26.05.2022 Views

KADIKÖY LIFE / Mayıs & Haziran 2022

  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Mayıs & Haziran 2022 | Yıl: 18 | Sayı: 105 | Fiyatı: 25 TL

GÖZTEPE İSTASYON BİNASI

SANAT MERKEZİ OLDU

34 MEYDANDA 34 ŞAHMERAN

İSTANBUL’DAKİ POLONYA

POLONEZKÖY

OYUNCU GÜVEN KIRAÇ’TAN YENİ SERGİ

SÖYLEYECEKLERİM VAR

KELLE SÖĞÜŞÜN KADIKÖY’DEKİ ADRESİ

JAPON YUJİ UMEJİ’NİN TEZGÂHI

YIKILMAYAN BİR SOL AYAK

BÜKÜLMEYEN BİR KALEM

HALİT DERİNGÖR

Kadıköy’ün daimi müdavimleri

KEDiLER






Editör

‘Kediköy Cumhuriyeti’nden selâmlar…

CANAN TOPRAKKAYA

haber@kadikoylife.com

Bugün, Dünya’da

yaşayan

ev kedilerinin

sayısı üç aşağı

beş yukarı 500

milyon... Belki

çok iddialı olacak

ama bölge olarak

Kadıköy’ün en

üstlerde yer

aldığını düşünüyorum.

Özellikle

Moda semtimizde

adeta bir ‘Kediköy’ oluşmuş durumda.

Moda halkı, bakabildikleri kadar kedi ile evlerinde

mutlu yaşarken, bazıları da bir zamanların pop sanatçıları

Meral&Zuhal ikilisi gibi sokaklarda mama

kovalarıyla sevimli dostlarımızı doyurma peşindeler.

Veterinerlere göre sırf bu yüzden kediler daha

fazla doğum yapmakta ve kedi popülasyonunda

müthiş bir artış gözlenmekte.

Bunlar, matematiksel yaklaşımlar... Kadıköylü

vatandaşlarımız, ‘can yoldaşlarımız’ dedikleri

kedileri o kadar seviyorlar ki, onlar için canlarını

bile verebilirler. Yayın grubumuzun sosyal medya

hesaplarında herhangi bir kedi haberi, bir sevgi

seline dönüşen etkileşimlere neden olurken;

belediye başkanımızdan muhtarlara, sivil toplum

örgütlerinden esnaflarımıza kadar yere göğe sığdırılamayan

şanslı kediler için Kadıköy, bir ‘Kediler

Cumhuriyeti’...

Yabancı bir yayın organı tarafından belgeseli çekilen

ve “Kadıköy’de kedi olmak varmış” dedirten manzaralar

eşliğinde bu sevimli cumhuriyetin sınırlarından

içeriye giriyor, arkadaşımız Pınar Baltacı’nın

kaleminden küçük Kadıköy turumuzda her biri objektiflerimize

adeta gülercesine poz veren, güneşin

tadını çıkaran dostlarımıza sayfalarımızı açıyoruz.

“Bir Japon olarak kelle söğüş ustası olmam, dışarıdan

çok ilginç görünüyor ama hızlı büyüdüm ve bu

bir şans oldu. Bir yıl içerisinde ciddi bir yol kat etmeye

başladım. Güzel bir iş modeliniz varsa, çok iyi

işler yapmak mümkün. Ben biraz risk aldım, ancak

sonuçta işlerim iyi gitmeye başladı. Aile konusunda

da çok şanslıyım. Eşim de bana destek verdi.”

Kadıköy’ün Japon kelle söğüşçüsü Yuji Umeji, tam

10 yıldır İstanbul sakini... Ülkemize geldikten sonra

çeşitli işlerde çalışan ve hayallerinin peşinden

koşmayı tercih eden Yuji, kelle söğüş ustası Muammer

Aksoy’dan işi öğrenerek, bu lezzetin Kadıköy

temsilcisi olarak çalışmalarına başlamış. Tabi ki bu

yaşam öyküsü bizlerin de dikkatini fazlasıyla çekti.

Düşünebiliyor musunuz, o bir Japon ve de Moda

sokaklarında kelle söğüş satan bir tezgâha sahip.

Hadi sayfalarımıza takılın, haberimizi okuduktan

sonra da Yuji’nin yolunu tutarsanız, kendinize sakın

şaşırmayın

***

Yaz sayımızın sayfaları, özel dosyalarla rengârenk...

Konularıyla, fotoğraflarıyla, cemiyet haberleri ve

pandemiden sonra olağanüstü artış gösteren açılış

duyurularıyla elinizden bırakamayacağınız dergimizde,

âtıl duran tren istasyonlarımızdan da bir

haber paylaşmak isterim. Göztepe Tren İstasyonu

binası, kültür sanat merkezi oldu.

Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilen tarihi binanın,

eğitim ve kültürel aktivitelerin düzenlendiği bir

merkez hâline getirilmesi planlandı. Millî Eğitim

Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü

ile işbirliği sonucu binanın restorasyon çalışmaları

tamamlanarak, Göztepe TCDD Kültür Sanat Merkezi’ne

dönüştü. Bu kapsamda, Sabancı Olgunlaşma

Enstitüsü ile işbirliği yapılarak düzenlenen binada,

sanatsal ve kültürel çalışmalar hayata geçirilmeye

başlandı. Konuyla ilgili yorumlarınızı bizlerle paylaşmanız

dileğiyle, keyifli günler diliyorum.

Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika

TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,

MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,

POLİTİKA DERGİSİ

İmtiyaz Sahibi ve

Genel Yayın Yönetmeni

Fatma Canan Toprakkaya

Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı

Kadir Toprakkaya

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

İrem Toprakkaya

Yayın Kurulu

Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,

İnal Aydınoğlu, Sedef Turan

Nusret Karaca, Osman Öndeş,

Muzaffer Ayhan Kara

Haber Müdürü

Cenay Toprakkaya

Editörler

Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,

Hande Balcan, Nihan Aydar

Fotoğraf Editörü

Emin Küçükserim

Foto Muhabiri

Batuhan Karaman

Görsel Yönetim

Kubilay Şenyiğit

Reklam ve Halkla İlişkiler

Tulu Evrensel

Tel: 0532 266 82 43

Basım

Ege Reklam ve Basım

Sanatları San. Tic. Ltd. Şti.

Sertifika No: 45604

Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad.

No: 4/1 Ataşehir - İstanbul

Tel: (0216) 470 44 70

www.egebasim.com.tr

Dağıtım

Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.

KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından

son sayfasına kadar olan yazılardan imza

sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların

sorumluluğu reklam sahiplerine aittir.

KADIKÖY LIFE dergisinde yayınlanan her

türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her

hakkı saklıdır.

İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.

KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla

doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.

Yayıncı

K-İletişim Basın Yayın ve

Tanıtım Hizmetleri

Karanfil Sokak No: 27/13

Göztepe / İstanbul

Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17

Gsm: 0532 266 82 43

E-posta: kadikoylife@yahoo.com

www.kadikoylife.com

İrtibat Bürosu

Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.

No: 44/6 Kadıköy / İstanbul

Tel: 0532 470 73 05

ISSN 1307-5535

Mayıs & Haziran 2022

Yıl: 18 Sayı: 105 Fiyat: 25 TL

Basım Tarihi: 25 Mayıs 2022

Yayın türü: İki aylık, bölgesel,

süreli yayındır.

KADIKÖY LIFE

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)

ve Anadolu Yakası Gazeteciler

Derneği (AYGAD) üyesidir.

6 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


İçindekiler

46

19

66

22

19

22

34

44

34 MEYDANDA 34 ŞAHMERAN

Megakent İstanbul’un 34 farklı noktası, 34 sanatçının

yorumladığı Şahmeran heykellerine ev sahipliği yapıyor.

Anadolu folklorunun kadim değeri Şahmeran

heykelleri; Bağdat Caddesi, Mecidiyeköy Meydanı ve

Taksim Meydanı gibi şehrin simge noktalarında üç

ay boyunca sergilenecek. Heykeller, kız çocuklarının

yolunu da aydınlatacak.

KADIKÖY’ÜN DAİMİ MÜDAVİMLERİ

KEDİLER

Sizleri bu sayımızda özellikle Kadıköy sınırlarında

hep birlikte, yan yana, diz dize yaşadığımız Kadıköy

kedilerinin dünyasına konuk ediyoruz. Her

geçen gün sadece Kadıköy sokaklarında değil, tüm

İstanbul’da popülasyonu artan kedilerin, semtimiz

sınırlarındaki renkli ve yer yer zorlu yaşantılarını

gözler önüne serdik.

Lüks Konut Uzmanı Aynur Dinçel:

BAĞDAT CADDESİ’NE YATIRIM

YAPANLARIN HER ZAMAN YÜZÜ

GÜLMÜŞTÜR

Pandemi süreciyle birlikte yeni dinamikler kazanan

gayrimenkul sektörünün özellikle Bağdat Caddesi ve

çevresindeki son durumunu analiz eden Aynur Dinçel;

“Bağdat Caddesi ve civarına yatırım yapanların, geçtiğimiz

yıllara göre gerçekleşen el değiştirme oranlarına

bakıldığında her zaman yüzü gülmüştür” diyor.

“IRMAK OKULLARI, ULUSLARARASI

BAKIŞ AÇISIYLA SÜREKLİ BÜYÜYEN

VE GELİŞEN BİR OKUL”

Kadıköy’ün köklü eğitim kurumlarından Irmak Okulları,

tam 27 yıldır özgür öğrenme ortamı ve özgün

eğitim modeliyle sürekli büyümeyi ve gelişmeyi

sürdürüyor. Irmak Okulları’nın geçmişten günümüze

eğitim anlayışını, Irmak Okulları Genel Müdürü

Metin Yoleri ile konuştuk.

46

66

70

44

İstanbul’daki Polonya;

POLONEZKÖY

Şehrin yakınında ama uzakta gibi…

1840’lara uzanan hikâyesi ile Polonezköy, bir benzeri

olmayan yerleşimlerden. Ülkenin elbette sonradan

netleşen sınırları dışında kurulan en eski Leh köyü,

İstanbul’daki küçük Polonya!

Kelle söğüşün Kadıköy’deki adresi,

JAPON YUJİ UMEJİ’NİN TEZGÂHI!

Kadıköy’ün Japon kelle söğüşçüsü Yuji Umeji, tam

10 yıldır İstanbul sakini. Ülkemize geldikten sonra

çeşitli işlerde çalışan ve hayallerinin peşinden koşmayı

tercih eden Yuji, kelle söğüş ustası Muammer

Aksoy’dan işi öğrenerek, bu lezzetin Kadıköy temsilcisi

olarak çalışmalarına başlamış.

Oyuncu Güven Kıraç’tan yeni sergi:

SÖYLEYECEKLERİM VAR

Oyuncu kimliğiyle tanıdığımız Güven Kıraç, sanatın

bir başka dalı resme olan ilgisini üretimleriyle taçlandırmaya

başladı. En son 39 Kalamış Marina Hotel’de

yer alan 39 Galeri’de düzenlediği “Söyleyeceklerim

Var” sergisinin açılışında bir araya geldiğimiz Kıraç,

eserlerinin detaylarını anlatırken Kadıköy’de bir atölyeyi

hayata geçirmek istediğini de duyurdu.

70

34

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 7


Çevre

Ataşehir’de

kırmızı-yeşil domatesler yetişecek

“Ataşehir Bostanları” adı verilen proje, pilot bölge seçilen Atatürk Mahallesi’nde 200 metrekarelik bir

alanda başlatıldı. Alana doğaseverler tarafından domates, patlıcan, biber ve salatalık fideleri dikildi.

Kadıköy’den sonra Ataşehir Belediyesi de

ilçe sakinlerinin kullanımına yönelik bostanlar

oluşturmaya başladı. Ataşehir Belediyesi

ve Ahenk Lions Kulübü girişimiyle hayata

geçirilen projenin adı “Ataşehir Bostanları”

olarak belirlendi. Proje kapsamında ilki

dikilen domates, patlıcan, biber ve salatalık

fidelerini yenileri izleyecek. Amaç ise tarıma,

sağlıklı ürünlere dikkat çekmek ve toprağa

duyulan saygıyı vurgulamak...

“Ataşehir Bostanları” adı verilen proje, pilot

bölge seçilen Atatürk Mahallesi’nde 200

metrekarelik bir alanda başlatıldı. Alana

doğaseverler tarafından domates, patlıcan,

biber ve salatalık fideleri dikildi. Projenin

açılışını Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı

Orhan Çerkez, Ataşehir Belediye Meclis

Üyesi Sevgi Uluğ, Kadın ve Aile Hizmetleri

Müdürü Şehnaz Yabar, Ahenk Lions Kulübü

Başkanları Osman Nizamoğlu, Arzu Nizamoğlu

ve “Üzüm Ana” lakabıyla tanınan

çevre gönüllüsü Hatice Kunt gerçekleştirdi.

“HASAT GÜNÜNE DEK

EMEK VERECEĞİZ”

Başkan Yardımcısı Çerkez, yaptığı açıklamada

projenin amacını şöyle anlattı: “Ülkemiz

verimli topraklara sahip, bu büyük bir

şans. Biz ‘Ataşehir Bostanları’ projemizle

şehrin ortasında da tarım yapılabileceğini

göstermeyi amaçlıyoruz. Bir başka amacımız

da kadın girişimciliğini desteklemek.

Aynı zamanda ilçemizde toprağa ve tarıma

duyulan saygıyı da perçinlemeyi hedefliyoruz.

Bostanın ilk mahsulleri domates, biber,

patlıcan ve salatalık olacak. Elbette sadece

toprağa tohum ekmekle, fide ekmekle

işimiz bitmiyor. Hasat gününe dek emek

vereceğiz, sabır ve özveri göstereceğiz.”

“DAHA GENİŞ KİTLELERE

ULAŞTIRACAĞIZ”

Ahenk Lions Kulübü Başkanı Osman

Nizamoğlu da şunları ifade etti: “Bizlere her

türlü imkânı sağlayan Ataşehir Belediyesi’ne

teşekkür ederim. Avrupa Birliği ve Lions

Vakfı’ndan fonlar bularak, bostanları daha

geniş kitlelere ulaştıracağız. Başta kadınlar

olmak üzere çocuklarımızı, insanlarımızı

doğa, tarım ve toprakla tanıştırıp, değerini

anlatarak bir farkındalık yaşatacağız.”

“BİR AVUÇ TOPRAK BİLE ÇOK ÖNEMLİ”

Emekli olduktan sonra Kırklareli’nin Değirmenci

Köyü’ne yerleşen ve kendini doğaya,

doğanın korunmasına adayan “Üzüm Ana”

ise projeye destek vermekten büyük mutluluk

duyduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Topraktan üretilen her bir gıdanın direkt

olarak sofralara ulaşması çok değerli. Biz

toprağa ne verirsek, onu alırız. Bu muhteşem

ekosistemi bozmamak için çaba sarf

etmeliyiz. Hepimizin toprağa karşı görevleri

var. Bir avuç toprak bile çok önemli.”

EMEĞİ GEÇEN KADINLAR ARASINDA

PAYLAŞTIRILACAK

Bostanın bakımını Ataevleri kursiyeri olan

çevre gönüllüsü kadınlar üstelenecek. Onlara

bostan bakımı ile ilgili her türlü bilgiyi

de “Üzüm Ana” verecek. Bostanda yetişen

mahsuller, emeği geçen kadınlar arasında

paylaştırılacak. Ancak bostanların gelecek

günlerde ilçe geneline yayılması ve alınan

ürünlerin Ataşehir Belediyesi Aşevi’nde

değerlendirilmesi planlanıyor.

8 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Çevre

“Kadıköy Bostanları” çoğalıyor

HABER MERKEZİ

Kadıköy Belediyesi’nin “Kadıköy Bostanları”

projesine, Moda ve Fenerbahçe’nin

ardından Acıbadem ve Göztepe bostanları

eklendi. Göztepe Bostanı’nın açılışına katılan

Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara

Odabaşı; “Bu işe başladığımızda amacımız,

çocukların toprakla buluşmasıydı. Elimizden

geldiğince bu alanları çoğaltacağız.

Bostanlar hepimizin” dedi.

Şerdil Dara Odabaşı

Kadıköy Belediyesi’nin sağlıklı ve temiz

gıdaya doğrudan erişimin sağlanması amacıyla

hayata geçirdiği “Kadıköy Bostanları”

projesi, çoğalarak devam ediyor. Proje

kapsamında 18 Eylül’de Moda ve Fenerbahçe

bostanları açılmış, bostanlarda ücretsiz

yer edinen Kadıköylüler toprakla buluşmuştu.

O bostanlara Göztepe ve Acıbadem

bostanları eklendi. Mart ayında dört bostan

için başvurular alındı. Binlerce başvuru arasında

yapılan kura çekimi sonucunda Moda

Bostanı’nın 120, Fenerbahçe Bostanı’nın 42,

Göztepe Bostanı’nın 60 ve Acıbadem Bostanı’nın

45 asil ve toplam 267 yedek bostan

gönüllüsü belirlendi. Gönüllüler bostanlarına

kavuştu, toprağı havalandırdı; pembe

domates, çeri domates, acı biber, patlıcan,

salatalık fidesini toprakla buluşturdu.

ODABAŞI: BU ALANLARI ÇOĞALTACAĞIZ

Göztepe Bostanı’nın açılışına katılan Kadıköy

Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı;

“Bu işe başladığımızda amacımız, çocukların

toprakla buluşmasıydı. Çünkü birçok

çocuğumuz, domatesin ve çileğin ağaçta

yetiştiğini biliyordu. Bostanlarda domatesin

ve çileğin nasıl yetiştiğini bilecekler. Geçen

kar yağdığı zaman bir bostan gönüllüsü,

marulun üzerindeki karı temizlemiş. Ona

iyilik yaptığını, temizlenmesi gerektiğini

düşünmüş. O kadar doğadan uzaklaşmışız

ki doğanın ihtiyacının ne olduğunu bilmiyoruz.

Orada emin oldum ki doğru bir iş

yapıyoruz. Elimizden geldiğince bu alanları

çoğaltacağız. Bostanlar hepimizin. Beraber

hasat yaparız. İyi ekimler diliyorum” dedi.

TERZİ: AMACIMIZ

TEMİZ GIDAYA ULAŞMAK

Acıbadem Bostanı’nın açılışına katılan Kadıköy

Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü

Leyla Terzi ise; “Biz geçen eylül ayında bir

hikâye başlattık. Kadıköy’de şehrin ortasında

tarım yapmak, temiz gıdaya ulaşmak gibi

bir amacımız vardı. İki bostan ve 120 gönüllüden

4 bostan, 270 gönüllüye ulaştık.. Şu

an çok mutluyuz. Beklentilerimizin üzerinde

amacımıza ulaştık. Gönüllüler, altı aylık yaz

ve kış dönemi olarak değişiyor. Herkes bu

heyecanı yaşamalı. Yazlık sebzelerin ekimini

yaz gönüllüleri yapıyor” ifadelerini kullandı.

Leyla Terzi

KADIKÖYLÜLER KENDİ

ÜRÜNLERİNİ ÜRETİYOR

Bostan gönüllüleri, salı-perşembe

08.30-19.00 ve cumartesi-pazar 10.30-

19.00 saatleri arasında bostanlarına

giderek, Kadıköy Belediyesi görevlileriyle

birlikte bostanlarının bakımını

yapabilecek. Üç kez üst üste bostana

gitmeyen kişinin bostanı, sırasına

göre yedek listedeki kişiye devredilecek.

Bostan gönüllüleri, 6 aylık

süre boyunca bostanlarında ekim

yapabilecek. Eylül ayında kış sezonu

için bostanların yeni gönüllüleri, yine

kura çekimi ile belirlenecek. Çocuk,

genç ve yaş almış her yaştan, her

meslekten gönüllüler; beraber kışın

kışlık sebze meyve, yazın yazlık sebze

meyve üretimini hiçbir kimyasal katkı

maddesi kullanmadan doğal yöntemlerle

yapılabilecek.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 9



Fikri Takip

Onarıldı ancak kaderi değişmedi

Kadıköy’ün sembollerinden Boğa Heykeli, son zamanlarda maruz kaldığı tahribatlarla

gündem konusu olmuş ve kısa sürede onarıma alınmıştı. Ancak onarım biter bitmez,

heykelin üzerine çıkarak fotoğraf çektirenlerin sayısı daha da arttı!

PINAR BALTACI

Geçtiğimiz aylarda Kadıköy Belediyesi’nin sosyal

medya hesabından paylaşılan “Kadıköy’ün

Boğa’sı hepimizin… Boğamızın üzerinde ufak

aşınmaların başladığını fark ettik. Kendisini

çok sevdiğinizi biliyoruz, fakat sembolümüz

olarak uzun yıllar aramızda kalması için lütfen

dokunmadan sevgimizi gösterelim” mesajının

ardından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)

yetkilileri harekete geçmişti.

İBB Miras Komisyonu tarafından bakım ve

onarımına başlanan heykelin çevresi bariyerlerle

koruma altına alınırken; İstanbul

Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı

Mahir Polat, çalışmaları şu sözlerle

duyurmuştu: “Kadıköy Boğa’ya doğru İBB

Miras sarısını göreceksin, sakın şaşırma! İBB

Miras, Kadıköy Boğa Heykeli’nin restorasyonuna

başladı.” Yaklaşık 15 günde onarım

çalışmaları tamamlanan ve çevresindeki

bariyerler kaldırılan heykel, yeniden tahrip

edilme tehlikesiyle karşı karşıya!

ÜZERİNE ÇIKILARAK FOTOĞRAF

ÇEKTİRME OLAYLARI ARTTI

Kadıköy’ün Altıyol Meydanı’na yerleştirildiği

1987 yılından bu yana herhangi bir onarım

görmeyen heykelin boynuz ve sırt kısmında

aşınma meydana gelmiş, kimliği belirsiz

kişilerce heykelin boynuz kısmında delikler

açılmıştı. Sık sık üstüne çıkılarak fotoğraf

çektirilmesi sonucunda tahrip olan Boğa

Heykeli’nin onarım sürecinin ardından da

kaderi değişmedi. Bariyerlerle çevrili olduğu

dönemde de sık sık heykel üzerine çıkılması

sonucunda yetkililer çareyi heykelin çevresini

gözetlemede bulmuştu. Ancak tüm

çalışmaların bitmesinin ardından heykelle

temas ve üzerine çıkılarak fotoğraf çektirme

olaylarında artış yaşandı.

KADIKÖYLÜLER TEPKİLİ

Olaya büyük tepki veren Kadıköy sakinleri,

heykel ve çevresinde denetimlerin sıklaştırılmasını,

heykelin uygun bir muhafaza

yöntemiyle sergilenmesini talep ediyor.

Yeniden ve bu defa geri dönüşü olmayan

tahribatların ortaya çıkmaması için sık sık

yetkililere şikâyetlerde bulunan Kadıköylüler;

“Kültürel mirasımıza hep beraber sahip

çıkalım” diyor.

BOĞA HEYKELİ HAKKINDA

İstanbul’un Kadıköy ilçesinin

Altıyol bölgesinde yer alan, 1864

yılında Fransız heykeltıraş Isidore

Jules Bonheur tarafından oluşturulan

eser, sıklıkla Kadıköy’ün

simgesi ve önemli bir buluşma

noktası olarak nitelendirilmiş

olup, heykel Kadıköy’e 1987 yılında

getirildi.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 11


Fikri Takip

Göztepe istasyon binası

sanat merkezi oldu

KADİR TOPRAKKAYA

Ne olacağı, nasıl kullanılacağı yıllardır

tartışılan tarihi istasyon binalarının akıbeti

geçtiğimiz süreçte açıklanmıştı. Özellikle

Kadıköylüler için büyük önem taşıyan ve

kent hafızasını barındıran bu binalardan

Bostancı’nın İstanbul İl Spor Müdürlüğü’ne,

Göztepe’nin Cumhurbaşkanlığı’na, Kızıltoprak’ın

ise İçişleri Bakanlığı’na tahsis edildiği

ifade edilmişti.

GÖZTEPE TCDD KÜLTÜR SANAT MERKEZİ

T.C. Cumhurbaşkanlığı, tarihi Göztepe

istasyon binasının TCDD Kültür Sanat

Merkezi olarak kullanılmasına karar verdi.

Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme

Genel Müdürlüğü, TCDD Genel Müdürlüğü

ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün

2021 yılında başlattığı projede, tarihi

binanın eğitim ve kültürel aktivitelerin

düzenlendiği bir merkez hâline getirilmesi

planlandı. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu

Öğrenme Genel Müdürlüğü ile yapılan işbirliği

sonucu binanın restorasyon çalışmaları

tamamlanarak, Göztepe TCDD Kültür Sanat

Merkezi’ne dönüştü. Bu kapsamda, Sabancı

Olgunlaşma Enstitüsü ile işbirliği yapılarak

düzenlenen binada sanatsal ve kültürel

çalışmalar yapılacağı açıklandı.

Göztepe Mahallesi Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi üzerinde,

235 metrekare kapalı alana sahip yapı, sergi salonu şeklinde tasarlandı.

12 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Fikri Takip

İLK ETKİNLİK ÇOCUKLAR İÇİN

Göztepe TCDD Kültür Sanat Merkezi’nin açılışı

için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk

Bayramı beklendi ve oldukça renkli bir açılış

gerçekleştirildi. Çocuklara çeşitli hediyelerin

verildiği ve performansların sergilendiği etkinlikler,

Göztepeliler tarafından da izlendi.

Projede ayrıca TCDD tarihi

araştırmaları çerçevesinde

TCDD’de kullanılan kıyafet,

aksesuar ve objeleri

tanıtan bir ansiklopedi

için gerekli araştırmalar

yapılarak, basıma hazır

hâle getirilecek.

KADIKÖY BELEDİYESİ TALİP OLMUŞTU

Söz konusu tarihi istasyon binalarının Kadıköylüler

adına kullanılması ve değerlendirilmesi

için Kadıköy Belediyesi talip olmuştu.

Hatta bu konuda yoğun bir kampanya

başlatan Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil

Dara Odabaşı; “Bu istasyonlar bizim kültürel

ve tarihi mirasımız. Bunlar yalnızca bir bina

değil, aynı zamanda geçmişimiz, hafızamız.

Bu binaları ilçe sakinlerimizin görüşünü

de alarak müze, kültür ve sosyal yaşam merkezi

yapmak için Kadıköylüler adına talibiz”

açıklamasında bulunmuştu.

BELEDİYE BAŞKANI DAVET EDİLMEDİ

Açılışın hiçbir duyuru yapılmadan, Kadıköy’ün

başta belediye başkanı olmak

üzere, yerel yönetiminden sorumlu kişi ve

kurumlarının davet edilmeden yapılması ise

büyük tepkiye neden oldu. Açılışa tesadüfen

geçerken tanık olan bazı Göztepeliler;

“Bu durum hiç şık olmadı. Nezaketen de

olsa bizlerin görüşü alınmalıydı” şeklinde

yorumda bulundular.

NEDİM BALTACI:

SIRADAN BİR İSTASYON BİNASI DEĞİL

Öte yandan, Göztepe’nin önde gelen

isimlerinden Baki Nedim Baltacı, Kadıköy

Life Dergisi’ne gönderdiği açıklamada şu

ifadelere yer verdi: “Tarihi Göztepe istasyon

binası, sıradan bir istasyon binası değildir,

çok önemli isimlere ve olaylara ev sahipliği

yapmış, tanıklık etmiştir. Yüzlerce Osmanlı

paşası bu istasyon binasını kullanmıştır.

İstanbul’un ilk Belediye Başkanı Rıdvan

Paşa, hayatı boyunca bu binayı kullanmış,

hunharca kurban gittiği cinayet, bu bina

önünde işlenmiştir. Yine kuruluş tarihi bu

bina kadar eski olan Hilal Spor futbolcuları,

Kurtuluş Savaşı’na katılırken bu binada

toplanmış, aileleriyle bu binada vedalaşarak

savaşa gitmişler ve hiçbiri savaştan

dönememiştir. Bunun gibi yüzlerce, binlerce

hafızayı barındıran bir bina, Göztepelilerin

düşüncesi alınarak ve onların katılımıyla

değerlendirilmeliydi.”

İstanbul Beylerbeyi Sabancı

Olgunlaşma Enstitüsü ile TCDD

Genel Müdürlüğü’nün imzalandığı

işbirliği kapsamında; alanda

geleneksel sanatların tanıtılması

ve eğitimi, enstitüde üretilen

ürünlerin sergilenmesi, müzik ve

enstrüman eğitim ve dinletileri,

demiryolu kültürü tanıtımları, model

tren yapımı, mutfak kültürü,

sosyal medya ve dijital iletişim eğitimleri,

uygulamalı kuyumculuk,

seramik ve doğal boya atölyeleri

düzenlenmesi planlandı.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 13


Çevre

İstanbul sahillerine 100 tsunami tabelası

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, beklenen

büyük İstanbul depreminin olası sonuçlarından

biri olan tsunamiye karşı hazırlıklara

başladı. İstanbul’un 17 farklı ilçesinin kıyılarına,“Tsunami

Eylem Planı” kapsamında

bilgi panoları montajlanıyor. Çalışma ile

olası bir tsunaminin yaratacağı kayıpları

minimuma indirmek, Marmara kıyılarında

yer alan önemli kritik yapıların tsunamiden

etkilenmemesi ya da en az etkilenmesi için

alınması gereken önlemleri tespit etmek

hedefleniyor. Çalışma aynı zamanda gerekli

aşamaları tanımlamak ve afete hazırlık

konusunda ilgili kurum ve kuruluşları bilgilendirmek

amacı ile hayata geçiriliyor.

UKOME KARARIYLA YAPILIYOR

İBB, tsunamiden etkilenmesi beklenen

tüm ilçelere uygulamanın yaygınlaştırılmasını

kararlaştırdı. Bu kapsamda,

Büyükçekmece ilçesi pilot uygulama

alanı olarak belirlendi. İlçeye ait tsunami

tahliye yolları, bu yollara yönlendiren

işaret tabelaları ve bilgilendirme panolarının

yapılması için Ulaşım Koordinasyon

Müdürlüğü’ne yapılan talep, UKOME

kararı ile uygun bulundu. Bu çalışmalar

doğrultusunda belirlenen tahliye yollarına

yayaların yönlendirilmesi ve güvenli

bölgeye erişildiğini gösteren tabelalar

konuldu.

BAK-Kadıköy’den Türkiye’de bir ilk daha!

BÜYÜKÇEKMECE VE

YENİKAPI RİSK ALTINDA

İlçelere göre Adalar 9, Avcılar 7,

Bakırköy 6, Beşiktaş 6, Beylikdüzü 5,

Beyoğlu 5, Fatih 5, Kadıköy 7, Kartal 5,

Küçükçekmece 6, Maltepe 5, Pendik 6,

Silivri 12, Tuzla 6, Üsküdar 7,

Zeytinburnu 3 olmak üzere toplamda

100 bilgi panosu ile bilinçlendirme çalışmaları

yapıldı. İlçe bazlı en yüksek su basma

analizine göre ise Büyükçekmece’nin ve

Yenikapı’nın risk altında olduğu belirlendi.

Tsunami tahliye yolu yönlendirici levha görselleri

Büyükçekmece’de tamamlanırken,

16 ilçe için süreç devam ediyor.

İzmir depreminde Ayda bebeği enkaz

altından kurtaran; Manavgat, Köyceğiz

ve Marmaris’teki orman yangınları ile

Kastamonu’daki sel felaketinde görev alan

Kadıköy Belediyesi Kentsel Arama Kurtarma

Takımı “BAK-Kadıköy”, “Orta Seviye Arama

Kurtarma” akreditasyonunu alarak, olası

bir afete AFAD ile birlikte müdahale etme

yetkisi alan ilk ve tek kamu kurumu oldu.

HERHANGİ BİR AFETİ

TEK BAŞINA YÖNETEBİLECEK

İki yıl boyunca “Temel Arama ve Kurtarma”,

“Kentsel Arama ve Kurtarma” ile “Yüksekten

ve Derinden Kurtarma” konularında teorik,

pratik eğitimler ile çeşitli tatbikatlardan

geçen BAK-Kadıköy, AFAD Başkanlığı’nda

düzenlenen tören ile sertifikasını aldı.

BAK-Kadıköy, bundan böyle olası ulusal

afet durumlarında AFAD koordinasyonunda

tüm olaylara müdahale edebilecek ya da

herhangi bir afeti tek başına yönetebilecek.

Kadıköy Belediyesi Çevre Yönetimi ve İklim

Değişikliği Müdürlüğü’ne bağlı çalışmalarına

devam eden 45 kişilik arama kurtarma

takımı, ulusal afetlerde AFAD ile birlikte

müdahale yetkisi kazandı.

14 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022



Irmak Schools,

an ever-growing school with an

international perspective.


Ulaşım

“Hızlı Değil, Güvenle Gelsin!”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, trafikte yer

alan binlerce kadın ve erkek motokuryenin

güvenliği için yeni bir hareket başlattı.

Tüketicilerin online platformlar üzerinden

verdikleri siparişlerin not bölümüne “Güvenle

gelsin” ibaresi eklemeye davet eden

kampanya ile motokuryeler üzerindeki

baskıya karşı toplumsal bilinç gelişecek.

Motokuryeler, ekipmanlarını kontrol

etmek, trafik kurallarına uymak ve güvenli

sürüş gerçekleştirmek için gerekli zamanı

bulacak. İBB ve Uluslararası Çalışma

Örgütü (ILO) işbirliğinde düzenlenen, hem

tüketici hem de iş verenleri dahil eden

“Hızlı Değil, Güvenle Gelsin” kampanyası

ile motokuryelerin güvenli sürüşünü engelleyen

nedenlerin birlikte ortadan kaldırılması

hedefleniyor.

“GÜVENLE GELSİN” YAZ,

SİPARİŞİNİ ÖYLE KARŞILA

Motokuryeler, verilen binlerce siparişi zamanında

yetiştirebilmek için her gün trafikte pek

çok tehlikeyle karşı karşıya kalabiliyor. Buradan

hareketle başlatılan “Hızlı Değil, Güvenle

Gelsin” kampanyası ile birlikte siparişlerin

güvenli bir şekilde teslim edilebilmesi adına

tüketicilerin ideal teslimat süresinin oluşmasına

katkı sağlaması amaçlanıyor.

Bisikletliler için yeni rotalar

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu,

kent genelini kapsayan bir “Bisiklet Master Planı” üzerinde

çalışıldığını aktardı. “Bisiklet yollarıyla ilgili bir tasarım rehber

hazırlıyoruz. Bütün İstanbul’u kapsayan inanılmaz güzel rotalar

çıkartıyoruz” mesajı veren İmamoğlu, şunları ifade etti:

“Değişimler bazen zor olabiliyor. Bir caddeye bisiklet yolu

koyduğumuzda ilk tepki, ‘Arabaların yolları daraldı’ şeklinde

oluyor. Halbuki arabaların yolları daralmıyor, yine arabaların

gideceği yollar var. Sadece ilave bisiklet yolu koyuyoruz.

‘Bunu koymayın’ diye tepkiyle de karşılaşabiliyoruz. Ben de

bir belediye başkanı olarak bisiklet yollarının artması için,

bisiklet yollarının bildiğimiz bazı ana arterlere konması için

ısrar edeceğim.”

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 17



Aktüel

Spor alanlarının standartları yükseliyor

CENAY TOPRAKKAYA

İBB, yoğun kullanılan spor tesislerinde

yenileme ve modernizasyon çalışması

başlattı. 13 ilçede 17 spor tesisini kapsayan

çalışmalar kapsamında statlar, tesis halı

sahaları ve kortlar bakıma alınacak. Çalışmalar

tamamlandığında 41 bin vatandaşın

kullandığı toplam 21 tesis, yüksek standartlara

kavuşmuş olacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB),

sporun ve Olimpiyat ruhunun geniş kitlelere

yayılması amacıyla yeni spor tesisleri yapmaya

ve mevcutları da çağa uygun hâle getirmeye

devam ediyor. İBB Gençlik ve Spor

Şube Müdürlüğü koordinesinde Tesisler Bakım

ve Onarım Şube Müdürlüğü tarafından

yürütülen çalışmalar kapsamında 4 tesisteki

yenileme çalışmaları tamamlandı. Kentin iki

yakasındaki toplam 17 spor tesisi, 2022 yılı

bakım ve onarım programına alındı.

4 SAHA TAMAMLANDI,

11’İ DAHA YENİLENECEK

Spor tesislerinin halı saha ve tenis kortlarını

kapsayan çalışmalar kapsamında ilk

olarak, İBB Kurtköy Spor Kompleksi’nin halı

sahaları yenilendi. Yenileme çalışmalarında

halı sahaların zemin altı, zemin üstü halıları

ve çelik konstrüksiyonları yeniden yapıldı.

Tamamen kapalı hâle getirilen sahalar, artık

her türlü hava koşulunda hizmet verebilecek.

Silivri Müjdat Gürsu Spor Tesisi’nde iki

adet halı sahanın zemin ve çelik konstrüksiyonlarının

yenilenmesi ile başlayan

çalışmalarda ise sona gelinirken, mevcut

spor alanlarına ilave olarak tesise bir de

fitness salonu kazandırılıyor. Sultanbeyli

Gölet Spor Tesisi, Haldun Alagaş Spor

Tesisi, Hakkı Başar Spor Tesisi, Şile Spor

Kompleksi, Sultangazi Hamza Yerlikaya

Spor Kompleksi ile Pendik Çamlık ve Kaynarca

Spor Tesislerindeki 11 halı saha da bu

yılın bakım ve yenileme programına alınan

tesisler arasında yer alıyor.

KORTLARIN SAYISI ARTIYOR

İBB Spor Tesisleri’nin tenis kortları da

yenileme çalışmalarına dahil ediliyor. Alanı

uygun olan ya da açık spor alanı olarak

hizmet veren alanların yerine de yeni tenis

kortları yapılıyor. Sarıyer Metin Oktay Spor

Tesisi, Pendik Çamlık Spor Tesisi, Florya

Spor Tesisi, Pendik Sahil Spor Tesisi,

Bostancı Sahil Spor Tesisi, Sultanbeyli Gölet

Spor Tesisi ve Tuzla Sahil Spor Tesisi ile

Avcılar Spor Kompleksi, Pendik Kaynarca

Spor Tesisi ve Bayrampaşa Spor Tesisi’nde

toplamda 17 kort için bakım, yenileme ve

dönüşüm çalışmaları yapılacak. Çalışmalar

kapsamında ayrıca Maltepe’deki Orhangazi

Şehir Parkı’nda yer alan 60x40 ölçülerindeki

plaj sporları alanı da yenilenecek.

2 YILDA 21 TESİS

İBB’nin mevcut 83 bin 600 metrekare olan

halı saha ve tenis kortları alanının 66’lık kısmı

modernize edilmiş, 55 bin 450 metrekare

spor alanı da yenilenmiş olacak. Son iki

yılda 21 spor tesisinde 3 stat, 27 halı saha ve

23 tenis kortuna ulaşacak yenileme sonucunda,

tesislerin hem kullanım kapasitesi

artacak hem de daha verimli kullanılması

sağlanacak. Çalışmaların 2022 yılı içerisinde

tamamlanması planlanıyor.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 19


Çevre

Kadıköy’de “Yağmur Suyu Hasadı”

HABER MERKEZİ

Kadıköy Belediyesi, “Yağmur Suyu Hasadı”

projesiyle bugüne kadar 740 ton su tasarrufu

yapmayı başardı. Böylece, Kadıköy’de

cadde ve sokakların temizliğinde kullanılan

suyun yüzde 50’si yağmurdan elde edildi.

Belediye birimlerindeki pilot uygulama ile

de sifon suyu ve bahçe sulamada yağmur

suyu kullanıldı.

Kuraklık ve susuzlukla mücadele için yağmur

suyu ve gri suların yeniden kullanımına

yönelik Kadıköy Belediyesi Plan ve Proje

Müdürlüğü tarafından Kadıköy Belediye

Meclisi’ne sunulan teklif, 5 Şubat 2021 tarihinde

oy birliğiyle kabul edilmişti. Kadıköy

Belediyesi’nin plan notu, İBB Meclisi’nde

2022 yılı şubat ayında alınan karar ile onaylanmıştı.

Kadıköy Belediyesi, uygulamaya

geçmek için yasal prosedürün tamamlanmasını

bekliyor. Düzenleme ile Kadıköy’de

400 metrekare ve üzeri büyüklüklerdeki

parsellerde yeni yapılacak tüm binalarda,

yağmur suları toplama tanklarında biriktirilecek.

Ayrıca biriktirilen yağmur sularının

bahçe sulama, sifonlarda ve benzeri işlerde

kullanımı da zorunlu hale getirilecek.

Tüm Kadıköy’de sudan tasarruf etmeye

hazırlanan Kadıköy Belediyesi, projeye iki

yıl önce pilot uygulama ile başladı. Belediye

tarafından ilk olarak 2020’nin aralık ayında

Ekolojik Yaşam Parkı’nda yağmur suyu

hasadı sistemi kuruldu. Buradan elde edilen

yağmur suları, merkezin bahçe sulamasında

kullanıldı. Daha sonra, 2021 yılı mart

ayında Kozyatağı Kız Öğrenci Yurdu’na

kurulan sistem ile yağmur suyundan sifon

suyu karşılandı. Son olarak 2021’in ağustos

ayında Kayışdağı Hizmet Binası’nda kurulan

sistemle de yağmur sularıyla sokak temizleme

ve iş makinelerinin yıkanması işlemi

gerçekleştiriliyor. Kurulan sistemle Kadıköy

Belediyesi, yıllık 740 ton ya da bir başka deyişle

38 bin damacanadan fazla su tasarrufu

sağlamış oldu.

“PARSELLER KÜÇÜK OLDUĞU İÇİN 400

METREKARE OLARAK BELİRLENDİ”

Bilinçli su kullanımının önemine dikkate

çeken Kadıköy Belediyesi Plan ve Proje

Müdürü Zerrin Karamukluoğlu, başlattıkları

“Yağmur Suyu Hasadı” projesi hakkında

bilgi verdi. Karamukluoğlu; “Yağmur

suyunu daha iyi kullanabilmek, bu doğal

kaynağımızı değerlendirebilmek adına bir

plan notu hazırladık. Bu hazırladığımız

plan notunda, 400 metrekare ve üzeri

parsellerde yapılacak binalarda yağmur

suyunun toplanmasına, depolanmasına

ve bunun kullanımına yönelik bir hüküm

geliştirdik” dedi. Çevre Şehircilik ve İklim

Değişikliği Bakanlığı’nın 2000 metrekare

ve üzerindeki parsellerde yağmur suyunun

depolanması için getirdiği zorunluluğun

Kadıköy için kullanılabilir olmadığına

dikkat çeken Karamukluoğlu; “Bakanlığın

2000 metrekare ve üzerindeki parsellerde

yağmur suyunun depolanması ile ilgili bir

hükmü vardı, fakat biz bunu 400 metrekare

olarak belirledik. Çünkü Kadıköy’deki

parseller küçük. 2000 metrekarenin

üzerinde çok fazla parsel olmadığı için

yağmur suyunun toplanması konusunda

yeterince bir fayda elde edemeyeceğimizi

düşündük. Bu nedenle, 400 metrekareden

başlamak üzere 2000 metrekare ve üzeri

parsellerde depolama yapılması gerektiğine

ilişkin daha detaylı bir çalışma yaptık”

diye konuştu.

Zerrin Karamukluoğlu

20 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Aktüel

34 meydanda 34 şahmeran

Megakent İstanbul’un 34 farklı noktası, 34 sanatçının yorumladığı Şahmeran

heykellerine ev sahipliği yapıyor. Anadolu folklorunun kadim değeri Şahmeran

heykelleri; Bağdat Caddesi, Mecidiyeköy Meydanı ve Taksim Meydanı gibi

şehrin simge noktalarında üç ay boyunca sergilenecek. Heykeller, kız

çocuklarının yolunu da aydınlatacak.

CENAY TOPRAKKAYA

Şahmeran’ın destansı hikâyesi, İstanbul

Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) sergisiyle

İstanbulluların karşısına çıkıyor. Söylencenin

şifacı kimliğine odaklanan “Şahmeran

34” sergisi, şehrin kamusal alanlarında

buluşmalara başladı.

“BÜYÜT HAYALLERİNİ”

Farklı tarzdan 34 sanatçının imzasını taşıyan

eserler, 13 Mayıs-13 Ağustos 2022 tarihleri

arasında sanatseverlere Şahmeran’ın hikâyesini

anlatacak. Serginin ardından eserler

için İstanbul Vakfı’nın “Büyüt Hayallerini”

projesi yararına müzayede düzenlenecek.

Elde edilecek gelir ile kız çocuklarına burs

imkânı sağlanacak. Şahmeran, bu kez kız

çocuklarına şifa olacak.

Marcus Graf

SANAT ROTASI

“Şahmeran 34”, İBB ile sanatı geleneksel

alanların dışına taşıyan projeler geliştiren

ArtPublik iş birliğiyle gerçekleşiyor. Serginin

küratörlüğünü Marcus Graf üstlenirken; 34

sanatçı, heykeltıraş Ayla Turan tarafından

çağdaş formda tasarlanan Şahmeran’ı kendi

tarzlarıyla yorumluyor. Her biri tasarımcısının

verdiği ismi taşıyan eserler; Bağdat

Caddesi, Mecidiyeköy Meydanı ve Taksim

Meydanı gibi simge noktalarda misafirlerine

sanat rotası sunuyor.

34 FARKLI BAKIŞ

Projede; Ardan Özmenoğlu, Aslı Şarman,

Ayla Turan, Baysan Yüksel, Bubi, Celaset,

Cins, Devrim Erbil, Dinçer Güngörür, Elif Tutka,

Erdil Yaşaroğlu, Eser Tuncer, Fırat Engin,

Fırat Neziroğlu, Genco Gülan, Güneş Çınar,

Hamid Toloueıfard, Haydar Akdağ, İsmet

Yedikardeş, Kadriye İnal, Kemal Tufan, Maria

Kılıçlıoğlu, Mehmet Sinan Kuran, Murat

Germen, Nesren Jake, Nezih Çavuşoğlu,

Ramazan Can, Reach Geblo, Şahin Paksoy,

Yiğit Yazıcı ve şahmeran tasarımı...

Seydi Murat Koç, Tanju Babacan, Yiğit Yazıcı,

Yunus Emre Subaşı ve Yusuf Aygeç tasarımlarıyla

yer alıyor.

DİLDEN DİLE DOLAŞAN ÖYKÜ

Anadolu’nun ve yakın coğrafyasının en

bilinen figürlerinden Şahmeran’ın farklı anlatımları

bulunuyor. En yaygın Şahmeran

söylencelerinden biri ise kısaca şöyle:“-

Camsab adında genç bir adam, kazara

gizli bir bahçeyi bulur. Burada maranların

(yılanların) kraliçesi olan Şahmeran, ona

tıp ve şifalı bitkiler hakkında bilgiler verir.

Bir gün kentin hükümdarı hastalandığında,

veziri iyileşmesi için Şahmeran’ın etinin

gerektiğini söyler. Camsab’ın yerini söylemesi

sonucunda Şahmeran kente getirilir

ve öldürülür. Şahmeran öldürüldükten

sonra onu yiyen hükümdar iyileşir, piştiği

suyu içen vezir ise ölür. Hikâyenin bazı

versiyonlarında Camsab yeni vezir olurken,

bazılarında ise Şahmeran’dan içen Camsab,

onun bilgeliğini kazanarak Lokman

Hekim olur.”

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 21


Can Dostlarımız

Köpek gezdirerek para kazanıyorlar

Geliştirdikleri telefon uygulamasıyla eğitim verdikleri gençleri, sahiplerinin ilgilenemeyeceği zamanlar için

“köpek gezdiricisi” olarak yetiştiren 6 arkadaş, şimdiye kadar 6 bin 500 kişiye “freelance” iş imkânı sağladı.

CENAY TOPRAKKAYA

Evde ya da bahçede köpek bakanlara

yönelik hizmet sunan Ömer Can Dede ile

5 arkadaşı, yaptıkları girişimle köpek

sahiplerinin imdadına koşuyor. Köpek

gezdiricisi olmak için başvuru yapan

gençlere önce eğitim veriliyor. Eğitimler

kapsamında acil durumda yapılması gerekenler,

tasmanın doğru takılma yöntemi

ve gezdirirken dikkat edilmesi gereken

noktalar anlatılıyor.

Eğitimi tamamlayanlar “köpek gezdiricisi”,

diğer bir tabirle “walker” olarak köpek gezdirme

ve bakım hizmeti sunuyor. Bu kişiler,

yaşadıkları bölgede telefon uygulaması

üzerinden gelen taleplere göre saatlik ya da

günlük para kazanıyor. Uygulamaya göre,

Ömer Can Dede

köpeklerin bir kişi tarafından toplu gezdirilmesi

yasak. Köpeklere mama verip, bunun

fotoğraflarını uygulama üzerinden paylaşan

gezdiriciler, iş bitiminde sahipler tarafından

puanlanıyor.

EN ÇOK TALEP KADIKÖY VE

BEŞİKTAŞ’TAN!

Projenin sahiplerinden Ömer Can Dede,

gezdiricilerin çoğunun üniversite öğrencisi

olduğunu, gezdirmek için talebin de en

fazla Kadıköy, Beşiktaş ve Şişli’den geldiğini

söyledi. Projenin 2019’da uygulama olarak

başladığını, köpeklerin ihtiyaçları doğrultusunda

böyle bir gezdirme ve bakım

gereksinimi olduğunu anlatan Dede, şöyle

konuştu:

Hüseyin Ergül

BAYRAM VE TATİL DÖNEMLERİNDE

DAHA YOĞUN

“Gezdirme işi nasıl yapılıyor diye görmek

istedik ve buradan hareket ettik. ‘Bizim

köpeğimizi gezdiren birinden neler bekliyoruz,

İstanbul’da köpek gezdirme işini nasıl

yapabiliriz?’ diye düşündük ve arkadaşlarımla

birlikte buna yönelik bir sistem

kurmaya karar verdik. Uygulamada şimdiye

kadar 6 bin 500 gezdirici arkadaşımızı kendi

sistemimize kattık. Şu ana kadar 3 bin 500

köpek sahibine hizmet verdik. Bayram dönemlerinde

ve yaz tatil dönemlerinde daha

yoğun olabiliyor.”

FARKLI EVCİL HAYVANLARA DA

HİZMET VERİLECEK

Bundan sonraki hedeflerinin bu sene

içinde Ankara ve İzmir’de de uygulamayı

hayata geçirmek olduğunu dile getiren

Ömer Can Dede, farklı evcil hayvanlara da

hizmet vermeyi planladıklarını söyledi.

Walkerlara yönelik eğitim veren Hüseyin

Ergül ise günde ortalama 15 kişiyi iş için

davet ettiklerini belirtti. Ergül, önce gelen

kişileri tanıdıklarını kaydederek; “Daha

sonra onlara köpeklerle nasıl daha kaliteli

vakit geçirebilirler, nelere dikkat edilmesi

gerekir, bunları anlatıyoruz. ‘Yürüyüş

kuralları, tasma tutuş şekilleri, acil durumda

neler yapmaları gerektiği, farklı köpeklerle

karşılaştıklarında ne yapmalılar, kaçtığında

neler yapılır?’ gibi sorulara yönelik eğitim

veriyoruz” dedi.

22 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yanından geçip gittiğimiz bir tarihin en önemli

duraklarını sizlere hatırlatıyor; bir kenti tanıma,

sevme ve sahip çıkma bilincini körüklüyoruz.

Gelin FEST Travel'ın 1988 yılından bu yana

devam eden Adım Adım İstanbul gezileriyle

İstanbul’la tanışın

satis@festtravel.com

0850 622 33 78


Kapak

Khalkedon’dan Kadıköy’e,

Kadıköy’den Kediköy’e!

KADIKÖY’ÜN

DAİMİ MÜDAVİMLERİ

KEDiLER

“Başlangıçtan beri bir ‘kedi’ vardı ortalıkta,

bir de “kedi”yi seven…” (Bilge Karasu)

24 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Kapak

PINAR BALTACI

Sizleri bu sayımızda özellikle Kadıköy sınırlarında hep

birlikte, yan yana, diz dize yaşadığımız Kadıköy kedilerinin

dünyasına konuk ediyoruz. Her geçen gün sadece Kadıköy

sokaklarında değil, tüm İstanbul’da popülasyonu artan kedilerin,

semtimiz sınırlarındaki renkli ve yer yer zorlu yaşantılarını

gözler önüne serdik.

Kadıköy’ün insana, tarihe, sanata ve kültüre dair zenginlikleri

büyük çabalarla yaşatılmaya devam ederken, sokaklar

yepyeni hikâyeler yaratmayı sürdürüyor. Binbir çeşit yaşantıyı

içerisinde barındıran Kadıköy’ün sokak hayvanları, kuşkusuz

hayatın vazgeçilmezleri... Evlerimizin, bahçelerimizin hatta yer

yer oturduğumuz bankların, masaların misafiri olan martılar,

köpekler ve kediler, adeta ortak bir yaşamı inşa etmek için hep

yanıbaşımızdalar…

Sokaktaki dostlarımız arasında nüfusça fazla olan kediler,

Kadıköy’e dair “Kediköy” yorumlarının yapılmasına dahi neden

olmaya başladılar. Bizler de adına dijital ortamda binlerce

yorum yapılan, akademik çalışmalara konu olan, yüzbinlerce

fotoğrafın temasını oluşturan “Kadıköy’ün kedilerini” es

geçmek olmaz diyerek çıktık sokaklara. Kimi dünyalar kadar

güzel, kimi bir o kadar asil, bazıları fazla sırnaşık, bir kısmı ise

şaşırtıcı derecede tembel... Küçük Kadıköy turumuzda her biri

objektiflerimize adeta gülercesine poz verirken, güneşin tadını

bu güzel bahar sayısında kedilerle birlikte çıkardık.

Kadıköy’ün kedilerini, onların hayatlarına dokunan semt

sakinlerinden dinledik. İlk durağımız, sokak hayvanlarına

dair örnek projelerle dikkat çeken Kadıköy Belediyesi oldu.

Veteriner İşleri Müdürü Ali İhsan Mete, belediyenin sokak

hayvanlarına dair yürüttüğü çalışmaları detaylıca anlatırken,

kedilerin ülke genelinde hızlıca kısırlaştırılmaları gerektiğini

vurguladı. İlçemizin kedisever simaları da sayfalarımızın diğer

konukları... Her biri büyük bir özveri ve şefkatle sokak sokak

dolaşarak kedileri beslerken, aynı sevgiyi kedilerden almanın

mutluluğunu yaşadıklarını ifade ettiler. Son olarak kedilere

dair bazı bilimsel çalışmalara da rastlayacağınız haberimizde,

Ekşi Sözlük yorumlarının haklılığı karşısında şaşkınlığınızı ve

kahkahalarınızı gizleyemeyeceksiniz.

Kadıköy’ün sevimli kedileriyle birbirimizin hayatına minik birer

iz bırakmak için çıktığımız yolda, esasında bizlere ne kadar ihtiyaçları

olduğunu gördük. Hep beraber yaşamak için birbirimizi

daha yakından tanımamız gerektiğine kanaat getiriyor, sizleri

de onlarla tanıştırmak için başlıyoruzzz...

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 25


Kapak

Veteriner İşleri Müdürü Ali İhsan Mete:

Kedilerin evrimleşme

sürecine şahitlik ediyoruz

Sokak hayvanlarına dair çalışmalarıyla

İstanbul’un diğer semtlerine emsal olacak

projelere imza atan Kadıköy Belediyesi,

7/24 sağlık hizmetleriyle de örnek olacağa

benziyor. Hem sokak hayvanlarına dair

faaliyetlerini hem de kedilerin Kadıköy ve

çevresindeki popülasyonunu, Kadıköy Belediyesi

Veteriner İşleri Müdürü Ali İhsan Mete

ile konuştuk. Hâlihazırda süren çalışmalara

dair örnekler sunan Mete, vatandaşlara da

bazı uyarılarda bulundu.

Kadıköy Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü

olarak, ağırlıklı faaliyet yürüttükleri

alanın başında sahipsiz sokak hayvanlarının

geldiğini ifade eden Ali İhsan Mete,

dergimize şu açıklamalarda bulundu:

“Bu hayvanların rehabilite edilmesi son

derece önemli ve uzun yıllardır biz bu işleri

yürütüyoruz. Sahipsiz hayvanların kısırlaştırılması,

aşılanması, kayıt altına alınması,

paraziter hastalıklar başta olmak üzere

tüm hastalıkların tedavileri, sahiplendirme

çalışmaları gibi faaliyetleri bir bütün

olarak yürütüyoruz. 23 yıla yakın süredir

yürüttüğümüz çalışmalarımıza, yıllar evvel

Anadolu yakasının ilk hayvan barınağını

kurarak başlamıştık. Yaklaşık 2 yıl önce

Merdivenköy Mahallesi sınırlarındaki Sahipsiz

Hayvanlar Rehabilitasyon ve Eğitim

Merkezi’ni kurduk. Bu merkeze hayvan

hastanesi de diyebiliriz.”

KISIRLAŞTIRILAN SOKAK

HAYVANLARININ BÜYÜK

ÇOĞUNLUĞU KEDİLER

Kadıköylülerin sokak hayvanları ve özellikle

kedilere ilişkin hizmet almak istedikleri

alanın başında kısırlaştırma olduğunun

altını çizen Mete, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizler de birincil görev olarak hedefimize

kısırlaştırmayı koyduk. Her yıl arttırarak

26 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Kapak

bu çalışmaları sürdürüyoruz. 2021 yılında

toplamda 3400’ü aşkın sokak hayvanımızı

kısırlaştırdık. Bunların çoğunluğu kedi…

Geçmişte köpekler daha fazlaydı, ancak

uzun yıllar süren çalışmalarımız sonucunda

bölgemizde kısırlaştırılacak köpek sayısı

yok denecek kadar azaldı. 20 yılı aşkın

verdiğimiz hizmetlerin karşılığını köpeklerde

aldık ama kedilerde aynı başarıyı yakalayamadık.

Sadece Kadıköy ve İstanbul

özelinde değil, tüm Türkiye genelinde kedi

nüfusu hızla artıyor.”

“SAHADA GÜN İÇERİSİNDE

ÜÇ FARKLI EKİBİMİZ BULUNUYOR”

Kadıköy’de hayvansever semt sakinlerinin

çoğunlukta olduğunu da vurgulayan Ali

İhsan Mete, bu bağlamda sokak hayvanlarına

karşı büyük bir duyarlılık olduğunu

da şu sözlerle anlattı: “Kadıköy sakinleri,

yardıma ihtiyaç duyan sokak hayvanlarımızı

ya kendileri birimlerimize getiriyorlar

ya da ihbarlarda bulunuyorlar. 444 55 22

numaralı telefon hattından çağrı merkezimizi

aradıklarında kayıt oluşturuyor ve kısa

sürede müdahale ediyoruz. İhbar sayısının

çok fazla olduğu dönemlerde, veteriner

hekimlerimiz hastalığın önemine göre

bir öncelik sırasında bulunabiliyorlar. Bu

durumlarda maalesef gecikebildiğimiz için

bizler de Kadıköylülerin anlayışına sığınmak

isteriz. Günde ortalama 40-50 ihbar

alıyoruz. Sahada gün içerisinde 3 farklı

ekibimiz bulunuyor. Ayrıca bir de sayfalarınız

aracılığıyla daha önce duyurduğumuz

bir müjdeyi yinelemek istiyorum. Normal

mesai bitiminden sonra gece 22.30’a kadar

belediyemize iletilen ve acil müdahale

edilmesi gereken vakalar için nöbetçi ekip

oluşturuldu.”

“POPÜLASYON ÇOK HIZLI VE BÜYÜME

HIZI ÇOK YÜKSEK”

Özellikle son yıllarda kedi popülasyonundaki

artışı da yorumlayan Mete;

“Üniversite eğitiminde bizlere kedilerin

mevsimsel olarak senede iki kere kızgınlık

gösterdikleri öğretildi. Bu dönemler

sonbahar ve ilkbahar aylarıdır esasında,

ancak şimdilerde kedilerin evrimleşme

sürecine yakından şahitlik yaptık. Bu evrimleşme

sürecinde kedilerin yaşadıkları

ortamların değişiminin büyük bir payı var.

Artık evlerde sıcak ortamlarda yaşayan

kediler, mevsim değişikliklerini çok fazla

algılayamıyorlar. Bunun yanında endüstriyel

gıdalar ve kuru mamalardan kaynaklı

değişimlerin de söz konusu olduğu düşünülüyor.

Dolayısıyla, günümüzde yılda

üç kez dahi doğum yapan kediler var.

Yine günümüzde ergenliğe ulaşır ulaşmaz

gebe kalan kedilerin sayısı oldukça fazla.

Aynı zamanda bir kerede doğurdukları

yavruların sayısında da artış yaşanıyor.

Dolayısıyla popülasyon çok hızlı ve büyüme

hızı çok yüksek” dedi.

“KISIRLAŞTIRMA VE AŞILAMA

ÇALIŞMALARI HIZLANDIRILMALI”

“Kısırlaştırma faaliyetlerini kedilerde çok

hızlı bir şekilde uygulamalıyız. Ancak kısa

vadede sonuç alınması konusunda tereddütlerim

var, çünkü kedi popülasyonunu

Türkiye’nin hiçbir bölgesinde kontrol altına

almış değiliz” şeklinde konuşan Ali İhsan

Mete, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Yaklaşık 30 yıldır veteriner hekimlik

yapıyorum ama uzun yıllardır yaptığımız

çalışmaların neticelerini sokakta çok fazla

alamıyor, yansımalarını göremiyoruz.

Demek ki popülasyonu dengeleyemiyoruz.

Tüm yerel yönetimler, Tarım ve Sağlık

Bakanlıkları bu konuda çok daha sıkı bir

işbirliği içerisinde çalışmalıdır. Hep beraber

el ele vererek, birbirimizin eksikliğini

gidermeliyiz. Mutlaka tüm belediyelerde

Veteriner İşleri Müdürlükleri kurulmalı;

yeterli sayıda veteriner hekim, veteriner

sağlık teknikeri ve teknisyeni, kalifiye hayvan

bakım görevlileri istihdam edilmeli.

Barınaklar ne yazık ki çok az, çok büyük

bir açık var. Bir an önce bu merkezlerin

kurulması lazım ve hızlıca oralarda da

kısırlaştırma, aşılama ve kayıt altına alma

çalışmalarının yapılması lazım ki popülasyon

biraz da olsa düşsün.”

“Kadıköy’de sık sık kedi evleri

gündeme geliyor ve bu konuda

talepler oluşuyor, ancak bu konu

artık popülist bir noktaya gelmeye

başladı. Topluma doğru mesajları

vermek adına söylemek adına şunu

söyleyebilirim ki, kedi ve köpekler

esasında evcil hayvanlar oldukları

için sokakta yaşamamalılar. Bizler

onbinlerce yıldır evcilleştirmişiz

bu hayvanları. Bu hayvanların

tıpkı keçiler, koyunlar gibi bizlerle

ve kontrol altında yaşamaları

gerekir. Evimizde, bahçemizde

bizlerle olmaları gerekiyor. Yaban

hayata uygun değil, onlar bizlere

bağlı ve muhtaçlar. Toplumda bu

hayvanların sokakta yaşamaktan

mutlu olduklarına dair yanlış bir

kanı var, ancak bu doğru değil.

Acıktıklarında her an yiyeceğe, suya

ulaşamayabiliyorlar. Umuma açık

yerlerde kedi evlerinin artması,

hem o bölgelerde kedi nüfusunun

artmasına sebep oluyor hem de

hijyen sorunu artıyor, birbirlerine

hastalık bulaştırıyorlar. Dolayısıyla,

kedi evi tarzındaki talepleri sadece

site ve apartmanların bahçelerinde

karşılıyoruz. O da tüm yaşayanların

ortak talebiyle oluyor. Fakat umuma

açık noktalarda bu uygulamaları

çok sağlıklı bulmuyoruz.”

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 27


Kapak

Kadıköy sakinlerinin anlatımıyla

Kadıköy’ün kedileri

“Kedi” denildiğinde Kadıköy’ün kedisever

simaları direkt canlanıyor zihnimizde. Kimini

evinin bahçesinde, kimini ise Kadıköy’ün

herhangi bir sokağında kedileri büyük bir

özveriyle beslerken görüyoruzdur kuşkusuz.

İlk durağımız, hepimizin çok yakından tanıdığı

Zühtüpaşa Mahallesi Muhtarı Harika

Develioğlu… Harika Hanım, muhtarlık

binası önünde beslediği kedilerin yanı sıra

Kalamış ve çevresindeki sokak kedilerine de

büyük bir şefkatle bakıyor.

KIZILTOPRAK’IN

“KEDİ ANNESİ” MUHTARI

Kendini muhtarlık yaptığı bölgenin “kedi annesi”

olarak tanımlayan Muhtar Harika Develioğlu;

“Ben bu bölgenin kedi annesiyim.

Sabah ve akşam kedilerim muhtarlık binası

önüne gelirler. Tabii sadece kediler değil,

beslediğim martılar, kargalar ve köpekler

de var. 2008 yılından bu yana bu mahallede

kedileri besliyorum. Ancak o zamandan bu

yana kısırlaştırılmaya gerektiği kadar önem

verilmediği için kedi popülasyonunda çok

hızlı bir artış oldu. Bu noktada Kadıköy

Belediyesi’nin katkılarını da yadsıyamam.

Bölgemizde belediye kanalıyla kısırlaştırma

çalışmaları hızla devam ediyor. Kısırlaştırmak

şart, çünkü bir kedi 5 senenin sonunda

160 bin kediye ulaşabiliyormuş. Düşünün,

sadece bir kedi” diyerek, kedi beslemenin

mali zorluklarına değindi:

MAMA YARDIMINA İHTİYAÇ VAR

“Kedi beslemenin en büyük zorluğu maliyet…

Mama paraları çok arttığı için artık

günümüzde baş etmek çok zor. Bu konuda

muhtarlığa yardım talebinde bulunuyorum,

ancak istediğimiz ölçüye ulaşmıyor.

Belediyemizden mama yardımı bekliyoruz.

Bunun yanında semtimizde kedi evleri var

ama kediler karton ve tahta kutuları sevmiyorlar.

Ben strafor kutular temin ediyorum

ecza depolarından. Kedilerim için onlardan

alıyorum ve her sene de yeniliyorum. İki

sene evvel Kalamış’taki kedileri besliyordum,

o zaman 150-200 kedim vardı. Şimdi

Kalamış’a inmiyorum, benim yerime 3 ayrı

kişi besliyor.”

“HEYKELİMİZİ GERİ İSTİYORUZ”

Zühtüpaşa Mahallesi Muhtarlığı’nın Kadıköy

Belediyesi’nden de bir beklentisi var:

“Mahallemizin kedisi Dombili, barınağımızda

vefat ettikten sonra Kadıköy Belediyesi

kedimiz adına bir heykel yapılmasını kabul

etti ve heykel yapıldı. Amerika, Japonya

Harika Develioğlu

28 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Kapak

Mansur Feyat

ve Avustralya’dan basın mensupları geldi,

bizlerle röportaj yaptılar. Röportajdan 10

gün sonra kedi heykeli çalındı, kamuoyu

oluşturunca heykel geri bırakıldı. Ardından

bir dönem sonra heykelin bulunduğu bina

kentsel dönüşüme gitti. O süreçte Kadıköy

Belediyesi, heykelimizi korumak adına aldı.

Şimdi binanın yapım süreci bitti. Bizler

yeniden heykelimizi istiyoruz.”

“SOKAĞA TERKEDİLEN

ÇOK SAYIDA KEDİ OLDU”

Moda Veteriner Kliniği Veteriner Sağlık Teknikerlerinden

Mansur Feyat, Kadıköy’deki

kedileri en yakından gözleme imkânı bulan

isimlerden… Kadıköy’de iyi bakıldıkları için

başta pandemi döneminde olmak üzere

Kadıköy’de kedi nüfusunda artış olduğunu

dile getiren Feyat; “Pandemi döneminde

evde kaldığımız günlerde sokak kedisi sahiplenen

birçok kişinin ne yazık ki pandemi

bitiminin hemen ardından kedileri sokaklara

terk ettiklerine şahit oluyoruz. Bu durum

da ne yazık ki sokaklardaki kedi nüfusunu

arttırdı. Bu anlamda kısırlaştırma faaliyetlerinin

artması şart. Tabii toplu kısırlaştırma

faaliyetlerinin devlet eliyle sürdürülmesi

ve hızlandırılması da aynı oranda şart!”

ifadelerini kullandı.

MODA’DA ÇIĞ GİBİ BÜYÜYEN BİR

HAREKET: KEDİ BESLEMEK

Kadıköy’ün ünlü simalarından Zuhal & Meral

kardeşler de Kadıköy kedilerini her gün

elleriyle besleyenlerden... 1990’lı yıllardan

bu yana sokaktaki kedileri besleyen ve ayrıca

evlerinde de çok sayıda kedi besleyen

Meral ve Zuhal kardeşler ile sıcak bir Moda

akşamüstünde kedilerle dolu sokaklarda

buluştuk. “Kendimizi bildik bileli kedilerimiz

var” diyen kardeşlerden Meral, dergimize

samimi açıklamalarda bulundu: “Kedileri

sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere

besliyorum. Özellikle sabahları çok erken

kalkmak gerekiyor. 1990’lı yılların başında,

sokak kedilerini ilk defa beslemeye başladığımızda

insanlar bize çok sert tepkiler veriyorlardı.

Hatta hakaret boyunda tepkilerdi

bunlar. Bir sanatçı olarak çok zorumuza

gidiyordu bu durum. Yine de yolumdan

şaşmadım ve bir süre sonra ciddi değişimler

oldu toplumda. Bana bağıranlar, kapılarının

önüne su kapları koymaya başladılar ve

bu özellikle Moda’da çığ gibi büyüyen bir

harekete dönüştü.”

“KEDİ BAKIMINDA EMEKLİLİK OLMAZ”

Geçen zamanda Moda halkının kendine

maddi ve manevi destek verdiklerini de

belirten Meral, sözlerini söyle sürdürdü:

“Herkes hakkımda çok gurur verici, güzel

şeyler söylüyor. Mama yardımında bulunan

çok sayıda kişi de oluyor. Biz her anlamda

büyük fedakârlıklar üstleniyoruz, hatta kedilerimiz

için tatile bile çıkmıyoruz. Bayram,

hafta sonu, özel gün tatillerimiz de yok bizim.

Kedi bakımında emeklilik olmaz. Tabii

tüm bunların yanında güzellikleri de çok.

Doyduklarını görmek büyük mutluluk bizim

için.” Moda ve çevresinde yaklaşık 150-200

civarında kediyi beslediklerini de ifade eden

Meral & Zuhal kardeşler, kedilerin bakımına

dair şu detayları da aktardılar:

MODALI KEDİLERİN

BELGESELİ DE ÇEKİLDİ

“Kediler bebekken onlara mutlaka gençlik/

karma aşısı yapmak lazım. Büyüdüklerinde

ise hastalıklara karşı aşılar tamamlanmalı…

Bununla birlikte kedi evleri arttırılmalı ama

sokaklarda, caddelerde köpeklerin ulaşamayacağı

yerlere konulmalı. Gece köpekler

gelip deviriyorlar çünkü. Burada esası iş

belediyeye düşüyor, çünkü Moda halkı elinden

gelenin fazlasını yapıyor. Çevremizdeki

herkes kedileri çok seviyor. Hatta ‘Kedilerimiz,

sokak hayvanlarımız aşılıdır. Biz sokak

Zuhal & Meral kardeşler

hayvanlarımıza iyi davranıyoruz, siz de iyi

davranın’ şeklinde çok güzel duvar yazıları

var. Başka semtleri çok bilmiyorum, ancak

Moda bu anlamda özel bir yer. Hatta ben

bir gün kedilere mama verirken yabancı bir

grup, kameralarla gelerek Moda’nın kedilerine

dair bir belgesel çektiklerini söylediler.

Gerçekten de gidip bu belgeseli yapmışlar.

Bir arkadaşımız aracılığıyla biz de izlemiştik.

Güzel bir işti.”

KADIKÖY’ÜN KEDİLERİ

“ŞANSLI AZINLIK”

Son olarak sözü Caferağa Muhtarı Zeynep

Ayman’a bırakıyoruz. Ayman, kediler nezdinde

sokak hayvanlarının ihtiyaçlarına dair

şunları paylaştı: “Moda’nın ya da Kadıköy’ün

sokak kedileri, sanırım kedi dünyası içerisinde

şanslı azınlık sayılabilirler. Sevildiklerinden

emin oldukları bir topluluk içinde, hani

derler ya ‘Yedikleri önünde, yemedikleri

ardında’ bir yaşam sürüyorlar diyebiliriz.

Yiyecek bulma konusunda sorun yaşamadıkları

gerçek, ancak hızlı üremeleri ciddi

bir sorun. Kısırlaştırma ameliyatları yetersiz.

Ne yazık ki trafikte zarar görenlerin de sayısı

azımsanmayacak ölçüde.

BİLİNÇSİZ BESLEME YAPANLARDAN

YANA ŞİKÂYETÇİYİZ

Hemen hemen her evde bir kedi mırıltısı

duymak mümkün... Moda’da ve Kadıköy’de

sokaktan sahiplenme oranı da oldukça

yüksek ama ne yazık ki bilinçsiz besleme

yapanlardan yana çok şikâyetçiyiz.

Semtte oturanların bir kısmının evdeki artık

yemekleri gelişigüzel yollara, kaldırımlara

bırakması, ciddi bir çevre kirliliğine sebep

oluyor. Bu güdüsel davranış olarak nitelendireceğim

hareket en büyük sorunumuz.

Besleme yapmak isteyenlerin bilinçsizliğine

bir başka örnek ise kilolarca mamayı, en az

4-5 kg mamayı belirli noktalara boca ederek

gitmeleri. Kediler düzenli beslenmeye alışık

oldukları için bayatlayan ve çöpe giden

kilolarca mama!”

Zeynep Ayman

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 29


Kapak

Kediler,

akademik camia ve

STK’ların da

merceğinde!

Kedi popülasyonunun artması, kedilere dair

çalışmaların da hızlanmasına sebep oldu.

Akademik çalışmalara konu olan kedilere dair

sivil toplum kuruluşları, dernekler de faaliyetlerini

arttırmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde

kedilere dair detaylı bir araştırma yapan Dünya

Kedi Irkları Derneği, sevimli dostlarımıza

ilişkin dikkat çekici analizlerde bulundu.

“ANKARA VE VAN KEDİSİ, BÜTÜN

KEDİLERİN ATASI KABUL EDİLİYOR”

Dünya Kedi Irkları Derneği Genel Sekreteri

Erdal Emrehan Sakınmaz; kedi ırklarını,

ırkların özelliklerini ve kedi davranışlarını

anlattı. Derneklerinin Almanya merkezli

Dünya Kedi Federasyonu’na üye olduğunu

belirten Sakınmaz; Türkiye’de yaşayan tüm

kedilerin soy kütüğünü, soy ağacı kaydını

yapmak amacıyla merkezi sistemi oluşturmayı,

damızlık kedi değerinin ve hayvan

bakım programlarının kontrolünü gerçekleştirmeyi

amaçladıklarını söyledi. Dünya

Kedi Federasyonu’nun kayıt altına aldığı

yaklaşık 80 ırk kedinin bulunduğunu dile

getiren Erdal Emrehan Sakınmaz; “Bunların

arasında ‘Turkish Angora’ ve ‘Turkish Van’

olarak geçen Ankara ve Van kedilerimiz var

iki farklı ırk olarak. Ankara ve Van kedisi,

bütün kedilerin atası kabul ediliyor. Geçmişi

çok uzun bir süre olduğu için kedilerin atası

görülüyorlar” diye konuştu.

“EN SAKİN IRK İRAN KEDİLERİ”

“Tıpkı çocuk gibiler” diye nitelediği kedilerin

her bir ırkının farklı özellikte olduğunun

altını çizen Sakınmaz, açıklamalarına

şöyle devam etti: “Karakterleri yetiştirilme

tarzlarına, yetiştirildikleri yere, bulundukları

eve göre şekilleniyor. Bazı kediler yaramaz,

haylaz çocuklar gibi olabiliyor. Dünyanın en

yaramaz ve haylazı, Ankara ve Van kedileri.

Çok enerjiktirler. Oyun oynama, insanın

peşinde bir gölge gibi dolaşma çabasında

bulunurlar. İnsan bazen boğulacak gibi olabilir

onların yaramazlığından... En sakin olarak

diyebileceğim ırk İran kedileri. Mizaçları

daha sakindir, çok fazla etrafta dolaşmazlar.

İran kedileri, tüyleri çok uzun olduğu için

görsel olarak müthiş bir ırk, insan baktığında

bir daha bakmak istiyor. O güzelliklerini

bir kenarda oturarak geçiriyorlar.”

KALP VE DAMAR SAĞLIĞI ÜZERİNDE

OLUMLU ETKİLERİ VAR

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi

Hayvan Hastanesi Hayvan Davranışları

Ünitesi’nden Araştırma Görevlisi Celalettin

Etkin Şafak da kedilerin insan sağlığı üzerine

hem fizyolojik hem de psikolojik etkileri

bulunduğunu söyledi. Şafak, çocukların

6 yaşına kadar bir kediyle büyümesinin

sonraki hayatlarında alerjik reaksiyon

geliştirme riskini oldukça düşürdüğünü ve

onları psikolojik açıdan daha sağlıklı hâle

getirdiğini dile getirerek; “Aynı zamanda

yapılan çalışmalarla kedi bakımını üstlenen

çocuklarda, daha sonraki hayatlarında

sorumluluk duygusunun daha gelişmiş

olduğu ortaya kondu” dedi.

30 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Kapak

Kadıköy’ün kedileri

Ekşi’nin gündeminde

Kadıköy’ün kedileri, Ekşi Sözlük’ün dahi

konusu olmuş. “Kadıköy’de kedi olmak”

ismiyle açılan başlıktan dikkatimizi çeken,

ilginç ve en komik yorumları sizler için derledik.

Kedilerin en komik anlarını aklımıza

getirip, biraz da gülelim…

• Pendik ve Maltepe kökenli kedilerin

çiftleşmesi ve kediler göçü sonucunda

Kadıköy’e yerleşmiş, level atlamış

kedilerdir. Bazıları öyle büyüktür ki

babaanne gibi dururlar.

• Geneli “meaooööv” diye ses çıkarır.

• Obezdirler. Kadıköy’de bir tane zayıf kedi

görmedim.

• Rıhtım dolaşanları ve iskele

sakinleridir.

• Mahalleliler tarafından sürekli sevilip,

sayılmaktır.

• Bir kedi için Türkiye’de yaşanabilecek

en güzel yerlerden birinde yaşamaktır.

Her taraf mama doludur. Mama yoksa

bile birisi salam, sosis veya elindeki

yiyecekten bir parça atabilir. Her an

sevilebilir, başı okşanabilir. Her an biri

karşısına çıkıp, yanına çömelerek veya iki

elini dizlerine koyarak eğilerek, “Canım

beniiiiiim” diyebilir ve kediye sanki

dünyada bir eşi kalmamış, nesli tükenmiş

varlıkmış gibi davranabilir.

• Genelde Rexx Sineması’nın oralarda

serseri gibi takılmaktır.

• Kabarık tüylü, karnı tok, sırtı pek olmaktır.

• Alemlerin, ortamların her daim kralı

olmaktır. Aç kalmazsınız. Çoğunlukla

dükkânlara, mekânlara yayılır, kafanıza

göre takılırsınız. Kimse de size ilişmez.

Rıhtım ve Yoğurtçu Parkı hariç trafik

daha yavaş, ezilme tehlikeniz daha azdır.

Muhakkak sizi veterinere götürecek kişi ya

da gruplar mevcuttur.

• Çilek Sokak’ta bulunan çamaşır işporta

tezgâhlarının üzerinde umarsızca sabah

akşam uyumaktırlar.

• Karşılığı Miami’de ev sahibi olmak gibidir.

Kedileri seviyoruz.

• Kadıköy’de kedi olmak, Avrupa’da insan

olmak gibidir.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 31


İlçelerimiz

Tuzla’da “Evden Eve İyilik” hareketi

Tuzla Belediyesi’nin Gönül Elleri Çarşısı,

komşuları için harekete geçiyor.

Tuzla sınırlarında oturan vatandaşlar,

“Evden Eve İyilik” adlı komşudan

komşuya dayanışma hareketiyle

oluşturulan dijital platform üzerinden

ihtiyaç sahibi komşuları için gıda

kolisi, ev mobilyası, elektronik eşya,

beyaz eşya, kıyafet ve oyuncak bağışı

yapabilecekler.

Projeyi tanıtan Tuzla Belediye Başkanı

Dr. Şadi Yazıcı; “Bizim kurduğumuz

sistem, dijital bir sadaka taşıdır. Kurduğumuz

web sitesine hayır bırakacaklar,

hayırlarını bırakacaklar. İhtiyaçları

olanlar, ihtiyaçları kadar talep edecekler.

Alan elin veren eli görmediği sistemi

yardımlaşma kurumumuz işletecek.

Komşunun yardımını komşuya biz ulaştıracağız”

dedi.

Ağva Kültür Merkezi hizmete girdi

Avrupalı öğrenciler

Kartal’da!

Kartal Belediyesi, öğrenci değişim programı

Erasmus kapsamında toplumun

dezavantajlı grupları için “Sanatsal Beceriler

ve Sosyal İçermenin Geliştirilmesi”

adıyla bir sosyal sorumluluk projesi

geliştiren Avrupalı lise öğrencilerini

Kartal’da ağırlıyor.

Kartal Hacı Hatice Bayraktar Anadolu

Lisesi ile birlikte düzenlenen projede ilk

olarak Kartal Belediye Başkanı Gökhan

Yüksel; İspanya, Slovakya, Polonya,

Almanya ve Romanya’dan gelen lise

öğrencileri ile Kartal Belediyesi Meclis

Salonu’nda bir tanışma toplantısı gerçekleştirdi.

Avrupalı öğrenciler, toplantıda

Başkan Gökhan Yüksel’e Kartal ve

belediye başkanlığı hakkında merak

ettiklerini sordu.

“GENÇ BİR KENT YARATMA

HEDEFİNİ ÇOK ÖNEMSİYORUZ”

Başkan Gökhan Yüksel, bir öğrencinin

“Kartal için en büyük hedefiniz nedir?”

sorusuna şöyle cevap verdi: “Kartal’ın

özellikle son 50 yıldır kronikleşmiş sorunları

var. Öncelikli hedefimiz bu sorunlara

eğilmek ve Kartal’ı gençleştirmek.

Türkiye’deki metropoller içinde en genç

belediye başkanı olma durumuna erişmiş

biri olarak, ‘genç bir kent’ oluşturma

hedefini çok önemsiyorum.”

Şile Belediyesi tarafından projelendirilip

inşası tamamlanan Ağva Kültür Merkezi

ve Şile Belediyesi Ağva Ek Hizmet Binası,

düzenlenen törenle açıldı. Ağva’nın dokusuna

uygun bir mimari ile inşa edilen

Ağva Kültür Merkezi ve Şile Belediyesi

Ağva Ek Hizmet Binası, sivil mimari gelenekleri

ile projelendirildi.

Yakuplu Caddesi’nde 720 metrekare

alana Ağvalıların sosyal ve kültürel

faaliyetlerine katkı sağlamak amacıyla

inşa edilen merkezde; tiyatro, sergi ve

sanat atölyeleri gibi etkinliklere yönelik

280 metrekare alana sahip çok amaçlı

etkinlik salonu, ıslak hacimler ve servis

mutfağı gibi bölümler yer alıyor.

32 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


İlçelerimiz

“Crea Centers” ile

girişimcilere yepyeni kapılar

Ataşehir Belediyesi’nden

sağlıkta büyük başarı

Ataşehir ilçe halkı, Ataşehir Belediyesi’nin sağlık hizmetlerini

değerlendirdi. Ataşehirlilerin yüzde 98’i sunulan hizmetlerden

memnun olduklarını dile getirirken, doktorların yeterliliği ve ilgisi

yüzde 99 oranında başarılı bulundu.

Ataşehir Belediyesi, yurttaşların belediye yönetimde etkin birer

paydaş olmalarını sağlamak, talep ve şikâyetlerini öğrenmek

amacıyla sağlık hizmeti sunduğu kişilerle bir kamuoyu araştırması

gerçekleştirdi. Yüz yüze görüşme metodu ile yapılan ankette

yurttaşlara hangi sağlık branşından hizmet aldıkları, sunulan

hizmetten memnun olup olmadıkları, eğer memnun değillerse

bunun nedeni, doktorların ve çalışanların tutumları, yeterlilikleri

ve benzeri çok sayıda soru yöneltildi. Anket sonuçlarına göre;

Ataşehir Belediyesi’nin sağlık kurumlarından yararlananların

yüzde 85’i aldıkları

hizmetten çok memnun

kaldıklarını, yüzde

13’ü kısmen memnun

olduğunu, yüzde 2’si ise

memnun olmadığını dile

getirdi. Yurttaşlar, hizmet

aldıkları doktorların

yeterliliklerini ve ilgilerini

ise yüzde 99 oranında

başarılı buldu.

Çekmeköy Belediyesi’nin Avrupa Birliği tarafından desteklenen

vizyon projesi “Crea Centers” ile yaratıcı endüstriler alanında

faaliyet gösteren girişimcilere yepyeni kapılar açılıyor. Proje,

Çekmeköy’ün takım liderliğinde 5 ülkede aynı anda hayata

geçiriliyor.

Çekmeköy Belediyesi’nin “Crea Centers” projesi, dijital

devrim çağında önemli bir sektör hâline gelen yaratıcı

endüstriler alanında girişimciler için bir merkez üssü kuruyor.

Avrupa Birliği tarafından desteklenen projede, yaratıcı

endüstriler alanında faaliyet gösteren girişimcilere yeni kapılar

açılması için çalışmalar başladı. Projede yer alan tüm ortak

kurumların katkısı ile 5 ülkede yaratıcılık merkezleri kurulmaya

başlanan Crea Centers’ın Türkiye etabının temsilcisi olan

Çekmeköy’de merkeze başvuruda bulunan yüzlerce aday

arasından seçilen 17 girişimci ve proje ekibiyle bir tanışma ve

bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Adım adım tüm süreçlerin

görüşüldüğü toplantıya, proje ortağı ülkeler uzaktan

bağlantı yoluyla katıldı.

300 yıllık camii yeniden ibadete açıldı

Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Üsküdar Belediyesi’nin ortaklaşa

başlattığı çalışma sonrası restorasyon çalışmaları biten 300

yıllık tarihi Ahmediye Camii, 3 yıl süren restorasyonun ardından

düzenlenen törenle yeniden ibadete açıldı. Açılışa Üsküdar Belediye

Başkanı Hilmi Türkmen, Vakıflar Genel Müdürü Başkan

Yardımcı Cem Aslanbay ve çok sayıda vatandaş katılım sağladı.

Açılışta konuşan Hilmi Türkmen; “Burası İstanbul için önemli

merkezi bir nokta. 300 yıllık muhteşem bir eser. Bu eseri

müştemilatı ile birlikte yeniden restore ederek hizmete açmış

bulunuyoruz. Hayırlı uğurlu olsun. Vakıf eserlerine sahip

çıkmak sözle değil, icraatla olur. İşte eser ortada. Son 20 yılda

Türkiye’de tarihi eserleri yeniden kazandırma adına bir hamle

yapıldı. Ülkemizin her yerine güzel hizmetlerde bulunuldu. Üsküdar

Belediyesi olarak da bölgemizde bulunan tarihi eserleri

yeniden ayağa kaldırma adına yürütülen çalışmalara destek

vermeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 33


İlçelerimiz

Orhangazi Kitap Kafe tamamlandı

Orhangazi Mahallesi Kitap Kafe’nin yapımı tamamladı. Geleneksel Türk mimarisiyle

inşa edilen kafe yakında hizmete girecek.

Pendik Belediyesi, ilk olarak Kemal

Tahir Kütüphanesi’nde gerçekleştirdiği

“Kitap Kafe” konseptinin

ikincisini Orhangazi Mahallesi’nde

hayata geçirdi. Şifalı Sokak’ta

inşa edilen kafe, geleneksel Türk

mimarisiyle tasarlandı. İki kattan

oluşan Orhangazi Kitap Kafe’nin

üst katı tamamen okuma salonu,

alt katı isekafeden oluşacak. Kitap

Kafe konsepti, daha sonra uygun

görülen başka mahallelerde de

yaygınlaştırılacak.

Ümraniye Belediyesi sporcularından

iki büyük başarı

“Polonezköy:

180 Yıllık Mazi”

kitabı çıktı

Türk-Polonya dostluğunun en önemli

nişanı ve yaşayan tanığı Polonezköy’ün

180 yıllık hikâyesini gözler önüne seren

“Polonezköy:180 Yıllık Mazi” kitabı çıktı.

Beykoz Belediyesi tarafından ilçenin

köklü tarihini bilimsel çalışmalarla

kayıt altına almak, geleceğe aktarmak

ve tanıtmak amacıyla hazırlanan kitap,

iki yüzyıla yakın bir zamandır farklı

kültürlerin birlikteliğine ve kardeşliğine

sahne olan köyün geçmişine ışık

tutuyor.

Ümraniye Belediyesi Gençlik ve Spor

Kulübü sporcuları, bugüne kadar farklı

dallarda ulusal ve uluslararası düzeyde

birçok başarı elde etti. Ümraniye, bu başarılarla

spor alanında örnek gösterilen

ilçelerin başında gelmeye başladı.

Ümraniye Belediyesi Gençlik ve Spor

Kulübü sporcuları, son olarak iki

başarıya daha imza attı. Beyza Yağmur

Gürbüz, Kırklareli’nde yapılan Anadolu

Yıldızlar Ligi Karate Grup Müsabakaları’nda

ikinci olarak, gümüş madalyanın

sahibi oldu. Yine kulüp sporculaından

olan Okan Aydoğan da Türkiye Bisiklet

Federasyonu tarafından İzmir Güzelbahçe’de

gerçekleşen MTB Cup Ulusal

Bisiklet Yarışması’nda U-23 Kategorisi’nde

üçüncülük elde ederek, bronz

madalya kazandı.

İstanbul Üniversitesi Leh Dili ve Edebiyatı

Bölüm Başkanı ve Araştırmacı Prof.

Dr. Hacer Topaktaş Üstüner’in kaleme

aldığı kitap, Türkiye ve Polonya kaynaklarına

dayalı olarak hazırlanan ilk

bilimsel eser olarak ön plana çıkıyor.

Ülkelerinden sürgün edilen Polonyalı

göçmenler tarafından 1842’de kurulan,

o günden bugüne özgün kardeşlik

kültürüyle küresel ölçekte bir fenomen

olan köy; kuruluş saikleri, Osmanlı ve

Cumhuriyet dönemi ve şimdiki durumu

olmak üzere dört bölümde anlatılıyor.

Polonezköy’ün tarihine dair zengin

arşiv belgelerinin kronolojik sırayla

sunulduğu eser, başta her iki ülkenin

tarihçileri olmak üzere akademisyenler,

öğrenciler ve kent tarihi meraklıları

için de kaynak teşkil ediyor.

34 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


İlçelerimiz

STK’lardan Demokrasi ve

Özgürlükler Adası’na ziyaret

Kadın Eli Kadın Emeği Çarşısı

hizmete girdi

Sancaktepe Belediyesi Kadın Aile Merkezi tarafından organize

edilen Kadın Eli Kadın Emeği Çarşısı’nın açılışı, Sancaktepe

Belediye Başkanı Şeyma Döğücü’nün katılımıyla gerçekleştirildi.

Sancaktepe Belediye Binası yanında bulunan alanda açılan

çarşıda, Sancaktepeli kadınların birbirinden kıymetli el emeği,

göz nuru ürünleri yer alıyor.

Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, açılışta yaptığı

konuşmada “Başta kadınlarımız ve çocuklarımız olmak üzere

ailenin her bir ferdinin hukuksal, ekonomik, sosyo-kültürel ve

eğitimsel açıdan hayata daha güçlü tutunabilmesi için çalışmalarımızı

sürdürüyoruz. Göreve geldiğimiz günden bu yana

İstanbul’un tek kadın belediye başkanı olmanın bana verdiği

sorumluluk ile ilçemizde hiçbir kadının ve insanın şiddete maruz

kalmadığı, insan hakları temelinde güçlü aile, güçlü toplum modelinin

inşasına yön verecek projeler üretiyor, kadın istihdamının

artırılmasına katkı sağlayacak her türlü projeyi destekliyoruz.

Bugün açılışını gerçekleştirdiğimiz ve hediyelik eşyadan dokuma,

tekstile çeşitli alanlarda birçok yöresel ürün ile kadınlarımızın

emeklerini ekonomiye kazandırırken, ilçemizin tanıtımına da

katkı sağlayacağını düşündüğümüz bu çarşıya destek veren ve

emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.

Sultanbeyli Belediyesi,

ilçedeki sivil toplum

kuruluşları için “STK Projeleri

Vizyon” programlarını

sürdürüyor. STK

başkanları, programlar

kapsamında Türkiye’nin

önde gelen projelerini

yerinde inceliyor, yetkililerden ve mühendislerden projelerin nasıl

hayata geçirildiği hakkında bilgiler alıyor, yapım süreçlerinde ne

gibi aşamalar kaydedildiğini öğreniyor.

Yapılan son programda STK başkanları ve ilçede görev yapan

muhtarlar, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nı ziyaret etti. Sultanbeyli

Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, ziyarete ilişkin yaptığı

değerlendirmede şunları dile getirdi: “Sivil toplum kuruluşlarımızla

bir süre önce yeni bir çalışma başlattık. STK’larımızın daha

fazla proje üretmesi, bağlı bulundukları sivil toplum kuruluşlarında

daha çok katma değer oluşturmaları için kurum olarak

büyük destek sağlıyoruz. İlk olarak Çamlıca Kulesi’ni, ardından

Türkiye’mizin teknoloji hamlesinin ana omurgalarından biri olan

Bilişim Vadisi’ni ziyaret ettik.”

Maltepe’nin“Eşitlik Gönüllüleri” buluştu

Maltepe Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürlüğü

Sosyal Politikalar ve Eşitlik Birimi,

çalışmalarına aralıksız bir şekilde devam

ediyor. Bu kapsamda Maltepe’nin “Eşitlik

Gönüllüleri”, Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür

Merkez’inde ilk kez buluştu. Seminere eşitlik

gönüllüsü olmak isteyen Maltepeli STK’lar

ve vatandaşlar katıldı.

Strateji Geliştirme Müdürlüğü Sosyal Politikalar

ve Eşitlik Birimi tarafından seminere

katılanlara “Aktif Vatandaşlık, Kapsayıcılık

ve Kent Hakkı” başlıkları üzerinden çeşitli

bilgilendirmeler yapıldı. Katılımcılara söz

konusu kavramların tanımları ve ayrımcılığı

önlemenin kazanımları aktarıldı. Çeşitli

sivil toplum temsilcileri, üyeleri ve gönüllü

vatandaşlardan oluşturulacak Maltepeli

gönüllüler, her türlü dezavantaja ve ayrımcılığa

dur diyecek.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 35


Sektör

Lüks Konut Uzmanı Aynur Dinçel:

Bağdat Caddesi’ne yatırım yapanların

her zaman yüzü gülmüştür

Lüks Konut Uzmanı Aynur Dinçel, bugünlerde

RE/MAX Sonuç Bağdat Caddesi’nde

Ticari Gayrimenkul Uzmanı olarak mesleki

deneyimlerini sürdürüyor. Pandemi

süreciyle birlikte yeni dinamikler kazanan

gayrimenkul sektörünün özellikle Bağdat

Caddesi ve çevresindeki son durumunu

analiz eden Aynur Dinçel; “Bağdat Caddesi

ve civarına yatırım yapanların, geçtiğimiz

yıllara göre gerçekleşen el değiştirme

oranlarına bakıldığında her zaman yüzü

gülmüştür” diyor.

Aynur Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir

miyiz? Kaç yıldır gayrimenkul sektöründe

faaliyetlerinizi sürdürüyorsunuz?

Bu sene gayrimenkul sektöründe 21. yılımı

kutluyorum. Yıldız Teknik Üniversitesi

İşletme Yönetimi alanında master derecemi

aldıktan sonra ilaç sektöründe başladığım

profesyonel kariyerimin devamında, 2001

yılında USA Boston Harvard University

Extension School’dan almış olduğum eğitimler

ve deneyimler neticesinde, ülkeme

döndüğümde gayrimenkul sektörüne kadın

girişimci olarak yatırım yapma kararı aldım.

O günden bugüne de her fırsatta kendimi

geliştirerek, RE/MAX Sonuç Bağdat Caddesi

Ofisi’nde Lüks Konut Uzmanı ve Ticari Gayrimenkul

Uzmanı olarak çalışmalarımı tüm

hızıyla devam ettiriyorum.

Gayrimenkul sektörünün bugününü

nasıl yorumlarsınız? Pandemi sürecinin

ardından neler değişti?

Pandemi süreci, tüm dünyada olduğu gibi

ülkemizde de ticari yaşamı büyük ölçüde

etkiledi. Özellikle uzmanlık alanım olan

Bağdat Caddesi’nde pandeminin ilk başladığı

dönemlerde ve sonraki yılda, ticari

gayrimenkuller genelinde ağırlıklı olarak

Bağdat Caddesi üzerinde yer alan mağazalarda

ciddi sayıda boşluklar yaşandı.

Sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın

gözdesi olan Bağdat Caddesi hâlâ

popülerliğini koruyor mu?

Bu sorunuzun cevabını tereddüt etmeden

verebilirim. Dünya genelinde sıralamada

da bulunan metropol şehirler arasında

İstanbul, her zaman yerini korumakta. Tarihi

dokusu, Boğaz’ı, şehrin 24 saat eksilmeyen

yaşamı, kültürü, sağlık turizmi ve ticari hayatın

iç içe geçtiği bu metropol içinde; hem

New York 5. Cadde’de hem Paris Champs

Elysees’de hem de Bağdat Caddesi’nde aynı

atmosferi yaşayabilirsiniz.

Bağdat Caddesi ve çevresine

rağbet edenlerin öncelikleri neler?

Cadde bu talepleri ne kadar karşılıyor?

Bağdat Caddesi, özellikle Bostancı ve Feneryolu

arası yaklaşık beş kilometrelik hat üzerinde.

Kendi içinde farklı bölgelere ayrılsa

da özellikle sahil kesimi, caddenin üzerinde

ve paralellerinde yer alan gayrimenkuller,

kullanım tercihlerine göre farklılıklara sahip.

Sahil kesimi, Marmara Denizi ve Adalar

manzarasına hâkim olmasıyla, kıyı şeridinde

yer alan az katlı yapılarla ve her daim açık

alanda, yeşilin bol olduğu parklarla daha

fazla tercih edilmekte. Özellikle sahil kesimi

genelinde geniş metrekareye sahip daireler,

bu bölgede yaşamak isteyen müşterilerimizin

tercihleri arasında kalmakta.

Bağdat Caddesi üzerinde ise uluslararası

hasta potansiyeli olan çok önemli hekimlerimizin

kliniklerinden tutun da dünya genelinde

ünlü caddelerin üzerinde mağazası

olan markalara ve ekonominin önde gelen

firmalarının yer aldığı ticari işletmelere rastlamak

mümkün. Bununla birlikte köşkleriyle

ve az katlı binalarda yer alan konutlarla

çok özellikli bir cadde. Bağdat Caddesi’ne

paralelde yer alan sokaklarda da 6306 sayılı

Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen

ve bina yaşı yüksek olan yapıların yerinde

değişmesiyle birlikte modern ve deprem

güvenliği içeren binalar ortaya çıkmasıyla,

bölgede yer almak isteyen ailelerin tercihleri

artmış durumda. Gerek sahil hattı gerekse

Bağdat Caddesi üzeri ve paralellerde yer

alan gayrimenkullerin tercih edilmesindeki

en büyük sebeplerden bir diğeri de

İstanbul’un diğer semtlerine alternatif

yöntemlerle rahat ulaşım imkânı. Tüm bu

etkenler göz önüne alındığında, arzın az

ve kısıtlı olduğu bölgede talebin bu kadar

yoğun olmasıyla Bağdat Caddesi ve civarına

yatırım yapanların, geçtiğimiz yıllara göre de

gerçekleşen el değiştirme oranlarına bakıldığında

her zaman yüzü gülmüştür.

36 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Sektör

Yalıtım uzmanı İzocam yanıtladı:

Bina yalıtımında sık sorulan 9 soru

Yaşam alanlarına yalıtım yaptırmak isteyen

tüketiciler, karar aşamasındayken bazı

konularda soru işaretleri yaşayabiliyorlar.

“Isı yalıtımı zamanla etkisini kaybeder

mi? Yalıtım, yaz aylarında çatı katlarındaki

bunaltan sıcaklara çare olur mu? Yalıtımla

faturalarımda ne kadar tasarruf sağlarım?”

gibi pek çok soru kafaları kurcalayabiliyor.

57 yıl önce Türkiye’yi yalıtımla tanıştıran

lider marka İzocam, tüketicilerin doğru

bilgiye ulaşmaları amacıyla, bina yalıtımı

ile ilgili en çok merak edilen sorulara açıklık

getirdi. İşte, bina yalıtımında sık sorulan

9 soru ve yanıtları:

1. Bir binanın en üst katında yaşıyorum.

Yazları aşırı sıcak oluyor. Yapabileceğim

bir şey var mı?

Çatıda yapılacak ısı yalıtımı ile yazın

aşırı ısınma sorunu çözülebilir. Çatı arası

kullanılmıyorsa, zemine uygulanacak çatı

şiltesi veya rulopan uygulaması ile çözüme

ulaşabilirsiniz.

2. Odamdan evin içine ve diğer katlara

çok ses gidiyor. Ne yapabilirim?

Ses probleminin en iyi çözümü, sesin

kaynağında alınan önlemlerle olur. Yüzer

döşeme uygulaması ve duvarlarda kalibel

uygulaması ile komşulara giden gürültü

düzeyi azaltılabilir.

3. Isıtmaya çok fazla para harcıyorum.

Yalıtımla tasarruf sağlayabilir miyim?

Binalara uygulanacak yalıtım ile hem ısıtma

hem soğutma için yaptığınız harcamalarda

yüzde 60’a varan tasarruf sağlayabilirsiniz.

4. Isı yalıtımı zamanla etkisini kaybeder

mi? Tekrarlanması gerekir mi?

Standartlara uygun bir şekilde üretilip stoklanan

malzemeler kullanılarak, doğru bir

uygulama ile yapılan yalıtımın ömrü, genel

olarak bina ömrü kadardır.

5. Binaların zeminine de ısı yalıtımı

yapmak gerekir mi?

Yapılan çalışmalarda ısı kayıplarının

yaklaşık yüzde 7’sinin binanın zemininde

yeterli yalıtım olmamasından kaynaklandığı

görülmektedir.

6. En iyi ısı yalıtım malzemesi nedir?

Her ısı yalıtım malzemesinin farklı özellikleri

bulunmaktadır. Uygulamada, ihtiyaca

ve amaca uygun malzeme seçimi yapılmalıdır.

Örneğin, Taşyünü ürünler hem ısı

ve ses yalıtımı hem de yangın güvenliği

amacıyla kullanılması sebebiyle çok avantajlı

ürünlerdir.

7. Çatı arasına Camyünü Çatı Şiltesi ile

yalıtım yaptırdım, fakat çatıdan akan

sızıntı sulara karşı da yalıtımın üzerine

naylon serdirdim. Bunun bir sakıncası

var mı?

Bu gibi örtüler, yalıtım malzemesindeki su

buharının çıkışına engel olmaları sebebiyle

yalıtım malzemelerinin yoğuşmadan ötürü

ıslanmasına ve zaman içinde kalite ve performans

kaybı yaşamasına neden olur.

8. Evimin hangi bölgeleri yalıtılmalı?

Yalıtım sadece çatı katları ve dış duvarları

için değildir. Enerji tüketimini ve yaşam

alanı konforunu artırmak için ısıtılmayan

boşluklu tavanlar, bodrum duvarları, tavanlar,

zeminler, iç duvarlar (özellikle banyolar)

gibi evinizin diğer alanlarına da yalıtım

yapılmalıdır.

9. Bina dış duvarlarında, dışarıdan mı

içeriden mi ısı yalıtımı yapılmalı?

Dış duvarlarda dışarıdan yapılan ısı yalıtım

uygulamaları tercih edilmelidir. Hem

cephe malzemesinin ısı depolama kapasitesinden

yararlanır hem de ağır kütlenin

yüksek sıcaklıkta kalması nedeniyle duvar

iç yüzeyi ve duvar kesiti içinde yoğuşma

riski ortadan kalkar; küflenme gibi sorunların

önüne geçilir. Ayrıca, dış duvara bitişik

zeminlerin oluşturacağı ısı köprüleri de

engellenmiş olur.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 37


Nostalji

1916 yılında Talimhane’de Enver Paşa ve askerler. Sağdaki iki ev günümüze kalmış.

1906 tarihli haritada Talimhane ve Kışla.

Piyadelerin talim yeri

Talimhane

ARİF ATILGAN

Osmanlı zamanının piyade askerleri, Yeldeğirmeni’nin

Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu

tarafında talim yaparlarmış. O yıllarda

okulun bulunduğu adaya, üstteki ada da

dâhildir. Aradaki Misak-ı Milli Caddesi yok

henüz, okul da yok tabii. Okulun bulunduğu

ada, Beydağı Sokağı’na kadar uzuyor.

Beydağı Sokağı, Talimhane Sokağı, Gençlik

Sokağı ve Halitağa Caddesi arasındaki alan,

askerlerin talim yeridir o yıllarda. Hemen karşılarında

ise yatakhanelerin bulunduğu ada

var. Burada kışla bulunmaktadır. Kışla, Karakolhane

Caddesi ve Halitağa Caddesi’nin

bulunduğu adadadır. Yani karşı adadadır.

Burada çekilmiş bir fotoğrafta Enver Paşa’nın

resimleri bulunmaktadır, ancak daha detaylı

bir bilgi bulamadım. Diğer yandan, eski evlerden

sadece iki tanesi günümüze kalmıştır.

Sonraki yıllarda arada Beydağı Sokağı

açılmış, üstteki alanı bölmüştür. Daha sonra

alttaki alana da okul yapılmış, çevresine ise

evler. Yani zamanla yeni yerleşimler yapılmış,

bugün artık eski hâlinden neredeyse

hiçbir iz kalmamış.

Yukarıdaki fotoğraftan yüz yılı aşkın bir

zaman sonra, günümüze sadece iki ev

kalmıştır. Onları iyi korumalıyız. 1916 yılında

O yıllardan bugüne kalan iki ev.

Enver Paşa ve silah arkadaşlarına tanıklık

eden iki evdir onlar. Bu alanda askerlerin

talimini de izlemişlerdir yıllarca.

1920 yılında Misak-ı Milli sınırları çizilmiş,

henüz Cumhuriyet ilan edilmemiştir. Buraya

yeni açılan caddeye Misak-ı Milli Caddesi

adı verilmiş. Sonraki yıllarda küçülen

meydanda hanımlar yere örtü serip piknik

yaparken, çocuklar bisiklete binip oyun

oynamışlar. Daha sonra Gazi Mustafa Kemal

Paşa İlkokulu ve Kayışdağı Çeşmesi yapılmış,

giderek meydan yok olmuş.

1970’li yıllarda kışla olarak görülen yerde

evler yapılmıştı. Ama Celal Muhtar Sokağı’ndan

küçük bir alana giriliyordu. Orada yıllardır

kullanılmayan çarkı ile bir kuyu vardı. O

sebepten oraya “Çarkın Orası” derdik.

Günümüzde Talimhane’nin yeri... Sol üstte günümüze kalmış iki ev.

Haydarpaşa Çayırı süvarilerin talim yeriydi,

burası da piyadelerin... Biz 1980’lere kadar

“Talimhane” adını kullanıyorduk. Hatta

bilinçsizce “Eskiden askerler talim yapıyormuş”

derdik. Daha fazlası bilinmezdi.

Araştırıp yazmak bana kısmetmiş.

38 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


İstanbul

Fenerler yenilenerek,

sosyal paylaşım alanlarına

dönüştürülüyor

PINAR BALTACI

İstanbul’un tarihi deniz fenerleri, restore

edilmeye başlandı. Kıyı Emniyeti Genel

Müdürlüğü ekiplerince restorasyonu gerçekleştirilen

fenerlerin yenilenme süreçlerini ve

ülkemiz için önemini, Ulaştırma ve Altyapı

Bakanlığı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü

Yapı İşleri Şube Müdürü İnşaat Mühendisi

Nilgün Yanık ile konuştuk. Restorasyon sürecinin

detaylarına değinen Yanık; “Kamuya

kazandırılan fenerlerimiz, aynı zamanda bir

sosyal paylaşım alanına dönüştürüldü” dedi.

İstanbul’da çok sayıda deniz feneri

bulunuyor. Bu fenerlerin restorasyon

süreci nasıl başladı ve ilerledi?

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Kıyı Emniyeti

Genel Müdürlüğümüz uhdesinde

Nilgün Yanık

Ahırkapı

kültür varlığı olarak tescil edilmiş 41’i tarihi,

492 fenerimiz bulunuyor. Yıllar içerisinde

fenerlerin çalışma prensiplerinde meydana

gelen teknolojik gelişmeler neticesinde; fenercilik

mesleğinin giderek sona ermesi ile

boşalan binaların bakım ihtiyacı ve zamanla

meydana gelen yapısal hasarlar nedeniyle

restorasyon süreci başlatıldı.

Bu tarihi yapıların restorasyon sürecinde

özellikle nelere dikkat edildi?

Öncelikle restorasyon sürecinde fenerlerimizin

mevcut durumu, dönem mimarisi

ve tarihsel gelişimlerinin tespiti yapılarak

projelendirilmekte, projeler doğrultusunda

fenerlerimizin yapısal hasarları giderilmekte

ve özgün yapısıyla fenerlerimiz korunmakta...

Restore edilen deniz fenerlerinin

bundan sonraki işlevlerini genel olarak

nasıl anlatırsınız?

Fenerlerimizin seyir yardımcısı işlevi devam

ederken, lojman ve gardiyan binaları da

kafe, restoran, kütüphane, sergi salonu gibi

sosyo-kültürel işlevler ile kamuya kazandırılıp,

fenerlerimiz aynı zamanda bir sosyal

paylaşım alanına dönüştürüldü.

Mehmetçik

Amasra

Şile

Restorasyon boyunca fenerlerin

tarihsel geçmişinden izler taşıyan

farklı detaylarla karşılaşıldı mı?

Okurlarımıza özel olarak belirtmek

istediğiniz detaylar var mıdır?

Fransa’dan özel olarak getirilmiş ve günümüzde

de çalışmaya devam eden orijinal

fener mekanizmaları, aşırı neme maruz

kalan fenerlerin yapısal ömrünü uzatmak

için temel bölümlerinde kullanılan taş

malzemeler, döşeme altı havalıkları, pirinç

doğrama detayları ve bakır kubbelerde

rastladığımız özel aslan başı motifleri gibi

restorasyon süreçlerinde farklı detaylar

karşımıza çıkmakta.

Ülkemiz için deniz fenerlerinin

geçmişten bugüne önemini nasıl

anlatırsınız?

Yüzyıllardır rotamıza ışık olan emektar deniz

fenerlerimiz, kıyılarımızda seyir güvenliğini

sağlarken, zarif görüntüleriyle de bulundukları

yerin simgesi hâline gelmiştir. Tarihte

bir dönem savunma amacıyla da kullanılan

fenerler, genellikle denizlerin tehlikeli

bölgelerinde kıyılarda veya adacıkların

üzerinde denizcileri uyarmak ve aynı zamanda

yol göstermek amacıyla yapılmıştır.

Eşsiz sosyo-kültürel ve tarihsel yönü de

olan yadigâr deniz fenerlerinin daha geniş

bir kitleye hitap etmesi için farklı açılımlar

yapılmıştır. Fenerlerimize kütüphane, deniz

feneri objelerinin sergilendiği alanlar, masal

evi, konukevi, kafe ve restoran tarzı işlevler

de kazandırılmıştır. Böylelikle fenerlerimizin

birer sosyal paylaşım alanları olmaları da

sağlanmıştır. Fener alanları, bulunduğu

lokasyonlarda daha fazla ilgi çekmekte,

bu konuda bir farkındalık da oluşmuş

durumda.

Son olarak eklemek istedikleriniz…

Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü olarak

tarihimizden feyz alarak çıktığımız bu yolda

restorasyon, yenileme ve bakım onarım

çalışmalarımızla denizcilik mirasımızı

korumayı ve geçmişin bize emanet ettiği

değerleri yaşatmayı önemli vazifelerimizden

biri olarak görüyoruz.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 39


Spor Tarihi

Yıkılmayan bir sol ayak, bükülmeyen bir kalem:

HALİT DERİNGÖR

BARIŞ KENAROĞLU & BARIŞ EYMEN (Spor tarihi araştırmaları derneği)

Fenerbahçe’nin kazandığı 28 Türkiye şampiyonluğunun

tam 5 tanesinde bu müthiş Kadıköylünün

adı var. Başarılı birer sporculuk,

teknik direktörlük ve idarecilik sürecinden

sonra futbol adamlığını bırakarak, kalemiyle

spora devam eden Halit Deringör’ün 2018

yılındaki vefatı, Türk spor tarihi için bir çağın

kapanışı oldu. Seneler içinde, sahada yıkılmayan

futbolu, basında eğilip bükülmeyen

bir kaleme dönüşmüş; Halit Deringör ismi,

saha içinde olduğu kadar gazetecilik alanında

da silinmeyecek izler bırakmıştı.

Halit Deringör, 1922 yılında Kadıköy kazasının

Acıbadem semtinde doğdu. O zamanlar

doğum tarihleri konuşulurken bu tip

eklemelerin yapılması adettendir: “Nüfusta

doğum tarihim 1923 gözüküyor. Enstitülere

girebilmek için yaşımı küçültmek zorunda

kaldık” diyordu kendisi.

Kadıköy Yeldeğirmeni’nde, Osmangazi İlkokulu’nda

okudu. O yılları “Hatırlanacak fazla

bir şey yok; kafamız fazla işlemiyor, daha çok

tazeyiz” diye anlatırdı. Coşkuyla hatırladığı

şeyler ise Atatürk’ü gördüğü günlerdi: “İran

Şahı Pehlevi ile birlikte Beşiktaş vapur iskelesine

gelmişlerdi. Motordan indikten sonra

onları çok yakından takip ettik. Bir de Kabotaj

Bayramı esnasında Moda’ya geldi. Hatta

bir yüzücü arkadaşımıza madalya verdi.”

Sene 1937... Fenerbahçe Stadı’nın siyah

boyalı, tahta perdelerle çevrili olduğu zamanlarda,

hemen her ortaokul öğrencisinin

yaptığı gibi stadyuma “tırmanarak” girmeye

çalışırken, polisin kılıçlı sillesini poposuna

yiyen küçük Halit, gerisin geri dışarı atlayacağı

yerde sahanın içine dalmış. Sonraları

takım arkadaşı olacağı bir diğer Fenerbahçe

efsanesi Lebip Elmas’ın kendisini kovalamasından

da başarıyla kaçınca “Acaba benden

futbolcu olur mu?” sorusu aklına düşmüş ve

Fenerbahçe genç takımına yazılmış.

O zamanlar Fenerbahçe Stadyumu ve çevresi

bambaşka bir âlemdir. Etrafı ağaçlarla

süslü, Papazın Çayırı’nda hâlâ bülbül sesleri

dinlenebilen günler... Ve o günlerde Kadıköy’ün

başka bir kulvarda, başka bir futbol

şampiyonu daha vardır: Haydarpaşa Lisesi

Futbol Takımı!

Halit Deringör’ün de tahsil gördüğü ve

futbol takımında oynadığı Haydarpaşa

Lisesi iki kez üst üste şampiyon olunca,

40 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Spor Tarihi

Fenerbahçeli yöneticiler genç sporcuyu

kulüpteki “genç” statüsünden çıkarıp, “A” takıma

almaya karar vermişler. Cihat Arman,

Lebip Elmas, Ali Rıza Tansı, Esat Kaner, Naci

Bastoncu, “Küçük” Fikret Kırcan ve tüm Türkiye

ile birlikte Halit Deringör’ün de hayran

olduğu Fenerbahçe efsanesi “Büyük” Fikret

Arıcan! Artık bu isimlerle takım arkadaşıdır

Halit Deringör.

Sonra… Şampiyonluklar, şampiyonluklar,

şampiyonluklar…

Fenerbahçe futbol takımı tarihinde ilk kez

ve bugüne kadar bir daha emsali görülmemiş

bir şekilde, dört sene üst üste (1943,

1944, 1945 ve 1946 sezonlarında) Türkiye

Şampiyonu olur. 1950 yılında beşinci

şampiyonluğunu da Fenerbahçe formasıyla

kazanacak olan Halit Deringör, 114 maçta

attığı 38 gol ile bu zaferlerin en büyük imza

sahiplerinden biri olacaktır.

1948, Halit Deringör için özel bir yıldır. Olimpiyat

kafilesinden son anda çıkarılan futbolcuyu

sarı-lacivertli kulüp, kendi imkânları

ile Londra’ya gönderir ama “Fenerbahçe

sol açığı” Halit Deringör, “çıkarılma” kararını

veren Burhan Felek’e (sonraki yıllarda Türk

spor basını tarihine vuracağı damganın ön

gösterimini yaparcasına) zehir zemberek bir

yazı ile karşılık verir:

“Ben küçük yaştan beri canımı dişime

taktığım, yağmurda, çamurda, karda hiçbir

menfaat düşünmeyerek candan bağlandığım

sarı-lacivert formadan sonra, iki defa

ay-yıldızı taşımış, Fenerbahçe cemiyeti

ferdiyim. Fakir bir milletin bin bir müşkülatla

bütçesinden çıkardığı tahsisatın üzerine

sülük gibi binerek Londra’ya gitmedim. İşte

bu vaziyet karşısında kimin ‘püsküllü bela’

olduğu meydandadır.”

Tarihin tebessüm ettiren cilvelerinden biri,

o tarihten 26 yıl sonra kendini gösterecek;

1974 yılında “Türk Sporcularının 1924 Olimpiyatına

Katılışının 50. Yıldönümü Törenleri”

için Halit Deringör’ü davet eden belgenin

altında Burhan Felek imzası görülecektir.

1948 demişken, müthiş bir hatırayı

anlatmadan geçmeyelim: Halit Deringör,

Olimpiyat dönüşünde Galata Köprüsü’nde

Fenerbahçe’nin muhasebecisi Suat Belgin’e

rastlar. Kulübün cefakâr emekçisi sıkıntılıdır.

Deringör zorlayınca, su parasını ödeyemedikleri

için Fenerbahçe Stadı’nın ve kulübün

suyunun kesildiğini söyler. Suat Bey, zengin

Fenerbahçelileri dolaşıp, gerekli meblağı

bulmaya çalışmaktadır. Borcun 400 Lira

olduğunu öğrenen Halit Deringör, cebinden

Londra seyahati için kulüp tarafından kendisine

verilen parayı çıkarıp, “Al ben sana 400

Lira’yı vereyim, sen de bana karşıya geçmek

için vapur parası ver, bir kuruşum yok!” der.

Suat Belgin inanamaz ama şüphesiz anlamıştır.

İkisi de çok büyük Fenerbahçeli ve bir

o kadar büyük kulüpçüdürler.

Sonra…

Halit Deringör, çok uzun seneler boyunca

Cumhuriyet Gazetesi’nde yazılar yazdı.

Fenerbahçe tarihinde şahitlik ettiği yılları,

hem kendi kitaplarına hem de türlü vesilelerle

başka yazarların eserlerine nakşetti,

belgesellerin aranan yüzü oldu. Önemli

bir özelliği de Fenerbahçe kongrelerindeki

tavrıydı. 1950’lerin ikinci yarısından sonra

başlayan ve 1980’lerden itibaren kulübü tamamen

ele geçiren “grupçuluk” zihniyetinin

karşısında, yakın arkadaşı Dr. Memduh Eren

ile birlikte dimdik durdu. Bugün hâlâ tarih

sahnesine çıkmayı bekleyen Fenerbahçe

Spor Kulübü Kongre ve Yüksek Divan Kurulu

kayıtları, Halit Deringör’ün yıllar içinde doğruluğu

kanıtlanan cümleleri ile dolu.

“Fenerbahçe bir sevgi cumhuriyetidir”

sözünün sahibi olan Deringör, çok sevdiği eşi

Ruhnevaz Hanım’ın vefatından iki sene sonra

aramızdan ebediyen ayrıldı. Bizim bildiğimiz

Halit Deringör; dürüstlük, başarı ve tabii ki

“Sarı-Lacivert” ile dolu ömrüne şükredip, sevgili

eşine kavuşacağı için kalbinde kocaman

bir gülümseme ile hayata gözlerini kapamıştır.

İyi ki yaşadın Halit ağabey!

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 41


Sivil Toplum

Doğa ve insana dair çevreci projeler,

Devridaim Enstitüsü’nde!

PINAR BALTACI

Yeldeğirmeni, yepyeni bir dayanışma

enstitüsüne ev sahipliği yapmaya başladı.

Ekonominin doğaya ve insana verdiği tahribatı

önleyen projeler geliştiren Devridaim

Sürdürülebilir Ekonomi Enstitüsü, dönüştürmeye

ve üretmeye hâlihazırda mahalle

kültürünün sürdüğü Yeldeğirmeni’nden yola

çıktı. Enstitü ekibiyle dergimiz için aydınlatıcı

bir röportaj gerçekletirdik.

Devridaim Enstitüsü ne zaman kuruldu?

Genel olarak faaliyetlerinizi anlatır

mısınız? Kaç kişilik bir ekipsiniz?

Devridaim, doğrusal ekonominin doğaya

ve insana verdiği tahribatı önleyici projeler

üreten ve döngüsel bir süreç yaratan

enstitüdür. Döngüsel ekonomiyi esas

alarak sürdürülebilir temalı, insanlar için

farkındalık yaratabilecek atölye içerikleri

oluşturuyor ve projeler geliştiriyoruz. 2021

yılında kurulduk. 3 ortaklı bir kuruluş, 5

kişilik bir ekipten oluşmaktayız. Aynı zamanda

paydaş olarak çalıştığımız kolektif

yapılar ve insanlar var. Birlikte üretmenin

ve çalışmanın gücüne inanıyoruz. Aslında

çok kalabalık bir ekibiz.

Hangi konulara dikkat çekiyor ve

çalışmalar yürütüyorsunuz?

Devridaim Sürdürülebilir Ekonomi Enstitüsü

olarak, döngüsel ekonomi modelini

referans aldığımız çalışmalar yürütüyor, kaynakların

sınırlı olduğu bilinciyle “atık” kabul

edilen her malzemenin yeniden girdi olarak

sürece dahil edilmesi üzerinde düşünmeyi

öneriyor, adil katılım anlayışıyla kolektif

üretimi hedefliyoruz. Kaynakların adil bir

şekilde kullanılmasının yanında, üretim

sürecine dahil edilen girdilerin niteliğinin de

önemini göz ardı etmiyoruz. Bu kapsamda,

topluma bu kültürü ve bilinci aktarmak

amacıyla çeşitli atölye çalışmaları yapıyoruz

ve kolektif üretim alanları yaratıyoruz.

İşbirliğinin gücüne inandığımız için çeşitli

sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler ve

şirketlerle projeler geliştiriyoruz.

42 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Sivil Toplum

Hayata geçirdiğiniz atölye/proje

çalışmalarını detaylandırır mısınız?

Proje detaylarımız genel hatlarıyla şöyle:

Doğa ve İnsan Döngüsü Atölyeleri: Küresel

ısınmanın etkilerini belirli konu başlıkları

altında konuşabildiğimiz “Doğa ve İnsan

Döngüsü” atölyelerimiz, hem şehirde hem

de kırsal olmak üzere iki gün sürüyor. Şehirdeki

atölyelerde öğrendiğimiz teorik bilgileri

kırsalda deneyimleyeceğimiz pratik içerikli

atölyelerimizi katılımcılarımıza sunuyoruz.

Döngüsel Moda Kolektifi: Döngüsel moda;

tasarım, üretim, tüketim ve tüketim sonrası

süreçlerini sürdürülebilirlik üzerinden yapılandıran

bir yaklaşımdır. Program içeriği;

deneyim aktarımını, üretim atölyelerini ve

atölye çıktılarının sunumunu kapsamaktadır.

Atıksız Sokak: Kadıköy Belediyesi işbirliğiyle

başlatılan “Atıksız Sokak” projesiyle pilot

bölge olarak Kızıltoprak Asım Us Sokağı

seçildi. Hâlihazırda devam eden proje

kapsamında Kadıköy Belediyesi ekipleri,

21 binada sokak sakinlerinin ayrıştırdığı,

geri kazanılabilir ve evsel nitelikli atıkları

topladı ve atık miktarları ölçüldü. Ölçümler

sonucunda 3,5 ton plastik, kâğıt, cam ve

metal atık geri dönüşüme gönderildi ve 3

ton meyve, sebze atığı ile çay, kahve posası

komposta dönüştürüldü.

Müze Gazhane Atıksız Sokak: Müze Gazhane

içerisinde yer alan Beltur tesislerinden

günlük çay kahve atıkları, Devridaim Enstitüsü

ürünlerinde kullanılmak ve kompost

olarak tekrar değerlendirilmek üzere

toplanmakta.

Devridaim Dükkân: Devridaim Dükkan’da

kadın kooperatifleri işbirliğiyle kahve

çuvalı, tekstil, kağıt, elektronik cihaz, çay

ve kahve atıklarının döngüye dahil edilerek

çeşitli ürün üretimlerinde kullanılması ve

sürdürülebilir üretim sağlayan yerel üretici

ürünlerinin satışı planlanmakta.

İyi Haller Döngüsü ve Podcast: “İyi Hâller

Döngüsü” Youtube yayınlarında, alanında

uzman kişilerle sürdürülebilirlik çatısı altında

döngüsel ekonomi, mimari ve tasarım

üzerine sohbetler yapılmakta. Podcast

projeleri üzerine de çalışmalarımız devam

etmekte.

Devridaim Kolektif Ağ: Döngüsel ekonomi

üzerine kendini geliştirmek isteyen ve bu

bağlamda paylaşımlar, aktarımlar yapmak

ve ağ yaratmak isteyenler için bir platform.

Amaç, döngüsel ekonomi adına ortaklaşa

çalışabileceğimiz, fikir üretebileceğimiz,

eyleme geçebileceğimiz alanlar oluşturmak.

Tüketme ve yok etme üzerine kurulu

olan dünya düzenini değiştirmek adına

atılacak küçük adımlar neler?

Küçük ama etkili en önemli çözümlerden

biri öncelikle, herhangi bir ürünü satın

alırken “Gerçekten buna ihtiyacım var mı?”

sorusunu kendine sormaktır. O aldığın ürünün

yerine evinde kullanacağın alternatif

ürünler ne olabilir, kendin üretebilir misin

ve elindeki ürünleri nasıl dönüştürmelisin?

Bunu sormalı insanlar kendilerine. Tüketime

değil, dönüşüme ve yeniden üretime

odaklanmalıyız. Bu da küçük ama etkili

çözümlerle elbet mümkündür.

Bunun için günlük rutinlerimizden çok basit

şeylerden başlayabiliriz. Havalar ısınıyorken

su tüketimimiz artmaya başladı. Dışarıya

çıkarken su matarası alabiliriz yanımıza;

suyumuz bittiğinde bir yerden rica ederek

veya bir çeşmeden doldurabiliriz. Kahve

içmek için termoslarımızı yanımızda taşıyabiliriz

veya plastik/karton bardak kullanımı

gerektirmeyen bir içecek tercih edebiliriz.

Mutfağımızda ve banyomuzda hem sağlıklı

hem de uzun ömürlü olan kabak lifi kullanabiliriz.

Evde atıkları ayrıştırabiliriz. (Karton,

cam, plastik, gıda vb.) Bunlar için boş bir

karton kutu veya çanta kullanabilirsiniz.

Hepsini birden yapmanıza gerek yok; birinden

başlayıp, onu rutine oturttuktan sonra

bir diğerine geçebilirsiniz. Ev için uygun

olan bokashi kompostu yapabilirsiniz. Bu

zorlarsa çay ve kahve posalarının atıkları ile

başlayabilirsiniz. Bu atıklardan isterseniz

kendiniz kompost yapabilirsiniz, isterseniz

Devridaim Dükkân’a getirerek kompost

alanımıza katkı sunabilirsiniz

Döngüsel ekonominin sahadaki

yansıması olmayı amaçladığınızı

ifade ediyorsunuz. Bu bağlamda,

önümüzdeki süreçlerde hayata geçirmeyi

planladığınız projeleri dinleyebilir miyiz?

Bizi anlatan en güçlü yanımız ve yolumuz

‘deneyim’... Artık tek başımıza sadece konuşmak

istemiyoruz; birlikte konuşup birlikte

üreteceğimiz ve deneyimlediğimiz, ileriye

dönük pek çok projeler geliştirmek hedefimiz.

Bunlardan biri, “Doğa ve İnsan Döngüsü”

atölyelerimizi çocuk katılımcılarımız için

gerçekleştirmek ve de hâlihazırda çalışmalarına

ve provalarına devam ettiğimiz, 8-12 yaş

arasındaki çocuk arkadaşlarımız için hazırladığımız

“Dönüşüm Muhteşem Olacak” adlı,

iklim krizi temalı çocuk tiyatromuzu birçok

etkinlikte gerçekleştirmek ve duyurmak.

Bununla birlikte işbirliklerimizi geliştirerek

daha çok etki ve fayda yaratıp, dönüşümü

güçlendirmek istiyoruz. Kolektif alanımız;

deneyim odaklı, çevre ve atık yönetimi,

döngüsel ekonomi, ileri dönüşüm, iklim

krizine dair farkındalık geliştirmek isteyen

her atölyeye uygulayıcısına açık.

Son olarak, mekânsal anlamda

neden Kadıköy’ü tercih ettiniz?

Kadıköy birlikte dönüşmeye, üretmeye

çok açık bir alan. Bu sebeple dönüşüme

Kadıköy’den başlamak istedik. Mahalle ve

komşuculuk kültürünün hâlâ devam ettiği,

dokusunu ve tarihini koruyan Yeldeğirmeni’nde

bulunmaktan çok memnunuz.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 43


Sektör

30 yıllık sürdürülebilir başarı:

GÜVENSAN

“30. yılımızı kutladığımız bugüne kadar

hayatın temizlikle başlayıp, temizlikle bittiği

felsefesi ile hareket ettik. Ve diyoruz ki

ticaret, duyguları yönetme sanatıdır.

Bu nedenle önceliğimiz, müşterimiz!”

KADİR TOPRAKKAYA

1992 yılında Münteha Adalı öncülüğünde

kurulan Güvensan Tesis Hizmetleri,

“binaların estetik doktoru” olarak aslında

global oyuncuların hâkim olduğu sektörde

lokal bir oyuncu yaratarak dikkatleri çekiyor.

Geleceğin dünyasına daha iyi bir çevresel

miras bırakmanın sorumluluğu ile sürdürülebilir,

sağlıklı çalışma ortamları yaratan,

binaların dilinden anlayarak onların ihtiyacına

yönelik çözüm önerileri sunan firmanın

kurucusu Münteha Adalı; “Yarattığınız her

şey bir amaca, toplumsal bir noktaya temas

etmeli. O zaman sürdürülebilir oluyor”

mesajı veriyor.

Başarılı girişimlerinizle kadın girişimciliği

tarafında ilham veriyorsunuz. Ayrıca bir

iş insanı olarak ‘zor zamanlarda’ 30 yıldır

sürdürülebilir başarıya imza atıyorsunuz.

Sizin başarı sırrınız nedir?

Girişimciliğin cinsiyeti olmaz ama kişisel

özelliklerle büyük ilgisi var. Tutku, azim,

kendine inanç, algı, çok yönlülük, noktaları

birleştirme becerileri çok önemli. Kendi

hikâyemden yola çıkarak, 30 yılda bunu

nasıl başardığımızı anlatmayı çok kıymetli

buluyorum. Bir girişimciye en büyük katkıyı,

sanırım kendi tecrübelerimi paylaşarak

sağlayabilirim.

Biz, Güvensan Tesis Hizmetleri ile 1992

yılından beri ticaret yaparken toplumsal

sorunları, sektörün ve sektör çalışanlarının

ihtiyaçlarını göz ardı etmeden, sosyal

sorumluluk bilinciyle çalıştık, çalışmaya

devam ediyoruz. Ben bir girişime başlarken

veya yatırım yaparken temel girişimin konusuna,

neye ve nasıl çözüm bulduğuna ve

de sürdürülebilir olup olmadığına bakarım.

Takıma ve benim katacaklarımın ne olduğuna

odaklanırım. Heyecanlanmam gerekir,

hikâyesine vurulurum.

Kendi hikâyenizde sizi ‘vuran’

ne desem?

Bulunduğunuz koşulları iyileştirmeden sürdürülebilir

olmanın ne kadar zor olduğunu

kendi girişim hikâyemde de gördüm. Sadece

eleştiren olmak yerine bulunduğumuz

noktada yetkinliklerimiz ve yarattığımız etki

alanımızla değiştiren, oyun bozan olmanın

keyfiyle fark yaratarak, acı çekmenin

en güzel hâliyle Güvensan ve 39 Kalamış

Marina yolculuğumuzu keyifli hale getirdik.

Bu bilinç, elbette güçlü bir felsefeden ya da

felsefeyi sevmekten geliyor, zorluklardan

44 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Sektör

besleniyor. Toplumsal değişime aracılık

etme motivasyonu ile farklı ve yeni projeler

üreterek, toplumsal değişim ve dönüşüme

aracılık etme misyonumuzla zoru sevmenin

keyfiyle yol aldık, alıyoruz. Çünkü yaratıcılığımızı,

bilmediklerimiz ve zorluklarla

beslemeyi seçtik. Girişimcilere ve yatırımcılara

da bu bilinçle hareket etmenin ne

kadar önemli olduğunu belirtmek isterim.

Yarattığınız her şey bir amaca, toplumsal bir

noktaya temas etmeli. O zaman sürdürülebilir

oluyor.

Binaların ‘estetik doktoru’ olarak,

aslında global oyuncuların olduğu

bir sektörde lokal bir oyuncu

yaratmayı başardınız. Güvensan

Tesis Hizmetleri, bugün sektörde lokal

bir firma olarak global şirketlere hizmet

vermeyi başardı. Burada sizi ayrıştıran

ne oldu?

Biz Güvensan’da 30. yılımızı kutlarken, geleceğin

dünyasına daha iyi bir çevresel miras

bırakmanın sorumluluğu ile sürdürülebilir

sağlıklı çalışma ortamları yaratarak, özetle

verimlilik temelinden uzaklaşmadan çalışıyoruz.

Yıllar içinde edindiğimiz bilgi ve tecrübeyle

değişen koşullara uyum sağlayarak,

iş akış süreçlerimizi müşteri bazlı ihtiyaçlara

göre uyumlandırarak kendimizi yeniliyor ve

bu sayede hızlı yol alıyoruz.

“Temizlik kültür ve vicdan işidir” diyor,

taraflar olarak bu sorumlulukla hareket

etmenin önemini sürekli vurguluyoruz.

Sürdürülebilir, sağlıklı, verimli çalışma

ortamları için sıcak buhar, hacim uygulaması

ve yüzey uygulamaları gibi

farklı teknikler kullanarak “dezenfeksiyon”

hizmetinin önemini anlatıyor ve uygulamalarla

farklılığımızı göstermenin dışında

hissettiriyoruz.

Diğer yandan, “Tesis Yönetim Hizmetleri”

tanımı altında, temizlik dışında “Teknik”,

“Haşere Mücadelesi”, “Bitki Bakım”, “Eğitim&

Danışmanlık”, “Personel Bordrolama”

başlıklarında hizmetler veriyoruz. Aslında

binaların dilinden anlıyor, onların ihtiyacına

yönelik çözüm önerileri sunuyoruz.

Hizmet sektörü oldukça zor bir sektör,

devamlı yenilenme de gerektiriyor.

Sürdürülebilir başarıyı yakalamak da

bir hayli iddialı aslında. Siz bunu nasıl

başarıyorsunuz?

Ben hem kişisel olarak hem de şirketlerimizde

çalışan arkadaşlarımla birlikte toplumsal

bütünlüğü sağlayarak, farkındalığı ve ortak

verimliliği artırmak için çalışıyoruz. Müşteri

beklentilerini yakından takip edip, yüz yüze

görüşmelerle iletişimi ve memnuniyeti en

üst seviyede tutuyoruz. Güvensan olarak

sunduğumuz hizmetlerin, paydaşlarımızın

(çalışanlarımız, müşterilerimiz ve 3. kişiler)

sağlığını, güvenliğini ve çevreye olabilecek

etkilerini değerlendirerek sürekli yeni iyileştirme

hedefleri koyuyor, hep bu anlayışla

hizmet üretiyoruz. Özellikle her hizmetin

sunumunda, uygulama yapacak olan personelin

gerekli eğitimleri alması ve uygulama

sırasında kullanılacak ürün ve yöntemlerin

Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı olması,

temizlik yaparken zarar vermemenin en

önemli konu olduğunun altını çiziyoruz.

Yasal süreçlerde, değişen koşullarda bilgilendirme

yapıp, iletişimi güncelleyerek canlı

tutuyoruz.

Tam da bu noktada Güvensan

Akademi’ye değinmek gerekiyor sanırım.

Mavi yakanın gelişimine olan katkısı

tartışılmaz. Tabii Social Factory’den de

bahsetmek isterim. Orada da çok değerli

sosyal sorumluluk projelerine imza

atıyorsunuz.

Sektörün yetkin personellere olan ihtiyacındaki

farkındalığımız nedeniyle 1996 yılında

Güvensan Akademi’yi kurduk. Eğitimli, yetkin

personellerle verilen hizmetin sonucunda

müşteri memnuniyeti dışında sektöre

eğitimli insan kaynağı da kazandırdık. Mavi

yaka ve beyaz yaka çalışanların bir araya

geldiği, iş hayatında yaşanan sorunların,

karşılıklı algınının, beklentilerin dile getirildiği

bir konuşma serisi olan “Mavi Yaka

Hikâyeleri: İki Yakamızı Bir Araya Getirdik”

projemize bu yıl start vereceğiz.

Gençler çok önemli. 2004 yılından beri

yürüttüğüm sivil toplum kuruluşu faaliyetlerimde

gençlerle birlikte çok proje

yaptık. Gençleri dinlemeyi, onlarla birlikte

çalışmalar yapmayı çok önemsiyorum.

Ayrıca, Türkiye’de mavi yakanın algısını

değiştirmeyi kendimize hedef koyduk.

Güvensan altında “Social Factory” adlı

bir yapılanmamız var. Sosyal sorumluluk

çalışmalarımızı bu çatı altında topluyoruz.

Burası bizim için değişimi konuşup,

yönettiğimiz bir dönüşüm platformu.

Amacımız, fırsat eşitliğine ve toplumsal gelişime

aracılık etmek. Atatürk, çalışanların

yüksek standartlarda, her türlü imkândan

yararlandıkları “sosyal fabrikaları”, Anadolu’nun

her yanına yaymayı planlamıştı.

Atatürk’ten aldığımız bu ilhamla toplumsal

gelişim ve dönüşüm için üretmeye, hizmet

vermeye devam edeceğiz. Çünkü inanıyoruz

ve biliyoruz ki, her işletme bir değişim

elçisi olmalı. Bu bakış açısı ve ‘anlam’

yaratma tutkusu; her şirketin, girişimin ve

bir girişime yatırım yapacak yatırımcının

gündeminde olmalı.

Her hikâye kendi içinde çok değerli... Her girişim,

bir sorunun çözümü ya da kendi türünün

en iyi versiyonu olmak için yola çıkmalı.

Her emek bulunduğu sektörde değerli ama

kendi hikâyenizi yazarken sektörünüzün

hikâyesini de oluşturabilecek kadar iddialı

olabilmelisiniz. Özetle, biz sadece temizlik

yapmıyoruz.

“Sadece temizlik yapmıyoruz” derken

neyi kastediyorsunuz?

Biz müşterisi tarafından yönetilen değil; bilgisine,

tecrübesine, yetkinliğine güvenilen,

süreçleri yöneterek sonuç üreten tedarikçi

olma vizyonumuzdan asla vazgeçmedik.

Yönetilen değil, yöneten tedarikçi olmanın

müşterilerimiz açısından büyük konfor

olduğunu biliyoruz.

Tedarikçiden alacağınız raporlarla önleyici

faaliyet geliştireceğiniz, öneri raporları ile tasarruf

yapacağınız, bakım maliyetlerini azaltacağınız,

çalışanın memnuniyeti, güveni

ve verimliliği ile yol alacağınız bir tedarikçi

ile iş ortaklığı, her dönemde olduğu gibi bu

dönemde çok çok daha önemli.

Biz tecrübemizi, bilgimizi, hizmetlerimiz

aracılığıyla müşterilerimize sunmayı, iş

birlikteliklerimize değer katmayı, çalışmayı

seviyor ve bunun keyfi ile yaratıcılığımızı

müşteri faydasına sunuyoruz. Ve diyoruz

ki; “Yerel firma olmanın gücü ile sadece

temizlik yapmıyor, değer katarak hizmet

üretiyoruz.” Sürdürülebilir başarılı sonuçlar,

süreçlerini iyi yöneten eğitimli bireyler ile

mümkün. Mavi yakanın sektörel eğitimi,

aidiyet duygusu ve kariyer planı öncelikli

konularımızdan.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 45


Eğitim

“ Irmak Okulları, uluslararası bakış açısıyla

sürekli büyüyen ve gelişen bir okul”

TULU EVRENSEL

Kadıköy’ün köklü eğitim kurumlarından

Irmak Okulları, tam 27 yıldır özgür öğrenme

ortamı ve özgün eğitim modeliyle sürekli

büyümeyi ve gelişmeyi sürdürüyor. Irmak

Okulları’nın geçmişten günümüze eğitim

anlayışını, Irmak Okulları Genel Müdürü Metin

Yoleri ile konuştuk. Özellikle uluslararası

düzeyde önemli yenilikler ortaya koyduklarını

ifade eden Yoleri, “Çağına karşı sorumlu

bireyler yetiştirmek istiyoruz” mesajı verdi.

Eğitim

gönüllüsü

olduğunu

bildiğimiz

Irmak Okulları

nasıl kuruldu?

Bize biraz

tarihçeyle ilgili

bilgi verebilir

misiniz?

Eğitimi, gönüllü

bir toplumsal

sorumluluk

hizmeti olarak

kabul eden

“Gençlik Kültür

Vakfı” ile “Yapı Merkezi” bir araya gelerek,

eğitim kurumları açmak ve işletmek üzere

1994 yılında Nitelikli Eğitim Kurumları A.Ş.’yi

kurmuşlar. Nitelikli Eğitim Kurumları’nın

ilk eğitim kurumu olan Irmak Okulları’nın,

vakfın mülkiyetindeki Caddebostan kampüsünde

kurulmasına karar verilmiş ve 4

yaştan 18 yaşa kadar süren tamamlanmış

bir eğitim vermek üzere okulun kademeli

olarak büyümesi planlanmış.

Irmak Okulları önemli bir lokasyonda yer

alıyor. Böyle bir lokasyonda konumlanan

Irmak Okulları kampüsü hakkında bize

neler söylemek istersiniz?

Irmak Okulları kampüsü, İstanbul’un Anadolu

yakasında 15 bin 170 metrekarelik alanı

kaplayan bir kampüs. Marmara Denizi’ne

bakan merkezi bir bölgede, geniş bahçeleri

ve tarihi ağaçlarıyla öğrenciler için çevre

dostu bir ortama sahip. Okul yerleşkesinde

iki adet dört katlı ve bir adet tek katlı okul

binası, çok çeşitli kitaplarla donatılmış iki

kütüphane, 500 kişilik kültür merkezi, fizik,

kimya, biyoloji ve bilgisayar laboratuvarları,

kodlama sınıfı, robotik stüdyosu, sanat ve el

sanatları odaları, müzik sınıfları, drama ve

dans odası, spor salonu, yemekhane, revir,

oyun alanları, futbol sahası, tenis kortları,

basketbol sahaları ve açık sınıf bulunmakta...

Irmak Okulları’nda mevcut durumda

kaç öğrenci öğrenim görüyor?

Akademik kadronuz hakkında da

biraz bilgi alabilir miyiz?

Irmak Okulları’nda anaokulundan 12.

sınıfa kadar toplam 1057 öğrenci öğrenim

görmekte. Türk uyruklu öğrencilerin yanı sıra

uluslararası bakış açısıyla çok sayıda yabancı

uyruklu öğrencimiz de Irmak Okulları’nda

eğitim almakta. Irmak Okulları’nın akademik

kadrosu büyük oranda Türk uyruklu

öğretmenlerden oluşsa da İngiltere, Kanada

ve Amerika Birleşik Devletleri’nden anadili

İngilizce olan çok sayıda native öğretmen de

Irmak Okulları’nda eğitim veriyor. Özel Irmak

Anaokulu’nda İngilizce dil eğitimi, native öğretmenlerle

tam zamanlı olarak verilmekte.

Irmak Okulları’nda yabancı dil eğitimine

büyük önem verildiğini duyuyoruz.

Bize okulunuzun uluslararası bakış açısı

hakkında bilgi verebilir misiniz?

Irmak Okulları’nda müfredat çalışmalarına

yerel ve küresel bir bakış açısı kazandırmak

hedeflenir. İngilizce, temel dil olarak verilir.

Öğrenciler, 1. sınıftan itibaren Almanca,

İngilizce ve Fransızca dillerinden birini ikinci

yabancı dil olarak seçerler.

PYP uygulama yetkisi almak, uzun çalışmalar

ve emek isteyen bir süreçtir. Irmak

Okulları, iletilen tüm aşamaları başarıyla

tamamlayarak, 14 Mayıs 2008 tarihinde

IBO’dan yetki almış ve bu yetkiyle uluslararası

standartlarda eğitim veren seçkin bir

kurum olma özelliğini kazanmıştır. Uluslararası

Bakalorya Organizasyonu (IBO)’nun “İlk

Yıllar Programı” (PYP), Irmak Anaokulu’ndan

4. sınıfın sonuna kadar Milli Eğitim Bakanlığı’nın

programıyla bütünleşmiş bir şekilde

uygulanmaktadır.

46 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Eğitim

“Orta Yıllar Programı” (MYP) da IBO’nun

(Uluslararası Bakalorya Organizasyonu) dört

programından biridir. Bu programlar aktif,

istekli ve yaşam boyu öğrenen bireyler yetiştirmeyi

ve farklı olanın haklarını anlamayı

amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda

Irmak Ortaokulu da uluslararası standartların

kazanılması hedefiyle 2020-2021 Eğitim

ve Öğretim Yılı eylül ayı itibari ile MYP (Orta

Yıllar Programı) aday okul statüsüne kavuşmuştur.

Otorasyon ziyareti Kasım 2022’de

gerçekleşecektir.

Irmak Lisesi, iki dilli bir akademik programla

üniversiteye hazırlık eğitimi vermektedir.

Program, öğrencileri Türkiye’de veya yurt

dışında üniversiteye giriş için hazırlamaktadır.

Öğrenciler ayrıca TOEFL, IELTS, SAT

ve AP gibi uluslararası sınavlara hazırlanır

ve katılmaya teşvik edilir. Irmak Lisesi’nde

uygulanan “Advanced Placement” (AP)

programı, eğitime uluslararası bir boyut

kazandırmaktadır. İleri Düzey Yerleştirme

Programı olarak da adlandırılan Advanced

Placement, Amerika Birleşik Devletleri’nde

(ABD) uygulanan ve oradan tüm dünyaya

yayılan, eğitimde mükemmeliyeti hedefleyen,

güçlü, kapsamlı ve çok çalışmayı

gerektiren bir programdır.

Irmak Okulları’nın uluslararası sınavlar

için de bir merkez olduğunu biliyoruz.

Irmak Okulları, şu durumda hangi

sınavlar için bir merkez durumunda?

Irmak Okulları, 2016 yılından itibaren birçok

farklı ülkeden yüzlerce Türk ve yabancı

öğrenciyi ağırlayan, Türkiye’nin en büyük

uluslararası SAT Test Merkezi olmuştur. Ayrıca,

2020 yılından itibaren Türkiye’de adaylar

için PUPC sınavlarına ev sahipliği yapan

tek merkezdir. Okulumuz, 2021 yılından bu

yana da IELTS Sınav Merkezi olmuştur. IELTS

sınavları öncelikle Irmak öğrencilerimiz için

açılmakta, kontenjan kalması hâlinde okul

dışından da öğrenciler kabul edilmektedir.

Irmak Okulları’nda öğrenim gören

öğrencilerin aynı zamanda “sosyal”

bireyler olması için neler yapıyorsunuz?

Okulumuzda ders dışı etkinlikler, okul

programının önemli bir parçası. Öğrenciler

müzik, sanat, drama, çeşitli spor dalları,

dans, gazetecilik, bilgisayar, topluluk

önünde konuşma, satranç, ekoloji, sinema,

sosyal hizmet, sosyal ilişkiler, JMUN/MUN

ve bilim dallarında yer almaya teşvik edilir.

FRC Robotik Takımı, lise öğrencileri tarafından

Haziran 2019’da kurulmuş, o zamandan

bu yana birçok ulusal ve uluslararası ödül

kazanmıştır. Irmak ayrıca, 1999 yılından

bu yana ECO-Schools üyesidir. Çevreyi

korumaya yönelik projeleri ve çabaları için

“Yeşil Bayrak” ile ödüllendirilmiştir. Özel

Irmak Lisesi’nde 9. sınıftan 12. sınıfa kadar

tüm öğrenciler, 50 saatlik sosyal sorumluluk

hizmetini tamamlamak zorundadır. Sosyal

sorumluluk projeleri, danışman öğretmenler

eşliğinde her sene değişkenlik gösteren

anlaşmalı kurumlarla gerçekleştirilmektedir.

Okulunuzun sanat ve spor başarılarını

gururla takip ediyoruz. Bize bu konu

hakkında neler söylemek istersiniz?

Irmak Okulları, vizyonunda ifade edildiği

gibi, akademik başarısı yüksek öğrenciler

yetiştirmek kadar, etik ve estetik değerlere

sahip, bilgi ve yeteneklerini kullanabilen ve

sanat alanında beğeni düzeyi yüksek öğrenciler

yetiştirmeyi de ilke edinmiştir. Görsel

sanatlar dersinde öğrencilerin kendilerine

özgü algılama ve anlamlandırma içinde

gelişim basamakları göz önünde bulundurularak;

farklı algı, bilgi ve sezgilerini iki ve

üç boyutlu çalışmalarla kazanabilmeleri

hedeflenir.

Bu bakış açısı ile ders içerikleri; yarışma,

atölye etkinlikleri, projeler ve Irmak Bienali

ile zenginleştirilmiştir. Anaokulundan lise

son sınıfa kadar etkin bir biçimde uygulanan

müzik derslerinde, öğrencilerin öncelikle

iyi birer müzik dinleyicisi ve yüksek bir

müzik beğenisine sahip olmaları hedeflenmektedir.

“Irmak Okulları’ndan mezun olan

her öğrenci en az bir enstrüman çalabilir”

ilkesinden yola çıkarak, öğrencilerimizin en

az bir enstrümanı iyi düzeyde çalabilme becerisi

kazanmaları temel amacımızdır. Beden

eğitimi dersi, her öğrenciye donanımlı

bir spor kültürü kazandırmayı hedefler.

Anaokulundan itibaren her öğrencinin, tenis

başta gelmek üzere, mutlaka en az bir spor

dalında kendini geliştirmesi amaçlanır.

Son olarak bize mezunlarınızla ilgili

bilgi verebilir misiniz?

Irmak Okulları, bugüne kadar 1054 ortaokul

ve 481 lise olmak üzere toplamda 1535

mezun verdi. Ortaokul 8. sınıf öğrencilerimiz,

yoğun bir hazırlık dönemi sonrası

gerçekleşen merkezi sistem sınavlarında

yüksek başarı elde ediyorlar. Lise 12. sınıf

öğrencilerimiz Türkiye’de YKS’de ilk 50, 500,

2000, 3000, 4000 ve 5000 sıralamalarına

yerleşerek yüksek başarılar elde ediyorlar.

Lise mezunlarımız Orta Doğu Teknik

Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi,

Boğaziçi Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi,

Bahçeşehir Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi,

Koç Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi,

Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi,

Galatasaray Üniversitesi, Gülhane Tıp Sağlık

Bilimleri, Acıbadem Üniversitesi, Ankara

Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Işık

Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi,

İstanbul Medipol Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi,

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü,

Marmara Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi,

Yeditepe Üniversitesi, Yıldız Teknik

Üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi gibi daha

çok sayıda Türkiye’nin önde gelen üniversitelerine

yerleşmiş durumda...

Her yıl çok sayıda öğrencimiz, çok iyi

üniversitelerden burslu da olmak üzere kabuller

alıyor ve bu üniversitelerde öğrenim

görmeye hak kazanıyor. Bu üniversitelerden

bazılarını sizlerle paylaşmak isterim:

UK: Arts University of Bournemouth, King’s

College, University of Birmingham, University

of Leeds, University of Manchester, University

of Sheffield, University of Warwick.

USA: Art Center College of Design, Berklee

College of Music, Case Western Reserve

University, Columbia University, Massachusetts

Institute of Technology, Michigan

State University, Northeastern University,

Pennsylvania State University, Purdue

University, Rutgers University, Southern California

Institute of Architecture, University

of California - Los Angeles.

CANADA: McGill University, McMaster

University, University of British Columbia,

University of Toronto, York University.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 47


Objektifimden

İstanbul’daki Polonya;

POLONEZKÖY

Şehrin yakınında ama uzakta gibi…

1840’lara uzanan hikâyesi ile Polonezköy,

bir benzeri olmayan yerleşimlerden.

Ülkenin elbette sonradan netleşen

sınırları dışında kurulan en eski Leh köyü,

İstanbul’daki küçük Polonya!

Osmanlı ile rakipte olmuş, aynı safta da

savaşmış Lehler. Fakat buranın, Polonezköy’ün

kuruluşuna ilişkin hikâyede

tam bir dostluk söz konusu. 1772-1895...

YİĞİT UYGUN Lehlerin komşuları Prusya ve Avusturya,

topraklarını önce bölmek, sonra da

yigit@cilginrotalar.com

yerleşmek adına ciddi bir girişimde bulunurlar.

Ruslar da işin içindedir. Yaklaşık 123 yıl, Polonya

bağımsız değildir bu süreçte.

Osmanlı’nın rıza göstermediği bu oluşum, direnişin lideri

Prens Adam Czartoryski’yi Osmanlı topraklarında da bir

merkez kurmak adına harekete geçirir. Daha önceleri Paris’te

bir merkez oluşturmuştur, savaş ve direniş dışı kalan-

ların güvenli topraklarda yaşamlarını sürdürmeleri adına.

Bu nedenle Michal Czajkowski’yi Osmanlı’ya gönderir.

Czajkowski, bir yandan halkı için güvenli bir toprak parçası

ararken, diğer yandan Osmanlı ile yakınlaşır, zaman içinde

de İslamiyet’i seçerek “Mehmet Sadık” adını alır. Sonrasında

olası askeri yeteneğini de bu topraklarda geliştirip,

Osmanlı ordusunda paşalığa kadar yükselir.

Bir biçimde Lazaryen rahiplerle ilişki kurmuştur ‘Paşa’. Onların

kontrolündeki günümüz Polonezköy’ün olduğu yeri

süresiz kiralar. Yaklaşık 5 bin dönüm olan ormanlık arazide

geçmişte Çingeneler konaklamıştır. 1840’larda ilk yerleşimler

başlar burada Leh vatandaşlar ile… Yüzyıllar sonra bile

bugün yapılaşma ne kadar artsa da hâlâ yemyeşil buralar!

Osmanlı’nın yıkılma dönemleri... 1800’lü yılların ortalarında

patlayan Kırım Savaşı… Mehmet Sadık Paşa önderliğinde

yaklaşık 8 bin Leh kökenli asker, Osmanlı’nın yanında Ruslara

karşı savaşır, çok da başarılı olur. Savaşın sona ermesi

ile Padişah Abdülmecit, bir anlamda Lehleri ödüllendirmek

adına kiralanmış bu topraklara yerleşimin önünü açar.

Bunun üzerine yaklaşık 50 kadar asker ve aileleri buralara

yerleşirler. Diğer göçmen ve sığınmacıların da varlığı ile

buralarda yapılaşma da artmaya başlar. Devamında, Prens

Adam’ın oğlu Wladyslaw Czartoryski toprakların tamamını

satın alarak yerleşiklere bağışlar. Ve bunun üzerine köy

“Adampol” adını alır, “Adam’ın tarlası” manasında!

Yerleşenler, doğa koşulları doğrultusunda tarıma ve

hayvancılığa yönelir, çok da başarılı olurlar. Ekonominin

de katkısı ile 300’lere yaklaşır nüfus. İstanbul’un Beykoz

ilçesine bağlı bir köy ve hâlâ Leh kökenli muhtarlar

yönetiyor burayı. Günümüzde de nüfus yaklaşık 300 kadar.

Ancak bu kez yarısı Türk kökenli! 1960’lı yılların sonrasında

ülkemizdeki karmaşık durumdan rahatsız olan Lehlerin bir

48 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Objektifimden

bölümü Avrupa’nın çeşitli ülkelerine ve tabi

Polonya’ya göç etmişler. Satılan arazileri de

Türkler almış.

Polonezköy’de nüfusun artması ile ilgili olarak

Kırım Savaşı sonrası “Sibirya Sürgünleri”

ve “Çerkes Hareketi”nin oluşmasına dikkat

çekilir. Oldukça fazla göç almış bu dönemlerde.

Başka bir Leh köyü olan Derbina’nın

da tasfiyesi ile orada yaşayanlar da buraya

gelmiş, 1800’lerin ortaları...

Polonya kökenli yurttaşlarımız, sayıları azalsa

da cumartesi akşamları köyün tek kilisesi

olan Czestochowa Meryem Ana Kilisesi’ne

geliyorlar ve geleneksel ayinlerini yapıyorlar.

Bu ayinde, kendi dillerinin dışında Türkçeyi

de kullanıyorlar. Polonezköy’de bir kilise ve

bir cami var, ezan da çan da var yani! Kilise,

köy ziyaretlerinde mutlak görülmeli. Ancak

bunun bir kuralı var. Sadece cumartesi akşam

saatleri açık, başka zaman bahçesine

bile girmek olası değil. Oysa kilisenin dışı,

özel çan kulesi, bahçesindeki anıtsal ürünler

önemli ve fotoğraflanmalı.

Tarihsel mekânlardan bir diğeri ise Ulu Önder

Mustafa Kemal Atatürk’ün birkaç saat geçirdiği,

eğlendiği ev! Atatürk, ölümünden yaklaşık

bir yıl kadar önce Polonezköy’ü ziyaret etmiş.

O’nu buraya çeken olgu, yerleşik halkın tarım

ve hayvancılıkta yakaladığı başarı... Ziyaret

sırasında yerel ürünleri tatmış, Leh danslarını

izlemiş, O da Batılı danslardan örnekler

sergilemiş. Jozef Dochoda’nın evinde de

zaman geçirmiş. Bu ev şu an ayakta ama son

derece bakımsız. Acilen onarılmalı ve müze

hâline getirtilmeli. Bu seyahat çok iyi gelir

Ulu Önder’e! 1800’lü yılların sonlarında kayıt

altına alınmaya başlanan ve Cumhuriyet’in

kuruluşu ile belgelenmeye doğru giden bu

köydeki durum, Ata’nın ziyareti sonrasında

orada yaşayan Leh vatandaşlara T.C. kimliğine

sahip olmayı kazandırır. Bundan yaklaşık

olarak 30 yıl sonra da işledikleri toprakların

tapularına sahip olma durumu oluşmuş bu

vatandaşlarımızın.

Diğer yandan, İstanbul merkezine o dönemlerde

uzak olması, 1900’lerin başlarında

gelenlerin geceleme ihtiyacı ile ortaya çıkan

süreç, bölgede konaklama yapılarına duyulan

ihtiyacı gündeme getirmiş ve bununla ilgili

adımlar atılmaya başlanmış. Yıllar içinde

gelişen bu olgu, Polonezköy’ün yerel olsa

da turizm sektörüne geçişinin bir anahtarı.

Bu anlamda bir milat, bir başlangıç...

Tarım ve hayvancılıkla ekonomik yolculuğunda

yürüyen köy, yavaş da olsa turizmin

esintileri ile tanışmaya başlıyor, özellikle

pansiyonculuk ile. Bu arada “Polonezköy”

adını Cumhuriyet ile beraber alıyor.

Öncesindeki ismi “Adampol”, bir süre sonra

Polonez Karyesile’ye dönüşmüş.

Tarım ve hayvancılığın yanında çok sonraları

turizm etkisinin dahil olması ile köyün

ekonomik girdileri farklılaşıyor. İlkin küçük

pansiyonlar ve minik lokantalar ile başlayan

bu süreç, zamanla sektörel bir yaklaşıma

dönüşmüş. Mesela şu anda Polonezköy

sadece turizm ile var. Günümüzde yaklaşık

bin yatak kapasiteli bir konaklama

potansiyelinden söz ediyoruz. İstanbul

sosyetesine ait önemli ailelerin buralarda

şahane malikaneler yaptırması ve yaşaması

ise bölgeyi zenginleştiren bir başka faktör.

Temiz hava, merkeze yakın ama merkezden

çok değişik özellikler bu süreci hızlandırmış

ve Polonezköy bir özel alan olmuş zamanla,

üst düzey kazanan gruplar için.

Tarihsel farklılığı belgelerle, eşyalarla,

miras ürünler ile özümsemek adına ziyaret

edilmesi gereken mekânlar var Polonezköy’de.

En önemlileri, Zosia Reazi teyzenin

evi ve köy muhtarlarından Bay Frederich’in

evinin arkasındaki yapı. Her iki mekânda da

yüzyıllara varan tarihi ile kıyafetler, anekdot

notları, tablolar, fotoğraflar ve diğer pek çok

obje görülür. Bir anlamda köyün tarihidir

bu eşyalar. Madam Zosia’nın evi her zaman

açık değil. Eleman sıkıntısının yanında, aile

varislerinin yılın belli dönemlerini Polonya’da

geçirmeleri bunun nedeni. Özellikle

yaz aylarında ziyaretçi kabul ediliyor, ancak

belli bir sayı ile alınıyor ve ücretli.

Eskiden bahar ve yazlarda, hele de hafta

sonları 5 binlere yaklaşan ziyaretçi ağırlayan

Polonezköy, bugün aynı noktada değil. Tabi

pek çok şey değişti dünyada ve ülkemizde.

Gittikçe azalan bir ziyaretçi sayısı var ve bu

köyü gelecekte olumsuz anlamda etkileyebilir.

1928’de burada bir güneş doğuyor; Leyla

Gencer, Polonezköy’de dünyaya geliyor.

Dünyaca ünlü soprano! Yani, Ulu Önder

Mustafa Kemal Atatürk’ün köyü ziyareti

sırasında yaklaşık 10 yaşında, belki de

görmüştür Ata’yı... Büyük sanatçının baba

tarafı, Safranbolu’da Hasanzadeler’e dayanıyor.

Baba ‘İbrahim Bey’ ticarette önemli,

pek çok sektörde çalışıyor. Ve gönlünü

Alexandria Angela Minakovska’ya kaptırıyor.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 49


Objektifimden

Polonya kökenli bir ailenin güzel kızı! İşte

gururumuz Leyla Gencer de bu evliliğin

meyvesi... Buradan çıkıp, dünya çapında

bir üne kavuşuyor. Polonezköy’de en kısa

zamanda ünlü sanatçıya ait bir anıt heykelin

yapımını bekliyoruz. Bu değerler kolay

yetişmiyor!

Köyü ziyaret edenler arasında, Polonya

devlet başkanlarının büyük bölümünü, papaları,

sanatçıları, piskoposları görüyoruz.

Haziran ayının ilk iki hafta sonu düzenlenen

bir festival var ki, yaşamaya değer. Buraların

kirazı ünlüdür. Kiraz hasadı yapılıp tadılır ve

Leh gelenekleri ile de festival taçlanır. Folklor,

müzik, sergi ve diğer etkinlikler de var.

1960’dan başlayarak köyde çalışan nüfusun

Avrupa ülkelerine göçü ile başlayan süreçte,

Tokat’tan gelen göçmenleri görüyoruz

burada. İhtimal, ağaçtan ve ormandan

anladıkları için... Bugün Polonezköy’de çok

sayıda Tokatlı yaşıyor. Sonrasında Kayseri

ve Giresun kökenli yurttaşlarımız da yerleşmiş

buraya. Olası iş olanakları için... Tüm

bu dışarıdan yerleşim unsurları ne yazık ki

yapılaşmayı çarpıtarak, klasik Leh mimarisine

ait oluşumları yok etmiş. O muhteşem

tasarlanan ahşap evleri, villa ve köşkleri

son derece az görüyoruz bugün. Az da olsa

varlar ama!

Bölge ağaçlık ve orman ile ön planda ya,

ahşap da bununla beraber sanatsal anlamda

yürümüş. Şık ahşap oyma örnekleri

görülebilir burada. Köy merkezinin hemen

üzerindeki meydanda, ana park içinde ve

tabi eğer içeri girebilirseniz kilise bahçesinde!

Çok ilginç örnekler var bununla ilişkili.

Emeği olan tüm sanatçılara helal olsun,

farklılık katıyor köye.

Bir başka farklılık ise camdaki dünya, cam

işlemeciliği... Her hafta sonu cumartesi günleri

ana meydana yakın açılan sergilerde,

yerel kadınların el emeği cam hediyelikler

sergileniyor ve alıcı buluyor. Olayın ana

kaynağını görmek isteyenler ise kurulan

derneğin üretim ve kurs yerine gelecek.

Burada da sergilenen ürünler şahane. Üretimin

boyutları anlatılıyor, gösteriliyor. Bu

girişimci kadınları hep beraber kutlayalım.

Son olarak bir kahramandan daha söz

edelim; “Adam Bernard Mickiewicz”. Lehlerin

en önemli şairi! Bir asker değil, sanatçı

ama ülkesinin o buhranlı yıllarında halkına,

ordusuna yardımcı olabilmek adına çok

çaba harcamış. Yaşamının son günlerini de

İstanbul’da geçirmiş. Vefat ettiği ev Tarlabaşı’nın

arka sokaklarında, günümüzde son

derece bakımlı bir müze. Binanın alt katında

temsili mezarı var, Polonezköy’ün girişinde

de yaşamından kesitler... Fırsat bulanlar bu

müzeyi de ziyaret edebilir.

İster kalmalı, ister günübirlik gidilebilir

Polonezköy’e. 1994’de tabiat parkının resmileşmesi

ile özellikle doğa yürüyüşü sevenler

tarafından tercih ediliyor. Uzun kahvaltıların

yapıldığı, öğle sonrası et ağırlıklı ızgara

sofralara konu olan çok sayıda mekân,

çokça lezzet demek ama doğa hepsinden

üstte! Minik köy meydanında dar ve güzel

sokaklar sizi bekler. Köyün hemen girişindeki

mezarlıkta da buranın var oluş hikâyesi ve

kahramanları var. Kesin görülmeli, çekilmeli;

çünkü bu topraklarda bir benzeri yok!

Meydanın içinde satılan bal, turşu, salça ve

reçel de hediyelik olsun. Bu arada köyün

biraz dışında küçük ama keyifli bir de hayvanat

bahçesi var. Çocuklu ailelerce tercih

edebilir. Kısacası; İstanbul’un çok yakınında

bir sayfiye merkezi burası... Güzel bir havada

bir iki gününüzü ayırın derim...

50 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yorum

İnsanlık

nereye gidiyor?

İnsanlık nereye gidiyor diye sordunuz

mu hiç kendinize? Sorduysanız, yalnız

değilsiniz. Bu soruya muhtemelen “İyiye

gitmiyor” diye cevap vermiştir çoğunuz.

Zulmün, kavganın, şiddetin, saygısızlığın

bini bir para!

Yokluk, yoksunluk başlı başına ayrı bir

dert… Peki, insanlık hep iyiydi de şimdi

mi bu kadar kötü oldu? Bakın geçmişe,

ZEYNEP BANU insanlık tarihi boyunca zulüm, şiddet,

ÜSTÜNDAĞ

kavga, sorun hep var. Yerleşik düzene

geçildiğinde bir karış toprak için birbirini

öldürenler, şimdi apartman dairesi kentsel dönüşümde bir

metre küçülecek diye kavga ediyor.

Bazı şeyler şekil değiştirse de davranışlar temelde aynı.

İnsanlar kendi çıkarları söz konusu olunca yetinemiyor,

istekleri bitmiyor! Yemek, içmek, barınmak bazılarına yetse

bile daha çok isteyen ve bunu yaparken etrafını kırıp geçiren

azımsanmayacak bir kitle var. İnsan, doğasında iyiyi de

kötüyü de barındırıyor.

Sonuçta insanlar değişmeyecek. İnsan psikolojisini en iyi

tahlil eden yazar olarak bilinen Dostoyevski’nin kitaplarında

iki yüz yıl önce anlattığı karakterler, yakındığı toplumsal

yozlaşma, bugün olduğu gibi gelecekte de olacak ve biz

değerli yazarımız Oğuz Atay gibi çaresiz kaldığımızda “Ey

insanlık! Elma dersem çık!” demeye devam edeceğiz.

Bu durumda kendi adımıza ne yapabiliriz? Bugün

teknolojik ve bilimsel gelişmelerle atalarımızdan daha

konforlu şartlarda, daha uzun yaşadığımızı söyleyebiliriz.

Evrende bir noktadan ibaret olduğumuzu unutmadan

önce kendimize bakabiliriz.

Kendi egomuzu kontrol etmeden, kendi zayıflıklarımızı

fark etmeden, kendi iç huzurumuzu bulmadan,

kendimizi her anlamda eğitmeden çevremize tam

olarak fayda sağlayamayız.

Sorun çıkarmak yerine sorun çözmeye, tüketmek yerine

üretmeye, sürekli olumsuzlukları görerek şikâyet

etmek yerine olumlu gelişmeleri takdir etmeye, nefret

yerine sevgiyi koymaya odaklanmalıyız ki çatışmalar

azalsın. Boş konuşmak, sürekli olumsuzca eleştirmek

yerine bir şekilde harekete geçmek, elimizden ne geliyorsa

insanlık adına onu yapmak gerekmez mi? Süper

kahramanmışız gibi dünyayı bir avazda kurtarmamız

gerekmiyor.

Tek bir insanın, tek bir hayvanın, tek bir çiçeğin gönlünü

fethetsek, insanlık adına hayırlı bir iş yapmış olmaz

mıyız? Kendimiz bir şey yapmaya muktedir değilsek,

insanlık adına faydalı işler yapanlara destek olsak

olmaz mı? İyi niyet, saflık (aptallık) olarak görülmedikçe;

çalışmanın, emeğin değeri bilindikçe; hukuk

herkes için eşit oldukça, insanca yaşam sürdürülebilir.

İnsanlıktan ümit kesilmez!

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 51


Tiyatro

Elvin Aydoğdu’dan kadınlara:

“ İÇİMDEKİ BAL

PORSUĞU”

PINAR BALTACI

DOT Tiyatro’nun yeni oyunlarından “İçimdeki

Bal Porsuğu”, oyuncu Elvin Aydoğdu’nun

kaleminden çıktı. Tek kişilik oyunun

oyunculuğunu da üstlenen, Moda Sahnesi’nde

izlediğimiz Aydoğdu ile İstanbul’un

en işlek adreslerinden Galata ve Maslak

rezidanslarında geçen ve bir kadın hikâyesi

olan İçimdeki Bal Porsuğu’nun detaylarını

konuştuk.

“İçimdeki Bal Porsuğu” ismi,

ilk okunduğunda her ne kadar

çocuk oyununu andırıyor olsa da

esasında toplumsal normları eleştiren

bir “kadın” oyunu...

Oyun aslında tek cümleyle; erkek egemen

bir toplumdaki baskıcı tutum karşısında

kadın olarak söyleyemediklerimiz ve bunun

sonucu olarak hayatta kalabilme mücadelesi...

Buna tür açısından bir trajikomedi diyebiliriz.

Hikâye, İstanbul’daki üç ayrı semtte

geçiyor ama sadece İstanbul’da yaşayan bir

kadının derdi değil tabii. Dünyanın neresine

giderseniz gidin, toplumsal baskılardan

dolayı ses çıkaramayan veya sesini duyuramayan,

farklı statülerden birçok kadın

görebilirsiniz.

Bizim oyunumuz, bir kadının çalıştığı

işyerinde, erkeklerle dolu bir toplantı

sırasında enfeksiyona bağlı bir nedenden

dolayı vajinasının kaşınması ve derdini

bir türlü dile getiremediği için bu ortamdan

çıkamayışıyla ilgili. Toplantı bittikten

sonra, gecenin kör vakti yalnız bir kadın

olarak eczaneye giderken yaşadığı telaş

ve korkuyu, tesadüf bu ki yine erkeklerle

dolu bir eczaneye girip, burada bir türlü

ilacı isteyemeyişini ve aslında çözümü çok

kolay, kadınsal, basit bir sağlık sorunundan

maalesef bahsedemeyişini anlatıyor.

Daha sonra, artık kadının canına tak ediyor

ve birden içindeki o güçlü bal porsuğunu

fark ederek, erkeklerin görmekten çok korkacaklarını

düşündüğü cesur bir hamle yapıyor.

Ve meydan okuma başlıyor. Oyunun

sonunda, kadının içindeki bal porsuğuyla

sohbet ettiği çok tatlı bir bölüm var.

Oyunun hem yazarı hem de oyuncusu

olarak, bu iki görevi birden üstlenmenin

nasıl bir his olduğunu anlatır mısınız?

Hikâyeye çok hâkim olmak, hem duygu

açısından hem de teknik açıdan büyük

avantajdı benim için. Biz elbette provaya

başlamadan önce metin incelemesiyle

ilgili bir süreç geçirdik; hatta yönetmenim

Özlem Daltaban’ın metnin son hâline çok

katkısı oldu. Ancak yine de ayağa kalktığınızda,

oyunun sahnelenişiyle ilgili metinde

değişikler yapma ihtiyacınız olabiliyor.

Dolayısıyla, oyunun hem yazarı hem

oyuncusu olmak, bize bu değişiklikleri

kolayca yapabilme esnekliği sağladı. Ve

bu da bizi çok rahatlattı. Ancak bu sefer de

oyunun bütün versiyonları noktasına kadar

ezberimde olduğu için, bazen istemeden

de olsa eski versiyonlardan cümleler

aklıma geliyordu. Bu, o an için komik olsa

da tekrarlandığında provanın verimliliği

açısından sıkıntı yaratabiliyor. O yüzden

bol prova yapabilme şansımın olması bana

çok iyi geldi ve nihayetinde keyifli bir süreç

yaşadık.

52 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Tiyatro

Yazma sürecinde hikâyenin ortaya

çıktığı ve kurgulandığı dönemleri nasıl

anlatırsınız? Aklınızda bir kadın oyunu

yaratmak var mıydı?

“Eveeet, nihayet geldik bana ilham kaynağı

olan Galata’ya...” Bu cümle, oyundan bir

replik... Ben yıllar önce bir süre Galata’da

yaşadım ve burada edindiğim tecrübeleri,

gözlemlerimi oyuna katmamın çok uygun

olduğunu düşündüm. Galata, dindar ve gelenekçi

halkının yanı sıra artistler, entelektüeller

ve turistleri de barındıran çok kültürlü bir

semt. Tıpkı Türkiye’deki mevcut toplumun

temsili gibi... Oyunun ikinci kısmı Galata’da

bir eczanede geçiyor. Yani geldik Maslak’taki

bir ofisten, Galata’daki bir eczaneye.

Burada benim çıkış noktam şu oldu: Ya o

gece o eczaneye, toplum tarafından bir

kadının asla dışarıda olmaması gerektiği

düşünülen bir zaman diliminde, bahsettiğimiz

bu çok kültürlü insan topluluğundan,

aralarındaki en baskıcı, en dar fikirli, bazıları

yenilikçi gibi gözükse de aslında içi bomboş

olan, bir kadının derdini en anlamayacak

kişiler geldiyse?.. O zaman bir kadın olarak

ne yaparız? Kadın olarak var olmaya ve sesini

duyurmaya çalışmak, gündelik hayatın

her alanında, çok basit anlarda bile, büyük

bir mücadele gerektiriyor. Dahası, modern

olan da gelenekçi olan da söz konusu olan

erkek egemenliği olunca asla eşitlikçi davranmıyor.

Dolayısıyla burada, bastırmaya

çalıştığından aslında korkarsın ya, işte öyle

bir durum söz konusu.

Ben bu oyunu 2014 yılında beş sayfalık

bir hikâye olarak yazmıştım. Sonra, Murat

Daltaban okuyup bir oyuna dönüştürüldüğü

takdirde oynanabileceğini söyleyince, uzun

bir zamana yayarak hikâyeyi oyun hâline getirdim.

Bu arada iki çocuk yaptım ve onlarla

ilgilendiğim bu dönem, aslında kendimle de

başbaşa kaldığım bir dönemdi. Bu sürecin;

annelik, bir kadının toplumdaki yeri, erkek

egemen baskı karşısında var olma mücadelesi,

toplumun kadından haksız beklentileri

gibi konuları düşünmem açısından bana

çok yardımcı olduğunu düşünüyorum.

Oyunda iş yerinde, mahallesinde, sosyal

yaşam içerisinde erkeklerce engellenen

bir kadının kısa ve vurucu hikâyesini

dinliyoruz. Tüm bu anlattıklarınız, birçok

kadının yabancı olmadığı sorunlar da

aynı zamanda… Kadın izleyicilerden ne

gibi geri dönüşler aldınız?

Oyun sonrasında, kadın erkek ayırmadan,

herkesin keyif aldığını gördüğümü söyleyebilirim.

Ancak daha detayda, kadın

izleyiciler kendi hayatlarına dair tecrübelerini,

seslerini çıkaramadıkları o anları, bazen

içlerindeki o “bal porsuğu” gücünü nasıl

ortaya çıkardıklarını, hepsini kocaman bir

gülümsemeyle anlatıyorlar ve bu benim çok

hoşuma gidiyor. Bazı erkek izleyicilerin ise

kısa bir sessizlikten sonra “Ya evet aslında,

bizim ofiste de…” diye başlayan cümleler

kurmaları dikkatimi çekiyor ve bu farkındalığı

bir nebze de olsa yaratmak bizi çok mutlu

ediyor.

Bundan sonraki süreçte yeni projeleriniz

olacak mı tiyatroda? Hem yazıp hem de

oynayacağınız…

Şu an oyuncu olarak “İçimdeki Bal Porsuğu”

var. Yeni sezonda da oynayacağız. Daha

önce yazdığım bir oyunun sahnelenmesi

için bir adım atmayı düşünüyorum. Onun

dışında yine kadın odaklı bir romantik

komedi yazmaya başladım. Ne zaman

bitirebilirim, onu hiç bilmiyorum.

“İçimdeki Bal Porsuğu”, DOT Tiyatro

bünyesinde hayata geçmiş bir oyun.

DOT Tiyatro’da olmak sizin için özel bir

anlam ifade ediyor mu? Duygularınızı

alabilir miyiz?

Elbette çok büyük bir anlam ifade ediyor,

çünkü ben tiyatroya DOT’ta başladım. DOT,

benim için resmen bir okul oldu. Benim

yüksek lisansım oyunculuk üzerine ama

DOT, oyunculuk açısından yaptığım yüksek

lisanstan daha büyük bir okul olmuştu

rbenim için. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Murat Daltaban’ın yönettiği bir oyunda

oynamak, hatta provasını izlemek, her

zaman büyük bir tecrübe kazandırır. Ben bu

kez Özlem Daltaban’la çalıştım ve ne kadar

şanslı olduğumu gün geçtikçe daha da iyi

anlıyorum. Özellikle benim iki çocuktan

sonra tiyatroya dönmem ve yıllar sonra iki

kadın bu oyunu yapmış olmamız, büyük bir

şans ve değerli benim için.

Kadıköy, benim hayatıma eşimin

çocukluğunun Moda’da geçmiş

olmasıyla ve burayı çok sevmesiyle

girdi. Özellikle Moda ve Kalamış,

bana İzmir’i hatırlatıyor. O yüzden

bir İzmirli olarak Kadıköy, İstanbul’da

kendimi iyi hissettiğim

yerlerdendir diyebilirim.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 53


Edebiyat

Melis Danişmend’den

Büyüyemeyenler’in

Hikâyesi!

PINAR BALTACI

Kadıköylü müzisyen-yazar Melis Danişmend’in

yeni kitabı “Büyüyemeyenler”,

Mundi Kitap ekiyle raflarda yerini aldı. Kendi

hayat hikâyesinden yola çıkarak kaleme

aldığı kitapta hayal kırıklıklarının yanında

her daim umudu ayakta tutan Danişmend

ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Melis Hanım, öncelikle yeni kitabınız

“Büyüyemeyenler” raflarda yerini

aldı ve bir hayli dikkat çekti. Size

müzisyenlik ve gazeteciliğin yanında

bir de yazarlık mesleğini kazandıran

kitap, bizleri de Yazar Melis Danişmend

ile tanıştırdığı için oldukça özel…

Kitaba ve yazarlık dünyasına dair

hislerinizi alabilir miyim?

Çok mutluyum. Kendi hayat hikâyemden

yola çıkarak yazdığım bir kitap bu ve öyle

güzel bir okuyucu kitlesi oluştu ki... Çok

özel yorumlarla, mesajlarla karşılaşıyorum.

Çocukluğumdan beri hep bir kitap yazmak

istedim. Bunun gerçekleşmesi ve okuyucunun

Büyüyemeyenler’e kucak açması,

onu sevmesi, tarifsiz bir tatmin duygusu

yaratıyor.

‘Büyüyemeyenler’ kitabının hangi

koşullarda ve içsel yolculuklarda ortaya

çıktığını anlatır mısınız? Bu hikâyede

neler anlatıyor, okuyucuyu hangi

duygularla göz göze getiriyorsunuz?

Temel olarak “hayat” üzerine bir kitap

aslında.... 2016, benim için çok zor bir yıldı.

Ülkede de hayatımda da her şey baş aşağı

gidiyordu. Acı terör olaylarının, darbe girişimlerinin

yaşandığı bir seneydi ve müzik

sektörü de ağır yaralar almıştı. İşlerimiz

üst üste iptal oluyordu. Aynı sene sesimi

kaybetme riski taşıyan zor bir ameliyat

geçirdim. Sene bitiminde evliliğim de sona

erdiğinde, tam 16 yıl sonra anne-baba evine

geri taşınmak zorunda kaldım. Fakat yaşadıklarımı

bir drama çevirmek yerine onlara

gülerek ve kendimle dalga geçerek, bu ruh

hâlinden sıyrılmaya karar verdim. Büyüyemeyenler’in

ilk satırları 2017’nin başında

yazıldı. Anne-baba evinde yaşadıklarım,

54 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Edebiyat

inişli-çıkışlı mesleklerim, ilişkiler-evlilik, hayat...

Hepsini dört mevsim üzerinden anlattım.

Kimi sayfaları çok gülerek ve eğlenerek

yazdım. Beni iyileştirdi Büyüyemeyenler...

Kitapta hayatınızdan, aile evinizden çok

özel anları, duyguları, sonsuz bir açıklıkla

paylaşıyorsunuz. Kendinizi bu kadar

şeffaf olarak göstermekten çekindiğiniz

anlar oldu mu yazım sürecinde?

Olmadı... Kitabı yazarken kafamda şu

vardı: Ben bunları yaşadım ve hissettim;

benimkine benzer yollardan geçenler yalnız

olmadıklarını hissetsinler. Şimdi gelen

yorumlarla birlikte görüyorum ki aslında

ben de yalnız değilmişim. Kendi hikâyelerini

yazıp, anlatan okuyucular oluyor. Çok

benzer yollardan geçmişiz ve birbirimizi

anlıyoruz. Her şeyin normal olduğunu da

kabulleniyoruz. Bu kitabın hayatlarında bazı

şeyleri kabullenmelerine yardımcı olduğunu

yazanlar da oluyor. Bundan büyük bir

mutluluk olamaz benim için.

Bununla birlikte kitapta mevsimler,

kayıplar, hayal kırıklıkları ve her şeye

rağmen umut var. Umut nasıl oluyor da

hep var oluyor?

Olmazsa hayatın bir anlamı kalmıyor.

Ben yapı olarak ne yaşarsam yaşayayım,

umudunu kaybetmeyen biriyim. Ülkece

çok zor zamanlardan geçtik, geçiyoruz. Çok

yıprandık, çok yorulduk. Ancak ne olursa

olsun ufak da olsa bir ışığın orada bir yerde

yanmakta olduğunu düşünmek ya da

görmek zorundayız. Diğer türlü boşa geçen

bir ömür olur.

‘Büyüyemeyenler’ sizin tabirinizle

bir kişisel gelişememe kitabı...

Bu atfı detaylandırır mısınız?

Evet, kitabımı sıklıkla “kişisel gelişememe”

ya da “mizahi bir kaybetme öyküsü” olarak

tanımlıyorum, çünkü kökü “kaybetme”

duygusuna dayanıyor ama kaybetme duygusuyla

bitmiyor. Kişisel gelişim kitaplarına

çok sıcak bakan biri değilim. Bir dileği

evrene göndermek sizi çok atıl pozisyonda

bırakan, başkasından medet ummak

üzerine kurulu bir sistem. Ayrıca hayatta

hep kazanma güdüsüyle hareket etmek de

kaybettiğinizde nasıl davranmanız gerektiği

konusunda sizi tecrübesiz bırakıyor. O

yüzden talihsizlikleri, başaramamayı, toplumun

dayattığı şekilde büyümemeyi ya da

büyüyememeyi anlatmak istedim ben.

Öte yandan, müziğe dair neler

yapıyorsunuz? Yeni projeler olacak mı?

Yeni projeler yakında. Mayıs ayı içerisinde

yeni bir single yayınladık. Altı yıl sonra ilk kez

bir kayıt yayınlayacağım için heyecanlıyım.

“Çocukken yazar olmayı hayal ederdim”

diye yazıyorsunuz kitapta. Kitap yeni

olsa da yazı, müzikle birlikte hep kol

kola gitmiş aslında. Yazarlığa devam

etmeyi planlıyor musunuz?

Yeni kitaplar gelecek mi?

Çok istiyorum, hatta şimdiden ikinci kitap

için aklımda bir fikir var. Dediğiniz gibi yazı

ve müzik hep kol kola gitti hayatımda. Bir

kitaba, şarkı sözüne ya da gazete yazısına

dönüşmese bile ben hayatım boyunca bir

şeyler yazmaya devam edeceğim. Çünkü

bu aynı zamanda benim için bir terapi. Yazı

yazmayı çok seviyorum.

Bir süredir Gazete Kadıköy sayfalarında

da köşe yazıları kaleme alıyorsunuz.

Hangi konularda oluyor bu yazılar?

Müzikle bağlantılı yazılar yazıyorum. Müzik

yazarlığı gibi değil de içinde müzik olan

çeşitli konular... Bazen Kadıköy’ün en

tanıdık gitar dükkânlarından SRV’nin sahibi

Özlem’in hikâyesi oluyor, bazen de son

dönemde dinlediğim şarkılar, albümler...

Sizin Kadıköy’ünüzü dinleyebilir miyiz?

Kadıköy benim için ‘ev’ demek. Burada

doğdum, büyüdüm. Sokaklarında, caddelerinde,

mekânlarında binlerce anım

var. Kendimi en rahat hissettiğim, ait

olduğum yer.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 55


Resim

Kalamış 39 Galeri’de

“Şişman ve Güzel”

Sosyal sorumluluk projeleriyle de adından

söz ettiren 39 Kalamış Marina Hotel’de yer

alan 39 Galeri, son derece ilginç ve sıradışı

bir sergiye ev sahipliği yapıyor. İranlı ressam

Safa Kasaei’nin “Şişman ve Güzel” adını verdiği

kişisel resim sergisi, 16 Mayıs Pazartesi

akşamı sanatseverlerin beğenisine sunuldu.

ZAYIF GÜZEL MİDİR,

DİYETE BASKI MIDIR?

İsminin, mottosunun ve sergilenmekte olan

eserlerin izleyenleri tam bir hayret alemine

götürdüğü yeni sergisi hakkında dergimize

açıklamalarda bulunan Safa Kasaei; “Vogue,

Elle ve Fashion gibi dergiler, kadınlar için

yeni güzellik standartlarını ‘Zayıf güzeldir’

sloganıyla belirleyerek, bir anlamda aşırı

diyet yapmaya zorluyorlar” dedi.

“DOLGUNLUK ARZU EDİLİRDİ”

Uzun zaman önce bu standartların tamamen

farklı olduğuna vurgu yapan Kasaei,

sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolgunluk arzu

edilirdi; sağlık, güç ve doğurganlığı temsil

ederdi. Benim eserlerimdeki kadınlar ise

bedenlerine güvenir; sadece bedenleriyle

barışık değillerdir, aynı zamanda tombulluklarını

bikinilerle ortaya koyarak, sanki ‘biz

de güneş altındaki yerimizi hak ediyoruz’

mesajı verirler.”

SAFA KASAEİ HAKKINDA

Azeri kökenli ve Tebriz doğumlu olan 30 yaşındaki

Safa Kasaei, Tahran Güzel Sanatlar

Akademisi Grafik Bölümü mezunu. Tebriz

Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde ise yüksek

lisansını yapan ve resimlerinde pastel renkleri

kullanmayı tercih eden sanatçı, yumuşak

çizgilerle şişmanlığı sevimli göstermeye

çalışıyor. Resim yanında heykel çalışmaları

da bulunan Kasaei’nin bugüne kadar ürettiği

100’den fazla eseri bulunuyor.

39 Galeri Kurucusu

Münteha Adalı ve İranlı

Ressam Safa Kasaei.

56 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Resim

Tülin Kaynak,

Derinlikler” ile

Binbirdirek Sarnıcı’nda!

Kadıköylü ressamlarımızdan Tülin Kaynak,

“Derinlikler” adını verdiği sergisiyle

sanatseverlerin karşısına çıktı. Binbirdirek

Sarnıcı’nda gerçekleşen bir kokteyl ile açılışı

yapılan sergi, büyük ilgi gördü. Küratörlüğünü

Mahmut Wenda Koyuncu’nun üstlendiği

sergide, sanatçının bir bölümü pandemi sürecinde

ürettiği eserler olmak üzere 60’dan

fazla çalışması sergileniyor.

YABANCILARDAN YOĞUN İLGİ

Serginin açılışı sırasında Binbirdirek Sarnıcı’nı

ziyarete gelen biri İngiliz, diğeri Fransız

olmak üzere iki turist aile, sanatçının üç

adet çalışmasını satın aldılar. Yine merkezi

Malezya’da bulunan bir oteller grubu yöneticisi,

yeni açacakları otelde sergilenmek

üzere resim yapılması konusunda Kaynak

ile görüşme yaptı. Görülen bu ilgi üzerine,

serginin 15 Temmuz 2022 tarihine kadar

açık kalması kararı alındı.

DERİNLİKLER, DERİNLİKLER,

DERİNLİKLER…

Küratör Mahmut Wenda Koyuncu, sanatçıyı

ve eserlerini yorumladığı incelemesini şöyle

özetliyor: “Derinlikler, temelde insanın çelişkilerle

dolu bir doğaya sahip olduğuna odaklanmaktadır.

İnsanın sürekli bir forma, biçime

zorlanmasının; kültürden ve akıldan gelen

bütün baskılara karşı direnen bir iç dünyası

olduğuna inanmaktadır. Hiç durmaksızın

akan yaşamda, bedende ve zihninde birikmiş

türlü yabancılaşma etkilerini parçalamanın

yollarını renklerin ve çizgilerin rehberliğinde

aramaktadır. Sanatçı Tülin Kaynak; katılaşan,

umut ışığı silikleşen yaşamın içinden,

canlılıktan kaynaklanan bir dinamizm ile

yüzeye bütün coşkuları savurmaktadır. Ruha

sinmiş, baskılanmış, dile getirilememiş çeşitli

zor ruhsal hâlleri, bedenin bir tepkisi olarak

yüzeye fışkırtmaktadır imgeler.

‘Derinlikler’ sergisinde form kaygısından

tamamen sıyrılan sanatçı, bilinçdışının muazzam

verimliliği ile aklın sınırlarını geçersiz

kılmaya çalışmaktadır. Metalaşan dünyada

anlam arayışının nafileliğine karşı renkler

soyut anlamlarının dışına taşarak, coşkulu

birer somut veriye dönüşmektedir. Resimlerine

geniş bir perspektiften bakıldığında,

temelde bir yapının veya yapıların bozumu

göze çarpan sanatçı, yaşamda hissetmenin

derinliğine dokunmaktadır. Renklerinde

insanın tek boyutlu bir varlık değil, coşkun

çelişkilerle dolu çoğul bir varlık olduğunu

bütün diriliği ile görülebilmektedir.

‘Derinlikler’ sergisi, aklın rehberliğinde pusulasını

yitirmiş insanlık hâllerini dolayımsız

bir yaşamın derinliklerine çağırmakta; aklın

ve sağgörünün yetmediği zamanlarda ruhsal

ve bedensel derinliklerimize sarılmanın

tek çıkar yol olduğunu hatırlatmakta.”

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 57


Sanat

İlksen Kodal’dan coşkulu albüm lansmanı

Müzik öğretmenliği yanında yöneticiliği ve

sanatçı kimliğiyle ön planda olan İlksen

Kodal, yeni albümünü yaklaşık 400 kişinin

katıldığı bir lansman ile tanıttı. Ataşehir

Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde gerçekleşen

lansmana ilgi büyüktü.

İlksen Kodal, programa “Sevgiye inananlar,

koşulsuz ve karşılıksız tek sevgiyi örnek

alırlar. Vefa, fedakârlık ve ne varsa dünyaya

ait en kutsalından, ‘Annenin Duası’na

nail olabilmek ümidiyle” diyerek başladı.

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı,

etkinliğe eşiyle birlikte katıldı.

“ANNENİN DUASI”

Kodal’ın “Annenin Duası” adını verdiği yeni

albümünün tanıtımında, Yasemin Başlantı’nın

hazırladığı sunum büyük ilgi gördü.

Lansman sırasında albümde yer alan “Nenni

Bebek”, “Canım Bebeğim”, “Emanet” ve

“Portakal Çiçekleri” adlı şarkılar İlksen Kodal

tarafından seslendirildi. Lansmanı izleyenler

arasında Gönüllü Hizmet Vakfı Kurucusu İnal

Aydınoğlu, Ümraniye ve Ataşehir İlçe Milli

Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ve albüme katkı

veren isimler de vardı. Programın sonunda

tüm katılımcıları sahneye davet eden Kodal,

günün anısına hatıra fotoğrafı çektirdi.

Leman Belentepe’den“Geçmişin İzleri”

Büyük Kulüp, Leman Belentepe’nin “Geçmişin İzleri” adlı

sergisine ev sahipliği yaptı. Çoğunluğu Osman Hamdi Bey

eserlerinden oluşan rölyef sergisinden elde edilen gelirin

tamamı “amasız, fakatsız” bir şekilde burs fonuna aktarıldı.

Şimdilerde 92 yaşında olan Leman Belentepe’nin içinde bir

türlü sönmek bilmeyen sanat aşkı, hâlâ üretme arzusuyla

sürüyor. Belentepe’nin bu serginin açılmasını istemesindeki

nedenlerden birinin, yıllar içinde biriken eserlerin depolarda

veya evlerin bir köşesinde durması yerine daha fazla kişi tarafından

görülmesini sağlamak, bir diğer nedeninin de eğitime

destek olduğu aktarıldı.

Aynı zamanda Tasarım Parkı Kurucusu Yüksek İçmimar Nursema Öztürk’ün

annesi de olan Leman Belentepe’nin sergisinin küratörlüğünü, Nursema

Öztürk ve torunu Alara Öztürk birlikte yaptılar. Mustafa Öztürk, Alp Öztürk,

Leman Belentepe, Yıldız Şirvanlıoğlu, Nursema Öztürk ve Alara Öztürk.

58 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Sanat

Ekrem Nalçacıoğlu Retrospektif Sergisi:

“Dedem diye söylemiyorum”

Bu haberi sadece kahramanları “dostumuz” diye

yazmıyoruz. Son derece yerinde, haber değeri

olan bir haber olduğu için yazıyoruz. Zaten okuduğunuzda

buna siz de hak vereceksiniz. Burada

sözü Deha Çun’e bırakıyoruz:

“Ressam, kıymetli dedem Ekrem Nalçacıoğlu

için 14-15 Mayıs 2022 tarihlerinde Fenerbahçe

Kaş Sanat’ta bir sergi düzenledik. Küratörlüğünü

gururla üstlendiğim bu sergide, Nalçacıoğlu’nun

1960’lı yılların sonundan günümüze uzanan sanat

yolculuğundan değerli bir seçkiyi ‘Dedem Diye

Söylemiyorum’ başlığıyla izleme fırsatı bulduk. Ekrem

Nalçacıoğlu, yoğun çalışma hayatı içerisinde

sanat ve tasarımla hep iç içe olmuştur. Dekoratörlük

mesleği kaynaklı teknik çizim bilgisi ve titiz

çalışma tarzı, adeta iş hayatından tuvallerine yansımış

değerleridir. Detaycı ve mükemmeli arayan

eserlerinde bunu rahatlıkla görmek mümkündür.”

Şükran Uysal ile “Tablolardan Kumaşa”

Kadıköy’ün renkli isimlerinden Şükran Uysal, kendi kendini

yetiştirebilen ender sanatçılarımızdan biri... Onun geçtiğimiz

ay Dolmabahçe Sarayı’nda açtığı ve “Tablolardan

Kumaşa” adını verdiği sergisi öylesine büyük ilgi gördü ki,

ilgili çevrelerde hâlâ konuşulup, örnek gösteriliyor.

Daha önceleri de Beylerbeyi Sarayı, Moda Deniz Kulübü,

Caddebostan Kültür Merkezi gibi mekânlarda sergi açan

Şükran Uysal, yedinci kişisel sergisini sanatseverlerin

beğenisine sundu. Osman Hamdi Bey, Hoca Ali Rıza, Jean

Discart gibi ustaların eserlerini nakış ile işleyerek tabloya

dönüştüren Uysal’ın sergilediği çalışmalar arasında ipek

halı dokuma örnekleri de yer aldı.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 59


Kitap

Kalbinde bir esere daha yer açtı:

BİR NEFES KADIKÖY

HANDE BALCAN | Fotoğraflar: BATUHAN KARAMAN

Bazı semtlerin ruhu vardır, kalbinizin en

derininde hissettirdiği duygular harmanlanır.

Düşlerinizle kaybolursunuz sokaklarında.

İşte o semtlerden biri olan Kadıköy’ün

ruhuna yeni bir eser daha kavuştu. Kadıköy

sevdalılarının Kadıköy’ü tanımadığını

gözlemleyen ve tanımaları için Kadıköy’ün

tarihini hikâyeleştirerek anlatan Ömer

Şahan ile yeni kitabı ‘Bir Nefes Kadıköy’ü

konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Yazarlık kariyeriniz nasıl başladı?

Kadıköy tutkusu olan biri olarak 20

yıla yakın süredir Kadıköy bölgesinde

öğretmenlik yapıyorum. Yozgat doğumluyum.

2000 yılından bu yana Kadıköy’de

yaşıyorum. Kadıköy sokaklarını, caddelerini

defalarca dolaşmış biriyim. Kitap

okumayı çok severim, ayrıca anlatmayı da

aynı şekilde… İnsanlara anlattıklarımın

artık bir metin altında toplanıp, bir kitaba

dönüştürülmesi fikri oluştu. Ve toplumda

da bir eğitimci olarak görmüş olduğum

özellikle öğrencilerle ilgili sorunları,

çözüm yollarını kaleme almanın gerektiği

düşüncesiyle yazmaya başladım. Şu an

dördüncü kitabım yayımlandı. Nice kitaplara

diyelim…

Yazarlık yolculuğunuzun yanında bir de

eğitimci yönünüz var. İkisinin dengesini

nasıl kuruyorsunuz?

Daha çok eğitim ile alakalı konuları kaleme

alıyorum. Öğretmenler, toplumun en önemli

kanaat önderleridir. Belki son dönemlerde

istedikleri saygıyı toplumsal anlamda

göremiyorlar. Bir Nefes Kadıköy’ü başta

Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal olmak

üzere tüm öğretmenlerimize atfettim.

Öğretmenlik ve yazmak, birbirine çok yakın

iki alan. Yazarlar genelde anlatma konusunda

problem yaşarlar. Yazmak güzeldir ama

anlatmak zordur. Fakat ben ders anlattığımdan

dolayı karşı taraf ile sözlü iletişim

noktasında rahatım. Seminerler, kurslar,

TV programlarında bu durumu sürdürmek

benim için kolay oluyor. Eğitimci yönüm de

yazar yönümde birbirinden kıymetli. Dengesini

kurabiliyorum.

Gelelim Bir Nefes Kadıköy’e…

Bu yeni kitabınızda ne anlatıyorsunuz?

2000 yılından bu yana Kadıköy’de yaşıyorum.

Kadıköy’ü çok seviyorum. Tarihini,

60 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Kitap

kültürünü, insanını… Kadıköy’de yaşayanların,

Kadıköy sevdalılarının Kadıköy’ü

tanımadıklarını gözlemledim, tarihini

bilmediklerini gördüm. Süreyya Sineması’nın,

Haydarpaşa’nın, Boğa Heykeli’nin,

Kadıköy’de bulunan kiliselerin, camilerin

hikâyesini çocuklarımızın, hatta öğretmen

arkadaşlarımınız da bilmediğine şahit

oldum. Ve özellikle çocukların geçmişi

tanıması gerektiğini, Bahariye Caddesi’nde

yürüyerek Süreyya Sineması’nın ilk

müdürünün Hikmet Nazım olduğunu, Nazım’ın

buralardan geçip babasına gittiğini,

böylesi duygulu anıları çocuklara aktarmalıyım

diye yola çıktım. Nasıl yansıtabilirim

konusunda ise çocukların anlayabileceği

dilden bunu nasıl yapabilirim diye düşündüm.

Sonunda da hikâye oluşturmaya

karar verdim. Bir öğretmen ve bir öğrencinin

perspektifinde Kadıköy’ü gezelim,

Kadıköy’ün tarihini tanıyalım hikâyesinden

yola çıkmış bir esere dönüştü fikirlerim.

Bu kitabın yaş sınırını yükselterek

tekrar yazmayı düşünüyor musun?

Büyüklerin dönüp dönüp hikâye okuması

lazım... En az hata yapan, kurallara en çok

uyan çocuklarımızdır. Bir çocuk gözüyle

bakmak, bir çocuk gözüyle yaşamak

lazım... Bu kitabı sadece çocukların

değil, anne ve babaların da okuyup geri

dönüşlerinin olumlu olduğunu gördüm.

Dolayısıyla bu kitabı çocuklar da gençler

de anne babalar da herkes okumalı. Hatta

büyükler daha fazla okumalı, tarihi bilmeli

ki insanlara anlatabilmeli. Bu nedenle

kitap tek olacak, çünkü her kitleye hitap

ediyor.

Yazarların bir derdi vardır; vardır ki

yazma eylemini gerçekleştiriyorlar,

dertlerini anlatıyorlar. Sizin derdiniz

neydi? Bu kitapta neyi vurgulamak

istediniz?

Asıl mesele insan olmak. İnsan, ne zaman

insan olmayı unuttuysa kargaşa, kavga,

problem, savaş ortaya çıkıyor. İnsan ne

zaman insan olmayı hatırladıysa iyilik,

güzellik, barış var. Benim derdim şu; insana

insan olduğunu hatırlatabilecek bir şeyler

üretmek. Tarihini bilmek, insan olmanın bir

parçasıdır. Kültürüne sahip çıkmak, insan

olmanın bir parçasıdır. Toplum maalesef

dijitalleşen dünya ile sosyal medya ile bireyselleşme

noktasına hızlı bir şekilde ilerliyor.

Bunun da getirdiği büyük dezavantajlar var.

Yazmamın da seminerlerde anlatmamın

da asıl sebebi iyi insan olabilmek. İyi insan

olmanın tanımı dünyanın her yerinde aynı,

kuralları belli: Yalan söylemeyeceksiniz,

hırsızlık yapmayacaksınız, topluma faydalı

bireyler olacaksınız vs. Benim temel derdim

bu. Herkesin hataları olacaktır elbette

ki ama iyi olanları da birbirimize hatırlamamız

lazım.

Yolculuğunuzun devamında yeni

çalışmalarınız olacak mı? Bir Nefes

Kadıköy için son olarak eklemek

istedikleriniz var mı?

5. kitabım ile ilgili fikir çalışmalarım başladı.

Dijital çağda ebeveyn olmak ile ilgili bir

kitap hazırlıyorum. Bir Nefes Kadıköy, bir

nefeste okunabilecek, bir nefeste gezilebilecek

bir eser. Kadıköy’ün ruhunu seviyorum.

Maalesef Kadıköy’ün merkezinde, Tarihi

Çarşı, Bahariye’nin arkalarında vb. zaman

zaman istemediğimiz manzaralar ile karşılaşıyoruz.

Ben bu kitabı yazdıktan sonra

çevremde “Kadıköy eski Kadıköy değil, sen

neden uğraşıyorsun, eskidendi onlar” diye

yorumlar aldım. Her şeye rağmen benim

Kadıköy ile olan ilişkimi şöyle özetlemek

istiyorum:

Victor Hugo diyor ki; “Ağlamak için gözden

yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan

ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı?

Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi

bağlayamaz mı?” Kadıköy’ün teni çirkinleşmiş

olabilir. Kaldırımları işgal edilmiş,

sokaklarında rahat rahat yürüyemediğimiz

alanların oluştuğu, zaman zaman alkolü

fazla kaçıran insanların rahatsız ettiği

yerler olabilir ama ruhu her zaman güzel

Kadıköy’ün... Kadıköy’ün ruhunu yaşayacağız,

sahip çıkacağız. Nazım’ın, Necip

Fazıl’ın, Ömer Seyfettin’in, Faruk Nafız

Çamlıbel’in gözüyle bir kez daha çocuklarımıza

anlatacağız. Tüm bunlar için de “Bir

Nefes Kadıköy” bana araç oldu.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 61


Sağlık

Böbrek taşı

sorunu için

bu belirtilere

dikkat!

Erken fark edilmediğinde böbrek kaybına

bile neden olabilen böbrek taşı sorunu,

günlük beslenmemizdeki çok basit hatalar

nedeniyle çok daha şiddetli hâle gelebiliyor.

Özellikle böbrek hastalarının, böbrek taşına

zemin hazırlayan hatalardan uzak durması

gerekiyor. Medicana Ataşehir Hastanesi Üroloji

Uzmanı Doç. Dr. Yılören Tanıdır, böbrek

taşları ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.

Böbrek taşları, idrar üretimi ve vücuttan

dışarı atılması sırasında oluşuyor. İdrar

üretildikten sonra vücuttan atılırken çeşitli

nedenlerle idrarda oluşan maddeler, idrar

yollarında birikiyor ve çöküyor. Çöken bu

maddeler zamanla sertleşiyor. Önce kum

hâlinde oluyor, ardından taşlaşıyor. İşte

böbrek taşı bu şekilde oluşuyor.

BÖBREK TAŞI BELİRTİLERİ

Böbrek taşlarının tek bir kendine has belirtisinin

olmadığını ifade eden Doç. Dr. Yılören

Tanıdır, böbrek taşı hastalığının birçok

hastalığın belirtisi ile karıştığını, bazı hastaların

başka nedenlerle yapılan ultrason,

tomografi veya röntgen gibi tetkiklerle şans

eseri tanı aldığını belirtti.

• En sık rastlanan belirti ağrı.

• Taş, idrarın akışını engelliyorsa bıçaklanma

veya kramp tarzı ağrılar.

• Ağrıya çoğu zaman bulantı veya kusma

eşlik ediyor.

• Ağrı istirahat ile azalmıyor, günlük aktivitelerle

artmıyor.

• Taşın bulunduğu yere göre ağrı yayılımı

oluyor.

• Ağrı böğür (vücudun kaburga ve kalça

arasındaki bölümü) tarafında oluyor.

• Bazen kasıklara, hatta genital bölgeye

doğru yayılabiliyor.

• Taş, idrar kesesine yakın olan üreter taşı

ise hastada sık idrara gitme, idrarı boşaltamama

hissi oluşabiliyor.

• Kimi zaman enfeksiyon nedeniyle taş,

kimi zaman da taş nedeniyle enfeksiyon

oluşabildiği için idrarda kanama olabiliyor.

• Bazı kanamalar sadece laboratuvar

tetkiklerinde görülebiliyor. Sonuçlarda

idrarda kan hücresi saptanabiliyor.

GÜNLÜK BESLENME HATALARI BÖBREK

TAŞLARINA ZEMİN HAZIRLIYOR

Ailesel nedenlerle genetik yatkınlığı olan

veya yapısal problemler nedeniyle vücudu

böbrek taşı oluşumuna zemin hazırlayan

kişiler dışında bir de günlük beslenmede

yapılan bazı hatalar da böbrek taşlarının

oluşmasına zemin hazırlıyor. Ailesel

yatkınlık da devreye girince, taş oluşumu

çoğalıyor.

1. Yetersiz sıvı tüketimi

En önemli sebep, çökeltileri vücuttan

atacak yeterli idrar miktarının olmaması.

Bunun da nedeni yetersiz su içimi, fazla

terleme, sıcağa maruz kalma gibi etkenler.

Bunlar vücutta, dolayısıyla idrarda su

oranını azalttığı için mevcut yoğun idrarda

taş oluşma mekanizmalarını tetikler ve taş

ihtimali artar.

2. Fazla kilo

Fazla kilo, böbrek taşı sorununa zemin

hazırlıyor. Fazla kilolu olanlarda da taş

hastalığına daha sık rastlanıyor. Bu nedenle,

böbrek taşı risk grubunda yer alan kişilerin

kilosunun mutlaka kontrol altına alınması

gerekiyor.

3. Asitli içecekler

Asitli içeceklerin yoğun tüketilmesi, taş

oluşma riskini yükseltiyor.

4. Protein ağırlıklı beslenme

Proteinden yana zengin beslenme de böbrek

taşı oluşma riskini artırıyor.

5. Tuzlu beslenme

Keza çok tuzlu beslenme, yüksek tuz içeriği

olan abur cuburlar, cips gibi atıştırmalıklar

da böbrek taşı riskini artırıyor.

62 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022



Kişisel Gelişim

Esra Teoman:

Koçluk yükselen

harika bir meslek

AYŞE DURAL

Koçluk, 90’lı yıllarda özelikle başlangıçta iş

yaşamında yöneticilerin performanslarını

artırmaya yönelik kullanılan bir araç iken,

artık günümüzde ülkemizde de yayılan bir

meslek hâline geldi. Benim de yaşantımın

önemli bir dönemecinde tanıştığım koçluk,

bana o dönemde çok katkı sağladı. Koç

olan arkadaşlarımı izleyerek ne olduğunu

anlamaya çalıştım, başım sıkıştığında tekrar

onlarla iletişime geçtim.

Koçluk, 90’lı yıllarda hayatımıza giren bir

tanım hatta meslek. Ancak koçluk, çoğu

zaman hiçbir çaba göstermeden sorunları

çözebilen kişilerin oluşturduğu bir meslek

olarak algılandı. Bu düşünce çok yanlış!

Koç, soru sorarak içinde bulunduğumuz

durumu düzeltmeyi, bizi her ne zorluyorsa

keşfetmemizi sağlıyor. Bu hem çok kolay

ama çok da zor...0 Aslında koçluk nedir,

nasıl bir rehber olur gibi konular hakkında

pek bilgimiz de yok.

Koçluğu derinlemesine bilmeden ne fayda

alabiliriz, ne de önyargılarımızdan kurtuluruz.

İşte bu amaçla biz de Performans-Değişim

ve Dönüşüm Koçu Esra Teoman’ın

kapısını çaldık. ODTÜ ve İTÜ Kimya Fakültelerinde

kimya eğitimi almasına rağmen bu

alanda hiç çalışmadı, çünkü hayali sanatla

uğraşmaktı; o da öyle yaptı. Çeşitli eğitim

kurumlarından aldığı sanat tarihi derslerinin

ardından iş yaşamına Sanatbank’ta

yönetici olarak başladı. Daha sonra sanat

galerilerinde çalışarak, çok sayıda sergi ve

etkinliklere imza attı. Sonrasında profesyonel

iş yaşamından ayrılarak, aynı alanda

bağımsız olarak çalışmaya başladı. Düzenlediği

sergiler, sanat dünyasında yankı

uyandırdı. Sanatın yoğun olarak hayatında

yer aldığı yıllarda, ilgilendiği başka bir alan

da insan davranışlarıydı. Felsefe ve psikoloji

eğitimleri, Doğu ve Batı felsefesi eğitimleri,

meditasyon, kişisel gelişim eğitimleri aldı.

“Kadınları Bilinçlendirme ve Farkındalık

Artırma” eğitimleri ile yüzlerce kadına ulaştı.

Kendinizi ve yaptığınız işi nasıl

tanımlıyorsunuz?

Öncelikle bu röportaj için size teşekkür

ederim. Ben 2007’den itibaren profesyonel

olarak tam zamanlı “Sürdürülebilir

Başarı-Performans-Değişim ve Dönüşüm

Koçu” olarak çalışmaktayım. Yaptığım işi en

iyi tanımladığım ifade, bireylerde var olan

potansiyelin en üst durumda ortaya çıkmasına

destek olmak ve doyumlu, dengeli bir

yaşam sürdürmelerini sağlamak diyebilirim.

Yaşamımın ciddi zorlu bir döneminde

tanıştığım koçluğun benim yaşamımı

değiştirdiğini ve bu zorlu zamanımı işlevsel

hâle getirdiğini görünce bu mesleğe hayran

oldum. Doğru olarak kullanıldığında

bireylerin hayatlarını daha mutlu, doyumlu

yaşamalarını, önlerindeki seçeneklerin ne

kadar da çok olduğunu fark etmelerini ve

çözümlere çok daha kolay yoldan ulaşmalarını

sağladığını gördükçe de bunları kendi

yaşamımda da paylaşmak ve öğrendiklerimi

kişilere aktararak, katkı sağlamak adına

bu mesleği seçtim. Öğrenmek ve paylaşmak

benim değerlerimin arasında ilk sıralarda

olduğu için her çalıştığım kişiden de o kadar

çok şey öğreniyorum ki, bu da beni daha

da motive ediyor ve daha da tutkuyla bu işi

yapmamı sağlıyor.

Koçluk ne demek?

Koçluk modern bir meslek, geçmişi çok

uzak değil. Burada, belli standartların ve

etik kuralların oluşturulması ile meslek

hâline gelmesinden söz ediyorum. Koçluk,

müthiş bir değişim ve dönüşüm aracıdır.

Her şey aslında bir ihtiyaçtan doğar. Koçluk,

kişilerin değişim ihtiyacına en iyi cevap veren

mesleklerden biri olduğu için günümüzde

bu kadar talep görmekte.

16. yüzyılda insanları bir yerden bir yere

taşıyan ilk taşıt olan at arabalarına Macaristan’da

verilen isim “kocs”, daha sonraları

İngiltere’de üniversite öğrencilerinin

kendilerine destek olan özel öğretmenleri

için kullandıkları “coach” ile bugünkü hâlini

almıştır. Koçluk için benim en sevdiğim

tanım; “Bireylerin potansiyellerinin farkında

olmalarını sağlayarak, dolayısıyla performanslarını

artıran ve istedikleri hedefleri,

hayalleri, vizyonlarını, amaçlarını gerçekleştirmelerine

destek olan bir araçtır”. Bu da

önce kendi ile ilgili farkındalık kazanmak,

iç engelleri fark etmek, korkularının üzerine

çıkabilme becerisini kazanmak ve cesaret

64 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Kişisel Gelişim

ile adım atmakla oluyor. İşte koçluk, bizlere

bunları sağlayan en etkili değişim-dönüşüm

ve gelişim aracıdır.

Koçluk aslında nasıl olmalı?

Koçluk, doğru uygulandığında harika bir

meslek... Ben yeniden dünyaya gelsem

yine bu mesleği seçerdim. Bunun için de

öncelikle bir koçun kendisiyle çalışması

ve kendini tanıması çok önemli. Koçluk

ile psikiyatri ve psikoloji arasında bazı

ayrımlar söz konusu. Belki de en çok koçluk

mesleğinin sorgulandığı yer burası. Koçluk,

zihinsel ve ruhsal anlamda öncelikle sağlıklı

olan kişilere yapılıyor. Biz (0) noktasında

olan, yani ruhsal, zihinsel anlamda sağlıklı

olduğunu düşündüğümüz kişilerle çalışırız.

Son zamanlarda psikoloji eğitimi alan koçların

sayısı da artmaya başladı. İyi bir koç,

ilk veya ikinci seansında koçisinin koçluk

çalışması için müsait olup olmadığını anlar.

Ve gerekiyorsa çalışmasını hemen sonlandırmalıdır.

İkinci, belki de çok karıştırılan bir diğer konu

da şudur: Koç tavsiye veya öneri vermez.

Koç, karşısındaki kişinin kendi gerçekliği

ve doğrusu içinde en iyiyi ve onun için en

doğruyu yakalayabilmesi için onu dinler

ve ona göre sorular sorarak, farkındalık kazandırarak

harekete geçmesini sağlar. Koç

bir öğretmen, danışman, mentor değildir.

Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla koçları en

zorlayan kısım, bir öneri getirmeden sadece

dinleyerek ilerlemek... Bu çoğu koç için en

zor değiştirebildikleri alışkanlık olarak görülüyor.

Şayet bir koç size tavsiye veriyorsa,

bilin ki o koçluk hizmeti değildir. Şu nokta

da önemlidir; koçinin başarısı aslında koçiye

aittir. Koçun başarısı ise süreç içerisinde

koçluk hizmeti alan kişiye doğru yöntemlerle

süreci doğru yönetmiş olmasıdır.

Kitabınız “Adım Adım Sen”de konfor

alanından söz ediyorsunuz. Hem kitabı

bir kez daha gündeme getirmek hem

de bu alanı hatırlatmak için neler

söylersiniz?

“Adım Adım Sen - Yaşamının Lideri Ol”

kitabımı yazma sebebim, koçluk alma

imkânı bulamayan her bireyin bu kitaptaki

uygulamaları yaparak, kendi yolculuğuna

çıkmasını sağlamaktı. Bu kitabın çıkış amacı

budur. Konfor alanından çıkmak ile ilgili

kitapta da verdiğim örnek tırtıldı: Tırtıl şayet

kozasında yani kendi güvenli hissettiği,

bildiği yerde kalsaydı, bu gezegen o şahane

kelebekleri göremeyecekti.

İşte bizler de kendimizi iyi hissettiğimiz,

güvenli bulduğumuz konfor alanında kalıyoruz

çoğunlukla. Ancak bu bizi en başında

sıkılma duygusu ile dürtüyor. Şayet biz

de konfor alanı içerisinde olduğumuzu ve

içimizdeki potansiyelin ortaya çıkması için

değişim ihtiyacında olduğumuzu fark edersek,

harekete geçiyoruz. Fark etmeyen veya

aldırmayanlar ise ne yazık ki gitgide sıkılma

duygusu içerisinde geri giderek tükenmişlik,

depresyon gibi daha ağır duygu durumlarına

giriyorlar. Demek ki sıkılma duygusu

bir alarm... Şayet bu durumda iseniz durun

ve düşünün, yaşamınızda hangi alanlarda

fazlasıyla konfor alanı içerisindesiniz?

Dünyanın bu zorlu günlerinde sizin

önerileriniz neler olabilir?

Evet, gezegenimiz şu anda zorlu bir süreçte.

İklim krizi derken virüs salgını ve ekonomik

sıkıntılar, göçmen problemi gibi zorlayıcı

bir süreçten geçiyoruz. Ancak hangi dönem

daha az zorlayıcı olmuş ki? Onca savaşlar,

hastalıklar, ekonomik krizler, aslında her

dönemde bir şeyler olmuş. İnsanoğlu olarak

en büyük özelliğimiz, uyum yeteneğimizin

son derece yüksek olması. Darwin’in meşhur

sözü gibi bu dünyada en güçlüler değil,

uyum kabiliyeti en çok olanlar varlığını

sürdürecekler.

Öncelikle her zaman olduğu gibi kendini

tanımak, bu dönemde ve gelecekte hiç

olmadığı kadar önemli bir hâle geldi. Ben

kimim? Hangi beceri setlerim var? Hangi değerlerimle

varım? Bu dünyaya nasıl bir katkı

sağlıyorum? Var oluş amacım ne? Neleri

yapmak bana en çok keyif veriyor? Ve merak,

öğrenme, paylaşma, deneyimler ve bu

deneyimlerden nasıl biri olarak çıkıyorum/

çıktım? Aynı deneyimleri yaşasam, şu anda

nasıl farklı yaklaşırdım? Bundan sonra neleri

yapmayacağım? Yaşamda odak noktam nerede?

Analiz, eleştirel/sorgulayıcı düşünme

tarzı bence o kadar önemli hâle geldi ki. Bir

sürü veri akışı var, acaba hangisi benim için

uygun ve ben bu bilgiyle ne yapabilirim?

Nasıl yaşamıma geçirebilirim?

Kişilerle ilişki ve iletişimde, sanal dünyada

yeni iletişim dili ve davranış şekline bakmayı,

öğrenmeyi de çok önemsiyorum. Bunun

için de sosyal zekânın, kolektif zekânın

duygusal zekâ ile birlikte geliştirilmesini

çok önemsiyorum. Ayrıca son zamanlarda

yetkinliklerde çok aranılan kapsayıcılık,

esneklik, dahil olma ve etme (inclusion),

uyum yeteneği, işbirliği, gelecek dönemlerde

aranılan ve istenilen yetenekler olacak.

Robotların artık iş yaşamında olduğu yapay

zekânın, metaverselerin konuşulduğu bir

dünyada en önemli olacak şey, onlarla

işbirliği yaparak insan yönetimi, duyguların

tanımı ve aktarımı, bence yeni dünyaya

adapte olmamızı kolaylaştıracak. Tüm bu

teknolojik gelişmeler, doğru kullanıldığında

bize zaman kazandıran ve yeni iş olanakları

sağlayan sistemler olacaktır. Teknolojik gelişmelere

direnç göstermek yerine, onlarla

birlikte yeni iş yapış tarzlarını yaşama nasıl

geçireceğimize bakmalıyız. Çünkü bu artık

bir gerçek!

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 65


Sektör

Trafik sigortası fiyatlarından vatandaş,

hasar maliyetlerinden sigorta şirketleri

imdat diye bağırıyor

Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali

Sorumluluk Sigortası, halk arasında bilinen

adıyla Trafik Sigortası’na 1 Haziran

2022 tarihinden itibaren yüzde 25 zam

geliyor. Evet, yanlış duymadınız! Her

şeyde olduğu gibi trafik sigortası da zamdan

nasibini aldı. Şubat ayında yüzde 20

zamlanan trafik sigortası, 1 Haziran’da

gelecek yüzde 25 zam ile birlikte yıllık

yüzde 51 civarında zamlanmış olacak.

MURAT CANBULAT

ESC Hukuk Genel Müdürü

Trafik sigortası yüzde 25 gibi bir zam

görürken, teminatlarında bir değişikliğe

gidildi mi? 1 Haziran 2022 tarihinden itibaren uygulanmak

üzere maddi zararlar 50 bin TL’den 100 bin TL’ye, kaza başına

teminat 100 bin TL’den 200 bin TL’ye yükseltildi. Sağlık

giderleri, sakatlanma ve ölüm teminat limitleri ise 500 bin

TL’den 1 milyon TL’ye yükseltildi.

Zorunlu Trafik Sigortası’na gelen zammı (yüzde 51), sigorta

şirketleri yeterli görmüyor mu? Hayır, memnun değiller,

hatta ciddi zararlar yazdıklarını biliyoruz. Burasını biraz

açmak istiyorum. Bir yıl içerisinde araç fiyatları yüzde 120-

150 oranında, dolar kuru yüzde 100, asgari ücret ise yüzde

50,54 oranında artış gösterdi. Bütün bu artışların yedek

parça ve onarım bedellerine direkt olarak etkisi var. Asgari

ücretteki artışın trafik sigortasına neden etkisi var diye sorgulayabilirsiniz.

Bedeni hasarlar, sakatlanma ve ölüm tazminatları

hesaplanırken kişinin maaşı dikkate alınır. Maaşı

yok ise minimum asgari ücret baz alınarak hesaplanır. İşte

bu sebeplerden dolayı asgari ücrete gelen zamlar, trafik

sigortasından kaynaklı tazminatları doğrudan etkiliyor.

Sigorta şirketleri, hasar maliyetlerinin yüzde 150 oranında

artığından şikâyetçi ve bu primlerle hasarların karşılanamayacağı

sektörde hâkim bir görüştür. Birçok şirketin kan

kaybettiğini ve ciddi zararlar ettiklerini biliyoruz. Pekâlâ,

çözüm önerileri nelerdir?

• Birincisi, serbest tarifeye geçilmesi yani

her şirketin kendi fiyatını belirlemesidir.

• İkincisi, devletin BES’te uyguladığı ve yüzde 30

katkı sağladığı modeldeki gibi, trafik hasarlarından

kaynaklanan tazminatların belirli bir yüzdesini

(yüzde 10-20 gibi) ya da bir kısmını karşılaması gibi

düşünülebilir.

• Üçüncü ise alınan vergilerin sıfırlanmasıdır.

Belki sigorta şirketlerinin, sermayedarların sözcüsü olduğumu

düşünebilirsiniz, ancak şirketlere bu destekler sunulduğunda

fiyatlar direkt olarak geriye çekilecektir. Neden

mi? Devlet desteği ile hasar maliyetleri düşecek, serbest

tarifeye geçildiğinden her firma kendi fiyatını belirleyecek

ve rekabet ortamı oluşacaktır. Fiyatların yüksekliğinden

dolayı vatandaş poliçesini yaptıramamaktadır.

TÜİK verilerine göre, Şubat 2022 itibariyle trafiğe kayıtlı

araç sayısı 25 milyon 385 bin ve sıkı durun, bu araçların

yüzde 25’i yani yaklaşık 6,5 milyon araç trafikte sigortasız

dolaşmaktadır. Korkunç bir rakam…

Trafik sigortasının önlemez fiyat artışına dur diyebilmek

için sektördeki bütün paydaşların, oyuncuların, çözüm

ortaklarının, vatandaşların önerileri dinlenmelidir ve ortak

akıl üretilmelidir.

66 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Kalp Sağlığı

Kalp deliklerine

ameliyatsız çözüm

Kalbimizin sağ tarafındaki kulakçık

ve karıncıkla sol taraftakiler arasında

septum denilen, kan geçişini engelleyen

zarlar bulunur. Oksijeni azalan

kanın kalbin sağ tarafına, oradan da

akciğere gitmesini sağlayan bu zarlar,

sol taraftaki akciğerden gelen oksijenli

kanla karışmasını da önler. Ancak bazı

durumlarda, bebeklerde kulakçık ve

karıncık arasında septal dokunun tam

PROF. DR.

TİMUR TİMURKAYNAK

olmadığı, delikler bulunduğu görülür.

Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bu durumda sol taraftan kalbin sağ

Bayındır Levent Tıp Merkezi

tarafına sürekli bir kan akışı olur. Söz konusu

kan akışı, sağ taraftaki kulakçık ve

Kardiyoloji Bölüm Başkanı

karıncıkta büyüme ile akciğer damarında basınç artışına

(pulmoner hipertansiyon) yol açar.

EKOKARDİYOGRAFİ İLE TESPİT EDİLİR

Atriyal septal defekt, kulakçıklar arası deliği; ventriküler

septal defekt ise karıncıklar arasındaki deliği ifade eder.

Eğer bu delikler zamanında fark edilip müdahale edilmez

ise kalp büyümesi, ritim bozukluğu, beyne ve akciğere pıhtı

atması ile kalp yetmezliğine yol açabilir. Ekokardiyografi

tetkiki ile kalpteki delikler kolaylıkla tespit edilir.

DELİK BÜYÜKSE KAPATILMALI

Küçük delikler genellikle az miktarda kan geçişine izin

verdikleri için kişinin hayatını etkilemez ve ileri yaşlarda sorun

yaratmazlar. Bu nedenle küçük deliklerin kapatılması

gerekmez, ancak yine de rutin kontrollerle kişi takip edilir.

Delik büyük olduğunda ise soldan sağa geçen kan volümü

fazla olacak, sağ kalp boşluklarında ve akciğer atardamarında

tedavi edilemez hasarlar oluşturacaktır. Bunun için

mutlaka tedavi edilmelidir. Eskiden bu deliklerin tedavisi

ameliyatla yapılıyordu, ancak 20 yılı aşkın bir süredir bu

delikler, anestezi ve cerrahi olmadan anjiyo yapar gibi bir

teknikle kapatılmaktadır. Kasıktaki damarlardan girip, birbirine

ortadan bağlı iki disk şeklinde olan kapama cihazları

yerleştirilerek, kolayca tedavi edilmektedir.

BEYNE VE FARKLI ORGANLARA PIHTI GİDEBİLİR

Kalbin kulakçıkları arasında, delikten çok tünel şeklinde bir

geçiş olmasına ise PFO (patent foramen ovale) denilmektedir.

PFO, anne karnında bebeğin dolaşımı için vardır ve

doğum sonrası hemen kapanması beklenir. Ikınma, yüksek

basınç, derin dalışlar, uzun uçuşlar gibi kalbin sağ tarafının

basınçlarını artıran durumlarda, kirli kan ve beraberinde

bacaktan gelebilecek pıhtılar bu kanal ile sol boşluğa,

oradan da beyne ve farklı organlara pıhtı gitmesine sebep

olabilir. Genellikle problem yaratmaz, ancak bazı hastalarda

kan sulandırıcı kullanılmasına rağmen tekrarlayan

pıhtı atması (emboli) sebebiyle felç gibi nörolojik hasarlara

zemin hazırlamaktadır. Bunun için hastanın durumu iyi değerlendirilmeli

ve deliğin kapatılması için işlem yapılmalıdır.

Bazı durumlarda bu delikler çok büyük ya da yer olarak

kasıktan kapatılmaya elverişli olmayabilir. Bu durumda

cerrahi olarak kapatma yolu seçilmelidir.

Ameliyatsız tedavinin avantajları:

- İşlem süresi kısadır.

- Genel anestezi ve cerrahi kullanılmaz,

sadece sakinleştirici verilir.

- Göğüste cerrahi izi olmaz.

- Hasta ertesi gün taburcu edilir.

- Hasta isterse ertesi gün işe dönebilir.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 67


Yaşamın İçinden

Kelle söğüşün Kadıköy’deki adresi,

Japon Yuji Umeji’nin tezgâhı!

PINAR BALTACI | Fotoğraflar: BATUHAN KARAMAN

Kadıköy’ün Japon kelle söğüşçüsü Yuji

Umeji, tam 10 yıldır İstanbul sakini. Ülkemize

geldikten sonra çeşitli işlerde çalışan ve

hayallerinin peşinden koşmayı tercih eden

Yuji, kelle söğüş ustası Muammer Aksoy’dan

işi öğrenerek, bu lezzetin Kadıköy temsilcisi

olarak çalışmalarına başlamış.

İlk defa 14 yıl önce Türkiye’yi ziyaret eden,

ardından Avrupa’ya ekonomi eğitim almaya

giden Yuki Umeji’nin yolu yeniden Türkiye’ye

düşmüş. Önce arkadaşıyla küçük bir

şirket kuran Yuki, sonrasında çeşitli kurumlarda

iş geliştirme uzmanı olarak çalışmış ve

ardından İstanbul’un en eski semtlerinden

Çukurcuma’da bir sanat galerisi işletmeye

koyulmuş. Tüm bu yoğun hayatın içerisinde

kendi yaşam felsefesine uygun, basit bir

hayat yaşama tutkusu içerisinde olan Yuji

Umeji’nin yolu, ünlü söğüşçü Muammer

Aksoy Usta’ya denk gelmiş.

“KADIKÖY, HAYALİNİ KURDUĞUM

BİR BÖLGEYDİ”

Yuki’nin sayfalarımıza konuk olmasının sebebi

de olan esas hikâyesi işte tam burada

başlıyor. Babası Japon, annesi ise Asya

Türkü olan Umeji’nin ülkemizin kültürüne

hakimiyeti annesinden geliyor: “Japonya’da

doğdum, büyüdüm, ancak buranın kültürüne

her zaman hâkimdim. Ziyaret ettiğim ilk

günden bu yana kendimi buralara ait hissettim.

Türkiye’de bana hiç kimse ‘Nerelisin,

kimsin?’ demiyor.

Tam 7 yıldır da Kadıköy’de yaşıyorum.

Kadıköy, tam olarak benim istediğim ve

hayalini kurduğum bir bölge. Burada hem

Batılı bir yaşam tarzına sahip olabiliyor hem

de Doğu kültürünü görebiliyorum. Bu yapı

bana çok eklektik geliyor. Bunun yanında

68 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşamın İçinden

deniz var, bizim için önemli bir detay. Deniz

kokusunu almak için sık sık sahile gidiyor,

yunusları izliyoruz. Ayrıca kendi düşüncemde

çok fazla insanla tanışıyor, kolaylıkla yeni

arkadaşlıklar kurabiliyorum. Ortaklaşıyor

ve yardımlaşıyoruz. Böylelikle dükkânım ve

evimin de Kadıköy’de olması gerektiğine

karar kıldım. Evimle işim arasında yürüme

mesafesi var. Bu açıdan da kendimi şanslı

hissediyorum.”

“Kadıköy dışında Beyoğlu’na

bayılıyorum. En sevdiğim semt

Çukurcuma… Hâlâ oryantalizm

dokusu var orada ama burası

yaşamak için daha uygun,

hatta Anadolu yakası için

küçük bir ada diyorum ben.”

ediyorum. İşi öğrenmek için uzun süre hafta

sonları eğitim almaya gittim, çok yardımcı

oldular. Ben bu geleneğin dördüncü kuşağı

olarak sürdürücüsü olmaktan büyük mutluluk

duyuyorum” diyor ve ekliyor:

“Söğüşü ilk tattığımda hiç sevmemiştim,

ancak ikinci ve üçüncü şansı verince işler

değişti. İkinci yiyişimde ‘Eh fena değilmiş’

dedim, üçüncüde ise bayıldım. Çevremdeki

herkes bu işi yapacağımı öğrendiklerinde çok

şaşırdı. Hatta ailem hâlâ bilmiyor. Fast food

bir yer işlettiğimi düşünüyorlar. Gelip gördüklerinde

onlara da sürpriz bir lezzet olacak.”

132 YILLIK BİR GELENEĞİN

DÖRDÜNCÜ KUŞAK TEMSİLCİSİ

Bu işi tam 132 yıllık geçmişi olan Muammer

Aksoy’dan öğrenen ve lezzet ortaklığı

yaptıklarını ifade eden Yuki Umeji; “Ben de

bu işi ustamdan devraldım. Müşterilerimin

yüzde 20’si Muammer Usta’nın Anadolu

yakasında yaşayan müdavimleri... Kendilerinin

tam 132 yıllık tarihi var. Bundan 46 yıl

öncesine kadar Dolapdere tarafında el arabasıyla

gezerek satış yaparlarmış. Şimdilerde

ise Balık Pazarı’nın karşısında tezgâhları

var benim gibi. Ben de Türkiye’ye yaşamaya

başladıktan sonra neredeyse 8 yıl gidip

geldim oraya. Çünkü başka şubeleri yoktu

ve sadece aile üyeleri işletiyorlar. Sadece

ben Anadolu yakasında lezzetlerini temsil

“Bir Japon olarak kelle söğüş

ustası olmam, dışarıdan çok ilginç

görünüyor ama hızlı büyüdüm ve

bu bir şans oldu. Bir yıl içerisinde

ciddi bir yol kat etmeye başladım.

Güzel bir iş modeliniz varsa, çok iyi

işler yapmak mümkün. Ben biraz

risk aldım, ancak sonuçta işlerim

iyi gitmeye başladı. Aile konusunda

da çok şanslıyım. Eşim de bana

destek verdi.”

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 69


Zanaatkâr

Vintage saat ve gözlüklerle Kadıköy’ün 50 yıllık mazisi

Gültekin Zencirci

PINAR BALTACI

Fotoğraflar: BATUHAN KARAMAN

Tam 50 yıldır Kadıköy’de saat ve gözlüklerin

hem satışını hem de tamirini yapan

Gültekin Zencirci, Tarihi Kadıköy Çarşısı’nda

Kurukahveci Mehmet Efendi’nin sırasında

başladığı mesleki yolculuğunu şimdilerde

Fırat Pasajı’nda sürdürüyor. Özellikle vintage

tarzda gözlük ve saatlerin satışını yapan

Gültekin Bey; “Kadıköylüler beni 50 yıl öncesindeki

kıvırcık saçlarımla hatırlıyor. Eski

dükkânımdan ayrılalı 40 yıl oldu ama beni

hâlâ oraya gelip soranlar oluyormuş” diyor.

Dükkânın başköşesinde babası Cafer Zencirci,

kardeşi Aytaç Zencirci ve Gültekin Zencirci’nin

güzel bir anı fotoğrafı bulunuyor.

KULLANILMAMIŞ VINTAGE ÜRÜNLER

Kadıköy’ün eski esnaflarından Gültekin Zencirci’nin

Ardahan’daki köyünden ayrılışıyla

başlayan hikâyesi, tam 50 yıldır Kadıköy’de

sürüyor. Kadıköy’e geldikten sonra önce saat

tamiri yapmaya başlayan Zencirci, hemen

sonrasında kendisine gelen gözlük tamirleriyle

zanaat alanını genişleterek işlerini

büyütmüş ve 1980’li yıllara gelindiğinde Fırat

Pasağı’na taşınmış. Tam 40 yıldır pasajda iki

dükkân birden işleten Gültekin Zencirci, özellikle

vintage ürünlerin satışını yapıyor ve ekliyor:

“Saat ve gözlüklerimizin kullanılmamış

vintage ürünler olduklarını özelikle belirtmek

isterim. Eski günlerden çok fazla müşterimiz

var. Eskiden anneanneleri, dedeleri gelen

Kadıköylü gençler de bizleri tercih ediyorlar.

Çok sayıda oyuncu, sanatçı da dükkânımıza

gelerek özellikle vintage ürünlerden alıyor.

Devrim Yakut, Suna Selen, Okan Karaca,

Nergis Kumbasar gibi oyuncular ise sık sık

gelenlerden. Hatta Suna Selen beni diğer

dükkânımdan, 50 yıl öncesinden tanır. Her

geldiğinde de ‘Kıvırcık oğlum’ der bana.”

“HER SENE BİR MODELİ

MÜŞTERİYE SUNUYORUM”

Zencirci, zanaatinin gelişime dair ise şunları

aktarıyor: “Kadıköy’de eskiden bizim sokağımızda

komple manav dükkânları vardı.

Ardından zanaatkârlar bir bir artmaya başladı.

Esnafların katkılarıyla da bu anlamda

önemli bir yol kat edildi. Ben de saat ve

gözlük tamiratlarıyla başladım. O yıllarda

şemsiye de satıyordum. O günlerden bu

yana isim yapmış oldum burada. Hem karşıdan

hem de şehir dışından müşterilerim var.

Ben bu alanda usta olarak hangi gözlüğün

kaliteli olup olmadığını çok iyi anlıyorum.

Bakar bakmaz gözlüğün ya da saatin ömrünü

aşağı yukarı tahmin ederim. Elime düşen

iyi durumdaki vintage ürünleri toplu olarak

alıyor ve her sene bir modeli müşteriye sunuyorum.

Bunlar da kullanılmamış, müzelik

ürünler diyebiliriz.”

“NEZİH KADIKÖY KENDİNİ KORUYOR”

Saat kullanımında telefonların çıkmasıyla

düşüşler olduğunun da altını çizen Gültekin

Bey, ancak yine de kendi ürünlerinin her

yaşa ve kesime hitap ettiği için sıklıkla tercih

edildiğini ifade ederek, Kadıköy’e dair duygularını

şöyle aktarıyor: “Kadıköy elbette

geçmişe nazaran çok daha kalabalık. Ancak

hâlâ nezih Kadıköy kendini koruyor. Benim

müşterilerim de o nezih Kadıköy’ün insanları

genelde.”

70 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Resim, sinema, tiyatro, fotoğraf,

edebiyat sanata dair her şey…

İSTANBUL’UN

KÜLTÜR & SANAT

DERGİSİ

Sanat ve kültürün yeni heyecanı İSTANBUL SANAT Dergisi’nde

resim, sinema, tiyatro, fotoğraf ve edebiyata dair içeriklere kolayca

ulaşabilir, alanında uzman isimlerin ilk defa yayınlanan köşe yazılarını,

röportajlarını büyük bir keyifle okuyabilirsiniz…

fi

istanbulsanatdergisi

www.istanbulsanatdergisi.com


Life Magazin

Oyuncu Güven Kıraç’tan yeni sergi:

SÖYLEYECEKLERİM VAR

PINAR BALTACI

Oyuncu kimliğiyle tanıdığımız Güven Kıraç,

sanatın bir başka dalı resme olan ilgisini

üretimleriyle taçlandırmaya başladı. Uzun

yıllar koleksiyoner olarak tablolar biriktiren

ve sanat mekânlarını gezen sanatçı, 2012

yılından bu yana resimler yapıyor. En son

39 Kalamış Marina Hotel’de yer alan 39

Galeri’de düzenlediği “Söyleyeceklerim Var”

sergisinin açılışında bir araya geldiğimiz

Kıraç, eserlerinin detaylarını anlatırken

Kadıköy’de bir atölyeyi hayata geçirmek

istediğini de duyurdu.

Güven Kıraç’ın oyunculuk ve koleksiyonerlik

yönlerini biliyorduk, ancak resimleri

birçok kişi için sürpriz oldu. Öncelikle bu

sanat yolculuğunun başladığı yıllara gittik.

Resimlerin dünyasıyla çocukluk yıllarında

tanışmaya başladığını ifade eden sanatçı,

şunları söyledi: “2012 yılından bu yana

resim yapıyorum, ancak hayatım hep resim

atölyelerinde, galerilerde geçti. Ressamların

birçoğu yakın arkadaşımdır. Bu sevdanın

başladığı yıllar çocukluğuma dayanıyor.

Halamın kayınpederi, Mimar Sinan Güzel

Sanatlar Üniversitesi’nin kurucularından

Halil Paşa... Halil Paşa, ülkemizin önemli

mimarlarından ve hatta padişahın Paris’e

sanat okuması için gönderdiği ressam paşalardan

biri. Çocukken halamların yalısına

her gittiğimizde büyük tabloların arasında

kalırdım. Her tarafımız Halil Paşa’nın resimleriyle

doluydu. Sabancı, Koç gibi aileler

yalıya gelip müzeleri, koleksiyonları için bu

resimlerden alırlardı. Sanıyorum resim o

yıllardan bilinçaltıma girdi. Bunun yanında

mimarlık eğitimi aldığım için teknik resim

bilgim de var. Uzak olduğum konular değil.”

“ÇOK RESİM ALIYOR, MÜZELERİ

GEZİYORUM”

Tüm bu çocukluk hafızasının, resim

sanatına ilk olarak koleksiyoner olarak ilgi

duymasını sağladığını belirten Kıraç, resim

yaptığı ilk günü ise şu sözlerle anlattı: “Çok

resim alıyor ve her gittiğim ülkede uzun

uzun müzeleri geziyorum. Bu sebeple de

sanıyorum gözüm biraz terbiye oldu. Bundan

10 yıl önce bir arkadaşımın atölyesindeyken,

onun isteğiyle bir resim yapmaya

başladım. Yine arkadaşımın ‘Bunun üstüne

git mutlaka’ sözleriyle de başlamış oldum.

Çalışmalarım özellikle pandemi sürecinde

de artarak sürdü.” Güven Kıraç, farklı çizgileri

içinde barındıran, çok renkli eserlerine

dair ise; “Resimlerimde portrelerin yanı sıra

figüratif işler de hâkim. Picasso’nun çok

sevdiğim ‘Hayatım boyunca çocukça resim

yapmaya çalıştım’ sözü, benim için kıymetli

bir motto oldu. Herkese de bunu öneriyorum.

Yaptıklarınızın illa çok beğenilmesine

gerek yok. Boyalarla oynayın, çünkü bu

üretim süreci bireyi rehabilite ediyor” dedi.

“SÖYLEYECEKLERİM VAR”

Sanatçı, “Söyleyeceklerim Var” adlı yeni

sergisi için de şunları paylaştı: “Serginin

isminden de anlaşılacağı üzere benim

eserlerimin hepsinde bir dert, bir sıkıntı var.

Resim, benim bir şeyleri anlatmak

için başvurduğum anlatım

aracı. Hatta resim benim

kaçış rampam desem

daha doğru olur. Onun

üstüne basıp atlıyor ve

yukarıda kısa süre nefes

alarak, tekrar hayatın

sıkıntıları içerisine

düşüyorum. Bununla

birlikte üretimlerim

çok anlık ve spontane

ilerliyor. Hiçbir

resmi birkaç güne

yayarak yapmadım.

Bir kerede oturdum

ve bitirdim, sonrasında

bir nokta daha

koymadım. Hepsi bu

şekilde çıktı ortaya. Teknik

açıdan ise akrilik çalışıyorum.

Yağlı boya biraz daha zor,

çünkü kurumasını beklemek

gerekiyor. Ancak yine de yağlı

boya konusunda da tutucu

davranmıyorum. Önümüzdeki

süreçte zeminde yağlı boya

kullanıp, üstüne karışık teknik

kullandığım eserlerim de olabilir.

Zaten renkleri de kendim

üretiyorum.”

“RESİM YAPMAK

ÇOK DAHA GÜZEL”

Oyunculuk bir ekip işiyken,

resim yapmak uzun saatler tek

başınalığı mecbur kılıyor. Güven

Kıraç’ın bu noktada tercihi

resim üretme sürecinden yana

72 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Life Magazin

oluyor. “Resim yapmak çok daha güzel”

diyen oyuncu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Oyunculukta çok büyük bir ekibin parçası

oluyorsunuz ve işin başarılı olması, sizin

dışınızda birçok farklı nedene bağlı. Tüm

dinamiklerin iyi olması gerekiyor ki ortaya

çok iyi bir iş çıkabilsin. Resmin ise bunun

tam tersi olarak sevabı da günahı da sizde.

Tabii bu kısım biraz da resim yapmanın

ürkütücü tarafı. O yazamadı, bu çekemedi

diyebileceğiniz hiç kimse yok. Hem zor

hem de üretirken özgür hissettiriyor resim

yapmak. Eee özgürlük de elde edilmesi zor,

pahalı bir duygudur zaten.”

“OYUNCULUK VE RESİM

BİRBİRİNİ BESLİYOR”

Sanatçıya göre oyunculuk ve ressamlık, aynı

zamanda birbirlerini besleyen de alanlar:

“Sanatla ilgili yaptıklarınız esasında kuantum

halkaları gibi… Nasıl ki bir dereye taş

attığınızda suda halkalar büyüyorsa, benim

yaptığım işler de bu şekilde birbirini etkiliyor.

Oyunculuk, resim bazen yazıyla bazen çok

daha farklı sanat disiplinleriyle kol kola

girebiliyor. Bu bağlamda benim açımdan da

oyunculuk resmi, resim de oyuncuğu aynı

oranda besliyor. Belki de resimlerimde çok

sık portre yani yüz yapmamın sebebi, oyunculuk

mesleğinde çok fazla yüze bürünmemden

kaynaklanıyordur. Çünkü oyunculuk, her

zaman farklı yüzlerle seyircinin karşısına geçmektir.

Yeri geliyor bir din görevlisine hayat

veriyorum, yeri geliyor tam tersi bir karaktere.

Mesleğimdeki bu çeşitlilik, muhtemelen

resimlerime de yansıyor.”

“YELDEĞİRMENİ’NDE

ATÖLYE AÇABİLİRİM”

Güven Kıraç, her ne kadar Avrupa yakasında

ikamet etse de Kadıköy’de bir atölye açma

fikrine sıcak baktığını şöyle dile getirdi:

“Kadıköy’ü her zaman sevdim, çünkü

burada çok güzel ve genç bir ruh olduğunu

düşünüyorum. Kadıköy’ün içindeki gençlik

ve cıvıltı çok hoşuma gidiyor. Bir de biliyorsunuz

burası İstanbul’un sayfiye yeridir.

Kadıköy, Suadiye, Caddebostan… Şimdi

yine o kimliğine kavuşacağını da düşünüyorum.

Buralar bana hâlâ yazlık gibi, çok

daha yaşanılır yerler gibi geliyor. Çok yakın

sanatçı arkadaşlarım da yavaş yavaş bu

yakaya yerleşmeye başladı. Ben de özellikle

Yeldeğirmeni taraflarında bir mekân bulursam,

bu taraflara gelerek atölye açmayı

düşünüyorum.”

YENİ PROJELER YOLDA

Usta oyuncudan son olarak önümüzdeki

dönem projelerini dinledik: “Henüz proje

aşamasında olan işlerim var. Dijitale bazı

projeler olacak. Gezi programımız devam

ediyor. Bir aksilik olmazsa haziran ayında

Güney Amerika’ya gideceğiz. Resim konusuna

gelirsek, 2022’deki son sergim olur bu

diye düşünüyorum. 2023’den önce yeni bir

sergim olmayacak. Çok sık sergi yapmak da

istemiyorum. DasDas’ta oynadığım ‘Vahşet

Tanrısı’ oyunum devam ediyor. Yeni oyunlar

da olacak. Hem yapımcı hem de oyuncu

olarak içerisinde yer alacağım tiyatro oyunu

projelerim var.”

39 Galeri’deki sergisinin açılışına Güven Kıraç’ın oyuncu arkadaşı Erkan Can ve

39 Galeri Kurucusu Münteha Adalı da katıldı.

Güven Kıraç, Kadıköy sakinlerine

şöyle seslendi: “Kadıköy’de kalsınlar,

bizim tarafa geçmesinler. Buranın

tadını çıkarsınlar. Bir şeye karşıdan

bakarsan her zaman hoşuna gider,

ancak yıllar önce şöyle bir şey

yazmıştım; ‘Şu karşıdaki ışıklar sende

olsa yanmazlar. Sana öyle gelir ama

bir tek ışık bunun böyle olmadığını

bilir.’ Çünkü hep bir şeylere imreniyoruz,

fakat aslında belki oradan bakan

da bize imreniyordur.”

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 73


Life Magazin

Müzisyen İsmail Özkan:

Kadıköy, sinerjisi ve canlılığı ile

huzurun resmini çiziyor

“Kadıköy, kültür-sanatın başkenti olmuş durumda

adeta. Sanatın her dalında sanatçılarla sanatseverleri

bir araya getirerek, sanata büyük hizmetler sunuyor.

Ben de elimden geldiğince bu etkinlikleri takip edip

katılmaya çalışıyorum, zira sanatın kalbi

Kadıköy’de atıyor.”

HANDE BALCAN

İsmail Özkan, musikinin bir okyanus olduğunu ve insanın

bir kez içine dalarak, tüm güzelliklerini görüp hissettiğini

söylüyor. “Sanatta en önemli hikâye cesaret” diyen ve her

fırsatta Türk musikisine olan aşkını, sanata bağlılığını dile

getiren Özkan ile hayatını, sanatını, hayallerini ve şimdilerde

çıkmaya hazırlanan “Eyvallah” adlı parçasını konuştuk.

Öncelikle nasılsınız? Pandemi süreci

müzik sektörünü nasıl etkiledi?

Tüm dünyayı etkisi altına alan bu salgın sebebiyle izahı

olmayan üzüntüler yaşadığımız aşikâr. Çok kayıplar

verdik; sevdiklerimizi, yakınlarımızı kaybettik. En çok

etkilenen alanlardan biri de kültür-sanat oldu. Evlerde

kaldığımız o süreçte, insanın kendisiyle olan mücadelesine

de tanık olduk. Ancak müziğin şifalandırıcı gücüne

inanan biri olarak diyebilirim ki bu sektör de aldığı

yaraları teker teker saracaktır. Dilerim bir daha böyle

büyük bir salgınla karşılaşmaz, tüm insanlık olarak rahat

bir nefes alabiliriz.

1977 yılında Balıkesir’de hayata gözlerinizi açtınız.

Küçük bir şehirde doğup, İstanbul’a uzanan

yolculuğunuzda iki farklı coğrafyanın size öğrettiği en

büyük tecrübe ne oldu?

Evet, Kuvâ-yi Milliye şehri olan Balıkesir’de doğdum ve

74 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Life Magazin

büyüdüm. Ta ki üniversite yıllarıma dek...

Akabinde ise İzmir ve İstanbul geldi. Aslına

bakarsanız iki farklı coğrafyadan ziyade,

şu zamana kadar şiarım güzel düşünmek

oldu. Zira her gün güzel geçmeyebilir, ancak

günün içinde muhakkak bir güzellik vardır.

TRT Müzik yolculuğunuz nasıl başladı?

İzmir’de bir yandan okurken, bir yandan

da kendimi geliştirebilmek adına çalışmaya

başladım. Yapımcılığa ve televizyonculuğa

da o dönem merak sardım. Birçok yerel

kanalda televizyon programları yaptım.

Musikiye gönül vermiş biri olarak en büyük

amaçlarımdan biri de ülkemizin en nadide

kurumlarından biri olan TRT kadrosunda

yer alabilmekti. Takdir edersiniz ki TRT,

nice sanatçılar yetiştirmiş bir okul. Mevlam

nasip etti ve TRT İstanbul Radyosu’nda ses

sanatçısı ve yapımcı olarak görev alabildim.

Yıllardır “Stüdyo 1 Radyo Günleri”,

“Ege Akşamları”, “Alaturka Geceler” ve

“Alaturka Akşamlar” gibi müzik programları

ile ülkemizin müzik kanalı TRT Müzik’te,

pek çok farklı şehirde bu programlar vesilesiyle

konserler verip, icra ettiğimiz sanatı

daha geniş kitlelere yaymak istedik. Bunda

da başarılı olduğumuzu düşünüyoruz.

Şimdilerde ise yine TRT Müzik ekranlarında

“Radyo Günleri” programında kıymetli

arkadaşım Mine Geçili ile izleyicilerimizin

karşısındayız.

Müzik ile ilgilenen gençlere neler

söylemek istersiniz? Türkiye’de

müziğin geleceği hakkındaki

düşünceleriniz nelerdir? Bu sektörün

en büyük sıkıntısı nedir?

Cesaret, en önemli hikâye sanatta... O

yüzden cesur ve donanımlı olmaları gerekir.

Bu yolda unutulmak da var zira. Bunu göze

almalı ve çok çalışmalılar... Çünkü bilgi ve

birikim, başarıyı da er geç beraberinde getirir.

Çok okusunlar, çok araştırsınlar. Musiki

bir okyanus ve insan bir kez içine daldı mı

tüm güzelliklerini görüp hissedebiliyor. Zaman

zaman Türk musikisi, popüler kültüre

yenik düşse de kendi müziğimizin modası

hiç geçmiyor. Neredeyse bir asırlık bir

maziden bahsediyoruz. O yüzden ne olursa

bu yola gönül veren genç kardeşlerimiz de

kendilerini en iyi şekilde yetiştirip, yollarına

devam etsinler. Yaşasın sanat, yaşasın Türk

musikisi!

Şu an olmak istediğiniz yerde misiniz?

Hayallerinize ne kadar yaklaştınız?

Bulunduğum yer, hayal ettiğim yerden çok

daha güzel. Zira benim ilk hedefim TRT’ye

girebilmekti. Takdir edersiniz ki TRT bir okul

ve bu kurumda yer almak, birçok insanın en

büyük hayali. Şükürler olsun ki ben şu an

TRT İstanbul Radyosu’nda yapımcı ve ses

sanatçısı olarak hizmetimi sürdürüyorum.

Sevenlerinizi bekleyen yeni bir

çalışmanız var mı?

Beni çok yakın tanıyan dostlarım, Müslüm

Gürses hayranı olduğumu bilirler. 2016

yılında bestesi Selami Şahin’e, güftesi

Ahmet Selçuk İlkan’a ait, Müslüm Gürses’in

yorumladığı “Satılacak Adam Mıydım”

şarkısını yeni bir düzenleme ile hayata

geçirmiştik. Şimdi ise yaza merhaba

diyeceğimiz bir çalışmam ile buradan sevenlerime

müjdemi vereyim. 90’lı yıllarda

Müslüm Gürses’in seslendirdiği “Eyvallah”

adlı eseri tekrar düzenleyerek, tüm

müziksever dostlarım ile buluşturacağız.

Herkesin dilinde pelesenk olacağına, yeni

bir çığır açacağına inanıyorum. “Eyvallah”

çok yakında sizlerle…

İstanbul ve müzik denildiğinde

sokaklarda yankılanan şarkılar gelir

akla. Ve bunun en başını da tartışmasız

Kadıköy çeker. Siz “Kadıköy ve müzik”

birleşimini nasıl değerlendirirsiniz?

Uyum içinde olan her şey güzeldir; çünkü

güzellik, uyum içindeki her şeyi bütünleştirmeye

çalışır. Kadıköy ve müzik de bu

uyumun bir birleşimi aslında. Müzik, kelimelerle

anlatılamayan duygu ve düşüncelerin

seslerle anlatılma sanatıysa; Kadıköy ve

müzik, bu sanatın en görkemli, samimi

hâlini yansıtıyor bence.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 75


Life Magazin

Ruhsar Gültekin:

Kadıköy’de kuş ve balıkçı sesleri

içinde eğitim aldık

PINAR BALTACI

Fotoğraflar: ECE OĞULTÜRK

Ortak kültürel hafızamızda yer etmiş geçmiş dönem yapımların

sevilen ismi Ruhsar Gültekin, eylül ayında vizyona

girecek yeni sinema filmi Yalancı Şahit’in heyecanını yaşıyor.

Önümüzdeki dönem çalışmalarını konuşurken geçmiş

anıları da tazelediğimiz söyleşimizde Gültekin, Kadıköy

Haldun Taner Sahnesi’nde geçen konservatuvar yıllarını

“Kuş ve balıkçı sesleri içinde eğitim aldık” sözleriyle anlattı.

Merhabalar Ruhsar Hanım, öncelikle bugünlerde

neler yapıyorsunuz? Günleriniz nasıl geçiyor?

Spor, sudoku, kelime bulmaca, yüzme yani hobilerim

olmadan ben var olamam. Bunların yanında tanıtım ve

reklam dublajları yapıyorum.

Yeni sinema filminiz, eylül sezonuyla birlikte vizyonda

olacak. Sizden dinleyebilir miyiz filmin hikâyesini?

“Yalancı Şahit” filminin şahane oyuncu kadrosu, kamera

arkası, yapımcı ve yönetmeniyle keyif dolu geçen süreci

sonrası hemen ardından ikinci filmim “Burçlar”ı çektim.

12 burç kadını da yakın arkadaşlarım olduğu için çok keyifli

bir çekim oldu. Yapımcımız Ebru Erten, yönetmenimiz

Devrim Yalçın, kameramanlar, kamera arkası, diğer şahane

oyuncu arkadaşlar ve biz şahane burç kadınları, başarılı bir

iş çıkardığımıza inanıyorum. Filmin adından da anlaşılacağı

üzere burçların karakter üzerindeki etkisi konu ediliyor.

Aşk hikâyesi diyelim, fazla anlatmayayım ki sinemalarda

keyifle izlensin.

76 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Life Magazin

Tam bu noktada sinema sektörünün

bugün geldiği noktayı sormak istiyorum.

Pandemi süreci artık sinemayı

evlerimize getiren platformları

güçlendirdi biliyorsunuz. Sizin

yorumunuz nedir bu konuda?

Filmleri sinemada izlemeliyiz, yerleri orası.

Sinema ayrı bir zevk... Dev ekran ve ses düzeni,

filmin kalitesini etkilediği gibi seyirciyi

de içine alır. Ayrıca sinemaya gitmek bir

eğlencedir. Sinemalarımızı yaşatmalıyız.

Filmler sinemada izlenmeli, nokta.

Okuyucularımızın çok iyi hatırlayacağı

“Kuruntu Ailesi”, “Yasemince”, “Aslı ile

Kerem” gibi geçmiş dizilerdeki önemli

rollerde gördük sizi. O yılların samimi

yapımlarına bugünden hangi duygularla

bakarsınız?

“Kuruntu Ailesi”, televizyon sektöründe ilklerden...

Set konforunu, teknolojiyi mukayese

edemeyiz elbette. Kuruntu Ailesi ilk sitcom;

tek fark plato çekimi değil, gerçek mekânlarda

çekim yapılması. Adile Naşit annemle

bizim evimiz ve diğer mekânlarda yaşayan

mekânlardı. “Kerem ile Aslı”, “Sen Harikasın”,

“Perfinya”, “Bu Sayılmaz” plato işleriydi.

“Yasemince” de yaşayan mekânlarda çekildi.

Adile Naşit, Gazanfer Özcan, Gönül Ülkü gibi

ustalarla oynamak, muazzam bir tecrübe

oldu benim için. Konservatuvarda okurken

başlamıştım Kurutu Ailesi dizisine, böylece

işin mutfağını da tatmış oldum. Uzun yıllar

devam etti dizi. Benim için ikinci konservatuvar,

yani ben iki okul bitirmiş gibi oldum.

Yasemince’de canım dostum Yasemin ve İlyas’la

oynamak, üstelik okul arkadaşlarım

olduğu için çok çok keyifliydi. Yasemin de

İlyas da karşılarındaki oyuncuyu coştururlar.

Ayrıca ekipteki diğer oyuncular da

arkadaşlarımız olduğu için başarılı, keyif

dolu bölümler çektik. Kerem İle Aslı’da

Ozan Güven’in annesini oynadım. Aslında

annesi olacak yaşta değildim. Rolü o kadar

sevdim ki tam bir “Leopar Perihan” oldum

ve oyuncu seçimlerinde rolü ben aldım.

Diğer arkadaşlarım da başarılı isimlerdi.

O ekip de şahaneydi, o diziden pırıl pırıl

yetenekli gençler çıktı. Enerjisi yüksek bir

işti. Doğru ekiplerle olmanın keyfini yaşıyorum.

Hâlâ o diziler unutulamıyor.

İşte en büyük alkış bu.

Sinema filminin dışında

yeni projeler olacak mı?

Görüşmeler oluyor tabii. Menajerim,

dostum Tümay Özokur ile sürekli temas

hâlindeyiz. Umarım kısa sürede güzel bir

projeyle ekranlarda olurum.

Son olarak Kadıköy’ü sormak

istiyorum. İllaki her İstanbullunun

yolunun düştüğü Kadıköy’de

sizin nasıl anılarınız var?

Anadolu yakasında oturuyorum zaten.

Suadiyeliyim, yani Bağdat Caddesi’nde

geçti gençliğim. Konservatuvarımız da Kadıköy’deydi,

Haldun Taner Sahnesi... Kuş

sesleri, balıkçı sesleri içinde eğitim yaptık.

Artık Ömerli’de yaşıyorum. Yine kopmadım

tabii Anadolu yakasından. Kadıköy denince

Moda, Fenerbahçe, Kalamış, Suadiye,

Erenköy akla gelir. Bu semtler, İstanbul’un

eski kıymetli semtleridir. Bağdat Caddesi’nin

havası da bir başkadır. Kadıköylü

olmak ayrıcalıktır. Denizi görerek yaşamak

ayrı bir huzur… Sahilde yürüyüş yapmak,

spor etkinliklerine katılmak, bisiklete binmek,

şehir içindeyken bile şehir dışında

olmak gibi özgürsünüz.

Çekmeköy’e bağlı Ömerli’de oturmamın

sebebi de alıştığım yeşilin daha fazlasını

istememdendi. Çünkü Kadıköylüler, özellikle

benim kuşak, yeşili fazlasıyla yaşadı.

Artık o da kalmamaya başladı maalesef.

Bağdat Caddesi, ayrıca uzunluğuyla da

birinci sırada bir caddedir Avrupa’da.

Kadıköy’ün içi ise başka bir dünya... Barlar,

tiyatrolar, restoranlar, cafeler, alışveriş

yerleri… İyi ki Kadıköylüyüm.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 77


Life Magazin

Müzisyen Hande Ateş’ten

müziğin tüm renkleri

PINAR BALTACI

Müjdat Gezen Konservatuar mezunu

Kadıköylü müzisyen Hande Ateş, profesyonel

olarak sürdürdüğü müzik serüvenini

dergimize anlattı. “Müziğin mutfağının

stüdyo olduğunu düşünüyorum” diyen Ateş,

Kadıköy’de artan kültür-sanat faaliyetlerini

de değerlendirdi.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Müzik

hayatınız nasıl başladı?

Hani derler ya “Müziğe olan tutkum çocukluk

yıllarında başladı” diye; işte aynen benim

için de öyle oldu. Dedemin ve babamın

profesyonel derecedeki müzik bilgisi, iyi derecede

enstrüman çalabilmeleri, ailemizin

içinde her daim müziğin yer alması benim

ilham kaynağımmış. Daha 3 yaşındayken

evde çalınan plaklara elimde mikrofonla yarım

yamalak eşlik etmeye çalışmam, bunun

en güzel örneği olsa gerek.

İstanbul Kadıköylü olmama rağmen

babamın görevi nedeniyle çok fazla ülke ve

şehirlere taşınma durumumuz oldu. Eğitim

hayatım Ankara, İtalya, İngiltere, İzmir gibi

bambaşka şehir ve ülkelerde geçti. Farklı

çevrelerden ve kültürlerden insanların

içinde büyümem, müzikal yelpazemi ciddi

anlamda geliştirdi. Bununla beraber okullardaki

sanatsal aktivitelerde rol almam ve

Montessori gibi önemli bir öğrenim sistemi

içinde yetişmem, konservatuar için bana

bir zemin hazırladı. İstanbul’a taşınmamızın

hemen ardından Müjdat Gezen Konservatuarı

sınavlarına girmeye karar verdim ve 4

sene sonra Hafif Batı Müziği Bölümü’nden

mezun oldum.

Orkestralar, stüdyo çalışmaları, söz yazarlığı,

bestecilik derken okul döneminden sonra

20 sene geçmiş bugüne kadar. Bunların

içerisinde Chill-Out Festivali, Kral TV ve Ülker’in

sponsorluğunda gerçekleşen müzikal

bir yarışmadaki birinciliğim ve ardından

Türkiye Müzik Ödülleri’ndeki performansım,

17 üniversite gezdiğimiz Mirkelam turnesi

ve daha değinmedim birçok şey... Müziğin

mutfağının stüdyo olduğunu düşünüyorum,

sahne ise elinizdeki yemeğin lezzet sunumunun

gücü... Şu an ekibimle birlikte sahne

performanslarım yoğunlukta ve gerek jingle

seslendirmeler gerekse eğitmenlik olarak

da müziğin her renginde olmaya devam

ediyorum.

Hande Ateş nasıl anlatır müziğini?

Parçalarınızı detaylandırır mısınız?

Bugüne kadar yayınlanmış, müzisyen

arkadaşlarımla çalışmalarını yaptığım

chill-out tarzlarında “In The Mood”, “Streets

of Taxim”, “Bosphorus”, “End of Time”, “For

My Lover”; progressive house tarzında “Big

Blue Skies”; Türkçelerde hareketli-slow,

alternatif pop olarak nitelendirebileceğimiz

“Yaşa Beni”, “Küp Şeker”, “Siyah Botlarım”,

“Günlerden Sen” ve son olarak da “Her

Kasımda” adlı single çalışmalarım var.

İstanbul Kitapçısı Caz Konserleri’nde

sahne aldığınızı biliyorum. Nasıl bir

atmosferdi?

Samimiydi, çok güzel geri dönüşler aldım.

En önemlisi, caz müziğini gerçekten seven

ve iyi dinleyici kitlesine sahip insanlarla

karşılaşma şansım oldu. Bu sene de inşallah

tüm müzikseverlerle bu tarz güzel organizasyonlarda

karşılaşacağız.

Kadıköylü bir sanatçı olarak semtimizde

artan kültür-sanat faaliyetlerini nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Her şehir, sanata verdiği değer kadar

parlaktır bence. Kültür-tarih şehri İstanbul,

bunun en ana örneği ve Kadıköy ise en

anlamlı yerinde. İnsanlar aslında sanatı

önemsiyorlar ama onlara imkân yarattığınız

sürece. Herkesin katılabileceği imkânlar

sunarak, halka açık konserlerden, sergilerden

daha ciddi farkındalıklar yaratabilirsiniz.

Bence Kadıköy, bunu yapma çabası

içerisinde. Pandeminin ilk dönemlerinde

bu durum fiilen gerçekleştirilemiyordu ve

solgun bir renkteydi her şey. Her ne kadar

sosyal platformlarda birbirinden çeşitli ve

yaratıcı sanatsal etkinliklere ücretsiz katılma

şansınız olsa da Kadıköy yalnızdı. Bu süreç

tamamıyla bittikten sonra bence her şey

olumlu anlamda iki katına çıkacak. Hepimizin

gönlünden geçen o...

78 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


SEÇKİN

KİTABEVLERİNDE

Kadıköy’ün

yakın tarihini

merak ediyor musunuz?

Arif Atılgan; Küçükyalı’dan Moda’ya, Üsküdar’dan Haydarpaşa’ya,

Kadıköy’ün 1800’lü yıllardan günümüze uzanan

öyküsünü yazdı...

İsteme Adresi:

www.kiletisimyayinlari.com adresinden ÜCRETSİZ KARGO ile adresinize gelmesini isteyebilirsiniz.

Kuşdili Caddesi Misk-i Amber Sokak No: 44 Kat: 2 Daire: 6 Kadıköy - İstanbul

Tel: 0216 550 11 17 - 0532 266 82 43


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Smile Hair Clinic’e

ödül yağmuru

Dr. Gökay Bilgin, Hazal Bilgin, Emel Erdoğan,

Dr. Mehmet Erdoğan, Gülşah Sadık, Erhan Erdem.

Geride bıraktığımız aylardaki sayılarımızda Türkiye’nin

sağlık turizmi konusunda çok büyük mesafeler kat ettiğini,

saç ekiminde dünyada bir numaraya yerleştiğini yazmıştık.

Bu konuda uzmanlarla röportajlar yapmış, ayrıntılarını

yayınlarımız arasında yer alan Kadıköy Life Dergisi ve

TOURMAG Turizm Dergisi sayfalarında paylaşmıştık. Hatta

Kadıköy Life Dergimizin Ocak & Şubat 2022 sayısında Smile

Hair Clinic yöneticileriyle bir söyleşi gerçekleştirmiş ve Türkiye’ye

her geçen gün ilginin daha da arttığını, ülkemizin

bu konuda en iyiler konumunda olduğunu onlar aracılığıyla

da teyit etmiştik.

Dr. Mehmet Erdoğan & Emel Erdoğan; Hazal Bilgin & Dr.Gökay Bilgin...

ARKA ARKAYA ÖDÜL HABERLERİ

Yaz sezonunun başlamasıyla birlikte

hareketlenen sosyal yaşam, etkinliklerle

de ön plana çıkmaya başlayınca haberler

de yoğunlaştı. Saç ekimi konusunda

hayli iddialı markalarımız arasında ilk

sıralarda yer alan Smile Hair Clinic’e iki

ödül birden geldi.

Dr. Mehmet Erdoğan, Emel Erdoğan, Erhan Erdem,

Gülşah Sadık, Hazal Bilgin, Dr. Gökay Bilgin.

80 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Dr. Mehmet Erdoğan ve

Dr. Gökay Bilgin...

Dr. Mehmet Erdoğan,

Prof. Dr. Sedefhan Oğuz,

Dr. Gökay Bilgin...

YILIN EN KALİTELİ SAÇ EKİM MERKEZİ

Köklü cemiyet ve magazin yayınlarından Quality of

Magazine Dergisi’nin organize ettiği 13. Yıl Quality Ödül

Töreni’nde, “En Quality Saç Ekim Merkezi” olarak Smile

Hair Clinic seçildi.

TÜRKİYE’NİN YILDIZLARI ‘KLASS ÖDÜLLERİ’

Bu yıl 18. yılını kutlayan; iş, sanat ve sosyal yaşam dünyasının

nabzını tutan Klass Magazin Dergisi ise 18. yılını

“Klass Ödülleri Gala Seremonisi” ile taçlandırdı. 50 farklı

kategoride sektörlerinin en başarılı isimlerinin ödüllendirildiği

gece, 16 Mayıs’ta Swissotel The Bosphorus Istanbul’da

gerçekleşti. Smile Hair Clinic, bu gecede “Yılın Saç Ekim

Merkezi” ödülüne layık görülen ilk Türk markası oldu.

“KLİNİĞİMİZ İÇİN BÜYÜK GURUR KAYNAĞI”

“En Quality” ödüller arasında “Yılın Saç Ekim Merkezi” ödülünü alan Smile Hair

Clinic’in kurucu ortaklarından Dr. Gökay Bilgin; “Ülkemiz medikal turizmde çok

önemli bir yere sahip. Dünyanın dört bir yanından hastalar, tedavi görmek için

Türkiye’ye geliyor. Bu bağlamda bizi yetiştiren hocalarımıza teşekkür etmek

istiyorum” diyerek, sözü Dr. Mehmet Erdoğan’a verdi. Dr. Mehmet Erdoğan ise;

“Özellikle aynı üniversitede rektör yardımcım ve dekan olan Sayın Prof. Dr.

Sedefhan Oğuz hocamın elinden bu ödülü almak, benim için çok büyük bir

onur. Bizi bu ödüle layık gördüğü için başta Salih Keçeci olmak üzere Quality of

Magazine ailesine teşekkür ederiz” dedi.

Türkiye’nin en iyi

marka ve isimlerinin

ödülleri, Swissotel The

Bosphorus Istanbul’da

gerçekleşen bir

gecede verildi. İş,

sanat ve sosyal yaşam

dünyasının bir araya

geldiği ödül töreninin

sunuculuğunu Burcu

Esmersoy yaptı.

Smile Hair Clinic Kurucu ve Ortakları Dr. Mehmet Erdoğan ve

Dr. Gökay Bilgin, ödülü Prof. Dr. Sedefhan Oğuz’un ellerinden

aldı. Sunuculuğunu Melike Öcalan ve Gökay Kalaycıoğlu’nun

yaptığı ödül töreninde sanat, medya, spor ve iş dünyası

kategorilerinde toplamda 40 ödül sahiplerini buldu.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 81


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Ege Cansen, Türker Ertürk ve Merdan Yanardağ’a

Rotary Meslekte Üstün Hizmet Ödülü

Rotary Türkiye Kulüpleri tarafından geleneksel olarak

verilen “Meslekte Üstün Hizmet Ödülleri” sahiplerini

buldu. Bostancı Rotary Kulübü’nün ödüle layık gördüğü

Ege Cansen, Türker Ertürk ve Merdan Yanardağ’a ödülleri,

geçtiğimiz akşam Moda Deniz Kulübü’nde düzenlenen bir

törenle takdim edildi.

“46 Arap-İslam ülkesinde 10 yılda alınan patent sayısı sadece

360, bu rakam Güney Kore’de 17 bin. Arjantin’de yayımlanan

makele sayısı, 46 Arap-İslam ülkesinde yayımlanan

akademik makale sayısından çok daha fazla. Böyle olunca

bir sorun var ve bu soruna kimse değinmiyor, değinmek

istemiyor, görmezden geliyor.”

Bostancı Rotary Kulübü Başkanı Filiz Demir’in açılış konuşmasıyla

başlayan ve yaklaşık 60 davetlinin katıldığı ödül

töreninde, ilk önce ödüllerin nasıl belirlendiği açıklandı.

Ödüle layık görülen isimlerin özgeçmişlerinin Dr. Cemal

Demir tarafından okunmasından sonra ise ödüllerin verilmesine

geçildi.

“DAHA KÖTÜ GÜNLER DE YAŞADIK”

Ekonomist Ege Cansen, törende yaptığı konuşmada “Şuw

sıralar içinde bulunduğumuz durum, alışık olmadığımız bir

durum değil. Bundan daha kötü günler de yaşadık” derken,

bir anlamda bundan kötüsü olamaz vurgusu yaptı. Emekli

Amiral Türker Ertürk ise, “Ülke olarak her geçen gün daha

kötüye gidiyoruz ve düzelebilme yeteneğimizi kaybediyoruz.

Yeni iktidarın işinin de hayli zor olacağını şimdiden

kabul etmeliyiz” diye konuştu. Gazeteci Merdan Yanardağ

da şunları ifade etti:

Emekli Amiral Türker Ertürk, Bostancı Rotary Kulübü Başkanı Filiz

Demir, Gazeteci Merdan Yanardağ ve Ekonomist Ege Cansen.

Bostancı Rotary Kulübü’nün “Meslekte Üstün Hizmet Ödülleri” ödül töreni

gecesine, Kadıköy Life Dergisi olarak biz de katıldık. Masamızda ise yeni

üye Orhan İspekter ve ailesi ile ünlü gayrimenkul danışmanı Aynur Dinçel

vardı. Orhan İspekter, Nilay İspekter, Simay İspekter, Nigar İspekter, Aynur

Dinçel, Canan ve Kadir Toprakkaya.

ORHAN İSPEKTER YENİ ÜYE

Gecede yaşanan bir başka sevindirici haber, eski Rotaryen Orhan

İspekter’in yeniden Rotaryen olması oldu. Pendik Rotary Kulübü’nün

kurucu üyeleri arasında yer alan İspekter, işlerinin yoğunluğu nedeniyle

uzun bir süre ara vermiş olduğu Rotaryenliğe bu defa Bostancı

Rotary Kulübü’nde başladı. Orhan İspekter’in rozeti, Bostancı Rotary

Kulübü Başkan Filiz Demir tarafından takıldı.

82 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Nostaljik Esintiler Müzik Topluluğu,

bir konsere daha imza attı

Türk pop müziğinin efsane isimlerinden

İskender Doğan, şimdilerde müzik hayatını

sanatçı yetiştirmek, sanata ve müziğe gönül

verenlerin hayatlarında iz bırakmak misyonu

ile sürdürüyor. Onun Kadıköy’e kazandırdığı

gruplardan biri de Nostaljik Esintiler

Müzik Topluluğu…

2017 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren

topluluk, oluşturduğu koro ve düzenlediği

konserler ile izleyenlere harika müzik

ziyafetleri veriyor. Bu konserlerden biri

de geçtiğimiz haftalarda Kozyatağı Kültür

Merkezi’nde gerçekleşti. Konsere koro şefi,

solist, müzisyen, teknik uzman olarak pek

çok isim destek verdi.

Nostaljik Esintiler Müzik Topluluğu Başkanı

Erdal Cevizci, yayınladığı mesajda Kozyatağı

Kültür Merkezi Konser Salonu’nun tahsisi

için Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara

Odabaşı’na ve bağlı bulundukları Müzik Gönüllüleri

Yönetim Kurulu’na teşekkürlerini

iletti. Birbirinden güzel şarkıların seslendirildiği

gecede, grup üyelerinin harika

performansları göz doldurdu.

EN BÜYÜK TEŞEKKÜR SEYİRCİLERE

Konserin sonunda başta koro şefleri

Hüsnü Çarkman, Özlem Aydın, Oktay Çetin,

Tayla Koray, Arzu Kırali olmak üzere; Ekrem

Kankılıç, Tarık Özkut, Özlem Büyükburç,

Adnan Türkeş, Yasemin Sindelışık, Mustafa

Kemal Kalkan, Abdurrahman Tokgöz, Ülker

Tokgöz’e de teşekkürlerini ileten Erdal Cevizci;

“En büyük teşekkürümüz salonumuzu

dolduran, enerjimizin hep yüksek kalmasını

sağlayan seyircilerimize... Katılımlarından,

desteklerinden dolayı her birine ayrı ayrı

teşekkür ediyoruz” dedi.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 83


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Costa Venezia’ya konuk olduk

Seyahat edenlerin “Denizlerin Prensesi”, İtalyanların ise

“Yüzen Venedik” olarak adlandırdıkları “Costa Venezia” gemisi,

pandemi nedeniyle uzunca bir süre ara verilen cruise

seferlerine İstanbul’dan başladı. Kadıköy Life Dergisi olarak

gemide verilen konaklamalı davete biz de katıldık ve harika

iki gün geçirdik. Yaşadıklarımız ve gördüklerimiz, “Kesinlikle

cruise deneyimi yaşanmalı” dedirtti.

Gemide verilen öğle yemeğinde bizimle birlikte masamızda

Show TV, Turizm Haberleri, Denizlerin Sesi ve Türkiye

Turizm’den Özkan Altıntaş da vardı.

Costa Venezia gemisinde verilen davete, basın mensupları ile birlikte acente

temsilcilerinden oluşan yaklaşık 800 davetli katıldı. Bu isimler arasında

gemiye en fazla cruise yolcusu sağlayan Jolly Tur yöneticilerinden Mete

Vardar ve Mert Vardar da vardı. ACE of MICE kurucusu Volkan & Pınar Ataman

çifti de onları yalnız bırakmayan ikili olarak objektiflerimiz yansırken,

crusie sektörünün deneyimli yöneticilerinden Özgü Alnıtemiz de onlara

eşlik eden isim oldu.

84 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

İyi ki doğmuşuz

Nisan ve mayıs aylarının en

çok sevdiğimiz aylar olduğunu

hep dile getiriyoruz. Bunun ana

nedenlerinin başında, aydınlık

günlerin altında doğanın yemyeşil

elbisesini giymesi geliyor. Belki

tesadüf, Kadıköy Life Dergisi’nin

ve ona hayat veren Canan &

Kadir Toprakkaya’nın da doğum

günlerinin bu aylarda olması,

bu sevgimizi en yüksek düzeye

ulaştırıyor ve “İyi ki doğmuşuz”

dedirtiyor. İyi ki doğmuşuz!

YENİDÜNYA AİLESİ’NE NİCE YILLAR

Ünlü hukukçularımızdan Caner Yenidünya, yeni yaşını

üzerine titrediği ailesiyle birlikte karşıladı. Kadıköy Life Ailesi

olarak, Yenidünya Ailesi’ne başta sağlık olmak üzere huzur ve

mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz.

YILLAR GÜRAY BAYDERE İÇİN DE GEÇİYOR

Kadıköylü dostlarımızdan Güray Baydere, 30 ile 40 yaş arasındaki

zamanı durdurmayı başaran isimler arasında kalmıştı.

Bunu fark eden İlhami Ahmet Örnekal İlkokulu yıllarından

arkadaşları, ona Büyük Kulüp’te bir doğum günü partisi

düzenleyerek, “Artık 50’li yaşlardayız” dediler. Kendisine nice

yıllar diliyoruz…

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 85


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

HEMA Mücevherat, Bağdat Caddesi’nde!

Kuyumculuk sektörünün 40 yıllık markası, Cengiz Ailesi’nin

sahibi olduğu Kavkaz Kuyumculuk bünyesinde yer alan

HEMA Mücevherat, Bağdat Caddesi mağazasını açtı. Caddenin

Çatalçeşme bölümünde hizmete giren mağazada

altın, pırlanta ve elmas işlemeli mücevherler satılacak.

Cengiz Ailesi’nin Göztepe Mahallesi Tütüncü Mehmet

Efendi Caddesi üzerinde üç mağazası bulunuyor. Bağdat

Caddesi mağazası ile ilgili bir açıklama yapan Caner

Cengiz; “Göztepe’deki mağazalarımızdan alışveriş yapan

müşterilerimizin büyük çoğunluğu, Bağdat Caddesi ve yakın

çevresinden geliyor. Bizlerden alışveriş yaptıkları sırada

Bağdat Caddesi’nde mağaza açmamız konusunda adeta

baskı yaptılar. Biz de kira ile mağaza tutup bunu ürün maliyetlerine

eklemek yerine, kendi mülkümüz olan mağazada

hizmet vermeyi kararlaştırdık” dedi.

HEMA Mücevherat Bağdat Caddesi Mağazası’nın açılışında Cengiz Ailesi’nin

fertleri, mağaza önünde hatıra fotoğrafı çektirdiler. Enes Cengiz, Muhammed

Ali Cengiz, Selçuk Cengiz, Cemalettin Cengiz, Caner Cengiz ve Şener Cengiz.

Gülderen Gülay, Saadet Katmer,Aysel Uslu,

Emel Perk Afacan, Meriç Cengiz ve Saynur

Cengiz.

Açılışta Cengiz Ailesi’nin HEMA markasına

isimlerinin baş harflerini veren, aynı zamanda

gelecekte bayrağı devralması beklenen

üçüncü kuşak üyeleri de vardı. İşte, Şener &

Zehra Cengiz çiftinin kucaklarında onlardan

ikisi, Ayşe Şüra Cengiz ve Hamza Cengiz.

Bu haberin bu dergi sayfalarında yer almasının elbette iki önemli nedeni

var. Bunlardan biri, yakın dostumuz olan Suadiye Mahallemizin efsane

muhtarı Emel Perk Afacan’ın Cengiz Ailesi’nin bir parçası olması… İkinci

nedeni ise Canan Toprakkaya’nın altın sever cazip bir müşteri olması

86 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

İçmimarlar Odası ve Bien Seramik,

öğrencileri sektör profesyonelleriyle buluşturdu

Türkiye ve dünyada yapı sektörünün önemli oyuncularından

Bien Seramik, TMMOB İçmimarlar Odası İstanbul

Şubesi işbirliğinde içmimarlık öğrencileri ve sektör

profesyonellerini düzenlediği kahvaltıda buluşturdu. Moda

Kayıkhane’de gerçekleşen etkinliğe, İstanbul’un 20 üniversitesinden

120’yi aşkın içmimarlık öğrencisi ve sektör

profesyonelleri katıldı. Öğrencilerin sektörden, sektörün de

geleceğin içmimarlarından beklentilerini ortak paydada

buluşturan kahvaltıda, içmimarlık mesleğinin geleceği ve

öğrencilerin sorunları masaya yatırıldı.

“ÖĞRENCİLERDEN İLHAM ALIYORUZ”

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Bien Marka ve

İletişim Müdürü Ali Naci Ülkü; “Bien Academia kapsamında

öğrencilerle sıklıkla bir araya geliyoruz. Bu süreç bizler için

ilham verici. Öğrencilerimizin enerjilerinden ve fikirlerinden

besleniyor, öğrenciler için fayda sağlayacak projeler

geliştirmeye çalışıyoruz” dedi.

“SEKTÖRÜMÜZ ADINA UMUT VERİCİ”

Sektörde bu tür etkinliklerin artması gerektiğini dile getiren

TMMOB İçmimarlar Odası İstanbul Şubesi Başkanı Doç.

Dr. Osman Arayıcı ise şunları ifade etti: “Birçok sektörde

nitelikli insan kaynağı sorunu yaşanırken, Bien’in böylesine

kritik bir etkinliğe imza atmasını sektörümüz adına

umut verici görüyorum ve emeği geçen herkese teşekkür

ediyorum. Bu tarz etkinliklerle sektörün nabzı tutuluyor ve

sektör liderleri, insan kaynağında geleceğe yönelik doğru

bir planlama yapabiliyor.”

KEYİFLİ SÖYLEŞİLER GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Kahvaltıda ayrıca Bien Academia kapsamında, Bien Marka

ve İletişim Müdürü Ali Naci Ülkü ve Bien Teknik Hizmetler

Şefi Cenk Senotay, seramik sektörünün dinamiklerini ve

mesleki inceliklerini öğrencilerle paylaştı. Selin Yantur

Design’dan Selin Yantur “Kadın Girişimcilik”, Mimar Sinan

Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit

Arpacıoğlu “Kariyer Planlama”, Marla Design’dan Nurşah

Zengin “Yaratıcı Sektölerde Kadın Olmak” konu başlıkları

ile öğrencilerle keyifli söyleşiler gerçekleştirdi.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 87


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

“Merdivenköy’ün

Çınarları” buluştu

Kadıköy’ün son 70 yıllık mazisinde önemli izleri olan

Merdivenköy ve yakın çevresinde yaşayanların oluşturduğu

“Merdivenköy’ün Çınarları” grubu, üçüncü buluşmasını

mayıs ayının üçüncü haftasında gerçekleştirdi. Liderliğini

sosyal medya kanallarında paylaştığı nostaljik fotoğrafları

kent hafızasına kaydeden Engin Kalaycıoğlu’nun yaptığı

grup, buluşmalarına devam edecekleri bilgisini aktardı.

MOLA GARDEN CAFE’DE BİR ARAYA GELDİLER

“Merdivenköy’ün Çınarları” buluşma yeri olarak belirlediği

Mola Garden Cafe’de toplandığı sırada mekânın sahibi

Seda Önal Bulkur, grup üyelerinin konuşmaları sırasında

bazı isimleri babası Cemil Önal’ın da telaffuz ettiğini

hatırlayarak, 1960’lı yılları yaşadı ve grubun doğal üyesi

oldu. Engin Kalaycıoğlu ile birlikte Mustafa Özcan, Bayram

Topoyan, İbrahim Kuru, Gülnaz Kosova ve Recep Biçer’in

sohbetleri bitmek bilmeyince, diğer grup üyeleri “Bize de

zaman ayırın” diyerek, ikazda bulundular.

88 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Mekân

“ Yeldeğirmeni’nin

HatrıVar”

Yeldeğirmeni’nde bundan yaklaşık 6 ay önce faaliyete

giren “HatrıVar Cafe & Restoran” isimli mekân, mahallenin

canlı enerjisine ayak uydurmaya başladı. Daha çok genç

ve beyaz yaka çalışanlarının mahallesi olmaya başlayan

Yeldeğirmeni sakinlerine yepyeni bir alternatif oluşturan

HatrıVar’ın içecekleri ve “HatırBurger” isimli hamburgeri de

denemeye değer.

HEM İÇEÇEK SEÇENEKLERİ

HEM DE DÜNYA MUTFAĞINDAN TATLAR

HatrıVar Cafe & Restoran’ın işletmecisi Volkan Karataş,

dergimize mekâna dair şunları söyledi: “Kadıköy Yeldeğirmeni’nde

dört mevsim keyifle vakit geçirilebilecek bir

alan yarattık. HatrıVar’da zengin kahve çeşitlerinin yanı sıra

Dünya mutfağından lezzetli yemek seçeneklerini sunuyoruz.

Sıcak ve samimi bir ortamda, demli bir çay eşliğinde

kahvaltı yapabilir, öğle yemekleriniz ya da akşam yemeklerini

yiyerek, sevdiklerinizle keyifli vakit geçirebilirsiniz.”

SERPME KAHVALTIDA 30 FARKLI ÇEŞİT ÜRÜN

Yaz aylarının gelmesiyle yeni içecek alternatiflerinin

sunulduğu mekânda doğal limonata, vişne, karadut suyu

gibi seçenekler de bulunuyor. Serpme kahvaltıda da bir

hayli iddialı olan mekânda, aynı anda 30 farklı çeşit ürün

seçeneğine ulaşabiliyorsunuz.

ÖZEL TARİFLER

Mekânın “HatırBurger” isimli hamburgeri, enfes lezzetiyle

kafe müdavimlerinin dikkatini çekiyor. İki farklı sosun bulunduğu

hamburgerde pastırma detayı da lezzete lezzet katıyor.

www.hatrivar.com

ihatrivar

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 89


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

TUCK Coffee, İstanbul’da ilk şubesini

Caddebostan’da açtı

Harun Küçükdeveci, Nilüfer Küçükdeveci,

Ceylan Küçükdeveci ve Mert Küçükdeveci.

Ege Bölgesi’nin ünlü kahve markası TUCK Coffee, İstanbul’daki

ilk şubesini Bağdat Caddesi’nde açtı. Birkaç

yıl önce İstanbul’da şube açmayı planladıklarını, ancak

hem pandemi sürecinin yavaşlaması hem markanın halk

tarafından tescil edilmesi hem de uygun mekân aradıkları

bilgisini aktaran Mertcan Karaağaç; “İstanbul bizler gibi iddialı

ve titiz markalar için kolay bir pazar değil. Bu nedenle

olacaksa en gözde lokasyondan giriş yapmalıyız fikrinden

yola çıkarak Bağdat Caddesi’ni seçtik” dedi.

CEYLAN KÜÇÜKDEVECİ TEMSİL EDECEK

Bağdat Caddesi’nin Caddebostan bölümünde kapılarını

açan TUCK Coffee‘nin yakın dostları Ceylan Küçükdeveci

tarafından temsil edileceği bilgisini paylaşan Karaağaç;

“Kendileri aynı zamanda çok iyi bir kahve müşterisi. Bu

nedenle markamızı burada en iyi şekilde temsil edeceğine

inanıyoruz ve kendisine güveniyoruz” diye konuştu.

AÇILIŞA YOĞUN KATILIM

Beyaz Akasya Sokak girişinde hizmete giren TUCK Coffee’nin

açılışına yoğun ilgi oldu. Bağdat Caddesi sakinleriyle

birlikte iş çevrelerinden de gelenler birleşince servisin aksamadan

sürmesiyle, mekânın olağandışı hallerde hizmet

kalitesi de test edilmiş oldu.

Sabri Filorinali, Ceylan Küçükdeveci.

Nilüfer Küçükdeveci, Esen Coşkun, Berrin Şahin, Ceylan Küçükdeveci, Burcu Eren, Rubar Eren,

Taner Bölükbaşı, Duygu Bölükbaşı, Sabri Filorinali, Şahin Şahinoğlu ve Nizamettin Coşkun.

90 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Deniz Kurbanzade’den

100 yıllık nostalji yolculuğu

Adı Kadıköy’ün Suadiye semtiyle bütünleşmiş isimlerin

başında gelen Deniz Kurbanzade, dostlarını 100 yıllık

bir nostalji yolculuğuna çıkardı. Bir zamanlar ailesinin

sahibi olduğu, aralarında Suadiye Oteli’nin de

bulunduğu Suadiye sahilinden Bağdat Caddesi’ne

kadar olan bölgede yaşananlar, sergilenen fotoğraflar

eşliğinde gözden geçirildi.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ziyaretinden

İran Şahı Rıza Pehlevi’yi karşılamasına kadar yüzlerce

fotoğraf, otelin lobisinden restoranına kadar her yeri

kapladı. Bu arada Deniz Kurbanzade, yazmış olduğu

ikinci kitabı Leanora’yı da katılan misafirlere imzalayarak

hediye etti.

Deniz Kurbanzade’ye bu yolculukta,

varlığından büyük gurur duyduğu

biricik kızı Volga eşlik etti. Onu en

çok alkışlayanlar arasında ise Nevin

Bulut ve Nükhet Çubukçu ikilisi vardı.

“The Leaders” geleneksel buluşması

CVK Park Bosphorus’ta yapıldı

“The Leaders” grubu tarafından düzenlenmekte olan

geleneksel buluşmalardan biri daha gerçekleşti. İş,

sanat ve bilim dünyasında gündem olan isimlerin bir

araya geldiği etkinliğe, CVK Park Bopshorus Hotel ev

sahipliği yaptı.

Türkiye’nin önde gelen kurumlarının temsilcilerinin

birbirleriyle olan ticari ilişkilerinin arttırılması yönünde

önderlik eden The Leaders CXO Kurucu Başkanı Cenk

Dağcı, Kadıköy Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada

şunları ifade etti:

“Her ay geleneksel olarak düzenlemekte

olduğumuz davete Tamer

Levent, Ali Saçlı, Ertan Özyiğit, Cenk

Dağcı, Gaye Donay, Uğur Batı, Sinan

Canan, Zuhal Mansfield, Engin Şenkan,

Cengiz Genç, Akın Ekici, Engin

Şenkan, Sıdıka Şenkan, Emine Töredi,

Berat Kargı ve Beyza Aksoy katıldılar.

Kendilerine teşekkür ediyor, bir sonraki

buluşmada yeni konuklarla birlikte

olacağımızı bildiriyorum.”

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 91


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Anadolu’nun özgür ruhu

Kapadokya’ya anılar bıraktık

Tatilbudur.com ev sahipliğinde düzenlenen bir gezide, Türkiye’nin en

değerli turizm destinasyonlarından biri olan ve sahip olduğu kültürel

değerler ile UNESCO Dünya Mirası Koruma Listesi’ne giren Kapadokya‘yı

yeniden keşfe çıktık. Oldukça yoğun geçen günün akşamında

Mustafa Otel’de güzel bir yemek ile günü taçlandırıp, fotoğrafı anılarımıza

kaydettik. Elif Kaya, Ceren Nefesoğlu, Nalan Nefesoğlu, Leyla

Melek, Selen Serdaroğlu, Cemre Bosnalı, Barış Nefesoğlu, Funda

Otruş İnanç, Mehtap Baykan Güler ve Duygu Bay.

Kanada’dan da

cemiyet haberimiz var

K-İletişim Yayınlar Grubumuza ait TOURMAG

Turizm Dergimizin Yayın Kurulu Üyesi, yazarımız Dr.

Barbaros Kon’un sahibi olduğu Humanica İnsan

Kaynakları şirketinin Kanada’da da bir şubesi var.

Aynı zamanda sevgili oğlu Doğukan da orada eğitim

hayatına devam ediyor. İşte o ziyaretlerden birinde,

Toronto’daki bir Yunan restoranından sayfalarımıza

yansıyan hatıra fotoğrafı: Aslı Kon, Lara Aydın, Şafak

Aydın, Efe Aydın, Doğukan Kon ve Dr. Barbaros Kon.

Ünlü müzayedeci

40. Yaşında

Altınelli Ailesi’nin “altın çocuğu” Aykut Altınelli,

40’ıncı yaşına Büyük Kulüp’te düzenlenen bir

yemek ile merhaba dedi. Ülkemizin kent hafızasına

önemli katkıları olan Kızıltoprak’taki Pingudu

Müzayede’nin sahibi olan Altınelli’nin görüntüsü 40

yaş ile hiç örtüşmüyor olsa da, en azından kayıtlar

bunu doğruluyor. Nejat Kılınç, Aysun Kılınç, Demet

Demirci, Aslan Altınelli, Aykut Altınelli, Deniz Kılınç,

Selin Altınelli, Serap Altınelli ve Siyami Altınelli.

Nazif Hoca’dan

yeni yaşına merhaba

Şeker hastalığı denilince Türkiye’de ilk akla

gelen uzman olan ve uzun yıllardır Türk Diyabet

Cemiyeti Başkanlığı’nı yapan Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık,

yeni yaşını iki yakın arkadaşı ile kutladı.

Kızı Serpil Bağrıaçık ile Mine İlkovada O’na nice

yıllar dileyen isimler oldu. Prof. Dr. Hasan İlkova,

Porf. Dr.Nazif Bağrıaçık, Prof.Dr. Erol Çerasi,

Mine İlkova ve Serpil Bağrıaçık.

92 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Bu ziyafet

Şahlıoğlu Anneleri içindi

Şahlıoğlu Ailesi, bu defa “Şahlıoğlu Anneleri” için Günaydın

Suadiye’de masaya oturdular. Merve Şahlıoğlu,

Deren Şahlıoğlu, Burcu Şahlıoğlu, Tolga Şahlıoğlu,

Emine Şahlıoğlu ve Nüvit Şahlıoğlu.

Moda ile ilgili

bir kitap daha geliyor

Moda’nın renkli isimlerinden yazar Anais

Martin, haber merkezimizi ziyaret etti. K-İletişim

Yayınları’ndan çıkacak olan yeni kitabının ön

görüşmesini ve aldığımız kararları kutladık. Dr.

Öğretim Üyesi Figen Sabırcan ve Yayın Koordinatörümüz

Pınar Baltacı da bize eşlik etti.

Ahmet Erkurtoğlu’na

60 yaş sonrası

doğum günü

40 yılı aşkın bir süredir çizen, hatta Kadıköy’de

en fazla proje çizen mimar olarak bilinen Ahmet

Erkurtoğlu için uzunca bir süre park edeceği 60’lı

yaşlar başladı. Ofisindeki çalışma arkadaşları ise

ona sürpriz bir doğum günü partisi düzenleyerek,

nice yıllar dilediler.

Mutlaka hayırlı bir

haber gelecektir

Asırlık “Beyaz Fırın” markasına adını veren Dimitri

Stayanof ve hayatını gönüllülük kavramına adamış

Gönüllü Hizmet Vakfı Kurucusu İnal Aydınoğlu’na

Dilman Park Köşkü’nde rastladık. Kahve sohbetinde

olan ikili, konuştukları hakkında bilgi vermediler ama

“İki hayırsever bir aradaysa, ardından mutlaka hayırlı

bir haber gelecektir” şeklinde yorumladık.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 93


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Mehmet Kuriş,

“gün bugündür” diyor

Geçtiğimiz yıl Büyük Kulüp Başkanlığı için yarışan

ve az bir farkla kaybeden Kadıköy’ün renkli isimlerinden

Mehmet Kuriş; “Eğer bu dünyaya yaşamak

için geldiysek ve büyük bir lütuf olarak bugünlere

ulaştıysak, yaşıyor olmanın hakkını verelim” diyor.

Ona yakın dostlarıyla birlikte her akşam farklı bir

yerde rastlamak mümkün. Bu görüntümüz ise Kadıköy’de

“Faytoon” adını taşıyan bir mekândan…

Şimdilerde hayali

cihan değer

Arşivimizde sörf yaparken, Bostancı Rotary Kulübü

üyelerinin yıllar önce düzenledikleri bir gezide, dağ

başında bir mekânda aldıkları mükellef kahvaltı

görseline rastladık. Şimdilerde bu sofrayı bulmak

elbette zor… Buradan yola çıkarak, “Bu tbt de

bizden olsun” dedik. Ahmet Yumurtacı, Şerif Ensari,

Nuri Bulut, Aydan Yumurtacı, Nilay Doralp, Fatmagül

Gür, Tarik Gür, Mustafa Doralp, Ümit Gürbüz,

Zerrin Bulut, İrem Ensari ve Sema Gürbüz.

“Müzikallerden seçmeler”

gösterimine tam not

Kadıköy Kültür Sanat Derneği’nin “Oya Bale Okulu”,

“Mavi Nota ve Müzik Okulu” öğrencilerinin de katılımı

ile düzenlediği “Müzikallerden Seçmeler” gösterimi,

Ataşehir Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde başarı ile

gerçekleştirildi. Türkiye’nin ilk bale okulu Oya Bale’nin

kurucusu ve yöneticisi Balerin Oya Ölçen’in koreografisini

ve kostüm tasarımlarını yaparak sahneye koyduğu

müzikal, izleyiciler tarafından büyük ilgi gördü.

Büyük Kulüp’te

dinlenme molası

Bursa Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Derneği (BU-

SADER) İstanbul Şubesi’nin kurucu üyelerinden

İlknur Çınar’a, Büyük Kulüp Orient Cafe’de

rastladık. Çınar, dernek olarak geliri Zeynep

Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve

Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım

Ünitesi’ne bağışlanacak olan “Alışveriş Şenliği”

hazırlıkları arasında dinlenme molası verdikleri

bilgisini aktardı. Sevil Öztürk, Sema Kandemir,

Evin Bayer, İlknur Çınar ve Nilgün Başarer.

94 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Covid sürecinden

kıvanç duyulacak bir mutluluk çıktı

Ece Kıltaç ve Kıvanç Çıplakoğlu çiftinin

Covid-19 sürecinde birbirlerini keşfetmeleri,

mutluluğa giden yollarının da başlangıcı

Nuri Korkut, İffet Korkut, Ayşın Küçükkorucu,

Meltem Özyılmaz, Şebnem Korkut ve Bülent Kılıç.

oldu. Şans da onlardan yana olunca, ortak

hayatları da başlamış oldu. İkilinin nikâhı,

Kadıköy Belediye Başkanlığı binasının

bahçesinde, yaklaşık 250 kişinin tanıklığında

ve alkışlar eşliğinde kıyıldı. Ece & Kıvanç

çiftinin nikâh şahitleri ise Metin İnanöz ve

Alper Küçükkorucu oldu.

Tören sırasında gelin Ece’den daha fazla

heyecan yüklü olan sevgili annesi Şebnem

Korkut, adeta mutluluktan ağlar gibiydi. Bu

mutlu günün bir başka mutluluk kaynağı,

Ece’yi çok seven ve onun mutluluğuna tanık

olmak için tekerlekli sandalye ile nikâha gelen

dedesi Nuri Korkut’un sandalyesinden

fırlayıp, eşi İffet Hanım’ı kolundan çekerek

dansa eşlik etmesi oldu.

Ece & Kıvanç çiftinin nikâh şahitleri,

Metin İnanöz ve Alper Küçükkuyucu oldu.

Meral Akşener

nikâh şahidi

Pelin Balyer & Ramazan Ölçer çiftinin

Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde kıyılan

nikahında, İYİ Parti Genel Başkanı Meral

Akşener şahit oldu. Nikahı kıyma görevini

üstlenen Kadıköy Belediye Başkanı

Şerdil Dara Odabaşı ile Meral Akşener,

çifte mutluluklar dileyerek evlilik cüzdanını

geline verdiler.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 95


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Özlediğimiz doğum günü kutlamaları başladı

Yaşadığımız ve bütün dünyayı derinden etkileyen

pandemi sürecinin etkisini kaybetmesiyle birlikte

hayatımızın en önemli köşe taşlarını oluşturan renkler

de yeniden belirmeye başladı. Hemen her gün mekânlarımızda

rastladığımız etkinlikler bir yandan bizler için

haber kaynağı olurken, bir yandan da ne çok özlediğimizi

hatırlattı bizlere.

Ceren Tür’ün 7.

yaşına “Merhaba”

demesine, arkadaşları

yoğun ilgi

gösterdi. Bu ilgi

öylesine fazlaydı

ki annesi, babası

ve ağabeyi ile olması

gereken aile

fotoğrafı için bile

arkadaşlarından

ayırıp getirmekte

zorlandık.

Bu kutlamalardan biri de geçtiğimiz hafta BYOTELL’de yapıldı.

Turizm sektörünün iki önemli ismi Tür ve İnözü aileleri, birer gün

arayla çocuklarının doğum gününü otelin bahçesinde kutladılar.

Hazırlanan yemekler ve ortamın güzelliği, çocuklarla birlikte

katılan konukların da enerjisini yükseltti. Papyon Organizasyon’un

düzenlediği performanslarla gerçekleştirilen kutlamalarda palyaçolar,

tahta bacak ve jonglör gösterileri, doğum günü çocukları

ve arkadaşları için unutulmayacak bir anı olarak kayıtlara geçti.

Tür Ailesinin kızları

Ceren 7 yaşında

BYOTELL’deki ilk doğum günü partisi, 21 Mayıs Cumartesi günü

yapıldı. Gonca & Tahsin Tür çiftinin kızları Ceren’in 7. Yaşına “merhaba”

demesine, çiftin akrabaları ve yakın dostları tanıklık etti.

96 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Erim İnözü

8 yaşında

Bir sonraki gün ise Sevgi & İsmail İnözü çiftinin biricik

oğulları Erim’in 8. yaşını karşılamasına ev sahipliği yapan

BYOTELL, havanın da çok iyi olması sayesinde mükemmel

bir kutlamaya imza atmış olmanın huzurunu yaşadı. Okyanus

Koleji öğrencisi olan Erim İnözü’nü hayretler içinde

bırakan olay ise 4 metre yüksekliğe çıkan tahta bacak

performansı oldu.

İsmail İnözü, Tahsin Tür, Gonca Tür,

Sevgi İnözü, Ceren Tür ve Erim İnözü.

“Kara Sevda” dizisinin

bebeği Arven 6 yaşında

Leyla & Onur Kuşatman çiftinin biricik kızları Arven Beren, yeni yaşını

görkemli bir parti ile Kidzania’da kutladı. Partiye aile dostlarının yanı sıra

yakın arkadaşları, okul arkadaşları ve sosyal medyadan dostları katıldı.

Doğum gününde “Karlar Kraliçesi Elsa” kostümüyle oldukça ilgi gören

Arven Beren, davetlileri için günlerdir hazırlandığı dans gösterisiyle

herkesi kendine bir kez daha hayran bıraktı. Partide baba kızın birlikte

yaptıkları düet ise konuklardan tam not aldı. Arven’in doğum gününü

kutluyor, parlayan yıldızının hiç solmamasını diliyoruz.

Günay Kendirci, Leyla Kuşatman, Arven Beren Kuşatman,

Sinem Hüküm, Elif Dutluoğlu, Benusen Toprakkaya Sağdan.

Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 97




HARBİYE

AÇIKHAVA

YAZ

OYUNLARI

15-16 Haziran İKİ EFENDİNİN UŞAĞI

18-19 Haziran 12.GECE

21-22 Haziran HASTALIK HASTASI

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!