29.04.2022 Views

Voyant (Nisan 2022) 06-web

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

VOYANT<br />

YIL: 2 SAYI: 6<br />

Cildimiz<br />

vücudumuzun<br />

ekranıdır<br />

Yüz germenin<br />

lokomotifi:<br />

Endolift<br />

7 ünlü<br />

7 cilt bakımı<br />

sırrı<br />

<strong>Nisan</strong><strong>2022</strong><br />

A’dan<br />

Z’ye<br />

meme<br />

estetiği<br />

Yorgun ciltleri<br />

gençleştirecek<br />

en güncel<br />

tedavi<br />

yöntemleri<br />

www.voyantdergi.com


GÜZELLİK SİZE<br />

İYİ GELECEK<br />

EditörV<br />

Cilt, saç ve tırnakların güçlenmesine yardımcı olur.<br />

DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel kollajen peptitleri vücudumuzda<br />

üretimi azalan kollajenin çoğalmasına ve bağ dokusunun güçlenmesine destek olur.<br />

Önerilen miktarda 4 hafta kullanımının 35-50 yaş arası kadınlarda ciltte olumlu<br />

etkileri klinik çalışmalarda gösterilmiştir.<br />

DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel seçilmiş hidrolize kollajen<br />

peptitler vücudun daha fit olmasını sağlar, kilo vermeye destek olur, kasları güçlendirir.<br />

Düzenli kullanım sonucunda selülitlerin azalmasına yardımcı olur.<br />

DN Collagen Plus Hyaluronic Acid, şeker, katkı maddesi, boyar madde ve aroma içermez.<br />

0 545 300 03 03 www.dnbiyomed.com dncollagenII dncollagen DNCollagen<br />

VOYANT<br />

İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Unico Dijital İletişim Ltd. Şti. adına<br />

Meryem Bilici<br />

Danışma Kurulu<br />

Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Banu Özge Öztürk<br />

(Dermatolog)<br />

Dr. Deniz Koral<br />

(Dermatolog)<br />

Prof. Dr. Murat Türegün<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Seran Göçer<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Dr. Yasemin Savaş<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Vedat Günyol Cd.<br />

Defne Sk. No: 1<br />

Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />

Ataşehir 34750 İstanbul<br />

T +90 216 255 5336<br />

Reklam ve iletişim<br />

info@unicodijital.com.tr<br />

Yapım<br />

Narrator Ajans<br />

Yayın Yönetmeni<br />

Dilek Girgin<br />

dilek@narratorajans.com<br />

Görsel Yönetmen<br />

Engin Perol<br />

Editör<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

İpek Itır Can<br />

Melek Yazıcı<br />

Acıbadem Mh. Betül Sk.<br />

Basın Sitesi G/18<br />

Kadıköy-İstanbul<br />

T +90 216 340 0307<br />

www.narratorajans.com<br />

Baskı<br />

Erk Ofset<br />

Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />

A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />

Zeytinburnu-İstanbul<br />

T +90 532 227 9764<br />

Baskı Yeri ve Tarihi<br />

İstanbul, <strong>Nisan</strong> <strong>2022</strong><br />

Yerel süreli yayındır.<br />

Üç ayda bir yayınlanır.<br />

8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />

Ücretsizdir.<br />

Cildi gerek<br />

yüzeyden gerek alt<br />

katmanlarından tedavi<br />

etmek, kalitesini yükseltmek,<br />

sıkılaştırmak, yıllarla birlikte<br />

azalan kolajenin üretimini tetikleyip<br />

artırmak ve bunlarla birlikte elbette<br />

sağlıklı yaşam kurallarını bir<br />

alışkanlık haline getirmek<br />

geleceğe yapılan bir<br />

yatırım aslında.<br />

Aynaya<br />

gülümseyerek bakın!<br />

Yaştan ve cinsiyetten bağımsız<br />

olarak hepimiz, aynaya baktığımızda<br />

gördüğümüzden memnun olmak<br />

istiyoruz. Ne güzel ne tatlı bir istek. Buna<br />

bir de kocaman gülümseme ekleyebilirsek<br />

şahane.<br />

Ama yıllar büyük bir hızla geçerken<br />

genetiğimizin, yaşam tarzımızın, beslenme<br />

rutinimizin, çevresel faktörlerin, stresin<br />

etkileri yüzümüzde yerini buluveriyor.<br />

Artık her şeyden ve herkesten haberdar<br />

olduğumuz düzleşen dünyada kendimizi<br />

başkalarıyla karşılaştırma sarmalına<br />

da kolaylıkla giriyoruz. Aynadaki<br />

yansımamıza attığımız gülümseme<br />

bazen soluyor bazense ortada gülümseme bile olmuyor. Yorgun ve yıpranmış<br />

göründüğümüzü düşünebiliyoruz.<br />

İşte bu fikirde olanlar için <strong>Voyant</strong>’ın bu sayısında “cilt” konusuna özel bir<br />

ağırlık verdik. Çünkü cildiniz bakımlıysa, iyi durumdaysa, pırıl pırıl parlıyorsa<br />

nasıl kötü görünebilirsiniz ki! Cildi gerek yüzeyden gerek alt katmanlarından<br />

tedavi etmek, kalitesini yükseltmek, sıkılaştırmak, yıllarla birlikte azalan<br />

kolajenin üretimini tetikleyip artırmak ve bunlarla birlikte elbette sağlıklı<br />

yaşam kurallarını bir alışkanlık haline getirmek geleceğe yapılan bir yatırım da<br />

aslında.<br />

Her tür işlemden önce cildi tedavi etmenin gerekliliğine inanan Medikal<br />

Estetik Hekimi Dr. Biran Ekici’nin yorgun ve yıpranmış ciltlere<br />

uygulanan tedavi yöntemleriyle ilgili verdiği bilgiler, Dermatoloji<br />

Uzmanı Dr. Ayşegül Güney’in cildin vücudumuz için taşıdığı<br />

önemi belirten açıklamaları, cilt bakımına özel önem veren<br />

ünlü oyuncuların rutinleri ve dahası hep bu konuya vurgu<br />

yapıyor.<br />

Evet, cildimiz gerçekten önemli, bakımlı ve ışıltılı<br />

görünmesi de öyle. Yine de unutmayalım ki hepsinden<br />

önemlisi, her koşulda ve her anda gülümsemek. En çok da<br />

kendimize… Gülümsemenin yanınızdan hiç eksik olmaması<br />

dileğiyle,<br />

Dilek Girgin<br />

NİSAN <strong>2022</strong><br />

3


VİÇİNDEKİLER<br />

<strong>Nisan</strong><strong>2022</strong><br />

42 MAKALE<br />

Rönesans protokolü<br />

sonuçlarıyla<br />

yüzümüzü güldürüyor<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Ebru<br />

Söylemez, Rönesans protokolünün<br />

mezoterapi ürünlerinden Tiziano<br />

veya Raffaello’yu neden tercih<br />

ettiğini makalesinde açıklıyor.<br />

6 İLK BAKIŞ<br />

Yeni ürünler<br />

Yağlı ve akneye eğilimli ciltler için:<br />

Cleanance Serisi. Bilim ve doğallığın güçlü<br />

birleşimi: Aveeno. Güvenilir, gerçekçi ve<br />

yenilikçi: Neostrata. Ducray Kelual DS<br />

ile inatçı kepeklere dur deyin. İki haftada<br />

yoğun bakım: Hydro Boost Hyalüronik<br />

Konsantre Serum. Aydınlanmış ve<br />

genç görünen göz çevresi için: Nivea<br />

Luminous630. Polaar’dan C vitamini<br />

bombası: Northern Light Serisi. Erkeklere<br />

özel cilt bakım serisi: Shiseido Total<br />

Revitalizer. Okyanus ve karanın eşsiz<br />

buluşması: Yves Rocher Elixir Botanique<br />

Serisi.<br />

12 İPUCU<br />

Daha pırıltılı ve daha<br />

genç bir bahar için<br />

Yeniyi, yenilenmeyi, başlangıçları,<br />

umudu, doğayı çağrıştıran bahar<br />

mevsimini tazecik karşılayabilmeniz için<br />

hazırladığımız önerileri inceleyebilirsiniz.<br />

14 KAPAK RÖPORTAJI<br />

“Amacım cildin kalitesini<br />

artırıp geleceğe yatırım<br />

yapmak”<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Biran Ekici ile<br />

yorgun ve yıpranmış ciltlere uygulanan<br />

tedavi yöntemlerini konuştuk. “Ben<br />

tedaviciyim, tedaviyi severim” diyen<br />

Dr. Biran Ekici, kişinin ihtiyacına göre<br />

planlama yapmaya önem verdiğini<br />

vurguladı.<br />

20 RÖPORTAJ<br />

“Deri vücudumuzun<br />

ekranıdır”<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Ayşegül<br />

Güney, derideki problemlerin insanın<br />

hem yaşam kalitesini hem psikolojisini<br />

etkilediğine dikkat çekiyor.<br />

24 ZOOM<br />

7 ünlü 7 cilt bakımı sırrı<br />

Doğuştan gelen güzelliklerini her dem<br />

parlatmayı bilen ünlü oyuncuların cilt<br />

bakım sırları <strong>Voyant</strong>’ta.<br />

26 GÜNDEM<br />

Hem annelere<br />

hem babalara<br />

Anneler Günü ve Babalar Günü’ne<br />

yaklaştığımız şu günlerde ebeveynlerimizi<br />

mutlu<br />

edebileceğimiz<br />

medikal estetik<br />

önerileri<br />

hazırladık.<br />

30 RÖPORTAJ<br />

A’dan Z’ye meme estetiği<br />

Çok küçük, çok büyük veya sarkık. Meme<br />

sorununu ve çözüm yollarını Plastik,<br />

Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı<br />

Op. Dr. Özgür Dal ile konuştuk.<br />

34 RÖPORTAJ<br />

“Endolift uygulaması<br />

yüz germenin ve<br />

sıkılaştırmanın<br />

lokomotifidir”<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Emre<br />

Kaynak, Endolift uygulamasının<br />

doğallığı bozmadan güzel bir<br />

yaşlanma sürecinin temel taşı<br />

olduğunu belirtiyor.<br />

38 ZOOM<br />

Gizli kahramanlar<br />

Hekimlerin eli ayağı, hastaların kılavuzu<br />

olan hasta danışmanları ve klinik<br />

koordinatörleri adeta birer gizli kahraman.<br />

Bu kapsamda <strong>Voyant</strong>’ta Gönül Akanlı ve<br />

Özge Oymak’ı ağırlıyoruz.<br />

40 MAKALE<br />

Covid-19 günlerinde<br />

medikal estetik<br />

Medikal Estetik Hekimi Uzm. Dr. Fatih<br />

Turhan, Covid-19 geçirmiş kişilerde<br />

botoks, dolgu, peeling gibi işlemlerde<br />

uygulamaların daha farklı olması<br />

gerektiğini düşünüyor.<br />

44 PSİKOLOJİ<br />

İyi hissetmek<br />

en güzel duygu<br />

durumudur<br />

Kişisel Gelişim<br />

Uzmanı-Biyolog<br />

Buket Elbeyoğlu,<br />

iyi hissetmek<br />

seviyesine<br />

gelebilmenin<br />

ilk adımının<br />

bastırdığımız,<br />

yok saydığımız,<br />

bizi olumsuz<br />

etkileyen<br />

duygulardan<br />

arınabilmek<br />

olduğunu<br />

söylüyor.<br />

46 DİYET<br />

Cildinizi iyi besleyin<br />

Diyetisyen Aysen Çolak’a göre uzun yıllar<br />

aynı güzellikte bir cilde sahip olmanın yolu,<br />

cilt koruyucu bir beslenme programını<br />

yaşam tarzı yapmak.<br />

48 SEYAHAT<br />

Sanat tadında mekânlar<br />

Ünlülerin konakladığı ve çeşitli sanat<br />

eserlerine konu veya ilham olmuş<br />

mekânlar gezginlerin her zaman ilgi<br />

odağına girmiştir. Bunlardan birkaçını sizler<br />

için bir araya getirdik.<br />

52 KÜLTÜR SANAT<br />

Bu kütüphaneler bir başka<br />

Gerek barındırdıkları zenginlikler gerekse<br />

mimari çarpıcılıklarıyla dikkat çeken özel<br />

kütüphanelere yelken açıyoruz.<br />

56 TEKNOLOJİ<br />

Teknolojinin<br />

güncel nimetleri<br />

Kimisi çoktan hayatımıza<br />

giren kimisi yakın bir<br />

gelecekte bize eşlik<br />

edecek olan teknolojik<br />

ürünler ve gelişmelerle<br />

karşınızdayız.<br />

4 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 5


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

İki haftada<br />

yoğun bakım:<br />

Hydro Boost<br />

Hyalüronik<br />

Konsantre Serum<br />

Neutrogena-Hydro Boost ailesinin yeni üyesi olan<br />

Hyalüronik Konsantre Serum, içeriğindeki iki çeşit<br />

hyalüronik asitle iki haftada yoğun bir bakım sağlıyor. Cildi<br />

derinlemesine nemlendiriyor, dolgunlaşmasına yardımcı<br />

oluyor, yumuşacık, yenilenmiş ve sağlıkla ışıldayan bir<br />

cilt yapısına katkıda bulunuyor. Cildin hyalüronik asit<br />

üretmesine destek verirken geliştirdiği prebiyotik teknoloji<br />

sayesinde cildin kendi kendini nemlendirmesine de olanak<br />

tanıyor. Parfümsüz ve hipoalerjenik olan Hydro Boost<br />

Hyalüronik Konsantre Serum, hassas ciltler dahil her cilt<br />

tipine uygun. Mineral yağlar içermeyen ve gözenekleri<br />

tıkamayan ürünü günde bir kez kullanmak yeterli.<br />

DUCRAY<br />

KELUAL DS ile<br />

inatçı kepeklere<br />

dur deyin!<br />

Kepek oluşumunun kaynağı genellikle<br />

saç derisinin kuruluğu olarak bilinse de bu<br />

problemi yaşayanların çoğu yağlı saç derisine<br />

sahiptir. Kaşındırıcı ve sıkıntı verici bu<br />

durumun önüne dermatologların tavsiye ettiği<br />

Ducray’in inatçı kepek karşıtı şampuanı Kelual<br />

DS ile geçebilirsiniz. 90 yıllık tıbbi uzmanlığını<br />

yenilikçi yaklaşım ve hasta odaklılıkla<br />

harmanlayan Ducray’in bu etkili şampuanı,<br />

kuruluğa bağlı kaşıntıyla birlikte kepeğin hızlı<br />

ve uzun süreli giderilmesinde destek sağlayan<br />

aktif bileşenlerin patentli bir sinerjisine sahip.<br />

Klinik çalışmalar sonucu %89 oranında şiddetli<br />

pullanma oranında azalma sağlayan Kelual DS<br />

sayesinde günlük bakımınızı daha konforlu<br />

hale dönüştürebilirsiniz.<br />

Yağlı ve akneye<br />

eğilimli ciltler için:<br />

CLEANANCE<br />

SERİSİ<br />

En yaygın cilt tiplerinden biri olan yağlı ve akneye eğilimli cilt, parlak bir görünüme ve cilt kusurlarına neden<br />

olabiliyor. Bu sebeple bu cilt tipine sahip olan kişiler düzenli ve doğru bir cilt bakım rutinine ihtiyaç duyuyor. İşte tam<br />

bu noktada, akneye eğilimli ciltler için özel olarak geliştirilen, dermatologlar ve eczacılar tarafından önerilen Avene<br />

Cleanance serisi, 3 adımlık bakım rutiniyle cildi temizlemeye, nemlendirmeye ve güneşten korumaya destek veriyor.<br />

ADIM 1<br />

Sabah ve akşam<br />

cildinizi temizleyin.<br />

Cilt tipiniz ne olursa<br />

olsun sağlıklı bir<br />

cildin en önemli<br />

adımı temizliktir.<br />

Cleanance<br />

Temizleme Jeli,<br />

ciltteki yağ dengesini<br />

düzenlemeye,<br />

matlaştırıcı etki<br />

sunmaya, cildi<br />

kirden ve fazla<br />

yağdan<br />

arındırmaya yardımcı<br />

oluyor.<br />

ADIM 2<br />

Cildinizi nemlendirin. Tüm cilt tiplerinin<br />

nemlendirilmeye ihtiyacı<br />

vardır. Ancak yağlı<br />

ve akneye eğilimli bir<br />

cildiniz varsa doğru bir<br />

nemlendirici kullanımı<br />

daha da önemli hale<br />

geliyor. Yağlı ciltlerdeki<br />

cilt kusurları için<br />

geliştirilen Cleanance<br />

Comedomed Günlük<br />

Bakım Kremi, içerdiği<br />

aktif bileşenler sayesinde<br />

7 gün içerisinde cilt<br />

kusurlarını azaltmaya<br />

yardım ediyor.<br />

ADIM 3<br />

Cildinizi güneş ışınlarına karşı koruma<br />

altına almayı unutmayın.<br />

Yağlı ve akneye eğilimli ciltler<br />

için özel olarak geliştirilen<br />

Cleanance Anti-Blemishes<br />

SPF 50+, sadece UVB ve<br />

UVA ışınlarına değil, mavi<br />

ışığa karşı da güçlü koruma<br />

sağlıyor ve içerdiği aktif<br />

bileşenler sayesinde cildi<br />

güneş ışınlarından korurken<br />

cilt kusurlarının azalmasına<br />

da destek oluyor. Ayrıca<br />

renkli doku seçeneğiyle cilt<br />

tonunuzun eşitlenmesini<br />

destekliyor.<br />

6 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 7


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

Aydınlanmış ve genç<br />

görünen göz çevresi için:<br />

NIVEA LUMINOUS630<br />

Yeni Nivea Luminous630 Koyu Halka Karşıtı Göz Bakım Kremi,<br />

aydınlanmış ve genç görünen bir göz çevresi için yüksek etkili koyu halka<br />

karşıtı bakım sağlıyor. Patentli Luminous630, göz çevresindeki koyu halka<br />

görünümünü 4 haftada azaltmaya yardımcı oluyor.*<br />

İçeriğindeki enerji veren kafeinle göz altı torbası görünümünü azaltmak<br />

için gözlerdeki şişkinliği, ayrıca ince çizgi ve kırışıklıkları hafifletmeye<br />

destek veriyor. İçeriğindeki hyalüronik asitle cildi nemlendiriyor.<br />

*Günde 2 kez düzenli kullanım ile 4 haftada koyu halkalarda azalmaya yardımcı<br />

Okyanus ve karanın eşsiz buluşması:<br />

YVES ROCHER ELIXIR BOTANIQUE SERISI<br />

Yves Rocher, bitki biliminde<br />

ve okyanus biyolojisinde 25<br />

yıllık araştırmalarının sonucunda<br />

geliştirdiği yüzde 99 doğal içeriğe<br />

sahip, beş patentli, inovatif,<br />

detoks ve antioksidan etkili<br />

Elixir Botanique serisini sunuyor.<br />

İçeriğinde Bretanya’nın (Fransa)<br />

okyanus ve topraklarından gelen<br />

beş kat daha konsantre okyanus<br />

yosunu ve Latin çiçeği bulunan<br />

Yves Rocher Elixir Botanique<br />

serisi, cildinizi ferahlatırken<br />

yaşlanma belirtilerinin<br />

geciktirilmesini sağlıyor, cilt<br />

bariyerini güçlendirip sağlıklı ve<br />

ışıltılı bir görünüm kazandırıyor.<br />

Vegan formüllü seri; detoks<br />

etkili canlandırıcı gençlik iksiri,<br />

gündüz kremi, göz kremi,<br />

detoks etkili yapılandırıcı gece<br />

kremi ve detoks etkili 50 faktör<br />

koruyuculu yaşlanma karşıtı yüz<br />

kreminden oluşuyor.<br />

Bilim ve<br />

doğallığın<br />

güçlü birleşimi:<br />

Aveeno<br />

Daha sağlıklı bir cilt için doğallığı bilimin<br />

gücüyle birleştirerek klinik olarak kanıtlanmış<br />

çözümler vadeden Aveeno, 60 yılı aşkın<br />

süredir hassas ve kuru ciltleri rahatlatmak<br />

ve korumak için benzersiz yulaf formülünün<br />

gücünü ortaya koyuyor. Yulaf unu, yulaf<br />

özü ve yulaf yağından oluşan prebiyotik 3’lü<br />

yulaf kompleksi ile cilt doğal mikrobiyomunu<br />

düzenlerken anında rahatlama sağlayan<br />

Aveeno ürünleri sizi sadece bir günde daha<br />

sağlıklı bir cilde kavuşmaya davet ediyor.<br />

Aveeno ailesinde farklı cilt ihtiyaçlarına yönelik<br />

farklı çözümler sunan 4 seri bulunuyor:<br />

1<br />

Cildi temizleyen, nemlendiren, yatıştıran ve<br />

koruyan prebiyotikli 3’lü yulaf kompleksinin<br />

ve seramidin başrolde olduğu Dermexa<br />

serisi, atopiye yatkın ciltlerde uzun süreli<br />

rahatlama ve nemlendirme sağlarken cilt<br />

bariyerini onarıyor ve yatıştırıyor.<br />

2Çok kuru ve kaşıntıya yatkın cildin<br />

ihtiyaçlarına yönelik Rahatlatıcı seri,<br />

cildin doğal nem bariyerini güçlendiriyor,<br />

mikrobiyom dengesine destek oluyor ve<br />

kuruluğa bağlı kaşıntıyı hafifletiyor.<br />

3Günlük Nemlendirici seri, normal, kuru ve<br />

hassas ciltleri rahatlatıyor ve uzun süreli<br />

nemlendirme sağlıyor.<br />

4Doğal yulaf özü içeren Aveeno Baby, yeni<br />

doğandan itibaren hassas bebek cildinin<br />

bariyerini güçlendirirken en etkili günlük<br />

bakım rutinini sunuyor.<br />

8 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 9


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

Polaar’dan<br />

C vitamini bombası:<br />

NORTHERN<br />

LIGHT SERISI<br />

Kutuplardan gelen doğal ve vegan<br />

içeriklerle oluşturulan Polaar’ın,<br />

sırrı formülünde saklı Northern<br />

Light serisiyle cildiniz daha canlı<br />

ve parlak. Paraben, mineral yağ ve<br />

alkol içermeyen serinin formülünde<br />

portakaldan 30 kat daha fazla C<br />

vitamini içeren Sibirya zeytini ve<br />

kozmetikte bir ilk olarak yüzde<br />

100 doğal çay özü ağacı yer alıyor.<br />

Sibirya zeytini cilde mükemmel bir<br />

ışıltı kazandırırken, Kuzey Amerika<br />

ormanlarında yetişen çay özü ağacı ise<br />

cildi her an yeniliyor ve tazeliyor.<br />

Northern Light serisi üç üründen<br />

oluşuyor: Normal ve kuru ciltler için<br />

Smoothing Cream, yağlı ve karma<br />

ciltler için Smoothing Fluid ve sadece<br />

30 saniyede yeni bir cilt dokusu sunan<br />

köpük temizleyici Micro-Peeling Foam.<br />

Güvenilir, gerçekçi ve yenilikçi: Neostrata<br />

Dermatologlar tarafından onaylı olan,<br />

85’ten fazla ülkede satılan, alanında öncü<br />

cilt yenileme uzmanı Neostrata artık<br />

Türkiye’de.<br />

Antioksidan içeriği, performans<br />

odağı ve içerik teknolojileri markayı<br />

dermokozmetik alanında öncü kılıyor.<br />

Bileşenleri ciltte optimal performans<br />

sağlamak ve içeriklerin cilde nüfuzunu<br />

en yüksek düzeye çıkarmak için bioyararlanıma<br />

uygun pH ile formüle edilen,<br />

yüksek aktif içeriklere sahip Neostrata<br />

ürünlerinde cilt yenileme süreci yalnızca<br />

üç günde başlıyor.<br />

Ürünlerin cildi tahriş etmeden<br />

soyması, içeriklerin cildin dermis<br />

tabakasına nüfuz ederek etkili ve hızlı<br />

sonuçlar ortaya çıkarmasını sağlıyor.<br />

Güvenilir ve gerçekçi sonuçlar sunan<br />

Neostrata’nın farklı cilt problemlerine<br />

yönelik yedi farklı serisi bulunuyor.<br />

Erkeklere özel cilt bakım serisi:<br />

SHISEIDO MEN TOTAL REVITALIZER<br />

Shiseido, 30 yaş üstü erkek cildindeki donukluk, pürüzlü<br />

görünüm, kırışıklık, elastikiyet kaybı, sarkma gibi beş ana<br />

yaşlanma belirtisini gidermek için iki özel teknolojiyle üç<br />

üründen oluşan Men Total Revitalizer serisini geliştirdi.<br />

l TOTAL REVITALIZER CREAM: Özellikle kış aylarında<br />

daha da kuruyan ciltler için hızla emilen zengin bir krem<br />

dokusuna sahip ürün, yaşlanma karşıtı bakım sunuyor.<br />

Cildin zayıflamış işlevini yeniden destekleyen krem,<br />

epidermal hücre enerjisini artırıp 48 saat boyunca yoğun<br />

nem sağlıyor ve cildin bariyer işlevini onarıyor.<br />

l TOTAL REVITALIZER EYE: Ürün, göz çevresinde<br />

kırışıklık, sarkma ve kuruluk şikayeti bulunan 30 yaş<br />

üstü erkekler için kolay ve hafif yapısıyla formüle edildi.<br />

Göz bölgesini sıkılaştırmak ve toparlamak için kolajen<br />

üretimini teşvik eden krem, koyu halkaların görünümünü<br />

de iyileştiriyor. Aynı zamanda göz çevresini nemlendirirken<br />

zararlı çevresel etkilerle mücadele etmek için cildin<br />

savunma gücünü artırıyor.<br />

l TOTAL REVITALIZER LIGHT FLUID: Enerji dolu,<br />

canlı ve genç görünen bir cilt için yaşlanmanın beş ana<br />

belirtisiyle savaşmak üzere formüle edilmiş hafif sıvı<br />

yapıdaki bu bakım ürünü, cildin savunma gücünü artırıyor.<br />

Normal ve yağlı ciltlerin kullanabileceği ürün, 48 saat<br />

boyunca derinlemesine nem sağlarken aynı zamanda cildin<br />

bariyer işlevini onararak kolajen üretimini de destekliyor.<br />

l Skin Active serisi, yüksek<br />

konsantrasyonlu güçlü içerikleriyle<br />

derin çizgiler, kaz ayakları ve<br />

nem kaybı gibi farklı antiaging<br />

problemlerine onarıcı ve sıkılaştırıcı<br />

çözümler sunuyor.<br />

l Enlighten serisi, düzenli kullanımda<br />

çeşitli sebeplerle oluşan koyu leke ve<br />

renk eşitsizliklerinde gözle görülür<br />

azalma sağlıyor.<br />

l Restore serisi, hassas cildin<br />

kızarıklığını azaltıyor, kuru ve hızlı<br />

tahriş olan ciltler için onarıcı ve<br />

nemlendirici bakım sağlıyor.<br />

l Resurface serisi, zayıf yüzey dokusuna<br />

sahip normal cildi yenileyerek<br />

pürüzsüzleştiriyor ve solgun ciltte<br />

aydınlanma sağlıyor.<br />

l Clarify serisi, akneye yatkın ciltlere<br />

bakım yapıyor ve gözenekleri<br />

küçültürken sebum kaynaklı fazla<br />

yağlanmanın önüne geçiyor.<br />

l Correct serisi, mat ve eşit olmayan<br />

cilt tonu, elastikiyet kaybı ve yoğun<br />

antiaging problemlerine çözüm<br />

sunuyor.<br />

l Defend serisi, mineral ekranlı güneş<br />

koruyucusuyla güneş ışığını yansıtarak<br />

zararlı ışınların cildin alt katmanına<br />

ulaşmasına engel oluyor.<br />

10 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 11


V<br />

İPUCU<br />

Daha pırıltılı<br />

ve daha genç<br />

bir bahar için<br />

Bahar. Bu kelime öyle güzel ki! İçinde yeniyi, yenilenmeyi, başlangıçları, umudu, doğayı barındırıyor.<br />

Öyleyse baharı ve sonrasında gelecek sımsıcak yazı tazecik karşılayabilmeniz için hazırladığımız<br />

önerilere bakmanın tam da zamanı.<br />

Melek Yazıcı<br />

SU İÇİN, SU İÇİN, SU İÇİN<br />

Su yaşamdır! Ve bu, boşuna söylenmiş<br />

bir söz değildir. Günde en az 2 litre su<br />

içmeniz gerektiğini tabii ki biliyorsunuz<br />

ama uyguluyor musunuz?<br />

Belki şimdi harekete geçme zamanıdır.<br />

Bol bol su içerek sağlık ve enerji kazanır,<br />

sindirim sistemi problemlerini engeller,<br />

kalbinizin daha sağlıklı kalmasını<br />

sağlar, toksinlerinizi atar ve cildinizin<br />

yaşlanmasını geciktirebilirsiniz.<br />

KARBONHİDRATI VE ŞEKERİ<br />

AZALTIN<br />

Toplum olarak hamur işlerini ve tatlıları<br />

içermeyen öğünleri sevmiyoruz. Mantıları,<br />

börekleri, baklavaları tüketirken hazdan<br />

uçuyoruz ama ya sonrası? İşin o kısmı<br />

tatsız.<br />

Artan kiloların yanı sıra sağlık sorunları<br />

ve zamanından önce gelen yaşlanma. Bu<br />

nedenle sağlıklı yağları, meyve ve sebzeleri,<br />

baklagilleri, balık etini, proteini içeren bir<br />

beslenme rutinine geçmek elzem değil de<br />

nedir?<br />

EGZERSİZ YAPIN<br />

Hepimizin bildiği ama çoğumuzun<br />

uygulamadığı bir kuraldır egzersiz yapmak.<br />

Başlamak için ideal gün hep yarındır<br />

ama o “yarın” bir türlü gelmez. Ya o<br />

yarın bu baharsa? Neden olmasın! İlle de<br />

bir spor salonuna gitmeniz gerekmiyor<br />

bu kuralı uygulamak için. Tek başınıza<br />

veya arkadaşlarınızla yürüyün ya da<br />

YouTube’daki sayısız egzersiz videosu<br />

içinden size göre olanları seçip uygulayın<br />

ve fakat bunları düzenli yapın. Bu<br />

şekilde bağışıklığınızı, kan dolaşımınızı<br />

ve enerjinizi yükseltebilir, antioksidan<br />

kapasitenizi artırabilir, uyku kalitenize<br />

destek sağlayabilir, kilo kontrolünüzü<br />

kolaylaştırabilirsiniz.<br />

TOKSİNLERİ HAYATINIZDAN<br />

ÇIKARIN<br />

Haz nesnesi, ihtiyaç, alışkanlık… Adına<br />

ne derseniz deyin sigara ve alkol bunların<br />

hiçbiri değil aslında. Sağlığa zararları<br />

bir yanda, gençliğinize ve güzelliğinize<br />

verdikleri zarar diğer yanda. Bunlarla<br />

birlikte gereksiz ilaç kullanımından<br />

kimyasal içeren kişisel bakım ürünlerine,<br />

katkı maddeli besinlerden plastik kaplara<br />

kadar uzanan bir yelpazede vücudumuzda<br />

toksik etki yapan her türlü ürünü ve<br />

alışkanlığı hayatınızdan çıkarmak için bu<br />

bahar bir vesile olamaz mı?<br />

D VİTAMİNİ ALIN<br />

Bağışıklığı destekleyen, beynimizdeki<br />

atık maddeleri temizleyen, enfeksiyonları<br />

engelleyen D vitaminini en doğal yollardan<br />

almak için uygun bir dönemdeyiz. Çünkü<br />

bildiğiniz gibi D vitamininin temel kaynağı<br />

güneş ışığı. Ama tabii ki güneşin zararlı<br />

ışınlarını elimine eden güneş koruyucu<br />

ürünleri kullanmayı es geçmeyin.<br />

UYKUNUZU DÜZENLEYİN<br />

Uyku, rutin sever. Belli saatte uyuyup<br />

belli saatte kalkmak, aradaki sürede kaliteli<br />

uyumak çok önemli. Gece erken yatıp<br />

sabah erken kalkanlardansanız harika,<br />

çünkü en güçlü antioksidanlardan olan<br />

melatonin hormonu 23.00-03.00 saatleri<br />

arasında salgılanıyor. Ama bir türlü<br />

uyuyamayıp bir türlü uyanamayanlar da<br />

pek çok. Asıl sözümüz onlara. Daha genç<br />

kalmak, daha huzurlu hissetmek ve daha<br />

sağlıklı olmak istiyorsanız çaba harcayıp<br />

uykunuzu düzenlemelisiniz.<br />

STRESİNİZİ YÖNETİN<br />

Daha güçlü bir bağışıklık sistemine<br />

sahip olmanız ve kendinizi daha iyi<br />

hissetmeniz için stresinizi yönetmeniz çok<br />

önemli. Bunu yapabilmek için stresinize<br />

neden olan kaynağı bulmanız, bu kaynakla<br />

ilgili kendinizi sorgulayıp harekete<br />

geçmeniz, bakış açınızı ve yaşam tarzınızı<br />

değiştirme yolunda çaba harcamanız<br />

gerektiğini unutmayın.<br />

Ayrıca vücudunuzdaki serotonin<br />

miktarının yükselmesine, dolayısıyla<br />

stresinizin azalmasına destek verecek<br />

bakliyat, yumurta, balık, hindi, ceviz, muz<br />

ve erik gibi besinleri beslenme rutininize<br />

ekleyebilirsiniz.<br />

12 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 13


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

Yorgun<br />

ciltleri<br />

gençleştirecek<br />

en güncel<br />

tedaviler<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Biran Ekici ile yorgun ve yıpranmış ciltlere uygulanan tedavi<br />

yöntemlerini konuştuk. “Ben tedaviciyim, tedaviyi severim” diyen Dr. Biran Ekici, “Kişinin ihtiyacına<br />

göre planlama yapmaya önem veririm. Cilt kalitesini bir anda mükemmele ulaştıramayız, bu<br />

yavaş ve kademeli bir süreçtir. Komplikasyon olmadan ve eksiği görerek kontrollü bir şekilde<br />

tedaviyi devam ettirmek önemlidir” şeklinde konuştu.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

“Amacım<br />

cildin kalitesini<br />

artırıp geleceğe<br />

yatırım yapmak”<br />

Yüz bölgesinde yaş alma dışında hangi<br />

etkenlerle yorgun ve yıpranmış bir görüntü<br />

meydana geliyor?<br />

Yüz deformasyonlarının iç ve dış<br />

etkenler olmak üzere iki tür sebebi var.<br />

İç etkenlerin tansiyon, şeker, kolesterol,<br />

bağışıklık sistemi hastalıkları, genetik<br />

eğilimler gibi birçok sebebi olabiliyor ama<br />

en önemli sebep doğru beslenmemek ve<br />

yeterince su tüketmemek. Dış etkenlerin<br />

başında ise güneş hasarı geliyor. Stres<br />

de son derece önemli bir etken. Fast<br />

food’lardan, katkı maddeli yiyeceklerden,<br />

karbonhidrattan uzak durursak, yani<br />

doğru ve dengeli beslenirsek, bol su<br />

içersek, egzersiz yaparsak, stresten uzak<br />

durmaya çalışırsak, kendimizi güneşten<br />

korursak, bunlar iç sağlığımıza da<br />

cildimize ve güzelliğimize de yansıyacaktır.<br />

Hepimiz aynaya baktığımızda kendimizi<br />

iyi hissetmek istiyoruz, insanın ruhu<br />

yaşlanmıyor ki! Medikal estetik işlemleri<br />

psikolojimiz, özgüvenimiz ve pozitif<br />

enerjimiz için de çok önemli.<br />

“KOREOGRAFİK BİR BAKIŞ AÇIM<br />

VAR”<br />

Bir hasta size geldiğinde ilk olarak<br />

gözünüze neler çarpıyor?<br />

Hastayla ilk karşılaşmamda onun<br />

konuşmasını ve mimiklerini izlerim, zaten<br />

koreografik bir bakış açım var. Yüzün altın<br />

orana ne kadar yakın olduğunu, yüzün<br />

enerjisini ve sempatikliğini bozan çizgileri,<br />

elastikiyet kaybına bağlı çökmeleri tabii ki<br />

hemen fark ediyorum. Yüzü üst, orta ve alt<br />

olarak üç bölüme ayırıyoruz. Üst yüzde,<br />

özellikle alında çizgiler ve kırışıklıklar, göz<br />

altında doku kaybı ve derin çukurluklar<br />

görülüyor. Kırışıklıklar, iki kaş arasındaki<br />

ince çizgilerin çatlaması, kaşın düşmesi,<br />

göz kapağının elastikiyetini kaybetmesi,<br />

göz altındaki morluklar kişinin daha sinirli,<br />

yorgun, yıpranmış ve üzgün görünmesine<br />

sebebiyet veriyor. Orta yüzde yağ ve bağ<br />

dokularının zayıflamasıyla aşağıya doğru<br />

çökmeler ve hacim kaybı oluyor. Bunlar<br />

da söz konusu ifadeleri artırıyor. Alt yüzde<br />

de çene altı ve gıdı bölgesinde sarkmalar,<br />

çene hattının kaybı gibi deformasyonlar söz<br />

konusu.<br />

Bir hekim olarak yaklaşımınızdan ve<br />

amacınızdan söz edebilir misiniz?<br />

Amacım cildin kalitesini artırıp geleceğe<br />

yatırım yapmak ve yüze şekil vermek.<br />

Yaklaşımımı deformasyonlar ilerlemeden<br />

hastaya zamanında müdahale etmek ve<br />

bu esnada yüzün enerjisini ve sempatisini<br />

bozmayacak işlemler yapmak olarak<br />

özetleyebilirim. Öyle ki ileriki dönemlerde<br />

cerrahi işlemlere gerek kalmasın! Yüzün<br />

doğallığını bozmamayı ve komplikasyonsuz<br />

işlemler yapmayı seviyor, tercih ediyorum.<br />

Yüzü büyütmeden hem cildin kalitesini<br />

artırmak hem de yüzdeki elastikiyet kaybına<br />

bağlı düşüklüğü toparlayabilmek için<br />

çalışıyorum. Kullandığım ürünlerin iki<br />

işlevi var. Birincisi yüzü yukarıya kaldıracak<br />

lifting işlevi, ikincisi ise cildi onarma,<br />

yani cilt yapısını nemlendirme, kalitesini<br />

artırma, lekeleri azaltma, gözenekleri<br />

sıkılaştırma işlevi. Daha kısaca söylersek<br />

yüzü toparlayıp yukarı kaldırıyor ve cilt<br />

kalitesini artırıyorum. Bunları sağladığımda<br />

hastanın yüzündeki yorgun ve üzgün ifade<br />

yok oluyor, antiaging etki ortaya çıkıyor. Bu<br />

da gençleşmedir.<br />

“ÖNCE CİLDİ TEDAVİ ETMEK<br />

GEREKİYOR”<br />

Farkınızı nasıl özetleyebilirsiniz?<br />

Ben tedaviciyim, tedaviyi severim.<br />

Hastanın ihtiyacına göre planlama yaparım.<br />

Cilt kalitesini bir anda mükemmele<br />

ulaştıramayız, bu yavaş ve kademeli bir<br />

süreçtir. Komplikasyon olmadan ve eksiği<br />

görerek kontrollü bir şekilde tedaviyi devam<br />

ettirmek önemlidir. Ciltten istediğimiz<br />

cevabı alabilmek için eksik olan mineralleri,<br />

vitaminleri, peptitleri ve hyalüronik asidi<br />

koyarız, bu şekilde içeride fizyolojik bir<br />

hareket başlar ve cilt kendini toparlar.<br />

Bazen lazer ve cihaz parkurlarından,<br />

ses dalgalarından, ultraformer’lardan,<br />

radyofrekanslardan ya da baby face’den<br />

destek alırız. Bu şekilde kolajen üretimini<br />

artırarak amacımıza ulaşırız. Önce cildi<br />

tedavi etmek gerekiyor. Zamanında lifting<br />

yaptığımızda dolguya gerek kalmaz, ama<br />

ciltte doku kaybı çok ileri boyuttaysa dolgu<br />

da kullanırız. Hyalüronik asit ve kristal<br />

içerikli olmak üzere iki tür dolgu var. Benim<br />

tercihim kristal içerikli dolgular, çünkü<br />

bir taşla üç kuş vurma imkânı sunuyor:<br />

Kolajen desteğini artırıyor, cildi yapılandırıp<br />

sıkılaştırıyor, hatları belirginleştiriyor. Amaç<br />

komplikasyona çok girmeden tedaviye<br />

başlamak. Daha sonra biraz dudağı biraz<br />

burun ucu kaldırıp, kristal içerikli dolguyla<br />

elmacık ve jawline hattını keskinleştirip<br />

kişiyi istediği noktaya getiririz.<br />

CİLDİ YORGUN VE YIPRANMIŞ OLANLAR İÇİN GÜNLÜK YAŞAM ÖNERİLERİ<br />

“Yorgun ve yıpranmış bir cildi olanların medikal estetik yöntemlerinden yararlanmaları tabii ki çok iyi sonuçlar veriyor.<br />

Ama kişiler günlük yaşamlarında bazı konulara dikkat ederek de ciltlerinin sağlığına ve güzelliğine katkıda bulunabilirler.<br />

l Öncelikle günde en az 3-4 litre su tüketmeliler. Zaten insan suyla iyileşebilir.<br />

l Güneş hasarı cildin en büyük düşmanı, bu nedenle güneş koruyucuları kullanmalılar.<br />

l Hareketli bir hayat kan dolaşımı, genel sağlık ve cilt sağlığı için çok önemli olduğundan bol bol egzersiz yapmalılar.<br />

l Antioksidan açısından zengin, sağlıklı ve düzenli bir beslenme rutini uygulamalı, sık ama az yemeliler.<br />

l Günümüz koşullarında stresten uzak kalmak çok zor olsa da bunu sağlamak için çaba harcamalılar.<br />

l Aşkın, sevginin, pozitif düşünmenin değerini göz ardı etmemeliler.<br />

l Kendilerini pozitif yönde motive etmeliler.<br />

l Negatif enerji veren kişilerden ve ortamlardan uzaklaşmalılar.<br />

l Yaşam tarzları monoton ise bunu değiştirme yönünde hareket etmeli, hobiler edinmeliler. Mesela ben müzikle<br />

uğraşıyorum, müzik beni çok rahatlatıyor.”<br />

14 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 15


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

“AKILLI PEELING, MEYVE<br />

ASİTLERİNDEN VE SEBZELERDEN<br />

ELDE EDİLİYOR”<br />

Işıltılı ve canlı bir cilde ulaşmak için<br />

uygulanan pek çok yöntem var. Bunlar<br />

arasında yer alan akıllı peeling ve karbon<br />

peeling uygulamaları nedir?<br />

Eskiden cildi biraz daha fazla soyan,<br />

sonrasında sosyal yaşamdan bir süre uzak<br />

kalınmasını gerektiren kimyasal peeling’ler<br />

vardı. Şimdi ise daha az riskli, kişilerin<br />

hemen normal yaşamlarına dönebileceği<br />

uygulamalar yapıyoruz. Akıllı peeling’ler<br />

bu noktada devreye giriyor. İtalyan kökenli<br />

akıllı peeling, meyve asitlerinden ve<br />

sebzelerden elde ediliyor; cilt kalitesini<br />

artırıyor, enflamasyon etkisi yaratıyor,<br />

aknelere iyi geliyor ve lekeleri baskılıyor.<br />

Herhangi bir hasar olduğunda cilt kendini<br />

korumak için melanositler salgılıyor ve<br />

lekeler oluşuyor. Bizim amacımız da<br />

leke oluşma mekanizmasını baskılamak,<br />

cildi küçük küçük soyarak canlandırıp<br />

parlaklık kazandırmak, aynı zamanda cildi<br />

sıkılaştırmak. Akıllı peeling’i haftada bir<br />

olmak üzere dört veya altı seans şeklinde<br />

yapıyorum, kullanacağım ürünleri ise<br />

cilt tipine göre belirliyorum. Karbon<br />

peeling de buna benziyor ama bir lazer<br />

sistemiyle birlikte uygulanıyor. Gözenekleri<br />

sıkılaştırıyor, hamilelik lekesi ve güneş<br />

lekeleri dahil her tür lekede başarılı bir<br />

etki yaratıyor. Bununla birlikte yorgun<br />

yüzlere yaptığım uygulamalar arasında yer<br />

alan DNA ışıltısının en sevdiğim uygulama<br />

olduğunu söyleyebilirim.<br />

“DNA IŞILTISI ANTİOKSİDAN<br />

ETKİYE SAHİP OLAN BİR<br />

UYGULAMADIR”<br />

Sözünü ettiğiniz DNA ışıltısı nasıl bir<br />

uygulama?<br />

DNA ışıltısı veya nükleopeptit, cildin<br />

daha derinine yapılan, kas fasyası üzerinde<br />

sıkılaşma yaratan, aynı zamanda cildin<br />

nemini artıran ve antioksidan etkiye sahip<br />

olan bir uygulamadır. Komplikasyonu<br />

yoktur. Mezoterapiden farklı olarak<br />

sadece altı yedi noktadan uygulanıyor,<br />

yüzü kaldırıyor, büyütmeyip tam tersine<br />

daraltıyor ve cildi canlandırıyor. Yorgun ve<br />

üzgün görünümlü, yıpranmış ciltlerde son<br />

derece etkili. Akıllı peeling ve DNA ışıltısını<br />

kombine şekilde de kullanıyorum. Mesela<br />

önce DNA ışıltısı yapıyorum, cilt yüzeyine<br />

ise akıllı peeling uyguluyorum.<br />

Baby face uygulaması cilt üzerinde nasıl<br />

bir etki yaratıyor?<br />

Akıllı lazer dediğimiz baby face<br />

uygulamasında iki yöntemimiz var. İlkinde<br />

cilde 1 mm’ye kadar minik hasarlar<br />

verip cildin kendi reaksiyonuyla kolajen<br />

üretmesini sağlıyoruz; bu şekilde ciltte<br />

sıkılaşma ve iyileşme meydana geliyor.<br />

HANGİ SORUNA<br />

HANGİ KOMBİNE<br />

TEDAVİ?<br />

l “Komplikasyon oluşturmadan<br />

birkaç yöntemi kombine bir şekilde<br />

kullanabiliyorum. Cilt kalitesini<br />

artıran tedavilerden sonra eğer<br />

gerekiyorsa üst yüzdeki kırışıklıkları<br />

açabilmek için doğal olmak kaydıyla<br />

botoks yapabiliyorum.<br />

l Orta yüzü yukarı kaldırmak ama<br />

bunu yüzün doğallığını bozmadan,<br />

büyütmeden yapmak ve cilt kalitesini<br />

artırmak için DNA ışıltısı ve benzeri<br />

lifting işlemlerini uyguluyorum.<br />

Cilt içeriden sıkılaşırken hasta<br />

memnuniyetini artırmak için yüzeyde<br />

de baby face ya da akıllı peeling<br />

kullanıyorum; böylece cilt daha<br />

çok parlıyor, nemi artıyor, lekeleri<br />

azalıyor. Sonrasında eğer hastanın<br />

yüz hattında bir eksiklik varsa<br />

kristal dolgu uygulamasıyla elmacık<br />

kemiğini belirginleştiriyorum.<br />

l Mezoterapileri de kombine<br />

kullanıyorum. Mesela lifting ve forma<br />

sokma etkisi olan Tiziano ile proaging<br />

etkili Raffaello ürünlerini kombine<br />

ediyorum. Bir seans birini, bir seans<br />

diğerini uyguluyorum veya ikisini<br />

bir arada veriyorum. Bazen de cilde<br />

PRP uygulayıp içine ayrıca hastanın<br />

ihtiyacına göre mezoterapi ürünü<br />

katıyorum. Saça PRP yaparken bunu<br />

saç mezoterapisi ürünü olan Galileo<br />

ile kombinliyorum. Kombinasyonlara<br />

cihaz da katabiliyorum. Kendi<br />

yaptığım Sirius kokteyli ve Venüs<br />

protokolü gibi karışımları da ihtiyaca<br />

göre tedaviye ekliyorum.<br />

l Bağışıklığı güçlendirmek için iki<br />

üç seans ozon, bir seans glutatyon<br />

uyguluyor, tedaviyi iki üç seans<br />

ozon ve bir C vitamini ile devam<br />

ettiriyorum. Üç aminoasitten oluşan<br />

glutatyon bir antioksidandır. Bu<br />

kombine tedavi her tür bakteri ve<br />

virüse karşı savunma mekanizması<br />

oluştururken cildin canlanmasına da<br />

olumlu katkı sunuyor.<br />

l Boyun ve dekoltede<br />

deformasyon, ince kırışıklıklar varsa<br />

“innea aqua” denilen biyolojik lifting<br />

ürününü kullanmayı seviyorum. Bu<br />

ürünün içerisinde hyalüronik asit ve<br />

çöl bitkilerinden elde edilen trehaloz<br />

maddesi var. İkisi bir araya geldiğinde<br />

ince çizgiler açılıyor ve söz konusu<br />

bölgedeki sıkılaşma artıyor.<br />

l Koruyucu estetik dediğimiz bu<br />

tür uygulamalar geleceğe yapılan<br />

yatırımlardır. Zamanında ve<br />

doğru bir şekilde uygulandığı<br />

takdirde ileriki yıllarda daha<br />

komplikasyonlu işlemlere ya da<br />

cerrahiye gerek duyulmadan<br />

genç ve ışıltılı kalmak<br />

mümkündür.”<br />

16 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 17


V<br />

KAPAK RÖPORTAJI<br />

İkinci olarak da iğnelerle açtığımız mikro<br />

kanallara hastanın ihtiyacına göre ürün<br />

veriyoruz; bu leke ürünü de olabiliyor,<br />

vitamin veya nemlendirme ürünü de. Baby<br />

face, dermapen uygulaması gibi cilde direkt<br />

hasar vermiyor, cildin çok derinine inmeden<br />

minik hasarlar verip o bölgeyi harekete<br />

geçiriyor. Bu uygulama sonrasında hastanın<br />

yüzünde iki üç saat kızarıklık olabiliyor,<br />

bazen minik dökülmeler görülebiliyor. Buz<br />

kompresi uygulandığında kalıcı bir soyulma<br />

meydana gelmiyor. Haftada bir olmak üzere<br />

üç veya dört seans yapıldığında hastanın<br />

cilt kalitesinde artış, lekelerde azalma ve<br />

gözeneklerde sıkılaşma görülüyor. Baby<br />

face kombine bir uygulamadır, ben genelde<br />

mezoterapilerle aynı anda yapıyorum.<br />

Hydrafacial uygulaması hakkında da bilgi<br />

alabilir miyiz?<br />

Hydrafacial, elle değil cihazla yapılan<br />

bir cilt temizleme yöntemi. Hydrafacial<br />

cihazının hastanın cilt tipine göre kendi<br />

ürünleri ve vakum sistemi var. Özellikle<br />

siyah noktaları ve cildin üst tabakasını<br />

temizlemekte kullanılıyor. Diğer işlemlere<br />

başlamadan önce cilt temizliği yapmak<br />

her zaman önemli, bu nedenle ayda bir<br />

kez uygulanmasını tavsiye ediyorum. Bu<br />

uygulama cihazla yapıldığı için elle yapılan<br />

cilt temizliğinde olduğu gibi iz bırakmıyor,<br />

son derece konforlu.<br />

“KLEOPATRA GENÇLİK İKSİRİ CİLDİ<br />

CANLANDIRIP PARLATIYOR”<br />

Bir de Kleopatra gençlik iksiri<br />

uygulamanız var. Bu, hakikaten adı kadar<br />

iddialı bir uygulama mı?<br />

Gerçekten de öyle. Kleopatra gençlik<br />

iksirinin diğer ismi TB-500 mezo<br />

solüsyondur. Zaten bu uygulamayı<br />

diğerlerinden farklı kılan da bir protein,<br />

aminoasit, her derde deva bir etken madde<br />

olan TB-500’dür. İçerisinde hyalüronik asit<br />

peptitler var. Kleopatra gençlik iksirinin<br />

lifting etkisi yüksek değil ama gözenekleri<br />

çok iyi sıkılaştırıyor, cildi canlandırıp<br />

parlatıyor, özellikle leke ve akneye çok iyi<br />

geliyor, hiçbir komplikasyon riski taşımıyor.<br />

Sağlıkta pek çok kullanım alanı olan ozon,<br />

antiaging yöntemi olarak da tanınıyor.<br />

Ozon, cildi nasıl etkiliyor?<br />

Ozon güçlü bir antioksidandır, aynı<br />

zamanda antibakteriyeldir. Kan içerisindeki<br />

oksijeni güçlendirmek amacıyla kullanılan<br />

ozon terapisinin kronik hastalıklara,<br />

akciğer sistemine, dolaşım sistemine, virüs<br />

ve bakterilere etkisi vardır, bağışıklığı<br />

da güçlendirir. Eklemlere saf olarak<br />

uygulanabiliyor. Biz ozonu kanla birlikte<br />

veriyoruz. Bir bölgeye ozon verildiğinde<br />

o bölgedeki kanlanma artıyor ve hızlı bir<br />

iyileşme gerçekleşiyor. Dolayısıyla ozonu<br />

cilde uyguladığımızda antiaging etki de<br />

yaratıyor. Ozon terapisinin haftada bir<br />

olmak üzere ortalama sekiz on seans<br />

yapılmasını tavsiye ediyorum.<br />

Bu yöntemlerin hepsi hem kadın hem<br />

erkeğe uygun mu?<br />

Evet, kadınlara da erkeklere de uygun.<br />

Kadınlarda feminen hatları korumak, o hattı<br />

ve altın oranı ön plana çıkartmak önemli.<br />

Erkekler doğal olarak daha maskülen<br />

ifadeleri seviyor. Kadın hastalar için daha<br />

sık gelmelerini gerektiren ve daha çok<br />

çeşitli uygulamalarımız var. Ama erkek<br />

hastalarımız uzun etkili işlemleri tercih<br />

ediyor, kliniğe sık sık gelmek istemiyor.<br />

Mesela kristal dolgunun etkisi uzundur.<br />

Botoks da yapıyoruz erkek hastalara.<br />

Gıdıları varsa lipoliz uyguluyoruz. Saç ekimi<br />

de erkeklerin sıkça tercih ettiği uygulamalar<br />

arasında yer alıyor.<br />

Kök hücre tedavisi de uyguluyor musunuz?<br />

Kök hücre tedavisinde, genel olarak<br />

hastanın kulak arkasından doku alıp<br />

kök hücreleri çoğaltarak yine kendisine<br />

veriyoruz. Ama son dönemde yeni bir kök<br />

hücre tedavisi uygulamaya başladım. Bu<br />

tedavide kullanılan kök hücreler bebeklerin<br />

sünnet derisinden elde ediliyor ve alerji<br />

riski olmadığından herkese uyuyor.<br />

Sağlık Bakanlığından onaylı ve sertifikalı<br />

olan bu yeni tedavinin yüz ve saç olmak<br />

üzere iki uygulaması var. Diğer kök hücre<br />

tedavisinde hastanın üç dört kez gelip<br />

gitmesi gerekirken bu yeni tedavinin bir<br />

kere yapılması yeterli oluyor. Ayrıca maliyeti<br />

diğerine göre çok düşük ve etkisi dört kat<br />

fazla.<br />

Bebeklerin sünnet derisinden<br />

yararlanılması bir etik sorunu beraberinde<br />

getiriyor mu?<br />

Bence getirmiyor, çünkü kullanılan<br />

sünnet derileri zaten atık. Bu atık<br />

dokulardan elde edilen milyonlarca kök<br />

hücreyle yapılan tedavi yara, ameliyat izi,<br />

yanık, yüzde ve saçta deformasyon dahil<br />

pek çok problemde mükemmel sonuçlar<br />

veriyor. Hastayı 10 yıl gençleştiriyor. Etkisi<br />

birinci ayda başlıyor ve 25 yaş üstü herkes<br />

için uygun. Kök hücre tedavisi her geçen<br />

gün gelişiyor, bu sayede önümüzdeki<br />

yıllarda pek çok hastalık insanlar için<br />

problem olmayacak.<br />

HEM HEKİM HEM MÜZİSYEN<br />

l “Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okurken bir yandan da müzikle uğraşıyor, perküsyon ve bateri çalıyordum. Mezun olduktan<br />

sonra uzmanlık eğitimim için Diyarbakır Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü’nü kazandım, ama müzik uğraşım nedeniyle gitmemeyi tercih<br />

ettim. O süreçte iki yıl sadece müzikle ilgilendim. Candan Erçetin, Haluk Levent, Yavuz Bingöl ve Hakan Altun’un da aralarında olduğu pek<br />

çok ünlü müzisyenle çalıştım.<br />

l Askerliğimi tamamladıktan sonra mecburi hizmet için Adıyaman’a gittim. Orada aile hekimi olarak çalışırken mezoterapi ile<br />

ilgilenmeye başladım. Ankara’da medikal estetikle ilgili eğitim aldıktan bir süre sonra İstanbul’a yerleştim. Sonrasında kariyerimi medikal<br />

estetik hekimi olarak sürdürdüm. Uzunca bir süredir Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural ile<br />

Rejuvent Estetik’te birlikte çalışıyoruz.”<br />

18 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 19


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“Deri<br />

vücudumuzun<br />

ekranıdır”<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Ayşegül Güney, derideki<br />

problemlerin insanın hem yaşam kalitesini hem<br />

psikolojisini etkilediğine dikkat çekiyor ve derinin bir<br />

anlamda vücudumuzun ekranı olduğunu vurguluyor.<br />

Dr. Ayşegül Güney, “Deriyi doğru okuduğumuzda<br />

vücutla ilgili pek çok bilgi edinebiliyoruz ve bunlar<br />

aracılığıyla ayrıntılara girebiliyoruz” diyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

Cilt sağlığı ve güzelliği konusunun<br />

hayatımızdaki yerini nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Öncelikle çok önemli bir yeri olduğunu<br />

söyleyebilirim. Deri, vücudumuzu çepeçevre<br />

kaplıyor ve dış dünyayla iletişimimizde<br />

göz ardı edilemeyecek bir rol üstleniyor.<br />

Derideki herhangi bir problem insanın<br />

hem yaşam kalitesini hem de psikolojisini<br />

etkiliyor, bu nedenle de çok önemseniyor.<br />

Öte yandan genel sağlığımızla ilgili<br />

durumlar, stresin ve psikolojik problemlerin<br />

etkisi de derimize yansıyor. Örneğin,<br />

karaciğer veya böbrekle ilgili bir sıkıntıyı<br />

kaşıntı veya yara gibi bir deri sorunu<br />

ortaya çıktıktan sonra fark edebiliyoruz.<br />

Aynı şekilde kan kanseri de kendini deride<br />

kanamalarla gösterebiliyor. Aslında deri<br />

vücudumuzun ekranı gibi, deriyi doğru<br />

okuduğumuzda vücutla ilgili pek çok<br />

bilgi edinebiliyoruz. Hastamın saçının ve<br />

cildinin rengi, ağzının çevresindeki koyuluk<br />

kansızlığı veya saçının matlığı tiroidi aklıma<br />

getiriyor. Yani deri bize bulgular veriyor ve<br />

bunlar aracılığıyla ayrıntılara girebiliyoruz.<br />

“HASTAYI VE HASTALIĞI ÇOK<br />

BOYUTLU DEĞERLENDİRİYORUZ”<br />

Bütünsel sağlıkla ilgili çalışmalarınız da<br />

var. Cilt sağlığı ve güzelliğini bütünsel<br />

yaklaşımla nasıl kombine ediyorsunuz?<br />

Deri sadece dışarıdan yaptığımız<br />

uygulamalarla canlı ve ışıltılı olmuyor;<br />

beslenmeden uyku düzenine, spor yapıp<br />

yapmamaya kadar birçok unsurdan<br />

etkileniyor. Hastaları içsel, dışsal ve<br />

psikolojik açıdan değerlendirmeye<br />

çalışıyoruz. Kaşıntı ve bundan dolayı<br />

oluşmuş yaraları için gelen bir hastaya<br />

tabii ki gerekli tedavileri uyguluyoruz ama<br />

kaşıntının esas sebebini de araştırıyoruz,<br />

genel testlerine bakıp bir değerlendirme<br />

yapıyoruz. Beslenme tarzımız ve bağırsak<br />

floramızın durumu da derideki kaşıntıyı<br />

ve alerjileri artırabilecek bir etken; eğer<br />

böyle bir durum söz konusuysa hastanın<br />

beslenmesi düzenliyoruz. Stresin de<br />

deri hastalıklarında önemli rolü var.<br />

Gerekiyorsa hastayı psikoloğa, psikiyatra<br />

veya yaşam koçuna yönlendirebiliyor ya<br />

da onu rahatlatacak meditasyon ve spor<br />

gibi konularda bilgilendirme sağlıyoruz.<br />

Yani hastayı ve hastalığı çok boyutlu<br />

değerlendiriyoruz.<br />

Cildinin ışıltılı olmasını, kırışıklıklarının<br />

azalmasını, daha dinç ve fit görünmeyi<br />

isteyen hastalar için de benzer bakış<br />

açısıyla ilerliyoruz. Örneğin, cildini<br />

canlandırıp ışıltı katmak için gençlik aşısı<br />

yapmayı planlıyoruz ama kan, vitamin,<br />

tiroit değerlerine de bakıyoruz. Çünkü bu<br />

noktalardaki eksiklik cilt problemlerini<br />

artırabiliyor. Saç ve cilt yıpranmasının<br />

altında kansızlıktan şekere, cilt lekelerinin<br />

20 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 21


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“NEDEN UZMANLIK ALANI<br />

OLARAK DERMATOLOJİYİ<br />

SEÇTİM?”<br />

l “Dermatolojiyi seçmemde kendi<br />

deri problemlerim yol gösterici oldu,<br />

alerjik bir cildim vardı. Ayrıca insanlar<br />

derileriyle ilgili küçük veya büyük<br />

problemlerden psikolojik olarak ve yaşam<br />

kaliteleri açısından çok etkileniyor. Deri<br />

problemlerini rahatlatmak insanların<br />

yaşam kalitesini çok artıran bir durum.<br />

Bunu gözlemlemek dermatolojiyi<br />

seçmemde önemli bir etkendir.<br />

l Bir başka etken ise Çukurova<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji<br />

Bölümü’ndeki hocam Prof. Dr. Hamdi<br />

Memişoğlu’dur. Kendisi çok titiz bir<br />

hocaydı, düzgün görünmemizi ve<br />

kendimize özen göstermemizi isterdi.<br />

Onun bu yaklaşımı çok hoşuma<br />

gitti açıkçası, çünkü kendime özen<br />

gösterdiğimde daha iyi hissettiğimi fark<br />

ettim.”<br />

altında tiroitten hormonal problemlere<br />

kadar pek çok sorun olabiliyor. Bu şekilde<br />

tespit edip ilgili branşlara yönlendirdiğimiz<br />

çok hasta oldu bugüne kadar. İçsel sorunlar<br />

çözümlenmeden biz dışarıdan ne yaparsak<br />

yapalım yeterince sonuç alamayız. Sorunlar<br />

ortadan kalktığında ise ciltte daha hızlı ve<br />

daha güzel ilerlemeler sağlarız.<br />

“FARK YARATIYORUZ”<br />

Siz bir anlamda hastaların hayatına ışık<br />

tutuyorsunuz…<br />

Kesinlikle. Tedavi ettiğim hastalardaki<br />

değişimi o kadar net görüyorum ki! Bunu<br />

görmek bana memnuniyet veriyor ve işime<br />

daha çok ilgi göstermeme neden oluyor.<br />

Çünkü gerçekten bir fark yaratıyoruz.<br />

Cilt sağlığı ve güzelliğini korumaya<br />

ileri yaşlarda değil, daha 20’li yaşlarda<br />

başlamak gerekiyor aslında değil mi?<br />

Neden erken müdahale etmeliyiz?<br />

Ne kadar erken o kadar iyi. Bu bilinçte<br />

olduğumuzda cildimizi korumamız için<br />

gerekli tedbirleri alabiliyoruz. Güneş, en<br />

önemli cilt hasarlarını oluşturan etken.<br />

Çocukluk ve gençlik döneminden itibaren<br />

biriken güneş hasarı belli bir yaştan sonra<br />

cilt üzerinde çiller, lekeler, kırışıklıklar,<br />

kurumalar ve incelmelerle kendini<br />

gösteriyor. Bu gerçek doğrultusunda<br />

ilerlersek, çocukluktan itibaren gerekli<br />

tedbirleri alarak güneşin zararlı etkilerine<br />

karşı cildimizi korumayı başarabiliriz.<br />

Ergenlik dönemindeki sivilceler<br />

önemsenmesi gereken bir başka konu<br />

ve “sivilcedir geçer” bakış açısı kesinlikle<br />

doğru değil. Uygun tedavilerle sivilceleri<br />

iz bırakmadan çözümlemek mümkün.<br />

Bunların yanı sıra çevresel faktörler,<br />

beslenme alışkanlıkları, uyku düzeni de<br />

cilt sağlığımızı bozuyor. Yani güneşten<br />

korunacağız, cildimizi uygun şekilde<br />

nemlendireceğiz, sağlıklı uyku uyuyup<br />

sağlıklı besleneceğiz. Aşırı bakım ve aşırı<br />

makyaj da ciltte bozulmaya neden olabiliyor.<br />

Tüm bu konularda denge çok önemli.<br />

Bunları yaptığımızda problem yaşama<br />

olasılığımız azalıyor. Problem yaşadığımızda<br />

ise profesyonel destek almak bizi cilt sağlığı<br />

açısından daha iyi yerlere taşıyacaktır.<br />

İnsanlar deri problemlerini önemsiyorlar<br />

ama bazen bu önemseme nedeniyle<br />

yanlış kişilerden hizmet alma yoluna da<br />

gidebiliyorlar. Benim tavsiyem işin uzmanına<br />

danışmaları, kullanılan ürünlere ve tercih<br />

edilen uygulamalara dikkat etmeleri.<br />

Genellikle kombine tedavi mi<br />

yapıyorsunuz yoksa belli problemler için<br />

belli uygulamalarınız mı var?<br />

Tedavi, hastalığa ve hastaya göre<br />

değişiyor. Her hastalık her hastada aynı<br />

şekilde tedavi edilemeyebiliyor. Örneğin,<br />

sivilce tedavisinde ilaç kullanımı herkese<br />

uygun olmayabiliyor ve hastanın karaciğer<br />

testlerini takip etmek gerekiyor. Tedaviyi<br />

düzenlerken hastanın genel durumu,<br />

tedavinin yan etkilerine nasıl tepki vereceği<br />

gibi birçok faktörü gözden geçiriyoruz. Her<br />

tedavi herkese uygun olmuyor, o yüzden<br />

kişiye özel tedavi yapıyoruz.<br />

“LEKE TEDAVİSİNİ LEKENİN<br />

ÇEŞİDİNE VE HASTAYA GÖRE<br />

DÜZENLEMEK GEREKİYOR”<br />

Lekeler büyük problem. Bunların<br />

tedavisinde nasıl bir yol izliyorsunuz?<br />

Çocukluktan itibaren cilt üzerinde<br />

“çil” dediğimiz minik kahverengi lekeler<br />

oluşabiliyor; ilerleyen süreçte bunları<br />

lazerle giderebiliyoruz. Gebelik döneminde<br />

“gebelik maskesi” (melazma) denen<br />

lekeler ortaya çıkabiliyor. Bu, biraz daha<br />

uzun tedavi gerektiriyor. Hastayı bütünsel<br />

olarak değerlendirip belli aralıklarla<br />

birçok uygulama yapabiliyoruz. Ayrıca<br />

yaşın ilerlemesiyle birlikte cildimizde<br />

lekeler beliriyor. Bunların bir kısmı biriken<br />

güneş hasarına bağlı. Bir de “yaşlılık beni”<br />

dediğimiz lekeli ve kabarık oluşumlar<br />

var. Hastaları çok üzen yaşlılık benlerini<br />

lazer, plazma enerjisi ve peeling’lerle<br />

çok kolaylıkla tedavi edebiliyoruz. Leke<br />

tedavisini lekenin çeşidine ve hastaya göre<br />

düzenlemek gerekiyor.<br />

Lazerle cilt lekesi tedavisi nasıl yapılıyor?<br />

Cildimizde her 10 deri hücresine<br />

karşılık 1 tane melanosit dediğimiz pigment<br />

üreten hücre var. Bunlar cilde rengini veren<br />

maddeyi üretiyor ve hücrelere dağıtıyor. Bu<br />

hücrelerin çalışması bozulduğunda, güneş<br />

veya hormonal nedenlerle hasarlandığında<br />

renk üretiminde artış oluyor ve lekeler<br />

oluşuyor. Lazer tedavisini bunu baskılamak<br />

için kullanıyoruz.<br />

Cildi yenileyerek yeniden yapılanmasını<br />

sağlıyoruz. Lazer tedavisine ek olarak<br />

renk üretimini baskılayacak enjeksiyonlar,<br />

uzun süre ciltte kalabilen enzim maskeler<br />

veya hafif deri soyma işlemleri de<br />

kullanabiliyoruz. Bu şekilde lekeleri<br />

azaltmaya ve daha iyi bir görünüm<br />

oluşturmaya çalışıyoruz.<br />

“DOLGULAR VE CİLT KALİTESİNİ<br />

ARTIRAN UYGULAMALAR<br />

ÖNEMLİ”<br />

Cilt sağlığını ve güzelliğini korumayı<br />

desteklemek için ne tür uygulamalar<br />

öneriyorsunuz?<br />

İlerleyen yaşlarda cildi sadece yüzeyde<br />

beslemek ve korumak yeterli olmuyor,<br />

bu noktada dolgu ve cilt kalitesini artıran<br />

uygulamalar önemli. Çünkü kemik<br />

yapımız da yağ dokumuz da küçülüyor,<br />

ciltte sarkmalar oluyor. Yüzümüzün<br />

gölgeli görünümünü azaltmak için<br />

hem bir miktar dolgunluk yaratan hem<br />

de cilt kalitesini artıran dolgulardan<br />

faydalanıyoruz. Deri altına, özellikle<br />

kemik üstüne yerleştirdiğimiz dolgular,<br />

alt kısımda çalışarak kolajen üretimini<br />

tetikliyor. Bu şekilde cildimizin daha sıkı<br />

ve canlı olmasını, yüzeydeki kırışıklıkların<br />

ise azalmasını sağlıyor. Ayrıca cilt kalitesini<br />

artıran uygulamalar da yapabiliyoruz.<br />

Bunları cihaz uygulamaları da dahil olmak<br />

üzere birçok uygulamayla birleştirip yüz<br />

güldürücü sonuçlar alıyoruz.<br />

“HASTALARIMDAKİ DEĞİŞİMİ GÖRMEK BENİ MUTLU EDİYOR”<br />

l “Yaklaşık 10 yıldır deri hastalıkları uzmanı olarak çalışıyorum. Deri sağlığı ve hastalıklarının yanı sıra deri güzelliği ve estetik<br />

uygulamalar alanında da çalışmalarım var. İşimi seviyorum, çünkü bu alandaki çalışmalarım insanlara iyi geliyor. Aynaya baktıklarında<br />

kendilerini iyi hissediyorlar, ardından bu pozitif durumları çevrelerine, sosyal yaşantılarına ve ailelerine yansıyor. Bana düzenli olarak gelen<br />

hastalarımdaki değişimi görmek beni mutlu ediyor.<br />

l Deri sağlığı ve özenli olmakla ilgili farkındalığın önemli olduğunu düşünüyorum, sonrasında deriyi daha canlı ve ışıltılı gösterecek<br />

estetik uygulamalar geliyor. Bu alanlarda çalışmanın tabii ki size de bir yansıması oluyor. Kendinize de o gözle bakıyorsunuz ve ufak tefek<br />

işlemler yapıyorsunuz.”<br />

22 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 23


V<br />

ZOOM<br />

7 ünlü<br />

7 cilt<br />

bakımı<br />

sırrı<br />

Kimi 30’larında kimi<br />

50’lerini aştı ama hepsi<br />

yetenekleriyle olduğu<br />

kadar ışıl ışıl ciltleriyle<br />

de ön planda. Doğuştan<br />

gelen güzelliklerini her<br />

dem parlatmayı bilen<br />

ünlü oyuncuların cilt<br />

bakım sırları <strong>Voyant</strong>’ta.<br />

Emma Stone<br />

“Aşıklar Şehri” ile gönüllerimize taht<br />

kuran 34 yaşındaki Amerikalı oyuncu<br />

Emma Stone hem çok güzel hem çok<br />

başarılılardan. Oscar ve Altın Küre ödüllü<br />

Emma Stone, filmlerinde pürüzsüz<br />

cildiyle de pırıl pırıl parlıyor. Oysa çok<br />

hassas, aynı zamanda mat ve kuru bir<br />

cilde sahip. Bu nedenle cildini yoğun<br />

olarak nemlendirmeye çok dikkat ediyor.<br />

Doğal üzüm çekirdeği yağı kullanırken<br />

aydınlatıcı, nemlendirici, canlandırıcı ve<br />

botoks etkili bir maskeyi de düzenli olarak<br />

uyguluyor. Ayrıca cildine bebeklerin atık<br />

sünnet derilerinden elde edilen yeni nesil<br />

kök hücre uygulamasını yaptırıyor.<br />

Amanda Seyfried<br />

“Mamma Mia” ve “Chloe” dâhil pek çok<br />

filmde başarılı oyunculuğu ve güzelliğiyle<br />

dikkat çeken 37 yaşındaki Amanda<br />

Seyfried, cildiyle de parıldayanlardan.<br />

Oyuncu açık yüreklilikle bir miktar<br />

kırışıklığı olduğunu, ancak bir süre daha<br />

botoks yaptırmayı düşünmediğini ifade<br />

ediyor. Şu an için ileri teknoloji ürünü<br />

nemlendiriciler, kırışıklık ve sarkma karşıtı<br />

gece serumları kullanıyor, yatmadan önce<br />

de mimik çizgilerini önleyen tek kullanımlık<br />

kırışıklık bantları takıyor. Her gün koşuyor<br />

ve ağırlık çalışıyor. Güne sebze ve meyve<br />

suyu karışımları içerek başlıyor, bunun da<br />

cildine iyi geldiğini düşünüyor.<br />

Nicole Kidman<br />

Oscar dâhil o kadar çok ödülü,<br />

birbirinden önemli o kadar çok filmi var ki!<br />

Ama güzelliğiyle en çok “Moulin Rouge”<br />

filminde parlıyordu desek haksızlık yapmış<br />

olur muyuz Nicole Kidman’a? Avustralya<br />

asıllı 55 yaşındaki oyuncunun estetik<br />

ameliyatlara yakın durduğu biliniyor.<br />

Bununla birlikte o pürüzsüz, beyaza yakın<br />

şeffaf cildini korumaya da özel bir önem<br />

veriyor tabii ki. Yüksek güneş koruyucu<br />

ürünler ve retinol içerikli kremler Nicole<br />

Kidman’ın hem daim yanında. Stresini<br />

meditasyonla atarken C vitamini içeren<br />

gıdalar, badem sütü ve pirinç patlağı<br />

beslenme rutininde önemli bir yer tutuyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Jennifer Lawrence<br />

Oscar ve Altın Küre gibi çok önemli<br />

ödüllere genç yaşında sahip olan<br />

Amerikalı oyuncu Jennifer Lawrence,<br />

cildinin güzelliğini retinole (A vitamini<br />

türevi, yaşlanma karşıtı) borçlu olduğunu<br />

söylüyor. “Umut Işığım”, “Açlık Oyunları”<br />

ve “Anne!” gibi filmlerle tanıdığımız<br />

32 yaşındaki Jennifer Lawrence, o pırıl<br />

pırıl cildini güneşin zararlı etkilerine<br />

karşı korumaya son derece önem<br />

gösterirken düzenli olarak peeling ve<br />

mikrodermabrazyon (deri soyma işlemi)<br />

yaptırıyor. Dolgun hatlarından belli olduğu<br />

üzere yemek yemeyi sevse de genel olarak<br />

öğünlerinde sağlıklı seçeneklere yer<br />

vermeye ve egzersizlerini aksatmamaya<br />

özen gösteriyor.<br />

Jennifer Lopez<br />

Kendisini zamansız ve yaşsız olarak<br />

tanımlayan 55 yaşındaki şarkıcı ve<br />

oyuncu Jennifer Lopez’in cilt güzelliğinin<br />

sırlarından biri plesanta içeren kolajen<br />

maskesi kullanması. Bu şekilde cilt<br />

elastikiyetini artırıp nemlendiriyor, cildi<br />

daha genç ve parlak görünüyor. Güneş<br />

koruyucu ürünlere son derece önem<br />

veriyor. İleri teknoloji cilt bakım ürünleri<br />

ve yaşlanma karşıtı yüz yağı kullanıyor.<br />

Beslenme rutininde şeker ve karbonhidrat<br />

yok, bol bol sebze ve meyve var. Günde üç<br />

litre su içiyor. Mutlaka sekiz saat uyuyor.<br />

Pilates, yoga, meditasyon ve kickboks<br />

yapıyor. Tüm bunların cildinin güzelliğini<br />

desteklediğini belirtiyor.<br />

Cindy Crawford<br />

Tüm zamanların ikon süper modeli<br />

ve oyuncu Cindy Crawford, kremlerin<br />

gücüne inanıyor ve bunların cilt dokusu<br />

üzerinde gayet iyi çalıştığını söylüyor.<br />

Ancak 56 yaşındaki Cindy Crawford, daha<br />

fazlasının gerektiğini de düşünüyor doğal<br />

olarak. Cildinin elastikiyetini korumak<br />

ve geri kazanmak için en güvendiği<br />

uygulamaların vitamin enjeksiyonları,<br />

kolajen takviyesi ve botoks olduğunu<br />

belirtiyor. Güzelliğini ve sağlığını korumak<br />

için kardiyo dâhil bolca egzersiz yapıyor ve<br />

yediklerine dikkat ediyor. Öncelikle çok su<br />

içiyor. Badem sütü, protein tozu, kakao,<br />

taze nane, ıspanak ve muzdan oluşan<br />

smoothie ise onun özel içeceği.<br />

Sandra Bullock<br />

“Göl Evi” mi desek, “Sıra Dışı mı?”<br />

Yoksa yakın zamanlardaki “Bird Box”<br />

veya “The Unforgivable” mı? Bu filmlerin<br />

hepsinde pürüzsüz cildiyle dikkat çeken<br />

Sandra Bullock, güzelliğini düzenli cilt<br />

temizliği ve peeling ile koruyor. Ama<br />

58 yaşındaki oyuncu, son dönemde<br />

en çok yüzüne yaptırdığı kök hücre<br />

uygulamasıyla gündeme geldi. Bebeklerin<br />

atık sünnet derilerinden elde edilen kök<br />

hücrelerle cildini gençleştirdiğini hiç<br />

çekinmeden açıklayan oyuncu, eleştirilere<br />

de kulak asmıyor gibi görünüyor. Spor,<br />

onun hayatının odak noktalarından<br />

biri; pilates ve kickboks yapıyor, ağırlık<br />

çalışıyor, koşuyor ve bisiklete biniyor.<br />

24 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 25


V<br />

GÜNDEM<br />

Hem<br />

annelere<br />

hem babalara<br />

Anneler Günü ve Babalar Günü’ne yaklaştığımız şu günlerde hayata ışık tutan<br />

ebeveynlerimizi mutlu edebileceğimiz bazı medikal estetik önerileri hazırladık.<br />

Tazelenmeleri, canlanmaları, daha genç bir görünümle keyiflenmeleri için…<br />

Melek Yazıcı<br />

ALTIN İĞNE<br />

İLE YÜZÜNÜZÜ<br />

AMELİYATSIZ<br />

GENÇLEŞTİRİN!<br />

Dış etkenlere en çok maruz kalan organımız olan<br />

cildimizde yıllar ilerledikçe çeşitli deformasyonlar<br />

oluşuyor. Orta yaşlara gelindiğinde ise bu<br />

deformasyonlar netlikle görülebilir hale geliyor.<br />

Medikal estetik yöntemleri arasında sıkça adına<br />

rastladığımız altın iğne, cilt deformasyonlarını<br />

gidermede, daha genç ve pürüzsüz bir cilt<br />

yaratmada son derece becerikli bir uygulama olarak<br />

dikkat çekiyor.<br />

Bu uygulamanın tıptaki adı Franksiyonel Radyo<br />

Frekans-FRP ama daha çok “altın iğne” olarak<br />

tanınıyor. “Altın” kelimesinin kullanılması boşuna<br />

değil, çünkü radyo frekans enerjisi cilde altın iğneler<br />

yardımıyla iletiliyor. İğnelerin altın olmasının<br />

sebebi ise enerjinin dağılmasını ve bu şekilde<br />

cildin üst tabakasının zarar görmemesini sağlamak.<br />

Radyo frekans enerjisi (dalgaları) cilt yüzeyine<br />

etki etmeden direkt olarak cildin orta (dermis)<br />

tabakasına gidiyor. Bu enerji, dokuları 60 dereceye<br />

kadar ısıtılıyor, kontrollü bir şekilde küçük hasarlar<br />

veriyor. Böylece dokularda yeni kolajen ve elastin<br />

(fibroplast hücrelerince üretilen yapısal bir protein)<br />

üretimini destekleyip hasarlı kolajeni onarıyor.<br />

Ameliyatsız bir yöntem olan altın iğne, yüz ve<br />

boyun bölgesinde gençleştirici etki yaratıyor. Yüz<br />

ve boyundaki kırışıklıkları ve sarkmaları azaltıyor,<br />

gözenekleri sıkılaştırıyor, yaraları, yanıkları,<br />

sivilceleri ve lekeleri düzeltiyor, göz çevresindeki<br />

morlukları gideriyor. Dekolte bölgesindeki form<br />

kayıpları üzerinde de etki yaratıyor. Cildi sıkılaştırıp<br />

toparlarken cilt kalitesini artırıyor, canlılık veriyor.<br />

ELLERDE VE VÜCUTTA DA<br />

KULLANILIYOR<br />

Altın iğne, yılların etkisini en çok gösteren<br />

bölgelerden biri olan el sırtındaki yaşlılık izlerini<br />

de ortadan kaldırılıyor. Ayrıca vücudun başka<br />

bölgelerinde de kullanılabiliyor. Örneğin, kol<br />

ve bacaklardaki sarkmaları ve form kayıplarını<br />

giderebiliyor, gebelik ve kilo alıp vermeye bağlı<br />

çatlakların giderilmesinde etkin rol oynuyor.<br />

Anestezik kremle yapılan altın iğne<br />

uygulamasında ağrı, acı, kesi ve yara yok. Ancak<br />

uygulama sonrasında ciltte kızarıklık, şişlik, kuruluk<br />

ve gerginlik olabiliyor. Kızarıklıklar genelde birkaç<br />

saat içinde geçiyor. Altın iğne uygulamasından sonra<br />

dikkat edilmesi gereken bazı küçük noktalar var<br />

tabii ki: yüzün yıkanmaması, makyaj yapılmaması,<br />

güneşe çıkılmaması, solaryumdan uzak durulmalı<br />

gerekiyor. Bunların yanı sıra birkaç gün boyunca<br />

cilde yoğun nem veren ve antibiyotik özelliği olan<br />

kremler de kullanılmalı.<br />

Altın iğne, kısa süreli bir uygulama; ortalama<br />

30-45 dakikalık seanslar şeklinde gerçekleştiriliyor.<br />

Etkisi ilk seanstan sonra görülebiliyor. Seans sayısını<br />

hastanın cildinin durumuna göre hekim belirliyor.<br />

26 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 27


V<br />

GÜNDEM<br />

BİYOSTİMÜLASYON<br />

İLE EN ZOR<br />

BÖLGELERDEKİ<br />

KASLARINIZI BİLE<br />

ÇALIŞTIRIN!<br />

Biyostimülasyon<br />

yöntemini en gelişmiş<br />

elektro terapisi olarak<br />

tanımlayabiliriz. Bu<br />

yöntem kasları uyararak<br />

(stimülasyon) ve yoğun bir<br />

şekilde çalıştırarak hem yüz<br />

bölgesinde hem de vücutta<br />

sıkılaşma, toparlanma ve<br />

şekillendirme sağlıyor. Biraz<br />

daha teknik bir ifadeyle<br />

biyostimülasyon, 44 dalga<br />

boyunu kullanıp trofik kodu<br />

vücuda iletiyor. Trofik kod<br />

ile ilgili küçük bir parantez<br />

açalım; bu kod biyokimyasal<br />

ve biyoelektriksel<br />

sinyalizasyon sistemidir.<br />

Uygulama sırasında<br />

bölgeye ve işleme uygun<br />

olan dalga boyları, mevcut<br />

44 dalga boyu arasından<br />

seçiliyor, bunlar oluşturulan<br />

bir program kapsamında<br />

vücuda uygulanıyor.<br />

Sürecin sonunda vücutta<br />

zaten biyolojik olarak var<br />

olan sistem hız kazanıyor.<br />

Bu sayede spor yapılarak<br />

dahi çalıştırılması güç<br />

olan bacak içi, kol içi,<br />

karın gibi bölgelerdeki<br />

kaslar harekete geçiriliyor<br />

ve sıkılaşıyor. Doğum<br />

sonrasında oluşan<br />

sarkmalar, sık sık kilo<br />

alıp verenlerde görülen<br />

sarkma ve gevşemeler<br />

rahatlıkla giderilebiliyor.<br />

Başka tedavilerle kombine<br />

edildiğinde kolajen ve<br />

elastin üretimi, yağ<br />

yakımı ve selülit sorunu<br />

desteklenebiliyor.<br />

Yüz bölgesine gelince…<br />

Biyostimülasyon yönteminin<br />

yüz bölgesindeki ana<br />

kasları çalıştırması<br />

sayesinde alın, göz çevresi,<br />

yanaklar, ağız, çene ve<br />

boyundaki deformasyonlar<br />

üzerinde etki yaratılıyor,<br />

dokular toparlanıyor, yüz<br />

bölgesi yorgun ve yaşlı<br />

görünümünden kurtuluyor.<br />

Tedavinin kaç seans<br />

süreceği bölgeye, sorunun<br />

kapsamına, hastanın yaşına<br />

ve kilosuna göre değişiyor.<br />

PLAZMA AMELİYATSIZ GÖZ KAPAĞI ESTETİĞİ İLE SORUNLARI<br />

BUHARLAŞTIRIN!<br />

Cerrahi operasyonları tercih etmeyenler<br />

için ideal olan ve “plazma” da denilen<br />

ameliyatsız göz kapağı estetiğiyle alt ve üst<br />

göz kapağındaki kırışıklıklar, sarkmalar<br />

ve ayrıca kaz ayakları gideriliyor; göz<br />

çevresi ve cilt üzerinde hızlı bir yenilenme<br />

sağlanıyor, cilt gençleştiriliyor. Plazma<br />

enerjisiyle ameliyatsız göz kapağı estetiği<br />

işleminde genel olarak tek seans yeterli<br />

oluyor, nadiren ikinci veya üçüncü seansa<br />

ihtiyaç duyuluyor.<br />

Gaz formundaki azotun ve su buharının<br />

yüksek enerji aracılığıyla plazma enerjisine<br />

dönüştürülmesiyle uygulama başlıyor.<br />

Ardından bu plazma enerjisi kullanılarak<br />

cilt üzerindeki sorunlu dokular yok<br />

ediliyor.<br />

Üstelik yeni doku oluşumu süreci<br />

başlatılmış olduğundan uygulama yapılan<br />

bölgedeki yenilenme, sonrasında da devam<br />

ediyor. Böylece cilt sıkılaşıyor, toparlanıyor<br />

ve gençleşiyor.<br />

Anestezik krem kullanılarak yapılan ve<br />

kısa sürede gerçekleştirilen bu uygulamada<br />

ne ağrı ne kanama ve pansuman var.<br />

Enfeksiyon ve operasyon izi riski de söz<br />

konusu değil. Yağ ve sinir dokularına,<br />

kılcal damarlara ve kıl köklerine herhangi<br />

bir olumsuz etki yapmıyor.<br />

Uygulama sonrasında cilt üzerinde<br />

minik kabuklar meydana gelebiliyor, dört<br />

ila on gün aralığındaki bir sürede bunlar<br />

da yok oluyor. Süreçte güneş korumalı likit<br />

fondöten kullanılması, yüzün hassas bir<br />

sabunla yıkanması son derece yeterli.<br />

Kadın ve erkeklere, her yaş grubuna<br />

uygun olan bu yöntem dudak üzerindeki<br />

ve kulak önündeki kırışıklıkların, aknelerin<br />

ve akne izlerinin, yara ve ameliyat<br />

izlerinin, lezyonların, lekelerin, boyun<br />

bölgesindeki kırışıklıkların giderilmesinde<br />

de kullanılıyor.<br />

Aynı zamanda vücut çatlakları ve<br />

sarkmalarında da plazma enerjisinden<br />

yararlanılıyor.<br />

28 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 29


V<br />

RÖPORTAJ<br />

A’dan Z’ye<br />

meme estetiği<br />

Çok küçük ya da çok büyük oldukları veya sarktıkları için saklama ihtiyacı<br />

duyduğumuz memeler pek çoğumuzun sorunu. Bu sorunu ve çözüm<br />

yollarını konuştuğumuz Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı<br />

Op. Dr. Özgür Dal, “Meme estetiği ameliyatları ile hastaların daha<br />

özgüvenli ve mutlu olmalarını sağlıyoruz” açıklamasında bulunuyor.<br />

Meme estetiği, en çok tercih edilen üçüncü<br />

estetik ameliyat. Memeler gerçekten bu<br />

kadar sorunlu mu?<br />

Büyük, küçük, sarkık ve hacmi<br />

yetersiz memeler var. Kadınlığı temsil<br />

eden organlardan biri olan meme<br />

özellikle doğumdan sonra yıpranıyor.<br />

Gerçekten de pek çok kadının memesi<br />

sorunlu. Bazılarının çok büyük<br />

bazılarında ise neredeyse hiç yok; zaten<br />

hastalar en çok meme büyütme ve meme<br />

küçültme için bize başvuruyor. Ama<br />

dikleştirme ve hacim verme ameliyatları<br />

da gerçekleştiriyoruz. Ağırlık kadınlarda<br />

olsa da erkeklere de “jinekomasti”<br />

dediğimiz meme estetiği ameliyatını<br />

yapıyoruz.<br />

“DAHA ÇOK PROTEZLE<br />

MEME BÜYÜTME AMELİYATI<br />

YAPIYORUZ”<br />

Meme estetiği ameliyatının belirttiğiniz<br />

gibi birçok çeşidi var. Sırasıyla her biriyle<br />

ilgili detayları öğrenmek istiyoruz sizden.<br />

Öncelikle meme büyütme ameliyatından<br />

söz edebilir miyiz? Kaç türü var bu<br />

ameliyatın?<br />

Meme büyütme ameliyatının iki<br />

çeşidi var; protez ve yağ dolgusu. Daha<br />

çok protezle, yani silikonla meme<br />

büyütme ameliyatı yapıyoruz; bu<br />

ameliyat kalıcılık konusunda son derece<br />

memnun edici. Ama kimi hastanın<br />

yabancı maddeye, yani silikona karşı<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

önyargısı olabiliyor. O zaman son derece<br />

doğal bir yöntem olan yağ dolgusunu<br />

uyguluyor, hastanın vücudundan<br />

aldığımız yağı memelere yerleştiriyoruz.<br />

Ama önemli olan doğru hastaya<br />

doğru yöntemi uygulamak. Hastanın<br />

beklentisi de çok önemli. Hasta dolgun<br />

bir dekolte istiyorsa ve hacim olarak<br />

beklentisi yüksekse protez, kendi<br />

yağının kullanılmasını istiyorsa ve<br />

büyük beklentisi yoksa yağ dolgusu<br />

kullanılabiliyor.<br />

Aslında meme büyütmenin bir çeşidi<br />

daha var; sentetik dolgu-aquafilling.<br />

Fakat ben bu yöntemi ne uyguladım<br />

ne de hastalarıma tavsiye ettim, çünkü<br />

sağlıklı değil.<br />

Uygulama sonrasında meme enfekte<br />

olabiliyor, böyle bir durumda dolguyu<br />

temizlemek de çok büyük bir uğraş<br />

istiyor. Üstelik bazı hastalarda emboli<br />

gelişebiliyor ki bu, biz hekimlerin en çok<br />

korktuğu durum.<br />

Protezle meme büyütmenin dezavantajları<br />

var mı?<br />

Protez, uzun süreli kalıcılık vadeden<br />

bir uygulama, silikonun erimesi diye bir<br />

durum söz konusu değil. Ancak protezin<br />

nadir rastlansa da bir dezavantajı var;<br />

vücut yabancı maddeye aşırı reaksiyon<br />

gösterdiğinde “kapsül kontraktürü”<br />

denilen bir durum gelişebiliyor. Memede<br />

sıkılmış bir portakal gibi etrafı girintili<br />

çıkıntılı bir görüntü, sert kıvamlı bir<br />

yapı ve ağrılı bir durum olabiliyor.<br />

Protezin bir başka dezavantajı ise<br />

bir ağırlık teşkil ettiğinden dolayı<br />

memelerde aşağı doğru sarkma<br />

yaratabilmesi. Yine çok nadir olarak<br />

protez enfeksiyon kapabiliyor, böyle bir<br />

durumda protezi çıkarmak gerekebiliyor.<br />

“PROTEZ ÖMÜR BOYU<br />

KALABİLİYOR”<br />

Yeni nesil protezler artık ömürlük değil<br />

mi?<br />

Bundan 20-30 yıl önce takılan<br />

protezlerin ömrü 10 yıl civarındaydı,<br />

sonrasında değiştiriliyordu. Nadiren<br />

de olsa patlaması gibi bir durum<br />

söz konusuydu. Günümüzde bu tarz<br />

sıkıntılar ortadan kalktı. Teknolojinin<br />

gelişimiyle birlikte protezler de dış<br />

çeperinden silikonun yapısına kadar<br />

değişti. Artık herhangi bir sıkıntı<br />

olmadığı sürece protez ömür boyu<br />

kalabiliyor.<br />

Sadece hasta doğum yaptığında<br />

memede bir sarkma olursa protez<br />

değiştirilebiliyor. Protezler üzerinden<br />

tır geçse deforme olmayacak sağlamlıkla<br />

dizayn ediliyor, ancak çok enteresan bir<br />

durum gelişir ve meme travmaya maruz<br />

kalırsa, örneğin bıçak darbesi alırsa<br />

silikonun dış çeperi hasar görebiliyor.<br />

Böylesi bir durumda protezin içindeki<br />

jel vücuda yayılmasa da enfeksiyon riski<br />

açısından çıkarmak gerekiyor.<br />

“HASTANIN YAŞADIĞI<br />

MUTLULUĞU GÖRÜNCE<br />

BİZ DE MUTLU OLUYORUZ”<br />

l “Plastik, rekonstrüktif ve estetik<br />

cerrahi branşının ilgi alanı çok geniş.<br />

Ama beni mesleki olarak estetikten<br />

çok rekonstrüktif kısmı tatmin ediyor.<br />

Kanser olup memesi alınmış bir hastaya<br />

kendi dokusunu kullanarak meme<br />

oluşturmak veya parmağı kopmuş birinin<br />

parmağını yerine dikip eski işlevine<br />

kavuşturmak benim için daha mutluluk<br />

verici. Ne yazık ki ülkemizde bu tarz<br />

işlemlerin değeri çok bilinmiyor, üstelik<br />

çok daha emek gerektiren işlemler<br />

oldukları halde.<br />

l Öte yandan estetik ameliyatlarla<br />

hastaların daha özgüvenli ve mutlu<br />

olmalarını sağlıyoruz, bunun keyfi de<br />

ayrı. Örneğin, kepçe kulakları olduğu<br />

için saçını kısa kestiremeyen erkek veya<br />

saçını toplayamayan kadın hastalarımız<br />

oluyor. Kepçe kulaklarını düzelttikten<br />

sonra hastanın yaşadığı mutluluğu<br />

görünce biz de mutlu oluyoruz.<br />

Amacımız hastaya doğru ve beklentisini<br />

karşılayacak işlemi yapmak. Hastayı<br />

neyin mutlu edeceğiyle ilgili analiz<br />

yapmadan işlem yaparsak o hasta mutlu<br />

olmaz. Oysa hastanın mutluluğu benim<br />

için çok önemli.”<br />

30 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 31


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Yağ dolgusuyla ilgili dezavantajlar da söz<br />

konusu mu?<br />

Memeyi yağ dolgusuyla büyütebilmemiz<br />

için hastada yağ alabileceğimiz alanların<br />

olması lazım, yani çok zayıf bir hastaya<br />

yağ dolgusu yapmamız imkânsız. Yağ<br />

dolgusu biyolojik bir dolgu olsa da bazı<br />

dezavantajları var tabii ki. Yeni yapılan<br />

bilimsel araştırmalara göre, eğer hastanın<br />

memesinde tümör gelişimi açısından riskli<br />

kistler varsa yağ enjeksiyonu yapılmasını<br />

önermiyoruz. Bunun da nedeni yağın kendi<br />

içinde büyüme faktörlerinin olması. Ama<br />

yağ dolgusundaki asıl problem, enjekte<br />

edilen yağın bir kısmının erimesi. Yağın ne<br />

kadar eriyeceğini öngöremiyoruz, elimizde<br />

bunu tespit edebilecek bir parametre<br />

yok ama sigaranın çok önemli bir faktör<br />

olduğunu biliyoruz. Hasta sigara içiyorsa,<br />

ayrıca düzensiz beslenme ve uyku düzenine<br />

sahipse koyduğumuz yağın kimi zaman<br />

yüzde 90’ı eriyor. Bunlar yoksa yağ yüzde<br />

70 oranında kalıyor. Bu kayıpla ilgili olarak<br />

hastayı önceden bilgilendiriyoruz.<br />

“SİGARA HER AMELİYATTA ÇOK<br />

ETKİLİ BİR FAKTÖR”<br />

Sigara neden bu kadar önemli bir faktör?<br />

Hastanın vücudundan aldığımız<br />

yağın koyduğumuz yerde yaşaması için<br />

o bölgenin iyice kanlanması gerekiyor.<br />

Sigara, bölgeye kan gelmesini engelliyor.<br />

Yağ yaşayamadığı için eriyor ve vücut<br />

tarafından emiliyor. Aslında sigara, sadece<br />

yağ dolgusunda değil her ameliyatta çok<br />

etkili bir faktör, estetik ameliyatlardaki rolü<br />

ise daha önemli. Bu nedenle bir ameliyat<br />

kararı verirken, planlarken ve sonucunu<br />

öngörürken hastanın sigara içip içmediğini<br />

göz önünde bulunduruyoruz. Örneğin<br />

bir apandisit ameliyatında estetik kaygı<br />

ön planda değildir, oysa bizim yaptığımız<br />

işlemlerde dış görünüşle ilgili bir beklenti<br />

var doğal olarak. O beklentiyi maksimum<br />

seviyeye çıkarmak için optimum koşulları<br />

sağlamak lazım. Yara iyileşme sürecini<br />

geciktiren sigara, bunu bozan faktörlerin<br />

başında geliyor.<br />

“BÜYÜK MEMELER ÖNEMLİ<br />

SAĞLIK SORUNLARINA YOL<br />

AÇABİLİYOR”<br />

Meme küçültme ameliyatı hangi<br />

durumlarda tercih ediliyor?<br />

Memesi büyük kadınlarda omurgada<br />

eğrilik, kas iskelet sisteminde deformasyon,<br />

bel, boyun ve sırtta ağrı, özellikle yaz<br />

aylarında meme altlarında pişik, sutyen<br />

askısından dolayı omuzlarda derin izler<br />

meydana gelebiliyor. Bazı hastaların<br />

uyurken rahat nefes almalarına engel olacak<br />

büyüklükte memeleri olabiliyor. Yani<br />

büyük memeler önemli sağlık sorunlarına<br />

yol açabiliyor, öyle ki belli kriterlere<br />

sahip hastaların ameliyatının bir kısmı<br />

devlet tarafından karşılanabiliyor. Çok<br />

büyük meme, sağlığın yanı sıra estetik<br />

açıdan da sorun yaratıyor, örneğin kimi<br />

hastaların memeleri göbek deliklerine<br />

kadar inebiliyor. Ayrıca büyük memeli<br />

hastalar istedikleri kıyafetleri giyemiyor<br />

veya memelerini kamufle etmek için<br />

geniş ve salaş kıyafetleri tercih etmek<br />

zorunda kalıyor. Bu tarz durumlarda meme<br />

küçültme ameliyatı gerekli oluyor.<br />

Meme küçültme ameliyatının riskleri<br />

neler?<br />

Meme küçültme ameliyatının özellikle<br />

genç hastalar için riski var. Çünkü<br />

ameliyat sonrasında memenin süt verme<br />

kapasitesinde düşme olabiliyor veya hiç süt<br />

veremeyebiliyor. Bunu önceden hastayla<br />

konuşuyoruz. Hastanın ileriye dönük<br />

doğum yapma ve süt verme gibi bir planı<br />

varsa ya bu riski göze alması ya da doğum<br />

yaptıktan sonra ameliyat olması gerekiyor.<br />

Sigara içen hastalarda ise ameliyat<br />

sonrasında meme başında nekroz<br />

dediğimiz çürüme durumu olabiliyor, bunu<br />

engellemek için sigarayı bırakmalarını veya<br />

azaltmalarını öneriyoruz. Bu ameliyatta<br />

his azalması da meydana gelebiliyor. Böyle<br />

bir kaygı varsa bu tarz sıkıntıların daha az<br />

çıkacağı bir ameliyat tekniğini tercih etmek<br />

gerekiyor, ama o zaman da memeyi yeteri<br />

kadar küçültemeyebiliyoruz.<br />

Bu tür ameliyatlardan sonra hastanın<br />

nelere dikkat etmesi gerekiyor?<br />

Ameliyattan sonraki birinci haftada hasta<br />

kendi işini gücünü yapabilecek duruma<br />

geliyor. Ama en az bir ay boyunca ağır iş<br />

yapmamaya, kollarını uzatıp raftan bir şey<br />

almamaya veya ağır bir pazar alışverişine<br />

çıkmamaya özen göstermesi gerekiyor.<br />

“MEME DİKLEŞTİRMEYE MEME<br />

BAŞININ SEVİYESİNE GÖRE<br />

KARAR VERİYORUZ”<br />

Meme dikleştirme ameliyatı hakkında da<br />

bilgi alabilir miyiz sizden?<br />

Memede sarkma oluştuğunda bu<br />

durumu gidermek için meme dikleştirme<br />

ameliyatı yapıyoruz. Meme dikleştirmeye<br />

meme başının seviyesine göre karar<br />

veriyoruz. Rakamsal olarak meme başından<br />

omuzda “iman tahtası” dediğimiz bölgeye<br />

kadarki mesafenin 19-21 cm arasında<br />

olması gerekiyor, eğer 21 cm’den daha<br />

aşağıdaysa o memeye “sarkık” diyoruz.<br />

Ama kararımızı verirken asıl olarak hastaya<br />

bakıyoruz. Örneğin, kimi hastanın gövdesi<br />

uzun oluyor ve ondaki meme sarkıklık<br />

kriteri değişiyor. Eğer memenin hacmi varsa<br />

meme başını yukarı taşıyarak ve kendi<br />

hacmini toplayarak dikleştirme işlemi<br />

yapıyoruz. Memenin hacmi yoksa meme<br />

başını yukarı alıp hacim kazandırmak<br />

için protez kullanıyoruz. Hasta protez<br />

istemiyorsa ve yağ dokusu varsa yağ<br />

dolgusuyla hacim verip meme başını yukarı<br />

taşıyoruz.<br />

“MEMELER ARASINDAKİ<br />

ASİMETRİ SADECE BARİZSE<br />

ÖNEM TEŞKİL EDER”<br />

Memeler arasında belirgin bir asimetri<br />

varsa bu nasıl düzeltiliyor?<br />

Kadınların yüzde 90’ında iki meme<br />

arasında asimetri vardır. Memeler<br />

arasındaki asimetri sadece barizse önem<br />

teşkil eder. Bariz asimetri ameliyatında<br />

sıkıntı olan memeyi normal olana<br />

benzetme işlemi yapıyoruz. Küçükse<br />

büyütmeye, büyükse küçültmeye, sarkıksa<br />

dikleştirmeye çalışıyoruz. Bir de “tübüler<br />

meme” dediğimiz tüp şeklinde meme<br />

durumu var. Bu memeler sanki altında bir<br />

halka varmış ve o halkadan meme başı<br />

taşıyormuş gibi görünür. Hastayı oldukça<br />

rahatsız eden bu görüntünün düzeltilmesi<br />

epeyce emek ister, bazen tek seans bile<br />

yetersiz kalabilir. Ayrıca protez veya yağ<br />

dolgusu yapmak gerekebilir. Bu aslında<br />

gelişimsel bir problem, meme büyürken<br />

alttaki derinin genişlememesiyle oluşuyor.<br />

Ayrıca genetik alt yapısı da olabiliyor.<br />

“JİNEKOMASTİ, ERKEK<br />

MEMESİNDE AŞIRI BÜYÜKLÜK<br />

OLMASIDIR”<br />

Erkeklere uyguladığınız jinekomasti<br />

ameliyatı nedir?<br />

Jinekomasti, kadın memesine benzer<br />

şekilde erkek memesinde aşırı büyüklük<br />

olmasıdır. Jinekomasti ameliyatında<br />

erkekteki fazla meme dokusunu<br />

çıkartıyoruz. Memesi büyük olan erkekler,<br />

bu durumdan büyük rahatsızlık duyuyor.<br />

Örneğin, yaz aylarında sahile gittiklerinde<br />

tişörtlerini çıkarmaya dahi utanabiliyorlar.<br />

Hiç de azımsanmayacak kadar erkekte bu<br />

rahatsızlık var, kiminde daha az kiminde<br />

daha fazla. Özellikle yaz ayları yaklaştığında<br />

jinekomasti ameliyatı olmak için başvuran<br />

erkeklerin sayısı artmaya başlıyor.<br />

“MEME ESTETİĞİ YAPTIRANLAR EN<br />

BAŞTA ÖZGÜVEN KAZANIYOR”<br />

l “Sosyal medya, haberler ve ünlülerin tercih ettikleri işlemler<br />

estetikte dönemsel furyalara sebep olabiliyor ve hastaların<br />

tercihlerini etkileyebiliyor. Sosyal ve psikolojik etkiler de söz<br />

konusu. Örneğin, çok büyük memeleri olduğu için sosyalleşme<br />

açısından yadırganması genç bir kızı son derece üzebiliyor.<br />

Kadınlarda evlilik öncesinde memeleriyle ilgili kaygı gelişebiliyor.<br />

Bu tür durumlar da kadınları meme estetiğine yöneltebiliyor.<br />

l Meme estetiği yaptıranlar en başta özgüven kazanıyor.<br />

Kadınlığı temsil eden organları göze daha hoş göründüğünde<br />

veya kendi istedikleri gibi olduğunda mutluluk duyuyorlar.<br />

İstedikleri kıyafetleri giyebildiklerinde sosyal ortamlarda<br />

kendilerini iyi hissediyorlar. Memelerini küçülttüren kadınların<br />

sağlık sıkıntılarının azalması da pozitif bir etki yaratıyor.”<br />

32 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 33


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Endolift uygulaması hakkında bilgi<br />

alabilir miyiz?<br />

FDA (Food and Drug Administration-<br />

Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onaylı<br />

Endolift, 1470 nm dalga boyuna sahip<br />

bir lazer enerjisi. Bu enerjiyi bir saç teli<br />

kalınlığındaki (200-300 mikron) fiber<br />

optikle cildin altındaki yağ tabakasına<br />

uyguluyor, bir anlamda cilt altını ilmek<br />

ilmek dokuyoruz. Biraz invaziv (cerrahi)<br />

işlem gibi dursa da fiber optiğin inceliği<br />

sayesinde son derece konforlu bir uygulama<br />

ama tabii ki el becerisi gerektiriyor. Lazer<br />

teknolojisi aracılığıyla cildin canlılığını ve<br />

elastikiyetini artırabiliyor, aynı zamanda<br />

fazla yağları azaltabiliyoruz. Endolift, ilk<br />

olarak İtalya’da uygulanmaya başladı.<br />

Dünyada 16 yıldır, Türkiye’de ise dört<br />

yıldır kullanılıyor. Nispeten yeni bir<br />

tedavi olsa da şu anda Endolift’in üçüncü<br />

nesil cihazlarıyla işlem yapıyoruz. Son<br />

derece yenilikçi bir tedavi olduğunu<br />

söyleyebilirim.<br />

“Endolift<br />

uygulaması<br />

yüz<br />

germenin ve<br />

sıkılaştırmanın<br />

lokomotifidir”<br />

Yenilikçi Endolift uygulaması lazer teknolojisi aracılığıyla<br />

cildin canlılığını ve sıkılığını artırıp fazla yağları azaltıyor.<br />

Hem yüz bölgesinde hem de kol, karın, bacak ve kalçada<br />

kullanılabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Emre Kaynak,<br />

tek seansın yeterli olduğu bu uygulamayla ilgili olarak,<br />

“Endolift, doğallığı bozmadan güzel bir yaşlanma sürecinin<br />

temel taşıdır” açıklamasında bulunuyor.<br />

Melek Yazıcı<br />

Meryem Bilici<br />

“CİLT BİR YILA KADAR KENDİ<br />

KENDİNİ SÜREKLİ YENİLİYOR”<br />

Bu uygulama yüzün hangi bölgelerinde<br />

kullanılıyor ve uygulama sonrasında ciltte<br />

neleri değiştiriyor?<br />

Endolift’i yüz bölgesinde göz kapağı<br />

torbalanmalarını düzeltmek ve üst göz<br />

kapağı düşüklüklerini gidermek, orta<br />

ve alt yüzü sıkılaştırmak, çene hattını<br />

belirginleştirmek, gıdı ve boyun bölgesini<br />

hem sıkılaştırmak hem de buradaki yağları<br />

azaltmak için kullanıyoruz. Uygulamadan<br />

sonra ısının vermiş olduğu etkiyle ciltte<br />

hemen bir sıkılaşma görüyoruz. Bununla<br />

birlikte görmek istediğimiz esas etki üç ila<br />

altı ay içinde oluşuyor, ayrıca cilt bir yıla<br />

kadar kendi kendini sürekli yeniliyor.<br />

Endolift’in farklılıkları nelerdir?<br />

Bence Endolift, medikal estetik<br />

uygulamalarındaki bir eksikliği giderdi.<br />

Çünkü dışarıdan hiçbir şey uygulamadan<br />

sadece lazer enerjisini kullanarak ve<br />

stimülasyonla (uyarımla) istediğimiz<br />

bölgede sıkılaşma sağlayabiliyoruz. Lazer<br />

enerjisi cildin altında yeniden yapılanmayı<br />

uyarıyor ve bu şekilde ciltte sıkılaşma<br />

meydana geliyor. Aslında çok hızlı bir<br />

tedavi yöntemi değil ama stimülasyon<br />

etkisinin bir yıla kadar devam etmesi son<br />

derece önemli.<br />

“ENDOLIFT HACİM VERMİYOR,<br />

UZUN VADEDE CİLDİ<br />

GENÇLEŞTİRİYOR”<br />

Hastalar Endolift uygulamasını niye tercih<br />

etmeli?<br />

Öncelikle belirtmeliyim ki hastaların<br />

Endolift uygulamasıyla ilgili olarak cerrahi<br />

yüz germede veya iple yüz askılamada<br />

olduğu gibi bir beklentiye girmemesi lazım.<br />

34 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 35


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Ama Endolift uygulaması ameliyatsız yüz<br />

germenin ve sıkılaştırmanın lokomotifidir.<br />

Çünkü cilt ne kadar sıkı ve sağlıklıysa<br />

çeşitli uygulamalarda kullanacağımız<br />

materyal o kadar azalıyor, sonrasında doğal<br />

bir görünüm daha iyi sağlanabiliyor ve<br />

kalıcılığı daha uzun sürüyor.<br />

O yüzden gençliğini, güzelliğini ve<br />

hatlarını doğal bir şekilde korumak<br />

isteyen, cildi hafif solmaya ve elastikiyetini<br />

yitirmeye başlamış olan hastalara ilk<br />

olarak Endolift yapıyorum. Ama tabii ki<br />

Endolift hacim vermiyor, tam tersine cildi<br />

küçültüyor. Bununla birlikte sıkılığını<br />

artırıyor ve uzun vadede cildi gençleştiriyor.<br />

Eğer hastanın yüzünde hacim kaybı veya<br />

başka bir sorun varsa kombine olarak<br />

başka tedaviler de uyguluyoruz. Bunlar<br />

dolgu, iple askılama veya diğer enerji bazlı<br />

uygulamalar olabiliyor. Bu şekilde hasta<br />

hem kısa dönemde sonucu görüyor hem<br />

de uzun vadede o sonucu korumuş oluyor.<br />

Yani Endolift, doğallığı bozmadan güzel bir<br />

yaşlanma sürecinin temel taşı. Uygulama<br />

çok yoğun akne izlerinde de inanılmaz<br />

sonuçlar veriyor, ayrıca kalıcı dolguyu<br />

eritebiliyor.<br />

Ciltteki kolajen üretimini nasıl artırıyor?<br />

Endolift uygulaması ciltteki yağ ve su<br />

dokusunu uyararak fibroblast’ları (bağ<br />

dokusunun temel hücreleri) aktive ediyor.<br />

Bunlar aynı zamanda kolajen üreten<br />

hücreler. Fibroblast’lar cildin neye ihtiyacı<br />

varsa onun tekrar yapılanmasını sağlıyor.<br />

Sadece kolajenin değil bağ dokunun<br />

uyarımı da söz konusu. Bağ dokuda<br />

hücre matriksleri dediğimiz bir yapı ve<br />

de bunun içinde bir sürü protein var.<br />

Onların da yeniden sentezlenmesini ve<br />

yapılanmasını sağlıyor. Bu nedenle Endolift<br />

diğer uygulamalardan biraz farklı, çünkü<br />

belirttiğim gibi stimülasyonu uzun sürüyor.<br />

“SELÜLİTLERİN OLDUĞU<br />

BÖLGELERDE DE ENDOLİFT<br />

KULLANMAYI TERCİH EDİYORUZ”<br />

Endolift, yüz dışında hangi bölgelerde<br />

kullanılıyor?<br />

Kol bölgesinde, karın çevresinde,<br />

bacakta, kalçada yani selülit olan<br />

bölgelerde de sık sık Endolift kullanmayı<br />

tercih ediyoruz. Bu bölgelerde biriken<br />

yağ dokusunu biraz azaltıp cildin<br />

sıkılığını artırıyor ve yeniden yapılanmayı<br />

uyarıyoruz. Kilo alıp vermeler sırasında<br />

oluşabilen cilt gevşemelerinde ve bölgesel<br />

yağlanmalarda da Endolift ile sıkılaşma<br />

sağlıyoruz.<br />

İstenen sonuca ulaşmak için tek seans<br />

yeterli oluyor mu?<br />

Endolift uygulamasında tek seans<br />

çoğunlukla yeterli oluyor. Sadece çok<br />

derin akne izi olan hastalarda ikinci seansa<br />

ihtiyaç duyulabiliyor. Bununla birlikte<br />

şu ana kadar ancak birkaç hastaya ikinci<br />

seansı yaptığımı söyleyebilirim. Ancak<br />

uygulamadan iki üç yıl sonra gelen ve<br />

tekrar Endolift uygulaması yaptıran<br />

hastalarım var.<br />

Endolift her yaştaki hastanın<br />

yararlanabileceği bir uygulama mı?<br />

Bu uygulamada herhangi bir yaş<br />

sınırlaması yok. Bazı durumlarda çok<br />

genç hastalarda kullanmayı da tercih<br />

edebiliyoruz. Örneğin, derin akne izi olan<br />

20’li yaşlardaki hastalara pek çok kez<br />

Endolift uygulaması yaptım. Bu şekilde<br />

“BİLGİMİ HASTALARIN<br />

DOĞAL YAŞLANMA<br />

SÜRECİNDE KULLANMAK<br />

İSTİYORUM”<br />

l “Trakya Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi’nden 2011 yılında mezun oldum.<br />

İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve<br />

Araştırma Hastanesi, Deri ve Zührevi<br />

Hastalıklar Kliniği’nde 2012-2016 yılları<br />

arasında ihtisasımı yaptım. Bu süreçte<br />

deri sağlığı ve deri hastalıklarıyla ilgili<br />

tüm fizyolojik ve patolojik süreçleri<br />

öğrendim. Estetik dermatolojiye olan<br />

ilgimden dolayı uzmanlık eğitimimin<br />

ardından kendimi bu konuda geliştirdim.<br />

l Bir hasta doğal bir şekilde<br />

güzelliğini korumak veya kendini daha<br />

iyi hissetmek istiyorsa bu sürecin içinde<br />

olmak beni mutlu ediyor. O yüzden<br />

bilgimi hastaların doğal yaşlanma<br />

sürecinde kullanmak istiyorum.<br />

l Medikal estetik alanında sürekli<br />

yenilik var, her yıl bambaşka teknolojiler<br />

ortaya çıkıyor. Bunları takip etmek ve<br />

bunların içinde olmak iyi hissettiriyor.<br />

Böylece sürekli kendini yeniliyor ve<br />

kabuk atmak zorunda kalıyorsun, çünkü<br />

gelişmeler seni sürekli zorluyor. Zaten<br />

stabil durumda kalırsan kaybolursun.”<br />

ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA<br />

MEDİKAL ESTETİK ALANINDA<br />

BİZLERİ NELER BEKLİYOR?<br />

l “Bence önümüzdeki yıllarda şu anda sosyal medyada<br />

ve görsel medyada dayatılan güzellik algısı değişecek.<br />

Olması gerektiği üzere, çok yapay olan ve dikkat çekmeye<br />

yönelik işlemler azalacak. Zaten insanların da bu durumdan<br />

sıkıldığını düşünüyorum.<br />

l Bundan sonraki dönemde insanlar daha sağlıklı ve<br />

daha güzel yaş alma sürecinde ilerleyecek, sektör de buraya<br />

doğru yönelecek. Bilinç seviyesinin artmasıyla birlikte<br />

yüzü şişirmek, abartılı dudaklar veya çeneler yapmak<br />

yerine kaybedilenlerin yerine konduğu ya da kaybetmenin<br />

engellendiği doğal bir yaş alma süreci ön plana çıkacak.”<br />

ciltteki bağ dokuyu açıp stimülasyon<br />

etkisiyle yeni kolajen sentezini sağlıyoruz.<br />

Bazı hastaların cildi genetik olarak çok<br />

yumuşak olabiliyor, yaşı 25 olsa da fark<br />

etmiyor. Bu tür sorunu olan hastalarda<br />

da tedaviyi gerçekleştirebiliyoruz. Ayrıca<br />

kadın veya erkek herkesin Endolift’ten<br />

yararlanması mümkün.<br />

“KIZARIKLIK OLUŞABİLİYOR,<br />

ÖDEM GÖRÜLEBİLİYOR”<br />

Uygulama kaç dakika sürüyor ve<br />

uygulama sırasında ağrı oluyor mu?<br />

Endolift uygulaması her bölge için 20<br />

dakika sürüyor. Fotoğraf çekimi ve genel<br />

bilgilendirmeden sonra hastaya lokal<br />

anestezi yapıp işleme başlıyoruz.<br />

Çok ağrılı bir işlem değil. Ama tabii ki<br />

ağrı ve acı eşiği kişiden kişiye göre değişen<br />

bir kavram. Bazıları ağrıyı çok rahat tolere<br />

edebiliyor. Bununla birlikte hasta arzu<br />

ederse ağrı kesici kullanabiliyoruz. İşlem<br />

sırasında hastada oluşabilecek rahatsızlığı<br />

ise soğuk hava ile çözebiliyoruz. Sonuç<br />

olarak ısı verdiğimizden dolayı ciltte<br />

kızarıklık oluşabiliyor. Uygulama bölgesine<br />

göre bazı kişilerde 2-3 gün bazılarında ise<br />

7-11 gün süreyle ödem görülebiliyor.<br />

Uygulama sonrasında dikkat edilmesi<br />

gereken noktalar var mı, özel bir bakım<br />

gerektiriyor mu?<br />

Endolift, uygulama sonrasında özel bir<br />

bakım gerektirmiyor. Ama hastanın birkaç<br />

gün süreyle ödemi artırabilecek hamamdan,<br />

saunadan, duştan ve çok yoğun spordan<br />

uzak durması lazım. Bunlar dışında<br />

hastanın sosyal hayatını engelleyecek<br />

herhangi bir şey söz konusu değil.<br />

Hasta memnuniyeti ne düzeyde?<br />

Hasta memnuniyetinin yüksek<br />

olduğunu söyleyebilirim; yaklaşık yüzde<br />

85-90 arasında. Endolift’in şu dönemde<br />

“dayatılan” güzellik anlayışından farklı bir<br />

yönü var, zaten o yüzden benim sevdiğim<br />

bir uygulama.<br />

Doğallığı bozmadan yaş alma sürecine<br />

katkıda bulunuyor ama sabırsız hastalara<br />

uygun bir yöntem de değil. O yüzden biraz<br />

daha uzun vadeli bir uygulama olarak<br />

düşünülebilir. Hastalarımıza bununla ilgili<br />

bilgilendirmeyi yapıyoruz, çünkü onların<br />

mutluluğu bizim için çok önemli.<br />

36 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 37


V<br />

ZOOM<br />

Gizli kahramanlar<br />

Dermatoloji Uzmanı Dr. Ethem Mercan’ın kliniğinde hasta danışmanı ve halkla ilişkiler uzmanı olarak<br />

görev yapan Gönül Akanlı ile Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Altuğhan Cahit<br />

Vural’ın asistanı ve klinik koordinatörü Özge Oymak’ı <strong>Voyant</strong>’a ağırlıyoruz. Bu gizli kahramanlar<br />

birlikte çalıştıkları hekimin eli ayağı, hastaların ise kılavuzu ve dert ortağı.<br />

GÖNÜL AKANLI:<br />

“HASTA<br />

DANIŞMANLIĞI<br />

MÜTHİŞ EMEK<br />

VE SABIR<br />

İSTEYEN<br />

BİR İŞ”<br />

Melek Yazıcı<br />

ÖZGE<br />

OYMAK:<br />

“HASTANIN<br />

PSİKOLOĞU DA<br />

OLUYORUM<br />

AİLESİNDEN<br />

BİRİ DE”<br />

l “İstanbul doğumluyum, evli ve bir<br />

çocuk annesiyim. Üniversiteyi Amerika’da,<br />

Westchester Community College’da<br />

okudum. Türkiye’ye döndüğümde<br />

aklımda değerli taş satışı yöneticiliği ve<br />

dermokozmetik uygulamalar olmak üzere<br />

iki iş alanı vardı. Değerli taş alanında 17<br />

yıl zevkle çalıştım. Ama yılın yarısında<br />

yurt dışındaydım. Çocuğumla daha çok<br />

vakit geçirmek için iş değiştirmeye karar<br />

verdiğim noktada Dermatoloji Uzmanı Dr.<br />

Ethem Mercan ile tanıştım.<br />

l Tanışmamıza cildimdeki rozasea<br />

rahatsızlığı vesile oldu. Ethem Hoca,<br />

rahatsızlığımı tedavi etti. Kendisi o sırada<br />

kliniğinin alt yapısını oluşturuyordu, bu<br />

şekilde ben de ekibine katıldım. Zaten<br />

yıllardır dermokozmetik alanındaki<br />

uygulamaları takip ettiğimden konuyla<br />

ilgili bir temelim vardı. Bununla satış<br />

tecrübemi birleştirince ortaya tam da<br />

istediğim gibi bir sonuç çıktı.<br />

l Hekim hastasıyla görüşür, durumunu<br />

inceler ve gerekli uygulamaları dosyasına<br />

yazar. Bundan sonra tüm uygulamaları<br />

ve ürünleri detaylı olarak anlatmak ve<br />

fiyatlandırmak hasta danışmanının<br />

görevidir. Hekimle fiyat konuşmak<br />

doğru değildir. Hekim hastasıyla sadece<br />

uygulama anında karşı karşıya gelmelidir.<br />

l Hasta danışmanlığı müthiş emek ve<br />

sabır isteyen bir iştir. Hasta danışmanının<br />

hem klinikteki hem de genel olarak<br />

medikal estetik alanındaki bütün<br />

uygulamalar hakkında bilgi sahibi ve<br />

donanımlı olması gerekir. Ben satış<br />

koçluğu yapıp satış eğitimleri de<br />

veriyorum. Eğitim verdiğim arkadaşlar<br />

memnuniyetsiz hastadan söz ettiklerinde<br />

onlara şunu söylüyorum: Problem sizde,<br />

çünkü hastayı iyi dinlemediniz, net bilgi<br />

vermediniz, güven ağı oluşturamadınız<br />

ve ürün için bir değer yaratamadınız.<br />

Değer yaratamadığınız hiçbir ürünü<br />

fiyatlandıramazsınız.<br />

l Başarının başlangıç noktası kendi<br />

zihnimizdir. Sağlıklı iletişim kurabilmek,<br />

empati yapmak, bireysel farklılıklara<br />

özen göstermek, sonuç odaklı olmak,<br />

danışanla uyumu hızlı bir şekilde<br />

yakalamak, paylaşımcı, alçak gönüllü<br />

ve net olmak çok önemlidir. Bizim<br />

görevimiz farkındalık yaratmak, tutarlı<br />

olmak ve en önemlisi sarsılmaz bir<br />

güven oluşturmaktır. Üst seviyede hasta<br />

memnuniyeti, şeffaflık ve dürüstlük<br />

kliniğimiz için olmazsa olmazdır ve<br />

danışanımız bizim için çok kıymetlidir.<br />

l Çok keyifli bir ekibimiz var. Her birimizin<br />

fikri Ethem Hoca için önemlidir. En son<br />

karar noktası kendisi olsa da mutlaka bize<br />

de fikirlerimizi sorar. Ethem Hoca, çok naif<br />

ve hassastır. Engin bilgisi hastalarımızı<br />

hem çok şaşırtır hem çok mutlu eder.<br />

Bazen uygulama yaparken hep birlikte<br />

şarkı söylerler.”<br />

l “Ben, 1990 doğumluyum. Tipik bir oğlak burcu olduğumu düşünüyorum;<br />

çalışkan ve disipliniyle öne çıkan biriyim. Birçok farklı sektörde görev aldım.<br />

Yıllarca konsoloslukta, ayrıca insan kaynakları ve hizmet sektöründe<br />

çalıştım. Sonra bir yıl süren bir işsizlik dönemim oldu. O esnada Op. Dr.<br />

Altuğhan Cahit Vural ile tanıştım. Bu şekilde hiç bilmediğim ve kendimi biraz<br />

da savunmasız hissettiğim medikal estetik sektörüne adım attım.<br />

l İşe girdiğimin daha birinci haftasında ayrılmayı düşünsem de mesleği ve<br />

karakteriyle çok değerli patronum Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural’ın desteği<br />

sayesinde, 6 buçuk yıldır klinik koordinatörü ve doktor asistanı olarak<br />

çalışmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyorum. Medikal estetik sektörü<br />

başlangıçta bana yabancı olsa da bence bu işin üstesinden geldim. Bunu<br />

sağlayan da Cahit Hoca’dır.<br />

l Yeri geldiğinde hastanın psikoloğu da oluyorum ailesinden biri de. Ama<br />

bazen de hastanın tüm öfkesini yansıttığı insanım. Tabii ki insanlar mutlu<br />

olmak için kapımızı çalıyor. Her yapılan işlemden beklentileri de büyük<br />

olduğundan bazen bunu karşılamak ciddi bir sorumluluk istiyor. Bu açıdan<br />

bakıldığında aslında yaptığımız iş büyük bir risk ama hasta mutluluğu<br />

için bunu göze alıyoruz. Sonuçta bir başarıya imza atmak ve hastanın<br />

mutluluğunu sizinle paylaşması o kadar kıymetli ki! Kendinizi çok özel<br />

hissediyorsunuz.<br />

l Bizim kliniğimiz çok eğlencelidir ve bir aile ortamına sahiptir. Kalabalık<br />

bir ekibiz ve bence hepimiz kendi alanımızda çok başarılıyız, karşılama<br />

elemanından tutun da hemşireye, çaycıya kadar. Bu zincirleme devam eden<br />

bir başarı. Kliniği en başta yansıtan yani ön yüzü olan da bizleriz; doktor<br />

ekibinde çalışan kişiler. Mutlu hasta, mutlu doktor, mutlu ekip! Bu mottonun<br />

asla hiçbir maddi karşılığı yok.”<br />

38 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 39


V MAKALE<br />

Covid-19 günlerinde<br />

medikal estetik<br />

Covid-19’un cilt altı damarlarında ve dokuda yaptığı değişiklikler bir yana maskenin ve kullanılan antiseptiklerin bile<br />

yarattığı deformiteler medikal estetikte tek başına vaka konularıdır.<br />

Halk sağlığı uzmanı ve medikal<br />

estetikle ilgilenen bir hekim olarak<br />

Covid-19 geçirmiş kişilerde botoks, dermal<br />

dolgu, kimyasal peeling, iple asma gibi<br />

işlemlerde uygulamaların daha farklı olması<br />

gerektiğini düşünüyorum.<br />

Öncelikle her zaman ısrarla belirttiğimiz<br />

bir noktayı burada da vurgulamakta yarar<br />

görüyorum: medikal estetik uygulamalar<br />

sadece estetik cerrah, dermatolog ve<br />

medikal estetik hekimleri tarafından<br />

yapılmalıdır. Çünkü bir doktor her zaman<br />

tıp etiği içerisinde hareket ederek sadece<br />

yüzün uygulama yapılması gereken<br />

yerlerine odaklanmak yerine, danışanının<br />

duygusal ve görsel beklentilerine dikkat<br />

eder, buna göre uygulamalarını planlar ve<br />

medikal estetik dokunuşlarına başlar.<br />

Tabii bu noktada hasta geçmişi<br />

belirleyici olmaktadır. Biz hekimler<br />

bir şikâyet ile bize başvuran hastaların<br />

öncelikle geçmişini irdeler, sorular sorar,<br />

yaşam şeklini ya da son zamanlardaki<br />

yaşamsal değişikliklerinin olumsuz<br />

gelişebilecek sonuçlarını anlamaya<br />

çalışarak semptomların nedenine ineriz.<br />

Normal şikâyetlerle başvuranlara yaklaşım<br />

Uzm. Dr. Fatih Turhan<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

böyleyken medikal estetik hastaları için<br />

durum farklı mı? Tabii ki hayır! Onlara<br />

da benzer soruları sorarız. Son dönemde<br />

ayrıca Covid-19 geçirip geçirmediklerini,<br />

Covid-19 aşılarını olup olmadıklarını<br />

da soruyoruz. Çünkü aslında Covid-<br />

19’un cilt altı damarlarında ve dokuda<br />

yaptığı değişiklikler bir yana maskenin<br />

ve kullanılan antiseptiklerin bile yarattığı<br />

deformiteler medikal estetikte tek başına<br />

vaka konularıdır.<br />

Koronavirüs hastalığı ateş, öksürük,<br />

nefes darlığı gibi solunum yolu<br />

semptomları göstermektedir. Çok<br />

ciddi olgularda ise zatürre, ağır akut<br />

solunum yolu enfeksiyonu, böbrek<br />

yetmezliği gelişmekte ve hatta ölümle<br />

sonuçlanmaktadır. Boğaz ağrısı, kas<br />

ve kemik ağrıları, tat ve koku kaybı,<br />

yorgunluk, gözlerde kızarıklık, ishal de<br />

görülmekte, ayrıca sistemik tutulum da<br />

yapabilmektedir.<br />

SARS-CoV-2 virüsünün yapısal ve<br />

yapısal olmayan proteinlerinin kanda<br />

hemoglobin proteinini oluşturan porfirine<br />

bağlandığı, aynı zamanda virüsün<br />

ORF1ab, ORF10 ve ORF3a proteinlerinin<br />

hemoglobinin beta zincirindeki hem<br />

yapısına saldırdığı, böylece porfirin ve<br />

demiri birbirinden ayırdığı gösterildi. Bu<br />

ayrılmayla kanda deoksihemoglobin ortaya<br />

çıkmaktadır. Virüsün bu saldırısı arttıkça<br />

oksijen ve karbondioksit taşıyabilen normal<br />

hemoglobin azalmakta, bu da vücutta<br />

solunum sıkıntısına neden olmaktadır.<br />

Kandaki oksijen değerinin azalması<br />

hayatidir ve tüm dokularda harabiyet<br />

yaratmaktadır. İyileşme sonrasında ise<br />

ciltteki deformiteler ortaya çıkmaktadır.<br />

Başlangıçta Covid-19’un sadece bir<br />

solunum sistemi-akciğer hastalığı olduğu<br />

düşünülmüş, ancak bu bulgular ışığında<br />

kanda eritrositleri de hedefleyen bir hastalık<br />

olabileceği de ortaya atılmıştır. Kanda<br />

hemoglobini taşıyan kırmızı kan hücreleri<br />

olan eritrositlerin hasarlanması tüm doku<br />

ve organlarda hasar oluşturabilmekte,<br />

çoklu organ ve sistem tutulumuna neden<br />

olabilmektedir.<br />

COVİD-19’UN CİLDE ETKİLERİ<br />

Pandeminin başlangıç dönemlerinde<br />

Covid-19 kliniğinde deri belirtileri<br />

tanımlanmıştır. Son veriler ve gelişmelere<br />

göre Covid-19 kliniğinde her beş hastadan<br />

birinde görülebilecek deri belirtileri<br />

mevcuttur. Pandemi döneminde ve<br />

son zamanlarda kliniğime başvuran<br />

danışanlarımızda sıklıkla gördüğümüz<br />

göz altı torbalanmaları, göz altı renk<br />

değişiklikleri, ciltte kuruluk ve benzeri<br />

deri lezyonları mutlaka hekim tarafından<br />

değerlendirilip işlemler ona göre<br />

uygulanmalıdır. Tıpta birçok uzmanlık<br />

dallarında olduğu gibi dermatoloji, medikal<br />

estetik ve lazer uygulama pratiklerinin rutin<br />

işleyişinde değişimlerin yapılması zorunluk<br />

haline gelmiştir. Her geçen gün yeni bilgiler<br />

ışında bunlar da değişmektedir.<br />

Covid-19’un ciltte yaptığı değişiklilerle<br />

ilgili olarak deri tutulumuna dair yeterli<br />

çalışma olmadığı görülmektedir. İtalya’da<br />

yapılan bir çalışmada 88 hastada deri<br />

bulguları incelenmiştir. Hastaların 18’inde<br />

(%20,4) deri bulgusu saptanmıştır: 14<br />

hastada eritematöz rash (yaygın kırmızı<br />

döküntüler), 3’ünde ürtiker (kurdeşen<br />

şeklinde döküntü), 1 hastada suçiçeği<br />

benzeri veziküler döküntü görülmüştür.<br />

Hastalarda gövde tutulumu daha fazla<br />

olarak tespit edilmiştir. Sonuç olarak<br />

Covid-19’da görülen deri bulguları diğer<br />

viral döküntülere benzemektedir.<br />

l Ürtiker<br />

l Gövdede, kollarda ve bacaklarda<br />

görülen herpetiform vesiküler kaşıntılı ve<br />

sulu kabarcıklar<br />

l Morbiliform döküntü, kaşıntılı<br />

pembe kızarık kabarıklıklar<br />

l Livedo görüntüsü, bacak ve kollarda<br />

haritamsı ağ şeklinde morarma ve kızarıklık<br />

l Covid parmağı: Pernio dediğimiz<br />

parmak uçlarında hassasiyet, kızarıklık<br />

ve soğuma ile içi sıvı dolu keseciklerin<br />

görüldüğü mikro dolaşımın bozulması<br />

sonucu oluşan döküntü şekli. Covid-19<br />

seyrinde görülen bu döküntü tipi, hastalık<br />

tablosu ilerleyen ve şok tablosu görülen ağır<br />

vakalarda, ufak damarlara pıhtı atmasıyla<br />

siyah kalın kabuklu yaralara dönebilir yani<br />

tam doku nekrozuna ilerleyebilir.<br />

SONUÇ TAMAMEN FARKLI<br />

OLABİLMEKTEDİR<br />

Medikal estetik yönünden ele<br />

alındığında dermal dolgu, botoks,<br />

mezoterapi, iple askı, cihazlı işlemler<br />

(vb.) uygulanırken danışanın Covid-19<br />

geçirip geçirmediği, Covid-19 aşısı olup<br />

olmadığı mutlaka sorgulanmalı ve işlem<br />

ona göre planlanmalıdır. Çünkü işlemler<br />

tamamen sağlıklı bir cilt düşünülerek<br />

uygulandığında elde edilen sonuç ile<br />

Covid-19 geçirmiş bir kişide (bozulan<br />

beslenme dengesi, fibroblast aktivitesi<br />

hesaba katıldığında) alınan sonuç tamamen<br />

farklı olabilmektedir.<br />

Covid-19 aşıları da diğer aşılar gibi<br />

vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmeyi<br />

ve daha dirençli hale getirmeyi<br />

amaçlamaktadır. Kendi vücut hücrelerine<br />

saldıran otoimmün hastalıklarda (lupus,<br />

haşimoto, romatoid artrit) bazen bağışıklık<br />

sisteminin fazlaca aktif olması vücutta<br />

istenmeyen yerlerde de tepkimeye neden<br />

olabilmektedir. Bu da çeşitli yerlerde<br />

enflamasyon (ağrı, kaşıntı, morarma,<br />

ödem) olarak kendini gösterebilmektedir.<br />

Bu aslında yeni bir şey değil. Bazı grip<br />

aşılarından sonra böcek sokmaları,<br />

zehirlenmeler ve benzeri durumlarda da<br />

vücudun bazı bölgelerinde enflamasyonlar<br />

ortaya çıkabiliyor.<br />

Covid-19 aşısı olmuş kişilerde de<br />

medikal estetik uygulamalar sonrasında<br />

çok az da olsa aşıya bağlı enflamasyonlar<br />

görülebiliyor. Yan etkiler uygulama yapılan<br />

yerlerde şişme, ödem gibi belirtiler olarak<br />

ortaya çıkabiliyor. Bunlar birkaç gün içinde<br />

kendiliğinden ortadan kaybolabiliyor ve<br />

genellikle ek bir tedaviye gerek kalmıyor.<br />

Gerektiği durumlarda ise bir antihistaminik<br />

tedavisiyle hemen geriliyor.<br />

Covid-19 aşısı olanlarda medikal<br />

estetik uygulama komplikasyonlarıyla<br />

ilgili gözlenen anlamlı bir artış yoktur.<br />

Ancak bizler daha tıp fakültesindeki ilk<br />

yıllarımızda öğretilen nosyonla işimizi<br />

yaparız: primum non nocere-önce zarar<br />

verme. Bu bakış açısıyla danışanımız için<br />

en uygun yöntemi belirler, olası yan etkileri<br />

engellemeye veya minimuma indirmeye<br />

çalışarak işlemlerimizi tamamlarız. Halk<br />

sağlığı uzmanı ve medikal estetik hekimi<br />

olarak benden söylemesi: Siz siz olun,<br />

kendinizi emin ellere teslim edin.<br />

40 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 41


V MAKALE<br />

Rönesans protokolü<br />

sonuçlarıyla<br />

yüzümüzü güldürüyor<br />

RÖNESANS’IN DİĞER<br />

MEZOTERAPİ ÜRÜNLERİ<br />

l MICHELANGELO: Selülit tedavisinde,<br />

bölgesel yağların eritilmesinde ve<br />

vücudu forma sokmakta yararlanılan bu<br />

ürün, özel olarak geliştirilen kimyasal<br />

bir lipoliz kokteyli olarak tanımlanıyor.<br />

Lipolitik (yağ parçalayıcı) özelliğiyle<br />

Michelangelo, diyet ve egzersizle yok<br />

edilemeyen selülit ve yağ fazlalıklarının<br />

giderilmesine yardımcı oluyor. Bunun<br />

yanı sıra forma sokma özelliği optimum<br />

seviyede. Michelangelo’nun içeriğinde<br />

fosfatidilkolin + deoksikolik (güçlü<br />

yağ eritici), carnitin (mikro sirkülasyon<br />

artışı) ve kafein (micro sirkülasyon<br />

artışı) bulunuyor. Michelangelo’daki<br />

önemli bir başka madde ise nac. Aslında<br />

kimyasal lipoliz, ağrılı ve yangılı bir işlem,<br />

ancak Michelangelo içeriğinde nac<br />

(antienflamatuar) bulunan tek kimyasal<br />

lipoliz olarak dikkat çekiyor. Bu özel ürün,<br />

dokuyu rahatlatıyor ve yanma hissinin<br />

oluşmasının önüne geçiyor. Lipolitik<br />

asit ise ağrı ve yanmanın hissedilmesini<br />

engelleyerek dokuya kolaylıkla<br />

uygulanmasını sağlıyor.<br />

Rönesans protokolünün mezoterapi<br />

ürünlerinden Tiziano veya<br />

Raffaello’yu tercih ederken hastanın<br />

yaşı bizim için belirleyici oluyor.<br />

Hastamız 25 yaş ve üzerindeyse<br />

Raffaello’yu, 35 yaş ve üzerindeyse<br />

Tiziano’yu kullanıyoruz. Bu iki<br />

ürünle daha az enjeksiyon noktasına<br />

uygulama yaparak daha iyi sonuçlar<br />

elde ediyoruz.<br />

Dr. Ebru Söylemez<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

Son dönemlerde hastalarımız ve bizler<br />

daha az enjeksiyon noktasına uygulama<br />

yaparak daha efektif sonuçlar elde etmeyi<br />

amaçlayan tedavi protokollerini tercih eder<br />

olduk. Günümüz insanı hızlı temposu<br />

içerisinde kısa uygulamalar yaptırarak<br />

günlük hayatına devam etmek istiyor. Böylesi<br />

durumlarda elimizi güçlendiren, sonuçlarıyla<br />

yüzümüzü güldüren uygulamalardan olan<br />

Tiziano ve Raffaello mezoterapi ürünlerinden<br />

bahsetmek istiyorum. İsimlerini Rönesans<br />

döneminin ünlü sanatçılarından alan bu<br />

ürünler, onlara esin kaynağı olan sanatçılar<br />

gibi güzellik algısına yeni bir bakış açısı<br />

kazandırıyor.<br />

NEDEN TİZİANO VE RAFFAELLO?<br />

Tiziano ve Raffaello mezoterapilerini<br />

ya da diğer adıyla Rönesans Yöntemi’ni<br />

uygulamak son derece hızlı ve konforlu.<br />

Uygulamalar özel bir teknikle yapılıyor.<br />

Bu sayede hem enjeksiyon sayısı az oluyor<br />

hem de işlem 10-15 dakika gibi kısa bir<br />

sürede gerçekleştiriliyor. Öğle tatili arasında<br />

bile gelip işlem yaptırabiliyor, etkisini ise<br />

uygulama bitiminde hızla görüyorsunuz.<br />

Güzel taraflarından biri de herhangi bir iz<br />

kalmıyor oluşu.<br />

Bu yöntemde kullanılan özel<br />

formülasyonlar hastalarımızın ihtiyacını<br />

tam olarak karşılıyor. Tiziano ve Raffaello<br />

mezoterapilerini tercih ederken kişinin yaşı<br />

bizim için belirleyici bir etken. Hastanın<br />

yaşı, cildin yaşlanma başlangıcı kabul<br />

edilen 25 yaş ve üzerindeyse hyalüronik<br />

asit, resveratrol, glutatyon, pinus pinaster, B<br />

vitaminleri, amino asitler, bakır peptit içeren<br />

Raffaello’yu tercih ediyoruz. Bu yaş grubunda<br />

amacımız proaging yapmak yani yaşlanma<br />

etkilerini geciktirmek, hidrasyon ve parlaklık<br />

sağlamak. Morlukları, ince çizgilenmeleri<br />

önlemek ve azaltmak amacıyla göz altlarına,<br />

tüm yüz bölgesine, boyna, dekolteye, ellere ve<br />

hatta saç köklerine uygulama yapabiliyoruz.<br />

Hastamız daha olgun diye<br />

tanımlayabileceğimiz 35 yaş ve üzerindeyse<br />

Tiziano’yu tercih ediyoruz. İçerisinde 10<br />

farklı antiaging ajanı bulunan ürün; organik<br />

kök hücreler, hyalüronik asit, resveratrol,<br />

kolajen, Omega 3-6-9, bakır peptit, CTP<br />

komplex, amino asit gibi güçlü, yenileyici ve<br />

tedavi edici aktif maddeleri bir araya getiriyor.<br />

Yaşımızın 35 olmasıyla beraber<br />

vücudumuzda üretimi azalmaya başlayan<br />

bu maddelerin yerine koyulmasını,<br />

üretimlerinin yeniden tetiklenmesini,<br />

ince çizgiler, ciltte elastikiyet kaybı,<br />

sarkmalar ve benzeri yaşlanma belirtilerinin<br />

giderilmesini, yumuşatılmasını, yüzün<br />

gözle görülür derecede lifting etkisiyle<br />

yukarı toparlanmasını amaçlıyoruz. Hedef<br />

bölgelerimiz yine yüzümüz, göz altı torbaları,<br />

boyun, dekolte bölgesi, eller hatta göbek,<br />

koltuk altı, uyluk içleri gibi ekstra uygulama<br />

alanlarıdır.<br />

UYGULAMAYI NASIL YAPIYORUZ?<br />

Rönesans protokolünde daha önce<br />

belirttiğim gibi özel bir tekniğimiz ve<br />

uygulama noktalarımız var. Mezoterapi<br />

yaparken kullandığımız çok ince ve<br />

özel iğnelerimizi bu yöntemde de tercih<br />

ediyoruz. Böylece hastalarımızı oluşabilecek<br />

yan etkilerden olabildiğince koruyoruz.<br />

Öncesinde hastamıza anestezi kremi sürerek<br />

işlemin daha konforlu olmasını sağlıyoruz,<br />

antiseptikle cildi temizledikten sonra<br />

işlemimizi yapıyoruz. Çok kısa süren, az iğne<br />

girişi olan ve dokuz noktadan uyguladığımız<br />

bir işlem bu. Az sayıda uygulama noktası<br />

olması ve sonuçlarının anında görülmesi, bu<br />

protokolün diğer mezoterapi ürünlerine göre<br />

benim açımdan tercih edilmesine sebebiyet<br />

veriyor. İşlem sırasında hastalarıma uygulama<br />

yaptığım tarafı aynayla gösteriyorum.<br />

Değişimi gören hastalarımın yüzündeki<br />

memnuniyet ifadesi benim için paha<br />

biçilmez. Hastalarımız uygulamanın verdiği<br />

rahatlık ve aldığı güzel sonuçla kliniğimizden<br />

mutlu ayrılıyor.<br />

Rönesans protokolünü 1 hafta-10 gün<br />

arayla 4-8 seans olacak şekilde hastamızın<br />

ihtiyacına göre şekillendiriyoruz. Sonrasında<br />

3 ayda bir hatırlatma dozlarıyla iyilik halinin<br />

devamlılığını sağlayabiliyoruz. Hastalarımıza<br />

uygulama sonrasında mutlaka güneş<br />

koruyucu ürün öneriyoruz. Aynı gün duş ve<br />

ağır spor yapmamalarını, uygulama alanlarına<br />

temas etmekten kaçınmalarını mutlaka<br />

hatırlatıyoruz. Gebe, emziren, otoimmün<br />

hastalığı ve kan pıhtılaşma bozukluğu<br />

olan hastalarımıza uygulama yapmıyoruz.<br />

Aslında bunlar genel olarak mezoterapi<br />

uygulamalarımızda dikkat ettiğimiz<br />

konulardır.<br />

Sonrasında ev devam ürünü olarak aynı<br />

protokole ait olan Mona Lisa Proage Serum<br />

ve daha olgun ciltler için Enigma Jel Serum<br />

öneriyorum. Elde ettiğimiz bu iyilik ve<br />

güzellik halinin devamlılığı için ev devam<br />

ürünlerinin de uygulamanın kendisi kadar<br />

önemli olduğunu düşünüyorum.<br />

l GALILEO: Ürün, saç dökülmelerini<br />

önlemeye, saç kalitesini iyileştirmeye ve<br />

saç büyümesini desteklemeye yardımcı<br />

oluyor. Ayrıca saçlara ihtiyacı olan hacmi<br />

ve parlaklığı geri veriyor. Baş derisindeki<br />

mikro dolaşımı iyileştirip artırıyor.<br />

İçeriğinde bulunan %100 doğal meristem<br />

hücreleri (organik kök hücreleri) saç<br />

derisine nüfuz ederek kökten uca<br />

güçlenme ve gürleşme sağlıyor. Meristem<br />

hücreleri, ginko biluba bitkisinden elde<br />

ediliyor. Bu bitki, Hiroşima nükleer<br />

saldırısından sonra bile hayatta kalmayı<br />

başaran bitki. Galileo, yeni ve sağlıklı saç<br />

tellerinin büyümesini teşvik eden hormon<br />

dengesinin geri kazanılmasını destekliyor.<br />

Hem erkekler hem de kadınlar bu üründen<br />

faydalanabiliyor.<br />

l PRIMAVERA: Kadınların vajinal<br />

bölgelerinde görülen renk değişiklikleri,<br />

gevşeme, hacim kaybı ve kuruluk gibi<br />

problemler için geliştirilen PrimaVera,<br />

sınıfındaki ilk ve tek vulvo-vajinal<br />

mezokokteyl. İçeriğinde C vitamini,<br />

hyalüronik asit, D-faktörü, oligo peptitler,<br />

mannitol ve resveratrol olmak üzere<br />

altı aktif madde yer alıyor. Bunlar da<br />

PrimaVera’nın eşsiz bir vajinal antioksidan<br />

ve antiaging ürün olmasını sağlıyor.<br />

PrimaVera, vajinal bölgenin renk tonunu<br />

eşitliyor, beyazlatıyor, dokuda canlanma<br />

ve yüksek onarım gerçekleştiriyor,<br />

güçlü bir hacim kazandırma etkisi<br />

yaratıyor, sıkılaştırıyor ve nemi artırıyor.<br />

Profesyonel tıbbi kullanıma uygun olan,<br />

özellikle ameliyata gerek kalmadan<br />

yapılan vajinal estetik işlemlerinde sıklıkla<br />

başvurulan PrimaVera, ilk uygulamadan<br />

itibaren daha genç bir görünümü<br />

mümkün kılıyor.<br />

42 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 43


V PSİKOLOJİ<br />

İyi hissetmek<br />

en güzel duygu<br />

durumudur<br />

İyi hissetmek seviyesine gelebilmenin<br />

ilk adımı bastırdığımız, yok<br />

saydığımız, bizi olumsuz etkileyen<br />

duygulardan arınabilmektir.<br />

Devamında gerçekleşecek içsel<br />

değişim, bizi iyi hissetmek noktasına<br />

kendiliğinden getirecektir.<br />

Buket Elbeyoğlu<br />

Kişisel Gelişim Uzmanı-Biyolog<br />

İyi hissetmek! Belki farkında değiliz ama<br />

bu iki kelime bir insanın yakalayabileceği<br />

en güzel duygu durumudur. Kendisini<br />

gerçekten iyi hisseden bir insanın<br />

kendisinin yanı sıra çevresine de çok<br />

büyük katkısı olur. Ancak iyi hissetmek<br />

sadece “olumlu düşünme, hayata pozitif<br />

bakabilme” gibi kendimizi zorlayarak<br />

başarabileceğimiz bir durum değildir. İyi<br />

hissetmek seviyesine gelebilmenin ilk adımı<br />

bastırdığımız, yok saydığımız, bizi olumsuz<br />

etkileyen duygulardan arınabilmektir.<br />

Devamında gerçekleşecek içsel değişim<br />

bizi iyi hissetmek noktasına kendiliğinden<br />

getirecektir.<br />

Birçok kişi eğer karar verirse olumsuz<br />

etkileri olan duygulardan kurtulabileceğini,<br />

kendini iyi hissedeceğini zanneder. Oysa<br />

bu çok önemli bir adım, fakat sadece ilk<br />

adımdır. Bunu denediğinizde yetmediğini<br />

görürsünüz. Mutfaktaki çöpün dışarıya<br />

çıkarılması gerektiğini bilmek farklı,<br />

gerçekten çıkarıp bu çöpten kurtulmak çok<br />

farklıdır. Ancak ikinci davranışı yaparsanız<br />

gerçekten kokudan arınırsınız.<br />

OLUMSUZ DUYGULAR BOZUK<br />

ENERJİLERDİR<br />

Negatif etkileri olan duygulardan<br />

arınabilmiş insanları gözlemlediğimizde bu<br />

insanlarda bilinç seviyesinin yükseldiğini<br />

görürüz. Çünkü nefret, kin, öfke, kaygı,<br />

korku gibi birikmiş olumsuz duygular<br />

algılarımızı ve anlayışımızı çarpıtan<br />

bozuk enerjilerdir. Bu duygulara sahipken<br />

çevremizi, olayları, hayatı, ilişkilerimizi<br />

hep bu bozuk ruh durumuyla algılar ve<br />

yorumlarız. Bu duygular adeta bir pus, sis<br />

bulutu gibi gerçeği sağlıklı görebilmemizin,<br />

iyi hissetmemizin önünde birer engeldir.<br />

Toplumumuzda çocukluğumuzdan<br />

itibaren bizlere duygularımızı dikkate<br />

almamamız öğretilir, hatta onları hissedip<br />

karşımızdakiyle paylaşmaya kalktığımızda,<br />

“boş ver, unut gitsin, kafana takma” gibi<br />

önerilerle karşılaşırız. Bunlar iyi niyetle<br />

yapılsa da ciddi yanlışlardır. Artık biliniyor<br />

ki duygularımızı hissetmek konusunda<br />

direnç göstermek, onları yok saymak<br />

birçok fiziksel, ruhsal ve davranışsal<br />

bozukluğun ortaya çıkma nedenidir.<br />

Sağduyumuzu, mantığımızı ve zihinsel<br />

sağlığımızı bozabilir. Bu duygular içinde<br />

olunca gerçekte tek servetimiz olan “an”ı<br />

kaçırırız. Bugünü yaşayan bir fiziksel beden<br />

ama geçmişin dipsiz kuyularında gezinen<br />

bir zihin yapısı ya da gelecekte olması<br />

muhtemel sonsuz olumsuz senaryolar<br />

yaşam enerjimizi yok ederken, ne yazık<br />

ki iyi hissetmekten çok uzak bir ruh hali<br />

içinde oluruz.<br />

Nasıl bir düşünce yapısına sahip<br />

olduğumuz konusunda hormonlarımız,<br />

genetik yapımız, çocukluk döneminde<br />

yaşadıklarımız büyük rol oynar. Tüm<br />

bu faktörler bazı kişilerde olayların<br />

kendi kontrolleri dışında gerçekleştiği<br />

inancını yaratır ve iyi hissetmenin onlara<br />

bahşedilmediğini düşünürler. Yani onlar<br />

birer “kader kurbanıdır” aslında. Bu<br />

kişilerden sıkça “ne kadar kadersizim,<br />

çok bahtsızım, her türlü olumsuzluk<br />

beni buluyor, ben hiç iyi hissetmeyecek<br />

miyim” gibi sözleri duyarız. Yaydıkları bu<br />

enerji nedeniyle her türlü olumsuzluğun<br />

onları bulması bir yana, bu duyguda<br />

oldukları sürece çevrelerinde onları mutlu<br />

edecek olayları da göremeyecektirler.<br />

Kimileri de olumsuz düşünme şeklini<br />

sanki otomatikleştirmiştir, sorunlarına<br />

adeta büyüteçle bakmak gibi bir davranış<br />

içindedir. Bu bakış açılarının onları<br />

iyi hissetme ruh halinden ne kadar<br />

uzaklaştırdığının çoğu kez farkında bile<br />

değillerdir.<br />

DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKEN ŞEY<br />

ALGIMIZ OLMALIDIR<br />

Bildiğimiz kadarıyla bu boyutta<br />

yaşamını, yaşam koşullarını, yaşam<br />

kalitesini sorgulayan tek varlık biz<br />

insanlarız. Diğer canlılar sadece hayatta<br />

kalma güdülerinin peşinde koşturur.<br />

Çöplükte yiyecek arayan bir kedi,<br />

kuzenlerinin sıcacık evlerde çeşit çeşit<br />

mamalarla beslenmesi nedeniyle kendini<br />

kahredip kaderine dövünmez, diye<br />

düşünüyorum. Bizlere gelince; yaşadığımız<br />

hayatı sorgular, bunun sonucunda da<br />

birçok olumsuz etkisi olan duyguların içine<br />

sürüklenir ve kendimizi kötü hissederiz.<br />

Suçu hep çevresel faktörlere yükler,<br />

mücadelemizi, yaşam koşullarımızı ve<br />

birlikte olduğumuz insanları değiştirmeye<br />

çalışırız. Oysa gücümüz sınırlıdır, çok az<br />

şeyi değiştirebiliriz. Değiştirmemiz gereken<br />

şey aslında algımız olmalıdır. Devamında<br />

iyi hissetmek kendiliğinden gerçekleşecek<br />

bir ruh halidir.<br />

İyi hissetmek halini<br />

deneyimleyememenin altında yatan<br />

nedenlerden biri de sahip olduklarımızı<br />

beğenmemek, yeterli bulmamak, onları<br />

değersizleştirmektir. Bu konuda bir<br />

inancımı sizlerle paylaşmak isterim. Sahip<br />

olduğumuz her şeyin (eşimiz, çocuklarımız,<br />

ailemiz, arkadaşlarımız ve bunların yanı sıra<br />

tüm cansız nesnelerin) bir ruhu olduğuna<br />

inanırım. Bunları istemezsek ve aşağılarsak<br />

onları göremediğimiz bir enerjiyle iteriz,<br />

inanın durmazlar ve giderler, yerlerine<br />

daha iyileri de gelmez. Elimizdekilere ilave<br />

olarak yeni bir şeyler daha istemek ya da<br />

daha fazlasını, daha güzelini düşlemek,<br />

değiştirmeyi düşünmek, tüm bunlarla ilgili<br />

hayaller kurmak, mücadele etmek farklıdır,<br />

sahip olduklarımızı aşağılamak ve değersiz<br />

görmek çok farklı. Sahip olduklarınız için<br />

utanmak, onları aşağılamak, söylenmek,<br />

değersiz görmek yerine size kattıkları için<br />

şükredin ve sevin onları. Daha iyilerini,<br />

daha güzellerini, daha fazlasını da arzu<br />

edin ve tabii ki isteyin. Olumsuz duygular<br />

negatif enerjilidir; iter, tüketir, yok eder.<br />

Yani elinizdeki de gider. Oysa sevgi her şeyi<br />

çeker, besler, çoğaltır, üretir.<br />

Hatırlatmak isterim ki her sabah birlikte<br />

uyanmak zorunda olduğunuz tek kişi<br />

kendinizsiniz. Bunu son nefesinize kadar<br />

yapacağınıza göre bu kişiyi (yani kendinizi)<br />

daha mutlu, daha güzel, daha huzurlu,<br />

daha azimli, daha neşeli, kısacası daha “iyi<br />

hisseden” biri olarak mı görmek istersiniz<br />

yoksa mutsuz, depresif, alıngan, kaprisli,<br />

huysuz, sorunlu, kader kurbanı (vs.) biriyle<br />

mi bir ömür geçirmek istersiniz? Karar<br />

verin lütfen ve kararınız ilk yazdıklarımsa<br />

bir ömür geçireceğiniz kendinizle yaşamayı<br />

size büyük zevk veren bir duruma<br />

çevirebileceğinizi unutmayın.<br />

DAHA ÇOK DOKUNUN SEVGİ BEKLEYEN YÜREKLERE<br />

Hadi ilk adımı atın! Doğanın yeniden canlandığı baharı yaşadığımız şu günlerde<br />

yüreğinize daha çok sevgi tohumu serpin, çok daha fazla sevginin yeşermesine izin verin.<br />

Kendinize aynada bakarken daha çok gülümseyin, sahip olduğunuz her şey için şükredin.<br />

Daha çok dokunun çiçeğe, ağaca, yeşile. Daha çok dokunun sevgi bekleyen yüreklere.<br />

Bir insanın yakalayabileceği en güzel duygu durumu olan iyi hissetmek ruh haline giden<br />

bütün yollar sevgiden geçer.<br />

44 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 45


V DİYET<br />

Cildinizi iyi besleyin!<br />

Güzel, sağlıklı ve genç bir cilt, rengi<br />

ve ışıltısıyla kendini gösterir. Bu<br />

renk ve ışıltının asıl kaynağını ise<br />

beslenme alışkanlıklarımız oluşturur.<br />

Uzun yıllar aynı güzellikte bir cilde<br />

sahip olmanın yolu, cilt koruyucu bir<br />

beslenme programını yaşam tarzı<br />

yapmaktır.<br />

Aysen Çolak<br />

Diyetisyen<br />

Cildiniz parlaklığını ve elastikiyetini<br />

yitiriyor, çevrenizdekiler yorgun ve sağlıksız<br />

göründüğünüzü mü söylüyor? O zaman<br />

beslenme düzeninizde bazı değişiklikler<br />

yapmanın vakti geldi.<br />

Güzel, sağlıklı ve genç bir cilt, rengi<br />

ve ışıltısıyla kendini gösterir. Bu renk<br />

ve ışıltının asıl kaynağını ise beslenme<br />

alışkanlıklarımız oluşturur. Uzun yıllar aynı<br />

güzellikte bir cilde sahip olmanın yolu,<br />

cilt koruyucu bir beslenme programını<br />

yaşam tarzı yapmaktır. Cildinizi dermatolog<br />

tavsiyesiyle kullanabileceğiniz doğru<br />

takviyelerle de destekleyebilirsiniz.<br />

CİLDE İYİ GELEN VİTAMİNLER<br />

Cilt sağlığımız ve güzelliğimizde rol alan<br />

vitaminler; A, B, C, E ve K vitaminleridir.<br />

A vitamini, ciltte nemlendirme etkisi<br />

yaratarak elastikiyetini artırır ve cilt<br />

onarımında görev alır. Ayrıca kırışıklıkları<br />

ve akne oluşumunu azaltmakta<br />

koruyucudur. Beyaz ve kırmızı et, süt ve süt<br />

ürünlerinin yanı sıra havuç, biber, domates,<br />

ıspanak, kavun, greyfurt gibi sebze ve<br />

meyveler, A vitamini açısından zengindir.<br />

B kompleks vitaminler arasında akla<br />

ilk gelen deri, tırnak ve saç hücrelerinde<br />

yer alan bir besin öğesi olan biotindir.<br />

Yetersizliğinde dermatit ve saç kaybı<br />

görülebilir. Muz, yumurta, yulaf ezmesi ve<br />

pirinç iyi bilinen biotin kaynaklarıdır.<br />

C ve E vitamini, yeni yapılan<br />

dermatolojik araştırmalara göre güneşe<br />

maruz kalmanın etkilerini tersine<br />

çevirebilmektedir. C vitamini alan kişilerde<br />

güneş yanıklarında azalma olduğu<br />

belirtilmiştir. Antioksidan değerleri yüksek<br />

olan bu vitaminler, ciltte oluşabilecek<br />

hasarları azaltabilmektedir. Bu nedenle<br />

günlük beslenmemiz bol bol C vitamini<br />

içermelidir.<br />

Turunçgiller, brokoli, karnabahar ve<br />

yeşil yapraklı sebzeler iyi birer C vitamini<br />

kaynağıdır.<br />

E vitamini ayrıca epitel yapımında görev<br />

almaktadır. Ayçiçek ve zeytinyağı başta<br />

olmak üzere bitkisel yağlar, badem, fındık<br />

ve zeytin bu açıdan zengindir.<br />

K vitamini ise cilt kızarıklıklarının<br />

yanı sıra göz etrafındaki koyu renkli<br />

halkaların giderilmesine destek sağlar,<br />

kılcal damarların görünümünün azalmasına<br />

yardımcı olur. K vitamini ıspanak, pazı,<br />

lahana, karnabahar, domates, maydanoz,<br />

hindiba, çilek, üzüm, kivi, nar gibi sebze<br />

ve meyvelerde, bezelyede, et ve sakatatta,<br />

yumurtada, süt ve süt ürünlerinde, fındık<br />

ve cevizde bulunur.<br />

MİNERALLERİN GÜCÜ<br />

Cilde iyi genel mineraller ise bakır,<br />

çinko ve selenyumdur.<br />

Bakır, çinko ve C vitamininin birlikte<br />

alınması cilt elastikiyetini artırır. Ispanak,<br />

lahana, pazı, pırasa, patlıcan, ananas, üzüm,<br />

frambuaz, zeytin, mercimek, barbunya,<br />

keten tohumu, ay çekirdeği, böbrek ve<br />

ciğer gibi besinler bakır minerali açısından<br />

zengindir. Akne oluşumunu engelleyen<br />

çinkoyu doğal yollardan elde etmek için<br />

yağsız et, tavuk, hindi ve istiridye gibi<br />

deniz ürünleri tüketilmelidir.<br />

Selenyum, cildi güneşin zararlı<br />

ışınlarından korur, yetersizliği ise cilt<br />

kanseri oluşumunda önemli rol alır. Tüm<br />

tam tahıllı ürünler, deniz ürünleri, sarımsak<br />

ve yumurta selenyum kaynağıdır.<br />

Etkili bir antioksidan olan alfa lipoik<br />

asidin cildin yaşlanmasını geciktirmede<br />

önemli bir rolü vardır. Alfa lipoik asit,<br />

vücut tarafından üretilen bir bileşiktir.<br />

Ayrıca kırmızı et, mayalı tahıl ürünleri,<br />

ıspanak, brokoli, domates, bezelye, Brüksel<br />

lahanası ve pirinç kepeğinde bulunur.<br />

Koenzim Q10 da vücudun ürettiği bir<br />

bileşiktir ve yaşlanmaya neden olan serbest<br />

radikallerin zararlı etkilerini azaltır. Ancak<br />

yaşın ilerlemesiyle birlikte üretimi azalır,<br />

bu nedenle destek ürün olarak günde 30-<br />

60 mg kullanılabilir. Bu bileşik açısından<br />

zengin besinler ise karaciğer, kırmızı et,<br />

balık, yumurta, baklagiller, ıspanak ve<br />

çilektir.<br />

BESİN PROGRAMIMIZDA NELERE<br />

DİKKAT ETMELİYİZ?<br />

Vücudumuzun yüzde 60’ı sudur. Yaş<br />

ilerledikçe ciltteki su azalır, bu nedenle<br />

cilt elastikiyetini kaybeder, kırışıklıklar<br />

ve sarkmalar ortaya çıkar. Bu süreci iyi<br />

yönetmek için günde iki litre su tüketmeye<br />

özen gösterilmelidir.<br />

Günlük beslenme düzeninde kuru<br />

baklagiller, meyve, sebze, zeytinyağı<br />

ve badem gibi bitkisel protein kaynağı<br />

yiyeceklere yer verilmelidir. Meyve veya<br />

sebze gibi besinlerden alınan kompleks<br />

karbonhidratlar, zeytinyağından ya da<br />

badem, ceviz, fındık gibi tuzsuz kabuklu<br />

yemişlerden gelen esansiyel yağ asitleri<br />

de cilt sağlığı ve güzelliği için son derece<br />

CİLDİNİZE ZARAR VEREN ÜRÜNLER<br />

l Alkollü içecekler<br />

l Yağlı salata sosları, mayonez, yağlı peynirler<br />

l Tuzlanmış ve salamura yapılmış her türlü besin<br />

l Salam, sosis, sucuk vb. şarküteri ürünleri<br />

l Yağlı ve şekerli hamur işleri<br />

l Gazlı içecekler, fazla tüketilen kahve, çok koyu çay<br />

l Tuz ve şeker<br />

önemlidir.<br />

İçinde bol antioksidan bulunan<br />

kırmızı üzüm, nar, kızılcık, çilek, kiraz ve<br />

vişne gibi renkli meyveler ara öğünlerde<br />

tüketilmelidir. Domates ve domatesten<br />

yapılmış ürünlerde bulunan likopen de<br />

iyi bir antioksidandır. Cildin çevre kirliliği<br />

ve güneş ışınları gibi çevresel etkenlerden<br />

korunmasında etkili olan antioksidanlar,<br />

aynı zamanda hasar görmüş vücut<br />

dokularının iyileşmesi ve yenilenmesinde<br />

yardımcı olur.<br />

Omega-3’ün de cilt üzerinde son derece<br />

olumlu etkileri vardır. Bu nedenle haftada<br />

iki kez balık tüketilmelidir.<br />

Koyu olmamak kaydıyla siyah çay<br />

ve yeşil çay, cilt üzerinde koruyucu etki<br />

yaratır. Kahve ise günde iki fincanla<br />

sınırlandırılmalıdır.<br />

Yemek pişirirken gerekirse yağ ilave<br />

edilmemeli, günlük kalori sınırlamasına<br />

uyulmalı ve besinler güne yayılarak<br />

tüketilmelidir. Beslenme düzeni üç ana ve<br />

üç ara öğün şeklinde ayarlanabilir.<br />

46 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 47


V<br />

SEYAHAT<br />

Sanat tadında<br />

mekânlar<br />

Ünlülerin konakladığı ve çeşitli sanat eserlerine<br />

konu veya ilham olmuş mekânlar gezginlerin<br />

her zaman ilgi odağına girmiştir. Bunlardan<br />

birkaçını sizler için bir araya getirdik.<br />

İpek Itır Can<br />

Agatha Christie’nin Pera Palas’ı<br />

Dünyanın en çok okunan efsanevi<br />

polisiye yazarı Agatha Christie, yaşadığı<br />

dönemde son derece ünlüydü. Ölümünden<br />

sonra da ona ve 45 dile çevrilmiş eserlerine<br />

olan ilgi hiç azalmadı, tam tersine<br />

katlanarak arttı. Son yıllarda bunun<br />

örneklerini büyük film prodüksiyonlarında,<br />

örneğin “Doğu Ekspresi’nde Cinayet”<br />

filminde ve kısa bir süre önce vizyona giren<br />

“Nil’de Ölüm” uyarlamasında görüyoruz.<br />

Çok konuşulan yeni Netflix dizisi “Pera<br />

Palas’ta Gece Yarısı”nda da tabii ki Agatha<br />

Christie’ye bol bol atıf yapılıyor.<br />

Dili sade, entrikası bol, Hercule<br />

Poirot ve Miss Marple gibi karakterleriyle<br />

vazgeçilmez olan romanları kadar Agatha<br />

Christie’nin yaşamı da son derece ilgi<br />

çekiciydi. Özellikle ilk eşinden ayrıldığı<br />

dönemde kendisinden hiç kimsenin haber<br />

alamadığı 11 günle ilgili kimisi gerçek<br />

kimisi hurafe pek çok not, hatta bununla<br />

ilgili yazılmış kitap vardır. Varsayımlardan<br />

biri o süreçte İstanbul’a geldiği ve<br />

Tepebaşı’ndaki Pera Palas Oteli’nde<br />

kaldığıyla ilgilidir. Otel odasında gizlediği<br />

anahtar, Tamara Rand isimli bir medyumun<br />

yazarın ruhuyla bağlantıya geçmesi yoluyla<br />

bulunmuştur. Bu anahtarın Yeniköy’deki<br />

bir yalının odasına ait olduğu ve orada da<br />

yazarın 11 kayıp günüyle ilgili detayların<br />

gizlendiği de söylentiler arasındadır.<br />

Tüm bunlar gerçek olsun ya da olmasın<br />

ünlü yazar Türkiye’nin ilk modern oteli<br />

olan ve 1895 yılında hizmete giren Pera<br />

Palas’ın 411 numaralı odasında 1926<br />

ila 1932 yılları arasında pek çok kez<br />

konaklamıştır. Ayrıca adı onunla birlikte<br />

anılan ve satış rekorları kıran “Doğu<br />

Ekspresinde Cinayet” isimli romanını<br />

Pera Palas’ta yazdığı belirtilmektedir. Tüm<br />

bunlara ithafen oda Agatha Christie’nin<br />

ismini taşımaktadır.<br />

Bordo renklerinin hakimiyetinde<br />

döşenen odada eski tip bir daktilo ve<br />

farklı dillerdeki Agatha Christie romanları<br />

yer almaktadır. Devasa bir küveti olan<br />

banyosu da ilgi çekmektedir. Agatha<br />

Christie hayranları bu odada ancak uzun<br />

süre öncesinden rezervasyon yaptırarak<br />

kalabilmektedir.<br />

48 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 49


V<br />

SEYAHAT<br />

Carrie’nin “Sex and<br />

the City”deki evi<br />

Zamanında birçok kadına ilham veren özgür ve<br />

romantik ruhlu Carrie Bradshaw’ın küçük ama renkli<br />

evinde kalmak ister miydiniz? Uzun yıllar dizi olarak<br />

yayınlanan, sonrasında iki de filmi çekilen “Sex and the<br />

City”nin baş karakteri olan ve ünlü oyuncu Sarah Jessica<br />

Parker tarafından canlandırılan Carrie Bradshaw’un evi bir<br />

süredir AirBNB tarafından günlük olarak kiralanıyor.<br />

“Sex and the City” dizisinde dergi yazarı Carrie<br />

Bradshaw, New York’un şık semti Upper East Side’da bir<br />

apartman dairesinde yaşıyordu. Aslında dairesi dizi setinde<br />

yaratılmıştı. Bununla birlikte dizinin ilk bölümünün<br />

yayınlanışının 23. yılına ithafen 2021 yılında Carrie’nin<br />

dairesi Chelsea semtinde yeniden yaratıldı ve günlüğü<br />

23 dolardan kiralanmaya başlandı. Dizi hayranlarının<br />

deneyimine sunulan dairede Carrie’nin elbiseleri,<br />

ayakkabıları, bilgisayarı, yatağı (vs) yer alıyor. Daireyi<br />

kiralayanları ise Carrie’nin videosu karşılıyor.<br />

“The Queen’s<br />

Gambit” dizisine<br />

ve Beth Harmon’a<br />

atfedilen otel odası<br />

Son dönemlerde isminden sıkça söz ettiren “The<br />

Queen’s Gambit” dizisi, Anya Taylor-Joy tarafından<br />

canlandırılan Beth Harmon’ın satranç tutkusuna,<br />

başarılarına ve hayat hikâyesine odaklanıyor. Oyuncu<br />

seçiminden kurgusuna, makyajından kostümlerine kadar<br />

çeşitli dallarda 2021 yılı Emmy Ödülleri’nde dokuz ödül<br />

toplayan dizinin bazı bölümlerinde yer alan otel odası ise<br />

dizi hayranlarını ağırlıyor.<br />

Pek çok şubesi bulunan 21c Museum Hotels, hem<br />

Louisville merkezli bir butik otel hem de modern sanat<br />

müzesi olarak konumlandırılmış. Lexington-Kentucky’deki<br />

otelindeki bir odasını ise “The Queen’s Gambit” dizisine<br />

ithaf etmiş. 1960’lı yılların dekorasyonundan izler taşıyan,<br />

birçok satranç seti ile birlikte döneme ait aksesuarları,<br />

gazeteleri ve dergileri barındıran “Harmon Room” adı<br />

verilen odasını turistlere açmış. Bir zaman kapsülü olarak<br />

tanımlanan otel odası tasarlanırken kumarhane otel<br />

odalarından etkilenilmiş, turkuaz, toprak ve altın renkleri<br />

öne çıkarılmış, satranç tahtası desenli duvar kâğıdı ile yatak<br />

örtüsünün uyumuna dahi dikkat edilmiş, hatta tavana<br />

dizinin bir sahnesinde olduğu gibi dev satranç taşları<br />

yapıştırılmış.<br />

“Burası Beth Harmon’u bile etkiler” sloganıyla lanse<br />

edilen otel odası, dizi hayranlarının yanı sıra retro<br />

tasarımdan hoşlananlar için ideal bir seçenek gibi<br />

görünüyor.<br />

Frodo’nun<br />

Hobbit köyünde<br />

yüzük kardeşliğini<br />

yad etmek<br />

İngiliz profesör ve yazar John Ronald Reuel Tolkien’in<br />

“Yüzüklerin Efendisi” roman üçlemesi geçmişten bugüne<br />

hep ilgi gördü. Ama galiba bu ilginin doruk noktası Yeni<br />

Zelandalı yönetmen Peter Jackson’un bu üçlemeyi filme<br />

aktarması sonrasında oldu. İlki 2001 yılında çekilen<br />

serinin devamı Hobbit’leri odağına alan ve yine Tolkien’in<br />

kitaplarından uyarlanan filmlerle geldi.<br />

Küçük ama çok yetenekli Hobbit’lerin söz konusu<br />

filmler için tasarlanan yuvarlak hatlı minicik evlerden ve<br />

yemyeşil kırlardan oluşan köyü ise bir rüya gibi görüldü<br />

hep. Bu evler Tolkien’in düş gücünün eşliğinde yaratıldı ve<br />

filmi izleyen neredeyse herkesi içine davet etti.<br />

Üstelik yıllardır bu düş evlerinde zaman geçirmek<br />

mümkün. Yeni Zelanda’daki Woodlyn Park-The Hobbit<br />

Motel bunu sunuyor, turistlere Hobbit kahramanları<br />

Bilbo ve Frodo gibi yaşayabilme olanağı sağlıyor. Bu<br />

otelde konaklamanın yanı sıra Matama yakınlarında<br />

olan ve “Yüzüklerin Efendisi” film serisinin çekimi için<br />

1999 yılında yapılan, ardından 2009 yılında revizesi<br />

gerçekleştirilen Hobbit köyünü ziyaret etmek de mümkün.<br />

Van Gogh’un<br />

yatak odasında<br />

uyumak<br />

Yaşamı yoksulluk içinde geçen Hollandalı ressam<br />

Vincent Van Gogh’un eserleri günümüzün en pahalı<br />

sanat ürünleri arasında yer alıyor. Van Gogh tablolarının<br />

inanılmaz dokunuşları ve renkleri bu gerçekle birleşince bir<br />

sanatseverin içinin hüzünle dolmaması mümkün değil.<br />

Bununla birlikte Van Gogh’a yakınlık hissedenlerin<br />

ressamın doğduğu Kuzey Brabant eyaletindeki Boxmeer<br />

kasabasında yer alan Otel Riche’deki “Arles’deki Yatak<br />

Odası” ismini taşıyan odada uyuyup onu özümsemesi<br />

mümkün. Oda, tarihçi Peer Meurkens’in danışmanlığında<br />

ressamın 1888 tarihli yağlı boya tablosuna sadık kalınarak<br />

tasarlanmış. Tabloda resmedilen sarı yatak, iki sandalye, bir<br />

masa ve duvardaki tablolar bu odada da var. Tablonun aslı<br />

ise Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde sergileniyor.<br />

Boxmeer kasabası ile ressamın tablosunun bağlantısına<br />

gelince… Van Gogh, 1888 yılında Arles’e (Güney Fransa)<br />

taşınmış, bir süre sonra da “Sarı Ev” isimli binayı kiralayıp<br />

atölye olarak kullanmış. Dönemin ünlü ressamlarından<br />

Paul Gauguin ile birlikte çalışmak üzere hazırladığı<br />

atölyenin duvarlarını resimlerle süslemiş. Ressam, 1890<br />

yılında Fransa’da öldüğünde eşyaları Lasen kasabasındaki<br />

(Utrecht) akrabalarına gönderilmiş. Aralarında sarı yatağın<br />

da olduğu eşyaları 1945 yılında yeğenleri tarafından<br />

Boxmeer kasabasına bağışlanmış.<br />

50 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 51


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

Bu kütüphaneler<br />

bir başka!<br />

Büyük olasılıkla kitap okuma tutkunları dışındakilere “kütüphane” fikri sıkıcı<br />

gelecektir. Öncelikle yanıldıklarını söyleyerek başlayalım, sonra da gerek<br />

barındırdıkları zenginlikler gerekse mimari çarpıcılıklarıyla dikkat çeken özel<br />

kütüphanelere yelken açalım.<br />

İpek Itır Can<br />

GEÇMİŞTEN GELECEĞE<br />

İskenderiye<br />

Kütüphanesi<br />

Mısır’daki tarihi İskenderiye<br />

Kütüphanesi; 900.000 adet el<br />

yazmasıyla Antik Çağ’ın en büyük ve<br />

en ünlü kütüphanesi, dünyanın önemli<br />

düşünürlerinin mabediydi. Ancak ne yazık<br />

ki yüzyıllar önce tahrip edildi ve eşsiz el<br />

yazmaları yakıldı. İskenderiye Kütüphanesi,<br />

2000’li yıllara doğru ilerlenirken<br />

orijinaline bir saygı duruşu olarak yeniden<br />

canlandırılmak istendi. Açılan proje<br />

yarışmasını Norveçli mimarlık ofisi Snohetta<br />

Arkitektur Landskap kazandı; proje,<br />

Avusturyalı mimar Chistoph Kapeller ve<br />

Mısırlı mimar Ihab el-Habbak’ın liderliğinde<br />

yürütüldü. Yeni kütüphane, İskenderiye<br />

limanında “eskisinin hatırasını canlı tutacak”<br />

şekilde konumlandırılarak inşa edildi ve<br />

2002 yılında faaliyetine başladı.<br />

ÇARPICI BİR MİMARİYE SAHİP<br />

Aynı zamanda bir kültür merkezi olan<br />

yeni İskenderiye Kütüphanesi (Bibliotheca<br />

Alexandrina) çarpıcı bir mimariye sahip.<br />

Ağa Han Mimarlık Ödülü sahibi kütüphane,<br />

geçmişten geleceğe doğru eğilen, sudan<br />

yükselip zemin seviyesiyle günümüzü<br />

çağrıştıran bir disk şeklinde tasarlandı. Diski<br />

çevreleyen granit duvara ise dünyadaki<br />

alfabelerin harfleri oyuldu.<br />

Yüksekliği 33 metre olan kütüphane,<br />

dördü yerin altında olmak üzere 11 kattan<br />

oluşuyor. İki futbol sahası büyüklüğündeki<br />

çatısı alüminyum ve camdan yapıldı. Çatının<br />

bir özelliği de güneş ışınlarını yansıtarak pırıl<br />

pırıl parlaması. Kütüphanenin bir kısmının<br />

deniz seviyesinin altında olması çekiciliğini<br />

artıran bir başka unsur. Binada doğal ışığın<br />

kullanımı da son derece başarılı. Öyle ki<br />

geniş pencereleriyle apaydınlık olan 2.000<br />

kişi kapasiteli devasa ana okuma salonunda,<br />

yapay ışık kullanımı ancak akşam saatlerine<br />

doğru başlıyor. Akustik de mükemmel.<br />

Rafları 8 milyon kitap alacak<br />

kapasiteye sahip olan kütüphaneye önemli<br />

koleksiyonlar da bağışlandı. Bunlardan biri<br />

Fransa Milli Kütüphanesi’nin 2010 yılında<br />

gerçekleştirdiği 500.000 kitaplık bağışı,<br />

diğeri ise İspanya’nın Mağribiler dönemini<br />

ve Süveyş Kanalı’nın yapımını kapsayan<br />

dokümanlardan oluşan iki farklı bağışı.<br />

İskenderiye Kütüphanesi’nde ayrıca<br />

üç müze, dört sanat galerisi, bir konferans<br />

salonu ve çok amaçlı salonlar bulunuyor.<br />

Bahçesindeki 99 kişi kapasiteli küre<br />

şeklindeki planetaryum (gökyüzü gözlem<br />

evi) ise büyük ilgi görüyor.<br />

52 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 53


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

FÜTÜRİSTİK BİR<br />

DÜNYADA KAYBOLMAK<br />

Tianjin Binhai<br />

Kütüphanesi<br />

Çin’deki Tianjin Binhai Kütüphanesi, çok<br />

özel ilgiyi hak eden kütüphanelerden biri.<br />

2017 yılında açılan ve 1,2 milyon kitaba ev<br />

sahipliği yapan kütüphane, bu muazzam<br />

kapasitesiyle olduğu kadar inanılmaz<br />

mimarisiyle de dikkat çekiyor. Tianjin Binhai<br />

Kütüphanesi için “dünyanın en fütüristik<br />

kütüphanesi” demek hiç de yanlış olmaz.<br />

Dikdörtgen bir dış cepheye sahip olan<br />

kütüphanenin iç kısmı, tabandan tavana<br />

kadar yükselen dairesel çizgileriyle görenleri<br />

şaşırtıyor. Dairesel çizgilerin aralarına ise<br />

okuma alanları, basamaklar ve kitap rafları<br />

yerleştirilmiş durumda. Kütüphanenin<br />

merkezi ise “oyuk” olarak tanımlanabilecek<br />

Binhai’nin Gözü bölümü. Hollandalı mimarlık<br />

şirketi MVRDV ve Tianjin Şehir Planlama ve<br />

Tasarım Enstitüsü’nün iş birliğiyle yapılan<br />

kütüphane, 33.700 metrekarelik bir alana<br />

sahip. Burada kitaplar içinde kaybolmak<br />

büyüleyici bir macera olabilir.<br />

YALNIZLIĞIN ÇEKİCİLİĞİ<br />

Seashore<br />

Kütüphanesi<br />

Bu kütüphane, Amerikalı sanatçı Andrew<br />

Wyneth’in deniz kenarında oturarak<br />

dalgaları seyreden yaşlı bir adamı resmettiği<br />

tablosundan esinlenerek inşa edildi.<br />

Tablodaki “yalnızlık” teması, Seashore<br />

Kütüphanesi’nin Vector Architects’ten Gong<br />

Dong tarafından gerçekleştirilen mimari<br />

tasarımının belirleyici unsuru oldu. Tabloya<br />

bir başka ithaf ise kütüphanenin deniz<br />

kıyısında konumlandırılmasıydı.<br />

Seashore Kütüphanesi, Çin’deki<br />

Nandaihe Pleasure City’de yer alıyor. İki<br />

kattan oluşan ve 450 metrekarelik bir<br />

büyüklüğe sahip olan kütüphanenin en ilgi<br />

çekici kısımlarından biri basamaklar halinde<br />

tasarlanan okuma salonu. Bu basamaklara<br />

oturanlar kesinlikle önde ve arkada<br />

oturanları görmüyor, herkes bakış açısında<br />

uzayıp giden “yalnızlık” manzarasına<br />

bakıyor. Böylelikle tüm ziyaretçilere derin<br />

bir sessizlik içinde kitap okuma keyfi<br />

sunulmuş oluyor. Okuma salonunun<br />

yanında ise bir meditasyon odası bulunuyor.<br />

BÜYÜK VE MASALSI<br />

Admont Manastırı<br />

Kütüphanesi<br />

Avusturya’nın Viyana kentine 250 kilometre<br />

uzaklıkta olan Admont Manastırı, 1074 yılında inşa<br />

edildi. Manastırın günümüzde tüm dünya tarafından<br />

tanınan kütüphanesinin tamamlanması ise ancak 1776<br />

yılında gerçekleşti. Merkezi kubbe odası ve ona bağlı<br />

iki kanat olmak üzere üç bölümden oluşan, barok ve<br />

gotik üsluplarının karışımı olan Admont Manastırı<br />

Kütüphanesi’nin mimarı Josef Hueber.<br />

“Dünyanın 8. harikası olarak da tanımlanan”<br />

kütüphane; 70 metrelik uzunluğa, 14 metrelik genişliğe<br />

ve 11 metrelik yüksekliğe sahip. Merkezi kubbe odasının<br />

yüksekliğinin 12,7 metreye ulaşması ise kütüphanenin<br />

etkileyiciliğini artıran bir unsur. Kütüphanede yedi<br />

kubbe ve doğal ışık sunan 48 pencere var.<br />

Dünyanın en büyük ve yarattığı atmosferiyle en<br />

masalsı manastır kütüphanesi; bembeyaz rafları, bu<br />

rafların önüne konumlandırılmış devasa heykelleri<br />

ve eşsiz freskleriyle dikkat çekiyor. Ölümü, yeniden<br />

doğuşu, cenneti ve cehennemi ifade eden heykeller,<br />

Josef Stammel’in, tavanlardaki freskler ise Bartolomeo<br />

Altomento’nun imzasını taşıyor.<br />

Admont Manastırı Kütüphanesi’nde çeşitli türlerden<br />

700.000 adet kitap ve el yazması bulunuyor.<br />

ZAMANDA GEZİNEN<br />

BİR GEMİ<br />

Vasconcelos<br />

Kütüphanesi<br />

Meksika’nın Mexico City şehrinde yer alan<br />

Vasconcelos Kütüphanesi (Megabiblioteca), 20<strong>06</strong><br />

yılında kuruldu. Meksika Milli Kütüphanesi eski<br />

müdürü ve Meksika eğitim sisteminin kurulmasına<br />

büyük katkıları olan filozof Jose Vasconcelos’un ismini<br />

taşıyan kütüphaneyi mimar Alberto Kalach tasarladı.<br />

Vasconcelos Kütüphanesi, fütüristik bir şekilde<br />

tamamen beton ve camdan inşa edildi. Yaklaşık<br />

38.000 metrekarelik bir alana ve 1 buçuk milyon<br />

kitaplık kapasiteye sahip. Raflarının sanki havada<br />

yüzüyormuş gibi bir görüntüsünün olması<br />

kütüphanenin en çekici özelliklerinden biri. Bir<br />

başka özelliği ise merkez noktasında bulunan ve<br />

sanatçı Gabriel Orozco’nun tasarımı olan dev balina<br />

iskeleti. Ziyaretçilerine doğayla temas hissi sunan<br />

kütüphane, zamanda gezinen bir gemi izlenimi<br />

veriyor. Kütüphanenin dışında 26.000 metrekarelik<br />

bir botanik bahçesi var; bu bahçede 60.000 bitki ve<br />

ağaç çeşidi bulunuyor. Botanik bahçesi, kalabalık<br />

ve gürültülü Meksiko City ile kütüphane arasında<br />

koruma kalkanı gibi bir işlev görüyor.<br />

54 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 55


V TEKNOLOJİ<br />

Teknolojinin<br />

güncel nimetleri<br />

İlk giyilebilir<br />

enjektör:<br />

Plug & Play<br />

Cambridge Consultants ve David Robinson<br />

tarafından geliştirilen ilk giyilebilir enjektör<br />

“Plug & Play”, ilaç uygulama sürecinde devrim<br />

yaratacak bir sağlık hizmeti çözümü. Kanser,<br />

ramotoid artrit, multipl skleroz gibi hastalıklar<br />

nedeniyle sabit dozlarda ilaca ihtiyaç duyan<br />

hastalar için tasarlanan bu cihaz, geleneksel<br />

yöntemler uygulandığında zaman alabilen,<br />

hastaneye gitmeyi gerektiren ve ağrıya sebep<br />

olabilen enjeksiyon işlemini kolaylaştırıyor.<br />

Ayrıca enjeksiyondan korkan hastaların da<br />

sorununu çözüyor.<br />

Cilde yapıştırılarak kullanılan cihaz,<br />

hastaların standart bir ilaç şişesini kolayca<br />

yerleştirmelerine olanak sağlıyor, ilaçları kaplar<br />

arasında aktarma ihtiyacını ortadan kaldırıyor ve<br />

enjeksiyon hazırlama adımlarını azaltıyor. Şişe,<br />

giyilebilir enjektöre yerleştirildiğinde hasta oynat<br />

düğmesine basıyor ve enjeksiyon işlemi başlıyor.<br />

Cihaz ayrıca flakondan görülebilen renk kodlu<br />

geri bildirimi sayesinde, hastanın enjeksiyonun<br />

nasıl ilerlediğini takip etmesine yardımcı oluyor.<br />

Kimisi çoktan hayatımıza giren<br />

kimisi yakın bir gelecekte bize<br />

eşlik edecek olan teknolojik<br />

ürünler ve gelişmelerle<br />

karşınızdayız.<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

Yaşlılar için akıllı<br />

yürüyüş arkadaşı:<br />

Stride Senze<br />

İnsanlar bedensel olarak yaş alıyor ama<br />

ruhsal olarak değil! Bu da ileri yaşta olup<br />

yürüme zorluğu çekenlerin baston, kol<br />

değneği ve yürüteç kullanmaktan bir miktar<br />

utanmasına neden oluyor. Çünkü bunları birer<br />

yaşlanma kanıtı olarak görüyorlar. Tabii bir<br />

de bu ekipmanın kullanıcının bileklerine ve<br />

kollarına yaptığı baskı söz konusu.<br />

Ama bu durum, son derece havalı bir<br />

ürünle değişecek gibi. Sebebi ise NextOfK<br />

(NOK) Creatives ve Rodney Loh’dan oluşan<br />

tasarım ekibinin hareket kabiliyetine yardımcı<br />

olmaktan çok daha fazlasını yapmak için bir<br />

akıllı yürüyüş arkadaşı tasarlamış olması.<br />

“Stride Senze” ismini taşıyan fütüristik ürün,<br />

kendi kendini dengeleyen bir mekanizmaya<br />

sahip. Aynı zamanda kullanıcının her<br />

hareketini önceden tahmin ediyor, çoklu<br />

sensörüyle düşmeyi algılayıp önlüyor. Özetle,<br />

tam teşekküllü bir güvenlik sistemi sunuyor.<br />

Ürünün hem tekli destek hem de yürüteç<br />

modeli var.<br />

56 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 57


V<br />

TEKNOLOJİ<br />

Yogadan ilham alan laptop<br />

yükselticisi: Lunadesk<br />

Küresel pandemi beraberinde uzaktan çalışmayı getirdi ve bu süreç<br />

halen devam ediyor. Pandemi sonrasında dahi uzaktan çalışma modeli<br />

sıklıkla kullanılacak gibi görünüyor. “The Lunadesk is a yoga-inspired<br />

Laptop Workstation” isimli ürün, işte bu süreci daha konforlu hale getirmek<br />

için tasarlandı. Yüksekliği ayarlanabilen, ergonomik dizüstü bilgisayar<br />

yükselticisinin tasarımında dolunay ve yarım ay yoga pozisyonlarından<br />

esinlenildi. Lunadesk, kullanıcıların çalışırken oturmalarına, ayakta<br />

durmalarına, diz çökmelerine ve çömelmelerine olanak tanıyor; masada,<br />

mutfak tezgâhında, kanepede veya yatakta kullanılabiliyor. Üstelik bir<br />

konumdan diğerine geçerken kullanıcının rahatlığından ödün vermesine<br />

gerek kalmıyor. Ürün, kullanım kolaylığı sağlamak adına 13-19 inç arasında<br />

büyüyüp küçülüyor. Bambu ağacı ve alüminyumdan yapılmış olan ürünün biri<br />

dizüstü bilgisayar, diğeri klavye ve fare için iki adet rafı bulunuyor.<br />

Enerji tasarrufuna katkı<br />

sağlayan akıllı radyatör<br />

vanası: Netatmo<br />

Yaşam alanları için çevreye duyarlı yüksek teknoloji çözümler sunan Legrand<br />

firmasının geliştirdiği “Netatmo” isimli akıllı radyatör vanası, merkezi ısıtma<br />

sistemli evinizin sıcaklık kontrolünü yaparak hem ekonomiye katkı sağlıyor hem<br />

de enerji tüketiminizi azaltarak çevreyi koruyor. Oda sıcaklığını gerçek zamanlı<br />

analiz ederek güneş ışığı seviyesine ve oda kullanımına göre ısıtmayı ayarlıyor.<br />

Daha fazla enerji tasarrufu için “açık pencere algılama” özelliğiyle, eğer bir açık<br />

pencere fark edilirse radyatör otomatik olarak kapanıyor. Bu sayede Netatmo,<br />

kullanıcısına maksimum hassasiyet ve enerji tasarrufu vadediyor. Netatmo,<br />

enerji uygulamasıyla geçmişe dönük verilerinize ulaşarak enerji tüketiminizi<br />

gözlemleyebiliyor. Aynı zamanda Apple HomeKit, Alexa ve Google Asistan<br />

sayesinde sıcaklığı sesinizle kontrol etme olanağı sunuyor.<br />

58 NİSAN <strong>2022</strong><br />

l 3D baskının plastik cerrahi alanında<br />

kullanılmaya başlanacağını, özellikle<br />

rekonstrüktif cerrahide çığır açacağını<br />

ve bazı tıbbı malzemeleri üretmek için 3D<br />

biyobaskı sisteminin çoktan tasarlandığını,<br />

l Rejeneratif, yani yenileyici tıp<br />

alanındaki gelişmelerin daha da hız<br />

kazanacağını, biyostimülasyona daha<br />

fazla odaklanılacağını, vücudun kendini<br />

iyileştirme yeteneklerinden estetik<br />

alanında daha fazla yararlanılacağını ve<br />

yenileyici dokudan üretilen cilt bakım<br />

ürünlerinin daha da gelişeceğini,<br />

l Halen en popüler medikal estetik<br />

uygulaması olan botokstan daha etkili<br />

ve daha uzun süre kalıcılığa sahip<br />

krem formatında ürünler geliştirilmeye<br />

çalışıldığını,<br />

biliyor muydunuz?<br />

Cildinizi<br />

nemlendirmek ve<br />

kırışıklıkları engellemek için<br />

doğal bir yol mu<br />

arıyorsunuz?<br />

Cilt için bir sıfırlama düğmesi olan<br />

Renaissance Yaşlılık Karşıtı Maske,<br />

çift moleküllü özel Hyaluronik Asit<br />

yapısı sayesinde nemi cildinize hapsederek<br />

dolgu etkisi yaratır. Böylece cildinizin<br />

daha canlı, sıkı ve parlak görünmesine<br />

yardımcı olur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!