10.05.2022 Views

TOURMAG / İlkbahar 2022

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Nisan•Mayıs•Haziran 2022 | Yıl: 8 Sayı: 30 | Fiyat: 35 TL

Ulusal ve uluslararası EXPO bahçeleriyle

HATAY, DÜNYA’YA AÇILIYOR




Turkey's Healthcare Tourism Is Growing by Tech-driven

Innovation And Experience-centric Investments where

Smile Hair Clinic Is Emerging As One Of The Key Players.

Smile Hair Clinic Co-Founders, Dr. Gökay Bilgin & Dr. Mehmet Erdoğan

According to a recent McKinsey & Company research report

"Technology-driven innovation holds the potential to improve

our understanding of patients, enable the delivery of more convenient,

individualized care–and create $350 billion–$410 billion

in annual value by 2025." Smile Hair Clinic –top growing key

player in Turkey Hair Transplantation sector, grasps those two

major concepts as the catalyst of growth. Medical tourism of

Turkey is growing double digit every year and as a key industry

player Smile Hair Clinic, invests its technology driven innovations

while expanding its clinic capacity by moving to a brand

new 7 floor hi-tech establishment and introducing an individualized

patient experience program Smile Gentle Care.

Smile Hair Clinic Co-Founder Dr. Gökay Bilgin claims "We are not

only planning the operation day or the treatment itself, but take

journey as a total hospitality experience, so we take a holistic perspective

on patient experience about travel requirements and comfort

them with Smile Gentle Care assistants." Smile Hair Clinic not

only introduces disrupting patient experience programs but also

continue to innovate its medical technology. Co-Founder Dr. Mehmet

Erdogan says "Innovation is the racing heart of our business,

it's in everything we do. Our medical procedures ensures global

standards and as a unique differentiator we guarantee Sapphire

FUE technique is used as standard on all treatment plans at Smile."

Clinic's individualized care system Smile Gentle Care and Sapphire

FUE technique and other technology driven innovations are key

factors which made Smile Hair Clinic top growing clinic in Turkey.

HAIR TRANSPLANT IN TURKEY

smilehairclinic.com | i smilehairclinic | x smilehairclinic

Address: Tatlısu Mahallesi Arif Ay Sokak No: 3/B Ümraniye / İstanbul

Whatsapp: +90 542 236 58 50

Smile Hair Clinic's patient Paul Readman who is documented on BBC

News Chanel earlier, claimed that "The transformation I had was enormous,

Smile's continuing care and follow up made big impact on my

transformation. This time I'm here again to advance my hair look to a

new level and enjoy Smile's new clinic with ultimate comfort."



İçindekiler

12

42

12

Sırbistan’ın değerleri

Unesco koruması altında!

Cenay Toprakkaya: Köklü tarihi, kültürel değerleri ve

benzersiz güzellikteki cazibe merkezleriyle Balkan

tatilini son derece cazip kılan Sırbistan, UNESCO

tarafından koruma altına alınmış değerleriyle de

dikkatleri üzerine çekiyor.

34

Hatay’ın güzellikleri

EXPO’nun kanatlarında!

Serap Gürses: Hatay’ın güzellikleri FIFA ve Olimpiyat

Oyunları'ndan sonra dünyada ekonomik ve kültürel etki

yaratan en büyük üçüncü organizasyon olan EXPO dünya

fuarı, bu yıl Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde,

Hatay’da “Medeniyetler Bahçesi” temasıyla kapılarını açtı.

34

42

Kalbimi bırakarak

ayrıldığım şehir

Saffet Emre Tonguç: Her gidişimde tarihine, hoşgörü

atmosferine, kozmopolit dokusuna ve eşsiz lezzetlerine

ilk kez keşfeder gibi hayran olduğum bir kent Hatay.

O yüzden ne zaman gitsem kalbimi orada bırakır, “Tekrar

geri geleceğim” diye fısıldayarak koyulurum yola…

50

Zerzevan Kalesi gerçekten

"Gizemler Kalesi" mi?

Ayşe Kaynarcalı: Dünyanın en iyi korunmuş Roma

garnizonlarından olan, 2020 yılında UNESCO Dünya

Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen, ev sahipliği

yaptığı tapınağıyla gündemden düşmeyen Zerzevan

Kalesi'ndeydik nihayet...

50

6 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


60

İçindekiler

56

68

56

İngiliz bahçeleri; özgür ve isyankâr…

Figen Kokol: Güllerle bütünleşmiş bir ahşap kapıdan

girdiğiniz bahçede; lavanta, ortanca ve hatmi çiçeklerinin

renkleri ve kokularıyla iç içe geçtiği bir manzara karşılar

sizi. Çiçeklerin arasından kıvrılan patikadan ilerlediğinizde,

bir ağacın altına gizlenmiş küçük bir bank görürsünüz.

60

Anadolu’nun masal şehri Kapadokya

Baharın gelişiyle kâşiflerin güncellediği Türkiye

rotalarından ilham alarak, Tatilbudur.com ev sahipliğinde

düzenlenen bir gezide; Türkiye’nin en değerli turizm

destinasyonlarından biri olan ve sahip olduğu kültürel

değerler ile UNESCO Dünya Mirası Koruma Listesi’ne giren

Kapadokya’yı yeniden keşfe çıktık.

64

"Denizlerin Prensesi"

yolculuğuna İstanbul’dan başladı

Seyahat edenlerin “Denizlerin Prensesi”, İtalyanların ise

“Yüzen Venedik” olarak adlandırdıkları “Costa Venezia”

gemisi, pandemi nedeniyle uzunca bir süre ara verilen

cruise seferlerine İstanbul’dan start verdi.

64

68

Anakarada özel bir liman; Kavala

Yiğit Uygun: Ben tersten başlayacağım bu hikâyeye...

Genelde yükseltili kademeli kentlerde geziler alttan,

aşağıdan başlar ve yukarıya doğru gider. Hayır, ben Kavala’yı

yukarıdan anlatmaya başlayacağım. Tabi aşağıda da nefis

hikâyeler var. Bu yolculuk ile ilgili anlatı uzun sürebilir.

Çok detay var tanık olacak ama asla sıkılmayacaksınız…

72

Masallar diyarı köyler

Filiz Sever: Gelin sizi hem ülkemizdeki hem de diğer

diyarlardaki köylerin harikulade lezzetleriyle ve

güzellikleriyle buluşturayım, ne dersiniz?

85

An exemplum of a city:

The objects of İstanbul

Zekeriya Şen: The devotion for İstanbul has been painted,

craved, written, and drawn, with an endless appetite.

Maybe because of this İstanbul has protected her image

in the past, the now and the future. Or everyone who has

acted on her wanted to create their own creation to grab

her in their own possession.

85

72

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

7


Editör

Leyleği havada gördük

CANAN TOPRAKKAYA

tourmag@tourmag.com.tr

Hemen başlıyorum; önce Hatay, sonra

Diyarbakır, ardından Kapadokya…

Son olarak da Costa Venezia’da cruise

deneyimi…

Bunların hepsini neredeyse 1 ay

içinde yaparak, adeta konumuzda

rekor kırdık. İlk olarak İstanbul Turizm

Platformu’nun bir aktivitesi olan CHP’li

11 büyükşehir belediyesinin faaliyetlerini

kapsayan üç günlük bir çalıştayda

TOURMAG Turizm Dergisi olarak biz

de yer aldık. Hatay’ın ev sahipliğinde

gerçekleştirilen çalıştayda, diğer belediyelerle

samimi etkileşimin ne kadar önemli projelere yön verdiğine tanık

olduk. Ayrıca yine Hatay Büyükşehir Belediyesi’nden Kültür Daire Başkanı

Ülkü Tecimer eşliğindeki ekibin özverili tanıtım gezisinde EXPO 2021

alanına hayran olduk. Tarihi değerler ve gastronomi de öne çıkınca,

dergimizin kapak dosyası da belirlenmiş oldu ve Özel Haberler Editö-

rümüz Serap Gürses’in imzasıyla başlığımızı attık: Hatay’ın

güzellikleri EXPO’nun kanatlarında!

Gelelim Diyarbakır gezimize… Üç günü kapsayan gezi, bizim

için sanki evimize geri dönmüş olmanın verdiği samimi duygularla

başladı. 1. Mezopotamya Gastronomi ve Turizm Fuarı,

ilk olmasına rağmen gayet hareketliydi ve büyük bir ilgiyle

takip edildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hariç

neredeyse herkes ordaydı. KKTC ve Erbil’in yanı sıra İstanbul

ve İzmir’in başı çektiği ülkemizin pek çok ilinden katılımlarla

gerçekleşen fuardan bir gün kaçarak, gözbebeğimiz Zerzevan

Kalesi’ne gittik. Yeni gelişmeleri görmek ve Kazı Başkanı Doç.

Dr. Aytaç Coşkun’dan dinlemek, ayrı bir mutluluk kaynağı oldu.

Sevgili dostumuz, ünlü turizmci Ayşe Kaynarcalı’nın da merak

edip, seyahatsever grubuyla Mardin ve Diyarbakır gezisinde

Zerzevan’ı başköşede tutmasıyla gönlümüz bir kez daha

şenlendi. Artık Morgan Freeman’ın belgesel için bu mistik Doğu

Roma İmparatorluğu’nun son garnizonunu ziyaret etmesini

bekliyoruz.

Kapadokya’ya ne demeli… TatilBudur eşliğinde kapalı bir

grup ile seyahatimiz, sevgili rehberimiz Mustafa Şener’in

bölgeyi anlatımlarıyla tam bir kültür gezisine dönüştü. Neler

öğrenmedik, neler görmedik ki bu masal diyarında… Haberi

tabi ki sayfalarımızda… Ancak, bu gezide tanıştığımız öyle

güzel dostlarımız oldu ki, bir kez daha seyahat etmenin bizlere

kattıklarına kendimiz de şaşırdık…

Veee… Costa Venezia… Yüzen Venedik… “Ah bu gemide ben

de olsaydım” diyenlere, “İnşallah” temennisinde bulunuyoruz.

Öyle bir atmosfer ki, herkes bunu yaşamalı. Tam 323 metre

boyunda, 135 bin ton ağırlığında ve 5 bin 300 yolcu kapasiteli…

Venedik temalı salonlar, şovlar, mağazalar, havuzlar,

SPA merkezleri… Kasım 2022 tarihine kadar 7 günlük turlarla

Yunan adalarına binbir gece masalları… Açıkçası bir günlük konaklamalı

tanıtım gezisi yetmedi, darısı Yunan adalarına …

Gördüğünüz gibi sadece bu geziler ve kapak dosyamız bile

renkli ve trend rotalardan gözlem ayrıcalığı sağlayacak, bilgilerinize

yenilerini katacak, bilmediklerinize yelken açtıracak…

Rüzgârınız/rüzgârımız bol olsun sevgili turizm dostlarımız…

TOURMAG TURİZM DERGİSİ

Üç ayda bir yayınlanan yaygın süreli dergi

Haber, Aktüel, Turizm, Magazin

Yayıncı

Kadir Toprakkaya K-İletişim

Karanfil Sokak No: 27/13

Göztepe - Kadıköy İstanbul

0 532 266 82 43 / 0 532 470 73 05

tourmag@tourmag.com.tr

www.tourmag.com.tr

ftourmag.com.tr Ltourmagcomtr

itourmagturkey

ISSN: 2149-8768

Nisan-Mayıs-Haziran 2022 // Sayı: 30

İmtiyaz Sahibi

Kadir Toprakkaya

Genel Yayın Yönetmeni

Canan Toprakkaya

Sorumlu Yazı İşleri

Müdürü

İrem Toprakkaya

Haber Müdürü

Cenay Toprakkaya

Reklam Müdürü

Tulu Evrensel

0 532 470 73 05

reklam@tourmag.com.tr

Yayın Kurulu

Barbaros Kon

Delal Atamdede

Hüseyin Kurtoğulları

Nilgün Şirin

Sema Kutlu

Yonca Atamdede

Editörler

Pınar Baltacı

Nil Özer

Serap Gürses

Yiğit Uygun

Reha Kadak

Batuhan Karaman

Görsel Yönetmen

Kubilay Şenyiğit

Katkıda Bulunanlar

Barış Kadıoğlu

Melih Uslu

Oğulcan Tatar

Saffet Emre Tonguç

Serda Büyükkoyuncu

Yaprak Gürdal

Basım

Özgün Ofset

Yeşilce Mah. Aytekin Sok.

No: 21 Seyrantepe Sanayi

Kağıthane / İstanbul

Tel: (0212) 280 00 09

Sertifika No: 48150

Basım Tarihi:

9 Mayıs 2022

8 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Aktüel

1915 Çanakkale Köprüsü,

Kuzey Ege turizminde

beklentileri artırdı

CENAY TOPRAKKAYA

Çanakkale Boğazı'nda inşa edilerek 18

Mart'ta hizmete açılan 1915 Çanakkale

Köprüsü, Türkiye'nin önemli turizm destinasyonlarından

Kuzey Ege'ye de ulaşım

kolaylığı sağlamasıyla sezon öncesi beklentileri

artırdı.

Balıkesir'in Edremit, Burhaniye, Gömeç ve

Ayvalık, Çanakkale'nin de Ayvacık ilçelerinin

yer aldığı Edremit Körfezi, hem deniz hem

Kazdağları'nın bol oksijenli havasıyla özellikle

iç turizmde her yıl yoğun ilgi görüyor.

Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB)

Çanakkale-Balıkesir Bölge Temsil Kurulu

Başkanı Ahmet Çelik, dergimize yaptığı

açıklamada 1915 Çanakkale Köprüsü'nün

ulaşımda büyük avantaj sağladığını söyledi.

MİMARİ BİR SEMBOL

"Önümüzdeki birkaç ay içinde açılacak

Kazdağları'ndaki tünellerle bölgemiz ciddi

anlamda Trakya'ya, Avrupa'ya, İstanbul'a

ulaşım konusunda rahatlamış olacak" diyen

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz bu

anlamda dış pazarda Avrupa'da da Trans

Balkan yolunun 1915 Çanakkale Köprüsü ile

birleşmiş olmasından çok mutluyuz. Avrupa'da

yaşayan ve Çanakkale ile Balıkesir'e

gelecek Türklerin de köprüyü yoğun şekilde

kullanacağını düşünüyoruz. 1915 Çanakkale

Köprüsü, aynı zamanda mimari bir sembol.

KÖRFEZDE KONAKLAMA ARTACAK

Bizim Avrupa aksında, Avrupa hattından

hem iç pazar hem dış pazar anlamında ciddi

bir potansiyeli bölgemize kazandıracağımızı

düşünüyorum. Bu anlamda da rezervasyonlar

alıyoruz ve bunu da bekliyoruz açıkçası.

Eskiden Avrupa'da yaşayan Türkler,

İstanbul üzerinden Anadolu'ya geçerlerken,

giderlerken, bu defa Çanakkale ve Balıkesir

üzerinden Anadolu'ya gidecekler. Köprü,

Çanakkale ve Balıkesir'de konaklamanın

artmasına da katkı sağlayacak. Körfezde

konaklama artacak. Konaklama sayılarını

artırmak tabii ki burada yegâne hedefimiz.

En önemli görevimiz de diyebilirim açıkçası.

Dolayısıyla, 1915 Çanakkale Köprüsü'nün

ulaşımı çözme anlamında bölgemize çok

ciddi bir katkı sağlayacağını, hatta dinamo

görevini göreceğini düşünüyorum."

Diğer yandan, Kuzey Ege'nin

önemli destinasyonlarından Gökçeada

ve Bozcaada'da başlayacak

turizm hareketliğinde de 1915

Çanakkale Köprüsü sayesinde

beklentiler arttı. Ana karada

1915 Çanakkale Köprüsü ve

Malkara-Çanakkale Otoyolu'nun

açılması, bunun yanında Covid-19

salgınının seyrinin hafiflemesiyle

turizmciler sezona umutla bakıyor.

Ahmet Çelik

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

9


Mağara Turizmi

Türkiye'nin kara ve deniz mağaraları

koruma altına alınacak

sıcaklık ve mutlak nem değerleri ölçülecek.

Özellikle mağara içerisinde oksijen gazı

seviyesi ölçülerek, solunum açısından

zararlı olabilecek diğer gazların varlığı da

araştırılacak.

CENAY TOPRAKKAYA

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı,

Türkiye'deki doğal mağaraların jeolojik

ve ekolojik özelliklerini ortaya çıkarıyor.

Türkiye'de farklı statüler altında korunan ve

henüz koruma altına alınmamış, özellikleri

ve güzellikleri çok fazla bilinmeyen mağaraların

her birinin "tabiat varlığı" olarak tescil

edilmesi, koruma altına alınması için farklı

bölgelerde projeler yürütülüyor.

Son 3 yılda Ankara, Antalya, Aydın, Bartın,

Bursa, Denizli, Düzce, Elazığ, Eskişehir, Giresun,

Gümüşhane, Kahramanmaraş, Karabük,

Kastamonu, Kırklareli, Konya, Malatya,

Manisa, Mersin, Niğde, Sinop, Tekirdağ,

Trabzon, Uşak, Zonguldak'ta yapılan çalışmalarda,

99 mağara tescil edilerek koruma

altına alındı. Bu kapsamda bugüne kadar

290 mağara tespit edildi. Tamamı karasal

olan mağaraların dikkat çekici özelliğini

ise içinde sarkıt, dikit, sütun ve perde gibi

çökeller oluşturuyor. Bazı mağaralarda da

traverten, gölet ve akarsu bulunuyor.

BAKANLIKTAN YENİ PROJE

Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce

bu yıl “Karasal ve Denizsel Mağaraların

Araştırılması Projesi” başlatıldı. Projeyle

27 karasal mağara, 3 deniz mağarasının

tabiat varlığı olarak tescil edilmesi için

araştırma çalışması yürütülecek. Çalışma

yapılacak mağaraların bulunduğu iller ise

Konya, Kastamonu, Kocaeli, Eskişehir, İzmir,

Bilecik, Muğla, Antalya, Isparta, Sakarya,

Bursa, Bitlis, Trabzon, Sakarya, Karaman,

Mersin. Projeyle ilk kez 3 deniz mağarasında

araştırma yapılacak ve Antalya'nın Döşemealtı

ilçesindeki Kırkgözler, Finike ilçesindeki

Suluin ve Mersin'in Aydıncık ilçesindeki

Kaynak mağaraları tescil edilip, koruma

altına alınacak.

MAĞARA İÇERİSİNDEKİ

OKSİJEN GAZI SEVİYESİ ÖLÇÜLECEK

Mağaralar, klimatoloji yönünden de incelenecek.

Mağaranın ağzında veya herhangi bir

kısmında belirgin bir hava akımının varlığı

araştırılarak, hem dışındaki hem de içindeki

MAĞARALARDAKİ BİYOÇEŞİTLİLİK

ARAŞTIRILACAK

Ekolojik araştırmalar kapsamında ise

mağaranın sahip olduğu ekolojik koşullara

bakılacak. Bu kapsamda, mağarada var

olan biyoçeşitlilik unsurları araştırılacak. Çalışmada

mağaranın başta yarasalar olmak

üzere tespiti yapılan canlılar için sağladığı

habitat koşulları ve bunların önemine ilişkin

ekolojik tespitlere yer verilecek. Ayrıca

mağaralarda memeli türleri, omurgasız

türler, sürüngenlerin tespit edilmesi hâlinde

türlerinin belirlenmesi ve yarasa popülasyon

analizlerinin yapılması çalışmaları

yürütülecek.

25 YENİ CANLI TÜRÜ

Mağara ekosistemleri, zengin biyolojik çeşitliliğe

ev sahipliği yaparken; başta yarasalar

olmak üzere çeşitli omurgalılar (bazı kemiriciler,

kurbağalar, sürüngenler vb.), çeşitli

omurgasızlar ve endemik bitki türleri için

uygun üreme ve yaşam olanağı sunuyor.

Yapılan çalışmalarda tespit edilen mağaralarda,

aralarında nadir görülen türler olmak

üzere çok sayıda hayvana ait bulgulara

rastlandı, 25 yeni canlı türü bilim dünyasına

kazandırıldı. Bu yeni türlerin çoğunluğunu

omurgasızlar oluşturuyor.

10 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Aktüel

Anadolu'nun Yörük kültürü,

Pozitifköy ile turizme açıldı

CENAY TOPRAKKAYA

Çeşitli üniversitelerde öğretim üyesi olarak

görev yapan Gülnaz Gültekin, üç yıl önce

emekli olduktan sonra yeni bir şeyler yapabilmek

için araştırmalara başladı. Eşi Mustafa

Gültekin ile ekolojik bir yaşam ve eğitim

merkezi kurmayı hayal eden Gülnaz Gültekin,

çocukluğunda akrabalarıyla küçükbaş hayvan

beslediği Silifke ilçesi kırsalındaki Çadırlı

Mahallesi'nde uygun arazi bulunca, hayalini

gerçeğe dönüştürmek için harekete geçti.

Gültekin, Anadolu'nun binlerce yıllık Yörük

kültürünü yansıttığı kırsal turizm projesi için

2020 yılında başvurduğu Tarım ve Kırsal Kalkınmayı

Destekleme Kurumu'ndan (TKDK)

destek almaya hak kazandı. TKDK Mersin İl

Koordinatörlüğüyle imzalanan sözleşmenin

ardından geçen yıl çalışmalarına başlanan ve

"Pozitifköy" adı verilen proje, son hâlini aldı.

İLK MİSAFİRLERİNİ AĞIRLAMAYA

HAZIRLANIYOR

Çevresi kızılçam ormanlarıyla çevrili 9 bin

metrekarelik alana kurulan tesis, konaklama

için Orta Asya'daki otağlardan esinlenilerek

bugüne uyarlanan 19 çadır, kamp

alanı, bitki yetiştirme bölümleri ve karavan

yerlerinin yanı sıra eğitim çadırlarıyla donatıldı.

Tarım ve hayvancılık yapılması için de

5 bin metrekarelik alan ayrılan "Pozitifköy",

ilk misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor.

"DÜNYADAN ALDIĞIMIZI DÜNYAYA

VERELİM İSTEDİM"

Misafirlerin tarımsal uygulamalara da

katılabileceğini aktaran Gülnaz Gültekin,

dergimize şu açıklamalarda bulundu: "Dijital

ve medya bağımlılığı, özellikle pandemi

döneminde çocukları çok etkiledi. Birbirimize,

kendimize ve dünyaya yabancılaştık.

İnsanların buraya geldiğinde keyifli vakit

geçirirken özel öğrenme deneyimini yaşamalarını

arzu ediyoruz. Yakında bir ağılda

keçilerimiz, oğlağımız var. Onlarla buluşmalarını,

aynı zamanda da bahçelerimizde

tarımsal uygulamalara katılmalarını istiyoruz.

Beton bloklardan çıkalım ve biraz da

doğayla iç içe zaman geçirelim, dünyadan

aldığımızı dünyaya verelim istedim. İnşallah

ülkemize, dünyamıza hayırlı olur."

Göbeklitepe de artık

Avrupa Megalitik Kültür Rotası'nda!

UNESCO Dünya Miras Listesi'nde bulunan

Şanlıurfa'daki Göbeklitepe, Avrupa ülkelerinde

benzer kategorideki anıtları bir araya

getiren Avrupa Megalitik Kültür Rotası'na

dahil edilmesiyle daha fazla yabancı ziyaretçi

çekecek.

Şanlıurfa Valiliği, Şanlıurfa Büyükşehir

Belediyesi, Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm

Müdürlüğü ve turizm sektörünün işbirliğiyle

kurulan Şanlıurfa Turizmi Geliştirme A.Ş'nin

Müdürü Mehmet Uncu, Kültür ve Turizm

Bakanlığı koordinasyonunda Avrupa Megalitik

Kültür Rotası'nda dahil edilmek için iki

yıl önce başvuruda bulunduklarını söyledi.

"Megalit"in büyük taş anlamına geldiğini,

"megalitik" kelimesinin de büyük taşlardan

yapılan tarihi yapıları tanımladığını aktaran

Uncu, devasa tarihi mekânların öneminden

ve özelliklerinden yola çıkılarak oluşturulan

rotaların hem mekânların daha iyi tanıtılmasına

hem de korunmasına yönelik bir

işbirliği çalışması olduğunu belirtti.

12 BİN YILLIK GEÇMİŞİYLE EN ESKİ ALAN

Rotaya Türkiye'den sadece Göbeklitepe'nin

girdiğini vurgulayan Mehmet Uncu, şunları

ifade etti: "Göbeklitepe, 2012 yılında kurulan

Avrupa Megalitik Kültür Rotası'na dahil

edildi. Bu rota, bizim için daha nitelikli ve

fazla yabancı ziyaretçi anlamına geliyor. Bu

rota, İngiltere'deki tarihi anıt Stonehenge gibi

dünyada çok fazla ziyaretçi çeken megalitik

yapıları içinde bulunduruyor. Bu rota içerisinde

10 ülke var. Bunların arasında Almanya,

İspanya, İngiltere, Danimarka ve İtalya gibi

ülkeler bulunuyor. Göbeklitepe de bu rotaya

Türkiye'den giren ilk alan oldu. Göbeklitepe,

bu alanların gözbebeği durumunda; çünkü

Göbeklitepe, 12 bin yıllık geçmişiyle en eski

alan olarak bu rotaya girdi."

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

11


Destinasyon

Çöl ile dağların birleştiği turizm bölgesi;

Zahir Sıradağları

CENAY TOPRAKKAYA

Tunus’ta doğa ve kültür turizminin parlayan

yıldızı Zahir Sıradağları, dünyanın sayılı sürdürülebilir

turizm destinasyonları arasında

gösteriliyor. Ülkenin güneyindeki geniş çöl

bölgesinde uzanan Zahir Sıradağları, en

yüksek noktası 689 metreyle nadir yağış

alan alçak dağ oluşumları arasında sayılıyor.

Bölge, 12 etaptan oluşan 194 kilometrelik

yürüyüş parkuruyla son yıllarda doğa ve

kültür turizminde öne çıkıyor.

DÜNYANIN EN İYİ 100 SÜRDÜRÜLEBİLİR

TURİZM DESTİNASYONU ARASINDA!

Tunus Turizm Bakanlığı, 2014'ten bu yana

İsviçre devletiyle ortaklaşa bu bölgenin

sürdürülebilir turizm destinasyonları

arasındaki yerini pekiştirmesi amacıyla

birçok tanıtım faaliyeti düzenledi. İki

ülkenin tanıtım atağının ardından 2021'de

Zahir Sıradağları eteklerinin yer aldığı

bölge, doğa ve kültürel turizm alanında

“Dünyanın En İyi 100 Sürdürülebilir Turizm

Destinasyonu” arasına girdi. Avrupa Sahil

Ülkeleri Birliği’ne bağlı Hollanda merkezli

Dünya Yeşil Destinasyonlar Örgütü tarafından

dünyadaki en iyi 100 sürdürülebilir

yeşil destinasyon arasında gösterilen Zahir

Sıradağları etekleri, aynı organizasyon

tarafından 2022’de düzenlenen turizm yarışmasında

da “En iyi 100 Yeşil Destinasyon

Öyküsü” ödülü aldı.

BÖLGE HALKINA İŞ İMKÂNI SAĞLADI

Tunus’un uluslararası kamuoyunda tanınmasına

katkı sağlayan Zahir Sıradağları,

her geçen gün popülerliğini arttırarak,

yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

Bölgede turist sayısının artmasının

ardından bölge halkı da turizm sektöründe

iş imkânlarına sahip olmaya başladı.

Evini yerli ve yabancı turistlere açan bölge

sakinlerinden Fatıma et-Talbi, dergimize

turizm sektörüne nasıl başladığını anlattı.

Evini misafirhaneye çevirmeden önce

hurmadan yaptığı pekmezi ve evde dokuduğu

kilimleri turistlere satarak geçimini

sağladığını söyleyen Talbi; “Yerli ve yabancı

turistler bölgeyi gezerken, buradaki halkın

nasıl yaşadığını da öğrenmek istiyor. Evimizde

misafir ettiğimiz ziyaretçilere yerel

baharatlarla tatlandırdığımız yemeklerden

ikram ediyoruz. Her faaliyetimizi bizimle

yaşayan turistlerle yapıyoruz” dedi. Çöle

gelen turistlerin mutlaka konaklamak istediklerini

belirten Fatıma et-Talbi; “Çölün

ortasında uyumak, hem de yerel halkın

yaşadığı ortamda bulunmak onlara farklı

bir deneyim yaşatıyor” diye konuştu.

12 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Destinasyon

BÖLGEYİ DÜNYAYA TANITMA

ÇALIŞMALARI

Uluslararası örgütler tarafından son yıllarda

düzenlenen yarışmalarda iyi dereceler alan

Zahir Sıradağları’nın dünya çapında tanınırlığı

büyük ölçüde arttı. Tunus Otantik Turizm

Üniversitesi Dekanı Muhammed el-Hadi

el-Kalali, konuyla ilgili yaptığı açıklamada

şunları ifade etti: “Dünya Sürdürülebilir

Turizm Enstitüsü’nün gözetiminde uluslararası

yarışmalara katılmak için turizm tanıtımı

konusunda uzmanlaşmış bir Alman danışmanlık

ajansı Yeşil Hedef Organizasyonu ile

çalışmaya başladık. Organizasyonun yardımı

ile yarış için gerekli birçok kriter vardı, onları

adım adım geçerek, Zahir Sıradağları'nı

‘Dünyanın En İyi 100 Turistik Destinasyonu’

listesinde yer almasını sağladık.”

KÜLTÜR VE MEDENİYET TURİZMİ

ALANINDA EN İYİ 6 YERDEN BİRİ

Çalışmalarının meyvelerini aldıklarını

belirten Kalali, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tanıtım çalışmalarımızın devamında

Zahir Sıradağları’nın dünyadaki kültür ve

medeniyet turizmi alanında en iyi 6 yer

arasında gösterilmesini sağladık. Burada

çöl ve dağların arasında yer alan saraylara

ek olarak, daha önce kiler olarak kullanılan

odaların yanı sıra bölgede 38 misafirhane

mevcut. 200 milyon yıldan eski jeolojik

kalıntıların yer aldığı bu bölgede, 194 km

boyunca kesintisiz devam eden Tunus’un

en uzun yürüyüş parkuru yer alıyor.”

TUNUS'TAKİ BERBERİ MİRASI

Tunus güneyinde genel olarak Berberi

kültürünün hâkim olduğu Tatavin, Touzer,

Douz gibi şehirler yer alıyor. Sanayi ve ticaretten

yoksun olan bu kentlerde, geleneksel

yöntemlerle tarımsal faaliyetler yapılıyor.

Özellikle zeytin ağaçlarının yoğun olduğu

bu çorak topraklarda Berberi (Amaziğ)

kültürü hâkim. “Özgür Adam” anlamına

gelen Berberi kelimesine ithafen Berberiler

denilen bölge halkı, eski çağlardan

beri kendilerini kışın soğuğundan ve yazın

sıcağından koruyan dağlarda yaşamayı

tercih etmiş.

KORUDUKLARI KÜLTÜRLERİNİ

DÜNYAYA TANITIYORLAR

Kuzey Afrika’daki Berberiler, tarihin başlangıcından

beri kimliklerini benimsedikleri

ve yaşadıkları coğrafi bölge anlamına

gelen “Tamazgha” olarak adlandırılıyor.

Günümüzde kullanılan Amaziğ, Tamazgha,

Berber ve Berberi isimleri, hep bu bölgede

yaşayan halklara işaret ediyor. Resmi

olmayan rakamlara göre Tunus'ta yaklaşık

600 bin Berberinin yaşadığı tahmin ediliyor.

Berberilerin çoğu, günümüzde kültürlerini

koruyabildikleri Matmata, Tamazret, Zarawa

ve Tagut bölgelerinde kabileler şeklinde

yaşıyor. Zahir Sıradağları eteklerinde de

yaşayan Berberiler, günümüze kadar korudukları

kültürlerini tüm dünyadan gelen

ziyaretçilere tanıtma fırsatı buluyor.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

13


Destinasyon

Sırbistan’ın değerleri

UNESCO koruması altında

CENAY TOPRAKKAYA

Balkan Yarımadası’nın önemli ülkelerinden

Sırbistan, özellikle son dönemlerde

yükselişte olan bir tatil destinasyonu. Köklü

tarihi, kültürel değerleri ve benzersiz güzellikteki

cazibe merkezleriyle Balkan tatilini

son derece cazip kılan Sırbistan, UNESCO

(Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür

Kurumu) tarafından koruma altına alınmış

değerleriyle de dikkatleri üzerine çekiyor.

YAŞAYAN KÜLTÜR DEĞERLERİ

İnsanlık için muazzam bir öneme sahip

tarihi ve kültürel değerlerin, geleneklerin ve

doğal güzelliklerin belirlenerek koruma altına

alındığı UNESCO listelerinde Sırbistan’ın

ismine sıkça rastlamak mümkün. Paha

biçilemez bir Bizans sanatı koleksiyonuna

sahip Studenica Manastırı, bazilikalardan

hamamlara ve tapınaklara kadar çok

sayıda dikkat çekici Roma kalıntısına sahip

Gamzigrad-Romuliana Sarayı, dünyanın

Studenica Manastırı

en iyi Orta Çağ fresklerinden bazılarına ev

sahipliği yapan Stari Ras ve Sopocani tarihi

kompleksleri ve yüksek estetik değerlere

sahip, kabartmalı motifli mezarları ile Stecci

Orta Çağ Mezarlıkları, gelecek nesillere de

miras kalabilmeleri için UNESCO tarafından

korunan değerler arasında.

Stecci Orta Çağ Mezarlığı

SOMUT OLMAYAN KÜLTÜR MİRASLARI

Sırbistan, İnsanlığın Somut Olmayan Kültür

Mirasları Listesi’ne de iki önemli değeriyle

katkıda bulunmuş. Bunlardan ilki, Sırp

halkının etnik kimliğinin bir ifadesi olarak,

koruyucu azizlerinin uğruna düzenledikleri

"Slava Kutlamaları", diğeri de Sırp ulusal

kimliğinin ayırt edici özelliği olması bakımından

önem taşıyan geleneksel "Sırp Halk

Dansı Kolo".

DÜNYANIN HAFIZASI PROGRAMI

UNESCO’nun "Dünyanın Hafızası Programı",

dünyanın dört bir yanına yayılmış evrensel

bir değere sahip olan belgeleri, sözlü gelenekleri

ve çeşitli materyalleri bir araya toplayarak

korumayı hedefliyor. Sırbistan da

sahip olduğu değerleri ile bu önemli listede

yer almayı başarmış. Olağanüstü güzellikte

minyatürlere sahip bir Sırp el yazması ve

20. yüzyılın en büyük bilim adamlarından

Tesla’nın geride bıraktığı muazzam arşivi,

sonraki nesillere ışık tutmaları bakımından

son derece değerli miraslar.

Gamzigrad-Romuliana Sarayı

14 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Konaklama sektörüne özel

e-Fatura çözümleri!

e-Fatura ve e-Arşiv Fatura süreçlerinizde sektör lideri eLogo’yu tercih edin,

siz sadece misafirlerinizle ilgilenin!

Keşfedin

Konaklama hizmeti veren işletmelerin,

1 Temmuz 2022’ye kadar e-Fatura’ya

geçmesi gerekmektedir.



Marmara Bölgesi

Atıl ağaçlar ürüne

dönüşüyor, geliriyle

konaklar restore

ediliyor

Bilecik'in Osmaneli ilçesinde kurulan ahşap atölyesinde

üretilen masa, sehpa, mumluk, saksı ve sandık gibi eşyalar,

Lefke Han Sanat Atölyeleri Çarşısı'nda satışa sunuluyor.

İlçedeki atıl ağaçları farklı ürünlere dönüştüren Osmaneli

Belediyesi, elde ettiği geliri ilçedeki tarihi konakların restorasyonunda

kullanıyor.

İlçe girişinde mezbaha binasına ait alandaki kapalı bölümü

ahşap atölyesine çeviren Osmaneli Belediyesi, Orman İşletme

Şefliği'nin çalışması sonucu tasnif dışı kalan ağaçları

burada farklı ürünlere dönüştürüyor. Atölyede çalışan

ustalar, atıl ağaçlardan masa, sehpa, mumluk, saksı ve

sandık gibi ürünler ortaya çıkarıyor. Ürünler, ilçeyi ziyaret

eden ziyaretçilerin satışına sunuluyor. Ürünlerin satışından

elde edilen gelir; Sülüman Ağa, Bekir Güven, Fadıl Bozkurt,

Necla Hanım konaklarının da aralarında olduğu 15 tarihi

yapının restorasyonunda kullanıldı.

Osmaneli Belediye Başkanı Münür Şahin, konu ile ilgili yaptığı

açıklamada belediye olarak kaybolmakta olan sanatları tekrar

canlandırmak istediklerini belirterek; "Kaybolmakta olan

sanatların tümüne sahip çıkıyoruz. Yusuf Kan hocamızla ahşap

işlemeciliğini bu şekilde canlandırmış olduk" diye konuştu. Atıl

ahşapları hazırladıkları projeyle değerlendirdiklerini kaydeden

Şahin; "Onlardan yaptığımız hediyelik eşyaları mağazamızda

satarak elde ettiğimiz yaklaşık 1 milyon lira gibi bir rakamı,

tarihi konakların restorasyonunda kullanıyoruz. Bir taraftan

malzemeleri en uç noktasına kadar kullanırken, öbür taraftan

da yapmış olduğumuz restorasyonlara da ayrı bir fon yaratıyoruz"

bilgisini paylaştı.

Bursa'nın turizmde yeni rotası

Sri Lanka ve Hindistan

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜR-

SAB) Güney Marmara Bölge Temsil Kurulu

Başkanı Murat Saraçoğlu, Bursa'nın turizm

potansiyelini artırmak için Sri Lanka ve

Hindistan'ı yeni pazarlar olarak belirlediklerini

bildirdi. Saraçoğlu ve yönetim kurulu

üyeleri, düzenledikleri basın toplantısında,

2021 faaliyetleri ve 2022 hedeflerine ilişkin

bilgi verdi.

"BOSNA BİZİM İÇİN

ÖNEMLİ BİR DEĞER"

Bursa'ya yurt içi ve yurt dışından acenteleri

davet ettiklerini ve şehrin turizm

potansiyelini artırmayı hedeflediklerini

belirten Başkan Saraçoğlu, şunları kaydetti:

"Sri Lanka ve Hindistan, Bursa için

yeni bir pazar olacak. Turizmde birden bir

taş atıp kuşu ürkütemiyoruz, en az 3 yıllık

bir süreç gerekiyor. 2022 Mayıs ayında

Bulgaristan'ın Varna şehrine bir info

programı gerçekleştireceğiz. Bulgaristan

ve Yunanistan ile çok etkin çalışmalar

yürütüyoruz. Bildiğiniz gibi bölgemiz

bir Balkan pazarı; her ne kadar onlar

bizden daha çok turist bekleseler de biz

de onlardan aynı şeyi bekliyoruz. Bosna,

bizim için önemli bir değer. Bosna'da her

yıl Srebrenitsa Katliamı ile ilgili etkinlikler

yapılıyor, Bursa'dan oraya katılım az, Türkiye

olarak oraya daha güçlü bir şekilde

gitmeyi planlıyoruz."

"İNANÇ TURİZMİNE YÖNELİK

YENİ ROTALAR HAZIRLADIK"

Saraçoğlu, Balkan pazarı başta olmak üzere

Almanya, Fransa, Polonya, Belçika ve Uzak

Doğu, Asya Pasifik ülkeleri, Çin, Güney Kore,

Sri Lanka, Hindistan, Japonya, Malezya ve

Endonezya pazarlarında Bursa'nın tanıtımını

yaparak, turizm hareketliliğini artırmayı

hedeflediklerini ifade etti. İnanç turizmi

konusunda da yeni rotalar hazırladıklarını

söyleyen Murat Saraçoğlu, UNESCO

değerleri olan bölgelerin tanıtımı için çaba

gösterdiklerini sözlerine ekledi.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

17


Marmara Bölgesi

Sakarya termal cazibe

merkezine dönüşecek

sınırlarının tespit edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı

kararının Resmi Gazete'de

yayımlandığını hatırlattı.

Sakarya'nın Karapürçek ilçesinde jeotermal

raporun kabul edilmesiyle hayata

geçirilecek proje tamamlandığında,

bölgenin termal cazibe merkezi hâline

gelmesi bekleniyor. Sakarya Büyükşehir

Belediye Başkanı Ekrem Yüce, konu ile

ilgili yaptığı açıklamada Siirt ve Yozgat ile

Sakarya'daki termal turizm merkezlerinin

Uçmakdere, dört mevsim

paraşüt tutkunlarını ağırlıyor

Tekirdağ'da adrenalin tutkunlarının gözde

adresi Uçmakdere, her mevsim yamaç paraşütü

yapmak isteyenleri ağırlıyor. Marmara

Denizi ile Ganos Dağı eteklerindeki ormanların

bütünleştiği Uçmakdere Mahallesi'nde

yamaç paraşütü uçuşları devam ediyor.

Karara göre Karapürçek Termal Turizm

Merkezi'nin sınırlarının tespit edildiğini aktaran

Yüce, jeotermal için sunulan raporun

kabul edildiğini ve bölgenin turizm bölgesi

ilan edildiğini kaydetti. Başkan Ekrem Yüce;

Kayalar, Teketaban, Memduhiye, Reşitbey,

Yazılı, Ekinli bölgelerini ilgilendiren çalışmanın

tamamlanmasıyla Karapürçek, Akyazı

ve Taraklı üçgeninde Sakarya'nın termal

destinasyon olarak Türkiye'nin gözbebeği

olabileceğine değindi.

EKONOMİ VE İSTİHDAMA

CİDDİ KATKI BEKLENİYOR

Raporun işin uzmanları tarafından hazırlandığına

işaret eden Yüce; projede termal kür,

tedavi-rehabilitasyon, yaşlı tedavi, fitoterapi,

apiterapi müzikterapi, homoterapi,

aromaterapi uygulama merkezlerinin de yer

aldığını belirtti. Sakarya Büyükşehir Belediye

Başkanı Ekrem Yüce, bölgeye ekonomik

ve istihdam olarak ciddi katkı beklendiğini

söyleyerek, tesislerin yanı sıra bölgenin

trekking, dağ bisikleti, atlı doğa yürüyüşü,

yaban hayatı ve kuş gözlemciliği, fotosafari,

kamping, oryantiring, karavan turizmi, kırsal

ve ekoturizm, günübirlik aktiviteler için de

uygun bir yapıya sahip olduğunu vurguladı.

Ekstrem spor tutkunları, 250 ve 600 metrelik

pistlerden rüzgârın durumuna göre uçuş

yapıyor. Özellikle İstanbul ve yakın kentlerden

gelen paraşütçüler, mavi ile yeşilin

buluştuğu güzellikleri gökyüzünden izleme

fırsatı buluyor.

Tekirdağ İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet

Hacıoğlu, konu ile ilgili yaptığı açıklamada

Uçmakdere'nin yamaç paraşütü için her

mevsim elverişli olduğunu söyledi. Bölgeye

ilginin her geçen yıl arttığını belirten Hacıoğlu;

"Tekirdağ, İstanbul'a yakın olmanın

avantajlarını yaşıyor. İnsanlar hem agro

hem gastronomi turizmi açısından ve

özellikle de bağlarla ilgili geliyorlar. Adrenalin

dolu yamaç paraşütü de çokça tercih

ediliyor" dedi.

Trakya'nın

lavanta tarlaları

turizm sezonuna

hazırlanıyor

Trakya'da son yıllarda kıraç alanların

tarıma kazandırılması amacıyla ekilen

lavanta, hem üreticilerin ekonomisine

hem de kentlerin turizmine ciddi katkı

sağlıyor. Son iki yıldır Covid-19 salgını

nedeniyle sınırlı sayıda ziyaretçi ağırlayan

lavanta tarlalarına, bu sene daha

fazla yerli ve yabancı turistin gelmesi

bekleniyor.

Lavanta tarlaları, çiçeklenme öncesi

gerekli ilaçlamalar yapılıp otlarından

arındırılarak bir yandan hasat dönemine,

diğer yandan da turizm sezonuna

hazırlanıyor. Kırklareli'nin Demircihalil

köyünde 55 dönümde lavanta yetiştiriciliği

yapan Ayça Özer, haziranda

bitkilerin çiçek açmaya başlayacağını

söyledi. Haziran ortasında birçok yerli

ve yabancı turisti tarlasında misafir edeceğini

belirten Özer, bu yıl verimden çok

turizme odaklandıklarını kaydetti.

TURİZME KATKISI ÇOK DEĞERLİ

Lavantanın yağının yanı sıra turizme katkısının

çok değerli olduğunu dile getiren

Ayça Özer, şöyle konuştu: "Güzel bir

sezon olmasını diliyorum bütün üretici

arkadaşlarımız için. Hazirandan itibaren

de herkesi tarlamızı ziyarete bekliyoruz.

İki yıldır salgın dönemi nedeniyle herkes

evlere kapandı. Dolayısıyla açık havada

olmak, doğanın içerisinde olmak, kuş

cıvıltılarını gerçekten yerinde dinliyor

olmak hepimizin istediği şeyler. Hem

Kırklareli hem Trakya hem de İstanbul'da

günübirlikçi misafirleri ağırlıyoruz

tarlamızda."

18 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June



Ege Bölgesi

Afyonkarahisar'ın Zambiyalı gönüllü tanıtım elçisi;

Chimwemwe Chita

Zambiyalı narkotik komiseri baba ile

öğretmen annenin kızı olan 22 yaşındaki

Chita, 2017 yılında kazandığı Afyon Kocatepe

Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde öğrenim

görmek için kente geldi. Üniversitenin Türkçe

Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde

(TÖMER) aldığı dil eğitimini başarıyla tamamlayan

Veteriner Fakültesi 4. sınıf öğrencisi

Chita, 5 yıldır Afyonkarahisar'da yaşıyor.

Fakültede başarılı bir öğrenci olan Chita, yaşadığı

şehir Afyonkarahisar'ın doğal güzellikleri,

tarihi ve kültürel mekânları, gastronomisi

ve yöresel lezzetleriyle de yakından

ilgileniyor. Kamera karşısında yaptığı sunum

ve röportajlarla Afyonkarahisar'ı tanıtıcı

renkli videolar üreten Chita, bunları kentteki

dijital bir medya hesabının sosyal medyasından

paylaşıyor. Chita, Türkçe ve İngilizce

çektiği tanıtıcı videolarla Afyonkarahisar'ı

sosyal medyada Türkiye başta olmak üzere

farklı ülkelerdeki insanlara tanıtıyor.

"GİZEMLİ ŞEHİR AFYONKARAHİSAR'I

ANLATIYORUM"

Chita, konu ile ilgili yaptığı açıklamada

misafirperver ve sıcakkanlı insanlarla yaşadığı

Afyonkarahisar'da 5 yıldır çok mutlu

olduğunu söyledi. Eğitim aldığı şehirde yeni

arkadaşlar edindiğini dile getiren Chita, şöyle

konuştu: "Buraya geldiğimde hiç Türkçe

bilmiyordum, 'Merhaba' bile diyemiyordum.

Afyonkarahisar'da TÖMER'e giderek Türkçeyi

öğrendim. Sonra yaşadığım şehrin her şeyini

araştırarak ve sorarak tanıdım. Ardından

da Afyonkarahisar'ı tanıtmak için Türkçe ve

İngilizce görsel içerikler üretmeye başladım.

Şimdi yaptığım sunumlar ve röportajlarla

Türkiye ve yurt dışındaki insanlara gizemli

şehir Afyonkarahisar'ı anlatıyorum."

1800 yıllık kanalizasyon sistemi

gün yüzüne çıkarıldı

Aydın'daki Mastaura Antik Kenti'nde yürütülen

kazı çalışmalarında tespit edilen yaklaşık

1800 yıllık kanalizasyon sistemi ortaya çıkarıldı.

Nazilli ilçesindeki antik kentte Adnan

Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat

Akkurnaz koordinesinde yüzey araştırma

çalışmaları sürdürülüyor. Çalışmalarda kentte

tiyatro, roma hamamı, çeşitli su yapıları,

arena gibi önemli eserler ortaya çıkarıldı

.

Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürü Umut Tuncer,

antik kenti gezerek çalışmalar hakkında

bilgi aldı. Tuncer, iki yıldır yürütülen çalışmalarla

ortaya çıkarılan eserlerin arkeoloji

camiasının gündemini belirlediğini söyledi.

Son olarak arenanın gün yüzüne çıkmasıyla

bölgede turist trafiğinin başladığını aktaran

Umut Tuncer, kentte 2 milyon lira civarında

kamulaştırma çalışmasının da tamamlandığını

kaydetti. Bölgenin kazı başkanlığı statüsünde

çalışması için gerekli koşulların da sağlandığını

vurgulayan Tuncer, şöyle konuştu:

2 BİN YILLIK BELEDİYECİLİK

PERFORMANSI

"Ortaya çıkan yeni yapı, yeni keşifle birlikte

aslında yeni bir soluk kazandı. Gördüğünüz,

yaklaşık 1800 yıllık bir su kanalizasyonu

sistemi. Atık sistemi ve yapının büyüklüğü

bizi de şaşırttı. İçinde yürüyebileceğimiz,

çeşitli kollarla şehrin geneline yayılan bir

kompleks tesisinin bir parçasıyla karşı

karşıyayız. Yaklaşık 2 bin yıllık belediyecilik

performansına da güzel bir atıf oluşturdu.

O günlerdeki kanalizasyon sisteminin hâlâ

yapı olarak sağlam bir şekilde karşımızda

olması ve tesisin büyüklüğü, şehrin ihtiyaçlarına

cevap veriyor oluşu, açıkçası bizi hem

şaşırttı hem de mutlu etti."

20 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Ege Bölgesi

Knidos Antik

Kenti'nde bulunan

Emevi kitabeleri

tarihe ışık tutuyor

Muğla'nın Datça ilçesindeki Knidos

Antik Kenti'nde yürütülen kazı çalışmalarında

bulunan yeni kitabeler, Batı

Anadolu'daki İslam fetihleri ve bölgenin

tarihi hakkında önemli veriler sunuyor.

Astronomi ve matematik bilimci Eudoksus,

doktor Euryphon, ressam Polygnotos

ve dünyanın yedi harikasından biri

olarak gösterilen İskenderiye Feneri'nin

mimarı Sostratos'un yaşamına tanıklık

ettiği rivayet edilen Knidos'ta yıl boyunca

kazı çalışmaları sürüyor.

Ege ile Akdeniz'in birleştiği yerde özel

bir konuma sahip antik kentten, tarihe

tanıklık eden eserler çıkarılıyor. Knidos

Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr.

Ertekin Doksanaltı, konu ile ilgili yaptığı

açıklamada antik kentteki çalışmaların

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel

Müdürlüğü, Selçuk Üniversitesi, Türk

Tarih Kurumu, Muğla Valiliği ve Güney

Ege Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle yapıldığını

söyledi. Bu yılki kazılarda yeni

buluntuların açığa çıkmaya başladığını

belirten Doksanaltı, şunları ifade etti:

"Bu yıl Korint Anıtı, Propilon anıtsal

giriş yapısında, merdivenli ve tiyatro

caddelerinde kazı ve konservasyon çalışmaları

devam edecek. Korint Anıtı ve

'D Kilisesi' olarak nitelendirilen yapıda

gerçekleştirilen çalışmalar sırasında,

Emeviler dönemine ait olan ve ilk kez

1970'li yıllarda kendisini göstermeye

başlayan Arapça kitabeler ve grafitilerden

yeni örnekler çıkmaya başladı. Bu

kitabeler, özellikle erken İslam fetihleri

ve Batı Anadolu'da gerçekleştirilen

fetihler açısından oldukça önemli veri

ve bilgi sunmakta."

Ulubey Kanyonu'nda macera parkuruyla

ziyaretçi sayısı artırılacak

Dünyanın en uzun kanyonları arasında yer

alan ve geçen yıl 80 bine yakın ziyaretçiyi

ağırlayan Uşak'taki Ulubey Kanyonu'nun,

2022 yılında macera parkuruyla ziyaretçi

sayısını ikiye katlaması hedefleniyor. Büyük

Menderes Grabeni'nin çökmesiyle oluşan,

77 kilometrelik uzunluk, 170 metreye ulaşan

derinlik ve 500 metreye yakın genişliğe

sahip Ulubey Kanyonu, doğal ve tarihi

güzellikleriyle dikkatleri çekiyor.

Ulubey sınırlarında yer alan Blaundus

Antik Kenti'nin uzantısı konumundaki 1800

Zamana direnen Çandarlı Kalesi,

ihtişamıyla ziyaretçilerini ağırlıyor

Üç tarafı denizle çevrili beş kulesi, mazgalları,

kapısı, girişteki kitabesi ve duvarlarıyla

asırlara meydan okuyan yapı, Anadolu'da en

iyi korunmuş kaleler arasında gösteriliyor.

İzmir'in Dikili ilçesinde M.Ö. 6. yüzyılda yapılan

ve bugünkü görünümü M.S. 14. yüzyıla

tarihlenen Çandarlı Kalesi; burçları, kuleleri

ve savunma yapılarıyla ihtişamını koruyor.

Türkiye'nin en iyi korunmuş kalelerinden

biri olan Çandarlı Mahallesi'ndeki tarihi

yapı, içinde bulunduğu yarımadanın karayla

bağlandığı kısma yakın, doğu-batı yönünde

eğimli, kayalık zemin üzerinde yer alıyor. M.Ö.

yıllık kaya mezarlarının yanı sıra Selçuklu

ve Osmanlı dönemlerinden de çok sayıda

kalıntıyı bünyesinde barındıran kanyon,

doğa yürüyüşü için ideal rotalar arasında

gösteriliyor. Dokuz Sele ve Banaz çaylarının

geçtiği kanyon, kar yağışının ardından

ziyaretçilerine etkileyici manzaralar

sunuyor. Kanyon içerisindeki cam teras ve

ters ev, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı

olurken; Ulubey Belediyesi ve Zafer Kalkınma

Ajansı ortaklığında inşa edilen macera

parkuruyla ziyaretçi sayısının artırılması

hedefleniyor.

6. yüzyılda o dönemki adıyla Pitane'yi koruma

amaçlı inşa edilen kale, M.S. 14. yüzyılda

Foça'yı ele geçiren Cenevizliler tarafından

bugünkü görünümüne kavuşturuldu.

Osmanlı Sultanı 2. Murat döneminde fethedildikten

sonra Sadrazam Çandarlı Halil

Paşa tarafından 15. yüzyılda yeniden restore

ettirilen kale, sağlamlaştırılıp korunaklı ve

daha işlevli hâle getirildi. Çandarlı Kalesi'nde

Bergama Müze Müdürlüğü tarafından yapılan

sondaj kazılarında farklı seviyelerde duvar

kalıntıları ve döşemeler ortaya çıkarılırken, iç

avluda da bir Bizans sarnıcı tespit edildi.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

21


Akdeniz Bölgesi

Aya Baniya Kilisesi,

“Kokuhane” ismiyle hayat bulacak

Torosların

etekleri nergis

kokuyor

Isparta Belediyesi, Turan Mahallesi’nde bulunan

ve yaklaşık 270 yıllık bir geçmişe sahip

olan Aya Baniya (Payana) Kilisesi’nin restorasyonunu

yaparak, turizme kazandırmak

için harekete geçti. Isparta Belediye Başkanı

Şükrü Başdeğirmen, kilisede uygulanacak

“Isparta Koku Atölyesi: Kokuhane” projesi

için Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri

Volkan Güler ile protokol imzaladı.

Toprakkale Kalesi turizme

kazandırılacak

Projenin tamamlanmasıyla birlikte kilise,

şehrin ekonomisine ve sosyo-kültürel

hayatına olumlu etkiler katacak, turizmde

bir cazibe merkezi hâline getirilecek. Koku

teması kapsamında işlevlendirilecek kilisede

ve bahçesinde Kütüphane, Koku Yapım

Atölyesi, Sergi-Fuaye Alanı, Kafeterya, Mağaza,

Tematik Tıbbi ve Aromatik Bitki Bahçesi

olmak üzere bölümler oluşturulacak.

Mersin Büyükşehir Belediyesi Tarımsal

ve Veteriner Hizmetleri Dairesi öncülüğünde

yürütülen “Nergis Soğanı Dağıtımı”

projesi kapsamında üreticilere

dağıtılan nergis soğanları çiçeklendi,

mis gibi nergis kokusu tarlaları sardı.

Projeyle özellikle kadın üreticilere

ek gelir sağlanırken, alternatif tarım

faaliyetleri de yaygınlaştırılıyor. Mis

gibi kokusuyla satın alanların yüzlerini

güldüren nergis çiçeği, bereketiyle de

üreticilerin umudu oluyor.

Torosların eteğinde yetişen; rengi,

narin yapısı ve güçlü kokusuyla

dikkati çeken nergis çiçeği sayesinde

kadınlar, aile ekonomisine katkı sağlıyor.

İlkbaharın habercisi olarak anılan

ve kasım ayından mart başına kadar

hasadı süren nergis çiçeği, kadınlar

tarafından toplanarak Türkiye'nin

farklı kentlerine gönderiliyor. Sabah

saatlerinde tarlalara gelen kadınlar,

nergisleri toplayarak özenle deste

hâline getiriyor. Koparıldıktan sonra

yaklaşık 10-12 gün canlı kalabilen

nergis çiçeği sayesinde kadınlar, aile

bütçesine katkı sunuyor.

Osmaniye'de üç şehrin kavşak noktasında

yer alan Toprakkale Kalesi, restorasyon

çalışmalarıyla turizme kazandırılacak.

Tarihi M.Ö. 2000'li yıllara dayanan yaklaşık

75 metre yükseklikteki kale, ayakta kalan

yapılarıyla dikkatleri çekiyor.

Osmaniye, Adana ve Hatay'ın kavşak noktasındaki

kalede İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce

geçen yıl başlatılan ve dört etaptan

oluşan restorasyon çalışmaları, tüm hızıyla

devam ediyor. İlk etap çalışmalar kapsamın-

da kalenin giriş bölümünde bulunan kapı

ve tonozlu yapı, tarihi mimarisine uygun

olarak restore edildi ve güçlendirildi. Yakın

zamanda başlanması planlanan 2. etap çalışmalarda

ise kaleye kafe, restoran, mesire

alanı, yürüyüş yolu ve satış yerleri yapılarak,

vatandaşların hizmetine sunulacak.

Osmaniye, kent sınırları içinde Kastabala,

Harun Reşit, Savranda, Hemite gibi Kültür

ve Turizm Bakanlığı’nda kayıtlı 26 tarihi kaleyi

barındırması nedeniyle "Kaleler Şehri"

olarak da anılıyor.

22 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June




Akdeniz Bölgesi

Tarihi Kazancılar Çarşısı’nın

zamana direnen

ustaları

Adana'daki tarihi çarşıda her biri yarım asrı

aşkındır bakır işleyen, kalaycılık, sayacılık,

terzilik ve marangozluk yapan zanaatkârlar,

teknolojiye ve zamana direnerek mesleklerine

devam ediyor. İsmini bir zamanlar

kazan yapan ustalardan alan tarihi çarşının

yarım asırlık ustaları, ilk günkü heyecanla

zanaatlarını yaşatmaya çalışıyor.

Anadolu'daki kapalı çarşı geleneğinin en

önemli örneklerinden birisi olan Kazancılar

Çarşısı'nda ilerleyen yaşlarıyla zamana,

zanaatlarıyla teknolojiye direnen ustalar,

tamamı el becerisine dayanan mesleklerini

gelecek nesillere aktarmak istiyor. Dükkânları

tarih kokan çarşıda yarım asrı aşkındır

bakır işleyen, sayacılık (deri veya kumaşı

keserek ayakkabı kalıbına uygun hale getirme

zanaatı), terzilik ve marangozluk yapan

ustalar, mesleklerini uzun yıllardan bu yana

sürdürmenin mutluluğunu yaşıyor.

kendisini 8 yaşında meslek öğrenmesi için

Kazancılar Çarşısı'ndaki bakır ustasının

yanına çırak verdiğini anlattı. Filizgil, o

dönemler öğleye kadar okula gittiğini,

ardından da atölyenin yolunu tuttuğunu

dile getirerek, babasını 12 yaşındayken

kaybetmesiyle ilkokul üçüncü sınıftan

sonra eğitimine devam edemediğini vurguladı.

Sonraki yıllarda kalfalık, ardından da

ustalıkla zanaatını sürdürdüğünü aktaran

Güneri Filizgil; “Şu anda sac, bakır, kromla

ilgili her şeyi yapıyorum, fakat bizim şimdi

yaptığımız, eskiden yaptıklarımızdan çok

farklı. Eskiden kazanlar, sobalar yapardık,

şimdi onların hiçbiri yok. Şu anda tatlı

ocakları, tezgâhlar yapıyoruz. Dünyaya

bir daha gelsem bu işi yaparım, güzel bir

zanaatımız var” dedi.

"DÜNYAYA BİR DAHA GELSEM

BU İŞİ YAPARIM"

Çarşı esnaflarından bakır ustası 63 yaşındaki

Güneri Filizgil, dergimize babasının

Sarkıt ve dikitleri buz tutan

İnsuyu Mağarası ziyaretçilerini ağırlıyor

Dr. Temuçin Aygen'in 1952'de keşfinden

sonra 1966'da Türkiye'nin turizme açılan

ilk mağarası olan İnsuyu; sarkıt, dikit, sütun

ve damlataş oluşumlarıyla dikkati çekiyor.

Birbirine bağlı iki bölümden oluşan ve loş

ışıkla aydınlatılan mağara, 525 metre uzunluğunda

etkileyici bir gezi alanına sahip.

Burdur kent merkezine 13 kilometre

uzaklıkta Sarpgüney Tepesi'nin kalkerli

yamacında bulunan mağaraya, yağan karın

erimesiyle süzülen su akışı arttı. Binlerce

yılda oluşan sarkıt, dikit ve sütunlardan

süzülen su, mağaranın bazı yerlerinin soğuk

olması nedeniyle buz tuttu. Ayrıca mağarada

yer yer buzdan sarkıt, dikit ve sütunlar

da oluştu. Ziyaretçiler, kendilerini hayrete

düşüren bu rotada gezerek kalsit ve buz

kristallerinin fotoğrafını çekiyor, mağaranın

sıcak olan yerlerini ise üzerlerine damlayan

suyun eşliğinde keşfediyor.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

25



Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Köprüçay

Kanyonu

keşfedilmeyi

bekliyor

Siirt'in Pervari ilçesindeki Köprüçay

Kanyonu, doğa tutkunlarınca keşfedilmeyi

bekliyor. Herekol Dağı eteklerindeki

Köprüçay köyünde bulunan yaklaşık 8

kilometre uzunluğundaki kanyon, Herekol'dan

doğan ve Botan Çayı'na karışan

Erik Deresi'yle doğal güzellik oluşturuyor.

Dik yamaçları ve eşsiz manzarasıyla doğasever

ve fotoğraf tutkunlarını bekleyen kanyon,

ilkbaharın gelmesiyle doğanın birçok

rengine büründü. Köy sakinleri, dinlenmek

ve piknik yapmak amacıyla ziyaret edilen

kanyonun turizme kazandırılmasını istiyor.

Mardin’in yöresel lezzetleri

tarihi konakta dünyaya tanıtılacak

Mezopotamya ve Anadolu mutfağının

harmanlandığı, zengin mutfak kültürüne

sahip Mardin, hayranlık uyandıran tarihi

ve kültürel değerlerinin yanı sıra gastronomi

alanındaki lezzetleriyle de adından

söz ettirmek istiyor. Bu kapsamda Mardin

Valiliği, Mardin Büyükşehir Belediyesi ve

Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle,

Teker Mahallesi 47. Sokak'ta atıl durumda

bulunan Abdülkadir Paşa Konağı gastronomi

merkezine dönüştürülecek.

Tarihi Zerzevan Kalesi

içme suyuna kavuşuyor

İhalesi 5,5 milyon liraya yapılan, yıl içinde tamamlanarak

hizmete açılması beklenen tarihi

konakta geçen yıl tescil edilen kaburga dolması,

ikbebet, kibe, irok ve sembusek gibi yemeklerin

yanı sıra unutulmaya yüz tutan zingil,

kıtkat, kıdre, dobo, hıllaviye, alluciye gibi çok

sayıda lezzet de araştırılıp hazırlanarak, gelecek

kuşaklara aktarılacak. Bu sayede Mardin'in

lezzetleriyle ülkede ve dünyada gastronomi

alanında tanınırlığının artırılması, gastronomi

turizminden de pay alması hedefleniyor.

EŞSİZ BİR MANZARAYA SAHİP

Köprüçay Köyü Muhtarı Şükrü Koçak, dergimize

yaptığı açıklamada köylerinde yer

alan kanyonun görülmeye değer, fakat az

insan tarafından bilinen bir yer olduğunu

söyledi. Kanyonun ortasından, Herekol'dan

doğan ve Botan Çayı'na karışan

Erik Deresi'nin geçtiğini belirten Koçak;

"Köprüçay Kanyonu'nun hak ettiği değere

kavuşmasını ve turizme kazandırılmasını

istiyoruz. Eşsiz bir manzaraya sahip. Fazla

bilinmiyor ama bilindiği takdirde buralar

ziyaretçi akınına uğrayacak” dedi.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Su ve

Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) Genel Müdürlüğü,

tarihi Zerzevan Kalesi'nin içme suyuna

kavuşması için çalışmalarını hızlandırdı.

Ekipler, Uluslararası Gökyüzü Gözlem Şenlikleri’ne

ev sahipliği yapacak olan Zerzevan

Kalesi'ne su vermek için 2 bin 800 metre su

şebeke hattı çalışmalarını sürdürüyor.

Mayıs ayında tamamlanması hedeflenen

çalışmaların ardından tarihi alana ulaştırılan

su, seyyar ve mevcut lavabolara verilecek.

DİSKİ Genel Müdürü Fırat Tutşi, içme

suyunun temini için Zerzevan Kalesi’nde devam

eden çalışmaları inceleyerek, bilgi aldı.

Tutşi, kent turizmi açısından önemli bir yere

sahip kalede, tarihi alanın zarar görmemesi

için suyu Aşağıkonak Mahallesi kuyusundan

temin ettiklerini belirtti.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

27


Güneydoğu Anadolu Bölgesi

“Sakin Şehir” Halfeti,

turizm sezonuna

hızlı başladı

Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi'nin

“Sakin Şehirler” ağında yer alan,

sahil kenti görünümlü Şanlıurfa'nın Halfeti

ilçesinde turizm hareketliliği yaşanmaya

başladı. Birecik Barajı dolayısıyla bir bölümü

sular altında kalan, sakin ve huzur veren

özelliğiyle 2013 yılında “Sakin Şehirler”

ağına dahil edilen Halfeti, tarihi taş evleri ve

doğal güzellikleriyle turist çekiyor.

Turizm sezonunda bölgeye gelen yerli ve

yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı olan ilçede,

ilkbaharla birlikte turizm hareketliliği yaşanıyor.

Halfeti Turizmi Geliştirme Kooperatifi

Başkan Yardımcısı Numan Kılınç, konu ile

ilgili yaptığı açıklamada 22 yıl önce sular

altında kalan ilçenin artık geçim kaynağının

turizm olduğunu söyledi. İlçede 50 civarında

tur teknesinin bulunduğunu belirten

Kılınç, şöyle konuştu:

MAYIS AYI REZERVASYONLARI DOLDU

"Bayramın ilk gününden itibaren mayıs

ayında bütün rezervasyonlarımız doldu.

Gelen misafirlerimizden daha önceden rezervasyon

yapmalarını istiyoruz. Gerçekten

aşırı yoğunluk var. İnşallah mayıs ve haziran

ayını tüm turizm sektörü paydaşlarımızla

beraber güzel bir şekilde geçiririz. Gelenlerin

rezervasyon yapmalarını istiyoruz, çünkü

aşırı bir yoğunluk bekliyoruz. Pandemi, iki

yıldır bütün ülkenin olduğu gibi bizim de

belimizi büktü. Hem pandemiden çıkış hem

de kışı içeride geçiren insanlar, doğal olarak

nisanda oruç olduğu için daha çok mayıs

ayına yükleniyor."

Fırat Nehri kıyısında

1800 yıllık askeri gözetleme kulesi bulundu

Konacık köyü kırsalındaki Fırat Nehri

kıyısında hayvanlarını otlatan Ramazan

Kılınç, kayalıkların üzerinde farklı bir yapıyla

karşılaştı. Kılınç'ın ihbarıyla bölgeye giden

Adıyaman Müzesi ekipleri, inceledikleri

taşlardan numune aldı. Uzman ekiplerce

numunelerde yapılan araştırmada, kalıntıların

1800 yıllık olduğu tespit edildi.

Yapının Orta Çağ Dönemi'nde kullanılan

askeri gözetleme kulesi olduğunu belirleyen

ekipler, tescil çalışmalarına başladı. Adıyaman

Müzesi Müdürü Mehmet Alkan, konu

ile ilgili yaptığı açıklamada Adıyaman'ın

tarihi açıdan zengin bir kent olduğunu

söyledi. Bu nedenle zaman zaman yeni

eserlerle karşılaştıklarını anlatan Alkan, bu

anlamda Konacık köyünde de yeni bir esere

ulaşıldığını belirtti.

KORUMA ALTINA ALINACAK

Yapının 1. yüzyılda inşasına başlanan, Orta

Çağ'da kullanılan yaklaşık 1800 yıllık askeri

gözetleme kulesi olduğunu ifade eden

Mehmet Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gözetleme kulesinin çevresinde kale

yapısının olduğunu değerlendiriyoruz.

Geçmişten günümüze doğru Fırat Nehri'nin

kenarında savunma amaçlı kaleler ve kuleler

yapılmıştı. Burası da bunlardan birisi.

Aynı zamanda bölgede çeşitli seramik

parçaları da tespit ettik. Arşivimizde bu

alan yok, tescilli olmadığını gördük.Tescile

sunup, koruma altına alacağız."

28 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June



Doğu Anadolu Bölgesi

394 yıllık "Doğu Çınarı"

özenle korunuyor

Tunceli'nin

karla kaplı zirveleri,

trekking

ve fotoğraf

tutkunlarını

ağırlıyor

Rafting ve kano sporlarının yanı sıra

yamaç paraşütü etkinliklerine de

elverişli olan Tunceli, son yıllarda

çevre il ve ilçelerden trekking ve fotoğraf

tutkunlarının uğrak yeri oluyor.

Tunceli'de ilkbaharın gelişiyle trekking

ve fotoğraf tutkunları, gezi turları

düzenlemeye başladı.

Elazığ'da heybetli görünümüyle zamana

meydan okuyan 394 yaşındaki "Doğu Çınarı";

periyodik kontrol, bakım ve rehabilitasyon

çalışmalarıyla korunuyor. Çevre, Şehircilik ve

İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün girişimleriyle

Şanlıurfa Tabiat Varlıklarını Koruma

Bölge Komisyonu tarafından kent genelinde

çınar, meşe ve ardıç ağaçlarından oluşan 29

anıt, tescillenerek koruma altına alındı.

Asırlık ömürlerinden dolayı bulunduğu

bölgenin yaşayan tarihi olarak bilinen

anıt ağaçlar, toplumda geçmişe bağlılığı

artırıyor, doğa sevgisi ve çevre bilincinin

oluşmasına katkı sağlıyor. Bu anıt ağaçlardan

merkez Sugözü Mahallesi'nde bulunan

394 yıllık "Doğu Çınarı"; doğal güzelliği, devasa

boyutu ve gökyüzüne uzanan ihtişamlı

görüntüsüyle doğaseverlerden ilgi görüyor.

Kemaliye ilçesi

Sakin Şehirler Ağı'na dahil edildi

Sarp dağların arasında kurulu kent, el

değmemiş güzellikleriyle yılın her döneminde

çevre il ve ilçelerden ziyaretçi

ağırlıyor. İlkbahar ve yaz aylarında

çeşit çeşit açan çiçeklerle rengârenk

olan şehir; sonbaharda kızılın tonları,

kışın ise kar örtüsüyle görülmeye

değer güzellikler sunuyor.

Rafting ve kano sporlarının yanı

sıra yamaç paraşütü etkinliklerine

de elverişli olan kent, son yıllarda

trekking ve fotoğrafçılık faaliyetleriyle

de dikkatleri çekiyor. Haftalık turlarla

farklı illerden kente gelen trekking ve

fotoğraf tutkunları, yöredeki rehberler

eşliğinde Munzur, Mercan, Zel, Sülbüs,

Süpürgeç ve Sultan Baba gibi dağlara

tırmanıyor.

Erzincan'ın tarihi ve kültürel değeri ile öne

çıkan turistik ilçesi Kemaliye, Türkiye'nin

"Cittaslow" (Sakin Şehirler) ağına dahil

edilen 21. yerleşim yeri oldu. Eski adı Eğin

olan ve Yukarı Fırat Nehri Havzası ile tarihi

İpek Yolu güzergâhında yer alan ilçenin

adı, 1922'de Kurtuluş Savaşı'nda ilçe

halkının Kuva-yi Milliye güçlerine sağlamış

olduğu katkılardan dolayı Mustafa

Kemal Atatürk tarafından Kemaliye olarak

değiştirildi.

Geçmişten bugüne birçok medeniyete ev

sahipliği yapan ve geleneksel mimarisiyle

Anadolu'nun kültürel mirasının örneklerini

yansıtan ilçe, 30 Nisan 2021'de UNESCO

Dünya Geçici Miras Listesi'nde yer aldı.

ÇEKÜL Vakfı'nın "7 Bölge 7 Kent" projesinde

de yer alan ve Tarihi Kentler Birliği'nin

kurucu üyesi olan Kemaliye, Çevre Şehircilik

ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından

2003'te de Turizm Öncelikli Yöre Belediyesi

Listesi'ne seçildi.

30 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Doğu Anadolu Bölgesi

Iğdır'ın tuz mağaraları

Doğu'daki seyahat rotasına ekleniyor

Iğdır'ın Tuzluca ilçesinde ziyarete açılan ve

sosyal alan çalışmaları devam eden mağaralardaki

Tuz Terapi Merkezi'ne daha fazla

misafir çekilebilmesi için çalışma yürütülüyor.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin tuz ihtiyacının

karşılandığı Tuz Dağı'nda bulunan ve

sağlık turizmine kazandırılması planlanan

mağaralar, son dönemde Doğu Ekspresi

Treni ile bölgeye gelen ziyaretçileri ağırlıyor.

Tamamı ışıklandırılan, sosyal alan çalışmaları

devam eden mağaraların her mevsim

cazibe merkezi hâline gelmesi için Tuzluca

Kaymakamlığı yeni girişimde bulundu.

Seyahat acenteleriyle yapılan görüşmeler

ve davetler sonucu firmaların rotalarını

bölgeye çevirmesiyle, Kars-Ağrı-Iğdır güzergâhındaki

doğal güzelliklere alternatif durak

oluşturulması hedefleniyor.

TURİZM FİRMALARIYLA

GÖRÜŞMELER DEVAM EDİYOR

Tuzluca Kaymakamı Salih Çiğdem, konu

ile ilgili yaptığı açıklamada özellikle Doğu

Ekspresi ile Kars'a gelen misafirlerin tuz

mağaralarını ziyaret ettiğini söyledi. Mağaraların

son zamanlarda ilgi gördüğünü ifade

eden Çiğdem, şöyle konuştu: "Turistlerin

Kars'taki gezi noktalarını bitirdikten sonra

burayı da yeni bir turizm noktası olarak

belirlediklerini görüyoruz. Özellikle turizm

firmalarıyla bu konuda görüşmelerimiz

devam ediyor. Iğdır; üç ülkeye sınır olması,

doğal zenginlikleri ve iklim koşulları nedeniyle

ön plana çıkan bir ilimiz. Kars'taki

güzellikler, Tuzluca'daki mağaramız ve

Iğdır'daki güzellikler, hatta Ağrı'ya kadar bir

turizm noktası oluşturup, ziyaretçilerimizin

daha geniş kapsamlı ziyaret yapmalarını

sağlayabileceğimizi düşünüyorum."

Van Gölü kıyısındaki mikrobiyalitler

turizmde yeni rota oluşturabilir

İklimsel değişiklikler ve kuraklık nedeniyle

suyun çekildiği Van Gölü'nde ortaya çıkan, "su

altı peribacaları" olarak nitelendirilen dikitlerin

(mikrobiyalit) turizme katkı sağlaması bekleniyor.

Van Gölü'ne en uzun kıyısı olan Bitlis'in

Adilcevaz ilçesi sınırlarındaki sahil şeridinin

farklı noktalarında suyun çekilmesiyle ortaya

çıkan ve boyları 10 ila 50 santimetre arasında

değişen mikrobiyalitler dikkatleri çekiyor.

Oluşumu binlerce yıl süren ve daha önce

suyun altında görülebilen dikitler, bilim

insanlarının yanı sıra doğaseverlerden ve

fotoğraf tutkunlarından da ilgi görüyor. Bilimsel

çalışmalara konu olan, fotoğraf meraklılarının

karelerini süsleyen mikrobiyalitlerin

bölge turizmine kazandırılması planlanıyor.

OLUŞUMLARI BİNLERCE SENEYİ

BULABİLİYOR

Muş Alparslan Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama

ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim

Üyesi İskender Dölek, konu ile ilgili yaptığı

açıklamada Van Gölü kıyılarında yüzeye çıkan

mikrobiyalitlerin ilgi çektiğini söyledi. Dünyanın

farklı yerlerinde oluşan mikrobiyalitlerin en

güzel örneklerinin Van Gölü'nde görebileceğini

dile getiren Dölek, şöyle konuştu:

"Jeosit ya da jeomorfosit olarak değerlendirilebileceğimiz

bu yapılar, doğa turizmine

merak duyan ve özel ilgi alanı doğa turizmi

olanlara tanıtılarak bölge turizmine katkı

sağlanabilir. Van Gölü'nün oluşumunda volkanik

olaylar etkin. Volkanik olaylarla Van

Gölü'nün ekolojik koşulları içinde yaşayan

canlılar, volkanizma sonucu çıkan malzemelerle

birleşerek, bu çok özel ve ilginç

şekilleri meydana getirebilmektedir. Oluşumları

binlerce seneyi bulabiliyor. Van Gölü'ndeki

seviye değişimleri önemli... Bunun

takip edilmesi, çevrede yaşayan insanlar

için önem arz ediyor. Suların çekilmesiyle

ortaya çıkan bu şekiller, özellikle bölgeye turizm

çekiciliği kazandırmak ve destinasyon

alanları oluşturmak adına önemli çünkü

bunlar oldukça nadir şeyler."

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

31


İç Anadolu Bölgesi

Kültepe Höyüğü’nden

çıkarılan

350 eser

daha müzede

sergilenecek

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne yer

alan Kayseri'deki Kültepe Kaniş/Karum Höyüğü'nden

çıkarılan ve depolarda bekletilen

350 eser, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında

yürütülen “Koruma ve Diyalog-2 Hibe Programı”

kapsamında müzelerde sergilenmek

üzere hazırlanıyor.

Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu,

konu ile ilgili yaptığı açıklamada

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve

Avrupa Birliği'nin desteğiyle hazırlanan

“Kayseri Müzesi’ndeki Eski Kaniş Eserlerinin

Restorasyonu ve Tanıtımı için Sürdürülebilir

Türk-İtalyan ve Yunan Ortak Projesi”

kapsamında, depolardaki tarihi eserlerin

müzelerde sergilenmesi amacıyla çalışmalara

başladıklarını söyledi. Yaklaşık 75 yıldır

sürdürülen Kültepe kazılarında bulunan

eserlerin büyük bölümünün Ankara ve

Kayseri'deki müzelerde korunduğunu,

bunların bir kısmının sergilendiğini belirten

Kulakoğlu, şunları ifade etti:

“Kayseri'de 2019 yılında açılışı yapılan yeni

Kayseri Arkeoloji Müzesi, Kültepe eserleriyle

doludur. Müzede sergilenen eser sayısını

artıracağız. 2021 yılında Avrupa Birliği desteğiyle

yürüttüğümüz projeyle, artık Kültepe'nin

Kayseri Arkeoloji Müzesi depolardaki

eserlerini yavaş yavaş restore edip, yeni

bir salonda sergilemeyi planlamıştık. Bu

doğrultuda yapılan çalışmalarda yaklaşık

250 eseri önümüzdeki ay sergiye hazır hâle

getireceğiz. Yürütülen proje kapsamında

toplam 350 eserimiz müzede sergilenecek.

Böylelikle depolarda bekleyen, sergilenmeyen

veya herhangi bir şekilde sergilenmesi

için yer bulunamayan eserler de müzede

yerini alacak.”

“Beyaz altın” lüle taşı,

en iyi dönemlerinden birini yaşıyor

Eskişehir'de yer altından çıkarılan lüle

taşından üretilen pipo, takı, satranç takımı,

büst gibi hediyelik eşyalar, başta Çin olmak

üzere İngiltere, Hollanda, Danimarka ve

Almanya'ya gönderiliyor. Eskişehir'in "beyaz

altın" olarak da bilinen ünlü lüle taşından

emek ve sabırla işlenerek üretilen hediyelik

eşyalar, yurt dışında Çin ve bazı Avrupa

ülkelerinden rağbet görüyor.

ABD, Yunanistan, Çekya, Fransa, İspanya ve

Fas'ın bazı bölgelerinde de çıkarılan lüle

taşının Eskişehir'deki yatakları, Alpu ilçesindeki

Türkmentokat ve Karatepe mahalleleri

arasında yer alan Sarısu Ocakları ile Margı,

Beyazaltın ve Başören mahallelerinde bulunuyor.

Lüle taşı, madenden zorlu ve uzun

uğraşlar sonucu ham madde olarak çıkarıldıktan

sonra usta ellerde işlenip; pipodan

takıya, satranç takımından büstlere birçok

ürüne dönüştürülüyor. Yurt dışında en

çok Çin, İngiltere, Hollanda, Danimarka ve

Almanya'ya gönderilen ürünler, iç piyasada

da satılıyor.

ÜRÜNLERİN YÜZDE 90'I İHRAÇ EDİLİYOR

Eskişehir Lületaşı El Sanatları Derneği Başkanı

Emre Mangaltepe, konu ile ilgili yaptığı

açıklamada son dönemde Çin ve Avrupa

ülkelerine ihracatın yoğunluğuna paralel olarak

mesleğe ilginin arttığını söyledi. Lüle taşı

üretim atölyelerin tam kapasite çalıştığını belirten

Mangaltepe; “Atölyelerde üretilen ürünlerin

yüzde 90'ı ihraç ediliyor. Burada da en

önemli pazarı Çin oluşturuyor” dedi. Kentte

43'ü Kültür ve Turizm Bakanlığın’a bağlı 135

lüle taşı ustası, bunun yanı sıra meslekle ilgili

yaklaşık 800 çalışanın bulunduğunu aktaran

Emre Mangaltepe, dernek olarak sanatın

daha ileriye gitmesi, yeni nesillere aktarılması

için projeler ürettiklerini ifade etti.

32 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


İç Anadolu Bölgesi

Her mevsim

turistlerin uğrak yeri;

Tarihi Sille

Mahallesi

Konya'nın Selçuklu ilçesinde, zamanında

farklı kültürlerin bir arada uyum

içinde yaşadığı önemli bir antik dönem

yerleşim birimi olan Sille Mahallesi,

tarihi dokusuyla ziyaretçilerini bekliyor.

Erken Hristiyanlık dönemine ait önemli

merkezlerden olan, 5 bin yıllık geçmişiyle

birçok medeniyete ev sahipliği yapan

mahalle, tarihi evlerin ağırlıklı oluşturduğu

dokusuyla dikkatleri çekiyor.

Sivas’ın gölleri

balık adamları cezbediyor

Sivas'ın Gürün ilçesinde berrak suyu ve turkuaz

mavisi görünümüyle doğal akvaryumu

andıran Gökpınar Gölü, irtifa dalış merkezi

olma yolunda ilerlerken; Zara ilçesindeki

Tödürge Gölü ise eğitim amaçlı buz altı dalışı

gerçekleştiren kurtarma ekiplerinin gözde

mekânları arasında yer alıyor.

Sivas kent merkezine 147, Gürün ilçesine

10 kilometre mesafedeki Gökpınar Gölü,

Yozgat’ta 2 bin yıllık Roma hamamı

turizme kazandırılacak

su altındaki birbirinden güzel flora ve faunasıyla

doğal akvaryumu andırıyor. Dipten

kaynaklarla beslenen ve derinliği 15 metreyi

bulan turkuaz rengi gölde, su altı sporlarıyla

uğraşanlar irtifa dalışı yapıyor. Tödürge Gölü

ise arama kurtarma ekiplerinin eğitim amacıyla

buz altı dalışı gerçekleştirdiği göller

arasında yer alıyor. Balık adamlar, yaşanabilecek

kazalara karşı eğitim amacıyla gölde

buz altı dalışı gerçekleştiriyor.

Konyalıların uğrak yerlerinin başında

gelen Sille Mahallesi, kısa zaman önce

geçirdiği dönüşümle sosyal mekânların

yoğun olduğu bir cazibe merkezi hâline

geldi. Sille Barajı'na bağlanan derenin

ıslah çalışmalarının ardından birbiri

ardına açılan sosyal mekânlar ile tarihi

mahalle, yerli ve yabancı turistlerin gezi

rotasına girdi. Mahalle; Karataş Cami,

Aya Elena Kilisesi, Şeytan Köprüsü, Zaman

Müzesi, hamamları ve daha birçok

eseriyle ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Yozgat Valisi Ziya Polat, Sarıkaya ilçesindeki

2 bin yıllık Roma hamamında çevre

düzenlemesi yapılacağını söyledi. Polat,

Roma hamamının Yozgat'ın önemli tarihi

yapılarından biri olduğunu belirterek, buranın

bir an önce turizme kazandırılması için

çalıştıklarını kaydetti.

Roma hamamı yanında bulunan valilik

misafirhanesinin ve bir apartın yıkılacağını

aktaran Vali Ziya Polat; “Yıkılan alanlara

turist karşılama alanı oluşturulacak. Tarihi

alan içerisinde gezinti yolu ve fotoğraf çektirilmesi

için teras yapılacak. Turist geldiğinde

Roma hamamını yakından görebilecek.

Çevre düzenlemesinin projesi hazırlandı

ve ihalesi yapıldı. İnşallah bu yıl içerisinde

tamamlanacak” açıklamasında bulundu.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

33


Karadeniz Bölgesi

Vitrinleri yenilenen Çorum Müzesi,

turizm sezonuna hazır

Ziyaretçilerini yaklaşık 8 bin yıllık geçmişe götüren Çorum

Müzesi, yenilenen vitrinleriyle yeni turizm sezonuna hazırlanıyor.

İç Anadolu ile Orta Karadeniz'in kesiştiği noktada

yer alan Çorum'da, Hititler dönemi başta olmak üzere

milattan önceki yıllara ait önemli tarihi eserler bulunuyor.

Kendi devrinin "süper gücü" olarak kabul edilen Hitit

medeniyetinin başkenti Hattuşa'ya ev sahipliği yapan

Çorum, arkeolojik anlamda Anadolu'nun önemli merkezleri

arasında gösteriliyor. Alacahöyük, Boğazkale, Şapinova,

Eskiyapar ve Resuloğlu gibi arkeolojik kazı alanlarında

yapılan çalışmalarda bulunan tarihi eserlerin sergilendiği

Çorum Müzesi'nde, yeni turizm sezonu için hazırlıklara hız

verildi. Vitrinleri yeniden düzenlenen müze, sezona hazır

hâle getirildi.

NADİDE ESERLER SERGİLENİYOR

Çorum Müzesi Müdürü Metin Çakar, konu ile ilgili yaptığı

açıklamada 1914 yılında Sıhhat Mektebi olarak hizmet

vermesi amacıyla inşa edilen tarihi binanın Türkiye'deki

en önemli mimari yapılardan biri olduğunu söyledi. Asırlık

binanın çeşitli amaçlarla kullanıldıktan sonra 2003 yılında

müzeye dönüştürüldüğünü belirten Çakar; “Anadolu'da

yüzlerce yıl hüküm süren Hitit İmparatorluğu'ndan Eski

Tunç Çağı kültürüne kadar ülkemizdeki en önemli arkeolojik

kazılardan dördü ilimizde yapılıyor. Bu kazılarda

elde edilen her biri birbirinden nadide arkeolojik eserler,

geçmişimizi aydınlatan buluntular, müzemizin vitrinlerinde

sergilenmekte” dedi.

Selçuklulardan günümüze ayakta kalan ahşap cami;

Göğceli

Samsun’un Çarşamba ilçesinde 816 yıl önce

inşa edilen Anadolu’nun en eski ahşap camilerinden

Göğceli Camisi, yıllara meydan

okuyor. Hasbahçe Mahallesi'ndeki Göğceli

Mezarlığı içinde yer alan Göğceli Camisi,

çivi kullanılmadan “kurtboğazı” geçme

tekniği ile inşa edildi. Bu tekniğin en önemli

örneklerinden olan cami, yerden yaklaşık 70

santimetre yüksekte olmasıyla rutubetten,

zeminindeki deprem takozları sayesinde

de depremlerden etkilenmeden günümüze

kadar ulaştı.

HİTİTLERDE DE BENZER

TEKNİK KULLANILMIŞ

Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürü Adnan

İpekdal, konuyla ilgili yaptığı açıklamada

Göğceli Camii'nin Anadolu’nun tapusu niteliğinde

bir yapı olarak nitelendirilebileceğini

belirtti. Çarşamba Göğceli Camii'nin halk

arasında “Çivisiz Cami” diye adlandırıldığını

anlatan İpekdal, şunları söyledi: “Yapılan

bilimsel tetkikler neticesinde caminin 1206

yılında inşa edildiği ispatlanmış durumda.

Ancak caminin içinde hicri tarihle atılan

takvimde bu tarihin de 10 yıl öncesinde

olabileceğine dair işaret var. Yani 1200'lü yıllarda

inşa edilmiş bir ahşap cami. Bölgenin

klasik ahşap yapı tekniğinin kullanıldığı bir

eser burası. Kurtboğazı tekniğiyle yapılmış

bir bina. Vezirköprü ilçesinde Hititlere ait

Oymaağaç kazısında ortaya çıkardığımız

eserlerde de benzer tekniklerin kullanıldığını

fark ediyoruz. Dolayısıyla, bir kültürel

devamlılıkla bu eserin inşa edildiğini

söyleyebiliriz.”

34 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Karadeniz Bölgesi

Kahramanlık destanı

yazılan geminin tarihi,

gelecek

kuşaklara

aktarılacak

Ordu’da Kurtuluş Savaşı sırasında görev

alan ve önemli hizmetlerde bulunan

Rüsumat No:4 Gemisi'nin tarihi gelecek

kuşaklara aktarılacak. Rüsumat No:4

Gemisi, Kurtuluş Savaşı sürerken Yunan

gemilerini atlatmak için batırılıp, Ordu

halkının dayanışması ile tekrar yüzdürülerek

dünya denizcilik tarihine geçti.

Ordu Büyükşehir Belediyesi, hafızalardan

silinmeyecek öyküsü ile geminin ve

kentin kahramanlık hikâyesini ölümsüzleştirecek

bir çalışma başlattı. Bu

kapsamda inşasına başlanan “Rüsumat

No:4 Gemisi Teşhir Alanı ve Açık Hava

Müzesi” için çalışmalar, Cumhuriyet’in

kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa

Kemal Atatürk'ün “Hamidiye” kruvazörüyle

Ordu'ya gelişinde karaya ayak

bastığı yer olan Altınordu sahilinde

sürdürülüyor. Proje kapsamında atölyede

hazırlanan gemi parçaları, şantiye

alanında birleştirilerek iskelet oluşturuldu.

Karadeniz Sahilyolu güzergâhındaki

alanda; gemiye ulaşımı sağlayan ahşap

Karadeniz takaları, ahşap yürüyüş yolu,

peyzaj düzenlemeleri ve gemi çevresinde

süs havuzu yer alacak.

Doğal Yaşam Müzesi,

Rize’nin kültürünü yansıtıyor

İş insanı Ahmet Hamdi İshakoğlu'nun vasiyeti

üzerine çocukları tarafından 2012'de

kurulan Çayeli Ahmet Hamdi İshakoğlu

Doğal Yaşam Müzesi, Çayeli Belediyesi’ne

devredildi. Rize ve Çayeli yöresinin kültürel

değerlerinin tanıtılmasının hedeflendiği

müzeye, 2015'te Kültür Varlıkları ve

Müzeler Genel Müdürlüğünce “özel müze”

statüsü verildi. Çayeli ve Rize'de geçmişte

günlük yaşamda kullanılan araç ve gereçlerin

sergilendiği müzedeki balmumundan

heykeller, yöre insanının yüzlerinden

kalıp alınarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar

Üniversitesi’nde yapıldı.

Çayeli Belediye Başkanı İsmail Hakkı

Çiftçi, konu ile ilgili yaptığı açıklama-

Kızlar Manastırı’ndan turizme katkı

Trabzon'un Ortahisar ilçesindeki kapsamlı

restorasyon ve renovasyon çalışmaları

tamamlanan Kızlar Manastırı, kentin kültür

ve sanat hayatına canlılık katıyor. Boztepe

Mahallesi'nde kente hâkim noktada yer

alan ve iki teras üzerine inşa edilen manastır

kompleksi, yüksek koruma duvarıyla

çevrili bulunuyor.

3. Alexios döneminde kurulduğu tahmin

edilen manastırın birkaç kez onarıldığı, son

şeklini 19. yüzyılda aldığı belirtiliyor. Şehir

merkezine yakınlığıyla dikkati çeken Kızlar

Manastırı, güneyde içinde “kutsal su” bulunan

kaya kilisesi ve onun girişinde şapel ve

birkaç hücreden oluşuyor. Kaya kilisesinde

kitabeler, 3. Alexios'un eşi Theodora ve

annesi Eirene'nin portreleri yer alıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Trabzon Büyükşehir

Belediyesi işbirliğinde renovasyo-

da müzenin bölgedeki yaşanmışlıkları

anlattığını söyleyerek; “Yılın iki ayında

binin üzerinde ziyaretçi ağırladık. Burada

bölgede yaşayan insanların hayatına

dokunan eşya, alet, kılık, kıyafetin yanı

sıra onların yaşamını sembolize eden

denizcilikten arıcılığa, avcılıktan çay

toplamaya kadar karakterler var. Burası

Rize’ye bir zenginlik katıyor. Bunu Tüm

Türkiye'ye tanıtmak, daha da geliştirmek

istiyoruz. Hemşehrilerimizin elinde yine

bizde olmayan materyaller bulunabilir.

Onları da bize getiriyorlar. Biz de burada

Karadeniz Bölgesi'ni, insanını ve bölgede

yaşarken kullandıkları alet edevatları,

yaşam tarzlarını misafirlerimize sunmuş

oluyoruz” ifadelerini kullandı.

nu geçen eylül ayında tamamlanarak tarihi

dokusu gün yüzüne çıkarılan manastır, hem

sahip olduğu tarihi, kültürel değerleriyle

hem de performans etkinlikleri ve sanat galerileriyle

misafirlerine ev sahipliği yapıyor.

Her dönem yerli ve yabancı turistlerden ilgi

gören manastır, turizme kazandırıldığı günden

itibaren yenilenen yüzüyle kentin kültür

ve sanat hayatına da canlılık katıyor.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

35


Kapak

Hatay’ın güzellikleri

EXPO’nun

kanatlarında!

FIFA ve Olimpiyat Oyunları'ndan sonra dünyada ekonomik ve kültürel etki yaratan

en büyük üçüncü organizasyon olan EXPO dünya fuarı, bu yıl Hatay Büyükşehir

Belediyesi’nin öncülüğünde, Hatay’da “Medeniyetler Bahçesi” temasıyla kapılarını açtı.

SERAP GÜRSES

serap.gurses2000@gmail.com

i defterimden_notlarrr

Dünyada ve ülkemizde pandemi nedeniyle büyük

darbe alan turizm sektörü, yavaş yavaş yaralarını

sarmaya hazırlanıyor. Bu konuda en çok katkı

sağlayan unsurlardan biri de şüphesiz fuarlar.

FIFA ve Olimpiyat Oyunları'ndan sonra dünyada

ekonomik ve kültürel etki yaratan en büyük üçüncü

organizasyon olan EXPO dünya fuarı, bu yıl Hatay

Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, 1 Nisan’da

Hatay’da “Medeniyetler Bahçesi” temasıyla kapılarını

açtı.

29 Ekim 2022 tarihine kadar yerel, bölgesel, ulusal

ve küresel düzeydeki ziyaretçileri ve paydaşları

ağırlayacak olan etkinlik, Antakya-Defne ve İskenderun-Arsuz

olmak üzere toplam 320 dönümlük iki dev

alanda düzenleniyor. Bu alanlar gerek birer rekreasyon

seçeneği olarak vatandaşlara gerekse Hatay’ın

iş, yatırım, finans, ticaret ve turizm potansiyelini

ortaya koyarak şehre ve ülkeye uzun yıllar hizmet

sağlayacak. Aynı zamanda şehrin sanatçı, zanaatkâr,

şifacı ve girişimci yönünü açığa çıkararak, kalkınma

ve markalaşma sürecine katkıda bulunacak.

EXPO, Hatay’ın başta hortikültür, turizm ve gastronomi

olmak üzere pek çok keşfe değer özelliğinin

yanı sıra tıbbi ve aromatik bitkiler de dahil olmak

üzere zengin doğal florasını dünyaya tanıtma imkânı

verecek. Merak edenler için hortikültürün ne olduğundan

da bahsedelim. Bu kavram; bahçecilik, bahçıvanlık

ve çiçekçiliği içine alan, besin ve görünüş

için veya boş zaman aktivitesi olarak bitki yetiştirme

bilimi veya sanatı olarak tanımlanıyor.

36 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Kapak

Kültür Sokağı”, “Arkeopark Alanı”, “Biyolojik

Gölet”, “Uluslararası Şehir Bahçeleri”,

“Botanik Bahçesi” ve Hatay'ın tarihten gelen

mozaik kültürünü yansıtan yaklaşık 1.650

metrekare büyüklüğündeki “Hatay Mozaiği”

de ziyaretçilere eşsiz zamanlar geçirmelerini

sağlayacak cazibe noktaları.

EXPO İskenderun alanında bulunan yapılar

ise gece gündüz birçok etkinliğin yapılacağı

“EXPO Meydanı”, “Uluslararası Gastronomi

Merkezi”, “Botanik Bahçesi”, “Çocuk Oyun

Alanları”, 10.000 kişi kapasiteli “Açık Hava

Konser Alanı” ve EXPO 2021 Hatay sürecinde

büyük EXPO etkinliklerinin düzenleneceği

“Etkinlik Alanı” olarak sayılabilir. Kısacası

kadim medeniyetlere, bahçecilik kültürüne,

bitkilere ve farklı lezzetlere ilgi duyan

herkesi mutlu edecek seçenekler fazlasıyla

mevcut. Hatay Büyükşehir Belediyesi, EXPO

alanlarına gitmek isteyen vatandaşlar için

ücretsiz servis hizmeti de sunuyor.

Biz de bu uluslararası önemli etkinliği fırsat

bilerek, Hatay’ın turistik özelliklerini bir kez

daha hatırlayalım ve sayfalarımıza taşıyalım

istedik.

MEDENİYETLER, DİNLER VE

KÜLTÜRLER MOZAİĞİ HATAY

Hani hep görülecekler listenizin başında

olan ama bir türlü fırsat bulup gidemediğiniz

şehirler vardır ya, Hatay işte benim için

öyle bir yerdi. Sonunda kavuşabildiğimiz

için mutluyum. Anlatılacak çok şey var

ama yerimiz yettiğince en temel konulara

değinerek başlayalım.

Burası Asi Nehri, Akdeniz ve Nur Dağları

(Amanoslar) ile çevrilmiş ihtişamlı bir coğrafya...

Taşından toprağından bereket fışkıran,

sıcak ve güzel bir iklime sahip, oldukça

kilit noktaya konumlanmış bir uğrak yeri.

Hâliyle onlarca medeniyet, din ve kültüre

ev sahipliği yapmış. Hatay’ın merkez ilçesi

olan Antakya ya da eski adıyla Antiocheia,

Roma döneminde dünyanın üçüncü büyük

şehriymiş, hatta ilk Olimpiyat Oyunları'nın

burada gerçekleştiği rivayet ediliyor.

EXPO 2021 HATAY’DA NELER VAR?

Toplam 320 dönümlük alanın 220 dönümlük

kısmı Antakya’da bulunuyor. Buranın en

önemli yapısı, Hatay bölgesinde iz bırakan

13 medeniyetin bitkisel ve kültürel özelliklerini

temsil eden “Medeniyetler Bahçesi”.

Yine bölgenin zengin endemik bitki ve tıbbi,

kokulu bitki florasını gösteren “Tıbbi ve

Aromatik Bitkiler Bahçesi” burada yer alıyor.

“Bitki Müzesi ve Doğal Bitki Bahçesi” ise

Hatay'ın zengin bitki biyoçeşitliliğinin ulusal

ve uluslararası düzeyde etkin bir şekilde tanıtılmasını

hedefliyor. Türkiye'deki şehirler

de bahçecilik kültürlerini “Ulusal Şehir Bahçeleri“

alanındaki kendi pavyonlarında sergileme

fırsatı buluyorlar. Bunların dışında

Hatay lezzetlerinin sunulacağı “Gastronomi

Köyü”, 5000 kişilik “Amfi Tiyatro”, “Sanat ve

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

37


Kapak

Eski kaynaklara göre burası M.Ö. 300'lerde,

Büyük İskender'in komutanlarından

Seleucus Nicator tarafından babasının

adına kurulmuş. Sonrasında Romalıların ve

birçok medeniyetin hâkimiyetine geçmiş.

Osmanlı’ya katılması ise Yavuz Sultan

Selim zamanına rast geliyor. Hatay, Birinci

Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından

alınarak Fransızlara bırakılıyor. 1938’de Türk

ordusu tarafından geri alınan Hatay, bir

sene kadar bağımsız bir devlet olarak kalıyor.

Atatürk’ün “Hatay meselesi benim şahsi

davamdır” diyerek sahip çıktığı ve hastalığından

muzdarip olduğu son zamanlarını

bile tekrar Türkiye Cumhuriyeti topraklarına

katılması için uğraşarak geçirdiği bu vatan

parçası, kararlı çabalar sonucunda 1939

yılında yeniden bayrağımız altına girmiş.

Hatay’ın en büyük güzelliği ise hâlen mevcut

olan inanılmaz hoşgörü ve barış ortamı.

Cami, havra ve kiliselerin yan yana cemaatlerini

ağırladığı, herkesin birbirinin kültürüne

saygı duyup komşuluk ettiği bu güzel diyar,

tüm dünyaya örnek olmaya devam ediyor.

HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ

Bu müzeye “Hatay Mozaik Müzesi” demek

geliyor insanın içinden. Yanlış bir isimlendirme

de olmaz aslında, çünkü şu an dünyanın

en büyük mozaik müzesi. 2014 yılında

açılan ve çağdaş müzeciliğin gurur veren bir

örneği olan binayı gezerken yoruluyorsunuz.

Öyle büyük parçalar hâlinde ve çeşitli

kompozisyonlarda mozaik tabanlar mevcut

ki, burası Antakya’ya gelmek için başlı başına

bir sebep olabilir.

Müze, toplam 32 bin 754 metrekare kapalı

alan ile 10 bin 700 metrekare sergi alanından

oluşuyor. Sergilenen mozaikler ise tam

3 bin 500 metrekare. Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik,

Tunç Çağı, Hitit, Helenistik, Roma,

Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı döneminden

pek çok önemli eser yer alıyor. Bunlar

Antakya, İskenderun, Daphne (Harbiye), Tell

Atçana, Tell Tayinat, Samandağ (Seleukeia

Pieria), Erzin (Epiphaneia), Dörtyol, Altınözü,

Kırıkhan, Hassa ilçeleri gibi geniş bir alanda

yapılan kazılardan çıkarılmış.

O zamanki ev ve binaların tabanlarını süslemek

için yapılan ihtişamlı mozaik resimlerin

neredeyse her biri, mitolojik efsanelerden

bir sahneyi canlandırıyor. Özellikle kullanılan

taşlardaki renk tonlarının farklılığı ve

çeşitliliği çok etkileyici… Yeşilin, mavinin,

kahverenginin binbir tonunu görmek insanı

şaşırtıyor. Sanki yağlıboya bir tablo gibi

degrade renk geçişleri ve yüzyıllardır bu mozaiklerin

solmadan bu kadar iyi korunabilmiş

olması hayranlık uyandırıyor. “Mevsimler

Mozaiği”, “Venüsün Doğuşu Mozaiği” ve

daha niceleri…

Benim en sevdiğim ise mezarında sefa

sürüyormuş gibi resmedilmiş bir iskeletin

bulunduğu ve üzerinde Grekçe “Neşeli ol,

hayatını yaşa” yazan, M.Ö. 3. yüzyıla ait eser

oldu. Müzeyi gezen her turistin istisnasız

yanında gülerek fotoğraf çektirdiği bu

sevimli mozaiğe hepsi kendince bir yorum

getiriyor. Hatta iskeletin yanında bulunan

ekmek, şarap ve yiyeceklere bakarak Hatay

insanlarının o dönemde bile yeme-içmeyi

seven, bir nevi gurme ve keyif ehli kişiler

olduklarını söyleyenler bile var.

Mevsimler Mozaiği

38 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Kapak

Hafızalara kazınan bir diğer eser de elbette

müzenin simgesi olmuş Şuppiluliuma

Heykeli. Gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi

bir bakışla, gözleri kocaman açılmış sizi

karşılayan heykel, insanın üzerinde garip

ama büyüleyici bir etki yaratıyor. Bu gözlerde

korku, şaşkınlık, ihtar hatta hipnotize

olmuş bir ifade mi var, tam olarak kestiremiyorsunuz.

En iyisi gidip görün ve kararınızı

kendiniz verin. Şuppiluliuma sizi bekliyor.

HARBİYE ŞELALELERİ

Hatay’ın en ilgi çekici doğal güzelliklerinden

biri, 4 km uzaklıktaki Defne ilçesi sınırları

içerisinde yer alıyor. Yeşillikler içinde

konumlanan ve yazın en sıcak günlerinde

bile etrafa yaydığı serinlik ile nefes aldıran

Harbiye Şelaleleri'nin etrafında, suyun kenarına

serpiştirilmiş restoranlar ve kahvaltı

mekânları bulunuyor. Hatta bunların içinden

su geçenleri, minik köprü ve havuzlarla

süslenmiş olanları ve masaları suların içine

atılmış şirin örnekleri de bolca mevcut.

Yani kısacası tertemiz, serin sularla iyice içli

dışlı olarak karnınızı doyurmak istiyorsanız,

buradan âlâsını bulamazsınız.

Yeme-içme mekânlarına doğru inen yoldaki

pek çok sergide; hediyelik eşyalar, yöreye

özgü el emeği ürünler ve meyve-sebzeler

turistlerin beğenisine sunuluyor. Ben

buralarda Harbiye taşı olarak da bilinen

ve siyah bir doğal taş olan serpantinden

yapılan bileklik ve üzeri işli kolyeleri tercih

ediyorum. Bir de harika ipekli fular, şal ve

kumaşlar satan dükkânlar var. Anadolu

tarihindeki ilk ipek kumaşın Harbiye’de

dokunduğu rivayet ediliyor. Eğer bu eski

zanaatın bir örneğine sahip olmak size

de cazip geliyorsa, buradan veya Antakya

merkezdeki Uzun Çarşı’dan ipekli almadan

eve dönmemelisiniz.

Tabi buranın vazgeçilmezlerinden biri de defne

sabunları ve defneli doğal ürünler. Antik Yunan

mitolojisine göre güzel su perisi Daphne,

Apollon’dan kaçarken burada defne ağacına

dönüştürülür ve sonsuza dek böyle kalır.

Şelalelerin ise onun gözyaşları olduğu söylenir.

Defnenin anavatanı sayılan Harbiye’de defne

yağı ve yaprağından üretilen cilt bakımı ürünlerinin

üretimi yüzyıllardır süregelir.

ST. PIERRE KİLİSESİ

Bazı mekânların adeta bir ruhu vardır. Oraya

adım attığınız andan itibaren bunu içinizde duyumsarsınız.

Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde

yer alan, Habib-i Neccar Dağı’nın sinesindeki

St. Pierre Kilisesi’ne doğru taşlı yoldan yürüyüp,

merdivenlerden tırmanırken bile bunu

hissedebiliyorsunuz. Sağda solda baharla gün

yüzüne çıkıp coşmaya başlayan yöreye ait çiçekler...

Doğal bir mağaraya yapılmış kilisenin

önündeki avluya geldiğinizde başınızı kaldırıp

bakıyorsunuz. Arkada heybetli kayalar, sağ tarafta

alabildiğine yeşil bir bayır, tertemiz hava,

aydınlık ve dinginlik insana Yaradan’la başbaşa

kalıverdiği duygusunu veriyor. Adeta kendinizi

güvende ve korunuyor gibi hissediyorsunuz.

Avrupa'daki şaşaalı örneklerinin aksine son

derece sade ve basit bir bina, ancak gücü ve

etkileyiciliği tam da bu yalın ve gösterişsiz

duruşundan geliyor. Gelelim hikâyesine…

Aziz Petrus, diğer adıyla St. Pierre, İsa’nın on

iki havarisinden biridir. Hatta Hz. İsa'nın en

güvendiği öğrencisi olduğu ve bu sebeple

çarmıha gerilmeden önce Hıristiyanlığı

yayma görevini ona devrettiği söylenir. Aziz

Petrus’un M.S. 29-30 yıllarında Antakya'ya

geldiği ve bu mağarada ilk vaazını verdiği

rivayet edilmektedir. Burada gizlice yaptığı

toplantılarla dinini yaymaya çalıştığına, mağaradaki

cemaatin ilk kez burada ‘Hıristiyan’

adını aldığına inanılmaktadır. Tüm bu sebeplerden

St. Pierre Kilisesi, Hıristiyanlığın

ilk kilisesi olarak bilinir ve Katolik inancın

mensuplarınca kutsal hac noktalarından

biri olarak kabul edilir. Daha sonraları Hıristiyanlık,

Roma Devleti tarafından resmi din

olarak kabul edilince, yapılan eklemelerle

gotik tarzda bir kilise olarak son şeklini alır.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

39


Kapak

Kilisenin ortasında bir taş kürsü yer alıyor.

Dağa doğru açılan tünelin, o dönemde ani

baskınlar sırasında ibadet eden cemaatin

kaçması için kullanıldığı biliniyor. Kayalardan

sızarak bir alanda toplanan su ise

ilk vaftiz suyu olarak kabul edilmiş ve şifa

niyetine içilmiş.

HABİB-İ NECCAR CAMİİ

Hatay’ın üç dinin ve birçok mezhebin kol

kola yaşadığı bir yer olduğundan bahsetmiştik.

Nasıl St. Pierre, Hıristiyanlığın ilk

kilisesi ise Habib-i Neccar Camii’nin de

Müslümanlar için bir önemi var. Bu camiinin

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde inşa

edilen ilk cami olduğunu öğreniyoruz.

638 yılında Antakya’nın Müslümanların

eline geçmesinden sonra yapılan bu cami,

ilginç bir şekilde M.S. 40'lı yıllarda burada

vaazlar veren İsa’nın havarilerine inanarak,

pagan inancından tek tanrılı bir dine geçen

marangoz yani neccar Habib’in ismini

taşıyor. Havarilere öfke duyan halkın galeyana

gelip, onları öldürmek üzere harekete

geçtiği bir anda Habib-i Neccar, onların

önünü keserek durdurmaya çalışır, ancak

katledilir. Kesilen başı, halen marangozun

adını taşıyan dağdan yuvarlanarak şu an

türbesinin ve caminin bulunduğu yere

kadar yuvarlanır. Kur'an'da Yasin Suresi'nin

13-32. ayetlerinde bu olaya atıf yapıldığı

belirtilmektedir.

Kurtuluş Caddesi'nde yer alan caminin bahçesinde

ve alt katında Habib-i Neccar ile üç

havarinin mezarları bulunmakta olduğundan,

hem Müslümanlar hem Hıristiyanlar

tarafından ziyaret edilen önemli bir kutsal

mekândır. Depremler nedeniyle defalarca

hasar gören ve yıkılan cami, en son Osmanlı

mimarisi ile yeniden inşa edilir. Cami, hem

ülkemiz için hem de dünya barışı ve hoşgörüsü

adına çok önemli bir simge olması

nedeniyle hâlen turistik bir uğrak noktası.

EŞSİZ HATAY LEZZETLERİ VE

KENDİNE HAS TADIYLA KÜNEFE

Sokaktan geçen insanlara "Hatay ve Antakya

deyince aklınıza ilk ne geliyor?" diye sorsanız,

herhalde en az yarısı “Hatay mutfağı

ve künefe” diye cevap verir. Yörenin kendine

özgü ikliminde yetişen türlü bitkileri, lezzetli

etleri, Baharat ve İpek Yolu üzerinde bulunması,

Mezopotamya ve Orta Doğu’ya açılan

bir kapı olması gibi özgün unsurlar bir araya

gelince, böylesi bir gastronomik zenginliğe

sahip olmasına da şaşmamak gerek.

Dile kolay... Bu topraklarda Türk, Arap,

Ermeni, Çerkez, Hıristiyan, Müslüman ve

Yahudi nice topluluk ve millet yüzyıllarca bir

arada yaşamış ve hepsi kendi mutfak kültürlerinden

bir şeyler katmış. Kısacası, “Medeniyetler

Sofrası” diye anılan ve buradaki

“sofra” sözcüğünün altını hakkıyla dolduran

bir şehirdeyiz. Bereketli toprakları ve uygun

ikliminin getirdiği bolluk bereket sayesinde

değişik reçeteler ve tarifler geliştiren, damak

zevkine düşkün, keyif ehli insanlar yaşamış

buralarda. Nitekim, Hatay bölgesine has

650 yemeğin olduğu tespit edilmiş. Osmanlı

mutfağında bile kayda alınmış 315 yemek

tarifi olduğu dikkate alınırsa, bu gerçekten

gurur duyulası bir zenginlik.

Gelelim ünü tüm Türkiye’ye, hatta dünyaya

yayılmış Hatay lezzetlerine... Ben kendi sıralamamla

anlatmak istiyorum. Birinci sıraya,

meze dünyasına hediye ettikleri eşsiz lezzet

humusu koymak isterim. Hele sıcak güveç

kaplarında sofraya getirilen pastırmalısı yok

mu?.. Sonra bir tür doğal kekik olan taze

zahter salatası... Zahter, Amanos Dağların'da

yetişen 251 çeşit endemik bitkiden

sadece biri. Bu yöre mutfağında zahterin

yanı sıra sumak, kimyon, kişniş, reyhan, rezene,

susam, muskat, karanfil gibi çok farklı

baharatlar sıkça kullanılıyor.

40 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Kapak

Kebaplar, geleneksel Antep ve Urfa mutfağından

biraz daha farklı usulde. Satır kıyması

ile yapılan kağıt kebabı ve tepsi kebabı en

meşhurları. Hatay usulü içli köfte diyebileceğimiz

oruk, bir patlıcan klasiği abugannüş

(babagannuş diyen de var), kaytaz böreği,

katıklı ekmek, öcce, fellah köftesi ve bakla

ezmesi, gidince mutlaka tatmanız gereken

gurme lezzetler…

Oralardan kahvaltılık alışverişi yapmadan

dönmemek lâzım... Benim gibi peynir

delileri için adeta bir cennet ama bana sorarsanız

varsa yoksa sürk peyniri... İçindeki

zahter, biber salçası ve çok özel baharat

karışımı sayesinde damak çatlatan, eşi

benzeri olmayan bir tada sahip. Antakya’nın

o şahane biber ve domates salçalarını zaten

bilmeyen yok. Reçellerini de es geçmemeli…

Bir de yeşil çizik zeytininin hastasıyım.

Tamamen yöreye özgü farklı bir salamura

usulüyle yapılan, minicik koyu yeşil zeytinlerin

tadını, zeytinin anavatanı yurdumun

başka hiçbir yerinde nedense bulamıyorum.

Nasıl başarıyorlarsa zeytinin acımsılığı tamamen

gitmiş oluyor, limoni ekşimsilik de

yok. Sadece ve sadece zeytinin kendine has,

katıksız tadını duyumsuyorsunuz. Sanırım

zeytinleri hiçbir kimyasal katkı kullanmadan,

doğal olarak küllü suda bekleterek üretim

yapıyorlarmış. Bir dahaki ziyaretimde

salamura konusuna eğilip, Hatay zeytininin

sırrını tam olarak öğreneceğim.

Bu lezzetli köşeyi tatlılardan bahsederek,

“tatlı tatlı” bitireyim en iyisi. Antakya’da

Uzun Çarşı civarı, künefeciler diyarı adeta.

Bence baklavadan sonra güzel ülkemin

en özel tatlısı… Hemen her kebapçıya

gittiğimizde kapanışı künefe ile yaparız.

Bildiğimiz, alışkın olduğumuz bir tattır yani.

Fakat Antakya’da yediğim künefe öyle farklı

ve lezzetli ki; “Eğer bu yediğimiz künefe ise

İstanbul'da yediklerimiz neydi?” diye sorası

geliyor insanın. Bir kere özel bir tuzsuz

künefe peyniri ve tereyağı kullanılıyor. Asla

buzluktan hazırını çıkarıp, pişirmek söz

konusu değil. Taze taze yapılıyor ve sıcacıkken

anında tüketilmesi gerekiyor. Peyniri,

yağı, şerbeti, fıstığı tam karar... Sanırım

Hatay yöresi dışında yediklerimiz çıtırlığıyla,

inceliğiyle ve fazlaca şerbetiyle baklavaya

öykünen bir kadayıf tatlısından fazlası

değilmiş. O yüzden yolunuz düşerse bol bol

tüketin derim.

Bir diğer efsane tatlı ise sönmemiş kireçte

bekletilerek çıtırlaşması sağlanan, ağır ağır

pişirildikten sonra tahin sosu ve cevizle

ikram edilen kabak tatlısı... Kabağın bu yorumunu

yedikten sonra klasik kabak tatlısı

biraz gözümden düşmüştür doğrusu. Her

özlediğimde Kadıköy Çarşısı’ndaki Çiya’ya

uğrar ve orijinal tarifle severek yerim. Bu da

benden sizlere bir küçük lezzet tüyosu olsun.

Son olarak kerebiç tatlısı, kömbe, taze

ceviz reçeli tatmayı, tahin, nar ekşisi, salça

ve dolmalık kurutulmuş biber- patlıcan almayı

ihmal etmeyin diyor ve sayfalar dolusu

anlatılabilecek Hatay gastronomisi faslını

burada kapatıyorum. Sanki pek çok yerin

aksine "Gastronomi Şehri" Hatay’da mutfak

ve tadım ana aktör, diğer turistik etkinlikler

ise yeme-içme ve alışverişin yanı sıra icra

edilecek ikincil faaliyetler gibi duruyor dersem

haksızlık etmiş olmam umarım.

The Musem Hotel Antakya, bir

arkeoloji harikasının yeniden

doğuşu adeta... Tarih mirası,

yaratıcılığı ve toplum yapısıyla pek

çok zenginlik taşıyan bu mekân,

geçmişi onurlandırmak ve geleceği

kutlamak adına dostlarınızla

buluşacağınız bir yer.

The Museum Hotel Antakya'nın

hikâyesi, en az tarihi bir belge

kadar destansı ve günümüzün

çağdaş klasikleri kadar merak

uyandırıcı. 2300 yıllık geçmişi

bağrında saklayan bu eşsiz yapı,

dünün küllerinden yükseliyor ve

insanlığın dünü, bugünü ve geleceğine

yepyeni bir solukla hayat

veriyor.

Otel; dünyanın en büyük tek parça

zemin mozaiği, M.Ö. 300'den

bugüne kalan bir duvar, Roma

hamamları, 2. yüzyıldan kalma

nefes kesici Pegasus tasviri ve 30

bin tarihi eserin yanı sıra şehrin en

büyük sağlık merkezine ve dünya

ölçeğinde 5 seçkin restorana da ev

sahipliği yapıyor.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

41


Kapak

Başkan Lütfü Savaş:

Hatay, enlerin ve

ilklerin şehridir

UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı üyesi olan, 3 semavi din, 13 medeniyet ve 27 kültüre

ev sahipliği yapan; bu yönüyle hoşgörü, kardeşlik ve barışın adeta simgesi hâline gelen

kadim şehir Hatay, bugünlerde yepyeni bir heyecan yaşıyor.

60 yıllık köklü bir geçmişe sahip, uluslararası

bir organizasyon olan EXPO, bu yıl

1 Nisan’da Hatay’da kapılarını açtı. EXPO,

ziyaretçilerden katılımcılara kadar herkes

için yeni ufuklar açarken, aynı zamanda

düzenlendiği şehir ve ülkenin iş, yatırım,

finans, ticaret ve turizm potansiyelini açığa

çıkartan bir özelliğe sahip. Öte yandan,

tüm bunları en iyi şekilde başarmak için

daima bir ana tema ve bunu destekleyen

alt temalara odaklanmakta ve bu alanlarda

ilerlemeyi ve işbirliğini teşvik etmekte.

EXPO ile en büyük hedef, Hatay’ın başta

hortikültür, turizm ve gastronomi olmak

üzere birçok alanda markalaşması ve

kalkınması; aynı zamanda kentin, ülkenin

ve bölgenin gelişimine katkıda bulunmak.

Hatay’ın EXPO’ya başarılı bir ev sahipliği

yapacağından kuşkumuz yok. Bu önemli organizasyonun

şehrin kısa vadede kalkınması,

uzun vadede ise Türkiye’nin ve dünyanın

ilgi odağı olmasını sağlayacağına inanıyoruz.

Şimdi biraz da kadim şehir Hatay ve

EXPO hakkında Hatay Büyükşehir Belediye

Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’tan detaylı bilgi

almak istiyoruz.

Dünyanın üçüncü en etkili organizasyonu

olan EXPO, bu yıl 1 Nisan’daki açılışla

Hatay'da başladı. EXPO'nun kapsamında

neler bulunuyor? Bu organizasyonla ilgili

ne gibi hedef ve beklentileriniz var?

Hatay’ın marka değerini arttırmak için

büyük adımlar atıyoruz. EXPO da bu

adımların en önemlilerinden birisi. Hatay’ın

turizmi, ticareti, tarımı ve geleceği için

EXPO gibi önemli bir organizasyonu kente

42 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Kapak

kazandırmış olmaktan büyük mutluluk ve

heyecan duyuyoruz. Dünyanın her yerinden

insanlara tarihimizi, kültürümüzü, gastronomimizi,

topraklarımızda yetişen endemik

bitki türlerimizi ve nicelerini tanıtma imkânı

yakaladık. Tüm bu zenginlikleri Hatay’ın yerelden

kalkınmasına hizmet edecek şekilde

düzenleyip, kenti bu alanların ticaretinde

dünyada bir merkez üssü hâline getirmeyi

amaçlıyoruz.

Türkiye’nin lezzet köşesi Hatay’ımızın mutfak

kültürünü sadece ulusal değil, uluslararası

anlamda da tanıtmak, mutfağımızdaki

eşsiz lezzetleri tüm dünyaya tattırmak, kentimizin

zengin mutfağının kültürel mirasını

gelecek kuşaklara aktarmak ve devamlılığını

sürdürmek amacıyla EXPO'da gastronomiye

büyük bir önem verdik. Dünyada gastronomi

alanındaki uzman kişilerin karşılıklı

deneyimlerini paylaşması ile şehrin ulusal

ve uluslararası düzeyde ticari ve kültürel

hacmini genişletmeyi amaçladık. Hatay’ın

gastronomi alanındaki yaratıcılık potansiyelinin

arttırılması, kentin kırsal ve kentsel

gelişiminin sağlanması da önem verdiğimiz

diğer başlıklar.

Hatay, medeniyetler beşiği bir ilimiz.

Bize biraz Hatay'ın tarihi, demografik,

kültürel ve turizme yönelik altyapısından

bahseder misiniz?

Hatay, enlerin ve ilklerin şehridir. Hatay’da

sırasıyla Museviler, Hıristiyanlar ve sonra da

Müslümanlar yaşamaya başlamış. Bereketli

Hilal’in tam ortasında, buğdayın ilk ehlileştirildiği

ve ilk zeytinin üretildiği üç şehirden

bir tanesiyiz. İpek Yolu’nun Akdeniz’e açılan

kapısıyız. İlk at yarışlarının ve gayri resmi

Olimpiyat Oyunları'nın yüzyıllarca yapıldığı

yerdir Hatay. Üç semavi dinin, birçok

mezhep ve etnik unsurun yüzyıllarca barış

ve kardeşlik içinde yaşadığı şehrimizde bu

değerimizle övünüyoruz.

Hatay; sahilleriyle, yaylalarıyla, şifalı sularıyla,

üç semavi dinin bir arada kardeşçe

yaşama alışkanlığıyla, tabiatıyla ve daha

nice zenginliğiyle her zaman bir adım öne

çıkan bir şehir olmuştur. Coğrafi konumuyla,

lezzetli mutfağıyla ve sahip olduğu

manevi zenginliklerle her zaman özel bir

şehir olan Hatay, topraklarında ev sahipliği

yaptığı her medeniyetin izlerini hâlâ canlı

bir şekilde taşıyor. Çok renkliliğin, çok

sesliliğin, barışın, huzurun ve kardeşliğin

en önemli örnekleri, bu topraklarda hayat

bulmaya devam ediyor.

Hatay’ı ticaretin ve turizmin merkezi hâline

getirecek Hatay Deniz Otobüsü (HADO)

projemiz ile Hatay’ın uluslararası sularda yerini

alması için önemli bir başlangıç yaptık.

Hatay Deniz Otobüsü Limanı’nın yapımını

tamamladık. Deniz otobüsleri projemiz kapsamında,

Madenli Yat Limanı'nın uluslararası

giriş-çıkışlara açık "Daimi Hudut Kapısı"

olarak tespit edildiğine dair karar Resmi

Gazete’de yayımlandı. Yakın zaman sonra

uluslararası sulara açılıyoruz.

Hatay deyince ilk akla gelenlerden biri

de Hatay gastronomisi ve yöreye özgü

meşhur lezzetleri... Hatay turizminde bu

köklü ve kadim mutfak kültürünün yeri

ve önemi nedir?

Hatay’ın yemekleri, şehrimizde yaşayan üç

semavi dinin sevgisiyle yoğrulmuştur. On

üç medeniyete ev sahipliği yapan şehrimiz,

yüzyıllarca ticaretin de merkezi olmuştur.

Bu yüzden bu coğrafyaya gelen her

medeniyet; bir tutam lezzet, bir tutam çeşni

getirmiştir. Hatay, bir gastronomi şehridir.

Bugüne kadar 13 medeniyet ve 27 kültür

Hatay’da yaşamıştır. Akdeniz, Kuzey Afrika

ve Anadolu arasında yüzyıllarca önemli

bir ticaret merkezi olmuştur. Bu ticaret

sayesinde birçok renk, din, mezhep ve etnik

kökenli insan, yemek kültürünü beraberinde

getirmiştir. Şu anda 600’ün üzerinde

yemeğimiz mevcuttur. Bu 600 yemekle

birlikte UNESCO, bizi 2017 yılında Yaratıcı

Şehirler Ağı’na aldı.

Mutfağımızda sevgiyle, gülümsemeyle pişirdiğimiz

600’e yakın çeşit lezzeti herkesin

tatması için "Gastronomi Şehri" Hatay’ımıza

davet ediyorum. Davet ediyorum, çünkü

gelip görüp tatmalısınız; bayramlarda, düğünlerde,

güzel günlerde tepsi tepsi pişen

orukların yanına yapılan ekşi aşını. Gelip

görmelisiniz; tandırda pişen katıklı ekmeklerin

başında bekleyen çocukların heyecanını.

Biz istiyoruz ki Hatay’ı merak edenler buraya

gelsin. Burada Uzun Çarşı’dan yükselen baharat

kokuları var. Burada kasap çıraklarının

küçük elleri ve büyük yürekleriyle taşıdıkları

tepsi kebapları var. Bunun yanında tüm

lezzetlerin bu kentte tadılması gerekir.

Büyükşehir Belediyesi olarak

önümüzdeki yıllar için plan, proje ve

hedeflerinizden bahseder misiniz?

Ben 32 yıllık doktorum, 13 yıldır da belediye

başkanlığı yapıyorum. Ekolojik dengenin ve

çevrenin insan sağlığı açısından ne kadar

önemli olduğunu biliyorum. Bundan tam

7 yıl önce mesai arkadaşlarımız ile bir toplantı

yaparak, Hatay için neler yapabiliriz diye düşündük.

Sonuç itibariyle insan odaklı, doğaya,

doğal hayata ve tarihi mirasa saygılı, insanların

eşit, adil ve kaliteli hizmet aldığı, yaşanabilir,

yaşam kalitesi yüksek ve aynı zamanda sürdürülebilir

bir çevreyi nasıl oluşturabiliriz diye

düşündük. Ve birçok projeyi hayata geçirdik.

Geçtiğimiz süreçte, belediyecilik anlayışımızı

açıkça ortaya koyabilmiş olduğumuza

inanıyorum. Kentimizi klişe bir belediyecilik

anlayışıyla değil, yenilikçi ve dünyaya

ayak uyduran bir belediyecilik anlayışıyla

yönetmeye devam edeceğiz. Hatay’ın özel bir

şehir olduğunun farkındayız. Bu farkındalıkla

hizmetlerimize yön veriyoruz. Kırsal

kalkınmada dünyada uygulanan bilimsel

temelli modelleri şehrimize taşımaya devam

edeceğiz. EXPO alanlarımızın etkin şekilde

kullanılmasına özen göstereceğiz. Önümüzdeki

iki yıllık süreçte de kentimizin ticaret,

turizm, tarım alanlarında kendini daha güçlü

ve umutlu hissetmesi için çaba harcayacağız.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

43


Kapak

Kalbimi bırakarak

ayrıldığım şehir

Her gidişimde tarihine, hoşgörü atmosferine, kozmopolit

dokusuna ve eşsiz lezzetlerine ilk kez keşfeder

gibi hayran olduğum bir kent Hatay. O yüzden ne

zaman gitsem kalbimi orada bırakır, “Tekrar geri

geleceğim” diye fısıldayarak koyulurum yola.

SAFFET EMRE TONGUÇ

tonguc@saffetemretonguc.com

Farklı din ve mezhepleriyle üç büyük dinin en güzel

temsil edildiği yer Hatay. UNESCO tarafından “Barış

Kenti” seçilmesi boşuna değil. Anadolu’da inşa edilen

ilk cami olan Habib-i Neccar da burada, Hristiyanlığın

yayılma döneminden günümüze özelliğini kaybetmeden

ayakta kalan tek yapı olan St. Pierre Kilisesi de…

Kilisenin önünde duvar örülmüş bir mağara var; burası

Hristiyanların dünyadaki ilk ibadet yerlerinden biri

olarak kabul ediliyor. Papa VI. Paul 1967’de, Efes’teki

Meryem Ana gibi burayı da Katolikler için haç yeri

olarak kutsamış. Türkiye’nin tek Ermeni köyü Vakıflı

da Hatay’da!

MİLATTAN ÖNCESİNDEN BUGÜNE ANTAKYA

Antakya, Silpius Dağı eteğinde ve Orontes yani Asi

Nehri kenarında İ.Ö. 300’lü yıllarda kurulmuş. Antakya'nın

Seleucus Krallığı'nın başkenti olması, Seleucus

Nicator'un ölümünden sonra oğlu Antiochus Soter

(İ.Ö. 281-261) zamanında olmuş. Roma döneminde

Roma ve İskenderiye ile birlikte imparatorluğun en

önemli ve en büyük şehirlerinden biri olan Antakya,

tam bir tarih hazinesi. 6. yüzyılda depremlerin yıktığı

şehirde nereyi kazsanız bir şey çıkıyor. 1970’lere

kadar Asi Nehri üzerinde çok güzel bir Roma köprüsü

varmış ama gereksiz görüp, yıktırmışlar! Antakya

sokaklarında kaybolmak çok keyifli... Eski evler çok

güzel ama çoğu son demlerinde. Ortodoks kilisesi ve

Katolik kilisesi, şehrin dinsel hoşgörüsüne şahit olacağınız

mekânlardan. Sinagog da var ama şehirdeki

Yahudi nüfus yüz kişiden de az.

44 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Kapak

KUDÜS’TEN GETİRİLEN YAHUDİLER

Çevlik’teki Titus Vespasianus Tüneli çok

ilginç bir yapı. İsyan çıkaran Yahudileri

cezalandırmak için Kudüs’ten getirip, dağı

kazdırmışlar. Böylelikle aşağıdaki antik şehri

su baskınlarından korumuşlar. Devamında

bulunan Beşikli Mağara ise Kapadokya’daki

yapılara benzeyen farklı bir yer. Aziz

Simeon, kendini tamamen dine verip, bir

sütunun üstünde yaşamış. Antakya yakınındaki

Samandağ, onun adının Arapçası olan

Cebel Saman’dan geliyor. Tıpkı, Akdeniz

ile Atlantik arasında yer alan Cebelitarık’ın

Komutan Tarık Bin Ziyyad’dan gelmesi gibi.

Manastırı ve sütununu Samandağ yakınında

görebilirsiniz. Adana ile Antakya arasında da

çok sayıda tarihi eser ve kale var. Anavarza,

tepesindeki kaleden muhteşem bir manzaraya

sahip ilginç bir Roma kenti. Toprakkale’yi

geçip, Karatepe’ye giderken yolun

sağında göreceğiniz Hierapolis Kastabala,

Roma sütunlarıyla bezenmiş, arkasında bir

Orta Çağ kalesi yer alıyor. Aslantaş diye de

geçen Karatepe, bana göre Türkiye’deki en

güzel Hitit şehri. Ormanlık bir tepeye gizlenmiş

Hitit eserleri ve aşağıdaki göl manzarası,

Karatepe’yi sıra dışı bir yer hâline getiriyor.

lezzetli. Eğer bir Hatay gezisi planlarsanız

aklınızda bulunsun, şehrin lezzetlerine

doymak için tek gün asla yetmez! Kısa süre

önce yaptığım Hatay ziyaretimde benim

favorim Konak Restoran oldu. Hem yemekleriyle

hem de sunumlarıyla çok başarılı bir

mekân. Hatay Sultan Sofrası’nın da tadına

doyamadık. Hataylılardan da aldığımız önerilerle

şehrin en beğenilen diğer lezzet durakları

arasında; Uzun Çarşı’daki Pöç Kasabı

Haydar Usta, Şiraz Restoran, Salah Usta,

Humusçu Ayhan ve Anadolu Restoran var.

Künefeyi Yusuf Usta’da yedik, tek kelimeyle

harikaydı! İskenderun Petek Pastanesi de en

sık duyduğumuz tavsiye oldu.

ŞEHRİN HAZİNE ODASI

Hatay Arkeoloji Müzesi, bin 500 metrekare

mozaik sergisine ve yaklaşık 40 bin parçalık

tarihi eser koleksiyonuna sahip. Devam

eden çalışmalar ile yakın zamanda 2 bin

500 ve nihayetinde 5 bin metrekare mozaik

sergisine sahip olacak. Müzede sergilenen

mozaikler, M.S. 2. yüzyıldan 6. yüzyıla

uzanan 400 yıllık dönemi kapsıyor. Mitolojik

öykülerin ya da geometrik desenlerin yer

aldığı mozaiklerde, günlük yaşama ya

da doğaya ilişkin betimlemeler görmek

mümkün. Tamamı taban mozaiği olduğu

için dekorasyon amacıyla kullanılma amacı

öne çıkıyor. Tarihi eser koleksiyonunda ise

Paleolitik Dönem’den başlayarak kronolojik

olarak Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağları, Demir

Çağı, Arkaik-Helenistik, Roma ve Bizans

dönemi eserleri yer alıyor. Görecekleriniz

arasında el yazmaları, tabletler, sikkeler,

mühürler, fosil ve iskeletler var. Özellikle

sikke koleksiyonu çok değerli. Üretildikleri

döneme ait siyasi, ekonomik ve gündelik

yaşam ipuçlarını içeriyor. Müzede öne çıkan

bir diğer koleksiyon ise Hititler dönemine

ait tarihi eserler; Hitit Kralı Suppiluliuma

heykeli de bunlardan biri.

BAŞARILI BİR SANAL MÜZE UYGULAMASI

Müze, sanal ortama başarıyla taşınmasıyla

da dikkat çekiyor. IBM sponsorluğunda

yürütülen proje ile sanal ortama aktarılan

eserler 360 derece görülebiliyor. Müze

envanteri bütünüyle sanal ortama aktarıldığı

için merak ettiğiniz eserlerin bilgilerine

ilişkin detayları öğrenme fırsatı da sunuyor.

Fikir edinmek ya da gördüklerinizi hatırlamak

için çok önemli ama müzeyi mutlaka

yerinde ziyaret etme deneyimi yaşamalısınız.

Pazartesi günleri hariç, yaz sezonunda

09.00-18.30, kış sezonunda ise 08.00-16.30

saatleri arasında gezebilirsiniz.

DİKKAT ÇEKEN PARÇALAR

Sidemera türü lahit, içinde bulunan iskeletler

ve ölü hediyeleriyle eksiksiz olarak sergileniyor.

Yakto Mozaiği’nin bordüründe, dönemin

Antakya’sının şehir kültürünü ve yaşamını anlatan

tasvirler bulunuyor. Okeanus Mozaiği;

taşların çok küçük olması, renklerin canlılığı,

anatomik özelliklerin çok iyi vurgulanması

ve bir yağlıboya tabloyu andırması nedeniyle

mozaik sanatını en iyi sunan eserler arasında

gösteriliyor. Bazalt Kapı Aslanları, Açana

Höyüğü’ndeki 13. yüzyıl tapınak yapısının

ihtişamını yansıtıyor. Salon vitrin teşhirinde

sergilenen pişmiş topraktan yapılma objeler,

o dönemlerde bile fal baktırıldığının belgesi

olma niteliği taşıyor.

KİLO ALMANIN KEYİF OLDUĞU MUTFAK

Hatay mutfağı dillere destandır, ününü

bilmeyen yoktur. Hataylılar, şehir mutfağında

400 çeşit yemek olduğunu söylüyor

ve dünya çapında tanıtılması için uğraş

veriliyor. Ne yok ki Hataylıların sofrasında;

öncelikle sayamayacağınız kadar çok meze

çeşidi, aklınızı başınızdan alıyor. Kebap türleri,

sulu yemekler, tatlılar; hepsi birbirinden

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

45


Kapak

Bilinmeyen hazineleriyle

Hatay

FAHREDDİN OSMANCA

Öncelikle Hatay'ımızın kapak konusu yapıldığı bu

dergi sayfalarında yer alıyor olmaktan büyük memnuniyet

duyduğumu bildirmek isterim. Bölgeye gönül

vermiş biri olarak Hatay’ın bilinmeyen hazinelerini

paylaşacağım sizlerle. Gelin, buraya sığmayacak kadar

büyük değerlere sahip olan Hatay’ın gizli kalmış

bazı güzelliklerini hep beraber keşfedelim.

NECMİ ASFUROĞLU ARKEOLOJİ MÜZESİ

Müzenin hikâyesi, Antakya’nın Starius Dağı’nın eteklerinde,

Saint Pierre Kilisesi’nin karşısında yer alan

bir alanda otel yapılmak için gerçekleştirilen temel

kazılarıyla başlıyor. Asfuroğlu ailesine ait alanın kazılmasıyla

ilk eserlere ulaşılıyor ve kısa sürede uzmanlar

bölgede yaptıkları incelemeler ile oldukça kıymetli

eserlerin bulunduğunu tespit ediyorlar. Bu bulgular

ile birlikte otelin inşaatı durduruluyor ve bir müddet

yüzey araştırmaları devam ediyor. Bu süreçte kararlı

duruşunu sürdüren ailenin maddi manevi desteğiyle

uzmanların görüşü alınarak, alana zarar verilmeden

alternatif bir yol aranıyor.

Asfuroğlu ailesinin 2010 yılında Emre Arolat’ı projeye

davet etmesinden sonra yavaş yavaş otelin nasıl bir

konuma sahip olacağı fikri oturmaya başlıyor. Ünlü

mimar Emre Arolat’ın deyişiyle ters yüz edilmiş bir

otel mimarisi, alanda yer alan eserlerin yerleşimi ile

uyum içinde tasarlanıyor. Tabi ki onlarca arkeolog ve

uzmanın çalışmaya başlamasıyla ortaya ülke gündeminde

yer edecek eserler çıkıyor. Bu devasa alanda

mücevher ustası tutizliğiyle, yaklaşık 1 yıl boyunca

120 işçi, 35 arkeolog, 5 restoratör/mimar çalışıyor.

Daha sonra Necmi Asfuroğlu ve Emre Arolat Mimarlık

ekibinin fark etmesiyle, arkeolojik alanın tam ortasından

geçen ve birçok eseri ortadan ikiye ayıran bir

alan tespit ediliyor. Arkeoloji ekibiyle de görüşüldüğünde

dönemin arazi şartlarında bir akarsu (Parmenius)

yatağı bulunduğu ve bu akıntının yıllar önce bu

arkeolojik alana zarar verdiği keşfediliyor.

Bu dikkatleri çeken küçük ayrıntı, otelin inşası için

büyük bir yol ayrımı oldu. Çünkü otelin inşası için

tabandan destek almadan bir inşaat yapabilmek

mümkün değildi. Bu küçük ayrıntı ise, tarihi alanlara

zarar vermeden, tabanda direk dikilerek üst katmanı

tarihi alandan ayıracak bir destek yolu bulunmuş

olduğu anlamına geliyordu. Otel inşası için gerekli

ayakların (66 adet çelik ayak) -zemine araç giremeyeceği

için- eski yöntemler ile (insan gücüyle) kazılan

kuyulara yerleştirilmesi gerekiyordu. Nitekim, G2

direğinin bulunduğu alanda zeminin yaklaşık 4 metre

altında yeni bir buluntu ortaya çıktı. Asıl zor kısım,

ortaya çıkan bu muazzam mozaik (Pegasus Mozaiği),

dünyanın en büyük tek parça mozaiğinin hemen yanı

başındaydı. Direğin iptal edilme şansı olmadığı için,

bütün yapının statik hesaplamasının tekrar yapılmasına

ve projenin uzamasına sebep oldu.

Helenistik Dönem'den İslami Dönem'e kadar beş

arkeolojik katman ve 13 ayrı medeniyetin izlerine ve

bu dönemlere ait 30 bine yakın esere ulaşılan Necmi

Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi, 2020 yılı başında uzun

bir bekleyişin ardından ziyarete açıldı. Maalesef halk

arasında "Müze Otel" ismiyle bilinen müze hakkında

-ismi dışında da- çok fazla bilgi kirliliği yer alıyor.

Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi’nde, eserler hiçbir

yere taşınmamış olup, kazılarda çıkan ve yine müzede

sergilenen birkaç eser hariç, bütün eserler yerli

yerinde durmakta.

46 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Kapak

Müzeye ülkemizde yer alan bütün müzeler

gibi giriş kartı ve Müzekart ile giriş yapılabilmekte.

New York Times'ın 2020’de gezilecek

52 yer listesinde ülkemizden sadece Necmi

Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi yer aldı. Müzenin

diğerlerine göre üç belirgin farkı ve çekiciliği

var diye düşünüyorum. Birincisi, dünyanın

en büyük tek parça mozaiğini barındırması...

İkincisi; mozaiklerin, hamam vb. yapıların

tamamının bulundukları yerde sergileniyor

olmaları. Üçüncü ve en çok gurur veren yanı

ise bütün kazı ve restorasyon işlemlerinin

Türk uzmanlar tarafından yapılmış olmasıdır.

Hepimiz biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti'nin

ilk yıllarından itibaren hemen hemen her

kazı çalışmalarının başında birtakım yabancı

uzmanlar yer alıyordu. Şahsen tamamen Türk

uzmanları tarafından dizayn edilen ve düzenlenen

müze, beni ayrıca gururlandırmakta.

İSKENDERUN ROMA ZEYTİNYAĞI

FABRİKASI

Hatay’ın İskenderun ilçesinde yer alan Sakarya

Mahallesi'ne yapılacak olan bir okul inşaatı

için başlayan kazı sırasında (2001) ortaya

çıkan eserler, herkesi şaşkınlığa uğratmıştı.

İskenderun, M.Ö. 333 yılında şehrin yakınlarında

yapılan İssos Savaşı sonrasında savaşın

galibi Büyük İskender tarafından kurulmuş

bir şehirdir. Her ne kadar köklü bir tarihe

sahip olsa da kentin arkeolojik kalıntıları ve

kültürel mirasları, maalesef hak ettiği ilgiyi

ve değeri görememiştir. Alanda 2002 ve 2008

yılları arasında birkaç kez kurtarma kazısı

yapılsa da çok uzun yıllar bakımsızlık ve talan

ile mücadele etmek zorunda bırakılmıştır.

2018 yılında İskenderun’un kültürel

miraslarını tanıtmak için başlattığım

"Üvey Şehir İskenderun" isimli projemin

bir bölümünde bu alanı ziyaret etmiş ve

tanıtımını çekmiştim. Bunun sonrasında

büyük ses getiren bu haberler, şehrimizin

yöneticileri tarafından ilgi görmüş ve

hemen temizlik çalışmaları başlamıştı.

2020 yılında Kültür Varlıkları ve Müzeler

Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun

tarafından alanı gezdirmek de naçizane

bana düşmüştü. Kısa sürede kazılar

başladı ve birbirinden eşsiz eserler ortaya

çıktı. Bu haberlerin en güzeli ise yine yanı

başımızdan gelmişti. Zeytinin anavatanı

olduğumuz bilimsel olarak kanıtlandı; bu

tezin kanıtı ise Hatay Altınözü Toprakhisar

bölgesinde 4 bin 200 yıllık zeytin çekirdeğinin

bulunmasıdır. Anadolu’nun en

büyük zeytinyağı fabrikası olduğu ortaya

çıkan yapının müzeye dönüştürüleceği

genel müdür yardımcımız ile müjdelenmiş,

şehrin potansiyelinin bu çalışma ile

taçlanacağı bizlere iletilmişti. Kazılar ile

Antik Roma dönemine ait zeytinyağı fabrikası

gün yüzüne çıkarılmaya başlanmış

olup, ilk bulgular Hatay Arkeoloji Müzesi'nin

envanterine kaydedilerek, müzenin

açılacağı günü beklemektedir.

SARISEKİ KALESİ

Sarıseki Kalesi, literatürde sıkça "Merkez

Kale" olarak anılmaktadır. Kale, denizden

gelecek saldırıları önlemek ve deniz ticaretini

kontrol etmek amacıyla inşa edilmiştir.

1200 metrekarelik alan üzerine inşa edilen

kale, sekiz burçludur. İnşa malzemesi olarak

kesme taş ve kaba yonu taş kullanılmıştır;

tabi ki çağlar içerisinde yapısında var olan

değişiklikleri çıplak gözle bile görebiliyorsunuz.

Yapının Helenistik Dönem'de

(M.Ö. 300-30) inşa edildiği; Roma, Bizans

ve son olarak Osmanlı dönemlerinde de

kullanıldığı bilinmektedir.

EVLİYA ÇELEBİ / SEYAHATNAME

Kalenin inceleyebileceğiniz gravüründe,

örneklerini birçok antik kentte görebileceğiz

şekilde dış taş cepheyi korumak için beyaz

kireç taşıyla kaplandığını fark edeceksiniz.

Bu kireç taşı, bölgede özellikle kalenin arka

kısmında görülen Amanos Dağları'nda şu

an bile aktif olarak çıkarılmaktadır. Kalenin

yapı olarak olmasa da işlev olarak bir ikizi,

yine kalenin arkasında yer alan ve hâlen

doğal güzellikleriyle bilinen Sarıseki Kanyonu'ndan

yaklaşık 10 km içeride, hâlihazırda

"Kaledibi Yaylası" olarak bilinen, 1100’lü

yıllarda Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa

edildiği ileri sürülen Şalen Kalesi’dir.

YUNUS SÜTUNU

"Bab-ı Yunus" (Yunus Kapısı) ismiyle de

bilinen ve Hatay’ın İskenderun ilçesinde

deniz kıyısında yer alan yapı, Sarıseki Kalesi’nin

yanı başında bulunmakta... Denizciler

ve Sarıseki mahallelerinin sınırındaki bu

kalıntı, yaklaşık 1,5 metre eninde ve 4 metre

yüksekliğinde olup, kesme taşlarla ayağa

kaldırılan bir anıtsal kapının sadece küçük

bir ayak kısmıdır. Bazı kaynaklarda Sarıseki

ve Denizciler mahallelerinin ismi bizzat

bu yapıdan gelmektedir, yani bir dönem

bu bölge tamamen "Bab-ı Yunus" ismiyle

anılmıştır. Yapı, bugün İskenderun-Adana

demiryolu ile E-5 karayolu arasında kalmış,

çevresi tamamen yol ve demiryolu genişletme

çalışmalarıyla (birkaç kez) tahrip edilmiş

bir hâldedir.

Yunus Sütun ve

Sarıseki Kalesi’nin

liman kısmı.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

47


Otellerimiz

Doğanın içinde

eşsiz bir tatil deneyimi;

Pine Bay

Holiday Resort

KADİR TOPRAKKAYA

Kuşadası’nın dikkat çeken tatil köylerinden

Pine Bay Holiday Resort'un Genel Müdürü

Rena Çukurova ile tatil köyünün konseptini

ve farklılıklarını konuştuk. Pine Bay Holiday

Resort’un 1993 yılından bu yana hizmet

verdiğinin altını çizen Çukurova; "Doğayla

bir bütün olarak özenle tasarlanan Pine Bay

Holiday Resort, yeşilliklerin arasında adeta

gizli bir cenneti çağrıştıran kendine özel

koyu ve marinasıyla misafirlerine eşsiz bir

tatil deneyimi sunuyor" dedi.

Rena Çukurova

Pine Bay Holiday Resort’u

sizden dinleyebilir miyiz?

Pine Bay Holiday Resort Kuşadası, 1987

yılından beri Türk turizmine hizmet veren

Göçtur Turizm’in paydaşlarına sürdürülebilir

deneyimler yaşatma vizyonuyla 1993

yılında açıldı. Mavi ile yeşilin birleştiği en

güzel koylarından birinde, 420 bin metrekarelik

bir alanda kendisine ait koy ve

marinasıyla muhteşem bir atmosfere ev

sahipliği yapıyor. Pine Bay Holiday Resort

olarak, Kuşadası’nda 1993 yılından bu yana

her şey dahil konsepti ve “SADE” anlayışıyla

hizmet veriyoruz.

SADE konseptinizden

bahsedebilir misiniz?

SADE: Sanat, Aile, Doğa ve Ev konforunun

iç içe geçtiği bir anlayış... Açacak olursak,

misafirlerimize sanatla iç içe bir tatil

deneyimi sunuyoruz. Göçtur’un kurucusu

ve dedem Mehmet Nuri Göçen adına

kurulan Mehmet Nuri Göçen Vakfı bünyesinde

gerçekleştirilen resim ve seramik

çalıştaylarında yaratılan eserleri, yerel ve

uluslararası sanatçıların resim ve seramik

eserlerini otel koridorlarında sergiliyoruz.

Hem yetişkinler hem çocuklar için

sanat çalışmaları ve workshopları da otel

içerisinde misafirlerimiz için yapıyoruz.

Ayrıca sürdürülebilirlik konusu da bizim

için çok önemli. Oteldeki kırık eşyalar ve

atıkları birer sanat eserine dönüştürüyor ve

sergiliyoruz. Aile dostu hizmet anlayışıyla

hizmet veriyoruz ve çocuklu aileler için

ev konforunda bir ortam yaratıyoruz. Aile

bireylerinin deneyimleyebilecekleri çeşitli

alanlar ve aktivitelerle tatil deneyimlerini

farklılaştırmaya özen gösteriyoruz. Tabii

tüm bunları muhteşem bir doğanın içinde

yapıyoruz.

Pine Bay Holiday Resort’u diğer

otellerden ayrıştıran özellikleri nelerdir?

Doğayla bir bütün olarak özenle tasarlanan

Pine Bay Holiday Resort, yeşilliklerin

arasında adeta gizli bir cenneti çağrıştıran

kendine özel koyu ve marinasıyla misafirlerine

eşsiz bir tatil deneyimi sunuyor.

48 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Otellerimiz

Her gün kuş seslerinin ve çam kokularının

ortasında gözlerinizi açacağınız Pine Bay

Holiday Resort’te, ağaçlarla kaplı alan içerisinde

doğa yürüyüşüne çıkabilir, size özel

koy boyunca sabah sporunuzu yaparak

zindeliğinizi koruyabilir, usta şeflerimizin

maharetli ellerinden çıkan çeşitli dünya

mutfaklarına ait lezzetleri tadabileceğiniz

restoranlarımızda keyifli vakit geçirmeden

önce Marina’daki balıklarımızı besleyebilirsiniz.

Pine Bay Holiday Resort’u sadece bir

konaklama yeri olarak görmüyoruz; misafirlerimizin

burada geçirecekleri süre boyunca

günlerinin keyifli ve verimli olması bizim

için çok değerli. Bunun için pandemiyle

birlikte hayatımıza giren yeni alışkanlıkları

ve rutinleri besleyecek alanları da güçlendirdik.

Örneğin, evden çalışma modeline

geçenler için çalışma alanı, rahatlamak

isteyenler için yoga alanı ve doğayla baş

başa kalacakları alanlar yarattık.

Bu yıl turizm sektörünü nasıl

değerlendiriyorsunuz? Pine Bay Holiday

Resort için sizce nasıl bir yıl olacak?

Hangi ülkelerden turistlerin gelmesini

bekliyorsunuz?

Pandemiyle birlikte değişen misafir alışkanlıkları

ve doluluk oranlarına baktığımızda,

beklentimiz geçtiğimiz yıllara göre daha

yüksek. 2022 yılı rezervasyonları kuvvetli

başlamış olmasına rağmen Şubat 2022 sonunda

başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, 2021

yılında iyi giden pazarlar arasında olan Rusya

ve Ukrayna’dan gelecek talebi çok büyük

ölçüde engellemiş oldu. Bu iki ülke arasında

başlayan savaş ile ortaya çıkan olumsuz

hava, Rusya ve Ukrayna dışında kalan pazarları

da olumsuz etkilemiş durumda. Büyük

oranda Avrupalı tatilci ağırlayan Pine Bay’in

Rusya ve Ukrayna’dan kaynaklanacak turist

kaybını İngiliz, Alman ve Polonyalı turistlerle

kapatacağını öngörüyoruz. Ayrıca, İran ve

Azerbaycan gibi pazarlardan da daha fazla

talep geleceğini düşünüyoruz. Bunun yanında,

direkt rezervasyon kanallarımızın (kendi

bünyemizde bulunan Call Center’ımız ve

online rezervasyon kanallarındaki bilinirliğimiz)

gücünden de fazlasıyla faydalanıyoruz.

2015’ten bu yana sırasıyla yaşanan ulusal

ve uluslararası boyutta zorlayıcı politik

ve ekonomik olaylar ile 2020 yılının ilk

çeyreğinden bu yana yaşanan zorlu pandemi

koşulları sonucunda turizm sektörü

olumsuz etkilendi. 2022 yılında ise Türkiye

ve Kuşadası’ndaki turizm sektörünün sürdürülebilirliği

adına çevik ve istikrarlı olmanın

kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin

ihtiyaç duyduğu dövizin ülkemize kazandırılmasında,

cari açığın kapatılmasında ve

hâlihazırdaki kur rejiminden en fazla fayda

sağlayacak sektörlerden biri olan turizm

sektörü, geride bırakılan zor yılların ardından

2022 yılına güçlenerek yoluna devam

edecektir.

Çocuklu aileler için ne gibi

hizmetleriniz var?

Pine Bay Holiday Resort’ta aile dostu

hizmet anlayışından yola çıkarak, aile

bireylerinin deneyimleyebilecekleri farklı

alan ve aktiviteler sunuyoruz. Çocuklu

aileler için konforlu bir ev ortamını sağlayan

kulüp odaları, sakinliği ve doğayla

iç içe olmayı tercih eden misafirlere de

keyifli bir atmosfer yaratıyor. Ailenin minik

üyeleri için yaş gruplarına göre üç farklı

mini kulüp bulunuyor. Pedagoglar ve spor

eğitmenleri eşliğinde gün boyu süren Mini

Kulüp aktiviteleriyle çocuklar eğlence dolu

vakitler geçirirken, ebeveynler ise her türlü

rahatlığın ve konforun düşünüldüğü tesiste

hayallerindeki tatili yaşıyor.

Pine Kulüp’te 4-7 yaş arası çocuklar için

sabah jimnastiği, yoga, esneme, renkleri ve

hayvanları öğrenme, renk oyunu, yemek

dersleri, müzik dersleri, hafıza oyunları,

okuma saatleri, patates boyama, sulu boya,

çizim dersleri, dans dersleri, mini golf,

film gösterimi gibi aktiviteler sunulurken;

Pane Kulüp’te 8-11 yaş arası çocuklar için

sabah sporu, yoga, pilates, Türkçe dersleri,

Greenpeace time, mini bowling, mini dart,

mini golf, mini basketbol, arkeoloji, müzik

dersleri, hafıza oyunları, patates boyama,

yumurta boyama, ahşap boyama, çömlekçilik,

sulu boya, çizim, dans dersleri, film

gösterimi gibi aktiviteler bulunuyor. 12-17

yaş arası çocuklar ise Punky Kulüp’te sabah

jimnastiği, yoga, pilates, su jimnastiği,

mocktail dersleri, kano, boccia, okçuluk,

mini golf, plaj oyunları, masa tenisi, konsol

oyunları, ahşap boyama, çömlekçilik, suluboya,

çizim dersleri, dans dersleri, mini golf,

film gösterimi gibi aktivitelere katılabiliyor.

Otel yakınında keşfedilecek, ziyaret

edilmeye değer yerler neler?

Pine Bay Holiday Resort’un bulunduğu

bölge, eşsiz doğasının yanı sıra birçok tarihi

güzelliği de içinde barındırıyor. Efes Antik

Kenti, Meryem Ana Evi, Yedi Uyuyanlar

Mağarası, Güvercinada Kalesi gibi pek çok

ziyaret etmeye değer antik kent ve köy

bulunuyor. Bu tarihi yerlerin yanı sıra Göçtur

Turizm çatısı altında Kuşadası bölgesini

geliştirmek ve turizm sektörünü ilerletmek

amacıyla yıllardır süregelen girişimlerimiz

ve yatırımlarımız bulunuyor. Bu kapsamda,

Osmanlı dericilik tarihinde önem taşıyan

eski Tabakhane bölgesini (Old Town

Tanneries) restore ederek, koruma altına

aldık. Bugünün konforu, düzeni ve özeniyle

aslına uygun olarak restore edilen bu

binalar, Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından

tescillendi. Eski zaman mahalle havasını

yaşamak, isteyenler için sadece bakıp

gidilecek bir yer değil; oturup seyredilecek,

kahve içilecek, müzesi ziyaret edilecek, bir

kadeh eşliğinde müzik dinlenilecek bir yer

oldu. Bu alanda açtığımız Atadan Tabak Müzesi,

İtalyan Restoranı, Şarap Tadım Evi ve

G Sanat Galerisi’yle sanatla dolu bir yaşam

alanını topluma kazandırdık. Tabakhane

bölgesi de yine ziyaretçilerimizin keyifle

gezeceği yerler arasında olacaktır.


Röportaj

Bir millet

iki devlet!

İçeri Şehir, Bakü

KADİR TOPRAKKAYA

Savunma sanayi

başta olmak

üzere birçok

alanda ülkemizle

yakın iş birliği

içerisinde olan

Azerbaycan,

turizm açısından

da bazı yenilikler

için faaliyetlerini

hızlandırdı. Türkiye-Azerbaycan

turizm ilişkilerini,

Azerbaycan Turizm Ofisi Üst Yöneticisi Florian

Sengstschmid ile konuştuk.

Türkiye ile turizm çalışmalarında nasıl

bir iş birliği öngörmektesiniz. Bize genel

bir vizyon çizebilir misiniz?

Azerbaycan ve Türkiye arasında mevcut

siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi,

turizm için de birçok fırsat yaratmakta. Bir

millet, iki devlet olarak bağlarımızın gittikçe

güçlendiği kardeş Türkiye ile konuştuğumuz

dillerin benzerliği, birden fazla kesintisiz

uçuşların olması ve pasaportsuz, sadece

kimlikle seyahat edebilme üstünlüğü de

işimizi kolaylaştırıyor. 2021 yılında başladığımız

pandemiden iyileşme dönemi ile

hedef ülkelerde faaliyetlerimizi kademeli

şekilde yeniden başlattık ve tabi ki Türkiye

de listenin başında gelen ülkelerden. Şöyle

ki, turizm fuarlarına katılmakla beraber B2B

ve B2C medya temsilcileri ile iş birlikleri,

blog yazarları ve influencerlar için geziler

organize etmek için çalışmaktayız.

İlaveten, turizm destinasyonlarının bölgesel

düzeyde birleştirilmesi, ortak seyahat rotalarının

geliştirilmesi de gündemimizde özel

bir yer tutuyor. Diğer taraftan, dağ turizmi ve

yürüyüş parkurlarında Türkiyeli meslektaşlarımızın

deneyimlerinden yararlanmak için de

projelerimiz olacak. Azerbaycan'daki çeşitli

maden kaynaklarının değerlendirilmesi için

ise Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm

Bakanlığı ile iş birliği ve bu yerlere yatırım

çekmek, gelecekteki planlar arasında.

Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanı sıra

Türk ziyaretçilerin de Azerbaycan’da

aileleriyle ziyarette veya iş seyahatinde

nereleri keşfedebilecekleri konusunda

neler söylersiniz?

Azerbaycan’da Türkiye’den gelen misafirlerimizin

ister aileleriyle isterse de iş seyahatinde

zevkle keşfedebilecekleri birden fazla yer

ve tecrübe var. Azerbaycan’a ilk gez gelenler,

tabi ki ilk önce başkent Bakü’nün tadını

çıkarmalı. Bakü’nün UNESCO listesinde

konumlandırılmış Şirvanşahlar Sarayı ve

Kız Kulesi'ne ev sahipliği yapan İçeri Şehir

kısmında kahvaltı ile güne başlayıp, daha

sonra bu Orta Çağ surlarının gerisinde kalan

modern mimari ve kültürel hayatı keşfe

çıkabilirsiniz. Bakü Bulvarı’nda yer alan

Halı Müzesi’nden Haydar Aliyev Merkezi'ne

kadar modern yapısının yanı sıra değişik

koleksiyonları ile de dikkat çeken sanat

merkezlerini keşfetmek de tabi ki şart.

Bakü’den birkaç saat sürüş mesafesinde bulunan

ve bir UNESCO Dünya Miras Alanı olan

Halı Müzesi

Deniz Mall, Bakü

50 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Röportaj

Gobustan Ulusal Devlet Tarih ve Sanat Koruma

Alanı da ziyaretçileri kendine hayran bırakan

yerlerden biri. Tarih öncesi kaya sanatından

müzik taşlarına kadar, Azerbaycan halkının

40 bin yıl öncesine kadar uzanan geçmişinin

hayat bulduğu bu alanda, 6 binden fazla antik

petrogliften oluşan şaşırtıcı bir koleksiyon yer

alıyor. Buradan kısa bir sürüş mesafesinde ise

dünyanın en ilgi çekici doğa harikalarından biri

olan olağanüstü çamur volkanlarını bulabilirsiniz.

Kısa bir süre içerisinde, burada Çamur

Volkanları Turizm Kompleksi'nin açılışının

yapılması planlanıyor.

Diğer taraftan, Şamahı bölgesinde ekoturistleri

ve vahşi yaşam severleri heyecan verici

bir macera bekliyor. Şöyle ki, pitoresk Kafkas

Dağları'nda gerçek bir safari heyecanı

artık herkes için açık. Bin hektarın üzerinde

bir alanı kaplayan modern Şamahı Safari

Parkı, farklı ülkelerden getirilen binden fazla

vahşi hayvana ev sahipliği yapıyor. Grup

veya bireysel olarak off-road safari turlarına

çıkanlar, muazzam bir manzara eşliğinde bu

vahşi hayvanları izleyebilir, hatta daha cesur

olanlar yaklaşıp onları besleyebilirler. Ayrıca

tesis bünyesindeki restoranda lezzetli yerel

yemekleri deneyebilirsiniz.

Şamahı, aynı zamanda eski zamanlardan

beri Azerbaycan’ın en büyük şarap üretim

merkezlerinden biridir. Burada yer alan Meyseri

köyünde hem şarapların hem organik

ürünlerden hazırlanan yemeklerin tadına varacak,

hem de Kafkas Dağları'nın eteklerinde

kendinizi doğanın kalbine bırakabileceksiniz.

Şamahı'da safari parkı ve şarap turunun

yanı sıra özellikle çocukların çok seveceği bir

yer daha var, bu da Alpaka Çiftliği. Burada

çocuklar mükemmel bir oyun alanı bulurken,

büyükler de yerel yemeklerin ve manzaranın

keyfini çıkarabilirler.

Tüm bunların yanı sıra Gusar’da Şahdağ

Dağ Tatil Köyü’nde heyecan dolu hız treni,

Gebele’de Tufandağ ve Nahçıvan’da Akbulak

gibi diğer dağ tatil köylerinde hem kış hem

de yaz aylarında eğlence sağlayan yamaç

paraşütü, zipline vs. gibi yeni aktiviteler doğa

Şahdağ, Gusar...

ve macera severleri bekliyorken, başkent

Bakü’de dünyanın ilk Petrol Tankeri Müzesi

ve yeniden yapılandırılmış hayvanat bahçesi

de yeni deneyimler arasında yer alıyor.

Turizm alanında büyük fırsatlar

olduğunu düşünüyoruz. Petrol dışında

turizm konusunda neler yapılabilir

sorusuna hazırlanmış bir öneri

paketiniz var mı?

Turizm alanında büyük fırsatlar olduğu

fikrinize kesinlikle katılıyorum. Azerbaycan,

turizm alanının büyümesine büyük önem

veriyor. Petrol dışı bir sektör olarak turizm

sektörü, ülke ekonomisinin çeşitlendirilmesi

için öncelikli alanlardan biri olarak kabul

edilmekte ve turizmin gayrisafi milli hasıla

içindeki payını artırmak için çok yönlü faaliyetler

yürütülmekte.

Azerbaycan’ın turizm stratejisi; sürdürülebilirlik,

rekabet gücü, hizmet kalitesi ve değer

odaklılık, kamu-özel ortaklığı dahil olmak

üzere dört temel ilkeye dayanmaktadır. Bu

ilkeleri göz önünde bulundurarak, Azerbaycan’ın

zengin kaynaklara sahip olması

gerçeğine odaklandık ve sıfırdan ürünler

yaratmak yerine tekliflerimizi bu avantajı

kullanarak geliştirdik. Bu varlıklar sayesinde,

pandemi döneminde hazırladığımız

deneyimler arasında yürüyüş parkurları yer

alıyor. Şöyle ki, Transkafkasya patikalarına

Azerbaycan’ın ilk rotasının dahil edilmesiyle

doğada yürüyüş meraklıları için daha kapsamlı

deneyimler geliştirilmekte. 97 km'lik

bu rota, Azerbaycan’da en son UNESCO alanı

olan Şeki Hanları Sarayı’nın bulunduğu

tarihi Şeki’den başlayıp, ülkenin kuzeybatı

bölgesinin en göz alıcı yerlerinden geçerek,

Zagatala’ya kadar devam ediyor. Sürdürülebilir

deneyimler arasında yer alan ve

en dikkat çeken tekliflerden bir diğeriyse

"Slow Food" seyahat konsepti. 2021 yılında

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen

proje kapsamında geliştirilmiş bu deneyim

ülkenin kuzeybatısı için daha güncel iken,

güney kısmına doğru devam ettirilmesi için

planlama aşamasındayız.

Bildiğiniz gibi Azerbaycan, kuş gözlemciliği

için de ideal bir lokasyona ve peyzaja sahip.

Bu yıl için planlarımız arasında Azerbaycan

Cumhuriyeti Ekoloji ve Tabii Kaynaklar

Şeki Han Sarayı

Meyseri Üzüm Bağları

Bakanlığı ile ortak şekilde, uluslararası

medya ve ilgili tarafların da davet edileceği

Kuş Gözlemciliği Festivali organize etmek

de var. Aynı zamanda restorasyon işlerinin

tam hız devam ettiği Karabağ bölgesinde de

farklı seyahat deneyimlerinin geliştirilmesi

için çalışmalarımız devam etmekte. Son

olarak belirtmek isterim ki, 2019 yılında 3,2

milyon uluslararası ziyaretçi sayısıyla rekor

sayı pandemi döneminde keskin bir şekilde

azalsa da istatistikler, Azerbaycan'ın uluslararası

sınırların kademeli olarak açılmasından

bu yana hedef pazarlarda yeniden popülerlik

kazanmaya başladığını gösteriyor.

2021 yılında Türkiye, 197 binden fazla turist

ile Azerbaycan’a en çok turistin seyahat

ettiği ülkeler sırasında ikinci yer aldı. 2022

yılının rakamları da turist sayısının devamlı

şekilde arttığını göstermekte.

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Son olarak, Türk kardeşlerimizi Azerbaycan’da

heyecanla beklediğimizi, onları en iyi

şekilde ağırlamaya hazır olduğumuzu bildirmek

isterim. Bence buraya ilk kez gelen Türk

ziyaretçiler için en çok Azerbaycan ve Türkiye

arasındaki benzerlik ve farklılıkların karışımı

beklenmedik olacak. Türk halkı hiçbir dil

engeli olmadan kendilerini evlerinde hissedecek,

aynı zamanda Doğu ve Batı'dan gelen

kültürel ve mimari unsurların mükemmel

birleşimini sergileyen Bakü'de ve muhteşem

doğada tamamen yeni deneyimler bulacaklar.

Az önce de söylediğim gibi, tatil yaptığınız

ülkede hiçbir şekilde yabancılık çekmeden

yeni deneyimlerin tadını çıkarmak büyük bir

ayrıcalık ve biz ister ilk kez isterse de yeniden

Azerbaycan’a seyahat etmek isteyen her kesin

en iyi şekilde ağırlanacağını bildirmekten

mutluluk duyuyoruz.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

51


Gezi

"Sen plan yaparken

Tanrı yukarıdan güler"

AYŞE KAYNARCALI

Bahar dallarının neşeyle insanlığa gülümsediği

nisan ayı içinde dolu dolu 3 gün

süren Diyarbakır ve Mardin yolculuğum

öyle heyecan verici, öyle doyurucu geçti ki...

Sadece anılarımda değil, kayıtlarımda da

kalsın istedim.

Yonca Erdener ile...

Ben geçen sene bir arkadaşıma yolculuk

sözü verdim. O arkadaş; "Göbeklitepe

Muhafızları", "Yedi Uyananlar", "İstanbul’un

Hayaletleri" romanlarının yazarı Yonca Eldener,

planlanan rotamız ise Gökyüzü Gözlem

Şenliği zamanı Zerzevan Kalesi'ydi. UNESCO

Zerzevan Kalesi Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun ile...

Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan,

Roma İmparatorluğu'nun doğudaki son garnizonu

olan Zerzevan Kalesi'ndeki Mithras

Tapınağı'nı birlikte keşfetmek ikimizin ortak

hayaliydi. Ancak belirlenen tarihte planlarımıza

engeller çıkınca, bizim hayalimiz de

uykuya daldı.

2021 Kasım ayında EPOS 7 Derneği için organizasyonu

üstlendiğim gezide, Zerzevan

Kalesi’ni de ziyaret rotamıza ilave etmiştim.

Değerli Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun

ve ekibi eşliğinde yaptığımız gezi beni o

kadar derinden etkiledi ki, mutlaka Yonca

Eldener ile yeniden geleceğime söz vererek

ayrıldım Zerzevan’dan. Evet! İkinci kez aynı

söz...

İstanbul’a dönünce Yonca’yı aradım ve mart

ayında seçtiğimiz bir gün birlikte gitmek

için plan yaptık. Uçak biletlerimizi aldık.

Gel gelelim, tarih geldiğinde İstanbul karlar

altındaydı ve bizim uçuşumuz da yolcu-

52 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Gezi

luğumuz da iptal olmuştu. "Sen plan

yaparken Tanrı yukarıdan güler" sözü

karşımızda durmuş, bize gülümsüyordu.

Amacımızdan vazgeçmedik. Birlikte

16-18 Nisan tarihlerinde Zerzevan Kalesi

gezisi ile taçlanacak bir gezi rotası oluşturduk.

Biraz da çekinerek, Yonca’ya

"Birkaç arkadaşım daha katılabilir mi?"

diye sordum. O da bana cevap verdi;

"Ben de birkaç arkadaşıma daha haber

versem mi?" Derken biz 14 kişilik bir

gezgin grubu oluverdik. Hatta Zerzevan

Kalesi’nde sayımız 16’yı bulmuştu.

Diyarbakır Havalimanı’nda buluştuktan

sonra tarihi bir mekânın avlusunda

zengin kahvaltı sofrası ile güne başladık.

Yolculuğumuzun ilk kültür durağı

Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’ydi. Daha

önce defalarca Diyarbakır’a geldiğim

hâlde kentin Arkeoloji Müzesi’ni hiç

görmemiştim. Antropolog Dr. Elif Çamlıkaya’nın

haklı ısrarı üzerine gezdiğimiz

müzede Diyarbakır ve çevresinden

çıkarılan Hitit, Asur, Roma, Bizans, Artuklu,

Akkoyunlu ve Osmanlı dönemine

ait eser zenginliği grubumuzu şaşkına

çevirdi. Arkeolojik ve etnografik eserlerin

sayısının 11 binin üzerinde olduğu

müzede, bizim ilgi alanımız özellikle

Neolitik Çağ'a ait eserler oldu.

M.Ö. 5800-5700 yıllarına tarihlenen

Halaf seramik örneklerinin yanından

ayrılmakta zorlandım. Nitelikli işçiliği

ve iyi fırınlanmış olmasının yanı sıra

geometrik ve stilize hayvan motifleri ile

bezeli seramikler, dönemin el sanatlarında

ulaştığı başarıyı gözler önüne seriyordu.

Müze ziyaretimizin ardından şehirde yaptığımız

panoramik gezimizin devamında,

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde

yer alan, 8 bin yıllık tarihi geçmişe sahip

Hevsel Bahçeleri’ni izleyerek, Dicle’nin iki

yakasını birleştiren On Gözlü Köprü’nün

yanından geçip, yönümüzü Zerzevan Kalesi’ne

çevirdik.

Yaklaşık yarım saat süren yolculukta Yonca

Eldener, "Yedi Uyananlar" romanını yazarken

derin araştırmalar yaptığı, bir gizem

dini olan Mitra dininden bahsetti. Yazarımız,

araştırmaları sırasında Roma’ya gitmiş

ve şehrin içindeki Mitra dinine gönderme

yapan eserleri incelemişti. Verdiği bilgilerin

heyecanı içinde yolun nasıl geçtiğini

anlamadık. Diyarbakır’ın Çınar ilçesine

bağlı Zerzevan Kalesi’ne vardığımızda, Kazı

Başkan Yardımcısı Şıvan Yavuz, bizleri güler

yüzü ile karşıladı ve tüm antik kent ile ilgili

merak ettiğimiz sorularımızı sakin sakin

yanıtladı.

ZERZEVAN KALESİ GERÇEKTEN

"GİZEMLER KALESİ" Mİ?

Dünyanın en iyi korunmuş Roma garnizonlarından

olan, 2020 yılında UNESCO Dünya

Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen,

ev sahipliği yaptığı tapınağıyla gündemden

düşmeyen Zerzevan Kalesi'ndeydik nihayet.

2014 yılında başlatılan arkeolojik kazı ve

restorasyon çalışmaları sonucu surlarla

çevrelenmiş yerleşimdeki kamu yapılarının

bulunduğu alanda gözetleme ve savunma

kulesi, yönetim binası, cephanelik, kaya sunağı

gibi mimari kalıntılar ortaya çıkarılmıştı.

Romalı Hıristiyanların ilk kilisesi, bin 500

yıl öncesine uzanan gizli geçit, 3 bin yıllık

mühür, bin 600 yıllık kemik flüt konuşuluyordu.

Ancak şüphesiz kazı çalışmalarında

en çok ses getireni Mithraeum-Mithras Tapınağı

ve üzerinde Latince "E Pluribus Unum"

yazan rozet oldu.

AMERİKA’NIN TEMELLERİ

ZERZEVAN’DA MI ATILDI?

Bulunan rozet, üzerindeki ABD’nin kuruluş

sembolleriyle dikkat çekti. Yaklaşık 250-

300 yıl toprağın altında kaldığı belirlenen

rozetin üzerinde Latince "E Pluribus Unum"

(çokluktan oluşan tek/ çokluktan birlik)

yazısı yer alıyor. Bu söz, Amerika'nın ilk resmi

sloganıydı. Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç

Coşkun, rozetin Zerzevan’a nasıl geldiğinin

gizemini koruduğunu belirtirken, rozetin

toprağın altında kaldığı sürenin Amerika'nın

ilk kuruluş yıllarına denk gelmesinin

şaşırtıcılığını vurgulamıştı. Rozetin üzerindeki

motif, 1902’lerden itibaren Amerika'da

üretilmeye başlanmış iken, bu rozetin en

az 150 yıl önce burada ortaya çıkmasının

sebebi henüz anlaşılabilmiş değil.

Zerzevan Kalesi kazılarında asıl büyük buluş,

2017 yılındaki arkeolojik kazılarla ortaya

çıkarılan Mithras Tapınağı oldu. Dünyanın

en gizli örgütlerinin, İlluminati gibi gizemli

tarikatların, Tapınak Şövalyeleri ve Masonik

yapıların atası kabul edilen Mithra'nın

gizemi, bir anda bütün dünyanın dikkatini

Diyarbakır’a çekti. Mithra inancının dünyada

bugüne kadar bulunan en doğudaki tapınağını

görmek için BM yetkilileri, Rotschild ve

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

53


Gezi

Rockefeller ailelerinin üçüncü kuşak temsilcileri

ve büyükelçilerin de yer aldığı pek

çok ismin bölgeye geldiği basına yansımıştı.

Tapınakta bulunan bazı semboller ise gizem

dini hakkında daha da heyecan yaratmıştı.

Mithra dininin gizem dini denmesinin

sebebi, geride yazılı hiçbir belge bulunmamasından

kaynaklanıyor. Arkeolojik

bulgularla Mithra inancı yorumlanabiliyor.

Hint inancında daha sonra Perslerde karşımıza

çıkan güneş, Işık Tanrısı, M.S. Roma

İmparatorluğu’nun topraklarında yaygınmış.

Doğu sınırlarında bir Roma Garnizonu

içinde Mithra Tapınağı bulunması, askerler

arasında yaygın olan dinin burada gizemlerini

koruduğuna işaret ediyor.

Tapınağın 20 kişi alabilecek kadar küçük

ritüellerin olduğu odasında bulunan 4 adet

simetrik bağlama yeri, burada sembolik

olarak küçük hayvanların kurban edildiğine

gönderme yapıyor. Boğanın kanından yeryüzündeki

varlıkların oluştuğuna inanıldığı

için ritüellerinde asıl boğa kurban ediliyor,

ancak bu küçük mekânda değil, hemen

yanında geçişi olan daha yüksek ve geniş

kapalı bir mekânda.

Mithra dini üyelerinin astronom, uzay bilimci

oldukları biliniyor. Tapınağın duvarlarında ise

Mithra dinine kabul edilebilmenin 7 aşamasının

simgeleri bulundu ve her bir sembol,

Merkür'den Satürn'e bir gezegeni işaret

ediyor. Dine kabul edilebilmenin şartları ise

tüyler ürpertici. Tam 7 hafta süren 12 ağır

eziyet ve işkence dolu aşamadan geçiliyormuş.

Ağır sınavları verdikçe, ezoterik bilgilere

ulaştıkları tahmin ediliyor. Kendimizi bir an

o ritüellerin içinde hayal ettik. Kesilen boğaların

çığlıklarını, kan ile vaftiz edildiğimizi,

yeniden doğmak üzere kayaya yatırıldığımızı,

başımızın üzerinde mırıldanılan ilahileri…

BİR PAPUÇ KARŞILIĞI VERİLEN

VAFTİZ KOVASI

Zerzevan Kalesi’nde farklı dönemleri temsil

eden yapılar mevcut. Bunlardan en önemlisi

de Latin Kilisesi... M.S. 6. yüzyılda inşa

edildiği düşünülüyor. Alanda bulunan vaftiz

kovasının çok ilginç bir hikâyesi var. 1890’lı

yıllarda Mardin’den gelen bir aile, evlerinin

damlarını düzleştirmek istiyor ve kilisenin

içinden toprak alıyor. Toprağın içinden de

vaftiz kovası çıkıyor. Kovanın ne amaçla

kullanıldığını bilmeyen aile, kovayı hayvan

yalağı olarak kullanıyor. Birkaç kez el değiştiriyor

kova; bir lastik papuç karşılığında

verildiği bile oluyor. En sonunda İstanbul

Arkeoloji Müzesi’ne ulaşıyor. Son olarak da

Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’ne getiriliyor.

Burada müzenin teşhiri olması planlanıyor.

Pera Müzesi’nin bu kovayı 1,5 milyon dolara

sigortalatıp, özel bir sergi gerçekleştirdiğini

de belirtmek isterim.

En son tapınağın önünde bir hatıra fotoğrafı

çektirip ayrılırken, henüz sadece yüzde 1'lik

bir bölümü açığa çıkarılmış alanın tamamı

ortaya çıkarıldığında dünyada nasıl yankı

uyandıracağını düşündüm. Ne kadar kadim

ve kutsal bir coğrafyanın topraklarında

yaşıyoruz.

Sevgili Yonca’yla kilise kalıntılarının

önünde birbirimize sarılırken,

bir gün yeniden gelmeye

söz vermiştik içimizden...

54 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Resim, sinema, tiyatro, fotoğraf,

edebiyat sanata dair her şey…

İSTANBUL’UN

KÜLTÜR & SANAT

DERGİSİ

Sanat ve kültürün yeni heyecanı İSTANBUL SANAT Dergisi’nde

resim, sinema, tiyatro, fotoğraf ve edebiyata dair içeriklere kolayca

ulaşabilir, alanında uzman isimlerin ilk defa yayınlanan köşe yazılarını,

röportajlarını büyük bir keyifle okuyabilirsiniz…

fi

istanbulsanatdergisi

www.istanbulsanatdergisi.com


Sektör

Turizmde

insan kaynağını

cezbetmek

DR.BARBAROS KON

Türkiye’de turizm sektöründe işverenlerin

en çok dert ettiği konu, uzun vadeli çalışacak

kalifiye personel bulamamaları. Turizm

sektöründe çalışanların yüzde 51.2’si 1 yıl ve

daha az süreli, yüzde 32.9’u ise 2-4 yıl arası

çalışmakta. Bunun en büyük nedeni ise

yaptıkları işi meslek olarak görmemeleri.

15 yıldır turizm sektöründe hem her kademedeki

binlerce personelin eğitimini hem

de seçme ve yerleştirmesini bilfiil yapmış biri

olarak diyebilirim ki aslında Türkiye’de bu

sektörde işsizlik yok, meslekleşememe var.

Yapılan işi meslek olarak gösterebilmekte okul

hayatlarındaki eğitimden, Y ve Z kuşağı jenerasyonunun

özelliğinden başlayıp, şirketlerin

seçme ve yerleştirme süreçlerinin profesyonelliğinden

oryantasyon ve işbaşı eğitimlerin

önemine, kariyer yönetim sistemlerinden

çalışan memnuniyetini arttıracak sosyal faaliyetlere

kadar birçok konu etken olmakta.

Birçok otelin sezon sonu işi bırakan çalışanlarını

yeni sezon başında tekrar başlatmak istemesine

rağmen aynı çalışan, 10-20 Euro farka

yan otele gidebilmekte. Yani eski çalışanı elde

tutma oranının düşük olması, çalışanın sadakati

ve bağlılığı, misafir memnuniyetini dahi

etkilemekte. Çünkü çalışan mutlu ise çalışan

bağlı ve etkindir, o da kurumun performansını

etkilemektedir. Çalışanın mutlu olması için

çalışana yetkinlik kazandırılmalı, teknolojik

altyapı sağlanmalı (otelin lojmanında Wifi’nin

olması bile çalışanın mutluluğunu etkilemektedir)

ama en önemlisi, çalışanın keyif aldığı

bir çalışma ortamı olmalıdır.

56 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Sektör

Çalışma ortamı derken, fiziksel ortamdan

çok ilişkilerden bahsetmekteyiz. Çalışanların

bağlılığını sağlamakta yöneticilere büyük

görevler düşmekte. Çünkü Y ve Z kuşağı

kendisinin değil, yeteneklerinin yönetilmesini

istiyor. Haddini bildirim değil, geri bildirim

istiyor. Kişisel gelişimine önem veren adaletli

bir yönetim istiyor. Kariyer basamaklarını

hızlıca tırmanmak istiyor. Potansiyeline

önem verilmesini istiyor, üstün performans

gösterildiğinde fark edilmek istiyor.

Turizm sektöründe çalışan bağlılığını arttırmak

için şirkette performans odaklı bir kültür

kurulmalı, görev tanımları ve rolleri net

olmalı, strateji ve hedefler paylaşılmalı, ilgilenilmeli,

beklentiler açığa kavuşturulmalı

(bazen otelin lojmanındaki konfor, internet

bağlantısı, lojmanın havuzunun olması bile

maaşları zamanında almaktan önemli bir

hâle gelebilmektedir). Çalışanın memnuniyeti

anketlerle sürekli sorgulanmalı, garson

olarak başlasa da nasıl o otelin genel müdürü

olabileceği ile ilgili kariyer planlaması

paylaşılmalı, yeteneklerine odaklanarak

yetenekleri geliştirecek eğitimler verilmeli

ve yeteneklerine uygun yerlerde kullanılmalı.

Aslında çalışanlardan performans alarak

onların bağlılığını arttırabilmek için "3P"

uygulanmalı. 3P=Çalışanı olumlu yönde

"Provake" edip, "Potansiyelini" çıkartırsanız,

güç ve sevgiyi de dengeli kullanırsanız, o

çalışandan "Performans" elde edersiniz. Bir

anlamda cevherleri mücevherlere dönüştürürsünüz.

Unutmamak gerekir ki kurum performansı

ancak yetenekli, bağlı ve kurumu

için değer yaratan kişilerle olur.

Bu potansiyeli bulmak için de insan kaynakları

sistemlerinden seçme ve yerleştirme

süreçleri zorlayıcı olmalı, gerekirse

Değerlendirme Merkezi (Assessment Center)

kurularak, bir gün boyunca aday kişiler

değişik istasyonlardan geçirilmelidir. Çünkü

kolay süreçlerden geçip işe başlayanların

gözünde o şirketin değeri düşük oluyor. Bir

işi ne kadar zor elde ederseniz, o iş o kadar

değerli oluyor. Tabii ki zor adam bulduğunuz

bir sektörde bu konuda zorlansanız da

kesinlikle işe alma süreçlerinizi zorlaştırın

ve ardından çok iyi bir oryantasyon programı

ile çalışanların her bir konuda rollerini

ve işi belirginleştirin. Onlara başlangıçta

kariyer haritalarını paylaşarak, ne zaman

nereye ve nasıl terfi edebileceklerini bilerek

başlatın ve koçluk yapabilen liderlere onları

emanet ederek, gelişimlerindeki sürekliliği

sağlayın. Tabii bunların öncesinde de onları

hayata kazandıran okullarındaki eğitmenlerin

de öğrencilerinin potansiyellerini

keşfetmeleri ve onları cevherden mücevhere

dönüştürüp sektöre kazandırmaları da

önem kazanmakta.

Yüzde 58.4’ü 24 yaşın altında olan bu

sektördeki genç çalışan, iş ve sosyal yaşamı

dengelemek istemekte. Emek yoğun çalışan

bir sektör olan turizm sektöründe genç çalışanların

yoğun-fazla mesai yapması, sosyal

hayata önem verememesi, rekabet nedeniyle

ücret düşüklüğü, genç çalışanın uzun

süreli çalışmasını engellemekte... O yüzden

düşük ücret olsa da performans odaklı bir

kültür ile misafir mutluluğunu sağlayacak

şekilde adil, net, kriterleri belirli bir şekilde

prim sisteminin kurulması ve değişken

ücret olarak prim verilmesi, yıllık izinlerini

düzenli kullanmalarını sağlamak, termini

belli küçük zorlayıcı hedefler vermek, Y ve Z

jenerasyonu olan bu genç çalışan kitlesinin

kıdem yılını arttırma için önemli bir araç

olacaktır.

Bir de Türkiye’de emeklilik yaşı 65’e çıktı,

ancak 50 yaşın üstünde çalışan bulmak

zor. Hep genç çalışan tercih edilmekte...

Kurumlarınıza bakın, kaçı 50 yaş üstünde?

Bunu istatistiklerle anlatmak gerekirse 24

yaş altı yüzde 58.4, 25-34 yaş arası yüzde

35.7, 35-44 yaş arası yüzde 4.5 ve 45 yaş ve

üstü ise sadece yüzde 1.4’dür. Halbuki yaşlı

çalışanların tecrübelerinden nasıl faydalanılacağı,

onların etkin ve verimli nasıl

kullanılacağı ile ilgili çalışmalar yapılsa, bu

çalışanların misafir memnuniyetine katkısı

ve kuruma sadakatinin daha yüksek olacağı

inancındayım.

Turizm sektörde gelişimi sağlamak için

kültürlerarası yani farklı kültürlerle çalışma

yetkinliği kazandırmak da önem taşımakta.

Bu sektörde çalışan her bir kişi, farklı kültürlerle

çalışabilme ve dünya insanı olabilme

yetkinliğine sahip olmalıdır. İşletmeler,

farklı ülkelerden çalışanları, stajyerleri

transfer edebilmeli; yasal süreçler de zorluk

çıkarmadan buna müsaade edebilmelidir ki

insan ithal ve ihracat edebilmek kolaylaşmalıdır.

Ülkeler insan kaynağı bulmakta

zorlandığı zaman başka bir ülkeden çalışan,

öğrenci transfer edebilmelidir. Ancak bunu

yapmak isteyen işletmeler, ülkelerin bürokrasi

yaptırımları ile karşılaşmakta ve farklı

kültür deneyimleri yaşayamamakta.

Sonuçta çalışanın yetkinliğine, yeteneğine

ve mutluluğuna odaklı, iyi kurgulanmış

insan kaynakları sistemleri, potansiyele

inanmış, güç ve sevgi dengesini iyi kurmuş

bir çevik liderlikle başarılı olacaktır. Turizm

sektöründeki çalışanların hayallerine ortak

olan bir yaklaşım gösterildiğinde, onlara

yatırım yapıldığında, çalışan işini anlamlı

bulacağından bağlılığın ve etkinliğin artacağına,

bunun da misafir memnuniyetini

arttırarak kurum performansını arttıracağına

inanmaktayız. Ne güzel demişler; "Bilgi

insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten,

kararlı olmak korkudan kurtarır." Çalışana

yatırım yapmaktan korkmayın. Unutmayın

ki sizlerin desteğiyle yetenekli ve eğitimli

olan bir çalışanınız sizden kaçsa da sonuçta

siz kaybetmezseniz, bu sektör kazanır. O

yüzden çalışana kuşak farkını da önemseyerek

yatırım yapmaya devam...

Sevgiyle kalın...

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

57


Botanik

İngiliz bahçeleri;

özgür ve isyankâr...

FİGEN KOKOL

Güllerle bütünleşmiş bir ahşap kapıdan girdiğiniz

bahçede; lavanta, ortanca ve hatmi

çiçeklerinin renkleri ve kokularıyla iç içe

geçtiği bir manzara karşılar sizi. Çiçeklerin

arasından kıvrılan patikadan ilerlediğinizde,

bir ağacın altına gizlenmiş küçük bir bank

görürsünüz. Biraz ileride mor salkımların

sardığı bir çardak; azıcık daha ilerlerseniz

belki de biraz nane, biraz kıvırcık, belki de

bir elma ağacı göreceksiniz. İşte, İngiliz

bahçesi deyince hayal ettiğim manzara bu...

İsterseniz siz buna bir de Earl Grey çayının

keskin kokusunu ekleyin.

Bir İngiliz bahçesine girdiğiniz zaman,

birbirinin içine girmiş bitkiler ve ağaçlar

görürsünüz. İsyankâr tanımım da zaten buradan

geliyor. Tam da bu kaostur asıl olan.

Kaos gibi gözükse de İngiliz bahçeleri çok

organize edilmiş, üzerinde çok düşünülmüş

bahçelerdir.

ROMANTİZM AKIMININ ETKİLERİ

Klasik İngiliz bahçelerinin kökeni aslında

çok eskiye dayanıyor. Romalıların Britanya’yı

keşfettiği zamanlara kadar uzanıyor.

O zamanlarda bu bahçeler, simetrik çizgilerden

oluşurmuş. Ancak bugünkü anlayışla düzenlemeler,

Romantizm akımının sürdüğü 18.

yüzyıla dayanıyor. Oysaki o yıllara kadar Fransız

usulü bahçeler ön plandadır. Simetrilerin,

şekillenmiş ve klasik mimari tarzın hüküm

sürdüğü yıllardır. Avrupa’da hangi soylunun

villasının bahçesine baksanız cetvelle çizilmiş,

özenle tasarlanmış “ölçülü” bahçeleri, yani

58 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Botanik

SARAN ÇİÇEKLER / SARMAŞIKLAR

Benim gibi saran çiçekleri seviyorsanız,

bunun için muhteşem seçenekler var. Mor

salkımlar, hanımeli, yasemin, begonvil gibi

çiçekler bahçeye eklenebilir.

AHŞAP ELEMENTLER

Saran çiçekler için çardak ya da pergola,

bahçeleri kolayca dönüştürecek özelliklerden

bazıları. Bu tür çiçekler, yıllar içerisinde

geliştiğinden biraz sabır ile harika sonuçlar

elde edebilirsiniz. Eğer bahçeniz uygunsa

küçük bir ahşap köprü, belki küçük bir

iskele inşa edebilirsiniz.

HEYKELLER / KÜÇÜK DETAYLAR

Bahçeye girildiğinde odak noktası olacak

küçük elementler eklenebilir. Heykeller,

seramikler, kuş yuvaları mesela...

“formal” bahçeler görürdünüz. İngiliz bahçesi

ise doğanın bir yansımasını temsil eder. Bu

bahçelerin temelinde özgürlük yatar; yani

biraz ölçüsüz, onların tabiriyle “informal”dir.

Bu tarz bahçeleri, simetri ve mimari tarzın

yokluğundan ayırt edebilirsiniz.

ÖNCÜSÜ WILLIAM KENT

18. yüzyılda öncülüğünü Willam Kent’in

yaptığı bu akımla, hem İngiltere’de hem Avrupa’da

bahçeler değişmeye başlar. Mimar,

ressam ve mobilya tasarımcı olan Kent,

aslında Claude Lorrain ve Nicolas Poussin’in

tablolarından etkilenir. İlk yarattığı bahçelerden

biri Chiswick House olsa da bu tarzın

en belirgin özelliklerini Oxfordshire’daki

Rousham House’un bahçesinde uygular.

İNGİLİZ BAHÇELERİNİN

TEMEL ÖZELLİKLERİ

Öncelikle bahçenizin büyüklüğü ne olursa

olsun, bunları bahçelerinize uygulayabilirsiniz.

Klasik kır evlerindeki gibi dönümlerce

arazinizin olmasına gerek yok. Şehir içi

bahçelere uygulamak da mümkün...

KIVRILAN PATİKALAR / EĞİMLER

Bu, İngiliz bahçelerinin temel özelliklerdendir.

Bazen çakıllarla, bazen büyük taşlarla,

bazen de ahşaptan kıvrılan patikalar yaratırlar.

Böylece köşede sizi ne karşılayacak

bilemezsiniz. Çiçek tarhları ya da güzel bir

çeşme, bu kıvrımlı patikanın sonunda sizi

bekliyor olabilir. Eğer arazi müsaitse, eğimleri

kullanabilir ya da bazen kendiniz de

eğimlerle bahçenize hareket katabilirsiniz.

Burada dolambaçlı patikalar, küçük su

yolları, heykellerle dekore edilmiş bir bahçe

yaratır. Onun mirasını ise Lancelot “Capability

Brown” alır ve daha da ileriye götürür.

Ona tasarımcının rolünü sorduklarında, “bir

şair ya da bir bestecinin” rolüyle karşılaştırma

yapar. Bu yorum, onun büyüleyici ya da

tablo gibi diyebileceğimiz bahçelerinin esin

kaynağını gösterir aynı zamanda. Peki, İngiliz

bahçesinin özellikleri nelerdir? Bir bahçeye

İngiliz bahçesi demek için neler gerekli?

SU KANALI YA DA HAVUZ

Su elementi, İngiliz bahçelerinin olmazsa

olmazıdır. Genelde doğal görünümlü su

kanalları inşa ederler ama daha küçük

ölçekteki bahçelere küçük bir havuz da

eklenebilir. Su bitkileri, nilüferlerle beslenen

havuza zevkinize göre Japon Koi balıklarından

da koyabilirsiniz. Fıskiyeli bir havuz ya

da kuşların banyo yapacağı minik bir çeşme

de bu işe yarayacaktır.

ÇİÇEK TARHLARI / YATAKLARI

İngiliz bahçelerine baktığınızda edindiğiniz

ilk izlenim gürlük ya da bolluktur. Bir çiçekten

bir tane dikmek yerine çiçek yatakları oluşturulur.

Onlar da özgürce büyür. Ancak bunlar

birbirlerinin görünümlerini engellemeyecek

şekilde boyları ve renkleri uyumlu olmalıdır.

Bu tarhları oluştururken, mevsimsel gelişimi

de göz önünde bulundurmakta fayda var.

Yani sadece bahar aylarında açan çiçekler

dikerseniz, diğer mevsimlerde bahçenizin

çiçeksiz kalmasına neden olursunuz.

ÇİMENLER VE AĞAÇLAR

Çimenlik alan, İngiliz bahçelerinin başka

bir önemli özelliği… Alanınızın boyutuna

göre çimenlik alana mutlaka yer verilmeli.

Tabii ki bahçenin durumuna göre ağaçlarla

bahçeye boyut katmak mümkün. Özellikle

meyve ağaçları, İngilizlerin en sevdiği ağaçlardır.

En sevileni ise elma...

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

59


Botanik

YENİLEBİLİR BİTKİLER / SEBZE

BAHÇELERİ

Gerektiğinde bahçeden toplanan bir demet

nane, biraz maydanoz harika olmaz mı? Bu

tür bitkilerin neredeyse her iklimde ve genelde

her toprakta yetiştirilmesi çok kolay...

İngiliz tarzı bir bahçe olsun olmasın, İngiltere’de

neredeyse her bahçeli evin bir köşesinde

bu tür yenilebilen bitkilere rast gelirsiniz.

Zaten bizim mutfağımızın da vazgeçilmezleri

olan bu bitkilerle başlayıp, alanınıza göre

farklı sebzelere yönelebilirsiniz.

İNGİLİZ BAHÇESİNDE OLMASI GEREKEN

ÇİÇEKLER

Alanınızın ölçüsüne ve bölgenizin iklimine

uygun olarak bitkiler seçerek bahçenizi

oluşturmaya başlayabilirsiniz. Ancak her

bitkinin gelişim sürecini de öğrenerek, bahçenizin

ilerideki dönemde alacağı hâli de

hayal etmeye çalışın. Yani bodur çiçeklerin

birkaç metrelik çiçekler arasında hapis

kalmasına izin vermeyin. İlk seçeceğiniz

bitki gül olabilir. Bir İngiliz bahçesini gülsüz

düşünmek zaten mümkün değil. Londra’da

parkları gezerken renk renk, çeşit çeşit

yaratılan gül bahçelerini gördüğünüzde,

bu işe ne kadar kafa yorduklarını ve gönül

verdiklerini görebiliyorsunuz.

Farklı yüksekliklerde çitler, kokulu bitkiler

seçebilirsiniz. Çit yerine çite dönüştürebileceğiniz

bitkileri de koleksiyonunuza

ekleyebilirsiniz. Lavantalar, ortancalar bu

görevi görebilir mesela... Bölgenizde kolay

yetişen ya da uygun şartları sağlayabileceğiniz

bitkileri araştırarak, seçeneklerinizi

çoğaltabilirsiniz. Örneğin lavanta; rengiyle,

boyuyla ve tabi ki kokusuyla bahçelere ayrı

bir hava katar. Fakat lavanta sizin toprağınızda

yetişmiyorsa, aynı havayı verecek

başka bir bitki mutlaka bulabilirsiniz. Her

zaman yeşil kalan (evergreen) çiçekleri de

listenize ekleyin. Yaz-kış yeşil kalan bu bitkiler,

bahçenizin her mevsim renkli görünmesine

yardımcı olacaktır.

ÇİÇEK ÖNERİLERİ

Gül (Rose), Acı bakla (Lupine), Gülhatmi

çiçeği (Hollyhocks), Yavşan otu (Veronica),

Ortanca (Hydrangea), Arı balsamı (Bee

balm), Alev çiçeği (Phlox), Haseki küpesi

(Aquilegia), Hezaren (Düğün çiçeği) (Delphiniums),

Hanımeli (Lonicera), Şakayık (Peony),

Lavanta (LAvander), Lale (Tulip), Nergis

(Narcissus), Sarımsak çiçeği (Aliums), Çuha

çiçeği (Primrose), Gelincik (Poppy), Sardunya

(Hardy geraniums), Menekşe (Pansies),

Kozmos (Cosmos), Kadife çiçeği (Marigolds),

Papatya (Daisy), Zinya – Kirli Hanım çiçeği

(Zinnia), Karanfil (Carnation), Çan çiçeği

(Campanula), Mor salkım (Visteria).

SEBZELER

Nane, Biberiye, Fesleğen, Roka, Kıvırcık,

Fasulye, Bezelye, Bakla gibi taneli bitkiler,

Domates, Biber, Salatalık.

Bir İngiliz bahçesi hayaliniz varsa, bu

yaratıcılığınız harekete geçirmek için harika

bir fırsat. Her şey mükemmel bir şekilde uymayabilir

ama şartlarınıza uyan en güzelini

oluşturmaya çalışabilirsiniz.

Her bahçe özel ve kendine hastır. Biraz da

yaratanın kimliğini yansıtır. Burada amaç,

tıpatıp bir İngiliz bahçesi yaratmak yerine

kendinize özel bir bahçe yaratmak aslında...

60 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


39 KALAMIŞ MARİNA

Hotel & Restaurant & Bar

We are waiting for you at 39 Kalamış Marina. You will discover art and culture in Istanbul with

sincerity, comfort and hospitality.

'' Feel Good in the Neighborhood''

reception@39kalamis.com

+90 216 510 39 39

39kalamis.com

39kalamismarina


Gezi

Güzel atlar ülkesine mutlaka gidin…

Anadolu’nun özgür ruhu

Kapadokya

CANAN-KADİR TOPRAKKAYA

Baharın gelişiyle kâşiflerin güncellediği

Türkiye rotalarından ilham alarak,

Tatilbudur.com ev sahipliğinde

düzenlenen bir gezide; Türkiye’nin

en değerli turizm destinasyonlarından

biri olan ve sahip olduğu kültürel

değerler ile UNESCO Dünya Mirası

Koruma Listesi’ne giren Kapadokya’yı

yeniden keşfe çıktık.

Ekip olarak 3 günümüzü ayırdığımız "Kapadokya

Kültür Turu" boyunca günde ortalama

17 bin adım attık. Buna rağmen gezmeyi

bitiremediğimiz bu bölge için ilk önerimiz,

kesinlikle iyi bir gezi planının yapılmış

olması. Avanos, Ürgüp, Göreme, Uçhisar ve

Ortahisar gibi çok önemli ve geniş alanlara

yayılan bu destinasyonda gezilecek, görülecek

çok yer, dinlenecek çok hikâye var.

Hepsini gezmek mümkün olmayacağı için

zamanı verimli kullanabilmek adına önem

sırasına göre bir gezi planı kurgulamak

gerekiyor. Yemek, içmek, dinlenmek ve alışveriş

gibi her detayın bu plana eklenmesi

açısından bir tur eşliğinde gitmek büyük kolaylık

sağlıyor. Özgür ve bağımsız gezilerin

yanında böyle etkileyici alanlarda deneyimli

bir tur şirketi ile hareket etmek, her detayın

Narlıgöl

62 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Gezi

planlı ve düşünülmüş olması, tüm planların

ekip içindeki ortak fikir doğrultusunda

bir tık esnetilebilir olması, geziyi dinamik

tutabilmek adına çok önemli. Biz de aslında

TatilBudur ile yaptığımız bu yolculukta

bunu deneyimledik.

Kendi sektöründe 21 yıldır, TatilBudur ailesinde

ise 11 yıldır Anadolu’nun bilinmeyen ya

da aslında herkes tarafından bilinen hikâyelerini

ve ünü sınırları aşan rivayetleri kendine

has yorumu ile bizlere aktaran rehberimiz

Mustafa Şener ile yola çıktık. Anlatımlara tur

aracının içinde başlayan rehberimiz sayesinde

hem dinlemeyi sevdiğimiz romantik ama

acıklı rivayetleri hem de olayın bilimsel ve

jeolojik salt gerçeklerini öğrendik.

TatilBudur ile birlikte

dolaştığımız Kapadokya

gezisinde rehberimiz

Mustafa Şener, 21 yıllık

deneyimini bizlerle paylaştı.

Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı

Bir sonraki önerimiz zaman... Biz hava sıcaklığı

konusunda şanslı olduğumuz tarihlerde

gittik, ancak yazılı olmayan tüm kurallarda

yine Kapadokya için en ideal zamanların

nisan ayının ortalarından itibaren başladığı

vardır. Bunun dışında rota üzerindeki noktaların

çoğu için giriş ücretli, orada zaman

kaybetmemek adına bir Müzekart'ın temin

edilmesi çok önemli.

Biz tur kapsamında bölgenin öne çıkan

rotaları olan Uçhisar, Güvercinlik, Avcılar

Vadisi, Kaymaklı, Ihlara Vadisi ve Ağaçaltı Kilisesi,

Hakkı Atamulu Kültür Parkı, Narlıgöl,

Zelve Vadisi, Devrent Vadisi, Paşabağ Vadisi,

3 Güzeller ve Göreme Açıkhava Müzesi gibi

yerleri gezdik. Uçhisar'da eşsiz bir manzara

karşısında Keyf-i Ala’da keyifli bir brunch

yaptık. Kapadokya’nın olmazsa olmazı yer

altı şehirlerinden birinde kaya oyma restoran

olan Uranos Sarıkaya’da bölgenin en

yöresel lezzeti olan testi kebabını deneyimledik.

Yine bölgenin öne çıkan zanaatlarından

olan çömlek yapım atölyesine giderek

ürünlerin hikâyesini ustasından hem dinledik,

hem yapımını izledik… Dönüş yolunda

hoşgörüsü ile bambaşka bir medeniyet

kuran Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı'nı ziyaret

ettik, altında yatan felsefeleri ve öğretilerin

günümüzde de ne kadar geçer akçe olduğunu

hayretle gözlemledik.

KÜLTÜR TURU NOTLARIMIZ

Kayseri, Amasya, Nevşehir, Kırşehir ve Niğde’nin

olduğu geniş bir coğrafyaya yayılan

Kapadokya, dayandığı 60 milyon yıllık köklü

tarihinin öncesinde; heybetiyle hayranlık

uyandıran ve Anadolu’nun en yüksek noktası

olan Erciyes Dağı, kıssadan hisselere

konu olan Hasan Dağı ve Göllü Dağı’ndan

oluşan üç adet aktif yanardağın patlaması

sonucunda oluşan kıymetli kara parçamız…

Büyülü bir atmosfere sahip olan bu topraklar,

rehberlerin de kendi aralarında “rehber

uydurması” olarak tanımladıkları çok sayıda

kutsal hikâye kurgularına konu olsa da,

aslında bilimsel olarak coğrafik faktörlere

bağlı oluşan ve doğanın kendi başına yarattığı

en nadide eserlerden bir tanesi.

Neredeyse bölgede gittiğiniz her yerde denk

gelebileceğiniz, yerin metrelerce derinliğine

doğru kurulan yer altı şehirleriyle Kapadokya’da

aslında medeniyetin en eski zamanlarına

yolculuk yapmak mümkün. Öyle ki

akıl almaz bir zekâ ile tasarlanan bu şehirler,

dönemin tüm şartlarına göre üst düzey bir

koruma sağlıyor ve Maslow hiyerarşisinde

de yer alan güvenlik aşamasının yanına bir

tik atıyor.

Biz turumuzda Nevşehir’e 20 km uzaklıkta

olan Kaymaklı Yeraltı Şehri’ni gezdik. Toplamda

8 kat yerin dibinde olan, günümüzde

yalnızca 5 katın ziyarete açık olduğu bu

şehrin kökeni, M.Ö. 3000 yıllarına kadar

dayanıyor. Hititler döneminde tüf kayaların

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

63


Gezi

Göreme Açık Hava Müzesi

Yılanlı Kilise

Karanlık Kilise

oyularak yapıldığı bilinen şehir; odalar,

salonlar, şarap depoları, su mahzenleri,

mutfaklar, su kuyuları, havalandırma bacaları,

kilise gibi bir topluluğun yaşayabilmesi

için gerekli tüm şartları barındırıyor. Ayrıca

dışarıdan gelebilecek olası tehlikelere karşı

koruma amaçlı içten kapanan, dışarıdan

açılamayan özel bir teknik ile yer alan yuvarlak

sürgü kapılar bulunuyor. Günümüzde

yeryüzündeki yapılar bile varlığını koruyamazken,

bu şehirlerin hâlâ ilk günkü gibi var

olması büyük bir mucize. Bu şehirde odalar

arasında geçiş yaparken, kapı aralarından

ördek yürüyüşü ile geçildiğini ayrıca hatırlatmak

isteriz.

İronik bir hikâyeden ismini aldığı söylenen

Ihlara Vadisi, 384 adet merdiven basamağının

olduğu; “inerken ohlaya ohlaya

indiğiniz, çıkarken ıhlaya ıhlaya çıktığınız”

bir kültür durağı. Efsane bir manzaraya ve

14 km uzunluğunda bir yürüyüş parkuruna

sahip olan Ihlara’da pek çok kilise örneği

görebilirsiniz. Özellikle vadinin giriş kısmında

yer alan Ağaçaltı Kilisesi’ni mutlaka görmelisiniz.

Renk ve figürlerin net örneklerinin

görüldüğü kiliseler, aslında bölgenin en eski

dönemlerine net bir şekilde ışık tutuyor.

Kaymaklı Yeraltı Şehri

Türkiye’deki en büyük Atatürk heykellerinden

biri olan Hakkı Atamulu Kültür Parkı, tertemiz

bir iklimi kucaklayan, ancak yüksek kükürt

oranı ile canlılığa çok da izin vermeyen Narlıgöl,

ilk gün rotamızın içerisinde yer aldı.

Kapadokya denince şüphesiz ki akıllara ilk

önce rengârenk görüntüleri ile semalarda

bir şenlik havası yaratan ve görsel bir şölen

hissi yaşatan sıcak hava balon turları gelir.

Sabahın ilk ışıklarını bir sepetin içinden izlemek

için saat 4.00 gibi uyanmak gerekiyor.

Devasa bir büyüklüğe sahip olan balonların

şişmesi ortalama 45 dakika-1 saat aralığında

değişirken, bir balona yine ortalama

15-20 kişi binebiliyor. Şiştiğinde, hareket

ettiğinde sanki bir çizgi film izler gibi devasa

bir şeyin yükselirken çıkardığı kocaman alev

topları, içinizi kıpır kıpır edecek. Balona

binmek isteyen misafirler için farklı fiyat tipleri

olsa da ortalama fiyat 135-150 Euro. Bu

fiyat bütçenizi aşıyor ise 75 TL karşılığında

balon seyir turuna katılabilir ve güneşin ilk

doğduğu anda yüzlerce balonun seyrettiği

gökyüzündeki renkli trafiği izleyebilirsiniz.

Alana kurulan küçük fotoğraf noktalarında

keyifli anılar biriktirebilirsiniz.

Göreme Açıkhava Müzesi, bölgenin en

değerli kültür hazinelerinden biri. Göreme’ye

yaklaşık 2 km uzaklıkta olan kaya

yerleşim şehri aslında ibadetlerin yapıldığı,

din adamlarının yaşadığı bir yaşam alanı.

M.S. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir

şekilde manastır hayatı yaşanan bu yerde

hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler,

şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları

mevcut. Bugünkü Göreme Açık Hava

Müzesi, manastır eğitim sisteminin başlatıldığı

yer olarak kabul ediliyor. Soğanlı,

Ihlara, Açıksaray ise aynı eğitim sisteminin

daha sonraları görüldüğü yerler. Göreme

Açık Hava Müzesi'nde Kızlar ve Erkekler Manastırı,

Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz

Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Pantokrator

Kilisesi, Malta Haçlı Kilise, Azize Catherine

Kilisesi, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve

Tokalı Kilise bulunuyor. Göreme Açıkhava

Müzesi, 6 Aralık 1985 tarihinden bu yana

doğal ve kültürel varlık olarak UNESCO’nun

Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.

Avanos’ta bulunan Devrent Vadisi de

Kapadokya’ya sihirli değnek gibi dokunan

zamandan masalsı bir portre gibi, yine

doğanın kendisi tarafından tasarlanmış bir

bölge. Vadideki her bir peribacası, sanki bir

zamanlar canlıymış da rivayetlere göre taşa

dönüşmüş gibi his verdiğinden, tüm dünyada

"Hayal Vadisi" (Imaginary Valley) olarak

da biliniyor. Gezdiğiniz sırada aslında sadece

taş göreceğiniz bu bölgede bir deve, Karagöz

ile Hacivat, kaplumbağa, Napolyon’un

şapkası gibi çok sayıda nesnenin ve canlının

taşa dönüştüğü fikri sizi de ele geçirecek.

Ağaçaltı Kilisesi

Ihlara Vadisi

64 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June



Cruise

Türkiye limanlarına yanaşan tarihteki en büyük yolcu gemisi

"Denizlerin Prensesi"

yolculuğuna İstanbul’dan başladı

CANAN-KADİR TOPRAKKAYA

Seyahat edenlerin “Denizlerin Prensesi”,

İtalyanların ise “Yüzen Venedik” olarak

adlandırdıkları “Costa Venezia” gemisi, pandemi

nedeniyle uzunca bir süre ara verilen

cruise seferlerine İstanbul’dan başladı.

LİMANLARIMIZA YANAŞAN

EN BÜYÜK YOLCU GEMİSİ

Aynı zamanda tarihte limanlarımıza yanaşan

en büyük yolcu gemisi olma özelliği de

taşıyan Costa Venezia, Galataport İstanbul’a

demirledi. 5 gün boyunca Galataport’ta

konaklayan dev gemi, buradan yolcularını

alarak 2 Mayıs’ta ilk seferi için Ege’ye açıldı.

TURİZM BASINI VE

ACENTELERE TANITILDI

Costa Cruises filosunun en yenilerinden

olan Costa Venezia, İstanbul’da kaldığı süre

içerisinde turizm basını ve seyahat acentelerinin

temsilcilerine tanıtıldı. Gemiyi ziyaret

edenler arasında, Kültür ve Turizm Bakanı

Mehmet Nuri Ersoy başta olmak üzere Türk

turizmin önde gelen pek çok ismi de yer aldı.

“COSTA CRUISES İÇİN TÜRKİYE

DESTİNASYONU ÇOK ÖNEMLİ”

Gemide önce bir basın turu, ardından sunum

yapıldı. Akşam saatlerinde ise Costa

Cruises’ın Gelişen Pazarlar Direktörü Andrea

Tavella ile Satış ve Pazarlama Direktörü

Alessandro Bottaro’nun katılımı ile basın

toplantısı düzenlendi. Burada soruları

cevaplayan ikili, Türkiye destinasyonunun

Costa Cruises için olmazsa olmazları

olduğunun altını çizdiler. Belirledikleri

rota üzerinde bir yılı aşkın süre inceleme

yaptıklarını da sözlerine ekleyen iki yetkili;

“İstanbul kruvaziyer yolcusu için çok cazip

bir destinasyon. Türk Hava Yolları gibi son

derece güçlü bir ortağımız var. Pandemi

sürecinde yaşanan boşluğu kapatmak üzere

Türkiye’yi rota üzerinde belirlediğimiz

ülkelere bağlayarak, birlikte hızla ilerleyeceğiz”

dediler.

66 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Cruise

Geminin turizm basınına tanıtımı için davet edilen

gazeteciler arasında, TOURMAG Turizm Dergisi

olarak biz de vardık. Duayen meslektaşımız

Turkiyeturizm.com’dan Özkan Altıntaş ile birlikte

gemiyi detaylı inceleme fırsatı bulduk. Bize

rehberlik eden isim ise markanın PR çalışmalarını

yürüten Zeynep Kurtbay oldu.

ÇEVRE KORUMALI ENERJİ

KULLANILIYOR

“Believe your eyes” mottosu ile yapılan

tanıtımda, Costa Cruises’ın pandemi öncesi

her yıl 50 bin yolcu taşıdığı hatırlatıldı.

Pandemi sürecinin sıkıntılarını atlatmak

için çok çalıştıklarını ve yenilikler yaparak

pazara hazırlandıkları bilgisini aktaran

Gelişen Pazarlar Direktörü Andrea Tavella;

“Yeni filoda yer alan gemilerimizde LNG

gibi yüksek teknoloji ve düşük emisyon

ile çevre korumalı enerji kullanmayı tercih

ediyoruz” dedi.

HEDEF 5 BİN YOLCU

Tavella, Costa Cruises’ın 3 adet Michelin

yıldızlı aşçı ile gemilerdeki menüleri yeni

baştan düzenleyerek, farklı bir gastronomi

anlayışı geliştirdiklerini de sözlerine

ekleyerek; “Costa grubu olarak Mayıs 2022

tarihi itibariyle seferlere başlamış olmak,

bizim için önemli tarihtir. Costa Venezia ile

Türkiye’den 5 bin yolcu taşımayı hedefliyoruz”

şeklinde konuştu.

BU YIL VE GELECEK YIL

200’DEN FAZLA ZİYARET VAR

Basın toplantısında soruları cevaplayan

Costa Cruises’ın Gelişen Pazarlar Direktörü

Andrea Tavella; “Türkiye limanlarına 2022

yılında 80’den fazla ziyaret, 2023’te ise

125 ziyaret planladık” derken, Pazarlama

Direktörü Alessandro Bottaro ise Costa’nın

gemilerde gençlere yönelik eğlence ağırlıklı

etkinliklere yoğunlaştığını aktararak, sözlerini

şöyle sürdürdü:

“Gemide her yaşa uygun ve 18 yaşa kadar

eğlence sunuyoruz. ‘İtalyanlık’ dediğimiz,

İtalyan gibi doyasıya eğlenmeye yönelik

konsept oluşturduk. Yeni nesil gençlik için

çağdaş eğlence sunmaya alışıyoruz. DJ eşliğinde

partiler düzenliyor, sınırsız eğlenme

imkânı veriyoruz.”

İTALYAN KÜLTÜRÜNÜ VE

HAYAT TARZINI YAŞATIYOR

Costa Cruises’ın Venedik’ten ilham

alarak tasarlanan yeni gemisi Costa

Venezia, her köşesinde yolcularına İtalyan

kültürünü ve hayat tarzını yaşatmayı

vaat ediyor. Marco Polo ve Casanova’nın

sofistike ruhunu hissetmek, Venedik

sokaklarında dolaşır gibi gemiyi keşfetmek

mümkün. Geminin tiyatrosu Venedik “La

Fenice” tiyatrosundan ilham alıyor; adeta

St. Mark’s Meydanı’nda dolaşırken her

adımda Venedikli zanaatkârlar tarafından

yapılan gerçek gondolları görmek, İtalyan

mutfağının lezzetlerini tatmak mümkün

olabiliyor.

13 RESTORAN, 4 HAVUZ,

3 SU KAYDIRAĞI VE MACERA PARKI

13 restoranı ve 7 barı ile misafirlerine unutulmaz

bir deneyim sunmayı bekleyen gemide,

her yaştan misafir için de ayrı eğlence

imkânları bulunuyor. 4 havuz ve jakuzi, 3 su

kaydırağı bulunan Aqua Park, eğlencenin

Tibet köprüleri arasında zirveye tırmandığı

bir Macera Parkı, dünyaca ünlü dans ve

müzik gruplarının ağırlandığı gösteri ve

şovları, birbirinden farklı konsept partileri

ve casino’su ile Costa Venezia, yüzen bir

eğlence şehri adeta.

COSTA CRUISES TÜRKİYE

HAKKINDA

70 yıldır dünya denizlerinde kruvaziyer

seyahatlerinin öncüsü olan Costa

Cruises’ın Türkiye satış operasyonu,

Dünya Kruvaziyer Acenteliği tarafından

gerçekleştiriliyor. Türk kruvaziyer

severlere 2013 yılından itibaren

hizmet veren Costa Cruises Türkiye,

İtalyan tarzı gemi seyahatlerinin

mimarı Costa markası ve filosundaki

12 gemi ile misafirlerine dünyayı

yeniden keşfetme fırsatını sunuyor.

Akdeniz, Kuzey Denizi, Hint Okyanusu,

Adriyatik, Karayipler, Güney Amerika,

Uzak Doğu, Japon Denizi ve

Dünya turları ile Avrupa’nın en geniş

filosuna sahip Costa; gemilerindeki

İtalyan tarzı tasarımları, birbirinden

leziz yemek sunumları, aktivitelerle

dolu gece yaşantısı ve yüksek kabin

konforu sayesinde misafirlerinin

hayallerini gerçeğe dönüştürüyor.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

67


Etkinlik

Altıeylül’den dünyaya uzanan festival:

Tülütabaklar

HANDE BALCAN

Balıkesir’in işgali sırasında Yunan askerinin

korkulu rüyası olan ve savaşın kazanılmasında

önemli rolleri bulunan Tülütabaklar, bu

sene ilki düzenlenen Uluslararası Altıeylül

Tülütabak Tiyatro Festivali ile yeniden hayat

buldu. Balıkesir Altıeylül Belediyesi, Kurtuluş

Savaşı’nın önemli figürlerinden Tülütabaklara

ithafen gerçekleştirilen Tiyatro Festivali’ne

ev sahipliği yaptı. Tülütabaklar, festivalde

çeşitli aktivitelerle dünyaya tanıtıldı.

BALIKESİRLİLER TİYATROYA DOYDU

Uluslararası Altıeylül Tülütabak Tiyatro

Festivali; Şanlıurfa, Diyarbakır, Bursa,

Ankara, İstanbul ve İzmir Şehir Tiyatroları

ile birlikte Azerbaycan, Özbekistan ve Dağıstan

Cumhuriyeti’nden gelen sanatçıların

da sahnelediği birbirinden güzel tiyatro

oyunlarıyla dolu dolu geçerken, Altıeylül

başta olmak üzere tüm Balıkesirliler tiyatroya

doydu.

İZLEYİCİLERİ KENDİLERİNE

HAYRAN BIRAKTILAR

Tiyatro severlerin yoğun ilgi gösterdiği

etkinlikler boyunca sahnede göstermiş

oldukları performanslar ile izleyicileri kendilerine

hayran bırakan tiyatro sanatçıları,

Altıeylül Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu

Uluslararası Altıeylül Tülütabak Tiyatro

Festivali’nde bulundukları için çok mutlu

olduklarını ve böyle güzel bir organizasyona

ev sahipliği yapan Altıeylül Belediyesi’ne de

çok teşekkür ettiklerini ifade ettiler.

“MÜZİĞİMİZ BİR,

KÜLTÜRÜMÜZ BİR OLMUŞ”

Özbekistan Tiyatrolar Birliği Uluslararası

Bölüm Müdürü Doç. Dr. Aybek Veyseloğlu

Kopadze, etkinlik ile ilgili yaptığı açıklamada

“Böyle güzel bir havada, böyle

güzel bir şehirde olduğumuzdan dolayı

çok mutluyuz. Bu güzel şehrin insanları

da bizleri çok güzel karşıladılar. Bizler de

bu yüzden sevinç içerisindeyiz. Burada hiç

yabancılık çekmedik. Bizler zaten bir milletiz.

Müziğimiz bir, kültürümüz bir olmuş.

Özbekistan’da da 'Ertuğrul' gibi Türk dizileri

çok fazla seyrediliyor. Orada baktığımız

zaman müziklerinden çadırlarına kadar

68 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Etkinlik

bizlere çok yakın ve bin yıl önce ne kadar

yakınsak, şimdi de o kadar yakınız. Bu

organizasyonlar bizleri birbirimize daha da

yakınlaştırıyor” dedi.

“FESTİVALLER, ADETLERİ

ÖĞRENMEK İÇİN BİR KAPI”

Özbekistan Cumhuriyeti’nden festivale

katılan Mashure Datlatova ise; “Burada

her şey çok güzel ve çok eğlenceli zaman

geçiriyoruz. Bizler burada çok şeyler

öğrendik. Bizi buraya davet eden herkese

çok teşekkür ediyoruz. Bence bunun gibi

festivallerin daha da çoğalması çok daha

iyi olacak. Böyle festivaller sayesinde başka

ülkelerin insanları arkadaşlık, kardeşlik

yapabilecek. Festivaller, onların adetlerini

görerek öğrenebileceği bir kapıdır” ifadelerini

kullandı.

“ATATÜRK İLE İLGİLİ GERÇEKLER

SONRASI DUYGUSALLAŞTIM”

Azerbaycan’dan Altıeylül’e gelen sanatçılardan

tiyatro sanatçısı, oyuncu Anar Bulut;

“Şu anda kardeş ülkedeyiz ve kendimizi

hiç yabancı hissetmiyoruz. Burası da kendi

memleketimiz sayılır. Festival öyle güzel

ki kelimeler ile anlatamam, kelimelere

sığmıyor. Diğer kardeş ülkelerimiz de buraya

geldi, burada çok güzel bir Türk ortamı

yaratılmış. Bundan da şeref duyuyoruz.

Minnettarlığımızı başkanımıza bildirmek

isteriz” şeklinde duygularını dile getirirken,

yine Azerbaycan’dan gelen İrevan Azerbaycan

Devlet Tiyatrosu Oyuncusu Pervin

Dadasheva da “Şu anda samimi hislerimi

ifade etmek isterim ki burada olmaktan

dolayı çok mutluyum. Türkiye benim için

çok özel bir ülke ve burada olmaktan, sizleri

tanımaktan dolayı şeref duydum. Burada

Türkiye tarihini daha yakından öğrendim.

Atatürk ile ilgili bazı gerçekleri de öğrendikten

sonra duygusallaştım. Bizleri çok iyi

ağırladınız, çok teşekkür ederim” diyerek

şükranlarını sundu.

“KUVA-Yİ MİLLİYE ŞEHRİNE YAKIŞIR

BİR FESTİVAL OLDU”

Altıeylül Belediye Başkanı Hasan Avcı ise

festival ile şunları söyledi: “Bu sene Büyükşehir

Belediyemizin katkılarıyla uluslararası

düzenlediğimiz, Kuvâ-yi Milliye şehri Balıkesir’in

milli kahramanları olan Tülütabakların

adını verdiğimiz bu festivalimiz, dolu dolu bir

şekilde bugüne geldi. Bizler geçmişimizden

aldığımız ilhamla yarınımıza emin bir şekilde

yürürken kendi öz benliğimize, kendi değerlerimize

sahip çıkarak, Kuvâ-yi Milliye’nin

başkenti olan bir şehre yakışan idareciler ve

vatandaşlar olarak yolumuza devam ediyoruz.

İlkini düzenliyoruz ama Allah’ın izniyle

son olmayacak ve geleneksel hâle gelecek.

Emeği geçen herkese ve bizleri yalnız bırakmayan

sizlere şükranlarımızı sunuyoruz."

“BİR ŞEHİRDE SANAT VARSA,

O ŞEHİRDEN KORKMA”

Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel

Yılmaz da “Gerçekten hem tiyatrocularımız

hem söyleşi yapan herkes hem de katılanlar

keyif alarak izlediler. Bir şehirde sanat varsa,

kültür varsa, şiir varsa, tiyatro varsa, o şehirden

korkma. O şehirde vandalizm yoktur,

o şehirde korkacak bir şey yoktur. Başta

Hasan Avcı Başkanım olmak üzere emeği

geçen herkese teşekkür ediyorum. Buradan

kayıtlara tekrar girsin diye söylüyorum ki

Milli Mücadele döneminde Kuvâ-yi Milliye

şehri olarak Balıkesir’in Tülütabaklar gibi

isimli-isimsiz birçok kahramanı var. Fakat

Tülütabaklar, diğerlerinden farklı bir üslup

Yücel Yılmaz

Hasan Avcı

ve taktikle Balıkesir’in içerisinde hiçbir Yunan’ı

rahat rahat dolaştırmamışlar, Kuvâ-yi

Milliye şehrinin bağımsızlığını kazanmasında

da önemli bir rol oynamışlardır. Bu festivale

Tülütabakların ismini koyan tüm ekibe

ve festivalde rol alan tüm arkadaşlarımıza

teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

TARİHTE TÜLÜTABAKLAR

Kurtuluş Savaşı’nda derici esnafı,

düşmanla mücadele etmek için keçi

ve koyun postlarından kıyafetlerini

üstlerine geçirip, atkuyruğundan

saç yaparak, ellerine aldıkları uzun

sopalarla Yunan askerinin korkulu

rüyası oldu. Milli mücadele çalışmalarının

yapıldığı bölgelerin Yunan

askeri tarafından fark edilmesinin

önüne geçen derici esnafı, savaşın

kazanılmasında büyük rol oynadı.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

69


Objektifimden

Anakarada özel bir liman;

KAVALA

Yunanistan’ın farklı kenti...

Yazı ve Fotoğraflar:

YİĞİT UYGUN

yigit@yigituygun.com.tr

Ben tersten başlayacağım bu hikâyeye... Genelde

yükseltili kademeli kentlerde geziler alttan, aşağıdan

başlar ve yukarıya doğru gider. Hayır, ben Kavala’yı

yukarıdan anlatmaya başlayacağım. Tabi aşağıda da

nefis hikâyeler var. Bu yolculuk ile ilgili anlatı uzun

sürebilir. Çok detay var tanık olacak ama asla sıkılmayacaksınız.

Yunanistan’ın belki de en güzel limanı... Ülkemizden

buraya ara ara, kısa süreli düzenlenen turlar var. Tabi

ki özel araç ile de gidilebilir. Düzenli otobüs seferleri

de var. İpsala sınır kapımızdan yaklaşık 200 km sonrasında

ulaşılır Kavala’ya. Dedeağaç’tan Aleksandrapoli

ulaşım mesafesi ise yaklaşık 150 km. İstanbul’un

Avrupa yakasındaki herhangi bir yerden buraya ulaşım

yaklaşık altı saat.

Kentte çok donanımlı oteller bulmak mümkün, şık

lokantalar da... Yakın, güzel ve ucuz, diğer Yunan

kentlerine ve tabi adalarına oranla. Direksiyon

sallamak istemeyenler olabilir, o zaman Selanik’e

uçulacak, oradan da 150 km civarında. Araç kiralanıp

gidilecek, özel şoför de tutulabilir. Burası için

Schengen vizesi şart, araç için de yeşil sigorta ve

ehliyet...

Ülkeye çok yakın olduğundan hafta sonları yoğun

trafiğine takılmayın derim ben. Peki, teknecilere ne

mesaj vermeli? Evet kaptanlar, isteyenler tekneleri

ile de Kavala’ya gidebilirler. Güvenli ve korunaklı

bir limanı var kentin, genelde bağlanma sorunu

yaşanmaz. Elbette yüksek sezonda dikkat etmeli,

zira kentin hemen karşısında müthiş bir ada var;

Thassos! Bizimkiler "Taşoz" der. Yüksek sezonda

buranın ziyaretçileri çoktur ve liman olarak da

Kavala tercih edilir. Kimi zaman günübirlik gidilir,

bazen de kalınır. Yat kaptanları, tüm bu hareketi

dikkate almalı.

Evet, yukarıdan gezmeye başlayalım Kavala’yı ama

durun, önce Muhammet Ali Paşa’dan söz etmek

lazım. Hep karşımıza çıkacak burada. Bizler onu Kavalalı

Mehmet Ali Paşa olarak tanıyoruz. Yunanlılar

"Muhammet" diyor, nedendir bilinmez?

Kentin en yüksek tepesi, Kavala Kalesi’nden geriye

kalanları barındırıyor. Hemen altında da eski

kent Panagia... Osmanlı esintileriyle bezenmiş

70 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Objektifimden

bir mahalle düşünün, işte tam da burada

ünlü paşa ile tanışma zamanı! Kavalalı’nın

meydandaki heykeli fotoğraflıktır. Paşa’nın

sonradan müze haline getirilen evi de burada.

1780-1790 arasında inşa edilen yapı,

350 metrekare büyüklüğü ile döneminde

zirve! Limana doğru dehşetli bir manzaraya

sahip...

Eski kent merkezindeki en önemli yapılardan

biri de Halil Bey Camii olarak bilinen,

erken Hıristiyanlık dönemine ait bir bazilika,

Meryem Ana’ya adanmış. Şu an bir kültür

merkezi olarak hizmet veriyor kente.

Kavala ile anılan Mehmet Ali Paşa, 1760’ta

doğmuş bu coğrafyada. Aslen Arnavut

kökenli, savaşçı bir kimliği var. Napolyon’un

Mısır’ı işgalinde oraya gönüllü

olarak gitmiş savaşmaya. Çok büyük

yararlılıklar göstermiş ve baş tacı olmuş o

coğrafyada. Zaman içinde de Mısır Valisi...

Önce Osmanlı’nın desteğini görmüş, sonra

görüşleriyle ters düşmüş ve devamında

da isyankâr olmuş Osmanlı’ya. Hikâyede

o kadar çok detay var ki, girersek Kavala’yı

anlatamayacağız...

Kavala bir de kurabiyesiyle akla gelir. İlginç,

portakallısı nefistir, tabi başka çeşitleri de...

Peki ya mutfak; dehşettir! Yunan’da çokça

olduğu gibi saganaki, kabak kızartma,

parpul biber, mücver lezizden de öte… Bu

yerel lezzetlerin dışında "yeni kentte" yani

limana yakın alt yerleşkede farklı tatlar da

var. Yukarıdakilere bakın, aşağıdaki farklılıkları

da deneyin! Bakmayı, yaşamayı bilene...

Tüm bu güzelliklere ise uzo veya retsina

eşlik eder. Zaten onlar olmasa da damak

zevkinden söz edilmez.

Kavala’da tütün ticareti çok önemli.

1800’lerde başlıyor ve ekonomik olarak

çok büyük değerler taşıyor. Ve burada

müzesi var. Tütünün baştan sona hikâyesini

anlatan, belgeleri ile ortaya koyan bu yapı

mutlaka görülmeli. Birçok eski Kavalalı aile

gibi Mehmet Paşa’nın ailesi de ilgilenmiş bu

sektörle. Bu ilgi yıllar boyunca da sürmüş.

Kavala’da güçlenen, gittiği Mısır’da da ünlenen

paşa, çevresinde ciddi bir güç toplar

zaman içinde. Sonrasında da istediklerini

alamadığından Osmanlı'ya başkaldırır

ve başarılı da olur. Osmanlı’nın yıkılma

dönemleri! Yunanistan’ın bağımsızlığını

ilan etmesine yarar bu hareket. Başkaldıran

Paşa’ya bugün bile hayrandır Yunanistan.

Bağımsız Yunanistan’ın ilklerindendir.

Paşa’nın Kavala’daki evi dışında medrese ve

aşevi olarak kullanılmış yapıları ve benzerleri

ayakta. Bölümler hâlinde turistik amaçlı

olarak işletiliyor, işleten ise Mısır hükümeti...

Kavala’ya gidince ziyaret eder ya da kalır

mısınız, siz karar verin...

100 bine yaklaşan nüfusu ile Kavala, şarap

kültürü ile de öne çıkar. Özellikle de Drama

ve çevresi... Drama, aynı zamanda mübadelede

özel bir yer; geleniyle, kalanıyla,

gideniyle! Bal çok önemli burada ve tabi

Yunan rakısı çipuro...

Kentin üstlerinde, Osmanlı mimarisinin

kalabilen güzellikleri izlenebilir. Kalenin

altındaki daracık sokaklarda, rengârenk

boyanmış az sayıda mekân fotoğraflanabilir.

Kim bilir, yıllar sonra buraları belki de

göremeyeceğiz...

İ.Ö. 600’lü yıllara dayanıyor kentin tarihi.

Thassos adasından gelenlerin kurduğu

söyleniyor. Oraya nasıl geldiler ve ana kara

dururken neden adaya yerleştiler? Tektonik

değişimler olabilir mi bu tercihte? 1914’te

Fransız arkeologlar ile başlayan kazı serüveni

ile Kavala gün yüzüne çıkmaya başlıyor.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

71


Objektifimden

Dönem içinde "Philippi" adı verilen bir

arkeolojik alan gündeme gelmiş. Buradaki

buluntuların İ.Ö. 360’lara tarihlendiği

söyleniyor. Yerleşke, UNESCO Dünya Mirası

Listesi'nde! Bu ismin bölgede bir dönem

hakim güç olan Makedon Kral 2. Philip ile

ilişkili olduğu söyleniyor.

Kentin simge yapılarından biri de "Kamares"

su kemeri. Roma İmparatorluğu

döneminde buranın su ihtiyacını karşılamak

amacıyla inşa edilmiş. Osmanlı egemenliği

döneminde, Kanuni Sultan Süleyman

tarafından yeniden inşası söz konusu...

Günümüze ulaşan yapı da bu! 300 metreye

ulaşan uzunluğu ile belki de Kavala’nın en

görkemlisi...

Kentin en turistik caddesinin ismi tanıdık

gelecek; "Kyprou"… Kıbrıs yani... Bu arada

Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili hoş olmayan

bir görsel var burada. Dikkate almayın, biz

gezmeye geldik.

Tütün ticaretinin öneminden söz etmiştik.

Macar tütün tüccarı Pierre Herzog’un inşa

ettirdiği yapı, günümüzde Kavala Belediye

Binası. Gerçekten şık... Bir başka özel ve şık

yapı ise Lazarist Manastırı, 1800’lerin sonuna

tarihli... Kent ziyaretçileri genelde yaya

olacaklar ama özellikle plajlar için araç şart.

"Kalamitsa", ana merkeze yaklaşık 4 km

mesafede, güney batıda yer alan bir sahil

şeridi. "Batis" ve "Rapsani" ise buranın özel

plajları; tabi başkaları da var, denenmeli...

Pargalı İbrahim’i kim bilmez? Özellikle ünlü

dizi sonrası! Kanuni’nin baş veziri olarak

görev yaparken, 1530’larda onun adına yaptırılan

bir cami... Günümüzde kilise... Yakın

zaman diyelim, 1926’da minaresi kesilmiş,

çan kulesi yapılmış, "Aziz Nikolai Kilisesi"

adını almış yapı...

Kavala’yı özümsemek anlamında Arkeoloji

Müzesi kesin görülecek. Çok sayıda buluntu

ve objenin sergilendiği yapı, kenti çok

daha iyi anlatacak size. Kavala ziyaretinde

kesin görülmesi gereken yerlerden biri de

Deniz Müzesi... Kentin oluşumundan bu

yana zaten iç içe yaşanan deniz kültürünün

buraya kattıkları, tüm bilgiler ve buluntular

ile sizlerle olacak.

Kavala’da Türkçe konuşan insanlarla karşılaşmak

olası. Mübadele geçmişi var buranın

da. Cumhuriyet sonrasında Kapadokya

Rumları gelmiş. Tabi ki karışmış bir topluluk

var. Karaoli Meydanı ve sonrasındaki

Theodorou Poulion Caddesi turistleri çeker.

Keyfini yaşayın.

Kavala, özellikle yaz aylarında başka güzel.

Sıcak havayı ve kalabalığı elbette unutmayalım.

Yunanistan destinasyonlarında

mutlaka listeye alınması gereken güzellikte

bir yerleşim. Ülkemize yakınlığı ise bir başka

özelliği...

72 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June



Destinasyon

Masallar diyarı köyler

FİLİZ SEVER

"Şirince" şarabıyla, "Poçitel" mis gibi kokan çilek ve

kirazıyla, "Mazı" kabak çiçeği dolmasıyla, "Nemi"

çilekli tartı ve özel likörleriyle, "Çökertme" meşhur

kebabıyla unutulmaz tatları sundukları gibi, konumları

ve farklı özellikleriyle de bana özel köylerdir onlar.

Hemen kendime mâl ettiğime bakmayın siz; şirin

yerleri çabucak benimsediğim için olsa gerek, sanki

sadece bana özelmiş gibi hissetmeme neden oluyor.

Ancak eminim ki sizler de en az birkaçını favori olarak

seçmişsinizdir.

Evet, "Masallar Diyarı Köyler" başlığı attığım için

bahsedeceklerimi sakın masaldan ibaret sanmayın;

hoş masallarda da gerçeklik payı vardır belki

ama... Her neyse, şimdi size şöyle tanımlayabilirim;

inanılmaz lezzetleriyle, unutulmaz manzaralarıyla

eşsiz güzelliklere sahip efsanevi köylerdir onlar.

Bazıları tıpkı "Heidi" adlı çizgi film karelerindeki gibi

pastoral manzarası ile karşılar sizi. Birden içiniz ısınır

ve Alpler'in tepelerinde ineklerle kuşatılmış vaziyette

buluverirsiniz kendinizi. Ve hop, masalın içine girmiş

olursunuz aniden.

Bugün inanmam çok zor olsa da eskiden İstanbul’un

pek çok semtinin köy olduğunu söyleyebiliriz. Hatta

o vakitler sokaktan geçen seyyar satıcıların "Taze

bamya, şimdi geldi köyden!" diyerek satış yaptıklarını

ve böylece Bağcılar’daki bamya tarlalarını kastettiklerini

veya taze marul satışı yapanların Yedikule’deki

bostanlardan toplanılan ürünleri sattıklarını

duymuşuzdur. Keza, Bostancı semtinin adı üstünde

bir zamanlar bostanlarla dolu olduğunu hayal etmek

hiç zor olmasa gerek. Ve çeşit çeşit üzümlerin yetiştiği

Erenköy gibi pek çok semtin varlığıyla ne kadar çok

bağı varmış İstanbul’un bir zamanlar.

Tüm bunları İstanbul için hayal etmek bugün ne kadar

güç olsa da eskiden kentin içinde bir hayli bağlık,

bostanlık yer olması şaşırtıyor insanı ama gerçekler

de gün gibi ortada... Ancak maalesef bugün neredeyse

Çatalca’dan Gebze’ye kadar hemen her yerin

İstanbul diye anıldığı kentimizde bırakın bostanı,

ufacık bir toprak parçasına hasret kaldık. Uzun lafın

kısası, İstanbul civarında artık köy kalmadığı için size

başka yerlerden söz edeceğim.

Gelin şimdi sizi hem ülkemizdeki hem de diğer diyarlardaki

köylerin harikulade lezzetleriyle ve güzellikleriyle

buluşturayım sizleri, ne dersiniz?

MAZI

Bodrum’a varmadan önce göze çarpan bir köydür

burası. Daha ziyade dalgıçların yeridir ama halkının

sıcakkanlı olmasıyla etkiler sizi. Sabah erken saatlerde

geçerken uğradığımız bu köyde bana unutulmaz

74 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Destinasyon

gelen, kadınlarımızın kabak çiçeği dolması

yapıyor oluşuydu. Ve pişirdiklerini hemen

satışa sunmuşlardı sahile çok yakın bir dükkânda.

Kahvaltının üstüne sıcak sıcak yediğim

bu dolmaların lezzetini hiç unutmadım.

Üstüne de köy kahvesinde içtiğim kahve

ile bu güzel yerin merkezinde soluklanmış

olduk. Köye ilk girişte mandalina ve zeytin

ağaçlarıyla karşılaştığımı hatırlıyorum. Birbirinden

temiz ve sakin koyları da huzurlu bir

tatilin sinyallerini veriyor insana.

POÇİTEL

Balkanlar'a, Bosna Hersek’e geçiyoruz. Mostar’dan

sonra küçük bir Türk köyü olan Poçitel’i

gezelim ve görelim. 16. yüzyılda Osmanlı

tarafından yapılan binaları muhteşem! Tarihi

dokusuyla korunan Türk köyünde bol meyve

bahçeleri bulunuyor. Hemen girişte köylü

kadınların sattığı kiraz ve çilekleri görünce dayanamayıp,

satın alıyoruz. Boşnak kadınlar,

tamamen organik bahçe meyveleri satıyorlar.

Ve tadı damağımızda kalan bu meyvelerin

lezzeti hiç aklımdan çıkmıyor doğrusu. Şu an

40 haneli Poçitel’i Sırplar savaşta tamamen

yok etti. Osmanlı'nın karakol köyü olan

Poçitel, sanatçılar ve edebiyatçıların uğrak

yeriymiş bir zamanlar. Savaşta bir kolunu kaybetmiş

Adem ağabeyin çay ocağı olan yerine

uğruyor, taze demlenmiş çaylarımızı içiyoruz.

ŞİRİNCE

Ve şimdi yine sevdiğim bir Türk köyüne

geçiyorum. İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı

bir dağ köyü olan Şirince’yi Efes-Selçuk

turunda gezip görmüş ve hayran kalmıştım.

Dağdan kıvrıla kıvrıla vardığımız bu köy,

tıpkı adı gibi çok şirin… Burada bir şarap

evini görüyor, çok meşhur olan şaraplarının

tadına bakıyor ve sonra da kırmızı şarap

satın alıyoruz. Şirince’nin eski adı "Çirkince"

imiş. Bir zamanlar Yahudi köyü olan Şirince,

Ege’nin en güzel köylerinden biridir. 2012 yılında

adını çok duyurmuştu bu köy... Neden

mi? Maya takvimine göre, burada kopacak

bir kıyametten söz ediliyordu. Yabancıların

akın ettiği bu köy, hâlâ bolca turistin

ilgisini çekmekte. Mimarisi de oldukça iyi

korunmuş. Köylülerin taze sebze ve meyve

sattıkları Şirince’de çok güzel hediyelik eşyalar

da alınabilir. Tepede yer alan bu köyün

havası da tertemiz. Doğanın içinde oldukça

özgün ve bir o kadar küçük bir alandaki bu

şirin köyü iyi ki gezmişim.

NEMİ

İtalya’nın başkenti Roma’dayız. Başkentin

güzel bir köyü olan Nemi’yi gezeceğiz. Buranın

meşhur orman meyveli tartını yemek için

sabırsızlanıyorum ama bir yandan da Avrupa’nın

bu küçük yerini merak ediyorum tabii

ki. Bu köye varmadan önce iki volkanik göl ile

karşılaşıyoruz. Birisi, adını "Albaniler" adlı bir

kavimden alan Albano Gölü… Burası, Castel

Gondolfo adlı kasabaya manzara oluyor.

Diğeri ise Nemi Volkanik Gölü... Evet, Nemi’ye

yol alırken bir köy daha gördük. Burası, J.

Sezar’ın ailesinin yaşadığı Ariçya köyü...

Ve nihayet Nemi’ye varıyoruz. Otobüsten

iner inmez, ortada güzel bir heykelinin

bulunduğu meydan çok şirin ve yine hemen

bu heykelin etrafında su ünitelerinin

bulunduğu yerden pet şişelerimize taze su

doldurarak köyün içine doğru yürüyoruz.

Bir dağ yamacına konuşlanmış Nemi köyünün

manzarası harika gözüküyor. Keza,

lavanta dükkânlarıyla, tatlı ve dondurma

çeşitleriyle ve birbirinden leziz likörleriyle

her noktasında sizi çeken bir şey var! Bu

arada "çilekli grappa" adlı içkisinde alkol

oranı yüzde 38 olduğundan kadınların

içkisi diye tanımlanıyor. Ve çilekli tiramisu

da güzel görünüyor, ancak ben ilk önce

orman meyveli tartlarından yiyorum. Ve

tadını o kadar çok beğeniyorum ki, bir

tane daha yiyerek damağımı şenlendiriyorum.

ÇÖKERTME

“Çökertme’den çıktım da Halil’im / Aman

başım selâmet / Bitez de yalısına varmadan

Halil’im / Aman koptu kıyamet…”

Bu türküyü duyduğumda daha çocuktum.

Oturduğumuz apartmanda komşuların bir

araya geldiği ve annemin beni de yanında

götürdüğü günlerde üst katımızda oturan

Zeynep teyzeden -eşinin isminden dolayı

aşka gelip de- bu türküyü dinlediğimde,

çocuk aklımla türkünün içinde kocası Halil’in

adı geçtiği için bizzat ona ithaf ettiğini

sanırdım. Çocukluk işte!

Aradan yıllar geçti, bu kez de Ali Kırca’dan

severek dinledik meşhur Ege türküsünü.

Bodrum’a yarım saat mesafede adı geçen

Çökertme'yi görmek ise ta 2009 yılında

kısmet oldu ve her gün farklı rotalara

deniz ve yürüyüş turları yaptık. Çökertme

Koyu'nun uzun bir sahili de bulunuyor.

Hatta teknelerin gelip konakladığı ya da

mola verdiği sakin koylardan biri olduğu

gibi, sahildeki motel ve restoranları da

akşam yemeği için tercih ediyorlar. Bu

nedenle çoğu restoranın ana menüsünde

meşhur Çökertme kebabı oluyor. Kaldığımız

motelde bu ritüele uyularak, kebabıyla

birlikte efelerin oyunları eşliğinde çalınan

bu türkü de motelin vazgeçilmez atraksiyonlarından

biri oluyor. İncecik doğranmış

ve kızartılmış patatesin etle birleştiği çok

özel bir yemek...

Bu küçük yerlerdeki huzur ve dinginlik, çevreye

zamansızlık hissi uyandırıyor. İşte ben

de bu zamansızlığın derinliğinde kaybolup

gittiğim için olsa gerek, böyle şirin kentleri

ve köyleri seviyorum. Ve gittiğim hangi ülke

olursa olsun, mutlaka bu tip yerleri buluyorum.

Arayan bulur misali...

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

75


Skal

Dünyanın en genç kulüp başkanları arasında...

Altan Demirkaya,

Skal Kanada Başkanı oldu

KADİR TOPRAKKAYA

Yaklaşık 10 yıl kadar önce kurucusu olduğum

Skal International Marmara Kulübü

bünyesinde Young Skal üyeleri arasına

davet ettiğimiz Altan Demirkaya’dan aldığım

haber, beni heyecanlandırdı ama şaşırtmadı.

Zira bunu ondan kesinlikle bekliyordum.

Evet, Skal International organizasyonunda

bir başka başarı hikâyesine daha imza atıldı

ve Altan Demirkaya, Kanada'da Skal International

Vancouver Kulübü başkanlığına

seçildi. Henüz 31 yaşında olan Demirkaya,

Skal Kanada tarihinde seçilen ilk Türk Skal

başkanı unvanıyla, şu anda dünyanın en

genç kulüp başkanları arasına girdi.

ROLÜNÜN HARİKA BİR ÖRNEĞİ

Tutkulu, başarılı ve birçok ödüle sahip olan

genç turizm profesyoneli; 11 yıl uluslararası

iş tecrübesiyle iki farklı ülkede yaşamış

ve son 10 yıldır Skal'da yerel, ulusal ve

uluslararası düzeylerde hizmet vermekte.

Skal International Young Skal programının

ve organizasyondaki başarılı rolünün harika

bir örneği olan Altan Demirkaya ile uzaktan

bir söyleşi gerçekleştirdik. Tabi önce kendisini

kuvvetlice alkışladığımızı bildirdik.

Bizlerle başkanlık sürecine dair duygularını

paylaşan Demirkaya, şunları söyledi: "Çok

teşekkürler Kadir Bey. Skal Vancouver'ın

kulüp başkanı olarak seçilmek ve dünyanın

en genç başkanlarından biri olmak, bir onur

ve ayrıcalık gerçekten. Bütün turizmci dostlarıma

selamlarımı gönderiyorum. 13 Mayıs

1990'da İstanbul'da doğdum. Bir lisede

kantin işleten babamın desteğiyle 12 yaşında

hizmet sektöründe çalışmaya başladım.

Beni zaman zaman işe götürürdü. Bu yüzden

üniversiteye gitmeden önce küçük aile

işletmemiz sayesinde mükemmel beceriler

kazandım. 2013 yılında Okan Üniversitesi

Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümü'nden

onur derecesiyle mezun oldum.

TURİZMİN GELECEĞİ İÇİN

ÇALIŞMAK EN BÜYÜK HEDEFİMDİ

Bir gün seyahat ve turizm sektöründe başarılı

bir lider olmak ve turizmin geleceği için

çalışmak en büyük hedefimdi. Kanada'ya

taşınmadan önce beş yıldızlı otellerin ve

havayollarının çeşitli departmanlarında

çalıştım ve bu, hangi alanda uzmanlaşmam

gerektiğini keşfetmeme yardımcı oldu. Otelci

olmaya karar verdim ve İstanbul'da beş

yıldızlı bir otelde bellboy olarak çalışmaya

başladım. Üniversiteden mezun olduktan

bir yıl sonra Kanada maceram başladı. Kasım

2014'te Kanada'ya taşındım. Şu

anda turizm dersleri vermekte

olduğum Kanada Koleji'nde

Amerikan Otelcilik Kurumu'nun

(AHLEI) Turizm

Programı'ndan 2015

yılında mezun

oldum. Daha

sonra BW Premier

Chateau Granville

Otel'de resepsiyonda

çalışmaya

başladım. Bir

sene sonra Satış

ve Catering

Müdürü rolüne

getirildim. Bu

süreçte, 300'den

fazla aday arasından

Vancouver

Belediye Başkanı

tarafından Vancouver

Turizm Ödülleri ile

ödüllendirildim. 2018

yılında Best Western Hotels

and Resorts Genel Müdürlüğü'ne,

Batı Kanada Global

Satış ve Müşteri Geliştirme Müdürü

olarak atandım. 2020'de

Covid-19 pandemisinin etkisiyle

bazı kariyer değişiklikleri

yapmak zorunda kaldım. Şu

anda Kanada'ya ilk yerleştiğimde

gittiğim üniversitede turizm

öğrencilerine ders vermekteyim ve

otelciliğe hâlâ devam etmekteyim.

Bu da benim için ayrı bir onur ve

gurur."

76 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Skal

GENÇLER TURİZMİN GELECEĞİ!

Yaş faktörünün liderlik hususunda bir

öneminin olmadığını vurgulayan Altan

Demirkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genç

ya da belli bir yaşın üzerinde bulunmanın iyi

bir lider olmak için bir gereklilik ya da kriter

olduğunu düşünmüyorum. Skal aracılığıyla

dünyanın her yerinden harika insanlarla

tanıştım. Buradan hem Türkiye hem de

Kanada’daki değerli turizmci arkadaşlarıma

ve büyüklerime tüm destekleri için teşekkürlerimi

yolluyorum. Günümüz modern

dünyasında, Skal organizasyonumuzun ve

turizm sektörünün gelecekteki sürdürülebilirliği

ve devamlılığı için liderler yetiştirmemiz

önemli. Gençler turizmin geleceği... Yeni

Skal International Vancouver Kulübü Başkanı

olarak görevim, profesyonelliği dostluklar

ve liderlikle geliştirmek ve bu özelliği azami

kullanarak güvenilir ve sorumlu bir turizm

endüstrisi için çalışmak."

TÜRK TURİZMİNE BAKIŞ

Genç başkan, Türk turizmine yönelik görüşlerini

ise şöyle özetledi: "Kültürümüzün

en büyük parçası olan misafirperverliğimizi

hizmet sektöründe iyi yansıttığımızı

düşünüyorum. Türk turizmcilerin dünyanın

her yerinde hızlı yükseldiğini gözlemleyebilirsiniz.

Hizmet ve müşteri memnuniyeti

anlamında Türkiye olarak birçok ülkeden,

özellikle Kuzey Amerika ülkelerinden daha

iyi olduğumuzu düşünüyorum. Türkiye,

sahip olduğu doğal ve tarihi zenginliklerle

adeta bir turizm cenneti... Öncelikle

tarihi değerlerden bahsedecek olursak,

Anadolu’nun binlerce yıllık geçmişi ve bu

topraklarda kurulmuş sayısız medeniyetin

izleri, Türkiye’yi turizm açısından cennet

hâline getiriyor. Değerlendirmemiz ve kullanmamız

gereken, ülke olarak çok büyük

potansiyelimiz var.

BİRÇOK DESTİNASYONU DAHA

İLGİ ÇEKİCİ HÂLE GETİREBİLİRİZ

Devletimizin yurt dışı turizm politikalarında

daha kapsamlı bir yol izlemesi gerektiğini

düşünüyorum. Birçok komşu ülkenin

dünyanın birçok yerinde marka değerinin

bizden daha yüksek olduğuna şahit oluyoruz.

Ülkemizin ve kültürümüzün tanıtımı

için Kuzey Amerika, Asya marketleri üzerine

de gitmemiz, çalışmalarımızı artırmamız

gerekiyor. Türk turizmi, uzun yıllardır belirli

ülkelerden gelen turistlere muhtaç kaldı.

Bunu değiştirmemiz ve tanıtım politikalarımızı

gözden geçirmemiz gerekiyor. Tarihimizi

bu konuda tanıtımın bir parçası olarak

kullanabilir, birçok destinasyonu daha ilgi

çekici hâle getirebiliriz. Ben de Kanada’daki

turizm kariyerim boyunca Türk kültürü ve

turizminin tanıtılması için çalışmalarıma

devam ettim ve edeceğim. Kanada’dan

sevgilerimi ve selamlarımı yolluyorum."

"ATATÜRK'ÜMÜZÜN İZİNDE BARIŞ DOLU

YARINLAR İÇİN ÇALIŞALIM"

Son olarak gençlere tavsiyelerde bulunan

Demirkaya; "Biraz klişe olacak ama hayallerinizden

ve sizi mutlu eden şeyleri yapmaktan

asla vazgeçmeyin. Kaybetmekten

korkmayın, bazen hayatta her şeyi kontrol

edemezsiniz. Büyük zorluklarla karşılaştığınızda

bazen hemen çözemeyebilirsiniz,

adım adım çözmeyi deneyin. Unutmayın,

daha önceden başarılmamış şeyler, sizin

başaramayacağınız anlamına gelmez. Belki

etrafınızdaki arkadaşlarınız, sevdikleriniz

aldığınız risklerden çekinebilir, size destek

veremeyebilir ya da kendileri iyi sonuç elde

edemedikleri konularda sizin de başarısız

olacağınızı düşünebilir. Siz yine de elinizden

geleni yapın. Bazen denemek ve başarısız

olmak, size değerli şeyler öğretir. Ancak

denemediğiniz için ileride duyacağınız

pişmanlık size iyi gelmez. Sorumluluk almaktan

korkmayın. Bazen sorumluluklarınızın

artması sizin için unvan almaktan daha

önemlidir. Fırsatları iyi değerlendirmelisiniz.

Birlikte Atatürk'ümüzün izninde, ülkemizin

ve turizmin geleceği için, barış dolu yarınlar

için çalışalım. Turizmin geleceği sizlersiniz

SKAL!" diye konuştu.

ALTAN DEMİRKAYA'NIN

KARİYERİNDEKİ ÖDÜLLER

Altan Demirkaya’nın

büyük bir gururla bahsettiği

ödüller ise şöyle:

• Kanada'da resepsiyonda işe

başladığım otelde, bir yıl sonra

Sales and Catering Manager

olmuştum. Görevim sırasında

300 yönetici arasından seçilerek,

Vancouver Belediye Başkanı

tarafından Vancouver Turizm

Ödülü ile onurlandırıldım.

• Çalıştığım otel zincirinin

Amerika Head Office’i, beni

Batı Kanada Sorumlusu olarak

atadı. Bölgemde bulunan

300'e yakın otelin sorumlusu

olarak görev yaptım.

• Kanada’ya ilk geldiğimde öğrenci

olduğum üniversitede bugün

öğrencilere ders vermek benim

için onur verici.

• Young Skal olarak başlayıp,

2017 yılında "Future Leader"

ödülünü almak ve bugün ise

dünyadaki en genç iki Skal

kulübü başkanından birisi olmak

paha biçilemez.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

77


Proje

Tarihi Troas bölgesinde

kültür rotaları oluşturuldu

Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA)

tarafından Turizm Altyapısının Geliştirilmesi

Küçük Ölçekli Altyapı Mali Destek Programı

ile desteklenen "Anadolu Miras: Troas Kültür

Rotaları Projesi" hayata geçirildi.

Çanakkale İl Özel İdaresi'nin başvuru

sahibi olduğu, Çanakkale İl Kültür ve

Turizm Müdürlüğü'nün ortak ve Çanakkale

NEMRUT DAĞI, GÖBEKLİTEPE,

KARAHANTEPE, ZEUGMA

Arslantepe ve müze çekimlerinin ardından

ekiptekiler, Yeşilyurt ilçesinde kiraz bahçesida

işaretleme, haritalandırma çalışmaları

tamamlanarak belirlenen noktalara tag,

tabela, mil taşı gibi donatılar yerleştirildi.

SANAL ALTYAPI VE

İLETİŞİM ARAÇLARI GELİŞTİRİLDİ

İşaretleme çalışmalarında karekod uygulaması

gerçekleştirildi. Destinasyon gelişiminde

bilgi teknolojilerinden faydalanılarak, rota

hakkında bilgilendirme ve güzergâh tespitinde

kullanıcı dostu olunması hedeflendi. Projede,

fiziksel altyapı çalışmalarının yanı sıra

sanal altyapı ve iletişim araçları geliştirildi.

MOBİL UYGULAMASI DA VAR

Ziyaretçilerin cep telefonlarına indirebileceği

“Troas Kültür Rotaları” adlı mobil uygulama

ile aynı adla bir internet sitesi kuruldu. Bu

sayede destinasyon yönetimi anlayışı dahilinde

rota üzerindeki tabelalarda QR kodların

bulunması, yürüyüşün sanal takibi gibi

yöntemler eşliğinde çağın taleplerine cevap

verecek nitelikte bir platform oluşturuldu. İlk

kez proje kapsamında oluşturulan Çanakkale

Seyir Terası'nın, misafirlerine eşsiz bir

manzara deneyimi yaşatması hedeflendi.

İngilizlerden Arslantepe Höyüğü'nde

belgesel çekimi

İngiliz tarihçi, yazar ve yayıncı Bettany Mary

Hughes ve ekibi, Malatya'da yaklaşık 7 bin yıllık

geçmişe sahip, UNESCO Dünya Mirası Kalıcı

Listesi'ndeki Arslantepe Höyüğü ile Arkeoloji

Müzesi'nde belgesel için çekimler yaptı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Turizm

Tanıtım ve Geliştirme Ajansı işbirliğiyle Türkiye'de

bulunan Hughes ve ekibi; Nevşehir

Tokalı Kilisesi, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Zelve

Açık Hava Müzesi'nin ardından Malatya'ya

geldi. Arslantepe Höyüğü çekimlerine

sabahın erken saatlerinde başlayan ekip,

güneşin doğuşuyla höyüğü, ovayı ve Fırat

Nehri'ni görüntüledi. Arslantepe'nin UNES-

CO Dünya Miras Listesi'ne girmesini sağlayan

saray kompleksinin ardından Arkeoloji

Müzesi'ne geçen ekip, höyükten çıkarılan

eşsiz eserleri kaydetti.

TÜRKİYE'NİN HAZİNELERİ

"Türkiye'nin Hazineleri" (Treasures of Turkey)

Bölgesel Turist Rehberleri Odası'nın iştirakçi

olarak yer aldığı projede, bir turizm ürünü

olarak yaklaşık 270 kilometrelik 9 etaptan

oluşan Troas Kültür Rotaları'nın altyapı ve

geliştirme çalışmaları yapıldı. Proje kapsamında

kentin tümünü içine alacak şekilde

Hektor, Cevatpaşa, Priamos, Aşil, Bozcaada

Sokrat, Aziz Paulos, Murad Hüdavendigar ve

Barbaros etaplarının uluslararası normlaradıyla

sonbaharda, BBC ve Channel 4 televizyon

kanallarında yayınlanması planlanan

belgesel, Sandstone Global şirketi tarafından

çekiliyor. Çekim ekibinde Anna Thomson

yönetmen, Timothy James Knight ile Timothy

John Boylen kameraman, Olivia Rowan Hansen

prodüktör yardımcısı olarak görev yapıyor.

ni gezdi. Kiraz çiçeklerine "bayıldığını" belirten

Hughes ve ekibi, üretici Gökhan Gök'ün

bahçesinde fotoğraf çekimi yaptıktan sonra

Nemrut Dağı'na geçti. Ekip, Nemrut Dağı

çekimlerinin ardından Şanlıurfa'ya giderek

Göbeklitepe ve Karahantepe arkeolojik

alanlarını, şehir merkezindeki dini mekânları,

müzeyi, son olarak da Gaziantep Zeugma'yı

filme alacak. Daha önce hazırladıkları

National Geographic'de yayınlanan Hughes'ın

belgeselleri, hâlen tarih kanalı Viasat

History'de de izleyiciyle buluşuyor.

78 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


En yeni gezi kitapları,

yaz sezonunda rehberiniz olacak

Yaz aylarının gelmesi ve turizm dünyasının canlanmasıyla birlikte gezi ve gastronomi

kitaplarındaki üretimlerde de artış oldu. Gezip göreceklere rehber niteliği taşıyacak

en yeni kitapları sizler için derledik. Keyifli okumalar...

Yeni Çıkanlar

BALIKESİR

GASTRONOMİ ATLASI

Son yıllarda yılın her

mevsiminde köy köy, ilçe

ilçe Balıkesir’i gezen şef,

seyyah ve yazar Ömür Akkor,

şehrin gezi rotalarını

ve lezzet duraklarını harita

ve çizimlerle Balıkesir

Gastronomi Atlası’nda

anlattı. Edremit’ten

Susurluk’a, Bigadiç’ten

Ayvalık’a, Dursunbey’den

Manyas’a karış karış

Balıkesir’i işlediği atlasta

Akkor; yeme-içme kültürünün,

tarihin, görülmesi

gereken yerlerin izini

sürdü. Balıkesir’de lezzet

duraklarını keşfetmek

isteyen lezzet tutkunlarını

yolculuğa çıkaracak kitap;

“Balıkesir Kahvaltısı”,

“Balıkesir Peynir Atlası”

ve “Anıt Zeytin Ağaçları

Atlası” gibi özel bölümler

içeriyor. Balıkesir’in

kendine özgü ve zengin

mutfak kültürü, kitapta

gözler önüne seriliyor.

ÇOK GEZENTİ BİZİM ORA

Yazarlık kariyerine de ara vermeyen

ünlü gezgin Burak Akkul,

altıncı kitabıyla okuyucularla

buluştu. Gezdiği onlarca ülkeden

sonra rotasını en iyi bildiği

yere, ülkesine çeviren Akkul, yeri

geldiğinde kaldırım büfelerini tarif

eden mahallenin çocuğu, yeri

geldiğinde Myra Antik Kenti’nin

tarihini anlatan seyahat rehberi

olarak karşımıza çıkıyor. “Çok

Gezenti Bizim Ora”, Hürriyet Kitap

etiketiyle yayımlandı.

TÜRKİYE ÖNOTURİZM REHBERİ

“Türkiye Önoturizm Rehberi”, Göknur Gündoğan’ın

kaleminden Alfa Yayıncılık’tan çıktı. Şarap,

anlatacak çok hikâyesi olan olağan bir mucize.

Arkasındaki muazzam emeği keşfetmek için ise

bağdan yola çıkmak gerekir. Usta işi bir ince eleme

sık dokumadan geçmiş, daha önce benzeri yapılmamış

bu turistik rehber sayesinde hem şarabın

topraktan başlayan yolculuğuna şahit olma fırsatı

yakalayacaksınız hem de doğaya saygılı, üretim

odaklı farklı bir turizm anlayışıyla tanışmış olacaksınız.

Elinizdeki rehber, Türkiye'nin bu konudaki ilk

yayını olma niteliğini taşıyor.

ÖLMEDEN ÖNCE TÜRKİYE'DE

GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER

Yazar-Gezgin Seymen Bozaslan’ın

“Ölmeden Önce Türkiye’de Görülmesi

Gereken Yerler - 81 Şehirde 270 Destinasyon”

isimli kitabı, Altın Yayınevi

etiketiyle raflarda yerini aldı. Rehber

niteliğindeki bu kitapta Bozaslan,

Türkiye’nin 81 şehrinin eşsiz dokusunu

kadrajına sığdırdı. Kitabın hazırlık

aşamalarında çekilen ve Türkiye’nin

birbirinden güzel manzaralarından

oluşan video da kitaptaki QR kodla

görüntülenebiliyor.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

79


Ajanda

Baharın heyecanını

etkinliklerle yaşayın!

Uzun soluklu kış günlerini atlattığımız bugünlerde baharın heyecanını

içinizde hissetmeye hazır mısınız? Harekete geçmenizi sağlayacak en yeni

etkinlik haberleri sizlerle... İyi eğlenceler!

PINAR BALTACI

Nisan

YÜZYÜZEYKEN

KONUŞURUZ

Turkcell Vadi Konserleri, nisan ayı

itibariyle başladı. Engin Sevik ve

Kaan Boşnak tarafından kurulmuş

Türk bağımsız alternatif rock

grubu Yüzyüzeyken Konuşuruz, 24

Nisan Pazar günü Turkcell Vadi'de

sevenleriyle buluşacak.

YABAN ÖRDEĞI

Dünya tiyatro edebiyatının baş yapıtlarından “Yaban Ördeği”,

Nesrin Kazankaya’nın uyarlaması ve yönetmenliğinde Tiyatro

Pera’da! 24 Nisan’daki buluşmayı kaçırmayın.

GABRIEL’IN DÜŞÜ

Berna ile Berk, on

yıllık evliliklerinin kaderi

üzerine birbirlerinden

habersiz kararlar almış

ve eyleme geçmek için

karşı kıyı Midilli Adası’nı

seçmiştir. Tatil için kiraladıkları

evin sahipleri,

Türkiye’nin yakın geçmişinde

yaşanmış 6-7 Eylül

Olayları sonrasında

İstanbul’dan adaya göç

etmiş bir ailenin fertleri

olan Angeliki ve Angelos’tur.

Oyun, 26 Nisan

tarihinde İstanbul’un

yeni kültür sanat mekânı

Alan Kadıköy’de!

80 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Ajanda

Mayıs

GÖKHAN TÜRKMEN

2005 yılında amatör olarak seslendiği "Büyük İnsan" adlı parça

video paylaşım sitesi Youtube'da beş milyondan fazla dinlenen

Gökhan Türkmen, 7 Mayıs'ta Antalya Açıkhava Sahnesi'nde...

Haziran

BIGFEST İSTANBUL 2022

Şehrin en büyük festivali

BigFest İstanbul, 4 Haziran

Cumartesi ve 5 Haziran

Pazar günü Life Park’ta birbirinden

değerli sanatçılarla

sizleri buluşturuyor. Sürpriz

sanatçıların sahne alacağı

ve iki gün boyunca müziğe

doyacağınız, farklı aktivitelerle

günün tadını sonuna kadar çıkaracağınız festival sizi bekliyor.

FLASHBACK

90'LAR TÜRKÇE

POP GECESI

Flashback 90'lar Türkçe

Pop Gecesi, 7 Mayıs

akşamı Beyrut Performance

sahnesinde

sizlerle... Saat 21.00’de

gerçekleşecek etkinlik için yerlerinizi ayırtmayı unutmayın!

SELDA BAĞCAN

Şarkılarında siyasi ve

toplumsal eleştirilere

yer vererek protest

müziğin ülkesindeki

temsilcilerinden biri olan

Selda Bağcan, 3 Haziran

akşamı IF Performance

Hall Eskişehir sahnesinde

sizlerle... Buluşma saat

20.00’de!

CHILL-OUT FESTIVAL 2022 İSTANBUL

“Yeryüzündeki Cennet” mottosu ile yola çıkan ve Türkiye'de

elektronik müziğin evrimini 16 senelik varoluşu üzerinden

gözler önüne seren Chill-Out Festival, 15 Mayıs tarihinde

Kemer Country & Golf Club’da bütün müzik ve eğlence

severleri ağırlamaya hazırlanıyor.

JOHN O'CONOR -

İSTANBUL RESITALLERI

50 yıllık müzik kariyeri ile

günümüzün önde gelen

Beethoven yorumcularından

dünyaca ünlü İrlandalı

piyano virtüözü John

O'Conor, İstanbul Resitalleri'nin

muhteşem sezon

finali için 10 Haziran

Cuma akşamı Sakıp

Sabancı Müzesi

The Seed’de!

NAZAN ÖNCEL

Nazan Öncel, 21 Mayıs

akşamı en nostaljik

parçalarıyla IF Performance

Hall Beşiktaş

sahnesinde sizlerle...

Saat 19.30'da başlayacak

etkinliğin biletleri

Biletix’de!

FULL FEST 2022

Bu sene ilk kez yapılacak

olan Full Fest, 10-12 Haziran

tarihlerinde yılın ilk

kamplı ve çadırlı festivali

olarak gerçekleşecek.

Festival, Kocaeli - Patagonya

World (Seyrek Plajı)

alanında düzenlenecek.

Birbirinden farklı sanatçılar,

atölyeler ve eğlence

alanları ile Full Fest sizleri

bekliyor.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

81


OFFERING HOSPITALITY WITH SIMPLICITY,

ELEGANCE & COMFORT

All rooms are spacious and enjoy plenty of natural Mediterranean sunlight. They have all been subtly

finished with considerable attention to detail, using relaxing earth tones with a small plant in each room

that adds a touch of nature. The location of light fixtures has been purposely chosen to create a calming and

soothing ambience both for daytime and nighttime.

Enjoying 5 different types of rooms on each floor, our guests’ requirements may be met more efficiently.

All accommodations are equipped with ample power sockets, free Wi-Fi, various comfortable bathroom

amenities and different bed and pillow types to satisfy our clients’ expectations.

Our rooms have been furnished with all necessary comforts to make your dream stay one to remember!


Animal fossils

will shed light on

Cappadocia's

past

Tulip fields in the

Netherlands

offer a visual

feast

Tijani Haddad:

Tourism should

not harm what

we have given as a

gift from God

A unique example of

on-site conservation

and area management:

Azitawataya

(Karatepe-Aslantaş)

Sand

Sculpture

Festival

unveils space

theme for 2022

“City of

Gladiators”

awaits visitors with

its new found

artifacts

Journey into the

unknown world of

Kutahya’s pottery

production

An exemplum of a city:

The Objects of

Istanbul

Istanbul latest culinary

destination added to

Michelin Guide


Archaeology

A unique example

of on-site conservation

and area management:

Azitawataya

(Karatepe-Aslantaş)

ZEKERİYA ŞEN

In a secluded, remote peninsula you reach a

fantastic discovery. Named Karatepe, a Late

(Neo)-Hittite citadel (also known as Aslantaş).

The site is situated 130 km southeast

of Adana, not far from Kadırlı, a district of

Osmaniye province. It has been turned into

an exceptionally fine open-air museum by

Professor Halet Çambel. Excavations undertaken

in this district has led to the discovery

of the Longest Hittite hieroglyphic inscription

known in the history of the world.

It was discovered by archaeologists Helmut

Theodor Bossert (Germany) and Halet

Çambel (1916 - 2014 / Turkey) in 1946. But

the actual trigger was ignited in line with

the information received from Erol Kuşcu, a

primary school teacher in Saimbeyli. Where

the site is located still preserves the original

bend of the Ceyhan/Pyramos River flowing

through the once fortified hilltops. The

archaeological site comprises the Iron Age

remains of the Karatepe-Aslantaş citadel

(ancient name Azitawataya) and the earlier

bronze to Neolithic period site sequence on

the east bank referred to as Domuztepe.

Both areas combined make up the cultural

landscape of the site.

The excavations were carried out between

1947 and 1951 under the chairmanship of

Helmut Bossert and continued intermittently

from 1952 until the 1990s under the

chairmanship of Halet Çambel. The location

of the site is today enveloped by a dense

stretch of forest, which was declared in 1958

as a Historic National Park. The main aim of

this mission was to preserve the authenticity

and integrity of the archaeological site. To

84 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Archaeology

embrace its history and integrate it with the

natural habitat. After the construction of the

Aslantaş dam, the hill remained on a peninsula

inside the dam.

Today it’s an open-air museum but in the

meantime also crowned with a small modern

museum that has been built next to the

main citadel houses for the small finds from

the excavations and is open to the public.

This provided a general introduction to the

site supported by artefacts and inscriptions

excavated from the site. Visitors have access

to the main citadel via a street and pathway

built for the site.

The archaeological remains displaced are

all breath-taking and leave one in amazement.

It is a solitary instalment, a manifestation

of regional power marked by monumental

fortifications, a prominent feature in

a rural landscape. The fortification walls of

the fortress are pierced by two major gates,

known as the North and the South Gate, on

a northeast-southwest axis arranged in line

with the flow of the river. It is one of those

sites that integrate with the natural habitat

and has no irritation. The layout of the site

and the visiting route are very accessible and

give one the joy of walking in a dense forest

with history poking out at every step.

The finely placed citadel of Karatepe, the

"Black Mountain", overlooking the Ceyhan

valley, was the summer residence of King

Azitawada, whose name is mentioned in the

bilingual inscriptions on the orthostats (an

upright stone or slab forming part of a structure

or set in the ground). It is understood

from the inscription that Azitawada gave

the name Azitawataya to the citadel. It is a

unique site where we observe an inscription

in the Phoenician alphabet and Hieroglyphic

Luwian with the same text, this bilingual text

is carved on the four-sided statue. This text is

supposed to be dated back to 700 BC.

The citadel has two monumental gates

planned in the shape of a 'T' surrounded by

high towers. But the construction of the two

main gates is idiosyncratic. Both gates were

placed on sloping terrain. The walls of the

gate structure do not all sit on the same floor

level but are adjusted to the rising terrain.

The citadel is entered by passing two rooms

on the right and left. In the sanctuary inside

the south gate, stands the colossal statue

of the Storm God (aka Tarhunzas-Baal) on

a double bull base. After the statue was

restored from pieces, it was erected in its

original place.

The inner walls of both castle gates are

decorated with basalt stones, orthostats,

lion statues and sphinxes, covered with

reliefs and inscriptions depicting scenes from

cultural, mythological and daily life. There is

an inscription written in both Phoenician and

Luwian on the statues and orthostats on both

doors. The same text is repeated in Phoenician

on the statue of the Storm God. The

inscription is the longest known bilingual text

in these languages and played an important

role in deciphering Luwian hieroglyphs.

One is mind blown by the almost comical

expressionistic scenes of the animated

reliefs. There are so many scenes to mention

that will take one whole day to describe but

to mention some are crucial. I personally

favoured two. First, is the relief (North Gate

West Wall) of a woman (mother / goddess)

nursing her child (supposedly the future

king) under a date palm tree. I have not seen

anything similar to this and it is a masterpiece

of its kind, not because of its beauty of

execution or the naturalism of its volumes,

but because of the unique expressiveness

of the naive method of narration masterly

achieved. Secondly, the musicians who I

imagined are playing monotonous though

perhaps highly rhythmic melodies. The

shape of the ancient lyre closely resembles

that of the earliest lyres known in Greek art.

God Bes with two monkeys on his shoulder

is another masterpiece. Bes was a so-called

apotropaic god, which means that he fended

off evil. He protected pregnant women, but

also fought wild animals, and it is of course

no coincidence that he is guarding the gate

of Aslantaş. His duty was to keep out hostile

forces. Other parodic scenes are the king

having his daily meal; cooks and servants

bringing more dishes for their lord: roast

hare, meat, fruit and drink; servants leading

an ox and a lamb for the feast; birds of prey

pecking at a hare; the dancing bears; the

ships; the warriors displaying their weapons.

There is a sincere merry feeling in these

scenes that fills one with gaiety. They reveal

the strength and special charm of these

provincial but attractive sculptures.

It's an off the beaten path site that attracts

travellers from all over the world. It’s easily

reachable and has been included in the UN-

ESCO World Heritage Tentative List as of 14th

April 2020. It’s one of the 84 sites in Turkey

waiting to be granted into the UNESCO World

Heritage List. If in any way your route clashes

with Adana or Osmaniye it's a must to create

a half-day free time to visit this unique site

called Karatepe, the "Black Mountain".

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

85


Exhibit

Journey into the unknown world of

Kutahya’s pottery production

The Turkish city of Kutahya, known in ancient

times as Cotyaeum, situated in the western

part of the country along the Porsuk River,

has long been famed for its pottery and

ceramics, with production dating as far back

as the 15th century. In a tribute to the history

of the city’s pottery, the Benaki Museum

of Islamic Art in Athens recently hosted an

exhibit with magnificent pieces from the city

that take viewers on a colorful journey into

the past.

Adorning the exhibit, which ended a few

weeks ago, were pieces with bright motifs

of cobalt blue, turquoise, yellow, red, and

green giving a tiny taste of the handcrafts

of the city. Several historical events influenced

but also interrupted the production

of the pottery of Kutahya, including the

Balkan wars, World War I, and the War of

Turkish Independence (1919-1923), but its

reputation as a distinguished center for

pottery endured.

Dinos Kogias is an Athens lawyer by profession,

but out of his passion for the pottery of

Kutahya, for decades he has researched the

history behind it. Kogias became a researcher

and curator of the “Souvenir of Kutahya”

exhibit at the Benaki Museum. Along with

other researchers, he founded a center

called "Diktio" dedicated to the collection,

research, and study of modern Greek, Ottoman,

and Balkan ceramics.

“Even as a boy, I wanted to know the

story, what was hiding behind every piece I

saw,” he told Greek daily Kathimerini in an

interview. He started his collection of objects

and archival material from Kutahya several

years ago, spurred by the acquisition in 2002

of some ceramics from Kutahya with Greek

inscriptions. Telling Tourmag that he knew of

the existence of such vessels from references

he saw elsewhere, Kogias explained: “But

when I first held them in my hands, I realized

that they are a special category of ceramics,

important evidence of a historical and

collective past that we have now forgotten or

simply do not know.”

Inspired by the glazed motifs and through

129 original fascinating and colorful items

shown in the exhibit, he gave his own personal

account of the unknown and richly endowed

pottery of Kutahya and its influences.

DECLINE OF IZNIK POTTERY AND

RISE OF KUTAHYA

Kutahya’s pottery was very much influenced

by the pottery of Iznik, in northwestern Turkiye,

which enjoyed a worldwide reputation,

and only after its decline did Kutahya rise in

fame. Kogias told how “After the decline of

Iznik pottery in the 18th century, Kutahya’s

workshops flourished, producing a wide

variety of pottery and tiles, often with obvious

influences from Chinese and Japanese

porcelain and pottery from Iran and Europe.”

In her book "Kutahya Tiles and Ceramics",

Hulya Bilgi, the director of Istanbul’s Sadberk

Hanım Museum, mentions several times how

much the pottery made there was influenced

from the Far East but also from Iznik.

"However, Kutahya’s pottery and ceramics

were distinct from Iznik in the kinds of items

produced in the 18th century," Bilgi said.

An attempt was made in the last quarter of

the 19th century by craftsmen to revive the

distant past by copying 16th century Iznik

drawings, while the beginning of the 20th

century saw a new boom period from mass

orders for mosque monuments and other

building coverings as part of the First National

Architectural Movement, which incorporated

elements of Ottoman and Seljuk architecture,

Kogias says in his book "Souvenir of Kutahya:

Imprints of History on Kutahya Pottery".

86 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Actual

An exemplum of a city:

THE OBJECTS OF

ISTANBUL

ZEKERİYA ŞEN

PHOTOS: TURGAY TUNA

Beyoğlu Cream, a brand that once existed.

The devotion for İstanbul has been painted,

craved, written, and drawn, with an endless

appetite. Maybe because of this İstanbul has

protected her image in the past, the now and

the future. Or everyone who has acted on her

wanted to create their own creation to grab

her in their own possession.

As dictated by Philip Mansel and his book

titled “Constantinople: City of the World's

Desire, 1453–1924”; the city has been a favorite

all through history. She has been named

Constantinople, New Rome, Tsarigrad,

Gongsidangdinebole, Dersaadet etc. But

she always remained a “city”. And of course,

a passion for this city has been reflected in

various objects created throughout history.

Glasses, coins, vases, iron casts, paintings,

stamps, postcards, canvases, buildings,

bottles, trays, tin boxes, ceramics etc.

Scenes of the city on various levels have

been reflected on these objects and passed

Old beer glass of Bomonti beer...

Hagia Sophia restoration medal in the

Sultan Abdülmecit Period...

from generation to generation. People

searching for İstanbul will come across her

one way or the other on a variety of objects.

To understand, perceive, embrace and collect

them is an endless journey. Thousands

of books have been written on her and still,

you cannot pinpoint one piece of literature

that covers all her aspects and history. She

still does not have a whole biography under

one cover. There have been various libraries

dedicated to İstanbul only and they still are

not enough.

Old luggage tag of the Pera Palas Hotel...

Old luggage tag of the Bristol Hotel

(now Pera Museum)...

Objects concerning İstanbul has always

been a star in auctions. To collect photographs

of old/new İstanbul, engravings,

and wood prints has been an international

hobby and for some even a career.

Of course, there are also some certain

themed collections, like; trays printed with

İstanbul panorama; ceramics created

in Tophane, glass created in Beykoz (a

district of İstanbul); toys of Eyüp (a district

of İstanbul; Kandilli (a district of İstanbul)

manuscripts…

For centuries objects embracing the name

of the city, depending on the period, have

always been categorized as precious by

collectors. Cigarette cases, wall plates,

bottles, cosmetic boxes, commercial boxes,

medallions, palettes, maps, sheets, ceramics

etc. These objects have mostly been crowned

with silhouettes of The Maidens Tower, Galata

Tower or the Historical Peninsula.

To be aware of the number of objects carrying

something about İstanbul is very hard

to know. To dare to collect all the objects

in itself is impossible. Hence collectors only

concentrate on themes that interest them.

But on the contrary, collecting these objects

is a very joyful hobby and a fulfilling occupation.

Mostly these objects are very colorful

and pleasurable to look at. Also, they come

with a story, legend or a fable that precipitates

further interest. To learn as you collect,

to collect more to learn.

Who know what you might be hidden in

your attic…

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

87


NGO

Tijani Haddad:

Tourism should not harm

what we have given as

a gift from God

ZEKERİYA ŞEN

Writing is very important to express travel!

Not only designing a trip is enough, but also

writing about these unique experiences, is

an added value. As they say, words fly but

writing remains.

In an environment where everyone who

holds a pen assumes that they are a writer,

fortunately, there is a very valuable institution

that brings a pattern and regulation to

this. World Federation of Tourism Journalists

and Writers, aka FIJET. The main issue of this

non-governmental organization, which was

established on December 4, 1954, in Paris, is

to contribute to the development of tourism

by ensuring that objective, complete and

accurate information on tourism-related

issues is available free of charge. Within

this framework, it guides writers who have

graduated from press schools and want to

advance in the field of tourism. A country is

more developed country, the more there are

writers who are experts in different subjects.

Just as there are sports, economy and politics

writers, there should be tourism writers.

FIJET is the shield and leader of this mission.

During the FIJET Board of Directors Meeting

held at the Crowne Plaza Harbiye Hotel,

between March 24-26, 2022, I had the

opportunity to chat with the former Minister

of Tourism of Tunisia, Tijani Haddad, who

is the chairman of the FIJET. I present our

enlightening conversation to your pleasant

reading.

When and how was FIJET born?

What is its mission?

FIJET is being created in 1954 by three

European countries; France, Belgium and

Italy. After that FIJET started to be spread

around the World.And now we are almost in

four continents; America, Africa, Asia and in

Europe. Aim of FIJET is to promote tourism,

but not any kind of tourism.First of all, you

should promote international tourism everywhere

without any discrimination. Then,

we promote the kind of tourism which is

respecting cultures, civilizations and nature.

Because tourism should not harm or destroy

what we have given as a gift from God. This

is very important. This is our mission and

how we see the tourism should be.

Also, another objective of FIJET is to train

young journalists. Because when they go to

the journalism school, it is not enough for

them to be specialized in the tourism sector.

That’s why one of our jobs is to give a chance

to those people,getting out of the press

institutions in order to give them a training

and courses in order to understand what is

the tourism, what are the tourism institutions

in the world, what are the different products

of tourism and how to protect the nature,

civilizations, cultures and the international

cultural heritage.

88 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


NGO

How long have you been

the president?

I have been the President of FIJET for 26

years. Many times, I decided to give this

gift to another people, but every time they

wanted me to stay here. It is very difficult to

say, but this is a reality. We have a presidency

term of four years and every term I want

to retire. I remember even one time,I was

candidate for the presidency of FIJET, and

meanwhile I was nominated to the Minister

of Tourism in my country, Tunisia. I had a

very good reason to resign from being candidate

as the president of FIJET. The congress

was in Marrakech, Morocco. But when I went

there, the people say “Noo, you stay, you

stay!”. So, I did the both jobs.

You are the chairman of a very

important non-governmental

organization. What kind of new

projects does FIJET have in today’s

condition, in a brand-new universal

transformation?

We had been victim as many other institutions

by Covid-19. For two years, we

just freeze, but now the situation is better

and will be better. So, we are starting now

to our works. We had a very important

meeting in Istanbul as the executive

board. We started to organize our congress.

We have two big propositions, one in Izmir,

Turkey and the second one in Cairo, Egypt.

The problem is now to choose which one we

should go.

FIJET Congress is a very important means in

order to promote the destination.Because

destination that hosting the congress, hosts

approximately a hundred members of FIJET,

and of course we have the moral obligation

of writing about the destination that take

parts in the congress. That’s why many countries

would like to invite us for the congress.

By the end of this year, we hope to make our

congress.

In tourism, there is a travel concept that

spans around 12 months. How would

you evaluate cultural, gastronomy and

health tourism in this concept?

The main important matter is the product

of a tourism destination. The more you have

rich and diversified products, the more your

destination will gain public promotion.

The advantage of tourism is that it could

not be or it should not be any competitions

between tourism destinations. Because each

destination has a character, certain assets

for tourism which are different and should

be different from other destination, in order

not to be competitors. Competition is very

dangerous. If there is a competition between

two or more destinations, prices will get

down. It affects quality of service, hotels and

everything.

What would you say about the

effects of the war between

Russia and Ukraine to tourism?

Nobody would like to witness a war like this.

I think it will affect some destinations who

are specialized in Russianpeople and

Ukrainian, but not only this. Because human

being might have a fear of any event and

when he/she sees that something is wrong,

he/she always thinks twice.

FIJET is a professional organizational

at the same time. Can you please tell us

how many different chapters in the entity?

How many countries are/are

not involved with FIJET?

Unfortunately, we could not reach all the

countries in the world. Because, many of them

are not interested in tourism at all. They have

other things, other products. So, we can touch

only with tourism destinations.As bodies of

FIJET, we have two important bodies. First,

Board of Directors, that gathering all the presidents

of natural associations in the world.

Then, we have an Executive Board, which only

9 persons take place in this body.

Is there anything you want to

add as a final note?

I hope that we get rid of this Covid. I hope

that the war between countries and in the

world end. We have a common enemy for all

tourism destinations, and it is the terrorism.

This is a common problem. We should have

a common and international strategy to

combat terrorism everywhere.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

89


Actual

Tulip fields in the

Netherlands offer a

visual feast

With the arrival of spring, the tulips bloomed

in the Netherlands, adorning the fields with

various colors. The tulip producers' farms

and fields in the Netherlands, the country

that produces the most tulips in the world,

are flooded with visitors who want to see

their amazing colors and fascinating beauty.

There are many fields around the town of

Lisse, which is one of the most tulip-producing

regions in the country. Water channels

run through some of these fields, and a

railway runs through the middle of some.

By planting tulips of various colors in rows,

awe-inspiring images emerge. In tulip farms,

this plant is produced both as cut flowers

and onions.

MORE THAN 2 MILLION TULIPES ARE

EXPORTED EVERY YEAR

The Netherlands is the world's largest flower

producer. The most produced flower in the

country is by far the tulip. According to the

Netherland Statistical Office, there are tulip

fields on an area of approximately 15 thousand

hectares, and more than 2 billion tulips

are exported every year.

GROWED IN GREENHOUSES IN WINTER

Daan Jansze, one of the Dutch tulip producers,

also produces tulips and hyacinths on

a 2 hectare land. Jansze, which sells tens

of thousands of flowers that bloom in only

2-3 weeks of the year, also produces and

sells bulbs. Daan Jansze, who has been

producing tulips for 35 years as the third

generation of a flower producer family,

hopes to sell around 500-600 thousand bulbs

this year. Jansze explained that they only

work year-round for the tulips blooming in

the fields in late April and early May, adding:

“Our hardest work is when we harvest the

bulbs in the summer. And then we work for

a long time. We are currently weeding out

sick plants. We do just that these days, but

our business continues throughout the year.

We do not only work in the open field, we

also produce a large number of tulips in

greenhouses in winter. So we actually work

hard all year long.”

ONCE WAS WORTH MORE THAN GOLD

It is stated that the homeland of the tulip,

which has an important place for the Turks

among all flowers, is Central Asia, it was

brought to the Ottoman Empire centuries

ago and went to the Netherlands from

there. It is mentioned in many sources that

this flower was taken from the Ottoman Empire

to the Netherlands in the 16th century.

According to Carolus Clusius, a French

botanist who wrote the first comprehensive

book on tulips, after the arrival of the tulip

in the Netherlands in the second half of the

16th century, this flower became the most

sought-after, status-symbol luxury "good"

in the country. Even then, a tulip bulb was

sold for a higher price than a gold coin of

the time. Just one onion was worth more

than 10 times the annual earnings of an

ordinary artisan. Due to the popularity and

great value of the tulip in the first half of the

17th century, this period in the Netherlands

was called the "tulip mania" period. In

economics, this period was called the "tulip

bubble".

90 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Gastronomy

Istanbul latest culinary destination added to

Michelin Guide

The famed Michelin rating system is adding

the Turkish metropolis of Istanbul to its distinguished

list of covered cities.The Michelin

Guide will announce Istanbul's Michelin

restaurants – and the number of stars they

received – on Oct. 11, a senior official from

the company said.

“To date, the Michelin Guide is present in

37 international destinations, and today

I am delighted to announce that Istanbul

will become the 38th destination to join the

Michelin Guide collection,” Gwendal Poullennec,

Michelin Guide’s international director,

told a press conference in Istanbul.“Since its

debut, the Michelin Guide has always been

on the lookout for the world at (its) best culinary

destinations. It is all designed to explore

them and to encourage food lovers to discover

their distinctive flavors,” he added.

GOURMET, INNOVATIVE RECIPES

CREATED BY TALENTED CHEFS

Touting the Turkish metropolis, he said:

“According to my team of inspectors, Istanbul

is a first-rate gastronomy destination.Here

in Istanbul, the incredible mix of cultures

rooted in various culinary traditions and

know-how combines with the talent of chefs

to shape a remarkable culinary landscape.”-

By “remaining loyal to its vibrant culinary

heritage,” Istanbul also offers gourmet,

innovative recipes created by talented,

homegrown chefs, he said, adding that

Michelin inspectors “have been working on

the ground to make their very first selection

of restaurants.”“We will have the pleasure

to present it on the 11th of October here in

Istanbul,” he added.

BRAND NEW PERSPECTIVE

Also speaking at the event, Mehmet Nuri

Ersoy, Culture and Tourism Minister of the Republic

of Turkey, called the move an “important

development for Istanbul's rich gastronomy

and culture”, and told the followings: “This

interest shown by the Michelin Guide to the

Istanbul food and beverage sector is an indication

that Turkey is also at the forefront of

gastronomy tourism. The Michelin Guide will

bring our businesses, which stand out with

their originality, diversity, sustainability and

creativity, to the global stage with a brand

new perspective. I sincerely believe that İzmir,

Bodrum and Çeşme, with their unique cuisine

and unique businesses, will be included in the

Michelin Guide after Istanbul.”

ABOUT THE MICHELIN GUIDES

The Michelin Guides have been published since

1900 by the French tire company of the same

name. According to Michelin Guide’s website,

restaurants may receive zero to 3 stars for the

quality of their food based on five criteria: quality

of the ingredients used, mastery of flavor

and cooking techniques, the personality of the

chef in his cuisine, value for money and consistency

between visits.“Restaurant inspectors

do not look at the interior decor, table setting,

or service quality when awarding stars – these

are instead indicated by the number of 'covers'

it receives, represented by the fork and spoon

symbol,” it added.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

91


Antalya the Region of Tourism

Sand Sculpture Festival

unveils space theme for 2022

Turkey’s International Antalya Sand Sculpture

Festival will take place for the 17th time

in 2022 with the theme of outer space.As

preparations are in full swing for the festival

in the resort city of Antalya, which attracts

many local and foreign visitors, festival

Director CemKaracasaid that this year it

will focus on space-human interaction

and sand sculptures will reflect humanity’s

effort to reach space.

"Our guests will have the opportunity to see

and even partially experience humanity’s

journey from the ages when humanity first

met the sky to the years when they set foot

on the moon and even to the present day

when they plan to colonize space, with sand

sculptures, replicas, and activities," he said.

25 SCULPTORS WILL USE

10,000 TONS OF SAND

He added that sculptures of prominent figures

such as Ottoman aviator Lagari Hasan

Celebi, who did the first manned rocket

test, Hazerfen Ahmed Celebi, who crossed

the Bosporus with bird-like wings attached

to his body by jumping from Galata Tower,

and the US Wright brothers, who in 1903 did

the world's first successful motor-operated

flight, will be displayed.At the festival, 25

master sand sculptors will use 10,000 tons

of sand for sculptures of figures such as

cosmonaut Yuri Gagarin, Apollo 11 and first

man on the moon Neil Armstrong, the Hubble

Space Telescope, and Mars colonies.

BEYOND SAND SCULPTURE

As part of the event, which will feature rep-

licas of well-known rockets such as Sputnik

and Apollo, there will also be workshops

for children on space observation, art, and

science.Visitors will also have the chance to

see sculptures inspired by space-themed

movies and TV shows such Star Trek and

Star Wars.Visitors can do space and sun

observations by telescope and also experience

a gravity-free environment with a

gyroscope, he said."With this year's change

of theme, our festival will go beyond being

a sand sculpture event," he added.

Tourists coming to Antalya has exceeded 1 million

Attracting tourists from all over the world

with its sea, sand and sun as well as its

historical and natural beauties, Antalya

continues to host guests throughout the

year. Despite the epidemic, the city, which

hosted more foreign visitors than its foreign

competitors in the Mediterranean basin,

started 2022 with pleasing numbers.

According to the data of Antalya Governorship

Provincial Culture and Tourism Directorate,

the number of visitors arriving in

Antalya by air between January 1 and April

23 was 1 million 18 thousand 246.In the city,

which closed last year with approximately

9 million tourists due to the epidemic,

tourism activity increased compared to the

previous year. Antalya, which hosted 412

thousand 729 tourists in the first 4 months

last year, has achieved an increase of 147

percent in the same period this year. The

increase in April alone was 245%.

Antalya, which hosted 1 million 203

thousand 838 tourists in the first 4 months

in 2019, which is described as the year of

records in tourism, approached the figures

of 2019 this year, after 2 years of stagnation.

It is expected that the tourism activity in the

city will continue to increase.

92 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Antalya the Region of Tourism

Kurşunlu Waterfall will cascade

more strongly this season

The amount of water in Kurşunlu Waterfall,

which fascinates its visitors with its endemic

plants, wildlife and lush nature park in

Antalya, has increased this year with more

than expected rainfall.

In Antalya, which draws attention with its

sea, sand and sun as well as its waterfalls,

Kurşunlu Waterfall, 20 kilometers from the

city center, welcomes thousands of local

and foreign tourists every year.Kurşunlu Waterfall

is a reason for preference with its tiny

lakes and unique flora as well as refreshing

its visitors.

The waterfall offers a peaceful holiday experience

with its nature and serenity to its

visitors, who go into the depths of the forest

along the valley where the water flows.The

waterfall, where brides and grooms go to

immortalize their wedding days, turns into

a natural photography studio from time to

time.The nature park, where the waterfalls

flowing from a height of about 18 meters, as

well as the cascades add color, got its share

from the rains above the expected this year.

The amount of water in the waterfall has

increased compared to the previous years.

PRESERVINGITS NATURALNESS

İsmail Kaya, Antalya Branch Manager of

the 6th Regional Directorate of Nature

Conservation and National Parks, told

that Kurşunlu Waterfall is one of the most

important and oldest tourism destinations.

Stating that Kurşunlu has 261 plant species,

14 of which are endemic, and is home to

various aquatic creatures, Kaya noted that

the waterfall contains picnic areas and hiking

routes. İsmail Kaya said that an average

of 350 thousand people visit the natural

wonder every year.Emphasizing that the

waterfall serves tourism, Kaya said;“Waterfall

is an area that is protected while using

it and used while being protected. It is one

of the best examples of areas that preserve

their naturalness despite being used for

many years.”

‘Bismillah’ found on 195-million-year-old marble

discovered in Turkey

The marking that appears to form Bismillah,

or in the name of God, was on a marble

slab found in a marble quarry in Turkey’s

Mediterranean province of Antalya.The

discovery was made in the marble business

area of Antalya Marble Industry and Trade

Company in Taskesigi village of the Antalya

Korkuteli district.

The figure that appeared on the stone

attracted the attention of miners while the

stone was being processed in the quarry.

Removing dust from the stone, workers

noticed the marking appeared to spell

"Bismillah" in Arabic letters.The slab was

then sent to Suleyman Demirel University in

Turkey's southwestern Isparta province for

analysis.

BELIEVED TO OCCUR NATURALLY

Scientists FuzuliYagmurlu, RasitAltindag

and NazmiSengun made an interesting discovery

in their analysis.While 195-millionyear-old

remains were found in the content

of the marble, the marking is believed

to occur naturally.Bioclastic remains of

fossils belonging to sea creatures that lived

195millionyears ago during the Jurassic

dinosaurs period, were found on dolomitic

limestone that formed the plate.It was also

noted that the remains, named after the

Jura mountains in the European Alps, are

concentrated in parts of the plate.

FIGURES MATCH WITH THE CHARACTERS

MENTIONED IN THE QUR’AN

The report said the figures on the plate

with Bismillah were completely "natural"

formations and the writings were formed as

a result of the fragmentation, deformation

and arrangement of the remains of heartshaped

shellfish over time.According to a

scientific report given by Ahmet Ogke, Dean

of Akdeniz University Faculty of Theology,

the Arabic figures on the marble are the

same character as ‘Bismillah’ which is mentioned

in the Qur'an.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

93


Bodrum the Region of Tourism

Bodrum's

technological

shepherd

watches his flock

with a GPS device

CemilÇoban, 42, married and father of

three, living in ÇırkanMahallesiGazderesi

location, continues to use all the possibilities

of technology in the best way. Shepherd,

who takes his goats out of his barn,

which he equips with security cameras

every morning, rides his motorcycle and

takes advantage of the drone to control his

herd. When the shepherd goes home to

rest, he can instantly see where his flock is

on his mobile phone with the GPS device,

he attaches to one of the leading goats.

Shepherd's mobile phone, which also determines

the safe areas where the herd will

graze, receives a warning when the animals

leave this area.

CemilÇoban told that he loves technology

and follows it closely, because it makes

his job easier. Expressing that his job is a

difficult profession and he continues to

benefit from technological opportunities to

make his job easier, Çoban said;“I started

technology with binoculars and it did my

job well. Then I bought a cross-country

motorcycle and it helped me in places I

couldn't reach. Later on, I bought a drone,

it was very helpful in guiding the goats and

finding my lost animals.”

“I ALSO LOVE USING

TECHNOLOGY AS A HOBBY”

Explaining that he bought a mobile GPS

device for now and that one of the leading

goats in the herd wore this device around

his neck, Çobantold:“I tried the device

and got good results. I can track where my

animals are in which region thanks to the

application I downloaded on my phone.

It was a great convenience. I also marked

safe areas. If animals leave that area, the

application gives an alarm and I intervene

immediately. I also love using technology

as a hobby. If there is a new invention

suitable for my job, I will consider using it as

well. The drone has helped me a lot. I have

no regrets. I would recommend it to my

other friends. They can benefit from such

technological opportunities.”

“City of Gladiators” awaits visitors

with its new found artifacts

Located in Turkey’s southwest, Stratonikeia

ancient city included in tentative list

of UNESCO World Heritage sites in 2015.

A total of 378 new historical artifacts have

been unearthed since the beginning of last

year in the Stratonikeia ancient city, located

in Turkey’s Aegean Mugla province.

Also known

as the “City of

Gladiators,” the

historical site

was important

in the Hellenistic,

Roman,

Byzantium, and

Anatolian periods

as well as

the Ottoman and Turkish Republic eras.

Speaking to TOURMAG Tourism Magazine,

Bilal Sogut, the head of the Stratonikeia

excavations, said: "Stratonikeia is a living

archaeological city. There is no other

living archeology city where the structures

from the ancient period to the present are

preserved as a whole."

Excavation works are underway in the site

without pause throughout the year, Sogut

stressed, adding that inscriptions in Greek,

Latin, and Ottoman can all be seen on

the same building and so the city reflects

"cultural richness". Sogut added that they

will offer “time travel” to visitors with 3D

technology in the historical site.

94 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Bodrum the Region of Tourism

Bodrum tangerinesmakes mouths

sweet in many countries

The city walls

unearthed in

Bodrum are brought

to tourism

Bodrum Mayor Ahmet Aras and tour

guides made trip and examinations on the

historical city walls that were unearthed

during excavations in the Bodrum district

of Muğla. The salvage excavation, cleaning

and landscaping works of the Halicarnassus

walls, built by the Carian Satrap Mausolus

2,400 years ago, are coming to an end in the

district.

In the project carried out by the Foundation

of the Academy of Mediterranean Countries,

under the supervision of the Bodrum

Underwater Archeology Museum and with

the support of the Bodrum Municipality,

the first phase of the project has been

completed after the cleaning works and

rescue excavations, and the construction of

landscaping and walking paths to a large

extent. Benches, inspired by Hellenistic

theater seats, were placed around the walkways,

the ramps of which were arranged in

the form of stairs and some parts of which

were wooden stairs. During the cleaning

and salvage excavations, a thousand-yearold

drainage pipe, which was determined

to be made during the Roman Period, was

also found. It was stated that the restored

drainage pipe will be surrounded by glass,

protected and exhibited.

The products prepared by an entrepreneur

in Muğla from Bodrum tangerines

sweeten the mouths in many countries

through tourists, as well as domestic

and international sales.KanatKıral, a

gastronomy graduate and father of two,

living in Yahşi District, decided to make

different products from geographically

marked Bodrum tangerines 12 years ago.

Kıral, who established a business in Yahşi

with the contribution of his gastronomy

education and produced Turkish delight

and jam from tangerines, increased

the variety after the products attracted

attention.

Sending products to many chain stores

in Turkey, Kıral has started to export

various flavors obtained from tangerines,

especially Turkish delight and jam,

to many countries over the years.Kıral

told that they are happy to announce

the name and brand of Bodrum in all

chain stores in Turkey.Explaining that

they export the products they make

from tangerines to 13 countries, Kıral

said that they are preparing to export to

the USA.

TOURISTS COMING TO THE

DISTRICT ALSO BUY

Tourists coming to Bodrum also prefer

products made from tangerines, which

have become widespread in recent years.

Foreign guests buy these products and

take them to their loved ones in their

country.AnicaBrntse from Sweden, who

bought jam and Turkish delight made

from tangerines, stated that she liked the

taste and quality very much and said that

she bought it twice in a week and would

take it to her country as a gift.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

95


Cappadocia the Region of Tourism

Chinese woman living in Cappadocia

works as a tourism ambassador

Chen Xuan (30), who met and got engaged to tourist guide

Burhan Güney (33), who received language training in 2019

in Tianjin, China, has been living in Ürgüp for two years.Chen

Xuan, who helps Güney, who produces content by using his

imitation ability for sharing on social media, gets support from

his fiancee for the shootings in which he promotes Cappadocia.

The couple also works programmatically to teach each other

their own languages.Turning a room in their house into a

shooting and teaching area, the duo plans to unite their lives

with the wedding ceremony they will hold in accordance with

the traditions of both countries in the summer.

“I AM VERY IMPRESSED”

Chen Xuan said that she was fascinated by Cappadocia, which

she came to as a tourist in 2016, and that she came to the city

without hesitation when her relationship with Güney started.

Expressing that the hospitality of the Turkish people and the

Flowers blooming in spring colored Cappadocia

historical, cultural and natural beauties of the region are alluring,

Chen Xuan said;“I am very impressed by the four seasons

in Turkey and its incredible historical riches. I admire Göbeklitepe

and Cappadocia. Because of my interest in history, I did

not see any problems living here.”

“I ADMIRE THE FRIENDLINESS OF THE TURKS”

Chen Xuan said that she was a volunteer tourism ambassador

by sharing videos on social media, where she explained

the characteristics of the region among the fairy chimneys

she visited.Chen Xuan said that she shot in hot air balloons,

local handicraft workshops and tourism centers: “I admire

the friendliness of the Turks, I witness that they treat

foreigners very well. The fact that there are many historical

buildings, rock-cut churches and old frescoes here is a great

situation for those who are interested in such things. In the

videos I shot, I talk about the geological structure and interesting

scenery of Cappadocia.”

With the increase in air temperature in

Nevşehir, the blooming trees created colorful

images in the valleys covered with fairy

chimneys. In Cappadocia, which attracts

tourists with its historical and cultural

riches as well as its natural beauties, hot

air balloons floating over the Kılıçlar, Zemi

and Güllüdere valleys combined with the

flowers on the branches, adding a different

color to the landscape.

impressive and said:“It is very nice to visit

Cappadocia on a sunny spring day. Wandering

among the interesting formations in

the surrounding and watching the balloons

in the sky will remain as a good memory

for me.”

Domestic and foreign visitors, who decorated

the natural beauties that emerged in

the spring, took pictures in front of the lens.

French tourist Louis Allard explained that

the scenery offered by nature in Cappadocia,

where he came for a holiday, was

96 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June


Cappadocia the Region of Tourism

The number of visitors to

Cappadociaincreased by 54 percent

The number of visitors to museums and

ruins in Cappadocia reached 305 thousand

275 in the first quarter of the year, an increase

of 54 percent compared to the same

period of the previous year. Cappadocia,

the tourism center in Nevşehir, which attracts

the attention of tourists with its natural,

historical and cultural riches, has begun

to leave behind the calm process during the

new type of coronavirus epidemic.

In January, February and March this year,

the number of entrances to museums and

ruins in the region increased compared

to last year. According to the information

compiled from the data of the Provincial Directorate

of Culture and Tourism, museums

and ruins, which had 197 thousand 541

visitors in the first quarter of last year, were

visited 305 thousand 275 times this year,

an increase of approximately 54 percent. In

the first quarter of the year, the number of

visitors was recorded as 94 thousand 642

in Göreme Open Air Museum, 93 thousand

793 in Zelve Ruins and 51 thousand 144 in

Kaymaklı Underground City.

Animal fossils will shed light on Cappadocia's past

Approximately one thousand remains,

including million-year-old fossils unearthed

in the Gülşehir district of Nevşehir, will shed

light on the past of the Cappadocia region.

Under the leadership of Prof. Dr. CesurPehlivan,

Lecturer of the NevşehirHacıbektaşVeli

University Faculty of Literature

and Sciences, nearly a thousand remains

belonging to various species, especially

the giraffe, rhinoceros and hyena fossils

unearthed during the excavations near

Yeniyaylacık village, are being examined in

the laboratory. The ruins, classified in the

Cappadocia Natural History Research and

Application Center within the body of the

university, are strengthened with various

methods so that they can be preserved for

many years.

Excavation Director Prof. Dr. Pehlevan

stated that the fossil samples will not

only contribute to the determination of

the late Miocene fauna of the Cappadocia

region, but also reveal the importance

of Anatolia in the migration routes in the

past. Explaining that they are carrying

out the works with enthusiasm, Pehlevan

said; “We find fossil forms of rhinoceros,

giraffe species that lived at that time, and

fossils such as the skulls, lower jaws and

bones of creatures such as hyenas and

ground pigs in our fauna. The data to be

obtained will be shared with the scientific

world, but the separation and identification

of fossils is a long and burdensome

process.” Pehlevan told that they

witnessed that the fossils survived until

today, thanks to the volcanic tuff rock

structure in the region.

Nisan / Mayıs / Haziran | 2022

April / May / June

97




Rengarenk bahçeleri ve

eğlence dolu parklarını keşfetmeniz için

Sizi Expo’ya

bekliyoruz!

/EXPO2021Hatay /EXPOHatay2021 /expohatay2021

expo2021hatay.com

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!