18.05.2022 Views

ELLE POP UP! 8. Sayı

Cem Yılmaz’ın yazıp yönettiği ve Netflix’te yayına giren 8 bölümlük Erşan Kuneri dizisinden ilham alarak hazırladığımız ELLE Pop Up Türk Sineması özel dijital sayısı yarın Dergilik’te! Kapağında ise dizinin beş yıldızı Cem Yılmaz, Ezgi Mola, Uraz Kaygılaroğlu, Nilperi Şahinkaya ve Merve Dizdar ile yaptığımız özel çekim var.

Cem Yılmaz’ın yazıp yönettiği ve Netflix’te yayına giren 8 bölümlük Erşan Kuneri dizisinden ilham alarak hazırladığımız ELLE Pop Up Türk Sineması özel dijital sayısı yarın Dergilik’te! Kapağında ise dizinin beş yıldızı Cem Yılmaz, Ezgi Mola, Uraz Kaygılaroğlu, Nilperi Şahinkaya ve Merve Dizdar ile yaptığımız özel çekim var.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HAZİRAN 2022<br />

TÜRK<br />

SİNEMASI<br />

ÖZEL<br />

SAYISI<br />

YEŞİLÇAM<br />

DÖNEMİNİN<br />

İKONİK<br />

STİLLERİ VE<br />

MAKYAJLARI<br />

70 VE<br />

80’LERİN<br />

SİNEMA<br />

KÜLTÜRÜ<br />

KUNERİ FİLM<br />

SUNAR!<br />

ERŞAN KUNERİ‘NİN<br />

5 OYUNCUSUYLA EĞLENCELI BIR GÜN<br />

CEM YILMAZ, EZGİ MOLA, URAZ KAYGILAROĞLU, NİLPERİ ŞAHİNKAYA, MERVE DİZDAR


‘’Explore your dream destination now’’<br />

Göltürkbükü Mh. Cennet Koyu Bodrum/MUĞLA<br />

+90 252 999 1 999 • info@akanahotels.com


TÜRK SİNEMASI<br />

Kapakta<br />

26 ERŞAN KUNERI<br />

Çok konuşulan dizinin<br />

5 oyuncusuyla buluştuk!<br />

İçindekiler<br />

4 70’LER VE 80’LER<br />

BIR BAŞKADIR<br />

Göç teması, arabesk alt<br />

kültürü, seks filmleri furyası...<br />

Hızlı bir bakış!<br />

12 4’LÜ YONCA<br />

Türkan Şoray, Fatma Girik,<br />

Filiz Akın ve Gülşen Bubikoğlu<br />

bu kez stilleriyle radarımızda.<br />

18 YEŞILÇAMIN<br />

AKSESUARLARI<br />

Pek çok filme de konu olmuş<br />

ikonik aksesuarları.<br />

48 BOL MİZAHLI<br />

KUTLAMA<br />

Erşan Kuneri dizisinin<br />

galasındayız.<br />

74 ZEYNEP ATAKAN<br />

ANLATIYOR<br />

Uluslararası film projelerine<br />

imza atan bir sinema âşığı<br />

ile sohbetteyiz.<br />

78 SINEMAYI<br />

OKUMAK<br />

Kütüphanenizde<br />

muhakkak yer açmanız<br />

gereken kitapları seçtik.<br />

82 TÜRK KLASIKLERI<br />

YENIDEN<br />

Ahmet Hızarcı ile film<br />

restorasyonu süreçlerini ve<br />

önemini konuştuk.<br />

86 RETRO ETKI<br />

70’lerin ikonikleşen<br />

dekorasyon kurguları.<br />

Bu özel sayımızda, Netflix’te kısa bir süre<br />

önce yayına giren Erşan Kuneri dizisinin<br />

ana karakteri Erşan’ın sinema tutkusundan<br />

ve dizinin yazarı, yapımcısı, yönetmeni ve<br />

oyuncusu Cem Yılmaz’ın onun için kurguladığı<br />

dünyadan ilham alarak 1970 ve 80’lerin Türk<br />

sinemasına odaklandık. Siyasal ve ekonomik<br />

değişimler sinema kültürümüzü ve içeriklerini<br />

nasıl etkiledi? Dönemin filmlerini hepimizin hâlâ<br />

tekrar tekrar keyifle seyretmesinin nedeni neydi?<br />

Kalbe dokunan bu filmlerden çıkan ikonik moda<br />

ve dekorasyon stilleri nasıl bu kadar zamansız<br />

kald,ı ve daha sonraki pek çok koleksiyonu nasıl<br />

böylesine etkileyebildi? Beyoğlu ve Yeşilçam’ın<br />

şahitlik ettikleri türleri, karakterleri ve hikayeleri<br />

düşününce Erşan’ın deneyecek daha çok filmi<br />

olduğu bir gerçek. 8 bölümlük ilk sezonunda<br />

bir araya gelen Cem Yılmaz, Ezgi Mola, Uraz<br />

Kaygılaroğlu, Nilperi Şahinkaya ve Merve Dizdar<br />

ile 70^’lerin ikonik otellerinden Hilton Istanbul<br />

Bosphorus’ta çok eğlenceli bir çekim yaptık. Keyifle<br />

okuyacağınızı umuyorum!<br />

Melda Narmanlı Çimen<br />

YAYIN DİREKTÖRÜ<br />

54 TÜRK FILMLERINDE<br />

MODA<br />

Filmdeki karakterlerden<br />

dönemin modasına ve giyim<br />

alışkanlıklarına göz atıyoruz.<br />

70 FENOMEN<br />

MAKYAJLAR<br />

Unutulmaz görünümleriyle<br />

günümüz makyajlarına ilham<br />

olmaya devam edenler.


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>GÜZELLİK<br />

<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>KÜLTÜR<br />

70 - 80’LER<br />

bir başkadır<br />

ARABESK ALT KÜLTÜRÜNÜN<br />

YÜKSELİŞİ, SEKS FİLMLERİ<br />

FURYASI, HOLLYWOOD’UN<br />

TÜRKİYE SİNEMASINI BİLE<br />

ŞEKİLLENDİREN GİŞE FİLMLERİ,<br />

DÜNYANIN ÖNDE GELEN FİLM<br />

FESTİVALLERİNDEN ÖDÜLLE<br />

DÖNMEYE BAŞLAYAN YAPIMLAR...<br />

1970’LERİN REVAÇTAKİ <strong>POP</strong>ÜLER<br />

KÜLTÜR ARACI TELEVİZYON VE<br />

1980’LERİN GERİLİM HATTI YÜKSEK<br />

POLİTİK ORTAMI, 60’LARDA<br />

ALTIN ÇAĞINI YAŞAYAN TÜRKİYE<br />

SİNEMA ENDÜSTRİSİNİ BELKİ<br />

ARŞA ÇIKARAMADI AMA HİÇ DE<br />

YABANA ATILAMAYACAK İŞLER<br />

ÜRETILMEYE DEVAM EDİLDİ.<br />

YAZI: AYKUN TAŞDÖNER<br />

FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE<br />

Hayat sevince güzel!” Kulağa klişe gelebilecek<br />

bu dizenin yer aldığı ve asla eskimeyecek muhteşem<br />

filmi, 1990’larda sayısını hatırlayamayacağım<br />

kadar çok izledim. Geriye dönüp baktığımda<br />

1970’li yıllar nasıldır, kimler popülerdir sorusunun<br />

cevabı bende Ayşecik ve Ömercik’te saklı. Filmlerine birkaç<br />

10 yıl geç yetişsem de Zeynep Değirmencioğlu sanki benim<br />

ablammış, Ömer Dönmez küçük, haylaz erkek kardeşimmiş<br />

gibi büyüdüm. Komedi var, melodram desek âlâsı... İki<br />

‘kardeşin’ birbirlerine sahip çıkması, birbirlerini kollaması<br />

gibi değerleri ev dışında gözlemlediğim yerdi.<br />

1970’li yıllarda yapılan birçok filmin zaten özellikle kalbe<br />

dokunan bir yanı vardı. Aile kavramına, toplumun kendisine<br />

odaklanan filmlerin çekildiği yıllar bunlar. 70’lerin gelişiyle<br />

Türkiye sinemasında yeni bir dönemin başladığı kabul gö­<br />

48 <strong>ELLE</strong>


en bir yaklaşım. Bu yılları en iyi Serpil<br />

Kirel anlatıyor belki de “Yeşilçam Öykü<br />

Sineması” kitabında. “Caddeleri otomobiller<br />

doldururken, İstanbul’a yeni göç<br />

edenler kente alışmaya çalışırken, margarin<br />

sofralarda yerini alırken, evlerde<br />

radyo tiyatroları merakla dinlenirken,<br />

sinema salonları da galalarıyla, konserleriyle,<br />

açık havada izlenen filmlerle yaşanan<br />

hayatı renklendirir. Türkan Şoray’ın<br />

perdeyi delip yanı başımıza kadar ulaşan<br />

gözlerinden, Ayhan Işık’ın beyefendiliğinden ve alçakgönüllü<br />

gülüşünden, Hülya Koçyiğit’in sadeliğinden, Filiz Akın’ın<br />

Avrupailiğinden, Belgin Doruk’un hanımefendiliğinden, Fatma<br />

Girik’in kadınsılığının içinde sakladığı bin bir halinden,<br />

Cüneyt Arkın’ın salon filmlerinden tarih sahnelerine fırlayan<br />

oyunculuk karizmasından, Yılmaz Güney’in hırçınlığından<br />

etkilenmemek mümkün mü? Büyüsünü günümüzde televizyonda<br />

sürdüren altmışlı yılların Yeşilçam sineması bizimle<br />

ilgili sayısız ipucuyla dolu.”<br />

ALTIN ÇAĞIN ARDINDAN<br />

1960’lı yıllar, sektör için<br />

altın çağ olarak kabul ediliyor.<br />

1970’li yıllardaki Türk<br />

sinemasının yapısal gelişimi<br />

aynı ivmeyle devam etmiyor<br />

ama. Bunun birçok nedeni<br />

var. Siyasi ve ekonomik değişimler<br />

her alanda olduğu<br />

gibi sinemayı da etkiliyor.<br />

Televizyonun revaçtaki bir<br />

eğlence aracına dönüşmesi<br />

sinemada film keyfine de<br />

sekte vuruyor hatta. (Sırf<br />

bu yüzden birçok sinema<br />

salonu dahi kapanarak sektör<br />

ufalmaya gitmiş.) 1971<br />

muhtırası, Kıbrıs Savaşı,<br />

petrol kıtlığı, üniversitelerde<br />

ve sokaklarda siyasal<br />

çatışmalar derken 1970’lerin<br />

başlarına kadar sürekli<br />

bir artış gösteren film üretiminde<br />

yavaşlama başlamış.<br />

Zeynep Dadak, Berke<br />

Göl’le birlikte editörlüğünü<br />

üstlendikleri “70’lerin Türk<br />

Sineması” kitabında o yılları<br />

1970’lerin en büyük gişe başarılarından<br />

birine de yine Yılmaz Güney imza atıyor.<br />

Toplumsal çelişkileri, siyasal yapıyı ve<br />

değişen değer yargılarını eleştirdiği<br />

1974 tarihli filmi “Arkadaş” ile hem o<br />

döneme kadar yapılan en doğrudan<br />

toplum eleştirilerinden birine imza atmış<br />

hem de film ticari açıdan büyük bir<br />

başarı sağlamış.<br />

Arkadaş, o zamanın parasıyla 1<br />

milyon 200 bin TL brüt gelir ile İstanbul<br />

bölgesinde o güne kadar en çok iş<br />

yapan film olmuş. (Yılmaz Güney daha<br />

sonra Cannes’da da Türkiye’ye ilk Altın<br />

Palmiye’yi kazandıracaktır.)<br />

şöyle anlatıyor: “1970’lerin Yeşilçam’ının en büyük özelliği,<br />

bugün belki de çok uzağında olduğumuz grift yapısıyla,<br />

hayatımızı, sinemayı ve en önemlisi ‘biz’ algımızı kökünden<br />

değiştirmiş olmasıdır. Şöyle ki, iki darbe arasındaki bu on yıl,<br />

Türkiye’de en fazla sayıda filmin üretildiği dönemdir.”<br />

70’li yıllarda üretilen filmler birkaç ana başlık altında<br />

<strong>ELLE</strong> 49 5


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>KÜLTÜR<br />

toplanıyor. Politik söylemlerin beyaz perdeye<br />

aktarılması, yükselişe geçen komedi janrı<br />

(bakınız Ertem Eğilmez ve Hababam Sınıfı<br />

serisi), Hollywood’da işlemeye başlayan formülleri<br />

buraya uyarlamak ve sonrasında arabesk<br />

ve erotik film furyasıyla gitgide kabuk<br />

değiştirmeye başlayan bir sektör. Ama 70’leri<br />

esas iki akım özetliyor. Yılmaz Güney’in temsil<br />

ettiği devrimci sinema ve Metin Erksan<br />

ve Halit Refiğ’in temsil ettiği ulusal sinema<br />

akımları.<br />

MUHTEŞEM İKİLİ:<br />

ARABESK VE SEKS<br />

Dönem aynı zamanda sinemada yeni bir alt kültürün oluşmaya<br />

başladığı bir zaman dilimi. O günlerin jargonuyla<br />

“Kaseti çok satan arabeskçilere başrol teklif edilir”. Bu melodramların<br />

başrolünde Orhan Gencebay da vardır<br />

mesela. Hikaye bilindik, yüreği dağlı esas oğlanımız,<br />

genç ve güzel esas kızımız. Bu filmlerin ortak özelliği<br />

şudur: Hiçbir aşk mutlu değildir, tıpkı hayat gibi.<br />

Filmlerin bir de genelde kederden insanın içini ezen<br />

bir albümü vardır, eh bunu da hikayenin o çok satan<br />

arabeskçisi seslendirir.<br />

Arabeskin doğuşunda payı olan özellikleri görüyoruz<br />

filmlerde de. Gecekondulu yaşamın acısı,<br />

köyden şehre göç edip kendini yalnız bulan insanlar,<br />

büyük çaresizlikler. Dertler derya olmuşken arabesk<br />

yapan sanatçılar da halkın yarasını dindirmeye çalışmışlar<br />

sanki. Yalnız arabesk de zaman içinde kabuk<br />

değiştirir. 70’lerde yapılan arabeskle 80’lerdeki aynı<br />

değildir.<br />

Yavuz Turgul’un 1977 yapımı Muhsin<br />

Bey filminde İstanbul beyefendisi olarak sunulan<br />

organizatör Muhsin Bey’in, arabeskin popülerleşmesiyle<br />

ilişkilendirilen şehir kültüründeki<br />

yozlaşmaya karşı, kendi halinde<br />

yaşamını sürdürme çabası ele alınır.<br />

Orhan Gencebay’ın 60’ların sonunda<br />

“yeter artık çektiğimiz çile” sloganıyla<br />

yakaladığı popülist başarı Ferdi Tayfur<br />

ve Müslüm Gürses’le pekişti daha<br />

sonra. Tabii 80’lerde apolitikleşmeye<br />

başlayan her şey gibi arabesk sinema<br />

da hayatın dertlerinden sıyrılıp zengin<br />

kız, fakir oğlan hikayesine dönmüş.<br />

Sıradan, şatafatı olmayan, maliyeti de<br />

dudak uçuklatmayan filmler bunlar.<br />

Tıpkı karate filmleri ya da erotik yapımlar<br />

gibi.<br />

Seks filmleri furyası özellikle de<br />

televizyonun gelişiyle dar boğaza giren<br />

Yeşilçam’ın yeniden altın çağına dönebilmesi<br />

ve gerekli parayı kazanabil­<br />

Televizyon sinemayı yendi<br />

Tartışma hiçbir zaman geçerliliğini kaybetmiyor gördüğünüz gibi. “Auteur”<br />

yönetmenler özellikle dijital kanalları eleştirirken işin kalitesinden ziyade sinema<br />

filmlerinin ancak dev ekranda izlenince keyfinin tam anlamıyla çıkarılabileceği<br />

kanaatindeler. Ezeli iki rakip arasındaki bu konuşmalar neredeyse “Neşeli<br />

Günler”deki turşu suyu atışması gibi net bir sonuca varılamıyor. Ama her<br />

dönemin gerekçeleri farklı. O yıllarda çıkan bu tartışmanın sebebi daha çok<br />

zorunluluklar üzerine kurulu ve ekonomiyle alakalıydı.<br />

“1968 yılında televizyon, Ankara’da TRT tarafından haftada üç gün üçer<br />

saatlik yayın yapmaya başlamış 3 yıl sonra 1971’den itibaren ise diğer şehirlerde<br />

de yayın yapmak mümkün hale gelmiştir. Aynı zamanda radyoların haber verme<br />

işlevini de üstlenen televizyon, giderek her eve girmiş ve yayınlanan film ve<br />

diziler sayesinde izleyici sinemaya gitmeyip evde film seyretmeyi daha ekonomik<br />

ve rahat bulmuştur. Bu durum elbette sinema sektörünü olumsuz etkilemiştir” şeklinde<br />

anlatılıyor Büyük İstanbul Tarihli isimli kitapta.<br />

6 <strong>ELLE</strong>


Ulusçuluk bilincinden<br />

hareket eden seriler,<br />

politik sinemanın<br />

örneklerini gördüğümüz<br />

yapımlar, aile hikayeleri,<br />

arabesk ve erotik filmler.<br />

70’li yıllarda toplumun<br />

yaşamını incelemek için<br />

sinema tam anlamıyla bir<br />

ayna görevinde.<br />

mesi için gereken yoldu. O zamanın istatistiklerine göre bu<br />

furya tabii kadın izleyici kitlesini küstürerek sineme salonlarına<br />

gitmemelerine sebep olmuş. Geriye bakıldığında da bir<br />

“kara leke” olarak görünüyor kimi çevrelerce.<br />

HOLLYWOOD ETKİSİ<br />

Buradaki formül basitti: Hollywood’un yaptığını yap, yapmadığını<br />

yapma. Stüdyolar neyin işleyeceğini canlı kanıtlarla<br />

gördüklerinden işleri daha kolaydı. İlk büyük örnek Francis<br />

Ford Coppola’dan geldi. “The Godfather”ın yakaladığı efsanevi<br />

başarı nedeniyle Türkiye’deki sinema seyircisini etkileyen<br />

içerikler mafya filmleri olmuştu.<br />

Ticari kaygılarla yapılan filmlerin bir diğer türü masal<br />

ve hikayelerin uyarlamalarıydı. Süreç Ertem Göreç’in<br />

“Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”iyle başlamıştı, Süreyya<br />

Duru’nun “Keloğlan”ıyla devam etti.<br />

Ve karate. Bu dönemde 70’lerde<br />

yükselişe geçen dövüş sporları temalı<br />

filmlerin yansımasını da gördük Türk<br />

sinemasında. Siyasi, arabesk ve seks<br />

film lerine büyük ve önemli rakipler<br />

gelmişti. “Kara Murat”, “Battal Gazi”,<br />

“Malkoçoğlu”, “Tarkan” gibi filmler<br />

de ilgi görüyordu. Zeynep Dadak<br />

“Türklük bilincinden hareket ederek<br />

yaratılmıştı” diyor “Kara Murat” serisi<br />

için.<br />

Tarihi simgeleri, köprüleri,<br />

manzara ve fondaki deniziyle<br />

İstanbul 60’lardan sonra<br />

Hollywood için de yaşayan bir<br />

film platosuna dönüştü.<br />

<strong>ELLE</strong> 7


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>KÜLTÜR<br />

ARKA PLANDA İSTANBUL<br />

Şehirlerin başrolde olduğu filmler daima hoşuma gitmiştir.<br />

Ancak pandemi döneminde özellikle bu tarz filmlere daha<br />

çok yöneldiğimi fark ettim, nedeni basitti. Kendimden,<br />

yaşadığım yerden kaçmak, zihinsel olarak bir seyahate<br />

çıkmak. İstanbul’da geçen dönem filmleri de bende hep bu<br />

hissiyatı yaratıyor. Tatmamış, yaşamamış ya da tanımamış<br />

olsam da bir döneme duyduğum özlemi gidermek, doğup<br />

büyüdüğüm şehrin her halini hafızalarıma kazıma isteği.<br />

Şehri bir plato gibi kullanan yabancı yönetmenler, filmler<br />

de vardı hatta. Bu tarz yaklaşımlar her zaman için bize<br />

olağan gelen, belki de gündelik hayatın sıkıcı yanlarını daha<br />

eğlenceli, en azından farklı bir gözle göstermeyi başarıyorlar.<br />

James Bond’un 1960’lardaki İstanbul ziyaretinin ardından<br />

on yılın hemen başında, 1971’de İspanyol yönetmen<br />

Jess Franco gelir şehre ve erotik-gerilim filmi “Vampyros<br />

Lesbos” için film platosunu kurar. Kabataş’ta, Üsküdar’da,<br />

Büyükada’da, Pierre Loti’de geçiyor film. Ancak kurmaca<br />

oluşunun avantajını sonuna kadar kullanarak muazzam bir<br />

numara çekiyor. Hilton Oteli’nin arkasından, bildiğimiz Harbiye’den<br />

okyanusu izlediğinizi düşünsenize. Sürreal düşler<br />

kurdurtan bir İstanbul işte. “Şark Ekspresinde Cinayet”in<br />

hikayesi her ne kadar 1930’lu yıllarda geçse de 1973’te çekimleri<br />

İstanbul’da yapıldı. Bir uyuşturucu kaçakçısının<br />

hikayesini anlatan “Geceyarısı Ekspresi” de Atatürk Havalimanı’nda<br />

başlıyor...<br />

Kemal Sunal dönemin<br />

ve gelecek kuşakların<br />

en sevilen güldürü<br />

oyuncularından biri haline<br />

geldi bu yıllarda. Cüneyt<br />

Arkın, Kartal Tibet yine<br />

favori aktörlerin başında<br />

gelir.<br />

TÜRKIYE’DE HALKA AÇIK<br />

ILK SINEMA, İSTANBUL<br />

ŞEHZADEBAŞI’NDA “MILLÎ<br />

SINEMA” ADI ALTINDA<br />

FAALIYETE GEÇMIŞTIR.<br />

Türk sinemasında önemli tarihler<br />

“BINNAZ” FILMI,<br />

AFIŞI BASILARAK<br />

YURT DIŞINA<br />

SATILAN ILK TÜRK<br />

FILMI.<br />

“SUSUZ YAZ”, ULUSLARARASI<br />

ALANDA YAPILAN SINEMA<br />

FESTIVALLERINDE ÖDÜL<br />

ALAN ILK TÜRK FILMI<br />

OLMUŞTUR.<br />

ULUSLARARASI İSTANBUL<br />

FILM FESTIVALI ILK<br />

OLARAK FILM HAFTASI<br />

OLARAK DÜZENLENMEYE<br />

BAŞLANIR.<br />

1910 1919 1963 1982<br />

1914 1953 1977 1982<br />

FUAT UZKINAY TARAFINDAN ÇEKILEN<br />

“AYASTEFANOS’TAKI RUS ABIDESININ<br />

YIKILIŞI” FILMI, BIR TÜRK’ÜN ÇEKTIĞI ILK<br />

FILM OLARAK TARIHE GEÇMIŞTIR. 150<br />

METRELIK BIR BELGESEL OLARAK ÇEKILEN<br />

FILMIN HIÇBIR KOPYASI NE YAZIK KI<br />

GÜNÜMÜZE ULAŞMAMIŞTIR.<br />

“HALICI KIZ”<br />

ÇEKILEN ILK<br />

RENKLI TÜRK<br />

FILMI OLARAK<br />

TARIHTEKI<br />

YERINI<br />

ALMIŞTIR.<br />

KÜLTÜR<br />

BAKANLIĞI’NA<br />

BAĞLI SINEMA<br />

DAIRESI<br />

BAŞKANLIĞI<br />

KURULMUŞTUR.<br />

YILMAZ GÜNEY’IN<br />

SENARYOSUNU<br />

YAZDIĞI VE ŞERIF<br />

GÖREN’IN YÖNETTIĞI<br />

“YOL” FİLMİ CANNES<br />

FILM FESTIVALINDE ALTIN<br />

PALMIYE ÖDÜLÜNÜ<br />

KAZANDI.<br />

8 <strong>ELLE</strong>


Giovanni Scognamillo,<br />

Türk Sinema Tarihi<br />

kitabında şu notları veriyor:<br />

Amerikan aksiyon filmlerinin<br />

şartlandırdığı yeni bir seyirci kuşağı,<br />

Türk filmlerine eski ilgiyi göstermez<br />

oldu. Türkiye’de 1978 yılında<br />

5<strong>8.</strong>000.000 olan yerli sinema seyircisi,<br />

1986 yılında 20.000.000, 1990<br />

yılında 5.600.000, 1994 yılında ise<br />

yalnızca 300.000’e düşmüştür.<br />

Şehri kendilerine mesken edinenler sadece Batılı<br />

yönetmenler değil tabii. 1970’lerde Türkiye sinemasının en<br />

önemli figürlerinin başında Lütfi Ömer Akad geliyordu. Peşi<br />

sıra çektiği Gelin, Düğün ve Diyet filmleriyle sırasıyla Yozgat,<br />

Urfa ve Afyon’dan İstanbul’a göç eden ailelerin hikayelerini<br />

anlattı. Dönemin hikayelerinde zaten Anadolu’dan İstanbul<br />

gibi büyük şehirlere göç edenlerin iş ve gündelik<br />

hayatta karşılaştıkları kültür çatışmaları gösteriliyordu.<br />

Akad’ın yarattığı İstanbul da bu ailelerin<br />

gözünden izlediklerimizdi. Perdeye aktardıklarıyla<br />

İstanbul’da yaşanan değişimi, gerçekçi bir şekilde<br />

gözlemleyebiliyorduk.<br />

Zeki Ökten, “Kapıcılar Kralı”nı Cihangir’de<br />

çekmişti. Ertem Eğilmez’in “Salak Milyoner”de<br />

gösterdiği şehir de hazine avcılarının gözünden<br />

gördüğümüz Haydarpaşa Garı, Taksim Meydanı<br />

ve Beyoğlu’ydu. “Hababam Sınıfı” ise İstanbul’a bir<br />

ikonu teslim etti. Validebağ Adile Sultan Kasrı Güdük<br />

Necmi’den, İnek Şaban ya da Hafize Ana’dan farksızdı<br />

bir karakter olarak filmde. Ömer Kavur’un 1981 yapımı “Ah<br />

Güzel İstanbul”, Ertem Eğilmez’in 1972 yapımı “Beyoğlu<br />

Güzeli”, Şerif Gören’in 1986 yapımı “Beyoğlu’nun Arka Yakası”<br />

ve Kudret Sabancı’nın “Laleli’de Bir Azize” filmleri de<br />

birer İstanbul portresi çiziyorlardı.<br />

ZORLU DÖNEM: 12 EYLÜL SONRASI<br />

Darbeyle başlayan yeni bir 10 yıl zorlukları da peşinde getirir.<br />

Üstelik öyle kolayca alt edilebilecek meseleler değildir<br />

Yukarıda; Yılmaz Güney ve<br />

eşi Fatoş Güney bundan tam<br />

40 yıl önce Cannes Film<br />

Festivali’nde. Sinemamızın<br />

tek ikonik ikilisi onlar değil<br />

ancak. Solda; Kemal Sunal<br />

ve Müjde Ar 1976 yapımı<br />

“Tosun Paşa”da.<br />

<strong>ELLE</strong> 9


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>KÜLTÜR<br />

Sinemanın, popüler kültürün<br />

muhteşem ve efsane kadınları. Türkan<br />

Şoray sadece kamera önünde<br />

kalmakla yetinmeyip yönetmen de<br />

oldu. Adile Naşit, Ayşen Gruda,<br />

Fatma Girik aramızda olmasalar da<br />

yeni karakterle ilham olmaya devam<br />

ediyorlar.<br />

ve sinema sektörüne olan yansımaları 90’ların ortasına kadar<br />

devam eder. Sadece yerel filmlerin üretimi açısından bir<br />

sıkıntıdan bahsetmiyoruz üstelik. Hollywood yapım şirketleri<br />

borçları nedeniyle yerel dağıtımcılara<br />

ambargo uygulayıp film vermeyi keserler.<br />

Aynı şekilde Türk yapımlarının da ithalatını<br />

durdururlar. Sorun ancak 10 yılın ortasında<br />

Warner Bros ve UIP gibi dağıtım<br />

firmalarının Türkiye’de ofis açmalarıyla<br />

çözülmeye başlanır.<br />

Şirketler filmlerini gösterebilmek için<br />

yeni sinema salonları kurmaya başlar.<br />

Krizin fırsata çevrildiği düşünülebilir. Zira<br />

çark yeniden dönmeye başlamıştır, ancak<br />

bir taraftan bu olumlu gibi görünen gelişmelerin<br />

negatif etkileri de olmuştur, mesela<br />

Türk sinema sektörünün Amerikan<br />

filmleri arasında ezilmesi gibi.<br />

Türkiye İstatistik Kurumu’na göre<br />

1980’lerde, televizyonun yaygınlaşmasıyla beraber, video<br />

göstericilerin evlerde yerini alması, sinema sektörü için<br />

önemli bir başka gelişmeydi. Raporda şöyle yazıyor: “Ancak,<br />

video sektörünün gelişmesiyle önceleri bir bunalım yaşayan<br />

Türk sineması, bu bunalımdan yine video sektörü sayesinde<br />

kurtuldu. Film endüstrisinin yapım ayağı, büyüyen video<br />

pazarının parasal desteğiyle geçici bir süre için yeniden canlandı.<br />

Ancak bu canlanma kalıcı değildi, televizyonun renklendirilmesi<br />

ve kanal sayısının artması, sinemaya gitmek yerine<br />

evde video seyretmenin yaygınlaşması, Türk filmlerinin<br />

salon bulmada karşılaştıkları sorunlar sonucu sektör ciddi<br />

bir küçülmeye gitti. Bu yıllarda, film üretimi ve yapım şirketlerinin<br />

sayısı gittikçe düştü, teknik altyapı zayıfladı. Stüdyolar<br />

kapanmaya, sinema salonları iş hanlarına dönüşmeye<br />

başladı. Türk sinemasında yaşanan bu gelişmeler en fazla<br />

sinemanın merkezi olan İstanbul’da kendini gösterdi.”<br />

10 <strong>ELLE</strong>


60’larda sinema altın çağını<br />

yaşamaya başlayınca<br />

şehirde birçok sinema<br />

salonu açıldı. Bunların<br />

hemen hepsi sadece tek bir<br />

salondan oluşuyordu. Ancak<br />

salonların izleyici kapasitesi<br />

1000 kişinin üzerindeydi.<br />

90’ların gelişiyle salonlar<br />

bölünmeye başlandı.<br />

İSTANBUL VE SİNEMALARI<br />

Sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo, sinemanın doğuşundan<br />

itibaren önce Osmanlı devleti, ardından Türkiye<br />

Cumhuriyeti’ndeki mecrasını şöyle anlatıyor: “Bir tören idi<br />

sinema, herkesin katılmak istediği, paylaştığı bir tören. Giderek<br />

yapay bir inanca dönüştüğü de oluyordu, her türden<br />

insanı loş bir salonda, kocaman insan şekillerinin devleştirdiği<br />

beyaz bir perdenin ve o perdeden yansıyan ve yayılan<br />

duyguların, aşkların, nefret ve heyecanların, şaşkınlık ve<br />

mutlulukların girdaplarına çeken. Bir düş perdesi, bir hayal<br />

perdesi karşısında benzer ama başka ve başkalaşmış gerçeklerle<br />

burun buruna gelmekti; bir arada onları paylaşmaktı,<br />

sanki tek bir ağızdan çıkan bir kahkaha, tek bir gözden akan<br />

yaşlar gibi. Ve bu törenin, bu büyünün nabzı ve kalbi Beyoğlu<br />

idi; ama değişik, hep değişime uğrayan bir Beyoğlu’nun<br />

Grande Rue de Pera’sı, nam-ı diğer Cadde-i Kebir’i, nam-ı<br />

diğer İstiklal Caddesi.”<br />

Türk sinemasının en parlak dönemlerinden olan 1960’lı<br />

yıllarda İstanbul’daki sinema salonu sayısında da önemli bir<br />

artış kaydedilmişti. Yeşilçam’da 241 filmin üretildiği 1966 yılından<br />

hemen sonra, 1967 yılında, İstanbul’daki sinema salonu<br />

sayısı da 320’ye ulaşmıştı. 1970’li yıllardan 1990’lı yılların<br />

ortalarına kadar geçen sürede Türk sinemasında yaşanan<br />

daralmanın sonucunda, 1998 yılında İstanbul’daki sinema<br />

sayısı 8’i yazlık sinema olmak üzere 89’a düşmüştü. İstanbul’da<br />

bulunan yüzlerce yazlık sinemanın yerini iş hanları,<br />

apartmanlar, açık/kapalı otoparklar ve alışveriş merkezleri<br />

almıştı. Bugün de bunun izlerini görebiliyoruz zaten.<br />

<strong>ELLE</strong> 11


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong>STİL<br />

Şans getiren<br />

4’LÜ YONCA<br />

OYNADIKLARI YÜZLERCE<br />

FİLMLE TÜRK SİNEMASININ<br />

UNUTULMAZ SİMALARI ARASINDA<br />

YER ALAN TÜRKAN ŞORAY,<br />

FİLİZ AKIN, FATMA GİRİK VE<br />

GÜLŞEN BUBİKOĞLU BU KEZ<br />

STİLLERİYLE MERCEĞİMİZDE.<br />

EN GÜZEL NELERİ TAŞIDILAR<br />

VE BİRİCİK STİLLERİYLE BİZE<br />

NASIL İLHAM OLDULAR?<br />

2022 YAZ SEZONU PARÇALARIYLA<br />

DÖNEMİN RUHUNU YENİDEN<br />

CANLANDIRIRKEN, BU<br />

MUHTEŞEM KADINLARIN<br />

VARLIĞINI BU VESİLEYLE BİR KEZ<br />

DAHA KUTLUYORUZ.<br />

HAZIRLAYAN: GÜLGÜN ÖZEK<br />

Türkan Şoray’ı<br />

1963 yapımı<br />

‘Çalınan Aşk’<br />

filminin afişi için<br />

yapılan fotoğraf<br />

çekiminde<br />

görüyoruz.<br />

12 <strong>ELLE</strong>


Bu sayfada<br />

ise saat<br />

yönünde, Filiz<br />

Akın, Gülşen<br />

Bubikoğlu ve<br />

Fatma Girik yer<br />

almakta.<br />

Adı<br />

kalbimde<br />

saklı<br />

Çalkantılı 60’lardan<br />

sonra yenileyici bir<br />

bahar gibi gelen<br />

70 ve 80’li yılların<br />

canlandırıcı etkisi,<br />

müzik ve görsel<br />

sanatlar kadar moda<br />

dünyasında da kendini<br />

gösterdi. Bu verimli<br />

yıllar pek çok stil<br />

ikonu ve moda akımı<br />

üretti. Hippiler, disko<br />

kraliçeleri derken<br />

etkisi halen süren ve<br />

bize ilham olmaya<br />

devam eden dönem,<br />

Türkiye’de de kendi<br />

yıldızlarını yarattı. Bol<br />

filmli ve çokça Altın<br />

Portakal ödüllü bu<br />

oyuncularımızın isimleri<br />

sadece tarihe değil<br />

kalplerimize de yazıldı.<br />

<strong>ELLE</strong> 13


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

‘Bee Gold’<br />

kolye,<br />

17.700 TL,<br />

BEE<br />

GODDESS<br />

Kadife<br />

biyeli yelek,<br />

3800 TL,<br />

BATSHEVA<br />

‘Kev candy’ güneş<br />

gözlüğü, 1499 TL,<br />

LES BENJAMINS<br />

Jakarlı triko,<br />

479 TL, ZARA<br />

‘Deanne’ pantolon,<br />

7500 TL,<br />

DIANE VON<br />

FURSTENBERG<br />

‘Agatha Wristlet’ kadife çanta,<br />

2000 TL, MEHRY MU<br />

Tahta düğmeli keten<br />

elbise, 299 TL,<br />

MUDO<br />

Kemer, 6450 TL,<br />

THE ATTICO<br />

Reçine küpe, 229 TL,<br />

YARGICI<br />

Suni süet mini etek,<br />

329 TL,<br />

STRADIVARIUS<br />

‘COOL’ PRENSES<br />

BEYAZ PERDENİN KOLEJLİ,<br />

SARIŞIN KIZI FİLİZ AKIN,<br />

GÖMLEK VE MİNİ/MİDİ<br />

ETEKLERİN ÖNE ÇIKTIĞI<br />

SİTİLİYLE RAFİNE BİR ZEVKİN<br />

TEMSİLCİSİ. GRAFİK VE<br />

SAYKODELİK DESENLER<br />

GÜNEŞ VE TOPRAK<br />

TONLARIYLA BULUŞUYOR.<br />

‘Opala’ gömlek,<br />

9950 TL,<br />

16ARLINGTON<br />

14 <strong>ELLE</strong><br />

‘Billie’ maksi etek,<br />

9135 TL,<br />

CLEMENTS RIBEIRO<br />

Fuşya terlik,<br />

2399 TL,<br />

ROMAN


İşli streç top, 7600 TL, AREA<br />

‘Anna’ altın opal<br />

yüzük, 29.500 TL,<br />

STORROW<br />

Streç tulum,<br />

2300 TL,<br />

NORMA<br />

KAMALI<br />

Işıltılı pantolon,<br />

11.400 TL,<br />

RAISA VANESSA<br />

Boncuk, taş işlemeli elbise,<br />

9540 TL, GIZIA<br />

‘Strawberry shortcake’ kristal işli<br />

clutch, 79.800 TL,<br />

JUDITH LEIBER<br />

Strass taşlı<br />

askılı bluz,<br />

599 TL,<br />

MANGO<br />

SULTAN ETKISI<br />

TÜRKAN ŞORAY’DAKİ<br />

‘FEMME FATALE’ ENERJİ,<br />

PASTEL RENK VE UÇUŞ<br />

UÇUŞ DETAYLARLA MELEKSİ<br />

BİR GÖRÜNÜME EVRİLİYOR.<br />

PEMBE VE MORUN EN<br />

ŞEKERSİ TONLARINI,<br />

VOLÜMLÜ MOD<strong>ELLE</strong>R<br />

VE DERİN DEKOLTEYLE<br />

KULLANARAK BENZERSİZ<br />

BİR İDDİAYA İMZA ATIYOR.<br />

Sırtı açık,<br />

payetli<br />

saten<br />

elbise,<br />

8000 TL,<br />

GANNI<br />

İnci halka<br />

küpe,<br />

1110 TL,<br />

MARCELA<br />

‘Botticelli’<br />

altın<br />

kaplama<br />

saç tokası,<br />

3549 TL,<br />

PERACAS<br />

‘Medusa<br />

music’<br />

platform<br />

terlik,<br />

13.400 TL,<br />

VERSACE<br />

‘Daisy Cloud’ işli<br />

organze maksi<br />

elbise,<br />

4<strong>8.</strong>800 TL,<br />

ASHISH<br />

<strong>ELLE</strong> 15


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

Bluz, 4950 TL, VAKKO<br />

‘Colorblock’<br />

çiçekli midi keten<br />

etek, 13.250 TL,<br />

ZIMMERMANN/<br />

BEYMEN<br />

Altın kaplama<br />

gümüş küpe,<br />

1100 TL,<br />

NADZAR<br />

Espadril,<br />

329 TL,<br />

FABRİKA<br />

MAVI BONCUK<br />

ÇİÇEK BASKILI, TIĞ İŞİ<br />

FOLKLORİK PARÇALAR,<br />

GÖSTERİŞİ SEVEN<br />

80’LER RUHUYLA<br />

BİRLEŞİNCE, KABARIK<br />

KOLLU VE BOL KATMANLI<br />

KESİMLERLE YENİDEN<br />

YORUMLANIYOR. FATMA<br />

GİRİK’İN BU BOHEM VE<br />

RAHAT TARZI, ÇOKLU<br />

TAKI VE AKSESUAR<br />

KULLANIMIYLA DAHA DA<br />

RENKLENİYOR.<br />

Dörtlü kolye, 129 TL,<br />

PULL&BEAR<br />

Kuşaklı<br />

abiye elbise,<br />

4399 TL,<br />

ROMAN<br />

Çiçek broş,<br />

149 TL,<br />

ZARA<br />

‘Matthieu’<br />

maksi elbise,<br />

13.400 TL,<br />

BERNADETTE<br />

Mint çanta,<br />

1499 TL,<br />

NETWORK<br />

‘In Bloom’ fular,<br />

260 TL, SIEDRES<br />

‘Bossa’ şifon mayo,<br />

7078 TL, PATBO<br />

16 <strong>ELLE</strong>


Çiçek tokalı kemer,<br />

99 TL, MANGO<br />

Güneş gözlüğü,<br />

34 TL,<br />

H&M<br />

‘Manola’ metalik sandalet,<br />

9700 TL,<br />

CHRISTIAN LOUBOUTIN<br />

‘Lolita’ pamuklu elbise,<br />

3400 TL, RIXO<br />

Boyundan bağlı üst,<br />

7500 TL,<br />

RAISA VANESSA<br />

‘Farid’ pantolon,<br />

11.500 TL,<br />

AKRIS<br />

İpek gömlek, 5000 TL,<br />

OROTON<br />

İpek eşarp, 699 TL,<br />

VAKKO<br />

Slim fit jean,<br />

329 TL,<br />

BERSHKA<br />

‘Mikro qaila’<br />

omuz çantası,<br />

4249 TL, QIMO<br />

ŞEKERLI<br />

ENERJI<br />

YAY BURCU OLAN GÜLŞEN<br />

BUBİKOĞLU, YETMİŞLERİN<br />

DİSKO RUHUNDAN<br />

ALDIĞI İLHAMLA,<br />

DİNAMİK KARAKTERİNİ<br />

KORKUSUZCA PARLATIYOR.<br />

İŞİN SIRRI, RETRO<br />

DESENLERİ BLOK RENK<br />

VE AKIŞKAN DOKULARLA<br />

KULLANMAK.<br />

Askılı üst, 159 TL,<br />

ZARA<br />

Bağlama kısa gömlek,<br />

839 TL,<br />

NOCTURNE<br />

‘Big bang’ küpe,<br />

550 TL, ZEWORKS<br />

<strong>ELLE</strong> 17


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

Yeşilçam<br />

karakterlerinin<br />

EFSANE AKSESUARLARI<br />

EN AZ KENDILERI KADAR HIKAYELERI DE ILGINÇ, PEK ÇOK FILME DE KONU OLMUŞ<br />

IKONIK AKSESUARLARIN GÜNÜMÜZ VERSIYONUNA GÖZ DIKTIK.<br />

HAZIRLAYAN: GİZEM İNCE FOTOĞRAFLAR:DOĞAN BURDA ARŞIVI<br />

18 <strong>ELLE</strong>


Cuff bileklik,<br />

fiyatı istek<br />

üzerine,<br />

MARINA B<br />

Gülşen<br />

Bubikoğlu<br />

‘Lydia’ tüylü tarak<br />

950 TL,<br />

ELIPEACOCK<br />

Desenli eşarp,<br />

7000 TL,<br />

VALENTINO<br />

GARAVANI<br />

Monogram<br />

jakar şapka,<br />

4000 TL, MAX<br />

MARA<br />

Türkan Şoray<br />

Çiçek formlu<br />

küpe,<br />

6000 TL,<br />

MARNI<br />

Ajda Pekkan<br />

Afrika desenli ipek eşarp,<br />

6000 TL, EMILIO PUCCI<br />

Metalik mavi ip<br />

sandalet,<br />

9000 TL, PARIS<br />

TEXAS<br />

Ajda Pekkan<br />

Güneş gözlüğü,<br />

2100 TL,<br />

DOLCE &<br />

GABBANA<br />

<strong>ELLE</strong> 19


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

‘Merlin’ kolye,<br />

1595 TL, MON<br />

REVE<br />

‘Le Sabot 125’<br />

platform sabo<br />

terlik<br />

12.000 TL,<br />

ALAÏA<br />

Logo baskılı<br />

desenli boyun<br />

kravatı,<br />

3000 TL, FENDI<br />

Fatma Girik<br />

Yarı saydam<br />

halka küpe,<br />

2000 TL,<br />

ISABEL MARANT<br />

Metal tokalı deri kemer,<br />

4000 TL, POLO RALPH LAUREN<br />

Çiçek işlemeli<br />

transparan<br />

eşarp,<br />

4000 TL,<br />

YUHAN WANG<br />

Desenli kaşmir şal,<br />

6150 TL,<br />

SALVATORE<br />

FERRAGAMO/<br />

BEYMEN<br />

Güneş gözlüğü,<br />

4000 TL,<br />

CHLOÉ<br />

Filiz Akın<br />

‘Bulla Babies<br />

65’ deri topuklu<br />

ayakkabı<br />

13.000 TL,<br />

NODALETO<br />

‘Lucia’ küpe,<br />

fiyatı istek<br />

üzerine,<br />

MEADOWLARK<br />

JEW<strong>ELLE</strong>RY<br />

Filiz Akın<br />

20 <strong>ELLE</strong>


Beyaz çerçeveli güneş<br />

gözlüğü,<br />

7000 TL, DIOR EYEWEAR<br />

Ajda<br />

Pekkan<br />

‘Laurel’ küpe,<br />

3500 TL, ULLA<br />

JOHNSON<br />

Gülşen<br />

Bubikoğlu<br />

‘Zamansız Aşk’<br />

madalyon kolye,<br />

5300 TL,<br />

RUNDA<br />

JEWELRY<br />

Platform topuklu ayakkabı<br />

16.500 TL, GIUSEPPE ZANOTTI/<br />

BEYMEN<br />

Ajda Pekkan<br />

Taşlı gold yüzük,<br />

1599 TL,<br />

ALCOZER & J/<br />

BEYMEN<br />

‘The Magic’ kanvas bucket<br />

şapka,<br />

3000 TL, CHLOÉ<br />

Deri kemer,<br />

14.000 TL, GABRIELA HEARST<br />

Fatma Girik<br />

Desenli eşarp,<br />

2500 TL,<br />

MISSONI<br />

<strong>ELLE</strong> 21


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

‘Lilium’ bileklik,<br />

15.400 TL, BEGUM KHAN<br />

Beyaz kemer,<br />

8500 TL,<br />

CAROLINA<br />

HERRERA<br />

Filiz Akın<br />

Gönül Yazar<br />

Doğal taş kolye, 495 TL, BERRİN ÖZKAN<br />

Neşe<br />

Karaböcek<br />

İpek fular,<br />

649 TL, VAKKO<br />

‘Luna Sea Shell’<br />

deri çanta,<br />

4000 TL, BERA<br />

DESIGN<br />

Dönüştürülmüş<br />

küpe,<br />

10.000 TL,<br />

MARINE SERRE<br />

Mine Mutlu<br />

‘The Minimalle 45 square’ ipek eşarp, fiyatı istek üzerine, LOUIS<br />

VUITTON<br />

Platform<br />

sandalet,<br />

15.700 TL,<br />

DSQUARED2/<br />

BEYMEN<br />

22 <strong>ELLE</strong>


Filiz Akın<br />

Gold kolye, fiyatı<br />

henüz belli değil,<br />

CELINE/BEYMEN<br />

Yeşil küpe,<br />

2500 TL,<br />

MONAPETRA<br />

Arzu Okay<br />

Türkan Şoray<br />

Yakut yüzük,<br />

10.550 TL, REIS<br />

‘Alessa’ metalik deri çanta<br />

13.000 TL, SERENA UZİYEL<br />

‘Tiara’ taşlı<br />

ve incili saten<br />

çanta,<br />

17.000 TL,<br />

RENAUD<br />

P<strong>ELLE</strong>GRINO<br />

Grafik desenli şal,<br />

3150 TL, PRADA<br />

Kurdele küpe,<br />

2100 TL, SHRIMPS<br />

Filiz Akın<br />

Denim platform<br />

ayakkabı<br />

7000 TL, COPERNI<br />

Taşlı gold renkli<br />

bileklik, 500 TL,<br />

ROMAN<br />

<strong>ELLE</strong> 23


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

İnci küpe,<br />

4600 TL,<br />

EVREN KAYAR<br />

Gülşen<br />

Bubikoğlu<br />

‘Olie Plateau 140’ mavi<br />

platform ayakkabı,<br />

14.750 TL, AQUAZZURA/<br />

BEYMEN<br />

Feri Cansel<br />

Sarkık kulaklı<br />

küpe, fiyatı<br />

istek üzerine,<br />

SCHIAPARELLI<br />

Gold kum<br />

boncuk detaylı<br />

kolye<br />

1299 TL,<br />

BEYMEN<br />

COLLECTION<br />

Necla Nazır<br />

Lila platform<br />

ayakkabı,<br />

15.600 TL,<br />

VERSACE<br />

Türkan Şoray<br />

Çiçek desenli<br />

eşarp,<br />

7000 TL,<br />

SAINT LAURENT<br />

Metal güneş<br />

gözlüğü,<br />

2100 TL,<br />

BURBERRY<br />

24 <strong>ELLE</strong>


Gülşen<br />

Bubikoğlu<br />

Mavi çizgili<br />

hasır şapka,<br />

2549 TL,<br />

FERRUCCIO<br />

VECCHI/<br />

Püsküllü ve<br />

taşlı maksi uçlu<br />

kolye,<br />

8700 TL, ETRO<br />

Turuncu deri platform ayakkabı,<br />

1<strong>8.</strong>500 TL, BOTTEGA VENETA<br />

Fatma Girik<br />

Deri burgulu bileklik, fiyatı henüz<br />

belli değil, LOEWE/BEYMEN<br />

Gönül Yazar<br />

Türkan Şoray<br />

Güneş gözlüğü,<br />

2300 TL, BURBERRY<br />

Siyah kalın kemer, fiyatı<br />

henüz belli değil, MICHAEL<br />

KORS/BEYMEN<br />

Süet platform ip sandalet,<br />

9000 TL, PARIS TEXAS<br />

Fuşya platform ayakkabı,<br />

899,90 TL, <strong>ELLE</strong> SHOES<br />

İpek şal,<br />

799 TL, BEYMEN<br />

COLLECTION<br />

<strong>ELLE</strong> 25


26 <strong>ELLE</strong><br />

AZ GÖRÜLEN İNSANLAR<br />

Er<br />

VE OLAYLAR KOMEDİSİ


şan Kuneri<br />

YENI IŞLER DENEMEYI<br />

SEVEN VE ILK DIZISİNİ<br />

NETFLIX İÇİN YAPAN<br />

CEM YILMAZ,<br />

ŞİMDİYE KADAR<br />

YARATTIĞI YÜZLERCE<br />

KARAKTERDEN<br />

BİR TANESİNİ YENİ<br />

PROJESİNİN MERKEZİNE<br />

KOYMUŞ: SİNEMACI<br />

ERŞAN KUNERİ.<br />

YARATTIĞI BOL HİKAYELİ<br />

DÜNYAYI ONDAN VE<br />

OYUNCU ARKADAŞLARI<br />

EZGİ MOLA, URAZ<br />

KAYGILAROĞLU, NİLPERİ<br />

ŞAHİNKAYA VE MERVE<br />

DİZDAR’DAN DİNLEDİK.<br />

RÖPORTAJLAR:<br />

MELDA NARMANLI ÇİMEN<br />

FOTOĞRAFLAR:<br />

BURCU KARADEMİR<br />

MODA DİREKTÖRÜ: ASLI ASİL<br />

MODA EDITÖRÜ: YAĞMUR KURAL<br />

MEKAN VE TÜM ORGANIZASYON<br />

DESTEĞI IÇIN HILTON ISTANBUL<br />

BOSPHORUS’A TEŞEKKÜR EDERIZ.<br />

<strong>ELLE</strong> 27


“İLK FILMIMDEN BERI ACIKLIDIR KARAKTERLER VE ÖYKÜLER.<br />

BEN PERDEDE SIK GÖRÜLMEYEN OLAYLAR VE KIŞILER<br />

YAZMAKTAN HOŞLANIYORUM. İLGI ALANIM BÖYLE.”<br />

CEM YILMAZ<br />

28 <strong>ELLE</strong>


Siyah tişört, 989 TL,<br />

HUGO BOSS Yeşil<br />

ceket, 3099 TL,<br />

LACOSTE<br />

<strong>ELLE</strong> 29


30 <strong>ELLE</strong><br />

“SÜRP<br />

HEYEC<br />

IZLE


RIZLERE BAYILIRIM :) DEĞIŞIKLIK, ÇEŞITLILIK BENI ÇOK<br />

ANLANDIRIYOR. HEM KENDIME YENI BIR KEŞIF, HEM<br />

YENLE O KEŞFI PAYLAŞMAK BENI MUTLU EDIYOR.”<br />

EZGİ MOLA<br />

Geometrik desenli<br />

elbise, 13.950 TL,<br />

PACO RABANNE /<br />

V2K DESIGNERS Halka<br />

küpe, 450 TL, Parlak<br />

taş detaylı gümüş renk<br />

bileklikler, 1017 TL<br />

(tanesi), hepsi MIRELA<br />

CERICA Platform topuklu<br />

ayakkabı, moda<br />

editörüne ait<br />

<strong>ELLE</strong> 31


Çiçek desenli tunik,<br />

fiyatı istek üzerine,<br />

ÖYKÜ ECE UZA Halka<br />

küpe, 450 TL, MIRELA<br />

CERICA<br />

32 <strong>ELLE</strong>


“ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BANA OYUNCULUKTA<br />

ESNEKLIK KAZANDIRDI; HER TÜR KARAKTERE ANINDA<br />

UYUMLANABILIYORUM. IÇGÜDÜSEL BIR YERDEN<br />

TÜM KARAKTERLERI KOLAYLIKLA ÇÖZÜYORUM.”<br />

NİLPERİ ŞAHİNKAYA<br />

<strong>ELLE</strong> 33


34 <strong>ELLE</strong>


Merve Dizdar: Çiçek desenli uzun elbise, 6125 TL, ALEXIS / V2K DESIGNERS<br />

Uzun taşlı kolye, 495 TL, BERRİN ÖZKAN<br />

Ezgi Mola: Toka detaylı geometrik desenli elbise, 3500 TL, MIRELA CERICA<br />

Nilperi Şahinkaya: Geometrik desen baskılı üst, 8750 TL, PACO RABANNE / V2K DESIGNERS<br />

Bol paça jean, 3118 TL, NAZLI CEREN Kalp figürlü cam kolye, 575 TL, BERRİN ÖZKAN<br />

Yüksek tabanlı siyah bot, 1399 TL, ZARA<br />

<strong>ELLE</strong> 35


“ALDIĞI<br />

HIÇ P<br />

OLSA<br />

OLARAK<br />

ELIMIZD<br />

ÇIKM<br />

FIRTINA<br />

GELEN<br />

ILETME<br />

BIR Y<br />

URAZ<br />

36 <strong>ELLE</strong>


Çiçek desenli gömlek,<br />

Desenli bol paça<br />

pantolon, Loafer,<br />

fiyatları istek üzerine,<br />

hepsi ÖYKÜ ECE UZA<br />

M REKLAMCILIK EĞITIMİ<br />

RATIĞINI YAPMAMIŞ<br />

M BILE IÇGÜDÜSEL<br />

BENI FIKIR ÜRETMEYE,<br />

EKI METNIN ÜZERINE<br />

AYA ITIYOR. BEYIN<br />

SI YAPMAMI, AKLIMA<br />

FIKIRLERI KARŞI TARAFA<br />

KTEN ÇEKINMEYEN<br />

APIYA BÜRÜNMEMI<br />

SAĞLIYOR.”<br />

KAYGILAROĞLU<br />

<strong>ELLE</strong> 37


Pembe uzun yakalı<br />

gömlek, 1700 TL,<br />

MIRELA CERICA Pembe<br />

ceket, 4235 TL, Mini<br />

etek, 2805, ikisi de<br />

NAZLI CEREN Turuncu<br />

loafer, 1899 TL,<br />

DIVARESE Taşlı küpe,<br />

3000 TL, SWAROVSKI<br />

“TEK BILDIĞIM ŞEY MESLEĞIMI ÇOK SEVDIĞIM. DAHA<br />

OYNANACAK ÇOK ROL, ANLATILACAK ÇOK HIKAYE VAR.<br />

HAYATIN KENDISINI ANLATMAYI ÇOK SEVIYORUM. TEK<br />

HAYALIM SON NEFESIME KADAR YA SAHNEDE, YA BEYAZ<br />

PERDEDE YA DA TELEVIZYONDA OLMAK.”<br />

MERVE DİZDAR<br />

38 <strong>ELLE</strong>


<strong>ELLE</strong> 39


Uraz Kaygılaroğlu: Çiçek<br />

desenli gömlek, Desenli<br />

bol paça pantolon, Loafer,<br />

fiyatları istek üzerine, hepsi<br />

ÖYKÜ ECE UZA<br />

Cem Yılmaz: Siyah tişört,<br />

989 TL, Pantolon, 3845 TL,<br />

ikisi de HUGO BOSS Yeşil<br />

ceket, 3099 TL, LACOSTE<br />

Ayakkabı, moda editörüne<br />

ait<br />

40 <strong>ELLE</strong>


Cem Yılmaz<br />

Yeni işler denemeyi seviyorsunuz ve ilk dizinizi yaptınız.<br />

Daha önce kendisiyle hiç tanışmamış olanlar için biraz<br />

anlatır mısınız Erşan Kuneri kimdir, nasıl bir anti-kahramandır,<br />

hayalleri nedir? Dizinin konusu nasıl gelişiyor?<br />

Dizi elbette Netflix’in ilham verdiği bir format olduğu için<br />

sekiz bölümden oluşan bir öykü kurdum. Erşan ile çok uzun<br />

zamandır bir macera yaşamak istiyordum ve içine filmler<br />

de koymak istediğim için bence en uygunu dizi olmasıydı.<br />

Erşan Kuneri pek gerçek bir karakter değildi, hatta fazla<br />

karikatürdü. Biraz yaşaması için üstünden bir daha geçtim.<br />

Komik ve zararsız bir adam; fikirleri de pek parlak değil ama<br />

eğlenceli... Bir çabası, kendine göre de ahlakı var. Tamamı<br />

sevimli yalancılardan oluşan bir ekip bu aslında. Dizi bu<br />

ekibin yedi değişik tarzda film yapma macerasını anlatıyor.<br />

İki farklı öykü var; her bölümde özel hayatları ve çektikleri<br />

filmleri izliyoruz.<br />

Şimdiye kadar yarattığınız onlarca karakter arasından,<br />

üzerine ilk dizinizi kurgulamak için neden Erşan Kuneri’yi<br />

seçtiniz?<br />

Sırası gelen kendini belli ediyor. Uzun süre üzerine konuşuluyor,<br />

şekilleniyor, öyle tercih ediliyor. Biraz kendiliğinden<br />

oluyor yani. Erşan Kuneri hikayesi uzun bir hikaye olduğu<br />

için bir seriye uygun düştü.<br />

Bölümlerin her biri birbiriyle ilişkili, ama aynı zamanda<br />

bağımsız. Format açısından yaratım ve kurgu sürecinde<br />

sinemadan ne farkı oldu sizin açınızdan?<br />

Elbette süre olarak farklı olduğu gibi yazım şekli de farklı.<br />

Farklı bir yöntem uyguluyorsunuz; elinizdeki bölüm öyküsünü<br />

bir süreye uyarlamak ve film öyküsünü Erşan ve<br />

arkadaşlarına dağıtıp yazmak ise başka bir numara istiyor.<br />

Yani arada Erşan olup rol dağıtıp kendin olup hikayeyi yazıyorsunuz.<br />

Format aslında hybrid bir formal single camera<br />

sitcom ve film harmanı gibi. Kolay değil, çok da zor değil elbette.<br />

Ama değişik.<br />

En son Karakomik Filmler’de içinde dram olan komediyi<br />

daha derinlikli bulduğunuzu söylemiştiniz. Erşan Kuneri’de<br />

nasıl bir tarz komediyle karşılaşacağız?<br />

Karikatür çizdiğim dönemden beri her zaman böyle düşünürüm.<br />

İlk filmimden beri acıklıdır karakterler ve öyküler.<br />

Ben perdede sık görülmeyen olaylar ve kişiler yazmaktan<br />

hoşlanıyorum. İlgi alanım böyle. Erşan Kuneri de az görülen<br />

insanlar ve olaylar komedisi. Biraz da film kültürü alayı<br />

gibi. Bunlarla ilgileniyorsanız, sizin de ilginizi çeker. Komedi<br />

ile ilişkim böyle benim. Zaten bir şeyle ilgilenmiyorsanız<br />

komedinin hedefinde değilsiniz demektir.<br />

CMYLMZ’ın her yeni işinde önceki işlerindeki esprilere ve<br />

tiplemelere de göndermeler oluyor. Bunu bilinçli yapıyorsunuz,<br />

değil mi?<br />

Elbette. Bunu kendi evrenini yaratmış işlerde yapabilirsiniz,<br />

çok da güzel olur. Ben kafamda 30-40 karakterle başlıyorum<br />

her işe. Yaşatıyorum onları. Şurdan geçiverse diye rol<br />

dağıtıyorum onlara, eğer iş buna müsaitse. Yok değil ise yeni<br />

karakterler giriveriyor.<br />

Diyalog ve kelimelerle oynama sihirbazlığınızın sırrı ne?<br />

Hep dikkat ederim insanlar neyi nasıl konuşuyor diye. Diyaloglar<br />

özel ilgi alanımdır. Hepsi bu. Bir atraksiyon peşinde<br />

koşmam; karakter ya da öykü ne kadar absürt olsa da gerçek<br />

diyalog yazmaya çalışırım. Kelime oyunu peşine düşmem.<br />

Karakter düşüyorsa da serbest bırakırım. Karakterlerine<br />

devamlı iyi espri yaptıran yazarları da pek tutmam. Ne ise<br />

odur. O kadın öyle konuşmaz diye filmden hoşlanmadığım<br />

bile olur çoğu zaman.<br />

Bolca karakter, bolca film, bolca da karakterlerin canlandırdığı<br />

karakterler izliyoruz. Bu dev kadroyu ve prodüksiyonu<br />

yaratıp yönetmekte zorluklar yaşadınız mı?<br />

Hayır başladığım günden beri bu tonda çalışıyorum. Daha<br />

iyisini yapmaya gayret ediyorum. Film yapmak güzel bir şey,<br />

ama zor. Ekip olarak bir standardımız var, memleket şartlarında<br />

ne kadar koruyup geliştirebilirsek ona uğraşıyoruz.<br />

Diziyi geçen yaz çektiniz. Nasıl bir süreçti? Birlikte çok<br />

eğlendiniz mi? Var mı başınıza gelen absürt şeyler?<br />

Bir önceki yılın yazından başlayan bir çalışma takvimi vardı.<br />

Bütün oyuncu arkadaşlarla ve kamera arkası hazırlık ekipleriyle<br />

hep birbirimizden haberli olarak ilerleriz biz. Kimse<br />

sonradan dahil olmaz. Bu zaman ve neşe kazandıran bir çalışma<br />

şekli. Yani sonrası için zaman kazanmak istiyorsanız<br />

öncesinde zaman harcamak lazım. Sonuçta ilk 3-4 ayı tasarlamak<br />

ve yazmakla geçen, 6-7 ay boyunca inşaatın devam<br />

ettiği ve son 11 haftasının çekim olduğu bir süreç. Bunu neşeli<br />

ve verimli kılmak için gerekenler ne ise onu yapıyoruz<br />

hep beraber. Eğlenmek mesele bile değil bizim sette. Heyecanlanmak<br />

daha anlamlı bence. Absürt bir şey yaşamadık,<br />

yalnızca pandemi diyelim. Yeteri kadar anormaldi zaten.<br />

Erşan Kuneri global bir dijital platform olan Netflix’de<br />

yayınlanıyor. Türk dizilerinin ve dizi oyuncularının tüm<br />

dünyada tanınırlığının artmasıyla lokal prodüksiyonlar<br />

dijitalde de yabancı seyirci buluyor. Komedinin tercümeyle<br />

anlaşılması zor olsa da eminim sizi farklı kitlelerle<br />

buluşturacaktır. Yabancı izleyici hedefiniz var mı?<br />

Bu mesele komedi için dramalardan daha zor bir mesele.<br />

Komedi başka dilde kabulü kolay olan bir ürün değil. Benim<br />

de öyle bir amacım senelerdir yok. İzlemek isteyene evet<br />

orada duruyor, mis gibi izleyebilir, severse ne ala, sevmezse<br />

canı sağolsun şeklinde bir yaklaşımım var. Türkçe bilenle<br />

zor anlaşıyorum çoğu zaman, tercüme benim için bir sorun<br />

değil. Ha dünyada yeni bir trend olur “hey guys lets watch<br />

42 <strong>ELLE</strong>


turkish comedies from now on” diye bir ayaklanma olursa<br />

zaten haberimiz olur!<br />

Oyunculuk mu daha çok keyif veriyor, yazarlık mı, yoksa<br />

yönetmenlik mi? Ve en çok hangisi zorluyor?<br />

Sanıyorum yönetmenlik bunların arasında en az yoranıdır.<br />

Sonra sırayla oyunculuk ve yazarlık geliyor benim için. Yazarlık<br />

bence bu işin en zor kısmı.<br />

Erşan Kuneri’nin çektiği filmlerin isimleri de çok efsane,<br />

aralarından uzatıp sinemaya taşıyacağınız olur mu?<br />

Kötü fikir değil ama başka planlarım var… Nasıl ki bunlar<br />

10-15 sene öncesinden düşünülmüş projeler, dolayısıyla<br />

daha elimde sıraya dizdiğim iki-üç tane sağlam ve el oyalayacak<br />

işim var.<br />

Erşan karakteri için cepte beklettiğiniz yeni hikayeleriniz/filmleriniz<br />

var mı? Dizinin devamı gelecek mi?<br />

Daha çok tür var denemediği… Ve acaba Yılın Erkeği yarışmasına<br />

gidecek mi? Belki Hokkabaz’daki İskender’le turneye<br />

çıkarlar? Bilemem!..<br />

Ezgi Mola<br />

Adı gibi alev alev bir kadına hayat veriyorsunuz Erşan<br />

Kuneri’de. Karakteri yaratırken yola nereden çıktınız,<br />

nasıl bir kadın yarattınız?<br />

Zaten senaryoda karaktere dair yardımcı olacak çok şey<br />

mevcuttu. Okuma provalarında hep birlikte konuştukça<br />

kafamda oluşmaya başladı, Cem’in yönlendirmeleri, sevdiği<br />

ve istemediği şeyleri çok net belirtmesiyle gittikçe şekillendi<br />

ama yine de sette saçla, makyajla, kostümle, mekanın içine<br />

girince daha da bulduğum, eğlendiğim bir yere geldi.<br />

Dizi sekiz bölüm ve her bölümde farklı bir tür film çevriliyor.<br />

O filmlerde hangi karakterleri canlandırıyorsunuz?<br />

Evet her bölümde Alev’i görüyoruz ama yanı sıra her bölümün<br />

içinde bizimkilerin çektiği bir filmi de görüyoruz. Bir<br />

bölümde Bizanslı Mercedes, başka bir bölümde varoş hayattan<br />

yırtmaya çalışan Songül, bir diğerinde miras peşinde<br />

koşan Monik Baldi, birinde Kaymakam Türkan… Rengarenk,<br />

birbirinden çok farklı karakterler oldum.<br />

Aralarında en sevdiğiniz, keşke bunu daha uzun oynasaydım<br />

dediğiniz biri oldu mu?<br />

Bir önceki soruda adını geçirmediğim Tamara’yı çok sevdim<br />

ama düşününce hepsi ayrı ayrı gerçekten çok eğlenceli oldu.<br />

Yani hepsi bir bölümün sadece yarısında olduğu için keşke<br />

biraz daha olsaydı dedim açıkçası. Songül’de de aşırı eğlendim<br />

çünkü o karakteri hepimiz çok iyi biliyoruz. İnsanın yaşam<br />

enerjisini, mutsuzluğu ve memnuniyetsizliğiyle çeken<br />

insanlar vardır ya, bir yandan da şu talih kuşu beni bulsa da<br />

yırtsam derler. Talih kuşu ona geldiğinde bile şikayetleri ve<br />

siniri çok eğlenceliydi.<br />

Erşan Kuneri aynı zamanda bir moda şöleni. 70 ve<br />

80’lerin modası tüm karakterlere göre çok güzel yorumlanmış;<br />

çok ikonik detaylar var. Sevdiniz mi o dönemin<br />

stilini? En çok hoşunuza gidenler neler oldu?<br />

Kostüm tasarımı Baran Uğurlu’ya aitti. Hem kendi kostümlerim<br />

hem de dizinin tüm karakterleri gerçekten mükemmel<br />

oldu. Hepimiz birbirimize bakakalıyorduk “bu nasıl güzel<br />

tasarım’’ diye. Zaten Baran, dönem işlerine aşırı hakim bir<br />

tasarımcı. Kendi tasarımları da çok fazlaydı. Dönem modası<br />

oldum olası hoşuma gitmiştir, her giydiğim kostüm çok güzeldi.<br />

Dönemin dekorasyon tarzı da tüm set tasarımlarına çok<br />

iyi yansıtılmış. Günümüzde de retro mobilya ve tasarımlar<br />

çok trend. Dikkatinizi çeken, evime alayım dedikleriniz<br />

var mıydı?<br />

Olmaz olur mu :) Erşan’ın evi ve ofisi beni şaşkınlığa uğratacak<br />

kadar ince detaylarına kadar düşünülerek döşenmişti.<br />

O dönemin dekorasyonunu da, mimarisini de çok severim.<br />

Resmen zaman tüneli gibi bir dekora giriyorduk her defasında.<br />

Erşan’ın salonu olduğu gibi benim salonum olsun<br />

diye alabilirdim, mükemmeldi.<br />

Türkiye’nin en üretken ve sürprizli oyuncularından birisiniz.<br />

Oyunculukta sizi en çok tatmin eden nedir? Kişiliğinize<br />

nasıl katkısı oluyor?<br />

Çok teşekkür ederim. Sürprizlere bayılırım :) Değişiklik,<br />

çeşitlilik beni çok heyecanlandırıyor. Hem kendime yeni bir<br />

keşif, hem izleyenle o keşfi paylaşmak beni mutlu ediyor.<br />

Erşan Kuneri global bir dijital platformda yayınlanıyor.<br />

Türk dizilerinin ve dizi oyuncularının tüm dünyada tanınırlığının<br />

artmasıyla lokal prodüksiyonlar dijitalde de<br />

yabancı seyirci buluyor. Nasıl yorumluyorsunuz bu ilgiyi?<br />

Neyi iyi/doğru yapıyoruz?<br />

Bence çok güzel bir şey bu. Bazen hiç bilmediğim ve bu platform<br />

olmasa ulaşamayacağım işlere denk gelebiliyorum bu<br />

sayede. Oyuncular, yönetmenler, senaristler için de daha<br />

global işler yapabilmeleri adına güzel bir fırsat sunduğunu<br />

düşünüyorum. İyi kötü olarak bir değerlendirme yapamam<br />

çünkü bizim ülkede çoğunluğun hiç sevmediği bir iş dünyanın<br />

diğer ucunda çok sevilebiliyor. O yüzden de yaptıkça<br />

daha da iyi şeyler çıkacağını düşünüyorum.<br />

Bu dizide doğruları ve yanlışlarıyla gerçekçi karakterler<br />

izliyoruz. Ezgi Mola’nın kendisi açısından en doğru ve<br />

en hatalı özellikleri nedir?<br />

Bilmem ki! “Bu doğru, bu yanlış’’ gibi çok keskin yorumlar<br />

yapmaktan imtina ediyorum. Ben hayatta her konuda içimden<br />

geleni yapmaya çalışıyorum, işlerimde de özel hayatımda<br />

da böyle oluyor bu. Ve bazısı doğru bazısı yanlış oluyor;<br />

yaşamadan, tecrübe etmeden bilemiyor insan.<br />

<strong>ELLE</strong> 43


Uraz Kaygılaroğlu<br />

Nasıl bir role hayat veriyorsunuz Erşan Kuneri’de? İbrahim<br />

Tumtum’un hikayesi nedir, nasıl bir tipleme yarattınız?<br />

İbrahim Tumtum kumar ve içki sorunu olan, ortalamanın<br />

altında yeteneği, ortalamanın bir tık üstündeki dış görünüşü<br />

ve her türlü deliğe girip çıkabilecek tatlı dili ve sempatikliği<br />

ile bu günlere gelmiş, Erşan abisine düşkün, vefa borcu olan<br />

bir karakter. Çıkarları doğrultusunda her türlü şeyi yapabilecek<br />

bir bağımlı, tıpkı tüm bağımlılar gibi.<br />

Dizi sekiz bölüm ve her bölümde farklı bir tür film çevriliyor.<br />

O filmlerde nasıl karakterler canlandırıyorsunuz?<br />

Aralarında en sevdiğiniz hangisi oldu?<br />

Birinde Bizans tekfuru, birinde köyün delisi, birinde bir gazetenin<br />

genel yayın yönetmeni, birinde plak şirketi sahibi,<br />

birinde gözü kara bir polis, birinde büyük bir savaşçı ve birinde<br />

de Bülent Şakrak’ın ikizi olan antika koleksiyonerini<br />

canlandırdım. Favorilerim Mestan ve Taner oldu.<br />

Erşan Kuneri aynı zamanda bir moda şöleni. 70 ve 80’lerin<br />

look’ları tüm karakterlere göre çok güzel yorumlanmış;<br />

çok ikonik detaylar var. Siz modayı yakından takip<br />

eder misiniz? Kendi kişisel stiliniz nasıldır? En çok neye<br />

yatırım yaparsınız?<br />

Her şeyden önce en çok insana yatırım yaparım (gülüyor).<br />

Modayı yakından takip etmem. Kendi stilim rahat ve sokak<br />

modasına uygun diyebiliriz. Arkadaşlar arasında star parça<br />

dediğimiz bir parça üzerine diğer kıyafetlerin o parçayı ön<br />

plana çıkarmasına hizmet edecek kombinler tercih ederim.<br />

Hiç vazgeçemediğim pantolonlarım ve bir dost gibi sarıp<br />

sarmalayan sweatshirt’lerim vardır.<br />

Tarık Akan hayranısınız, nereden çıktı bu hayranlık?<br />

70-80’lerde çekilmiş Yeşilçam filmlerinden favorileriniz<br />

hangileri?<br />

Annem büyük bir Tarık Akan hayranıydı, çocukken defterlerini<br />

ve duvarlarını onun resimleriyle kapladığından<br />

bahsederdi. Hababam Sınıfı, Ah Nerede, Canım Kardeşim,<br />

Mavi Boncuk, Tatlı Dillim, Bizim Aile, Delisin, Sevgili Dayım<br />

favori Tarık Akan filmlerimdendir.<br />

Dizide çekilen filmler 80’lerin toplumsal ve sosyal problemlerine<br />

de ışık tutuyor. Siz dünyanın gidişatı ile ilgili en<br />

çok nelerden, hangi problemlerden rahatsızlık duyuyor-<br />

sunuz? Küçük bir kızınız var. Daha iyi ve yaşanabilir bir<br />

dünya yaratmayı nasıl başarabiliriz?<br />

Her şeyden önce sürdürülebilir bir yaşam için çevre kirliliği<br />

ve temiz su kaynaklarının gitgide azalıyor olması, artan<br />

insan popülasyonunun bu konuda hiç yardımcı olmaması<br />

kızımın geleceği açısından elli sene sonrayı düşündüğümde<br />

beni endişelendiriyor. Tam bugünü konuşacak olursak farklı<br />

görüş, din, dil, ırka sahip insanların birbirlerine saygı gösterememesi,<br />

tahammül edememesi, özellikle farklı kitlelerin<br />

bir araya geldiği metropollerde var olmayı zorlaştırıyor.<br />

Reklamcılıktan oyunculuğa geçmişsiniz. Dahil olduğunuz<br />

projelerin reklam ve tanıtım planıyla ilgilenir misiniz?<br />

Gelecekte yeniden yapmak gibi bir niyetiniz olur mu?<br />

Reklamcılık okuduğum yıllarda oyunculuk yapmaya başlamıştım.<br />

Küçük bir staj dönemi dışında reklamcılığı hiç icra<br />

etmedim diyebilirim, fakat aldığım eğitim hiç pratiğini yapmamış<br />

olsam bile içgüdüsel olarak beni fikir üretmeye, elimizdeki<br />

metnin üzerine çıkmaya itiyor. Her zaman dediklerim<br />

olacak diye olmasa bile beyin fırtınası yapmamı, aklıma<br />

gelen fikirleri karşı tarafa iletmekten çekinmeyen bir yapıya<br />

bürünmemi sağlıyor.<br />

Bugün reklamcılık jargonunda çok sık kullanılan sürdürülebilirlik<br />

hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce dünyaya<br />

iyi gelene ve sürdürülebilir olana doğru gerçek bir çaba<br />

var mı? Yoksa hepsi reklam balonu mu?<br />

Sürdürülebilirlikle ilgili reklamlarda geçen bütün çağrıların<br />

ve sloganların niyetinin iyiye ve olması gerekene işaret ettiğine<br />

eminim, ama gel gör ki bunlar hayatta kalmamız ve<br />

barınmamız, karnımızı doyurmamız gibi temel ihtiyaçlarımızın<br />

başında yer almıyor maalesef. Bu gibi değerleri anlayabilmemiz,<br />

üzerine düşünebilmemiz, elli yıl sonrasını kurtarmanın<br />

düşüncesine gelebilmemiz için önce yarına nasıl<br />

çıkarız endişesinden kurtulmamız gerekir.<br />

Nilperi Şahinkaya<br />

Seyyal adında işveli ve cilveli bir kadına hayat veriyorsunuz<br />

Erşan Kuneri’de. Nasıl bir kadın Seyyal, hikayesi<br />

nedir, siz nasıl bir duyguyla oynuyorsunuz?<br />

Seyyal o zamanlarda çapkınlığıyla nam salmış, frapan, bol<br />

kahkaha atan, dişi bir kadın. Oyuncu olarak ismi duyulmaya<br />

başlamış, Erşan’ın kulağına gitmiş. Dişiliğini kullanarak ekibe<br />

kendini dahil ediyor ve maceralara ortak oluyor. Seyyal’i<br />

oynamak çok eğlenceliydi, kıyafetlerine, saçına makyajına<br />

bayıldım. Tavrı, konuşma tarzı, her şeyi bir oyuncu olarak<br />

benim için çok keyifliydi.<br />

44 <strong>ELLE</strong>


Dizi sekiz bölüm ve her bölümde farklı bir tür film çevriliyor.<br />

O filmlerde hangi karakterleri canlandırıyorsunuz?<br />

Aralarında en sevdiğiniz hangisi oldu?<br />

Mesela şirin bir prenses, Alman bir uyuşturucu kaçakçısı<br />

ya da süper kahramana âşık sarışın bir gazeteciyi canlandırdım.<br />

Her filmde birbirinden farklı kadınları oynadım.<br />

Tabii tüm oyuncu kadromuz için aynısı geçerli, her renkten<br />

oynadık. Çok büyük bir şans. En sevdiğim karakter ana<br />

hikayedeki Seyyal, yerini hiçbiri tutamaz, ama filmlerden<br />

bahsetmem gerekirse sanırım en çok “Kötü Mal”daki Helena<br />

karakterini sevdim. Alman aksanıyla konuşan, küt saçlı,<br />

bazuka kullanan bir örgüt üyesi:)<br />

Erşan Kuneri aynı zamanda bir moda şöleni. 70 ve<br />

80’lerin look’ları tüm karakterlere göre çok güzel yorumlanmış;<br />

çok ikonik detaylar var. Seyyal’in kıyafetleri<br />

de tam dönem modası. Sevdiniz mi o dönemin stilini? En<br />

çok hoşunuza gidenler neler oldu?<br />

Zaten o dönemlerin, özellikle 70’lerin tarzına bayılıyorum,<br />

günlük hayatta da o dönemlerin stili bazı parçalar giyerim.<br />

En çok hoşuma gidenler, bol renkli ve parlak kumaşlar<br />

kullanılması, vatkalar, abartılı aksesuar ve saçlar, ışıltılı<br />

makyajlar, ispanyol paçalar, kısacası o disco glam havasını<br />

seviyorum.<br />

Modayı yakından takip eder misiniz? Sizin kişisel stiliniz<br />

nasıldır? En çok ne alırsınız?<br />

Modayı takip ederim. Stilimde zıt olanları kombinlemeyi<br />

seviyorum, mesela maskülenle femineni ya da sporla şıklığı.<br />

Bu aralar palazzo pantolonlara taktım, neredeyse her rengi<br />

var. Crop bir üst, vatkalı bir ceket, bol takı ve topuklu ayakkabılarla<br />

hem rahat hem de şık bir hava yaratıyor. Poplin<br />

gömlekler giymeyi de severim.<br />

Senegal’de doğdunuz, Paris ve Bern’de okudunuz. Bu<br />

çok kültürlülük mesleğiniz açısından size neler kattı? Günün<br />

birinde Türkiye dışında çalışma isteğiniz var mı?<br />

Çok kültürlülük bana oyunculukta esneklik kazandırdı yani<br />

her tür karaktere anında uyumlanabiliyorum. Yelpazemi<br />

genişletti. Çocukluğumdan beri farklı ülkelerde biriktirdiklerim<br />

sayesinde içgüdüsel bir yerden tüm karakterleri<br />

kolaylıkla çözüyorum.<br />

Bugüne kadar farklı işlerde izledik sizi. Bunların çoğu ara<br />

bozucu, entrikaya meyilli, defolu karakterlerdi. Özellikle<br />

mi seçtiniz? Bir oyuncu olarak sevilmeyen karakterlerin<br />

psikolojisini kurmak daha mı eğlenceli? Projeleri değerlendirirken<br />

nelere önem veriyorsunuz?<br />

Hayır psikolojiyle hiç ilgisi yok, cevabı şu: Oyuncu enerjim<br />

yani ritmim yüksek. Yüksek ritme uç karakterler uyuyor. Uç<br />

karakter örnekleri: hırslı kadın, deli kadın, lider kadın, şuh<br />

kadın vs. hayatta çok sık rastlamadığınız türden dikkat çekici<br />

kadınlar. Bu tarz karakterlerde hem dikkat çekiyorum<br />

hem de daha çekici geliyor. Mesela masum ve kırılgan bir<br />

kızı oynamak benim için daha zor çünkü iç ritmimi yavaşlatmam<br />

gerekir. Tamamen iç ritimle ilgili bir mesele. Uç<br />

karakter her zaman daha iştahlandırıcı ve oynayabilen çok<br />

az oyuncu var, o yüzden bu havuzda olmaktan memnunum.<br />

Aynı anda farklı platformlarda çok fazla iş yapabilme<br />

kapasiteniz var. Pandemide bile yeni formatlar ürettiniz.<br />

Nasıl bir zaman planlama yönteminiz var ve mental hazırlık<br />

olarak neler yapıyorsunuz?<br />

Hazırlık ve plan yapamıyorum aslında, tamamiyle çocuksu<br />

bir yerden beğendiğim her işe atlıyorum. Sonra tabii ki yoruluyorum,<br />

programlar çakışıyor ve geriliyorum ama aklıma<br />

gelen yaratıcı bir proje ya da iştahlandıran yeni bir karakter<br />

teklif edilince kendimi durduramıyorum. Dedemin çok<br />

güzel bir sözü vardır: “çok çalışmak dinlendirir” diye. Bu<br />

doğru. Evet çok yorucu her yere koşturmak ama durunca da<br />

insan öyle bir kendine sarıyor ki mental olarak daha yorucu<br />

hale geliyor halbuki çalışırken sadece işe güce odaklanıyorsun:)<br />

Dizide çekilen filmler 80’lerin toplumsal ve sosyal problemlerine<br />

de ışık tutuyor. Siz dünyanın gidişatı ile ilgili<br />

en çok nelerden, hangi problemlerden rahatsızlık duyuyorsunuz?<br />

Daha iyi ve yaşanabilir bir dünya yaratmayı<br />

nasıl başarabiliriz?<br />

Sanırım özünde adalet konusunda rahatsızlık duyuyorum.<br />

Dünyadaki adalet sisteminde bir şeyler ters gidiyor. Aslında<br />

hep ters gitti ama sorun iyileşememesi. Bir yandan haksızlığa<br />

uğrayanlar diğer yandan hak etmediği hayatı yaşayanlar.<br />

Maalesef her sistem bireyi temsil eder yani kısacası her<br />

birimizin içindeki adaletsizliğin kocaman bir aynası. Özünde,<br />

empatiyi güçlendirerek, birbirimizi anlamaya çalışarak,<br />

kendimizi diğerlerinden ayrıştırmadan adaletli olabiliriz.<br />

Bu anlamda değerli bir işim olduğunu düşünüyorum. İyi<br />

filmler ve tiyatro oyunları sayesinde kendin dışındakini anlama<br />

kabiliyetin güçlü kalıyor.<br />

<strong>ELLE</strong> 45


Merve Dizdar<br />

Dizinin en bilge ve ciddi kadını Feride’ye hayat veriyorsunuz<br />

Erşan Kuneri’de. Karakteri yaratırken yola nereden<br />

çıktınız, nasıl bir kadın yarattınız?<br />

Ciddi mi emin değilim ama en felsefeden anlayan, en coşkulu,<br />

iş için tutkulu, bilgili bir kadın. Ben Erşan’la çalışmak<br />

istemesinin yeniliklere çok açık bir kadın olmasından kaynaklandığını<br />

düşünüyorum. Erşan o kadar inanıyor ki projesine,<br />

karşısındaki kişi buna kayıtsız kalamıyor. Hele ki Feride<br />

gibi inancı olan, insanlara destek veren bir kadın. Kaldı<br />

ki Feride için bu büyük fırsat, kaldı ki hikayemiz de öyle<br />

başlıyor zaten. Bir grup insanın müthiş tatlı inancı üzerine.<br />

Erşan’ı çok seviyorum ben. İnanılmaz tatlı bir adam. Diğer<br />

arkadaşlarının yanına Feride gibi bir karakteri katması çok<br />

mantıklı bence. Grubun sağduyusu aynı zamanda Feride.<br />

Bütün bunları ve dönemi düşünerek, ana karakter Feride<br />

idealist, heyecanlı, istekli, tutkulu bir tiyatro öğrencisi benim<br />

için.<br />

Dizi sekiz bölüm ve her bölümde farklı bir tür film çevriliyor.<br />

O filmlerde hangi karakterleri canlandırıyorsunuz?<br />

Birinde Amazon savaşçısı, birinde mafya babasının masum<br />

kızı, birinde paragöz bir ailenin küçük kardeşi, birinde okumuş<br />

bir iş kadını, birinde şifacı kız kardeşler, birinde hemşire…<br />

Sekiz bölüm tipten tipe girdik. Farklı tarzlarda bir sürü<br />

filmde oynadık. Şahane bir deneyimdi. Zor ama inanılmaz<br />

keyifli.<br />

Aralarında en sevdiğiniz, keşke bunu daha uzun oynasaydım<br />

dediğiniz biri oldu mu?<br />

Hepsi. Yani Amazon savaşçısını, paragözü, bayılıyorum<br />

onlara, arabesk bölümü… Yani filmler o kadar eğlenceli ki<br />

bitsin istemiyor insan. Bir de bu her zaman bir oyuncunun<br />

başına gelmez. Bu kadar farklı karakter denemek. Tadı damağında<br />

kalıyor insanın.<br />

Erşan Kuneri aynı zamanda bir moda şöleni. 70 ve<br />

80’lerin modası tüm karakterlere göre çok güzel yorum-<br />

lanmış; çok ikonik detaylar var. Sevdiniz mi o dönemin<br />

stilini? En çok hoşunuza gidenler neler oldu?<br />

Çok sevdim. Erşan Kuneri’nin tüm ekip inanılmaz iyi. Herkes<br />

işinde o kadar başarılı ki. İnanılmaz bir moda dönemi<br />

o zamanlar. Herkesin, kendim dahil, her giydiğine hayran<br />

kaldım. Her aksesuara bayıldım. Ben zaten o dönemlerde<br />

yaşamak isterdim. Çok seviyorum dönem işlerini. Şu şu<br />

diye sıralayamam ama dönemin kostümleri, saçları, aksesuarları,<br />

dekorlar inanılmazdı. O dönemde yaşayan insanların<br />

daha kibar olduklarını düşünüyorum hep. Daha rahat, daha<br />

olduğu gibi... O hali seviyorum.<br />

Erşan Kuneri global bir dijital platformda yayınlanıyor.<br />

Türk dizilerinin ve dizi oyuncularının tüm dünyada tanınırlığının<br />

artmasıyla lokal prodüksiyonlar dijitalde de<br />

yabancı seyirci buluyor. Nasıl yorumluyorsunuz bu ilgiyi?<br />

Neyi iyi/doğru yapıyoruz?<br />

Çok önemli bir değişim tabii ki. Bizim çok iyi dizilerimiz<br />

ve çok iyi oyuncularımız var. Üstelik onlara nazaran bence<br />

daha zor iş yapıyoruz. Hikayelerimiz çok gerçek ve bence<br />

ilgi çekici. Bu topraklarda hikaye bitmez. Şayet güzel yazılır,<br />

çekilir ve oynanırsa… Bunu yapabilecek gücümüz var, ne<br />

mutlu ki böyle platformlar da var. Tabii ki gurur verici.<br />

46 <strong>ELLE</strong>


Anda kalmayı tercih ettiğinizi biliyoruz, ama bu işin eğitimini<br />

almış, yüksek lisans yapmış biri olarak oyunculukta<br />

hayallerinizi, geleceğe dair başarmak istediklerinizi<br />

öğrenebilir miyiz?<br />

Anda kalmayı tercih ediyorum evet, çünkü düşüncelerim<br />

değişiyor sürekli. Bugün dediğim şeyi beş yıl sonra da der<br />

miyim, düşünür müyüm inanın bilmiyorum. Kati konuşmalar,<br />

kriterler bana göre değil o yüzden. İyi derim berbat çıkar,<br />

kötü derim inanılmaz bir şey olur hayatımda. O yüzden<br />

bugünde kalmak mantıklı. Ama tek bildiğim şey mesleğimi<br />

çok sevdiğim. Daha oynanacak çok rol, anlatılacak çok hikaye<br />

var. Hayatın kendisini anlatmayı çok seviyorum. İsterim<br />

ki hayat boyu böyle gitsin. Tek hayalim son nefesime kadar<br />

ya sahnede, ya beyaz perdede ya da televizyonda olmak. Ailem,<br />

eşim, dostum, çoluğum çocuğum da yanımda olursa ne<br />

mutlu bana :)<br />

Dünyada sakin, sağlıklı ve daha bilinçli bir yaşam trendi<br />

yükseliyor. Doğada bir yaşam tarzı ya da stil sana uygun<br />

mu? Yoksa daha şehir, teknoloji, hız insanı mısın?<br />

İkisi de değil biliyor musunuz? Ne tamamen doğada olabilirim<br />

misal çadırda kalabilirim, ne de teknoloji, her gün türeyen<br />

yenilikler, icatlar bana göre. Zaten teknolojiyle aram<br />

çok da iyi sayılmaz. Kimi bunu doğru bulmaz ama gerçekten<br />

yapabileceğim bir şey yok. Ben tabletlerden kitap okuyamam,<br />

haberleri telefondan takip edemem, senaryoma mailden<br />

çalışamam. Gazetem, kitabım, senaryom olacak benim.<br />

Kalemim, kağıdım... Aynı zamanda metrobüse binmeliyim,<br />

vapura binmeliyim. İnsanlarla aynı kalabalık ortamda bulunmalıyım.<br />

En sevdiğim şeyler. Yani özetle sessiz sakin bir<br />

yerde oturmalıyım, bu şehrin içinde olmalı ama çıktığımda<br />

da insanları görebilmeliyim. Ki böyle de bir yerde otururum,<br />

çok mutluyum. Karşıyaka çocuğuyum ben, çarşının içinde<br />

büyüdüm. Kalabalık ve insan çok seviyorum ama benim insiyatifimde<br />

olmalı. Sokağım kalabalık olmamalı gibi. Doğada,<br />

uzak, az insanın olduğu yerde oturamam ben. Yeşil severim<br />

ama mutlaka o kalabalık insan topluluğunu görmeliyim.<br />

Seviyorum. Canlı olduğumu hatırlatıyor. Yaşadığımı. Daha<br />

uzak bir yerde asosyal ve depresif biri olma ihtimalim olabilir.<br />

Hiç sevmediğim bir haldir o da.<br />

Bu dizide doğruları ve yanlışlarıyla gerçekçi karakterler<br />

izliyoruz. Merve Dizdar’ın kendisi açısından en doğru ve<br />

en hatalı özellikleri nedir?<br />

Bilmiyorum ki. Doğru, yanlış, hata... neye göre kime göre?<br />

Bazen bu çok doğru diyorum kendime. sonra yok ya diyorum.<br />

Yani ben değişken bir insanım. Hayatım duygular<br />

üzerine kurulu. Yanlış yaparım ama hissettiğim şeydir o.<br />

Doğru yaparım onu da hissetmişimdir. Radikal tarafım çok<br />

az. Mantıklı tarafım çok az. Bazen daha rasyonel biri olmak<br />

çok istiyorum ama. Gerçekten. Daha sakin olup ona göre<br />

davranmak. Ama asla yapamıyorum. Beni tanıyan herkes<br />

eminim böyle tarif eder beni; İnanılmaz bir coşku (sevdiğim<br />

her şeye karşı), duygularıyla hareket eden ve melankolik. İyi<br />

kötü diyemem o yüzden. İyi zamanları da var kötü zamanları<br />

da bu özelliklerin. Ama hepsi beni ben yapıyor işte.<br />

Merve Dizdar: Çiçek desenli uzun elbise, 6125 TL, ALEXIS / V2K<br />

DESIGNERS Uzun taşlı kolye, 495 TL, BERRİN ÖZKAN<br />

Cem Yılmaz: Siyah tişört, 990 TL, HUGO BOSS Mavi dantel gömlek,<br />

fiyatı istek üzerine, ÖYKÜ ECE UZA<br />

Ezgi Mola: Toka detaylı geometrik desenli elbise, 3500 TL, MIRELA<br />

CERICA Platform topuklu ayakkabı, moda editörüne ait<br />

Nilperi Şahinkaya: Geometrik desen baskılı üst, 8750 TL, PACO<br />

RABANNE / V2K DESIGNERS Kalp figürlü cam kolye, 575 TL, BERRİN<br />

ÖZKAN<br />

Uraz Kaygılaroğlu: Siyah gömlek, 1590 TL, VAKKO Siyah pantolon,<br />

Sarı şeritli ceket, fiyatları istek üzerine, ikisi de EZGİ KARAYEL<br />

Saç: İbrahim Zengin, Ferit Belli<br />

Makyaj: Ali Rıza Özdemir / Ali Rıza Özdemir Make Up Academia<br />

Fotoğraf Asistanları: Furkan Irmak, Betül Kaynar<br />

Moda Editörü Asistanları: Melis Yakupoğlu, Alp Çelebi<br />

Saç Asistanları: Junior İbrahim Zengin, Suat Başdemir, Merve Rüzgar<br />

İletişim ajansı: Golin Istanbul<br />

<strong>ELLE</strong> 47


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>ETKINLIK<br />

Bol mizahlı<br />

KUTLAMA<br />

NETFLIX’IN İDDİALI DİZİSİ ERŞAN KUNERİ 13 MAYIS’TA YAYINA GİRDİ. YAYINDAN BİR GÜN<br />

ÖNCE GRAND PERA’DA YAPILAN GALADA, BAŞTA DIZININ YARATICISI VE YÖNETMENI CEM<br />

YILMAZ OLMAK ÜZERE TÜM BAŞROL OYUNCULARI; EZGI MOLA, ZAFER ALGÖZ, ÇAĞLAR<br />

ÇORUMLU, URAZ KAYGILAROĞLU, NILPERI ŞAHINKAYA, MERVE DIZDAR VE BÜLENT ŞAKRAK<br />

TAM KADRO YER ALDI. DAVETLİLER ÖNCE YEKTA KOPAN’IN OYUNCULARLA SOHBETİNİ,<br />

DAHA SONRA İSE İLK SEZONDAN “İKİ FİLM BİRDEN” İZLEDİLER.<br />

48 <strong>ELLE</strong>


Uraz Kaygılaroğlu, Zafer Algöz, Merve Dizdar, Cem Yılmaz, Ezgi Mola, Bülent Şakrak, Nilperi Şahinkaya, Çağlar Çorumlu<br />

<strong>ELLE</strong> 49


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>ETKINLIK<br />

Gökçe Bahadır, Asude Kalebek<br />

Merve Dizdar, Nilperi Şahinkaya, Ezgi Mola, Cem Yılmaz<br />

Cem Yılmaz<br />

Netflix, heyecanla beklenen, Cem Yılmaz imzalı<br />

fenomen karakterine odaklanan Erşan Kuneri’nin<br />

galasını 12 Mayıs’ta Grand Pera’da gerçekleştirdi.<br />

Katılım ve ilginin yüksek olduğu gecede<br />

başta dizinin yaratıcısı ve yönetmeni Cem Yılmaz olmak<br />

50 <strong>ELLE</strong>


Uraz Kaygılaroğlu, Zafer Algöz, Cem Yılmaz,<br />

Bülent Şakrak, Çağlar Çorumlu<br />

üzere dizinin başrol oyuncuları; Zafer Algöz, Ezgi Mola,<br />

Çağlar Çorumlu, Uraz Kaygılaroğlu, Merve Dizdar, Nilperi<br />

Şahinkaya ve Bülent Şakrak tam kadro yer aldı. Cem Yılmaz’ın<br />

ilk dizisi olan Erşan Kuneri’yi izlemeye geçmeden<br />

önce tüm misafirler projenin hikayesini bizzat yapımın kahramanlarından<br />

dinlediler. Yekta Kopan’ın moderatörlüğünde<br />

gerçekleşen sohbette, Cem Yılmaz ve dizinin oyuncuları<br />

Erşan Kuneri’nin merak edilenlerini yanıtlayarak projede<br />

canlandırdıkları çeşitli karakterler arasından favorilerini<br />

söylediler. Eğlenceli anlara sahne olan söyleşinin ardından<br />

tüm davetliler farklı bir izleme deneyimine davet edildi, her<br />

bölümün içinde yer alan birbirinden farklı filmler farklı salonlarda<br />

‘’İki Film Birden’’ konseptiyle misafirlere sunuldu.<br />

Galaya sanat, eğlence ve moda dünyasından, Ayhan Sicimoğlu,<br />

Ayşe Özyılmazel, Buse Terim, Ceyda Düvenci, Ekin<br />

Koç, Emre Altuğ, Ertuğrul Özkök, Görgün Taner, Hakan<br />

Altun, Hasan Can Kaya, İbrahim Selim, Pınar Altuğ, Reyhan<br />

İpekel, Sedef Gali, Umut Eker ve Yağmur Atacan’ın da<br />

yer aldığı pek çok ünlü isim katılırken, izleme sonrası gece<br />

Grand Pera Emek Sahnesi’nin çatı terasında kurulan Miki<br />

Bar’da Duygu Soylu’nun sahnesiyle devam etti.<br />

Cem Yılmaz ve oğlu Kemal Yılmaz<br />

<strong>ELLE</strong> 51


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>ETKINLIK<br />

Gala izlemesi öncesi<br />

Yekta Kopan’ın<br />

moderatörlüğünde<br />

gerçekleşen sohbette<br />

Cem Yılmaz ve dizinin<br />

oyuncuları Zafer algöz,<br />

Çağlar Çorumlu, Nilperi<br />

Şahinkaya, Bülent<br />

Şakrak, Merve Dizdar,<br />

Uraz Kaygılaroğlu<br />

ve Ezgi Mola Erşan<br />

Kuneri’nin merak<br />

edilenlerini yanıtladı.<br />

FİLM<br />

MARATONU<br />

Erotik sinemanın ünlü yapımcısı Erşan Kuneri,<br />

80’lerin başında hapishaneden çıktıktan sonra<br />

farklı türlerde filmler çekmeye karar verir.<br />

Sektörden arkadaşları Alev, Altın Oran, Mami,<br />

Seyyal, Tumtum, Feride ve Payro Kemal’i bir<br />

araya getirerek radikal bir film maratonuna<br />

koşmaya başlarlar.<br />

Buse Terim, Volkan Bahçekapılı<br />

Ece Yörenç<br />

52 <strong>ELLE</strong>


Emre Yusufi<br />

İbrahim Selim<br />

Ceyda Düvenci<br />

Emre Altuğ<br />

NE<br />

İZLEYECEĞİZ?<br />

İki yılda birbirinden farklı yedi film üreten Kuneri Film’de<br />

sinema aşığı Erşan ve arkadaşları İran sinemasından, korku<br />

filmlerine, toprak kokan Anadolu hikayelerinden, sosyal<br />

mesajlı dramalara, Ortaçağ aksiyon filmlerinden süper<br />

kahramana birbirinden farklı karakterlerle izleyiciyle buluşur.<br />

Elif Dürüst<br />

Galanın ardından<br />

13 Mayıs akşamı<br />

Erşan Kuneri, yıllar<br />

süren bekleyişin<br />

ardından sonunda<br />

kendi yapımına<br />

kavuştu. Erşan<br />

Kuneri’nin 8<br />

bölümlük ilk<br />

sezonu, Netflix’te<br />

yayımlandı.<br />

Aslı ve Kaan Cüreklibatur<br />

Hasan Can Kaya<br />

<strong>ELLE</strong> 53


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

TÜRK FİLMLERİNDE<br />

70’LER VE 80’LER MODASI<br />

70’LERDE GURBET, GÖÇ TEMALI DRAMALAR VE ROMANTIK KOMEDILER, 80’LERDEYSE<br />

FEMINIST VE SOSYAL IÇERIKLI FILMLERE YER VEREN TÜRK SINEMASI, O YILLARIN GIYIM<br />

STILINE DE YABANCI KALMADI. 70’LER VE 80’LERDEN SEÇTIĞIMIZ TÜRK FILMLERINDEKI<br />

KARAKTERLER ÜZERINDEN DÖNEMIN MODA TRENDLERINE VE GIYIM ALIŞKANLIKLARINA<br />

GÖZ GEZDIRIYOR, FILMLERDEKI SAHNELERDE DIKKAT ÇEKEN PARÇALARIN GÜNÜMÜZ<br />

MODASINDA NASIL YORUMLANDIĞINI INCELIYORUZ.<br />

YAZI: SELİN MİLOŞYAN FOTOĞRAFLAR: GETTY IMAGES TÜRKİYE, IMAXTREE.COM, SACHA MARIC<br />

İpek organze<br />

saten mini elbise,<br />

34.288 TL,<br />

MAGDA BUTRYM<br />

70’ler<br />

Çiçek motifli<br />

elbise, 2499 TL,<br />

BEYMEN CLUB<br />

Topuklu nude<br />

rugan ayakkabı,<br />

11.250 TL,<br />

NODALETO<br />

KÜÇÜK<br />

SEVGİLİM/1971<br />

Romantik dram türündeki filmde<br />

Filiz Akın’ı en çok midi etek ve<br />

elbiseler, yakası düğmeli kısa kollu<br />

gömleklerle görüyoruz.<br />

Cüneyt Arkın’ın “küçük sevgilisi”<br />

rolündeki Filiz Akın ayrıca mor,<br />

yeşil ve pembelerin öne çıktığı uzun<br />

floral elbiseleri, kırmızı pantolonu<br />

ve beyaz ayakkabılarıyla giydiği<br />

desenli tüniği, leopar desenli<br />

elbisesiyle de filme damga vurarak,<br />

70’ler modasını beyazperdeye<br />

taşıyor.<br />

Kırmızı midi elbise,<br />

6300 TL, OROTON<br />

Beyaz yakalı<br />

ipek mini elbise,<br />

23.410 TL,<br />

ALESSANDRA RICH<br />

54 <strong>ELLE</strong>


Çiçek desenli mini üst,<br />

2345 TL, FAITHFUL THE<br />

BRAND<br />

Gülşen<br />

Bubikoğlu’nun<br />

göbeği açıkta<br />

bırakan üstleri,<br />

bol paça<br />

pantolonları,<br />

önden fularlı<br />

elbiseleri, onu<br />

tam bir 70’ler<br />

kadını yapıyor.<br />

Desenli üst,<br />

1200 TL,<br />

İspanyol paça<br />

pantolon,<br />

1700 TL, ikisi<br />

de SISTERS<br />

Fularlı turkuaz<br />

elbise, 1849 TL,<br />

ROMAN<br />

AH<br />

NEREDE/1975<br />

İsmini Füsun Önal’ın “Ah<br />

Nerede” şarkısından alan ve<br />

Bursalı bir toprak ağasının<br />

İstanbul’da yaşayan üç oğlunun<br />

hayatına odaklanan bu eğlenceli<br />

filmde, başrolleri Tarık Akan’la<br />

paylaşan Gülşen Bubikoğlu stiliyle<br />

70’ler modasına göz kırpıyor.<br />

Özgürlük çağının alameti<br />

farikalarından olan floral<br />

elbiseleri, beli açıkta bırakan<br />

önden bağlamalı üstleri ve uzun<br />

etekleri, üst üste takılan kolyeleri<br />

ve desen çeşitliliğini; hem Gülşen<br />

Bubikoğlu’nun, hem de diğer<br />

kadın oyuncuların üzerinde<br />

görüyoruz.<br />

Fularlı<br />

puantiye<br />

gömlek,<br />

949 TL,<br />

ROMAN<br />

Anvelop<br />

detaylı mayo,<br />

7825 TL,<br />

LISA MARIE<br />

FERNANDEZ<br />

Bubikoğlu boynuna taktığı kumaş<br />

“choker”ı ve filmde sık sık giydiği<br />

yaka bölgesinden başlayan<br />

bağlamalı elbiseleriyle de 70’ler<br />

kadınını simgeliyor.<br />

Genç oyuncunun her daim<br />

kabarık, hareketli ve hacimli<br />

saçları da yine o yılların saç<br />

trendlerinin yansıması.<br />

Kruvaze yaka<br />

çiçekli elbise,<br />

299 TL,<br />

LC WAIKIKI<br />

İpek ve saten<br />

fiyonk, 1863 TL,<br />

JENNIFER BEHR<br />

V yaka<br />

puantiye<br />

elbise,<br />

7390 TL,<br />

HVN<br />

Filmde sadece Gülşen<br />

Bubikoğlu değil rol<br />

arkadaşları da desenli, fırfırlı,<br />

yaka detaylı elbiseleri ve<br />

saç aksesuarlarıyla 70’ler<br />

modasını çok iyi temsil ediyor.<br />

Uzun kollu desenli<br />

üst, 7031 TL,<br />

JOHANNA ORTIZ<br />

<strong>ELLE</strong> 55


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

Kısa üst, 3055 TL,<br />

CULT GAIA<br />

Asimetrik tafta<br />

etek, 12.070 TL,<br />

ULLA JOHNSON<br />

Desenli gömlek, 2199 TL,<br />

BEYMEN COLLECTION<br />

Desenli bluz,<br />

139 TL, LC<br />

WAIKIKI<br />

YÜZ LİRA İLE<br />

EVLENİLMEZ/1974<br />

Başrollerini Gülşen Bubikoğlu ile Ediz<br />

Hun’un paylaştıkları filmde 70’ler stiline<br />

bolca gönderme var.<br />

Bubikoğlu belden bağlı gömleğinin altından<br />

giydiği motifli uzun kloş eteği ve kolyeleriyle<br />

tam bir 70’ler kadını.<br />

Ünlü oyuncunun floral desenli mini<br />

elbisesiyle kombinlediği apartman topuklu<br />

uzun siyah çizmeleri de 70’lerde en çok<br />

rastlanan stil seçimlerinden.<br />

Filmde bolca dikkat çeken, kazak üzerine<br />

bağlanan fularlar, bol paça pantolonlar,<br />

desenli gömlekler ve tulumlar da, hem<br />

Gülşen Bubikoğlu, hem de rol arkadaşı Ahu<br />

Tuğbay’ın giyiminde 70’ler modasını temsil<br />

ediyor.<br />

‘Fireworks’ tulum,<br />

1850 TL, NAIA<br />

ISTANBUL<br />

Desenli bol paça<br />

pantolon, 299 TL,<br />

KOTON<br />

‘Giovanna in<br />

Tango della Rosa’<br />

elbise, 6200 TL,<br />

NEW ARRIVALS<br />

Tek parça<br />

rahatlığı sunan<br />

bele oturan<br />

tulumlar,<br />

70’lerden<br />

bugüne çeşitli<br />

desen, kumaş<br />

ve formlarda<br />

popülerliğini<br />

yitirmeden<br />

moda<br />

sahnesine<br />

damga<br />

vurmaya<br />

devam ediyor.<br />

56 <strong>ELLE</strong>


Desenli<br />

süveter,<br />

19.99 TL,<br />

DEFACTO<br />

BİZİM AİLE/1975<br />

Tarık Akan, Münir Özkul, Adile Naşit<br />

gibi usta oyuncuları bir araya getiren,<br />

Yeşilçam’ın unutulmazlarından Bizim<br />

Aile’de, Alev karakterine hayat veren Itır<br />

Esen, kırmızı fuları, geniş yakalı kırmızı<br />

gömleğinin üzerinden giydiği renkli ve<br />

desenli kazağıyla süveteri, jean pantolonu<br />

ve trençkotuyla 70’ler stilinin ikonik<br />

temsilcilerinden.<br />

V yaka<br />

bluz,<br />

1119 TL,<br />

BEYMEN<br />

ACADEMIA<br />

Çizgili pantolon,<br />

3000 TL,<br />

ANDERSSON BELL<br />

Renkli kroşe<br />

üst, 7835 TL,<br />

MONSE<br />

Itır Esen’in<br />

filmde taşıdığı<br />

trençkotu,<br />

çizgili<br />

kazakları,<br />

gömlek ve<br />

pantolonları,<br />

bugün birçok<br />

markanın<br />

yorumlamaktan<br />

vazgeçmediği<br />

parçalar<br />

arasında yer<br />

alıyor.<br />

Gabardin<br />

trençkot, 7800 TL,<br />

FRANKIE SHOP<br />

Çizgili gömlek,<br />

10.816 TL,<br />

MISSONI<br />

Turuncu<br />

saç örgülü<br />

merserize<br />

kazak,<br />

1250 TL,<br />

BEAUTY<br />

OMELETTE<br />

<strong>ELLE</strong> 57


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

Baskılı<br />

gömlek,<br />

5549 TL,<br />

MATTEAU<br />

Bebe yaka<br />

ceket,<br />

7340 TL,<br />

SINDISO<br />

KHUMALO<br />

Puantiye<br />

elbise,<br />

6261 TL,<br />

MONIQUE<br />

LHUILLIER<br />

Ekru mini etek,<br />

159 TL, KOTON<br />

Tül elbise,<br />

72.499 TL,<br />

MONIQUE<br />

LHUILLIER<br />

YALANCI<br />

YARİM/1973<br />

Ünlü şarkıcı Emel <strong>Sayı</strong>n’ın “Yalancı Yarim” ve<br />

“Senden Başka” şarkılarıyla da katkı sağladığı<br />

filmde ayrıca Tarık Akan, Münir Özkul ve<br />

Metin Akpınar dikkat çekiyor.<br />

Emel <strong>Sayı</strong>n filmin farklı sahnelerinde, her<br />

biri 70’ler stilini hatırlatan birbirinden şık<br />

parçalarla arzı endam ediyor.<br />

Uzun beyaz kollu puantiye desenli elbisesi,<br />

beyaz pantolonu ve beyaz topuklu<br />

ayakkabılarıyla kombinlediği geniş yakalı<br />

çizgili kazağı ve turuncu saç aksesuarıyla<br />

karpuz kollu dekolte floral elbisesi; 70’lerin en<br />

popüler parçalarından bazıları.<br />

Doğuşu 60’larda Mary Quant ve Andre<br />

Courreges’le ilişkilendirilen, Twiggy ile<br />

özdeşleştirilen mini etek de Emel <strong>Sayı</strong>n’ın<br />

stil tercihleri arasında. Desenli gömlekle<br />

birlikte kullandığı pliseli beyaz mini eteği ve<br />

mini beyaz çantası da Emel <strong>Sayı</strong>n’ı 70’ler<br />

modasının en şık temsilcilerinden biri yapıyor.<br />

Volanlı üst,<br />

949 TL, BEYMEN<br />

COLLECTION<br />

Desenli bluz,<br />

89.99 TL,<br />

DEFACTO<br />

Emel <strong>Sayı</strong>n’ın filmde çokça tercih<br />

ettiği desenli üstler, floral ve puantiye<br />

elbiseler, mini etekler bugünün<br />

modasının da en sevilen parçaları<br />

arasında yer alıyor.<br />

58 <strong>ELLE</strong>


Çiçekli kolsuz<br />

elbise, 449 TL,<br />

KOTON<br />

Çiçek desenli<br />

eşofman<br />

altı, 899 TL,<br />

ROMAN<br />

Siyah mayokini,<br />

fiyatı belli değil,<br />

HUNZA G<br />

TATLI DİLLİM /1972<br />

Ertem Eğilmez’in yönetmenliğini üstlendiği<br />

bu romantik komedide Tarık Akan’la başrolü<br />

paylaşan Filiz Akın’ın Mine karakteri olarak<br />

dikkat çektiği tüm kıyafetler 70’ler modasına<br />

ayna tutuyor.<br />

Boyundan bağlı kolsuz desenli elbisesi hippi<br />

stiline göz kırparken kolsuz siyah uzun elbisesi<br />

yine 70’ler modasını hatırlatıyor.<br />

Leopar desenli cut-out mayosu da o yılların plaj<br />

modasını açığa çıkarıyor.<br />

Çiçek<br />

işlemeli taç,<br />

749 TL,<br />

BEYMEN<br />

Önden düğmeli<br />

kemerli elbise,<br />

1499 TL, FAİK<br />

SÖNMEZ<br />

Çiçek<br />

desenli<br />

etek, fiyatı<br />

belli değil,<br />

RIXO<br />

Çiçek desenli mini<br />

elbise, 34.486 TL,<br />

VALENTINO<br />

<strong>ELLE</strong> 59


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

Kolsuz yeşil üst,<br />

199 TL, KOTON<br />

Puantiye<br />

etek,<br />

3279 TL,<br />

RIXO<br />

Siyah kolsuz üst,<br />

3919 TL, CULT<br />

GAIA<br />

Geniş paçalı<br />

pantolon,<br />

4069 TL,<br />

LVIR<br />

KANLI<br />

DENİZ/1974<br />

Marmara Adası’nda çekilen<br />

ve aynı kadına âşık olan iki<br />

adam arasındaki mücadeleyi<br />

hikayeleştiren filmde Tarık<br />

Akan’la başrolleri paylaşan<br />

Hale Soygazi taşıdığı renkli<br />

elbiselerinin yanı sıra yüksek<br />

belli bol paça pantolonunun<br />

üzerine giydiği kolsuz trikoyla<br />

da 70’ler stilinin altını çiziyor.<br />

Düğme detaylı bol<br />

paça pantolon,<br />

1899 TL, BEYMEN<br />

COLLECTION<br />

Tarık Akan ve Orçun Sonat’ın<br />

geniş yakalı ve desenli<br />

gömlekleriyle dar kesim ve bol<br />

paça pantolonları ise dönemin<br />

erkek modasına gönderme<br />

yapıyor.<br />

Borsalino şapka,<br />

3547 TL, RAG & BON<br />

YARIN SON<br />

GÜNDÜR/1971<br />

Yılmaz Güney’in senaryosunu yazıp yönettiği, başrolünü<br />

oynadığı filmin bir diğer yıldız ismi Fatma Girik.<br />

Baskılı ve renkli kravatlarıyla Fatma Girik ve Yılmaz Güney<br />

tam bir 70’ler çifti. Girik’in yakası lacivert biyeli beyaz<br />

ceketiyle kullandığı kırmızı fular da çok şık görünüyor.<br />

Floral desenli ipek<br />

fular, 6113 TL,<br />

VALENTINO<br />

Fatma Girik’in beyaz elbisesi, bele oturan renkli bol paça<br />

pantolonu, Yılmaz Güney’in balıkçı kazağı ve şapkası,<br />

70’ler modasını hatırlatan detaylar arasında yer alıyor.<br />

Beyaz mini<br />

etek, 3527 TL,<br />

SAVANNAH<br />

MORROW +<br />

NET SUSTAIN<br />

Bele oturan<br />

beyaz<br />

ceket,<br />

19.751 TL,<br />

FENDI<br />

60 <strong>ELLE</strong>


Türkan Şoray ile<br />

Kadir İnanır’ın en<br />

kült filmlerinden<br />

olan Bodrum<br />

Hakimi’nde Şoray<br />

beyaz ve mavi<br />

renklerdeki uzun<br />

tünikleriyle göz<br />

kamaştırıyor.<br />

Şoray’ın jean<br />

üzerine giydiği<br />

marin ve lacivert<br />

tişörtleri de filmin<br />

unutulmayan<br />

görünümlerinden.<br />

Straples<br />

koton elbise,<br />

4651 TL,<br />

SKIN<br />

Baskılı ipek<br />

elbise, 65.000 TL,<br />

ANDREW GN<br />

Çizgili marin<br />

tişört, 2132 TL,<br />

DENIMIST<br />

BODRUM<br />

HAKİMİ /1976<br />

Bodrum’a yeni atanan bir kadın<br />

hakimle bir toprak ağasının<br />

aşkını beyazperdeye taşıyan<br />

filmde, Türkan Şoray hem<br />

yönetmenlik koltuğunda, hem de<br />

başrolde. Türkan Şoray ve Kadir<br />

İnanır filmlerinin en güzellerinden<br />

sayılan Bodrum Hakimi,<br />

Bodrum’un 70’lerdeki yüzüne<br />

ve Şoray’ın stilinde belirginleşen<br />

70’ler modasına gönderme<br />

yapıyor.<br />

Türkan Şoray filmde boy<br />

gösterdiği geniş kollu, mavi ve<br />

önden işlemeli beyaz tünikleriyle<br />

70’lerin bohem stilini selamlıyor.<br />

Kadir İnanır’la Bodrum sularına<br />

açıldıkları teknede Türkan<br />

Şoray’ın giydiği jean ve marin<br />

tişört ile İnanır’ın çiçek desenli<br />

gömleği de yine 70’li yıllara bir<br />

güzelleme.<br />

Şoray’ın hakime kimliğinde<br />

gömleklerle birlikte kullandığı<br />

midi boy etekleri de<br />

unutmayalım.<br />

V yaka detaylı mavi elbise,<br />

2900 TL, GÜL AĞIŞ X<br />

HAREMLIQUE À LA MER<br />

Kırmızı çizgili<br />

marin tişört, fiyatı<br />

belli değil, H&M<br />

Beyaz kroşe<br />

elbise, 5500 TL,<br />

CHARO RUIZ<br />

Yüksek belli<br />

bol paça jean<br />

pantolon,<br />

3941 TL,<br />

FRAME<br />

<strong>ELLE</strong> 61


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

80’ler<br />

Beyaz çizgili<br />

pembe ceket,<br />

9770 TL,<br />

SINDISO<br />

KHUMALO<br />

Düğme detaylı kırmızı<br />

ceket, 62.900 TL,<br />

SAINT LAURENT<br />

Leopar<br />

desenli<br />

ceket,<br />

1850 TL,<br />

BEAUTY<br />

OMELETTE<br />

ARABESK /1988<br />

Başrolleri Müjde Ar’la Şener Şen’in<br />

paylaştığı, 80’lerde Türkiye’de<br />

yükselişe geçen arabesk furyasını<br />

mizahi bir dille eleştiren Türk<br />

sinemasının kült yapımlarından<br />

Arabesk’te, Müjde Ar’ın sıkça giydiği<br />

vatkalı elbise ve ceketler, siyah payetli<br />

elbisesi ve yakası kürklü paltosu, 80’ler<br />

modasına açık bir gönderme.<br />

Kareli ceket,<br />

39.253 TL,<br />

SAINT LAURENT<br />

Leopar desenli tişört,<br />

fiyatı belli değil,<br />

BERSHKA<br />

Fırfır kollu kırmızı<br />

tişört, 3284 TL,<br />

ULLA JOHNSON<br />

Türk sinema<br />

tarihinde<br />

önemli bir<br />

yeri olan<br />

Arabesk<br />

filminde<br />

Müjde Ar’ın<br />

vatkalı<br />

ceketleri ve<br />

geniş omuzlu<br />

elbiseleri<br />

dönem<br />

modasını çok<br />

iyi yansıtıyor.<br />

62 <strong>ELLE</strong>


Kırmızı body,<br />

5000 TL, TIBI<br />

Ekose ceket, fiyatı<br />

istek üzerine,<br />

MARINA RINALDI<br />

X MARCO DE<br />

VINCENZO<br />

80’ler modası<br />

deyince akla canlı<br />

ve patlak renkler<br />

geliyor. Hülya<br />

Koçyiğit filmde<br />

kırmızı kazağıyla<br />

80’ler modasının<br />

ruhuna uygun olarak<br />

enerji saçıyor.<br />

Çizgili üst, fiyatı<br />

istek üzerine,<br />

MARINA RINALDI<br />

X MARCO DE<br />

VINCENZO<br />

HERHANGİ<br />

BİR KADIN<br />

/1981<br />

Bir seyyar satıcının bir<br />

fabrikatörün kızına karşı hissettiği<br />

karşılıksız aşkı anlatan filmde<br />

başrolleri Hülya Koçyiğit ve Tarık<br />

Akan paylaşıyor. Hülya Koçyiğit<br />

renkli ve çizgili kazakları,<br />

ekose desenli eteğiyle 80’ler<br />

modasına ayna tutuyor. Tarık<br />

Akan ise üstünden neredeyse hiç<br />

çıkarmadığı kareli ceketi ve o<br />

ceketle mükemmel uyumsuzluktaki<br />

gömlek ve pantolonuyla 80’lerin<br />

karmaşık ve rüküş modasını<br />

yansıtıyor.<br />

Ekose etek, fiyatı<br />

istek üzerine,<br />

MARINA RINALDI<br />

X MARCO DE<br />

VINCENZO<br />

Mini ekose etek,<br />

4500 TL, ACNE<br />

STUDIOS<br />

<strong>ELLE</strong> 63


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

Renkli süveter,<br />

3859 TL,<br />

ANDERSSON<br />

BELL<br />

İpek fular,<br />

7250 TL,<br />

THE ROW<br />

Turuncu kısa üst,<br />

4493 TL, A.L.C.<br />

80’ler modasına<br />

damga vuran<br />

saç bantlarına,<br />

floresan<br />

renklere ve<br />

kalın kemerlere<br />

filmde bolca<br />

rastlıyoruz.<br />

Şabaniye’nin<br />

karakteriyle<br />

de ilintili olan<br />

abartılı stiliyse<br />

80’ler modasına<br />

bire bir uyum<br />

sağlıyor.<br />

ŞABANİYE<br />

/1984<br />

Kan davasından kaçmak için<br />

kadın kılığına girerek şarkıcılık<br />

yapmaya başlayan Kemal<br />

Sunal’ın canlandırdığı Şabaniye<br />

karakteri, hikayesi kadar<br />

sahnede giydiği ve 80’lerin<br />

simgesi olan abartılı kıyafetleri,<br />

rengarenk perukları, takıları,<br />

kuş tüyü yeşil atkısı ile de filme<br />

damga vuruyor.<br />

Kemal Sunal’a eşlik eden<br />

Çiğdem Tunç’un her daim<br />

saçına bağladığı eşarbı, renkli<br />

kazaklarıyla kullandığı kalın<br />

kemerler ve blazer ceketleri de<br />

80’ler modasını gözler önüne<br />

seriyor.<br />

Kırmızı elbise,<br />

5229 TL,<br />

SPORTMAX<br />

Kırmızı<br />

kalın<br />

kemer,<br />

1929 TL,<br />

MAX&Co.<br />

İşlemeli örgü<br />

ceket, 5450 TL,<br />

DÔEN + NET<br />

SUSTAIN<br />

64 <strong>ELLE</strong>


Hülya Avşar<br />

filmde<br />

80’lerin kült<br />

parçalarından<br />

sayılan renkli<br />

aerobik<br />

giysileriyle<br />

dikkat çekiyor.<br />

Mavi eşofman<br />

altı, fiyatı belli<br />

değil, BERSHKA<br />

Streç tulum,<br />

1800 TL,<br />

NORMA<br />

KAMALI<br />

Kemerli beyaz<br />

ceket, 1499 TL,<br />

NOCTURNE<br />

NEFRET /1984<br />

Bir anne ile kızının gelgitli,<br />

sorunlu ilişkisine odaklanan<br />

Nefret, Fatma Girik’le Hülya<br />

Avşar’ı bir araya getiriyor.<br />

Filmde bol bol spor yaparken<br />

izlediğimiz Hülya Avşar’ın parlak<br />

taytları, dizlikleri, eşofman<br />

üstleri ve saç bantları, dönemin<br />

moda olan diskoteklerinde dans<br />

ederken giydiği body’ler; 80’ler<br />

gençliğinin giyim kodlarını açığa<br />

çıkarıyor ve o yıllarda popüler<br />

olan jimnastik akımını vurguluyor.<br />

Hülya Avşar’ın bikinisinin<br />

üzerinden giydiği, vücudunu<br />

sergilemek ve annesinin<br />

sevgilisini cezbetmek için aniden<br />

çıkarıp attığı kürk manto da yine<br />

80’ler modasını hatırlatıyor.<br />

Kendi şirketini kurmak için canla<br />

başla çalışan bir iş kadınını<br />

canlandıran Fatma Girik’in<br />

blazer takımları, özellikle beyaz<br />

şapkasıyla tamamladığı beyaz<br />

ceketi ise, 80’lerde “Working<br />

Girl” filmiyle ve Giorgio<br />

Armani’nin takım elbiseleriyle<br />

popülerleşen ofis giyimine<br />

gönderme yapıyor.<br />

Kısa şort,<br />

650 TL,<br />

RIVUS<br />

Beyaz şapka,<br />

3468 TL,<br />

ARTESANO<br />

Yeşil sweatshirt,<br />

fiyatı belli değil,<br />

PULL AND BEAR<br />

Fırfırlı poplin<br />

gömlek, 3174 TL,<br />

BATSHEVA<br />

<strong>ELLE</strong> 65


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

Kısa jarse<br />

ceket,<br />

3043 TL,<br />

SOLID &<br />

STRIPED<br />

Âşık olduğu<br />

kadını etkilemek<br />

için klasik giyim<br />

tarzını tamamen<br />

değiştiren,<br />

daha renkli<br />

parçalar,<br />

sportif kıyafetler<br />

giymeye<br />

başlayan<br />

Şener Şen yeni<br />

görünümüyle<br />

filmde 80’ler<br />

stiline göz<br />

kırpıyor.<br />

Önden düğmeli<br />

kemerli elbise,<br />

fiyatı belli değil,<br />

NOCTURNE<br />

Lila elbise,<br />

12.000 TL,<br />

MAISON JU<br />

Kırmızı cut-out<br />

elbise, 3700 TL,<br />

MIRELA CERICA<br />

Koton pantolon,<br />

2500 TL,<br />

HOLZWEILER<br />

ÂŞIK OLDUM<br />

/1985<br />

Amerikan filmi “The Woman in<br />

Red”in Türk sineması uyarlaması<br />

olan “Âşık Oldum”, hafızalara en<br />

çok otopark sahnesinde kırmızı<br />

elbisesi, külotu görünecek kadar<br />

uçuşan Şehnaz Dilan ve onu<br />

hayranlıkla izleyen Şener Şen’in<br />

karşılaşma sahnesiyle kazınmış<br />

olmalı.<br />

Kırmızı saç bandı, kırmızı<br />

ayakkabılarıyla dikkat çeken<br />

Dilan’ın önden düğmeli kolsuz<br />

elbisesi o yıllarda oldukça<br />

popüler bir modele dönüştü.<br />

Film ayrıca Nevra Serezli’nin<br />

vatkalı ceket ve elbiseleri, tasma<br />

kolyeleri, Ayşen Gruda’nın kısa<br />

ceket ve uzun kloş etekleri, Şener<br />

Şen’in 80’lerin sportif stiline<br />

gönderme yapan kısa kırmızı<br />

ceketiyle de hatırlanacak.<br />

Baskılı pol<br />

paça pantolon,<br />

8276 TL, STELLA<br />

MCCARTNEY X<br />

THE BEATLES<br />

66 <strong>ELLE</strong>


Kolsuz<br />

kareli elbise,<br />

12.600 TL,<br />

LISA MARIE<br />

FERNANDEZ<br />

ASİYE NASIL<br />

KURTULUR<br />

/1986<br />

Seks işçiliği yapan Asiye adlı<br />

bir kadının hayat hikayesini<br />

genelevde çalışan kadınların<br />

sahneye koydukları oyunlar<br />

üzerinden anlatan Atıf Yılmaz<br />

imzalı filmde, hem Asiye’yi<br />

canlandıran Müjde Ar, hem de<br />

diğer kadın oyuncular 80’lerin<br />

abartılı ve cafcaflı modasını<br />

hatırlatan kıyafetlerle dikkat<br />

çekiyor.<br />

Baskılı ceket,<br />

fiyatı belli değil,<br />

BERSHKA<br />

Payetli ceket,<br />

10.720 TL,<br />

HALPERN<br />

Müjde Ar’ın siyah yakalı<br />

kısa dore montundan vatkalı<br />

elbiselerine, genelevde sahne<br />

alan kadınların taytlarından<br />

rengarenk eteklerine, toplumsal<br />

statüleriyle de ilintili olan<br />

üst üste giydikleri uyumsuz<br />

kıyafetlerinden saç bantlarına<br />

uzanan giyim karmaşası tam da<br />

80’lerin sembolü.<br />

Kareli trençkot,<br />

15.450 TL,<br />

ACNE STUDIOS<br />

Genelevin patronu “mama”<br />

rolündeki Güler Ökten’in vatkalı<br />

ceketleri de 80’lere övgü.<br />

Siyah beyaz<br />

ceket,<br />

1199 TL,<br />

NOCTURNE<br />

ADA /1988<br />

Ayrılmış iki orta yaş<br />

insanının yıllar sonra Ada’da<br />

bir araya gelip ilişkilerinin<br />

hesaplaşmasını yaptığı<br />

filmde Türkan Şoray’la<br />

Rutkay Aziz başrolleri<br />

paylaşıyor.<br />

Türkan Şoray neredeyse<br />

tüm film boyunca üstünden<br />

çıkarmadığı geniş yakalı<br />

beyaz gömleği, vatkalı ekru<br />

tayyörü ve inci kolyesiyle tam<br />

bir 80’ler kadını. Şoray’ın<br />

bu parçaların üzerinden<br />

yakalarını kaldırarak giydiği<br />

camel palto da filmin<br />

neredeyse tümüne damga<br />

vuruyor.<br />

Tüvit ceket,<br />

7800 TL,<br />

PROENZA<br />

SCHOULER<br />

Kemerli<br />

siyah palto,<br />

9119 TL,<br />

MAX&Co.<br />

İki tonlu tüvit ceket,<br />

42.400 TL, SAINT<br />

LAURENT<br />

<strong>ELLE</strong> 67


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>STİL<br />

Püsküllü<br />

elbise,<br />

55.570 TL,<br />

PROENZA<br />

SCHOULER<br />

Streç kadife<br />

pantolon,<br />

14.000 TL,<br />

GUCCI<br />

Dantel mini<br />

elbise, 21.850 TL,<br />

RASARIO<br />

Kolsuz renkli<br />

üst, fiyatı<br />

belli değil,<br />

BEYMEN<br />

ACADEMIA<br />

KAYIP KIZLAR<br />

/1984<br />

Hayallerinin peşinden koşarken<br />

kendilerini kadın tacirlerinin<br />

elinde bulan genç kızların<br />

hikayesine odaklanan filmde<br />

başrollerde Ahu Tuğba, Tarık<br />

Akan ve Çiğdem Tunç dikkat<br />

çekiyor.<br />

Renkli kısa<br />

tayt, fiyatı<br />

belli değil,<br />

BEYMEN<br />

ACADEMIA<br />

Ahu Tuğba’nın püsküllü doreli<br />

elbisesi, denim on denim diye<br />

adlandırılan jean gömlek<br />

ve pantolonları, aslan başı<br />

saçları, Çiğdem Tunç’un kırmızı<br />

mayosunun altından giydiği taytı,<br />

gece kulüplerinde neon renkli<br />

kıyafetleri ve saç bantlarıyla dans<br />

eden genç kızlar; hepsi de bizleri<br />

80’lerin cafcaflı atmosferine<br />

ışınlıyor.<br />

Pembe body,<br />

fiyatı belli değil,<br />

BERSHKA<br />

Kırmızı jarse<br />

body,<br />

10.800 TL,<br />

SAINT<br />

LAURENT<br />

80’ler modasının<br />

tüm detaylarını<br />

içeren Kayıp<br />

Kızlar’da<br />

kabarık saçlara,<br />

püsküllere,<br />

uyumsuz<br />

kombinlere,<br />

yüksek bel<br />

jean’lere, kısa<br />

topuklu sivri burun<br />

ayakkabılara<br />

bolca rastlıyoruz.<br />

68 <strong>ELLE</strong>


V yaka<br />

hırka,<br />

11.500 TL,<br />

EMILIA<br />

WICKSTEAD<br />

Payetli bluz,<br />

11.820 TL,<br />

SEMSEM<br />

Floral<br />

baskılı<br />

saten<br />

elbise,<br />

12.600 TL,<br />

MENG<br />

Şifon elbise,<br />

41.000 TL,<br />

BRANDON<br />

MAXWELL<br />

MUHSİN BEY<br />

/1987<br />

Şener Şen ve Uğur Yücel gibi<br />

iki ustayı buluşturan, Yavuz<br />

Turgul’un yazıp yönettiği Muhsin<br />

Bey, 80’lerde köyden kente<br />

göçle birlikte yaşanan kültür<br />

yozlaşmasına dikkat çekerken<br />

kadın oyuncu Sermin Hürmeriç’in<br />

rüküş kıyafetleri üzerinden de<br />

80’ler modasını selamlıyor.<br />

Filmde Muhsin<br />

Bey’in kapı<br />

komşusu Sevda<br />

rolünde öne çıkan<br />

Sermin Hürmeriç,<br />

renkli giyim tarzı,<br />

sallantılı küpeleri<br />

ve her daim taktığı<br />

saç aksesuarlarıyla<br />

80’ler modasına<br />

ışık tutuyor.<br />

Hürmeriç’in kırmızı boğazlı<br />

kazağı üzerine giydiği sarı<br />

ceketi, omuzlarına aldığı kürk<br />

ceketinin altında göze çarpan<br />

leopar elbisesi, her daim<br />

saçlarına tutturduğu renkli yapma<br />

çiçekleri ve o yılların modası<br />

olan, boynundan hiç çıkarmadığı<br />

mavi boncuklu kolyesi; 80’ler<br />

modasının unutulmazları<br />

arasında yer alıyor.<br />

Leopar baskılı<br />

midi elbise,<br />

29.100 TL,<br />

DOLCE &<br />

GABBANA<br />

Uzun saten elbise,<br />

39.700 TL,<br />

CARINE GILSON<br />

<strong>ELLE</strong> 69


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>GÜZELLİK<br />

FENOMEN<br />

makyajlar<br />

TÜRK SINEMA<br />

TARIHİNİN<br />

GÜZELLIĞIYLE<br />

FENOMENLEŞMIŞ<br />

ISIMLERI, UNUTULMAZ<br />

GÖRÜNÜMLERIYLE<br />

GÜNÜMÜZ<br />

MAKYAJLARINA DA<br />

ILHAM OLMAYA<br />

DEVAM EDIYOR.<br />

HAZIRLAYAN: DAMLA DURAK<br />

Ajda Pekkan<br />

Müzikteki iddiasını sinemada<br />

da ortaya koyan Ajda Pekkan,<br />

Yeşilçam’da Avrupai güzelliğiyle<br />

ve iddialı makyajıyla öne çıkıyor.<br />

Benzer bir görünüm yaratmak<br />

için öncelikle cildinize canlı bir<br />

görünüm kazandıracak serum<br />

fondötenlerden uygulayın.<br />

Ardından yüzünüzü “ısıtmak”<br />

için şeftali tonlarında bir allıkla<br />

yanaklarınızı renklendirin.<br />

Pekkan’ın makyajında aydınlık<br />

göz altları dikkat çekiyor;<br />

bunun için yapmanız gereken<br />

cildinizden iki ton açık bir<br />

kapatıcı uygulamak ve iyice<br />

dağıtmak. Gözlerde ise diğer<br />

Yeşilçam yıldızlarının aksine<br />

renkli bir uygulamaya rastlıyoruz.<br />

Göz kapağınıza ve alt kirpik<br />

dibinize mavi mat bir far,<br />

kirpiklerinize ise bolca maskara<br />

uygulayın. Dudaklarınızda nar<br />

çiçeği tonlarında bir ruj tercih<br />

ederek renksiz bir gloss rujla<br />

üzerinden geçin. Ve makyajın<br />

can alıcı adımı; yanaklarınıza bir<br />

çil kalemiyle dokunuşlar yapın.<br />

1<br />

2<br />

3<br />

1. Maskara, 520 TL, YSL BEAUTY 2. Allık, 49,95 TL, DEBBY 3. Far paleti, 189 TL, SEPHORA<br />

COLLECTION 4. Fondöten, 529 TL, CLINIQUE 5. Ruj, 1240 TL, HERMES 6. Kapatıcı, 520 TL,<br />

SHISEIDO 7. Gloss ruj, 390 TL, NARS <strong>8.</strong> Çil kalemi, 39 TL, PASTEL<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

48 70 <strong>ELLE</strong>


Filiz Akın<br />

70’li, 80’li yılların makyajlarına<br />

baktığımızda günümüze nazaran<br />

çok daha mat ten makyajlarına<br />

rastlıyoruz; tıpkı Filiz Akın’ın<br />

bu ikonik görünümündeki gibi.<br />

Makyaja öncelikle parlamayı<br />

kontrol altına alacak bir bazla<br />

başlayın; ardından yarı mat<br />

bitiş sağlayacak, doğal bitişli<br />

bir fondöten uygulayın. Ten<br />

makyajındaki matlığın aksine,<br />

yanaklarınızı bir bronzer’la<br />

şekillendirdikten sonra elmacık<br />

kemiklerinizin tepe noktalarına<br />

bir aydınlatıcı ile ışıltı verin.<br />

Üst ve alt kirpik dibine ince bir<br />

hat halinde eyeliner uygulayın.<br />

Kuyruklu eyeliner için keçe<br />

uçlu kalem eyeliner’ları tercih<br />

edebilirsiniz. Ardından takma<br />

kirpik kullanarak bakışlarınıza<br />

daha dramatik bir etki katın ve<br />

tek kat maskara uygulayın. Şeftali<br />

tonlarında bir rujla makyajınızı<br />

tamamlayın.<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

1. Eyeliner, 469 TL, BENEFIT COSMETICS 2. Fondöten, 319,90 TL, THE BODY SHOP 3. Stick bronzer, 479 TL, RARE BEAUTY<br />

4. Aydınlatıcı, 52 TL, LYKD 5. Ruj, 139,99 TL, KIKO MILANO 6. Maskara, 459 TL, TOO FACED 7. Makyaj bazı, 44,99 TL,<br />

AVON <strong>8.</strong> Takma kirpik, 169 TL, M.A.C COSMETICS<br />

<strong>ELLE</strong> 49 71


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>GÜZELLİK<br />

Gülşen<br />

Bubikoğlu<br />

Yeşilçam’ın en güzel<br />

kadınlarından Gülşen<br />

Bubikoğlu gibi kadifemsi bir ten<br />

görünümüne sahip olmak için<br />

baz ve fondöten seçimi oldukça<br />

önemli. Makyaja başlamadan<br />

önce gözenek görünümünün<br />

önüne geçecek kusursuz<br />

bir zemin oluşturabilirsiniz.<br />

Kapatıcılığı yüksek, mat bitişli<br />

fondötenler kusursuz ten<br />

makyajları için ideal. Göz<br />

altlarınıza uygulayacağınız<br />

kapatıcının ten renginizden<br />

en fazla bir ton açık olmasına<br />

dikkat edin. Bubikoğlu’nun<br />

abartıdan uzak makyajında,<br />

bronzer ile renklendirilmiş<br />

yanaklar ise ön planda. Gelelim<br />

gözlere… Göz kapaklarınıza<br />

koyu bir far uyguladıktan sonra<br />

ifadeyi güçlendirmek için alt<br />

kirpik dibinden siyah bir göz<br />

kalemi ile geçin ve hem alt hem<br />

üst kirpiklere bolca maskara<br />

uygulayın. Dudakları kremsi<br />

yapıda ve kiremit tonunda bir<br />

rujla vurgulayın.<br />

5<br />

2<br />

4<br />

7<br />

8<br />

1<br />

3<br />

6<br />

1. Ruj, 450 TL, BOBBI BROWN 2. Fondöten, 599 TL, MAKE <strong>UP</strong> FOR EVER 3. Far paleti, 499 TL,<br />

FENTY BEAUTY 4. Bronzer, 990 TL, GUERLAIN 5. Maskara, 77,75 TL, DEBORAH MILANO 6. Makyaj<br />

bazı, 399 TL, ORIGINS 7. Kapatıcı, 479 TL, MILK MAKE<strong>UP</strong> <strong>8.</strong> Göz kalemi, 89,99 TL, FLORMAR<br />

72 <strong>ELLE</strong>


Türkan Şoray<br />

Türkan Şoray’ın makyajında daha<br />

aydınlık bir görünüme rastlıyoruz.<br />

Hem makyajın kalıcılığını<br />

artırmak hem de aydınlık bir ten<br />

makyajı yaratmak için öncelikle<br />

ışıltı ve nem verecek bir makyaj<br />

bazı tercih edin. Ardından<br />

likit bir fondöten uygulayarak<br />

Şoray’ınki gibi sağlıklı ve<br />

canlı bir ten yaratabilirsiniz.<br />

Elmacık kemiklerinin altına<br />

bronzer uygulayarak yüzünüzü<br />

boyutlandırın. Ve sıra geldi<br />

Türkan Şoray’ın imzası olan göz<br />

makyajına: Likit eyeliner ile kalın<br />

ve kuyruklu bir çizgi çekin; alt<br />

kirpik dibinde ise ince bir hat<br />

oluşturun. Gözlerinizi çok daha<br />

büyük göstermek için göz içinize<br />

beyaz göz kalemi sürün ve<br />

takma kirpik kullanın. Son olarak<br />

dudaklarınıza nude tonlarda<br />

mat likit bir ruj tercih edin ve<br />

daha dolgun bir görünüm için<br />

alt dudağınızın orta noktasına<br />

parlatıcı ile vurgu yapın.<br />

1<br />

3<br />

5<br />

2<br />

6<br />

4<br />

7<br />

8<br />

1. Göz kalemi, 445 TL, DIOR 2. Likit eyeliner, 539 TL, THE ORGANIC PHARMACY 3. Mat likit ruj, 440 TL, NARS 4. Gloss, 465 TL,<br />

GIVENCHY 5. Fondöten, 714 TL, KRAYOLAN 6. Yüz paleti, 959 TL, ANASTASIA BEVERLY HILLS 7. Makyaj bazı, 469 TL, M.A.C<br />

COSMETICS <strong>8.</strong> Takma kirpik, 210 TL, INGLOT<br />

<strong>ELLE</strong> 73


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>GÜZELLİK<br />

<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>RÖPORTAJ<br />

“70 VE<br />

80’LERDE<br />

bence bir<br />

mucize<br />

başarmışlar”<br />

KENDİNİ BİLDİ BİLELİ<br />

SANATA KARŞI İLGİSİ<br />

VARDI; ANCAK TÜM<br />

ŞIKLAR ARASINDA<br />

SINEMACI OLMAYI<br />

SEÇTI! SANAT<br />

YÖNETMENI, YAPIMCI,<br />

SANAT VE SINEMA<br />

ÂŞIĞI... ZEYNEP<br />

ATAKAN KESINLIKLE<br />

MUHTEŞEM BIR HIKAYE<br />

ANLATICISI, BUNU DA<br />

BIZZAT DENEYIMLEDIĞIM<br />

IÇIN TEREDDÜTSÜZ<br />

YAZIYORUM. KLASIK<br />

BALE EĞITIMI ALDIĞI<br />

ISE DURUŞU VE VÜCUT<br />

DILINDEN BELLI OLUYOR,<br />

ŞIMDI ANLATTIKLARINI<br />

DINLEYINCE TAŞLAR<br />

OTURDU DIYELIM. İLK<br />

SORUMA VERDIĞI<br />

CEVABI BAŞLIK YAPTIM.<br />

RÖPORTAJI OKUMAYI<br />

BITIRDIĞINIZDE IYI MI<br />

ETTIM, SIZLER KARAR<br />

VERIRSINIZ.<br />

RÖPORTAJ: SUZAN YURDACAN<br />

48 74 <strong>ELLE</strong>


İlk defa yaptığım bir röportajda giriş yazısına hiç gerek yok<br />

diye düşünüyorum, doğrudan nefis bir filmin hikayesini<br />

dinler gibi bir etki yaratacak cevaplara geçiş yapmanız<br />

bence fazlasıyla yeterli. “En çok bir sinema salonunda,<br />

ışıklar söndüğünde ve son jeneriği izlerken ilham alırım”<br />

diyen Zeynep Atakan bugüne kadar yaptıklarını anlatıp<br />

bizleri adeta geçmişte yolculuğa çıkardı. Ve anlattıklarıyla<br />

aslında sinemayı neden bu kadar çok sevdiğimizi, bu<br />

sektörün neden hem zor hem büyülü olduğunu hatırlattı.<br />

Sizin sinema ve televizyon hikayeniz/sevdanız nasıl<br />

başladı? İlk tohumu küçükken izlediğiniz eski Türk<br />

filmleri olabilir mi?<br />

Kendimi bildim bileli, sanata dair her şeye ilgim vardı. Ailem<br />

sinema, konser ve tiyatro seven bir aileydi. Her hafta sonu<br />

sinemaya, tiyatroya gitmek bir ritüel gibiydi. Resim yapmak<br />

resimleri yan yana dizmek ve hikaye anlatmak en sevdiğim<br />

şeylerdi. Dolayısıyla, resim defterleri, boya kalemleri ve 12<br />

yıl boyunca aksatmadan devam ettiğim klasik bale eğitimi ile<br />

sanatla daha fazla iç içe olma şansım oldu. Liseyi bitirdikten<br />

sonra resim yapmak da eğitim hayatıma girdi. Ama ben<br />

tüm bunların sinemada birleştirilebileceğine dair bir inanç<br />

taşıyordum. Çünkü 15 yaşında İstanbul Festivali’nde (o<br />

zaman tek bir festival olurdu ve içinde 5-6 film gösterilirdi,<br />

‘Sinema Günleri’ denirdi) bir film izledim. Oldukça farklı bir<br />

filmdi. Petra Von Kant’ın Acı Gözyaşları… Bir Fassbinder<br />

filmiydi. Genel izleme alışkanlıklarını kıran bir filmdi. Ve<br />

böylece, vizyon dışında her film etkinliğinde film izlemeye<br />

giden biri oldum. Her film yeni bir yolculuktu. Bu noktada<br />

lise yıllarım, okuldan kalan her boş zamanda film izlemekle<br />

geçti. Ve sinema okumaya karar verdim. O yıllarda meslek<br />

olarak bilinmeyen bu alanda eğitim alma isteğimi ailem çok<br />

destekledi. Ve sinema bölümünün sınavlarına hazırlandım.<br />

Tabii ki eş zamanlı resim eğitimim devam ediyordu ama ben<br />

sinemacı olmayı seçtim.<br />

Bu sayımızda Türk sinemasının 70’li ve 80’li yıllarına<br />

odaklanıyoruz. Sizi izleyici ve bu meslekteki insan<br />

olarak bu dönemler nasıl etkiledi?<br />

70’leri iki döneme ayırmak lazım…<br />

Televizyon gelene kadar olan dönem<br />

ile televizyonun aktif bir şekilde<br />

evlere girme dönemi olarak… 70’lerin<br />

ilk yıllarında vizyona giren Türk<br />

filmi sayısının çok yüksek olduğunu<br />

görüyoruz. Yeşilçam, 60’lı yıllarda<br />

yakaladığı altın çağını 70’lerin ilk<br />

yıllarına da taşımayı başarmıştı.<br />

Ama devamında film çekme<br />

maliyetlerinin giderek artması ve<br />

evlere girmeye başlayan televizyon<br />

sayısı arttıkça insanlar daha az<br />

sinemaya gider olmuştu. Ve bir de<br />

ekonomik kriz nedeniyle, borçlarını<br />

ödemekte zorlanan film dağıtımcıları<br />

yüzünden Amerikalılar Türkiye’ye<br />

kısa kısa<br />

TEKRAR TEKRAR IZLEDIĞINIZ<br />

BIR DÖNEM FILMI: Ah Güzel<br />

İstanbul<br />

HANGI DÖNEMIN KIYAFETLERI<br />

VE STILI SIZE HITAP EDIYOR: 70’ler<br />

GENEL OLARAK DÜNYADA<br />

HANGI SINEMA DÖNEMINE<br />

IŞINLANMAK ISTERDINIZ:<br />

Şimdiden memnunum…<br />

YEŞILÇAM DENINCE AKLINIZA<br />

GELEN ILK 3-5 KELIME: Zorluk,<br />

tutku, üretim.<br />

film göndermek konusunda çekingen davranıyorlardı...<br />

70’li yıllara sinema diliyle yön veren en önemli isim Yılmaz<br />

Güney… 1970 yılında “Umut” isimli filmiyle dengeleri epeyce<br />

değiştirdi.<br />

Yılmaz Güney, hem yönetmenlik hem oyunculuk hem<br />

de senaryo yazarlığı ile farklı bir kulvardaydı. Ama endüstri<br />

açısından çektiği filmlerle 70’lerin yıldız filmlerini yaratan<br />

Ertem Eğilmez. O dönemin en önemli Ertem Eğilmez<br />

filmlerinden olan Hababam Sınıfı çok değerli işlerinden bir<br />

tanesidir.<br />

80’lere gelindiğinde ise yine 70’ler gibi iki bölüme<br />

ayırmak gerekiyor. İlk yarısı oldukça farklı… Üretimler politik<br />

nedenlerle epeyce azalmış ama çok önemli sinemacıların<br />

olduğu bir dönem. Özellikle Kartal Tibet ve Atıf Yılmaz 80’li<br />

yıllara resmen damgasını vurmayı başaran yönetmenler.<br />

Kartal Tibet, Kemal Sunal gibi bir ismi de arkasına alarak<br />

toplumsal konuları da irdeleyen pek çok komedi filmine<br />

imza attı. Ve yine kendi içinde önemli bir tür oluşturdu. Atıf<br />

Yılmaz ise o dönem için ve her dönem için cesaretli, fark<br />

yaratan kadın temalı filmler çekmeyi başardı.<br />

Burada yine çok önemli bir sinemacıyı anmak isterim:<br />

Ömer Kavur. Fransa’da sinema eğitiminin ardından<br />

bambaşka bir soluk ve etki yaratan bir yönetmendir. Çok<br />

değerli işler bırakmıştır sinema dünyasına. Yine Yılmaz<br />

Güney’in senaristliğini, Şerif Gören’in yönetmenliğini<br />

yaptığı 1982 yapımı “Yol” 1982 Cannes Film Festivali’nde<br />

Altın Palmiye’yi kazandı.<br />

80’li yıllara genel olarak baktığımızda, Türkiye<br />

ekonomisinde serbestleşme çalışmaları ve bir askeri<br />

darbe etkisi sinemada çok fazla hissediliyordu. Dolayısıyla<br />

filmlerin konusu da o dönemin toplumsal meselelerini<br />

yansıtır ve izlendiğinde yakın Türkiye tarihi ile ilgili bir<br />

bellek oluşturacak kadar çok çeşitlilik vardır.<br />

Şimdi 2022’den o dönemlere bakınca Türk sinemasını,<br />

çalışanları, filmleri yapanları... Hepsini ve herkesi<br />

düşünerek neler için “nasıl da yapmışlar!” diyorsunuz<br />

ve neler eleştiriye açık?<br />

Bence bir mucizeyi başarmışlar… Çünkü,<br />

Türkiye’nin o döneminde yani her şeyin<br />

çok sınırlı olduğu bir dönemde, gerçek<br />

bir özveri ve çalışma daha da önemlisi<br />

tutkunun olduğu çok aşikar… Ama<br />

diğer yandan, üretimlerin sürekliliği<br />

ve kaliteden ödün vermesi nedeniyle<br />

izleyici alışkanlıkları üzerine bir gelişme<br />

olamamış. Bu noktada sinemanın<br />

kültürel ve sanatsal alanda birkaç önemli<br />

örnek ortaya koyması dışında, ana akım<br />

sinemada televizyonun etkisiyle bazı<br />

işleri görüyoruz. Öncelikle kamera<br />

arkasında kadın çalışan sayısı oldukça az<br />

ve senaryolarda ‘kadın konusu’nun Atıf<br />

Yılmaz filmleri istisnası dışında ele alınış<br />

biçimi sorunlu… Bu sorun hâlâ devam<br />

<strong>ELLE</strong> 49 75


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>RÖPORTAJ<br />

Zeynep Atakan<br />

kimdir?<br />

İstanbul doğumlu Zeynep Atakan,<br />

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar<br />

Fakültesi, Sinema Televizyon<br />

bölümünden mezun oldu. 1986-1999<br />

yılları arasında reklam filmi sektöründe<br />

her alanda çalıştı ve yapımcı olarak<br />

uzmanlaştı. 1994 yılından itibaren<br />

çalışmalarına kurucu ortağı olduğu şirket<br />

ile devam etti.<br />

1999 yılında, film endüstrisine geçiş<br />

yaparak uluslararası film projeleri<br />

üretmeye başladı. 2007 yılında sadece<br />

sinema projeleri üretmek için Zeynofilm’i<br />

kurdu.<br />

2010 yılında Avrupa Film Akademisi<br />

“Eurimages Yılın Yapımcısı” ödülünü<br />

kazandı. Atakan aynı yıl sinema<br />

alanında gençlere deneyim ve bilgi<br />

aktarmayı hedefleyen YAPIMLAB<br />

atölyelerini oluşturdu.<br />

Öncelikle Avrupa ve tüm dünyadaki görselişitsel<br />

alanda üretim yapan kadınların<br />

fırsat eşitliğini amaçlayan Avrupa Görsel<br />

İşitsel Kadın Ağı (European Women<br />

Audiovisual Network)’nın halen başkan<br />

yardımcısıdır.<br />

2014 yılında Atakan, Uçan Süpürge<br />

Bilge Olgaç Başarı Ödülü’ne layık<br />

görüldü ve yapımcılığını üstlendiği Kış<br />

Uykusu, festivalin en prestijli ödülü olan<br />

67. Cannes Film Festivali’nde Palme<br />

d’Or’u kazandı.<br />

Ayrıca 2014 yılında Zeynep Atakan,<br />

Uluslararası Antalya Film Festivali<br />

kapsamında düzenlenen bir ortak yapım<br />

ve proje geliştirme marketi olan Antalya<br />

Film Forum’u başlattı ve 2018 yılına<br />

kadar direktörlüğünü yaptı.<br />

Avrupa Film Akademisi’nin yeni bir<br />

projesi olan ‘Genç İzleyici Ödülü’<br />

çalışmasının Türkiye bölümünü organize<br />

etmektedir.<br />

Sabancı Vakfı tarafından oluşturulan<br />

Sabancı Vakfı Kısa Film Platformu’nun<br />

sanat yönetmenidir.<br />

Oscar Akademisi, Avrupa Film Akademisi<br />

ve Asya Film Akademisi üyesidir.<br />

76 <strong>ELLE</strong>


ediyor. Ben o dönemin şartlarında çok iyi bir üretim<br />

olduğunu düşünüyorum. Ama o dönem üretim yapan<br />

pek çok yapımcının zaman içinde çeşitli ekonomik,<br />

siyasal nedenlerle mesleğe yatırım yapamamış<br />

olmalarının, endüstride gereken büyümeyi geciktirdiğini<br />

düşünüyorum.<br />

Genç jenerasyona best of 70’ler ve 80’ler önerseniz,<br />

hangi filmleri söylersiniz?<br />

70’lerden Umut (Yılmaz Güney), Hababam Sınıfı<br />

(Ertem Eğilmez) başta olmak üzere o dönemdeki<br />

Arzu Film külliyatını söyleyebilirim. 80’lerden ise Talih<br />

Kuşu (Kartal Tibet), Adı Vasfiye, Kadının Adı Yok (Atıf<br />

Yılmaz), Amansız Yol, Anayurt Oteli (Ömer Kavur).<br />

O dönemi düşününce sizin gözünüzde kesinlikle bir<br />

adım öne çıkan yönetmenler, oyuncular ve yapımcılar<br />

kimler?<br />

Burada yönetmenlerden ilerlemek isterim. 70’lerde,<br />

Yılmaz Güney Arzu Filmin işleri ve Ertem Eğilmez.<br />

Oyuncularda ise, 70’lerde kesinlikle Türkan Şoray’ın<br />

hem oyuncu hem de yönetmen olarak çok önemli işler<br />

çıkardığını düşünüyorum ve Kemal Sunal çok önemli bir<br />

figür… 80’lerde Ömer Kavur, Atıf Yılmaz, Yavuz Turgul.<br />

80’ler önemli bir dönem çünkü yeni oyuncular, farklı bir<br />

oyunculuk anlayışıyla endüstriye giriyorlar... Bu anlamda da<br />

Zuhal Olcay’ın Amansız Yol filmindeki performansı ile öne<br />

çıktığını görüyorum.<br />

Sinema dünyasına ilk adım attığınızda size ilham veren<br />

isimler veya işler oldu mu?<br />

Ben, o günlerde de bugün de işini iyi yapan herkesten ilham<br />

alırım. Gösterişli, ışıltılı şeylere pek hayranlık geliştirmem<br />

ve işin arka tarafında, görevini aşkla yapan insanlar ilham<br />

verirler bana… O nedenle her çalışmamda ilham alacağım<br />

birilerini bulmaya çalışırım. Disiplinli çalışan ve işini iyi yapan<br />

insanlardan ilham alırım. Belki de buna motivasyonumu<br />

yükseltir demek daha doğru olabilir. Ama en çok bir sinema<br />

salonunda, ışıklar söndüğünde ve son jeneriği izlerken ilham<br />

alırım.<br />

Biz izleyiciler sadece son ürünü görüyor ve ona yorum<br />

yapıyoruz. 70’ler ve 80’lerde sinema yapanlar sizce en<br />

çok hangi konuda zorlanmıştır, hangi konuda haklarını<br />

kesin vermek lazım demeli?<br />

Bence her konuda zorlandılar… 35 mm filmlerin Türkiye’ye<br />

gelebilmesinden tutun, tüm iş akışında zorlanıldı. Bu arada<br />

ciddi bir içerik yaratma sorunu var. 35 mm film çekmek<br />

(ben o dönemin sonuna yetiştim) çok zorlu bir işti. Bu<br />

arada istisnalar dışında özgün eser üretebilmek zorlu bir işti.<br />

Çünkü tüm içerikler ekonomik durumlara göre üretiliyordu.<br />

Bu dönem üniversitelerin ilgili bölümlerinde okutuluyor<br />

veya anlatılıyor mu?<br />

Çok fazla bu alanda bölüm açıldı ve maalesef her birinin<br />

eğitim programı birbirinden farklı… Ama ben 1986-1992<br />

yılları arasında Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar<br />

Fakültesi’ndeydim; biz hem dünya hem Türk sineması<br />

tarihi dersleri gördük. Ama ben okuldaki bilgi dışında çok<br />

Filmleri :<br />

(PRE-PRODUCTION AŞAMASINDA) MAN VS. FLOCK,<br />

Yönetmen: Tamara Kotevska<br />

(POST-PRODUCTION AŞAMASINDA) HILAL, FEZA VE<br />

DIĞER GEZEGENLER, Yönetmen: Kutluğ Ataman<br />

2021 SOLO MODE, Yönetmen: Tamara Kotevska<br />

2019 BURASI CENNET OLMALI, Yönetmen: Elia Suleiman<br />

2018 AHLAT AĞACI, Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan<br />

2014 KIŞ UYKUSU, Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan<br />

2011 BIR ZAMANLAR ANADOLU’DA, Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan<br />

2008 ÜÇ MAYMUN, Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan<br />

2006 İKLIMLER, Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan<br />

2002 HIÇBIRYERDE, Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu<br />

1999 LOLA+BILIDIKID, Yönetmen: Kutluğ Ataman<br />

araştırdım ve hâlâ araştırıyorum.<br />

Sinemanın bu dönemlerine dair arşivler var mı ve siz<br />

de çalışmalarınızda bunlara başvuruyor musunuz? Yani<br />

sizin için de kaynak mı?<br />

Arşiv konusu biraz karışık ve sorunlu… Yazılı arşivler özel<br />

koleksiyonlarda. Ben eski basım kitaplara bakıyorum. Ama<br />

internet ortamında akademik makaleler de ciddi bir yol<br />

göstericim oluyor.<br />

O dönemi ve şimdiyi kıyasladığınızda (sinemada) en<br />

keskin farklar neler?<br />

Tamamıyla her şey farklı… Teknik, artistik, ekip kültürü<br />

vs... Her şey farklı ve bu farklılıkların çoğunu olumlu<br />

düşünebiliriz. İnsana odaklı bir çalışma biçimi, kadınlar<br />

için fırsat eşitliği farkındalığı, finans ve fonlama sistemleri<br />

oldukça farklı. Ama tüketim ve hız hayatı etkiliyor, bu<br />

nedenle yeni kuşakta tutkulu ve sürece odaklı kişiler daha<br />

az. Bunu eleştirmiyorum, çağın bir gerçeği..<br />

Öyle bir fırsatınız olsa, 70’lerin hangi filminde, yani<br />

“keşke bu ekipte olsaydım” dersiniz? Veya 80’lerin?<br />

Atıf Yılmaz ile kısa da olsa bir deneyimim olmuştu ama<br />

Ömer Kavur ile çalışmak isterdim.<br />

Peki şimdilerde nelerle ilgileniyorsunuz? Yakın gelecek<br />

planlarınıza dair birkaç ipucu verir misiniz?<br />

Film yapmaya devam ediyorum. Yıllar içerisinde her şey<br />

değişti ve o yüzden mesleğimde her film yeni bir yolculuk<br />

gibi... Yeni film projeleri olarak, Oscar adayı Honeyland’in<br />

eş yönetmeni Tamara Kotevski ile ve ayrıca Kutluğ Ataman<br />

ile yeniden işbirliği yaptık. Sinema üretimlerine devam<br />

ederken multidisipliner çalışmalar planlıyoruz. Yedi yıldır<br />

çok severek yaptığım Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması<br />

sanat yönetmenliği var. Kendi stüdyom YAPIMLAB’da<br />

yeni kuşaklara bilgi aktarımını amaçlayan eğitim çalışmaları<br />

devam ediyor…<br />

Bu arada, yeni kuşak kadın yönetmenlerin sinema<br />

alanında üretimlerini artırmaya yönelik bir çalışmam var,<br />

2023’te hayata geçecek.<br />

<strong>ELLE</strong> 77


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>GÜZELLİK<br />

<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>KİTAP<br />

3 2 1 motor!<br />

TÜRKIYE SINEMA KÜLTÜRÜNÜ<br />

VE FILM ENDÜSTRISINE DAIR<br />

FAALIYETLERI YAKINDAN<br />

INCELEMEYE NE DERSINIZ?<br />

O HALDE BU KITAPLARA<br />

KÜTÜPHANENIZDE YER AÇIN.<br />

HAZIRLAYAN: DAMLA DURAK<br />

Yüzyıllık Perde<br />

SERKAN TÜRK<br />

Türk sinemasının yüzüncü yılı şerefine<br />

Serkan Türk tarafından kaleme alınan<br />

Yüzyıllık Perde, 53 şair ve yazarın seçtiği<br />

filmlerden ve onların değerlendirmelerinden<br />

oluşuyor. Edebiyatçıların anıları ve<br />

gözlemleriyle zenginleştirilen kitapta,<br />

Neşeli Günler’den Züğürtağa’ya,<br />

Hababam Sınıfı’ndan Şark Bülbülü’ne<br />

kadar pek çok Yeşilçam klasiğine rastlamak<br />

mümkün. En sevdiğimiz Yeşilçam filmlerine<br />

edebiyatçıların gözünden bakmak için iyi<br />

bir fırsat.<br />

Yeşilçam Anıları<br />

KEMAL İNCI<br />

Kemal İnci, ortaokuldan sonra çadır ve<br />

gezici tiyatrolarda başlayan sanat ve iş<br />

yaşamına, sinemada set işçiliğiyle devam<br />

ediyor ve ardından yönetmenliğe, sonra<br />

da oyunculuğa geçiş yapıyor. Yeşilçam’ın<br />

adeta kalbinde yetişmiş biri olarak tüm<br />

unutulmaz anılarını ise 2016 yılında<br />

yayımladığı bu kitapta topluyor. İnci,<br />

sinema sektörüne nasıl atıldığını ve dönemin<br />

teknolojik imkanlarını anlattığı kitabında,<br />

pek çok yönetmen ve oyuncuyla olan<br />

anılarına da yer veriyor.<br />

48 78 <strong>ELLE</strong>


Türk Sinemasında<br />

İstanbul<br />

İSTANBUL BÜYÜKŞEHIR<br />

BELEDIYESI KOLEKTIF YAYINI<br />

<strong>Sayı</strong>sı 7 bin civarında tahmin edilen<br />

Yeşilçam filmlerinin yüzde 80’inin<br />

başrolünde İstanbul olduğunu biliyor<br />

muydunuz? Kitapta, İstanbul’u da çok<br />

iyi bilen sinema yazarlarının kaleminden<br />

çıkan 13 makale yer alıyor. Kentin uzak<br />

ve yakın tarihi, göç öyküleri, emekçi<br />

kesimleri, manevi atmosferi, çocukları,<br />

fantastik filmlerin İstanbul’u, bir deniz<br />

kenti olarak resmedilişi, azınlıkların<br />

beyazperdedeki temsil biçimleri, futbol<br />

dünyası, ünlü çekim mekânları gibi konular<br />

tematik bir yaklaşımla aktarılıyor.<br />

Sinemam<br />

ve Ben<br />

TÜRKAN ŞORAY<br />

Türk sinemasını ondan<br />

iyi kim anlatabilir?<br />

Şoray, 2012 yılında<br />

yayımlanan Sinemam<br />

ve Ben kitabında<br />

otobiyografisini<br />

kaleme alıyor ve<br />

sinema kariyerine<br />

dair tüm eşsiz<br />

anılarını paylaşıyor.<br />

Pek çok hayranı<br />

olan Yeşilçam’ın<br />

unutulmaz ismini kendi<br />

kaleminden okuma<br />

ve anlama imkanı<br />

sunan 388 sayfalık<br />

kitap, 2017’de<br />

Türkiye İş Bankası<br />

Kültür Yayınları’nın<br />

hazırladığı yeni<br />

kapağı ve genişletilmiş<br />

haliyle tekrar piyasaya<br />

çıkarılıyor.<br />

Sinemaya Adanmış<br />

Bir Ömür<br />

TÜRKER İNANOĞLU<br />

Türker İnanoğlu tarafından kaleme alınan<br />

bu kitap, kimi zaman belgesel, kimi zaman<br />

drama tadında anlatımlarıyla 65 senelik<br />

bir sinema geçmişinin birikimi. 19 yaşında<br />

reji asistanı olarak adım attığı Yeşilçam’da,<br />

rejisörlük ve yapımcılık dönemlerini son derece<br />

içten bir anlatımla paylaşıyor. Aynı zamanda<br />

TÜRVAK (Türker İnanoğlu Vakfı) aracılığıyla<br />

gerçekleştirdiği sanat, kültür, eğitim, müzecilik<br />

ve yayımcılık, arşivcilik faaliyetleri fotoğraflar<br />

eşliğinde bu kitapta yer alıyor.<br />

<strong>ELLE</strong> 49 79


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>KİTAP<br />

Benim Yeşilçam’ım<br />

OYA PERVIN PELIT<br />

Bizleri Türk sinemasının 60’lı ve 70’li<br />

yıllarına götürmeyi amaçlayan Oya Pervin<br />

Pelit, Yeşilçam’ın en gözde yıllarından<br />

bir çocuk yıldız aslında. Pek çok anıya<br />

yer verdiği kitabında okuyucuyu dönemin<br />

unutulmaz filmlerinde bir gezintiye<br />

çıkarıyor; kendinizi bir anda onun yerinde<br />

buluyorsunuz. Belgesel tadındaki bu kitap,<br />

aynı zamanda sıcak ve samimi bir anlatım<br />

diliyle yazılmış.<br />

Sinemanın İstanbul’da İlk Yılları<br />

NEZIH ERDOĞAN<br />

Yazar Nezih Erdoğan, sinemanın İstanbul’daki ilk yıllarını adeta<br />

arkeolojik bir kazıyı andıran titizlikle okuyucusuyla paylaşıyor.<br />

2017 basımı kitap, sadece sinema değil tarih meraklıları için<br />

oldukça ilgi çekici anekdotlar içeriyor. Modernleşme tarihimizin<br />

seyir ve sinemayla gelen büyük dönüşümünü bu kitapta<br />

resmettiğini söyleyen yazar, sinemanın şehre gelişiyle modernliğin<br />

şehrin dokusuna nüfuz ettiğini vurguluyor.<br />

80 <strong>ELLE</strong>


100 Yılın 100 Türk Filmi<br />

ATILLA DORSAY<br />

Söz konusu sinemayı anlamak olduğunda, sinema<br />

eleştirmeni Atilla Dorsay’dan bahsetmemek olmaz. Remzi<br />

Yayınevi’nden çıkan 100 Yılın 100 Türk Filmi, Dorsay’ın<br />

klasikleri yeniden gün yüzüne çıkardığı ve beraberinde<br />

günümüzden bakış açıları sunduğu filmlerden oluşuyor.<br />

Tam 100 Türk filmini içeren bu kitapta, favori filmlerinizi<br />

farklı bir bakış açısıyla yorumlama imkânı bulabilirsiniz.<br />

Türk<br />

Sinemasında<br />

Öncüler<br />

ŞÜKRÜ SIM<br />

Türk Sinemasında<br />

Kadın Yıldız Olmak<br />

YEKTANURŞIN DUYAN<br />

Türk sinemasına kadın oyuncuların<br />

penceresinden bakan Yektanurşin Duyan,<br />

kitabında sinemada “star sistemini”<br />

üreten film endüstrisini inceliyor. Bunu<br />

yaparken de yıldızlığı doğuran toplumsal<br />

yapının nasıl işlediğini vurgulayarak<br />

kadın yıldızlar ile dönemin kadın algısı<br />

–toplumda ideal olarak kabul gören<br />

kadınlık kodları– arasında bağlantılar<br />

kuruyor.<br />

Türk sinemasının altın<br />

yılları olarak nitelendirilen<br />

ve “Sinemacılar Kuşağı”<br />

şeklinde adlandırılan<br />

60’lı yıllar, özellikle dört<br />

öncü yönetmenle anılıyor:<br />

Metin Erksan, Lütfi Akad,<br />

Atıf Yılmaz ve Halit Refiğ.<br />

İşte bu kitapta Susuz Yaz,<br />

Kuyu, Sevmek Zamanı, Acı<br />

Hayat gibi kült filmlerde<br />

imzası olan bu önemli<br />

yönetmenlerin bakış<br />

açılarına değiniliyor.<br />

<strong>ELLE</strong> 81


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>KÜLTÜR<br />

Dünden Bugüne Türk Klasikleri<br />

FİLM RESTORASYONU<br />

HEMEN ILGIMI ÇEKTI. 110 YILLIK BIR SERÜVEN OLDUĞUNU DUYUNCA DAHA DA<br />

MERAKLANDIM. “BIR FILMIN RESTORASYON SÜRECI FILMIN KORUNDUĞU KUTUDAN<br />

ÇIKARILMASI ILE BAŞLIYOR. BU AŞAMA BIZIM YOL HARITAMIZI ÇIZIYOR” DIYEN<br />

ATLAS POST PRODUCTION ŞİRKETİNİN SAHİBİ AHMET HIZARCI RESTORASYON<br />

ÇALIŞMALARINI A’DAN Z’YE, YANI DETAYLI BIR ŞEKILDE ANLATTI.<br />

RÖPORTAJ: SUZAN YURDACAN<br />

Bir filmin restore edilmesi sizin için ne ifade ediyor?<br />

Film restorasyonu denince aklıma sadece sinema filmi gelmiyor.<br />

Film restorasyonu denilince aklıma her türlü peliküle<br />

kaydedilmiş görüntü geliyor. Yaklaşık 110 yıllık bir serüven.<br />

Bunun içerisinde belgeseller var, savaş görüntüleri var,<br />

haber görüntüleri var. Tabii ki sinema için çekilmiş filmler<br />

var. Tüm bu görüntüler ve sesler kültürel mirastır. Öncelikle<br />

korunması, kataloglanması ve sonrasında tüm insanlıkla<br />

paylaşılması gerekmektedir. Bir görüntünün ya da sesin restorasyonu<br />

arkeolojik kurtarma kazısından farksızdır.<br />

Restorasyon çalışmalarınıza ne zaman ve nasıl başladınız?<br />

Film restorasyon çalışmalarına yaklaşık 40 yıl önce belgesel<br />

filmlerde çalışırken başladım. O zamanlar hâlâ pelikül film<br />

kullanıldığı için zaten çok uzak değildim. Başlangıçta dijital<br />

teknolojiler henüz olmadığından yapılacak işler kurtarma<br />

82 <strong>ELLE</strong>


ve sınırlı bir restorasyon ya da filmin ömrünü uzatma düzeyinde<br />

kalıyordu. Asıl yoğunluk dijital teknolojilerin gelişmesi<br />

ile yaşanmaya başladı.<br />

Film restorasyon ekibine kaç kişi katılıyor?<br />

Bir film için filmin süresine, türüne, zorluk derecesine ve<br />

restorasyon bitirme sürecine bağlı olarak 6 ile 12 kişi arasında<br />

değişiyor.<br />

Film hangi aşamalardan geçerek restore ediliyor?<br />

Bir filmin restorasyon süreci öncelikle filmin korunduğu<br />

kutudan çıkarılması ile başlıyor. Bu aşama bizim yol haritamızı<br />

çiziyor. Filmin kondüsyonu, tarzı ve varılmak istenilen<br />

yer burada çok belirleyici oluyor. Bu yol haritası aslında<br />

editoriyal bir süreçtir. Önemli kararlar bu noktada alınmalıdır.<br />

Fiziksel restorasyonun başlangıcı filmin geleceğini çok<br />

belirlemektedir. Bu işlemler filme zarar vermeden yeni hasarlar<br />

oluşturmadan yapılmalıdır. Çünkü bu aşamada yapılacak<br />

her hatanın ne yazık ki geri dönüşü yoktur. Film her<br />

ne kadar dijital ortama aktarılacak olsa da elde bulunan bu<br />

masterin dikkatli işlenmesi ve korunması gerekir. Zaman<br />

içerisinde tekrar tekrar bu masterlerin kullanılacağı unutulmamalıdır.<br />

Fiziksel restorasyon sürecinde filmin ek yerleri<br />

tekrar elden geçirilir, kırılan perforeler onarılır, filmin esneme<br />

ve çekme sorunları giderilir. Fiziksel olarak yüzeysel<br />

temizleme yapılır.<br />

Fiziksel restorasyonun tamamlanması aşamasından<br />

sonra film özel tarayıcılar ile dijital ortama<br />

aktarılır. Bu yavaş ve kare kare yapılan bir işlemdir.<br />

Dijital ortama filmin kullanım amacına göre en yüksek<br />

tarama kalitesi ile aktarılmaktadır. Teknolojinin<br />

gelişimine bağlı olarak bugünlerde bu tarama 10K<br />

kalitesine kadar yükselmiştir. Günümüzde yaygın<br />

gösterim kalitesi 4K olsa da filmler olabildiğince yüksek<br />

taranmalıdır ki önümüzdeki yıllarda film tekrar<br />

restore edilmeden uzun yıllar gösterimde kalabilsin.<br />

Dijital ortama aktarılan film sallantı düzeltme,<br />

renk oynamaları, toz, çizik temizleme zaman zaman<br />

eksik kare ve kare içerinde bozulan alanların tamamlanması<br />

gibi işlemlere tabi tutulur. Bu süreç çoğu zaman kare kare<br />

yapılır. Ortalama bir sinema filmi 170.000 kare civarındadır.<br />

Bir kare için birkaç saat harcandığı bile olmaktadır.<br />

Bu işlemler güçlü bilgisayarlar üzerinde özel yazılımlarla<br />

ve özel yetişmiş uzmanlarla yapılmaktadır. Bu aşama aylar<br />

alan bir süreçtir.<br />

Görüntü onarma işlemi tamamlanan görüntüler, renk<br />

dengeleme işlemine sokulur. Bu süreçte filmin çekildiği dönemde<br />

yönetmenin ve görüntü yönetmeninin elde etmek<br />

istediği sonuçlar özellikle dikkate alınmalıdır. Filmin dokusuna<br />

ve renk yapısına sadık kalınmalıdır. Bu işlem ise özel<br />

olarak yetişmiş renk uzmanları aracılığıyla yapılmaktadır.<br />

Ses temizleme işlemleri de yine özel programlar aracılığıyla<br />

dijital ortamda yapılmaktadır. Burada da yine ses uzmanları<br />

seste bulunan ve istenmeyen gürültüleri temizlemekte ve<br />

sahneler arasındaki ses dengesini sağlamaktadır. Temizlenen<br />

ses ve görüntü eşlenir, gösterim formatına göre standartlanır.<br />

Uzun uğraşlarla hazırlanan film artık izlemeye<br />

hazırdır.<br />

İstanbul Film<br />

Festivali,<br />

Zurich Sigorta<br />

işbirliğiyle<br />

Yeşilçam’ın<br />

önemli<br />

yapıtlarını<br />

(eski, hepsi<br />

çok kıymetli<br />

Türk filmlerini)<br />

restore ettirerek<br />

yeni kopyalarını<br />

sinemaseverlere<br />

sunuyor.<br />

Ahmet Hızarcı<br />

<strong>ELLE</strong> 83


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>KÜLTÜR<br />

Sizi en çok zorlayan işlemler hangileri?<br />

En çok zorlanılan değil ama en korktuğum süreç fiziksel<br />

restorasyon bölümüdür. Çünkü yapılacak bir hatanın geri<br />

dönüşü yoktur. Artık ebediyen o hatalar ile kalacaktır. Ne<br />

yazık ki ülkemizde en az önemsenen bölüm burasıdır. En<br />

zorlayan ve bazen çözümsüz kaldığımız ikinci yer tabii ki temizlik<br />

ve onarım bölümüdür. Bazen çaresiz kalıp var olanla<br />

yetinmek zorundayız. Bu dünyada karşılaşılan ve kabul<br />

edilmiş bir durumdur.<br />

İKSV ile çalıştığınız filmler içerisinde en fazla vaktinizi<br />

alan çalışma hangisi oldu?<br />

İKSV ile yaklaşık 14 yıla varan bir çalışma birlikteliğimiz<br />

var. Bu süreçte epeyce bir filmin restorasyonunu gerçekleştirdik.<br />

Sanırım en zorlayan nitrat tabanlı 1949 yapımı “Vurun<br />

Kahpeye” filmi ve ne yazık ki elimizde bir tek yıpranmış<br />

pozitif bir gösterim kopyası kalan “Beklenen Şarkı” filmi<br />

oldu.<br />

Film çekmek mi restore etmek mi sorusuna cevabınız ne<br />

olur?<br />

Film restore etmek bir haz ve sorumluluk, yeni filmlerle uğraşmak<br />

ise tüm yaşamım. İkisi birbirinin yerine konulabilecek<br />

bir şey değil. İki ayrı evren...<br />

Bu yıl restore<br />

edilen<br />

filmlerden,<br />

1953 yılı<br />

yapımı<br />

“Beklenen<br />

Şarkı”, yani<br />

Zeki Müren’in<br />

ilk filmi İstanbul<br />

Film Festivali<br />

kapsamında<br />

izleyici ile<br />

(yeniden)<br />

buluştu.<br />

84 <strong>ELLE</strong>


Kerem Ayan<br />

Seneye hangi<br />

eski, özlenen<br />

filmler restore<br />

edilecek<br />

şimdiden merakla<br />

bekliyoruz.<br />

Umarız festival<br />

kapsamında<br />

yapılan bu<br />

önemli işbirlikleri<br />

ve projeler hep<br />

devam eder.<br />

İSTANBUL FILM FESTIVALI<br />

DIREKTÖRÜ KEREM AYAN<br />

CEVAPLADI<br />

Restore edilecek filmleri neye göre seçiyorsunuz?<br />

Film seçimi her yıl farklı şartların oluşmasıyla belirleniyor.<br />

Özel bir yıldönümü olup olmaması, yönetmen veya<br />

Beklenen Şarkı’da olduğu gibi yapımcı/oyuncunun<br />

kimliği, elbette filmin kopyasının durumu, bulunabilirliği<br />

gibi etkenler filmin seçimini etkiliyor. Türkan Şoray’ın<br />

On Kadın’da filmin bütününe nasıl damga vurduğu,<br />

Beklenen Şarkı’da Cahide Sonku’nun sinemamızın ilk<br />

kadın yönetmen ve yapımcısı olması bu etkenlere örnek<br />

sayılabilir. Restore edilen ilk film, Bereketli Topraklar<br />

Üzerinde ise 28 yıldır kayıp sayılan negatiflerinin İsveç’te<br />

ortaya çıkmasıyla gündeme geldi.<br />

Bu sene Beklenen Şarkı’nın bir de partisini yaptınız. Epey<br />

de konuşuldu ve sevildi. Biraz bahsedebilir misiniz?<br />

Her sene restore filmimiz için özel etkinlikler düzenliyoruz;<br />

bu sene de restore filmimiz Beklenen Şarkı’nın<br />

başrolündeki Zeki Müren adına bir parti düzenledik.<br />

12 Nisan gecesi Cahide Palazzo’da Zurich Sigorta<br />

desteğiyle “Zeki Müren de Bizi Görecek” adıyla bir<br />

gece yaptık. Dostlarımız da bizi yalnız bırakmadılar<br />

ve sahneye çıktılar. Demet Evgar, Serkan Keskin, Aslı<br />

İnandık, Selen Uçer, Umut Kurt, Gonca Vuslateri, Nuri<br />

Harun Ateş, Fatih Ürek, Ata Demirer ve Nükhet Duru<br />

inanılmaz performanslar sergilediler, kısacası yıldızlar<br />

geçidiydi diyebiliriz. Sevdiklerimizle çok eğlendiğimiz,<br />

çok güldüğümüz, bolca da dans ettiğimiz bir gece oldu.<br />

<strong>ELLE</strong> 85


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>DEKORASYON<br />

Erşan Kuneri’den yansıyan<br />

RETRO SAHNELER<br />

CEM YILMAZ’IN YAZDIĞI, YÖNETTIĞI VE BAŞROLLERI ARASINDA YER ALDIĞI NETFLIX’IN<br />

SEKİZ BÖLÜMLÜK DIZISI ERŞAN KUNERI, YAYINA GIRDIĞI GÜNDEN BU YANA ZIHINLERDE<br />

RENKLI KURGU PENCERELERI AÇIYOR. HER BÖLÜMÜNDE FARKLI BIR HIKAYEYE SÜRÜKLEYEN<br />

DIZININ SENARYOSU, OYUNCULARI, KOSTÜMLERI KADAR SAHNE DEKORLARI DA IZLEYICIYI<br />

EKRANIN IÇINE ÇEKIYOR. 70’LI YILLARIN IKONIKLEŞEN DEKORASYON SAHNELERINI<br />

EKRANA YANSITAN DIZININ IZINDEN GIDIYOR, RETRO STILI GÜNCEL TASARIMLARLA<br />

BIR ARAYA GETIREREK YAŞAM ALANLARINA AKTARIYORUZ.<br />

HAZIRLAYAN: SELIN CEBECIOĞLU<br />

86 <strong>ELLE</strong>


MID-CENTURY MODERN IMZASI<br />

Tasarım tarihinin en köklü ve etkili değişim hareketlerinden<br />

birini yaşatan Mid-Century modern, organik birleşmeleri,<br />

yalın çizgileri kadar fonksiyonun da önemini vurgulayan<br />

zamansız yansımalarıyla, bu yıl hemen hemen her sektörde<br />

izine rastladığımız Retronun etkisiyle yeniden yaşam alanlarının<br />

gündeminde. 70’li yılların modern tarzı, organik<br />

malzemeler ve yalın formlarla buluşurken gösterişli renk<br />

paletini de yanında getirmeyi unutmuyor. Dönemin akıllara<br />

kazınan renklerinden yağ yeşili, taba rengi, turuncu, turkuaz<br />

ve bordo gibi cesur renklerin öne çıktığı, geometrik desenlerin<br />

ve formların imza niteliği taşıdığı bu stilde en önemli<br />

malzeme her zamanki gibi ahşap oluyor.<br />

70’LERIN IZINDE BIR AKIM ‘CURVATURE’<br />

70’lerin gücünün hafife alınmayacak kadar etkili olduğunu;<br />

yuvarlak, kıvrımlı ve kavisli tasarımlarla ‘curvature’ akımının<br />

meşalesini yakan tasarımlarla bir kez daha anlıyoruz.<br />

Rahatlama ve akışta kalma hissi yarattığı için psikolojik<br />

olarak ruhumuza iyi geldiği söylenen ‘köşesizlik’, yuvarlak<br />

ve kavisli mobilyalarla evin içerisinde kendisini gösteriyor.<br />

1<br />

2<br />

3<br />

ZAMANSIZ IKONIKLER YINE BAŞROLDE<br />

Charles and Ray Eames’in 1956 yılından beri gündemimizde<br />

olan tasarımları Eames koltuk, Arne Jacobsen’ın<br />

1959 doğumlu Egg koltuğu, Verner Panton’un 1960 çıkışlı<br />

sandalyesi Panton, Eero Aarnio’nun 1963’lü Ball koltuğu<br />

ve 1968’li Bubble salıncağı, Warren Platner’in 1966 çıkışlı<br />

Platner koltuğu 70’li yılların hâlâ adından söz ettiren evlerinin<br />

olmazsa olmaz mobilyaları arasında yer alırken günümüzün<br />

zamansız evlerinin de başrol oyuncuları oluyorlar.<br />

1. Bonbon puf, MN BİLGİLİ MOBİLYA<br />

2. Vitra marka Panton sandalye, MOZAİK<br />

3. Aydınlatma, PAŞABAHÇE MAĞAZALARI<br />

4. Joseph aplik, MUDO CONCEPT<br />

5. Fancy sehpa, RAPSEL<br />

6. Roberto Cavalli marka Tahiti daybed, MVOICE<br />

7. Flos marka Arco lambader, MOZAİK<br />

<strong>8.</strong> Trio içki dolabı, CASA<br />

7<br />

4<br />

5<br />

8<br />

6<br />

<strong>ELLE</strong> 87


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>DEKORASYON<br />

SALVADOR<br />

DALİ’NIN MAE<br />

WEST YORUMU<br />

Sürrealist ressam Salvador Dali,<br />

1937 yılında aktris Mae West’in<br />

dudaklarından esinlenerek bir kanepe<br />

tasarlıyor. Studi 65 ise güncel teknolojinin<br />

avantajlarını kullanarak bu ikonik<br />

dudakların hayat verdiği kanepeyi 1970<br />

yılında yeniden üretiyor.<br />

1<br />

3<br />

2<br />

4<br />

5<br />

1. USM marka içki dolabı, MOZAİK<br />

2. Arcade lisanslı oyun konsolu, 11.999 TL, VAKKORAMA<br />

3. IL Fanale marka sarkıt aydınlatma, TEPTA AYDINLATMA<br />

4. Madame Malachite tavla, 7750 TL, BEYMEN HOME<br />

5. Piramit sehpa, MN BİLGİLİ MOBİLYA<br />

6. Jonathan Adler marka Torino büfe, 147.950 TL, BEYMEN HOME<br />

7. Soleil konsol, MUDO CONCEPT<br />

<strong>8.</strong> Lovy Ego sofa, MVOICE<br />

9. Miller sofa, MUDO CONCEPT<br />

10. Wave sofa, MN BİLGİLİ MOBİLYA<br />

11. Dormöz sofa, MN BİLGİLİ MOBİLYA<br />

6<br />

7<br />

88 <strong>ELLE</strong>


“Her şey ağırdan hafife, mattan saydama, koyudan açığa, renksizden<br />

renkliye, parçalıdan yekpareye, karmaşıktan düze doğru gidiyor. Ters<br />

yöne giden herkes hata yapar.” - Gio Ponti<br />

8<br />

10<br />

9<br />

11<br />

<strong>ELLE</strong> 89


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>DEKORASYON<br />

Dengeli bir kurgu yapmak çok önemli. Sadece 70’leri anımsatan<br />

mobilyalarla dekore edilmiş bir mekanda yaşamak, güncel tariflerden<br />

uzak kalmaya neden olur. Kurgunuza güncel soslar katmayı<br />

unutmayın. Geçmiş ve bugünle buluşan potpuri sayesinde özgün bir<br />

lezzet elde etmeniz kaçınılmaz olacaktır.<br />

2<br />

1<br />

3<br />

90 <strong>ELLE</strong>


4<br />

5<br />

6<br />

Dönemin ikonik<br />

sandalyalerinden Eero<br />

Saarinen tasarımı<br />

fiberglass Tulip Chair<br />

1956’da tasarlanmış,<br />

MOZAİK<br />

7<br />

8<br />

1. Bonte koltuk, MN BİLGİLİ MOBİLYA<br />

2. Büfet büfe, 10.940 TL, HAMM<br />

3. Cassina marka Simon Constantin sehpa, MOZAİK<br />

4. Condarti marka Arcipelago SO sarkıt aydınlatma, SEM COLLECTION<br />

5. Zanotta marka Zeus sehpa, MOZAİK<br />

6. Bank sandalye, HALİT BERKER<br />

7. Konsol, LIVING STORE<br />

<strong>8.</strong> Ala yemek masası, STATU MOBİLYA<br />

9. Frame sandalye, RAPSEL<br />

10. Flexform marka Sveva sofa, MASLAK YAPI<br />

11. Scott puf, MASLAK YAPI<br />

12. Palermo sandalye, 1750 TL+KDV, NOW FURNITURE<br />

10<br />

12<br />

9<br />

11<br />

<strong>ELLE</strong> 91


<strong>ELLE</strong><strong>POP</strong><strong>UP</strong>DEKORASYON<br />

Bu stilde cesur olmayana<br />

yer yok. Döneme damgasını<br />

vuran unsurdan biri olan renk<br />

seçimleri salondan mutfağa,<br />

yatak odasından banyoya<br />

kadar yaşam alanının her<br />

noktasında kendini göstermeli.<br />

2<br />

1<br />

4<br />

3<br />

5<br />

92 <strong>ELLE</strong>


Ray&Charles Eames’in bir öngörüsü var: “Ne zaman ki birkaç nesne<br />

tek tek yaptıklarından fazlasını yapabilecekleri şekilde yan yana<br />

getirilir, o zaman tasarım yapılmış olur.” Retro stilin izinden giden,<br />

cesaretin önemli olduğu bu stilde seçtiğiniz parçayı bir bütüne dahil<br />

edeceğinizi unutmayacak şekilde adımlarınızı tamamlayın.<br />

6<br />

9<br />

7<br />

8<br />

10<br />

1. Adrian koltuk, 4500 TL+KDV, NOW FURNITURE<br />

2. Kilim, THE KEEP SHOP<br />

3. Trio içki dolabı, CASA<br />

4. Maroken puf, MN BİLGİLİ MOBİLYA<br />

5. Aksesuar, YARGICI HOMEWORKS<br />

6. Yastık, KOLEKSİYON<br />

7. Kersten marka seramik şamdan, BEYMEN HOME<br />

<strong>8.</strong> HK Living marka aksesuar, BEYMEN HOME<br />

9. Çanak, PAŞABAHÇE MAĞAZALARI<br />

10. Aynalı paravan, 20.870 TL, HAMM<br />

11. Bloomingville marka vazo, BEYMEN HOME<br />

12. Seramik fincan ve tabaklar, YASEMİN UĞURLU CLAYWORKS<br />

13. Kundalini Dawn aplik, TEPTA AYDINLATMA<br />

11<br />

13<br />

12<br />

<strong>ELLE</strong> 93


PRINT / ONLINE / TABLET / MOBILE<br />

elle.com.tr • instagram @ElleTurkiye • facebook @ElleTurkey • twitter @ElleTurkey<br />

YAYINCI<br />

DOĞAN BURDA DERGİ YAYINCILIK VE PAZARLAMA A.Ş.<br />

CEM M. BAŞAR<br />

İcra Kurulu Başkanı<br />

M.MELDA NARMANLI ÇİMEN<br />

Yayın Direktörü (Sorumlu)<br />

ASLI ASİL SUZAN YURDACAN BÜLENT BILGIN<br />

Moda Direktörü Yazı İşleri Müdürü Görsel Yönetmen<br />

GÜLGÜN ÖZEK SELİN MİLOŞYAN AYKUN TAŞDÖNER GIZEM İNCE<br />

Fotoğraf Editörü Konular Editörü Konular Editörü Alışveriş Editörü<br />

Sayfa Tasarım<br />

EVGİN YAK<strong>UP</strong>OĞLU<br />

,<br />

Etkinlik ve Proje Direktörü ALİ ERMAN İLERİ<br />

Marka Müdürü MÜGE BOLAT<br />

Kurumsal İletişim Müdürü FUNDA DEMİRCİ AYAN<br />

Ankara Temsilcisi ERDAL İPEKEŞEN Tel: 0312 577 31 56<br />

<strong>ELLE</strong> DİJİTAL<br />

DENİZ ÜNALDI YILDIRIM Yayın Yönetmeni<br />

DUYGU HAKSUN, BUSE SARAY Web Editörü<br />

GÖKHUN SUNGURTEKİN Dijital Yayınlar Direktörü<br />

YÖNETİM<br />

Üretim Planlama Direktörü (Tüzel Kişi Temsilcisi) YAK<strong>UP</strong> KURTULMUŞ<br />

Satış ve Dağıtım Direktörü EGEMEN ERKOROL<br />

Finans Direktörü DİDEM KURUCU<br />

Dijital İçerik Direktörü EREN DEMİR<br />

REKLAM<br />

Grup Başkanı NISA ASLI ERTEN ÇOKÇA<br />

Reklam Grup Başkan Yardımcısı IŞIL BAYSAL TURAN, SEDA ERDOĞAN DAL<br />

Satış Koordinatörü HÜLYA HANKENDİ<br />

Satış Müdürleri ŞERİFE DÖKMETAŞ<br />

Teknik Müdür AYFER KAYGUN BUKA<br />

Tel: 0212 336 53 61 - 62<br />

Reklam Hedef Sayfalar Tel: 0212 336 53 70<br />

Reklam Rezervasyon Tel: 0212 336 53 00-57-59<br />

Hedef Sayfalar Reklam Koordinatörü AYSEL ŞENER<br />

Ankara Reklam Satış Koordinatörü SEZINUR BALIKÇIOĞLU Tel: 0312 577 31 56<br />

Ankara Reklam Satış Müdürü BELIZ BALIBEY Tel: 0312 577 31 56<br />

Bölgeler Reklam Satış Müdürü HÜLYA ERDOĞAN Tel: 0212 336 53 72<br />

YÖNETİM YERİ<br />

Kuştepe Mah.Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:12, Trump Towers, Kule:2, Kat: 21 34387, Şişli, İstanbul Tel: (0212) 410 32 00<br />

Baskı: Bilnet Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş. Dudullu Organize San. Bölgesi 1.Cad. No:16 Ümraniye-İSTANBUL<br />

Tel: 0216 444 44 03 Faks: 0216 365 99 07-08 www.bilnet.net.tr, Sertifika No: 42716<br />

Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yayın türü: Ulusal aylık üyesidir.<br />

DB Okur Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 okurhizmetleri@doganburda.com<br />

DB Abone Hizmetleri Hattı Tel: (0212) 478 0 300 abone@doganburda.com www.doganburda.com Hergün saat 09.00-22.00 arasında hizmet verilmektedir.<br />

© 1998 <strong>ELLE</strong>, Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş. tarafından Hachette Filipacchi Presse’in (Fransa) lisansıyla ve Lagardere Active Group’a bağlı olarak, T.C. yasalarına uygun şekilde<br />

yayımlanmaktadır. <strong>ELLE</strong>’de yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.<br />

<strong>ELLE</strong>® is used under license from the trademark owner, Hachette Filipacchi Presse, a subsidiary of Lagardère SCA<br />

CEO – Constance BENQUÉ CEO <strong>ELLE</strong> International Licenses - François CORUZZI SVP/International Director of <strong>ELLE</strong> - Valéria BESSOLO LLOPIZ<br />

Fashion Editor, Charlotte DEFFE Beauty & Celebrity Editor, Virginie DOLATA<br />

Syndication Director, Séverine LAPORTE Syndication Coordinator, Sophie DUARTE<br />

Copyrights Manager, Kenza ALLAL Database Manager, Pascal IACONO<br />

Digital & Graphic Design Director, Marine LE BRIS<br />

Marketing Director, Morgane ROHÉE<br />

www.elleinternational.com<br />

International Ad Sales House: LAGARDERE GLOBAL ADVERTISING<br />

SVP/International Advertising – Julian DANIEL jdaniel@lagarderenews.com


DÜNYACA ÜNLÜ<br />

MUSEUM OF SELFIES<br />

ABD'den sonra ilk kez Trump AVM B3 katında!<br />

GEZ, ÇEK,<br />

PAYLAŞ!<br />

museumofselfiesistanbul.com<br />

/museumofselfies.ist

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!