You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Nisan•Mayıs•Haziran 2022 | Yıl: 8 Sayı: 30 | Fiyat: 35 TL
Ulusal ve uluslararası EXPO bahçeleriyle
HATAY, DÜNYA’YA AÇILIYOR
Turkey's Healthcare Tourism Is Growing by Tech-driven
Innovation And Experience-centric Investments where
Smile Hair Clinic Is Emerging As One Of The Key Players.
Smile Hair Clinic Co-Founders, Dr. Gökay Bilgin & Dr. Mehmet Erdoğan
According to a recent McKinsey & Company research report
"Technology-driven innovation holds the potential to improve
our understanding of patients, enable the delivery of more convenient,
individualized care–and create $350 billion–$410 billion
in annual value by 2025." Smile Hair Clinic –top growing key
player in Turkey Hair Transplantation sector, grasps those two
major concepts as the catalyst of growth. Medical tourism of
Turkey is growing double digit every year and as a key industry
player Smile Hair Clinic, invests its technology driven innovations
while expanding its clinic capacity by moving to a brand
new 7 floor hi-tech establishment and introducing an individualized
patient experience program Smile Gentle Care.
Smile Hair Clinic Co-Founder Dr. Gökay Bilgin claims "We are not
only planning the operation day or the treatment itself, but take
journey as a total hospitality experience, so we take a holistic perspective
on patient experience about travel requirements and comfort
them with Smile Gentle Care assistants." Smile Hair Clinic not
only introduces disrupting patient experience programs but also
continue to innovate its medical technology. Co-Founder Dr. Mehmet
Erdogan says "Innovation is the racing heart of our business,
it's in everything we do. Our medical procedures ensures global
standards and as a unique differentiator we guarantee Sapphire
FUE technique is used as standard on all treatment plans at Smile."
Clinic's individualized care system Smile Gentle Care and Sapphire
FUE technique and other technology driven innovations are key
factors which made Smile Hair Clinic top growing clinic in Turkey.
HAIR TRANSPLANT IN TURKEY
smilehairclinic.com | i smilehairclinic | x smilehairclinic
Address: Tatlısu Mahallesi Arif Ay Sokak No: 3/B Ümraniye / İstanbul
Whatsapp: +90 542 236 58 50
Smile Hair Clinic's patient Paul Readman who is documented on BBC
News Chanel earlier, claimed that "The transformation I had was enormous,
Smile's continuing care and follow up made big impact on my
transformation. This time I'm here again to advance my hair look to a
new level and enjoy Smile's new clinic with ultimate comfort."
İçindekiler
12
42
12
Sırbistan’ın değerleri
Unesco koruması altında!
Cenay Toprakkaya: Köklü tarihi, kültürel değerleri ve
benzersiz güzellikteki cazibe merkezleriyle Balkan
tatilini son derece cazip kılan Sırbistan, UNESCO
tarafından koruma altına alınmış değerleriyle de
dikkatleri üzerine çekiyor.
34
Hatay’ın güzellikleri
EXPO’nun kanatlarında!
Serap Gürses: Hatay’ın güzellikleri FIFA ve Olimpiyat
Oyunları'ndan sonra dünyada ekonomik ve kültürel etki
yaratan en büyük üçüncü organizasyon olan EXPO dünya
fuarı, bu yıl Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde,
Hatay’da “Medeniyetler Bahçesi” temasıyla kapılarını açtı.
34
42
Kalbimi bırakarak
ayrıldığım şehir
Saffet Emre Tonguç: Her gidişimde tarihine, hoşgörü
atmosferine, kozmopolit dokusuna ve eşsiz lezzetlerine
ilk kez keşfeder gibi hayran olduğum bir kent Hatay.
O yüzden ne zaman gitsem kalbimi orada bırakır, “Tekrar
geri geleceğim” diye fısıldayarak koyulurum yola…
50
Zerzevan Kalesi gerçekten
"Gizemler Kalesi" mi?
Ayşe Kaynarcalı: Dünyanın en iyi korunmuş Roma
garnizonlarından olan, 2020 yılında UNESCO Dünya
Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen, ev sahipliği
yaptığı tapınağıyla gündemden düşmeyen Zerzevan
Kalesi'ndeydik nihayet...
50
6 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
60
İçindekiler
56
68
56
İngiliz bahçeleri; özgür ve isyankâr…
Figen Kokol: Güllerle bütünleşmiş bir ahşap kapıdan
girdiğiniz bahçede; lavanta, ortanca ve hatmi çiçeklerinin
renkleri ve kokularıyla iç içe geçtiği bir manzara karşılar
sizi. Çiçeklerin arasından kıvrılan patikadan ilerlediğinizde,
bir ağacın altına gizlenmiş küçük bir bank görürsünüz.
60
Anadolu’nun masal şehri Kapadokya
Baharın gelişiyle kâşiflerin güncellediği Türkiye
rotalarından ilham alarak, Tatilbudur.com ev sahipliğinde
düzenlenen bir gezide; Türkiye’nin en değerli turizm
destinasyonlarından biri olan ve sahip olduğu kültürel
değerler ile UNESCO Dünya Mirası Koruma Listesi’ne giren
Kapadokya’yı yeniden keşfe çıktık.
64
"Denizlerin Prensesi"
yolculuğuna İstanbul’dan başladı
Seyahat edenlerin “Denizlerin Prensesi”, İtalyanların ise
“Yüzen Venedik” olarak adlandırdıkları “Costa Venezia”
gemisi, pandemi nedeniyle uzunca bir süre ara verilen
cruise seferlerine İstanbul’dan start verdi.
64
68
Anakarada özel bir liman; Kavala
Yiğit Uygun: Ben tersten başlayacağım bu hikâyeye...
Genelde yükseltili kademeli kentlerde geziler alttan,
aşağıdan başlar ve yukarıya doğru gider. Hayır, ben Kavala’yı
yukarıdan anlatmaya başlayacağım. Tabi aşağıda da nefis
hikâyeler var. Bu yolculuk ile ilgili anlatı uzun sürebilir.
Çok detay var tanık olacak ama asla sıkılmayacaksınız…
72
Masallar diyarı köyler
Filiz Sever: Gelin sizi hem ülkemizdeki hem de diğer
diyarlardaki köylerin harikulade lezzetleriyle ve
güzellikleriyle buluşturayım, ne dersiniz?
85
An exemplum of a city:
The objects of İstanbul
Zekeriya Şen: The devotion for İstanbul has been painted,
craved, written, and drawn, with an endless appetite.
Maybe because of this İstanbul has protected her image
in the past, the now and the future. Or everyone who has
acted on her wanted to create their own creation to grab
her in their own possession.
85
72
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
7
Editör
Leyleği havada gördük
CANAN TOPRAKKAYA
tourmag@tourmag.com.tr
Hemen başlıyorum; önce Hatay, sonra
Diyarbakır, ardından Kapadokya…
Son olarak da Costa Venezia’da cruise
deneyimi…
Bunların hepsini neredeyse 1 ay
içinde yaparak, adeta konumuzda
rekor kırdık. İlk olarak İstanbul Turizm
Platformu’nun bir aktivitesi olan CHP’li
11 büyükşehir belediyesinin faaliyetlerini
kapsayan üç günlük bir çalıştayda
TOURMAG Turizm Dergisi olarak biz
de yer aldık. Hatay’ın ev sahipliğinde
gerçekleştirilen çalıştayda, diğer belediyelerle
samimi etkileşimin ne kadar önemli projelere yön verdiğine tanık
olduk. Ayrıca yine Hatay Büyükşehir Belediyesi’nden Kültür Daire Başkanı
Ülkü Tecimer eşliğindeki ekibin özverili tanıtım gezisinde EXPO 2021
alanına hayran olduk. Tarihi değerler ve gastronomi de öne çıkınca,
dergimizin kapak dosyası da belirlenmiş oldu ve Özel Haberler Editö-
rümüz Serap Gürses’in imzasıyla başlığımızı attık: Hatay’ın
güzellikleri EXPO’nun kanatlarında!
Gelelim Diyarbakır gezimize… Üç günü kapsayan gezi, bizim
için sanki evimize geri dönmüş olmanın verdiği samimi duygularla
başladı. 1. Mezopotamya Gastronomi ve Turizm Fuarı,
ilk olmasına rağmen gayet hareketliydi ve büyük bir ilgiyle
takip edildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hariç
neredeyse herkes ordaydı. KKTC ve Erbil’in yanı sıra İstanbul
ve İzmir’in başı çektiği ülkemizin pek çok ilinden katılımlarla
gerçekleşen fuardan bir gün kaçarak, gözbebeğimiz Zerzevan
Kalesi’ne gittik. Yeni gelişmeleri görmek ve Kazı Başkanı Doç.
Dr. Aytaç Coşkun’dan dinlemek, ayrı bir mutluluk kaynağı oldu.
Sevgili dostumuz, ünlü turizmci Ayşe Kaynarcalı’nın da merak
edip, seyahatsever grubuyla Mardin ve Diyarbakır gezisinde
Zerzevan’ı başköşede tutmasıyla gönlümüz bir kez daha
şenlendi. Artık Morgan Freeman’ın belgesel için bu mistik Doğu
Roma İmparatorluğu’nun son garnizonunu ziyaret etmesini
bekliyoruz.
Kapadokya’ya ne demeli… TatilBudur eşliğinde kapalı bir
grup ile seyahatimiz, sevgili rehberimiz Mustafa Şener’in
bölgeyi anlatımlarıyla tam bir kültür gezisine dönüştü. Neler
öğrenmedik, neler görmedik ki bu masal diyarında… Haberi
tabi ki sayfalarımızda… Ancak, bu gezide tanıştığımız öyle
güzel dostlarımız oldu ki, bir kez daha seyahat etmenin bizlere
kattıklarına kendimiz de şaşırdık…
Veee… Costa Venezia… Yüzen Venedik… “Ah bu gemide ben
de olsaydım” diyenlere, “İnşallah” temennisinde bulunuyoruz.
Öyle bir atmosfer ki, herkes bunu yaşamalı. Tam 323 metre
boyunda, 135 bin ton ağırlığında ve 5 bin 300 yolcu kapasiteli…
Venedik temalı salonlar, şovlar, mağazalar, havuzlar,
SPA merkezleri… Kasım 2022 tarihine kadar 7 günlük turlarla
Yunan adalarına binbir gece masalları… Açıkçası bir günlük konaklamalı
tanıtım gezisi yetmedi, darısı Yunan adalarına …
Gördüğünüz gibi sadece bu geziler ve kapak dosyamız bile
renkli ve trend rotalardan gözlem ayrıcalığı sağlayacak, bilgilerinize
yenilerini katacak, bilmediklerinize yelken açtıracak…
Rüzgârınız/rüzgârımız bol olsun sevgili turizm dostlarımız…
TOURMAG TURİZM DERGİSİ
Üç ayda bir yayınlanan yaygın süreli dergi
Haber, Aktüel, Turizm, Magazin
Yayıncı
Kadir Toprakkaya K-İletişim
Karanfil Sokak No: 27/13
Göztepe - Kadıköy İstanbul
0 532 266 82 43 / 0 532 470 73 05
tourmag@tourmag.com.tr
www.tourmag.com.tr
ftourmag.com.tr Ltourmagcomtr
itourmagturkey
ISSN: 2149-8768
Nisan-Mayıs-Haziran 2022 // Sayı: 30
İmtiyaz Sahibi
Kadir Toprakkaya
Genel Yayın Yönetmeni
Canan Toprakkaya
Sorumlu Yazı İşleri
Müdürü
İrem Toprakkaya
Haber Müdürü
Cenay Toprakkaya
Reklam Müdürü
Tulu Evrensel
0 532 470 73 05
reklam@tourmag.com.tr
Yayın Kurulu
Barbaros Kon
Delal Atamdede
Hüseyin Kurtoğulları
Nilgün Şirin
Sema Kutlu
Yonca Atamdede
Editörler
Pınar Baltacı
Nil Özer
Serap Gürses
Yiğit Uygun
Reha Kadak
Batuhan Karaman
Görsel Yönetmen
Kubilay Şenyiğit
Katkıda Bulunanlar
Barış Kadıoğlu
Melih Uslu
Oğulcan Tatar
Saffet Emre Tonguç
Serda Büyükkoyuncu
Yaprak Gürdal
Basım
Özgün Ofset
Yeşilce Mah. Aytekin Sok.
No: 21 Seyrantepe Sanayi
Kağıthane / İstanbul
Tel: (0212) 280 00 09
Sertifika No: 48150
Basım Tarihi:
9 Mayıs 2022
8 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Aktüel
1915 Çanakkale Köprüsü,
Kuzey Ege turizminde
beklentileri artırdı
CENAY TOPRAKKAYA
Çanakkale Boğazı'nda inşa edilerek 18
Mart'ta hizmete açılan 1915 Çanakkale
Köprüsü, Türkiye'nin önemli turizm destinasyonlarından
Kuzey Ege'ye de ulaşım
kolaylığı sağlamasıyla sezon öncesi beklentileri
artırdı.
Balıkesir'in Edremit, Burhaniye, Gömeç ve
Ayvalık, Çanakkale'nin de Ayvacık ilçelerinin
yer aldığı Edremit Körfezi, hem deniz hem
Kazdağları'nın bol oksijenli havasıyla özellikle
iç turizmde her yıl yoğun ilgi görüyor.
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB)
Çanakkale-Balıkesir Bölge Temsil Kurulu
Başkanı Ahmet Çelik, dergimize yaptığı
açıklamada 1915 Çanakkale Köprüsü'nün
ulaşımda büyük avantaj sağladığını söyledi.
MİMARİ BİR SEMBOL
"Önümüzdeki birkaç ay içinde açılacak
Kazdağları'ndaki tünellerle bölgemiz ciddi
anlamda Trakya'ya, Avrupa'ya, İstanbul'a
ulaşım konusunda rahatlamış olacak" diyen
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz bu
anlamda dış pazarda Avrupa'da da Trans
Balkan yolunun 1915 Çanakkale Köprüsü ile
birleşmiş olmasından çok mutluyuz. Avrupa'da
yaşayan ve Çanakkale ile Balıkesir'e
gelecek Türklerin de köprüyü yoğun şekilde
kullanacağını düşünüyoruz. 1915 Çanakkale
Köprüsü, aynı zamanda mimari bir sembol.
KÖRFEZDE KONAKLAMA ARTACAK
Bizim Avrupa aksında, Avrupa hattından
hem iç pazar hem dış pazar anlamında ciddi
bir potansiyeli bölgemize kazandıracağımızı
düşünüyorum. Bu anlamda da rezervasyonlar
alıyoruz ve bunu da bekliyoruz açıkçası.
Eskiden Avrupa'da yaşayan Türkler,
İstanbul üzerinden Anadolu'ya geçerlerken,
giderlerken, bu defa Çanakkale ve Balıkesir
üzerinden Anadolu'ya gidecekler. Köprü,
Çanakkale ve Balıkesir'de konaklamanın
artmasına da katkı sağlayacak. Körfezde
konaklama artacak. Konaklama sayılarını
artırmak tabii ki burada yegâne hedefimiz.
En önemli görevimiz de diyebilirim açıkçası.
Dolayısıyla, 1915 Çanakkale Köprüsü'nün
ulaşımı çözme anlamında bölgemize çok
ciddi bir katkı sağlayacağını, hatta dinamo
görevini göreceğini düşünüyorum."
Diğer yandan, Kuzey Ege'nin
önemli destinasyonlarından Gökçeada
ve Bozcaada'da başlayacak
turizm hareketliğinde de 1915
Çanakkale Köprüsü sayesinde
beklentiler arttı. Ana karada
1915 Çanakkale Köprüsü ve
Malkara-Çanakkale Otoyolu'nun
açılması, bunun yanında Covid-19
salgınının seyrinin hafiflemesiyle
turizmciler sezona umutla bakıyor.
Ahmet Çelik
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
9
Mağara Turizmi
Türkiye'nin kara ve deniz mağaraları
koruma altına alınacak
sıcaklık ve mutlak nem değerleri ölçülecek.
Özellikle mağara içerisinde oksijen gazı
seviyesi ölçülerek, solunum açısından
zararlı olabilecek diğer gazların varlığı da
araştırılacak.
CENAY TOPRAKKAYA
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı,
Türkiye'deki doğal mağaraların jeolojik
ve ekolojik özelliklerini ortaya çıkarıyor.
Türkiye'de farklı statüler altında korunan ve
henüz koruma altına alınmamış, özellikleri
ve güzellikleri çok fazla bilinmeyen mağaraların
her birinin "tabiat varlığı" olarak tescil
edilmesi, koruma altına alınması için farklı
bölgelerde projeler yürütülüyor.
Son 3 yılda Ankara, Antalya, Aydın, Bartın,
Bursa, Denizli, Düzce, Elazığ, Eskişehir, Giresun,
Gümüşhane, Kahramanmaraş, Karabük,
Kastamonu, Kırklareli, Konya, Malatya,
Manisa, Mersin, Niğde, Sinop, Tekirdağ,
Trabzon, Uşak, Zonguldak'ta yapılan çalışmalarda,
99 mağara tescil edilerek koruma
altına alındı. Bu kapsamda bugüne kadar
290 mağara tespit edildi. Tamamı karasal
olan mağaraların dikkat çekici özelliğini
ise içinde sarkıt, dikit, sütun ve perde gibi
çökeller oluşturuyor. Bazı mağaralarda da
traverten, gölet ve akarsu bulunuyor.
BAKANLIKTAN YENİ PROJE
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce
bu yıl “Karasal ve Denizsel Mağaraların
Araştırılması Projesi” başlatıldı. Projeyle
27 karasal mağara, 3 deniz mağarasının
tabiat varlığı olarak tescil edilmesi için
araştırma çalışması yürütülecek. Çalışma
yapılacak mağaraların bulunduğu iller ise
Konya, Kastamonu, Kocaeli, Eskişehir, İzmir,
Bilecik, Muğla, Antalya, Isparta, Sakarya,
Bursa, Bitlis, Trabzon, Sakarya, Karaman,
Mersin. Projeyle ilk kez 3 deniz mağarasında
araştırma yapılacak ve Antalya'nın Döşemealtı
ilçesindeki Kırkgözler, Finike ilçesindeki
Suluin ve Mersin'in Aydıncık ilçesindeki
Kaynak mağaraları tescil edilip, koruma
altına alınacak.
MAĞARA İÇERİSİNDEKİ
OKSİJEN GAZI SEVİYESİ ÖLÇÜLECEK
Mağaralar, klimatoloji yönünden de incelenecek.
Mağaranın ağzında veya herhangi bir
kısmında belirgin bir hava akımının varlığı
araştırılarak, hem dışındaki hem de içindeki
MAĞARALARDAKİ BİYOÇEŞİTLİLİK
ARAŞTIRILACAK
Ekolojik araştırmalar kapsamında ise
mağaranın sahip olduğu ekolojik koşullara
bakılacak. Bu kapsamda, mağarada var
olan biyoçeşitlilik unsurları araştırılacak. Çalışmada
mağaranın başta yarasalar olmak
üzere tespiti yapılan canlılar için sağladığı
habitat koşulları ve bunların önemine ilişkin
ekolojik tespitlere yer verilecek. Ayrıca
mağaralarda memeli türleri, omurgasız
türler, sürüngenlerin tespit edilmesi hâlinde
türlerinin belirlenmesi ve yarasa popülasyon
analizlerinin yapılması çalışmaları
yürütülecek.
25 YENİ CANLI TÜRÜ
Mağara ekosistemleri, zengin biyolojik çeşitliliğe
ev sahipliği yaparken; başta yarasalar
olmak üzere çeşitli omurgalılar (bazı kemiriciler,
kurbağalar, sürüngenler vb.), çeşitli
omurgasızlar ve endemik bitki türleri için
uygun üreme ve yaşam olanağı sunuyor.
Yapılan çalışmalarda tespit edilen mağaralarda,
aralarında nadir görülen türler olmak
üzere çok sayıda hayvana ait bulgulara
rastlandı, 25 yeni canlı türü bilim dünyasına
kazandırıldı. Bu yeni türlerin çoğunluğunu
omurgasızlar oluşturuyor.
10 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Aktüel
Anadolu'nun Yörük kültürü,
Pozitifköy ile turizme açıldı
CENAY TOPRAKKAYA
Çeşitli üniversitelerde öğretim üyesi olarak
görev yapan Gülnaz Gültekin, üç yıl önce
emekli olduktan sonra yeni bir şeyler yapabilmek
için araştırmalara başladı. Eşi Mustafa
Gültekin ile ekolojik bir yaşam ve eğitim
merkezi kurmayı hayal eden Gülnaz Gültekin,
çocukluğunda akrabalarıyla küçükbaş hayvan
beslediği Silifke ilçesi kırsalındaki Çadırlı
Mahallesi'nde uygun arazi bulunca, hayalini
gerçeğe dönüştürmek için harekete geçti.
Gültekin, Anadolu'nun binlerce yıllık Yörük
kültürünü yansıttığı kırsal turizm projesi için
2020 yılında başvurduğu Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu'ndan (TKDK)
destek almaya hak kazandı. TKDK Mersin İl
Koordinatörlüğüyle imzalanan sözleşmenin
ardından geçen yıl çalışmalarına başlanan ve
"Pozitifköy" adı verilen proje, son hâlini aldı.
İLK MİSAFİRLERİNİ AĞIRLAMAYA
HAZIRLANIYOR
Çevresi kızılçam ormanlarıyla çevrili 9 bin
metrekarelik alana kurulan tesis, konaklama
için Orta Asya'daki otağlardan esinlenilerek
bugüne uyarlanan 19 çadır, kamp
alanı, bitki yetiştirme bölümleri ve karavan
yerlerinin yanı sıra eğitim çadırlarıyla donatıldı.
Tarım ve hayvancılık yapılması için de
5 bin metrekarelik alan ayrılan "Pozitifköy",
ilk misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor.
"DÜNYADAN ALDIĞIMIZI DÜNYAYA
VERELİM İSTEDİM"
Misafirlerin tarımsal uygulamalara da
katılabileceğini aktaran Gülnaz Gültekin,
dergimize şu açıklamalarda bulundu: "Dijital
ve medya bağımlılığı, özellikle pandemi
döneminde çocukları çok etkiledi. Birbirimize,
kendimize ve dünyaya yabancılaştık.
İnsanların buraya geldiğinde keyifli vakit
geçirirken özel öğrenme deneyimini yaşamalarını
arzu ediyoruz. Yakında bir ağılda
keçilerimiz, oğlağımız var. Onlarla buluşmalarını,
aynı zamanda da bahçelerimizde
tarımsal uygulamalara katılmalarını istiyoruz.
Beton bloklardan çıkalım ve biraz da
doğayla iç içe zaman geçirelim, dünyadan
aldığımızı dünyaya verelim istedim. İnşallah
ülkemize, dünyamıza hayırlı olur."
Göbeklitepe de artık
Avrupa Megalitik Kültür Rotası'nda!
UNESCO Dünya Miras Listesi'nde bulunan
Şanlıurfa'daki Göbeklitepe, Avrupa ülkelerinde
benzer kategorideki anıtları bir araya
getiren Avrupa Megalitik Kültür Rotası'na
dahil edilmesiyle daha fazla yabancı ziyaretçi
çekecek.
Şanlıurfa Valiliği, Şanlıurfa Büyükşehir
Belediyesi, Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü ve turizm sektörünün işbirliğiyle
kurulan Şanlıurfa Turizmi Geliştirme A.Ş'nin
Müdürü Mehmet Uncu, Kültür ve Turizm
Bakanlığı koordinasyonunda Avrupa Megalitik
Kültür Rotası'nda dahil edilmek için iki
yıl önce başvuruda bulunduklarını söyledi.
"Megalit"in büyük taş anlamına geldiğini,
"megalitik" kelimesinin de büyük taşlardan
yapılan tarihi yapıları tanımladığını aktaran
Uncu, devasa tarihi mekânların öneminden
ve özelliklerinden yola çıkılarak oluşturulan
rotaların hem mekânların daha iyi tanıtılmasına
hem de korunmasına yönelik bir
işbirliği çalışması olduğunu belirtti.
12 BİN YILLIK GEÇMİŞİYLE EN ESKİ ALAN
Rotaya Türkiye'den sadece Göbeklitepe'nin
girdiğini vurgulayan Mehmet Uncu, şunları
ifade etti: "Göbeklitepe, 2012 yılında kurulan
Avrupa Megalitik Kültür Rotası'na dahil
edildi. Bu rota, bizim için daha nitelikli ve
fazla yabancı ziyaretçi anlamına geliyor. Bu
rota, İngiltere'deki tarihi anıt Stonehenge gibi
dünyada çok fazla ziyaretçi çeken megalitik
yapıları içinde bulunduruyor. Bu rota içerisinde
10 ülke var. Bunların arasında Almanya,
İspanya, İngiltere, Danimarka ve İtalya gibi
ülkeler bulunuyor. Göbeklitepe de bu rotaya
Türkiye'den giren ilk alan oldu. Göbeklitepe,
bu alanların gözbebeği durumunda; çünkü
Göbeklitepe, 12 bin yıllık geçmişiyle en eski
alan olarak bu rotaya girdi."
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
11
Destinasyon
Çöl ile dağların birleştiği turizm bölgesi;
Zahir Sıradağları
CENAY TOPRAKKAYA
Tunus’ta doğa ve kültür turizminin parlayan
yıldızı Zahir Sıradağları, dünyanın sayılı sürdürülebilir
turizm destinasyonları arasında
gösteriliyor. Ülkenin güneyindeki geniş çöl
bölgesinde uzanan Zahir Sıradağları, en
yüksek noktası 689 metreyle nadir yağış
alan alçak dağ oluşumları arasında sayılıyor.
Bölge, 12 etaptan oluşan 194 kilometrelik
yürüyüş parkuruyla son yıllarda doğa ve
kültür turizminde öne çıkıyor.
DÜNYANIN EN İYİ 100 SÜRDÜRÜLEBİLİR
TURİZM DESTİNASYONU ARASINDA!
Tunus Turizm Bakanlığı, 2014'ten bu yana
İsviçre devletiyle ortaklaşa bu bölgenin
sürdürülebilir turizm destinasyonları
arasındaki yerini pekiştirmesi amacıyla
birçok tanıtım faaliyeti düzenledi. İki
ülkenin tanıtım atağının ardından 2021'de
Zahir Sıradağları eteklerinin yer aldığı
bölge, doğa ve kültürel turizm alanında
“Dünyanın En İyi 100 Sürdürülebilir Turizm
Destinasyonu” arasına girdi. Avrupa Sahil
Ülkeleri Birliği’ne bağlı Hollanda merkezli
Dünya Yeşil Destinasyonlar Örgütü tarafından
dünyadaki en iyi 100 sürdürülebilir
yeşil destinasyon arasında gösterilen Zahir
Sıradağları etekleri, aynı organizasyon
tarafından 2022’de düzenlenen turizm yarışmasında
da “En iyi 100 Yeşil Destinasyon
Öyküsü” ödülü aldı.
BÖLGE HALKINA İŞ İMKÂNI SAĞLADI
Tunus’un uluslararası kamuoyunda tanınmasına
katkı sağlayan Zahir Sıradağları,
her geçen gün popülerliğini arttırarak,
yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.
Bölgede turist sayısının artmasının
ardından bölge halkı da turizm sektöründe
iş imkânlarına sahip olmaya başladı.
Evini yerli ve yabancı turistlere açan bölge
sakinlerinden Fatıma et-Talbi, dergimize
turizm sektörüne nasıl başladığını anlattı.
Evini misafirhaneye çevirmeden önce
hurmadan yaptığı pekmezi ve evde dokuduğu
kilimleri turistlere satarak geçimini
sağladığını söyleyen Talbi; “Yerli ve yabancı
turistler bölgeyi gezerken, buradaki halkın
nasıl yaşadığını da öğrenmek istiyor. Evimizde
misafir ettiğimiz ziyaretçilere yerel
baharatlarla tatlandırdığımız yemeklerden
ikram ediyoruz. Her faaliyetimizi bizimle
yaşayan turistlerle yapıyoruz” dedi. Çöle
gelen turistlerin mutlaka konaklamak istediklerini
belirten Fatıma et-Talbi; “Çölün
ortasında uyumak, hem de yerel halkın
yaşadığı ortamda bulunmak onlara farklı
bir deneyim yaşatıyor” diye konuştu.
12 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Destinasyon
BÖLGEYİ DÜNYAYA TANITMA
ÇALIŞMALARI
Uluslararası örgütler tarafından son yıllarda
düzenlenen yarışmalarda iyi dereceler alan
Zahir Sıradağları’nın dünya çapında tanınırlığı
büyük ölçüde arttı. Tunus Otantik Turizm
Üniversitesi Dekanı Muhammed el-Hadi
el-Kalali, konuyla ilgili yaptığı açıklamada
şunları ifade etti: “Dünya Sürdürülebilir
Turizm Enstitüsü’nün gözetiminde uluslararası
yarışmalara katılmak için turizm tanıtımı
konusunda uzmanlaşmış bir Alman danışmanlık
ajansı Yeşil Hedef Organizasyonu ile
çalışmaya başladık. Organizasyonun yardımı
ile yarış için gerekli birçok kriter vardı, onları
adım adım geçerek, Zahir Sıradağları'nı
‘Dünyanın En İyi 100 Turistik Destinasyonu’
listesinde yer almasını sağladık.”
KÜLTÜR VE MEDENİYET TURİZMİ
ALANINDA EN İYİ 6 YERDEN BİRİ
Çalışmalarının meyvelerini aldıklarını
belirten Kalali, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tanıtım çalışmalarımızın devamında
Zahir Sıradağları’nın dünyadaki kültür ve
medeniyet turizmi alanında en iyi 6 yer
arasında gösterilmesini sağladık. Burada
çöl ve dağların arasında yer alan saraylara
ek olarak, daha önce kiler olarak kullanılan
odaların yanı sıra bölgede 38 misafirhane
mevcut. 200 milyon yıldan eski jeolojik
kalıntıların yer aldığı bu bölgede, 194 km
boyunca kesintisiz devam eden Tunus’un
en uzun yürüyüş parkuru yer alıyor.”
TUNUS'TAKİ BERBERİ MİRASI
Tunus güneyinde genel olarak Berberi
kültürünün hâkim olduğu Tatavin, Touzer,
Douz gibi şehirler yer alıyor. Sanayi ve ticaretten
yoksun olan bu kentlerde, geleneksel
yöntemlerle tarımsal faaliyetler yapılıyor.
Özellikle zeytin ağaçlarının yoğun olduğu
bu çorak topraklarda Berberi (Amaziğ)
kültürü hâkim. “Özgür Adam” anlamına
gelen Berberi kelimesine ithafen Berberiler
denilen bölge halkı, eski çağlardan
beri kendilerini kışın soğuğundan ve yazın
sıcağından koruyan dağlarda yaşamayı
tercih etmiş.
KORUDUKLARI KÜLTÜRLERİNİ
DÜNYAYA TANITIYORLAR
Kuzey Afrika’daki Berberiler, tarihin başlangıcından
beri kimliklerini benimsedikleri
ve yaşadıkları coğrafi bölge anlamına
gelen “Tamazgha” olarak adlandırılıyor.
Günümüzde kullanılan Amaziğ, Tamazgha,
Berber ve Berberi isimleri, hep bu bölgede
yaşayan halklara işaret ediyor. Resmi
olmayan rakamlara göre Tunus'ta yaklaşık
600 bin Berberinin yaşadığı tahmin ediliyor.
Berberilerin çoğu, günümüzde kültürlerini
koruyabildikleri Matmata, Tamazret, Zarawa
ve Tagut bölgelerinde kabileler şeklinde
yaşıyor. Zahir Sıradağları eteklerinde de
yaşayan Berberiler, günümüze kadar korudukları
kültürlerini tüm dünyadan gelen
ziyaretçilere tanıtma fırsatı buluyor.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
13
Destinasyon
Sırbistan’ın değerleri
UNESCO koruması altında
CENAY TOPRAKKAYA
Balkan Yarımadası’nın önemli ülkelerinden
Sırbistan, özellikle son dönemlerde
yükselişte olan bir tatil destinasyonu. Köklü
tarihi, kültürel değerleri ve benzersiz güzellikteki
cazibe merkezleriyle Balkan tatilini
son derece cazip kılan Sırbistan, UNESCO
(Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür
Kurumu) tarafından koruma altına alınmış
değerleriyle de dikkatleri üzerine çekiyor.
YAŞAYAN KÜLTÜR DEĞERLERİ
İnsanlık için muazzam bir öneme sahip
tarihi ve kültürel değerlerin, geleneklerin ve
doğal güzelliklerin belirlenerek koruma altına
alındığı UNESCO listelerinde Sırbistan’ın
ismine sıkça rastlamak mümkün. Paha
biçilemez bir Bizans sanatı koleksiyonuna
sahip Studenica Manastırı, bazilikalardan
hamamlara ve tapınaklara kadar çok
sayıda dikkat çekici Roma kalıntısına sahip
Gamzigrad-Romuliana Sarayı, dünyanın
Studenica Manastırı
en iyi Orta Çağ fresklerinden bazılarına ev
sahipliği yapan Stari Ras ve Sopocani tarihi
kompleksleri ve yüksek estetik değerlere
sahip, kabartmalı motifli mezarları ile Stecci
Orta Çağ Mezarlıkları, gelecek nesillere de
miras kalabilmeleri için UNESCO tarafından
korunan değerler arasında.
Stecci Orta Çağ Mezarlığı
SOMUT OLMAYAN KÜLTÜR MİRASLARI
Sırbistan, İnsanlığın Somut Olmayan Kültür
Mirasları Listesi’ne de iki önemli değeriyle
katkıda bulunmuş. Bunlardan ilki, Sırp
halkının etnik kimliğinin bir ifadesi olarak,
koruyucu azizlerinin uğruna düzenledikleri
"Slava Kutlamaları", diğeri de Sırp ulusal
kimliğinin ayırt edici özelliği olması bakımından
önem taşıyan geleneksel "Sırp Halk
Dansı Kolo".
DÜNYANIN HAFIZASI PROGRAMI
UNESCO’nun "Dünyanın Hafızası Programı",
dünyanın dört bir yanına yayılmış evrensel
bir değere sahip olan belgeleri, sözlü gelenekleri
ve çeşitli materyalleri bir araya toplayarak
korumayı hedefliyor. Sırbistan da
sahip olduğu değerleri ile bu önemli listede
yer almayı başarmış. Olağanüstü güzellikte
minyatürlere sahip bir Sırp el yazması ve
20. yüzyılın en büyük bilim adamlarından
Tesla’nın geride bıraktığı muazzam arşivi,
sonraki nesillere ışık tutmaları bakımından
son derece değerli miraslar.
Gamzigrad-Romuliana Sarayı
14 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Konaklama sektörüne özel
e-Fatura çözümleri!
e-Fatura ve e-Arşiv Fatura süreçlerinizde sektör lideri eLogo’yu tercih edin,
siz sadece misafirlerinizle ilgilenin!
Keşfedin
Konaklama hizmeti veren işletmelerin,
1 Temmuz 2022’ye kadar e-Fatura’ya
geçmesi gerekmektedir.
Marmara Bölgesi
Atıl ağaçlar ürüne
dönüşüyor, geliriyle
konaklar restore
ediliyor
Bilecik'in Osmaneli ilçesinde kurulan ahşap atölyesinde
üretilen masa, sehpa, mumluk, saksı ve sandık gibi eşyalar,
Lefke Han Sanat Atölyeleri Çarşısı'nda satışa sunuluyor.
İlçedeki atıl ağaçları farklı ürünlere dönüştüren Osmaneli
Belediyesi, elde ettiği geliri ilçedeki tarihi konakların restorasyonunda
kullanıyor.
İlçe girişinde mezbaha binasına ait alandaki kapalı bölümü
ahşap atölyesine çeviren Osmaneli Belediyesi, Orman İşletme
Şefliği'nin çalışması sonucu tasnif dışı kalan ağaçları
burada farklı ürünlere dönüştürüyor. Atölyede çalışan
ustalar, atıl ağaçlardan masa, sehpa, mumluk, saksı ve
sandık gibi ürünler ortaya çıkarıyor. Ürünler, ilçeyi ziyaret
eden ziyaretçilerin satışına sunuluyor. Ürünlerin satışından
elde edilen gelir; Sülüman Ağa, Bekir Güven, Fadıl Bozkurt,
Necla Hanım konaklarının da aralarında olduğu 15 tarihi
yapının restorasyonunda kullanıldı.
Osmaneli Belediye Başkanı Münür Şahin, konu ile ilgili yaptığı
açıklamada belediye olarak kaybolmakta olan sanatları tekrar
canlandırmak istediklerini belirterek; "Kaybolmakta olan
sanatların tümüne sahip çıkıyoruz. Yusuf Kan hocamızla ahşap
işlemeciliğini bu şekilde canlandırmış olduk" diye konuştu. Atıl
ahşapları hazırladıkları projeyle değerlendirdiklerini kaydeden
Şahin; "Onlardan yaptığımız hediyelik eşyaları mağazamızda
satarak elde ettiğimiz yaklaşık 1 milyon lira gibi bir rakamı,
tarihi konakların restorasyonunda kullanıyoruz. Bir taraftan
malzemeleri en uç noktasına kadar kullanırken, öbür taraftan
da yapmış olduğumuz restorasyonlara da ayrı bir fon yaratıyoruz"
bilgisini paylaştı.
Bursa'nın turizmde yeni rotası
Sri Lanka ve Hindistan
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜR-
SAB) Güney Marmara Bölge Temsil Kurulu
Başkanı Murat Saraçoğlu, Bursa'nın turizm
potansiyelini artırmak için Sri Lanka ve
Hindistan'ı yeni pazarlar olarak belirlediklerini
bildirdi. Saraçoğlu ve yönetim kurulu
üyeleri, düzenledikleri basın toplantısında,
2021 faaliyetleri ve 2022 hedeflerine ilişkin
bilgi verdi.
"BOSNA BİZİM İÇİN
ÖNEMLİ BİR DEĞER"
Bursa'ya yurt içi ve yurt dışından acenteleri
davet ettiklerini ve şehrin turizm
potansiyelini artırmayı hedeflediklerini
belirten Başkan Saraçoğlu, şunları kaydetti:
"Sri Lanka ve Hindistan, Bursa için
yeni bir pazar olacak. Turizmde birden bir
taş atıp kuşu ürkütemiyoruz, en az 3 yıllık
bir süreç gerekiyor. 2022 Mayıs ayında
Bulgaristan'ın Varna şehrine bir info
programı gerçekleştireceğiz. Bulgaristan
ve Yunanistan ile çok etkin çalışmalar
yürütüyoruz. Bildiğiniz gibi bölgemiz
bir Balkan pazarı; her ne kadar onlar
bizden daha çok turist bekleseler de biz
de onlardan aynı şeyi bekliyoruz. Bosna,
bizim için önemli bir değer. Bosna'da her
yıl Srebrenitsa Katliamı ile ilgili etkinlikler
yapılıyor, Bursa'dan oraya katılım az, Türkiye
olarak oraya daha güçlü bir şekilde
gitmeyi planlıyoruz."
"İNANÇ TURİZMİNE YÖNELİK
YENİ ROTALAR HAZIRLADIK"
Saraçoğlu, Balkan pazarı başta olmak üzere
Almanya, Fransa, Polonya, Belçika ve Uzak
Doğu, Asya Pasifik ülkeleri, Çin, Güney Kore,
Sri Lanka, Hindistan, Japonya, Malezya ve
Endonezya pazarlarında Bursa'nın tanıtımını
yaparak, turizm hareketliliğini artırmayı
hedeflediklerini ifade etti. İnanç turizmi
konusunda da yeni rotalar hazırladıklarını
söyleyen Murat Saraçoğlu, UNESCO
değerleri olan bölgelerin tanıtımı için çaba
gösterdiklerini sözlerine ekledi.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
17
Marmara Bölgesi
Sakarya termal cazibe
merkezine dönüşecek
sınırlarının tespit edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
kararının Resmi Gazete'de
yayımlandığını hatırlattı.
Sakarya'nın Karapürçek ilçesinde jeotermal
raporun kabul edilmesiyle hayata
geçirilecek proje tamamlandığında,
bölgenin termal cazibe merkezi hâline
gelmesi bekleniyor. Sakarya Büyükşehir
Belediye Başkanı Ekrem Yüce, konu ile
ilgili yaptığı açıklamada Siirt ve Yozgat ile
Sakarya'daki termal turizm merkezlerinin
Uçmakdere, dört mevsim
paraşüt tutkunlarını ağırlıyor
Tekirdağ'da adrenalin tutkunlarının gözde
adresi Uçmakdere, her mevsim yamaç paraşütü
yapmak isteyenleri ağırlıyor. Marmara
Denizi ile Ganos Dağı eteklerindeki ormanların
bütünleştiği Uçmakdere Mahallesi'nde
yamaç paraşütü uçuşları devam ediyor.
Karara göre Karapürçek Termal Turizm
Merkezi'nin sınırlarının tespit edildiğini aktaran
Yüce, jeotermal için sunulan raporun
kabul edildiğini ve bölgenin turizm bölgesi
ilan edildiğini kaydetti. Başkan Ekrem Yüce;
Kayalar, Teketaban, Memduhiye, Reşitbey,
Yazılı, Ekinli bölgelerini ilgilendiren çalışmanın
tamamlanmasıyla Karapürçek, Akyazı
ve Taraklı üçgeninde Sakarya'nın termal
destinasyon olarak Türkiye'nin gözbebeği
olabileceğine değindi.
EKONOMİ VE İSTİHDAMA
CİDDİ KATKI BEKLENİYOR
Raporun işin uzmanları tarafından hazırlandığına
işaret eden Yüce; projede termal kür,
tedavi-rehabilitasyon, yaşlı tedavi, fitoterapi,
apiterapi müzikterapi, homoterapi,
aromaterapi uygulama merkezlerinin de yer
aldığını belirtti. Sakarya Büyükşehir Belediye
Başkanı Ekrem Yüce, bölgeye ekonomik
ve istihdam olarak ciddi katkı beklendiğini
söyleyerek, tesislerin yanı sıra bölgenin
trekking, dağ bisikleti, atlı doğa yürüyüşü,
yaban hayatı ve kuş gözlemciliği, fotosafari,
kamping, oryantiring, karavan turizmi, kırsal
ve ekoturizm, günübirlik aktiviteler için de
uygun bir yapıya sahip olduğunu vurguladı.
Ekstrem spor tutkunları, 250 ve 600 metrelik
pistlerden rüzgârın durumuna göre uçuş
yapıyor. Özellikle İstanbul ve yakın kentlerden
gelen paraşütçüler, mavi ile yeşilin
buluştuğu güzellikleri gökyüzünden izleme
fırsatı buluyor.
Tekirdağ İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet
Hacıoğlu, konu ile ilgili yaptığı açıklamada
Uçmakdere'nin yamaç paraşütü için her
mevsim elverişli olduğunu söyledi. Bölgeye
ilginin her geçen yıl arttığını belirten Hacıoğlu;
"Tekirdağ, İstanbul'a yakın olmanın
avantajlarını yaşıyor. İnsanlar hem agro
hem gastronomi turizmi açısından ve
özellikle de bağlarla ilgili geliyorlar. Adrenalin
dolu yamaç paraşütü de çokça tercih
ediliyor" dedi.
Trakya'nın
lavanta tarlaları
turizm sezonuna
hazırlanıyor
Trakya'da son yıllarda kıraç alanların
tarıma kazandırılması amacıyla ekilen
lavanta, hem üreticilerin ekonomisine
hem de kentlerin turizmine ciddi katkı
sağlıyor. Son iki yıldır Covid-19 salgını
nedeniyle sınırlı sayıda ziyaretçi ağırlayan
lavanta tarlalarına, bu sene daha
fazla yerli ve yabancı turistin gelmesi
bekleniyor.
Lavanta tarlaları, çiçeklenme öncesi
gerekli ilaçlamalar yapılıp otlarından
arındırılarak bir yandan hasat dönemine,
diğer yandan da turizm sezonuna
hazırlanıyor. Kırklareli'nin Demircihalil
köyünde 55 dönümde lavanta yetiştiriciliği
yapan Ayça Özer, haziranda
bitkilerin çiçek açmaya başlayacağını
söyledi. Haziran ortasında birçok yerli
ve yabancı turisti tarlasında misafir edeceğini
belirten Özer, bu yıl verimden çok
turizme odaklandıklarını kaydetti.
TURİZME KATKISI ÇOK DEĞERLİ
Lavantanın yağının yanı sıra turizme katkısının
çok değerli olduğunu dile getiren
Ayça Özer, şöyle konuştu: "Güzel bir
sezon olmasını diliyorum bütün üretici
arkadaşlarımız için. Hazirandan itibaren
de herkesi tarlamızı ziyarete bekliyoruz.
İki yıldır salgın dönemi nedeniyle herkes
evlere kapandı. Dolayısıyla açık havada
olmak, doğanın içerisinde olmak, kuş
cıvıltılarını gerçekten yerinde dinliyor
olmak hepimizin istediği şeyler. Hem
Kırklareli hem Trakya hem de İstanbul'da
günübirlikçi misafirleri ağırlıyoruz
tarlamızda."
18 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Ege Bölgesi
Afyonkarahisar'ın Zambiyalı gönüllü tanıtım elçisi;
Chimwemwe Chita
Zambiyalı narkotik komiseri baba ile
öğretmen annenin kızı olan 22 yaşındaki
Chita, 2017 yılında kazandığı Afyon Kocatepe
Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde öğrenim
görmek için kente geldi. Üniversitenin Türkçe
Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde
(TÖMER) aldığı dil eğitimini başarıyla tamamlayan
Veteriner Fakültesi 4. sınıf öğrencisi
Chita, 5 yıldır Afyonkarahisar'da yaşıyor.
Fakültede başarılı bir öğrenci olan Chita, yaşadığı
şehir Afyonkarahisar'ın doğal güzellikleri,
tarihi ve kültürel mekânları, gastronomisi
ve yöresel lezzetleriyle de yakından
ilgileniyor. Kamera karşısında yaptığı sunum
ve röportajlarla Afyonkarahisar'ı tanıtıcı
renkli videolar üreten Chita, bunları kentteki
dijital bir medya hesabının sosyal medyasından
paylaşıyor. Chita, Türkçe ve İngilizce
çektiği tanıtıcı videolarla Afyonkarahisar'ı
sosyal medyada Türkiye başta olmak üzere
farklı ülkelerdeki insanlara tanıtıyor.
"GİZEMLİ ŞEHİR AFYONKARAHİSAR'I
ANLATIYORUM"
Chita, konu ile ilgili yaptığı açıklamada
misafirperver ve sıcakkanlı insanlarla yaşadığı
Afyonkarahisar'da 5 yıldır çok mutlu
olduğunu söyledi. Eğitim aldığı şehirde yeni
arkadaşlar edindiğini dile getiren Chita, şöyle
konuştu: "Buraya geldiğimde hiç Türkçe
bilmiyordum, 'Merhaba' bile diyemiyordum.
Afyonkarahisar'da TÖMER'e giderek Türkçeyi
öğrendim. Sonra yaşadığım şehrin her şeyini
araştırarak ve sorarak tanıdım. Ardından
da Afyonkarahisar'ı tanıtmak için Türkçe ve
İngilizce görsel içerikler üretmeye başladım.
Şimdi yaptığım sunumlar ve röportajlarla
Türkiye ve yurt dışındaki insanlara gizemli
şehir Afyonkarahisar'ı anlatıyorum."
1800 yıllık kanalizasyon sistemi
gün yüzüne çıkarıldı
Aydın'daki Mastaura Antik Kenti'nde yürütülen
kazı çalışmalarında tespit edilen yaklaşık
1800 yıllık kanalizasyon sistemi ortaya çıkarıldı.
Nazilli ilçesindeki antik kentte Adnan
Menderes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat
Akkurnaz koordinesinde yüzey araştırma
çalışmaları sürdürülüyor. Çalışmalarda kentte
tiyatro, roma hamamı, çeşitli su yapıları,
arena gibi önemli eserler ortaya çıkarıldı
.
Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürü Umut Tuncer,
antik kenti gezerek çalışmalar hakkında
bilgi aldı. Tuncer, iki yıldır yürütülen çalışmalarla
ortaya çıkarılan eserlerin arkeoloji
camiasının gündemini belirlediğini söyledi.
Son olarak arenanın gün yüzüne çıkmasıyla
bölgede turist trafiğinin başladığını aktaran
Umut Tuncer, kentte 2 milyon lira civarında
kamulaştırma çalışmasının da tamamlandığını
kaydetti. Bölgenin kazı başkanlığı statüsünde
çalışması için gerekli koşulların da sağlandığını
vurgulayan Tuncer, şöyle konuştu:
2 BİN YILLIK BELEDİYECİLİK
PERFORMANSI
"Ortaya çıkan yeni yapı, yeni keşifle birlikte
aslında yeni bir soluk kazandı. Gördüğünüz,
yaklaşık 1800 yıllık bir su kanalizasyonu
sistemi. Atık sistemi ve yapının büyüklüğü
bizi de şaşırttı. İçinde yürüyebileceğimiz,
çeşitli kollarla şehrin geneline yayılan bir
kompleks tesisinin bir parçasıyla karşı
karşıyayız. Yaklaşık 2 bin yıllık belediyecilik
performansına da güzel bir atıf oluşturdu.
O günlerdeki kanalizasyon sisteminin hâlâ
yapı olarak sağlam bir şekilde karşımızda
olması ve tesisin büyüklüğü, şehrin ihtiyaçlarına
cevap veriyor oluşu, açıkçası bizi hem
şaşırttı hem de mutlu etti."
20 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Ege Bölgesi
Knidos Antik
Kenti'nde bulunan
Emevi kitabeleri
tarihe ışık tutuyor
Muğla'nın Datça ilçesindeki Knidos
Antik Kenti'nde yürütülen kazı çalışmalarında
bulunan yeni kitabeler, Batı
Anadolu'daki İslam fetihleri ve bölgenin
tarihi hakkında önemli veriler sunuyor.
Astronomi ve matematik bilimci Eudoksus,
doktor Euryphon, ressam Polygnotos
ve dünyanın yedi harikasından biri
olarak gösterilen İskenderiye Feneri'nin
mimarı Sostratos'un yaşamına tanıklık
ettiği rivayet edilen Knidos'ta yıl boyunca
kazı çalışmaları sürüyor.
Ege ile Akdeniz'in birleştiği yerde özel
bir konuma sahip antik kentten, tarihe
tanıklık eden eserler çıkarılıyor. Knidos
Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr.
Ertekin Doksanaltı, konu ile ilgili yaptığı
açıklamada antik kentteki çalışmaların
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğü, Selçuk Üniversitesi, Türk
Tarih Kurumu, Muğla Valiliği ve Güney
Ege Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle yapıldığını
söyledi. Bu yılki kazılarda yeni
buluntuların açığa çıkmaya başladığını
belirten Doksanaltı, şunları ifade etti:
"Bu yıl Korint Anıtı, Propilon anıtsal
giriş yapısında, merdivenli ve tiyatro
caddelerinde kazı ve konservasyon çalışmaları
devam edecek. Korint Anıtı ve
'D Kilisesi' olarak nitelendirilen yapıda
gerçekleştirilen çalışmalar sırasında,
Emeviler dönemine ait olan ve ilk kez
1970'li yıllarda kendisini göstermeye
başlayan Arapça kitabeler ve grafitilerden
yeni örnekler çıkmaya başladı. Bu
kitabeler, özellikle erken İslam fetihleri
ve Batı Anadolu'da gerçekleştirilen
fetihler açısından oldukça önemli veri
ve bilgi sunmakta."
Ulubey Kanyonu'nda macera parkuruyla
ziyaretçi sayısı artırılacak
Dünyanın en uzun kanyonları arasında yer
alan ve geçen yıl 80 bine yakın ziyaretçiyi
ağırlayan Uşak'taki Ulubey Kanyonu'nun,
2022 yılında macera parkuruyla ziyaretçi
sayısını ikiye katlaması hedefleniyor. Büyük
Menderes Grabeni'nin çökmesiyle oluşan,
77 kilometrelik uzunluk, 170 metreye ulaşan
derinlik ve 500 metreye yakın genişliğe
sahip Ulubey Kanyonu, doğal ve tarihi
güzellikleriyle dikkatleri çekiyor.
Ulubey sınırlarında yer alan Blaundus
Antik Kenti'nin uzantısı konumundaki 1800
Zamana direnen Çandarlı Kalesi,
ihtişamıyla ziyaretçilerini ağırlıyor
Üç tarafı denizle çevrili beş kulesi, mazgalları,
kapısı, girişteki kitabesi ve duvarlarıyla
asırlara meydan okuyan yapı, Anadolu'da en
iyi korunmuş kaleler arasında gösteriliyor.
İzmir'in Dikili ilçesinde M.Ö. 6. yüzyılda yapılan
ve bugünkü görünümü M.S. 14. yüzyıla
tarihlenen Çandarlı Kalesi; burçları, kuleleri
ve savunma yapılarıyla ihtişamını koruyor.
Türkiye'nin en iyi korunmuş kalelerinden
biri olan Çandarlı Mahallesi'ndeki tarihi
yapı, içinde bulunduğu yarımadanın karayla
bağlandığı kısma yakın, doğu-batı yönünde
eğimli, kayalık zemin üzerinde yer alıyor. M.Ö.
yıllık kaya mezarlarının yanı sıra Selçuklu
ve Osmanlı dönemlerinden de çok sayıda
kalıntıyı bünyesinde barındıran kanyon,
doğa yürüyüşü için ideal rotalar arasında
gösteriliyor. Dokuz Sele ve Banaz çaylarının
geçtiği kanyon, kar yağışının ardından
ziyaretçilerine etkileyici manzaralar
sunuyor. Kanyon içerisindeki cam teras ve
ters ev, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı
olurken; Ulubey Belediyesi ve Zafer Kalkınma
Ajansı ortaklığında inşa edilen macera
parkuruyla ziyaretçi sayısının artırılması
hedefleniyor.
6. yüzyılda o dönemki adıyla Pitane'yi koruma
amaçlı inşa edilen kale, M.S. 14. yüzyılda
Foça'yı ele geçiren Cenevizliler tarafından
bugünkü görünümüne kavuşturuldu.
Osmanlı Sultanı 2. Murat döneminde fethedildikten
sonra Sadrazam Çandarlı Halil
Paşa tarafından 15. yüzyılda yeniden restore
ettirilen kale, sağlamlaştırılıp korunaklı ve
daha işlevli hâle getirildi. Çandarlı Kalesi'nde
Bergama Müze Müdürlüğü tarafından yapılan
sondaj kazılarında farklı seviyelerde duvar
kalıntıları ve döşemeler ortaya çıkarılırken, iç
avluda da bir Bizans sarnıcı tespit edildi.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
21
Akdeniz Bölgesi
Aya Baniya Kilisesi,
“Kokuhane” ismiyle hayat bulacak
Torosların
etekleri nergis
kokuyor
Isparta Belediyesi, Turan Mahallesi’nde bulunan
ve yaklaşık 270 yıllık bir geçmişe sahip
olan Aya Baniya (Payana) Kilisesi’nin restorasyonunu
yaparak, turizme kazandırmak
için harekete geçti. Isparta Belediye Başkanı
Şükrü Başdeğirmen, kilisede uygulanacak
“Isparta Koku Atölyesi: Kokuhane” projesi
için Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri
Volkan Güler ile protokol imzaladı.
Toprakkale Kalesi turizme
kazandırılacak
Projenin tamamlanmasıyla birlikte kilise,
şehrin ekonomisine ve sosyo-kültürel
hayatına olumlu etkiler katacak, turizmde
bir cazibe merkezi hâline getirilecek. Koku
teması kapsamında işlevlendirilecek kilisede
ve bahçesinde Kütüphane, Koku Yapım
Atölyesi, Sergi-Fuaye Alanı, Kafeterya, Mağaza,
Tematik Tıbbi ve Aromatik Bitki Bahçesi
olmak üzere bölümler oluşturulacak.
Mersin Büyükşehir Belediyesi Tarımsal
ve Veteriner Hizmetleri Dairesi öncülüğünde
yürütülen “Nergis Soğanı Dağıtımı”
projesi kapsamında üreticilere
dağıtılan nergis soğanları çiçeklendi,
mis gibi nergis kokusu tarlaları sardı.
Projeyle özellikle kadın üreticilere
ek gelir sağlanırken, alternatif tarım
faaliyetleri de yaygınlaştırılıyor. Mis
gibi kokusuyla satın alanların yüzlerini
güldüren nergis çiçeği, bereketiyle de
üreticilerin umudu oluyor.
Torosların eteğinde yetişen; rengi,
narin yapısı ve güçlü kokusuyla
dikkati çeken nergis çiçeği sayesinde
kadınlar, aile ekonomisine katkı sağlıyor.
İlkbaharın habercisi olarak anılan
ve kasım ayından mart başına kadar
hasadı süren nergis çiçeği, kadınlar
tarafından toplanarak Türkiye'nin
farklı kentlerine gönderiliyor. Sabah
saatlerinde tarlalara gelen kadınlar,
nergisleri toplayarak özenle deste
hâline getiriyor. Koparıldıktan sonra
yaklaşık 10-12 gün canlı kalabilen
nergis çiçeği sayesinde kadınlar, aile
bütçesine katkı sunuyor.
Osmaniye'de üç şehrin kavşak noktasında
yer alan Toprakkale Kalesi, restorasyon
çalışmalarıyla turizme kazandırılacak.
Tarihi M.Ö. 2000'li yıllara dayanan yaklaşık
75 metre yükseklikteki kale, ayakta kalan
yapılarıyla dikkatleri çekiyor.
Osmaniye, Adana ve Hatay'ın kavşak noktasındaki
kalede İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce
geçen yıl başlatılan ve dört etaptan
oluşan restorasyon çalışmaları, tüm hızıyla
devam ediyor. İlk etap çalışmalar kapsamın-
da kalenin giriş bölümünde bulunan kapı
ve tonozlu yapı, tarihi mimarisine uygun
olarak restore edildi ve güçlendirildi. Yakın
zamanda başlanması planlanan 2. etap çalışmalarda
ise kaleye kafe, restoran, mesire
alanı, yürüyüş yolu ve satış yerleri yapılarak,
vatandaşların hizmetine sunulacak.
Osmaniye, kent sınırları içinde Kastabala,
Harun Reşit, Savranda, Hemite gibi Kültür
ve Turizm Bakanlığı’nda kayıtlı 26 tarihi kaleyi
barındırması nedeniyle "Kaleler Şehri"
olarak da anılıyor.
22 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Akdeniz Bölgesi
Tarihi Kazancılar Çarşısı’nın
zamana direnen
ustaları
Adana'daki tarihi çarşıda her biri yarım asrı
aşkındır bakır işleyen, kalaycılık, sayacılık,
terzilik ve marangozluk yapan zanaatkârlar,
teknolojiye ve zamana direnerek mesleklerine
devam ediyor. İsmini bir zamanlar
kazan yapan ustalardan alan tarihi çarşının
yarım asırlık ustaları, ilk günkü heyecanla
zanaatlarını yaşatmaya çalışıyor.
Anadolu'daki kapalı çarşı geleneğinin en
önemli örneklerinden birisi olan Kazancılar
Çarşısı'nda ilerleyen yaşlarıyla zamana,
zanaatlarıyla teknolojiye direnen ustalar,
tamamı el becerisine dayanan mesleklerini
gelecek nesillere aktarmak istiyor. Dükkânları
tarih kokan çarşıda yarım asrı aşkındır
bakır işleyen, sayacılık (deri veya kumaşı
keserek ayakkabı kalıbına uygun hale getirme
zanaatı), terzilik ve marangozluk yapan
ustalar, mesleklerini uzun yıllardan bu yana
sürdürmenin mutluluğunu yaşıyor.
kendisini 8 yaşında meslek öğrenmesi için
Kazancılar Çarşısı'ndaki bakır ustasının
yanına çırak verdiğini anlattı. Filizgil, o
dönemler öğleye kadar okula gittiğini,
ardından da atölyenin yolunu tuttuğunu
dile getirerek, babasını 12 yaşındayken
kaybetmesiyle ilkokul üçüncü sınıftan
sonra eğitimine devam edemediğini vurguladı.
Sonraki yıllarda kalfalık, ardından da
ustalıkla zanaatını sürdürdüğünü aktaran
Güneri Filizgil; “Şu anda sac, bakır, kromla
ilgili her şeyi yapıyorum, fakat bizim şimdi
yaptığımız, eskiden yaptıklarımızdan çok
farklı. Eskiden kazanlar, sobalar yapardık,
şimdi onların hiçbiri yok. Şu anda tatlı
ocakları, tezgâhlar yapıyoruz. Dünyaya
bir daha gelsem bu işi yaparım, güzel bir
zanaatımız var” dedi.
"DÜNYAYA BİR DAHA GELSEM
BU İŞİ YAPARIM"
Çarşı esnaflarından bakır ustası 63 yaşındaki
Güneri Filizgil, dergimize babasının
Sarkıt ve dikitleri buz tutan
İnsuyu Mağarası ziyaretçilerini ağırlıyor
Dr. Temuçin Aygen'in 1952'de keşfinden
sonra 1966'da Türkiye'nin turizme açılan
ilk mağarası olan İnsuyu; sarkıt, dikit, sütun
ve damlataş oluşumlarıyla dikkati çekiyor.
Birbirine bağlı iki bölümden oluşan ve loş
ışıkla aydınlatılan mağara, 525 metre uzunluğunda
etkileyici bir gezi alanına sahip.
Burdur kent merkezine 13 kilometre
uzaklıkta Sarpgüney Tepesi'nin kalkerli
yamacında bulunan mağaraya, yağan karın
erimesiyle süzülen su akışı arttı. Binlerce
yılda oluşan sarkıt, dikit ve sütunlardan
süzülen su, mağaranın bazı yerlerinin soğuk
olması nedeniyle buz tuttu. Ayrıca mağarada
yer yer buzdan sarkıt, dikit ve sütunlar
da oluştu. Ziyaretçiler, kendilerini hayrete
düşüren bu rotada gezerek kalsit ve buz
kristallerinin fotoğrafını çekiyor, mağaranın
sıcak olan yerlerini ise üzerlerine damlayan
suyun eşliğinde keşfediyor.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
25
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Köprüçay
Kanyonu
keşfedilmeyi
bekliyor
Siirt'in Pervari ilçesindeki Köprüçay
Kanyonu, doğa tutkunlarınca keşfedilmeyi
bekliyor. Herekol Dağı eteklerindeki
Köprüçay köyünde bulunan yaklaşık 8
kilometre uzunluğundaki kanyon, Herekol'dan
doğan ve Botan Çayı'na karışan
Erik Deresi'yle doğal güzellik oluşturuyor.
Dik yamaçları ve eşsiz manzarasıyla doğasever
ve fotoğraf tutkunlarını bekleyen kanyon,
ilkbaharın gelmesiyle doğanın birçok
rengine büründü. Köy sakinleri, dinlenmek
ve piknik yapmak amacıyla ziyaret edilen
kanyonun turizme kazandırılmasını istiyor.
Mardin’in yöresel lezzetleri
tarihi konakta dünyaya tanıtılacak
Mezopotamya ve Anadolu mutfağının
harmanlandığı, zengin mutfak kültürüne
sahip Mardin, hayranlık uyandıran tarihi
ve kültürel değerlerinin yanı sıra gastronomi
alanındaki lezzetleriyle de adından
söz ettirmek istiyor. Bu kapsamda Mardin
Valiliği, Mardin Büyükşehir Belediyesi ve
Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle,
Teker Mahallesi 47. Sokak'ta atıl durumda
bulunan Abdülkadir Paşa Konağı gastronomi
merkezine dönüştürülecek.
Tarihi Zerzevan Kalesi
içme suyuna kavuşuyor
İhalesi 5,5 milyon liraya yapılan, yıl içinde tamamlanarak
hizmete açılması beklenen tarihi
konakta geçen yıl tescil edilen kaburga dolması,
ikbebet, kibe, irok ve sembusek gibi yemeklerin
yanı sıra unutulmaya yüz tutan zingil,
kıtkat, kıdre, dobo, hıllaviye, alluciye gibi çok
sayıda lezzet de araştırılıp hazırlanarak, gelecek
kuşaklara aktarılacak. Bu sayede Mardin'in
lezzetleriyle ülkede ve dünyada gastronomi
alanında tanınırlığının artırılması, gastronomi
turizminden de pay alması hedefleniyor.
EŞSİZ BİR MANZARAYA SAHİP
Köprüçay Köyü Muhtarı Şükrü Koçak, dergimize
yaptığı açıklamada köylerinde yer
alan kanyonun görülmeye değer, fakat az
insan tarafından bilinen bir yer olduğunu
söyledi. Kanyonun ortasından, Herekol'dan
doğan ve Botan Çayı'na karışan
Erik Deresi'nin geçtiğini belirten Koçak;
"Köprüçay Kanyonu'nun hak ettiği değere
kavuşmasını ve turizme kazandırılmasını
istiyoruz. Eşsiz bir manzaraya sahip. Fazla
bilinmiyor ama bilindiği takdirde buralar
ziyaretçi akınına uğrayacak” dedi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Su ve
Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) Genel Müdürlüğü,
tarihi Zerzevan Kalesi'nin içme suyuna
kavuşması için çalışmalarını hızlandırdı.
Ekipler, Uluslararası Gökyüzü Gözlem Şenlikleri’ne
ev sahipliği yapacak olan Zerzevan
Kalesi'ne su vermek için 2 bin 800 metre su
şebeke hattı çalışmalarını sürdürüyor.
Mayıs ayında tamamlanması hedeflenen
çalışmaların ardından tarihi alana ulaştırılan
su, seyyar ve mevcut lavabolara verilecek.
DİSKİ Genel Müdürü Fırat Tutşi, içme
suyunun temini için Zerzevan Kalesi’nde devam
eden çalışmaları inceleyerek, bilgi aldı.
Tutşi, kent turizmi açısından önemli bir yere
sahip kalede, tarihi alanın zarar görmemesi
için suyu Aşağıkonak Mahallesi kuyusundan
temin ettiklerini belirtti.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
27
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
“Sakin Şehir” Halfeti,
turizm sezonuna
hızlı başladı
Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi'nin
“Sakin Şehirler” ağında yer alan,
sahil kenti görünümlü Şanlıurfa'nın Halfeti
ilçesinde turizm hareketliliği yaşanmaya
başladı. Birecik Barajı dolayısıyla bir bölümü
sular altında kalan, sakin ve huzur veren
özelliğiyle 2013 yılında “Sakin Şehirler”
ağına dahil edilen Halfeti, tarihi taş evleri ve
doğal güzellikleriyle turist çekiyor.
Turizm sezonunda bölgeye gelen yerli ve
yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı olan ilçede,
ilkbaharla birlikte turizm hareketliliği yaşanıyor.
Halfeti Turizmi Geliştirme Kooperatifi
Başkan Yardımcısı Numan Kılınç, konu ile
ilgili yaptığı açıklamada 22 yıl önce sular
altında kalan ilçenin artık geçim kaynağının
turizm olduğunu söyledi. İlçede 50 civarında
tur teknesinin bulunduğunu belirten
Kılınç, şöyle konuştu:
MAYIS AYI REZERVASYONLARI DOLDU
"Bayramın ilk gününden itibaren mayıs
ayında bütün rezervasyonlarımız doldu.
Gelen misafirlerimizden daha önceden rezervasyon
yapmalarını istiyoruz. Gerçekten
aşırı yoğunluk var. İnşallah mayıs ve haziran
ayını tüm turizm sektörü paydaşlarımızla
beraber güzel bir şekilde geçiririz. Gelenlerin
rezervasyon yapmalarını istiyoruz, çünkü
aşırı bir yoğunluk bekliyoruz. Pandemi, iki
yıldır bütün ülkenin olduğu gibi bizim de
belimizi büktü. Hem pandemiden çıkış hem
de kışı içeride geçiren insanlar, doğal olarak
nisanda oruç olduğu için daha çok mayıs
ayına yükleniyor."
Fırat Nehri kıyısında
1800 yıllık askeri gözetleme kulesi bulundu
Konacık köyü kırsalındaki Fırat Nehri
kıyısında hayvanlarını otlatan Ramazan
Kılınç, kayalıkların üzerinde farklı bir yapıyla
karşılaştı. Kılınç'ın ihbarıyla bölgeye giden
Adıyaman Müzesi ekipleri, inceledikleri
taşlardan numune aldı. Uzman ekiplerce
numunelerde yapılan araştırmada, kalıntıların
1800 yıllık olduğu tespit edildi.
Yapının Orta Çağ Dönemi'nde kullanılan
askeri gözetleme kulesi olduğunu belirleyen
ekipler, tescil çalışmalarına başladı. Adıyaman
Müzesi Müdürü Mehmet Alkan, konu
ile ilgili yaptığı açıklamada Adıyaman'ın
tarihi açıdan zengin bir kent olduğunu
söyledi. Bu nedenle zaman zaman yeni
eserlerle karşılaştıklarını anlatan Alkan, bu
anlamda Konacık köyünde de yeni bir esere
ulaşıldığını belirtti.
KORUMA ALTINA ALINACAK
Yapının 1. yüzyılda inşasına başlanan, Orta
Çağ'da kullanılan yaklaşık 1800 yıllık askeri
gözetleme kulesi olduğunu ifade eden
Mehmet Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gözetleme kulesinin çevresinde kale
yapısının olduğunu değerlendiriyoruz.
Geçmişten günümüze doğru Fırat Nehri'nin
kenarında savunma amaçlı kaleler ve kuleler
yapılmıştı. Burası da bunlardan birisi.
Aynı zamanda bölgede çeşitli seramik
parçaları da tespit ettik. Arşivimizde bu
alan yok, tescilli olmadığını gördük.Tescile
sunup, koruma altına alacağız."
28 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Doğu Anadolu Bölgesi
394 yıllık "Doğu Çınarı"
özenle korunuyor
Tunceli'nin
karla kaplı zirveleri,
trekking
ve fotoğraf
tutkunlarını
ağırlıyor
Rafting ve kano sporlarının yanı sıra
yamaç paraşütü etkinliklerine de
elverişli olan Tunceli, son yıllarda
çevre il ve ilçelerden trekking ve fotoğraf
tutkunlarının uğrak yeri oluyor.
Tunceli'de ilkbaharın gelişiyle trekking
ve fotoğraf tutkunları, gezi turları
düzenlemeye başladı.
Elazığ'da heybetli görünümüyle zamana
meydan okuyan 394 yaşındaki "Doğu Çınarı";
periyodik kontrol, bakım ve rehabilitasyon
çalışmalarıyla korunuyor. Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün girişimleriyle
Şanlıurfa Tabiat Varlıklarını Koruma
Bölge Komisyonu tarafından kent genelinde
çınar, meşe ve ardıç ağaçlarından oluşan 29
anıt, tescillenerek koruma altına alındı.
Asırlık ömürlerinden dolayı bulunduğu
bölgenin yaşayan tarihi olarak bilinen
anıt ağaçlar, toplumda geçmişe bağlılığı
artırıyor, doğa sevgisi ve çevre bilincinin
oluşmasına katkı sağlıyor. Bu anıt ağaçlardan
merkez Sugözü Mahallesi'nde bulunan
394 yıllık "Doğu Çınarı"; doğal güzelliği, devasa
boyutu ve gökyüzüne uzanan ihtişamlı
görüntüsüyle doğaseverlerden ilgi görüyor.
Kemaliye ilçesi
Sakin Şehirler Ağı'na dahil edildi
Sarp dağların arasında kurulu kent, el
değmemiş güzellikleriyle yılın her döneminde
çevre il ve ilçelerden ziyaretçi
ağırlıyor. İlkbahar ve yaz aylarında
çeşit çeşit açan çiçeklerle rengârenk
olan şehir; sonbaharda kızılın tonları,
kışın ise kar örtüsüyle görülmeye
değer güzellikler sunuyor.
Rafting ve kano sporlarının yanı
sıra yamaç paraşütü etkinliklerine
de elverişli olan kent, son yıllarda
trekking ve fotoğrafçılık faaliyetleriyle
de dikkatleri çekiyor. Haftalık turlarla
farklı illerden kente gelen trekking ve
fotoğraf tutkunları, yöredeki rehberler
eşliğinde Munzur, Mercan, Zel, Sülbüs,
Süpürgeç ve Sultan Baba gibi dağlara
tırmanıyor.
Erzincan'ın tarihi ve kültürel değeri ile öne
çıkan turistik ilçesi Kemaliye, Türkiye'nin
"Cittaslow" (Sakin Şehirler) ağına dahil
edilen 21. yerleşim yeri oldu. Eski adı Eğin
olan ve Yukarı Fırat Nehri Havzası ile tarihi
İpek Yolu güzergâhında yer alan ilçenin
adı, 1922'de Kurtuluş Savaşı'nda ilçe
halkının Kuva-yi Milliye güçlerine sağlamış
olduğu katkılardan dolayı Mustafa
Kemal Atatürk tarafından Kemaliye olarak
değiştirildi.
Geçmişten bugüne birçok medeniyete ev
sahipliği yapan ve geleneksel mimarisiyle
Anadolu'nun kültürel mirasının örneklerini
yansıtan ilçe, 30 Nisan 2021'de UNESCO
Dünya Geçici Miras Listesi'nde yer aldı.
ÇEKÜL Vakfı'nın "7 Bölge 7 Kent" projesinde
de yer alan ve Tarihi Kentler Birliği'nin
kurucu üyesi olan Kemaliye, Çevre Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından
2003'te de Turizm Öncelikli Yöre Belediyesi
Listesi'ne seçildi.
30 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Doğu Anadolu Bölgesi
Iğdır'ın tuz mağaraları
Doğu'daki seyahat rotasına ekleniyor
Iğdır'ın Tuzluca ilçesinde ziyarete açılan ve
sosyal alan çalışmaları devam eden mağaralardaki
Tuz Terapi Merkezi'ne daha fazla
misafir çekilebilmesi için çalışma yürütülüyor.
Doğu Anadolu Bölgesi'nin tuz ihtiyacının
karşılandığı Tuz Dağı'nda bulunan ve
sağlık turizmine kazandırılması planlanan
mağaralar, son dönemde Doğu Ekspresi
Treni ile bölgeye gelen ziyaretçileri ağırlıyor.
Tamamı ışıklandırılan, sosyal alan çalışmaları
devam eden mağaraların her mevsim
cazibe merkezi hâline gelmesi için Tuzluca
Kaymakamlığı yeni girişimde bulundu.
Seyahat acenteleriyle yapılan görüşmeler
ve davetler sonucu firmaların rotalarını
bölgeye çevirmesiyle, Kars-Ağrı-Iğdır güzergâhındaki
doğal güzelliklere alternatif durak
oluşturulması hedefleniyor.
TURİZM FİRMALARIYLA
GÖRÜŞMELER DEVAM EDİYOR
Tuzluca Kaymakamı Salih Çiğdem, konu
ile ilgili yaptığı açıklamada özellikle Doğu
Ekspresi ile Kars'a gelen misafirlerin tuz
mağaralarını ziyaret ettiğini söyledi. Mağaraların
son zamanlarda ilgi gördüğünü ifade
eden Çiğdem, şöyle konuştu: "Turistlerin
Kars'taki gezi noktalarını bitirdikten sonra
burayı da yeni bir turizm noktası olarak
belirlediklerini görüyoruz. Özellikle turizm
firmalarıyla bu konuda görüşmelerimiz
devam ediyor. Iğdır; üç ülkeye sınır olması,
doğal zenginlikleri ve iklim koşulları nedeniyle
ön plana çıkan bir ilimiz. Kars'taki
güzellikler, Tuzluca'daki mağaramız ve
Iğdır'daki güzellikler, hatta Ağrı'ya kadar bir
turizm noktası oluşturup, ziyaretçilerimizin
daha geniş kapsamlı ziyaret yapmalarını
sağlayabileceğimizi düşünüyorum."
Van Gölü kıyısındaki mikrobiyalitler
turizmde yeni rota oluşturabilir
İklimsel değişiklikler ve kuraklık nedeniyle
suyun çekildiği Van Gölü'nde ortaya çıkan, "su
altı peribacaları" olarak nitelendirilen dikitlerin
(mikrobiyalit) turizme katkı sağlaması bekleniyor.
Van Gölü'ne en uzun kıyısı olan Bitlis'in
Adilcevaz ilçesi sınırlarındaki sahil şeridinin
farklı noktalarında suyun çekilmesiyle ortaya
çıkan ve boyları 10 ila 50 santimetre arasında
değişen mikrobiyalitler dikkatleri çekiyor.
Oluşumu binlerce yıl süren ve daha önce
suyun altında görülebilen dikitler, bilim
insanlarının yanı sıra doğaseverlerden ve
fotoğraf tutkunlarından da ilgi görüyor. Bilimsel
çalışmalara konu olan, fotoğraf meraklılarının
karelerini süsleyen mikrobiyalitlerin
bölge turizmine kazandırılması planlanıyor.
OLUŞUMLARI BİNLERCE SENEYİ
BULABİLİYOR
Muş Alparslan Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama
ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim
Üyesi İskender Dölek, konu ile ilgili yaptığı
açıklamada Van Gölü kıyılarında yüzeye çıkan
mikrobiyalitlerin ilgi çektiğini söyledi. Dünyanın
farklı yerlerinde oluşan mikrobiyalitlerin en
güzel örneklerinin Van Gölü'nde görebileceğini
dile getiren Dölek, şöyle konuştu:
"Jeosit ya da jeomorfosit olarak değerlendirilebileceğimiz
bu yapılar, doğa turizmine
merak duyan ve özel ilgi alanı doğa turizmi
olanlara tanıtılarak bölge turizmine katkı
sağlanabilir. Van Gölü'nün oluşumunda volkanik
olaylar etkin. Volkanik olaylarla Van
Gölü'nün ekolojik koşulları içinde yaşayan
canlılar, volkanizma sonucu çıkan malzemelerle
birleşerek, bu çok özel ve ilginç
şekilleri meydana getirebilmektedir. Oluşumları
binlerce seneyi bulabiliyor. Van Gölü'ndeki
seviye değişimleri önemli... Bunun
takip edilmesi, çevrede yaşayan insanlar
için önem arz ediyor. Suların çekilmesiyle
ortaya çıkan bu şekiller, özellikle bölgeye turizm
çekiciliği kazandırmak ve destinasyon
alanları oluşturmak adına önemli çünkü
bunlar oldukça nadir şeyler."
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
31
İç Anadolu Bölgesi
Kültepe Höyüğü’nden
çıkarılan
350 eser
daha müzede
sergilenecek
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne yer
alan Kayseri'deki Kültepe Kaniş/Karum Höyüğü'nden
çıkarılan ve depolarda bekletilen
350 eser, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında
yürütülen “Koruma ve Diyalog-2 Hibe Programı”
kapsamında müzelerde sergilenmek
üzere hazırlanıyor.
Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu,
konu ile ilgili yaptığı açıklamada
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve
Avrupa Birliği'nin desteğiyle hazırlanan
“Kayseri Müzesi’ndeki Eski Kaniş Eserlerinin
Restorasyonu ve Tanıtımı için Sürdürülebilir
Türk-İtalyan ve Yunan Ortak Projesi”
kapsamında, depolardaki tarihi eserlerin
müzelerde sergilenmesi amacıyla çalışmalara
başladıklarını söyledi. Yaklaşık 75 yıldır
sürdürülen Kültepe kazılarında bulunan
eserlerin büyük bölümünün Ankara ve
Kayseri'deki müzelerde korunduğunu,
bunların bir kısmının sergilendiğini belirten
Kulakoğlu, şunları ifade etti:
“Kayseri'de 2019 yılında açılışı yapılan yeni
Kayseri Arkeoloji Müzesi, Kültepe eserleriyle
doludur. Müzede sergilenen eser sayısını
artıracağız. 2021 yılında Avrupa Birliği desteğiyle
yürüttüğümüz projeyle, artık Kültepe'nin
Kayseri Arkeoloji Müzesi depolardaki
eserlerini yavaş yavaş restore edip, yeni
bir salonda sergilemeyi planlamıştık. Bu
doğrultuda yapılan çalışmalarda yaklaşık
250 eseri önümüzdeki ay sergiye hazır hâle
getireceğiz. Yürütülen proje kapsamında
toplam 350 eserimiz müzede sergilenecek.
Böylelikle depolarda bekleyen, sergilenmeyen
veya herhangi bir şekilde sergilenmesi
için yer bulunamayan eserler de müzede
yerini alacak.”
“Beyaz altın” lüle taşı,
en iyi dönemlerinden birini yaşıyor
Eskişehir'de yer altından çıkarılan lüle
taşından üretilen pipo, takı, satranç takımı,
büst gibi hediyelik eşyalar, başta Çin olmak
üzere İngiltere, Hollanda, Danimarka ve
Almanya'ya gönderiliyor. Eskişehir'in "beyaz
altın" olarak da bilinen ünlü lüle taşından
emek ve sabırla işlenerek üretilen hediyelik
eşyalar, yurt dışında Çin ve bazı Avrupa
ülkelerinden rağbet görüyor.
ABD, Yunanistan, Çekya, Fransa, İspanya ve
Fas'ın bazı bölgelerinde de çıkarılan lüle
taşının Eskişehir'deki yatakları, Alpu ilçesindeki
Türkmentokat ve Karatepe mahalleleri
arasında yer alan Sarısu Ocakları ile Margı,
Beyazaltın ve Başören mahallelerinde bulunuyor.
Lüle taşı, madenden zorlu ve uzun
uğraşlar sonucu ham madde olarak çıkarıldıktan
sonra usta ellerde işlenip; pipodan
takıya, satranç takımından büstlere birçok
ürüne dönüştürülüyor. Yurt dışında en
çok Çin, İngiltere, Hollanda, Danimarka ve
Almanya'ya gönderilen ürünler, iç piyasada
da satılıyor.
ÜRÜNLERİN YÜZDE 90'I İHRAÇ EDİLİYOR
Eskişehir Lületaşı El Sanatları Derneği Başkanı
Emre Mangaltepe, konu ile ilgili yaptığı
açıklamada son dönemde Çin ve Avrupa
ülkelerine ihracatın yoğunluğuna paralel olarak
mesleğe ilginin arttığını söyledi. Lüle taşı
üretim atölyelerin tam kapasite çalıştığını belirten
Mangaltepe; “Atölyelerde üretilen ürünlerin
yüzde 90'ı ihraç ediliyor. Burada da en
önemli pazarı Çin oluşturuyor” dedi. Kentte
43'ü Kültür ve Turizm Bakanlığın’a bağlı 135
lüle taşı ustası, bunun yanı sıra meslekle ilgili
yaklaşık 800 çalışanın bulunduğunu aktaran
Emre Mangaltepe, dernek olarak sanatın
daha ileriye gitmesi, yeni nesillere aktarılması
için projeler ürettiklerini ifade etti.
32 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
İç Anadolu Bölgesi
Her mevsim
turistlerin uğrak yeri;
Tarihi Sille
Mahallesi
Konya'nın Selçuklu ilçesinde, zamanında
farklı kültürlerin bir arada uyum
içinde yaşadığı önemli bir antik dönem
yerleşim birimi olan Sille Mahallesi,
tarihi dokusuyla ziyaretçilerini bekliyor.
Erken Hristiyanlık dönemine ait önemli
merkezlerden olan, 5 bin yıllık geçmişiyle
birçok medeniyete ev sahipliği yapan
mahalle, tarihi evlerin ağırlıklı oluşturduğu
dokusuyla dikkatleri çekiyor.
Sivas’ın gölleri
balık adamları cezbediyor
Sivas'ın Gürün ilçesinde berrak suyu ve turkuaz
mavisi görünümüyle doğal akvaryumu
andıran Gökpınar Gölü, irtifa dalış merkezi
olma yolunda ilerlerken; Zara ilçesindeki
Tödürge Gölü ise eğitim amaçlı buz altı dalışı
gerçekleştiren kurtarma ekiplerinin gözde
mekânları arasında yer alıyor.
Sivas kent merkezine 147, Gürün ilçesine
10 kilometre mesafedeki Gökpınar Gölü,
Yozgat’ta 2 bin yıllık Roma hamamı
turizme kazandırılacak
su altındaki birbirinden güzel flora ve faunasıyla
doğal akvaryumu andırıyor. Dipten
kaynaklarla beslenen ve derinliği 15 metreyi
bulan turkuaz rengi gölde, su altı sporlarıyla
uğraşanlar irtifa dalışı yapıyor. Tödürge Gölü
ise arama kurtarma ekiplerinin eğitim amacıyla
buz altı dalışı gerçekleştirdiği göller
arasında yer alıyor. Balık adamlar, yaşanabilecek
kazalara karşı eğitim amacıyla gölde
buz altı dalışı gerçekleştiriyor.
Konyalıların uğrak yerlerinin başında
gelen Sille Mahallesi, kısa zaman önce
geçirdiği dönüşümle sosyal mekânların
yoğun olduğu bir cazibe merkezi hâline
geldi. Sille Barajı'na bağlanan derenin
ıslah çalışmalarının ardından birbiri
ardına açılan sosyal mekânlar ile tarihi
mahalle, yerli ve yabancı turistlerin gezi
rotasına girdi. Mahalle; Karataş Cami,
Aya Elena Kilisesi, Şeytan Köprüsü, Zaman
Müzesi, hamamları ve daha birçok
eseriyle ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Yozgat Valisi Ziya Polat, Sarıkaya ilçesindeki
2 bin yıllık Roma hamamında çevre
düzenlemesi yapılacağını söyledi. Polat,
Roma hamamının Yozgat'ın önemli tarihi
yapılarından biri olduğunu belirterek, buranın
bir an önce turizme kazandırılması için
çalıştıklarını kaydetti.
Roma hamamı yanında bulunan valilik
misafirhanesinin ve bir apartın yıkılacağını
aktaran Vali Ziya Polat; “Yıkılan alanlara
turist karşılama alanı oluşturulacak. Tarihi
alan içerisinde gezinti yolu ve fotoğraf çektirilmesi
için teras yapılacak. Turist geldiğinde
Roma hamamını yakından görebilecek.
Çevre düzenlemesinin projesi hazırlandı
ve ihalesi yapıldı. İnşallah bu yıl içerisinde
tamamlanacak” açıklamasında bulundu.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
33
Karadeniz Bölgesi
Vitrinleri yenilenen Çorum Müzesi,
turizm sezonuna hazır
Ziyaretçilerini yaklaşık 8 bin yıllık geçmişe götüren Çorum
Müzesi, yenilenen vitrinleriyle yeni turizm sezonuna hazırlanıyor.
İç Anadolu ile Orta Karadeniz'in kesiştiği noktada
yer alan Çorum'da, Hititler dönemi başta olmak üzere
milattan önceki yıllara ait önemli tarihi eserler bulunuyor.
Kendi devrinin "süper gücü" olarak kabul edilen Hitit
medeniyetinin başkenti Hattuşa'ya ev sahipliği yapan
Çorum, arkeolojik anlamda Anadolu'nun önemli merkezleri
arasında gösteriliyor. Alacahöyük, Boğazkale, Şapinova,
Eskiyapar ve Resuloğlu gibi arkeolojik kazı alanlarında
yapılan çalışmalarda bulunan tarihi eserlerin sergilendiği
Çorum Müzesi'nde, yeni turizm sezonu için hazırlıklara hız
verildi. Vitrinleri yeniden düzenlenen müze, sezona hazır
hâle getirildi.
NADİDE ESERLER SERGİLENİYOR
Çorum Müzesi Müdürü Metin Çakar, konu ile ilgili yaptığı
açıklamada 1914 yılında Sıhhat Mektebi olarak hizmet
vermesi amacıyla inşa edilen tarihi binanın Türkiye'deki
en önemli mimari yapılardan biri olduğunu söyledi. Asırlık
binanın çeşitli amaçlarla kullanıldıktan sonra 2003 yılında
müzeye dönüştürüldüğünü belirten Çakar; “Anadolu'da
yüzlerce yıl hüküm süren Hitit İmparatorluğu'ndan Eski
Tunç Çağı kültürüne kadar ülkemizdeki en önemli arkeolojik
kazılardan dördü ilimizde yapılıyor. Bu kazılarda
elde edilen her biri birbirinden nadide arkeolojik eserler,
geçmişimizi aydınlatan buluntular, müzemizin vitrinlerinde
sergilenmekte” dedi.
Selçuklulardan günümüze ayakta kalan ahşap cami;
Göğceli
Samsun’un Çarşamba ilçesinde 816 yıl önce
inşa edilen Anadolu’nun en eski ahşap camilerinden
Göğceli Camisi, yıllara meydan
okuyor. Hasbahçe Mahallesi'ndeki Göğceli
Mezarlığı içinde yer alan Göğceli Camisi,
çivi kullanılmadan “kurtboğazı” geçme
tekniği ile inşa edildi. Bu tekniğin en önemli
örneklerinden olan cami, yerden yaklaşık 70
santimetre yüksekte olmasıyla rutubetten,
zeminindeki deprem takozları sayesinde
de depremlerden etkilenmeden günümüze
kadar ulaştı.
HİTİTLERDE DE BENZER
TEKNİK KULLANILMIŞ
Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürü Adnan
İpekdal, konuyla ilgili yaptığı açıklamada
Göğceli Camii'nin Anadolu’nun tapusu niteliğinde
bir yapı olarak nitelendirilebileceğini
belirtti. Çarşamba Göğceli Camii'nin halk
arasında “Çivisiz Cami” diye adlandırıldığını
anlatan İpekdal, şunları söyledi: “Yapılan
bilimsel tetkikler neticesinde caminin 1206
yılında inşa edildiği ispatlanmış durumda.
Ancak caminin içinde hicri tarihle atılan
takvimde bu tarihin de 10 yıl öncesinde
olabileceğine dair işaret var. Yani 1200'lü yıllarda
inşa edilmiş bir ahşap cami. Bölgenin
klasik ahşap yapı tekniğinin kullanıldığı bir
eser burası. Kurtboğazı tekniğiyle yapılmış
bir bina. Vezirköprü ilçesinde Hititlere ait
Oymaağaç kazısında ortaya çıkardığımız
eserlerde de benzer tekniklerin kullanıldığını
fark ediyoruz. Dolayısıyla, bir kültürel
devamlılıkla bu eserin inşa edildiğini
söyleyebiliriz.”
34 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Karadeniz Bölgesi
Kahramanlık destanı
yazılan geminin tarihi,
gelecek
kuşaklara
aktarılacak
Ordu’da Kurtuluş Savaşı sırasında görev
alan ve önemli hizmetlerde bulunan
Rüsumat No:4 Gemisi'nin tarihi gelecek
kuşaklara aktarılacak. Rüsumat No:4
Gemisi, Kurtuluş Savaşı sürerken Yunan
gemilerini atlatmak için batırılıp, Ordu
halkının dayanışması ile tekrar yüzdürülerek
dünya denizcilik tarihine geçti.
Ordu Büyükşehir Belediyesi, hafızalardan
silinmeyecek öyküsü ile geminin ve
kentin kahramanlık hikâyesini ölümsüzleştirecek
bir çalışma başlattı. Bu
kapsamda inşasına başlanan “Rüsumat
No:4 Gemisi Teşhir Alanı ve Açık Hava
Müzesi” için çalışmalar, Cumhuriyet’in
kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ün “Hamidiye” kruvazörüyle
Ordu'ya gelişinde karaya ayak
bastığı yer olan Altınordu sahilinde
sürdürülüyor. Proje kapsamında atölyede
hazırlanan gemi parçaları, şantiye
alanında birleştirilerek iskelet oluşturuldu.
Karadeniz Sahilyolu güzergâhındaki
alanda; gemiye ulaşımı sağlayan ahşap
Karadeniz takaları, ahşap yürüyüş yolu,
peyzaj düzenlemeleri ve gemi çevresinde
süs havuzu yer alacak.
Doğal Yaşam Müzesi,
Rize’nin kültürünü yansıtıyor
İş insanı Ahmet Hamdi İshakoğlu'nun vasiyeti
üzerine çocukları tarafından 2012'de
kurulan Çayeli Ahmet Hamdi İshakoğlu
Doğal Yaşam Müzesi, Çayeli Belediyesi’ne
devredildi. Rize ve Çayeli yöresinin kültürel
değerlerinin tanıtılmasının hedeflendiği
müzeye, 2015'te Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğünce “özel müze”
statüsü verildi. Çayeli ve Rize'de geçmişte
günlük yaşamda kullanılan araç ve gereçlerin
sergilendiği müzedeki balmumundan
heykeller, yöre insanının yüzlerinden
kalıp alınarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi’nde yapıldı.
Çayeli Belediye Başkanı İsmail Hakkı
Çiftçi, konu ile ilgili yaptığı açıklama-
Kızlar Manastırı’ndan turizme katkı
Trabzon'un Ortahisar ilçesindeki kapsamlı
restorasyon ve renovasyon çalışmaları
tamamlanan Kızlar Manastırı, kentin kültür
ve sanat hayatına canlılık katıyor. Boztepe
Mahallesi'nde kente hâkim noktada yer
alan ve iki teras üzerine inşa edilen manastır
kompleksi, yüksek koruma duvarıyla
çevrili bulunuyor.
3. Alexios döneminde kurulduğu tahmin
edilen manastırın birkaç kez onarıldığı, son
şeklini 19. yüzyılda aldığı belirtiliyor. Şehir
merkezine yakınlığıyla dikkati çeken Kızlar
Manastırı, güneyde içinde “kutsal su” bulunan
kaya kilisesi ve onun girişinde şapel ve
birkaç hücreden oluşuyor. Kaya kilisesinde
kitabeler, 3. Alexios'un eşi Theodora ve
annesi Eirene'nin portreleri yer alıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Trabzon Büyükşehir
Belediyesi işbirliğinde renovasyo-
da müzenin bölgedeki yaşanmışlıkları
anlattığını söyleyerek; “Yılın iki ayında
binin üzerinde ziyaretçi ağırladık. Burada
bölgede yaşayan insanların hayatına
dokunan eşya, alet, kılık, kıyafetin yanı
sıra onların yaşamını sembolize eden
denizcilikten arıcılığa, avcılıktan çay
toplamaya kadar karakterler var. Burası
Rize’ye bir zenginlik katıyor. Bunu Tüm
Türkiye'ye tanıtmak, daha da geliştirmek
istiyoruz. Hemşehrilerimizin elinde yine
bizde olmayan materyaller bulunabilir.
Onları da bize getiriyorlar. Biz de burada
Karadeniz Bölgesi'ni, insanını ve bölgede
yaşarken kullandıkları alet edevatları,
yaşam tarzlarını misafirlerimize sunmuş
oluyoruz” ifadelerini kullandı.
nu geçen eylül ayında tamamlanarak tarihi
dokusu gün yüzüne çıkarılan manastır, hem
sahip olduğu tarihi, kültürel değerleriyle
hem de performans etkinlikleri ve sanat galerileriyle
misafirlerine ev sahipliği yapıyor.
Her dönem yerli ve yabancı turistlerden ilgi
gören manastır, turizme kazandırıldığı günden
itibaren yenilenen yüzüyle kentin kültür
ve sanat hayatına da canlılık katıyor.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
35
Kapak
Hatay’ın güzellikleri
EXPO’nun
kanatlarında!
FIFA ve Olimpiyat Oyunları'ndan sonra dünyada ekonomik ve kültürel etki yaratan
en büyük üçüncü organizasyon olan EXPO dünya fuarı, bu yıl Hatay Büyükşehir
Belediyesi’nin öncülüğünde, Hatay’da “Medeniyetler Bahçesi” temasıyla kapılarını açtı.
SERAP GÜRSES
serap.gurses2000@gmail.com
i defterimden_notlarrr
Dünyada ve ülkemizde pandemi nedeniyle büyük
darbe alan turizm sektörü, yavaş yavaş yaralarını
sarmaya hazırlanıyor. Bu konuda en çok katkı
sağlayan unsurlardan biri de şüphesiz fuarlar.
FIFA ve Olimpiyat Oyunları'ndan sonra dünyada
ekonomik ve kültürel etki yaratan en büyük üçüncü
organizasyon olan EXPO dünya fuarı, bu yıl Hatay
Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, 1 Nisan’da
Hatay’da “Medeniyetler Bahçesi” temasıyla kapılarını
açtı.
29 Ekim 2022 tarihine kadar yerel, bölgesel, ulusal
ve küresel düzeydeki ziyaretçileri ve paydaşları
ağırlayacak olan etkinlik, Antakya-Defne ve İskenderun-Arsuz
olmak üzere toplam 320 dönümlük iki dev
alanda düzenleniyor. Bu alanlar gerek birer rekreasyon
seçeneği olarak vatandaşlara gerekse Hatay’ın
iş, yatırım, finans, ticaret ve turizm potansiyelini
ortaya koyarak şehre ve ülkeye uzun yıllar hizmet
sağlayacak. Aynı zamanda şehrin sanatçı, zanaatkâr,
şifacı ve girişimci yönünü açığa çıkararak, kalkınma
ve markalaşma sürecine katkıda bulunacak.
EXPO, Hatay’ın başta hortikültür, turizm ve gastronomi
olmak üzere pek çok keşfe değer özelliğinin
yanı sıra tıbbi ve aromatik bitkiler de dahil olmak
üzere zengin doğal florasını dünyaya tanıtma imkânı
verecek. Merak edenler için hortikültürün ne olduğundan
da bahsedelim. Bu kavram; bahçecilik, bahçıvanlık
ve çiçekçiliği içine alan, besin ve görünüş
için veya boş zaman aktivitesi olarak bitki yetiştirme
bilimi veya sanatı olarak tanımlanıyor.
36 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Kapak
Kültür Sokağı”, “Arkeopark Alanı”, “Biyolojik
Gölet”, “Uluslararası Şehir Bahçeleri”,
“Botanik Bahçesi” ve Hatay'ın tarihten gelen
mozaik kültürünü yansıtan yaklaşık 1.650
metrekare büyüklüğündeki “Hatay Mozaiği”
de ziyaretçilere eşsiz zamanlar geçirmelerini
sağlayacak cazibe noktaları.
EXPO İskenderun alanında bulunan yapılar
ise gece gündüz birçok etkinliğin yapılacağı
“EXPO Meydanı”, “Uluslararası Gastronomi
Merkezi”, “Botanik Bahçesi”, “Çocuk Oyun
Alanları”, 10.000 kişi kapasiteli “Açık Hava
Konser Alanı” ve EXPO 2021 Hatay sürecinde
büyük EXPO etkinliklerinin düzenleneceği
“Etkinlik Alanı” olarak sayılabilir. Kısacası
kadim medeniyetlere, bahçecilik kültürüne,
bitkilere ve farklı lezzetlere ilgi duyan
herkesi mutlu edecek seçenekler fazlasıyla
mevcut. Hatay Büyükşehir Belediyesi, EXPO
alanlarına gitmek isteyen vatandaşlar için
ücretsiz servis hizmeti de sunuyor.
Biz de bu uluslararası önemli etkinliği fırsat
bilerek, Hatay’ın turistik özelliklerini bir kez
daha hatırlayalım ve sayfalarımıza taşıyalım
istedik.
MEDENİYETLER, DİNLER VE
KÜLTÜRLER MOZAİĞİ HATAY
Hani hep görülecekler listenizin başında
olan ama bir türlü fırsat bulup gidemediğiniz
şehirler vardır ya, Hatay işte benim için
öyle bir yerdi. Sonunda kavuşabildiğimiz
için mutluyum. Anlatılacak çok şey var
ama yerimiz yettiğince en temel konulara
değinerek başlayalım.
Burası Asi Nehri, Akdeniz ve Nur Dağları
(Amanoslar) ile çevrilmiş ihtişamlı bir coğrafya...
Taşından toprağından bereket fışkıran,
sıcak ve güzel bir iklime sahip, oldukça
kilit noktaya konumlanmış bir uğrak yeri.
Hâliyle onlarca medeniyet, din ve kültüre
ev sahipliği yapmış. Hatay’ın merkez ilçesi
olan Antakya ya da eski adıyla Antiocheia,
Roma döneminde dünyanın üçüncü büyük
şehriymiş, hatta ilk Olimpiyat Oyunları'nın
burada gerçekleştiği rivayet ediliyor.
EXPO 2021 HATAY’DA NELER VAR?
Toplam 320 dönümlük alanın 220 dönümlük
kısmı Antakya’da bulunuyor. Buranın en
önemli yapısı, Hatay bölgesinde iz bırakan
13 medeniyetin bitkisel ve kültürel özelliklerini
temsil eden “Medeniyetler Bahçesi”.
Yine bölgenin zengin endemik bitki ve tıbbi,
kokulu bitki florasını gösteren “Tıbbi ve
Aromatik Bitkiler Bahçesi” burada yer alıyor.
“Bitki Müzesi ve Doğal Bitki Bahçesi” ise
Hatay'ın zengin bitki biyoçeşitliliğinin ulusal
ve uluslararası düzeyde etkin bir şekilde tanıtılmasını
hedefliyor. Türkiye'deki şehirler
de bahçecilik kültürlerini “Ulusal Şehir Bahçeleri“
alanındaki kendi pavyonlarında sergileme
fırsatı buluyorlar. Bunların dışında
Hatay lezzetlerinin sunulacağı “Gastronomi
Köyü”, 5000 kişilik “Amfi Tiyatro”, “Sanat ve
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
37
Kapak
Eski kaynaklara göre burası M.Ö. 300'lerde,
Büyük İskender'in komutanlarından
Seleucus Nicator tarafından babasının
adına kurulmuş. Sonrasında Romalıların ve
birçok medeniyetin hâkimiyetine geçmiş.
Osmanlı’ya katılması ise Yavuz Sultan
Selim zamanına rast geliyor. Hatay, Birinci
Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından
alınarak Fransızlara bırakılıyor. 1938’de Türk
ordusu tarafından geri alınan Hatay, bir
sene kadar bağımsız bir devlet olarak kalıyor.
Atatürk’ün “Hatay meselesi benim şahsi
davamdır” diyerek sahip çıktığı ve hastalığından
muzdarip olduğu son zamanlarını
bile tekrar Türkiye Cumhuriyeti topraklarına
katılması için uğraşarak geçirdiği bu vatan
parçası, kararlı çabalar sonucunda 1939
yılında yeniden bayrağımız altına girmiş.
Hatay’ın en büyük güzelliği ise hâlen mevcut
olan inanılmaz hoşgörü ve barış ortamı.
Cami, havra ve kiliselerin yan yana cemaatlerini
ağırladığı, herkesin birbirinin kültürüne
saygı duyup komşuluk ettiği bu güzel diyar,
tüm dünyaya örnek olmaya devam ediyor.
HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ
Bu müzeye “Hatay Mozaik Müzesi” demek
geliyor insanın içinden. Yanlış bir isimlendirme
de olmaz aslında, çünkü şu an dünyanın
en büyük mozaik müzesi. 2014 yılında
açılan ve çağdaş müzeciliğin gurur veren bir
örneği olan binayı gezerken yoruluyorsunuz.
Öyle büyük parçalar hâlinde ve çeşitli
kompozisyonlarda mozaik tabanlar mevcut
ki, burası Antakya’ya gelmek için başlı başına
bir sebep olabilir.
Müze, toplam 32 bin 754 metrekare kapalı
alan ile 10 bin 700 metrekare sergi alanından
oluşuyor. Sergilenen mozaikler ise tam
3 bin 500 metrekare. Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik,
Tunç Çağı, Hitit, Helenistik, Roma,
Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı döneminden
pek çok önemli eser yer alıyor. Bunlar
Antakya, İskenderun, Daphne (Harbiye), Tell
Atçana, Tell Tayinat, Samandağ (Seleukeia
Pieria), Erzin (Epiphaneia), Dörtyol, Altınözü,
Kırıkhan, Hassa ilçeleri gibi geniş bir alanda
yapılan kazılardan çıkarılmış.
O zamanki ev ve binaların tabanlarını süslemek
için yapılan ihtişamlı mozaik resimlerin
neredeyse her biri, mitolojik efsanelerden
bir sahneyi canlandırıyor. Özellikle kullanılan
taşlardaki renk tonlarının farklılığı ve
çeşitliliği çok etkileyici… Yeşilin, mavinin,
kahverenginin binbir tonunu görmek insanı
şaşırtıyor. Sanki yağlıboya bir tablo gibi
degrade renk geçişleri ve yüzyıllardır bu mozaiklerin
solmadan bu kadar iyi korunabilmiş
olması hayranlık uyandırıyor. “Mevsimler
Mozaiği”, “Venüsün Doğuşu Mozaiği” ve
daha niceleri…
Benim en sevdiğim ise mezarında sefa
sürüyormuş gibi resmedilmiş bir iskeletin
bulunduğu ve üzerinde Grekçe “Neşeli ol,
hayatını yaşa” yazan, M.Ö. 3. yüzyıla ait eser
oldu. Müzeyi gezen her turistin istisnasız
yanında gülerek fotoğraf çektirdiği bu
sevimli mozaiğe hepsi kendince bir yorum
getiriyor. Hatta iskeletin yanında bulunan
ekmek, şarap ve yiyeceklere bakarak Hatay
insanlarının o dönemde bile yeme-içmeyi
seven, bir nevi gurme ve keyif ehli kişiler
olduklarını söyleyenler bile var.
Mevsimler Mozaiği
38 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Kapak
Hafızalara kazınan bir diğer eser de elbette
müzenin simgesi olmuş Şuppiluliuma
Heykeli. Gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi
bir bakışla, gözleri kocaman açılmış sizi
karşılayan heykel, insanın üzerinde garip
ama büyüleyici bir etki yaratıyor. Bu gözlerde
korku, şaşkınlık, ihtar hatta hipnotize
olmuş bir ifade mi var, tam olarak kestiremiyorsunuz.
En iyisi gidip görün ve kararınızı
kendiniz verin. Şuppiluliuma sizi bekliyor.
HARBİYE ŞELALELERİ
Hatay’ın en ilgi çekici doğal güzelliklerinden
biri, 4 km uzaklıktaki Defne ilçesi sınırları
içerisinde yer alıyor. Yeşillikler içinde
konumlanan ve yazın en sıcak günlerinde
bile etrafa yaydığı serinlik ile nefes aldıran
Harbiye Şelaleleri'nin etrafında, suyun kenarına
serpiştirilmiş restoranlar ve kahvaltı
mekânları bulunuyor. Hatta bunların içinden
su geçenleri, minik köprü ve havuzlarla
süslenmiş olanları ve masaları suların içine
atılmış şirin örnekleri de bolca mevcut.
Yani kısacası tertemiz, serin sularla iyice içli
dışlı olarak karnınızı doyurmak istiyorsanız,
buradan âlâsını bulamazsınız.
Yeme-içme mekânlarına doğru inen yoldaki
pek çok sergide; hediyelik eşyalar, yöreye
özgü el emeği ürünler ve meyve-sebzeler
turistlerin beğenisine sunuluyor. Ben
buralarda Harbiye taşı olarak da bilinen
ve siyah bir doğal taş olan serpantinden
yapılan bileklik ve üzeri işli kolyeleri tercih
ediyorum. Bir de harika ipekli fular, şal ve
kumaşlar satan dükkânlar var. Anadolu
tarihindeki ilk ipek kumaşın Harbiye’de
dokunduğu rivayet ediliyor. Eğer bu eski
zanaatın bir örneğine sahip olmak size
de cazip geliyorsa, buradan veya Antakya
merkezdeki Uzun Çarşı’dan ipekli almadan
eve dönmemelisiniz.
Tabi buranın vazgeçilmezlerinden biri de defne
sabunları ve defneli doğal ürünler. Antik Yunan
mitolojisine göre güzel su perisi Daphne,
Apollon’dan kaçarken burada defne ağacına
dönüştürülür ve sonsuza dek böyle kalır.
Şelalelerin ise onun gözyaşları olduğu söylenir.
Defnenin anavatanı sayılan Harbiye’de defne
yağı ve yaprağından üretilen cilt bakımı ürünlerinin
üretimi yüzyıllardır süregelir.
ST. PIERRE KİLİSESİ
Bazı mekânların adeta bir ruhu vardır. Oraya
adım attığınız andan itibaren bunu içinizde duyumsarsınız.
Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde
yer alan, Habib-i Neccar Dağı’nın sinesindeki
St. Pierre Kilisesi’ne doğru taşlı yoldan yürüyüp,
merdivenlerden tırmanırken bile bunu
hissedebiliyorsunuz. Sağda solda baharla gün
yüzüne çıkıp coşmaya başlayan yöreye ait çiçekler...
Doğal bir mağaraya yapılmış kilisenin
önündeki avluya geldiğinizde başınızı kaldırıp
bakıyorsunuz. Arkada heybetli kayalar, sağ tarafta
alabildiğine yeşil bir bayır, tertemiz hava,
aydınlık ve dinginlik insana Yaradan’la başbaşa
kalıverdiği duygusunu veriyor. Adeta kendinizi
güvende ve korunuyor gibi hissediyorsunuz.
Avrupa'daki şaşaalı örneklerinin aksine son
derece sade ve basit bir bina, ancak gücü ve
etkileyiciliği tam da bu yalın ve gösterişsiz
duruşundan geliyor. Gelelim hikâyesine…
Aziz Petrus, diğer adıyla St. Pierre, İsa’nın on
iki havarisinden biridir. Hatta Hz. İsa'nın en
güvendiği öğrencisi olduğu ve bu sebeple
çarmıha gerilmeden önce Hıristiyanlığı
yayma görevini ona devrettiği söylenir. Aziz
Petrus’un M.S. 29-30 yıllarında Antakya'ya
geldiği ve bu mağarada ilk vaazını verdiği
rivayet edilmektedir. Burada gizlice yaptığı
toplantılarla dinini yaymaya çalıştığına, mağaradaki
cemaatin ilk kez burada ‘Hıristiyan’
adını aldığına inanılmaktadır. Tüm bu sebeplerden
St. Pierre Kilisesi, Hıristiyanlığın
ilk kilisesi olarak bilinir ve Katolik inancın
mensuplarınca kutsal hac noktalarından
biri olarak kabul edilir. Daha sonraları Hıristiyanlık,
Roma Devleti tarafından resmi din
olarak kabul edilince, yapılan eklemelerle
gotik tarzda bir kilise olarak son şeklini alır.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
39
Kapak
Kilisenin ortasında bir taş kürsü yer alıyor.
Dağa doğru açılan tünelin, o dönemde ani
baskınlar sırasında ibadet eden cemaatin
kaçması için kullanıldığı biliniyor. Kayalardan
sızarak bir alanda toplanan su ise
ilk vaftiz suyu olarak kabul edilmiş ve şifa
niyetine içilmiş.
HABİB-İ NECCAR CAMİİ
Hatay’ın üç dinin ve birçok mezhebin kol
kola yaşadığı bir yer olduğundan bahsetmiştik.
Nasıl St. Pierre, Hıristiyanlığın ilk
kilisesi ise Habib-i Neccar Camii’nin de
Müslümanlar için bir önemi var. Bu camiinin
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde inşa
edilen ilk cami olduğunu öğreniyoruz.
638 yılında Antakya’nın Müslümanların
eline geçmesinden sonra yapılan bu cami,
ilginç bir şekilde M.S. 40'lı yıllarda burada
vaazlar veren İsa’nın havarilerine inanarak,
pagan inancından tek tanrılı bir dine geçen
marangoz yani neccar Habib’in ismini
taşıyor. Havarilere öfke duyan halkın galeyana
gelip, onları öldürmek üzere harekete
geçtiği bir anda Habib-i Neccar, onların
önünü keserek durdurmaya çalışır, ancak
katledilir. Kesilen başı, halen marangozun
adını taşıyan dağdan yuvarlanarak şu an
türbesinin ve caminin bulunduğu yere
kadar yuvarlanır. Kur'an'da Yasin Suresi'nin
13-32. ayetlerinde bu olaya atıf yapıldığı
belirtilmektedir.
Kurtuluş Caddesi'nde yer alan caminin bahçesinde
ve alt katında Habib-i Neccar ile üç
havarinin mezarları bulunmakta olduğundan,
hem Müslümanlar hem Hıristiyanlar
tarafından ziyaret edilen önemli bir kutsal
mekândır. Depremler nedeniyle defalarca
hasar gören ve yıkılan cami, en son Osmanlı
mimarisi ile yeniden inşa edilir. Cami, hem
ülkemiz için hem de dünya barışı ve hoşgörüsü
adına çok önemli bir simge olması
nedeniyle hâlen turistik bir uğrak noktası.
EŞSİZ HATAY LEZZETLERİ VE
KENDİNE HAS TADIYLA KÜNEFE
Sokaktan geçen insanlara "Hatay ve Antakya
deyince aklınıza ilk ne geliyor?" diye sorsanız,
herhalde en az yarısı “Hatay mutfağı
ve künefe” diye cevap verir. Yörenin kendine
özgü ikliminde yetişen türlü bitkileri, lezzetli
etleri, Baharat ve İpek Yolu üzerinde bulunması,
Mezopotamya ve Orta Doğu’ya açılan
bir kapı olması gibi özgün unsurlar bir araya
gelince, böylesi bir gastronomik zenginliğe
sahip olmasına da şaşmamak gerek.
Dile kolay... Bu topraklarda Türk, Arap,
Ermeni, Çerkez, Hıristiyan, Müslüman ve
Yahudi nice topluluk ve millet yüzyıllarca bir
arada yaşamış ve hepsi kendi mutfak kültürlerinden
bir şeyler katmış. Kısacası, “Medeniyetler
Sofrası” diye anılan ve buradaki
“sofra” sözcüğünün altını hakkıyla dolduran
bir şehirdeyiz. Bereketli toprakları ve uygun
ikliminin getirdiği bolluk bereket sayesinde
değişik reçeteler ve tarifler geliştiren, damak
zevkine düşkün, keyif ehli insanlar yaşamış
buralarda. Nitekim, Hatay bölgesine has
650 yemeğin olduğu tespit edilmiş. Osmanlı
mutfağında bile kayda alınmış 315 yemek
tarifi olduğu dikkate alınırsa, bu gerçekten
gurur duyulası bir zenginlik.
Gelelim ünü tüm Türkiye’ye, hatta dünyaya
yayılmış Hatay lezzetlerine... Ben kendi sıralamamla
anlatmak istiyorum. Birinci sıraya,
meze dünyasına hediye ettikleri eşsiz lezzet
humusu koymak isterim. Hele sıcak güveç
kaplarında sofraya getirilen pastırmalısı yok
mu?.. Sonra bir tür doğal kekik olan taze
zahter salatası... Zahter, Amanos Dağların'da
yetişen 251 çeşit endemik bitkiden
sadece biri. Bu yöre mutfağında zahterin
yanı sıra sumak, kimyon, kişniş, reyhan, rezene,
susam, muskat, karanfil gibi çok farklı
baharatlar sıkça kullanılıyor.
40 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Kapak
Kebaplar, geleneksel Antep ve Urfa mutfağından
biraz daha farklı usulde. Satır kıyması
ile yapılan kağıt kebabı ve tepsi kebabı en
meşhurları. Hatay usulü içli köfte diyebileceğimiz
oruk, bir patlıcan klasiği abugannüş
(babagannuş diyen de var), kaytaz böreği,
katıklı ekmek, öcce, fellah köftesi ve bakla
ezmesi, gidince mutlaka tatmanız gereken
gurme lezzetler…
Oralardan kahvaltılık alışverişi yapmadan
dönmemek lâzım... Benim gibi peynir
delileri için adeta bir cennet ama bana sorarsanız
varsa yoksa sürk peyniri... İçindeki
zahter, biber salçası ve çok özel baharat
karışımı sayesinde damak çatlatan, eşi
benzeri olmayan bir tada sahip. Antakya’nın
o şahane biber ve domates salçalarını zaten
bilmeyen yok. Reçellerini de es geçmemeli…
Bir de yeşil çizik zeytininin hastasıyım.
Tamamen yöreye özgü farklı bir salamura
usulüyle yapılan, minicik koyu yeşil zeytinlerin
tadını, zeytinin anavatanı yurdumun
başka hiçbir yerinde nedense bulamıyorum.
Nasıl başarıyorlarsa zeytinin acımsılığı tamamen
gitmiş oluyor, limoni ekşimsilik de
yok. Sadece ve sadece zeytinin kendine has,
katıksız tadını duyumsuyorsunuz. Sanırım
zeytinleri hiçbir kimyasal katkı kullanmadan,
doğal olarak küllü suda bekleterek üretim
yapıyorlarmış. Bir dahaki ziyaretimde
salamura konusuna eğilip, Hatay zeytininin
sırrını tam olarak öğreneceğim.
Bu lezzetli köşeyi tatlılardan bahsederek,
“tatlı tatlı” bitireyim en iyisi. Antakya’da
Uzun Çarşı civarı, künefeciler diyarı adeta.
Bence baklavadan sonra güzel ülkemin
en özel tatlısı… Hemen her kebapçıya
gittiğimizde kapanışı künefe ile yaparız.
Bildiğimiz, alışkın olduğumuz bir tattır yani.
Fakat Antakya’da yediğim künefe öyle farklı
ve lezzetli ki; “Eğer bu yediğimiz künefe ise
İstanbul'da yediklerimiz neydi?” diye sorası
geliyor insanın. Bir kere özel bir tuzsuz
künefe peyniri ve tereyağı kullanılıyor. Asla
buzluktan hazırını çıkarıp, pişirmek söz
konusu değil. Taze taze yapılıyor ve sıcacıkken
anında tüketilmesi gerekiyor. Peyniri,
yağı, şerbeti, fıstığı tam karar... Sanırım
Hatay yöresi dışında yediklerimiz çıtırlığıyla,
inceliğiyle ve fazlaca şerbetiyle baklavaya
öykünen bir kadayıf tatlısından fazlası
değilmiş. O yüzden yolunuz düşerse bol bol
tüketin derim.
Bir diğer efsane tatlı ise sönmemiş kireçte
bekletilerek çıtırlaşması sağlanan, ağır ağır
pişirildikten sonra tahin sosu ve cevizle
ikram edilen kabak tatlısı... Kabağın bu yorumunu
yedikten sonra klasik kabak tatlısı
biraz gözümden düşmüştür doğrusu. Her
özlediğimde Kadıköy Çarşısı’ndaki Çiya’ya
uğrar ve orijinal tarifle severek yerim. Bu da
benden sizlere bir küçük lezzet tüyosu olsun.
Son olarak kerebiç tatlısı, kömbe, taze
ceviz reçeli tatmayı, tahin, nar ekşisi, salça
ve dolmalık kurutulmuş biber- patlıcan almayı
ihmal etmeyin diyor ve sayfalar dolusu
anlatılabilecek Hatay gastronomisi faslını
burada kapatıyorum. Sanki pek çok yerin
aksine "Gastronomi Şehri" Hatay’da mutfak
ve tadım ana aktör, diğer turistik etkinlikler
ise yeme-içme ve alışverişin yanı sıra icra
edilecek ikincil faaliyetler gibi duruyor dersem
haksızlık etmiş olmam umarım.
The Musem Hotel Antakya, bir
arkeoloji harikasının yeniden
doğuşu adeta... Tarih mirası,
yaratıcılığı ve toplum yapısıyla pek
çok zenginlik taşıyan bu mekân,
geçmişi onurlandırmak ve geleceği
kutlamak adına dostlarınızla
buluşacağınız bir yer.
The Museum Hotel Antakya'nın
hikâyesi, en az tarihi bir belge
kadar destansı ve günümüzün
çağdaş klasikleri kadar merak
uyandırıcı. 2300 yıllık geçmişi
bağrında saklayan bu eşsiz yapı,
dünün küllerinden yükseliyor ve
insanlığın dünü, bugünü ve geleceğine
yepyeni bir solukla hayat
veriyor.
Otel; dünyanın en büyük tek parça
zemin mozaiği, M.Ö. 300'den
bugüne kalan bir duvar, Roma
hamamları, 2. yüzyıldan kalma
nefes kesici Pegasus tasviri ve 30
bin tarihi eserin yanı sıra şehrin en
büyük sağlık merkezine ve dünya
ölçeğinde 5 seçkin restorana da ev
sahipliği yapıyor.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
41
Kapak
Başkan Lütfü Savaş:
Hatay, enlerin ve
ilklerin şehridir
UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı üyesi olan, 3 semavi din, 13 medeniyet ve 27 kültüre
ev sahipliği yapan; bu yönüyle hoşgörü, kardeşlik ve barışın adeta simgesi hâline gelen
kadim şehir Hatay, bugünlerde yepyeni bir heyecan yaşıyor.
60 yıllık köklü bir geçmişe sahip, uluslararası
bir organizasyon olan EXPO, bu yıl
1 Nisan’da Hatay’da kapılarını açtı. EXPO,
ziyaretçilerden katılımcılara kadar herkes
için yeni ufuklar açarken, aynı zamanda
düzenlendiği şehir ve ülkenin iş, yatırım,
finans, ticaret ve turizm potansiyelini açığa
çıkartan bir özelliğe sahip. Öte yandan,
tüm bunları en iyi şekilde başarmak için
daima bir ana tema ve bunu destekleyen
alt temalara odaklanmakta ve bu alanlarda
ilerlemeyi ve işbirliğini teşvik etmekte.
EXPO ile en büyük hedef, Hatay’ın başta
hortikültür, turizm ve gastronomi olmak
üzere birçok alanda markalaşması ve
kalkınması; aynı zamanda kentin, ülkenin
ve bölgenin gelişimine katkıda bulunmak.
Hatay’ın EXPO’ya başarılı bir ev sahipliği
yapacağından kuşkumuz yok. Bu önemli organizasyonun
şehrin kısa vadede kalkınması,
uzun vadede ise Türkiye’nin ve dünyanın
ilgi odağı olmasını sağlayacağına inanıyoruz.
Şimdi biraz da kadim şehir Hatay ve
EXPO hakkında Hatay Büyükşehir Belediye
Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’tan detaylı bilgi
almak istiyoruz.
Dünyanın üçüncü en etkili organizasyonu
olan EXPO, bu yıl 1 Nisan’daki açılışla
Hatay'da başladı. EXPO'nun kapsamında
neler bulunuyor? Bu organizasyonla ilgili
ne gibi hedef ve beklentileriniz var?
Hatay’ın marka değerini arttırmak için
büyük adımlar atıyoruz. EXPO da bu
adımların en önemlilerinden birisi. Hatay’ın
turizmi, ticareti, tarımı ve geleceği için
EXPO gibi önemli bir organizasyonu kente
42 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Kapak
kazandırmış olmaktan büyük mutluluk ve
heyecan duyuyoruz. Dünyanın her yerinden
insanlara tarihimizi, kültürümüzü, gastronomimizi,
topraklarımızda yetişen endemik
bitki türlerimizi ve nicelerini tanıtma imkânı
yakaladık. Tüm bu zenginlikleri Hatay’ın yerelden
kalkınmasına hizmet edecek şekilde
düzenleyip, kenti bu alanların ticaretinde
dünyada bir merkez üssü hâline getirmeyi
amaçlıyoruz.
Türkiye’nin lezzet köşesi Hatay’ımızın mutfak
kültürünü sadece ulusal değil, uluslararası
anlamda da tanıtmak, mutfağımızdaki
eşsiz lezzetleri tüm dünyaya tattırmak, kentimizin
zengin mutfağının kültürel mirasını
gelecek kuşaklara aktarmak ve devamlılığını
sürdürmek amacıyla EXPO'da gastronomiye
büyük bir önem verdik. Dünyada gastronomi
alanındaki uzman kişilerin karşılıklı
deneyimlerini paylaşması ile şehrin ulusal
ve uluslararası düzeyde ticari ve kültürel
hacmini genişletmeyi amaçladık. Hatay’ın
gastronomi alanındaki yaratıcılık potansiyelinin
arttırılması, kentin kırsal ve kentsel
gelişiminin sağlanması da önem verdiğimiz
diğer başlıklar.
Hatay, medeniyetler beşiği bir ilimiz.
Bize biraz Hatay'ın tarihi, demografik,
kültürel ve turizme yönelik altyapısından
bahseder misiniz?
Hatay, enlerin ve ilklerin şehridir. Hatay’da
sırasıyla Museviler, Hıristiyanlar ve sonra da
Müslümanlar yaşamaya başlamış. Bereketli
Hilal’in tam ortasında, buğdayın ilk ehlileştirildiği
ve ilk zeytinin üretildiği üç şehirden
bir tanesiyiz. İpek Yolu’nun Akdeniz’e açılan
kapısıyız. İlk at yarışlarının ve gayri resmi
Olimpiyat Oyunları'nın yüzyıllarca yapıldığı
yerdir Hatay. Üç semavi dinin, birçok
mezhep ve etnik unsurun yüzyıllarca barış
ve kardeşlik içinde yaşadığı şehrimizde bu
değerimizle övünüyoruz.
Hatay; sahilleriyle, yaylalarıyla, şifalı sularıyla,
üç semavi dinin bir arada kardeşçe
yaşama alışkanlığıyla, tabiatıyla ve daha
nice zenginliğiyle her zaman bir adım öne
çıkan bir şehir olmuştur. Coğrafi konumuyla,
lezzetli mutfağıyla ve sahip olduğu
manevi zenginliklerle her zaman özel bir
şehir olan Hatay, topraklarında ev sahipliği
yaptığı her medeniyetin izlerini hâlâ canlı
bir şekilde taşıyor. Çok renkliliğin, çok
sesliliğin, barışın, huzurun ve kardeşliğin
en önemli örnekleri, bu topraklarda hayat
bulmaya devam ediyor.
Hatay’ı ticaretin ve turizmin merkezi hâline
getirecek Hatay Deniz Otobüsü (HADO)
projemiz ile Hatay’ın uluslararası sularda yerini
alması için önemli bir başlangıç yaptık.
Hatay Deniz Otobüsü Limanı’nın yapımını
tamamladık. Deniz otobüsleri projemiz kapsamında,
Madenli Yat Limanı'nın uluslararası
giriş-çıkışlara açık "Daimi Hudut Kapısı"
olarak tespit edildiğine dair karar Resmi
Gazete’de yayımlandı. Yakın zaman sonra
uluslararası sulara açılıyoruz.
Hatay deyince ilk akla gelenlerden biri
de Hatay gastronomisi ve yöreye özgü
meşhur lezzetleri... Hatay turizminde bu
köklü ve kadim mutfak kültürünün yeri
ve önemi nedir?
Hatay’ın yemekleri, şehrimizde yaşayan üç
semavi dinin sevgisiyle yoğrulmuştur. On
üç medeniyete ev sahipliği yapan şehrimiz,
yüzyıllarca ticaretin de merkezi olmuştur.
Bu yüzden bu coğrafyaya gelen her
medeniyet; bir tutam lezzet, bir tutam çeşni
getirmiştir. Hatay, bir gastronomi şehridir.
Bugüne kadar 13 medeniyet ve 27 kültür
Hatay’da yaşamıştır. Akdeniz, Kuzey Afrika
ve Anadolu arasında yüzyıllarca önemli
bir ticaret merkezi olmuştur. Bu ticaret
sayesinde birçok renk, din, mezhep ve etnik
kökenli insan, yemek kültürünü beraberinde
getirmiştir. Şu anda 600’ün üzerinde
yemeğimiz mevcuttur. Bu 600 yemekle
birlikte UNESCO, bizi 2017 yılında Yaratıcı
Şehirler Ağı’na aldı.
Mutfağımızda sevgiyle, gülümsemeyle pişirdiğimiz
600’e yakın çeşit lezzeti herkesin
tatması için "Gastronomi Şehri" Hatay’ımıza
davet ediyorum. Davet ediyorum, çünkü
gelip görüp tatmalısınız; bayramlarda, düğünlerde,
güzel günlerde tepsi tepsi pişen
orukların yanına yapılan ekşi aşını. Gelip
görmelisiniz; tandırda pişen katıklı ekmeklerin
başında bekleyen çocukların heyecanını.
Biz istiyoruz ki Hatay’ı merak edenler buraya
gelsin. Burada Uzun Çarşı’dan yükselen baharat
kokuları var. Burada kasap çıraklarının
küçük elleri ve büyük yürekleriyle taşıdıkları
tepsi kebapları var. Bunun yanında tüm
lezzetlerin bu kentte tadılması gerekir.
Büyükşehir Belediyesi olarak
önümüzdeki yıllar için plan, proje ve
hedeflerinizden bahseder misiniz?
Ben 32 yıllık doktorum, 13 yıldır da belediye
başkanlığı yapıyorum. Ekolojik dengenin ve
çevrenin insan sağlığı açısından ne kadar
önemli olduğunu biliyorum. Bundan tam
7 yıl önce mesai arkadaşlarımız ile bir toplantı
yaparak, Hatay için neler yapabiliriz diye düşündük.
Sonuç itibariyle insan odaklı, doğaya,
doğal hayata ve tarihi mirasa saygılı, insanların
eşit, adil ve kaliteli hizmet aldığı, yaşanabilir,
yaşam kalitesi yüksek ve aynı zamanda sürdürülebilir
bir çevreyi nasıl oluşturabiliriz diye
düşündük. Ve birçok projeyi hayata geçirdik.
Geçtiğimiz süreçte, belediyecilik anlayışımızı
açıkça ortaya koyabilmiş olduğumuza
inanıyorum. Kentimizi klişe bir belediyecilik
anlayışıyla değil, yenilikçi ve dünyaya
ayak uyduran bir belediyecilik anlayışıyla
yönetmeye devam edeceğiz. Hatay’ın özel bir
şehir olduğunun farkındayız. Bu farkındalıkla
hizmetlerimize yön veriyoruz. Kırsal
kalkınmada dünyada uygulanan bilimsel
temelli modelleri şehrimize taşımaya devam
edeceğiz. EXPO alanlarımızın etkin şekilde
kullanılmasına özen göstereceğiz. Önümüzdeki
iki yıllık süreçte de kentimizin ticaret,
turizm, tarım alanlarında kendini daha güçlü
ve umutlu hissetmesi için çaba harcayacağız.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
43
Kapak
Kalbimi bırakarak
ayrıldığım şehir
Her gidişimde tarihine, hoşgörü atmosferine, kozmopolit
dokusuna ve eşsiz lezzetlerine ilk kez keşfeder
gibi hayran olduğum bir kent Hatay. O yüzden ne
zaman gitsem kalbimi orada bırakır, “Tekrar geri
geleceğim” diye fısıldayarak koyulurum yola.
SAFFET EMRE TONGUÇ
tonguc@saffetemretonguc.com
Farklı din ve mezhepleriyle üç büyük dinin en güzel
temsil edildiği yer Hatay. UNESCO tarafından “Barış
Kenti” seçilmesi boşuna değil. Anadolu’da inşa edilen
ilk cami olan Habib-i Neccar da burada, Hristiyanlığın
yayılma döneminden günümüze özelliğini kaybetmeden
ayakta kalan tek yapı olan St. Pierre Kilisesi de…
Kilisenin önünde duvar örülmüş bir mağara var; burası
Hristiyanların dünyadaki ilk ibadet yerlerinden biri
olarak kabul ediliyor. Papa VI. Paul 1967’de, Efes’teki
Meryem Ana gibi burayı da Katolikler için haç yeri
olarak kutsamış. Türkiye’nin tek Ermeni köyü Vakıflı
da Hatay’da!
MİLATTAN ÖNCESİNDEN BUGÜNE ANTAKYA
Antakya, Silpius Dağı eteğinde ve Orontes yani Asi
Nehri kenarında İ.Ö. 300’lü yıllarda kurulmuş. Antakya'nın
Seleucus Krallığı'nın başkenti olması, Seleucus
Nicator'un ölümünden sonra oğlu Antiochus Soter
(İ.Ö. 281-261) zamanında olmuş. Roma döneminde
Roma ve İskenderiye ile birlikte imparatorluğun en
önemli ve en büyük şehirlerinden biri olan Antakya,
tam bir tarih hazinesi. 6. yüzyılda depremlerin yıktığı
şehirde nereyi kazsanız bir şey çıkıyor. 1970’lere
kadar Asi Nehri üzerinde çok güzel bir Roma köprüsü
varmış ama gereksiz görüp, yıktırmışlar! Antakya
sokaklarında kaybolmak çok keyifli... Eski evler çok
güzel ama çoğu son demlerinde. Ortodoks kilisesi ve
Katolik kilisesi, şehrin dinsel hoşgörüsüne şahit olacağınız
mekânlardan. Sinagog da var ama şehirdeki
Yahudi nüfus yüz kişiden de az.
44 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Kapak
KUDÜS’TEN GETİRİLEN YAHUDİLER
Çevlik’teki Titus Vespasianus Tüneli çok
ilginç bir yapı. İsyan çıkaran Yahudileri
cezalandırmak için Kudüs’ten getirip, dağı
kazdırmışlar. Böylelikle aşağıdaki antik şehri
su baskınlarından korumuşlar. Devamında
bulunan Beşikli Mağara ise Kapadokya’daki
yapılara benzeyen farklı bir yer. Aziz
Simeon, kendini tamamen dine verip, bir
sütunun üstünde yaşamış. Antakya yakınındaki
Samandağ, onun adının Arapçası olan
Cebel Saman’dan geliyor. Tıpkı, Akdeniz
ile Atlantik arasında yer alan Cebelitarık’ın
Komutan Tarık Bin Ziyyad’dan gelmesi gibi.
Manastırı ve sütununu Samandağ yakınında
görebilirsiniz. Adana ile Antakya arasında da
çok sayıda tarihi eser ve kale var. Anavarza,
tepesindeki kaleden muhteşem bir manzaraya
sahip ilginç bir Roma kenti. Toprakkale’yi
geçip, Karatepe’ye giderken yolun
sağında göreceğiniz Hierapolis Kastabala,
Roma sütunlarıyla bezenmiş, arkasında bir
Orta Çağ kalesi yer alıyor. Aslantaş diye de
geçen Karatepe, bana göre Türkiye’deki en
güzel Hitit şehri. Ormanlık bir tepeye gizlenmiş
Hitit eserleri ve aşağıdaki göl manzarası,
Karatepe’yi sıra dışı bir yer hâline getiriyor.
lezzetli. Eğer bir Hatay gezisi planlarsanız
aklınızda bulunsun, şehrin lezzetlerine
doymak için tek gün asla yetmez! Kısa süre
önce yaptığım Hatay ziyaretimde benim
favorim Konak Restoran oldu. Hem yemekleriyle
hem de sunumlarıyla çok başarılı bir
mekân. Hatay Sultan Sofrası’nın da tadına
doyamadık. Hataylılardan da aldığımız önerilerle
şehrin en beğenilen diğer lezzet durakları
arasında; Uzun Çarşı’daki Pöç Kasabı
Haydar Usta, Şiraz Restoran, Salah Usta,
Humusçu Ayhan ve Anadolu Restoran var.
Künefeyi Yusuf Usta’da yedik, tek kelimeyle
harikaydı! İskenderun Petek Pastanesi de en
sık duyduğumuz tavsiye oldu.
ŞEHRİN HAZİNE ODASI
Hatay Arkeoloji Müzesi, bin 500 metrekare
mozaik sergisine ve yaklaşık 40 bin parçalık
tarihi eser koleksiyonuna sahip. Devam
eden çalışmalar ile yakın zamanda 2 bin
500 ve nihayetinde 5 bin metrekare mozaik
sergisine sahip olacak. Müzede sergilenen
mozaikler, M.S. 2. yüzyıldan 6. yüzyıla
uzanan 400 yıllık dönemi kapsıyor. Mitolojik
öykülerin ya da geometrik desenlerin yer
aldığı mozaiklerde, günlük yaşama ya
da doğaya ilişkin betimlemeler görmek
mümkün. Tamamı taban mozaiği olduğu
için dekorasyon amacıyla kullanılma amacı
öne çıkıyor. Tarihi eser koleksiyonunda ise
Paleolitik Dönem’den başlayarak kronolojik
olarak Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağları, Demir
Çağı, Arkaik-Helenistik, Roma ve Bizans
dönemi eserleri yer alıyor. Görecekleriniz
arasında el yazmaları, tabletler, sikkeler,
mühürler, fosil ve iskeletler var. Özellikle
sikke koleksiyonu çok değerli. Üretildikleri
döneme ait siyasi, ekonomik ve gündelik
yaşam ipuçlarını içeriyor. Müzede öne çıkan
bir diğer koleksiyon ise Hititler dönemine
ait tarihi eserler; Hitit Kralı Suppiluliuma
heykeli de bunlardan biri.
BAŞARILI BİR SANAL MÜZE UYGULAMASI
Müze, sanal ortama başarıyla taşınmasıyla
da dikkat çekiyor. IBM sponsorluğunda
yürütülen proje ile sanal ortama aktarılan
eserler 360 derece görülebiliyor. Müze
envanteri bütünüyle sanal ortama aktarıldığı
için merak ettiğiniz eserlerin bilgilerine
ilişkin detayları öğrenme fırsatı da sunuyor.
Fikir edinmek ya da gördüklerinizi hatırlamak
için çok önemli ama müzeyi mutlaka
yerinde ziyaret etme deneyimi yaşamalısınız.
Pazartesi günleri hariç, yaz sezonunda
09.00-18.30, kış sezonunda ise 08.00-16.30
saatleri arasında gezebilirsiniz.
DİKKAT ÇEKEN PARÇALAR
Sidemera türü lahit, içinde bulunan iskeletler
ve ölü hediyeleriyle eksiksiz olarak sergileniyor.
Yakto Mozaiği’nin bordüründe, dönemin
Antakya’sının şehir kültürünü ve yaşamını anlatan
tasvirler bulunuyor. Okeanus Mozaiği;
taşların çok küçük olması, renklerin canlılığı,
anatomik özelliklerin çok iyi vurgulanması
ve bir yağlıboya tabloyu andırması nedeniyle
mozaik sanatını en iyi sunan eserler arasında
gösteriliyor. Bazalt Kapı Aslanları, Açana
Höyüğü’ndeki 13. yüzyıl tapınak yapısının
ihtişamını yansıtıyor. Salon vitrin teşhirinde
sergilenen pişmiş topraktan yapılma objeler,
o dönemlerde bile fal baktırıldığının belgesi
olma niteliği taşıyor.
KİLO ALMANIN KEYİF OLDUĞU MUTFAK
Hatay mutfağı dillere destandır, ününü
bilmeyen yoktur. Hataylılar, şehir mutfağında
400 çeşit yemek olduğunu söylüyor
ve dünya çapında tanıtılması için uğraş
veriliyor. Ne yok ki Hataylıların sofrasında;
öncelikle sayamayacağınız kadar çok meze
çeşidi, aklınızı başınızdan alıyor. Kebap türleri,
sulu yemekler, tatlılar; hepsi birbirinden
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
45
Kapak
Bilinmeyen hazineleriyle
Hatay
FAHREDDİN OSMANCA
Öncelikle Hatay'ımızın kapak konusu yapıldığı bu
dergi sayfalarında yer alıyor olmaktan büyük memnuniyet
duyduğumu bildirmek isterim. Bölgeye gönül
vermiş biri olarak Hatay’ın bilinmeyen hazinelerini
paylaşacağım sizlerle. Gelin, buraya sığmayacak kadar
büyük değerlere sahip olan Hatay’ın gizli kalmış
bazı güzelliklerini hep beraber keşfedelim.
NECMİ ASFUROĞLU ARKEOLOJİ MÜZESİ
Müzenin hikâyesi, Antakya’nın Starius Dağı’nın eteklerinde,
Saint Pierre Kilisesi’nin karşısında yer alan
bir alanda otel yapılmak için gerçekleştirilen temel
kazılarıyla başlıyor. Asfuroğlu ailesine ait alanın kazılmasıyla
ilk eserlere ulaşılıyor ve kısa sürede uzmanlar
bölgede yaptıkları incelemeler ile oldukça kıymetli
eserlerin bulunduğunu tespit ediyorlar. Bu bulgular
ile birlikte otelin inşaatı durduruluyor ve bir müddet
yüzey araştırmaları devam ediyor. Bu süreçte kararlı
duruşunu sürdüren ailenin maddi manevi desteğiyle
uzmanların görüşü alınarak, alana zarar verilmeden
alternatif bir yol aranıyor.
Asfuroğlu ailesinin 2010 yılında Emre Arolat’ı projeye
davet etmesinden sonra yavaş yavaş otelin nasıl bir
konuma sahip olacağı fikri oturmaya başlıyor. Ünlü
mimar Emre Arolat’ın deyişiyle ters yüz edilmiş bir
otel mimarisi, alanda yer alan eserlerin yerleşimi ile
uyum içinde tasarlanıyor. Tabi ki onlarca arkeolog ve
uzmanın çalışmaya başlamasıyla ortaya ülke gündeminde
yer edecek eserler çıkıyor. Bu devasa alanda
mücevher ustası tutizliğiyle, yaklaşık 1 yıl boyunca
120 işçi, 35 arkeolog, 5 restoratör/mimar çalışıyor.
Daha sonra Necmi Asfuroğlu ve Emre Arolat Mimarlık
ekibinin fark etmesiyle, arkeolojik alanın tam ortasından
geçen ve birçok eseri ortadan ikiye ayıran bir
alan tespit ediliyor. Arkeoloji ekibiyle de görüşüldüğünde
dönemin arazi şartlarında bir akarsu (Parmenius)
yatağı bulunduğu ve bu akıntının yıllar önce bu
arkeolojik alana zarar verdiği keşfediliyor.
Bu dikkatleri çeken küçük ayrıntı, otelin inşası için
büyük bir yol ayrımı oldu. Çünkü otelin inşası için
tabandan destek almadan bir inşaat yapabilmek
mümkün değildi. Bu küçük ayrıntı ise, tarihi alanlara
zarar vermeden, tabanda direk dikilerek üst katmanı
tarihi alandan ayıracak bir destek yolu bulunmuş
olduğu anlamına geliyordu. Otel inşası için gerekli
ayakların (66 adet çelik ayak) -zemine araç giremeyeceği
için- eski yöntemler ile (insan gücüyle) kazılan
kuyulara yerleştirilmesi gerekiyordu. Nitekim, G2
direğinin bulunduğu alanda zeminin yaklaşık 4 metre
altında yeni bir buluntu ortaya çıktı. Asıl zor kısım,
ortaya çıkan bu muazzam mozaik (Pegasus Mozaiği),
dünyanın en büyük tek parça mozaiğinin hemen yanı
başındaydı. Direğin iptal edilme şansı olmadığı için,
bütün yapının statik hesaplamasının tekrar yapılmasına
ve projenin uzamasına sebep oldu.
Helenistik Dönem'den İslami Dönem'e kadar beş
arkeolojik katman ve 13 ayrı medeniyetin izlerine ve
bu dönemlere ait 30 bine yakın esere ulaşılan Necmi
Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi, 2020 yılı başında uzun
bir bekleyişin ardından ziyarete açıldı. Maalesef halk
arasında "Müze Otel" ismiyle bilinen müze hakkında
-ismi dışında da- çok fazla bilgi kirliliği yer alıyor.
Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi’nde, eserler hiçbir
yere taşınmamış olup, kazılarda çıkan ve yine müzede
sergilenen birkaç eser hariç, bütün eserler yerli
yerinde durmakta.
46 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Kapak
Müzeye ülkemizde yer alan bütün müzeler
gibi giriş kartı ve Müzekart ile giriş yapılabilmekte.
New York Times'ın 2020’de gezilecek
52 yer listesinde ülkemizden sadece Necmi
Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi yer aldı. Müzenin
diğerlerine göre üç belirgin farkı ve çekiciliği
var diye düşünüyorum. Birincisi, dünyanın
en büyük tek parça mozaiğini barındırması...
İkincisi; mozaiklerin, hamam vb. yapıların
tamamının bulundukları yerde sergileniyor
olmaları. Üçüncü ve en çok gurur veren yanı
ise bütün kazı ve restorasyon işlemlerinin
Türk uzmanlar tarafından yapılmış olmasıdır.
Hepimiz biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti'nin
ilk yıllarından itibaren hemen hemen her
kazı çalışmalarının başında birtakım yabancı
uzmanlar yer alıyordu. Şahsen tamamen Türk
uzmanları tarafından dizayn edilen ve düzenlenen
müze, beni ayrıca gururlandırmakta.
İSKENDERUN ROMA ZEYTİNYAĞI
FABRİKASI
Hatay’ın İskenderun ilçesinde yer alan Sakarya
Mahallesi'ne yapılacak olan bir okul inşaatı
için başlayan kazı sırasında (2001) ortaya
çıkan eserler, herkesi şaşkınlığa uğratmıştı.
İskenderun, M.Ö. 333 yılında şehrin yakınlarında
yapılan İssos Savaşı sonrasında savaşın
galibi Büyük İskender tarafından kurulmuş
bir şehirdir. Her ne kadar köklü bir tarihe
sahip olsa da kentin arkeolojik kalıntıları ve
kültürel mirasları, maalesef hak ettiği ilgiyi
ve değeri görememiştir. Alanda 2002 ve 2008
yılları arasında birkaç kez kurtarma kazısı
yapılsa da çok uzun yıllar bakımsızlık ve talan
ile mücadele etmek zorunda bırakılmıştır.
2018 yılında İskenderun’un kültürel
miraslarını tanıtmak için başlattığım
"Üvey Şehir İskenderun" isimli projemin
bir bölümünde bu alanı ziyaret etmiş ve
tanıtımını çekmiştim. Bunun sonrasında
büyük ses getiren bu haberler, şehrimizin
yöneticileri tarafından ilgi görmüş ve
hemen temizlik çalışmaları başlamıştı.
2020 yılında Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun
tarafından alanı gezdirmek de naçizane
bana düşmüştü. Kısa sürede kazılar
başladı ve birbirinden eşsiz eserler ortaya
çıktı. Bu haberlerin en güzeli ise yine yanı
başımızdan gelmişti. Zeytinin anavatanı
olduğumuz bilimsel olarak kanıtlandı; bu
tezin kanıtı ise Hatay Altınözü Toprakhisar
bölgesinde 4 bin 200 yıllık zeytin çekirdeğinin
bulunmasıdır. Anadolu’nun en
büyük zeytinyağı fabrikası olduğu ortaya
çıkan yapının müzeye dönüştürüleceği
genel müdür yardımcımız ile müjdelenmiş,
şehrin potansiyelinin bu çalışma ile
taçlanacağı bizlere iletilmişti. Kazılar ile
Antik Roma dönemine ait zeytinyağı fabrikası
gün yüzüne çıkarılmaya başlanmış
olup, ilk bulgular Hatay Arkeoloji Müzesi'nin
envanterine kaydedilerek, müzenin
açılacağı günü beklemektedir.
SARISEKİ KALESİ
Sarıseki Kalesi, literatürde sıkça "Merkez
Kale" olarak anılmaktadır. Kale, denizden
gelecek saldırıları önlemek ve deniz ticaretini
kontrol etmek amacıyla inşa edilmiştir.
1200 metrekarelik alan üzerine inşa edilen
kale, sekiz burçludur. İnşa malzemesi olarak
kesme taş ve kaba yonu taş kullanılmıştır;
tabi ki çağlar içerisinde yapısında var olan
değişiklikleri çıplak gözle bile görebiliyorsunuz.
Yapının Helenistik Dönem'de
(M.Ö. 300-30) inşa edildiği; Roma, Bizans
ve son olarak Osmanlı dönemlerinde de
kullanıldığı bilinmektedir.
EVLİYA ÇELEBİ / SEYAHATNAME
Kalenin inceleyebileceğiniz gravüründe,
örneklerini birçok antik kentte görebileceğiz
şekilde dış taş cepheyi korumak için beyaz
kireç taşıyla kaplandığını fark edeceksiniz.
Bu kireç taşı, bölgede özellikle kalenin arka
kısmında görülen Amanos Dağları'nda şu
an bile aktif olarak çıkarılmaktadır. Kalenin
yapı olarak olmasa da işlev olarak bir ikizi,
yine kalenin arkasında yer alan ve hâlen
doğal güzellikleriyle bilinen Sarıseki Kanyonu'ndan
yaklaşık 10 km içeride, hâlihazırda
"Kaledibi Yaylası" olarak bilinen, 1100’lü
yıllarda Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa
edildiği ileri sürülen Şalen Kalesi’dir.
YUNUS SÜTUNU
"Bab-ı Yunus" (Yunus Kapısı) ismiyle de
bilinen ve Hatay’ın İskenderun ilçesinde
deniz kıyısında yer alan yapı, Sarıseki Kalesi’nin
yanı başında bulunmakta... Denizciler
ve Sarıseki mahallelerinin sınırındaki bu
kalıntı, yaklaşık 1,5 metre eninde ve 4 metre
yüksekliğinde olup, kesme taşlarla ayağa
kaldırılan bir anıtsal kapının sadece küçük
bir ayak kısmıdır. Bazı kaynaklarda Sarıseki
ve Denizciler mahallelerinin ismi bizzat
bu yapıdan gelmektedir, yani bir dönem
bu bölge tamamen "Bab-ı Yunus" ismiyle
anılmıştır. Yapı, bugün İskenderun-Adana
demiryolu ile E-5 karayolu arasında kalmış,
çevresi tamamen yol ve demiryolu genişletme
çalışmalarıyla (birkaç kez) tahrip edilmiş
bir hâldedir.
Yunus Sütun ve
Sarıseki Kalesi’nin
liman kısmı.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
47
Otellerimiz
Doğanın içinde
eşsiz bir tatil deneyimi;
Pine Bay
Holiday Resort
KADİR TOPRAKKAYA
Kuşadası’nın dikkat çeken tatil köylerinden
Pine Bay Holiday Resort'un Genel Müdürü
Rena Çukurova ile tatil köyünün konseptini
ve farklılıklarını konuştuk. Pine Bay Holiday
Resort’un 1993 yılından bu yana hizmet
verdiğinin altını çizen Çukurova; "Doğayla
bir bütün olarak özenle tasarlanan Pine Bay
Holiday Resort, yeşilliklerin arasında adeta
gizli bir cenneti çağrıştıran kendine özel
koyu ve marinasıyla misafirlerine eşsiz bir
tatil deneyimi sunuyor" dedi.
Rena Çukurova
Pine Bay Holiday Resort’u
sizden dinleyebilir miyiz?
Pine Bay Holiday Resort Kuşadası, 1987
yılından beri Türk turizmine hizmet veren
Göçtur Turizm’in paydaşlarına sürdürülebilir
deneyimler yaşatma vizyonuyla 1993
yılında açıldı. Mavi ile yeşilin birleştiği en
güzel koylarından birinde, 420 bin metrekarelik
bir alanda kendisine ait koy ve
marinasıyla muhteşem bir atmosfere ev
sahipliği yapıyor. Pine Bay Holiday Resort
olarak, Kuşadası’nda 1993 yılından bu yana
her şey dahil konsepti ve “SADE” anlayışıyla
hizmet veriyoruz.
SADE konseptinizden
bahsedebilir misiniz?
SADE: Sanat, Aile, Doğa ve Ev konforunun
iç içe geçtiği bir anlayış... Açacak olursak,
misafirlerimize sanatla iç içe bir tatil
deneyimi sunuyoruz. Göçtur’un kurucusu
ve dedem Mehmet Nuri Göçen adına
kurulan Mehmet Nuri Göçen Vakfı bünyesinde
gerçekleştirilen resim ve seramik
çalıştaylarında yaratılan eserleri, yerel ve
uluslararası sanatçıların resim ve seramik
eserlerini otel koridorlarında sergiliyoruz.
Hem yetişkinler hem çocuklar için
sanat çalışmaları ve workshopları da otel
içerisinde misafirlerimiz için yapıyoruz.
Ayrıca sürdürülebilirlik konusu da bizim
için çok önemli. Oteldeki kırık eşyalar ve
atıkları birer sanat eserine dönüştürüyor ve
sergiliyoruz. Aile dostu hizmet anlayışıyla
hizmet veriyoruz ve çocuklu aileler için
ev konforunda bir ortam yaratıyoruz. Aile
bireylerinin deneyimleyebilecekleri çeşitli
alanlar ve aktivitelerle tatil deneyimlerini
farklılaştırmaya özen gösteriyoruz. Tabii
tüm bunları muhteşem bir doğanın içinde
yapıyoruz.
Pine Bay Holiday Resort’u diğer
otellerden ayrıştıran özellikleri nelerdir?
Doğayla bir bütün olarak özenle tasarlanan
Pine Bay Holiday Resort, yeşilliklerin
arasında adeta gizli bir cenneti çağrıştıran
kendine özel koyu ve marinasıyla misafirlerine
eşsiz bir tatil deneyimi sunuyor.
48 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Otellerimiz
Her gün kuş seslerinin ve çam kokularının
ortasında gözlerinizi açacağınız Pine Bay
Holiday Resort’te, ağaçlarla kaplı alan içerisinde
doğa yürüyüşüne çıkabilir, size özel
koy boyunca sabah sporunuzu yaparak
zindeliğinizi koruyabilir, usta şeflerimizin
maharetli ellerinden çıkan çeşitli dünya
mutfaklarına ait lezzetleri tadabileceğiniz
restoranlarımızda keyifli vakit geçirmeden
önce Marina’daki balıklarımızı besleyebilirsiniz.
Pine Bay Holiday Resort’u sadece bir
konaklama yeri olarak görmüyoruz; misafirlerimizin
burada geçirecekleri süre boyunca
günlerinin keyifli ve verimli olması bizim
için çok değerli. Bunun için pandemiyle
birlikte hayatımıza giren yeni alışkanlıkları
ve rutinleri besleyecek alanları da güçlendirdik.
Örneğin, evden çalışma modeline
geçenler için çalışma alanı, rahatlamak
isteyenler için yoga alanı ve doğayla baş
başa kalacakları alanlar yarattık.
Bu yıl turizm sektörünü nasıl
değerlendiriyorsunuz? Pine Bay Holiday
Resort için sizce nasıl bir yıl olacak?
Hangi ülkelerden turistlerin gelmesini
bekliyorsunuz?
Pandemiyle birlikte değişen misafir alışkanlıkları
ve doluluk oranlarına baktığımızda,
beklentimiz geçtiğimiz yıllara göre daha
yüksek. 2022 yılı rezervasyonları kuvvetli
başlamış olmasına rağmen Şubat 2022 sonunda
başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, 2021
yılında iyi giden pazarlar arasında olan Rusya
ve Ukrayna’dan gelecek talebi çok büyük
ölçüde engellemiş oldu. Bu iki ülke arasında
başlayan savaş ile ortaya çıkan olumsuz
hava, Rusya ve Ukrayna dışında kalan pazarları
da olumsuz etkilemiş durumda. Büyük
oranda Avrupalı tatilci ağırlayan Pine Bay’in
Rusya ve Ukrayna’dan kaynaklanacak turist
kaybını İngiliz, Alman ve Polonyalı turistlerle
kapatacağını öngörüyoruz. Ayrıca, İran ve
Azerbaycan gibi pazarlardan da daha fazla
talep geleceğini düşünüyoruz. Bunun yanında,
direkt rezervasyon kanallarımızın (kendi
bünyemizde bulunan Call Center’ımız ve
online rezervasyon kanallarındaki bilinirliğimiz)
gücünden de fazlasıyla faydalanıyoruz.
2015’ten bu yana sırasıyla yaşanan ulusal
ve uluslararası boyutta zorlayıcı politik
ve ekonomik olaylar ile 2020 yılının ilk
çeyreğinden bu yana yaşanan zorlu pandemi
koşulları sonucunda turizm sektörü
olumsuz etkilendi. 2022 yılında ise Türkiye
ve Kuşadası’ndaki turizm sektörünün sürdürülebilirliği
adına çevik ve istikrarlı olmanın
kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin
ihtiyaç duyduğu dövizin ülkemize kazandırılmasında,
cari açığın kapatılmasında ve
hâlihazırdaki kur rejiminden en fazla fayda
sağlayacak sektörlerden biri olan turizm
sektörü, geride bırakılan zor yılların ardından
2022 yılına güçlenerek yoluna devam
edecektir.
Çocuklu aileler için ne gibi
hizmetleriniz var?
Pine Bay Holiday Resort’ta aile dostu
hizmet anlayışından yola çıkarak, aile
bireylerinin deneyimleyebilecekleri farklı
alan ve aktiviteler sunuyoruz. Çocuklu
aileler için konforlu bir ev ortamını sağlayan
kulüp odaları, sakinliği ve doğayla
iç içe olmayı tercih eden misafirlere de
keyifli bir atmosfer yaratıyor. Ailenin minik
üyeleri için yaş gruplarına göre üç farklı
mini kulüp bulunuyor. Pedagoglar ve spor
eğitmenleri eşliğinde gün boyu süren Mini
Kulüp aktiviteleriyle çocuklar eğlence dolu
vakitler geçirirken, ebeveynler ise her türlü
rahatlığın ve konforun düşünüldüğü tesiste
hayallerindeki tatili yaşıyor.
Pine Kulüp’te 4-7 yaş arası çocuklar için
sabah jimnastiği, yoga, esneme, renkleri ve
hayvanları öğrenme, renk oyunu, yemek
dersleri, müzik dersleri, hafıza oyunları,
okuma saatleri, patates boyama, sulu boya,
çizim dersleri, dans dersleri, mini golf,
film gösterimi gibi aktiviteler sunulurken;
Pane Kulüp’te 8-11 yaş arası çocuklar için
sabah sporu, yoga, pilates, Türkçe dersleri,
Greenpeace time, mini bowling, mini dart,
mini golf, mini basketbol, arkeoloji, müzik
dersleri, hafıza oyunları, patates boyama,
yumurta boyama, ahşap boyama, çömlekçilik,
sulu boya, çizim, dans dersleri, film
gösterimi gibi aktiviteler bulunuyor. 12-17
yaş arası çocuklar ise Punky Kulüp’te sabah
jimnastiği, yoga, pilates, su jimnastiği,
mocktail dersleri, kano, boccia, okçuluk,
mini golf, plaj oyunları, masa tenisi, konsol
oyunları, ahşap boyama, çömlekçilik, suluboya,
çizim dersleri, dans dersleri, mini golf,
film gösterimi gibi aktivitelere katılabiliyor.
Otel yakınında keşfedilecek, ziyaret
edilmeye değer yerler neler?
Pine Bay Holiday Resort’un bulunduğu
bölge, eşsiz doğasının yanı sıra birçok tarihi
güzelliği de içinde barındırıyor. Efes Antik
Kenti, Meryem Ana Evi, Yedi Uyuyanlar
Mağarası, Güvercinada Kalesi gibi pek çok
ziyaret etmeye değer antik kent ve köy
bulunuyor. Bu tarihi yerlerin yanı sıra Göçtur
Turizm çatısı altında Kuşadası bölgesini
geliştirmek ve turizm sektörünü ilerletmek
amacıyla yıllardır süregelen girişimlerimiz
ve yatırımlarımız bulunuyor. Bu kapsamda,
Osmanlı dericilik tarihinde önem taşıyan
eski Tabakhane bölgesini (Old Town
Tanneries) restore ederek, koruma altına
aldık. Bugünün konforu, düzeni ve özeniyle
aslına uygun olarak restore edilen bu
binalar, Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından
tescillendi. Eski zaman mahalle havasını
yaşamak, isteyenler için sadece bakıp
gidilecek bir yer değil; oturup seyredilecek,
kahve içilecek, müzesi ziyaret edilecek, bir
kadeh eşliğinde müzik dinlenilecek bir yer
oldu. Bu alanda açtığımız Atadan Tabak Müzesi,
İtalyan Restoranı, Şarap Tadım Evi ve
G Sanat Galerisi’yle sanatla dolu bir yaşam
alanını topluma kazandırdık. Tabakhane
bölgesi de yine ziyaretçilerimizin keyifle
gezeceği yerler arasında olacaktır.
Röportaj
Bir millet
iki devlet!
İçeri Şehir, Bakü
KADİR TOPRAKKAYA
Savunma sanayi
başta olmak
üzere birçok
alanda ülkemizle
yakın iş birliği
içerisinde olan
Azerbaycan,
turizm açısından
da bazı yenilikler
için faaliyetlerini
hızlandırdı. Türkiye-Azerbaycan
turizm ilişkilerini,
Azerbaycan Turizm Ofisi Üst Yöneticisi Florian
Sengstschmid ile konuştuk.
Türkiye ile turizm çalışmalarında nasıl
bir iş birliği öngörmektesiniz. Bize genel
bir vizyon çizebilir misiniz?
Azerbaycan ve Türkiye arasında mevcut
siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi,
turizm için de birçok fırsat yaratmakta. Bir
millet, iki devlet olarak bağlarımızın gittikçe
güçlendiği kardeş Türkiye ile konuştuğumuz
dillerin benzerliği, birden fazla kesintisiz
uçuşların olması ve pasaportsuz, sadece
kimlikle seyahat edebilme üstünlüğü de
işimizi kolaylaştırıyor. 2021 yılında başladığımız
pandemiden iyileşme dönemi ile
hedef ülkelerde faaliyetlerimizi kademeli
şekilde yeniden başlattık ve tabi ki Türkiye
de listenin başında gelen ülkelerden. Şöyle
ki, turizm fuarlarına katılmakla beraber B2B
ve B2C medya temsilcileri ile iş birlikleri,
blog yazarları ve influencerlar için geziler
organize etmek için çalışmaktayız.
İlaveten, turizm destinasyonlarının bölgesel
düzeyde birleştirilmesi, ortak seyahat rotalarının
geliştirilmesi de gündemimizde özel
bir yer tutuyor. Diğer taraftan, dağ turizmi ve
yürüyüş parkurlarında Türkiyeli meslektaşlarımızın
deneyimlerinden yararlanmak için de
projelerimiz olacak. Azerbaycan'daki çeşitli
maden kaynaklarının değerlendirilmesi için
ise Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile iş birliği ve bu yerlere yatırım
çekmek, gelecekteki planlar arasında.
Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanı sıra
Türk ziyaretçilerin de Azerbaycan’da
aileleriyle ziyarette veya iş seyahatinde
nereleri keşfedebilecekleri konusunda
neler söylersiniz?
Azerbaycan’da Türkiye’den gelen misafirlerimizin
ister aileleriyle isterse de iş seyahatinde
zevkle keşfedebilecekleri birden fazla yer
ve tecrübe var. Azerbaycan’a ilk gez gelenler,
tabi ki ilk önce başkent Bakü’nün tadını
çıkarmalı. Bakü’nün UNESCO listesinde
konumlandırılmış Şirvanşahlar Sarayı ve
Kız Kulesi'ne ev sahipliği yapan İçeri Şehir
kısmında kahvaltı ile güne başlayıp, daha
sonra bu Orta Çağ surlarının gerisinde kalan
modern mimari ve kültürel hayatı keşfe
çıkabilirsiniz. Bakü Bulvarı’nda yer alan
Halı Müzesi’nden Haydar Aliyev Merkezi'ne
kadar modern yapısının yanı sıra değişik
koleksiyonları ile de dikkat çeken sanat
merkezlerini keşfetmek de tabi ki şart.
Bakü’den birkaç saat sürüş mesafesinde bulunan
ve bir UNESCO Dünya Miras Alanı olan
Halı Müzesi
Deniz Mall, Bakü
50 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Röportaj
Gobustan Ulusal Devlet Tarih ve Sanat Koruma
Alanı da ziyaretçileri kendine hayran bırakan
yerlerden biri. Tarih öncesi kaya sanatından
müzik taşlarına kadar, Azerbaycan halkının
40 bin yıl öncesine kadar uzanan geçmişinin
hayat bulduğu bu alanda, 6 binden fazla antik
petrogliften oluşan şaşırtıcı bir koleksiyon yer
alıyor. Buradan kısa bir sürüş mesafesinde ise
dünyanın en ilgi çekici doğa harikalarından biri
olan olağanüstü çamur volkanlarını bulabilirsiniz.
Kısa bir süre içerisinde, burada Çamur
Volkanları Turizm Kompleksi'nin açılışının
yapılması planlanıyor.
Diğer taraftan, Şamahı bölgesinde ekoturistleri
ve vahşi yaşam severleri heyecan verici
bir macera bekliyor. Şöyle ki, pitoresk Kafkas
Dağları'nda gerçek bir safari heyecanı
artık herkes için açık. Bin hektarın üzerinde
bir alanı kaplayan modern Şamahı Safari
Parkı, farklı ülkelerden getirilen binden fazla
vahşi hayvana ev sahipliği yapıyor. Grup
veya bireysel olarak off-road safari turlarına
çıkanlar, muazzam bir manzara eşliğinde bu
vahşi hayvanları izleyebilir, hatta daha cesur
olanlar yaklaşıp onları besleyebilirler. Ayrıca
tesis bünyesindeki restoranda lezzetli yerel
yemekleri deneyebilirsiniz.
Şamahı, aynı zamanda eski zamanlardan
beri Azerbaycan’ın en büyük şarap üretim
merkezlerinden biridir. Burada yer alan Meyseri
köyünde hem şarapların hem organik
ürünlerden hazırlanan yemeklerin tadına varacak,
hem de Kafkas Dağları'nın eteklerinde
kendinizi doğanın kalbine bırakabileceksiniz.
Şamahı'da safari parkı ve şarap turunun
yanı sıra özellikle çocukların çok seveceği bir
yer daha var, bu da Alpaka Çiftliği. Burada
çocuklar mükemmel bir oyun alanı bulurken,
büyükler de yerel yemeklerin ve manzaranın
keyfini çıkarabilirler.
Tüm bunların yanı sıra Gusar’da Şahdağ
Dağ Tatil Köyü’nde heyecan dolu hız treni,
Gebele’de Tufandağ ve Nahçıvan’da Akbulak
gibi diğer dağ tatil köylerinde hem kış hem
de yaz aylarında eğlence sağlayan yamaç
paraşütü, zipline vs. gibi yeni aktiviteler doğa
Şahdağ, Gusar...
ve macera severleri bekliyorken, başkent
Bakü’de dünyanın ilk Petrol Tankeri Müzesi
ve yeniden yapılandırılmış hayvanat bahçesi
de yeni deneyimler arasında yer alıyor.
Turizm alanında büyük fırsatlar
olduğunu düşünüyoruz. Petrol dışında
turizm konusunda neler yapılabilir
sorusuna hazırlanmış bir öneri
paketiniz var mı?
Turizm alanında büyük fırsatlar olduğu
fikrinize kesinlikle katılıyorum. Azerbaycan,
turizm alanının büyümesine büyük önem
veriyor. Petrol dışı bir sektör olarak turizm
sektörü, ülke ekonomisinin çeşitlendirilmesi
için öncelikli alanlardan biri olarak kabul
edilmekte ve turizmin gayrisafi milli hasıla
içindeki payını artırmak için çok yönlü faaliyetler
yürütülmekte.
Azerbaycan’ın turizm stratejisi; sürdürülebilirlik,
rekabet gücü, hizmet kalitesi ve değer
odaklılık, kamu-özel ortaklığı dahil olmak
üzere dört temel ilkeye dayanmaktadır. Bu
ilkeleri göz önünde bulundurarak, Azerbaycan’ın
zengin kaynaklara sahip olması
gerçeğine odaklandık ve sıfırdan ürünler
yaratmak yerine tekliflerimizi bu avantajı
kullanarak geliştirdik. Bu varlıklar sayesinde,
pandemi döneminde hazırladığımız
deneyimler arasında yürüyüş parkurları yer
alıyor. Şöyle ki, Transkafkasya patikalarına
Azerbaycan’ın ilk rotasının dahil edilmesiyle
doğada yürüyüş meraklıları için daha kapsamlı
deneyimler geliştirilmekte. 97 km'lik
bu rota, Azerbaycan’da en son UNESCO alanı
olan Şeki Hanları Sarayı’nın bulunduğu
tarihi Şeki’den başlayıp, ülkenin kuzeybatı
bölgesinin en göz alıcı yerlerinden geçerek,
Zagatala’ya kadar devam ediyor. Sürdürülebilir
deneyimler arasında yer alan ve
en dikkat çeken tekliflerden bir diğeriyse
"Slow Food" seyahat konsepti. 2021 yılında
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen
proje kapsamında geliştirilmiş bu deneyim
ülkenin kuzeybatısı için daha güncel iken,
güney kısmına doğru devam ettirilmesi için
planlama aşamasındayız.
Bildiğiniz gibi Azerbaycan, kuş gözlemciliği
için de ideal bir lokasyona ve peyzaja sahip.
Bu yıl için planlarımız arasında Azerbaycan
Cumhuriyeti Ekoloji ve Tabii Kaynaklar
Şeki Han Sarayı
Meyseri Üzüm Bağları
Bakanlığı ile ortak şekilde, uluslararası
medya ve ilgili tarafların da davet edileceği
Kuş Gözlemciliği Festivali organize etmek
de var. Aynı zamanda restorasyon işlerinin
tam hız devam ettiği Karabağ bölgesinde de
farklı seyahat deneyimlerinin geliştirilmesi
için çalışmalarımız devam etmekte. Son
olarak belirtmek isterim ki, 2019 yılında 3,2
milyon uluslararası ziyaretçi sayısıyla rekor
sayı pandemi döneminde keskin bir şekilde
azalsa da istatistikler, Azerbaycan'ın uluslararası
sınırların kademeli olarak açılmasından
bu yana hedef pazarlarda yeniden popülerlik
kazanmaya başladığını gösteriyor.
2021 yılında Türkiye, 197 binden fazla turist
ile Azerbaycan’a en çok turistin seyahat
ettiği ülkeler sırasında ikinci yer aldı. 2022
yılının rakamları da turist sayısının devamlı
şekilde arttığını göstermekte.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Son olarak, Türk kardeşlerimizi Azerbaycan’da
heyecanla beklediğimizi, onları en iyi
şekilde ağırlamaya hazır olduğumuzu bildirmek
isterim. Bence buraya ilk kez gelen Türk
ziyaretçiler için en çok Azerbaycan ve Türkiye
arasındaki benzerlik ve farklılıkların karışımı
beklenmedik olacak. Türk halkı hiçbir dil
engeli olmadan kendilerini evlerinde hissedecek,
aynı zamanda Doğu ve Batı'dan gelen
kültürel ve mimari unsurların mükemmel
birleşimini sergileyen Bakü'de ve muhteşem
doğada tamamen yeni deneyimler bulacaklar.
Az önce de söylediğim gibi, tatil yaptığınız
ülkede hiçbir şekilde yabancılık çekmeden
yeni deneyimlerin tadını çıkarmak büyük bir
ayrıcalık ve biz ister ilk kez isterse de yeniden
Azerbaycan’a seyahat etmek isteyen her kesin
en iyi şekilde ağırlanacağını bildirmekten
mutluluk duyuyoruz.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
51
Gezi
"Sen plan yaparken
Tanrı yukarıdan güler"
AYŞE KAYNARCALI
Bahar dallarının neşeyle insanlığa gülümsediği
nisan ayı içinde dolu dolu 3 gün
süren Diyarbakır ve Mardin yolculuğum
öyle heyecan verici, öyle doyurucu geçti ki...
Sadece anılarımda değil, kayıtlarımda da
kalsın istedim.
Yonca Erdener ile...
Ben geçen sene bir arkadaşıma yolculuk
sözü verdim. O arkadaş; "Göbeklitepe
Muhafızları", "Yedi Uyananlar", "İstanbul’un
Hayaletleri" romanlarının yazarı Yonca Eldener,
planlanan rotamız ise Gökyüzü Gözlem
Şenliği zamanı Zerzevan Kalesi'ydi. UNESCO
Zerzevan Kalesi Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun ile...
Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan,
Roma İmparatorluğu'nun doğudaki son garnizonu
olan Zerzevan Kalesi'ndeki Mithras
Tapınağı'nı birlikte keşfetmek ikimizin ortak
hayaliydi. Ancak belirlenen tarihte planlarımıza
engeller çıkınca, bizim hayalimiz de
uykuya daldı.
2021 Kasım ayında EPOS 7 Derneği için organizasyonu
üstlendiğim gezide, Zerzevan
Kalesi’ni de ziyaret rotamıza ilave etmiştim.
Değerli Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun
ve ekibi eşliğinde yaptığımız gezi beni o
kadar derinden etkiledi ki, mutlaka Yonca
Eldener ile yeniden geleceğime söz vererek
ayrıldım Zerzevan’dan. Evet! İkinci kez aynı
söz...
İstanbul’a dönünce Yonca’yı aradım ve mart
ayında seçtiğimiz bir gün birlikte gitmek
için plan yaptık. Uçak biletlerimizi aldık.
Gel gelelim, tarih geldiğinde İstanbul karlar
altındaydı ve bizim uçuşumuz da yolcu-
52 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Gezi
luğumuz da iptal olmuştu. "Sen plan
yaparken Tanrı yukarıdan güler" sözü
karşımızda durmuş, bize gülümsüyordu.
Amacımızdan vazgeçmedik. Birlikte
16-18 Nisan tarihlerinde Zerzevan Kalesi
gezisi ile taçlanacak bir gezi rotası oluşturduk.
Biraz da çekinerek, Yonca’ya
"Birkaç arkadaşım daha katılabilir mi?"
diye sordum. O da bana cevap verdi;
"Ben de birkaç arkadaşıma daha haber
versem mi?" Derken biz 14 kişilik bir
gezgin grubu oluverdik. Hatta Zerzevan
Kalesi’nde sayımız 16’yı bulmuştu.
Diyarbakır Havalimanı’nda buluştuktan
sonra tarihi bir mekânın avlusunda
zengin kahvaltı sofrası ile güne başladık.
Yolculuğumuzun ilk kültür durağı
Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’ydi. Daha
önce defalarca Diyarbakır’a geldiğim
hâlde kentin Arkeoloji Müzesi’ni hiç
görmemiştim. Antropolog Dr. Elif Çamlıkaya’nın
haklı ısrarı üzerine gezdiğimiz
müzede Diyarbakır ve çevresinden
çıkarılan Hitit, Asur, Roma, Bizans, Artuklu,
Akkoyunlu ve Osmanlı dönemine
ait eser zenginliği grubumuzu şaşkına
çevirdi. Arkeolojik ve etnografik eserlerin
sayısının 11 binin üzerinde olduğu
müzede, bizim ilgi alanımız özellikle
Neolitik Çağ'a ait eserler oldu.
M.Ö. 5800-5700 yıllarına tarihlenen
Halaf seramik örneklerinin yanından
ayrılmakta zorlandım. Nitelikli işçiliği
ve iyi fırınlanmış olmasının yanı sıra
geometrik ve stilize hayvan motifleri ile
bezeli seramikler, dönemin el sanatlarında
ulaştığı başarıyı gözler önüne seriyordu.
Müze ziyaretimizin ardından şehirde yaptığımız
panoramik gezimizin devamında,
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde
yer alan, 8 bin yıllık tarihi geçmişe sahip
Hevsel Bahçeleri’ni izleyerek, Dicle’nin iki
yakasını birleştiren On Gözlü Köprü’nün
yanından geçip, yönümüzü Zerzevan Kalesi’ne
çevirdik.
Yaklaşık yarım saat süren yolculukta Yonca
Eldener, "Yedi Uyananlar" romanını yazarken
derin araştırmalar yaptığı, bir gizem
dini olan Mitra dininden bahsetti. Yazarımız,
araştırmaları sırasında Roma’ya gitmiş
ve şehrin içindeki Mitra dinine gönderme
yapan eserleri incelemişti. Verdiği bilgilerin
heyecanı içinde yolun nasıl geçtiğini
anlamadık. Diyarbakır’ın Çınar ilçesine
bağlı Zerzevan Kalesi’ne vardığımızda, Kazı
Başkan Yardımcısı Şıvan Yavuz, bizleri güler
yüzü ile karşıladı ve tüm antik kent ile ilgili
merak ettiğimiz sorularımızı sakin sakin
yanıtladı.
ZERZEVAN KALESİ GERÇEKTEN
"GİZEMLER KALESİ" Mİ?
Dünyanın en iyi korunmuş Roma garnizonlarından
olan, 2020 yılında UNESCO Dünya
Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen,
ev sahipliği yaptığı tapınağıyla gündemden
düşmeyen Zerzevan Kalesi'ndeydik nihayet.
2014 yılında başlatılan arkeolojik kazı ve
restorasyon çalışmaları sonucu surlarla
çevrelenmiş yerleşimdeki kamu yapılarının
bulunduğu alanda gözetleme ve savunma
kulesi, yönetim binası, cephanelik, kaya sunağı
gibi mimari kalıntılar ortaya çıkarılmıştı.
Romalı Hıristiyanların ilk kilisesi, bin 500
yıl öncesine uzanan gizli geçit, 3 bin yıllık
mühür, bin 600 yıllık kemik flüt konuşuluyordu.
Ancak şüphesiz kazı çalışmalarında
en çok ses getireni Mithraeum-Mithras Tapınağı
ve üzerinde Latince "E Pluribus Unum"
yazan rozet oldu.
AMERİKA’NIN TEMELLERİ
ZERZEVAN’DA MI ATILDI?
Bulunan rozet, üzerindeki ABD’nin kuruluş
sembolleriyle dikkat çekti. Yaklaşık 250-
300 yıl toprağın altında kaldığı belirlenen
rozetin üzerinde Latince "E Pluribus Unum"
(çokluktan oluşan tek/ çokluktan birlik)
yazısı yer alıyor. Bu söz, Amerika'nın ilk resmi
sloganıydı. Kazı Başkanı Doç. Dr. Aytaç
Coşkun, rozetin Zerzevan’a nasıl geldiğinin
gizemini koruduğunu belirtirken, rozetin
toprağın altında kaldığı sürenin Amerika'nın
ilk kuruluş yıllarına denk gelmesinin
şaşırtıcılığını vurgulamıştı. Rozetin üzerindeki
motif, 1902’lerden itibaren Amerika'da
üretilmeye başlanmış iken, bu rozetin en
az 150 yıl önce burada ortaya çıkmasının
sebebi henüz anlaşılabilmiş değil.
Zerzevan Kalesi kazılarında asıl büyük buluş,
2017 yılındaki arkeolojik kazılarla ortaya
çıkarılan Mithras Tapınağı oldu. Dünyanın
en gizli örgütlerinin, İlluminati gibi gizemli
tarikatların, Tapınak Şövalyeleri ve Masonik
yapıların atası kabul edilen Mithra'nın
gizemi, bir anda bütün dünyanın dikkatini
Diyarbakır’a çekti. Mithra inancının dünyada
bugüne kadar bulunan en doğudaki tapınağını
görmek için BM yetkilileri, Rotschild ve
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
53
Gezi
Rockefeller ailelerinin üçüncü kuşak temsilcileri
ve büyükelçilerin de yer aldığı pek
çok ismin bölgeye geldiği basına yansımıştı.
Tapınakta bulunan bazı semboller ise gizem
dini hakkında daha da heyecan yaratmıştı.
Mithra dininin gizem dini denmesinin
sebebi, geride yazılı hiçbir belge bulunmamasından
kaynaklanıyor. Arkeolojik
bulgularla Mithra inancı yorumlanabiliyor.
Hint inancında daha sonra Perslerde karşımıza
çıkan güneş, Işık Tanrısı, M.S. Roma
İmparatorluğu’nun topraklarında yaygınmış.
Doğu sınırlarında bir Roma Garnizonu
içinde Mithra Tapınağı bulunması, askerler
arasında yaygın olan dinin burada gizemlerini
koruduğuna işaret ediyor.
Tapınağın 20 kişi alabilecek kadar küçük
ritüellerin olduğu odasında bulunan 4 adet
simetrik bağlama yeri, burada sembolik
olarak küçük hayvanların kurban edildiğine
gönderme yapıyor. Boğanın kanından yeryüzündeki
varlıkların oluştuğuna inanıldığı
için ritüellerinde asıl boğa kurban ediliyor,
ancak bu küçük mekânda değil, hemen
yanında geçişi olan daha yüksek ve geniş
kapalı bir mekânda.
Mithra dini üyelerinin astronom, uzay bilimci
oldukları biliniyor. Tapınağın duvarlarında ise
Mithra dinine kabul edilebilmenin 7 aşamasının
simgeleri bulundu ve her bir sembol,
Merkür'den Satürn'e bir gezegeni işaret
ediyor. Dine kabul edilebilmenin şartları ise
tüyler ürpertici. Tam 7 hafta süren 12 ağır
eziyet ve işkence dolu aşamadan geçiliyormuş.
Ağır sınavları verdikçe, ezoterik bilgilere
ulaştıkları tahmin ediliyor. Kendimizi bir an
o ritüellerin içinde hayal ettik. Kesilen boğaların
çığlıklarını, kan ile vaftiz edildiğimizi,
yeniden doğmak üzere kayaya yatırıldığımızı,
başımızın üzerinde mırıldanılan ilahileri…
BİR PAPUÇ KARŞILIĞI VERİLEN
VAFTİZ KOVASI
Zerzevan Kalesi’nde farklı dönemleri temsil
eden yapılar mevcut. Bunlardan en önemlisi
de Latin Kilisesi... M.S. 6. yüzyılda inşa
edildiği düşünülüyor. Alanda bulunan vaftiz
kovasının çok ilginç bir hikâyesi var. 1890’lı
yıllarda Mardin’den gelen bir aile, evlerinin
damlarını düzleştirmek istiyor ve kilisenin
içinden toprak alıyor. Toprağın içinden de
vaftiz kovası çıkıyor. Kovanın ne amaçla
kullanıldığını bilmeyen aile, kovayı hayvan
yalağı olarak kullanıyor. Birkaç kez el değiştiriyor
kova; bir lastik papuç karşılığında
verildiği bile oluyor. En sonunda İstanbul
Arkeoloji Müzesi’ne ulaşıyor. Son olarak da
Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’ne getiriliyor.
Burada müzenin teşhiri olması planlanıyor.
Pera Müzesi’nin bu kovayı 1,5 milyon dolara
sigortalatıp, özel bir sergi gerçekleştirdiğini
de belirtmek isterim.
En son tapınağın önünde bir hatıra fotoğrafı
çektirip ayrılırken, henüz sadece yüzde 1'lik
bir bölümü açığa çıkarılmış alanın tamamı
ortaya çıkarıldığında dünyada nasıl yankı
uyandıracağını düşündüm. Ne kadar kadim
ve kutsal bir coğrafyanın topraklarında
yaşıyoruz.
Sevgili Yonca’yla kilise kalıntılarının
önünde birbirimize sarılırken,
bir gün yeniden gelmeye
söz vermiştik içimizden...
54 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Resim, sinema, tiyatro, fotoğraf,
edebiyat sanata dair her şey…
İSTANBUL’UN
KÜLTÜR & SANAT
DERGİSİ
Sanat ve kültürün yeni heyecanı İSTANBUL SANAT Dergisi’nde
resim, sinema, tiyatro, fotoğraf ve edebiyata dair içeriklere kolayca
ulaşabilir, alanında uzman isimlerin ilk defa yayınlanan köşe yazılarını,
röportajlarını büyük bir keyifle okuyabilirsiniz…
fi
istanbulsanatdergisi
www.istanbulsanatdergisi.com
Sektör
Turizmde
insan kaynağını
cezbetmek
DR.BARBAROS KON
Türkiye’de turizm sektöründe işverenlerin
en çok dert ettiği konu, uzun vadeli çalışacak
kalifiye personel bulamamaları. Turizm
sektöründe çalışanların yüzde 51.2’si 1 yıl ve
daha az süreli, yüzde 32.9’u ise 2-4 yıl arası
çalışmakta. Bunun en büyük nedeni ise
yaptıkları işi meslek olarak görmemeleri.
15 yıldır turizm sektöründe hem her kademedeki
binlerce personelin eğitimini hem
de seçme ve yerleştirmesini bilfiil yapmış biri
olarak diyebilirim ki aslında Türkiye’de bu
sektörde işsizlik yok, meslekleşememe var.
Yapılan işi meslek olarak gösterebilmekte okul
hayatlarındaki eğitimden, Y ve Z kuşağı jenerasyonunun
özelliğinden başlayıp, şirketlerin
seçme ve yerleştirme süreçlerinin profesyonelliğinden
oryantasyon ve işbaşı eğitimlerin
önemine, kariyer yönetim sistemlerinden
çalışan memnuniyetini arttıracak sosyal faaliyetlere
kadar birçok konu etken olmakta.
Birçok otelin sezon sonu işi bırakan çalışanlarını
yeni sezon başında tekrar başlatmak istemesine
rağmen aynı çalışan, 10-20 Euro farka
yan otele gidebilmekte. Yani eski çalışanı elde
tutma oranının düşük olması, çalışanın sadakati
ve bağlılığı, misafir memnuniyetini dahi
etkilemekte. Çünkü çalışan mutlu ise çalışan
bağlı ve etkindir, o da kurumun performansını
etkilemektedir. Çalışanın mutlu olması için
çalışana yetkinlik kazandırılmalı, teknolojik
altyapı sağlanmalı (otelin lojmanında Wifi’nin
olması bile çalışanın mutluluğunu etkilemektedir)
ama en önemlisi, çalışanın keyif aldığı
bir çalışma ortamı olmalıdır.
56 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Sektör
Çalışma ortamı derken, fiziksel ortamdan
çok ilişkilerden bahsetmekteyiz. Çalışanların
bağlılığını sağlamakta yöneticilere büyük
görevler düşmekte. Çünkü Y ve Z kuşağı
kendisinin değil, yeteneklerinin yönetilmesini
istiyor. Haddini bildirim değil, geri bildirim
istiyor. Kişisel gelişimine önem veren adaletli
bir yönetim istiyor. Kariyer basamaklarını
hızlıca tırmanmak istiyor. Potansiyeline
önem verilmesini istiyor, üstün performans
gösterildiğinde fark edilmek istiyor.
Turizm sektöründe çalışan bağlılığını arttırmak
için şirkette performans odaklı bir kültür
kurulmalı, görev tanımları ve rolleri net
olmalı, strateji ve hedefler paylaşılmalı, ilgilenilmeli,
beklentiler açığa kavuşturulmalı
(bazen otelin lojmanındaki konfor, internet
bağlantısı, lojmanın havuzunun olması bile
maaşları zamanında almaktan önemli bir
hâle gelebilmektedir). Çalışanın memnuniyeti
anketlerle sürekli sorgulanmalı, garson
olarak başlasa da nasıl o otelin genel müdürü
olabileceği ile ilgili kariyer planlaması
paylaşılmalı, yeteneklerine odaklanarak
yetenekleri geliştirecek eğitimler verilmeli
ve yeteneklerine uygun yerlerde kullanılmalı.
Aslında çalışanlardan performans alarak
onların bağlılığını arttırabilmek için "3P"
uygulanmalı. 3P=Çalışanı olumlu yönde
"Provake" edip, "Potansiyelini" çıkartırsanız,
güç ve sevgiyi de dengeli kullanırsanız, o
çalışandan "Performans" elde edersiniz. Bir
anlamda cevherleri mücevherlere dönüştürürsünüz.
Unutmamak gerekir ki kurum performansı
ancak yetenekli, bağlı ve kurumu
için değer yaratan kişilerle olur.
Bu potansiyeli bulmak için de insan kaynakları
sistemlerinden seçme ve yerleştirme
süreçleri zorlayıcı olmalı, gerekirse
Değerlendirme Merkezi (Assessment Center)
kurularak, bir gün boyunca aday kişiler
değişik istasyonlardan geçirilmelidir. Çünkü
kolay süreçlerden geçip işe başlayanların
gözünde o şirketin değeri düşük oluyor. Bir
işi ne kadar zor elde ederseniz, o iş o kadar
değerli oluyor. Tabii ki zor adam bulduğunuz
bir sektörde bu konuda zorlansanız da
kesinlikle işe alma süreçlerinizi zorlaştırın
ve ardından çok iyi bir oryantasyon programı
ile çalışanların her bir konuda rollerini
ve işi belirginleştirin. Onlara başlangıçta
kariyer haritalarını paylaşarak, ne zaman
nereye ve nasıl terfi edebileceklerini bilerek
başlatın ve koçluk yapabilen liderlere onları
emanet ederek, gelişimlerindeki sürekliliği
sağlayın. Tabii bunların öncesinde de onları
hayata kazandıran okullarındaki eğitmenlerin
de öğrencilerinin potansiyellerini
keşfetmeleri ve onları cevherden mücevhere
dönüştürüp sektöre kazandırmaları da
önem kazanmakta.
Yüzde 58.4’ü 24 yaşın altında olan bu
sektördeki genç çalışan, iş ve sosyal yaşamı
dengelemek istemekte. Emek yoğun çalışan
bir sektör olan turizm sektöründe genç çalışanların
yoğun-fazla mesai yapması, sosyal
hayata önem verememesi, rekabet nedeniyle
ücret düşüklüğü, genç çalışanın uzun
süreli çalışmasını engellemekte... O yüzden
düşük ücret olsa da performans odaklı bir
kültür ile misafir mutluluğunu sağlayacak
şekilde adil, net, kriterleri belirli bir şekilde
prim sisteminin kurulması ve değişken
ücret olarak prim verilmesi, yıllık izinlerini
düzenli kullanmalarını sağlamak, termini
belli küçük zorlayıcı hedefler vermek, Y ve Z
jenerasyonu olan bu genç çalışan kitlesinin
kıdem yılını arttırma için önemli bir araç
olacaktır.
Bir de Türkiye’de emeklilik yaşı 65’e çıktı,
ancak 50 yaşın üstünde çalışan bulmak
zor. Hep genç çalışan tercih edilmekte...
Kurumlarınıza bakın, kaçı 50 yaş üstünde?
Bunu istatistiklerle anlatmak gerekirse 24
yaş altı yüzde 58.4, 25-34 yaş arası yüzde
35.7, 35-44 yaş arası yüzde 4.5 ve 45 yaş ve
üstü ise sadece yüzde 1.4’dür. Halbuki yaşlı
çalışanların tecrübelerinden nasıl faydalanılacağı,
onların etkin ve verimli nasıl
kullanılacağı ile ilgili çalışmalar yapılsa, bu
çalışanların misafir memnuniyetine katkısı
ve kuruma sadakatinin daha yüksek olacağı
inancındayım.
Turizm sektörde gelişimi sağlamak için
kültürlerarası yani farklı kültürlerle çalışma
yetkinliği kazandırmak da önem taşımakta.
Bu sektörde çalışan her bir kişi, farklı kültürlerle
çalışabilme ve dünya insanı olabilme
yetkinliğine sahip olmalıdır. İşletmeler,
farklı ülkelerden çalışanları, stajyerleri
transfer edebilmeli; yasal süreçler de zorluk
çıkarmadan buna müsaade edebilmelidir ki
insan ithal ve ihracat edebilmek kolaylaşmalıdır.
Ülkeler insan kaynağı bulmakta
zorlandığı zaman başka bir ülkeden çalışan,
öğrenci transfer edebilmelidir. Ancak bunu
yapmak isteyen işletmeler, ülkelerin bürokrasi
yaptırımları ile karşılaşmakta ve farklı
kültür deneyimleri yaşayamamakta.
Sonuçta çalışanın yetkinliğine, yeteneğine
ve mutluluğuna odaklı, iyi kurgulanmış
insan kaynakları sistemleri, potansiyele
inanmış, güç ve sevgi dengesini iyi kurmuş
bir çevik liderlikle başarılı olacaktır. Turizm
sektöründeki çalışanların hayallerine ortak
olan bir yaklaşım gösterildiğinde, onlara
yatırım yapıldığında, çalışan işini anlamlı
bulacağından bağlılığın ve etkinliğin artacağına,
bunun da misafir memnuniyetini
arttırarak kurum performansını arttıracağına
inanmaktayız. Ne güzel demişler; "Bilgi
insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten,
kararlı olmak korkudan kurtarır." Çalışana
yatırım yapmaktan korkmayın. Unutmayın
ki sizlerin desteğiyle yetenekli ve eğitimli
olan bir çalışanınız sizden kaçsa da sonuçta
siz kaybetmezseniz, bu sektör kazanır. O
yüzden çalışana kuşak farkını da önemseyerek
yatırım yapmaya devam...
Sevgiyle kalın...
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
57
Botanik
İngiliz bahçeleri;
özgür ve isyankâr...
FİGEN KOKOL
Güllerle bütünleşmiş bir ahşap kapıdan girdiğiniz
bahçede; lavanta, ortanca ve hatmi
çiçeklerinin renkleri ve kokularıyla iç içe
geçtiği bir manzara karşılar sizi. Çiçeklerin
arasından kıvrılan patikadan ilerlediğinizde,
bir ağacın altına gizlenmiş küçük bir bank
görürsünüz. Biraz ileride mor salkımların
sardığı bir çardak; azıcık daha ilerlerseniz
belki de biraz nane, biraz kıvırcık, belki de
bir elma ağacı göreceksiniz. İşte, İngiliz
bahçesi deyince hayal ettiğim manzara bu...
İsterseniz siz buna bir de Earl Grey çayının
keskin kokusunu ekleyin.
Bir İngiliz bahçesine girdiğiniz zaman,
birbirinin içine girmiş bitkiler ve ağaçlar
görürsünüz. İsyankâr tanımım da zaten buradan
geliyor. Tam da bu kaostur asıl olan.
Kaos gibi gözükse de İngiliz bahçeleri çok
organize edilmiş, üzerinde çok düşünülmüş
bahçelerdir.
ROMANTİZM AKIMININ ETKİLERİ
Klasik İngiliz bahçelerinin kökeni aslında
çok eskiye dayanıyor. Romalıların Britanya’yı
keşfettiği zamanlara kadar uzanıyor.
O zamanlarda bu bahçeler, simetrik çizgilerden
oluşurmuş. Ancak bugünkü anlayışla düzenlemeler,
Romantizm akımının sürdüğü 18.
yüzyıla dayanıyor. Oysaki o yıllara kadar Fransız
usulü bahçeler ön plandadır. Simetrilerin,
şekillenmiş ve klasik mimari tarzın hüküm
sürdüğü yıllardır. Avrupa’da hangi soylunun
villasının bahçesine baksanız cetvelle çizilmiş,
özenle tasarlanmış “ölçülü” bahçeleri, yani
58 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Botanik
SARAN ÇİÇEKLER / SARMAŞIKLAR
Benim gibi saran çiçekleri seviyorsanız,
bunun için muhteşem seçenekler var. Mor
salkımlar, hanımeli, yasemin, begonvil gibi
çiçekler bahçeye eklenebilir.
AHŞAP ELEMENTLER
Saran çiçekler için çardak ya da pergola,
bahçeleri kolayca dönüştürecek özelliklerden
bazıları. Bu tür çiçekler, yıllar içerisinde
geliştiğinden biraz sabır ile harika sonuçlar
elde edebilirsiniz. Eğer bahçeniz uygunsa
küçük bir ahşap köprü, belki küçük bir
iskele inşa edebilirsiniz.
HEYKELLER / KÜÇÜK DETAYLAR
Bahçeye girildiğinde odak noktası olacak
küçük elementler eklenebilir. Heykeller,
seramikler, kuş yuvaları mesela...
“formal” bahçeler görürdünüz. İngiliz bahçesi
ise doğanın bir yansımasını temsil eder. Bu
bahçelerin temelinde özgürlük yatar; yani
biraz ölçüsüz, onların tabiriyle “informal”dir.
Bu tarz bahçeleri, simetri ve mimari tarzın
yokluğundan ayırt edebilirsiniz.
ÖNCÜSÜ WILLIAM KENT
18. yüzyılda öncülüğünü Willam Kent’in
yaptığı bu akımla, hem İngiltere’de hem Avrupa’da
bahçeler değişmeye başlar. Mimar,
ressam ve mobilya tasarımcı olan Kent,
aslında Claude Lorrain ve Nicolas Poussin’in
tablolarından etkilenir. İlk yarattığı bahçelerden
biri Chiswick House olsa da bu tarzın
en belirgin özelliklerini Oxfordshire’daki
Rousham House’un bahçesinde uygular.
İNGİLİZ BAHÇELERİNİN
TEMEL ÖZELLİKLERİ
Öncelikle bahçenizin büyüklüğü ne olursa
olsun, bunları bahçelerinize uygulayabilirsiniz.
Klasik kır evlerindeki gibi dönümlerce
arazinizin olmasına gerek yok. Şehir içi
bahçelere uygulamak da mümkün...
KIVRILAN PATİKALAR / EĞİMLER
Bu, İngiliz bahçelerinin temel özelliklerdendir.
Bazen çakıllarla, bazen büyük taşlarla,
bazen de ahşaptan kıvrılan patikalar yaratırlar.
Böylece köşede sizi ne karşılayacak
bilemezsiniz. Çiçek tarhları ya da güzel bir
çeşme, bu kıvrımlı patikanın sonunda sizi
bekliyor olabilir. Eğer arazi müsaitse, eğimleri
kullanabilir ya da bazen kendiniz de
eğimlerle bahçenize hareket katabilirsiniz.
Burada dolambaçlı patikalar, küçük su
yolları, heykellerle dekore edilmiş bir bahçe
yaratır. Onun mirasını ise Lancelot “Capability
Brown” alır ve daha da ileriye götürür.
Ona tasarımcının rolünü sorduklarında, “bir
şair ya da bir bestecinin” rolüyle karşılaştırma
yapar. Bu yorum, onun büyüleyici ya da
tablo gibi diyebileceğimiz bahçelerinin esin
kaynağını gösterir aynı zamanda. Peki, İngiliz
bahçesinin özellikleri nelerdir? Bir bahçeye
İngiliz bahçesi demek için neler gerekli?
SU KANALI YA DA HAVUZ
Su elementi, İngiliz bahçelerinin olmazsa
olmazıdır. Genelde doğal görünümlü su
kanalları inşa ederler ama daha küçük
ölçekteki bahçelere küçük bir havuz da
eklenebilir. Su bitkileri, nilüferlerle beslenen
havuza zevkinize göre Japon Koi balıklarından
da koyabilirsiniz. Fıskiyeli bir havuz ya
da kuşların banyo yapacağı minik bir çeşme
de bu işe yarayacaktır.
ÇİÇEK TARHLARI / YATAKLARI
İngiliz bahçelerine baktığınızda edindiğiniz
ilk izlenim gürlük ya da bolluktur. Bir çiçekten
bir tane dikmek yerine çiçek yatakları oluşturulur.
Onlar da özgürce büyür. Ancak bunlar
birbirlerinin görünümlerini engellemeyecek
şekilde boyları ve renkleri uyumlu olmalıdır.
Bu tarhları oluştururken, mevsimsel gelişimi
de göz önünde bulundurmakta fayda var.
Yani sadece bahar aylarında açan çiçekler
dikerseniz, diğer mevsimlerde bahçenizin
çiçeksiz kalmasına neden olursunuz.
ÇİMENLER VE AĞAÇLAR
Çimenlik alan, İngiliz bahçelerinin başka
bir önemli özelliği… Alanınızın boyutuna
göre çimenlik alana mutlaka yer verilmeli.
Tabii ki bahçenin durumuna göre ağaçlarla
bahçeye boyut katmak mümkün. Özellikle
meyve ağaçları, İngilizlerin en sevdiği ağaçlardır.
En sevileni ise elma...
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
59
Botanik
YENİLEBİLİR BİTKİLER / SEBZE
BAHÇELERİ
Gerektiğinde bahçeden toplanan bir demet
nane, biraz maydanoz harika olmaz mı? Bu
tür bitkilerin neredeyse her iklimde ve genelde
her toprakta yetiştirilmesi çok kolay...
İngiliz tarzı bir bahçe olsun olmasın, İngiltere’de
neredeyse her bahçeli evin bir köşesinde
bu tür yenilebilen bitkilere rast gelirsiniz.
Zaten bizim mutfağımızın da vazgeçilmezleri
olan bu bitkilerle başlayıp, alanınıza göre
farklı sebzelere yönelebilirsiniz.
İNGİLİZ BAHÇESİNDE OLMASI GEREKEN
ÇİÇEKLER
Alanınızın ölçüsüne ve bölgenizin iklimine
uygun olarak bitkiler seçerek bahçenizi
oluşturmaya başlayabilirsiniz. Ancak her
bitkinin gelişim sürecini de öğrenerek, bahçenizin
ilerideki dönemde alacağı hâli de
hayal etmeye çalışın. Yani bodur çiçeklerin
birkaç metrelik çiçekler arasında hapis
kalmasına izin vermeyin. İlk seçeceğiniz
bitki gül olabilir. Bir İngiliz bahçesini gülsüz
düşünmek zaten mümkün değil. Londra’da
parkları gezerken renk renk, çeşit çeşit
yaratılan gül bahçelerini gördüğünüzde,
bu işe ne kadar kafa yorduklarını ve gönül
verdiklerini görebiliyorsunuz.
Farklı yüksekliklerde çitler, kokulu bitkiler
seçebilirsiniz. Çit yerine çite dönüştürebileceğiniz
bitkileri de koleksiyonunuza
ekleyebilirsiniz. Lavantalar, ortancalar bu
görevi görebilir mesela... Bölgenizde kolay
yetişen ya da uygun şartları sağlayabileceğiniz
bitkileri araştırarak, seçeneklerinizi
çoğaltabilirsiniz. Örneğin lavanta; rengiyle,
boyuyla ve tabi ki kokusuyla bahçelere ayrı
bir hava katar. Fakat lavanta sizin toprağınızda
yetişmiyorsa, aynı havayı verecek
başka bir bitki mutlaka bulabilirsiniz. Her
zaman yeşil kalan (evergreen) çiçekleri de
listenize ekleyin. Yaz-kış yeşil kalan bu bitkiler,
bahçenizin her mevsim renkli görünmesine
yardımcı olacaktır.
ÇİÇEK ÖNERİLERİ
Gül (Rose), Acı bakla (Lupine), Gülhatmi
çiçeği (Hollyhocks), Yavşan otu (Veronica),
Ortanca (Hydrangea), Arı balsamı (Bee
balm), Alev çiçeği (Phlox), Haseki küpesi
(Aquilegia), Hezaren (Düğün çiçeği) (Delphiniums),
Hanımeli (Lonicera), Şakayık (Peony),
Lavanta (LAvander), Lale (Tulip), Nergis
(Narcissus), Sarımsak çiçeği (Aliums), Çuha
çiçeği (Primrose), Gelincik (Poppy), Sardunya
(Hardy geraniums), Menekşe (Pansies),
Kozmos (Cosmos), Kadife çiçeği (Marigolds),
Papatya (Daisy), Zinya – Kirli Hanım çiçeği
(Zinnia), Karanfil (Carnation), Çan çiçeği
(Campanula), Mor salkım (Visteria).
SEBZELER
Nane, Biberiye, Fesleğen, Roka, Kıvırcık,
Fasulye, Bezelye, Bakla gibi taneli bitkiler,
Domates, Biber, Salatalık.
Bir İngiliz bahçesi hayaliniz varsa, bu
yaratıcılığınız harekete geçirmek için harika
bir fırsat. Her şey mükemmel bir şekilde uymayabilir
ama şartlarınıza uyan en güzelini
oluşturmaya çalışabilirsiniz.
Her bahçe özel ve kendine hastır. Biraz da
yaratanın kimliğini yansıtır. Burada amaç,
tıpatıp bir İngiliz bahçesi yaratmak yerine
kendinize özel bir bahçe yaratmak aslında...
60 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
39 KALAMIŞ MARİNA
Hotel & Restaurant & Bar
We are waiting for you at 39 Kalamış Marina. You will discover art and culture in Istanbul with
sincerity, comfort and hospitality.
'' Feel Good in the Neighborhood''
reception@39kalamis.com
+90 216 510 39 39
39kalamis.com
39kalamismarina
Gezi
Güzel atlar ülkesine mutlaka gidin…
Anadolu’nun özgür ruhu
Kapadokya
CANAN-KADİR TOPRAKKAYA
Baharın gelişiyle kâşiflerin güncellediği
Türkiye rotalarından ilham alarak,
Tatilbudur.com ev sahipliğinde
düzenlenen bir gezide; Türkiye’nin
en değerli turizm destinasyonlarından
biri olan ve sahip olduğu kültürel
değerler ile UNESCO Dünya Mirası
Koruma Listesi’ne giren Kapadokya’yı
yeniden keşfe çıktık.
Ekip olarak 3 günümüzü ayırdığımız "Kapadokya
Kültür Turu" boyunca günde ortalama
17 bin adım attık. Buna rağmen gezmeyi
bitiremediğimiz bu bölge için ilk önerimiz,
kesinlikle iyi bir gezi planının yapılmış
olması. Avanos, Ürgüp, Göreme, Uçhisar ve
Ortahisar gibi çok önemli ve geniş alanlara
yayılan bu destinasyonda gezilecek, görülecek
çok yer, dinlenecek çok hikâye var.
Hepsini gezmek mümkün olmayacağı için
zamanı verimli kullanabilmek adına önem
sırasına göre bir gezi planı kurgulamak
gerekiyor. Yemek, içmek, dinlenmek ve alışveriş
gibi her detayın bu plana eklenmesi
açısından bir tur eşliğinde gitmek büyük kolaylık
sağlıyor. Özgür ve bağımsız gezilerin
yanında böyle etkileyici alanlarda deneyimli
bir tur şirketi ile hareket etmek, her detayın
Narlıgöl
62 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Gezi
planlı ve düşünülmüş olması, tüm planların
ekip içindeki ortak fikir doğrultusunda
bir tık esnetilebilir olması, geziyi dinamik
tutabilmek adına çok önemli. Biz de aslında
TatilBudur ile yaptığımız bu yolculukta
bunu deneyimledik.
Kendi sektöründe 21 yıldır, TatilBudur ailesinde
ise 11 yıldır Anadolu’nun bilinmeyen ya
da aslında herkes tarafından bilinen hikâyelerini
ve ünü sınırları aşan rivayetleri kendine
has yorumu ile bizlere aktaran rehberimiz
Mustafa Şener ile yola çıktık. Anlatımlara tur
aracının içinde başlayan rehberimiz sayesinde
hem dinlemeyi sevdiğimiz romantik ama
acıklı rivayetleri hem de olayın bilimsel ve
jeolojik salt gerçeklerini öğrendik.
TatilBudur ile birlikte
dolaştığımız Kapadokya
gezisinde rehberimiz
Mustafa Şener, 21 yıllık
deneyimini bizlerle paylaştı.
Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı
Bir sonraki önerimiz zaman... Biz hava sıcaklığı
konusunda şanslı olduğumuz tarihlerde
gittik, ancak yazılı olmayan tüm kurallarda
yine Kapadokya için en ideal zamanların
nisan ayının ortalarından itibaren başladığı
vardır. Bunun dışında rota üzerindeki noktaların
çoğu için giriş ücretli, orada zaman
kaybetmemek adına bir Müzekart'ın temin
edilmesi çok önemli.
Biz tur kapsamında bölgenin öne çıkan
rotaları olan Uçhisar, Güvercinlik, Avcılar
Vadisi, Kaymaklı, Ihlara Vadisi ve Ağaçaltı Kilisesi,
Hakkı Atamulu Kültür Parkı, Narlıgöl,
Zelve Vadisi, Devrent Vadisi, Paşabağ Vadisi,
3 Güzeller ve Göreme Açıkhava Müzesi gibi
yerleri gezdik. Uçhisar'da eşsiz bir manzara
karşısında Keyf-i Ala’da keyifli bir brunch
yaptık. Kapadokya’nın olmazsa olmazı yer
altı şehirlerinden birinde kaya oyma restoran
olan Uranos Sarıkaya’da bölgenin en
yöresel lezzeti olan testi kebabını deneyimledik.
Yine bölgenin öne çıkan zanaatlarından
olan çömlek yapım atölyesine giderek
ürünlerin hikâyesini ustasından hem dinledik,
hem yapımını izledik… Dönüş yolunda
hoşgörüsü ile bambaşka bir medeniyet
kuran Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı'nı ziyaret
ettik, altında yatan felsefeleri ve öğretilerin
günümüzde de ne kadar geçer akçe olduğunu
hayretle gözlemledik.
KÜLTÜR TURU NOTLARIMIZ
Kayseri, Amasya, Nevşehir, Kırşehir ve Niğde’nin
olduğu geniş bir coğrafyaya yayılan
Kapadokya, dayandığı 60 milyon yıllık köklü
tarihinin öncesinde; heybetiyle hayranlık
uyandıran ve Anadolu’nun en yüksek noktası
olan Erciyes Dağı, kıssadan hisselere
konu olan Hasan Dağı ve Göllü Dağı’ndan
oluşan üç adet aktif yanardağın patlaması
sonucunda oluşan kıymetli kara parçamız…
Büyülü bir atmosfere sahip olan bu topraklar,
rehberlerin de kendi aralarında “rehber
uydurması” olarak tanımladıkları çok sayıda
kutsal hikâye kurgularına konu olsa da,
aslında bilimsel olarak coğrafik faktörlere
bağlı oluşan ve doğanın kendi başına yarattığı
en nadide eserlerden bir tanesi.
Neredeyse bölgede gittiğiniz her yerde denk
gelebileceğiniz, yerin metrelerce derinliğine
doğru kurulan yer altı şehirleriyle Kapadokya’da
aslında medeniyetin en eski zamanlarına
yolculuk yapmak mümkün. Öyle ki
akıl almaz bir zekâ ile tasarlanan bu şehirler,
dönemin tüm şartlarına göre üst düzey bir
koruma sağlıyor ve Maslow hiyerarşisinde
de yer alan güvenlik aşamasının yanına bir
tik atıyor.
Biz turumuzda Nevşehir’e 20 km uzaklıkta
olan Kaymaklı Yeraltı Şehri’ni gezdik. Toplamda
8 kat yerin dibinde olan, günümüzde
yalnızca 5 katın ziyarete açık olduğu bu
şehrin kökeni, M.Ö. 3000 yıllarına kadar
dayanıyor. Hititler döneminde tüf kayaların
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
63
Gezi
Göreme Açık Hava Müzesi
Yılanlı Kilise
Karanlık Kilise
oyularak yapıldığı bilinen şehir; odalar,
salonlar, şarap depoları, su mahzenleri,
mutfaklar, su kuyuları, havalandırma bacaları,
kilise gibi bir topluluğun yaşayabilmesi
için gerekli tüm şartları barındırıyor. Ayrıca
dışarıdan gelebilecek olası tehlikelere karşı
koruma amaçlı içten kapanan, dışarıdan
açılamayan özel bir teknik ile yer alan yuvarlak
sürgü kapılar bulunuyor. Günümüzde
yeryüzündeki yapılar bile varlığını koruyamazken,
bu şehirlerin hâlâ ilk günkü gibi var
olması büyük bir mucize. Bu şehirde odalar
arasında geçiş yaparken, kapı aralarından
ördek yürüyüşü ile geçildiğini ayrıca hatırlatmak
isteriz.
İronik bir hikâyeden ismini aldığı söylenen
Ihlara Vadisi, 384 adet merdiven basamağının
olduğu; “inerken ohlaya ohlaya
indiğiniz, çıkarken ıhlaya ıhlaya çıktığınız”
bir kültür durağı. Efsane bir manzaraya ve
14 km uzunluğunda bir yürüyüş parkuruna
sahip olan Ihlara’da pek çok kilise örneği
görebilirsiniz. Özellikle vadinin giriş kısmında
yer alan Ağaçaltı Kilisesi’ni mutlaka görmelisiniz.
Renk ve figürlerin net örneklerinin
görüldüğü kiliseler, aslında bölgenin en eski
dönemlerine net bir şekilde ışık tutuyor.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Türkiye’deki en büyük Atatürk heykellerinden
biri olan Hakkı Atamulu Kültür Parkı, tertemiz
bir iklimi kucaklayan, ancak yüksek kükürt
oranı ile canlılığa çok da izin vermeyen Narlıgöl,
ilk gün rotamızın içerisinde yer aldı.
Kapadokya denince şüphesiz ki akıllara ilk
önce rengârenk görüntüleri ile semalarda
bir şenlik havası yaratan ve görsel bir şölen
hissi yaşatan sıcak hava balon turları gelir.
Sabahın ilk ışıklarını bir sepetin içinden izlemek
için saat 4.00 gibi uyanmak gerekiyor.
Devasa bir büyüklüğe sahip olan balonların
şişmesi ortalama 45 dakika-1 saat aralığında
değişirken, bir balona yine ortalama
15-20 kişi binebiliyor. Şiştiğinde, hareket
ettiğinde sanki bir çizgi film izler gibi devasa
bir şeyin yükselirken çıkardığı kocaman alev
topları, içinizi kıpır kıpır edecek. Balona
binmek isteyen misafirler için farklı fiyat tipleri
olsa da ortalama fiyat 135-150 Euro. Bu
fiyat bütçenizi aşıyor ise 75 TL karşılığında
balon seyir turuna katılabilir ve güneşin ilk
doğduğu anda yüzlerce balonun seyrettiği
gökyüzündeki renkli trafiği izleyebilirsiniz.
Alana kurulan küçük fotoğraf noktalarında
keyifli anılar biriktirebilirsiniz.
Göreme Açıkhava Müzesi, bölgenin en
değerli kültür hazinelerinden biri. Göreme’ye
yaklaşık 2 km uzaklıkta olan kaya
yerleşim şehri aslında ibadetlerin yapıldığı,
din adamlarının yaşadığı bir yaşam alanı.
M.S. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir
şekilde manastır hayatı yaşanan bu yerde
hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler,
şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları
mevcut. Bugünkü Göreme Açık Hava
Müzesi, manastır eğitim sisteminin başlatıldığı
yer olarak kabul ediliyor. Soğanlı,
Ihlara, Açıksaray ise aynı eğitim sisteminin
daha sonraları görüldüğü yerler. Göreme
Açık Hava Müzesi'nde Kızlar ve Erkekler Manastırı,
Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz
Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Pantokrator
Kilisesi, Malta Haçlı Kilise, Azize Catherine
Kilisesi, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve
Tokalı Kilise bulunuyor. Göreme Açıkhava
Müzesi, 6 Aralık 1985 tarihinden bu yana
doğal ve kültürel varlık olarak UNESCO’nun
Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Avanos’ta bulunan Devrent Vadisi de
Kapadokya’ya sihirli değnek gibi dokunan
zamandan masalsı bir portre gibi, yine
doğanın kendisi tarafından tasarlanmış bir
bölge. Vadideki her bir peribacası, sanki bir
zamanlar canlıymış da rivayetlere göre taşa
dönüşmüş gibi his verdiğinden, tüm dünyada
"Hayal Vadisi" (Imaginary Valley) olarak
da biliniyor. Gezdiğiniz sırada aslında sadece
taş göreceğiniz bu bölgede bir deve, Karagöz
ile Hacivat, kaplumbağa, Napolyon’un
şapkası gibi çok sayıda nesnenin ve canlının
taşa dönüştüğü fikri sizi de ele geçirecek.
Ağaçaltı Kilisesi
Ihlara Vadisi
64 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Cruise
Türkiye limanlarına yanaşan tarihteki en büyük yolcu gemisi
"Denizlerin Prensesi"
yolculuğuna İstanbul’dan başladı
CANAN-KADİR TOPRAKKAYA
Seyahat edenlerin “Denizlerin Prensesi”,
İtalyanların ise “Yüzen Venedik” olarak
adlandırdıkları “Costa Venezia” gemisi, pandemi
nedeniyle uzunca bir süre ara verilen
cruise seferlerine İstanbul’dan başladı.
LİMANLARIMIZA YANAŞAN
EN BÜYÜK YOLCU GEMİSİ
Aynı zamanda tarihte limanlarımıza yanaşan
en büyük yolcu gemisi olma özelliği de
taşıyan Costa Venezia, Galataport İstanbul’a
demirledi. 5 gün boyunca Galataport’ta
konaklayan dev gemi, buradan yolcularını
alarak 2 Mayıs’ta ilk seferi için Ege’ye açıldı.
TURİZM BASINI VE
ACENTELERE TANITILDI
Costa Cruises filosunun en yenilerinden
olan Costa Venezia, İstanbul’da kaldığı süre
içerisinde turizm basını ve seyahat acentelerinin
temsilcilerine tanıtıldı. Gemiyi ziyaret
edenler arasında, Kültür ve Turizm Bakanı
Mehmet Nuri Ersoy başta olmak üzere Türk
turizmin önde gelen pek çok ismi de yer aldı.
“COSTA CRUISES İÇİN TÜRKİYE
DESTİNASYONU ÇOK ÖNEMLİ”
Gemide önce bir basın turu, ardından sunum
yapıldı. Akşam saatlerinde ise Costa
Cruises’ın Gelişen Pazarlar Direktörü Andrea
Tavella ile Satış ve Pazarlama Direktörü
Alessandro Bottaro’nun katılımı ile basın
toplantısı düzenlendi. Burada soruları
cevaplayan ikili, Türkiye destinasyonunun
Costa Cruises için olmazsa olmazları
olduğunun altını çizdiler. Belirledikleri
rota üzerinde bir yılı aşkın süre inceleme
yaptıklarını da sözlerine ekleyen iki yetkili;
“İstanbul kruvaziyer yolcusu için çok cazip
bir destinasyon. Türk Hava Yolları gibi son
derece güçlü bir ortağımız var. Pandemi
sürecinde yaşanan boşluğu kapatmak üzere
Türkiye’yi rota üzerinde belirlediğimiz
ülkelere bağlayarak, birlikte hızla ilerleyeceğiz”
dediler.
66 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Cruise
Geminin turizm basınına tanıtımı için davet edilen
gazeteciler arasında, TOURMAG Turizm Dergisi
olarak biz de vardık. Duayen meslektaşımız
Turkiyeturizm.com’dan Özkan Altıntaş ile birlikte
gemiyi detaylı inceleme fırsatı bulduk. Bize
rehberlik eden isim ise markanın PR çalışmalarını
yürüten Zeynep Kurtbay oldu.
ÇEVRE KORUMALI ENERJİ
KULLANILIYOR
“Believe your eyes” mottosu ile yapılan
tanıtımda, Costa Cruises’ın pandemi öncesi
her yıl 50 bin yolcu taşıdığı hatırlatıldı.
Pandemi sürecinin sıkıntılarını atlatmak
için çok çalıştıklarını ve yenilikler yaparak
pazara hazırlandıkları bilgisini aktaran
Gelişen Pazarlar Direktörü Andrea Tavella;
“Yeni filoda yer alan gemilerimizde LNG
gibi yüksek teknoloji ve düşük emisyon
ile çevre korumalı enerji kullanmayı tercih
ediyoruz” dedi.
HEDEF 5 BİN YOLCU
Tavella, Costa Cruises’ın 3 adet Michelin
yıldızlı aşçı ile gemilerdeki menüleri yeni
baştan düzenleyerek, farklı bir gastronomi
anlayışı geliştirdiklerini de sözlerine
ekleyerek; “Costa grubu olarak Mayıs 2022
tarihi itibariyle seferlere başlamış olmak,
bizim için önemli tarihtir. Costa Venezia ile
Türkiye’den 5 bin yolcu taşımayı hedefliyoruz”
şeklinde konuştu.
BU YIL VE GELECEK YIL
200’DEN FAZLA ZİYARET VAR
Basın toplantısında soruları cevaplayan
Costa Cruises’ın Gelişen Pazarlar Direktörü
Andrea Tavella; “Türkiye limanlarına 2022
yılında 80’den fazla ziyaret, 2023’te ise
125 ziyaret planladık” derken, Pazarlama
Direktörü Alessandro Bottaro ise Costa’nın
gemilerde gençlere yönelik eğlence ağırlıklı
etkinliklere yoğunlaştığını aktararak, sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Gemide her yaşa uygun ve 18 yaşa kadar
eğlence sunuyoruz. ‘İtalyanlık’ dediğimiz,
İtalyan gibi doyasıya eğlenmeye yönelik
konsept oluşturduk. Yeni nesil gençlik için
çağdaş eğlence sunmaya alışıyoruz. DJ eşliğinde
partiler düzenliyor, sınırsız eğlenme
imkânı veriyoruz.”
İTALYAN KÜLTÜRÜNÜ VE
HAYAT TARZINI YAŞATIYOR
Costa Cruises’ın Venedik’ten ilham
alarak tasarlanan yeni gemisi Costa
Venezia, her köşesinde yolcularına İtalyan
kültürünü ve hayat tarzını yaşatmayı
vaat ediyor. Marco Polo ve Casanova’nın
sofistike ruhunu hissetmek, Venedik
sokaklarında dolaşır gibi gemiyi keşfetmek
mümkün. Geminin tiyatrosu Venedik “La
Fenice” tiyatrosundan ilham alıyor; adeta
St. Mark’s Meydanı’nda dolaşırken her
adımda Venedikli zanaatkârlar tarafından
yapılan gerçek gondolları görmek, İtalyan
mutfağının lezzetlerini tatmak mümkün
olabiliyor.
13 RESTORAN, 4 HAVUZ,
3 SU KAYDIRAĞI VE MACERA PARKI
13 restoranı ve 7 barı ile misafirlerine unutulmaz
bir deneyim sunmayı bekleyen gemide,
her yaştan misafir için de ayrı eğlence
imkânları bulunuyor. 4 havuz ve jakuzi, 3 su
kaydırağı bulunan Aqua Park, eğlencenin
Tibet köprüleri arasında zirveye tırmandığı
bir Macera Parkı, dünyaca ünlü dans ve
müzik gruplarının ağırlandığı gösteri ve
şovları, birbirinden farklı konsept partileri
ve casino’su ile Costa Venezia, yüzen bir
eğlence şehri adeta.
COSTA CRUISES TÜRKİYE
HAKKINDA
70 yıldır dünya denizlerinde kruvaziyer
seyahatlerinin öncüsü olan Costa
Cruises’ın Türkiye satış operasyonu,
Dünya Kruvaziyer Acenteliği tarafından
gerçekleştiriliyor. Türk kruvaziyer
severlere 2013 yılından itibaren
hizmet veren Costa Cruises Türkiye,
İtalyan tarzı gemi seyahatlerinin
mimarı Costa markası ve filosundaki
12 gemi ile misafirlerine dünyayı
yeniden keşfetme fırsatını sunuyor.
Akdeniz, Kuzey Denizi, Hint Okyanusu,
Adriyatik, Karayipler, Güney Amerika,
Uzak Doğu, Japon Denizi ve
Dünya turları ile Avrupa’nın en geniş
filosuna sahip Costa; gemilerindeki
İtalyan tarzı tasarımları, birbirinden
leziz yemek sunumları, aktivitelerle
dolu gece yaşantısı ve yüksek kabin
konforu sayesinde misafirlerinin
hayallerini gerçeğe dönüştürüyor.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
67
Etkinlik
Altıeylül’den dünyaya uzanan festival:
Tülütabaklar
HANDE BALCAN
Balıkesir’in işgali sırasında Yunan askerinin
korkulu rüyası olan ve savaşın kazanılmasında
önemli rolleri bulunan Tülütabaklar, bu
sene ilki düzenlenen Uluslararası Altıeylül
Tülütabak Tiyatro Festivali ile yeniden hayat
buldu. Balıkesir Altıeylül Belediyesi, Kurtuluş
Savaşı’nın önemli figürlerinden Tülütabaklara
ithafen gerçekleştirilen Tiyatro Festivali’ne
ev sahipliği yaptı. Tülütabaklar, festivalde
çeşitli aktivitelerle dünyaya tanıtıldı.
BALIKESİRLİLER TİYATROYA DOYDU
Uluslararası Altıeylül Tülütabak Tiyatro
Festivali; Şanlıurfa, Diyarbakır, Bursa,
Ankara, İstanbul ve İzmir Şehir Tiyatroları
ile birlikte Azerbaycan, Özbekistan ve Dağıstan
Cumhuriyeti’nden gelen sanatçıların
da sahnelediği birbirinden güzel tiyatro
oyunlarıyla dolu dolu geçerken, Altıeylül
başta olmak üzere tüm Balıkesirliler tiyatroya
doydu.
İZLEYİCİLERİ KENDİLERİNE
HAYRAN BIRAKTILAR
Tiyatro severlerin yoğun ilgi gösterdiği
etkinlikler boyunca sahnede göstermiş
oldukları performanslar ile izleyicileri kendilerine
hayran bırakan tiyatro sanatçıları,
Altıeylül Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu
Uluslararası Altıeylül Tülütabak Tiyatro
Festivali’nde bulundukları için çok mutlu
olduklarını ve böyle güzel bir organizasyona
ev sahipliği yapan Altıeylül Belediyesi’ne de
çok teşekkür ettiklerini ifade ettiler.
“MÜZİĞİMİZ BİR,
KÜLTÜRÜMÜZ BİR OLMUŞ”
Özbekistan Tiyatrolar Birliği Uluslararası
Bölüm Müdürü Doç. Dr. Aybek Veyseloğlu
Kopadze, etkinlik ile ilgili yaptığı açıklamada
“Böyle güzel bir havada, böyle
güzel bir şehirde olduğumuzdan dolayı
çok mutluyuz. Bu güzel şehrin insanları
da bizleri çok güzel karşıladılar. Bizler de
bu yüzden sevinç içerisindeyiz. Burada hiç
yabancılık çekmedik. Bizler zaten bir milletiz.
Müziğimiz bir, kültürümüz bir olmuş.
Özbekistan’da da 'Ertuğrul' gibi Türk dizileri
çok fazla seyrediliyor. Orada baktığımız
zaman müziklerinden çadırlarına kadar
68 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Etkinlik
bizlere çok yakın ve bin yıl önce ne kadar
yakınsak, şimdi de o kadar yakınız. Bu
organizasyonlar bizleri birbirimize daha da
yakınlaştırıyor” dedi.
“FESTİVALLER, ADETLERİ
ÖĞRENMEK İÇİN BİR KAPI”
Özbekistan Cumhuriyeti’nden festivale
katılan Mashure Datlatova ise; “Burada
her şey çok güzel ve çok eğlenceli zaman
geçiriyoruz. Bizler burada çok şeyler
öğrendik. Bizi buraya davet eden herkese
çok teşekkür ediyoruz. Bence bunun gibi
festivallerin daha da çoğalması çok daha
iyi olacak. Böyle festivaller sayesinde başka
ülkelerin insanları arkadaşlık, kardeşlik
yapabilecek. Festivaller, onların adetlerini
görerek öğrenebileceği bir kapıdır” ifadelerini
kullandı.
“ATATÜRK İLE İLGİLİ GERÇEKLER
SONRASI DUYGUSALLAŞTIM”
Azerbaycan’dan Altıeylül’e gelen sanatçılardan
tiyatro sanatçısı, oyuncu Anar Bulut;
“Şu anda kardeş ülkedeyiz ve kendimizi
hiç yabancı hissetmiyoruz. Burası da kendi
memleketimiz sayılır. Festival öyle güzel
ki kelimeler ile anlatamam, kelimelere
sığmıyor. Diğer kardeş ülkelerimiz de buraya
geldi, burada çok güzel bir Türk ortamı
yaratılmış. Bundan da şeref duyuyoruz.
Minnettarlığımızı başkanımıza bildirmek
isteriz” şeklinde duygularını dile getirirken,
yine Azerbaycan’dan gelen İrevan Azerbaycan
Devlet Tiyatrosu Oyuncusu Pervin
Dadasheva da “Şu anda samimi hislerimi
ifade etmek isterim ki burada olmaktan
dolayı çok mutluyum. Türkiye benim için
çok özel bir ülke ve burada olmaktan, sizleri
tanımaktan dolayı şeref duydum. Burada
Türkiye tarihini daha yakından öğrendim.
Atatürk ile ilgili bazı gerçekleri de öğrendikten
sonra duygusallaştım. Bizleri çok iyi
ağırladınız, çok teşekkür ederim” diyerek
şükranlarını sundu.
“KUVA-Yİ MİLLİYE ŞEHRİNE YAKIŞIR
BİR FESTİVAL OLDU”
Altıeylül Belediye Başkanı Hasan Avcı ise
festival ile şunları söyledi: “Bu sene Büyükşehir
Belediyemizin katkılarıyla uluslararası
düzenlediğimiz, Kuvâ-yi Milliye şehri Balıkesir’in
milli kahramanları olan Tülütabakların
adını verdiğimiz bu festivalimiz, dolu dolu bir
şekilde bugüne geldi. Bizler geçmişimizden
aldığımız ilhamla yarınımıza emin bir şekilde
yürürken kendi öz benliğimize, kendi değerlerimize
sahip çıkarak, Kuvâ-yi Milliye’nin
başkenti olan bir şehre yakışan idareciler ve
vatandaşlar olarak yolumuza devam ediyoruz.
İlkini düzenliyoruz ama Allah’ın izniyle
son olmayacak ve geleneksel hâle gelecek.
Emeği geçen herkese ve bizleri yalnız bırakmayan
sizlere şükranlarımızı sunuyoruz."
“BİR ŞEHİRDE SANAT VARSA,
O ŞEHİRDEN KORKMA”
Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel
Yılmaz da “Gerçekten hem tiyatrocularımız
hem söyleşi yapan herkes hem de katılanlar
keyif alarak izlediler. Bir şehirde sanat varsa,
kültür varsa, şiir varsa, tiyatro varsa, o şehirden
korkma. O şehirde vandalizm yoktur,
o şehirde korkacak bir şey yoktur. Başta
Hasan Avcı Başkanım olmak üzere emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum. Buradan
kayıtlara tekrar girsin diye söylüyorum ki
Milli Mücadele döneminde Kuvâ-yi Milliye
şehri olarak Balıkesir’in Tülütabaklar gibi
isimli-isimsiz birçok kahramanı var. Fakat
Tülütabaklar, diğerlerinden farklı bir üslup
Yücel Yılmaz
Hasan Avcı
ve taktikle Balıkesir’in içerisinde hiçbir Yunan’ı
rahat rahat dolaştırmamışlar, Kuvâ-yi
Milliye şehrinin bağımsızlığını kazanmasında
da önemli bir rol oynamışlardır. Bu festivale
Tülütabakların ismini koyan tüm ekibe
ve festivalde rol alan tüm arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
TARİHTE TÜLÜTABAKLAR
Kurtuluş Savaşı’nda derici esnafı,
düşmanla mücadele etmek için keçi
ve koyun postlarından kıyafetlerini
üstlerine geçirip, atkuyruğundan
saç yaparak, ellerine aldıkları uzun
sopalarla Yunan askerinin korkulu
rüyası oldu. Milli mücadele çalışmalarının
yapıldığı bölgelerin Yunan
askeri tarafından fark edilmesinin
önüne geçen derici esnafı, savaşın
kazanılmasında büyük rol oynadı.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
69
Objektifimden
Anakarada özel bir liman;
KAVALA
Yunanistan’ın farklı kenti...
Yazı ve Fotoğraflar:
YİĞİT UYGUN
yigit@yigituygun.com.tr
Ben tersten başlayacağım bu hikâyeye... Genelde
yükseltili kademeli kentlerde geziler alttan, aşağıdan
başlar ve yukarıya doğru gider. Hayır, ben Kavala’yı
yukarıdan anlatmaya başlayacağım. Tabi aşağıda da
nefis hikâyeler var. Bu yolculuk ile ilgili anlatı uzun
sürebilir. Çok detay var tanık olacak ama asla sıkılmayacaksınız.
Yunanistan’ın belki de en güzel limanı... Ülkemizden
buraya ara ara, kısa süreli düzenlenen turlar var. Tabi
ki özel araç ile de gidilebilir. Düzenli otobüs seferleri
de var. İpsala sınır kapımızdan yaklaşık 200 km sonrasında
ulaşılır Kavala’ya. Dedeağaç’tan Aleksandrapoli
ulaşım mesafesi ise yaklaşık 150 km. İstanbul’un
Avrupa yakasındaki herhangi bir yerden buraya ulaşım
yaklaşık altı saat.
Kentte çok donanımlı oteller bulmak mümkün, şık
lokantalar da... Yakın, güzel ve ucuz, diğer Yunan
kentlerine ve tabi adalarına oranla. Direksiyon
sallamak istemeyenler olabilir, o zaman Selanik’e
uçulacak, oradan da 150 km civarında. Araç kiralanıp
gidilecek, özel şoför de tutulabilir. Burası için
Schengen vizesi şart, araç için de yeşil sigorta ve
ehliyet...
Ülkeye çok yakın olduğundan hafta sonları yoğun
trafiğine takılmayın derim ben. Peki, teknecilere ne
mesaj vermeli? Evet kaptanlar, isteyenler tekneleri
ile de Kavala’ya gidebilirler. Güvenli ve korunaklı
bir limanı var kentin, genelde bağlanma sorunu
yaşanmaz. Elbette yüksek sezonda dikkat etmeli,
zira kentin hemen karşısında müthiş bir ada var;
Thassos! Bizimkiler "Taşoz" der. Yüksek sezonda
buranın ziyaretçileri çoktur ve liman olarak da
Kavala tercih edilir. Kimi zaman günübirlik gidilir,
bazen de kalınır. Yat kaptanları, tüm bu hareketi
dikkate almalı.
Evet, yukarıdan gezmeye başlayalım Kavala’yı ama
durun, önce Muhammet Ali Paşa’dan söz etmek
lazım. Hep karşımıza çıkacak burada. Bizler onu Kavalalı
Mehmet Ali Paşa olarak tanıyoruz. Yunanlılar
"Muhammet" diyor, nedendir bilinmez?
Kentin en yüksek tepesi, Kavala Kalesi’nden geriye
kalanları barındırıyor. Hemen altında da eski
kent Panagia... Osmanlı esintileriyle bezenmiş
70 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Objektifimden
bir mahalle düşünün, işte tam da burada
ünlü paşa ile tanışma zamanı! Kavalalı’nın
meydandaki heykeli fotoğraflıktır. Paşa’nın
sonradan müze haline getirilen evi de burada.
1780-1790 arasında inşa edilen yapı,
350 metrekare büyüklüğü ile döneminde
zirve! Limana doğru dehşetli bir manzaraya
sahip...
Eski kent merkezindeki en önemli yapılardan
biri de Halil Bey Camii olarak bilinen,
erken Hıristiyanlık dönemine ait bir bazilika,
Meryem Ana’ya adanmış. Şu an bir kültür
merkezi olarak hizmet veriyor kente.
Kavala ile anılan Mehmet Ali Paşa, 1760’ta
doğmuş bu coğrafyada. Aslen Arnavut
kökenli, savaşçı bir kimliği var. Napolyon’un
Mısır’ı işgalinde oraya gönüllü
olarak gitmiş savaşmaya. Çok büyük
yararlılıklar göstermiş ve baş tacı olmuş o
coğrafyada. Zaman içinde de Mısır Valisi...
Önce Osmanlı’nın desteğini görmüş, sonra
görüşleriyle ters düşmüş ve devamında
da isyankâr olmuş Osmanlı’ya. Hikâyede
o kadar çok detay var ki, girersek Kavala’yı
anlatamayacağız...
Kavala bir de kurabiyesiyle akla gelir. İlginç,
portakallısı nefistir, tabi başka çeşitleri de...
Peki ya mutfak; dehşettir! Yunan’da çokça
olduğu gibi saganaki, kabak kızartma,
parpul biber, mücver lezizden de öte… Bu
yerel lezzetlerin dışında "yeni kentte" yani
limana yakın alt yerleşkede farklı tatlar da
var. Yukarıdakilere bakın, aşağıdaki farklılıkları
da deneyin! Bakmayı, yaşamayı bilene...
Tüm bu güzelliklere ise uzo veya retsina
eşlik eder. Zaten onlar olmasa da damak
zevkinden söz edilmez.
Kavala’da tütün ticareti çok önemli.
1800’lerde başlıyor ve ekonomik olarak
çok büyük değerler taşıyor. Ve burada
müzesi var. Tütünün baştan sona hikâyesini
anlatan, belgeleri ile ortaya koyan bu yapı
mutlaka görülmeli. Birçok eski Kavalalı aile
gibi Mehmet Paşa’nın ailesi de ilgilenmiş bu
sektörle. Bu ilgi yıllar boyunca da sürmüş.
Kavala’da güçlenen, gittiği Mısır’da da ünlenen
paşa, çevresinde ciddi bir güç toplar
zaman içinde. Sonrasında da istediklerini
alamadığından Osmanlı'ya başkaldırır
ve başarılı da olur. Osmanlı’nın yıkılma
dönemleri! Yunanistan’ın bağımsızlığını
ilan etmesine yarar bu hareket. Başkaldıran
Paşa’ya bugün bile hayrandır Yunanistan.
Bağımsız Yunanistan’ın ilklerindendir.
Paşa’nın Kavala’daki evi dışında medrese ve
aşevi olarak kullanılmış yapıları ve benzerleri
ayakta. Bölümler hâlinde turistik amaçlı
olarak işletiliyor, işleten ise Mısır hükümeti...
Kavala’ya gidince ziyaret eder ya da kalır
mısınız, siz karar verin...
100 bine yaklaşan nüfusu ile Kavala, şarap
kültürü ile de öne çıkar. Özellikle de Drama
ve çevresi... Drama, aynı zamanda mübadelede
özel bir yer; geleniyle, kalanıyla,
gideniyle! Bal çok önemli burada ve tabi
Yunan rakısı çipuro...
Kentin üstlerinde, Osmanlı mimarisinin
kalabilen güzellikleri izlenebilir. Kalenin
altındaki daracık sokaklarda, rengârenk
boyanmış az sayıda mekân fotoğraflanabilir.
Kim bilir, yıllar sonra buraları belki de
göremeyeceğiz...
İ.Ö. 600’lü yıllara dayanıyor kentin tarihi.
Thassos adasından gelenlerin kurduğu
söyleniyor. Oraya nasıl geldiler ve ana kara
dururken neden adaya yerleştiler? Tektonik
değişimler olabilir mi bu tercihte? 1914’te
Fransız arkeologlar ile başlayan kazı serüveni
ile Kavala gün yüzüne çıkmaya başlıyor.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
71
Objektifimden
Dönem içinde "Philippi" adı verilen bir
arkeolojik alan gündeme gelmiş. Buradaki
buluntuların İ.Ö. 360’lara tarihlendiği
söyleniyor. Yerleşke, UNESCO Dünya Mirası
Listesi'nde! Bu ismin bölgede bir dönem
hakim güç olan Makedon Kral 2. Philip ile
ilişkili olduğu söyleniyor.
Kentin simge yapılarından biri de "Kamares"
su kemeri. Roma İmparatorluğu
döneminde buranın su ihtiyacını karşılamak
amacıyla inşa edilmiş. Osmanlı egemenliği
döneminde, Kanuni Sultan Süleyman
tarafından yeniden inşası söz konusu...
Günümüze ulaşan yapı da bu! 300 metreye
ulaşan uzunluğu ile belki de Kavala’nın en
görkemlisi...
Kentin en turistik caddesinin ismi tanıdık
gelecek; "Kyprou"… Kıbrıs yani... Bu arada
Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili hoş olmayan
bir görsel var burada. Dikkate almayın, biz
gezmeye geldik.
Tütün ticaretinin öneminden söz etmiştik.
Macar tütün tüccarı Pierre Herzog’un inşa
ettirdiği yapı, günümüzde Kavala Belediye
Binası. Gerçekten şık... Bir başka özel ve şık
yapı ise Lazarist Manastırı, 1800’lerin sonuna
tarihli... Kent ziyaretçileri genelde yaya
olacaklar ama özellikle plajlar için araç şart.
"Kalamitsa", ana merkeze yaklaşık 4 km
mesafede, güney batıda yer alan bir sahil
şeridi. "Batis" ve "Rapsani" ise buranın özel
plajları; tabi başkaları da var, denenmeli...
Pargalı İbrahim’i kim bilmez? Özellikle ünlü
dizi sonrası! Kanuni’nin baş veziri olarak
görev yaparken, 1530’larda onun adına yaptırılan
bir cami... Günümüzde kilise... Yakın
zaman diyelim, 1926’da minaresi kesilmiş,
çan kulesi yapılmış, "Aziz Nikolai Kilisesi"
adını almış yapı...
Kavala’yı özümsemek anlamında Arkeoloji
Müzesi kesin görülecek. Çok sayıda buluntu
ve objenin sergilendiği yapı, kenti çok
daha iyi anlatacak size. Kavala ziyaretinde
kesin görülmesi gereken yerlerden biri de
Deniz Müzesi... Kentin oluşumundan bu
yana zaten iç içe yaşanan deniz kültürünün
buraya kattıkları, tüm bilgiler ve buluntular
ile sizlerle olacak.
Kavala’da Türkçe konuşan insanlarla karşılaşmak
olası. Mübadele geçmişi var buranın
da. Cumhuriyet sonrasında Kapadokya
Rumları gelmiş. Tabi ki karışmış bir topluluk
var. Karaoli Meydanı ve sonrasındaki
Theodorou Poulion Caddesi turistleri çeker.
Keyfini yaşayın.
Kavala, özellikle yaz aylarında başka güzel.
Sıcak havayı ve kalabalığı elbette unutmayalım.
Yunanistan destinasyonlarında
mutlaka listeye alınması gereken güzellikte
bir yerleşim. Ülkemize yakınlığı ise bir başka
özelliği...
72 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Destinasyon
Masallar diyarı köyler
FİLİZ SEVER
"Şirince" şarabıyla, "Poçitel" mis gibi kokan çilek ve
kirazıyla, "Mazı" kabak çiçeği dolmasıyla, "Nemi"
çilekli tartı ve özel likörleriyle, "Çökertme" meşhur
kebabıyla unutulmaz tatları sundukları gibi, konumları
ve farklı özellikleriyle de bana özel köylerdir onlar.
Hemen kendime mâl ettiğime bakmayın siz; şirin
yerleri çabucak benimsediğim için olsa gerek, sanki
sadece bana özelmiş gibi hissetmeme neden oluyor.
Ancak eminim ki sizler de en az birkaçını favori olarak
seçmişsinizdir.
Evet, "Masallar Diyarı Köyler" başlığı attığım için
bahsedeceklerimi sakın masaldan ibaret sanmayın;
hoş masallarda da gerçeklik payı vardır belki
ama... Her neyse, şimdi size şöyle tanımlayabilirim;
inanılmaz lezzetleriyle, unutulmaz manzaralarıyla
eşsiz güzelliklere sahip efsanevi köylerdir onlar.
Bazıları tıpkı "Heidi" adlı çizgi film karelerindeki gibi
pastoral manzarası ile karşılar sizi. Birden içiniz ısınır
ve Alpler'in tepelerinde ineklerle kuşatılmış vaziyette
buluverirsiniz kendinizi. Ve hop, masalın içine girmiş
olursunuz aniden.
Bugün inanmam çok zor olsa da eskiden İstanbul’un
pek çok semtinin köy olduğunu söyleyebiliriz. Hatta
o vakitler sokaktan geçen seyyar satıcıların "Taze
bamya, şimdi geldi köyden!" diyerek satış yaptıklarını
ve böylece Bağcılar’daki bamya tarlalarını kastettiklerini
veya taze marul satışı yapanların Yedikule’deki
bostanlardan toplanılan ürünleri sattıklarını
duymuşuzdur. Keza, Bostancı semtinin adı üstünde
bir zamanlar bostanlarla dolu olduğunu hayal etmek
hiç zor olmasa gerek. Ve çeşit çeşit üzümlerin yetiştiği
Erenköy gibi pek çok semtin varlığıyla ne kadar çok
bağı varmış İstanbul’un bir zamanlar.
Tüm bunları İstanbul için hayal etmek bugün ne kadar
güç olsa da eskiden kentin içinde bir hayli bağlık,
bostanlık yer olması şaşırtıyor insanı ama gerçekler
de gün gibi ortada... Ancak maalesef bugün neredeyse
Çatalca’dan Gebze’ye kadar hemen her yerin
İstanbul diye anıldığı kentimizde bırakın bostanı,
ufacık bir toprak parçasına hasret kaldık. Uzun lafın
kısası, İstanbul civarında artık köy kalmadığı için size
başka yerlerden söz edeceğim.
Gelin şimdi sizi hem ülkemizdeki hem de diğer diyarlardaki
köylerin harikulade lezzetleriyle ve güzellikleriyle
buluşturayım sizleri, ne dersiniz?
MAZI
Bodrum’a varmadan önce göze çarpan bir köydür
burası. Daha ziyade dalgıçların yeridir ama halkının
sıcakkanlı olmasıyla etkiler sizi. Sabah erken saatlerde
geçerken uğradığımız bu köyde bana unutulmaz
74 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Destinasyon
gelen, kadınlarımızın kabak çiçeği dolması
yapıyor oluşuydu. Ve pişirdiklerini hemen
satışa sunmuşlardı sahile çok yakın bir dükkânda.
Kahvaltının üstüne sıcak sıcak yediğim
bu dolmaların lezzetini hiç unutmadım.
Üstüne de köy kahvesinde içtiğim kahve
ile bu güzel yerin merkezinde soluklanmış
olduk. Köye ilk girişte mandalina ve zeytin
ağaçlarıyla karşılaştığımı hatırlıyorum. Birbirinden
temiz ve sakin koyları da huzurlu bir
tatilin sinyallerini veriyor insana.
POÇİTEL
Balkanlar'a, Bosna Hersek’e geçiyoruz. Mostar’dan
sonra küçük bir Türk köyü olan Poçitel’i
gezelim ve görelim. 16. yüzyılda Osmanlı
tarafından yapılan binaları muhteşem! Tarihi
dokusuyla korunan Türk köyünde bol meyve
bahçeleri bulunuyor. Hemen girişte köylü
kadınların sattığı kiraz ve çilekleri görünce dayanamayıp,
satın alıyoruz. Boşnak kadınlar,
tamamen organik bahçe meyveleri satıyorlar.
Ve tadı damağımızda kalan bu meyvelerin
lezzeti hiç aklımdan çıkmıyor doğrusu. Şu an
40 haneli Poçitel’i Sırplar savaşta tamamen
yok etti. Osmanlı'nın karakol köyü olan
Poçitel, sanatçılar ve edebiyatçıların uğrak
yeriymiş bir zamanlar. Savaşta bir kolunu kaybetmiş
Adem ağabeyin çay ocağı olan yerine
uğruyor, taze demlenmiş çaylarımızı içiyoruz.
ŞİRİNCE
Ve şimdi yine sevdiğim bir Türk köyüne
geçiyorum. İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı
bir dağ köyü olan Şirince’yi Efes-Selçuk
turunda gezip görmüş ve hayran kalmıştım.
Dağdan kıvrıla kıvrıla vardığımız bu köy,
tıpkı adı gibi çok şirin… Burada bir şarap
evini görüyor, çok meşhur olan şaraplarının
tadına bakıyor ve sonra da kırmızı şarap
satın alıyoruz. Şirince’nin eski adı "Çirkince"
imiş. Bir zamanlar Yahudi köyü olan Şirince,
Ege’nin en güzel köylerinden biridir. 2012 yılında
adını çok duyurmuştu bu köy... Neden
mi? Maya takvimine göre, burada kopacak
bir kıyametten söz ediliyordu. Yabancıların
akın ettiği bu köy, hâlâ bolca turistin
ilgisini çekmekte. Mimarisi de oldukça iyi
korunmuş. Köylülerin taze sebze ve meyve
sattıkları Şirince’de çok güzel hediyelik eşyalar
da alınabilir. Tepede yer alan bu köyün
havası da tertemiz. Doğanın içinde oldukça
özgün ve bir o kadar küçük bir alandaki bu
şirin köyü iyi ki gezmişim.
NEMİ
İtalya’nın başkenti Roma’dayız. Başkentin
güzel bir köyü olan Nemi’yi gezeceğiz. Buranın
meşhur orman meyveli tartını yemek için
sabırsızlanıyorum ama bir yandan da Avrupa’nın
bu küçük yerini merak ediyorum tabii
ki. Bu köye varmadan önce iki volkanik göl ile
karşılaşıyoruz. Birisi, adını "Albaniler" adlı bir
kavimden alan Albano Gölü… Burası, Castel
Gondolfo adlı kasabaya manzara oluyor.
Diğeri ise Nemi Volkanik Gölü... Evet, Nemi’ye
yol alırken bir köy daha gördük. Burası, J.
Sezar’ın ailesinin yaşadığı Ariçya köyü...
Ve nihayet Nemi’ye varıyoruz. Otobüsten
iner inmez, ortada güzel bir heykelinin
bulunduğu meydan çok şirin ve yine hemen
bu heykelin etrafında su ünitelerinin
bulunduğu yerden pet şişelerimize taze su
doldurarak köyün içine doğru yürüyoruz.
Bir dağ yamacına konuşlanmış Nemi köyünün
manzarası harika gözüküyor. Keza,
lavanta dükkânlarıyla, tatlı ve dondurma
çeşitleriyle ve birbirinden leziz likörleriyle
her noktasında sizi çeken bir şey var! Bu
arada "çilekli grappa" adlı içkisinde alkol
oranı yüzde 38 olduğundan kadınların
içkisi diye tanımlanıyor. Ve çilekli tiramisu
da güzel görünüyor, ancak ben ilk önce
orman meyveli tartlarından yiyorum. Ve
tadını o kadar çok beğeniyorum ki, bir
tane daha yiyerek damağımı şenlendiriyorum.
ÇÖKERTME
“Çökertme’den çıktım da Halil’im / Aman
başım selâmet / Bitez de yalısına varmadan
Halil’im / Aman koptu kıyamet…”
Bu türküyü duyduğumda daha çocuktum.
Oturduğumuz apartmanda komşuların bir
araya geldiği ve annemin beni de yanında
götürdüğü günlerde üst katımızda oturan
Zeynep teyzeden -eşinin isminden dolayı
aşka gelip de- bu türküyü dinlediğimde,
çocuk aklımla türkünün içinde kocası Halil’in
adı geçtiği için bizzat ona ithaf ettiğini
sanırdım. Çocukluk işte!
Aradan yıllar geçti, bu kez de Ali Kırca’dan
severek dinledik meşhur Ege türküsünü.
Bodrum’a yarım saat mesafede adı geçen
Çökertme'yi görmek ise ta 2009 yılında
kısmet oldu ve her gün farklı rotalara
deniz ve yürüyüş turları yaptık. Çökertme
Koyu'nun uzun bir sahili de bulunuyor.
Hatta teknelerin gelip konakladığı ya da
mola verdiği sakin koylardan biri olduğu
gibi, sahildeki motel ve restoranları da
akşam yemeği için tercih ediyorlar. Bu
nedenle çoğu restoranın ana menüsünde
meşhur Çökertme kebabı oluyor. Kaldığımız
motelde bu ritüele uyularak, kebabıyla
birlikte efelerin oyunları eşliğinde çalınan
bu türkü de motelin vazgeçilmez atraksiyonlarından
biri oluyor. İncecik doğranmış
ve kızartılmış patatesin etle birleştiği çok
özel bir yemek...
Bu küçük yerlerdeki huzur ve dinginlik, çevreye
zamansızlık hissi uyandırıyor. İşte ben
de bu zamansızlığın derinliğinde kaybolup
gittiğim için olsa gerek, böyle şirin kentleri
ve köyleri seviyorum. Ve gittiğim hangi ülke
olursa olsun, mutlaka bu tip yerleri buluyorum.
Arayan bulur misali...
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
75
Skal
Dünyanın en genç kulüp başkanları arasında...
Altan Demirkaya,
Skal Kanada Başkanı oldu
KADİR TOPRAKKAYA
Yaklaşık 10 yıl kadar önce kurucusu olduğum
Skal International Marmara Kulübü
bünyesinde Young Skal üyeleri arasına
davet ettiğimiz Altan Demirkaya’dan aldığım
haber, beni heyecanlandırdı ama şaşırtmadı.
Zira bunu ondan kesinlikle bekliyordum.
Evet, Skal International organizasyonunda
bir başka başarı hikâyesine daha imza atıldı
ve Altan Demirkaya, Kanada'da Skal International
Vancouver Kulübü başkanlığına
seçildi. Henüz 31 yaşında olan Demirkaya,
Skal Kanada tarihinde seçilen ilk Türk Skal
başkanı unvanıyla, şu anda dünyanın en
genç kulüp başkanları arasına girdi.
ROLÜNÜN HARİKA BİR ÖRNEĞİ
Tutkulu, başarılı ve birçok ödüle sahip olan
genç turizm profesyoneli; 11 yıl uluslararası
iş tecrübesiyle iki farklı ülkede yaşamış
ve son 10 yıldır Skal'da yerel, ulusal ve
uluslararası düzeylerde hizmet vermekte.
Skal International Young Skal programının
ve organizasyondaki başarılı rolünün harika
bir örneği olan Altan Demirkaya ile uzaktan
bir söyleşi gerçekleştirdik. Tabi önce kendisini
kuvvetlice alkışladığımızı bildirdik.
Bizlerle başkanlık sürecine dair duygularını
paylaşan Demirkaya, şunları söyledi: "Çok
teşekkürler Kadir Bey. Skal Vancouver'ın
kulüp başkanı olarak seçilmek ve dünyanın
en genç başkanlarından biri olmak, bir onur
ve ayrıcalık gerçekten. Bütün turizmci dostlarıma
selamlarımı gönderiyorum. 13 Mayıs
1990'da İstanbul'da doğdum. Bir lisede
kantin işleten babamın desteğiyle 12 yaşında
hizmet sektöründe çalışmaya başladım.
Beni zaman zaman işe götürürdü. Bu yüzden
üniversiteye gitmeden önce küçük aile
işletmemiz sayesinde mükemmel beceriler
kazandım. 2013 yılında Okan Üniversitesi
Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümü'nden
onur derecesiyle mezun oldum.
TURİZMİN GELECEĞİ İÇİN
ÇALIŞMAK EN BÜYÜK HEDEFİMDİ
Bir gün seyahat ve turizm sektöründe başarılı
bir lider olmak ve turizmin geleceği için
çalışmak en büyük hedefimdi. Kanada'ya
taşınmadan önce beş yıldızlı otellerin ve
havayollarının çeşitli departmanlarında
çalıştım ve bu, hangi alanda uzmanlaşmam
gerektiğini keşfetmeme yardımcı oldu. Otelci
olmaya karar verdim ve İstanbul'da beş
yıldızlı bir otelde bellboy olarak çalışmaya
başladım. Üniversiteden mezun olduktan
bir yıl sonra Kanada maceram başladı. Kasım
2014'te Kanada'ya taşındım. Şu
anda turizm dersleri vermekte
olduğum Kanada Koleji'nde
Amerikan Otelcilik Kurumu'nun
(AHLEI) Turizm
Programı'ndan 2015
yılında mezun
oldum. Daha
sonra BW Premier
Chateau Granville
Otel'de resepsiyonda
çalışmaya
başladım. Bir
sene sonra Satış
ve Catering
Müdürü rolüne
getirildim. Bu
süreçte, 300'den
fazla aday arasından
Vancouver
Belediye Başkanı
tarafından Vancouver
Turizm Ödülleri ile
ödüllendirildim. 2018
yılında Best Western Hotels
and Resorts Genel Müdürlüğü'ne,
Batı Kanada Global
Satış ve Müşteri Geliştirme Müdürü
olarak atandım. 2020'de
Covid-19 pandemisinin etkisiyle
bazı kariyer değişiklikleri
yapmak zorunda kaldım. Şu
anda Kanada'ya ilk yerleştiğimde
gittiğim üniversitede turizm
öğrencilerine ders vermekteyim ve
otelciliğe hâlâ devam etmekteyim.
Bu da benim için ayrı bir onur ve
gurur."
76 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Skal
GENÇLER TURİZMİN GELECEĞİ!
Yaş faktörünün liderlik hususunda bir
öneminin olmadığını vurgulayan Altan
Demirkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genç
ya da belli bir yaşın üzerinde bulunmanın iyi
bir lider olmak için bir gereklilik ya da kriter
olduğunu düşünmüyorum. Skal aracılığıyla
dünyanın her yerinden harika insanlarla
tanıştım. Buradan hem Türkiye hem de
Kanada’daki değerli turizmci arkadaşlarıma
ve büyüklerime tüm destekleri için teşekkürlerimi
yolluyorum. Günümüz modern
dünyasında, Skal organizasyonumuzun ve
turizm sektörünün gelecekteki sürdürülebilirliği
ve devamlılığı için liderler yetiştirmemiz
önemli. Gençler turizmin geleceği... Yeni
Skal International Vancouver Kulübü Başkanı
olarak görevim, profesyonelliği dostluklar
ve liderlikle geliştirmek ve bu özelliği azami
kullanarak güvenilir ve sorumlu bir turizm
endüstrisi için çalışmak."
TÜRK TURİZMİNE BAKIŞ
Genç başkan, Türk turizmine yönelik görüşlerini
ise şöyle özetledi: "Kültürümüzün
en büyük parçası olan misafirperverliğimizi
hizmet sektöründe iyi yansıttığımızı
düşünüyorum. Türk turizmcilerin dünyanın
her yerinde hızlı yükseldiğini gözlemleyebilirsiniz.
Hizmet ve müşteri memnuniyeti
anlamında Türkiye olarak birçok ülkeden,
özellikle Kuzey Amerika ülkelerinden daha
iyi olduğumuzu düşünüyorum. Türkiye,
sahip olduğu doğal ve tarihi zenginliklerle
adeta bir turizm cenneti... Öncelikle
tarihi değerlerden bahsedecek olursak,
Anadolu’nun binlerce yıllık geçmişi ve bu
topraklarda kurulmuş sayısız medeniyetin
izleri, Türkiye’yi turizm açısından cennet
hâline getiriyor. Değerlendirmemiz ve kullanmamız
gereken, ülke olarak çok büyük
potansiyelimiz var.
BİRÇOK DESTİNASYONU DAHA
İLGİ ÇEKİCİ HÂLE GETİREBİLİRİZ
Devletimizin yurt dışı turizm politikalarında
daha kapsamlı bir yol izlemesi gerektiğini
düşünüyorum. Birçok komşu ülkenin
dünyanın birçok yerinde marka değerinin
bizden daha yüksek olduğuna şahit oluyoruz.
Ülkemizin ve kültürümüzün tanıtımı
için Kuzey Amerika, Asya marketleri üzerine
de gitmemiz, çalışmalarımızı artırmamız
gerekiyor. Türk turizmi, uzun yıllardır belirli
ülkelerden gelen turistlere muhtaç kaldı.
Bunu değiştirmemiz ve tanıtım politikalarımızı
gözden geçirmemiz gerekiyor. Tarihimizi
bu konuda tanıtımın bir parçası olarak
kullanabilir, birçok destinasyonu daha ilgi
çekici hâle getirebiliriz. Ben de Kanada’daki
turizm kariyerim boyunca Türk kültürü ve
turizminin tanıtılması için çalışmalarıma
devam ettim ve edeceğim. Kanada’dan
sevgilerimi ve selamlarımı yolluyorum."
"ATATÜRK'ÜMÜZÜN İZİNDE BARIŞ DOLU
YARINLAR İÇİN ÇALIŞALIM"
Son olarak gençlere tavsiyelerde bulunan
Demirkaya; "Biraz klişe olacak ama hayallerinizden
ve sizi mutlu eden şeyleri yapmaktan
asla vazgeçmeyin. Kaybetmekten
korkmayın, bazen hayatta her şeyi kontrol
edemezsiniz. Büyük zorluklarla karşılaştığınızda
bazen hemen çözemeyebilirsiniz,
adım adım çözmeyi deneyin. Unutmayın,
daha önceden başarılmamış şeyler, sizin
başaramayacağınız anlamına gelmez. Belki
etrafınızdaki arkadaşlarınız, sevdikleriniz
aldığınız risklerden çekinebilir, size destek
veremeyebilir ya da kendileri iyi sonuç elde
edemedikleri konularda sizin de başarısız
olacağınızı düşünebilir. Siz yine de elinizden
geleni yapın. Bazen denemek ve başarısız
olmak, size değerli şeyler öğretir. Ancak
denemediğiniz için ileride duyacağınız
pişmanlık size iyi gelmez. Sorumluluk almaktan
korkmayın. Bazen sorumluluklarınızın
artması sizin için unvan almaktan daha
önemlidir. Fırsatları iyi değerlendirmelisiniz.
Birlikte Atatürk'ümüzün izninde, ülkemizin
ve turizmin geleceği için, barış dolu yarınlar
için çalışalım. Turizmin geleceği sizlersiniz
SKAL!" diye konuştu.
ALTAN DEMİRKAYA'NIN
KARİYERİNDEKİ ÖDÜLLER
Altan Demirkaya’nın
büyük bir gururla bahsettiği
ödüller ise şöyle:
• Kanada'da resepsiyonda işe
başladığım otelde, bir yıl sonra
Sales and Catering Manager
olmuştum. Görevim sırasında
300 yönetici arasından seçilerek,
Vancouver Belediye Başkanı
tarafından Vancouver Turizm
Ödülü ile onurlandırıldım.
• Çalıştığım otel zincirinin
Amerika Head Office’i, beni
Batı Kanada Sorumlusu olarak
atadı. Bölgemde bulunan
300'e yakın otelin sorumlusu
olarak görev yaptım.
• Kanada’ya ilk geldiğimde öğrenci
olduğum üniversitede bugün
öğrencilere ders vermek benim
için onur verici.
• Young Skal olarak başlayıp,
2017 yılında "Future Leader"
ödülünü almak ve bugün ise
dünyadaki en genç iki Skal
kulübü başkanından birisi olmak
paha biçilemez.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
77
Proje
Tarihi Troas bölgesinde
kültür rotaları oluşturuldu
Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA)
tarafından Turizm Altyapısının Geliştirilmesi
Küçük Ölçekli Altyapı Mali Destek Programı
ile desteklenen "Anadolu Miras: Troas Kültür
Rotaları Projesi" hayata geçirildi.
Çanakkale İl Özel İdaresi'nin başvuru
sahibi olduğu, Çanakkale İl Kültür ve
Turizm Müdürlüğü'nün ortak ve Çanakkale
NEMRUT DAĞI, GÖBEKLİTEPE,
KARAHANTEPE, ZEUGMA
Arslantepe ve müze çekimlerinin ardından
ekiptekiler, Yeşilyurt ilçesinde kiraz bahçesida
işaretleme, haritalandırma çalışmaları
tamamlanarak belirlenen noktalara tag,
tabela, mil taşı gibi donatılar yerleştirildi.
SANAL ALTYAPI VE
İLETİŞİM ARAÇLARI GELİŞTİRİLDİ
İşaretleme çalışmalarında karekod uygulaması
gerçekleştirildi. Destinasyon gelişiminde
bilgi teknolojilerinden faydalanılarak, rota
hakkında bilgilendirme ve güzergâh tespitinde
kullanıcı dostu olunması hedeflendi. Projede,
fiziksel altyapı çalışmalarının yanı sıra
sanal altyapı ve iletişim araçları geliştirildi.
MOBİL UYGULAMASI DA VAR
Ziyaretçilerin cep telefonlarına indirebileceği
“Troas Kültür Rotaları” adlı mobil uygulama
ile aynı adla bir internet sitesi kuruldu. Bu
sayede destinasyon yönetimi anlayışı dahilinde
rota üzerindeki tabelalarda QR kodların
bulunması, yürüyüşün sanal takibi gibi
yöntemler eşliğinde çağın taleplerine cevap
verecek nitelikte bir platform oluşturuldu. İlk
kez proje kapsamında oluşturulan Çanakkale
Seyir Terası'nın, misafirlerine eşsiz bir
manzara deneyimi yaşatması hedeflendi.
İngilizlerden Arslantepe Höyüğü'nde
belgesel çekimi
İngiliz tarihçi, yazar ve yayıncı Bettany Mary
Hughes ve ekibi, Malatya'da yaklaşık 7 bin yıllık
geçmişe sahip, UNESCO Dünya Mirası Kalıcı
Listesi'ndeki Arslantepe Höyüğü ile Arkeoloji
Müzesi'nde belgesel için çekimler yaptı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Turizm
Tanıtım ve Geliştirme Ajansı işbirliğiyle Türkiye'de
bulunan Hughes ve ekibi; Nevşehir
Tokalı Kilisesi, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Zelve
Açık Hava Müzesi'nin ardından Malatya'ya
geldi. Arslantepe Höyüğü çekimlerine
sabahın erken saatlerinde başlayan ekip,
güneşin doğuşuyla höyüğü, ovayı ve Fırat
Nehri'ni görüntüledi. Arslantepe'nin UNES-
CO Dünya Miras Listesi'ne girmesini sağlayan
saray kompleksinin ardından Arkeoloji
Müzesi'ne geçen ekip, höyükten çıkarılan
eşsiz eserleri kaydetti.
TÜRKİYE'NİN HAZİNELERİ
"Türkiye'nin Hazineleri" (Treasures of Turkey)
Bölgesel Turist Rehberleri Odası'nın iştirakçi
olarak yer aldığı projede, bir turizm ürünü
olarak yaklaşık 270 kilometrelik 9 etaptan
oluşan Troas Kültür Rotaları'nın altyapı ve
geliştirme çalışmaları yapıldı. Proje kapsamında
kentin tümünü içine alacak şekilde
Hektor, Cevatpaşa, Priamos, Aşil, Bozcaada
Sokrat, Aziz Paulos, Murad Hüdavendigar ve
Barbaros etaplarının uluslararası normlaradıyla
sonbaharda, BBC ve Channel 4 televizyon
kanallarında yayınlanması planlanan
belgesel, Sandstone Global şirketi tarafından
çekiliyor. Çekim ekibinde Anna Thomson
yönetmen, Timothy James Knight ile Timothy
John Boylen kameraman, Olivia Rowan Hansen
prodüktör yardımcısı olarak görev yapıyor.
ni gezdi. Kiraz çiçeklerine "bayıldığını" belirten
Hughes ve ekibi, üretici Gökhan Gök'ün
bahçesinde fotoğraf çekimi yaptıktan sonra
Nemrut Dağı'na geçti. Ekip, Nemrut Dağı
çekimlerinin ardından Şanlıurfa'ya giderek
Göbeklitepe ve Karahantepe arkeolojik
alanlarını, şehir merkezindeki dini mekânları,
müzeyi, son olarak da Gaziantep Zeugma'yı
filme alacak. Daha önce hazırladıkları
National Geographic'de yayınlanan Hughes'ın
belgeselleri, hâlen tarih kanalı Viasat
History'de de izleyiciyle buluşuyor.
78 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
En yeni gezi kitapları,
yaz sezonunda rehberiniz olacak
Yaz aylarının gelmesi ve turizm dünyasının canlanmasıyla birlikte gezi ve gastronomi
kitaplarındaki üretimlerde de artış oldu. Gezip göreceklere rehber niteliği taşıyacak
en yeni kitapları sizler için derledik. Keyifli okumalar...
Yeni Çıkanlar
BALIKESİR
GASTRONOMİ ATLASI
Son yıllarda yılın her
mevsiminde köy köy, ilçe
ilçe Balıkesir’i gezen şef,
seyyah ve yazar Ömür Akkor,
şehrin gezi rotalarını
ve lezzet duraklarını harita
ve çizimlerle Balıkesir
Gastronomi Atlası’nda
anlattı. Edremit’ten
Susurluk’a, Bigadiç’ten
Ayvalık’a, Dursunbey’den
Manyas’a karış karış
Balıkesir’i işlediği atlasta
Akkor; yeme-içme kültürünün,
tarihin, görülmesi
gereken yerlerin izini
sürdü. Balıkesir’de lezzet
duraklarını keşfetmek
isteyen lezzet tutkunlarını
yolculuğa çıkaracak kitap;
“Balıkesir Kahvaltısı”,
“Balıkesir Peynir Atlası”
ve “Anıt Zeytin Ağaçları
Atlası” gibi özel bölümler
içeriyor. Balıkesir’in
kendine özgü ve zengin
mutfak kültürü, kitapta
gözler önüne seriliyor.
ÇOK GEZENTİ BİZİM ORA
Yazarlık kariyerine de ara vermeyen
ünlü gezgin Burak Akkul,
altıncı kitabıyla okuyucularla
buluştu. Gezdiği onlarca ülkeden
sonra rotasını en iyi bildiği
yere, ülkesine çeviren Akkul, yeri
geldiğinde kaldırım büfelerini tarif
eden mahallenin çocuğu, yeri
geldiğinde Myra Antik Kenti’nin
tarihini anlatan seyahat rehberi
olarak karşımıza çıkıyor. “Çok
Gezenti Bizim Ora”, Hürriyet Kitap
etiketiyle yayımlandı.
TÜRKİYE ÖNOTURİZM REHBERİ
“Türkiye Önoturizm Rehberi”, Göknur Gündoğan’ın
kaleminden Alfa Yayıncılık’tan çıktı. Şarap,
anlatacak çok hikâyesi olan olağan bir mucize.
Arkasındaki muazzam emeği keşfetmek için ise
bağdan yola çıkmak gerekir. Usta işi bir ince eleme
sık dokumadan geçmiş, daha önce benzeri yapılmamış
bu turistik rehber sayesinde hem şarabın
topraktan başlayan yolculuğuna şahit olma fırsatı
yakalayacaksınız hem de doğaya saygılı, üretim
odaklı farklı bir turizm anlayışıyla tanışmış olacaksınız.
Elinizdeki rehber, Türkiye'nin bu konudaki ilk
yayını olma niteliğini taşıyor.
ÖLMEDEN ÖNCE TÜRKİYE'DE
GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER
Yazar-Gezgin Seymen Bozaslan’ın
“Ölmeden Önce Türkiye’de Görülmesi
Gereken Yerler - 81 Şehirde 270 Destinasyon”
isimli kitabı, Altın Yayınevi
etiketiyle raflarda yerini aldı. Rehber
niteliğindeki bu kitapta Bozaslan,
Türkiye’nin 81 şehrinin eşsiz dokusunu
kadrajına sığdırdı. Kitabın hazırlık
aşamalarında çekilen ve Türkiye’nin
birbirinden güzel manzaralarından
oluşan video da kitaptaki QR kodla
görüntülenebiliyor.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
79
Ajanda
Baharın heyecanını
etkinliklerle yaşayın!
Uzun soluklu kış günlerini atlattığımız bugünlerde baharın heyecanını
içinizde hissetmeye hazır mısınız? Harekete geçmenizi sağlayacak en yeni
etkinlik haberleri sizlerle... İyi eğlenceler!
PINAR BALTACI
Nisan
YÜZYÜZEYKEN
KONUŞURUZ
Turkcell Vadi Konserleri, nisan ayı
itibariyle başladı. Engin Sevik ve
Kaan Boşnak tarafından kurulmuş
Türk bağımsız alternatif rock
grubu Yüzyüzeyken Konuşuruz, 24
Nisan Pazar günü Turkcell Vadi'de
sevenleriyle buluşacak.
YABAN ÖRDEĞI
Dünya tiyatro edebiyatının baş yapıtlarından “Yaban Ördeği”,
Nesrin Kazankaya’nın uyarlaması ve yönetmenliğinde Tiyatro
Pera’da! 24 Nisan’daki buluşmayı kaçırmayın.
GABRIEL’IN DÜŞÜ
Berna ile Berk, on
yıllık evliliklerinin kaderi
üzerine birbirlerinden
habersiz kararlar almış
ve eyleme geçmek için
karşı kıyı Midilli Adası’nı
seçmiştir. Tatil için kiraladıkları
evin sahipleri,
Türkiye’nin yakın geçmişinde
yaşanmış 6-7 Eylül
Olayları sonrasında
İstanbul’dan adaya göç
etmiş bir ailenin fertleri
olan Angeliki ve Angelos’tur.
Oyun, 26 Nisan
tarihinde İstanbul’un
yeni kültür sanat mekânı
Alan Kadıköy’de!
80 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Ajanda
Mayıs
GÖKHAN TÜRKMEN
2005 yılında amatör olarak seslendiği "Büyük İnsan" adlı parça
video paylaşım sitesi Youtube'da beş milyondan fazla dinlenen
Gökhan Türkmen, 7 Mayıs'ta Antalya Açıkhava Sahnesi'nde...
Haziran
BIGFEST İSTANBUL 2022
Şehrin en büyük festivali
BigFest İstanbul, 4 Haziran
Cumartesi ve 5 Haziran
Pazar günü Life Park’ta birbirinden
değerli sanatçılarla
sizleri buluşturuyor. Sürpriz
sanatçıların sahne alacağı
ve iki gün boyunca müziğe
doyacağınız, farklı aktivitelerle
günün tadını sonuna kadar çıkaracağınız festival sizi bekliyor.
FLASHBACK
90'LAR TÜRKÇE
POP GECESI
Flashback 90'lar Türkçe
Pop Gecesi, 7 Mayıs
akşamı Beyrut Performance
sahnesinde
sizlerle... Saat 21.00’de
gerçekleşecek etkinlik için yerlerinizi ayırtmayı unutmayın!
SELDA BAĞCAN
Şarkılarında siyasi ve
toplumsal eleştirilere
yer vererek protest
müziğin ülkesindeki
temsilcilerinden biri olan
Selda Bağcan, 3 Haziran
akşamı IF Performance
Hall Eskişehir sahnesinde
sizlerle... Buluşma saat
20.00’de!
CHILL-OUT FESTIVAL 2022 İSTANBUL
“Yeryüzündeki Cennet” mottosu ile yola çıkan ve Türkiye'de
elektronik müziğin evrimini 16 senelik varoluşu üzerinden
gözler önüne seren Chill-Out Festival, 15 Mayıs tarihinde
Kemer Country & Golf Club’da bütün müzik ve eğlence
severleri ağırlamaya hazırlanıyor.
JOHN O'CONOR -
İSTANBUL RESITALLERI
50 yıllık müzik kariyeri ile
günümüzün önde gelen
Beethoven yorumcularından
dünyaca ünlü İrlandalı
piyano virtüözü John
O'Conor, İstanbul Resitalleri'nin
muhteşem sezon
finali için 10 Haziran
Cuma akşamı Sakıp
Sabancı Müzesi
The Seed’de!
NAZAN ÖNCEL
Nazan Öncel, 21 Mayıs
akşamı en nostaljik
parçalarıyla IF Performance
Hall Beşiktaş
sahnesinde sizlerle...
Saat 19.30'da başlayacak
etkinliğin biletleri
Biletix’de!
FULL FEST 2022
Bu sene ilk kez yapılacak
olan Full Fest, 10-12 Haziran
tarihlerinde yılın ilk
kamplı ve çadırlı festivali
olarak gerçekleşecek.
Festival, Kocaeli - Patagonya
World (Seyrek Plajı)
alanında düzenlenecek.
Birbirinden farklı sanatçılar,
atölyeler ve eğlence
alanları ile Full Fest sizleri
bekliyor.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
81
OFFERING HOSPITALITY WITH SIMPLICITY,
ELEGANCE & COMFORT
All rooms are spacious and enjoy plenty of natural Mediterranean sunlight. They have all been subtly
finished with considerable attention to detail, using relaxing earth tones with a small plant in each room
that adds a touch of nature. The location of light fixtures has been purposely chosen to create a calming and
soothing ambience both for daytime and nighttime.
Enjoying 5 different types of rooms on each floor, our guests’ requirements may be met more efficiently.
All accommodations are equipped with ample power sockets, free Wi-Fi, various comfortable bathroom
amenities and different bed and pillow types to satisfy our clients’ expectations.
Our rooms have been furnished with all necessary comforts to make your dream stay one to remember!
Animal fossils
will shed light on
Cappadocia's
past
Tulip fields in the
Netherlands
offer a visual
feast
Tijani Haddad:
Tourism should
not harm what
we have given as a
gift from God
A unique example of
on-site conservation
and area management:
Azitawataya
(Karatepe-Aslantaş)
Sand
Sculpture
Festival
unveils space
theme for 2022
“City of
Gladiators”
awaits visitors with
its new found
artifacts
Journey into the
unknown world of
Kutahya’s pottery
production
An exemplum of a city:
The Objects of
Istanbul
Istanbul latest culinary
destination added to
Michelin Guide
Archaeology
A unique example
of on-site conservation
and area management:
Azitawataya
(Karatepe-Aslantaş)
ZEKERİYA ŞEN
In a secluded, remote peninsula you reach a
fantastic discovery. Named Karatepe, a Late
(Neo)-Hittite citadel (also known as Aslantaş).
The site is situated 130 km southeast
of Adana, not far from Kadırlı, a district of
Osmaniye province. It has been turned into
an exceptionally fine open-air museum by
Professor Halet Çambel. Excavations undertaken
in this district has led to the discovery
of the Longest Hittite hieroglyphic inscription
known in the history of the world.
It was discovered by archaeologists Helmut
Theodor Bossert (Germany) and Halet
Çambel (1916 - 2014 / Turkey) in 1946. But
the actual trigger was ignited in line with
the information received from Erol Kuşcu, a
primary school teacher in Saimbeyli. Where
the site is located still preserves the original
bend of the Ceyhan/Pyramos River flowing
through the once fortified hilltops. The
archaeological site comprises the Iron Age
remains of the Karatepe-Aslantaş citadel
(ancient name Azitawataya) and the earlier
bronze to Neolithic period site sequence on
the east bank referred to as Domuztepe.
Both areas combined make up the cultural
landscape of the site.
The excavations were carried out between
1947 and 1951 under the chairmanship of
Helmut Bossert and continued intermittently
from 1952 until the 1990s under the
chairmanship of Halet Çambel. The location
of the site is today enveloped by a dense
stretch of forest, which was declared in 1958
as a Historic National Park. The main aim of
this mission was to preserve the authenticity
and integrity of the archaeological site. To
84 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Archaeology
embrace its history and integrate it with the
natural habitat. After the construction of the
Aslantaş dam, the hill remained on a peninsula
inside the dam.
Today it’s an open-air museum but in the
meantime also crowned with a small modern
museum that has been built next to the
main citadel houses for the small finds from
the excavations and is open to the public.
This provided a general introduction to the
site supported by artefacts and inscriptions
excavated from the site. Visitors have access
to the main citadel via a street and pathway
built for the site.
The archaeological remains displaced are
all breath-taking and leave one in amazement.
It is a solitary instalment, a manifestation
of regional power marked by monumental
fortifications, a prominent feature in
a rural landscape. The fortification walls of
the fortress are pierced by two major gates,
known as the North and the South Gate, on
a northeast-southwest axis arranged in line
with the flow of the river. It is one of those
sites that integrate with the natural habitat
and has no irritation. The layout of the site
and the visiting route are very accessible and
give one the joy of walking in a dense forest
with history poking out at every step.
The finely placed citadel of Karatepe, the
"Black Mountain", overlooking the Ceyhan
valley, was the summer residence of King
Azitawada, whose name is mentioned in the
bilingual inscriptions on the orthostats (an
upright stone or slab forming part of a structure
or set in the ground). It is understood
from the inscription that Azitawada gave
the name Azitawataya to the citadel. It is a
unique site where we observe an inscription
in the Phoenician alphabet and Hieroglyphic
Luwian with the same text, this bilingual text
is carved on the four-sided statue. This text is
supposed to be dated back to 700 BC.
The citadel has two monumental gates
planned in the shape of a 'T' surrounded by
high towers. But the construction of the two
main gates is idiosyncratic. Both gates were
placed on sloping terrain. The walls of the
gate structure do not all sit on the same floor
level but are adjusted to the rising terrain.
The citadel is entered by passing two rooms
on the right and left. In the sanctuary inside
the south gate, stands the colossal statue
of the Storm God (aka Tarhunzas-Baal) on
a double bull base. After the statue was
restored from pieces, it was erected in its
original place.
The inner walls of both castle gates are
decorated with basalt stones, orthostats,
lion statues and sphinxes, covered with
reliefs and inscriptions depicting scenes from
cultural, mythological and daily life. There is
an inscription written in both Phoenician and
Luwian on the statues and orthostats on both
doors. The same text is repeated in Phoenician
on the statue of the Storm God. The
inscription is the longest known bilingual text
in these languages and played an important
role in deciphering Luwian hieroglyphs.
One is mind blown by the almost comical
expressionistic scenes of the animated
reliefs. There are so many scenes to mention
that will take one whole day to describe but
to mention some are crucial. I personally
favoured two. First, is the relief (North Gate
West Wall) of a woman (mother / goddess)
nursing her child (supposedly the future
king) under a date palm tree. I have not seen
anything similar to this and it is a masterpiece
of its kind, not because of its beauty of
execution or the naturalism of its volumes,
but because of the unique expressiveness
of the naive method of narration masterly
achieved. Secondly, the musicians who I
imagined are playing monotonous though
perhaps highly rhythmic melodies. The
shape of the ancient lyre closely resembles
that of the earliest lyres known in Greek art.
God Bes with two monkeys on his shoulder
is another masterpiece. Bes was a so-called
apotropaic god, which means that he fended
off evil. He protected pregnant women, but
also fought wild animals, and it is of course
no coincidence that he is guarding the gate
of Aslantaş. His duty was to keep out hostile
forces. Other parodic scenes are the king
having his daily meal; cooks and servants
bringing more dishes for their lord: roast
hare, meat, fruit and drink; servants leading
an ox and a lamb for the feast; birds of prey
pecking at a hare; the dancing bears; the
ships; the warriors displaying their weapons.
There is a sincere merry feeling in these
scenes that fills one with gaiety. They reveal
the strength and special charm of these
provincial but attractive sculptures.
It's an off the beaten path site that attracts
travellers from all over the world. It’s easily
reachable and has been included in the UN-
ESCO World Heritage Tentative List as of 14th
April 2020. It’s one of the 84 sites in Turkey
waiting to be granted into the UNESCO World
Heritage List. If in any way your route clashes
with Adana or Osmaniye it's a must to create
a half-day free time to visit this unique site
called Karatepe, the "Black Mountain".
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
85
Exhibit
Journey into the unknown world of
Kutahya’s pottery production
The Turkish city of Kutahya, known in ancient
times as Cotyaeum, situated in the western
part of the country along the Porsuk River,
has long been famed for its pottery and
ceramics, with production dating as far back
as the 15th century. In a tribute to the history
of the city’s pottery, the Benaki Museum
of Islamic Art in Athens recently hosted an
exhibit with magnificent pieces from the city
that take viewers on a colorful journey into
the past.
Adorning the exhibit, which ended a few
weeks ago, were pieces with bright motifs
of cobalt blue, turquoise, yellow, red, and
green giving a tiny taste of the handcrafts
of the city. Several historical events influenced
but also interrupted the production
of the pottery of Kutahya, including the
Balkan wars, World War I, and the War of
Turkish Independence (1919-1923), but its
reputation as a distinguished center for
pottery endured.
Dinos Kogias is an Athens lawyer by profession,
but out of his passion for the pottery of
Kutahya, for decades he has researched the
history behind it. Kogias became a researcher
and curator of the “Souvenir of Kutahya”
exhibit at the Benaki Museum. Along with
other researchers, he founded a center
called "Diktio" dedicated to the collection,
research, and study of modern Greek, Ottoman,
and Balkan ceramics.
“Even as a boy, I wanted to know the
story, what was hiding behind every piece I
saw,” he told Greek daily Kathimerini in an
interview. He started his collection of objects
and archival material from Kutahya several
years ago, spurred by the acquisition in 2002
of some ceramics from Kutahya with Greek
inscriptions. Telling Tourmag that he knew of
the existence of such vessels from references
he saw elsewhere, Kogias explained: “But
when I first held them in my hands, I realized
that they are a special category of ceramics,
important evidence of a historical and
collective past that we have now forgotten or
simply do not know.”
Inspired by the glazed motifs and through
129 original fascinating and colorful items
shown in the exhibit, he gave his own personal
account of the unknown and richly endowed
pottery of Kutahya and its influences.
DECLINE OF IZNIK POTTERY AND
RISE OF KUTAHYA
Kutahya’s pottery was very much influenced
by the pottery of Iznik, in northwestern Turkiye,
which enjoyed a worldwide reputation,
and only after its decline did Kutahya rise in
fame. Kogias told how “After the decline of
Iznik pottery in the 18th century, Kutahya’s
workshops flourished, producing a wide
variety of pottery and tiles, often with obvious
influences from Chinese and Japanese
porcelain and pottery from Iran and Europe.”
In her book "Kutahya Tiles and Ceramics",
Hulya Bilgi, the director of Istanbul’s Sadberk
Hanım Museum, mentions several times how
much the pottery made there was influenced
from the Far East but also from Iznik.
"However, Kutahya’s pottery and ceramics
were distinct from Iznik in the kinds of items
produced in the 18th century," Bilgi said.
An attempt was made in the last quarter of
the 19th century by craftsmen to revive the
distant past by copying 16th century Iznik
drawings, while the beginning of the 20th
century saw a new boom period from mass
orders for mosque monuments and other
building coverings as part of the First National
Architectural Movement, which incorporated
elements of Ottoman and Seljuk architecture,
Kogias says in his book "Souvenir of Kutahya:
Imprints of History on Kutahya Pottery".
86 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Actual
An exemplum of a city:
THE OBJECTS OF
ISTANBUL
ZEKERİYA ŞEN
PHOTOS: TURGAY TUNA
Beyoğlu Cream, a brand that once existed.
The devotion for İstanbul has been painted,
craved, written, and drawn, with an endless
appetite. Maybe because of this İstanbul has
protected her image in the past, the now and
the future. Or everyone who has acted on her
wanted to create their own creation to grab
her in their own possession.
As dictated by Philip Mansel and his book
titled “Constantinople: City of the World's
Desire, 1453–1924”; the city has been a favorite
all through history. She has been named
Constantinople, New Rome, Tsarigrad,
Gongsidangdinebole, Dersaadet etc. But
she always remained a “city”. And of course,
a passion for this city has been reflected in
various objects created throughout history.
Glasses, coins, vases, iron casts, paintings,
stamps, postcards, canvases, buildings,
bottles, trays, tin boxes, ceramics etc.
Scenes of the city on various levels have
been reflected on these objects and passed
Old beer glass of Bomonti beer...
Hagia Sophia restoration medal in the
Sultan Abdülmecit Period...
from generation to generation. People
searching for İstanbul will come across her
one way or the other on a variety of objects.
To understand, perceive, embrace and collect
them is an endless journey. Thousands
of books have been written on her and still,
you cannot pinpoint one piece of literature
that covers all her aspects and history. She
still does not have a whole biography under
one cover. There have been various libraries
dedicated to İstanbul only and they still are
not enough.
Old luggage tag of the Pera Palas Hotel...
Old luggage tag of the Bristol Hotel
(now Pera Museum)...
Objects concerning İstanbul has always
been a star in auctions. To collect photographs
of old/new İstanbul, engravings,
and wood prints has been an international
hobby and for some even a career.
Of course, there are also some certain
themed collections, like; trays printed with
İstanbul panorama; ceramics created
in Tophane, glass created in Beykoz (a
district of İstanbul); toys of Eyüp (a district
of İstanbul; Kandilli (a district of İstanbul)
manuscripts…
For centuries objects embracing the name
of the city, depending on the period, have
always been categorized as precious by
collectors. Cigarette cases, wall plates,
bottles, cosmetic boxes, commercial boxes,
medallions, palettes, maps, sheets, ceramics
etc. These objects have mostly been crowned
with silhouettes of The Maidens Tower, Galata
Tower or the Historical Peninsula.
To be aware of the number of objects carrying
something about İstanbul is very hard
to know. To dare to collect all the objects
in itself is impossible. Hence collectors only
concentrate on themes that interest them.
But on the contrary, collecting these objects
is a very joyful hobby and a fulfilling occupation.
Mostly these objects are very colorful
and pleasurable to look at. Also, they come
with a story, legend or a fable that precipitates
further interest. To learn as you collect,
to collect more to learn.
Who know what you might be hidden in
your attic…
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
87
NGO
Tijani Haddad:
Tourism should not harm
what we have given as
a gift from God
ZEKERİYA ŞEN
Writing is very important to express travel!
Not only designing a trip is enough, but also
writing about these unique experiences, is
an added value. As they say, words fly but
writing remains.
In an environment where everyone who
holds a pen assumes that they are a writer,
fortunately, there is a very valuable institution
that brings a pattern and regulation to
this. World Federation of Tourism Journalists
and Writers, aka FIJET. The main issue of this
non-governmental organization, which was
established on December 4, 1954, in Paris, is
to contribute to the development of tourism
by ensuring that objective, complete and
accurate information on tourism-related
issues is available free of charge. Within
this framework, it guides writers who have
graduated from press schools and want to
advance in the field of tourism. A country is
more developed country, the more there are
writers who are experts in different subjects.
Just as there are sports, economy and politics
writers, there should be tourism writers.
FIJET is the shield and leader of this mission.
During the FIJET Board of Directors Meeting
held at the Crowne Plaza Harbiye Hotel,
between March 24-26, 2022, I had the
opportunity to chat with the former Minister
of Tourism of Tunisia, Tijani Haddad, who
is the chairman of the FIJET. I present our
enlightening conversation to your pleasant
reading.
When and how was FIJET born?
What is its mission?
FIJET is being created in 1954 by three
European countries; France, Belgium and
Italy. After that FIJET started to be spread
around the World.And now we are almost in
four continents; America, Africa, Asia and in
Europe. Aim of FIJET is to promote tourism,
but not any kind of tourism.First of all, you
should promote international tourism everywhere
without any discrimination. Then,
we promote the kind of tourism which is
respecting cultures, civilizations and nature.
Because tourism should not harm or destroy
what we have given as a gift from God. This
is very important. This is our mission and
how we see the tourism should be.
Also, another objective of FIJET is to train
young journalists. Because when they go to
the journalism school, it is not enough for
them to be specialized in the tourism sector.
That’s why one of our jobs is to give a chance
to those people,getting out of the press
institutions in order to give them a training
and courses in order to understand what is
the tourism, what are the tourism institutions
in the world, what are the different products
of tourism and how to protect the nature,
civilizations, cultures and the international
cultural heritage.
88 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
NGO
How long have you been
the president?
I have been the President of FIJET for 26
years. Many times, I decided to give this
gift to another people, but every time they
wanted me to stay here. It is very difficult to
say, but this is a reality. We have a presidency
term of four years and every term I want
to retire. I remember even one time,I was
candidate for the presidency of FIJET, and
meanwhile I was nominated to the Minister
of Tourism in my country, Tunisia. I had a
very good reason to resign from being candidate
as the president of FIJET. The congress
was in Marrakech, Morocco. But when I went
there, the people say “Noo, you stay, you
stay!”. So, I did the both jobs.
You are the chairman of a very
important non-governmental
organization. What kind of new
projects does FIJET have in today’s
condition, in a brand-new universal
transformation?
We had been victim as many other institutions
by Covid-19. For two years, we
just freeze, but now the situation is better
and will be better. So, we are starting now
to our works. We had a very important
meeting in Istanbul as the executive
board. We started to organize our congress.
We have two big propositions, one in Izmir,
Turkey and the second one in Cairo, Egypt.
The problem is now to choose which one we
should go.
FIJET Congress is a very important means in
order to promote the destination.Because
destination that hosting the congress, hosts
approximately a hundred members of FIJET,
and of course we have the moral obligation
of writing about the destination that take
parts in the congress. That’s why many countries
would like to invite us for the congress.
By the end of this year, we hope to make our
congress.
In tourism, there is a travel concept that
spans around 12 months. How would
you evaluate cultural, gastronomy and
health tourism in this concept?
The main important matter is the product
of a tourism destination. The more you have
rich and diversified products, the more your
destination will gain public promotion.
The advantage of tourism is that it could
not be or it should not be any competitions
between tourism destinations. Because each
destination has a character, certain assets
for tourism which are different and should
be different from other destination, in order
not to be competitors. Competition is very
dangerous. If there is a competition between
two or more destinations, prices will get
down. It affects quality of service, hotels and
everything.
What would you say about the
effects of the war between
Russia and Ukraine to tourism?
Nobody would like to witness a war like this.
I think it will affect some destinations who
are specialized in Russianpeople and
Ukrainian, but not only this. Because human
being might have a fear of any event and
when he/she sees that something is wrong,
he/she always thinks twice.
FIJET is a professional organizational
at the same time. Can you please tell us
how many different chapters in the entity?
How many countries are/are
not involved with FIJET?
Unfortunately, we could not reach all the
countries in the world. Because, many of them
are not interested in tourism at all. They have
other things, other products. So, we can touch
only with tourism destinations.As bodies of
FIJET, we have two important bodies. First,
Board of Directors, that gathering all the presidents
of natural associations in the world.
Then, we have an Executive Board, which only
9 persons take place in this body.
Is there anything you want to
add as a final note?
I hope that we get rid of this Covid. I hope
that the war between countries and in the
world end. We have a common enemy for all
tourism destinations, and it is the terrorism.
This is a common problem. We should have
a common and international strategy to
combat terrorism everywhere.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
89
Actual
Tulip fields in the
Netherlands offer a
visual feast
With the arrival of spring, the tulips bloomed
in the Netherlands, adorning the fields with
various colors. The tulip producers' farms
and fields in the Netherlands, the country
that produces the most tulips in the world,
are flooded with visitors who want to see
their amazing colors and fascinating beauty.
There are many fields around the town of
Lisse, which is one of the most tulip-producing
regions in the country. Water channels
run through some of these fields, and a
railway runs through the middle of some.
By planting tulips of various colors in rows,
awe-inspiring images emerge. In tulip farms,
this plant is produced both as cut flowers
and onions.
MORE THAN 2 MILLION TULIPES ARE
EXPORTED EVERY YEAR
The Netherlands is the world's largest flower
producer. The most produced flower in the
country is by far the tulip. According to the
Netherland Statistical Office, there are tulip
fields on an area of approximately 15 thousand
hectares, and more than 2 billion tulips
are exported every year.
GROWED IN GREENHOUSES IN WINTER
Daan Jansze, one of the Dutch tulip producers,
also produces tulips and hyacinths on
a 2 hectare land. Jansze, which sells tens
of thousands of flowers that bloom in only
2-3 weeks of the year, also produces and
sells bulbs. Daan Jansze, who has been
producing tulips for 35 years as the third
generation of a flower producer family,
hopes to sell around 500-600 thousand bulbs
this year. Jansze explained that they only
work year-round for the tulips blooming in
the fields in late April and early May, adding:
“Our hardest work is when we harvest the
bulbs in the summer. And then we work for
a long time. We are currently weeding out
sick plants. We do just that these days, but
our business continues throughout the year.
We do not only work in the open field, we
also produce a large number of tulips in
greenhouses in winter. So we actually work
hard all year long.”
ONCE WAS WORTH MORE THAN GOLD
It is stated that the homeland of the tulip,
which has an important place for the Turks
among all flowers, is Central Asia, it was
brought to the Ottoman Empire centuries
ago and went to the Netherlands from
there. It is mentioned in many sources that
this flower was taken from the Ottoman Empire
to the Netherlands in the 16th century.
According to Carolus Clusius, a French
botanist who wrote the first comprehensive
book on tulips, after the arrival of the tulip
in the Netherlands in the second half of the
16th century, this flower became the most
sought-after, status-symbol luxury "good"
in the country. Even then, a tulip bulb was
sold for a higher price than a gold coin of
the time. Just one onion was worth more
than 10 times the annual earnings of an
ordinary artisan. Due to the popularity and
great value of the tulip in the first half of the
17th century, this period in the Netherlands
was called the "tulip mania" period. In
economics, this period was called the "tulip
bubble".
90 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Gastronomy
Istanbul latest culinary destination added to
Michelin Guide
The famed Michelin rating system is adding
the Turkish metropolis of Istanbul to its distinguished
list of covered cities.The Michelin
Guide will announce Istanbul's Michelin
restaurants – and the number of stars they
received – on Oct. 11, a senior official from
the company said.
“To date, the Michelin Guide is present in
37 international destinations, and today
I am delighted to announce that Istanbul
will become the 38th destination to join the
Michelin Guide collection,” Gwendal Poullennec,
Michelin Guide’s international director,
told a press conference in Istanbul.“Since its
debut, the Michelin Guide has always been
on the lookout for the world at (its) best culinary
destinations. It is all designed to explore
them and to encourage food lovers to discover
their distinctive flavors,” he added.
GOURMET, INNOVATIVE RECIPES
CREATED BY TALENTED CHEFS
Touting the Turkish metropolis, he said:
“According to my team of inspectors, Istanbul
is a first-rate gastronomy destination.Here
in Istanbul, the incredible mix of cultures
rooted in various culinary traditions and
know-how combines with the talent of chefs
to shape a remarkable culinary landscape.”-
By “remaining loyal to its vibrant culinary
heritage,” Istanbul also offers gourmet,
innovative recipes created by talented,
homegrown chefs, he said, adding that
Michelin inspectors “have been working on
the ground to make their very first selection
of restaurants.”“We will have the pleasure
to present it on the 11th of October here in
Istanbul,” he added.
BRAND NEW PERSPECTIVE
Also speaking at the event, Mehmet Nuri
Ersoy, Culture and Tourism Minister of the Republic
of Turkey, called the move an “important
development for Istanbul's rich gastronomy
and culture”, and told the followings: “This
interest shown by the Michelin Guide to the
Istanbul food and beverage sector is an indication
that Turkey is also at the forefront of
gastronomy tourism. The Michelin Guide will
bring our businesses, which stand out with
their originality, diversity, sustainability and
creativity, to the global stage with a brand
new perspective. I sincerely believe that İzmir,
Bodrum and Çeşme, with their unique cuisine
and unique businesses, will be included in the
Michelin Guide after Istanbul.”
ABOUT THE MICHELIN GUIDES
The Michelin Guides have been published since
1900 by the French tire company of the same
name. According to Michelin Guide’s website,
restaurants may receive zero to 3 stars for the
quality of their food based on five criteria: quality
of the ingredients used, mastery of flavor
and cooking techniques, the personality of the
chef in his cuisine, value for money and consistency
between visits.“Restaurant inspectors
do not look at the interior decor, table setting,
or service quality when awarding stars – these
are instead indicated by the number of 'covers'
it receives, represented by the fork and spoon
symbol,” it added.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
91
Antalya the Region of Tourism
Sand Sculpture Festival
unveils space theme for 2022
Turkey’s International Antalya Sand Sculpture
Festival will take place for the 17th time
in 2022 with the theme of outer space.As
preparations are in full swing for the festival
in the resort city of Antalya, which attracts
many local and foreign visitors, festival
Director CemKaracasaid that this year it
will focus on space-human interaction
and sand sculptures will reflect humanity’s
effort to reach space.
"Our guests will have the opportunity to see
and even partially experience humanity’s
journey from the ages when humanity first
met the sky to the years when they set foot
on the moon and even to the present day
when they plan to colonize space, with sand
sculptures, replicas, and activities," he said.
25 SCULPTORS WILL USE
10,000 TONS OF SAND
He added that sculptures of prominent figures
such as Ottoman aviator Lagari Hasan
Celebi, who did the first manned rocket
test, Hazerfen Ahmed Celebi, who crossed
the Bosporus with bird-like wings attached
to his body by jumping from Galata Tower,
and the US Wright brothers, who in 1903 did
the world's first successful motor-operated
flight, will be displayed.At the festival, 25
master sand sculptors will use 10,000 tons
of sand for sculptures of figures such as
cosmonaut Yuri Gagarin, Apollo 11 and first
man on the moon Neil Armstrong, the Hubble
Space Telescope, and Mars colonies.
BEYOND SAND SCULPTURE
As part of the event, which will feature rep-
licas of well-known rockets such as Sputnik
and Apollo, there will also be workshops
for children on space observation, art, and
science.Visitors will also have the chance to
see sculptures inspired by space-themed
movies and TV shows such Star Trek and
Star Wars.Visitors can do space and sun
observations by telescope and also experience
a gravity-free environment with a
gyroscope, he said."With this year's change
of theme, our festival will go beyond being
a sand sculpture event," he added.
Tourists coming to Antalya has exceeded 1 million
Attracting tourists from all over the world
with its sea, sand and sun as well as its
historical and natural beauties, Antalya
continues to host guests throughout the
year. Despite the epidemic, the city, which
hosted more foreign visitors than its foreign
competitors in the Mediterranean basin,
started 2022 with pleasing numbers.
According to the data of Antalya Governorship
Provincial Culture and Tourism Directorate,
the number of visitors arriving in
Antalya by air between January 1 and April
23 was 1 million 18 thousand 246.In the city,
which closed last year with approximately
9 million tourists due to the epidemic,
tourism activity increased compared to the
previous year. Antalya, which hosted 412
thousand 729 tourists in the first 4 months
last year, has achieved an increase of 147
percent in the same period this year. The
increase in April alone was 245%.
Antalya, which hosted 1 million 203
thousand 838 tourists in the first 4 months
in 2019, which is described as the year of
records in tourism, approached the figures
of 2019 this year, after 2 years of stagnation.
It is expected that the tourism activity in the
city will continue to increase.
92 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Antalya the Region of Tourism
Kurşunlu Waterfall will cascade
more strongly this season
The amount of water in Kurşunlu Waterfall,
which fascinates its visitors with its endemic
plants, wildlife and lush nature park in
Antalya, has increased this year with more
than expected rainfall.
In Antalya, which draws attention with its
sea, sand and sun as well as its waterfalls,
Kurşunlu Waterfall, 20 kilometers from the
city center, welcomes thousands of local
and foreign tourists every year.Kurşunlu Waterfall
is a reason for preference with its tiny
lakes and unique flora as well as refreshing
its visitors.
The waterfall offers a peaceful holiday experience
with its nature and serenity to its
visitors, who go into the depths of the forest
along the valley where the water flows.The
waterfall, where brides and grooms go to
immortalize their wedding days, turns into
a natural photography studio from time to
time.The nature park, where the waterfalls
flowing from a height of about 18 meters, as
well as the cascades add color, got its share
from the rains above the expected this year.
The amount of water in the waterfall has
increased compared to the previous years.
PRESERVINGITS NATURALNESS
İsmail Kaya, Antalya Branch Manager of
the 6th Regional Directorate of Nature
Conservation and National Parks, told
that Kurşunlu Waterfall is one of the most
important and oldest tourism destinations.
Stating that Kurşunlu has 261 plant species,
14 of which are endemic, and is home to
various aquatic creatures, Kaya noted that
the waterfall contains picnic areas and hiking
routes. İsmail Kaya said that an average
of 350 thousand people visit the natural
wonder every year.Emphasizing that the
waterfall serves tourism, Kaya said;“Waterfall
is an area that is protected while using
it and used while being protected. It is one
of the best examples of areas that preserve
their naturalness despite being used for
many years.”
‘Bismillah’ found on 195-million-year-old marble
discovered in Turkey
The marking that appears to form Bismillah,
or in the name of God, was on a marble
slab found in a marble quarry in Turkey’s
Mediterranean province of Antalya.The
discovery was made in the marble business
area of Antalya Marble Industry and Trade
Company in Taskesigi village of the Antalya
Korkuteli district.
The figure that appeared on the stone
attracted the attention of miners while the
stone was being processed in the quarry.
Removing dust from the stone, workers
noticed the marking appeared to spell
"Bismillah" in Arabic letters.The slab was
then sent to Suleyman Demirel University in
Turkey's southwestern Isparta province for
analysis.
BELIEVED TO OCCUR NATURALLY
Scientists FuzuliYagmurlu, RasitAltindag
and NazmiSengun made an interesting discovery
in their analysis.While 195-millionyear-old
remains were found in the content
of the marble, the marking is believed
to occur naturally.Bioclastic remains of
fossils belonging to sea creatures that lived
195millionyears ago during the Jurassic
dinosaurs period, were found on dolomitic
limestone that formed the plate.It was also
noted that the remains, named after the
Jura mountains in the European Alps, are
concentrated in parts of the plate.
FIGURES MATCH WITH THE CHARACTERS
MENTIONED IN THE QUR’AN
The report said the figures on the plate
with Bismillah were completely "natural"
formations and the writings were formed as
a result of the fragmentation, deformation
and arrangement of the remains of heartshaped
shellfish over time.According to a
scientific report given by Ahmet Ogke, Dean
of Akdeniz University Faculty of Theology,
the Arabic figures on the marble are the
same character as ‘Bismillah’ which is mentioned
in the Qur'an.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
93
Bodrum the Region of Tourism
Bodrum's
technological
shepherd
watches his flock
with a GPS device
CemilÇoban, 42, married and father of
three, living in ÇırkanMahallesiGazderesi
location, continues to use all the possibilities
of technology in the best way. Shepherd,
who takes his goats out of his barn,
which he equips with security cameras
every morning, rides his motorcycle and
takes advantage of the drone to control his
herd. When the shepherd goes home to
rest, he can instantly see where his flock is
on his mobile phone with the GPS device,
he attaches to one of the leading goats.
Shepherd's mobile phone, which also determines
the safe areas where the herd will
graze, receives a warning when the animals
leave this area.
CemilÇoban told that he loves technology
and follows it closely, because it makes
his job easier. Expressing that his job is a
difficult profession and he continues to
benefit from technological opportunities to
make his job easier, Çoban said;“I started
technology with binoculars and it did my
job well. Then I bought a cross-country
motorcycle and it helped me in places I
couldn't reach. Later on, I bought a drone,
it was very helpful in guiding the goats and
finding my lost animals.”
“I ALSO LOVE USING
TECHNOLOGY AS A HOBBY”
Explaining that he bought a mobile GPS
device for now and that one of the leading
goats in the herd wore this device around
his neck, Çobantold:“I tried the device
and got good results. I can track where my
animals are in which region thanks to the
application I downloaded on my phone.
It was a great convenience. I also marked
safe areas. If animals leave that area, the
application gives an alarm and I intervene
immediately. I also love using technology
as a hobby. If there is a new invention
suitable for my job, I will consider using it as
well. The drone has helped me a lot. I have
no regrets. I would recommend it to my
other friends. They can benefit from such
technological opportunities.”
“City of Gladiators” awaits visitors
with its new found artifacts
Located in Turkey’s southwest, Stratonikeia
ancient city included in tentative list
of UNESCO World Heritage sites in 2015.
A total of 378 new historical artifacts have
been unearthed since the beginning of last
year in the Stratonikeia ancient city, located
in Turkey’s Aegean Mugla province.
Also known
as the “City of
Gladiators,” the
historical site
was important
in the Hellenistic,
Roman,
Byzantium, and
Anatolian periods
as well as
the Ottoman and Turkish Republic eras.
Speaking to TOURMAG Tourism Magazine,
Bilal Sogut, the head of the Stratonikeia
excavations, said: "Stratonikeia is a living
archaeological city. There is no other
living archeology city where the structures
from the ancient period to the present are
preserved as a whole."
Excavation works are underway in the site
without pause throughout the year, Sogut
stressed, adding that inscriptions in Greek,
Latin, and Ottoman can all be seen on
the same building and so the city reflects
"cultural richness". Sogut added that they
will offer “time travel” to visitors with 3D
technology in the historical site.
94 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Bodrum the Region of Tourism
Bodrum tangerinesmakes mouths
sweet in many countries
The city walls
unearthed in
Bodrum are brought
to tourism
Bodrum Mayor Ahmet Aras and tour
guides made trip and examinations on the
historical city walls that were unearthed
during excavations in the Bodrum district
of Muğla. The salvage excavation, cleaning
and landscaping works of the Halicarnassus
walls, built by the Carian Satrap Mausolus
2,400 years ago, are coming to an end in the
district.
In the project carried out by the Foundation
of the Academy of Mediterranean Countries,
under the supervision of the Bodrum
Underwater Archeology Museum and with
the support of the Bodrum Municipality,
the first phase of the project has been
completed after the cleaning works and
rescue excavations, and the construction of
landscaping and walking paths to a large
extent. Benches, inspired by Hellenistic
theater seats, were placed around the walkways,
the ramps of which were arranged in
the form of stairs and some parts of which
were wooden stairs. During the cleaning
and salvage excavations, a thousand-yearold
drainage pipe, which was determined
to be made during the Roman Period, was
also found. It was stated that the restored
drainage pipe will be surrounded by glass,
protected and exhibited.
The products prepared by an entrepreneur
in Muğla from Bodrum tangerines
sweeten the mouths in many countries
through tourists, as well as domestic
and international sales.KanatKıral, a
gastronomy graduate and father of two,
living in Yahşi District, decided to make
different products from geographically
marked Bodrum tangerines 12 years ago.
Kıral, who established a business in Yahşi
with the contribution of his gastronomy
education and produced Turkish delight
and jam from tangerines, increased
the variety after the products attracted
attention.
Sending products to many chain stores
in Turkey, Kıral has started to export
various flavors obtained from tangerines,
especially Turkish delight and jam,
to many countries over the years.Kıral
told that they are happy to announce
the name and brand of Bodrum in all
chain stores in Turkey.Explaining that
they export the products they make
from tangerines to 13 countries, Kıral
said that they are preparing to export to
the USA.
TOURISTS COMING TO THE
DISTRICT ALSO BUY
Tourists coming to Bodrum also prefer
products made from tangerines, which
have become widespread in recent years.
Foreign guests buy these products and
take them to their loved ones in their
country.AnicaBrntse from Sweden, who
bought jam and Turkish delight made
from tangerines, stated that she liked the
taste and quality very much and said that
she bought it twice in a week and would
take it to her country as a gift.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
95
Cappadocia the Region of Tourism
Chinese woman living in Cappadocia
works as a tourism ambassador
Chen Xuan (30), who met and got engaged to tourist guide
Burhan Güney (33), who received language training in 2019
in Tianjin, China, has been living in Ürgüp for two years.Chen
Xuan, who helps Güney, who produces content by using his
imitation ability for sharing on social media, gets support from
his fiancee for the shootings in which he promotes Cappadocia.
The couple also works programmatically to teach each other
their own languages.Turning a room in their house into a
shooting and teaching area, the duo plans to unite their lives
with the wedding ceremony they will hold in accordance with
the traditions of both countries in the summer.
“I AM VERY IMPRESSED”
Chen Xuan said that she was fascinated by Cappadocia, which
she came to as a tourist in 2016, and that she came to the city
without hesitation when her relationship with Güney started.
Expressing that the hospitality of the Turkish people and the
Flowers blooming in spring colored Cappadocia
historical, cultural and natural beauties of the region are alluring,
Chen Xuan said;“I am very impressed by the four seasons
in Turkey and its incredible historical riches. I admire Göbeklitepe
and Cappadocia. Because of my interest in history, I did
not see any problems living here.”
“I ADMIRE THE FRIENDLINESS OF THE TURKS”
Chen Xuan said that she was a volunteer tourism ambassador
by sharing videos on social media, where she explained
the characteristics of the region among the fairy chimneys
she visited.Chen Xuan said that she shot in hot air balloons,
local handicraft workshops and tourism centers: “I admire
the friendliness of the Turks, I witness that they treat
foreigners very well. The fact that there are many historical
buildings, rock-cut churches and old frescoes here is a great
situation for those who are interested in such things. In the
videos I shot, I talk about the geological structure and interesting
scenery of Cappadocia.”
With the increase in air temperature in
Nevşehir, the blooming trees created colorful
images in the valleys covered with fairy
chimneys. In Cappadocia, which attracts
tourists with its historical and cultural
riches as well as its natural beauties, hot
air balloons floating over the Kılıçlar, Zemi
and Güllüdere valleys combined with the
flowers on the branches, adding a different
color to the landscape.
impressive and said:“It is very nice to visit
Cappadocia on a sunny spring day. Wandering
among the interesting formations in
the surrounding and watching the balloons
in the sky will remain as a good memory
for me.”
Domestic and foreign visitors, who decorated
the natural beauties that emerged in
the spring, took pictures in front of the lens.
French tourist Louis Allard explained that
the scenery offered by nature in Cappadocia,
where he came for a holiday, was
96 Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
Cappadocia the Region of Tourism
The number of visitors to
Cappadociaincreased by 54 percent
The number of visitors to museums and
ruins in Cappadocia reached 305 thousand
275 in the first quarter of the year, an increase
of 54 percent compared to the same
period of the previous year. Cappadocia,
the tourism center in Nevşehir, which attracts
the attention of tourists with its natural,
historical and cultural riches, has begun
to leave behind the calm process during the
new type of coronavirus epidemic.
In January, February and March this year,
the number of entrances to museums and
ruins in the region increased compared
to last year. According to the information
compiled from the data of the Provincial Directorate
of Culture and Tourism, museums
and ruins, which had 197 thousand 541
visitors in the first quarter of last year, were
visited 305 thousand 275 times this year,
an increase of approximately 54 percent. In
the first quarter of the year, the number of
visitors was recorded as 94 thousand 642
in Göreme Open Air Museum, 93 thousand
793 in Zelve Ruins and 51 thousand 144 in
Kaymaklı Underground City.
Animal fossils will shed light on Cappadocia's past
Approximately one thousand remains,
including million-year-old fossils unearthed
in the Gülşehir district of Nevşehir, will shed
light on the past of the Cappadocia region.
Under the leadership of Prof. Dr. CesurPehlivan,
Lecturer of the NevşehirHacıbektaşVeli
University Faculty of Literature
and Sciences, nearly a thousand remains
belonging to various species, especially
the giraffe, rhinoceros and hyena fossils
unearthed during the excavations near
Yeniyaylacık village, are being examined in
the laboratory. The ruins, classified in the
Cappadocia Natural History Research and
Application Center within the body of the
university, are strengthened with various
methods so that they can be preserved for
many years.
Excavation Director Prof. Dr. Pehlevan
stated that the fossil samples will not
only contribute to the determination of
the late Miocene fauna of the Cappadocia
region, but also reveal the importance
of Anatolia in the migration routes in the
past. Explaining that they are carrying
out the works with enthusiasm, Pehlevan
said; “We find fossil forms of rhinoceros,
giraffe species that lived at that time, and
fossils such as the skulls, lower jaws and
bones of creatures such as hyenas and
ground pigs in our fauna. The data to be
obtained will be shared with the scientific
world, but the separation and identification
of fossils is a long and burdensome
process.” Pehlevan told that they
witnessed that the fossils survived until
today, thanks to the volcanic tuff rock
structure in the region.
Nisan / Mayıs / Haziran | 2022
April / May / June
97
Rengarenk bahçeleri ve
eğlence dolu parklarını keşfetmeniz için
Sizi Expo’ya
bekliyoruz!
/EXPO2021Hatay /EXPOHatay2021 /expohatay2021
expo2021hatay.com