KADIKÖY LIFE / Mayıs & Haziran 2022
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Mayıs & Haziran 2022 | Yıl: 18 | Sayı: 105 | Fiyatı: 25 TL
GÖZTEPE İSTASYON BİNASI
SANAT MERKEZİ OLDU
34 MEYDANDA 34 ŞAHMERAN
İSTANBUL’DAKİ POLONYA
POLONEZKÖY
OYUNCU GÜVEN KIRAÇ’TAN YENİ SERGİ
SÖYLEYECEKLERİM VAR
KELLE SÖĞÜŞÜN KADIKÖY’DEKİ ADRESİ
JAPON YUJİ UMEJİ’NİN TEZGÂHI
YIKILMAYAN BİR SOL AYAK
BÜKÜLMEYEN BİR KALEM
HALİT DERİNGÖR
Kadıköy’ün daimi müdavimleri
KEDiLER
Editör
‘Kediköy Cumhuriyeti’nden selâmlar…
CANAN TOPRAKKAYA
haber@kadikoylife.com
Bugün, Dünya’da
yaşayan
ev kedilerinin
sayısı üç aşağı
beş yukarı 500
milyon... Belki
çok iddialı olacak
ama bölge olarak
Kadıköy’ün en
üstlerde yer
aldığını düşünüyorum.
Özellikle
Moda semtimizde
adeta bir ‘Kediköy’ oluşmuş durumda.
Moda halkı, bakabildikleri kadar kedi ile evlerinde
mutlu yaşarken, bazıları da bir zamanların pop sanatçıları
Meral&Zuhal ikilisi gibi sokaklarda mama
kovalarıyla sevimli dostlarımızı doyurma peşindeler.
Veterinerlere göre sırf bu yüzden kediler daha
fazla doğum yapmakta ve kedi popülasyonunda
müthiş bir artış gözlenmekte.
Bunlar, matematiksel yaklaşımlar... Kadıköylü
vatandaşlarımız, ‘can yoldaşlarımız’ dedikleri
kedileri o kadar seviyorlar ki, onlar için canlarını
bile verebilirler. Yayın grubumuzun sosyal medya
hesaplarında herhangi bir kedi haberi, bir sevgi
seline dönüşen etkileşimlere neden olurken;
belediye başkanımızdan muhtarlara, sivil toplum
örgütlerinden esnaflarımıza kadar yere göğe sığdırılamayan
şanslı kediler için Kadıköy, bir ‘Kediler
Cumhuriyeti’...
Yabancı bir yayın organı tarafından belgeseli çekilen
ve “Kadıköy’de kedi olmak varmış” dedirten manzaralar
eşliğinde bu sevimli cumhuriyetin sınırlarından
içeriye giriyor, arkadaşımız Pınar Baltacı’nın
kaleminden küçük Kadıköy turumuzda her biri objektiflerimize
adeta gülercesine poz veren, güneşin
tadını çıkaran dostlarımıza sayfalarımızı açıyoruz.
“Bir Japon olarak kelle söğüş ustası olmam, dışarıdan
çok ilginç görünüyor ama hızlı büyüdüm ve bu
bir şans oldu. Bir yıl içerisinde ciddi bir yol kat etmeye
başladım. Güzel bir iş modeliniz varsa, çok iyi
işler yapmak mümkün. Ben biraz risk aldım, ancak
sonuçta işlerim iyi gitmeye başladı. Aile konusunda
da çok şanslıyım. Eşim de bana destek verdi.”
Kadıköy’ün Japon kelle söğüşçüsü Yuji Umeji, tam
10 yıldır İstanbul sakini... Ülkemize geldikten sonra
çeşitli işlerde çalışan ve hayallerinin peşinden
koşmayı tercih eden Yuji, kelle söğüş ustası Muammer
Aksoy’dan işi öğrenerek, bu lezzetin Kadıköy
temsilcisi olarak çalışmalarına başlamış. Tabi ki bu
yaşam öyküsü bizlerin de dikkatini fazlasıyla çekti.
Düşünebiliyor musunuz, o bir Japon ve de Moda
sokaklarında kelle söğüş satan bir tezgâha sahip.
Hadi sayfalarımıza takılın, haberimizi okuduktan
sonra da Yuji’nin yolunu tutarsanız, kendinize sakın
şaşırmayın
***
Yaz sayımızın sayfaları, özel dosyalarla rengârenk...
Konularıyla, fotoğraflarıyla, cemiyet haberleri ve
pandemiden sonra olağanüstü artış gösteren açılış
duyurularıyla elinizden bırakamayacağınız dergimizde,
âtıl duran tren istasyonlarımızdan da bir
haber paylaşmak isterim. Göztepe Tren İstasyonu
binası, kültür sanat merkezi oldu.
Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilen tarihi binanın,
eğitim ve kültürel aktivitelerin düzenlendiği bir
merkez hâline getirilmesi planlandı. Millî Eğitim
Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü
ile işbirliği sonucu binanın restorasyon çalışmaları
tamamlanarak, Göztepe TCDD Kültür Sanat Merkezi’ne
dönüştü. Bu kapsamda, Sabancı Olgunlaşma
Enstitüsü ile işbirliği yapılarak düzenlenen binada,
sanatsal ve kültürel çalışmalar hayata geçirilmeye
başlandı. Konuyla ilgili yorumlarınızı bizlerle paylaşmanız
dileğiyle, keyifli günler diliyorum.
Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika
TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,
MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,
POLİTİKA DERGİSİ
İmtiyaz Sahibi ve
Genel Yayın Yönetmeni
Fatma Canan Toprakkaya
Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı
Kadir Toprakkaya
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
İrem Toprakkaya
Yayın Kurulu
Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,
İnal Aydınoğlu, Sedef Turan
Nusret Karaca, Osman Öndeş,
Muzaffer Ayhan Kara
Haber Müdürü
Cenay Toprakkaya
Editörler
Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,
Hande Balcan, Nihan Aydar
Fotoğraf Editörü
Emin Küçükserim
Foto Muhabiri
Batuhan Karaman
Görsel Yönetim
Kubilay Şenyiğit
Reklam ve Halkla İlişkiler
Tulu Evrensel
Tel: 0532 266 82 43
Basım
Ege Reklam ve Basım
Sanatları San. Tic. Ltd. Şti.
Sertifika No: 45604
Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad.
No: 4/1 Ataşehir - İstanbul
Tel: (0216) 470 44 70
www.egebasim.com.tr
Dağıtım
Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.
KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından
son sayfasına kadar olan yazılardan imza
sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların
sorumluluğu reklam sahiplerine aittir.
KADIKÖY LIFE dergisinde yayınlanan her
türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her
hakkı saklıdır.
İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.
KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla
doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.
Yayıncı
K-İletişim Basın Yayın ve
Tanıtım Hizmetleri
Karanfil Sokak No: 27/13
Göztepe / İstanbul
Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17
Gsm: 0532 266 82 43
E-posta: kadikoylife@yahoo.com
www.kadikoylife.com
İrtibat Bürosu
Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.
No: 44/6 Kadıköy / İstanbul
Tel: 0532 470 73 05
ISSN 1307-5535
Mayıs & Haziran 2022
Yıl: 18 Sayı: 105 Fiyat: 25 TL
Basım Tarihi: 25 Mayıs 2022
Yayın türü: İki aylık, bölgesel,
süreli yayındır.
KADIKÖY LIFE
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)
ve Anadolu Yakası Gazeteciler
Derneği (AYGAD) üyesidir.
6 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
İçindekiler
46
19
66
22
19
22
34
44
34 MEYDANDA 34 ŞAHMERAN
Megakent İstanbul’un 34 farklı noktası, 34 sanatçının
yorumladığı Şahmeran heykellerine ev sahipliği yapıyor.
Anadolu folklorunun kadim değeri Şahmeran
heykelleri; Bağdat Caddesi, Mecidiyeköy Meydanı ve
Taksim Meydanı gibi şehrin simge noktalarında üç
ay boyunca sergilenecek. Heykeller, kız çocuklarının
yolunu da aydınlatacak.
KADIKÖY’ÜN DAİMİ MÜDAVİMLERİ
KEDİLER
Sizleri bu sayımızda özellikle Kadıköy sınırlarında
hep birlikte, yan yana, diz dize yaşadığımız Kadıköy
kedilerinin dünyasına konuk ediyoruz. Her
geçen gün sadece Kadıköy sokaklarında değil, tüm
İstanbul’da popülasyonu artan kedilerin, semtimiz
sınırlarındaki renkli ve yer yer zorlu yaşantılarını
gözler önüne serdik.
Lüks Konut Uzmanı Aynur Dinçel:
BAĞDAT CADDESİ’NE YATIRIM
YAPANLARIN HER ZAMAN YÜZÜ
GÜLMÜŞTÜR
Pandemi süreciyle birlikte yeni dinamikler kazanan
gayrimenkul sektörünün özellikle Bağdat Caddesi ve
çevresindeki son durumunu analiz eden Aynur Dinçel;
“Bağdat Caddesi ve civarına yatırım yapanların, geçtiğimiz
yıllara göre gerçekleşen el değiştirme oranlarına
bakıldığında her zaman yüzü gülmüştür” diyor.
“IRMAK OKULLARI, ULUSLARARASI
BAKIŞ AÇISIYLA SÜREKLİ BÜYÜYEN
VE GELİŞEN BİR OKUL”
Kadıköy’ün köklü eğitim kurumlarından Irmak Okulları,
tam 27 yıldır özgür öğrenme ortamı ve özgün
eğitim modeliyle sürekli büyümeyi ve gelişmeyi
sürdürüyor. Irmak Okulları’nın geçmişten günümüze
eğitim anlayışını, Irmak Okulları Genel Müdürü
Metin Yoleri ile konuştuk.
46
66
70
44
İstanbul’daki Polonya;
POLONEZKÖY
Şehrin yakınında ama uzakta gibi…
1840’lara uzanan hikâyesi ile Polonezköy, bir benzeri
olmayan yerleşimlerden. Ülkenin elbette sonradan
netleşen sınırları dışında kurulan en eski Leh köyü,
İstanbul’daki küçük Polonya!
Kelle söğüşün Kadıköy’deki adresi,
JAPON YUJİ UMEJİ’NİN TEZGÂHI!
Kadıköy’ün Japon kelle söğüşçüsü Yuji Umeji, tam
10 yıldır İstanbul sakini. Ülkemize geldikten sonra
çeşitli işlerde çalışan ve hayallerinin peşinden koşmayı
tercih eden Yuji, kelle söğüş ustası Muammer
Aksoy’dan işi öğrenerek, bu lezzetin Kadıköy temsilcisi
olarak çalışmalarına başlamış.
Oyuncu Güven Kıraç’tan yeni sergi:
SÖYLEYECEKLERİM VAR
Oyuncu kimliğiyle tanıdığımız Güven Kıraç, sanatın
bir başka dalı resme olan ilgisini üretimleriyle taçlandırmaya
başladı. En son 39 Kalamış Marina Hotel’de
yer alan 39 Galeri’de düzenlediği “Söyleyeceklerim
Var” sergisinin açılışında bir araya geldiğimiz Kıraç,
eserlerinin detaylarını anlatırken Kadıköy’de bir atölyeyi
hayata geçirmek istediğini de duyurdu.
70
34
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 7
Çevre
Ataşehir’de
kırmızı-yeşil domatesler yetişecek
“Ataşehir Bostanları” adı verilen proje, pilot bölge seçilen Atatürk Mahallesi’nde 200 metrekarelik bir
alanda başlatıldı. Alana doğaseverler tarafından domates, patlıcan, biber ve salatalık fideleri dikildi.
Kadıköy’den sonra Ataşehir Belediyesi de
ilçe sakinlerinin kullanımına yönelik bostanlar
oluşturmaya başladı. Ataşehir Belediyesi
ve Ahenk Lions Kulübü girişimiyle hayata
geçirilen projenin adı “Ataşehir Bostanları”
olarak belirlendi. Proje kapsamında ilki
dikilen domates, patlıcan, biber ve salatalık
fidelerini yenileri izleyecek. Amaç ise tarıma,
sağlıklı ürünlere dikkat çekmek ve toprağa
duyulan saygıyı vurgulamak...
“Ataşehir Bostanları” adı verilen proje, pilot
bölge seçilen Atatürk Mahallesi’nde 200
metrekarelik bir alanda başlatıldı. Alana
doğaseverler tarafından domates, patlıcan,
biber ve salatalık fideleri dikildi. Projenin
açılışını Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı
Orhan Çerkez, Ataşehir Belediye Meclis
Üyesi Sevgi Uluğ, Kadın ve Aile Hizmetleri
Müdürü Şehnaz Yabar, Ahenk Lions Kulübü
Başkanları Osman Nizamoğlu, Arzu Nizamoğlu
ve “Üzüm Ana” lakabıyla tanınan
çevre gönüllüsü Hatice Kunt gerçekleştirdi.
“HASAT GÜNÜNE DEK
EMEK VERECEĞİZ”
Başkan Yardımcısı Çerkez, yaptığı açıklamada
projenin amacını şöyle anlattı: “Ülkemiz
verimli topraklara sahip, bu büyük bir
şans. Biz ‘Ataşehir Bostanları’ projemizle
şehrin ortasında da tarım yapılabileceğini
göstermeyi amaçlıyoruz. Bir başka amacımız
da kadın girişimciliğini desteklemek.
Aynı zamanda ilçemizde toprağa ve tarıma
duyulan saygıyı da perçinlemeyi hedefliyoruz.
Bostanın ilk mahsulleri domates, biber,
patlıcan ve salatalık olacak. Elbette sadece
toprağa tohum ekmekle, fide ekmekle
işimiz bitmiyor. Hasat gününe dek emek
vereceğiz, sabır ve özveri göstereceğiz.”
“DAHA GENİŞ KİTLELERE
ULAŞTIRACAĞIZ”
Ahenk Lions Kulübü Başkanı Osman
Nizamoğlu da şunları ifade etti: “Bizlere her
türlü imkânı sağlayan Ataşehir Belediyesi’ne
teşekkür ederim. Avrupa Birliği ve Lions
Vakfı’ndan fonlar bularak, bostanları daha
geniş kitlelere ulaştıracağız. Başta kadınlar
olmak üzere çocuklarımızı, insanlarımızı
doğa, tarım ve toprakla tanıştırıp, değerini
anlatarak bir farkındalık yaşatacağız.”
“BİR AVUÇ TOPRAK BİLE ÇOK ÖNEMLİ”
Emekli olduktan sonra Kırklareli’nin Değirmenci
Köyü’ne yerleşen ve kendini doğaya,
doğanın korunmasına adayan “Üzüm Ana”
ise projeye destek vermekten büyük mutluluk
duyduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Topraktan üretilen her bir gıdanın direkt
olarak sofralara ulaşması çok değerli. Biz
toprağa ne verirsek, onu alırız. Bu muhteşem
ekosistemi bozmamak için çaba sarf
etmeliyiz. Hepimizin toprağa karşı görevleri
var. Bir avuç toprak bile çok önemli.”
EMEĞİ GEÇEN KADINLAR ARASINDA
PAYLAŞTIRILACAK
Bostanın bakımını Ataevleri kursiyeri olan
çevre gönüllüsü kadınlar üstelenecek. Onlara
bostan bakımı ile ilgili her türlü bilgiyi
de “Üzüm Ana” verecek. Bostanda yetişen
mahsuller, emeği geçen kadınlar arasında
paylaştırılacak. Ancak bostanların gelecek
günlerde ilçe geneline yayılması ve alınan
ürünlerin Ataşehir Belediyesi Aşevi’nde
değerlendirilmesi planlanıyor.
8 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Çevre
“Kadıköy Bostanları” çoğalıyor
HABER MERKEZİ
Kadıköy Belediyesi’nin “Kadıköy Bostanları”
projesine, Moda ve Fenerbahçe’nin
ardından Acıbadem ve Göztepe bostanları
eklendi. Göztepe Bostanı’nın açılışına katılan
Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara
Odabaşı; “Bu işe başladığımızda amacımız,
çocukların toprakla buluşmasıydı. Elimizden
geldiğince bu alanları çoğaltacağız.
Bostanlar hepimizin” dedi.
Şerdil Dara Odabaşı
Kadıköy Belediyesi’nin sağlıklı ve temiz
gıdaya doğrudan erişimin sağlanması amacıyla
hayata geçirdiği “Kadıköy Bostanları”
projesi, çoğalarak devam ediyor. Proje
kapsamında 18 Eylül’de Moda ve Fenerbahçe
bostanları açılmış, bostanlarda ücretsiz
yer edinen Kadıköylüler toprakla buluşmuştu.
O bostanlara Göztepe ve Acıbadem
bostanları eklendi. Mart ayında dört bostan
için başvurular alındı. Binlerce başvuru arasında
yapılan kura çekimi sonucunda Moda
Bostanı’nın 120, Fenerbahçe Bostanı’nın 42,
Göztepe Bostanı’nın 60 ve Acıbadem Bostanı’nın
45 asil ve toplam 267 yedek bostan
gönüllüsü belirlendi. Gönüllüler bostanlarına
kavuştu, toprağı havalandırdı; pembe
domates, çeri domates, acı biber, patlıcan,
salatalık fidesini toprakla buluşturdu.
ODABAŞI: BU ALANLARI ÇOĞALTACAĞIZ
Göztepe Bostanı’nın açılışına katılan Kadıköy
Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı;
“Bu işe başladığımızda amacımız, çocukların
toprakla buluşmasıydı. Çünkü birçok
çocuğumuz, domatesin ve çileğin ağaçta
yetiştiğini biliyordu. Bostanlarda domatesin
ve çileğin nasıl yetiştiğini bilecekler. Geçen
kar yağdığı zaman bir bostan gönüllüsü,
marulun üzerindeki karı temizlemiş. Ona
iyilik yaptığını, temizlenmesi gerektiğini
düşünmüş. O kadar doğadan uzaklaşmışız
ki doğanın ihtiyacının ne olduğunu bilmiyoruz.
Orada emin oldum ki doğru bir iş
yapıyoruz. Elimizden geldiğince bu alanları
çoğaltacağız. Bostanlar hepimizin. Beraber
hasat yaparız. İyi ekimler diliyorum” dedi.
TERZİ: AMACIMIZ
TEMİZ GIDAYA ULAŞMAK
Acıbadem Bostanı’nın açılışına katılan Kadıköy
Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü
Leyla Terzi ise; “Biz geçen eylül ayında bir
hikâye başlattık. Kadıköy’de şehrin ortasında
tarım yapmak, temiz gıdaya ulaşmak gibi
bir amacımız vardı. İki bostan ve 120 gönüllüden
4 bostan, 270 gönüllüye ulaştık.. Şu
an çok mutluyuz. Beklentilerimizin üzerinde
amacımıza ulaştık. Gönüllüler, altı aylık yaz
ve kış dönemi olarak değişiyor. Herkes bu
heyecanı yaşamalı. Yazlık sebzelerin ekimini
yaz gönüllüleri yapıyor” ifadelerini kullandı.
Leyla Terzi
KADIKÖYLÜLER KENDİ
ÜRÜNLERİNİ ÜRETİYOR
Bostan gönüllüleri, salı-perşembe
08.30-19.00 ve cumartesi-pazar 10.30-
19.00 saatleri arasında bostanlarına
giderek, Kadıköy Belediyesi görevlileriyle
birlikte bostanlarının bakımını
yapabilecek. Üç kez üst üste bostana
gitmeyen kişinin bostanı, sırasına
göre yedek listedeki kişiye devredilecek.
Bostan gönüllüleri, 6 aylık
süre boyunca bostanlarında ekim
yapabilecek. Eylül ayında kış sezonu
için bostanların yeni gönüllüleri, yine
kura çekimi ile belirlenecek. Çocuk,
genç ve yaş almış her yaştan, her
meslekten gönüllüler; beraber kışın
kışlık sebze meyve, yazın yazlık sebze
meyve üretimini hiçbir kimyasal katkı
maddesi kullanmadan doğal yöntemlerle
yapılabilecek.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 9
Fikri Takip
Onarıldı ancak kaderi değişmedi
Kadıköy’ün sembollerinden Boğa Heykeli, son zamanlarda maruz kaldığı tahribatlarla
gündem konusu olmuş ve kısa sürede onarıma alınmıştı. Ancak onarım biter bitmez,
heykelin üzerine çıkarak fotoğraf çektirenlerin sayısı daha da arttı!
PINAR BALTACI
Geçtiğimiz aylarda Kadıköy Belediyesi’nin sosyal
medya hesabından paylaşılan “Kadıköy’ün
Boğa’sı hepimizin… Boğamızın üzerinde ufak
aşınmaların başladığını fark ettik. Kendisini
çok sevdiğinizi biliyoruz, fakat sembolümüz
olarak uzun yıllar aramızda kalması için lütfen
dokunmadan sevgimizi gösterelim” mesajının
ardından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)
yetkilileri harekete geçmişti.
İBB Miras Komisyonu tarafından bakım ve
onarımına başlanan heykelin çevresi bariyerlerle
koruma altına alınırken; İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı
Mahir Polat, çalışmaları şu sözlerle
duyurmuştu: “Kadıköy Boğa’ya doğru İBB
Miras sarısını göreceksin, sakın şaşırma! İBB
Miras, Kadıköy Boğa Heykeli’nin restorasyonuna
başladı.” Yaklaşık 15 günde onarım
çalışmaları tamamlanan ve çevresindeki
bariyerler kaldırılan heykel, yeniden tahrip
edilme tehlikesiyle karşı karşıya!
ÜZERİNE ÇIKILARAK FOTOĞRAF
ÇEKTİRME OLAYLARI ARTTI
Kadıköy’ün Altıyol Meydanı’na yerleştirildiği
1987 yılından bu yana herhangi bir onarım
görmeyen heykelin boynuz ve sırt kısmında
aşınma meydana gelmiş, kimliği belirsiz
kişilerce heykelin boynuz kısmında delikler
açılmıştı. Sık sık üstüne çıkılarak fotoğraf
çektirilmesi sonucunda tahrip olan Boğa
Heykeli’nin onarım sürecinin ardından da
kaderi değişmedi. Bariyerlerle çevrili olduğu
dönemde de sık sık heykel üzerine çıkılması
sonucunda yetkililer çareyi heykelin çevresini
gözetlemede bulmuştu. Ancak tüm
çalışmaların bitmesinin ardından heykelle
temas ve üzerine çıkılarak fotoğraf çektirme
olaylarında artış yaşandı.
KADIKÖYLÜLER TEPKİLİ
Olaya büyük tepki veren Kadıköy sakinleri,
heykel ve çevresinde denetimlerin sıklaştırılmasını,
heykelin uygun bir muhafaza
yöntemiyle sergilenmesini talep ediyor.
Yeniden ve bu defa geri dönüşü olmayan
tahribatların ortaya çıkmaması için sık sık
yetkililere şikâyetlerde bulunan Kadıköylüler;
“Kültürel mirasımıza hep beraber sahip
çıkalım” diyor.
BOĞA HEYKELİ HAKKINDA
İstanbul’un Kadıköy ilçesinin
Altıyol bölgesinde yer alan, 1864
yılında Fransız heykeltıraş Isidore
Jules Bonheur tarafından oluşturulan
eser, sıklıkla Kadıköy’ün
simgesi ve önemli bir buluşma
noktası olarak nitelendirilmiş
olup, heykel Kadıköy’e 1987 yılında
getirildi.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 11
Fikri Takip
Göztepe istasyon binası
sanat merkezi oldu
KADİR TOPRAKKAYA
Ne olacağı, nasıl kullanılacağı yıllardır
tartışılan tarihi istasyon binalarının akıbeti
geçtiğimiz süreçte açıklanmıştı. Özellikle
Kadıköylüler için büyük önem taşıyan ve
kent hafızasını barındıran bu binalardan
Bostancı’nın İstanbul İl Spor Müdürlüğü’ne,
Göztepe’nin Cumhurbaşkanlığı’na, Kızıltoprak’ın
ise İçişleri Bakanlığı’na tahsis edildiği
ifade edilmişti.
GÖZTEPE TCDD KÜLTÜR SANAT MERKEZİ
T.C. Cumhurbaşkanlığı, tarihi Göztepe
istasyon binasının TCDD Kültür Sanat
Merkezi olarak kullanılmasına karar verdi.
Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme
Genel Müdürlüğü, TCDD Genel Müdürlüğü
ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün
2021 yılında başlattığı projede, tarihi
binanın eğitim ve kültürel aktivitelerin
düzenlendiği bir merkez hâline getirilmesi
planlandı. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu
Öğrenme Genel Müdürlüğü ile yapılan işbirliği
sonucu binanın restorasyon çalışmaları
tamamlanarak, Göztepe TCDD Kültür Sanat
Merkezi’ne dönüştü. Bu kapsamda, Sabancı
Olgunlaşma Enstitüsü ile işbirliği yapılarak
düzenlenen binada sanatsal ve kültürel
çalışmalar yapılacağı açıklandı.
Göztepe Mahallesi Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi üzerinde,
235 metrekare kapalı alana sahip yapı, sergi salonu şeklinde tasarlandı.
12 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Fikri Takip
İLK ETKİNLİK ÇOCUKLAR İÇİN
Göztepe TCDD Kültür Sanat Merkezi’nin açılışı
için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı beklendi ve oldukça renkli bir açılış
gerçekleştirildi. Çocuklara çeşitli hediyelerin
verildiği ve performansların sergilendiği etkinlikler,
Göztepeliler tarafından da izlendi.
Projede ayrıca TCDD tarihi
araştırmaları çerçevesinde
TCDD’de kullanılan kıyafet,
aksesuar ve objeleri
tanıtan bir ansiklopedi
için gerekli araştırmalar
yapılarak, basıma hazır
hâle getirilecek.
KADIKÖY BELEDİYESİ TALİP OLMUŞTU
Söz konusu tarihi istasyon binalarının Kadıköylüler
adına kullanılması ve değerlendirilmesi
için Kadıköy Belediyesi talip olmuştu.
Hatta bu konuda yoğun bir kampanya
başlatan Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil
Dara Odabaşı; “Bu istasyonlar bizim kültürel
ve tarihi mirasımız. Bunlar yalnızca bir bina
değil, aynı zamanda geçmişimiz, hafızamız.
Bu binaları ilçe sakinlerimizin görüşünü
de alarak müze, kültür ve sosyal yaşam merkezi
yapmak için Kadıköylüler adına talibiz”
açıklamasında bulunmuştu.
BELEDİYE BAŞKANI DAVET EDİLMEDİ
Açılışın hiçbir duyuru yapılmadan, Kadıköy’ün
başta belediye başkanı olmak
üzere, yerel yönetiminden sorumlu kişi ve
kurumlarının davet edilmeden yapılması ise
büyük tepkiye neden oldu. Açılışa tesadüfen
geçerken tanık olan bazı Göztepeliler;
“Bu durum hiç şık olmadı. Nezaketen de
olsa bizlerin görüşü alınmalıydı” şeklinde
yorumda bulundular.
NEDİM BALTACI:
SIRADAN BİR İSTASYON BİNASI DEĞİL
Öte yandan, Göztepe’nin önde gelen
isimlerinden Baki Nedim Baltacı, Kadıköy
Life Dergisi’ne gönderdiği açıklamada şu
ifadelere yer verdi: “Tarihi Göztepe istasyon
binası, sıradan bir istasyon binası değildir,
çok önemli isimlere ve olaylara ev sahipliği
yapmış, tanıklık etmiştir. Yüzlerce Osmanlı
paşası bu istasyon binasını kullanmıştır.
İstanbul’un ilk Belediye Başkanı Rıdvan
Paşa, hayatı boyunca bu binayı kullanmış,
hunharca kurban gittiği cinayet, bu bina
önünde işlenmiştir. Yine kuruluş tarihi bu
bina kadar eski olan Hilal Spor futbolcuları,
Kurtuluş Savaşı’na katılırken bu binada
toplanmış, aileleriyle bu binada vedalaşarak
savaşa gitmişler ve hiçbiri savaştan
dönememiştir. Bunun gibi yüzlerce, binlerce
hafızayı barındıran bir bina, Göztepelilerin
düşüncesi alınarak ve onların katılımıyla
değerlendirilmeliydi.”
İstanbul Beylerbeyi Sabancı
Olgunlaşma Enstitüsü ile TCDD
Genel Müdürlüğü’nün imzalandığı
işbirliği kapsamında; alanda
geleneksel sanatların tanıtılması
ve eğitimi, enstitüde üretilen
ürünlerin sergilenmesi, müzik ve
enstrüman eğitim ve dinletileri,
demiryolu kültürü tanıtımları, model
tren yapımı, mutfak kültürü,
sosyal medya ve dijital iletişim eğitimleri,
uygulamalı kuyumculuk,
seramik ve doğal boya atölyeleri
düzenlenmesi planlandı.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 13
Çevre
İstanbul sahillerine 100 tsunami tabelası
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, beklenen
büyük İstanbul depreminin olası sonuçlarından
biri olan tsunamiye karşı hazırlıklara
başladı. İstanbul’un 17 farklı ilçesinin kıyılarına,“Tsunami
Eylem Planı” kapsamında
bilgi panoları montajlanıyor. Çalışma ile
olası bir tsunaminin yaratacağı kayıpları
minimuma indirmek, Marmara kıyılarında
yer alan önemli kritik yapıların tsunamiden
etkilenmemesi ya da en az etkilenmesi için
alınması gereken önlemleri tespit etmek
hedefleniyor. Çalışma aynı zamanda gerekli
aşamaları tanımlamak ve afete hazırlık
konusunda ilgili kurum ve kuruluşları bilgilendirmek
amacı ile hayata geçiriliyor.
UKOME KARARIYLA YAPILIYOR
İBB, tsunamiden etkilenmesi beklenen
tüm ilçelere uygulamanın yaygınlaştırılmasını
kararlaştırdı. Bu kapsamda,
Büyükçekmece ilçesi pilot uygulama
alanı olarak belirlendi. İlçeye ait tsunami
tahliye yolları, bu yollara yönlendiren
işaret tabelaları ve bilgilendirme panolarının
yapılması için Ulaşım Koordinasyon
Müdürlüğü’ne yapılan talep, UKOME
kararı ile uygun bulundu. Bu çalışmalar
doğrultusunda belirlenen tahliye yollarına
yayaların yönlendirilmesi ve güvenli
bölgeye erişildiğini gösteren tabelalar
konuldu.
BAK-Kadıköy’den Türkiye’de bir ilk daha!
BÜYÜKÇEKMECE VE
YENİKAPI RİSK ALTINDA
İlçelere göre Adalar 9, Avcılar 7,
Bakırköy 6, Beşiktaş 6, Beylikdüzü 5,
Beyoğlu 5, Fatih 5, Kadıköy 7, Kartal 5,
Küçükçekmece 6, Maltepe 5, Pendik 6,
Silivri 12, Tuzla 6, Üsküdar 7,
Zeytinburnu 3 olmak üzere toplamda
100 bilgi panosu ile bilinçlendirme çalışmaları
yapıldı. İlçe bazlı en yüksek su basma
analizine göre ise Büyükçekmece’nin ve
Yenikapı’nın risk altında olduğu belirlendi.
Tsunami tahliye yolu yönlendirici levha görselleri
Büyükçekmece’de tamamlanırken,
16 ilçe için süreç devam ediyor.
İzmir depreminde Ayda bebeği enkaz
altından kurtaran; Manavgat, Köyceğiz
ve Marmaris’teki orman yangınları ile
Kastamonu’daki sel felaketinde görev alan
Kadıköy Belediyesi Kentsel Arama Kurtarma
Takımı “BAK-Kadıköy”, “Orta Seviye Arama
Kurtarma” akreditasyonunu alarak, olası
bir afete AFAD ile birlikte müdahale etme
yetkisi alan ilk ve tek kamu kurumu oldu.
HERHANGİ BİR AFETİ
TEK BAŞINA YÖNETEBİLECEK
İki yıl boyunca “Temel Arama ve Kurtarma”,
“Kentsel Arama ve Kurtarma” ile “Yüksekten
ve Derinden Kurtarma” konularında teorik,
pratik eğitimler ile çeşitli tatbikatlardan
geçen BAK-Kadıköy, AFAD Başkanlığı’nda
düzenlenen tören ile sertifikasını aldı.
BAK-Kadıköy, bundan böyle olası ulusal
afet durumlarında AFAD koordinasyonunda
tüm olaylara müdahale edebilecek ya da
herhangi bir afeti tek başına yönetebilecek.
Kadıköy Belediyesi Çevre Yönetimi ve İklim
Değişikliği Müdürlüğü’ne bağlı çalışmalarına
devam eden 45 kişilik arama kurtarma
takımı, ulusal afetlerde AFAD ile birlikte
müdahale yetkisi kazandı.
14 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Irmak Schools,
an ever-growing school with an
international perspective.
Ulaşım
“Hızlı Değil, Güvenle Gelsin!”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, trafikte yer
alan binlerce kadın ve erkek motokuryenin
güvenliği için yeni bir hareket başlattı.
Tüketicilerin online platformlar üzerinden
verdikleri siparişlerin not bölümüne “Güvenle
gelsin” ibaresi eklemeye davet eden
kampanya ile motokuryeler üzerindeki
baskıya karşı toplumsal bilinç gelişecek.
Motokuryeler, ekipmanlarını kontrol
etmek, trafik kurallarına uymak ve güvenli
sürüş gerçekleştirmek için gerekli zamanı
bulacak. İBB ve Uluslararası Çalışma
Örgütü (ILO) işbirliğinde düzenlenen, hem
tüketici hem de iş verenleri dahil eden
“Hızlı Değil, Güvenle Gelsin” kampanyası
ile motokuryelerin güvenli sürüşünü engelleyen
nedenlerin birlikte ortadan kaldırılması
hedefleniyor.
“GÜVENLE GELSİN” YAZ,
SİPARİŞİNİ ÖYLE KARŞILA
Motokuryeler, verilen binlerce siparişi zamanında
yetiştirebilmek için her gün trafikte pek
çok tehlikeyle karşı karşıya kalabiliyor. Buradan
hareketle başlatılan “Hızlı Değil, Güvenle
Gelsin” kampanyası ile birlikte siparişlerin
güvenli bir şekilde teslim edilebilmesi adına
tüketicilerin ideal teslimat süresinin oluşmasına
katkı sağlaması amaçlanıyor.
Bisikletliler için yeni rotalar
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu,
kent genelini kapsayan bir “Bisiklet Master Planı” üzerinde
çalışıldığını aktardı. “Bisiklet yollarıyla ilgili bir tasarım rehber
hazırlıyoruz. Bütün İstanbul’u kapsayan inanılmaz güzel rotalar
çıkartıyoruz” mesajı veren İmamoğlu, şunları ifade etti:
“Değişimler bazen zor olabiliyor. Bir caddeye bisiklet yolu
koyduğumuzda ilk tepki, ‘Arabaların yolları daraldı’ şeklinde
oluyor. Halbuki arabaların yolları daralmıyor, yine arabaların
gideceği yollar var. Sadece ilave bisiklet yolu koyuyoruz.
‘Bunu koymayın’ diye tepkiyle de karşılaşabiliyoruz. Ben de
bir belediye başkanı olarak bisiklet yollarının artması için,
bisiklet yollarının bildiğimiz bazı ana arterlere konması için
ısrar edeceğim.”
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 17
Aktüel
Spor alanlarının standartları yükseliyor
CENAY TOPRAKKAYA
İBB, yoğun kullanılan spor tesislerinde
yenileme ve modernizasyon çalışması
başlattı. 13 ilçede 17 spor tesisini kapsayan
çalışmalar kapsamında statlar, tesis halı
sahaları ve kortlar bakıma alınacak. Çalışmalar
tamamlandığında 41 bin vatandaşın
kullandığı toplam 21 tesis, yüksek standartlara
kavuşmuş olacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB),
sporun ve Olimpiyat ruhunun geniş kitlelere
yayılması amacıyla yeni spor tesisleri yapmaya
ve mevcutları da çağa uygun hâle getirmeye
devam ediyor. İBB Gençlik ve Spor
Şube Müdürlüğü koordinesinde Tesisler Bakım
ve Onarım Şube Müdürlüğü tarafından
yürütülen çalışmalar kapsamında 4 tesisteki
yenileme çalışmaları tamamlandı. Kentin iki
yakasındaki toplam 17 spor tesisi, 2022 yılı
bakım ve onarım programına alındı.
4 SAHA TAMAMLANDI,
11’İ DAHA YENİLENECEK
Spor tesislerinin halı saha ve tenis kortlarını
kapsayan çalışmalar kapsamında ilk
olarak, İBB Kurtköy Spor Kompleksi’nin halı
sahaları yenilendi. Yenileme çalışmalarında
halı sahaların zemin altı, zemin üstü halıları
ve çelik konstrüksiyonları yeniden yapıldı.
Tamamen kapalı hâle getirilen sahalar, artık
her türlü hava koşulunda hizmet verebilecek.
Silivri Müjdat Gürsu Spor Tesisi’nde iki
adet halı sahanın zemin ve çelik konstrüksiyonlarının
yenilenmesi ile başlayan
çalışmalarda ise sona gelinirken, mevcut
spor alanlarına ilave olarak tesise bir de
fitness salonu kazandırılıyor. Sultanbeyli
Gölet Spor Tesisi, Haldun Alagaş Spor
Tesisi, Hakkı Başar Spor Tesisi, Şile Spor
Kompleksi, Sultangazi Hamza Yerlikaya
Spor Kompleksi ile Pendik Çamlık ve Kaynarca
Spor Tesislerindeki 11 halı saha da bu
yılın bakım ve yenileme programına alınan
tesisler arasında yer alıyor.
KORTLARIN SAYISI ARTIYOR
İBB Spor Tesisleri’nin tenis kortları da
yenileme çalışmalarına dahil ediliyor. Alanı
uygun olan ya da açık spor alanı olarak
hizmet veren alanların yerine de yeni tenis
kortları yapılıyor. Sarıyer Metin Oktay Spor
Tesisi, Pendik Çamlık Spor Tesisi, Florya
Spor Tesisi, Pendik Sahil Spor Tesisi,
Bostancı Sahil Spor Tesisi, Sultanbeyli Gölet
Spor Tesisi ve Tuzla Sahil Spor Tesisi ile
Avcılar Spor Kompleksi, Pendik Kaynarca
Spor Tesisi ve Bayrampaşa Spor Tesisi’nde
toplamda 17 kort için bakım, yenileme ve
dönüşüm çalışmaları yapılacak. Çalışmalar
kapsamında ayrıca Maltepe’deki Orhangazi
Şehir Parkı’nda yer alan 60x40 ölçülerindeki
plaj sporları alanı da yenilenecek.
2 YILDA 21 TESİS
İBB’nin mevcut 83 bin 600 metrekare olan
halı saha ve tenis kortları alanının 66’lık kısmı
modernize edilmiş, 55 bin 450 metrekare
spor alanı da yenilenmiş olacak. Son iki
yılda 21 spor tesisinde 3 stat, 27 halı saha ve
23 tenis kortuna ulaşacak yenileme sonucunda,
tesislerin hem kullanım kapasitesi
artacak hem de daha verimli kullanılması
sağlanacak. Çalışmaların 2022 yılı içerisinde
tamamlanması planlanıyor.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 19
Çevre
Kadıköy’de “Yağmur Suyu Hasadı”
HABER MERKEZİ
Kadıköy Belediyesi, “Yağmur Suyu Hasadı”
projesiyle bugüne kadar 740 ton su tasarrufu
yapmayı başardı. Böylece, Kadıköy’de
cadde ve sokakların temizliğinde kullanılan
suyun yüzde 50’si yağmurdan elde edildi.
Belediye birimlerindeki pilot uygulama ile
de sifon suyu ve bahçe sulamada yağmur
suyu kullanıldı.
Kuraklık ve susuzlukla mücadele için yağmur
suyu ve gri suların yeniden kullanımına
yönelik Kadıköy Belediyesi Plan ve Proje
Müdürlüğü tarafından Kadıköy Belediye
Meclisi’ne sunulan teklif, 5 Şubat 2021 tarihinde
oy birliğiyle kabul edilmişti. Kadıköy
Belediyesi’nin plan notu, İBB Meclisi’nde
2022 yılı şubat ayında alınan karar ile onaylanmıştı.
Kadıköy Belediyesi, uygulamaya
geçmek için yasal prosedürün tamamlanmasını
bekliyor. Düzenleme ile Kadıköy’de
400 metrekare ve üzeri büyüklüklerdeki
parsellerde yeni yapılacak tüm binalarda,
yağmur suları toplama tanklarında biriktirilecek.
Ayrıca biriktirilen yağmur sularının
bahçe sulama, sifonlarda ve benzeri işlerde
kullanımı da zorunlu hale getirilecek.
Tüm Kadıköy’de sudan tasarruf etmeye
hazırlanan Kadıköy Belediyesi, projeye iki
yıl önce pilot uygulama ile başladı. Belediye
tarafından ilk olarak 2020’nin aralık ayında
Ekolojik Yaşam Parkı’nda yağmur suyu
hasadı sistemi kuruldu. Buradan elde edilen
yağmur suları, merkezin bahçe sulamasında
kullanıldı. Daha sonra, 2021 yılı mart
ayında Kozyatağı Kız Öğrenci Yurdu’na
kurulan sistem ile yağmur suyundan sifon
suyu karşılandı. Son olarak 2021’in ağustos
ayında Kayışdağı Hizmet Binası’nda kurulan
sistemle de yağmur sularıyla sokak temizleme
ve iş makinelerinin yıkanması işlemi
gerçekleştiriliyor. Kurulan sistemle Kadıköy
Belediyesi, yıllık 740 ton ya da bir başka deyişle
38 bin damacanadan fazla su tasarrufu
sağlamış oldu.
“PARSELLER KÜÇÜK OLDUĞU İÇİN 400
METREKARE OLARAK BELİRLENDİ”
Bilinçli su kullanımının önemine dikkate
çeken Kadıköy Belediyesi Plan ve Proje
Müdürü Zerrin Karamukluoğlu, başlattıkları
“Yağmur Suyu Hasadı” projesi hakkında
bilgi verdi. Karamukluoğlu; “Yağmur
suyunu daha iyi kullanabilmek, bu doğal
kaynağımızı değerlendirebilmek adına bir
plan notu hazırladık. Bu hazırladığımız
plan notunda, 400 metrekare ve üzeri
parsellerde yapılacak binalarda yağmur
suyunun toplanmasına, depolanmasına
ve bunun kullanımına yönelik bir hüküm
geliştirdik” dedi. Çevre Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı’nın 2000 metrekare
ve üzerindeki parsellerde yağmur suyunun
depolanması için getirdiği zorunluluğun
Kadıköy için kullanılabilir olmadığına
dikkat çeken Karamukluoğlu; “Bakanlığın
2000 metrekare ve üzerindeki parsellerde
yağmur suyunun depolanması ile ilgili bir
hükmü vardı, fakat biz bunu 400 metrekare
olarak belirledik. Çünkü Kadıköy’deki
parseller küçük. 2000 metrekarenin
üzerinde çok fazla parsel olmadığı için
yağmur suyunun toplanması konusunda
yeterince bir fayda elde edemeyeceğimizi
düşündük. Bu nedenle, 400 metrekareden
başlamak üzere 2000 metrekare ve üzeri
parsellerde depolama yapılması gerektiğine
ilişkin daha detaylı bir çalışma yaptık”
diye konuştu.
Zerrin Karamukluoğlu
20 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Aktüel
34 meydanda 34 şahmeran
Megakent İstanbul’un 34 farklı noktası, 34 sanatçının yorumladığı Şahmeran
heykellerine ev sahipliği yapıyor. Anadolu folklorunun kadim değeri Şahmeran
heykelleri; Bağdat Caddesi, Mecidiyeköy Meydanı ve Taksim Meydanı gibi
şehrin simge noktalarında üç ay boyunca sergilenecek. Heykeller, kız
çocuklarının yolunu da aydınlatacak.
CENAY TOPRAKKAYA
Şahmeran’ın destansı hikâyesi, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) sergisiyle
İstanbulluların karşısına çıkıyor. Söylencenin
şifacı kimliğine odaklanan “Şahmeran
34” sergisi, şehrin kamusal alanlarında
buluşmalara başladı.
“BÜYÜT HAYALLERİNİ”
Farklı tarzdan 34 sanatçının imzasını taşıyan
eserler, 13 Mayıs-13 Ağustos 2022 tarihleri
arasında sanatseverlere Şahmeran’ın hikâyesini
anlatacak. Serginin ardından eserler
için İstanbul Vakfı’nın “Büyüt Hayallerini”
projesi yararına müzayede düzenlenecek.
Elde edilecek gelir ile kız çocuklarına burs
imkânı sağlanacak. Şahmeran, bu kez kız
çocuklarına şifa olacak.
Marcus Graf
SANAT ROTASI
“Şahmeran 34”, İBB ile sanatı geleneksel
alanların dışına taşıyan projeler geliştiren
ArtPublik iş birliğiyle gerçekleşiyor. Serginin
küratörlüğünü Marcus Graf üstlenirken; 34
sanatçı, heykeltıraş Ayla Turan tarafından
çağdaş formda tasarlanan Şahmeran’ı kendi
tarzlarıyla yorumluyor. Her biri tasarımcısının
verdiği ismi taşıyan eserler; Bağdat
Caddesi, Mecidiyeköy Meydanı ve Taksim
Meydanı gibi simge noktalarda misafirlerine
sanat rotası sunuyor.
34 FARKLI BAKIŞ
Projede; Ardan Özmenoğlu, Aslı Şarman,
Ayla Turan, Baysan Yüksel, Bubi, Celaset,
Cins, Devrim Erbil, Dinçer Güngörür, Elif Tutka,
Erdil Yaşaroğlu, Eser Tuncer, Fırat Engin,
Fırat Neziroğlu, Genco Gülan, Güneş Çınar,
Hamid Toloueıfard, Haydar Akdağ, İsmet
Yedikardeş, Kadriye İnal, Kemal Tufan, Maria
Kılıçlıoğlu, Mehmet Sinan Kuran, Murat
Germen, Nesren Jake, Nezih Çavuşoğlu,
Ramazan Can, Reach Geblo, Şahin Paksoy,
Yiğit Yazıcı ve şahmeran tasarımı...
Seydi Murat Koç, Tanju Babacan, Yiğit Yazıcı,
Yunus Emre Subaşı ve Yusuf Aygeç tasarımlarıyla
yer alıyor.
DİLDEN DİLE DOLAŞAN ÖYKÜ
Anadolu’nun ve yakın coğrafyasının en
bilinen figürlerinden Şahmeran’ın farklı anlatımları
bulunuyor. En yaygın Şahmeran
söylencelerinden biri ise kısaca şöyle:“-
Camsab adında genç bir adam, kazara
gizli bir bahçeyi bulur. Burada maranların
(yılanların) kraliçesi olan Şahmeran, ona
tıp ve şifalı bitkiler hakkında bilgiler verir.
Bir gün kentin hükümdarı hastalandığında,
veziri iyileşmesi için Şahmeran’ın etinin
gerektiğini söyler. Camsab’ın yerini söylemesi
sonucunda Şahmeran kente getirilir
ve öldürülür. Şahmeran öldürüldükten
sonra onu yiyen hükümdar iyileşir, piştiği
suyu içen vezir ise ölür. Hikâyenin bazı
versiyonlarında Camsab yeni vezir olurken,
bazılarında ise Şahmeran’dan içen Camsab,
onun bilgeliğini kazanarak Lokman
Hekim olur.”
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 21
Can Dostlarımız
Köpek gezdirerek para kazanıyorlar
Geliştirdikleri telefon uygulamasıyla eğitim verdikleri gençleri, sahiplerinin ilgilenemeyeceği zamanlar için
“köpek gezdiricisi” olarak yetiştiren 6 arkadaş, şimdiye kadar 6 bin 500 kişiye “freelance” iş imkânı sağladı.
CENAY TOPRAKKAYA
Evde ya da bahçede köpek bakanlara
yönelik hizmet sunan Ömer Can Dede ile
5 arkadaşı, yaptıkları girişimle köpek
sahiplerinin imdadına koşuyor. Köpek
gezdiricisi olmak için başvuru yapan
gençlere önce eğitim veriliyor. Eğitimler
kapsamında acil durumda yapılması gerekenler,
tasmanın doğru takılma yöntemi
ve gezdirirken dikkat edilmesi gereken
noktalar anlatılıyor.
Eğitimi tamamlayanlar “köpek gezdiricisi”,
diğer bir tabirle “walker” olarak köpek gezdirme
ve bakım hizmeti sunuyor. Bu kişiler,
yaşadıkları bölgede telefon uygulaması
üzerinden gelen taleplere göre saatlik ya da
günlük para kazanıyor. Uygulamaya göre,
Ömer Can Dede
köpeklerin bir kişi tarafından toplu gezdirilmesi
yasak. Köpeklere mama verip, bunun
fotoğraflarını uygulama üzerinden paylaşan
gezdiriciler, iş bitiminde sahipler tarafından
puanlanıyor.
EN ÇOK TALEP KADIKÖY VE
BEŞİKTAŞ’TAN!
Projenin sahiplerinden Ömer Can Dede,
gezdiricilerin çoğunun üniversite öğrencisi
olduğunu, gezdirmek için talebin de en
fazla Kadıköy, Beşiktaş ve Şişli’den geldiğini
söyledi. Projenin 2019’da uygulama olarak
başladığını, köpeklerin ihtiyaçları doğrultusunda
böyle bir gezdirme ve bakım
gereksinimi olduğunu anlatan Dede, şöyle
konuştu:
Hüseyin Ergül
BAYRAM VE TATİL DÖNEMLERİNDE
DAHA YOĞUN
“Gezdirme işi nasıl yapılıyor diye görmek
istedik ve buradan hareket ettik. ‘Bizim
köpeğimizi gezdiren birinden neler bekliyoruz,
İstanbul’da köpek gezdirme işini nasıl
yapabiliriz?’ diye düşündük ve arkadaşlarımla
birlikte buna yönelik bir sistem
kurmaya karar verdik. Uygulamada şimdiye
kadar 6 bin 500 gezdirici arkadaşımızı kendi
sistemimize kattık. Şu ana kadar 3 bin 500
köpek sahibine hizmet verdik. Bayram dönemlerinde
ve yaz tatil dönemlerinde daha
yoğun olabiliyor.”
FARKLI EVCİL HAYVANLARA DA
HİZMET VERİLECEK
Bundan sonraki hedeflerinin bu sene
içinde Ankara ve İzmir’de de uygulamayı
hayata geçirmek olduğunu dile getiren
Ömer Can Dede, farklı evcil hayvanlara da
hizmet vermeyi planladıklarını söyledi.
Walkerlara yönelik eğitim veren Hüseyin
Ergül ise günde ortalama 15 kişiyi iş için
davet ettiklerini belirtti. Ergül, önce gelen
kişileri tanıdıklarını kaydederek; “Daha
sonra onlara köpeklerle nasıl daha kaliteli
vakit geçirebilirler, nelere dikkat edilmesi
gerekir, bunları anlatıyoruz. ‘Yürüyüş
kuralları, tasma tutuş şekilleri, acil durumda
neler yapmaları gerektiği, farklı köpeklerle
karşılaştıklarında ne yapmalılar, kaçtığında
neler yapılır?’ gibi sorulara yönelik eğitim
veriyoruz” dedi.
22 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yanından geçip gittiğimiz bir tarihin en önemli
duraklarını sizlere hatırlatıyor; bir kenti tanıma,
sevme ve sahip çıkma bilincini körüklüyoruz.
Gelin FEST Travel'ın 1988 yılından bu yana
devam eden Adım Adım İstanbul gezileriyle
İstanbul’la tanışın
satis@festtravel.com
0850 622 33 78
Kapak
Khalkedon’dan Kadıköy’e,
Kadıköy’den Kediköy’e!
KADIKÖY’ÜN
DAİMİ MÜDAVİMLERİ
KEDiLER
“Başlangıçtan beri bir ‘kedi’ vardı ortalıkta,
bir de “kedi”yi seven…” (Bilge Karasu)
24 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Kapak
PINAR BALTACI
Sizleri bu sayımızda özellikle Kadıköy sınırlarında hep
birlikte, yan yana, diz dize yaşadığımız Kadıköy kedilerinin
dünyasına konuk ediyoruz. Her geçen gün sadece Kadıköy
sokaklarında değil, tüm İstanbul’da popülasyonu artan kedilerin,
semtimiz sınırlarındaki renkli ve yer yer zorlu yaşantılarını
gözler önüne serdik.
Kadıköy’ün insana, tarihe, sanata ve kültüre dair zenginlikleri
büyük çabalarla yaşatılmaya devam ederken, sokaklar
yepyeni hikâyeler yaratmayı sürdürüyor. Binbir çeşit yaşantıyı
içerisinde barındıran Kadıköy’ün sokak hayvanları, kuşkusuz
hayatın vazgeçilmezleri... Evlerimizin, bahçelerimizin hatta yer
yer oturduğumuz bankların, masaların misafiri olan martılar,
köpekler ve kediler, adeta ortak bir yaşamı inşa etmek için hep
yanıbaşımızdalar…
Sokaktaki dostlarımız arasında nüfusça fazla olan kediler,
Kadıköy’e dair “Kediköy” yorumlarının yapılmasına dahi neden
olmaya başladılar. Bizler de adına dijital ortamda binlerce
yorum yapılan, akademik çalışmalara konu olan, yüzbinlerce
fotoğrafın temasını oluşturan “Kadıköy’ün kedilerini” es
geçmek olmaz diyerek çıktık sokaklara. Kimi dünyalar kadar
güzel, kimi bir o kadar asil, bazıları fazla sırnaşık, bir kısmı ise
şaşırtıcı derecede tembel... Küçük Kadıköy turumuzda her biri
objektiflerimize adeta gülercesine poz verirken, güneşin tadını
bu güzel bahar sayısında kedilerle birlikte çıkardık.
Kadıköy’ün kedilerini, onların hayatlarına dokunan semt
sakinlerinden dinledik. İlk durağımız, sokak hayvanlarına
dair örnek projelerle dikkat çeken Kadıköy Belediyesi oldu.
Veteriner İşleri Müdürü Ali İhsan Mete, belediyenin sokak
hayvanlarına dair yürüttüğü çalışmaları detaylıca anlatırken,
kedilerin ülke genelinde hızlıca kısırlaştırılmaları gerektiğini
vurguladı. İlçemizin kedisever simaları da sayfalarımızın diğer
konukları... Her biri büyük bir özveri ve şefkatle sokak sokak
dolaşarak kedileri beslerken, aynı sevgiyi kedilerden almanın
mutluluğunu yaşadıklarını ifade ettiler. Son olarak kedilere
dair bazı bilimsel çalışmalara da rastlayacağınız haberimizde,
Ekşi Sözlük yorumlarının haklılığı karşısında şaşkınlığınızı ve
kahkahalarınızı gizleyemeyeceksiniz.
Kadıköy’ün sevimli kedileriyle birbirimizin hayatına minik birer
iz bırakmak için çıktığımız yolda, esasında bizlere ne kadar ihtiyaçları
olduğunu gördük. Hep beraber yaşamak için birbirimizi
daha yakından tanımamız gerektiğine kanaat getiriyor, sizleri
de onlarla tanıştırmak için başlıyoruzzz...
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 25
Kapak
Veteriner İşleri Müdürü Ali İhsan Mete:
Kedilerin evrimleşme
sürecine şahitlik ediyoruz
Sokak hayvanlarına dair çalışmalarıyla
İstanbul’un diğer semtlerine emsal olacak
projelere imza atan Kadıköy Belediyesi,
7/24 sağlık hizmetleriyle de örnek olacağa
benziyor. Hem sokak hayvanlarına dair
faaliyetlerini hem de kedilerin Kadıköy ve
çevresindeki popülasyonunu, Kadıköy Belediyesi
Veteriner İşleri Müdürü Ali İhsan Mete
ile konuştuk. Hâlihazırda süren çalışmalara
dair örnekler sunan Mete, vatandaşlara da
bazı uyarılarda bulundu.
Kadıköy Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü
olarak, ağırlıklı faaliyet yürüttükleri
alanın başında sahipsiz sokak hayvanlarının
geldiğini ifade eden Ali İhsan Mete,
dergimize şu açıklamalarda bulundu:
“Bu hayvanların rehabilite edilmesi son
derece önemli ve uzun yıllardır biz bu işleri
yürütüyoruz. Sahipsiz hayvanların kısırlaştırılması,
aşılanması, kayıt altına alınması,
paraziter hastalıklar başta olmak üzere
tüm hastalıkların tedavileri, sahiplendirme
çalışmaları gibi faaliyetleri bir bütün
olarak yürütüyoruz. 23 yıla yakın süredir
yürüttüğümüz çalışmalarımıza, yıllar evvel
Anadolu yakasının ilk hayvan barınağını
kurarak başlamıştık. Yaklaşık 2 yıl önce
Merdivenköy Mahallesi sınırlarındaki Sahipsiz
Hayvanlar Rehabilitasyon ve Eğitim
Merkezi’ni kurduk. Bu merkeze hayvan
hastanesi de diyebiliriz.”
KISIRLAŞTIRILAN SOKAK
HAYVANLARININ BÜYÜK
ÇOĞUNLUĞU KEDİLER
Kadıköylülerin sokak hayvanları ve özellikle
kedilere ilişkin hizmet almak istedikleri
alanın başında kısırlaştırma olduğunun
altını çizen Mete, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizler de birincil görev olarak hedefimize
kısırlaştırmayı koyduk. Her yıl arttırarak
26 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Kapak
bu çalışmaları sürdürüyoruz. 2021 yılında
toplamda 3400’ü aşkın sokak hayvanımızı
kısırlaştırdık. Bunların çoğunluğu kedi…
Geçmişte köpekler daha fazlaydı, ancak
uzun yıllar süren çalışmalarımız sonucunda
bölgemizde kısırlaştırılacak köpek sayısı
yok denecek kadar azaldı. 20 yılı aşkın
verdiğimiz hizmetlerin karşılığını köpeklerde
aldık ama kedilerde aynı başarıyı yakalayamadık.
Sadece Kadıköy ve İstanbul
özelinde değil, tüm Türkiye genelinde kedi
nüfusu hızla artıyor.”
“SAHADA GÜN İÇERİSİNDE
ÜÇ FARKLI EKİBİMİZ BULUNUYOR”
Kadıköy’de hayvansever semt sakinlerinin
çoğunlukta olduğunu da vurgulayan Ali
İhsan Mete, bu bağlamda sokak hayvanlarına
karşı büyük bir duyarlılık olduğunu
da şu sözlerle anlattı: “Kadıköy sakinleri,
yardıma ihtiyaç duyan sokak hayvanlarımızı
ya kendileri birimlerimize getiriyorlar
ya da ihbarlarda bulunuyorlar. 444 55 22
numaralı telefon hattından çağrı merkezimizi
aradıklarında kayıt oluşturuyor ve kısa
sürede müdahale ediyoruz. İhbar sayısının
çok fazla olduğu dönemlerde, veteriner
hekimlerimiz hastalığın önemine göre
bir öncelik sırasında bulunabiliyorlar. Bu
durumlarda maalesef gecikebildiğimiz için
bizler de Kadıköylülerin anlayışına sığınmak
isteriz. Günde ortalama 40-50 ihbar
alıyoruz. Sahada gün içerisinde 3 farklı
ekibimiz bulunuyor. Ayrıca bir de sayfalarınız
aracılığıyla daha önce duyurduğumuz
bir müjdeyi yinelemek istiyorum. Normal
mesai bitiminden sonra gece 22.30’a kadar
belediyemize iletilen ve acil müdahale
edilmesi gereken vakalar için nöbetçi ekip
oluşturuldu.”
“POPÜLASYON ÇOK HIZLI VE BÜYÜME
HIZI ÇOK YÜKSEK”
Özellikle son yıllarda kedi popülasyonundaki
artışı da yorumlayan Mete;
“Üniversite eğitiminde bizlere kedilerin
mevsimsel olarak senede iki kere kızgınlık
gösterdikleri öğretildi. Bu dönemler
sonbahar ve ilkbahar aylarıdır esasında,
ancak şimdilerde kedilerin evrimleşme
sürecine yakından şahitlik yaptık. Bu evrimleşme
sürecinde kedilerin yaşadıkları
ortamların değişiminin büyük bir payı var.
Artık evlerde sıcak ortamlarda yaşayan
kediler, mevsim değişikliklerini çok fazla
algılayamıyorlar. Bunun yanında endüstriyel
gıdalar ve kuru mamalardan kaynaklı
değişimlerin de söz konusu olduğu düşünülüyor.
Dolayısıyla, günümüzde yılda
üç kez dahi doğum yapan kediler var.
Yine günümüzde ergenliğe ulaşır ulaşmaz
gebe kalan kedilerin sayısı oldukça fazla.
Aynı zamanda bir kerede doğurdukları
yavruların sayısında da artış yaşanıyor.
Dolayısıyla popülasyon çok hızlı ve büyüme
hızı çok yüksek” dedi.
“KISIRLAŞTIRMA VE AŞILAMA
ÇALIŞMALARI HIZLANDIRILMALI”
“Kısırlaştırma faaliyetlerini kedilerde çok
hızlı bir şekilde uygulamalıyız. Ancak kısa
vadede sonuç alınması konusunda tereddütlerim
var, çünkü kedi popülasyonunu
Türkiye’nin hiçbir bölgesinde kontrol altına
almış değiliz” şeklinde konuşan Ali İhsan
Mete, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Yaklaşık 30 yıldır veteriner hekimlik
yapıyorum ama uzun yıllardır yaptığımız
çalışmaların neticelerini sokakta çok fazla
alamıyor, yansımalarını göremiyoruz.
Demek ki popülasyonu dengeleyemiyoruz.
Tüm yerel yönetimler, Tarım ve Sağlık
Bakanlıkları bu konuda çok daha sıkı bir
işbirliği içerisinde çalışmalıdır. Hep beraber
el ele vererek, birbirimizin eksikliğini
gidermeliyiz. Mutlaka tüm belediyelerde
Veteriner İşleri Müdürlükleri kurulmalı;
yeterli sayıda veteriner hekim, veteriner
sağlık teknikeri ve teknisyeni, kalifiye hayvan
bakım görevlileri istihdam edilmeli.
Barınaklar ne yazık ki çok az, çok büyük
bir açık var. Bir an önce bu merkezlerin
kurulması lazım ve hızlıca oralarda da
kısırlaştırma, aşılama ve kayıt altına alma
çalışmalarının yapılması lazım ki popülasyon
biraz da olsa düşsün.”
“Kadıköy’de sık sık kedi evleri
gündeme geliyor ve bu konuda
talepler oluşuyor, ancak bu konu
artık popülist bir noktaya gelmeye
başladı. Topluma doğru mesajları
vermek adına söylemek adına şunu
söyleyebilirim ki, kedi ve köpekler
esasında evcil hayvanlar oldukları
için sokakta yaşamamalılar. Bizler
onbinlerce yıldır evcilleştirmişiz
bu hayvanları. Bu hayvanların
tıpkı keçiler, koyunlar gibi bizlerle
ve kontrol altında yaşamaları
gerekir. Evimizde, bahçemizde
bizlerle olmaları gerekiyor. Yaban
hayata uygun değil, onlar bizlere
bağlı ve muhtaçlar. Toplumda bu
hayvanların sokakta yaşamaktan
mutlu olduklarına dair yanlış bir
kanı var, ancak bu doğru değil.
Acıktıklarında her an yiyeceğe, suya
ulaşamayabiliyorlar. Umuma açık
yerlerde kedi evlerinin artması,
hem o bölgelerde kedi nüfusunun
artmasına sebep oluyor hem de
hijyen sorunu artıyor, birbirlerine
hastalık bulaştırıyorlar. Dolayısıyla,
kedi evi tarzındaki talepleri sadece
site ve apartmanların bahçelerinde
karşılıyoruz. O da tüm yaşayanların
ortak talebiyle oluyor. Fakat umuma
açık noktalarda bu uygulamaları
çok sağlıklı bulmuyoruz.”
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 27
Kapak
Kadıköy sakinlerinin anlatımıyla
Kadıköy’ün kedileri
“Kedi” denildiğinde Kadıköy’ün kedisever
simaları direkt canlanıyor zihnimizde. Kimini
evinin bahçesinde, kimini ise Kadıköy’ün
herhangi bir sokağında kedileri büyük bir
özveriyle beslerken görüyoruzdur kuşkusuz.
İlk durağımız, hepimizin çok yakından tanıdığı
Zühtüpaşa Mahallesi Muhtarı Harika
Develioğlu… Harika Hanım, muhtarlık
binası önünde beslediği kedilerin yanı sıra
Kalamış ve çevresindeki sokak kedilerine de
büyük bir şefkatle bakıyor.
KIZILTOPRAK’IN
“KEDİ ANNESİ” MUHTARI
Kendini muhtarlık yaptığı bölgenin “kedi annesi”
olarak tanımlayan Muhtar Harika Develioğlu;
“Ben bu bölgenin kedi annesiyim.
Sabah ve akşam kedilerim muhtarlık binası
önüne gelirler. Tabii sadece kediler değil,
beslediğim martılar, kargalar ve köpekler
de var. 2008 yılından bu yana bu mahallede
kedileri besliyorum. Ancak o zamandan bu
yana kısırlaştırılmaya gerektiği kadar önem
verilmediği için kedi popülasyonunda çok
hızlı bir artış oldu. Bu noktada Kadıköy
Belediyesi’nin katkılarını da yadsıyamam.
Bölgemizde belediye kanalıyla kısırlaştırma
çalışmaları hızla devam ediyor. Kısırlaştırmak
şart, çünkü bir kedi 5 senenin sonunda
160 bin kediye ulaşabiliyormuş. Düşünün,
sadece bir kedi” diyerek, kedi beslemenin
mali zorluklarına değindi:
MAMA YARDIMINA İHTİYAÇ VAR
“Kedi beslemenin en büyük zorluğu maliyet…
Mama paraları çok arttığı için artık
günümüzde baş etmek çok zor. Bu konuda
muhtarlığa yardım talebinde bulunuyorum,
ancak istediğimiz ölçüye ulaşmıyor.
Belediyemizden mama yardımı bekliyoruz.
Bunun yanında semtimizde kedi evleri var
ama kediler karton ve tahta kutuları sevmiyorlar.
Ben strafor kutular temin ediyorum
ecza depolarından. Kedilerim için onlardan
alıyorum ve her sene de yeniliyorum. İki
sene evvel Kalamış’taki kedileri besliyordum,
o zaman 150-200 kedim vardı. Şimdi
Kalamış’a inmiyorum, benim yerime 3 ayrı
kişi besliyor.”
“HEYKELİMİZİ GERİ İSTİYORUZ”
Zühtüpaşa Mahallesi Muhtarlığı’nın Kadıköy
Belediyesi’nden de bir beklentisi var:
“Mahallemizin kedisi Dombili, barınağımızda
vefat ettikten sonra Kadıköy Belediyesi
kedimiz adına bir heykel yapılmasını kabul
etti ve heykel yapıldı. Amerika, Japonya
Harika Develioğlu
28 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Kapak
Mansur Feyat
ve Avustralya’dan basın mensupları geldi,
bizlerle röportaj yaptılar. Röportajdan 10
gün sonra kedi heykeli çalındı, kamuoyu
oluşturunca heykel geri bırakıldı. Ardından
bir dönem sonra heykelin bulunduğu bina
kentsel dönüşüme gitti. O süreçte Kadıköy
Belediyesi, heykelimizi korumak adına aldı.
Şimdi binanın yapım süreci bitti. Bizler
yeniden heykelimizi istiyoruz.”
“SOKAĞA TERKEDİLEN
ÇOK SAYIDA KEDİ OLDU”
Moda Veteriner Kliniği Veteriner Sağlık Teknikerlerinden
Mansur Feyat, Kadıköy’deki
kedileri en yakından gözleme imkânı bulan
isimlerden… Kadıköy’de iyi bakıldıkları için
başta pandemi döneminde olmak üzere
Kadıköy’de kedi nüfusunda artış olduğunu
dile getiren Feyat; “Pandemi döneminde
evde kaldığımız günlerde sokak kedisi sahiplenen
birçok kişinin ne yazık ki pandemi
bitiminin hemen ardından kedileri sokaklara
terk ettiklerine şahit oluyoruz. Bu durum
da ne yazık ki sokaklardaki kedi nüfusunu
arttırdı. Bu anlamda kısırlaştırma faaliyetlerinin
artması şart. Tabii toplu kısırlaştırma
faaliyetlerinin devlet eliyle sürdürülmesi
ve hızlandırılması da aynı oranda şart!”
ifadelerini kullandı.
MODA’DA ÇIĞ GİBİ BÜYÜYEN BİR
HAREKET: KEDİ BESLEMEK
Kadıköy’ün ünlü simalarından Zuhal & Meral
kardeşler de Kadıköy kedilerini her gün
elleriyle besleyenlerden... 1990’lı yıllardan
bu yana sokaktaki kedileri besleyen ve ayrıca
evlerinde de çok sayıda kedi besleyen
Meral ve Zuhal kardeşler ile sıcak bir Moda
akşamüstünde kedilerle dolu sokaklarda
buluştuk. “Kendimizi bildik bileli kedilerimiz
var” diyen kardeşlerden Meral, dergimize
samimi açıklamalarda bulundu: “Kedileri
sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere
besliyorum. Özellikle sabahları çok erken
kalkmak gerekiyor. 1990’lı yılların başında,
sokak kedilerini ilk defa beslemeye başladığımızda
insanlar bize çok sert tepkiler veriyorlardı.
Hatta hakaret boyunda tepkilerdi
bunlar. Bir sanatçı olarak çok zorumuza
gidiyordu bu durum. Yine de yolumdan
şaşmadım ve bir süre sonra ciddi değişimler
oldu toplumda. Bana bağıranlar, kapılarının
önüne su kapları koymaya başladılar ve
bu özellikle Moda’da çığ gibi büyüyen bir
harekete dönüştü.”
“KEDİ BAKIMINDA EMEKLİLİK OLMAZ”
Geçen zamanda Moda halkının kendine
maddi ve manevi destek verdiklerini de
belirten Meral, sözlerini söyle sürdürdü:
“Herkes hakkımda çok gurur verici, güzel
şeyler söylüyor. Mama yardımında bulunan
çok sayıda kişi de oluyor. Biz her anlamda
büyük fedakârlıklar üstleniyoruz, hatta kedilerimiz
için tatile bile çıkmıyoruz. Bayram,
hafta sonu, özel gün tatillerimiz de yok bizim.
Kedi bakımında emeklilik olmaz. Tabii
tüm bunların yanında güzellikleri de çok.
Doyduklarını görmek büyük mutluluk bizim
için.” Moda ve çevresinde yaklaşık 150-200
civarında kediyi beslediklerini de ifade eden
Meral & Zuhal kardeşler, kedilerin bakımına
dair şu detayları da aktardılar:
MODALI KEDİLERİN
BELGESELİ DE ÇEKİLDİ
“Kediler bebekken onlara mutlaka gençlik/
karma aşısı yapmak lazım. Büyüdüklerinde
ise hastalıklara karşı aşılar tamamlanmalı…
Bununla birlikte kedi evleri arttırılmalı ama
sokaklarda, caddelerde köpeklerin ulaşamayacağı
yerlere konulmalı. Gece köpekler
gelip deviriyorlar çünkü. Burada esası iş
belediyeye düşüyor, çünkü Moda halkı elinden
gelenin fazlasını yapıyor. Çevremizdeki
herkes kedileri çok seviyor. Hatta ‘Kedilerimiz,
sokak hayvanlarımız aşılıdır. Biz sokak
Zuhal & Meral kardeşler
hayvanlarımıza iyi davranıyoruz, siz de iyi
davranın’ şeklinde çok güzel duvar yazıları
var. Başka semtleri çok bilmiyorum, ancak
Moda bu anlamda özel bir yer. Hatta ben
bir gün kedilere mama verirken yabancı bir
grup, kameralarla gelerek Moda’nın kedilerine
dair bir belgesel çektiklerini söylediler.
Gerçekten de gidip bu belgeseli yapmışlar.
Bir arkadaşımız aracılığıyla biz de izlemiştik.
Güzel bir işti.”
KADIKÖY’ÜN KEDİLERİ
“ŞANSLI AZINLIK”
Son olarak sözü Caferağa Muhtarı Zeynep
Ayman’a bırakıyoruz. Ayman, kediler nezdinde
sokak hayvanlarının ihtiyaçlarına dair
şunları paylaştı: “Moda’nın ya da Kadıköy’ün
sokak kedileri, sanırım kedi dünyası içerisinde
şanslı azınlık sayılabilirler. Sevildiklerinden
emin oldukları bir topluluk içinde, hani
derler ya ‘Yedikleri önünde, yemedikleri
ardında’ bir yaşam sürüyorlar diyebiliriz.
Yiyecek bulma konusunda sorun yaşamadıkları
gerçek, ancak hızlı üremeleri ciddi
bir sorun. Kısırlaştırma ameliyatları yetersiz.
Ne yazık ki trafikte zarar görenlerin de sayısı
azımsanmayacak ölçüde.
BİLİNÇSİZ BESLEME YAPANLARDAN
YANA ŞİKÂYETÇİYİZ
Hemen hemen her evde bir kedi mırıltısı
duymak mümkün... Moda’da ve Kadıköy’de
sokaktan sahiplenme oranı da oldukça
yüksek ama ne yazık ki bilinçsiz besleme
yapanlardan yana çok şikâyetçiyiz.
Semtte oturanların bir kısmının evdeki artık
yemekleri gelişigüzel yollara, kaldırımlara
bırakması, ciddi bir çevre kirliliğine sebep
oluyor. Bu güdüsel davranış olarak nitelendireceğim
hareket en büyük sorunumuz.
Besleme yapmak isteyenlerin bilinçsizliğine
bir başka örnek ise kilolarca mamayı, en az
4-5 kg mamayı belirli noktalara boca ederek
gitmeleri. Kediler düzenli beslenmeye alışık
oldukları için bayatlayan ve çöpe giden
kilolarca mama!”
Zeynep Ayman
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 29
Kapak
Kediler,
akademik camia ve
STK’ların da
merceğinde!
Kedi popülasyonunun artması, kedilere dair
çalışmaların da hızlanmasına sebep oldu.
Akademik çalışmalara konu olan kedilere dair
sivil toplum kuruluşları, dernekler de faaliyetlerini
arttırmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde
kedilere dair detaylı bir araştırma yapan Dünya
Kedi Irkları Derneği, sevimli dostlarımıza
ilişkin dikkat çekici analizlerde bulundu.
“ANKARA VE VAN KEDİSİ, BÜTÜN
KEDİLERİN ATASI KABUL EDİLİYOR”
Dünya Kedi Irkları Derneği Genel Sekreteri
Erdal Emrehan Sakınmaz; kedi ırklarını,
ırkların özelliklerini ve kedi davranışlarını
anlattı. Derneklerinin Almanya merkezli
Dünya Kedi Federasyonu’na üye olduğunu
belirten Sakınmaz; Türkiye’de yaşayan tüm
kedilerin soy kütüğünü, soy ağacı kaydını
yapmak amacıyla merkezi sistemi oluşturmayı,
damızlık kedi değerinin ve hayvan
bakım programlarının kontrolünü gerçekleştirmeyi
amaçladıklarını söyledi. Dünya
Kedi Federasyonu’nun kayıt altına aldığı
yaklaşık 80 ırk kedinin bulunduğunu dile
getiren Erdal Emrehan Sakınmaz; “Bunların
arasında ‘Turkish Angora’ ve ‘Turkish Van’
olarak geçen Ankara ve Van kedilerimiz var
iki farklı ırk olarak. Ankara ve Van kedisi,
bütün kedilerin atası kabul ediliyor. Geçmişi
çok uzun bir süre olduğu için kedilerin atası
görülüyorlar” diye konuştu.
“EN SAKİN IRK İRAN KEDİLERİ”
“Tıpkı çocuk gibiler” diye nitelediği kedilerin
her bir ırkının farklı özellikte olduğunun
altını çizen Sakınmaz, açıklamalarına
şöyle devam etti: “Karakterleri yetiştirilme
tarzlarına, yetiştirildikleri yere, bulundukları
eve göre şekilleniyor. Bazı kediler yaramaz,
haylaz çocuklar gibi olabiliyor. Dünyanın en
yaramaz ve haylazı, Ankara ve Van kedileri.
Çok enerjiktirler. Oyun oynama, insanın
peşinde bir gölge gibi dolaşma çabasında
bulunurlar. İnsan bazen boğulacak gibi olabilir
onların yaramazlığından... En sakin olarak
diyebileceğim ırk İran kedileri. Mizaçları
daha sakindir, çok fazla etrafta dolaşmazlar.
İran kedileri, tüyleri çok uzun olduğu için
görsel olarak müthiş bir ırk, insan baktığında
bir daha bakmak istiyor. O güzelliklerini
bir kenarda oturarak geçiriyorlar.”
KALP VE DAMAR SAĞLIĞI ÜZERİNDE
OLUMLU ETKİLERİ VAR
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Hayvan Hastanesi Hayvan Davranışları
Ünitesi’nden Araştırma Görevlisi Celalettin
Etkin Şafak da kedilerin insan sağlığı üzerine
hem fizyolojik hem de psikolojik etkileri
bulunduğunu söyledi. Şafak, çocukların
6 yaşına kadar bir kediyle büyümesinin
sonraki hayatlarında alerjik reaksiyon
geliştirme riskini oldukça düşürdüğünü ve
onları psikolojik açıdan daha sağlıklı hâle
getirdiğini dile getirerek; “Aynı zamanda
yapılan çalışmalarla kedi bakımını üstlenen
çocuklarda, daha sonraki hayatlarında
sorumluluk duygusunun daha gelişmiş
olduğu ortaya kondu” dedi.
30 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Kapak
Kadıköy’ün kedileri
Ekşi’nin gündeminde
Kadıköy’ün kedileri, Ekşi Sözlük’ün dahi
konusu olmuş. “Kadıköy’de kedi olmak”
ismiyle açılan başlıktan dikkatimizi çeken,
ilginç ve en komik yorumları sizler için derledik.
Kedilerin en komik anlarını aklımıza
getirip, biraz da gülelim…
• Pendik ve Maltepe kökenli kedilerin
çiftleşmesi ve kediler göçü sonucunda
Kadıköy’e yerleşmiş, level atlamış
kedilerdir. Bazıları öyle büyüktür ki
babaanne gibi dururlar.
• Geneli “meaooööv” diye ses çıkarır.
• Obezdirler. Kadıköy’de bir tane zayıf kedi
görmedim.
• Rıhtım dolaşanları ve iskele
sakinleridir.
• Mahalleliler tarafından sürekli sevilip,
sayılmaktır.
• Bir kedi için Türkiye’de yaşanabilecek
en güzel yerlerden birinde yaşamaktır.
Her taraf mama doludur. Mama yoksa
bile birisi salam, sosis veya elindeki
yiyecekten bir parça atabilir. Her an
sevilebilir, başı okşanabilir. Her an biri
karşısına çıkıp, yanına çömelerek veya iki
elini dizlerine koyarak eğilerek, “Canım
beniiiiiim” diyebilir ve kediye sanki
dünyada bir eşi kalmamış, nesli tükenmiş
varlıkmış gibi davranabilir.
• Genelde Rexx Sineması’nın oralarda
serseri gibi takılmaktır.
• Kabarık tüylü, karnı tok, sırtı pek olmaktır.
• Alemlerin, ortamların her daim kralı
olmaktır. Aç kalmazsınız. Çoğunlukla
dükkânlara, mekânlara yayılır, kafanıza
göre takılırsınız. Kimse de size ilişmez.
Rıhtım ve Yoğurtçu Parkı hariç trafik
daha yavaş, ezilme tehlikeniz daha azdır.
Muhakkak sizi veterinere götürecek kişi ya
da gruplar mevcuttur.
• Çilek Sokak’ta bulunan çamaşır işporta
tezgâhlarının üzerinde umarsızca sabah
akşam uyumaktırlar.
• Karşılığı Miami’de ev sahibi olmak gibidir.
Kedileri seviyoruz.
• Kadıköy’de kedi olmak, Avrupa’da insan
olmak gibidir.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 31
İlçelerimiz
Tuzla’da “Evden Eve İyilik” hareketi
Tuzla Belediyesi’nin Gönül Elleri Çarşısı,
komşuları için harekete geçiyor.
Tuzla sınırlarında oturan vatandaşlar,
“Evden Eve İyilik” adlı komşudan
komşuya dayanışma hareketiyle
oluşturulan dijital platform üzerinden
ihtiyaç sahibi komşuları için gıda
kolisi, ev mobilyası, elektronik eşya,
beyaz eşya, kıyafet ve oyuncak bağışı
yapabilecekler.
Projeyi tanıtan Tuzla Belediye Başkanı
Dr. Şadi Yazıcı; “Bizim kurduğumuz
sistem, dijital bir sadaka taşıdır. Kurduğumuz
web sitesine hayır bırakacaklar,
hayırlarını bırakacaklar. İhtiyaçları
olanlar, ihtiyaçları kadar talep edecekler.
Alan elin veren eli görmediği sistemi
yardımlaşma kurumumuz işletecek.
Komşunun yardımını komşuya biz ulaştıracağız”
dedi.
Ağva Kültür Merkezi hizmete girdi
Avrupalı öğrenciler
Kartal’da!
Kartal Belediyesi, öğrenci değişim programı
Erasmus kapsamında toplumun
dezavantajlı grupları için “Sanatsal Beceriler
ve Sosyal İçermenin Geliştirilmesi”
adıyla bir sosyal sorumluluk projesi
geliştiren Avrupalı lise öğrencilerini
Kartal’da ağırlıyor.
Kartal Hacı Hatice Bayraktar Anadolu
Lisesi ile birlikte düzenlenen projede ilk
olarak Kartal Belediye Başkanı Gökhan
Yüksel; İspanya, Slovakya, Polonya,
Almanya ve Romanya’dan gelen lise
öğrencileri ile Kartal Belediyesi Meclis
Salonu’nda bir tanışma toplantısı gerçekleştirdi.
Avrupalı öğrenciler, toplantıda
Başkan Gökhan Yüksel’e Kartal ve
belediye başkanlığı hakkında merak
ettiklerini sordu.
“GENÇ BİR KENT YARATMA
HEDEFİNİ ÇOK ÖNEMSİYORUZ”
Başkan Gökhan Yüksel, bir öğrencinin
“Kartal için en büyük hedefiniz nedir?”
sorusuna şöyle cevap verdi: “Kartal’ın
özellikle son 50 yıldır kronikleşmiş sorunları
var. Öncelikli hedefimiz bu sorunlara
eğilmek ve Kartal’ı gençleştirmek.
Türkiye’deki metropoller içinde en genç
belediye başkanı olma durumuna erişmiş
biri olarak, ‘genç bir kent’ oluşturma
hedefini çok önemsiyorum.”
Şile Belediyesi tarafından projelendirilip
inşası tamamlanan Ağva Kültür Merkezi
ve Şile Belediyesi Ağva Ek Hizmet Binası,
düzenlenen törenle açıldı. Ağva’nın dokusuna
uygun bir mimari ile inşa edilen
Ağva Kültür Merkezi ve Şile Belediyesi
Ağva Ek Hizmet Binası, sivil mimari gelenekleri
ile projelendirildi.
Yakuplu Caddesi’nde 720 metrekare
alana Ağvalıların sosyal ve kültürel
faaliyetlerine katkı sağlamak amacıyla
inşa edilen merkezde; tiyatro, sergi ve
sanat atölyeleri gibi etkinliklere yönelik
280 metrekare alana sahip çok amaçlı
etkinlik salonu, ıslak hacimler ve servis
mutfağı gibi bölümler yer alıyor.
32 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
İlçelerimiz
“Crea Centers” ile
girişimcilere yepyeni kapılar
Ataşehir Belediyesi’nden
sağlıkta büyük başarı
Ataşehir ilçe halkı, Ataşehir Belediyesi’nin sağlık hizmetlerini
değerlendirdi. Ataşehirlilerin yüzde 98’i sunulan hizmetlerden
memnun olduklarını dile getirirken, doktorların yeterliliği ve ilgisi
yüzde 99 oranında başarılı bulundu.
Ataşehir Belediyesi, yurttaşların belediye yönetimde etkin birer
paydaş olmalarını sağlamak, talep ve şikâyetlerini öğrenmek
amacıyla sağlık hizmeti sunduğu kişilerle bir kamuoyu araştırması
gerçekleştirdi. Yüz yüze görüşme metodu ile yapılan ankette
yurttaşlara hangi sağlık branşından hizmet aldıkları, sunulan
hizmetten memnun olup olmadıkları, eğer memnun değillerse
bunun nedeni, doktorların ve çalışanların tutumları, yeterlilikleri
ve benzeri çok sayıda soru yöneltildi. Anket sonuçlarına göre;
Ataşehir Belediyesi’nin sağlık kurumlarından yararlananların
yüzde 85’i aldıkları
hizmetten çok memnun
kaldıklarını, yüzde
13’ü kısmen memnun
olduğunu, yüzde 2’si ise
memnun olmadığını dile
getirdi. Yurttaşlar, hizmet
aldıkları doktorların
yeterliliklerini ve ilgilerini
ise yüzde 99 oranında
başarılı buldu.
Çekmeköy Belediyesi’nin Avrupa Birliği tarafından desteklenen
vizyon projesi “Crea Centers” ile yaratıcı endüstriler alanında
faaliyet gösteren girişimcilere yepyeni kapılar açılıyor. Proje,
Çekmeköy’ün takım liderliğinde 5 ülkede aynı anda hayata
geçiriliyor.
Çekmeköy Belediyesi’nin “Crea Centers” projesi, dijital
devrim çağında önemli bir sektör hâline gelen yaratıcı
endüstriler alanında girişimciler için bir merkez üssü kuruyor.
Avrupa Birliği tarafından desteklenen projede, yaratıcı
endüstriler alanında faaliyet gösteren girişimcilere yeni kapılar
açılması için çalışmalar başladı. Projede yer alan tüm ortak
kurumların katkısı ile 5 ülkede yaratıcılık merkezleri kurulmaya
başlanan Crea Centers’ın Türkiye etabının temsilcisi olan
Çekmeköy’de merkeze başvuruda bulunan yüzlerce aday
arasından seçilen 17 girişimci ve proje ekibiyle bir tanışma ve
bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Adım adım tüm süreçlerin
görüşüldüğü toplantıya, proje ortağı ülkeler uzaktan
bağlantı yoluyla katıldı.
300 yıllık camii yeniden ibadete açıldı
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Üsküdar Belediyesi’nin ortaklaşa
başlattığı çalışma sonrası restorasyon çalışmaları biten 300
yıllık tarihi Ahmediye Camii, 3 yıl süren restorasyonun ardından
düzenlenen törenle yeniden ibadete açıldı. Açılışa Üsküdar Belediye
Başkanı Hilmi Türkmen, Vakıflar Genel Müdürü Başkan
Yardımcı Cem Aslanbay ve çok sayıda vatandaş katılım sağladı.
Açılışta konuşan Hilmi Türkmen; “Burası İstanbul için önemli
merkezi bir nokta. 300 yıllık muhteşem bir eser. Bu eseri
müştemilatı ile birlikte yeniden restore ederek hizmete açmış
bulunuyoruz. Hayırlı uğurlu olsun. Vakıf eserlerine sahip
çıkmak sözle değil, icraatla olur. İşte eser ortada. Son 20 yılda
Türkiye’de tarihi eserleri yeniden kazandırma adına bir hamle
yapıldı. Ülkemizin her yerine güzel hizmetlerde bulunuldu. Üsküdar
Belediyesi olarak da bölgemizde bulunan tarihi eserleri
yeniden ayağa kaldırma adına yürütülen çalışmalara destek
vermeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 33
İlçelerimiz
Orhangazi Kitap Kafe tamamlandı
Orhangazi Mahallesi Kitap Kafe’nin yapımı tamamladı. Geleneksel Türk mimarisiyle
inşa edilen kafe yakında hizmete girecek.
Pendik Belediyesi, ilk olarak Kemal
Tahir Kütüphanesi’nde gerçekleştirdiği
“Kitap Kafe” konseptinin
ikincisini Orhangazi Mahallesi’nde
hayata geçirdi. Şifalı Sokak’ta
inşa edilen kafe, geleneksel Türk
mimarisiyle tasarlandı. İki kattan
oluşan Orhangazi Kitap Kafe’nin
üst katı tamamen okuma salonu,
alt katı isekafeden oluşacak. Kitap
Kafe konsepti, daha sonra uygun
görülen başka mahallelerde de
yaygınlaştırılacak.
Ümraniye Belediyesi sporcularından
iki büyük başarı
“Polonezköy:
180 Yıllık Mazi”
kitabı çıktı
Türk-Polonya dostluğunun en önemli
nişanı ve yaşayan tanığı Polonezköy’ün
180 yıllık hikâyesini gözler önüne seren
“Polonezköy:180 Yıllık Mazi” kitabı çıktı.
Beykoz Belediyesi tarafından ilçenin
köklü tarihini bilimsel çalışmalarla
kayıt altına almak, geleceğe aktarmak
ve tanıtmak amacıyla hazırlanan kitap,
iki yüzyıla yakın bir zamandır farklı
kültürlerin birlikteliğine ve kardeşliğine
sahne olan köyün geçmişine ışık
tutuyor.
Ümraniye Belediyesi Gençlik ve Spor
Kulübü sporcuları, bugüne kadar farklı
dallarda ulusal ve uluslararası düzeyde
birçok başarı elde etti. Ümraniye, bu başarılarla
spor alanında örnek gösterilen
ilçelerin başında gelmeye başladı.
Ümraniye Belediyesi Gençlik ve Spor
Kulübü sporcuları, son olarak iki
başarıya daha imza attı. Beyza Yağmur
Gürbüz, Kırklareli’nde yapılan Anadolu
Yıldızlar Ligi Karate Grup Müsabakaları’nda
ikinci olarak, gümüş madalyanın
sahibi oldu. Yine kulüp sporculaından
olan Okan Aydoğan da Türkiye Bisiklet
Federasyonu tarafından İzmir Güzelbahçe’de
gerçekleşen MTB Cup Ulusal
Bisiklet Yarışması’nda U-23 Kategorisi’nde
üçüncülük elde ederek, bronz
madalya kazandı.
İstanbul Üniversitesi Leh Dili ve Edebiyatı
Bölüm Başkanı ve Araştırmacı Prof.
Dr. Hacer Topaktaş Üstüner’in kaleme
aldığı kitap, Türkiye ve Polonya kaynaklarına
dayalı olarak hazırlanan ilk
bilimsel eser olarak ön plana çıkıyor.
Ülkelerinden sürgün edilen Polonyalı
göçmenler tarafından 1842’de kurulan,
o günden bugüne özgün kardeşlik
kültürüyle küresel ölçekte bir fenomen
olan köy; kuruluş saikleri, Osmanlı ve
Cumhuriyet dönemi ve şimdiki durumu
olmak üzere dört bölümde anlatılıyor.
Polonezköy’ün tarihine dair zengin
arşiv belgelerinin kronolojik sırayla
sunulduğu eser, başta her iki ülkenin
tarihçileri olmak üzere akademisyenler,
öğrenciler ve kent tarihi meraklıları
için de kaynak teşkil ediyor.
34 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
İlçelerimiz
STK’lardan Demokrasi ve
Özgürlükler Adası’na ziyaret
Kadın Eli Kadın Emeği Çarşısı
hizmete girdi
Sancaktepe Belediyesi Kadın Aile Merkezi tarafından organize
edilen Kadın Eli Kadın Emeği Çarşısı’nın açılışı, Sancaktepe
Belediye Başkanı Şeyma Döğücü’nün katılımıyla gerçekleştirildi.
Sancaktepe Belediye Binası yanında bulunan alanda açılan
çarşıda, Sancaktepeli kadınların birbirinden kıymetli el emeği,
göz nuru ürünleri yer alıyor.
Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, açılışta yaptığı
konuşmada “Başta kadınlarımız ve çocuklarımız olmak üzere
ailenin her bir ferdinin hukuksal, ekonomik, sosyo-kültürel ve
eğitimsel açıdan hayata daha güçlü tutunabilmesi için çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Göreve geldiğimiz günden bu yana
İstanbul’un tek kadın belediye başkanı olmanın bana verdiği
sorumluluk ile ilçemizde hiçbir kadının ve insanın şiddete maruz
kalmadığı, insan hakları temelinde güçlü aile, güçlü toplum modelinin
inşasına yön verecek projeler üretiyor, kadın istihdamının
artırılmasına katkı sağlayacak her türlü projeyi destekliyoruz.
Bugün açılışını gerçekleştirdiğimiz ve hediyelik eşyadan dokuma,
tekstile çeşitli alanlarda birçok yöresel ürün ile kadınlarımızın
emeklerini ekonomiye kazandırırken, ilçemizin tanıtımına da
katkı sağlayacağını düşündüğümüz bu çarşıya destek veren ve
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.
Sultanbeyli Belediyesi,
ilçedeki sivil toplum
kuruluşları için “STK Projeleri
Vizyon” programlarını
sürdürüyor. STK
başkanları, programlar
kapsamında Türkiye’nin
önde gelen projelerini
yerinde inceliyor, yetkililerden ve mühendislerden projelerin nasıl
hayata geçirildiği hakkında bilgiler alıyor, yapım süreçlerinde ne
gibi aşamalar kaydedildiğini öğreniyor.
Yapılan son programda STK başkanları ve ilçede görev yapan
muhtarlar, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nı ziyaret etti. Sultanbeyli
Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, ziyarete ilişkin yaptığı
değerlendirmede şunları dile getirdi: “Sivil toplum kuruluşlarımızla
bir süre önce yeni bir çalışma başlattık. STK’larımızın daha
fazla proje üretmesi, bağlı bulundukları sivil toplum kuruluşlarında
daha çok katma değer oluşturmaları için kurum olarak
büyük destek sağlıyoruz. İlk olarak Çamlıca Kulesi’ni, ardından
Türkiye’mizin teknoloji hamlesinin ana omurgalarından biri olan
Bilişim Vadisi’ni ziyaret ettik.”
Maltepe’nin“Eşitlik Gönüllüleri” buluştu
Maltepe Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürlüğü
Sosyal Politikalar ve Eşitlik Birimi,
çalışmalarına aralıksız bir şekilde devam
ediyor. Bu kapsamda Maltepe’nin “Eşitlik
Gönüllüleri”, Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür
Merkez’inde ilk kez buluştu. Seminere eşitlik
gönüllüsü olmak isteyen Maltepeli STK’lar
ve vatandaşlar katıldı.
Strateji Geliştirme Müdürlüğü Sosyal Politikalar
ve Eşitlik Birimi tarafından seminere
katılanlara “Aktif Vatandaşlık, Kapsayıcılık
ve Kent Hakkı” başlıkları üzerinden çeşitli
bilgilendirmeler yapıldı. Katılımcılara söz
konusu kavramların tanımları ve ayrımcılığı
önlemenin kazanımları aktarıldı. Çeşitli
sivil toplum temsilcileri, üyeleri ve gönüllü
vatandaşlardan oluşturulacak Maltepeli
gönüllüler, her türlü dezavantaja ve ayrımcılığa
dur diyecek.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 35
Sektör
Lüks Konut Uzmanı Aynur Dinçel:
Bağdat Caddesi’ne yatırım yapanların
her zaman yüzü gülmüştür
Lüks Konut Uzmanı Aynur Dinçel, bugünlerde
RE/MAX Sonuç Bağdat Caddesi’nde
Ticari Gayrimenkul Uzmanı olarak mesleki
deneyimlerini sürdürüyor. Pandemi
süreciyle birlikte yeni dinamikler kazanan
gayrimenkul sektörünün özellikle Bağdat
Caddesi ve çevresindeki son durumunu
analiz eden Aynur Dinçel; “Bağdat Caddesi
ve civarına yatırım yapanların, geçtiğimiz
yıllara göre gerçekleşen el değiştirme
oranlarına bakıldığında her zaman yüzü
gülmüştür” diyor.
Aynur Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir
miyiz? Kaç yıldır gayrimenkul sektöründe
faaliyetlerinizi sürdürüyorsunuz?
Bu sene gayrimenkul sektöründe 21. yılımı
kutluyorum. Yıldız Teknik Üniversitesi
İşletme Yönetimi alanında master derecemi
aldıktan sonra ilaç sektöründe başladığım
profesyonel kariyerimin devamında, 2001
yılında USA Boston Harvard University
Extension School’dan almış olduğum eğitimler
ve deneyimler neticesinde, ülkeme
döndüğümde gayrimenkul sektörüne kadın
girişimci olarak yatırım yapma kararı aldım.
O günden bugüne de her fırsatta kendimi
geliştirerek, RE/MAX Sonuç Bağdat Caddesi
Ofisi’nde Lüks Konut Uzmanı ve Ticari Gayrimenkul
Uzmanı olarak çalışmalarımı tüm
hızıyla devam ettiriyorum.
Gayrimenkul sektörünün bugününü
nasıl yorumlarsınız? Pandemi sürecinin
ardından neler değişti?
Pandemi süreci, tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de ticari yaşamı büyük ölçüde
etkiledi. Özellikle uzmanlık alanım olan
Bağdat Caddesi’nde pandeminin ilk başladığı
dönemlerde ve sonraki yılda, ticari
gayrimenkuller genelinde ağırlıklı olarak
Bağdat Caddesi üzerinde yer alan mağazalarda
ciddi sayıda boşluklar yaşandı.
Sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın
gözdesi olan Bağdat Caddesi hâlâ
popülerliğini koruyor mu?
Bu sorunuzun cevabını tereddüt etmeden
verebilirim. Dünya genelinde sıralamada
da bulunan metropol şehirler arasında
İstanbul, her zaman yerini korumakta. Tarihi
dokusu, Boğaz’ı, şehrin 24 saat eksilmeyen
yaşamı, kültürü, sağlık turizmi ve ticari hayatın
iç içe geçtiği bu metropol içinde; hem
New York 5. Cadde’de hem Paris Champs
Elysees’de hem de Bağdat Caddesi’nde aynı
atmosferi yaşayabilirsiniz.
Bağdat Caddesi ve çevresine
rağbet edenlerin öncelikleri neler?
Cadde bu talepleri ne kadar karşılıyor?
Bağdat Caddesi, özellikle Bostancı ve Feneryolu
arası yaklaşık beş kilometrelik hat üzerinde.
Kendi içinde farklı bölgelere ayrılsa
da özellikle sahil kesimi, caddenin üzerinde
ve paralellerinde yer alan gayrimenkuller,
kullanım tercihlerine göre farklılıklara sahip.
Sahil kesimi, Marmara Denizi ve Adalar
manzarasına hâkim olmasıyla, kıyı şeridinde
yer alan az katlı yapılarla ve her daim açık
alanda, yeşilin bol olduğu parklarla daha
fazla tercih edilmekte. Özellikle sahil kesimi
genelinde geniş metrekareye sahip daireler,
bu bölgede yaşamak isteyen müşterilerimizin
tercihleri arasında kalmakta.
Bağdat Caddesi üzerinde ise uluslararası
hasta potansiyeli olan çok önemli hekimlerimizin
kliniklerinden tutun da dünya genelinde
ünlü caddelerin üzerinde mağazası
olan markalara ve ekonominin önde gelen
firmalarının yer aldığı ticari işletmelere rastlamak
mümkün. Bununla birlikte köşkleriyle
ve az katlı binalarda yer alan konutlarla
çok özellikli bir cadde. Bağdat Caddesi’ne
paralelde yer alan sokaklarda da 6306 sayılı
Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen
ve bina yaşı yüksek olan yapıların yerinde
değişmesiyle birlikte modern ve deprem
güvenliği içeren binalar ortaya çıkmasıyla,
bölgede yer almak isteyen ailelerin tercihleri
artmış durumda. Gerek sahil hattı gerekse
Bağdat Caddesi üzeri ve paralellerde yer
alan gayrimenkullerin tercih edilmesindeki
en büyük sebeplerden bir diğeri de
İstanbul’un diğer semtlerine alternatif
yöntemlerle rahat ulaşım imkânı. Tüm bu
etkenler göz önüne alındığında, arzın az
ve kısıtlı olduğu bölgede talebin bu kadar
yoğun olmasıyla Bağdat Caddesi ve civarına
yatırım yapanların, geçtiğimiz yıllara göre de
gerçekleşen el değiştirme oranlarına bakıldığında
her zaman yüzü gülmüştür.
36 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Sektör
Yalıtım uzmanı İzocam yanıtladı:
Bina yalıtımında sık sorulan 9 soru
Yaşam alanlarına yalıtım yaptırmak isteyen
tüketiciler, karar aşamasındayken bazı
konularda soru işaretleri yaşayabiliyorlar.
“Isı yalıtımı zamanla etkisini kaybeder
mi? Yalıtım, yaz aylarında çatı katlarındaki
bunaltan sıcaklara çare olur mu? Yalıtımla
faturalarımda ne kadar tasarruf sağlarım?”
gibi pek çok soru kafaları kurcalayabiliyor.
57 yıl önce Türkiye’yi yalıtımla tanıştıran
lider marka İzocam, tüketicilerin doğru
bilgiye ulaşmaları amacıyla, bina yalıtımı
ile ilgili en çok merak edilen sorulara açıklık
getirdi. İşte, bina yalıtımında sık sorulan
9 soru ve yanıtları:
1. Bir binanın en üst katında yaşıyorum.
Yazları aşırı sıcak oluyor. Yapabileceğim
bir şey var mı?
Çatıda yapılacak ısı yalıtımı ile yazın
aşırı ısınma sorunu çözülebilir. Çatı arası
kullanılmıyorsa, zemine uygulanacak çatı
şiltesi veya rulopan uygulaması ile çözüme
ulaşabilirsiniz.
2. Odamdan evin içine ve diğer katlara
çok ses gidiyor. Ne yapabilirim?
Ses probleminin en iyi çözümü, sesin
kaynağında alınan önlemlerle olur. Yüzer
döşeme uygulaması ve duvarlarda kalibel
uygulaması ile komşulara giden gürültü
düzeyi azaltılabilir.
3. Isıtmaya çok fazla para harcıyorum.
Yalıtımla tasarruf sağlayabilir miyim?
Binalara uygulanacak yalıtım ile hem ısıtma
hem soğutma için yaptığınız harcamalarda
yüzde 60’a varan tasarruf sağlayabilirsiniz.
4. Isı yalıtımı zamanla etkisini kaybeder
mi? Tekrarlanması gerekir mi?
Standartlara uygun bir şekilde üretilip stoklanan
malzemeler kullanılarak, doğru bir
uygulama ile yapılan yalıtımın ömrü, genel
olarak bina ömrü kadardır.
5. Binaların zeminine de ısı yalıtımı
yapmak gerekir mi?
Yapılan çalışmalarda ısı kayıplarının
yaklaşık yüzde 7’sinin binanın zemininde
yeterli yalıtım olmamasından kaynaklandığı
görülmektedir.
6. En iyi ısı yalıtım malzemesi nedir?
Her ısı yalıtım malzemesinin farklı özellikleri
bulunmaktadır. Uygulamada, ihtiyaca
ve amaca uygun malzeme seçimi yapılmalıdır.
Örneğin, Taşyünü ürünler hem ısı
ve ses yalıtımı hem de yangın güvenliği
amacıyla kullanılması sebebiyle çok avantajlı
ürünlerdir.
7. Çatı arasına Camyünü Çatı Şiltesi ile
yalıtım yaptırdım, fakat çatıdan akan
sızıntı sulara karşı da yalıtımın üzerine
naylon serdirdim. Bunun bir sakıncası
var mı?
Bu gibi örtüler, yalıtım malzemesindeki su
buharının çıkışına engel olmaları sebebiyle
yalıtım malzemelerinin yoğuşmadan ötürü
ıslanmasına ve zaman içinde kalite ve performans
kaybı yaşamasına neden olur.
8. Evimin hangi bölgeleri yalıtılmalı?
Yalıtım sadece çatı katları ve dış duvarları
için değildir. Enerji tüketimini ve yaşam
alanı konforunu artırmak için ısıtılmayan
boşluklu tavanlar, bodrum duvarları, tavanlar,
zeminler, iç duvarlar (özellikle banyolar)
gibi evinizin diğer alanlarına da yalıtım
yapılmalıdır.
9. Bina dış duvarlarında, dışarıdan mı
içeriden mi ısı yalıtımı yapılmalı?
Dış duvarlarda dışarıdan yapılan ısı yalıtım
uygulamaları tercih edilmelidir. Hem
cephe malzemesinin ısı depolama kapasitesinden
yararlanır hem de ağır kütlenin
yüksek sıcaklıkta kalması nedeniyle duvar
iç yüzeyi ve duvar kesiti içinde yoğuşma
riski ortadan kalkar; küflenme gibi sorunların
önüne geçilir. Ayrıca, dış duvara bitişik
zeminlerin oluşturacağı ısı köprüleri de
engellenmiş olur.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 37
Nostalji
1916 yılında Talimhane’de Enver Paşa ve askerler. Sağdaki iki ev günümüze kalmış.
1906 tarihli haritada Talimhane ve Kışla.
Piyadelerin talim yeri
Talimhane
ARİF ATILGAN
Osmanlı zamanının piyade askerleri, Yeldeğirmeni’nin
Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu
tarafında talim yaparlarmış. O yıllarda
okulun bulunduğu adaya, üstteki ada da
dâhildir. Aradaki Misak-ı Milli Caddesi yok
henüz, okul da yok tabii. Okulun bulunduğu
ada, Beydağı Sokağı’na kadar uzuyor.
Beydağı Sokağı, Talimhane Sokağı, Gençlik
Sokağı ve Halitağa Caddesi arasındaki alan,
askerlerin talim yeridir o yıllarda. Hemen karşılarında
ise yatakhanelerin bulunduğu ada
var. Burada kışla bulunmaktadır. Kışla, Karakolhane
Caddesi ve Halitağa Caddesi’nin
bulunduğu adadadır. Yani karşı adadadır.
Burada çekilmiş bir fotoğrafta Enver Paşa’nın
resimleri bulunmaktadır, ancak daha detaylı
bir bilgi bulamadım. Diğer yandan, eski evlerden
sadece iki tanesi günümüze kalmıştır.
Sonraki yıllarda arada Beydağı Sokağı
açılmış, üstteki alanı bölmüştür. Daha sonra
alttaki alana da okul yapılmış, çevresine ise
evler. Yani zamanla yeni yerleşimler yapılmış,
bugün artık eski hâlinden neredeyse
hiçbir iz kalmamış.
Yukarıdaki fotoğraftan yüz yılı aşkın bir
zaman sonra, günümüze sadece iki ev
kalmıştır. Onları iyi korumalıyız. 1916 yılında
O yıllardan bugüne kalan iki ev.
Enver Paşa ve silah arkadaşlarına tanıklık
eden iki evdir onlar. Bu alanda askerlerin
talimini de izlemişlerdir yıllarca.
1920 yılında Misak-ı Milli sınırları çizilmiş,
henüz Cumhuriyet ilan edilmemiştir. Buraya
yeni açılan caddeye Misak-ı Milli Caddesi
adı verilmiş. Sonraki yıllarda küçülen
meydanda hanımlar yere örtü serip piknik
yaparken, çocuklar bisiklete binip oyun
oynamışlar. Daha sonra Gazi Mustafa Kemal
Paşa İlkokulu ve Kayışdağı Çeşmesi yapılmış,
giderek meydan yok olmuş.
1970’li yıllarda kışla olarak görülen yerde
evler yapılmıştı. Ama Celal Muhtar Sokağı’ndan
küçük bir alana giriliyordu. Orada yıllardır
kullanılmayan çarkı ile bir kuyu vardı. O
sebepten oraya “Çarkın Orası” derdik.
Günümüzde Talimhane’nin yeri... Sol üstte günümüze kalmış iki ev.
Haydarpaşa Çayırı süvarilerin talim yeriydi,
burası da piyadelerin... Biz 1980’lere kadar
“Talimhane” adını kullanıyorduk. Hatta
bilinçsizce “Eskiden askerler talim yapıyormuş”
derdik. Daha fazlası bilinmezdi.
Araştırıp yazmak bana kısmetmiş.
38 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
İstanbul
Fenerler yenilenerek,
sosyal paylaşım alanlarına
dönüştürülüyor
PINAR BALTACI
İstanbul’un tarihi deniz fenerleri, restore
edilmeye başlandı. Kıyı Emniyeti Genel
Müdürlüğü ekiplerince restorasyonu gerçekleştirilen
fenerlerin yenilenme süreçlerini ve
ülkemiz için önemini, Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü
Yapı İşleri Şube Müdürü İnşaat Mühendisi
Nilgün Yanık ile konuştuk. Restorasyon sürecinin
detaylarına değinen Yanık; “Kamuya
kazandırılan fenerlerimiz, aynı zamanda bir
sosyal paylaşım alanına dönüştürüldü” dedi.
İstanbul’da çok sayıda deniz feneri
bulunuyor. Bu fenerlerin restorasyon
süreci nasıl başladı ve ilerledi?
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Kıyı Emniyeti
Genel Müdürlüğümüz uhdesinde
Nilgün Yanık
Ahırkapı
kültür varlığı olarak tescil edilmiş 41’i tarihi,
492 fenerimiz bulunuyor. Yıllar içerisinde
fenerlerin çalışma prensiplerinde meydana
gelen teknolojik gelişmeler neticesinde; fenercilik
mesleğinin giderek sona ermesi ile
boşalan binaların bakım ihtiyacı ve zamanla
meydana gelen yapısal hasarlar nedeniyle
restorasyon süreci başlatıldı.
Bu tarihi yapıların restorasyon sürecinde
özellikle nelere dikkat edildi?
Öncelikle restorasyon sürecinde fenerlerimizin
mevcut durumu, dönem mimarisi
ve tarihsel gelişimlerinin tespiti yapılarak
projelendirilmekte, projeler doğrultusunda
fenerlerimizin yapısal hasarları giderilmekte
ve özgün yapısıyla fenerlerimiz korunmakta...
Restore edilen deniz fenerlerinin
bundan sonraki işlevlerini genel olarak
nasıl anlatırsınız?
Fenerlerimizin seyir yardımcısı işlevi devam
ederken, lojman ve gardiyan binaları da
kafe, restoran, kütüphane, sergi salonu gibi
sosyo-kültürel işlevler ile kamuya kazandırılıp,
fenerlerimiz aynı zamanda bir sosyal
paylaşım alanına dönüştürüldü.
Mehmetçik
Amasra
Şile
Restorasyon boyunca fenerlerin
tarihsel geçmişinden izler taşıyan
farklı detaylarla karşılaşıldı mı?
Okurlarımıza özel olarak belirtmek
istediğiniz detaylar var mıdır?
Fransa’dan özel olarak getirilmiş ve günümüzde
de çalışmaya devam eden orijinal
fener mekanizmaları, aşırı neme maruz
kalan fenerlerin yapısal ömrünü uzatmak
için temel bölümlerinde kullanılan taş
malzemeler, döşeme altı havalıkları, pirinç
doğrama detayları ve bakır kubbelerde
rastladığımız özel aslan başı motifleri gibi
restorasyon süreçlerinde farklı detaylar
karşımıza çıkmakta.
Ülkemiz için deniz fenerlerinin
geçmişten bugüne önemini nasıl
anlatırsınız?
Yüzyıllardır rotamıza ışık olan emektar deniz
fenerlerimiz, kıyılarımızda seyir güvenliğini
sağlarken, zarif görüntüleriyle de bulundukları
yerin simgesi hâline gelmiştir. Tarihte
bir dönem savunma amacıyla da kullanılan
fenerler, genellikle denizlerin tehlikeli
bölgelerinde kıyılarda veya adacıkların
üzerinde denizcileri uyarmak ve aynı zamanda
yol göstermek amacıyla yapılmıştır.
Eşsiz sosyo-kültürel ve tarihsel yönü de
olan yadigâr deniz fenerlerinin daha geniş
bir kitleye hitap etmesi için farklı açılımlar
yapılmıştır. Fenerlerimize kütüphane, deniz
feneri objelerinin sergilendiği alanlar, masal
evi, konukevi, kafe ve restoran tarzı işlevler
de kazandırılmıştır. Böylelikle fenerlerimizin
birer sosyal paylaşım alanları olmaları da
sağlanmıştır. Fener alanları, bulunduğu
lokasyonlarda daha fazla ilgi çekmekte,
bu konuda bir farkındalık da oluşmuş
durumda.
Son olarak eklemek istedikleriniz…
Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü olarak
tarihimizden feyz alarak çıktığımız bu yolda
restorasyon, yenileme ve bakım onarım
çalışmalarımızla denizcilik mirasımızı
korumayı ve geçmişin bize emanet ettiği
değerleri yaşatmayı önemli vazifelerimizden
biri olarak görüyoruz.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 39
Spor Tarihi
Yıkılmayan bir sol ayak, bükülmeyen bir kalem:
HALİT DERİNGÖR
BARIŞ KENAROĞLU & BARIŞ EYMEN (Spor tarihi araştırmaları derneği)
Fenerbahçe’nin kazandığı 28 Türkiye şampiyonluğunun
tam 5 tanesinde bu müthiş Kadıköylünün
adı var. Başarılı birer sporculuk,
teknik direktörlük ve idarecilik sürecinden
sonra futbol adamlığını bırakarak, kalemiyle
spora devam eden Halit Deringör’ün 2018
yılındaki vefatı, Türk spor tarihi için bir çağın
kapanışı oldu. Seneler içinde, sahada yıkılmayan
futbolu, basında eğilip bükülmeyen
bir kaleme dönüşmüş; Halit Deringör ismi,
saha içinde olduğu kadar gazetecilik alanında
da silinmeyecek izler bırakmıştı.
Halit Deringör, 1922 yılında Kadıköy kazasının
Acıbadem semtinde doğdu. O zamanlar
doğum tarihleri konuşulurken bu tip
eklemelerin yapılması adettendir: “Nüfusta
doğum tarihim 1923 gözüküyor. Enstitülere
girebilmek için yaşımı küçültmek zorunda
kaldık” diyordu kendisi.
Kadıköy Yeldeğirmeni’nde, Osmangazi İlkokulu’nda
okudu. O yılları “Hatırlanacak fazla
bir şey yok; kafamız fazla işlemiyor, daha çok
tazeyiz” diye anlatırdı. Coşkuyla hatırladığı
şeyler ise Atatürk’ü gördüğü günlerdi: “İran
Şahı Pehlevi ile birlikte Beşiktaş vapur iskelesine
gelmişlerdi. Motordan indikten sonra
onları çok yakından takip ettik. Bir de Kabotaj
Bayramı esnasında Moda’ya geldi. Hatta
bir yüzücü arkadaşımıza madalya verdi.”
Sene 1937... Fenerbahçe Stadı’nın siyah
boyalı, tahta perdelerle çevrili olduğu zamanlarda,
hemen her ortaokul öğrencisinin
yaptığı gibi stadyuma “tırmanarak” girmeye
çalışırken, polisin kılıçlı sillesini poposuna
yiyen küçük Halit, gerisin geri dışarı atlayacağı
yerde sahanın içine dalmış. Sonraları
takım arkadaşı olacağı bir diğer Fenerbahçe
efsanesi Lebip Elmas’ın kendisini kovalamasından
da başarıyla kaçınca “Acaba benden
futbolcu olur mu?” sorusu aklına düşmüş ve
Fenerbahçe genç takımına yazılmış.
O zamanlar Fenerbahçe Stadyumu ve çevresi
bambaşka bir âlemdir. Etrafı ağaçlarla
süslü, Papazın Çayırı’nda hâlâ bülbül sesleri
dinlenebilen günler... Ve o günlerde Kadıköy’ün
başka bir kulvarda, başka bir futbol
şampiyonu daha vardır: Haydarpaşa Lisesi
Futbol Takımı!
Halit Deringör’ün de tahsil gördüğü ve
futbol takımında oynadığı Haydarpaşa
Lisesi iki kez üst üste şampiyon olunca,
40 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Spor Tarihi
Fenerbahçeli yöneticiler genç sporcuyu
kulüpteki “genç” statüsünden çıkarıp, “A” takıma
almaya karar vermişler. Cihat Arman,
Lebip Elmas, Ali Rıza Tansı, Esat Kaner, Naci
Bastoncu, “Küçük” Fikret Kırcan ve tüm Türkiye
ile birlikte Halit Deringör’ün de hayran
olduğu Fenerbahçe efsanesi “Büyük” Fikret
Arıcan! Artık bu isimlerle takım arkadaşıdır
Halit Deringör.
Sonra… Şampiyonluklar, şampiyonluklar,
şampiyonluklar…
Fenerbahçe futbol takımı tarihinde ilk kez
ve bugüne kadar bir daha emsali görülmemiş
bir şekilde, dört sene üst üste (1943,
1944, 1945 ve 1946 sezonlarında) Türkiye
Şampiyonu olur. 1950 yılında beşinci
şampiyonluğunu da Fenerbahçe formasıyla
kazanacak olan Halit Deringör, 114 maçta
attığı 38 gol ile bu zaferlerin en büyük imza
sahiplerinden biri olacaktır.
1948, Halit Deringör için özel bir yıldır. Olimpiyat
kafilesinden son anda çıkarılan futbolcuyu
sarı-lacivertli kulüp, kendi imkânları
ile Londra’ya gönderir ama “Fenerbahçe
sol açığı” Halit Deringör, “çıkarılma” kararını
veren Burhan Felek’e (sonraki yıllarda Türk
spor basını tarihine vuracağı damganın ön
gösterimini yaparcasına) zehir zemberek bir
yazı ile karşılık verir:
“Ben küçük yaştan beri canımı dişime
taktığım, yağmurda, çamurda, karda hiçbir
menfaat düşünmeyerek candan bağlandığım
sarı-lacivert formadan sonra, iki defa
ay-yıldızı taşımış, Fenerbahçe cemiyeti
ferdiyim. Fakir bir milletin bin bir müşkülatla
bütçesinden çıkardığı tahsisatın üzerine
sülük gibi binerek Londra’ya gitmedim. İşte
bu vaziyet karşısında kimin ‘püsküllü bela’
olduğu meydandadır.”
Tarihin tebessüm ettiren cilvelerinden biri,
o tarihten 26 yıl sonra kendini gösterecek;
1974 yılında “Türk Sporcularının 1924 Olimpiyatına
Katılışının 50. Yıldönümü Törenleri”
için Halit Deringör’ü davet eden belgenin
altında Burhan Felek imzası görülecektir.
1948 demişken, müthiş bir hatırayı
anlatmadan geçmeyelim: Halit Deringör,
Olimpiyat dönüşünde Galata Köprüsü’nde
Fenerbahçe’nin muhasebecisi Suat Belgin’e
rastlar. Kulübün cefakâr emekçisi sıkıntılıdır.
Deringör zorlayınca, su parasını ödeyemedikleri
için Fenerbahçe Stadı’nın ve kulübün
suyunun kesildiğini söyler. Suat Bey, zengin
Fenerbahçelileri dolaşıp, gerekli meblağı
bulmaya çalışmaktadır. Borcun 400 Lira
olduğunu öğrenen Halit Deringör, cebinden
Londra seyahati için kulüp tarafından kendisine
verilen parayı çıkarıp, “Al ben sana 400
Lira’yı vereyim, sen de bana karşıya geçmek
için vapur parası ver, bir kuruşum yok!” der.
Suat Belgin inanamaz ama şüphesiz anlamıştır.
İkisi de çok büyük Fenerbahçeli ve bir
o kadar büyük kulüpçüdürler.
Sonra…
Halit Deringör, çok uzun seneler boyunca
Cumhuriyet Gazetesi’nde yazılar yazdı.
Fenerbahçe tarihinde şahitlik ettiği yılları,
hem kendi kitaplarına hem de türlü vesilelerle
başka yazarların eserlerine nakşetti,
belgesellerin aranan yüzü oldu. Önemli
bir özelliği de Fenerbahçe kongrelerindeki
tavrıydı. 1950’lerin ikinci yarısından sonra
başlayan ve 1980’lerden itibaren kulübü tamamen
ele geçiren “grupçuluk” zihniyetinin
karşısında, yakın arkadaşı Dr. Memduh Eren
ile birlikte dimdik durdu. Bugün hâlâ tarih
sahnesine çıkmayı bekleyen Fenerbahçe
Spor Kulübü Kongre ve Yüksek Divan Kurulu
kayıtları, Halit Deringör’ün yıllar içinde doğruluğu
kanıtlanan cümleleri ile dolu.
“Fenerbahçe bir sevgi cumhuriyetidir”
sözünün sahibi olan Deringör, çok sevdiği eşi
Ruhnevaz Hanım’ın vefatından iki sene sonra
aramızdan ebediyen ayrıldı. Bizim bildiğimiz
Halit Deringör; dürüstlük, başarı ve tabii ki
“Sarı-Lacivert” ile dolu ömrüne şükredip, sevgili
eşine kavuşacağı için kalbinde kocaman
bir gülümseme ile hayata gözlerini kapamıştır.
İyi ki yaşadın Halit ağabey!
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 41
Sivil Toplum
Doğa ve insana dair çevreci projeler,
Devridaim Enstitüsü’nde!
PINAR BALTACI
Yeldeğirmeni, yepyeni bir dayanışma
enstitüsüne ev sahipliği yapmaya başladı.
Ekonominin doğaya ve insana verdiği tahribatı
önleyen projeler geliştiren Devridaim
Sürdürülebilir Ekonomi Enstitüsü, dönüştürmeye
ve üretmeye hâlihazırda mahalle
kültürünün sürdüğü Yeldeğirmeni’nden yola
çıktı. Enstitü ekibiyle dergimiz için aydınlatıcı
bir röportaj gerçekletirdik.
Devridaim Enstitüsü ne zaman kuruldu?
Genel olarak faaliyetlerinizi anlatır
mısınız? Kaç kişilik bir ekipsiniz?
Devridaim, doğrusal ekonominin doğaya
ve insana verdiği tahribatı önleyici projeler
üreten ve döngüsel bir süreç yaratan
enstitüdür. Döngüsel ekonomiyi esas
alarak sürdürülebilir temalı, insanlar için
farkındalık yaratabilecek atölye içerikleri
oluşturuyor ve projeler geliştiriyoruz. 2021
yılında kurulduk. 3 ortaklı bir kuruluş, 5
kişilik bir ekipten oluşmaktayız. Aynı zamanda
paydaş olarak çalıştığımız kolektif
yapılar ve insanlar var. Birlikte üretmenin
ve çalışmanın gücüne inanıyoruz. Aslında
çok kalabalık bir ekibiz.
Hangi konulara dikkat çekiyor ve
çalışmalar yürütüyorsunuz?
Devridaim Sürdürülebilir Ekonomi Enstitüsü
olarak, döngüsel ekonomi modelini
referans aldığımız çalışmalar yürütüyor, kaynakların
sınırlı olduğu bilinciyle “atık” kabul
edilen her malzemenin yeniden girdi olarak
sürece dahil edilmesi üzerinde düşünmeyi
öneriyor, adil katılım anlayışıyla kolektif
üretimi hedefliyoruz. Kaynakların adil bir
şekilde kullanılmasının yanında, üretim
sürecine dahil edilen girdilerin niteliğinin de
önemini göz ardı etmiyoruz. Bu kapsamda,
topluma bu kültürü ve bilinci aktarmak
amacıyla çeşitli atölye çalışmaları yapıyoruz
ve kolektif üretim alanları yaratıyoruz.
İşbirliğinin gücüne inandığımız için çeşitli
sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler ve
şirketlerle projeler geliştiriyoruz.
42 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Sivil Toplum
Hayata geçirdiğiniz atölye/proje
çalışmalarını detaylandırır mısınız?
Proje detaylarımız genel hatlarıyla şöyle:
Doğa ve İnsan Döngüsü Atölyeleri: Küresel
ısınmanın etkilerini belirli konu başlıkları
altında konuşabildiğimiz “Doğa ve İnsan
Döngüsü” atölyelerimiz, hem şehirde hem
de kırsal olmak üzere iki gün sürüyor. Şehirdeki
atölyelerde öğrendiğimiz teorik bilgileri
kırsalda deneyimleyeceğimiz pratik içerikli
atölyelerimizi katılımcılarımıza sunuyoruz.
Döngüsel Moda Kolektifi: Döngüsel moda;
tasarım, üretim, tüketim ve tüketim sonrası
süreçlerini sürdürülebilirlik üzerinden yapılandıran
bir yaklaşımdır. Program içeriği;
deneyim aktarımını, üretim atölyelerini ve
atölye çıktılarının sunumunu kapsamaktadır.
Atıksız Sokak: Kadıköy Belediyesi işbirliğiyle
başlatılan “Atıksız Sokak” projesiyle pilot
bölge olarak Kızıltoprak Asım Us Sokağı
seçildi. Hâlihazırda devam eden proje
kapsamında Kadıköy Belediyesi ekipleri,
21 binada sokak sakinlerinin ayrıştırdığı,
geri kazanılabilir ve evsel nitelikli atıkları
topladı ve atık miktarları ölçüldü. Ölçümler
sonucunda 3,5 ton plastik, kâğıt, cam ve
metal atık geri dönüşüme gönderildi ve 3
ton meyve, sebze atığı ile çay, kahve posası
komposta dönüştürüldü.
Müze Gazhane Atıksız Sokak: Müze Gazhane
içerisinde yer alan Beltur tesislerinden
günlük çay kahve atıkları, Devridaim Enstitüsü
ürünlerinde kullanılmak ve kompost
olarak tekrar değerlendirilmek üzere
toplanmakta.
Devridaim Dükkân: Devridaim Dükkan’da
kadın kooperatifleri işbirliğiyle kahve
çuvalı, tekstil, kağıt, elektronik cihaz, çay
ve kahve atıklarının döngüye dahil edilerek
çeşitli ürün üretimlerinde kullanılması ve
sürdürülebilir üretim sağlayan yerel üretici
ürünlerinin satışı planlanmakta.
İyi Haller Döngüsü ve Podcast: “İyi Hâller
Döngüsü” Youtube yayınlarında, alanında
uzman kişilerle sürdürülebilirlik çatısı altında
döngüsel ekonomi, mimari ve tasarım
üzerine sohbetler yapılmakta. Podcast
projeleri üzerine de çalışmalarımız devam
etmekte.
Devridaim Kolektif Ağ: Döngüsel ekonomi
üzerine kendini geliştirmek isteyen ve bu
bağlamda paylaşımlar, aktarımlar yapmak
ve ağ yaratmak isteyenler için bir platform.
Amaç, döngüsel ekonomi adına ortaklaşa
çalışabileceğimiz, fikir üretebileceğimiz,
eyleme geçebileceğimiz alanlar oluşturmak.
Tüketme ve yok etme üzerine kurulu
olan dünya düzenini değiştirmek adına
atılacak küçük adımlar neler?
Küçük ama etkili en önemli çözümlerden
biri öncelikle, herhangi bir ürünü satın
alırken “Gerçekten buna ihtiyacım var mı?”
sorusunu kendine sormaktır. O aldığın ürünün
yerine evinde kullanacağın alternatif
ürünler ne olabilir, kendin üretebilir misin
ve elindeki ürünleri nasıl dönüştürmelisin?
Bunu sormalı insanlar kendilerine. Tüketime
değil, dönüşüme ve yeniden üretime
odaklanmalıyız. Bu da küçük ama etkili
çözümlerle elbet mümkündür.
Bunun için günlük rutinlerimizden çok basit
şeylerden başlayabiliriz. Havalar ısınıyorken
su tüketimimiz artmaya başladı. Dışarıya
çıkarken su matarası alabiliriz yanımıza;
suyumuz bittiğinde bir yerden rica ederek
veya bir çeşmeden doldurabiliriz. Kahve
içmek için termoslarımızı yanımızda taşıyabiliriz
veya plastik/karton bardak kullanımı
gerektirmeyen bir içecek tercih edebiliriz.
Mutfağımızda ve banyomuzda hem sağlıklı
hem de uzun ömürlü olan kabak lifi kullanabiliriz.
Evde atıkları ayrıştırabiliriz. (Karton,
cam, plastik, gıda vb.) Bunlar için boş bir
karton kutu veya çanta kullanabilirsiniz.
Hepsini birden yapmanıza gerek yok; birinden
başlayıp, onu rutine oturttuktan sonra
bir diğerine geçebilirsiniz. Ev için uygun
olan bokashi kompostu yapabilirsiniz. Bu
zorlarsa çay ve kahve posalarının atıkları ile
başlayabilirsiniz. Bu atıklardan isterseniz
kendiniz kompost yapabilirsiniz, isterseniz
Devridaim Dükkân’a getirerek kompost
alanımıza katkı sunabilirsiniz
Döngüsel ekonominin sahadaki
yansıması olmayı amaçladığınızı
ifade ediyorsunuz. Bu bağlamda,
önümüzdeki süreçlerde hayata geçirmeyi
planladığınız projeleri dinleyebilir miyiz?
Bizi anlatan en güçlü yanımız ve yolumuz
‘deneyim’... Artık tek başımıza sadece konuşmak
istemiyoruz; birlikte konuşup birlikte
üreteceğimiz ve deneyimlediğimiz, ileriye
dönük pek çok projeler geliştirmek hedefimiz.
Bunlardan biri, “Doğa ve İnsan Döngüsü”
atölyelerimizi çocuk katılımcılarımız için
gerçekleştirmek ve de hâlihazırda çalışmalarına
ve provalarına devam ettiğimiz, 8-12 yaş
arasındaki çocuk arkadaşlarımız için hazırladığımız
“Dönüşüm Muhteşem Olacak” adlı,
iklim krizi temalı çocuk tiyatromuzu birçok
etkinlikte gerçekleştirmek ve duyurmak.
Bununla birlikte işbirliklerimizi geliştirerek
daha çok etki ve fayda yaratıp, dönüşümü
güçlendirmek istiyoruz. Kolektif alanımız;
deneyim odaklı, çevre ve atık yönetimi,
döngüsel ekonomi, ileri dönüşüm, iklim
krizine dair farkındalık geliştirmek isteyen
her atölyeye uygulayıcısına açık.
Son olarak, mekânsal anlamda
neden Kadıköy’ü tercih ettiniz?
Kadıköy birlikte dönüşmeye, üretmeye
çok açık bir alan. Bu sebeple dönüşüme
Kadıköy’den başlamak istedik. Mahalle ve
komşuculuk kültürünün hâlâ devam ettiği,
dokusunu ve tarihini koruyan Yeldeğirmeni’nde
bulunmaktan çok memnunuz.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 43
Sektör
30 yıllık sürdürülebilir başarı:
GÜVENSAN
“30. yılımızı kutladığımız bugüne kadar
hayatın temizlikle başlayıp, temizlikle bittiği
felsefesi ile hareket ettik. Ve diyoruz ki
ticaret, duyguları yönetme sanatıdır.
Bu nedenle önceliğimiz, müşterimiz!”
KADİR TOPRAKKAYA
1992 yılında Münteha Adalı öncülüğünde
kurulan Güvensan Tesis Hizmetleri,
“binaların estetik doktoru” olarak aslında
global oyuncuların hâkim olduğu sektörde
lokal bir oyuncu yaratarak dikkatleri çekiyor.
Geleceğin dünyasına daha iyi bir çevresel
miras bırakmanın sorumluluğu ile sürdürülebilir,
sağlıklı çalışma ortamları yaratan,
binaların dilinden anlayarak onların ihtiyacına
yönelik çözüm önerileri sunan firmanın
kurucusu Münteha Adalı; “Yarattığınız her
şey bir amaca, toplumsal bir noktaya temas
etmeli. O zaman sürdürülebilir oluyor”
mesajı veriyor.
Başarılı girişimlerinizle kadın girişimciliği
tarafında ilham veriyorsunuz. Ayrıca bir
iş insanı olarak ‘zor zamanlarda’ 30 yıldır
sürdürülebilir başarıya imza atıyorsunuz.
Sizin başarı sırrınız nedir?
Girişimciliğin cinsiyeti olmaz ama kişisel
özelliklerle büyük ilgisi var. Tutku, azim,
kendine inanç, algı, çok yönlülük, noktaları
birleştirme becerileri çok önemli. Kendi
hikâyemden yola çıkarak, 30 yılda bunu
nasıl başardığımızı anlatmayı çok kıymetli
buluyorum. Bir girişimciye en büyük katkıyı,
sanırım kendi tecrübelerimi paylaşarak
sağlayabilirim.
Biz, Güvensan Tesis Hizmetleri ile 1992
yılından beri ticaret yaparken toplumsal
sorunları, sektörün ve sektör çalışanlarının
ihtiyaçlarını göz ardı etmeden, sosyal
sorumluluk bilinciyle çalıştık, çalışmaya
devam ediyoruz. Ben bir girişime başlarken
veya yatırım yaparken temel girişimin konusuna,
neye ve nasıl çözüm bulduğuna ve
de sürdürülebilir olup olmadığına bakarım.
Takıma ve benim katacaklarımın ne olduğuna
odaklanırım. Heyecanlanmam gerekir,
hikâyesine vurulurum.
Kendi hikâyenizde sizi ‘vuran’
ne desem?
Bulunduğunuz koşulları iyileştirmeden sürdürülebilir
olmanın ne kadar zor olduğunu
kendi girişim hikâyemde de gördüm. Sadece
eleştiren olmak yerine bulunduğumuz
noktada yetkinliklerimiz ve yarattığımız etki
alanımızla değiştiren, oyun bozan olmanın
keyfiyle fark yaratarak, acı çekmenin
en güzel hâliyle Güvensan ve 39 Kalamış
Marina yolculuğumuzu keyifli hale getirdik.
Bu bilinç, elbette güçlü bir felsefeden ya da
felsefeyi sevmekten geliyor, zorluklardan
44 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Sektör
besleniyor. Toplumsal değişime aracılık
etme motivasyonu ile farklı ve yeni projeler
üreterek, toplumsal değişim ve dönüşüme
aracılık etme misyonumuzla zoru sevmenin
keyfiyle yol aldık, alıyoruz. Çünkü yaratıcılığımızı,
bilmediklerimiz ve zorluklarla
beslemeyi seçtik. Girişimcilere ve yatırımcılara
da bu bilinçle hareket etmenin ne
kadar önemli olduğunu belirtmek isterim.
Yarattığınız her şey bir amaca, toplumsal bir
noktaya temas etmeli. O zaman sürdürülebilir
oluyor.
Binaların ‘estetik doktoru’ olarak,
aslında global oyuncuların olduğu
bir sektörde lokal bir oyuncu
yaratmayı başardınız. Güvensan
Tesis Hizmetleri, bugün sektörde lokal
bir firma olarak global şirketlere hizmet
vermeyi başardı. Burada sizi ayrıştıran
ne oldu?
Biz Güvensan’da 30. yılımızı kutlarken, geleceğin
dünyasına daha iyi bir çevresel miras
bırakmanın sorumluluğu ile sürdürülebilir
sağlıklı çalışma ortamları yaratarak, özetle
verimlilik temelinden uzaklaşmadan çalışıyoruz.
Yıllar içinde edindiğimiz bilgi ve tecrübeyle
değişen koşullara uyum sağlayarak,
iş akış süreçlerimizi müşteri bazlı ihtiyaçlara
göre uyumlandırarak kendimizi yeniliyor ve
bu sayede hızlı yol alıyoruz.
“Temizlik kültür ve vicdan işidir” diyor,
taraflar olarak bu sorumlulukla hareket
etmenin önemini sürekli vurguluyoruz.
Sürdürülebilir, sağlıklı, verimli çalışma
ortamları için sıcak buhar, hacim uygulaması
ve yüzey uygulamaları gibi
farklı teknikler kullanarak “dezenfeksiyon”
hizmetinin önemini anlatıyor ve uygulamalarla
farklılığımızı göstermenin dışında
hissettiriyoruz.
Diğer yandan, “Tesis Yönetim Hizmetleri”
tanımı altında, temizlik dışında “Teknik”,
“Haşere Mücadelesi”, “Bitki Bakım”, “Eğitim&
Danışmanlık”, “Personel Bordrolama”
başlıklarında hizmetler veriyoruz. Aslında
binaların dilinden anlıyor, onların ihtiyacına
yönelik çözüm önerileri sunuyoruz.
Hizmet sektörü oldukça zor bir sektör,
devamlı yenilenme de gerektiriyor.
Sürdürülebilir başarıyı yakalamak da
bir hayli iddialı aslında. Siz bunu nasıl
başarıyorsunuz?
Ben hem kişisel olarak hem de şirketlerimizde
çalışan arkadaşlarımla birlikte toplumsal
bütünlüğü sağlayarak, farkındalığı ve ortak
verimliliği artırmak için çalışıyoruz. Müşteri
beklentilerini yakından takip edip, yüz yüze
görüşmelerle iletişimi ve memnuniyeti en
üst seviyede tutuyoruz. Güvensan olarak
sunduğumuz hizmetlerin, paydaşlarımızın
(çalışanlarımız, müşterilerimiz ve 3. kişiler)
sağlığını, güvenliğini ve çevreye olabilecek
etkilerini değerlendirerek sürekli yeni iyileştirme
hedefleri koyuyor, hep bu anlayışla
hizmet üretiyoruz. Özellikle her hizmetin
sunumunda, uygulama yapacak olan personelin
gerekli eğitimleri alması ve uygulama
sırasında kullanılacak ürün ve yöntemlerin
Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı olması,
temizlik yaparken zarar vermemenin en
önemli konu olduğunun altını çiziyoruz.
Yasal süreçlerde, değişen koşullarda bilgilendirme
yapıp, iletişimi güncelleyerek canlı
tutuyoruz.
Tam da bu noktada Güvensan
Akademi’ye değinmek gerekiyor sanırım.
Mavi yakanın gelişimine olan katkısı
tartışılmaz. Tabii Social Factory’den de
bahsetmek isterim. Orada da çok değerli
sosyal sorumluluk projelerine imza
atıyorsunuz.
Sektörün yetkin personellere olan ihtiyacındaki
farkındalığımız nedeniyle 1996 yılında
Güvensan Akademi’yi kurduk. Eğitimli, yetkin
personellerle verilen hizmetin sonucunda
müşteri memnuniyeti dışında sektöre
eğitimli insan kaynağı da kazandırdık. Mavi
yaka ve beyaz yaka çalışanların bir araya
geldiği, iş hayatında yaşanan sorunların,
karşılıklı algınının, beklentilerin dile getirildiği
bir konuşma serisi olan “Mavi Yaka
Hikâyeleri: İki Yakamızı Bir Araya Getirdik”
projemize bu yıl start vereceğiz.
Gençler çok önemli. 2004 yılından beri
yürüttüğüm sivil toplum kuruluşu faaliyetlerimde
gençlerle birlikte çok proje
yaptık. Gençleri dinlemeyi, onlarla birlikte
çalışmalar yapmayı çok önemsiyorum.
Ayrıca, Türkiye’de mavi yakanın algısını
değiştirmeyi kendimize hedef koyduk.
Güvensan altında “Social Factory” adlı
bir yapılanmamız var. Sosyal sorumluluk
çalışmalarımızı bu çatı altında topluyoruz.
Burası bizim için değişimi konuşup,
yönettiğimiz bir dönüşüm platformu.
Amacımız, fırsat eşitliğine ve toplumsal gelişime
aracılık etmek. Atatürk, çalışanların
yüksek standartlarda, her türlü imkândan
yararlandıkları “sosyal fabrikaları”, Anadolu’nun
her yanına yaymayı planlamıştı.
Atatürk’ten aldığımız bu ilhamla toplumsal
gelişim ve dönüşüm için üretmeye, hizmet
vermeye devam edeceğiz. Çünkü inanıyoruz
ve biliyoruz ki, her işletme bir değişim
elçisi olmalı. Bu bakış açısı ve ‘anlam’
yaratma tutkusu; her şirketin, girişimin ve
bir girişime yatırım yapacak yatırımcının
gündeminde olmalı.
Her hikâye kendi içinde çok değerli... Her girişim,
bir sorunun çözümü ya da kendi türünün
en iyi versiyonu olmak için yola çıkmalı.
Her emek bulunduğu sektörde değerli ama
kendi hikâyenizi yazarken sektörünüzün
hikâyesini de oluşturabilecek kadar iddialı
olabilmelisiniz. Özetle, biz sadece temizlik
yapmıyoruz.
“Sadece temizlik yapmıyoruz” derken
neyi kastediyorsunuz?
Biz müşterisi tarafından yönetilen değil; bilgisine,
tecrübesine, yetkinliğine güvenilen,
süreçleri yöneterek sonuç üreten tedarikçi
olma vizyonumuzdan asla vazgeçmedik.
Yönetilen değil, yöneten tedarikçi olmanın
müşterilerimiz açısından büyük konfor
olduğunu biliyoruz.
Tedarikçiden alacağınız raporlarla önleyici
faaliyet geliştireceğiniz, öneri raporları ile tasarruf
yapacağınız, bakım maliyetlerini azaltacağınız,
çalışanın memnuniyeti, güveni
ve verimliliği ile yol alacağınız bir tedarikçi
ile iş ortaklığı, her dönemde olduğu gibi bu
dönemde çok çok daha önemli.
Biz tecrübemizi, bilgimizi, hizmetlerimiz
aracılığıyla müşterilerimize sunmayı, iş
birlikteliklerimize değer katmayı, çalışmayı
seviyor ve bunun keyfi ile yaratıcılığımızı
müşteri faydasına sunuyoruz. Ve diyoruz
ki; “Yerel firma olmanın gücü ile sadece
temizlik yapmıyor, değer katarak hizmet
üretiyoruz.” Sürdürülebilir başarılı sonuçlar,
süreçlerini iyi yöneten eğitimli bireyler ile
mümkün. Mavi yakanın sektörel eğitimi,
aidiyet duygusu ve kariyer planı öncelikli
konularımızdan.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 45
Eğitim
“ Irmak Okulları, uluslararası bakış açısıyla
sürekli büyüyen ve gelişen bir okul”
TULU EVRENSEL
Kadıköy’ün köklü eğitim kurumlarından
Irmak Okulları, tam 27 yıldır özgür öğrenme
ortamı ve özgün eğitim modeliyle sürekli
büyümeyi ve gelişmeyi sürdürüyor. Irmak
Okulları’nın geçmişten günümüze eğitim
anlayışını, Irmak Okulları Genel Müdürü Metin
Yoleri ile konuştuk. Özellikle uluslararası
düzeyde önemli yenilikler ortaya koyduklarını
ifade eden Yoleri, “Çağına karşı sorumlu
bireyler yetiştirmek istiyoruz” mesajı verdi.
Eğitim
gönüllüsü
olduğunu
bildiğimiz
Irmak Okulları
nasıl kuruldu?
Bize biraz
tarihçeyle ilgili
bilgi verebilir
misiniz?
Eğitimi, gönüllü
bir toplumsal
sorumluluk
hizmeti olarak
kabul eden
“Gençlik Kültür
Vakfı” ile “Yapı Merkezi” bir araya gelerek,
eğitim kurumları açmak ve işletmek üzere
1994 yılında Nitelikli Eğitim Kurumları A.Ş.’yi
kurmuşlar. Nitelikli Eğitim Kurumları’nın
ilk eğitim kurumu olan Irmak Okulları’nın,
vakfın mülkiyetindeki Caddebostan kampüsünde
kurulmasına karar verilmiş ve 4
yaştan 18 yaşa kadar süren tamamlanmış
bir eğitim vermek üzere okulun kademeli
olarak büyümesi planlanmış.
Irmak Okulları önemli bir lokasyonda yer
alıyor. Böyle bir lokasyonda konumlanan
Irmak Okulları kampüsü hakkında bize
neler söylemek istersiniz?
Irmak Okulları kampüsü, İstanbul’un Anadolu
yakasında 15 bin 170 metrekarelik alanı
kaplayan bir kampüs. Marmara Denizi’ne
bakan merkezi bir bölgede, geniş bahçeleri
ve tarihi ağaçlarıyla öğrenciler için çevre
dostu bir ortama sahip. Okul yerleşkesinde
iki adet dört katlı ve bir adet tek katlı okul
binası, çok çeşitli kitaplarla donatılmış iki
kütüphane, 500 kişilik kültür merkezi, fizik,
kimya, biyoloji ve bilgisayar laboratuvarları,
kodlama sınıfı, robotik stüdyosu, sanat ve el
sanatları odaları, müzik sınıfları, drama ve
dans odası, spor salonu, yemekhane, revir,
oyun alanları, futbol sahası, tenis kortları,
basketbol sahaları ve açık sınıf bulunmakta...
Irmak Okulları’nda mevcut durumda
kaç öğrenci öğrenim görüyor?
Akademik kadronuz hakkında da
biraz bilgi alabilir miyiz?
Irmak Okulları’nda anaokulundan 12.
sınıfa kadar toplam 1057 öğrenci öğrenim
görmekte. Türk uyruklu öğrencilerin yanı sıra
uluslararası bakış açısıyla çok sayıda yabancı
uyruklu öğrencimiz de Irmak Okulları’nda
eğitim almakta. Irmak Okulları’nın akademik
kadrosu büyük oranda Türk uyruklu
öğretmenlerden oluşsa da İngiltere, Kanada
ve Amerika Birleşik Devletleri’nden anadili
İngilizce olan çok sayıda native öğretmen de
Irmak Okulları’nda eğitim veriyor. Özel Irmak
Anaokulu’nda İngilizce dil eğitimi, native öğretmenlerle
tam zamanlı olarak verilmekte.
Irmak Okulları’nda yabancı dil eğitimine
büyük önem verildiğini duyuyoruz.
Bize okulunuzun uluslararası bakış açısı
hakkında bilgi verebilir misiniz?
Irmak Okulları’nda müfredat çalışmalarına
yerel ve küresel bir bakış açısı kazandırmak
hedeflenir. İngilizce, temel dil olarak verilir.
Öğrenciler, 1. sınıftan itibaren Almanca,
İngilizce ve Fransızca dillerinden birini ikinci
yabancı dil olarak seçerler.
PYP uygulama yetkisi almak, uzun çalışmalar
ve emek isteyen bir süreçtir. Irmak
Okulları, iletilen tüm aşamaları başarıyla
tamamlayarak, 14 Mayıs 2008 tarihinde
IBO’dan yetki almış ve bu yetkiyle uluslararası
standartlarda eğitim veren seçkin bir
kurum olma özelliğini kazanmıştır. Uluslararası
Bakalorya Organizasyonu (IBO)’nun “İlk
Yıllar Programı” (PYP), Irmak Anaokulu’ndan
4. sınıfın sonuna kadar Milli Eğitim Bakanlığı’nın
programıyla bütünleşmiş bir şekilde
uygulanmaktadır.
46 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Eğitim
“Orta Yıllar Programı” (MYP) da IBO’nun
(Uluslararası Bakalorya Organizasyonu) dört
programından biridir. Bu programlar aktif,
istekli ve yaşam boyu öğrenen bireyler yetiştirmeyi
ve farklı olanın haklarını anlamayı
amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda
Irmak Ortaokulu da uluslararası standartların
kazanılması hedefiyle 2020-2021 Eğitim
ve Öğretim Yılı eylül ayı itibari ile MYP (Orta
Yıllar Programı) aday okul statüsüne kavuşmuştur.
Otorasyon ziyareti Kasım 2022’de
gerçekleşecektir.
Irmak Lisesi, iki dilli bir akademik programla
üniversiteye hazırlık eğitimi vermektedir.
Program, öğrencileri Türkiye’de veya yurt
dışında üniversiteye giriş için hazırlamaktadır.
Öğrenciler ayrıca TOEFL, IELTS, SAT
ve AP gibi uluslararası sınavlara hazırlanır
ve katılmaya teşvik edilir. Irmak Lisesi’nde
uygulanan “Advanced Placement” (AP)
programı, eğitime uluslararası bir boyut
kazandırmaktadır. İleri Düzey Yerleştirme
Programı olarak da adlandırılan Advanced
Placement, Amerika Birleşik Devletleri’nde
(ABD) uygulanan ve oradan tüm dünyaya
yayılan, eğitimde mükemmeliyeti hedefleyen,
güçlü, kapsamlı ve çok çalışmayı
gerektiren bir programdır.
Irmak Okulları’nın uluslararası sınavlar
için de bir merkez olduğunu biliyoruz.
Irmak Okulları, şu durumda hangi
sınavlar için bir merkez durumunda?
Irmak Okulları, 2016 yılından itibaren birçok
farklı ülkeden yüzlerce Türk ve yabancı
öğrenciyi ağırlayan, Türkiye’nin en büyük
uluslararası SAT Test Merkezi olmuştur. Ayrıca,
2020 yılından itibaren Türkiye’de adaylar
için PUPC sınavlarına ev sahipliği yapan
tek merkezdir. Okulumuz, 2021 yılından bu
yana da IELTS Sınav Merkezi olmuştur. IELTS
sınavları öncelikle Irmak öğrencilerimiz için
açılmakta, kontenjan kalması hâlinde okul
dışından da öğrenciler kabul edilmektedir.
Irmak Okulları’nda öğrenim gören
öğrencilerin aynı zamanda “sosyal”
bireyler olması için neler yapıyorsunuz?
Okulumuzda ders dışı etkinlikler, okul
programının önemli bir parçası. Öğrenciler
müzik, sanat, drama, çeşitli spor dalları,
dans, gazetecilik, bilgisayar, topluluk
önünde konuşma, satranç, ekoloji, sinema,
sosyal hizmet, sosyal ilişkiler, JMUN/MUN
ve bilim dallarında yer almaya teşvik edilir.
FRC Robotik Takımı, lise öğrencileri tarafından
Haziran 2019’da kurulmuş, o zamandan
bu yana birçok ulusal ve uluslararası ödül
kazanmıştır. Irmak ayrıca, 1999 yılından
bu yana ECO-Schools üyesidir. Çevreyi
korumaya yönelik projeleri ve çabaları için
“Yeşil Bayrak” ile ödüllendirilmiştir. Özel
Irmak Lisesi’nde 9. sınıftan 12. sınıfa kadar
tüm öğrenciler, 50 saatlik sosyal sorumluluk
hizmetini tamamlamak zorundadır. Sosyal
sorumluluk projeleri, danışman öğretmenler
eşliğinde her sene değişkenlik gösteren
anlaşmalı kurumlarla gerçekleştirilmektedir.
Okulunuzun sanat ve spor başarılarını
gururla takip ediyoruz. Bize bu konu
hakkında neler söylemek istersiniz?
Irmak Okulları, vizyonunda ifade edildiği
gibi, akademik başarısı yüksek öğrenciler
yetiştirmek kadar, etik ve estetik değerlere
sahip, bilgi ve yeteneklerini kullanabilen ve
sanat alanında beğeni düzeyi yüksek öğrenciler
yetiştirmeyi de ilke edinmiştir. Görsel
sanatlar dersinde öğrencilerin kendilerine
özgü algılama ve anlamlandırma içinde
gelişim basamakları göz önünde bulundurularak;
farklı algı, bilgi ve sezgilerini iki ve
üç boyutlu çalışmalarla kazanabilmeleri
hedeflenir.
Bu bakış açısı ile ders içerikleri; yarışma,
atölye etkinlikleri, projeler ve Irmak Bienali
ile zenginleştirilmiştir. Anaokulundan lise
son sınıfa kadar etkin bir biçimde uygulanan
müzik derslerinde, öğrencilerin öncelikle
iyi birer müzik dinleyicisi ve yüksek bir
müzik beğenisine sahip olmaları hedeflenmektedir.
“Irmak Okulları’ndan mezun olan
her öğrenci en az bir enstrüman çalabilir”
ilkesinden yola çıkarak, öğrencilerimizin en
az bir enstrümanı iyi düzeyde çalabilme becerisi
kazanmaları temel amacımızdır. Beden
eğitimi dersi, her öğrenciye donanımlı
bir spor kültürü kazandırmayı hedefler.
Anaokulundan itibaren her öğrencinin, tenis
başta gelmek üzere, mutlaka en az bir spor
dalında kendini geliştirmesi amaçlanır.
Son olarak bize mezunlarınızla ilgili
bilgi verebilir misiniz?
Irmak Okulları, bugüne kadar 1054 ortaokul
ve 481 lise olmak üzere toplamda 1535
mezun verdi. Ortaokul 8. sınıf öğrencilerimiz,
yoğun bir hazırlık dönemi sonrası
gerçekleşen merkezi sistem sınavlarında
yüksek başarı elde ediyorlar. Lise 12. sınıf
öğrencilerimiz Türkiye’de YKS’de ilk 50, 500,
2000, 3000, 4000 ve 5000 sıralamalarına
yerleşerek yüksek başarılar elde ediyorlar.
Lise mezunlarımız Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi,
Boğaziçi Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi,
Bahçeşehir Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi,
Koç Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi,
Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi,
Galatasaray Üniversitesi, Gülhane Tıp Sağlık
Bilimleri, Acıbadem Üniversitesi, Ankara
Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Işık
Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi,
İstanbul Medipol Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi,
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü,
Marmara Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi,
Yeditepe Üniversitesi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi gibi daha
çok sayıda Türkiye’nin önde gelen üniversitelerine
yerleşmiş durumda...
Her yıl çok sayıda öğrencimiz, çok iyi
üniversitelerden burslu da olmak üzere kabuller
alıyor ve bu üniversitelerde öğrenim
görmeye hak kazanıyor. Bu üniversitelerden
bazılarını sizlerle paylaşmak isterim:
UK: Arts University of Bournemouth, King’s
College, University of Birmingham, University
of Leeds, University of Manchester, University
of Sheffield, University of Warwick.
USA: Art Center College of Design, Berklee
College of Music, Case Western Reserve
University, Columbia University, Massachusetts
Institute of Technology, Michigan
State University, Northeastern University,
Pennsylvania State University, Purdue
University, Rutgers University, Southern California
Institute of Architecture, University
of California - Los Angeles.
CANADA: McGill University, McMaster
University, University of British Columbia,
University of Toronto, York University.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 47
Objektifimden
İstanbul’daki Polonya;
POLONEZKÖY
Şehrin yakınında ama uzakta gibi…
1840’lara uzanan hikâyesi ile Polonezköy,
bir benzeri olmayan yerleşimlerden.
Ülkenin elbette sonradan netleşen
sınırları dışında kurulan en eski Leh köyü,
İstanbul’daki küçük Polonya!
Osmanlı ile rakipte olmuş, aynı safta da
savaşmış Lehler. Fakat buranın, Polonezköy’ün
kuruluşuna ilişkin hikâyede
tam bir dostluk söz konusu. 1772-1895...
YİĞİT UYGUN Lehlerin komşuları Prusya ve Avusturya,
topraklarını önce bölmek, sonra da
yigit@cilginrotalar.com
yerleşmek adına ciddi bir girişimde bulunurlar.
Ruslar da işin içindedir. Yaklaşık 123 yıl, Polonya
bağımsız değildir bu süreçte.
Osmanlı’nın rıza göstermediği bu oluşum, direnişin lideri
Prens Adam Czartoryski’yi Osmanlı topraklarında da bir
merkez kurmak adına harekete geçirir. Daha önceleri Paris’te
bir merkez oluşturmuştur, savaş ve direniş dışı kalan-
ların güvenli topraklarda yaşamlarını sürdürmeleri adına.
Bu nedenle Michal Czajkowski’yi Osmanlı’ya gönderir.
Czajkowski, bir yandan halkı için güvenli bir toprak parçası
ararken, diğer yandan Osmanlı ile yakınlaşır, zaman içinde
de İslamiyet’i seçerek “Mehmet Sadık” adını alır. Sonrasında
olası askeri yeteneğini de bu topraklarda geliştirip,
Osmanlı ordusunda paşalığa kadar yükselir.
Bir biçimde Lazaryen rahiplerle ilişki kurmuştur ‘Paşa’. Onların
kontrolündeki günümüz Polonezköy’ün olduğu yeri
süresiz kiralar. Yaklaşık 5 bin dönüm olan ormanlık arazide
geçmişte Çingeneler konaklamıştır. 1840’larda ilk yerleşimler
başlar burada Leh vatandaşlar ile… Yüzyıllar sonra bile
bugün yapılaşma ne kadar artsa da hâlâ yemyeşil buralar!
Osmanlı’nın yıkılma dönemleri... 1800’lü yılların ortalarında
patlayan Kırım Savaşı… Mehmet Sadık Paşa önderliğinde
yaklaşık 8 bin Leh kökenli asker, Osmanlı’nın yanında Ruslara
karşı savaşır, çok da başarılı olur. Savaşın sona ermesi
ile Padişah Abdülmecit, bir anlamda Lehleri ödüllendirmek
adına kiralanmış bu topraklara yerleşimin önünü açar.
Bunun üzerine yaklaşık 50 kadar asker ve aileleri buralara
yerleşirler. Diğer göçmen ve sığınmacıların da varlığı ile
buralarda yapılaşma da artmaya başlar. Devamında, Prens
Adam’ın oğlu Wladyslaw Czartoryski toprakların tamamını
satın alarak yerleşiklere bağışlar. Ve bunun üzerine köy
“Adampol” adını alır, “Adam’ın tarlası” manasında!
Yerleşenler, doğa koşulları doğrultusunda tarıma ve
hayvancılığa yönelir, çok da başarılı olurlar. Ekonominin
de katkısı ile 300’lere yaklaşır nüfus. İstanbul’un Beykoz
ilçesine bağlı bir köy ve hâlâ Leh kökenli muhtarlar
yönetiyor burayı. Günümüzde de nüfus yaklaşık 300 kadar.
Ancak bu kez yarısı Türk kökenli! 1960’lı yılların sonrasında
ülkemizdeki karmaşık durumdan rahatsız olan Lehlerin bir
48 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Objektifimden
bölümü Avrupa’nın çeşitli ülkelerine ve tabi
Polonya’ya göç etmişler. Satılan arazileri de
Türkler almış.
Polonezköy’de nüfusun artması ile ilgili olarak
Kırım Savaşı sonrası “Sibirya Sürgünleri”
ve “Çerkes Hareketi”nin oluşmasına dikkat
çekilir. Oldukça fazla göç almış bu dönemlerde.
Başka bir Leh köyü olan Derbina’nın
da tasfiyesi ile orada yaşayanlar da buraya
gelmiş, 1800’lerin ortaları...
Polonya kökenli yurttaşlarımız, sayıları azalsa
da cumartesi akşamları köyün tek kilisesi
olan Czestochowa Meryem Ana Kilisesi’ne
geliyorlar ve geleneksel ayinlerini yapıyorlar.
Bu ayinde, kendi dillerinin dışında Türkçeyi
de kullanıyorlar. Polonezköy’de bir kilise ve
bir cami var, ezan da çan da var yani! Kilise,
köy ziyaretlerinde mutlak görülmeli. Ancak
bunun bir kuralı var. Sadece cumartesi akşam
saatleri açık, başka zaman bahçesine
bile girmek olası değil. Oysa kilisenin dışı,
özel çan kulesi, bahçesindeki anıtsal ürünler
önemli ve fotoğraflanmalı.
Tarihsel mekânlardan bir diğeri ise Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk’ün birkaç saat geçirdiği,
eğlendiği ev! Atatürk, ölümünden yaklaşık
bir yıl kadar önce Polonezköy’ü ziyaret etmiş.
O’nu buraya çeken olgu, yerleşik halkın tarım
ve hayvancılıkta yakaladığı başarı... Ziyaret
sırasında yerel ürünleri tatmış, Leh danslarını
izlemiş, O da Batılı danslardan örnekler
sergilemiş. Jozef Dochoda’nın evinde de
zaman geçirmiş. Bu ev şu an ayakta ama son
derece bakımsız. Acilen onarılmalı ve müze
hâline getirtilmeli. Bu seyahat çok iyi gelir
Ulu Önder’e! 1800’lü yılların sonlarında kayıt
altına alınmaya başlanan ve Cumhuriyet’in
kuruluşu ile belgelenmeye doğru giden bu
köydeki durum, Ata’nın ziyareti sonrasında
orada yaşayan Leh vatandaşlara T.C. kimliğine
sahip olmayı kazandırır. Bundan yaklaşık
olarak 30 yıl sonra da işledikleri toprakların
tapularına sahip olma durumu oluşmuş bu
vatandaşlarımızın.
Diğer yandan, İstanbul merkezine o dönemlerde
uzak olması, 1900’lerin başlarında
gelenlerin geceleme ihtiyacı ile ortaya çıkan
süreç, bölgede konaklama yapılarına duyulan
ihtiyacı gündeme getirmiş ve bununla ilgili
adımlar atılmaya başlanmış. Yıllar içinde
gelişen bu olgu, Polonezköy’ün yerel olsa
da turizm sektörüne geçişinin bir anahtarı.
Bu anlamda bir milat, bir başlangıç...
Tarım ve hayvancılıkla ekonomik yolculuğunda
yürüyen köy, yavaş da olsa turizmin
esintileri ile tanışmaya başlıyor, özellikle
pansiyonculuk ile. Bu arada “Polonezköy”
adını Cumhuriyet ile beraber alıyor.
Öncesindeki ismi “Adampol”, bir süre sonra
Polonez Karyesile’ye dönüşmüş.
Tarım ve hayvancılığın yanında çok sonraları
turizm etkisinin dahil olması ile köyün
ekonomik girdileri farklılaşıyor. İlkin küçük
pansiyonlar ve minik lokantalar ile başlayan
bu süreç, zamanla sektörel bir yaklaşıma
dönüşmüş. Mesela şu anda Polonezköy
sadece turizm ile var. Günümüzde yaklaşık
bin yatak kapasiteli bir konaklama
potansiyelinden söz ediyoruz. İstanbul
sosyetesine ait önemli ailelerin buralarda
şahane malikaneler yaptırması ve yaşaması
ise bölgeyi zenginleştiren bir başka faktör.
Temiz hava, merkeze yakın ama merkezden
çok değişik özellikler bu süreci hızlandırmış
ve Polonezköy bir özel alan olmuş zamanla,
üst düzey kazanan gruplar için.
Tarihsel farklılığı belgelerle, eşyalarla,
miras ürünler ile özümsemek adına ziyaret
edilmesi gereken mekânlar var Polonezköy’de.
En önemlileri, Zosia Reazi teyzenin
evi ve köy muhtarlarından Bay Frederich’in
evinin arkasındaki yapı. Her iki mekânda da
yüzyıllara varan tarihi ile kıyafetler, anekdot
notları, tablolar, fotoğraflar ve diğer pek çok
obje görülür. Bir anlamda köyün tarihidir
bu eşyalar. Madam Zosia’nın evi her zaman
açık değil. Eleman sıkıntısının yanında, aile
varislerinin yılın belli dönemlerini Polonya’da
geçirmeleri bunun nedeni. Özellikle
yaz aylarında ziyaretçi kabul ediliyor, ancak
belli bir sayı ile alınıyor ve ücretli.
Eskiden bahar ve yazlarda, hele de hafta
sonları 5 binlere yaklaşan ziyaretçi ağırlayan
Polonezköy, bugün aynı noktada değil. Tabi
pek çok şey değişti dünyada ve ülkemizde.
Gittikçe azalan bir ziyaretçi sayısı var ve bu
köyü gelecekte olumsuz anlamda etkileyebilir.
1928’de burada bir güneş doğuyor; Leyla
Gencer, Polonezköy’de dünyaya geliyor.
Dünyaca ünlü soprano! Yani, Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk’ün köyü ziyareti
sırasında yaklaşık 10 yaşında, belki de
görmüştür Ata’yı... Büyük sanatçının baba
tarafı, Safranbolu’da Hasanzadeler’e dayanıyor.
Baba ‘İbrahim Bey’ ticarette önemli,
pek çok sektörde çalışıyor. Ve gönlünü
Alexandria Angela Minakovska’ya kaptırıyor.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 49
Objektifimden
Polonya kökenli bir ailenin güzel kızı! İşte
gururumuz Leyla Gencer de bu evliliğin
meyvesi... Buradan çıkıp, dünya çapında
bir üne kavuşuyor. Polonezköy’de en kısa
zamanda ünlü sanatçıya ait bir anıt heykelin
yapımını bekliyoruz. Bu değerler kolay
yetişmiyor!
Köyü ziyaret edenler arasında, Polonya
devlet başkanlarının büyük bölümünü, papaları,
sanatçıları, piskoposları görüyoruz.
Haziran ayının ilk iki hafta sonu düzenlenen
bir festival var ki, yaşamaya değer. Buraların
kirazı ünlüdür. Kiraz hasadı yapılıp tadılır ve
Leh gelenekleri ile de festival taçlanır. Folklor,
müzik, sergi ve diğer etkinlikler de var.
1960’dan başlayarak köyde çalışan nüfusun
Avrupa ülkelerine göçü ile başlayan süreçte,
Tokat’tan gelen göçmenleri görüyoruz
burada. İhtimal, ağaçtan ve ormandan
anladıkları için... Bugün Polonezköy’de çok
sayıda Tokatlı yaşıyor. Sonrasında Kayseri
ve Giresun kökenli yurttaşlarımız da yerleşmiş
buraya. Olası iş olanakları için... Tüm
bu dışarıdan yerleşim unsurları ne yazık ki
yapılaşmayı çarpıtarak, klasik Leh mimarisine
ait oluşumları yok etmiş. O muhteşem
tasarlanan ahşap evleri, villa ve köşkleri
son derece az görüyoruz bugün. Az da olsa
varlar ama!
Bölge ağaçlık ve orman ile ön planda ya,
ahşap da bununla beraber sanatsal anlamda
yürümüş. Şık ahşap oyma örnekleri
görülebilir burada. Köy merkezinin hemen
üzerindeki meydanda, ana park içinde ve
tabi eğer içeri girebilirseniz kilise bahçesinde!
Çok ilginç örnekler var bununla ilişkili.
Emeği olan tüm sanatçılara helal olsun,
farklılık katıyor köye.
Bir başka farklılık ise camdaki dünya, cam
işlemeciliği... Her hafta sonu cumartesi günleri
ana meydana yakın açılan sergilerde,
yerel kadınların el emeği cam hediyelikler
sergileniyor ve alıcı buluyor. Olayın ana
kaynağını görmek isteyenler ise kurulan
derneğin üretim ve kurs yerine gelecek.
Burada da sergilenen ürünler şahane. Üretimin
boyutları anlatılıyor, gösteriliyor. Bu
girişimci kadınları hep beraber kutlayalım.
Son olarak bir kahramandan daha söz
edelim; “Adam Bernard Mickiewicz”. Lehlerin
en önemli şairi! Bir asker değil, sanatçı
ama ülkesinin o buhranlı yıllarında halkına,
ordusuna yardımcı olabilmek adına çok
çaba harcamış. Yaşamının son günlerini de
İstanbul’da geçirmiş. Vefat ettiği ev Tarlabaşı’nın
arka sokaklarında, günümüzde son
derece bakımlı bir müze. Binanın alt katında
temsili mezarı var, Polonezköy’ün girişinde
de yaşamından kesitler... Fırsat bulanlar bu
müzeyi de ziyaret edebilir.
İster kalmalı, ister günübirlik gidilebilir
Polonezköy’e. 1994’de tabiat parkının resmileşmesi
ile özellikle doğa yürüyüşü sevenler
tarafından tercih ediliyor. Uzun kahvaltıların
yapıldığı, öğle sonrası et ağırlıklı ızgara
sofralara konu olan çok sayıda mekân,
çokça lezzet demek ama doğa hepsinden
üstte! Minik köy meydanında dar ve güzel
sokaklar sizi bekler. Köyün hemen girişindeki
mezarlıkta da buranın var oluş hikâyesi ve
kahramanları var. Kesin görülmeli, çekilmeli;
çünkü bu topraklarda bir benzeri yok!
Meydanın içinde satılan bal, turşu, salça ve
reçel de hediyelik olsun. Bu arada köyün
biraz dışında küçük ama keyifli bir de hayvanat
bahçesi var. Çocuklu ailelerce tercih
edebilir. Kısacası; İstanbul’un çok yakınında
bir sayfiye merkezi burası... Güzel bir havada
bir iki gününüzü ayırın derim...
50 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yorum
İnsanlık
nereye gidiyor?
İnsanlık nereye gidiyor diye sordunuz
mu hiç kendinize? Sorduysanız, yalnız
değilsiniz. Bu soruya muhtemelen “İyiye
gitmiyor” diye cevap vermiştir çoğunuz.
Zulmün, kavganın, şiddetin, saygısızlığın
bini bir para!
Yokluk, yoksunluk başlı başına ayrı bir
dert… Peki, insanlık hep iyiydi de şimdi
mi bu kadar kötü oldu? Bakın geçmişe,
ZEYNEP BANU insanlık tarihi boyunca zulüm, şiddet,
ÜSTÜNDAĞ
kavga, sorun hep var. Yerleşik düzene
geçildiğinde bir karış toprak için birbirini
öldürenler, şimdi apartman dairesi kentsel dönüşümde bir
metre küçülecek diye kavga ediyor.
Bazı şeyler şekil değiştirse de davranışlar temelde aynı.
İnsanlar kendi çıkarları söz konusu olunca yetinemiyor,
istekleri bitmiyor! Yemek, içmek, barınmak bazılarına yetse
bile daha çok isteyen ve bunu yaparken etrafını kırıp geçiren
azımsanmayacak bir kitle var. İnsan, doğasında iyiyi de
kötüyü de barındırıyor.
Sonuçta insanlar değişmeyecek. İnsan psikolojisini en iyi
tahlil eden yazar olarak bilinen Dostoyevski’nin kitaplarında
iki yüz yıl önce anlattığı karakterler, yakındığı toplumsal
yozlaşma, bugün olduğu gibi gelecekte de olacak ve biz
değerli yazarımız Oğuz Atay gibi çaresiz kaldığımızda “Ey
insanlık! Elma dersem çık!” demeye devam edeceğiz.
Bu durumda kendi adımıza ne yapabiliriz? Bugün
teknolojik ve bilimsel gelişmelerle atalarımızdan daha
konforlu şartlarda, daha uzun yaşadığımızı söyleyebiliriz.
Evrende bir noktadan ibaret olduğumuzu unutmadan
önce kendimize bakabiliriz.
Kendi egomuzu kontrol etmeden, kendi zayıflıklarımızı
fark etmeden, kendi iç huzurumuzu bulmadan,
kendimizi her anlamda eğitmeden çevremize tam
olarak fayda sağlayamayız.
Sorun çıkarmak yerine sorun çözmeye, tüketmek yerine
üretmeye, sürekli olumsuzlukları görerek şikâyet
etmek yerine olumlu gelişmeleri takdir etmeye, nefret
yerine sevgiyi koymaya odaklanmalıyız ki çatışmalar
azalsın. Boş konuşmak, sürekli olumsuzca eleştirmek
yerine bir şekilde harekete geçmek, elimizden ne geliyorsa
insanlık adına onu yapmak gerekmez mi? Süper
kahramanmışız gibi dünyayı bir avazda kurtarmamız
gerekmiyor.
Tek bir insanın, tek bir hayvanın, tek bir çiçeğin gönlünü
fethetsek, insanlık adına hayırlı bir iş yapmış olmaz
mıyız? Kendimiz bir şey yapmaya muktedir değilsek,
insanlık adına faydalı işler yapanlara destek olsak
olmaz mı? İyi niyet, saflık (aptallık) olarak görülmedikçe;
çalışmanın, emeğin değeri bilindikçe; hukuk
herkes için eşit oldukça, insanca yaşam sürdürülebilir.
İnsanlıktan ümit kesilmez!
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 51
Tiyatro
Elvin Aydoğdu’dan kadınlara:
“ İÇİMDEKİ BAL
PORSUĞU”
PINAR BALTACI
DOT Tiyatro’nun yeni oyunlarından “İçimdeki
Bal Porsuğu”, oyuncu Elvin Aydoğdu’nun
kaleminden çıktı. Tek kişilik oyunun
oyunculuğunu da üstlenen, Moda Sahnesi’nde
izlediğimiz Aydoğdu ile İstanbul’un
en işlek adreslerinden Galata ve Maslak
rezidanslarında geçen ve bir kadın hikâyesi
olan İçimdeki Bal Porsuğu’nun detaylarını
konuştuk.
“İçimdeki Bal Porsuğu” ismi,
ilk okunduğunda her ne kadar
çocuk oyununu andırıyor olsa da
esasında toplumsal normları eleştiren
bir “kadın” oyunu...
Oyun aslında tek cümleyle; erkek egemen
bir toplumdaki baskıcı tutum karşısında
kadın olarak söyleyemediklerimiz ve bunun
sonucu olarak hayatta kalabilme mücadelesi...
Buna tür açısından bir trajikomedi diyebiliriz.
Hikâye, İstanbul’daki üç ayrı semtte
geçiyor ama sadece İstanbul’da yaşayan bir
kadının derdi değil tabii. Dünyanın neresine
giderseniz gidin, toplumsal baskılardan
dolayı ses çıkaramayan veya sesini duyuramayan,
farklı statülerden birçok kadın
görebilirsiniz.
Bizim oyunumuz, bir kadının çalıştığı
işyerinde, erkeklerle dolu bir toplantı
sırasında enfeksiyona bağlı bir nedenden
dolayı vajinasının kaşınması ve derdini
bir türlü dile getiremediği için bu ortamdan
çıkamayışıyla ilgili. Toplantı bittikten
sonra, gecenin kör vakti yalnız bir kadın
olarak eczaneye giderken yaşadığı telaş
ve korkuyu, tesadüf bu ki yine erkeklerle
dolu bir eczaneye girip, burada bir türlü
ilacı isteyemeyişini ve aslında çözümü çok
kolay, kadınsal, basit bir sağlık sorunundan
maalesef bahsedemeyişini anlatıyor.
Daha sonra, artık kadının canına tak ediyor
ve birden içindeki o güçlü bal porsuğunu
fark ederek, erkeklerin görmekten çok korkacaklarını
düşündüğü cesur bir hamle yapıyor.
Ve meydan okuma başlıyor. Oyunun
sonunda, kadının içindeki bal porsuğuyla
sohbet ettiği çok tatlı bir bölüm var.
Oyunun hem yazarı hem de oyuncusu
olarak, bu iki görevi birden üstlenmenin
nasıl bir his olduğunu anlatır mısınız?
Hikâyeye çok hâkim olmak, hem duygu
açısından hem de teknik açıdan büyük
avantajdı benim için. Biz elbette provaya
başlamadan önce metin incelemesiyle
ilgili bir süreç geçirdik; hatta yönetmenim
Özlem Daltaban’ın metnin son hâline çok
katkısı oldu. Ancak yine de ayağa kalktığınızda,
oyunun sahnelenişiyle ilgili metinde
değişikler yapma ihtiyacınız olabiliyor.
Dolayısıyla, oyunun hem yazarı hem
oyuncusu olmak, bize bu değişiklikleri
kolayca yapabilme esnekliği sağladı. Ve
bu da bizi çok rahatlattı. Ancak bu sefer de
oyunun bütün versiyonları noktasına kadar
ezberimde olduğu için, bazen istemeden
de olsa eski versiyonlardan cümleler
aklıma geliyordu. Bu, o an için komik olsa
da tekrarlandığında provanın verimliliği
açısından sıkıntı yaratabiliyor. O yüzden
bol prova yapabilme şansımın olması bana
çok iyi geldi ve nihayetinde keyifli bir süreç
yaşadık.
52 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Tiyatro
Yazma sürecinde hikâyenin ortaya
çıktığı ve kurgulandığı dönemleri nasıl
anlatırsınız? Aklınızda bir kadın oyunu
yaratmak var mıydı?
“Eveeet, nihayet geldik bana ilham kaynağı
olan Galata’ya...” Bu cümle, oyundan bir
replik... Ben yıllar önce bir süre Galata’da
yaşadım ve burada edindiğim tecrübeleri,
gözlemlerimi oyuna katmamın çok uygun
olduğunu düşündüm. Galata, dindar ve gelenekçi
halkının yanı sıra artistler, entelektüeller
ve turistleri de barındıran çok kültürlü bir
semt. Tıpkı Türkiye’deki mevcut toplumun
temsili gibi... Oyunun ikinci kısmı Galata’da
bir eczanede geçiyor. Yani geldik Maslak’taki
bir ofisten, Galata’daki bir eczaneye.
Burada benim çıkış noktam şu oldu: Ya o
gece o eczaneye, toplum tarafından bir
kadının asla dışarıda olmaması gerektiği
düşünülen bir zaman diliminde, bahsettiğimiz
bu çok kültürlü insan topluluğundan,
aralarındaki en baskıcı, en dar fikirli, bazıları
yenilikçi gibi gözükse de aslında içi bomboş
olan, bir kadının derdini en anlamayacak
kişiler geldiyse?.. O zaman bir kadın olarak
ne yaparız? Kadın olarak var olmaya ve sesini
duyurmaya çalışmak, gündelik hayatın
her alanında, çok basit anlarda bile, büyük
bir mücadele gerektiriyor. Dahası, modern
olan da gelenekçi olan da söz konusu olan
erkek egemenliği olunca asla eşitlikçi davranmıyor.
Dolayısıyla burada, bastırmaya
çalıştığından aslında korkarsın ya, işte öyle
bir durum söz konusu.
Ben bu oyunu 2014 yılında beş sayfalık
bir hikâye olarak yazmıştım. Sonra, Murat
Daltaban okuyup bir oyuna dönüştürüldüğü
takdirde oynanabileceğini söyleyince, uzun
bir zamana yayarak hikâyeyi oyun hâline getirdim.
Bu arada iki çocuk yaptım ve onlarla
ilgilendiğim bu dönem, aslında kendimle de
başbaşa kaldığım bir dönemdi. Bu sürecin;
annelik, bir kadının toplumdaki yeri, erkek
egemen baskı karşısında var olma mücadelesi,
toplumun kadından haksız beklentileri
gibi konuları düşünmem açısından bana
çok yardımcı olduğunu düşünüyorum.
Oyunda iş yerinde, mahallesinde, sosyal
yaşam içerisinde erkeklerce engellenen
bir kadının kısa ve vurucu hikâyesini
dinliyoruz. Tüm bu anlattıklarınız, birçok
kadının yabancı olmadığı sorunlar da
aynı zamanda… Kadın izleyicilerden ne
gibi geri dönüşler aldınız?
Oyun sonrasında, kadın erkek ayırmadan,
herkesin keyif aldığını gördüğümü söyleyebilirim.
Ancak daha detayda, kadın
izleyiciler kendi hayatlarına dair tecrübelerini,
seslerini çıkaramadıkları o anları, bazen
içlerindeki o “bal porsuğu” gücünü nasıl
ortaya çıkardıklarını, hepsini kocaman bir
gülümsemeyle anlatıyorlar ve bu benim çok
hoşuma gidiyor. Bazı erkek izleyicilerin ise
kısa bir sessizlikten sonra “Ya evet aslında,
bizim ofiste de…” diye başlayan cümleler
kurmaları dikkatimi çekiyor ve bu farkındalığı
bir nebze de olsa yaratmak bizi çok mutlu
ediyor.
Bundan sonraki süreçte yeni projeleriniz
olacak mı tiyatroda? Hem yazıp hem de
oynayacağınız…
Şu an oyuncu olarak “İçimdeki Bal Porsuğu”
var. Yeni sezonda da oynayacağız. Daha
önce yazdığım bir oyunun sahnelenmesi
için bir adım atmayı düşünüyorum. Onun
dışında yine kadın odaklı bir romantik
komedi yazmaya başladım. Ne zaman
bitirebilirim, onu hiç bilmiyorum.
“İçimdeki Bal Porsuğu”, DOT Tiyatro
bünyesinde hayata geçmiş bir oyun.
DOT Tiyatro’da olmak sizin için özel bir
anlam ifade ediyor mu? Duygularınızı
alabilir miyiz?
Elbette çok büyük bir anlam ifade ediyor,
çünkü ben tiyatroya DOT’ta başladım. DOT,
benim için resmen bir okul oldu. Benim
yüksek lisansım oyunculuk üzerine ama
DOT, oyunculuk açısından yaptığım yüksek
lisanstan daha büyük bir okul olmuştu
rbenim için. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Murat Daltaban’ın yönettiği bir oyunda
oynamak, hatta provasını izlemek, her
zaman büyük bir tecrübe kazandırır. Ben bu
kez Özlem Daltaban’la çalıştım ve ne kadar
şanslı olduğumu gün geçtikçe daha da iyi
anlıyorum. Özellikle benim iki çocuktan
sonra tiyatroya dönmem ve yıllar sonra iki
kadın bu oyunu yapmış olmamız, büyük bir
şans ve değerli benim için.
Kadıköy, benim hayatıma eşimin
çocukluğunun Moda’da geçmiş
olmasıyla ve burayı çok sevmesiyle
girdi. Özellikle Moda ve Kalamış,
bana İzmir’i hatırlatıyor. O yüzden
bir İzmirli olarak Kadıköy, İstanbul’da
kendimi iyi hissettiğim
yerlerdendir diyebilirim.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 53
Edebiyat
Melis Danişmend’den
Büyüyemeyenler’in
Hikâyesi!
PINAR BALTACI
Kadıköylü müzisyen-yazar Melis Danişmend’in
yeni kitabı “Büyüyemeyenler”,
Mundi Kitap ekiyle raflarda yerini aldı. Kendi
hayat hikâyesinden yola çıkarak kaleme
aldığı kitapta hayal kırıklıklarının yanında
her daim umudu ayakta tutan Danişmend
ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Melis Hanım, öncelikle yeni kitabınız
“Büyüyemeyenler” raflarda yerini
aldı ve bir hayli dikkat çekti. Size
müzisyenlik ve gazeteciliğin yanında
bir de yazarlık mesleğini kazandıran
kitap, bizleri de Yazar Melis Danişmend
ile tanıştırdığı için oldukça özel…
Kitaba ve yazarlık dünyasına dair
hislerinizi alabilir miyim?
Çok mutluyum. Kendi hayat hikâyemden
yola çıkarak yazdığım bir kitap bu ve öyle
güzel bir okuyucu kitlesi oluştu ki... Çok
özel yorumlarla, mesajlarla karşılaşıyorum.
Çocukluğumdan beri hep bir kitap yazmak
istedim. Bunun gerçekleşmesi ve okuyucunun
Büyüyemeyenler’e kucak açması,
onu sevmesi, tarifsiz bir tatmin duygusu
yaratıyor.
‘Büyüyemeyenler’ kitabının hangi
koşullarda ve içsel yolculuklarda ortaya
çıktığını anlatır mısınız? Bu hikâyede
neler anlatıyor, okuyucuyu hangi
duygularla göz göze getiriyorsunuz?
Temel olarak “hayat” üzerine bir kitap
aslında.... 2016, benim için çok zor bir yıldı.
Ülkede de hayatımda da her şey baş aşağı
gidiyordu. Acı terör olaylarının, darbe girişimlerinin
yaşandığı bir seneydi ve müzik
sektörü de ağır yaralar almıştı. İşlerimiz
üst üste iptal oluyordu. Aynı sene sesimi
kaybetme riski taşıyan zor bir ameliyat
geçirdim. Sene bitiminde evliliğim de sona
erdiğinde, tam 16 yıl sonra anne-baba evine
geri taşınmak zorunda kaldım. Fakat yaşadıklarımı
bir drama çevirmek yerine onlara
gülerek ve kendimle dalga geçerek, bu ruh
hâlinden sıyrılmaya karar verdim. Büyüyemeyenler’in
ilk satırları 2017’nin başında
yazıldı. Anne-baba evinde yaşadıklarım,
54 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Edebiyat
inişli-çıkışlı mesleklerim, ilişkiler-evlilik, hayat...
Hepsini dört mevsim üzerinden anlattım.
Kimi sayfaları çok gülerek ve eğlenerek
yazdım. Beni iyileştirdi Büyüyemeyenler...
Kitapta hayatınızdan, aile evinizden çok
özel anları, duyguları, sonsuz bir açıklıkla
paylaşıyorsunuz. Kendinizi bu kadar
şeffaf olarak göstermekten çekindiğiniz
anlar oldu mu yazım sürecinde?
Olmadı... Kitabı yazarken kafamda şu
vardı: Ben bunları yaşadım ve hissettim;
benimkine benzer yollardan geçenler yalnız
olmadıklarını hissetsinler. Şimdi gelen
yorumlarla birlikte görüyorum ki aslında
ben de yalnız değilmişim. Kendi hikâyelerini
yazıp, anlatan okuyucular oluyor. Çok
benzer yollardan geçmişiz ve birbirimizi
anlıyoruz. Her şeyin normal olduğunu da
kabulleniyoruz. Bu kitabın hayatlarında bazı
şeyleri kabullenmelerine yardımcı olduğunu
yazanlar da oluyor. Bundan büyük bir
mutluluk olamaz benim için.
Bununla birlikte kitapta mevsimler,
kayıplar, hayal kırıklıkları ve her şeye
rağmen umut var. Umut nasıl oluyor da
hep var oluyor?
Olmazsa hayatın bir anlamı kalmıyor.
Ben yapı olarak ne yaşarsam yaşayayım,
umudunu kaybetmeyen biriyim. Ülkece
çok zor zamanlardan geçtik, geçiyoruz. Çok
yıprandık, çok yorulduk. Ancak ne olursa
olsun ufak da olsa bir ışığın orada bir yerde
yanmakta olduğunu düşünmek ya da
görmek zorundayız. Diğer türlü boşa geçen
bir ömür olur.
‘Büyüyemeyenler’ sizin tabirinizle
bir kişisel gelişememe kitabı...
Bu atfı detaylandırır mısınız?
Evet, kitabımı sıklıkla “kişisel gelişememe”
ya da “mizahi bir kaybetme öyküsü” olarak
tanımlıyorum, çünkü kökü “kaybetme”
duygusuna dayanıyor ama kaybetme duygusuyla
bitmiyor. Kişisel gelişim kitaplarına
çok sıcak bakan biri değilim. Bir dileği
evrene göndermek sizi çok atıl pozisyonda
bırakan, başkasından medet ummak
üzerine kurulu bir sistem. Ayrıca hayatta
hep kazanma güdüsüyle hareket etmek de
kaybettiğinizde nasıl davranmanız gerektiği
konusunda sizi tecrübesiz bırakıyor. O
yüzden talihsizlikleri, başaramamayı, toplumun
dayattığı şekilde büyümemeyi ya da
büyüyememeyi anlatmak istedim ben.
Öte yandan, müziğe dair neler
yapıyorsunuz? Yeni projeler olacak mı?
Yeni projeler yakında. Mayıs ayı içerisinde
yeni bir single yayınladık. Altı yıl sonra ilk kez
bir kayıt yayınlayacağım için heyecanlıyım.
“Çocukken yazar olmayı hayal ederdim”
diye yazıyorsunuz kitapta. Kitap yeni
olsa da yazı, müzikle birlikte hep kol
kola gitmiş aslında. Yazarlığa devam
etmeyi planlıyor musunuz?
Yeni kitaplar gelecek mi?
Çok istiyorum, hatta şimdiden ikinci kitap
için aklımda bir fikir var. Dediğiniz gibi yazı
ve müzik hep kol kola gitti hayatımda. Bir
kitaba, şarkı sözüne ya da gazete yazısına
dönüşmese bile ben hayatım boyunca bir
şeyler yazmaya devam edeceğim. Çünkü
bu aynı zamanda benim için bir terapi. Yazı
yazmayı çok seviyorum.
Bir süredir Gazete Kadıköy sayfalarında
da köşe yazıları kaleme alıyorsunuz.
Hangi konularda oluyor bu yazılar?
Müzikle bağlantılı yazılar yazıyorum. Müzik
yazarlığı gibi değil de içinde müzik olan
çeşitli konular... Bazen Kadıköy’ün en
tanıdık gitar dükkânlarından SRV’nin sahibi
Özlem’in hikâyesi oluyor, bazen de son
dönemde dinlediğim şarkılar, albümler...
Sizin Kadıköy’ünüzü dinleyebilir miyiz?
Kadıköy benim için ‘ev’ demek. Burada
doğdum, büyüdüm. Sokaklarında, caddelerinde,
mekânlarında binlerce anım
var. Kendimi en rahat hissettiğim, ait
olduğum yer.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 55
Resim
Kalamış 39 Galeri’de
“Şişman ve Güzel”
Sosyal sorumluluk projeleriyle de adından
söz ettiren 39 Kalamış Marina Hotel’de yer
alan 39 Galeri, son derece ilginç ve sıradışı
bir sergiye ev sahipliği yapıyor. İranlı ressam
Safa Kasaei’nin “Şişman ve Güzel” adını verdiği
kişisel resim sergisi, 16 Mayıs Pazartesi
akşamı sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
ZAYIF GÜZEL MİDİR,
DİYETE BASKI MIDIR?
İsminin, mottosunun ve sergilenmekte olan
eserlerin izleyenleri tam bir hayret alemine
götürdüğü yeni sergisi hakkında dergimize
açıklamalarda bulunan Safa Kasaei; “Vogue,
Elle ve Fashion gibi dergiler, kadınlar için
yeni güzellik standartlarını ‘Zayıf güzeldir’
sloganıyla belirleyerek, bir anlamda aşırı
diyet yapmaya zorluyorlar” dedi.
“DOLGUNLUK ARZU EDİLİRDİ”
Uzun zaman önce bu standartların tamamen
farklı olduğuna vurgu yapan Kasaei,
sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolgunluk arzu
edilirdi; sağlık, güç ve doğurganlığı temsil
ederdi. Benim eserlerimdeki kadınlar ise
bedenlerine güvenir; sadece bedenleriyle
barışık değillerdir, aynı zamanda tombulluklarını
bikinilerle ortaya koyarak, sanki ‘biz
de güneş altındaki yerimizi hak ediyoruz’
mesajı verirler.”
SAFA KASAEİ HAKKINDA
Azeri kökenli ve Tebriz doğumlu olan 30 yaşındaki
Safa Kasaei, Tahran Güzel Sanatlar
Akademisi Grafik Bölümü mezunu. Tebriz
Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde ise yüksek
lisansını yapan ve resimlerinde pastel renkleri
kullanmayı tercih eden sanatçı, yumuşak
çizgilerle şişmanlığı sevimli göstermeye
çalışıyor. Resim yanında heykel çalışmaları
da bulunan Kasaei’nin bugüne kadar ürettiği
100’den fazla eseri bulunuyor.
39 Galeri Kurucusu
Münteha Adalı ve İranlı
Ressam Safa Kasaei.
56 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Resim
“
Tülin Kaynak,
Derinlikler” ile
Binbirdirek Sarnıcı’nda!
Kadıköylü ressamlarımızdan Tülin Kaynak,
“Derinlikler” adını verdiği sergisiyle
sanatseverlerin karşısına çıktı. Binbirdirek
Sarnıcı’nda gerçekleşen bir kokteyl ile açılışı
yapılan sergi, büyük ilgi gördü. Küratörlüğünü
Mahmut Wenda Koyuncu’nun üstlendiği
sergide, sanatçının bir bölümü pandemi sürecinde
ürettiği eserler olmak üzere 60’dan
fazla çalışması sergileniyor.
YABANCILARDAN YOĞUN İLGİ
Serginin açılışı sırasında Binbirdirek Sarnıcı’nı
ziyarete gelen biri İngiliz, diğeri Fransız
olmak üzere iki turist aile, sanatçının üç
adet çalışmasını satın aldılar. Yine merkezi
Malezya’da bulunan bir oteller grubu yöneticisi,
yeni açacakları otelde sergilenmek
üzere resim yapılması konusunda Kaynak
ile görüşme yaptı. Görülen bu ilgi üzerine,
serginin 15 Temmuz 2022 tarihine kadar
açık kalması kararı alındı.
DERİNLİKLER, DERİNLİKLER,
DERİNLİKLER…
Küratör Mahmut Wenda Koyuncu, sanatçıyı
ve eserlerini yorumladığı incelemesini şöyle
özetliyor: “Derinlikler, temelde insanın çelişkilerle
dolu bir doğaya sahip olduğuna odaklanmaktadır.
İnsanın sürekli bir forma, biçime
zorlanmasının; kültürden ve akıldan gelen
bütün baskılara karşı direnen bir iç dünyası
olduğuna inanmaktadır. Hiç durmaksızın
akan yaşamda, bedende ve zihninde birikmiş
türlü yabancılaşma etkilerini parçalamanın
yollarını renklerin ve çizgilerin rehberliğinde
aramaktadır. Sanatçı Tülin Kaynak; katılaşan,
umut ışığı silikleşen yaşamın içinden,
canlılıktan kaynaklanan bir dinamizm ile
yüzeye bütün coşkuları savurmaktadır. Ruha
sinmiş, baskılanmış, dile getirilememiş çeşitli
zor ruhsal hâlleri, bedenin bir tepkisi olarak
yüzeye fışkırtmaktadır imgeler.
‘Derinlikler’ sergisinde form kaygısından
tamamen sıyrılan sanatçı, bilinçdışının muazzam
verimliliği ile aklın sınırlarını geçersiz
kılmaya çalışmaktadır. Metalaşan dünyada
anlam arayışının nafileliğine karşı renkler
soyut anlamlarının dışına taşarak, coşkulu
birer somut veriye dönüşmektedir. Resimlerine
geniş bir perspektiften bakıldığında,
temelde bir yapının veya yapıların bozumu
göze çarpan sanatçı, yaşamda hissetmenin
derinliğine dokunmaktadır. Renklerinde
insanın tek boyutlu bir varlık değil, coşkun
çelişkilerle dolu çoğul bir varlık olduğunu
bütün diriliği ile görülebilmektedir.
‘Derinlikler’ sergisi, aklın rehberliğinde pusulasını
yitirmiş insanlık hâllerini dolayımsız
bir yaşamın derinliklerine çağırmakta; aklın
ve sağgörünün yetmediği zamanlarda ruhsal
ve bedensel derinliklerimize sarılmanın
tek çıkar yol olduğunu hatırlatmakta.”
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 57
Sanat
İlksen Kodal’dan coşkulu albüm lansmanı
Müzik öğretmenliği yanında yöneticiliği ve
sanatçı kimliğiyle ön planda olan İlksen
Kodal, yeni albümünü yaklaşık 400 kişinin
katıldığı bir lansman ile tanıttı. Ataşehir
Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde gerçekleşen
lansmana ilgi büyüktü.
İlksen Kodal, programa “Sevgiye inananlar,
koşulsuz ve karşılıksız tek sevgiyi örnek
alırlar. Vefa, fedakârlık ve ne varsa dünyaya
ait en kutsalından, ‘Annenin Duası’na
nail olabilmek ümidiyle” diyerek başladı.
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı,
etkinliğe eşiyle birlikte katıldı.
“ANNENİN DUASI”
Kodal’ın “Annenin Duası” adını verdiği yeni
albümünün tanıtımında, Yasemin Başlantı’nın
hazırladığı sunum büyük ilgi gördü.
Lansman sırasında albümde yer alan “Nenni
Bebek”, “Canım Bebeğim”, “Emanet” ve
“Portakal Çiçekleri” adlı şarkılar İlksen Kodal
tarafından seslendirildi. Lansmanı izleyenler
arasında Gönüllü Hizmet Vakfı Kurucusu İnal
Aydınoğlu, Ümraniye ve Ataşehir İlçe Milli
Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ve albüme katkı
veren isimler de vardı. Programın sonunda
tüm katılımcıları sahneye davet eden Kodal,
günün anısına hatıra fotoğrafı çektirdi.
Leman Belentepe’den“Geçmişin İzleri”
Büyük Kulüp, Leman Belentepe’nin “Geçmişin İzleri” adlı
sergisine ev sahipliği yaptı. Çoğunluğu Osman Hamdi Bey
eserlerinden oluşan rölyef sergisinden elde edilen gelirin
tamamı “amasız, fakatsız” bir şekilde burs fonuna aktarıldı.
Şimdilerde 92 yaşında olan Leman Belentepe’nin içinde bir
türlü sönmek bilmeyen sanat aşkı, hâlâ üretme arzusuyla
sürüyor. Belentepe’nin bu serginin açılmasını istemesindeki
nedenlerden birinin, yıllar içinde biriken eserlerin depolarda
veya evlerin bir köşesinde durması yerine daha fazla kişi tarafından
görülmesini sağlamak, bir diğer nedeninin de eğitime
destek olduğu aktarıldı.
Aynı zamanda Tasarım Parkı Kurucusu Yüksek İçmimar Nursema Öztürk’ün
annesi de olan Leman Belentepe’nin sergisinin küratörlüğünü, Nursema
Öztürk ve torunu Alara Öztürk birlikte yaptılar. Mustafa Öztürk, Alp Öztürk,
Leman Belentepe, Yıldız Şirvanlıoğlu, Nursema Öztürk ve Alara Öztürk.
58 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Sanat
Ekrem Nalçacıoğlu Retrospektif Sergisi:
“Dedem diye söylemiyorum”
Bu haberi sadece kahramanları “dostumuz” diye
yazmıyoruz. Son derece yerinde, haber değeri
olan bir haber olduğu için yazıyoruz. Zaten okuduğunuzda
buna siz de hak vereceksiniz. Burada
sözü Deha Çun’e bırakıyoruz:
“Ressam, kıymetli dedem Ekrem Nalçacıoğlu
için 14-15 Mayıs 2022 tarihlerinde Fenerbahçe
Kaş Sanat’ta bir sergi düzenledik. Küratörlüğünü
gururla üstlendiğim bu sergide, Nalçacıoğlu’nun
1960’lı yılların sonundan günümüze uzanan sanat
yolculuğundan değerli bir seçkiyi ‘Dedem Diye
Söylemiyorum’ başlığıyla izleme fırsatı bulduk. Ekrem
Nalçacıoğlu, yoğun çalışma hayatı içerisinde
sanat ve tasarımla hep iç içe olmuştur. Dekoratörlük
mesleği kaynaklı teknik çizim bilgisi ve titiz
çalışma tarzı, adeta iş hayatından tuvallerine yansımış
değerleridir. Detaycı ve mükemmeli arayan
eserlerinde bunu rahatlıkla görmek mümkündür.”
Şükran Uysal ile “Tablolardan Kumaşa”
Kadıköy’ün renkli isimlerinden Şükran Uysal, kendi kendini
yetiştirebilen ender sanatçılarımızdan biri... Onun geçtiğimiz
ay Dolmabahçe Sarayı’nda açtığı ve “Tablolardan
Kumaşa” adını verdiği sergisi öylesine büyük ilgi gördü ki,
ilgili çevrelerde hâlâ konuşulup, örnek gösteriliyor.
Daha önceleri de Beylerbeyi Sarayı, Moda Deniz Kulübü,
Caddebostan Kültür Merkezi gibi mekânlarda sergi açan
Şükran Uysal, yedinci kişisel sergisini sanatseverlerin
beğenisine sundu. Osman Hamdi Bey, Hoca Ali Rıza, Jean
Discart gibi ustaların eserlerini nakış ile işleyerek tabloya
dönüştüren Uysal’ın sergilediği çalışmalar arasında ipek
halı dokuma örnekleri de yer aldı.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 59
Kitap
Kalbinde bir esere daha yer açtı:
BİR NEFES KADIKÖY
HANDE BALCAN | Fotoğraflar: BATUHAN KARAMAN
Bazı semtlerin ruhu vardır, kalbinizin en
derininde hissettirdiği duygular harmanlanır.
Düşlerinizle kaybolursunuz sokaklarında.
İşte o semtlerden biri olan Kadıköy’ün
ruhuna yeni bir eser daha kavuştu. Kadıköy
sevdalılarının Kadıköy’ü tanımadığını
gözlemleyen ve tanımaları için Kadıköy’ün
tarihini hikâyeleştirerek anlatan Ömer
Şahan ile yeni kitabı ‘Bir Nefes Kadıköy’ü
konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Yazarlık kariyeriniz nasıl başladı?
Kadıköy tutkusu olan biri olarak 20
yıla yakın süredir Kadıköy bölgesinde
öğretmenlik yapıyorum. Yozgat doğumluyum.
2000 yılından bu yana Kadıköy’de
yaşıyorum. Kadıköy sokaklarını, caddelerini
defalarca dolaşmış biriyim. Kitap
okumayı çok severim, ayrıca anlatmayı da
aynı şekilde… İnsanlara anlattıklarımın
artık bir metin altında toplanıp, bir kitaba
dönüştürülmesi fikri oluştu. Ve toplumda
da bir eğitimci olarak görmüş olduğum
özellikle öğrencilerle ilgili sorunları,
çözüm yollarını kaleme almanın gerektiği
düşüncesiyle yazmaya başladım. Şu an
dördüncü kitabım yayımlandı. Nice kitaplara
diyelim…
Yazarlık yolculuğunuzun yanında bir de
eğitimci yönünüz var. İkisinin dengesini
nasıl kuruyorsunuz?
Daha çok eğitim ile alakalı konuları kaleme
alıyorum. Öğretmenler, toplumun en önemli
kanaat önderleridir. Belki son dönemlerde
istedikleri saygıyı toplumsal anlamda
göremiyorlar. Bir Nefes Kadıköy’ü başta
Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal olmak
üzere tüm öğretmenlerimize atfettim.
Öğretmenlik ve yazmak, birbirine çok yakın
iki alan. Yazarlar genelde anlatma konusunda
problem yaşarlar. Yazmak güzeldir ama
anlatmak zordur. Fakat ben ders anlattığımdan
dolayı karşı taraf ile sözlü iletişim
noktasında rahatım. Seminerler, kurslar,
TV programlarında bu durumu sürdürmek
benim için kolay oluyor. Eğitimci yönüm de
yazar yönümde birbirinden kıymetli. Dengesini
kurabiliyorum.
Gelelim Bir Nefes Kadıköy’e…
Bu yeni kitabınızda ne anlatıyorsunuz?
2000 yılından bu yana Kadıköy’de yaşıyorum.
Kadıköy’ü çok seviyorum. Tarihini,
60 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Kitap
kültürünü, insanını… Kadıköy’de yaşayanların,
Kadıköy sevdalılarının Kadıköy’ü
tanımadıklarını gözlemledim, tarihini
bilmediklerini gördüm. Süreyya Sineması’nın,
Haydarpaşa’nın, Boğa Heykeli’nin,
Kadıköy’de bulunan kiliselerin, camilerin
hikâyesini çocuklarımızın, hatta öğretmen
arkadaşlarımınız da bilmediğine şahit
oldum. Ve özellikle çocukların geçmişi
tanıması gerektiğini, Bahariye Caddesi’nde
yürüyerek Süreyya Sineması’nın ilk
müdürünün Hikmet Nazım olduğunu, Nazım’ın
buralardan geçip babasına gittiğini,
böylesi duygulu anıları çocuklara aktarmalıyım
diye yola çıktım. Nasıl yansıtabilirim
konusunda ise çocukların anlayabileceği
dilden bunu nasıl yapabilirim diye düşündüm.
Sonunda da hikâye oluşturmaya
karar verdim. Bir öğretmen ve bir öğrencinin
perspektifinde Kadıköy’ü gezelim,
Kadıköy’ün tarihini tanıyalım hikâyesinden
yola çıkmış bir esere dönüştü fikirlerim.
Bu kitabın yaş sınırını yükselterek
tekrar yazmayı düşünüyor musun?
Büyüklerin dönüp dönüp hikâye okuması
lazım... En az hata yapan, kurallara en çok
uyan çocuklarımızdır. Bir çocuk gözüyle
bakmak, bir çocuk gözüyle yaşamak
lazım... Bu kitabı sadece çocukların
değil, anne ve babaların da okuyup geri
dönüşlerinin olumlu olduğunu gördüm.
Dolayısıyla bu kitabı çocuklar da gençler
de anne babalar da herkes okumalı. Hatta
büyükler daha fazla okumalı, tarihi bilmeli
ki insanlara anlatabilmeli. Bu nedenle
kitap tek olacak, çünkü her kitleye hitap
ediyor.
Yazarların bir derdi vardır; vardır ki
yazma eylemini gerçekleştiriyorlar,
dertlerini anlatıyorlar. Sizin derdiniz
neydi? Bu kitapta neyi vurgulamak
istediniz?
Asıl mesele insan olmak. İnsan, ne zaman
insan olmayı unuttuysa kargaşa, kavga,
problem, savaş ortaya çıkıyor. İnsan ne
zaman insan olmayı hatırladıysa iyilik,
güzellik, barış var. Benim derdim şu; insana
insan olduğunu hatırlatabilecek bir şeyler
üretmek. Tarihini bilmek, insan olmanın bir
parçasıdır. Kültürüne sahip çıkmak, insan
olmanın bir parçasıdır. Toplum maalesef
dijitalleşen dünya ile sosyal medya ile bireyselleşme
noktasına hızlı bir şekilde ilerliyor.
Bunun da getirdiği büyük dezavantajlar var.
Yazmamın da seminerlerde anlatmamın
da asıl sebebi iyi insan olabilmek. İyi insan
olmanın tanımı dünyanın her yerinde aynı,
kuralları belli: Yalan söylemeyeceksiniz,
hırsızlık yapmayacaksınız, topluma faydalı
bireyler olacaksınız vs. Benim temel derdim
bu. Herkesin hataları olacaktır elbette
ki ama iyi olanları da birbirimize hatırlamamız
lazım.
Yolculuğunuzun devamında yeni
çalışmalarınız olacak mı? Bir Nefes
Kadıköy için son olarak eklemek
istedikleriniz var mı?
5. kitabım ile ilgili fikir çalışmalarım başladı.
Dijital çağda ebeveyn olmak ile ilgili bir
kitap hazırlıyorum. Bir Nefes Kadıköy, bir
nefeste okunabilecek, bir nefeste gezilebilecek
bir eser. Kadıköy’ün ruhunu seviyorum.
Maalesef Kadıköy’ün merkezinde, Tarihi
Çarşı, Bahariye’nin arkalarında vb. zaman
zaman istemediğimiz manzaralar ile karşılaşıyoruz.
Ben bu kitabı yazdıktan sonra
çevremde “Kadıköy eski Kadıköy değil, sen
neden uğraşıyorsun, eskidendi onlar” diye
yorumlar aldım. Her şeye rağmen benim
Kadıköy ile olan ilişkimi şöyle özetlemek
istiyorum:
Victor Hugo diyor ki; “Ağlamak için gözden
yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan
ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi
bağlayamaz mı?” Kadıköy’ün teni çirkinleşmiş
olabilir. Kaldırımları işgal edilmiş,
sokaklarında rahat rahat yürüyemediğimiz
alanların oluştuğu, zaman zaman alkolü
fazla kaçıran insanların rahatsız ettiği
yerler olabilir ama ruhu her zaman güzel
Kadıköy’ün... Kadıköy’ün ruhunu yaşayacağız,
sahip çıkacağız. Nazım’ın, Necip
Fazıl’ın, Ömer Seyfettin’in, Faruk Nafız
Çamlıbel’in gözüyle bir kez daha çocuklarımıza
anlatacağız. Tüm bunlar için de “Bir
Nefes Kadıköy” bana araç oldu.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 61
Sağlık
Böbrek taşı
sorunu için
bu belirtilere
dikkat!
Erken fark edilmediğinde böbrek kaybına
bile neden olabilen böbrek taşı sorunu,
günlük beslenmemizdeki çok basit hatalar
nedeniyle çok daha şiddetli hâle gelebiliyor.
Özellikle böbrek hastalarının, böbrek taşına
zemin hazırlayan hatalardan uzak durması
gerekiyor. Medicana Ataşehir Hastanesi Üroloji
Uzmanı Doç. Dr. Yılören Tanıdır, böbrek
taşları ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.
Böbrek taşları, idrar üretimi ve vücuttan
dışarı atılması sırasında oluşuyor. İdrar
üretildikten sonra vücuttan atılırken çeşitli
nedenlerle idrarda oluşan maddeler, idrar
yollarında birikiyor ve çöküyor. Çöken bu
maddeler zamanla sertleşiyor. Önce kum
hâlinde oluyor, ardından taşlaşıyor. İşte
böbrek taşı bu şekilde oluşuyor.
BÖBREK TAŞI BELİRTİLERİ
Böbrek taşlarının tek bir kendine has belirtisinin
olmadığını ifade eden Doç. Dr. Yılören
Tanıdır, böbrek taşı hastalığının birçok
hastalığın belirtisi ile karıştığını, bazı hastaların
başka nedenlerle yapılan ultrason,
tomografi veya röntgen gibi tetkiklerle şans
eseri tanı aldığını belirtti.
• En sık rastlanan belirti ağrı.
• Taş, idrarın akışını engelliyorsa bıçaklanma
veya kramp tarzı ağrılar.
• Ağrıya çoğu zaman bulantı veya kusma
eşlik ediyor.
• Ağrı istirahat ile azalmıyor, günlük aktivitelerle
artmıyor.
• Taşın bulunduğu yere göre ağrı yayılımı
oluyor.
• Ağrı böğür (vücudun kaburga ve kalça
arasındaki bölümü) tarafında oluyor.
• Bazen kasıklara, hatta genital bölgeye
doğru yayılabiliyor.
• Taş, idrar kesesine yakın olan üreter taşı
ise hastada sık idrara gitme, idrarı boşaltamama
hissi oluşabiliyor.
• Kimi zaman enfeksiyon nedeniyle taş,
kimi zaman da taş nedeniyle enfeksiyon
oluşabildiği için idrarda kanama olabiliyor.
• Bazı kanamalar sadece laboratuvar
tetkiklerinde görülebiliyor. Sonuçlarda
idrarda kan hücresi saptanabiliyor.
GÜNLÜK BESLENME HATALARI BÖBREK
TAŞLARINA ZEMİN HAZIRLIYOR
Ailesel nedenlerle genetik yatkınlığı olan
veya yapısal problemler nedeniyle vücudu
böbrek taşı oluşumuna zemin hazırlayan
kişiler dışında bir de günlük beslenmede
yapılan bazı hatalar da böbrek taşlarının
oluşmasına zemin hazırlıyor. Ailesel
yatkınlık da devreye girince, taş oluşumu
çoğalıyor.
1. Yetersiz sıvı tüketimi
En önemli sebep, çökeltileri vücuttan
atacak yeterli idrar miktarının olmaması.
Bunun da nedeni yetersiz su içimi, fazla
terleme, sıcağa maruz kalma gibi etkenler.
Bunlar vücutta, dolayısıyla idrarda su
oranını azalttığı için mevcut yoğun idrarda
taş oluşma mekanizmalarını tetikler ve taş
ihtimali artar.
2. Fazla kilo
Fazla kilo, böbrek taşı sorununa zemin
hazırlıyor. Fazla kilolu olanlarda da taş
hastalığına daha sık rastlanıyor. Bu nedenle,
böbrek taşı risk grubunda yer alan kişilerin
kilosunun mutlaka kontrol altına alınması
gerekiyor.
3. Asitli içecekler
Asitli içeceklerin yoğun tüketilmesi, taş
oluşma riskini yükseltiyor.
4. Protein ağırlıklı beslenme
Proteinden yana zengin beslenme de böbrek
taşı oluşma riskini artırıyor.
5. Tuzlu beslenme
Keza çok tuzlu beslenme, yüksek tuz içeriği
olan abur cuburlar, cips gibi atıştırmalıklar
da böbrek taşı riskini artırıyor.
62 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Kişisel Gelişim
Esra Teoman:
Koçluk yükselen
harika bir meslek
AYŞE DURAL
Koçluk, 90’lı yıllarda özelikle başlangıçta iş
yaşamında yöneticilerin performanslarını
artırmaya yönelik kullanılan bir araç iken,
artık günümüzde ülkemizde de yayılan bir
meslek hâline geldi. Benim de yaşantımın
önemli bir dönemecinde tanıştığım koçluk,
bana o dönemde çok katkı sağladı. Koç
olan arkadaşlarımı izleyerek ne olduğunu
anlamaya çalıştım, başım sıkıştığında tekrar
onlarla iletişime geçtim.
Koçluk, 90’lı yıllarda hayatımıza giren bir
tanım hatta meslek. Ancak koçluk, çoğu
zaman hiçbir çaba göstermeden sorunları
çözebilen kişilerin oluşturduğu bir meslek
olarak algılandı. Bu düşünce çok yanlış!
Koç, soru sorarak içinde bulunduğumuz
durumu düzeltmeyi, bizi her ne zorluyorsa
keşfetmemizi sağlıyor. Bu hem çok kolay
ama çok da zor...0 Aslında koçluk nedir,
nasıl bir rehber olur gibi konular hakkında
pek bilgimiz de yok.
Koçluğu derinlemesine bilmeden ne fayda
alabiliriz, ne de önyargılarımızdan kurtuluruz.
İşte bu amaçla biz de Performans-Değişim
ve Dönüşüm Koçu Esra Teoman’ın
kapısını çaldık. ODTÜ ve İTÜ Kimya Fakültelerinde
kimya eğitimi almasına rağmen bu
alanda hiç çalışmadı, çünkü hayali sanatla
uğraşmaktı; o da öyle yaptı. Çeşitli eğitim
kurumlarından aldığı sanat tarihi derslerinin
ardından iş yaşamına Sanatbank’ta
yönetici olarak başladı. Daha sonra sanat
galerilerinde çalışarak, çok sayıda sergi ve
etkinliklere imza attı. Sonrasında profesyonel
iş yaşamından ayrılarak, aynı alanda
bağımsız olarak çalışmaya başladı. Düzenlediği
sergiler, sanat dünyasında yankı
uyandırdı. Sanatın yoğun olarak hayatında
yer aldığı yıllarda, ilgilendiği başka bir alan
da insan davranışlarıydı. Felsefe ve psikoloji
eğitimleri, Doğu ve Batı felsefesi eğitimleri,
meditasyon, kişisel gelişim eğitimleri aldı.
“Kadınları Bilinçlendirme ve Farkındalık
Artırma” eğitimleri ile yüzlerce kadına ulaştı.
Kendinizi ve yaptığınız işi nasıl
tanımlıyorsunuz?
Öncelikle bu röportaj için size teşekkür
ederim. Ben 2007’den itibaren profesyonel
olarak tam zamanlı “Sürdürülebilir
Başarı-Performans-Değişim ve Dönüşüm
Koçu” olarak çalışmaktayım. Yaptığım işi en
iyi tanımladığım ifade, bireylerde var olan
potansiyelin en üst durumda ortaya çıkmasına
destek olmak ve doyumlu, dengeli bir
yaşam sürdürmelerini sağlamak diyebilirim.
Yaşamımın ciddi zorlu bir döneminde
tanıştığım koçluğun benim yaşamımı
değiştirdiğini ve bu zorlu zamanımı işlevsel
hâle getirdiğini görünce bu mesleğe hayran
oldum. Doğru olarak kullanıldığında
bireylerin hayatlarını daha mutlu, doyumlu
yaşamalarını, önlerindeki seçeneklerin ne
kadar da çok olduğunu fark etmelerini ve
çözümlere çok daha kolay yoldan ulaşmalarını
sağladığını gördükçe de bunları kendi
yaşamımda da paylaşmak ve öğrendiklerimi
kişilere aktararak, katkı sağlamak adına
bu mesleği seçtim. Öğrenmek ve paylaşmak
benim değerlerimin arasında ilk sıralarda
olduğu için her çalıştığım kişiden de o kadar
çok şey öğreniyorum ki, bu da beni daha
da motive ediyor ve daha da tutkuyla bu işi
yapmamı sağlıyor.
Koçluk ne demek?
Koçluk modern bir meslek, geçmişi çok
uzak değil. Burada, belli standartların ve
etik kuralların oluşturulması ile meslek
hâline gelmesinden söz ediyorum. Koçluk,
müthiş bir değişim ve dönüşüm aracıdır.
Her şey aslında bir ihtiyaçtan doğar. Koçluk,
kişilerin değişim ihtiyacına en iyi cevap veren
mesleklerden biri olduğu için günümüzde
bu kadar talep görmekte.
16. yüzyılda insanları bir yerden bir yere
taşıyan ilk taşıt olan at arabalarına Macaristan’da
verilen isim “kocs”, daha sonraları
İngiltere’de üniversite öğrencilerinin
kendilerine destek olan özel öğretmenleri
için kullandıkları “coach” ile bugünkü hâlini
almıştır. Koçluk için benim en sevdiğim
tanım; “Bireylerin potansiyellerinin farkında
olmalarını sağlayarak, dolayısıyla performanslarını
artıran ve istedikleri hedefleri,
hayalleri, vizyonlarını, amaçlarını gerçekleştirmelerine
destek olan bir araçtır”. Bu da
önce kendi ile ilgili farkındalık kazanmak,
iç engelleri fark etmek, korkularının üzerine
çıkabilme becerisini kazanmak ve cesaret
64 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Kişisel Gelişim
ile adım atmakla oluyor. İşte koçluk, bizlere
bunları sağlayan en etkili değişim-dönüşüm
ve gelişim aracıdır.
Koçluk aslında nasıl olmalı?
Koçluk, doğru uygulandığında harika bir
meslek... Ben yeniden dünyaya gelsem
yine bu mesleği seçerdim. Bunun için de
öncelikle bir koçun kendisiyle çalışması
ve kendini tanıması çok önemli. Koçluk
ile psikiyatri ve psikoloji arasında bazı
ayrımlar söz konusu. Belki de en çok koçluk
mesleğinin sorgulandığı yer burası. Koçluk,
zihinsel ve ruhsal anlamda öncelikle sağlıklı
olan kişilere yapılıyor. Biz (0) noktasında
olan, yani ruhsal, zihinsel anlamda sağlıklı
olduğunu düşündüğümüz kişilerle çalışırız.
Son zamanlarda psikoloji eğitimi alan koçların
sayısı da artmaya başladı. İyi bir koç,
ilk veya ikinci seansında koçisinin koçluk
çalışması için müsait olup olmadığını anlar.
Ve gerekiyorsa çalışmasını hemen sonlandırmalıdır.
İkinci, belki de çok karıştırılan bir diğer konu
da şudur: Koç tavsiye veya öneri vermez.
Koç, karşısındaki kişinin kendi gerçekliği
ve doğrusu içinde en iyiyi ve onun için en
doğruyu yakalayabilmesi için onu dinler
ve ona göre sorular sorarak, farkındalık kazandırarak
harekete geçmesini sağlar. Koç
bir öğretmen, danışman, mentor değildir.
Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla koçları en
zorlayan kısım, bir öneri getirmeden sadece
dinleyerek ilerlemek... Bu çoğu koç için en
zor değiştirebildikleri alışkanlık olarak görülüyor.
Şayet bir koç size tavsiye veriyorsa,
bilin ki o koçluk hizmeti değildir. Şu nokta
da önemlidir; koçinin başarısı aslında koçiye
aittir. Koçun başarısı ise süreç içerisinde
koçluk hizmeti alan kişiye doğru yöntemlerle
süreci doğru yönetmiş olmasıdır.
Kitabınız “Adım Adım Sen”de konfor
alanından söz ediyorsunuz. Hem kitabı
bir kez daha gündeme getirmek hem
de bu alanı hatırlatmak için neler
söylersiniz?
“Adım Adım Sen - Yaşamının Lideri Ol”
kitabımı yazma sebebim, koçluk alma
imkânı bulamayan her bireyin bu kitaptaki
uygulamaları yaparak, kendi yolculuğuna
çıkmasını sağlamaktı. Bu kitabın çıkış amacı
budur. Konfor alanından çıkmak ile ilgili
kitapta da verdiğim örnek tırtıldı: Tırtıl şayet
kozasında yani kendi güvenli hissettiği,
bildiği yerde kalsaydı, bu gezegen o şahane
kelebekleri göremeyecekti.
İşte bizler de kendimizi iyi hissettiğimiz,
güvenli bulduğumuz konfor alanında kalıyoruz
çoğunlukla. Ancak bu bizi en başında
sıkılma duygusu ile dürtüyor. Şayet biz
de konfor alanı içerisinde olduğumuzu ve
içimizdeki potansiyelin ortaya çıkması için
değişim ihtiyacında olduğumuzu fark edersek,
harekete geçiyoruz. Fark etmeyen veya
aldırmayanlar ise ne yazık ki gitgide sıkılma
duygusu içerisinde geri giderek tükenmişlik,
depresyon gibi daha ağır duygu durumlarına
giriyorlar. Demek ki sıkılma duygusu
bir alarm... Şayet bu durumda iseniz durun
ve düşünün, yaşamınızda hangi alanlarda
fazlasıyla konfor alanı içerisindesiniz?
Dünyanın bu zorlu günlerinde sizin
önerileriniz neler olabilir?
Evet, gezegenimiz şu anda zorlu bir süreçte.
İklim krizi derken virüs salgını ve ekonomik
sıkıntılar, göçmen problemi gibi zorlayıcı
bir süreçten geçiyoruz. Ancak hangi dönem
daha az zorlayıcı olmuş ki? Onca savaşlar,
hastalıklar, ekonomik krizler, aslında her
dönemde bir şeyler olmuş. İnsanoğlu olarak
en büyük özelliğimiz, uyum yeteneğimizin
son derece yüksek olması. Darwin’in meşhur
sözü gibi bu dünyada en güçlüler değil,
uyum kabiliyeti en çok olanlar varlığını
sürdürecekler.
Öncelikle her zaman olduğu gibi kendini
tanımak, bu dönemde ve gelecekte hiç
olmadığı kadar önemli bir hâle geldi. Ben
kimim? Hangi beceri setlerim var? Hangi değerlerimle
varım? Bu dünyaya nasıl bir katkı
sağlıyorum? Var oluş amacım ne? Neleri
yapmak bana en çok keyif veriyor? Ve merak,
öğrenme, paylaşma, deneyimler ve bu
deneyimlerden nasıl biri olarak çıkıyorum/
çıktım? Aynı deneyimleri yaşasam, şu anda
nasıl farklı yaklaşırdım? Bundan sonra neleri
yapmayacağım? Yaşamda odak noktam nerede?
Analiz, eleştirel/sorgulayıcı düşünme
tarzı bence o kadar önemli hâle geldi ki. Bir
sürü veri akışı var, acaba hangisi benim için
uygun ve ben bu bilgiyle ne yapabilirim?
Nasıl yaşamıma geçirebilirim?
Kişilerle ilişki ve iletişimde, sanal dünyada
yeni iletişim dili ve davranış şekline bakmayı,
öğrenmeyi de çok önemsiyorum. Bunun
için de sosyal zekânın, kolektif zekânın
duygusal zekâ ile birlikte geliştirilmesini
çok önemsiyorum. Ayrıca son zamanlarda
yetkinliklerde çok aranılan kapsayıcılık,
esneklik, dahil olma ve etme (inclusion),
uyum yeteneği, işbirliği, gelecek dönemlerde
aranılan ve istenilen yetenekler olacak.
Robotların artık iş yaşamında olduğu yapay
zekânın, metaverselerin konuşulduğu bir
dünyada en önemli olacak şey, onlarla
işbirliği yaparak insan yönetimi, duyguların
tanımı ve aktarımı, bence yeni dünyaya
adapte olmamızı kolaylaştıracak. Tüm bu
teknolojik gelişmeler, doğru kullanıldığında
bize zaman kazandıran ve yeni iş olanakları
sağlayan sistemler olacaktır. Teknolojik gelişmelere
direnç göstermek yerine, onlarla
birlikte yeni iş yapış tarzlarını yaşama nasıl
geçireceğimize bakmalıyız. Çünkü bu artık
bir gerçek!
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 65
Sektör
Trafik sigortası fiyatlarından vatandaş,
hasar maliyetlerinden sigorta şirketleri
imdat diye bağırıyor
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali
Sorumluluk Sigortası, halk arasında bilinen
adıyla Trafik Sigortası’na 1 Haziran
2022 tarihinden itibaren yüzde 25 zam
geliyor. Evet, yanlış duymadınız! Her
şeyde olduğu gibi trafik sigortası da zamdan
nasibini aldı. Şubat ayında yüzde 20
zamlanan trafik sigortası, 1 Haziran’da
gelecek yüzde 25 zam ile birlikte yıllık
yüzde 51 civarında zamlanmış olacak.
MURAT CANBULAT
ESC Hukuk Genel Müdürü
Trafik sigortası yüzde 25 gibi bir zam
görürken, teminatlarında bir değişikliğe
gidildi mi? 1 Haziran 2022 tarihinden itibaren uygulanmak
üzere maddi zararlar 50 bin TL’den 100 bin TL’ye, kaza başına
teminat 100 bin TL’den 200 bin TL’ye yükseltildi. Sağlık
giderleri, sakatlanma ve ölüm teminat limitleri ise 500 bin
TL’den 1 milyon TL’ye yükseltildi.
Zorunlu Trafik Sigortası’na gelen zammı (yüzde 51), sigorta
şirketleri yeterli görmüyor mu? Hayır, memnun değiller,
hatta ciddi zararlar yazdıklarını biliyoruz. Burasını biraz
açmak istiyorum. Bir yıl içerisinde araç fiyatları yüzde 120-
150 oranında, dolar kuru yüzde 100, asgari ücret ise yüzde
50,54 oranında artış gösterdi. Bütün bu artışların yedek
parça ve onarım bedellerine direkt olarak etkisi var. Asgari
ücretteki artışın trafik sigortasına neden etkisi var diye sorgulayabilirsiniz.
Bedeni hasarlar, sakatlanma ve ölüm tazminatları
hesaplanırken kişinin maaşı dikkate alınır. Maaşı
yok ise minimum asgari ücret baz alınarak hesaplanır. İşte
bu sebeplerden dolayı asgari ücrete gelen zamlar, trafik
sigortasından kaynaklı tazminatları doğrudan etkiliyor.
Sigorta şirketleri, hasar maliyetlerinin yüzde 150 oranında
artığından şikâyetçi ve bu primlerle hasarların karşılanamayacağı
sektörde hâkim bir görüştür. Birçok şirketin kan
kaybettiğini ve ciddi zararlar ettiklerini biliyoruz. Pekâlâ,
çözüm önerileri nelerdir?
• Birincisi, serbest tarifeye geçilmesi yani
her şirketin kendi fiyatını belirlemesidir.
• İkincisi, devletin BES’te uyguladığı ve yüzde 30
katkı sağladığı modeldeki gibi, trafik hasarlarından
kaynaklanan tazminatların belirli bir yüzdesini
(yüzde 10-20 gibi) ya da bir kısmını karşılaması gibi
düşünülebilir.
• Üçüncü ise alınan vergilerin sıfırlanmasıdır.
Belki sigorta şirketlerinin, sermayedarların sözcüsü olduğumu
düşünebilirsiniz, ancak şirketlere bu destekler sunulduğunda
fiyatlar direkt olarak geriye çekilecektir. Neden
mi? Devlet desteği ile hasar maliyetleri düşecek, serbest
tarifeye geçildiğinden her firma kendi fiyatını belirleyecek
ve rekabet ortamı oluşacaktır. Fiyatların yüksekliğinden
dolayı vatandaş poliçesini yaptıramamaktadır.
TÜİK verilerine göre, Şubat 2022 itibariyle trafiğe kayıtlı
araç sayısı 25 milyon 385 bin ve sıkı durun, bu araçların
yüzde 25’i yani yaklaşık 6,5 milyon araç trafikte sigortasız
dolaşmaktadır. Korkunç bir rakam…
Trafik sigortasının önlemez fiyat artışına dur diyebilmek
için sektördeki bütün paydaşların, oyuncuların, çözüm
ortaklarının, vatandaşların önerileri dinlenmelidir ve ortak
akıl üretilmelidir.
66 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Kalp Sağlığı
Kalp deliklerine
ameliyatsız çözüm
Kalbimizin sağ tarafındaki kulakçık
ve karıncıkla sol taraftakiler arasında
septum denilen, kan geçişini engelleyen
zarlar bulunur. Oksijeni azalan
kanın kalbin sağ tarafına, oradan da
akciğere gitmesini sağlayan bu zarlar,
sol taraftaki akciğerden gelen oksijenli
kanla karışmasını da önler. Ancak bazı
durumlarda, bebeklerde kulakçık ve
karıncık arasında septal dokunun tam
PROF. DR.
TİMUR TİMURKAYNAK
olmadığı, delikler bulunduğu görülür.
Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bu durumda sol taraftan kalbin sağ
Bayındır Levent Tıp Merkezi
tarafına sürekli bir kan akışı olur. Söz konusu
kan akışı, sağ taraftaki kulakçık ve
Kardiyoloji Bölüm Başkanı
karıncıkta büyüme ile akciğer damarında basınç artışına
(pulmoner hipertansiyon) yol açar.
EKOKARDİYOGRAFİ İLE TESPİT EDİLİR
Atriyal septal defekt, kulakçıklar arası deliği; ventriküler
septal defekt ise karıncıklar arasındaki deliği ifade eder.
Eğer bu delikler zamanında fark edilip müdahale edilmez
ise kalp büyümesi, ritim bozukluğu, beyne ve akciğere pıhtı
atması ile kalp yetmezliğine yol açabilir. Ekokardiyografi
tetkiki ile kalpteki delikler kolaylıkla tespit edilir.
DELİK BÜYÜKSE KAPATILMALI
Küçük delikler genellikle az miktarda kan geçişine izin
verdikleri için kişinin hayatını etkilemez ve ileri yaşlarda sorun
yaratmazlar. Bu nedenle küçük deliklerin kapatılması
gerekmez, ancak yine de rutin kontrollerle kişi takip edilir.
Delik büyük olduğunda ise soldan sağa geçen kan volümü
fazla olacak, sağ kalp boşluklarında ve akciğer atardamarında
tedavi edilemez hasarlar oluşturacaktır. Bunun için
mutlaka tedavi edilmelidir. Eskiden bu deliklerin tedavisi
ameliyatla yapılıyordu, ancak 20 yılı aşkın bir süredir bu
delikler, anestezi ve cerrahi olmadan anjiyo yapar gibi bir
teknikle kapatılmaktadır. Kasıktaki damarlardan girip, birbirine
ortadan bağlı iki disk şeklinde olan kapama cihazları
yerleştirilerek, kolayca tedavi edilmektedir.
BEYNE VE FARKLI ORGANLARA PIHTI GİDEBİLİR
Kalbin kulakçıkları arasında, delikten çok tünel şeklinde bir
geçiş olmasına ise PFO (patent foramen ovale) denilmektedir.
PFO, anne karnında bebeğin dolaşımı için vardır ve
doğum sonrası hemen kapanması beklenir. Ikınma, yüksek
basınç, derin dalışlar, uzun uçuşlar gibi kalbin sağ tarafının
basınçlarını artıran durumlarda, kirli kan ve beraberinde
bacaktan gelebilecek pıhtılar bu kanal ile sol boşluğa,
oradan da beyne ve farklı organlara pıhtı gitmesine sebep
olabilir. Genellikle problem yaratmaz, ancak bazı hastalarda
kan sulandırıcı kullanılmasına rağmen tekrarlayan
pıhtı atması (emboli) sebebiyle felç gibi nörolojik hasarlara
zemin hazırlamaktadır. Bunun için hastanın durumu iyi değerlendirilmeli
ve deliğin kapatılması için işlem yapılmalıdır.
Bazı durumlarda bu delikler çok büyük ya da yer olarak
kasıktan kapatılmaya elverişli olmayabilir. Bu durumda
cerrahi olarak kapatma yolu seçilmelidir.
Ameliyatsız tedavinin avantajları:
- İşlem süresi kısadır.
- Genel anestezi ve cerrahi kullanılmaz,
sadece sakinleştirici verilir.
- Göğüste cerrahi izi olmaz.
- Hasta ertesi gün taburcu edilir.
- Hasta isterse ertesi gün işe dönebilir.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 67
Yaşamın İçinden
Kelle söğüşün Kadıköy’deki adresi,
Japon Yuji Umeji’nin tezgâhı!
PINAR BALTACI | Fotoğraflar: BATUHAN KARAMAN
Kadıköy’ün Japon kelle söğüşçüsü Yuji
Umeji, tam 10 yıldır İstanbul sakini. Ülkemize
geldikten sonra çeşitli işlerde çalışan ve
hayallerinin peşinden koşmayı tercih eden
Yuji, kelle söğüş ustası Muammer Aksoy’dan
işi öğrenerek, bu lezzetin Kadıköy temsilcisi
olarak çalışmalarına başlamış.
İlk defa 14 yıl önce Türkiye’yi ziyaret eden,
ardından Avrupa’ya ekonomi eğitim almaya
giden Yuki Umeji’nin yolu yeniden Türkiye’ye
düşmüş. Önce arkadaşıyla küçük bir
şirket kuran Yuki, sonrasında çeşitli kurumlarda
iş geliştirme uzmanı olarak çalışmış ve
ardından İstanbul’un en eski semtlerinden
Çukurcuma’da bir sanat galerisi işletmeye
koyulmuş. Tüm bu yoğun hayatın içerisinde
kendi yaşam felsefesine uygun, basit bir
hayat yaşama tutkusu içerisinde olan Yuji
Umeji’nin yolu, ünlü söğüşçü Muammer
Aksoy Usta’ya denk gelmiş.
“KADIKÖY, HAYALİNİ KURDUĞUM
BİR BÖLGEYDİ”
Yuki’nin sayfalarımıza konuk olmasının sebebi
de olan esas hikâyesi işte tam burada
başlıyor. Babası Japon, annesi ise Asya
Türkü olan Umeji’nin ülkemizin kültürüne
hakimiyeti annesinden geliyor: “Japonya’da
doğdum, büyüdüm, ancak buranın kültürüne
her zaman hâkimdim. Ziyaret ettiğim ilk
günden bu yana kendimi buralara ait hissettim.
Türkiye’de bana hiç kimse ‘Nerelisin,
kimsin?’ demiyor.
Tam 7 yıldır da Kadıköy’de yaşıyorum.
Kadıköy, tam olarak benim istediğim ve
hayalini kurduğum bir bölge. Burada hem
Batılı bir yaşam tarzına sahip olabiliyor hem
de Doğu kültürünü görebiliyorum. Bu yapı
bana çok eklektik geliyor. Bunun yanında
68 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşamın İçinden
deniz var, bizim için önemli bir detay. Deniz
kokusunu almak için sık sık sahile gidiyor,
yunusları izliyoruz. Ayrıca kendi düşüncemde
çok fazla insanla tanışıyor, kolaylıkla yeni
arkadaşlıklar kurabiliyorum. Ortaklaşıyor
ve yardımlaşıyoruz. Böylelikle dükkânım ve
evimin de Kadıköy’de olması gerektiğine
karar kıldım. Evimle işim arasında yürüme
mesafesi var. Bu açıdan da kendimi şanslı
hissediyorum.”
“Kadıköy dışında Beyoğlu’na
bayılıyorum. En sevdiğim semt
Çukurcuma… Hâlâ oryantalizm
dokusu var orada ama burası
yaşamak için daha uygun,
hatta Anadolu yakası için
küçük bir ada diyorum ben.”
ediyorum. İşi öğrenmek için uzun süre hafta
sonları eğitim almaya gittim, çok yardımcı
oldular. Ben bu geleneğin dördüncü kuşağı
olarak sürdürücüsü olmaktan büyük mutluluk
duyuyorum” diyor ve ekliyor:
“Söğüşü ilk tattığımda hiç sevmemiştim,
ancak ikinci ve üçüncü şansı verince işler
değişti. İkinci yiyişimde ‘Eh fena değilmiş’
dedim, üçüncüde ise bayıldım. Çevremdeki
herkes bu işi yapacağımı öğrendiklerinde çok
şaşırdı. Hatta ailem hâlâ bilmiyor. Fast food
bir yer işlettiğimi düşünüyorlar. Gelip gördüklerinde
onlara da sürpriz bir lezzet olacak.”
132 YILLIK BİR GELENEĞİN
DÖRDÜNCÜ KUŞAK TEMSİLCİSİ
Bu işi tam 132 yıllık geçmişi olan Muammer
Aksoy’dan öğrenen ve lezzet ortaklığı
yaptıklarını ifade eden Yuki Umeji; “Ben de
bu işi ustamdan devraldım. Müşterilerimin
yüzde 20’si Muammer Usta’nın Anadolu
yakasında yaşayan müdavimleri... Kendilerinin
tam 132 yıllık tarihi var. Bundan 46 yıl
öncesine kadar Dolapdere tarafında el arabasıyla
gezerek satış yaparlarmış. Şimdilerde
ise Balık Pazarı’nın karşısında tezgâhları
var benim gibi. Ben de Türkiye’ye yaşamaya
başladıktan sonra neredeyse 8 yıl gidip
geldim oraya. Çünkü başka şubeleri yoktu
ve sadece aile üyeleri işletiyorlar. Sadece
ben Anadolu yakasında lezzetlerini temsil
“Bir Japon olarak kelle söğüş
ustası olmam, dışarıdan çok ilginç
görünüyor ama hızlı büyüdüm ve
bu bir şans oldu. Bir yıl içerisinde
ciddi bir yol kat etmeye başladım.
Güzel bir iş modeliniz varsa, çok iyi
işler yapmak mümkün. Ben biraz
risk aldım, ancak sonuçta işlerim
iyi gitmeye başladı. Aile konusunda
da çok şanslıyım. Eşim de bana
destek verdi.”
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 69
Zanaatkâr
Vintage saat ve gözlüklerle Kadıköy’ün 50 yıllık mazisi
Gültekin Zencirci
PINAR BALTACI
Fotoğraflar: BATUHAN KARAMAN
Tam 50 yıldır Kadıköy’de saat ve gözlüklerin
hem satışını hem de tamirini yapan
Gültekin Zencirci, Tarihi Kadıköy Çarşısı’nda
Kurukahveci Mehmet Efendi’nin sırasında
başladığı mesleki yolculuğunu şimdilerde
Fırat Pasajı’nda sürdürüyor. Özellikle vintage
tarzda gözlük ve saatlerin satışını yapan
Gültekin Bey; “Kadıköylüler beni 50 yıl öncesindeki
kıvırcık saçlarımla hatırlıyor. Eski
dükkânımdan ayrılalı 40 yıl oldu ama beni
hâlâ oraya gelip soranlar oluyormuş” diyor.
Dükkânın başköşesinde babası Cafer Zencirci,
kardeşi Aytaç Zencirci ve Gültekin Zencirci’nin
güzel bir anı fotoğrafı bulunuyor.
KULLANILMAMIŞ VINTAGE ÜRÜNLER
Kadıköy’ün eski esnaflarından Gültekin Zencirci’nin
Ardahan’daki köyünden ayrılışıyla
başlayan hikâyesi, tam 50 yıldır Kadıköy’de
sürüyor. Kadıköy’e geldikten sonra önce saat
tamiri yapmaya başlayan Zencirci, hemen
sonrasında kendisine gelen gözlük tamirleriyle
zanaat alanını genişleterek işlerini
büyütmüş ve 1980’li yıllara gelindiğinde Fırat
Pasağı’na taşınmış. Tam 40 yıldır pasajda iki
dükkân birden işleten Gültekin Zencirci, özellikle
vintage ürünlerin satışını yapıyor ve ekliyor:
“Saat ve gözlüklerimizin kullanılmamış
vintage ürünler olduklarını özelikle belirtmek
isterim. Eski günlerden çok fazla müşterimiz
var. Eskiden anneanneleri, dedeleri gelen
Kadıköylü gençler de bizleri tercih ediyorlar.
Çok sayıda oyuncu, sanatçı da dükkânımıza
gelerek özellikle vintage ürünlerden alıyor.
Devrim Yakut, Suna Selen, Okan Karaca,
Nergis Kumbasar gibi oyuncular ise sık sık
gelenlerden. Hatta Suna Selen beni diğer
dükkânımdan, 50 yıl öncesinden tanır. Her
geldiğinde de ‘Kıvırcık oğlum’ der bana.”
“HER SENE BİR MODELİ
MÜŞTERİYE SUNUYORUM”
Zencirci, zanaatinin gelişime dair ise şunları
aktarıyor: “Kadıköy’de eskiden bizim sokağımızda
komple manav dükkânları vardı.
Ardından zanaatkârlar bir bir artmaya başladı.
Esnafların katkılarıyla da bu anlamda
önemli bir yol kat edildi. Ben de saat ve
gözlük tamiratlarıyla başladım. O yıllarda
şemsiye de satıyordum. O günlerden bu
yana isim yapmış oldum burada. Hem karşıdan
hem de şehir dışından müşterilerim var.
Ben bu alanda usta olarak hangi gözlüğün
kaliteli olup olmadığını çok iyi anlıyorum.
Bakar bakmaz gözlüğün ya da saatin ömrünü
aşağı yukarı tahmin ederim. Elime düşen
iyi durumdaki vintage ürünleri toplu olarak
alıyor ve her sene bir modeli müşteriye sunuyorum.
Bunlar da kullanılmamış, müzelik
ürünler diyebiliriz.”
“NEZİH KADIKÖY KENDİNİ KORUYOR”
Saat kullanımında telefonların çıkmasıyla
düşüşler olduğunun da altını çizen Gültekin
Bey, ancak yine de kendi ürünlerinin her
yaşa ve kesime hitap ettiği için sıklıkla tercih
edildiğini ifade ederek, Kadıköy’e dair duygularını
şöyle aktarıyor: “Kadıköy elbette
geçmişe nazaran çok daha kalabalık. Ancak
hâlâ nezih Kadıköy kendini koruyor. Benim
müşterilerim de o nezih Kadıköy’ün insanları
genelde.”
70 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Resim, sinema, tiyatro, fotoğraf,
edebiyat sanata dair her şey…
İSTANBUL’UN
KÜLTÜR & SANAT
DERGİSİ
Sanat ve kültürün yeni heyecanı İSTANBUL SANAT Dergisi’nde
resim, sinema, tiyatro, fotoğraf ve edebiyata dair içeriklere kolayca
ulaşabilir, alanında uzman isimlerin ilk defa yayınlanan köşe yazılarını,
röportajlarını büyük bir keyifle okuyabilirsiniz…
fi
istanbulsanatdergisi
www.istanbulsanatdergisi.com
Life Magazin
Oyuncu Güven Kıraç’tan yeni sergi:
SÖYLEYECEKLERİM VAR
PINAR BALTACI
Oyuncu kimliğiyle tanıdığımız Güven Kıraç,
sanatın bir başka dalı resme olan ilgisini
üretimleriyle taçlandırmaya başladı. Uzun
yıllar koleksiyoner olarak tablolar biriktiren
ve sanat mekânlarını gezen sanatçı, 2012
yılından bu yana resimler yapıyor. En son
39 Kalamış Marina Hotel’de yer alan 39
Galeri’de düzenlediği “Söyleyeceklerim Var”
sergisinin açılışında bir araya geldiğimiz
Kıraç, eserlerinin detaylarını anlatırken
Kadıköy’de bir atölyeyi hayata geçirmek
istediğini de duyurdu.
Güven Kıraç’ın oyunculuk ve koleksiyonerlik
yönlerini biliyorduk, ancak resimleri
birçok kişi için sürpriz oldu. Öncelikle bu
sanat yolculuğunun başladığı yıllara gittik.
Resimlerin dünyasıyla çocukluk yıllarında
tanışmaya başladığını ifade eden sanatçı,
şunları söyledi: “2012 yılından bu yana
resim yapıyorum, ancak hayatım hep resim
atölyelerinde, galerilerde geçti. Ressamların
birçoğu yakın arkadaşımdır. Bu sevdanın
başladığı yıllar çocukluğuma dayanıyor.
Halamın kayınpederi, Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi’nin kurucularından
Halil Paşa... Halil Paşa, ülkemizin önemli
mimarlarından ve hatta padişahın Paris’e
sanat okuması için gönderdiği ressam paşalardan
biri. Çocukken halamların yalısına
her gittiğimizde büyük tabloların arasında
kalırdım. Her tarafımız Halil Paşa’nın resimleriyle
doluydu. Sabancı, Koç gibi aileler
yalıya gelip müzeleri, koleksiyonları için bu
resimlerden alırlardı. Sanıyorum resim o
yıllardan bilinçaltıma girdi. Bunun yanında
mimarlık eğitimi aldığım için teknik resim
bilgim de var. Uzak olduğum konular değil.”
“ÇOK RESİM ALIYOR, MÜZELERİ
GEZİYORUM”
Tüm bu çocukluk hafızasının, resim
sanatına ilk olarak koleksiyoner olarak ilgi
duymasını sağladığını belirten Kıraç, resim
yaptığı ilk günü ise şu sözlerle anlattı: “Çok
resim alıyor ve her gittiğim ülkede uzun
uzun müzeleri geziyorum. Bu sebeple de
sanıyorum gözüm biraz terbiye oldu. Bundan
10 yıl önce bir arkadaşımın atölyesindeyken,
onun isteğiyle bir resim yapmaya
başladım. Yine arkadaşımın ‘Bunun üstüne
git mutlaka’ sözleriyle de başlamış oldum.
Çalışmalarım özellikle pandemi sürecinde
de artarak sürdü.” Güven Kıraç, farklı çizgileri
içinde barındıran, çok renkli eserlerine
dair ise; “Resimlerimde portrelerin yanı sıra
figüratif işler de hâkim. Picasso’nun çok
sevdiğim ‘Hayatım boyunca çocukça resim
yapmaya çalıştım’ sözü, benim için kıymetli
bir motto oldu. Herkese de bunu öneriyorum.
Yaptıklarınızın illa çok beğenilmesine
gerek yok. Boyalarla oynayın, çünkü bu
üretim süreci bireyi rehabilite ediyor” dedi.
“SÖYLEYECEKLERİM VAR”
Sanatçı, “Söyleyeceklerim Var” adlı yeni
sergisi için de şunları paylaştı: “Serginin
isminden de anlaşılacağı üzere benim
eserlerimin hepsinde bir dert, bir sıkıntı var.
Resim, benim bir şeyleri anlatmak
için başvurduğum anlatım
aracı. Hatta resim benim
kaçış rampam desem
daha doğru olur. Onun
üstüne basıp atlıyor ve
yukarıda kısa süre nefes
alarak, tekrar hayatın
sıkıntıları içerisine
düşüyorum. Bununla
birlikte üretimlerim
çok anlık ve spontane
ilerliyor. Hiçbir
resmi birkaç güne
yayarak yapmadım.
Bir kerede oturdum
ve bitirdim, sonrasında
bir nokta daha
koymadım. Hepsi bu
şekilde çıktı ortaya. Teknik
açıdan ise akrilik çalışıyorum.
Yağlı boya biraz daha zor,
çünkü kurumasını beklemek
gerekiyor. Ancak yine de yağlı
boya konusunda da tutucu
davranmıyorum. Önümüzdeki
süreçte zeminde yağlı boya
kullanıp, üstüne karışık teknik
kullandığım eserlerim de olabilir.
Zaten renkleri de kendim
üretiyorum.”
“RESİM YAPMAK
ÇOK DAHA GÜZEL”
Oyunculuk bir ekip işiyken,
resim yapmak uzun saatler tek
başınalığı mecbur kılıyor. Güven
Kıraç’ın bu noktada tercihi
resim üretme sürecinden yana
72 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Life Magazin
oluyor. “Resim yapmak çok daha güzel”
diyen oyuncu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Oyunculukta çok büyük bir ekibin parçası
oluyorsunuz ve işin başarılı olması, sizin
dışınızda birçok farklı nedene bağlı. Tüm
dinamiklerin iyi olması gerekiyor ki ortaya
çok iyi bir iş çıkabilsin. Resmin ise bunun
tam tersi olarak sevabı da günahı da sizde.
Tabii bu kısım biraz da resim yapmanın
ürkütücü tarafı. O yazamadı, bu çekemedi
diyebileceğiniz hiç kimse yok. Hem zor
hem de üretirken özgür hissettiriyor resim
yapmak. Eee özgürlük de elde edilmesi zor,
pahalı bir duygudur zaten.”
“OYUNCULUK VE RESİM
BİRBİRİNİ BESLİYOR”
Sanatçıya göre oyunculuk ve ressamlık, aynı
zamanda birbirlerini besleyen de alanlar:
“Sanatla ilgili yaptıklarınız esasında kuantum
halkaları gibi… Nasıl ki bir dereye taş
attığınızda suda halkalar büyüyorsa, benim
yaptığım işler de bu şekilde birbirini etkiliyor.
Oyunculuk, resim bazen yazıyla bazen çok
daha farklı sanat disiplinleriyle kol kola
girebiliyor. Bu bağlamda benim açımdan da
oyunculuk resmi, resim de oyuncuğu aynı
oranda besliyor. Belki de resimlerimde çok
sık portre yani yüz yapmamın sebebi, oyunculuk
mesleğinde çok fazla yüze bürünmemden
kaynaklanıyordur. Çünkü oyunculuk, her
zaman farklı yüzlerle seyircinin karşısına geçmektir.
Yeri geliyor bir din görevlisine hayat
veriyorum, yeri geliyor tam tersi bir karaktere.
Mesleğimdeki bu çeşitlilik, muhtemelen
resimlerime de yansıyor.”
“YELDEĞİRMENİ’NDE
ATÖLYE AÇABİLİRİM”
Güven Kıraç, her ne kadar Avrupa yakasında
ikamet etse de Kadıköy’de bir atölye açma
fikrine sıcak baktığını şöyle dile getirdi:
“Kadıköy’ü her zaman sevdim, çünkü
burada çok güzel ve genç bir ruh olduğunu
düşünüyorum. Kadıköy’ün içindeki gençlik
ve cıvıltı çok hoşuma gidiyor. Bir de biliyorsunuz
burası İstanbul’un sayfiye yeridir.
Kadıköy, Suadiye, Caddebostan… Şimdi
yine o kimliğine kavuşacağını da düşünüyorum.
Buralar bana hâlâ yazlık gibi, çok
daha yaşanılır yerler gibi geliyor. Çok yakın
sanatçı arkadaşlarım da yavaş yavaş bu
yakaya yerleşmeye başladı. Ben de özellikle
Yeldeğirmeni taraflarında bir mekân bulursam,
bu taraflara gelerek atölye açmayı
düşünüyorum.”
YENİ PROJELER YOLDA
Usta oyuncudan son olarak önümüzdeki
dönem projelerini dinledik: “Henüz proje
aşamasında olan işlerim var. Dijitale bazı
projeler olacak. Gezi programımız devam
ediyor. Bir aksilik olmazsa haziran ayında
Güney Amerika’ya gideceğiz. Resim konusuna
gelirsek, 2022’deki son sergim olur bu
diye düşünüyorum. 2023’den önce yeni bir
sergim olmayacak. Çok sık sergi yapmak da
istemiyorum. DasDas’ta oynadığım ‘Vahşet
Tanrısı’ oyunum devam ediyor. Yeni oyunlar
da olacak. Hem yapımcı hem de oyuncu
olarak içerisinde yer alacağım tiyatro oyunu
projelerim var.”
39 Galeri’deki sergisinin açılışına Güven Kıraç’ın oyuncu arkadaşı Erkan Can ve
39 Galeri Kurucusu Münteha Adalı da katıldı.
Güven Kıraç, Kadıköy sakinlerine
şöyle seslendi: “Kadıköy’de kalsınlar,
bizim tarafa geçmesinler. Buranın
tadını çıkarsınlar. Bir şeye karşıdan
bakarsan her zaman hoşuna gider,
ancak yıllar önce şöyle bir şey
yazmıştım; ‘Şu karşıdaki ışıklar sende
olsa yanmazlar. Sana öyle gelir ama
bir tek ışık bunun böyle olmadığını
bilir.’ Çünkü hep bir şeylere imreniyoruz,
fakat aslında belki oradan bakan
da bize imreniyordur.”
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 73
Life Magazin
Müzisyen İsmail Özkan:
Kadıköy, sinerjisi ve canlılığı ile
huzurun resmini çiziyor
“Kadıköy, kültür-sanatın başkenti olmuş durumda
adeta. Sanatın her dalında sanatçılarla sanatseverleri
bir araya getirerek, sanata büyük hizmetler sunuyor.
Ben de elimden geldiğince bu etkinlikleri takip edip
katılmaya çalışıyorum, zira sanatın kalbi
Kadıköy’de atıyor.”
HANDE BALCAN
İsmail Özkan, musikinin bir okyanus olduğunu ve insanın
bir kez içine dalarak, tüm güzelliklerini görüp hissettiğini
söylüyor. “Sanatta en önemli hikâye cesaret” diyen ve her
fırsatta Türk musikisine olan aşkını, sanata bağlılığını dile
getiren Özkan ile hayatını, sanatını, hayallerini ve şimdilerde
çıkmaya hazırlanan “Eyvallah” adlı parçasını konuştuk.
Öncelikle nasılsınız? Pandemi süreci
müzik sektörünü nasıl etkiledi?
Tüm dünyayı etkisi altına alan bu salgın sebebiyle izahı
olmayan üzüntüler yaşadığımız aşikâr. Çok kayıplar
verdik; sevdiklerimizi, yakınlarımızı kaybettik. En çok
etkilenen alanlardan biri de kültür-sanat oldu. Evlerde
kaldığımız o süreçte, insanın kendisiyle olan mücadelesine
de tanık olduk. Ancak müziğin şifalandırıcı gücüne
inanan biri olarak diyebilirim ki bu sektör de aldığı
yaraları teker teker saracaktır. Dilerim bir daha böyle
büyük bir salgınla karşılaşmaz, tüm insanlık olarak rahat
bir nefes alabiliriz.
1977 yılında Balıkesir’de hayata gözlerinizi açtınız.
Küçük bir şehirde doğup, İstanbul’a uzanan
yolculuğunuzda iki farklı coğrafyanın size öğrettiği en
büyük tecrübe ne oldu?
Evet, Kuvâ-yi Milliye şehri olan Balıkesir’de doğdum ve
74 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Life Magazin
büyüdüm. Ta ki üniversite yıllarıma dek...
Akabinde ise İzmir ve İstanbul geldi. Aslına
bakarsanız iki farklı coğrafyadan ziyade,
şu zamana kadar şiarım güzel düşünmek
oldu. Zira her gün güzel geçmeyebilir, ancak
günün içinde muhakkak bir güzellik vardır.
TRT Müzik yolculuğunuz nasıl başladı?
İzmir’de bir yandan okurken, bir yandan
da kendimi geliştirebilmek adına çalışmaya
başladım. Yapımcılığa ve televizyonculuğa
da o dönem merak sardım. Birçok yerel
kanalda televizyon programları yaptım.
Musikiye gönül vermiş biri olarak en büyük
amaçlarımdan biri de ülkemizin en nadide
kurumlarından biri olan TRT kadrosunda
yer alabilmekti. Takdir edersiniz ki TRT,
nice sanatçılar yetiştirmiş bir okul. Mevlam
nasip etti ve TRT İstanbul Radyosu’nda ses
sanatçısı ve yapımcı olarak görev alabildim.
Yıllardır “Stüdyo 1 Radyo Günleri”,
“Ege Akşamları”, “Alaturka Geceler” ve
“Alaturka Akşamlar” gibi müzik programları
ile ülkemizin müzik kanalı TRT Müzik’te,
pek çok farklı şehirde bu programlar vesilesiyle
konserler verip, icra ettiğimiz sanatı
daha geniş kitlelere yaymak istedik. Bunda
da başarılı olduğumuzu düşünüyoruz.
Şimdilerde ise yine TRT Müzik ekranlarında
“Radyo Günleri” programında kıymetli
arkadaşım Mine Geçili ile izleyicilerimizin
karşısındayız.
Müzik ile ilgilenen gençlere neler
söylemek istersiniz? Türkiye’de
müziğin geleceği hakkındaki
düşünceleriniz nelerdir? Bu sektörün
en büyük sıkıntısı nedir?
Cesaret, en önemli hikâye sanatta... O
yüzden cesur ve donanımlı olmaları gerekir.
Bu yolda unutulmak da var zira. Bunu göze
almalı ve çok çalışmalılar... Çünkü bilgi ve
birikim, başarıyı da er geç beraberinde getirir.
Çok okusunlar, çok araştırsınlar. Musiki
bir okyanus ve insan bir kez içine daldı mı
tüm güzelliklerini görüp hissedebiliyor. Zaman
zaman Türk musikisi, popüler kültüre
yenik düşse de kendi müziğimizin modası
hiç geçmiyor. Neredeyse bir asırlık bir
maziden bahsediyoruz. O yüzden ne olursa
bu yola gönül veren genç kardeşlerimiz de
kendilerini en iyi şekilde yetiştirip, yollarına
devam etsinler. Yaşasın sanat, yaşasın Türk
musikisi!
Şu an olmak istediğiniz yerde misiniz?
Hayallerinize ne kadar yaklaştınız?
Bulunduğum yer, hayal ettiğim yerden çok
daha güzel. Zira benim ilk hedefim TRT’ye
girebilmekti. Takdir edersiniz ki TRT bir okul
ve bu kurumda yer almak, birçok insanın en
büyük hayali. Şükürler olsun ki ben şu an
TRT İstanbul Radyosu’nda yapımcı ve ses
sanatçısı olarak hizmetimi sürdürüyorum.
Sevenlerinizi bekleyen yeni bir
çalışmanız var mı?
Beni çok yakın tanıyan dostlarım, Müslüm
Gürses hayranı olduğumu bilirler. 2016
yılında bestesi Selami Şahin’e, güftesi
Ahmet Selçuk İlkan’a ait, Müslüm Gürses’in
yorumladığı “Satılacak Adam Mıydım”
şarkısını yeni bir düzenleme ile hayata
geçirmiştik. Şimdi ise yaza merhaba
diyeceğimiz bir çalışmam ile buradan sevenlerime
müjdemi vereyim. 90’lı yıllarda
Müslüm Gürses’in seslendirdiği “Eyvallah”
adlı eseri tekrar düzenleyerek, tüm
müziksever dostlarım ile buluşturacağız.
Herkesin dilinde pelesenk olacağına, yeni
bir çığır açacağına inanıyorum. “Eyvallah”
çok yakında sizlerle…
İstanbul ve müzik denildiğinde
sokaklarda yankılanan şarkılar gelir
akla. Ve bunun en başını da tartışmasız
Kadıköy çeker. Siz “Kadıköy ve müzik”
birleşimini nasıl değerlendirirsiniz?
Uyum içinde olan her şey güzeldir; çünkü
güzellik, uyum içindeki her şeyi bütünleştirmeye
çalışır. Kadıköy ve müzik de bu
uyumun bir birleşimi aslında. Müzik, kelimelerle
anlatılamayan duygu ve düşüncelerin
seslerle anlatılma sanatıysa; Kadıköy ve
müzik, bu sanatın en görkemli, samimi
hâlini yansıtıyor bence.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 75
Life Magazin
Ruhsar Gültekin:
Kadıköy’de kuş ve balıkçı sesleri
içinde eğitim aldık
PINAR BALTACI
Fotoğraflar: ECE OĞULTÜRK
Ortak kültürel hafızamızda yer etmiş geçmiş dönem yapımların
sevilen ismi Ruhsar Gültekin, eylül ayında vizyona
girecek yeni sinema filmi Yalancı Şahit’in heyecanını yaşıyor.
Önümüzdeki dönem çalışmalarını konuşurken geçmiş
anıları da tazelediğimiz söyleşimizde Gültekin, Kadıköy
Haldun Taner Sahnesi’nde geçen konservatuvar yıllarını
“Kuş ve balıkçı sesleri içinde eğitim aldık” sözleriyle anlattı.
Merhabalar Ruhsar Hanım, öncelikle bugünlerde
neler yapıyorsunuz? Günleriniz nasıl geçiyor?
Spor, sudoku, kelime bulmaca, yüzme yani hobilerim
olmadan ben var olamam. Bunların yanında tanıtım ve
reklam dublajları yapıyorum.
Yeni sinema filminiz, eylül sezonuyla birlikte vizyonda
olacak. Sizden dinleyebilir miyiz filmin hikâyesini?
“Yalancı Şahit” filminin şahane oyuncu kadrosu, kamera
arkası, yapımcı ve yönetmeniyle keyif dolu geçen süreci
sonrası hemen ardından ikinci filmim “Burçlar”ı çektim.
12 burç kadını da yakın arkadaşlarım olduğu için çok keyifli
bir çekim oldu. Yapımcımız Ebru Erten, yönetmenimiz
Devrim Yalçın, kameramanlar, kamera arkası, diğer şahane
oyuncu arkadaşlar ve biz şahane burç kadınları, başarılı bir
iş çıkardığımıza inanıyorum. Filmin adından da anlaşılacağı
üzere burçların karakter üzerindeki etkisi konu ediliyor.
Aşk hikâyesi diyelim, fazla anlatmayayım ki sinemalarda
keyifle izlensin.
76 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Life Magazin
Tam bu noktada sinema sektörünün
bugün geldiği noktayı sormak istiyorum.
Pandemi süreci artık sinemayı
evlerimize getiren platformları
güçlendirdi biliyorsunuz. Sizin
yorumunuz nedir bu konuda?
Filmleri sinemada izlemeliyiz, yerleri orası.
Sinema ayrı bir zevk... Dev ekran ve ses düzeni,
filmin kalitesini etkilediği gibi seyirciyi
de içine alır. Ayrıca sinemaya gitmek bir
eğlencedir. Sinemalarımızı yaşatmalıyız.
Filmler sinemada izlenmeli, nokta.
Okuyucularımızın çok iyi hatırlayacağı
“Kuruntu Ailesi”, “Yasemince”, “Aslı ile
Kerem” gibi geçmiş dizilerdeki önemli
rollerde gördük sizi. O yılların samimi
yapımlarına bugünden hangi duygularla
bakarsınız?
“Kuruntu Ailesi”, televizyon sektöründe ilklerden...
Set konforunu, teknolojiyi mukayese
edemeyiz elbette. Kuruntu Ailesi ilk sitcom;
tek fark plato çekimi değil, gerçek mekânlarda
çekim yapılması. Adile Naşit annemle
bizim evimiz ve diğer mekânlarda yaşayan
mekânlardı. “Kerem ile Aslı”, “Sen Harikasın”,
“Perfinya”, “Bu Sayılmaz” plato işleriydi.
“Yasemince” de yaşayan mekânlarda çekildi.
Adile Naşit, Gazanfer Özcan, Gönül Ülkü gibi
ustalarla oynamak, muazzam bir tecrübe
oldu benim için. Konservatuvarda okurken
başlamıştım Kurutu Ailesi dizisine, böylece
işin mutfağını da tatmış oldum. Uzun yıllar
devam etti dizi. Benim için ikinci konservatuvar,
yani ben iki okul bitirmiş gibi oldum.
Yasemince’de canım dostum Yasemin ve İlyas’la
oynamak, üstelik okul arkadaşlarım
olduğu için çok çok keyifliydi. Yasemin de
İlyas da karşılarındaki oyuncuyu coştururlar.
Ayrıca ekipteki diğer oyuncular da
arkadaşlarımız olduğu için başarılı, keyif
dolu bölümler çektik. Kerem İle Aslı’da
Ozan Güven’in annesini oynadım. Aslında
annesi olacak yaşta değildim. Rolü o kadar
sevdim ki tam bir “Leopar Perihan” oldum
ve oyuncu seçimlerinde rolü ben aldım.
Diğer arkadaşlarım da başarılı isimlerdi.
O ekip de şahaneydi, o diziden pırıl pırıl
yetenekli gençler çıktı. Enerjisi yüksek bir
işti. Doğru ekiplerle olmanın keyfini yaşıyorum.
Hâlâ o diziler unutulamıyor.
İşte en büyük alkış bu.
Sinema filminin dışında
yeni projeler olacak mı?
Görüşmeler oluyor tabii. Menajerim,
dostum Tümay Özokur ile sürekli temas
hâlindeyiz. Umarım kısa sürede güzel bir
projeyle ekranlarda olurum.
Son olarak Kadıköy’ü sormak
istiyorum. İllaki her İstanbullunun
yolunun düştüğü Kadıköy’de
sizin nasıl anılarınız var?
Anadolu yakasında oturuyorum zaten.
Suadiyeliyim, yani Bağdat Caddesi’nde
geçti gençliğim. Konservatuvarımız da Kadıköy’deydi,
Haldun Taner Sahnesi... Kuş
sesleri, balıkçı sesleri içinde eğitim yaptık.
Artık Ömerli’de yaşıyorum. Yine kopmadım
tabii Anadolu yakasından. Kadıköy denince
Moda, Fenerbahçe, Kalamış, Suadiye,
Erenköy akla gelir. Bu semtler, İstanbul’un
eski kıymetli semtleridir. Bağdat Caddesi’nin
havası da bir başkadır. Kadıköylü
olmak ayrıcalıktır. Denizi görerek yaşamak
ayrı bir huzur… Sahilde yürüyüş yapmak,
spor etkinliklerine katılmak, bisiklete binmek,
şehir içindeyken bile şehir dışında
olmak gibi özgürsünüz.
Çekmeköy’e bağlı Ömerli’de oturmamın
sebebi de alıştığım yeşilin daha fazlasını
istememdendi. Çünkü Kadıköylüler, özellikle
benim kuşak, yeşili fazlasıyla yaşadı.
Artık o da kalmamaya başladı maalesef.
Bağdat Caddesi, ayrıca uzunluğuyla da
birinci sırada bir caddedir Avrupa’da.
Kadıköy’ün içi ise başka bir dünya... Barlar,
tiyatrolar, restoranlar, cafeler, alışveriş
yerleri… İyi ki Kadıköylüyüm.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 77
Life Magazin
Müzisyen Hande Ateş’ten
müziğin tüm renkleri
PINAR BALTACI
Müjdat Gezen Konservatuar mezunu
Kadıköylü müzisyen Hande Ateş, profesyonel
olarak sürdürdüğü müzik serüvenini
dergimize anlattı. “Müziğin mutfağının
stüdyo olduğunu düşünüyorum” diyen Ateş,
Kadıköy’de artan kültür-sanat faaliyetlerini
de değerlendirdi.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Müzik
hayatınız nasıl başladı?
Hani derler ya “Müziğe olan tutkum çocukluk
yıllarında başladı” diye; işte aynen benim
için de öyle oldu. Dedemin ve babamın
profesyonel derecedeki müzik bilgisi, iyi derecede
enstrüman çalabilmeleri, ailemizin
içinde her daim müziğin yer alması benim
ilham kaynağımmış. Daha 3 yaşındayken
evde çalınan plaklara elimde mikrofonla yarım
yamalak eşlik etmeye çalışmam, bunun
en güzel örneği olsa gerek.
İstanbul Kadıköylü olmama rağmen
babamın görevi nedeniyle çok fazla ülke ve
şehirlere taşınma durumumuz oldu. Eğitim
hayatım Ankara, İtalya, İngiltere, İzmir gibi
bambaşka şehir ve ülkelerde geçti. Farklı
çevrelerden ve kültürlerden insanların
içinde büyümem, müzikal yelpazemi ciddi
anlamda geliştirdi. Bununla beraber okullardaki
sanatsal aktivitelerde rol almam ve
Montessori gibi önemli bir öğrenim sistemi
içinde yetişmem, konservatuar için bana
bir zemin hazırladı. İstanbul’a taşınmamızın
hemen ardından Müjdat Gezen Konservatuarı
sınavlarına girmeye karar verdim ve 4
sene sonra Hafif Batı Müziği Bölümü’nden
mezun oldum.
Orkestralar, stüdyo çalışmaları, söz yazarlığı,
bestecilik derken okul döneminden sonra
20 sene geçmiş bugüne kadar. Bunların
içerisinde Chill-Out Festivali, Kral TV ve Ülker’in
sponsorluğunda gerçekleşen müzikal
bir yarışmadaki birinciliğim ve ardından
Türkiye Müzik Ödülleri’ndeki performansım,
17 üniversite gezdiğimiz Mirkelam turnesi
ve daha değinmedim birçok şey... Müziğin
mutfağının stüdyo olduğunu düşünüyorum,
sahne ise elinizdeki yemeğin lezzet sunumunun
gücü... Şu an ekibimle birlikte sahne
performanslarım yoğunlukta ve gerek jingle
seslendirmeler gerekse eğitmenlik olarak
da müziğin her renginde olmaya devam
ediyorum.
Hande Ateş nasıl anlatır müziğini?
Parçalarınızı detaylandırır mısınız?
Bugüne kadar yayınlanmış, müzisyen
arkadaşlarımla çalışmalarını yaptığım
chill-out tarzlarında “In The Mood”, “Streets
of Taxim”, “Bosphorus”, “End of Time”, “For
My Lover”; progressive house tarzında “Big
Blue Skies”; Türkçelerde hareketli-slow,
alternatif pop olarak nitelendirebileceğimiz
“Yaşa Beni”, “Küp Şeker”, “Siyah Botlarım”,
“Günlerden Sen” ve son olarak da “Her
Kasımda” adlı single çalışmalarım var.
İstanbul Kitapçısı Caz Konserleri’nde
sahne aldığınızı biliyorum. Nasıl bir
atmosferdi?
Samimiydi, çok güzel geri dönüşler aldım.
En önemlisi, caz müziğini gerçekten seven
ve iyi dinleyici kitlesine sahip insanlarla
karşılaşma şansım oldu. Bu sene de inşallah
tüm müzikseverlerle bu tarz güzel organizasyonlarda
karşılaşacağız.
Kadıköylü bir sanatçı olarak semtimizde
artan kültür-sanat faaliyetlerini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Her şehir, sanata verdiği değer kadar
parlaktır bence. Kültür-tarih şehri İstanbul,
bunun en ana örneği ve Kadıköy ise en
anlamlı yerinde. İnsanlar aslında sanatı
önemsiyorlar ama onlara imkân yarattığınız
sürece. Herkesin katılabileceği imkânlar
sunarak, halka açık konserlerden, sergilerden
daha ciddi farkındalıklar yaratabilirsiniz.
Bence Kadıköy, bunu yapma çabası
içerisinde. Pandeminin ilk dönemlerinde
bu durum fiilen gerçekleştirilemiyordu ve
solgun bir renkteydi her şey. Her ne kadar
sosyal platformlarda birbirinden çeşitli ve
yaratıcı sanatsal etkinliklere ücretsiz katılma
şansınız olsa da Kadıköy yalnızdı. Bu süreç
tamamıyla bittikten sonra bence her şey
olumlu anlamda iki katına çıkacak. Hepimizin
gönlünden geçen o...
78 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
SEÇKİN
KİTABEVLERİNDE
Kadıköy’ün
yakın tarihini
merak ediyor musunuz?
Arif Atılgan; Küçükyalı’dan Moda’ya, Üsküdar’dan Haydarpaşa’ya,
Kadıköy’ün 1800’lü yıllardan günümüze uzanan
öyküsünü yazdı...
İsteme Adresi:
www.kiletisimyayinlari.com adresinden ÜCRETSİZ KARGO ile adresinize gelmesini isteyebilirsiniz.
Kuşdili Caddesi Misk-i Amber Sokak No: 44 Kat: 2 Daire: 6 Kadıköy - İstanbul
Tel: 0216 550 11 17 - 0532 266 82 43
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Smile Hair Clinic’e
ödül yağmuru
Dr. Gökay Bilgin, Hazal Bilgin, Emel Erdoğan,
Dr. Mehmet Erdoğan, Gülşah Sadık, Erhan Erdem.
Geride bıraktığımız aylardaki sayılarımızda Türkiye’nin
sağlık turizmi konusunda çok büyük mesafeler kat ettiğini,
saç ekiminde dünyada bir numaraya yerleştiğini yazmıştık.
Bu konuda uzmanlarla röportajlar yapmış, ayrıntılarını
yayınlarımız arasında yer alan Kadıköy Life Dergisi ve
TOURMAG Turizm Dergisi sayfalarında paylaşmıştık. Hatta
Kadıköy Life Dergimizin Ocak & Şubat 2022 sayısında Smile
Hair Clinic yöneticileriyle bir söyleşi gerçekleştirmiş ve Türkiye’ye
her geçen gün ilginin daha da arttığını, ülkemizin
bu konuda en iyiler konumunda olduğunu onlar aracılığıyla
da teyit etmiştik.
Dr. Mehmet Erdoğan & Emel Erdoğan; Hazal Bilgin & Dr.Gökay Bilgin...
ARKA ARKAYA ÖDÜL HABERLERİ
Yaz sezonunun başlamasıyla birlikte
hareketlenen sosyal yaşam, etkinliklerle
de ön plana çıkmaya başlayınca haberler
de yoğunlaştı. Saç ekimi konusunda
hayli iddialı markalarımız arasında ilk
sıralarda yer alan Smile Hair Clinic’e iki
ödül birden geldi.
Dr. Mehmet Erdoğan, Emel Erdoğan, Erhan Erdem,
Gülşah Sadık, Hazal Bilgin, Dr. Gökay Bilgin.
80 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Dr. Mehmet Erdoğan ve
Dr. Gökay Bilgin...
Dr. Mehmet Erdoğan,
Prof. Dr. Sedefhan Oğuz,
Dr. Gökay Bilgin...
YILIN EN KALİTELİ SAÇ EKİM MERKEZİ
Köklü cemiyet ve magazin yayınlarından Quality of
Magazine Dergisi’nin organize ettiği 13. Yıl Quality Ödül
Töreni’nde, “En Quality Saç Ekim Merkezi” olarak Smile
Hair Clinic seçildi.
TÜRKİYE’NİN YILDIZLARI ‘KLASS ÖDÜLLERİ’
Bu yıl 18. yılını kutlayan; iş, sanat ve sosyal yaşam dünyasının
nabzını tutan Klass Magazin Dergisi ise 18. yılını
“Klass Ödülleri Gala Seremonisi” ile taçlandırdı. 50 farklı
kategoride sektörlerinin en başarılı isimlerinin ödüllendirildiği
gece, 16 Mayıs’ta Swissotel The Bosphorus Istanbul’da
gerçekleşti. Smile Hair Clinic, bu gecede “Yılın Saç Ekim
Merkezi” ödülüne layık görülen ilk Türk markası oldu.
“KLİNİĞİMİZ İÇİN BÜYÜK GURUR KAYNAĞI”
“En Quality” ödüller arasında “Yılın Saç Ekim Merkezi” ödülünü alan Smile Hair
Clinic’in kurucu ortaklarından Dr. Gökay Bilgin; “Ülkemiz medikal turizmde çok
önemli bir yere sahip. Dünyanın dört bir yanından hastalar, tedavi görmek için
Türkiye’ye geliyor. Bu bağlamda bizi yetiştiren hocalarımıza teşekkür etmek
istiyorum” diyerek, sözü Dr. Mehmet Erdoğan’a verdi. Dr. Mehmet Erdoğan ise;
“Özellikle aynı üniversitede rektör yardımcım ve dekan olan Sayın Prof. Dr.
Sedefhan Oğuz hocamın elinden bu ödülü almak, benim için çok büyük bir
onur. Bizi bu ödüle layık gördüğü için başta Salih Keçeci olmak üzere Quality of
Magazine ailesine teşekkür ederiz” dedi.
Türkiye’nin en iyi
marka ve isimlerinin
ödülleri, Swissotel The
Bosphorus Istanbul’da
gerçekleşen bir
gecede verildi. İş,
sanat ve sosyal yaşam
dünyasının bir araya
geldiği ödül töreninin
sunuculuğunu Burcu
Esmersoy yaptı.
Smile Hair Clinic Kurucu ve Ortakları Dr. Mehmet Erdoğan ve
Dr. Gökay Bilgin, ödülü Prof. Dr. Sedefhan Oğuz’un ellerinden
aldı. Sunuculuğunu Melike Öcalan ve Gökay Kalaycıoğlu’nun
yaptığı ödül töreninde sanat, medya, spor ve iş dünyası
kategorilerinde toplamda 40 ödül sahiplerini buldu.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 81
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Ege Cansen, Türker Ertürk ve Merdan Yanardağ’a
Rotary Meslekte Üstün Hizmet Ödülü
Rotary Türkiye Kulüpleri tarafından geleneksel olarak
verilen “Meslekte Üstün Hizmet Ödülleri” sahiplerini
buldu. Bostancı Rotary Kulübü’nün ödüle layık gördüğü
Ege Cansen, Türker Ertürk ve Merdan Yanardağ’a ödülleri,
geçtiğimiz akşam Moda Deniz Kulübü’nde düzenlenen bir
törenle takdim edildi.
“46 Arap-İslam ülkesinde 10 yılda alınan patent sayısı sadece
360, bu rakam Güney Kore’de 17 bin. Arjantin’de yayımlanan
makele sayısı, 46 Arap-İslam ülkesinde yayımlanan
akademik makale sayısından çok daha fazla. Böyle olunca
bir sorun var ve bu soruna kimse değinmiyor, değinmek
istemiyor, görmezden geliyor.”
Bostancı Rotary Kulübü Başkanı Filiz Demir’in açılış konuşmasıyla
başlayan ve yaklaşık 60 davetlinin katıldığı ödül
töreninde, ilk önce ödüllerin nasıl belirlendiği açıklandı.
Ödüle layık görülen isimlerin özgeçmişlerinin Dr. Cemal
Demir tarafından okunmasından sonra ise ödüllerin verilmesine
geçildi.
“DAHA KÖTÜ GÜNLER DE YAŞADIK”
Ekonomist Ege Cansen, törende yaptığı konuşmada “Şuw
sıralar içinde bulunduğumuz durum, alışık olmadığımız bir
durum değil. Bundan daha kötü günler de yaşadık” derken,
bir anlamda bundan kötüsü olamaz vurgusu yaptı. Emekli
Amiral Türker Ertürk ise, “Ülke olarak her geçen gün daha
kötüye gidiyoruz ve düzelebilme yeteneğimizi kaybediyoruz.
Yeni iktidarın işinin de hayli zor olacağını şimdiden
kabul etmeliyiz” diye konuştu. Gazeteci Merdan Yanardağ
da şunları ifade etti:
Emekli Amiral Türker Ertürk, Bostancı Rotary Kulübü Başkanı Filiz
Demir, Gazeteci Merdan Yanardağ ve Ekonomist Ege Cansen.
Bostancı Rotary Kulübü’nün “Meslekte Üstün Hizmet Ödülleri” ödül töreni
gecesine, Kadıköy Life Dergisi olarak biz de katıldık. Masamızda ise yeni
üye Orhan İspekter ve ailesi ile ünlü gayrimenkul danışmanı Aynur Dinçel
vardı. Orhan İspekter, Nilay İspekter, Simay İspekter, Nigar İspekter, Aynur
Dinçel, Canan ve Kadir Toprakkaya.
ORHAN İSPEKTER YENİ ÜYE
Gecede yaşanan bir başka sevindirici haber, eski Rotaryen Orhan
İspekter’in yeniden Rotaryen olması oldu. Pendik Rotary Kulübü’nün
kurucu üyeleri arasında yer alan İspekter, işlerinin yoğunluğu nedeniyle
uzun bir süre ara vermiş olduğu Rotaryenliğe bu defa Bostancı
Rotary Kulübü’nde başladı. Orhan İspekter’in rozeti, Bostancı Rotary
Kulübü Başkan Filiz Demir tarafından takıldı.
82 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Nostaljik Esintiler Müzik Topluluğu,
bir konsere daha imza attı
Türk pop müziğinin efsane isimlerinden
İskender Doğan, şimdilerde müzik hayatını
sanatçı yetiştirmek, sanata ve müziğe gönül
verenlerin hayatlarında iz bırakmak misyonu
ile sürdürüyor. Onun Kadıköy’e kazandırdığı
gruplardan biri de Nostaljik Esintiler
Müzik Topluluğu…
2017 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren
topluluk, oluşturduğu koro ve düzenlediği
konserler ile izleyenlere harika müzik
ziyafetleri veriyor. Bu konserlerden biri
de geçtiğimiz haftalarda Kozyatağı Kültür
Merkezi’nde gerçekleşti. Konsere koro şefi,
solist, müzisyen, teknik uzman olarak pek
çok isim destek verdi.
Nostaljik Esintiler Müzik Topluluğu Başkanı
Erdal Cevizci, yayınladığı mesajda Kozyatağı
Kültür Merkezi Konser Salonu’nun tahsisi
için Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara
Odabaşı’na ve bağlı bulundukları Müzik Gönüllüleri
Yönetim Kurulu’na teşekkürlerini
iletti. Birbirinden güzel şarkıların seslendirildiği
gecede, grup üyelerinin harika
performansları göz doldurdu.
EN BÜYÜK TEŞEKKÜR SEYİRCİLERE
Konserin sonunda başta koro şefleri
Hüsnü Çarkman, Özlem Aydın, Oktay Çetin,
Tayla Koray, Arzu Kırali olmak üzere; Ekrem
Kankılıç, Tarık Özkut, Özlem Büyükburç,
Adnan Türkeş, Yasemin Sindelışık, Mustafa
Kemal Kalkan, Abdurrahman Tokgöz, Ülker
Tokgöz’e de teşekkürlerini ileten Erdal Cevizci;
“En büyük teşekkürümüz salonumuzu
dolduran, enerjimizin hep yüksek kalmasını
sağlayan seyircilerimize... Katılımlarından,
desteklerinden dolayı her birine ayrı ayrı
teşekkür ediyoruz” dedi.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 83
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Costa Venezia’ya konuk olduk
Seyahat edenlerin “Denizlerin Prensesi”, İtalyanların ise
“Yüzen Venedik” olarak adlandırdıkları “Costa Venezia” gemisi,
pandemi nedeniyle uzunca bir süre ara verilen cruise
seferlerine İstanbul’dan başladı. Kadıköy Life Dergisi olarak
gemide verilen konaklamalı davete biz de katıldık ve harika
iki gün geçirdik. Yaşadıklarımız ve gördüklerimiz, “Kesinlikle
cruise deneyimi yaşanmalı” dedirtti.
Gemide verilen öğle yemeğinde bizimle birlikte masamızda
Show TV, Turizm Haberleri, Denizlerin Sesi ve Türkiye
Turizm’den Özkan Altıntaş da vardı.
Costa Venezia gemisinde verilen davete, basın mensupları ile birlikte acente
temsilcilerinden oluşan yaklaşık 800 davetli katıldı. Bu isimler arasında
gemiye en fazla cruise yolcusu sağlayan Jolly Tur yöneticilerinden Mete
Vardar ve Mert Vardar da vardı. ACE of MICE kurucusu Volkan & Pınar Ataman
çifti de onları yalnız bırakmayan ikili olarak objektiflerimiz yansırken,
crusie sektörünün deneyimli yöneticilerinden Özgü Alnıtemiz de onlara
eşlik eden isim oldu.
84 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
İyi ki doğmuşuz
Nisan ve mayıs aylarının en
çok sevdiğimiz aylar olduğunu
hep dile getiriyoruz. Bunun ana
nedenlerinin başında, aydınlık
günlerin altında doğanın yemyeşil
elbisesini giymesi geliyor. Belki
tesadüf, Kadıköy Life Dergisi’nin
ve ona hayat veren Canan &
Kadir Toprakkaya’nın da doğum
günlerinin bu aylarda olması,
bu sevgimizi en yüksek düzeye
ulaştırıyor ve “İyi ki doğmuşuz”
dedirtiyor. İyi ki doğmuşuz!
YENİDÜNYA AİLESİ’NE NİCE YILLAR
Ünlü hukukçularımızdan Caner Yenidünya, yeni yaşını
üzerine titrediği ailesiyle birlikte karşıladı. Kadıköy Life Ailesi
olarak, Yenidünya Ailesi’ne başta sağlık olmak üzere huzur ve
mutluluk dolu nice yıllar diliyoruz.
YILLAR GÜRAY BAYDERE İÇİN DE GEÇİYOR
Kadıköylü dostlarımızdan Güray Baydere, 30 ile 40 yaş arasındaki
zamanı durdurmayı başaran isimler arasında kalmıştı.
Bunu fark eden İlhami Ahmet Örnekal İlkokulu yıllarından
arkadaşları, ona Büyük Kulüp’te bir doğum günü partisi
düzenleyerek, “Artık 50’li yaşlardayız” dediler. Kendisine nice
yıllar diliyoruz…
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 85
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
HEMA Mücevherat, Bağdat Caddesi’nde!
Kuyumculuk sektörünün 40 yıllık markası, Cengiz Ailesi’nin
sahibi olduğu Kavkaz Kuyumculuk bünyesinde yer alan
HEMA Mücevherat, Bağdat Caddesi mağazasını açtı. Caddenin
Çatalçeşme bölümünde hizmete giren mağazada
altın, pırlanta ve elmas işlemeli mücevherler satılacak.
Cengiz Ailesi’nin Göztepe Mahallesi Tütüncü Mehmet
Efendi Caddesi üzerinde üç mağazası bulunuyor. Bağdat
Caddesi mağazası ile ilgili bir açıklama yapan Caner
Cengiz; “Göztepe’deki mağazalarımızdan alışveriş yapan
müşterilerimizin büyük çoğunluğu, Bağdat Caddesi ve yakın
çevresinden geliyor. Bizlerden alışveriş yaptıkları sırada
Bağdat Caddesi’nde mağaza açmamız konusunda adeta
baskı yaptılar. Biz de kira ile mağaza tutup bunu ürün maliyetlerine
eklemek yerine, kendi mülkümüz olan mağazada
hizmet vermeyi kararlaştırdık” dedi.
HEMA Mücevherat Bağdat Caddesi Mağazası’nın açılışında Cengiz Ailesi’nin
fertleri, mağaza önünde hatıra fotoğrafı çektirdiler. Enes Cengiz, Muhammed
Ali Cengiz, Selçuk Cengiz, Cemalettin Cengiz, Caner Cengiz ve Şener Cengiz.
Gülderen Gülay, Saadet Katmer,Aysel Uslu,
Emel Perk Afacan, Meriç Cengiz ve Saynur
Cengiz.
Açılışta Cengiz Ailesi’nin HEMA markasına
isimlerinin baş harflerini veren, aynı zamanda
gelecekte bayrağı devralması beklenen
üçüncü kuşak üyeleri de vardı. İşte, Şener &
Zehra Cengiz çiftinin kucaklarında onlardan
ikisi, Ayşe Şüra Cengiz ve Hamza Cengiz.
Bu haberin bu dergi sayfalarında yer almasının elbette iki önemli nedeni
var. Bunlardan biri, yakın dostumuz olan Suadiye Mahallemizin efsane
muhtarı Emel Perk Afacan’ın Cengiz Ailesi’nin bir parçası olması… İkinci
nedeni ise Canan Toprakkaya’nın altın sever cazip bir müşteri olması
86 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
İçmimarlar Odası ve Bien Seramik,
öğrencileri sektör profesyonelleriyle buluşturdu
Türkiye ve dünyada yapı sektörünün önemli oyuncularından
Bien Seramik, TMMOB İçmimarlar Odası İstanbul
Şubesi işbirliğinde içmimarlık öğrencileri ve sektör
profesyonellerini düzenlediği kahvaltıda buluşturdu. Moda
Kayıkhane’de gerçekleşen etkinliğe, İstanbul’un 20 üniversitesinden
120’yi aşkın içmimarlık öğrencisi ve sektör
profesyonelleri katıldı. Öğrencilerin sektörden, sektörün de
geleceğin içmimarlarından beklentilerini ortak paydada
buluşturan kahvaltıda, içmimarlık mesleğinin geleceği ve
öğrencilerin sorunları masaya yatırıldı.
“ÖĞRENCİLERDEN İLHAM ALIYORUZ”
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Bien Marka ve
İletişim Müdürü Ali Naci Ülkü; “Bien Academia kapsamında
öğrencilerle sıklıkla bir araya geliyoruz. Bu süreç bizler için
ilham verici. Öğrencilerimizin enerjilerinden ve fikirlerinden
besleniyor, öğrenciler için fayda sağlayacak projeler
geliştirmeye çalışıyoruz” dedi.
“SEKTÖRÜMÜZ ADINA UMUT VERİCİ”
Sektörde bu tür etkinliklerin artması gerektiğini dile getiren
TMMOB İçmimarlar Odası İstanbul Şubesi Başkanı Doç.
Dr. Osman Arayıcı ise şunları ifade etti: “Birçok sektörde
nitelikli insan kaynağı sorunu yaşanırken, Bien’in böylesine
kritik bir etkinliğe imza atmasını sektörümüz adına
umut verici görüyorum ve emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum. Bu tarz etkinliklerle sektörün nabzı tutuluyor ve
sektör liderleri, insan kaynağında geleceğe yönelik doğru
bir planlama yapabiliyor.”
KEYİFLİ SÖYLEŞİLER GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Kahvaltıda ayrıca Bien Academia kapsamında, Bien Marka
ve İletişim Müdürü Ali Naci Ülkü ve Bien Teknik Hizmetler
Şefi Cenk Senotay, seramik sektörünün dinamiklerini ve
mesleki inceliklerini öğrencilerle paylaştı. Selin Yantur
Design’dan Selin Yantur “Kadın Girişimcilik”, Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit
Arpacıoğlu “Kariyer Planlama”, Marla Design’dan Nurşah
Zengin “Yaratıcı Sektölerde Kadın Olmak” konu başlıkları
ile öğrencilerle keyifli söyleşiler gerçekleştirdi.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 87
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
“Merdivenköy’ün
Çınarları” buluştu
Kadıköy’ün son 70 yıllık mazisinde önemli izleri olan
Merdivenköy ve yakın çevresinde yaşayanların oluşturduğu
“Merdivenköy’ün Çınarları” grubu, üçüncü buluşmasını
mayıs ayının üçüncü haftasında gerçekleştirdi. Liderliğini
sosyal medya kanallarında paylaştığı nostaljik fotoğrafları
kent hafızasına kaydeden Engin Kalaycıoğlu’nun yaptığı
grup, buluşmalarına devam edecekleri bilgisini aktardı.
MOLA GARDEN CAFE’DE BİR ARAYA GELDİLER
“Merdivenköy’ün Çınarları” buluşma yeri olarak belirlediği
Mola Garden Cafe’de toplandığı sırada mekânın sahibi
Seda Önal Bulkur, grup üyelerinin konuşmaları sırasında
bazı isimleri babası Cemil Önal’ın da telaffuz ettiğini
hatırlayarak, 1960’lı yılları yaşadı ve grubun doğal üyesi
oldu. Engin Kalaycıoğlu ile birlikte Mustafa Özcan, Bayram
Topoyan, İbrahim Kuru, Gülnaz Kosova ve Recep Biçer’in
sohbetleri bitmek bilmeyince, diğer grup üyeleri “Bize de
zaman ayırın” diyerek, ikazda bulundular.
88 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Mekân
“ Yeldeğirmeni’nin
HatrıVar”
Yeldeğirmeni’nde bundan yaklaşık 6 ay önce faaliyete
giren “HatrıVar Cafe & Restoran” isimli mekân, mahallenin
canlı enerjisine ayak uydurmaya başladı. Daha çok genç
ve beyaz yaka çalışanlarının mahallesi olmaya başlayan
Yeldeğirmeni sakinlerine yepyeni bir alternatif oluşturan
HatrıVar’ın içecekleri ve “HatırBurger” isimli hamburgeri de
denemeye değer.
HEM İÇEÇEK SEÇENEKLERİ
HEM DE DÜNYA MUTFAĞINDAN TATLAR
HatrıVar Cafe & Restoran’ın işletmecisi Volkan Karataş,
dergimize mekâna dair şunları söyledi: “Kadıköy Yeldeğirmeni’nde
dört mevsim keyifle vakit geçirilebilecek bir
alan yarattık. HatrıVar’da zengin kahve çeşitlerinin yanı sıra
Dünya mutfağından lezzetli yemek seçeneklerini sunuyoruz.
Sıcak ve samimi bir ortamda, demli bir çay eşliğinde
kahvaltı yapabilir, öğle yemekleriniz ya da akşam yemeklerini
yiyerek, sevdiklerinizle keyifli vakit geçirebilirsiniz.”
SERPME KAHVALTIDA 30 FARKLI ÇEŞİT ÜRÜN
Yaz aylarının gelmesiyle yeni içecek alternatiflerinin
sunulduğu mekânda doğal limonata, vişne, karadut suyu
gibi seçenekler de bulunuyor. Serpme kahvaltıda da bir
hayli iddialı olan mekânda, aynı anda 30 farklı çeşit ürün
seçeneğine ulaşabiliyorsunuz.
ÖZEL TARİFLER
Mekânın “HatırBurger” isimli hamburgeri, enfes lezzetiyle
kafe müdavimlerinin dikkatini çekiyor. İki farklı sosun bulunduğu
hamburgerde pastırma detayı da lezzete lezzet katıyor.
www.hatrivar.com
ihatrivar
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 89
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
TUCK Coffee, İstanbul’da ilk şubesini
Caddebostan’da açtı
Harun Küçükdeveci, Nilüfer Küçükdeveci,
Ceylan Küçükdeveci ve Mert Küçükdeveci.
Ege Bölgesi’nin ünlü kahve markası TUCK Coffee, İstanbul’daki
ilk şubesini Bağdat Caddesi’nde açtı. Birkaç
yıl önce İstanbul’da şube açmayı planladıklarını, ancak
hem pandemi sürecinin yavaşlaması hem markanın halk
tarafından tescil edilmesi hem de uygun mekân aradıkları
bilgisini aktaran Mertcan Karaağaç; “İstanbul bizler gibi iddialı
ve titiz markalar için kolay bir pazar değil. Bu nedenle
olacaksa en gözde lokasyondan giriş yapmalıyız fikrinden
yola çıkarak Bağdat Caddesi’ni seçtik” dedi.
CEYLAN KÜÇÜKDEVECİ TEMSİL EDECEK
Bağdat Caddesi’nin Caddebostan bölümünde kapılarını
açan TUCK Coffee‘nin yakın dostları Ceylan Küçükdeveci
tarafından temsil edileceği bilgisini paylaşan Karaağaç;
“Kendileri aynı zamanda çok iyi bir kahve müşterisi. Bu
nedenle markamızı burada en iyi şekilde temsil edeceğine
inanıyoruz ve kendisine güveniyoruz” diye konuştu.
AÇILIŞA YOĞUN KATILIM
Beyaz Akasya Sokak girişinde hizmete giren TUCK Coffee’nin
açılışına yoğun ilgi oldu. Bağdat Caddesi sakinleriyle
birlikte iş çevrelerinden de gelenler birleşince servisin aksamadan
sürmesiyle, mekânın olağandışı hallerde hizmet
kalitesi de test edilmiş oldu.
Sabri Filorinali, Ceylan Küçükdeveci.
Nilüfer Küçükdeveci, Esen Coşkun, Berrin Şahin, Ceylan Küçükdeveci, Burcu Eren, Rubar Eren,
Taner Bölükbaşı, Duygu Bölükbaşı, Sabri Filorinali, Şahin Şahinoğlu ve Nizamettin Coşkun.
90 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Deniz Kurbanzade’den
100 yıllık nostalji yolculuğu
Adı Kadıköy’ün Suadiye semtiyle bütünleşmiş isimlerin
başında gelen Deniz Kurbanzade, dostlarını 100 yıllık
bir nostalji yolculuğuna çıkardı. Bir zamanlar ailesinin
sahibi olduğu, aralarında Suadiye Oteli’nin de
bulunduğu Suadiye sahilinden Bağdat Caddesi’ne
kadar olan bölgede yaşananlar, sergilenen fotoğraflar
eşliğinde gözden geçirildi.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ziyaretinden
İran Şahı Rıza Pehlevi’yi karşılamasına kadar yüzlerce
fotoğraf, otelin lobisinden restoranına kadar her yeri
kapladı. Bu arada Deniz Kurbanzade, yazmış olduğu
ikinci kitabı Leanora’yı da katılan misafirlere imzalayarak
hediye etti.
Deniz Kurbanzade’ye bu yolculukta,
varlığından büyük gurur duyduğu
biricik kızı Volga eşlik etti. Onu en
çok alkışlayanlar arasında ise Nevin
Bulut ve Nükhet Çubukçu ikilisi vardı.
“The Leaders” geleneksel buluşması
CVK Park Bosphorus’ta yapıldı
“The Leaders” grubu tarafından düzenlenmekte olan
geleneksel buluşmalardan biri daha gerçekleşti. İş,
sanat ve bilim dünyasında gündem olan isimlerin bir
araya geldiği etkinliğe, CVK Park Bopshorus Hotel ev
sahipliği yaptı.
Türkiye’nin önde gelen kurumlarının temsilcilerinin
birbirleriyle olan ticari ilişkilerinin arttırılması yönünde
önderlik eden The Leaders CXO Kurucu Başkanı Cenk
Dağcı, Kadıköy Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada
şunları ifade etti:
“Her ay geleneksel olarak düzenlemekte
olduğumuz davete Tamer
Levent, Ali Saçlı, Ertan Özyiğit, Cenk
Dağcı, Gaye Donay, Uğur Batı, Sinan
Canan, Zuhal Mansfield, Engin Şenkan,
Cengiz Genç, Akın Ekici, Engin
Şenkan, Sıdıka Şenkan, Emine Töredi,
Berat Kargı ve Beyza Aksoy katıldılar.
Kendilerine teşekkür ediyor, bir sonraki
buluşmada yeni konuklarla birlikte
olacağımızı bildiriyorum.”
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 91
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Anadolu’nun özgür ruhu
Kapadokya’ya anılar bıraktık
Tatilbudur.com ev sahipliğinde düzenlenen bir gezide, Türkiye’nin en
değerli turizm destinasyonlarından biri olan ve sahip olduğu kültürel
değerler ile UNESCO Dünya Mirası Koruma Listesi’ne giren Kapadokya‘yı
yeniden keşfe çıktık. Oldukça yoğun geçen günün akşamında
Mustafa Otel’de güzel bir yemek ile günü taçlandırıp, fotoğrafı anılarımıza
kaydettik. Elif Kaya, Ceren Nefesoğlu, Nalan Nefesoğlu, Leyla
Melek, Selen Serdaroğlu, Cemre Bosnalı, Barış Nefesoğlu, Funda
Otruş İnanç, Mehtap Baykan Güler ve Duygu Bay.
Kanada’dan da
cemiyet haberimiz var
K-İletişim Yayınlar Grubumuza ait TOURMAG
Turizm Dergimizin Yayın Kurulu Üyesi, yazarımız Dr.
Barbaros Kon’un sahibi olduğu Humanica İnsan
Kaynakları şirketinin Kanada’da da bir şubesi var.
Aynı zamanda sevgili oğlu Doğukan da orada eğitim
hayatına devam ediyor. İşte o ziyaretlerden birinde,
Toronto’daki bir Yunan restoranından sayfalarımıza
yansıyan hatıra fotoğrafı: Aslı Kon, Lara Aydın, Şafak
Aydın, Efe Aydın, Doğukan Kon ve Dr. Barbaros Kon.
Ünlü müzayedeci
40. Yaşında
Altınelli Ailesi’nin “altın çocuğu” Aykut Altınelli,
40’ıncı yaşına Büyük Kulüp’te düzenlenen bir
yemek ile merhaba dedi. Ülkemizin kent hafızasına
önemli katkıları olan Kızıltoprak’taki Pingudu
Müzayede’nin sahibi olan Altınelli’nin görüntüsü 40
yaş ile hiç örtüşmüyor olsa da, en azından kayıtlar
bunu doğruluyor. Nejat Kılınç, Aysun Kılınç, Demet
Demirci, Aslan Altınelli, Aykut Altınelli, Deniz Kılınç,
Selin Altınelli, Serap Altınelli ve Siyami Altınelli.
Nazif Hoca’dan
yeni yaşına merhaba
Şeker hastalığı denilince Türkiye’de ilk akla
gelen uzman olan ve uzun yıllardır Türk Diyabet
Cemiyeti Başkanlığı’nı yapan Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık,
yeni yaşını iki yakın arkadaşı ile kutladı.
Kızı Serpil Bağrıaçık ile Mine İlkovada O’na nice
yıllar dileyen isimler oldu. Prof. Dr. Hasan İlkova,
Porf. Dr.Nazif Bağrıaçık, Prof.Dr. Erol Çerasi,
Mine İlkova ve Serpil Bağrıaçık.
92 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Bu ziyafet
Şahlıoğlu Anneleri içindi
Şahlıoğlu Ailesi, bu defa “Şahlıoğlu Anneleri” için Günaydın
Suadiye’de masaya oturdular. Merve Şahlıoğlu,
Deren Şahlıoğlu, Burcu Şahlıoğlu, Tolga Şahlıoğlu,
Emine Şahlıoğlu ve Nüvit Şahlıoğlu.
Moda ile ilgili
bir kitap daha geliyor
Moda’nın renkli isimlerinden yazar Anais
Martin, haber merkezimizi ziyaret etti. K-İletişim
Yayınları’ndan çıkacak olan yeni kitabının ön
görüşmesini ve aldığımız kararları kutladık. Dr.
Öğretim Üyesi Figen Sabırcan ve Yayın Koordinatörümüz
Pınar Baltacı da bize eşlik etti.
Ahmet Erkurtoğlu’na
60 yaş sonrası
doğum günü
40 yılı aşkın bir süredir çizen, hatta Kadıköy’de
en fazla proje çizen mimar olarak bilinen Ahmet
Erkurtoğlu için uzunca bir süre park edeceği 60’lı
yaşlar başladı. Ofisindeki çalışma arkadaşları ise
ona sürpriz bir doğum günü partisi düzenleyerek,
nice yıllar dilediler.
Mutlaka hayırlı bir
haber gelecektir
Asırlık “Beyaz Fırın” markasına adını veren Dimitri
Stayanof ve hayatını gönüllülük kavramına adamış
Gönüllü Hizmet Vakfı Kurucusu İnal Aydınoğlu’na
Dilman Park Köşkü’nde rastladık. Kahve sohbetinde
olan ikili, konuştukları hakkında bilgi vermediler ama
“İki hayırsever bir aradaysa, ardından mutlaka hayırlı
bir haber gelecektir” şeklinde yorumladık.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 93
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Mehmet Kuriş,
“gün bugündür” diyor
Geçtiğimiz yıl Büyük Kulüp Başkanlığı için yarışan
ve az bir farkla kaybeden Kadıköy’ün renkli isimlerinden
Mehmet Kuriş; “Eğer bu dünyaya yaşamak
için geldiysek ve büyük bir lütuf olarak bugünlere
ulaştıysak, yaşıyor olmanın hakkını verelim” diyor.
Ona yakın dostlarıyla birlikte her akşam farklı bir
yerde rastlamak mümkün. Bu görüntümüz ise Kadıköy’de
“Faytoon” adını taşıyan bir mekândan…
Şimdilerde hayali
cihan değer
Arşivimizde sörf yaparken, Bostancı Rotary Kulübü
üyelerinin yıllar önce düzenledikleri bir gezide, dağ
başında bir mekânda aldıkları mükellef kahvaltı
görseline rastladık. Şimdilerde bu sofrayı bulmak
elbette zor… Buradan yola çıkarak, “Bu tbt de
bizden olsun” dedik. Ahmet Yumurtacı, Şerif Ensari,
Nuri Bulut, Aydan Yumurtacı, Nilay Doralp, Fatmagül
Gür, Tarik Gür, Mustafa Doralp, Ümit Gürbüz,
Zerrin Bulut, İrem Ensari ve Sema Gürbüz.
“Müzikallerden seçmeler”
gösterimine tam not
Kadıköy Kültür Sanat Derneği’nin “Oya Bale Okulu”,
“Mavi Nota ve Müzik Okulu” öğrencilerinin de katılımı
ile düzenlediği “Müzikallerden Seçmeler” gösterimi,
Ataşehir Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde başarı ile
gerçekleştirildi. Türkiye’nin ilk bale okulu Oya Bale’nin
kurucusu ve yöneticisi Balerin Oya Ölçen’in koreografisini
ve kostüm tasarımlarını yaparak sahneye koyduğu
müzikal, izleyiciler tarafından büyük ilgi gördü.
Büyük Kulüp’te
dinlenme molası
Bursa Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Derneği (BU-
SADER) İstanbul Şubesi’nin kurucu üyelerinden
İlknur Çınar’a, Büyük Kulüp Orient Cafe’de
rastladık. Çınar, dernek olarak geliri Zeynep
Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım
Ünitesi’ne bağışlanacak olan “Alışveriş Şenliği”
hazırlıkları arasında dinlenme molası verdikleri
bilgisini aktardı. Sevil Öztürk, Sema Kandemir,
Evin Bayer, İlknur Çınar ve Nilgün Başarer.
94 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Covid sürecinden
kıvanç duyulacak bir mutluluk çıktı
Ece Kıltaç ve Kıvanç Çıplakoğlu çiftinin
Covid-19 sürecinde birbirlerini keşfetmeleri,
mutluluğa giden yollarının da başlangıcı
Nuri Korkut, İffet Korkut, Ayşın Küçükkorucu,
Meltem Özyılmaz, Şebnem Korkut ve Bülent Kılıç.
oldu. Şans da onlardan yana olunca, ortak
hayatları da başlamış oldu. İkilinin nikâhı,
Kadıköy Belediye Başkanlığı binasının
bahçesinde, yaklaşık 250 kişinin tanıklığında
ve alkışlar eşliğinde kıyıldı. Ece & Kıvanç
çiftinin nikâh şahitleri ise Metin İnanöz ve
Alper Küçükkorucu oldu.
Tören sırasında gelin Ece’den daha fazla
heyecan yüklü olan sevgili annesi Şebnem
Korkut, adeta mutluluktan ağlar gibiydi. Bu
mutlu günün bir başka mutluluk kaynağı,
Ece’yi çok seven ve onun mutluluğuna tanık
olmak için tekerlekli sandalye ile nikâha gelen
dedesi Nuri Korkut’un sandalyesinden
fırlayıp, eşi İffet Hanım’ı kolundan çekerek
dansa eşlik etmesi oldu.
Ece & Kıvanç çiftinin nikâh şahitleri,
Metin İnanöz ve Alper Küçükkuyucu oldu.
Meral Akşener
nikâh şahidi
Pelin Balyer & Ramazan Ölçer çiftinin
Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde kıyılan
nikahında, İYİ Parti Genel Başkanı Meral
Akşener şahit oldu. Nikahı kıyma görevini
üstlenen Kadıköy Belediye Başkanı
Şerdil Dara Odabaşı ile Meral Akşener,
çifte mutluluklar dileyerek evlilik cüzdanını
geline verdiler.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 95
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Özlediğimiz doğum günü kutlamaları başladı
Yaşadığımız ve bütün dünyayı derinden etkileyen
pandemi sürecinin etkisini kaybetmesiyle birlikte
hayatımızın en önemli köşe taşlarını oluşturan renkler
de yeniden belirmeye başladı. Hemen her gün mekânlarımızda
rastladığımız etkinlikler bir yandan bizler için
haber kaynağı olurken, bir yandan da ne çok özlediğimizi
hatırlattı bizlere.
Ceren Tür’ün 7.
yaşına “Merhaba”
demesine, arkadaşları
yoğun ilgi
gösterdi. Bu ilgi
öylesine fazlaydı
ki annesi, babası
ve ağabeyi ile olması
gereken aile
fotoğrafı için bile
arkadaşlarından
ayırıp getirmekte
zorlandık.
Bu kutlamalardan biri de geçtiğimiz hafta BYOTELL’de yapıldı.
Turizm sektörünün iki önemli ismi Tür ve İnözü aileleri, birer gün
arayla çocuklarının doğum gününü otelin bahçesinde kutladılar.
Hazırlanan yemekler ve ortamın güzelliği, çocuklarla birlikte
katılan konukların da enerjisini yükseltti. Papyon Organizasyon’un
düzenlediği performanslarla gerçekleştirilen kutlamalarda palyaçolar,
tahta bacak ve jonglör gösterileri, doğum günü çocukları
ve arkadaşları için unutulmayacak bir anı olarak kayıtlara geçti.
Tür Ailesinin kızları
Ceren 7 yaşında
BYOTELL’deki ilk doğum günü partisi, 21 Mayıs Cumartesi günü
yapıldı. Gonca & Tahsin Tür çiftinin kızları Ceren’in 7. Yaşına “merhaba”
demesine, çiftin akrabaları ve yakın dostları tanıklık etti.
96 : kadikoylife.com Mayıs & Haziran 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Erim İnözü
8 yaşında
Bir sonraki gün ise Sevgi & İsmail İnözü çiftinin biricik
oğulları Erim’in 8. yaşını karşılamasına ev sahipliği yapan
BYOTELL, havanın da çok iyi olması sayesinde mükemmel
bir kutlamaya imza atmış olmanın huzurunu yaşadı. Okyanus
Koleji öğrencisi olan Erim İnözü’nü hayretler içinde
bırakan olay ise 4 metre yüksekliğe çıkan tahta bacak
performansı oldu.
İsmail İnözü, Tahsin Tür, Gonca Tür,
Sevgi İnözü, Ceren Tür ve Erim İnözü.
“Kara Sevda” dizisinin
bebeği Arven 6 yaşında
Leyla & Onur Kuşatman çiftinin biricik kızları Arven Beren, yeni yaşını
görkemli bir parti ile Kidzania’da kutladı. Partiye aile dostlarının yanı sıra
yakın arkadaşları, okul arkadaşları ve sosyal medyadan dostları katıldı.
Doğum gününde “Karlar Kraliçesi Elsa” kostümüyle oldukça ilgi gören
Arven Beren, davetlileri için günlerdir hazırlandığı dans gösterisiyle
herkesi kendine bir kez daha hayran bıraktı. Partide baba kızın birlikte
yaptıkları düet ise konuklardan tam not aldı. Arven’in doğum gününü
kutluyor, parlayan yıldızının hiç solmamasını diliyoruz.
Günay Kendirci, Leyla Kuşatman, Arven Beren Kuşatman,
Sinem Hüküm, Elif Dutluoğlu, Benusen Toprakkaya Sağdan.
Mayıs & Haziran 2022 kadikoylife.com : 97
HARBİYE
AÇIKHAVA
YAZ
OYUNLARI
15-16 Haziran İKİ EFENDİNİN UŞAĞI
18-19 Haziran 12.GECE
21-22 Haziran HASTALIK HASTASI