You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
VOYANT<br />
YIL: 2 SAYI: 6<br />
Cildimiz<br />
vücudumuzun<br />
ekranıdır<br />
Yüz germenin<br />
lokomotifi:<br />
Endolift<br />
7 ünlü<br />
7 cilt bakımı<br />
sırrı<br />
<strong>Nisan</strong><strong>2022</strong><br />
A’dan<br />
Z’ye<br />
meme<br />
estetiği<br />
Yorgun ciltleri<br />
gençleştirecek<br />
en güncel<br />
tedavi<br />
yöntemleri<br />
www.voyantdergi.com
GÜZELLİK SİZE<br />
İYİ GELECEK<br />
EditörV<br />
Cilt, saç ve tırnakların güçlenmesine yardımcı olur.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel kollajen peptitleri vücudumuzda<br />
üretimi azalan kollajenin çoğalmasına ve bağ dokusunun güçlenmesine destek olur.<br />
Önerilen miktarda 4 hafta kullanımının 35-50 yaş arası kadınlarda ciltte olumlu<br />
etkileri klinik çalışmalarda gösterilmiştir.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel seçilmiş hidrolize kollajen<br />
peptitler vücudun daha fit olmasını sağlar, kilo vermeye destek olur, kasları güçlendirir.<br />
Düzenli kullanım sonucunda selülitlerin azalmasına yardımcı olur.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid, şeker, katkı maddesi, boyar madde ve aroma içermez.<br />
0 545 300 03 03 www.dnbiyomed.com dncollagenII dncollagen DNCollagen<br />
VOYANT<br />
İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Unico Dijital İletişim Ltd. Şti. adına<br />
Meryem Bilici<br />
Danışma Kurulu<br />
Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />
(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />
Dr. Banu Özge Öztürk<br />
(Dermatolog)<br />
Dr. Deniz Koral<br />
(Dermatolog)<br />
Prof. Dr. Murat Türegün<br />
(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />
Dr. Seran Göçer<br />
(Medikal Estetik Hekimi)<br />
Dr. Yasemin Savaş<br />
(Medikal Estetik Hekimi)<br />
Vedat Günyol Cd.<br />
Defne Sk. No: 1<br />
Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />
Ataşehir 34750 İstanbul<br />
T +90 216 255 5336<br />
Reklam ve iletişim<br />
info@unicodijital.com.tr<br />
Yapım<br />
Narrator Ajans<br />
Yayın Yönetmeni<br />
Dilek Girgin<br />
dilek@narratorajans.com<br />
Görsel Yönetmen<br />
Engin Perol<br />
Editör<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
İpek Itır Can<br />
Melek Yazıcı<br />
Acıbadem Mh. Betül Sk.<br />
Basın Sitesi G/18<br />
Kadıköy-İstanbul<br />
T +90 216 340 0307<br />
www.narratorajans.com<br />
Baskı<br />
Erk Ofset<br />
Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />
A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />
Zeytinburnu-İstanbul<br />
T +90 532 227 9764<br />
Baskı Yeri ve Tarihi<br />
İstanbul, <strong>Nisan</strong> <strong>2022</strong><br />
Yerel süreli yayındır.<br />
Üç ayda bir yayınlanır.<br />
8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />
Ücretsizdir.<br />
Cildi gerek<br />
yüzeyden gerek alt<br />
katmanlarından tedavi<br />
etmek, kalitesini yükseltmek,<br />
sıkılaştırmak, yıllarla birlikte<br />
azalan kolajenin üretimini tetikleyip<br />
artırmak ve bunlarla birlikte elbette<br />
sağlıklı yaşam kurallarını bir<br />
alışkanlık haline getirmek<br />
geleceğe yapılan bir<br />
yatırım aslında.<br />
Aynaya<br />
gülümseyerek bakın!<br />
Yaştan ve cinsiyetten bağımsız<br />
olarak hepimiz, aynaya baktığımızda<br />
gördüğümüzden memnun olmak<br />
istiyoruz. Ne güzel ne tatlı bir istek. Buna<br />
bir de kocaman gülümseme ekleyebilirsek<br />
şahane.<br />
Ama yıllar büyük bir hızla geçerken<br />
genetiğimizin, yaşam tarzımızın, beslenme<br />
rutinimizin, çevresel faktörlerin, stresin<br />
etkileri yüzümüzde yerini buluveriyor.<br />
Artık her şeyden ve herkesten haberdar<br />
olduğumuz düzleşen dünyada kendimizi<br />
başkalarıyla karşılaştırma sarmalına<br />
da kolaylıkla giriyoruz. Aynadaki<br />
yansımamıza attığımız gülümseme<br />
bazen soluyor bazense ortada gülümseme bile olmuyor. Yorgun ve yıpranmış<br />
göründüğümüzü düşünebiliyoruz.<br />
İşte bu fikirde olanlar için <strong>Voyant</strong>’ın bu sayısında “cilt” konusuna özel bir<br />
ağırlık verdik. Çünkü cildiniz bakımlıysa, iyi durumdaysa, pırıl pırıl parlıyorsa<br />
nasıl kötü görünebilirsiniz ki! Cildi gerek yüzeyden gerek alt katmanlarından<br />
tedavi etmek, kalitesini yükseltmek, sıkılaştırmak, yıllarla birlikte azalan<br />
kolajenin üretimini tetikleyip artırmak ve bunlarla birlikte elbette sağlıklı<br />
yaşam kurallarını bir alışkanlık haline getirmek geleceğe yapılan bir yatırım da<br />
aslında.<br />
Her tür işlemden önce cildi tedavi etmenin gerekliliğine inanan Medikal<br />
Estetik Hekimi Dr. Biran Ekici’nin yorgun ve yıpranmış ciltlere<br />
uygulanan tedavi yöntemleriyle ilgili verdiği bilgiler, Dermatoloji<br />
Uzmanı Dr. Ayşegül Güney’in cildin vücudumuz için taşıdığı<br />
önemi belirten açıklamaları, cilt bakımına özel önem veren<br />
ünlü oyuncuların rutinleri ve dahası hep bu konuya vurgu<br />
yapıyor.<br />
Evet, cildimiz gerçekten önemli, bakımlı ve ışıltılı<br />
görünmesi de öyle. Yine de unutmayalım ki hepsinden<br />
önemlisi, her koşulda ve her anda gülümsemek. En çok da<br />
kendimize… Gülümsemenin yanınızdan hiç eksik olmaması<br />
dileğiyle,<br />
Dilek Girgin<br />
NİSAN <strong>2022</strong><br />
3
VİÇİNDEKİLER<br />
<strong>Nisan</strong><strong>2022</strong><br />
42 MAKALE<br />
Rönesans protokolü<br />
sonuçlarıyla<br />
yüzümüzü güldürüyor<br />
Medikal Estetik Hekimi Dr. Ebru<br />
Söylemez, Rönesans protokolünün<br />
mezoterapi ürünlerinden Tiziano<br />
veya Raffaello’yu neden tercih<br />
ettiğini makalesinde açıklıyor.<br />
6 İLK BAKIŞ<br />
Yeni ürünler<br />
Yağlı ve akneye eğilimli ciltler için:<br />
Cleanance Serisi. Bilim ve doğallığın güçlü<br />
birleşimi: Aveeno. Güvenilir, gerçekçi ve<br />
yenilikçi: Neostrata. Ducray Kelual DS<br />
ile inatçı kepeklere dur deyin. İki haftada<br />
yoğun bakım: Hydro Boost Hyalüronik<br />
Konsantre Serum. Aydınlanmış ve<br />
genç görünen göz çevresi için: Nivea<br />
Luminous630. Polaar’dan C vitamini<br />
bombası: Northern Light Serisi. Erkeklere<br />
özel cilt bakım serisi: Shiseido Total<br />
Revitalizer. Okyanus ve karanın eşsiz<br />
buluşması: Yves Rocher Elixir Botanique<br />
Serisi.<br />
12 İPUCU<br />
Daha pırıltılı ve daha<br />
genç bir bahar için<br />
Yeniyi, yenilenmeyi, başlangıçları,<br />
umudu, doğayı çağrıştıran bahar<br />
mevsimini tazecik karşılayabilmeniz için<br />
hazırladığımız önerileri inceleyebilirsiniz.<br />
14 KAPAK RÖPORTAJI<br />
“Amacım cildin kalitesini<br />
artırıp geleceğe yatırım<br />
yapmak”<br />
Medikal Estetik Hekimi Dr. Biran Ekici ile<br />
yorgun ve yıpranmış ciltlere uygulanan<br />
tedavi yöntemlerini konuştuk. “Ben<br />
tedaviciyim, tedaviyi severim” diyen<br />
Dr. Biran Ekici, kişinin ihtiyacına göre<br />
planlama yapmaya önem verdiğini<br />
vurguladı.<br />
20 RÖPORTAJ<br />
“Deri vücudumuzun<br />
ekranıdır”<br />
Dermatoloji Uzmanı Dr. Ayşegül<br />
Güney, derideki problemlerin insanın<br />
hem yaşam kalitesini hem psikolojisini<br />
etkilediğine dikkat çekiyor.<br />
24 ZOOM<br />
7 ünlü 7 cilt bakımı sırrı<br />
Doğuştan gelen güzelliklerini her dem<br />
parlatmayı bilen ünlü oyuncuların cilt<br />
bakım sırları <strong>Voyant</strong>’ta.<br />
26 GÜNDEM<br />
Hem annelere<br />
hem babalara<br />
Anneler Günü ve Babalar Günü’ne<br />
yaklaştığımız şu günlerde ebeveynlerimizi<br />
mutlu<br />
edebileceğimiz<br />
medikal estetik<br />
önerileri<br />
hazırladık.<br />
30 RÖPORTAJ<br />
A’dan Z’ye meme estetiği<br />
Çok küçük, çok büyük veya sarkık. Meme<br />
sorununu ve çözüm yollarını Plastik,<br />
Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı<br />
Op. Dr. Özgür Dal ile konuştuk.<br />
34 RÖPORTAJ<br />
“Endolift uygulaması<br />
yüz germenin ve<br />
sıkılaştırmanın<br />
lokomotifidir”<br />
Dermatoloji Uzmanı Dr. Emre<br />
Kaynak, Endolift uygulamasının<br />
doğallığı bozmadan güzel bir<br />
yaşlanma sürecinin temel taşı<br />
olduğunu belirtiyor.<br />
38 ZOOM<br />
Gizli kahramanlar<br />
Hekimlerin eli ayağı, hastaların kılavuzu<br />
olan hasta danışmanları ve klinik<br />
koordinatörleri adeta birer gizli kahraman.<br />
Bu kapsamda <strong>Voyant</strong>’ta Gönül Akanlı ve<br />
Özge Oymak’ı ağırlıyoruz.<br />
40 MAKALE<br />
Covid-19 günlerinde<br />
medikal estetik<br />
Medikal Estetik Hekimi Uzm. Dr. Fatih<br />
Turhan, Covid-19 geçirmiş kişilerde<br />
botoks, dolgu, peeling gibi işlemlerde<br />
uygulamaların daha farklı olması<br />
gerektiğini düşünüyor.<br />
44 PSİKOLOJİ<br />
İyi hissetmek<br />
en güzel duygu<br />
durumudur<br />
Kişisel Gelişim<br />
Uzmanı-Biyolog<br />
Buket Elbeyoğlu,<br />
iyi hissetmek<br />
seviyesine<br />
gelebilmenin<br />
ilk adımının<br />
bastırdığımız,<br />
yok saydığımız,<br />
bizi olumsuz<br />
etkileyen<br />
duygulardan<br />
arınabilmek<br />
olduğunu<br />
söylüyor.<br />
46 DİYET<br />
Cildinizi iyi besleyin<br />
Diyetisyen Aysen Çolak’a göre uzun yıllar<br />
aynı güzellikte bir cilde sahip olmanın yolu,<br />
cilt koruyucu bir beslenme programını<br />
yaşam tarzı yapmak.<br />
48 SEYAHAT<br />
Sanat tadında mekânlar<br />
Ünlülerin konakladığı ve çeşitli sanat<br />
eserlerine konu veya ilham olmuş<br />
mekânlar gezginlerin her zaman ilgi<br />
odağına girmiştir. Bunlardan birkaçını sizler<br />
için bir araya getirdik.<br />
52 KÜLTÜR SANAT<br />
Bu kütüphaneler bir başka<br />
Gerek barındırdıkları zenginlikler gerekse<br />
mimari çarpıcılıklarıyla dikkat çeken özel<br />
kütüphanelere yelken açıyoruz.<br />
56 TEKNOLOJİ<br />
Teknolojinin<br />
güncel nimetleri<br />
Kimisi çoktan hayatımıza<br />
giren kimisi yakın bir<br />
gelecekte bize eşlik<br />
edecek olan teknolojik<br />
ürünler ve gelişmelerle<br />
karşınızdayız.<br />
4 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 5
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
İki haftada<br />
yoğun bakım:<br />
Hydro Boost<br />
Hyalüronik<br />
Konsantre Serum<br />
Neutrogena-Hydro Boost ailesinin yeni üyesi olan<br />
Hyalüronik Konsantre Serum, içeriğindeki iki çeşit<br />
hyalüronik asitle iki haftada yoğun bir bakım sağlıyor. Cildi<br />
derinlemesine nemlendiriyor, dolgunlaşmasına yardımcı<br />
oluyor, yumuşacık, yenilenmiş ve sağlıkla ışıldayan bir<br />
cilt yapısına katkıda bulunuyor. Cildin hyalüronik asit<br />
üretmesine destek verirken geliştirdiği prebiyotik teknoloji<br />
sayesinde cildin kendi kendini nemlendirmesine de olanak<br />
tanıyor. Parfümsüz ve hipoalerjenik olan Hydro Boost<br />
Hyalüronik Konsantre Serum, hassas ciltler dahil her cilt<br />
tipine uygun. Mineral yağlar içermeyen ve gözenekleri<br />
tıkamayan ürünü günde bir kez kullanmak yeterli.<br />
DUCRAY<br />
KELUAL DS ile<br />
inatçı kepeklere<br />
dur deyin!<br />
Kepek oluşumunun kaynağı genellikle<br />
saç derisinin kuruluğu olarak bilinse de bu<br />
problemi yaşayanların çoğu yağlı saç derisine<br />
sahiptir. Kaşındırıcı ve sıkıntı verici bu<br />
durumun önüne dermatologların tavsiye ettiği<br />
Ducray’in inatçı kepek karşıtı şampuanı Kelual<br />
DS ile geçebilirsiniz. 90 yıllık tıbbi uzmanlığını<br />
yenilikçi yaklaşım ve hasta odaklılıkla<br />
harmanlayan Ducray’in bu etkili şampuanı,<br />
kuruluğa bağlı kaşıntıyla birlikte kepeğin hızlı<br />
ve uzun süreli giderilmesinde destek sağlayan<br />
aktif bileşenlerin patentli bir sinerjisine sahip.<br />
Klinik çalışmalar sonucu %89 oranında şiddetli<br />
pullanma oranında azalma sağlayan Kelual DS<br />
sayesinde günlük bakımınızı daha konforlu<br />
hale dönüştürebilirsiniz.<br />
Yağlı ve akneye<br />
eğilimli ciltler için:<br />
CLEANANCE<br />
SERİSİ<br />
En yaygın cilt tiplerinden biri olan yağlı ve akneye eğilimli cilt, parlak bir görünüme ve cilt kusurlarına neden<br />
olabiliyor. Bu sebeple bu cilt tipine sahip olan kişiler düzenli ve doğru bir cilt bakım rutinine ihtiyaç duyuyor. İşte tam<br />
bu noktada, akneye eğilimli ciltler için özel olarak geliştirilen, dermatologlar ve eczacılar tarafından önerilen Avene<br />
Cleanance serisi, 3 adımlık bakım rutiniyle cildi temizlemeye, nemlendirmeye ve güneşten korumaya destek veriyor.<br />
ADIM 1<br />
Sabah ve akşam<br />
cildinizi temizleyin.<br />
Cilt tipiniz ne olursa<br />
olsun sağlıklı bir<br />
cildin en önemli<br />
adımı temizliktir.<br />
Cleanance<br />
Temizleme Jeli,<br />
ciltteki yağ dengesini<br />
düzenlemeye,<br />
matlaştırıcı etki<br />
sunmaya, cildi<br />
kirden ve fazla<br />
yağdan<br />
arındırmaya yardımcı<br />
oluyor.<br />
ADIM 2<br />
Cildinizi nemlendirin. Tüm cilt tiplerinin<br />
nemlendirilmeye ihtiyacı<br />
vardır. Ancak yağlı<br />
ve akneye eğilimli bir<br />
cildiniz varsa doğru bir<br />
nemlendirici kullanımı<br />
daha da önemli hale<br />
geliyor. Yağlı ciltlerdeki<br />
cilt kusurları için<br />
geliştirilen Cleanance<br />
Comedomed Günlük<br />
Bakım Kremi, içerdiği<br />
aktif bileşenler sayesinde<br />
7 gün içerisinde cilt<br />
kusurlarını azaltmaya<br />
yardım ediyor.<br />
ADIM 3<br />
Cildinizi güneş ışınlarına karşı koruma<br />
altına almayı unutmayın.<br />
Yağlı ve akneye eğilimli ciltler<br />
için özel olarak geliştirilen<br />
Cleanance Anti-Blemishes<br />
SPF 50+, sadece UVB ve<br />
UVA ışınlarına değil, mavi<br />
ışığa karşı da güçlü koruma<br />
sağlıyor ve içerdiği aktif<br />
bileşenler sayesinde cildi<br />
güneş ışınlarından korurken<br />
cilt kusurlarının azalmasına<br />
da destek oluyor. Ayrıca<br />
renkli doku seçeneğiyle cilt<br />
tonunuzun eşitlenmesini<br />
destekliyor.<br />
6 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 7
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Aydınlanmış ve genç<br />
görünen göz çevresi için:<br />
NIVEA LUMINOUS630<br />
Yeni Nivea Luminous630 Koyu Halka Karşıtı Göz Bakım Kremi,<br />
aydınlanmış ve genç görünen bir göz çevresi için yüksek etkili koyu halka<br />
karşıtı bakım sağlıyor. Patentli Luminous630, göz çevresindeki koyu halka<br />
görünümünü 4 haftada azaltmaya yardımcı oluyor.*<br />
İçeriğindeki enerji veren kafeinle göz altı torbası görünümünü azaltmak<br />
için gözlerdeki şişkinliği, ayrıca ince çizgi ve kırışıklıkları hafifletmeye<br />
destek veriyor. İçeriğindeki hyalüronik asitle cildi nemlendiriyor.<br />
*Günde 2 kez düzenli kullanım ile 4 haftada koyu halkalarda azalmaya yardımcı<br />
Okyanus ve karanın eşsiz buluşması:<br />
YVES ROCHER ELIXIR BOTANIQUE SERISI<br />
Yves Rocher, bitki biliminde<br />
ve okyanus biyolojisinde 25<br />
yıllık araştırmalarının sonucunda<br />
geliştirdiği yüzde 99 doğal içeriğe<br />
sahip, beş patentli, inovatif,<br />
detoks ve antioksidan etkili<br />
Elixir Botanique serisini sunuyor.<br />
İçeriğinde Bretanya’nın (Fransa)<br />
okyanus ve topraklarından gelen<br />
beş kat daha konsantre okyanus<br />
yosunu ve Latin çiçeği bulunan<br />
Yves Rocher Elixir Botanique<br />
serisi, cildinizi ferahlatırken<br />
yaşlanma belirtilerinin<br />
geciktirilmesini sağlıyor, cilt<br />
bariyerini güçlendirip sağlıklı ve<br />
ışıltılı bir görünüm kazandırıyor.<br />
Vegan formüllü seri; detoks<br />
etkili canlandırıcı gençlik iksiri,<br />
gündüz kremi, göz kremi,<br />
detoks etkili yapılandırıcı gece<br />
kremi ve detoks etkili 50 faktör<br />
koruyuculu yaşlanma karşıtı yüz<br />
kreminden oluşuyor.<br />
Bilim ve<br />
doğallığın<br />
güçlü birleşimi:<br />
Aveeno<br />
Daha sağlıklı bir cilt için doğallığı bilimin<br />
gücüyle birleştirerek klinik olarak kanıtlanmış<br />
çözümler vadeden Aveeno, 60 yılı aşkın<br />
süredir hassas ve kuru ciltleri rahatlatmak<br />
ve korumak için benzersiz yulaf formülünün<br />
gücünü ortaya koyuyor. Yulaf unu, yulaf<br />
özü ve yulaf yağından oluşan prebiyotik 3’lü<br />
yulaf kompleksi ile cilt doğal mikrobiyomunu<br />
düzenlerken anında rahatlama sağlayan<br />
Aveeno ürünleri sizi sadece bir günde daha<br />
sağlıklı bir cilde kavuşmaya davet ediyor.<br />
Aveeno ailesinde farklı cilt ihtiyaçlarına yönelik<br />
farklı çözümler sunan 4 seri bulunuyor:<br />
1<br />
Cildi temizleyen, nemlendiren, yatıştıran ve<br />
koruyan prebiyotikli 3’lü yulaf kompleksinin<br />
ve seramidin başrolde olduğu Dermexa<br />
serisi, atopiye yatkın ciltlerde uzun süreli<br />
rahatlama ve nemlendirme sağlarken cilt<br />
bariyerini onarıyor ve yatıştırıyor.<br />
2Çok kuru ve kaşıntıya yatkın cildin<br />
ihtiyaçlarına yönelik Rahatlatıcı seri,<br />
cildin doğal nem bariyerini güçlendiriyor,<br />
mikrobiyom dengesine destek oluyor ve<br />
kuruluğa bağlı kaşıntıyı hafifletiyor.<br />
3Günlük Nemlendirici seri, normal, kuru ve<br />
hassas ciltleri rahatlatıyor ve uzun süreli<br />
nemlendirme sağlıyor.<br />
4Doğal yulaf özü içeren Aveeno Baby, yeni<br />
doğandan itibaren hassas bebek cildinin<br />
bariyerini güçlendirirken en etkili günlük<br />
bakım rutinini sunuyor.<br />
8 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 9
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Polaar’dan<br />
C vitamini bombası:<br />
NORTHERN<br />
LIGHT SERISI<br />
Kutuplardan gelen doğal ve vegan<br />
içeriklerle oluşturulan Polaar’ın,<br />
sırrı formülünde saklı Northern<br />
Light serisiyle cildiniz daha canlı<br />
ve parlak. Paraben, mineral yağ ve<br />
alkol içermeyen serinin formülünde<br />
portakaldan 30 kat daha fazla C<br />
vitamini içeren Sibirya zeytini ve<br />
kozmetikte bir ilk olarak yüzde<br />
100 doğal çay özü ağacı yer alıyor.<br />
Sibirya zeytini cilde mükemmel bir<br />
ışıltı kazandırırken, Kuzey Amerika<br />
ormanlarında yetişen çay özü ağacı ise<br />
cildi her an yeniliyor ve tazeliyor.<br />
Northern Light serisi üç üründen<br />
oluşuyor: Normal ve kuru ciltler için<br />
Smoothing Cream, yağlı ve karma<br />
ciltler için Smoothing Fluid ve sadece<br />
30 saniyede yeni bir cilt dokusu sunan<br />
köpük temizleyici Micro-Peeling Foam.<br />
Güvenilir, gerçekçi ve yenilikçi: Neostrata<br />
Dermatologlar tarafından onaylı olan,<br />
85’ten fazla ülkede satılan, alanında öncü<br />
cilt yenileme uzmanı Neostrata artık<br />
Türkiye’de.<br />
Antioksidan içeriği, performans<br />
odağı ve içerik teknolojileri markayı<br />
dermokozmetik alanında öncü kılıyor.<br />
Bileşenleri ciltte optimal performans<br />
sağlamak ve içeriklerin cilde nüfuzunu<br />
en yüksek düzeye çıkarmak için bioyararlanıma<br />
uygun pH ile formüle edilen,<br />
yüksek aktif içeriklere sahip Neostrata<br />
ürünlerinde cilt yenileme süreci yalnızca<br />
üç günde başlıyor.<br />
Ürünlerin cildi tahriş etmeden<br />
soyması, içeriklerin cildin dermis<br />
tabakasına nüfuz ederek etkili ve hızlı<br />
sonuçlar ortaya çıkarmasını sağlıyor.<br />
Güvenilir ve gerçekçi sonuçlar sunan<br />
Neostrata’nın farklı cilt problemlerine<br />
yönelik yedi farklı serisi bulunuyor.<br />
Erkeklere özel cilt bakım serisi:<br />
SHISEIDO MEN TOTAL REVITALIZER<br />
Shiseido, 30 yaş üstü erkek cildindeki donukluk, pürüzlü<br />
görünüm, kırışıklık, elastikiyet kaybı, sarkma gibi beş ana<br />
yaşlanma belirtisini gidermek için iki özel teknolojiyle üç<br />
üründen oluşan Men Total Revitalizer serisini geliştirdi.<br />
l TOTAL REVITALIZER CREAM: Özellikle kış aylarında<br />
daha da kuruyan ciltler için hızla emilen zengin bir krem<br />
dokusuna sahip ürün, yaşlanma karşıtı bakım sunuyor.<br />
Cildin zayıflamış işlevini yeniden destekleyen krem,<br />
epidermal hücre enerjisini artırıp 48 saat boyunca yoğun<br />
nem sağlıyor ve cildin bariyer işlevini onarıyor.<br />
l TOTAL REVITALIZER EYE: Ürün, göz çevresinde<br />
kırışıklık, sarkma ve kuruluk şikayeti bulunan 30 yaş<br />
üstü erkekler için kolay ve hafif yapısıyla formüle edildi.<br />
Göz bölgesini sıkılaştırmak ve toparlamak için kolajen<br />
üretimini teşvik eden krem, koyu halkaların görünümünü<br />
de iyileştiriyor. Aynı zamanda göz çevresini nemlendirirken<br />
zararlı çevresel etkilerle mücadele etmek için cildin<br />
savunma gücünü artırıyor.<br />
l TOTAL REVITALIZER LIGHT FLUID: Enerji dolu,<br />
canlı ve genç görünen bir cilt için yaşlanmanın beş ana<br />
belirtisiyle savaşmak üzere formüle edilmiş hafif sıvı<br />
yapıdaki bu bakım ürünü, cildin savunma gücünü artırıyor.<br />
Normal ve yağlı ciltlerin kullanabileceği ürün, 48 saat<br />
boyunca derinlemesine nem sağlarken aynı zamanda cildin<br />
bariyer işlevini onararak kolajen üretimini de destekliyor.<br />
l Skin Active serisi, yüksek<br />
konsantrasyonlu güçlü içerikleriyle<br />
derin çizgiler, kaz ayakları ve<br />
nem kaybı gibi farklı antiaging<br />
problemlerine onarıcı ve sıkılaştırıcı<br />
çözümler sunuyor.<br />
l Enlighten serisi, düzenli kullanımda<br />
çeşitli sebeplerle oluşan koyu leke ve<br />
renk eşitsizliklerinde gözle görülür<br />
azalma sağlıyor.<br />
l Restore serisi, hassas cildin<br />
kızarıklığını azaltıyor, kuru ve hızlı<br />
tahriş olan ciltler için onarıcı ve<br />
nemlendirici bakım sağlıyor.<br />
l Resurface serisi, zayıf yüzey dokusuna<br />
sahip normal cildi yenileyerek<br />
pürüzsüzleştiriyor ve solgun ciltte<br />
aydınlanma sağlıyor.<br />
l Clarify serisi, akneye yatkın ciltlere<br />
bakım yapıyor ve gözenekleri<br />
küçültürken sebum kaynaklı fazla<br />
yağlanmanın önüne geçiyor.<br />
l Correct serisi, mat ve eşit olmayan<br />
cilt tonu, elastikiyet kaybı ve yoğun<br />
antiaging problemlerine çözüm<br />
sunuyor.<br />
l Defend serisi, mineral ekranlı güneş<br />
koruyucusuyla güneş ışığını yansıtarak<br />
zararlı ışınların cildin alt katmanına<br />
ulaşmasına engel oluyor.<br />
10 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 11
V<br />
İPUCU<br />
Daha pırıltılı<br />
ve daha genç<br />
bir bahar için<br />
Bahar. Bu kelime öyle güzel ki! İçinde yeniyi, yenilenmeyi, başlangıçları, umudu, doğayı barındırıyor.<br />
Öyleyse baharı ve sonrasında gelecek sımsıcak yazı tazecik karşılayabilmeniz için hazırladığımız<br />
önerilere bakmanın tam da zamanı.<br />
Melek Yazıcı<br />
SU İÇİN, SU İÇİN, SU İÇİN<br />
Su yaşamdır! Ve bu, boşuna söylenmiş<br />
bir söz değildir. Günde en az 2 litre su<br />
içmeniz gerektiğini tabii ki biliyorsunuz<br />
ama uyguluyor musunuz?<br />
Belki şimdi harekete geçme zamanıdır.<br />
Bol bol su içerek sağlık ve enerji kazanır,<br />
sindirim sistemi problemlerini engeller,<br />
kalbinizin daha sağlıklı kalmasını<br />
sağlar, toksinlerinizi atar ve cildinizin<br />
yaşlanmasını geciktirebilirsiniz.<br />
KARBONHİDRATI VE ŞEKERİ<br />
AZALTIN<br />
Toplum olarak hamur işlerini ve tatlıları<br />
içermeyen öğünleri sevmiyoruz. Mantıları,<br />
börekleri, baklavaları tüketirken hazdan<br />
uçuyoruz ama ya sonrası? İşin o kısmı<br />
tatsız.<br />
Artan kiloların yanı sıra sağlık sorunları<br />
ve zamanından önce gelen yaşlanma. Bu<br />
nedenle sağlıklı yağları, meyve ve sebzeleri,<br />
baklagilleri, balık etini, proteini içeren bir<br />
beslenme rutinine geçmek elzem değil de<br />
nedir?<br />
EGZERSİZ YAPIN<br />
Hepimizin bildiği ama çoğumuzun<br />
uygulamadığı bir kuraldır egzersiz yapmak.<br />
Başlamak için ideal gün hep yarındır<br />
ama o “yarın” bir türlü gelmez. Ya o<br />
yarın bu baharsa? Neden olmasın! İlle de<br />
bir spor salonuna gitmeniz gerekmiyor<br />
bu kuralı uygulamak için. Tek başınıza<br />
veya arkadaşlarınızla yürüyün ya da<br />
YouTube’daki sayısız egzersiz videosu<br />
içinden size göre olanları seçip uygulayın<br />
ve fakat bunları düzenli yapın. Bu<br />
şekilde bağışıklığınızı, kan dolaşımınızı<br />
ve enerjinizi yükseltebilir, antioksidan<br />
kapasitenizi artırabilir, uyku kalitenize<br />
destek sağlayabilir, kilo kontrolünüzü<br />
kolaylaştırabilirsiniz.<br />
TOKSİNLERİ HAYATINIZDAN<br />
ÇIKARIN<br />
Haz nesnesi, ihtiyaç, alışkanlık… Adına<br />
ne derseniz deyin sigara ve alkol bunların<br />
hiçbiri değil aslında. Sağlığa zararları<br />
bir yanda, gençliğinize ve güzelliğinize<br />
verdikleri zarar diğer yanda. Bunlarla<br />
birlikte gereksiz ilaç kullanımından<br />
kimyasal içeren kişisel bakım ürünlerine,<br />
katkı maddeli besinlerden plastik kaplara<br />
kadar uzanan bir yelpazede vücudumuzda<br />
toksik etki yapan her türlü ürünü ve<br />
alışkanlığı hayatınızdan çıkarmak için bu<br />
bahar bir vesile olamaz mı?<br />
D VİTAMİNİ ALIN<br />
Bağışıklığı destekleyen, beynimizdeki<br />
atık maddeleri temizleyen, enfeksiyonları<br />
engelleyen D vitaminini en doğal yollardan<br />
almak için uygun bir dönemdeyiz. Çünkü<br />
bildiğiniz gibi D vitamininin temel kaynağı<br />
güneş ışığı. Ama tabii ki güneşin zararlı<br />
ışınlarını elimine eden güneş koruyucu<br />
ürünleri kullanmayı es geçmeyin.<br />
UYKUNUZU DÜZENLEYİN<br />
Uyku, rutin sever. Belli saatte uyuyup<br />
belli saatte kalkmak, aradaki sürede kaliteli<br />
uyumak çok önemli. Gece erken yatıp<br />
sabah erken kalkanlardansanız harika,<br />
çünkü en güçlü antioksidanlardan olan<br />
melatonin hormonu 23.00-03.00 saatleri<br />
arasında salgılanıyor. Ama bir türlü<br />
uyuyamayıp bir türlü uyanamayanlar da<br />
pek çok. Asıl sözümüz onlara. Daha genç<br />
kalmak, daha huzurlu hissetmek ve daha<br />
sağlıklı olmak istiyorsanız çaba harcayıp<br />
uykunuzu düzenlemelisiniz.<br />
STRESİNİZİ YÖNETİN<br />
Daha güçlü bir bağışıklık sistemine<br />
sahip olmanız ve kendinizi daha iyi<br />
hissetmeniz için stresinizi yönetmeniz çok<br />
önemli. Bunu yapabilmek için stresinize<br />
neden olan kaynağı bulmanız, bu kaynakla<br />
ilgili kendinizi sorgulayıp harekete<br />
geçmeniz, bakış açınızı ve yaşam tarzınızı<br />
değiştirme yolunda çaba harcamanız<br />
gerektiğini unutmayın.<br />
Ayrıca vücudunuzdaki serotonin<br />
miktarının yükselmesine, dolayısıyla<br />
stresinizin azalmasına destek verecek<br />
bakliyat, yumurta, balık, hindi, ceviz, muz<br />
ve erik gibi besinleri beslenme rutininize<br />
ekleyebilirsiniz.<br />
12 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 13
V<br />
KAPAK RÖPORTAJI<br />
Yorgun<br />
ciltleri<br />
gençleştirecek<br />
en güncel<br />
tedaviler<br />
Medikal Estetik Hekimi Dr. Biran Ekici ile yorgun ve yıpranmış ciltlere uygulanan tedavi<br />
yöntemlerini konuştuk. “Ben tedaviciyim, tedaviyi severim” diyen Dr. Biran Ekici, “Kişinin ihtiyacına<br />
göre planlama yapmaya önem veririm. Cilt kalitesini bir anda mükemmele ulaştıramayız, bu<br />
yavaş ve kademeli bir süreçtir. Komplikasyon olmadan ve eksiği görerek kontrollü bir şekilde<br />
tedaviyi devam ettirmek önemlidir” şeklinde konuştu.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
“Amacım<br />
cildin kalitesini<br />
artırıp geleceğe<br />
yatırım yapmak”<br />
Yüz bölgesinde yaş alma dışında hangi<br />
etkenlerle yorgun ve yıpranmış bir görüntü<br />
meydana geliyor?<br />
Yüz deformasyonlarının iç ve dış<br />
etkenler olmak üzere iki tür sebebi var.<br />
İç etkenlerin tansiyon, şeker, kolesterol,<br />
bağışıklık sistemi hastalıkları, genetik<br />
eğilimler gibi birçok sebebi olabiliyor ama<br />
en önemli sebep doğru beslenmemek ve<br />
yeterince su tüketmemek. Dış etkenlerin<br />
başında ise güneş hasarı geliyor. Stres<br />
de son derece önemli bir etken. Fast<br />
food’lardan, katkı maddeli yiyeceklerden,<br />
karbonhidrattan uzak durursak, yani<br />
doğru ve dengeli beslenirsek, bol su<br />
içersek, egzersiz yaparsak, stresten uzak<br />
durmaya çalışırsak, kendimizi güneşten<br />
korursak, bunlar iç sağlığımıza da<br />
cildimize ve güzelliğimize de yansıyacaktır.<br />
Hepimiz aynaya baktığımızda kendimizi<br />
iyi hissetmek istiyoruz, insanın ruhu<br />
yaşlanmıyor ki! Medikal estetik işlemleri<br />
psikolojimiz, özgüvenimiz ve pozitif<br />
enerjimiz için de çok önemli.<br />
“KOREOGRAFİK BİR BAKIŞ AÇIM<br />
VAR”<br />
Bir hasta size geldiğinde ilk olarak<br />
gözünüze neler çarpıyor?<br />
Hastayla ilk karşılaşmamda onun<br />
konuşmasını ve mimiklerini izlerim, zaten<br />
koreografik bir bakış açım var. Yüzün altın<br />
orana ne kadar yakın olduğunu, yüzün<br />
enerjisini ve sempatikliğini bozan çizgileri,<br />
elastikiyet kaybına bağlı çökmeleri tabii ki<br />
hemen fark ediyorum. Yüzü üst, orta ve alt<br />
olarak üç bölüme ayırıyoruz. Üst yüzde,<br />
özellikle alında çizgiler ve kırışıklıklar, göz<br />
altında doku kaybı ve derin çukurluklar<br />
görülüyor. Kırışıklıklar, iki kaş arasındaki<br />
ince çizgilerin çatlaması, kaşın düşmesi,<br />
göz kapağının elastikiyetini kaybetmesi,<br />
göz altındaki morluklar kişinin daha sinirli,<br />
yorgun, yıpranmış ve üzgün görünmesine<br />
sebebiyet veriyor. Orta yüzde yağ ve bağ<br />
dokularının zayıflamasıyla aşağıya doğru<br />
çökmeler ve hacim kaybı oluyor. Bunlar<br />
da söz konusu ifadeleri artırıyor. Alt yüzde<br />
de çene altı ve gıdı bölgesinde sarkmalar,<br />
çene hattının kaybı gibi deformasyonlar söz<br />
konusu.<br />
Bir hekim olarak yaklaşımınızdan ve<br />
amacınızdan söz edebilir misiniz?<br />
Amacım cildin kalitesini artırıp geleceğe<br />
yatırım yapmak ve yüze şekil vermek.<br />
Yaklaşımımı deformasyonlar ilerlemeden<br />
hastaya zamanında müdahale etmek ve<br />
bu esnada yüzün enerjisini ve sempatisini<br />
bozmayacak işlemler yapmak olarak<br />
özetleyebilirim. Öyle ki ileriki dönemlerde<br />
cerrahi işlemlere gerek kalmasın! Yüzün<br />
doğallığını bozmamayı ve komplikasyonsuz<br />
işlemler yapmayı seviyor, tercih ediyorum.<br />
Yüzü büyütmeden hem cildin kalitesini<br />
artırmak hem de yüzdeki elastikiyet kaybına<br />
bağlı düşüklüğü toparlayabilmek için<br />
çalışıyorum. Kullandığım ürünlerin iki<br />
işlevi var. Birincisi yüzü yukarıya kaldıracak<br />
lifting işlevi, ikincisi ise cildi onarma,<br />
yani cilt yapısını nemlendirme, kalitesini<br />
artırma, lekeleri azaltma, gözenekleri<br />
sıkılaştırma işlevi. Daha kısaca söylersek<br />
yüzü toparlayıp yukarı kaldırıyor ve cilt<br />
kalitesini artırıyorum. Bunları sağladığımda<br />
hastanın yüzündeki yorgun ve üzgün ifade<br />
yok oluyor, antiaging etki ortaya çıkıyor. Bu<br />
da gençleşmedir.<br />
“ÖNCE CİLDİ TEDAVİ ETMEK<br />
GEREKİYOR”<br />
Farkınızı nasıl özetleyebilirsiniz?<br />
Ben tedaviciyim, tedaviyi severim.<br />
Hastanın ihtiyacına göre planlama yaparım.<br />
Cilt kalitesini bir anda mükemmele<br />
ulaştıramayız, bu yavaş ve kademeli bir<br />
süreçtir. Komplikasyon olmadan ve eksiği<br />
görerek kontrollü bir şekilde tedaviyi devam<br />
ettirmek önemlidir. Ciltten istediğimiz<br />
cevabı alabilmek için eksik olan mineralleri,<br />
vitaminleri, peptitleri ve hyalüronik asidi<br />
koyarız, bu şekilde içeride fizyolojik bir<br />
hareket başlar ve cilt kendini toparlar.<br />
Bazen lazer ve cihaz parkurlarından,<br />
ses dalgalarından, ultraformer’lardan,<br />
radyofrekanslardan ya da baby face’den<br />
destek alırız. Bu şekilde kolajen üretimini<br />
artırarak amacımıza ulaşırız. Önce cildi<br />
tedavi etmek gerekiyor. Zamanında lifting<br />
yaptığımızda dolguya gerek kalmaz, ama<br />
ciltte doku kaybı çok ileri boyuttaysa dolgu<br />
da kullanırız. Hyalüronik asit ve kristal<br />
içerikli olmak üzere iki tür dolgu var. Benim<br />
tercihim kristal içerikli dolgular, çünkü<br />
bir taşla üç kuş vurma imkânı sunuyor:<br />
Kolajen desteğini artırıyor, cildi yapılandırıp<br />
sıkılaştırıyor, hatları belirginleştiriyor. Amaç<br />
komplikasyona çok girmeden tedaviye<br />
başlamak. Daha sonra biraz dudağı biraz<br />
burun ucu kaldırıp, kristal içerikli dolguyla<br />
elmacık ve jawline hattını keskinleştirip<br />
kişiyi istediği noktaya getiririz.<br />
CİLDİ YORGUN VE YIPRANMIŞ OLANLAR İÇİN GÜNLÜK YAŞAM ÖNERİLERİ<br />
“Yorgun ve yıpranmış bir cildi olanların medikal estetik yöntemlerinden yararlanmaları tabii ki çok iyi sonuçlar veriyor.<br />
Ama kişiler günlük yaşamlarında bazı konulara dikkat ederek de ciltlerinin sağlığına ve güzelliğine katkıda bulunabilirler.<br />
l Öncelikle günde en az 3-4 litre su tüketmeliler. Zaten insan suyla iyileşebilir.<br />
l Güneş hasarı cildin en büyük düşmanı, bu nedenle güneş koruyucuları kullanmalılar.<br />
l Hareketli bir hayat kan dolaşımı, genel sağlık ve cilt sağlığı için çok önemli olduğundan bol bol egzersiz yapmalılar.<br />
l Antioksidan açısından zengin, sağlıklı ve düzenli bir beslenme rutini uygulamalı, sık ama az yemeliler.<br />
l Günümüz koşullarında stresten uzak kalmak çok zor olsa da bunu sağlamak için çaba harcamalılar.<br />
l Aşkın, sevginin, pozitif düşünmenin değerini göz ardı etmemeliler.<br />
l Kendilerini pozitif yönde motive etmeliler.<br />
l Negatif enerji veren kişilerden ve ortamlardan uzaklaşmalılar.<br />
l Yaşam tarzları monoton ise bunu değiştirme yönünde hareket etmeli, hobiler edinmeliler. Mesela ben müzikle<br />
uğraşıyorum, müzik beni çok rahatlatıyor.”<br />
14 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 15
V<br />
KAPAK RÖPORTAJI<br />
“AKILLI PEELING, MEYVE<br />
ASİTLERİNDEN VE SEBZELERDEN<br />
ELDE EDİLİYOR”<br />
Işıltılı ve canlı bir cilde ulaşmak için<br />
uygulanan pek çok yöntem var. Bunlar<br />
arasında yer alan akıllı peeling ve karbon<br />
peeling uygulamaları nedir?<br />
Eskiden cildi biraz daha fazla soyan,<br />
sonrasında sosyal yaşamdan bir süre uzak<br />
kalınmasını gerektiren kimyasal peeling’ler<br />
vardı. Şimdi ise daha az riskli, kişilerin<br />
hemen normal yaşamlarına dönebileceği<br />
uygulamalar yapıyoruz. Akıllı peeling’ler<br />
bu noktada devreye giriyor. İtalyan kökenli<br />
akıllı peeling, meyve asitlerinden ve<br />
sebzelerden elde ediliyor; cilt kalitesini<br />
artırıyor, enflamasyon etkisi yaratıyor,<br />
aknelere iyi geliyor ve lekeleri baskılıyor.<br />
Herhangi bir hasar olduğunda cilt kendini<br />
korumak için melanositler salgılıyor ve<br />
lekeler oluşuyor. Bizim amacımız da<br />
leke oluşma mekanizmasını baskılamak,<br />
cildi küçük küçük soyarak canlandırıp<br />
parlaklık kazandırmak, aynı zamanda cildi<br />
sıkılaştırmak. Akıllı peeling’i haftada bir<br />
olmak üzere dört veya altı seans şeklinde<br />
yapıyorum, kullanacağım ürünleri ise<br />
cilt tipine göre belirliyorum. Karbon<br />
peeling de buna benziyor ama bir lazer<br />
sistemiyle birlikte uygulanıyor. Gözenekleri<br />
sıkılaştırıyor, hamilelik lekesi ve güneş<br />
lekeleri dahil her tür lekede başarılı bir<br />
etki yaratıyor. Bununla birlikte yorgun<br />
yüzlere yaptığım uygulamalar arasında yer<br />
alan DNA ışıltısının en sevdiğim uygulama<br />
olduğunu söyleyebilirim.<br />
“DNA IŞILTISI ANTİOKSİDAN<br />
ETKİYE SAHİP OLAN BİR<br />
UYGULAMADIR”<br />
Sözünü ettiğiniz DNA ışıltısı nasıl bir<br />
uygulama?<br />
DNA ışıltısı veya nükleopeptit, cildin<br />
daha derinine yapılan, kas fasyası üzerinde<br />
sıkılaşma yaratan, aynı zamanda cildin<br />
nemini artıran ve antioksidan etkiye sahip<br />
olan bir uygulamadır. Komplikasyonu<br />
yoktur. Mezoterapiden farklı olarak<br />
sadece altı yedi noktadan uygulanıyor,<br />
yüzü kaldırıyor, büyütmeyip tam tersine<br />
daraltıyor ve cildi canlandırıyor. Yorgun ve<br />
üzgün görünümlü, yıpranmış ciltlerde son<br />
derece etkili. Akıllı peeling ve DNA ışıltısını<br />
kombine şekilde de kullanıyorum. Mesela<br />
önce DNA ışıltısı yapıyorum, cilt yüzeyine<br />
ise akıllı peeling uyguluyorum.<br />
Baby face uygulaması cilt üzerinde nasıl<br />
bir etki yaratıyor?<br />
Akıllı lazer dediğimiz baby face<br />
uygulamasında iki yöntemimiz var. İlkinde<br />
cilde 1 mm’ye kadar minik hasarlar<br />
verip cildin kendi reaksiyonuyla kolajen<br />
üretmesini sağlıyoruz; bu şekilde ciltte<br />
sıkılaşma ve iyileşme meydana geliyor.<br />
HANGİ SORUNA<br />
HANGİ KOMBİNE<br />
TEDAVİ?<br />
l “Komplikasyon oluşturmadan<br />
birkaç yöntemi kombine bir şekilde<br />
kullanabiliyorum. Cilt kalitesini<br />
artıran tedavilerden sonra eğer<br />
gerekiyorsa üst yüzdeki kırışıklıkları<br />
açabilmek için doğal olmak kaydıyla<br />
botoks yapabiliyorum.<br />
l Orta yüzü yukarı kaldırmak ama<br />
bunu yüzün doğallığını bozmadan,<br />
büyütmeden yapmak ve cilt kalitesini<br />
artırmak için DNA ışıltısı ve benzeri<br />
lifting işlemlerini uyguluyorum.<br />
Cilt içeriden sıkılaşırken hasta<br />
memnuniyetini artırmak için yüzeyde<br />
de baby face ya da akıllı peeling<br />
kullanıyorum; böylece cilt daha<br />
çok parlıyor, nemi artıyor, lekeleri<br />
azalıyor. Sonrasında eğer hastanın<br />
yüz hattında bir eksiklik varsa<br />
kristal dolgu uygulamasıyla elmacık<br />
kemiğini belirginleştiriyorum.<br />
l Mezoterapileri de kombine<br />
kullanıyorum. Mesela lifting ve forma<br />
sokma etkisi olan Tiziano ile proaging<br />
etkili Raffaello ürünlerini kombine<br />
ediyorum. Bir seans birini, bir seans<br />
diğerini uyguluyorum veya ikisini<br />
bir arada veriyorum. Bazen de cilde<br />
PRP uygulayıp içine ayrıca hastanın<br />
ihtiyacına göre mezoterapi ürünü<br />
katıyorum. Saça PRP yaparken bunu<br />
saç mezoterapisi ürünü olan Galileo<br />
ile kombinliyorum. Kombinasyonlara<br />
cihaz da katabiliyorum. Kendi<br />
yaptığım Sirius kokteyli ve Venüs<br />
protokolü gibi karışımları da ihtiyaca<br />
göre tedaviye ekliyorum.<br />
l Bağışıklığı güçlendirmek için iki<br />
üç seans ozon, bir seans glutatyon<br />
uyguluyor, tedaviyi iki üç seans<br />
ozon ve bir C vitamini ile devam<br />
ettiriyorum. Üç aminoasitten oluşan<br />
glutatyon bir antioksidandır. Bu<br />
kombine tedavi her tür bakteri ve<br />
virüse karşı savunma mekanizması<br />
oluştururken cildin canlanmasına da<br />
olumlu katkı sunuyor.<br />
l Boyun ve dekoltede<br />
deformasyon, ince kırışıklıklar varsa<br />
“innea aqua” denilen biyolojik lifting<br />
ürününü kullanmayı seviyorum. Bu<br />
ürünün içerisinde hyalüronik asit ve<br />
çöl bitkilerinden elde edilen trehaloz<br />
maddesi var. İkisi bir araya geldiğinde<br />
ince çizgiler açılıyor ve söz konusu<br />
bölgedeki sıkılaşma artıyor.<br />
l Koruyucu estetik dediğimiz bu<br />
tür uygulamalar geleceğe yapılan<br />
yatırımlardır. Zamanında ve<br />
doğru bir şekilde uygulandığı<br />
takdirde ileriki yıllarda daha<br />
komplikasyonlu işlemlere ya da<br />
cerrahiye gerek duyulmadan<br />
genç ve ışıltılı kalmak<br />
mümkündür.”<br />
16 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 17
V<br />
KAPAK RÖPORTAJI<br />
İkinci olarak da iğnelerle açtığımız mikro<br />
kanallara hastanın ihtiyacına göre ürün<br />
veriyoruz; bu leke ürünü de olabiliyor,<br />
vitamin veya nemlendirme ürünü de. Baby<br />
face, dermapen uygulaması gibi cilde direkt<br />
hasar vermiyor, cildin çok derinine inmeden<br />
minik hasarlar verip o bölgeyi harekete<br />
geçiriyor. Bu uygulama sonrasında hastanın<br />
yüzünde iki üç saat kızarıklık olabiliyor,<br />
bazen minik dökülmeler görülebiliyor. Buz<br />
kompresi uygulandığında kalıcı bir soyulma<br />
meydana gelmiyor. Haftada bir olmak üzere<br />
üç veya dört seans yapıldığında hastanın<br />
cilt kalitesinde artış, lekelerde azalma ve<br />
gözeneklerde sıkılaşma görülüyor. Baby<br />
face kombine bir uygulamadır, ben genelde<br />
mezoterapilerle aynı anda yapıyorum.<br />
Hydrafacial uygulaması hakkında da bilgi<br />
alabilir miyiz?<br />
Hydrafacial, elle değil cihazla yapılan<br />
bir cilt temizleme yöntemi. Hydrafacial<br />
cihazının hastanın cilt tipine göre kendi<br />
ürünleri ve vakum sistemi var. Özellikle<br />
siyah noktaları ve cildin üst tabakasını<br />
temizlemekte kullanılıyor. Diğer işlemlere<br />
başlamadan önce cilt temizliği yapmak<br />
her zaman önemli, bu nedenle ayda bir<br />
kez uygulanmasını tavsiye ediyorum. Bu<br />
uygulama cihazla yapıldığı için elle yapılan<br />
cilt temizliğinde olduğu gibi iz bırakmıyor,<br />
son derece konforlu.<br />
“KLEOPATRA GENÇLİK İKSİRİ CİLDİ<br />
CANLANDIRIP PARLATIYOR”<br />
Bir de Kleopatra gençlik iksiri<br />
uygulamanız var. Bu, hakikaten adı kadar<br />
iddialı bir uygulama mı?<br />
Gerçekten de öyle. Kleopatra gençlik<br />
iksirinin diğer ismi TB-500 mezo<br />
solüsyondur. Zaten bu uygulamayı<br />
diğerlerinden farklı kılan da bir protein,<br />
aminoasit, her derde deva bir etken madde<br />
olan TB-500’dür. İçerisinde hyalüronik asit<br />
peptitler var. Kleopatra gençlik iksirinin<br />
lifting etkisi yüksek değil ama gözenekleri<br />
çok iyi sıkılaştırıyor, cildi canlandırıp<br />
parlatıyor, özellikle leke ve akneye çok iyi<br />
geliyor, hiçbir komplikasyon riski taşımıyor.<br />
Sağlıkta pek çok kullanım alanı olan ozon,<br />
antiaging yöntemi olarak da tanınıyor.<br />
Ozon, cildi nasıl etkiliyor?<br />
Ozon güçlü bir antioksidandır, aynı<br />
zamanda antibakteriyeldir. Kan içerisindeki<br />
oksijeni güçlendirmek amacıyla kullanılan<br />
ozon terapisinin kronik hastalıklara,<br />
akciğer sistemine, dolaşım sistemine, virüs<br />
ve bakterilere etkisi vardır, bağışıklığı<br />
da güçlendirir. Eklemlere saf olarak<br />
uygulanabiliyor. Biz ozonu kanla birlikte<br />
veriyoruz. Bir bölgeye ozon verildiğinde<br />
o bölgedeki kanlanma artıyor ve hızlı bir<br />
iyileşme gerçekleşiyor. Dolayısıyla ozonu<br />
cilde uyguladığımızda antiaging etki de<br />
yaratıyor. Ozon terapisinin haftada bir<br />
olmak üzere ortalama sekiz on seans<br />
yapılmasını tavsiye ediyorum.<br />
Bu yöntemlerin hepsi hem kadın hem<br />
erkeğe uygun mu?<br />
Evet, kadınlara da erkeklere de uygun.<br />
Kadınlarda feminen hatları korumak, o hattı<br />
ve altın oranı ön plana çıkartmak önemli.<br />
Erkekler doğal olarak daha maskülen<br />
ifadeleri seviyor. Kadın hastalar için daha<br />
sık gelmelerini gerektiren ve daha çok<br />
çeşitli uygulamalarımız var. Ama erkek<br />
hastalarımız uzun etkili işlemleri tercih<br />
ediyor, kliniğe sık sık gelmek istemiyor.<br />
Mesela kristal dolgunun etkisi uzundur.<br />
Botoks da yapıyoruz erkek hastalara.<br />
Gıdıları varsa lipoliz uyguluyoruz. Saç ekimi<br />
de erkeklerin sıkça tercih ettiği uygulamalar<br />
arasında yer alıyor.<br />
Kök hücre tedavisi de uyguluyor musunuz?<br />
Kök hücre tedavisinde, genel olarak<br />
hastanın kulak arkasından doku alıp<br />
kök hücreleri çoğaltarak yine kendisine<br />
veriyoruz. Ama son dönemde yeni bir kök<br />
hücre tedavisi uygulamaya başladım. Bu<br />
tedavide kullanılan kök hücreler bebeklerin<br />
sünnet derisinden elde ediliyor ve alerji<br />
riski olmadığından herkese uyuyor.<br />
Sağlık Bakanlığından onaylı ve sertifikalı<br />
olan bu yeni tedavinin yüz ve saç olmak<br />
üzere iki uygulaması var. Diğer kök hücre<br />
tedavisinde hastanın üç dört kez gelip<br />
gitmesi gerekirken bu yeni tedavinin bir<br />
kere yapılması yeterli oluyor. Ayrıca maliyeti<br />
diğerine göre çok düşük ve etkisi dört kat<br />
fazla.<br />
Bebeklerin sünnet derisinden<br />
yararlanılması bir etik sorunu beraberinde<br />
getiriyor mu?<br />
Bence getirmiyor, çünkü kullanılan<br />
sünnet derileri zaten atık. Bu atık<br />
dokulardan elde edilen milyonlarca kök<br />
hücreyle yapılan tedavi yara, ameliyat izi,<br />
yanık, yüzde ve saçta deformasyon dahil<br />
pek çok problemde mükemmel sonuçlar<br />
veriyor. Hastayı 10 yıl gençleştiriyor. Etkisi<br />
birinci ayda başlıyor ve 25 yaş üstü herkes<br />
için uygun. Kök hücre tedavisi her geçen<br />
gün gelişiyor, bu sayede önümüzdeki<br />
yıllarda pek çok hastalık insanlar için<br />
problem olmayacak.<br />
HEM HEKİM HEM MÜZİSYEN<br />
l “Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okurken bir yandan da müzikle uğraşıyor, perküsyon ve bateri çalıyordum. Mezun olduktan<br />
sonra uzmanlık eğitimim için Diyarbakır Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü’nü kazandım, ama müzik uğraşım nedeniyle gitmemeyi tercih<br />
ettim. O süreçte iki yıl sadece müzikle ilgilendim. Candan Erçetin, Haluk Levent, Yavuz Bingöl ve Hakan Altun’un da aralarında olduğu pek<br />
çok ünlü müzisyenle çalıştım.<br />
l Askerliğimi tamamladıktan sonra mecburi hizmet için Adıyaman’a gittim. Orada aile hekimi olarak çalışırken mezoterapi ile<br />
ilgilenmeye başladım. Ankara’da medikal estetikle ilgili eğitim aldıktan bir süre sonra İstanbul’a yerleştim. Sonrasında kariyerimi medikal<br />
estetik hekimi olarak sürdürdüm. Uzunca bir süredir Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural ile<br />
Rejuvent Estetik’te birlikte çalışıyoruz.”<br />
18 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 19
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“Deri<br />
vücudumuzun<br />
ekranıdır”<br />
Dermatoloji Uzmanı Dr. Ayşegül Güney, derideki<br />
problemlerin insanın hem yaşam kalitesini hem<br />
psikolojisini etkilediğine dikkat çekiyor ve derinin bir<br />
anlamda vücudumuzun ekranı olduğunu vurguluyor.<br />
Dr. Ayşegül Güney, “Deriyi doğru okuduğumuzda<br />
vücutla ilgili pek çok bilgi edinebiliyoruz ve bunlar<br />
aracılığıyla ayrıntılara girebiliyoruz” diyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
Cilt sağlığı ve güzelliği konusunun<br />
hayatımızdaki yerini nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz?<br />
Öncelikle çok önemli bir yeri olduğunu<br />
söyleyebilirim. Deri, vücudumuzu çepeçevre<br />
kaplıyor ve dış dünyayla iletişimimizde<br />
göz ardı edilemeyecek bir rol üstleniyor.<br />
Derideki herhangi bir problem insanın<br />
hem yaşam kalitesini hem de psikolojisini<br />
etkiliyor, bu nedenle de çok önemseniyor.<br />
Öte yandan genel sağlığımızla ilgili<br />
durumlar, stresin ve psikolojik problemlerin<br />
etkisi de derimize yansıyor. Örneğin,<br />
karaciğer veya böbrekle ilgili bir sıkıntıyı<br />
kaşıntı veya yara gibi bir deri sorunu<br />
ortaya çıktıktan sonra fark edebiliyoruz.<br />
Aynı şekilde kan kanseri de kendini deride<br />
kanamalarla gösterebiliyor. Aslında deri<br />
vücudumuzun ekranı gibi, deriyi doğru<br />
okuduğumuzda vücutla ilgili pek çok<br />
bilgi edinebiliyoruz. Hastamın saçının ve<br />
cildinin rengi, ağzının çevresindeki koyuluk<br />
kansızlığı veya saçının matlığı tiroidi aklıma<br />
getiriyor. Yani deri bize bulgular veriyor ve<br />
bunlar aracılığıyla ayrıntılara girebiliyoruz.<br />
“HASTAYI VE HASTALIĞI ÇOK<br />
BOYUTLU DEĞERLENDİRİYORUZ”<br />
Bütünsel sağlıkla ilgili çalışmalarınız da<br />
var. Cilt sağlığı ve güzelliğini bütünsel<br />
yaklaşımla nasıl kombine ediyorsunuz?<br />
Deri sadece dışarıdan yaptığımız<br />
uygulamalarla canlı ve ışıltılı olmuyor;<br />
beslenmeden uyku düzenine, spor yapıp<br />
yapmamaya kadar birçok unsurdan<br />
etkileniyor. Hastaları içsel, dışsal ve<br />
psikolojik açıdan değerlendirmeye<br />
çalışıyoruz. Kaşıntı ve bundan dolayı<br />
oluşmuş yaraları için gelen bir hastaya<br />
tabii ki gerekli tedavileri uyguluyoruz ama<br />
kaşıntının esas sebebini de araştırıyoruz,<br />
genel testlerine bakıp bir değerlendirme<br />
yapıyoruz. Beslenme tarzımız ve bağırsak<br />
floramızın durumu da derideki kaşıntıyı<br />
ve alerjileri artırabilecek bir etken; eğer<br />
böyle bir durum söz konusuysa hastanın<br />
beslenmesi düzenliyoruz. Stresin de<br />
deri hastalıklarında önemli rolü var.<br />
Gerekiyorsa hastayı psikoloğa, psikiyatra<br />
veya yaşam koçuna yönlendirebiliyor ya<br />
da onu rahatlatacak meditasyon ve spor<br />
gibi konularda bilgilendirme sağlıyoruz.<br />
Yani hastayı ve hastalığı çok boyutlu<br />
değerlendiriyoruz.<br />
Cildinin ışıltılı olmasını, kırışıklıklarının<br />
azalmasını, daha dinç ve fit görünmeyi<br />
isteyen hastalar için de benzer bakış<br />
açısıyla ilerliyoruz. Örneğin, cildini<br />
canlandırıp ışıltı katmak için gençlik aşısı<br />
yapmayı planlıyoruz ama kan, vitamin,<br />
tiroit değerlerine de bakıyoruz. Çünkü bu<br />
noktalardaki eksiklik cilt problemlerini<br />
artırabiliyor. Saç ve cilt yıpranmasının<br />
altında kansızlıktan şekere, cilt lekelerinin<br />
20 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 21
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“NEDEN UZMANLIK ALANI<br />
OLARAK DERMATOLOJİYİ<br />
SEÇTİM?”<br />
l “Dermatolojiyi seçmemde kendi<br />
deri problemlerim yol gösterici oldu,<br />
alerjik bir cildim vardı. Ayrıca insanlar<br />
derileriyle ilgili küçük veya büyük<br />
problemlerden psikolojik olarak ve yaşam<br />
kaliteleri açısından çok etkileniyor. Deri<br />
problemlerini rahatlatmak insanların<br />
yaşam kalitesini çok artıran bir durum.<br />
Bunu gözlemlemek dermatolojiyi<br />
seçmemde önemli bir etkendir.<br />
l Bir başka etken ise Çukurova<br />
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji<br />
Bölümü’ndeki hocam Prof. Dr. Hamdi<br />
Memişoğlu’dur. Kendisi çok titiz bir<br />
hocaydı, düzgün görünmemizi ve<br />
kendimize özen göstermemizi isterdi.<br />
Onun bu yaklaşımı çok hoşuma<br />
gitti açıkçası, çünkü kendime özen<br />
gösterdiğimde daha iyi hissettiğimi fark<br />
ettim.”<br />
altında tiroitten hormonal problemlere<br />
kadar pek çok sorun olabiliyor. Bu şekilde<br />
tespit edip ilgili branşlara yönlendirdiğimiz<br />
çok hasta oldu bugüne kadar. İçsel sorunlar<br />
çözümlenmeden biz dışarıdan ne yaparsak<br />
yapalım yeterince sonuç alamayız. Sorunlar<br />
ortadan kalktığında ise ciltte daha hızlı ve<br />
daha güzel ilerlemeler sağlarız.<br />
“FARK YARATIYORUZ”<br />
Siz bir anlamda hastaların hayatına ışık<br />
tutuyorsunuz…<br />
Kesinlikle. Tedavi ettiğim hastalardaki<br />
değişimi o kadar net görüyorum ki! Bunu<br />
görmek bana memnuniyet veriyor ve işime<br />
daha çok ilgi göstermeme neden oluyor.<br />
Çünkü gerçekten bir fark yaratıyoruz.<br />
Cilt sağlığı ve güzelliğini korumaya<br />
ileri yaşlarda değil, daha 20’li yaşlarda<br />
başlamak gerekiyor aslında değil mi?<br />
Neden erken müdahale etmeliyiz?<br />
Ne kadar erken o kadar iyi. Bu bilinçte<br />
olduğumuzda cildimizi korumamız için<br />
gerekli tedbirleri alabiliyoruz. Güneş, en<br />
önemli cilt hasarlarını oluşturan etken.<br />
Çocukluk ve gençlik döneminden itibaren<br />
biriken güneş hasarı belli bir yaştan sonra<br />
cilt üzerinde çiller, lekeler, kırışıklıklar,<br />
kurumalar ve incelmelerle kendini<br />
gösteriyor. Bu gerçek doğrultusunda<br />
ilerlersek, çocukluktan itibaren gerekli<br />
tedbirleri alarak güneşin zararlı etkilerine<br />
karşı cildimizi korumayı başarabiliriz.<br />
Ergenlik dönemindeki sivilceler<br />
önemsenmesi gereken bir başka konu<br />
ve “sivilcedir geçer” bakış açısı kesinlikle<br />
doğru değil. Uygun tedavilerle sivilceleri<br />
iz bırakmadan çözümlemek mümkün.<br />
Bunların yanı sıra çevresel faktörler,<br />
beslenme alışkanlıkları, uyku düzeni de<br />
cilt sağlığımızı bozuyor. Yani güneşten<br />
korunacağız, cildimizi uygun şekilde<br />
nemlendireceğiz, sağlıklı uyku uyuyup<br />
sağlıklı besleneceğiz. Aşırı bakım ve aşırı<br />
makyaj da ciltte bozulmaya neden olabiliyor.<br />
Tüm bu konularda denge çok önemli.<br />
Bunları yaptığımızda problem yaşama<br />
olasılığımız azalıyor. Problem yaşadığımızda<br />
ise profesyonel destek almak bizi cilt sağlığı<br />
açısından daha iyi yerlere taşıyacaktır.<br />
İnsanlar deri problemlerini önemsiyorlar<br />
ama bazen bu önemseme nedeniyle<br />
yanlış kişilerden hizmet alma yoluna da<br />
gidebiliyorlar. Benim tavsiyem işin uzmanına<br />
danışmaları, kullanılan ürünlere ve tercih<br />
edilen uygulamalara dikkat etmeleri.<br />
Genellikle kombine tedavi mi<br />
yapıyorsunuz yoksa belli problemler için<br />
belli uygulamalarınız mı var?<br />
Tedavi, hastalığa ve hastaya göre<br />
değişiyor. Her hastalık her hastada aynı<br />
şekilde tedavi edilemeyebiliyor. Örneğin,<br />
sivilce tedavisinde ilaç kullanımı herkese<br />
uygun olmayabiliyor ve hastanın karaciğer<br />
testlerini takip etmek gerekiyor. Tedaviyi<br />
düzenlerken hastanın genel durumu,<br />
tedavinin yan etkilerine nasıl tepki vereceği<br />
gibi birçok faktörü gözden geçiriyoruz. Her<br />
tedavi herkese uygun olmuyor, o yüzden<br />
kişiye özel tedavi yapıyoruz.<br />
“LEKE TEDAVİSİNİ LEKENİN<br />
ÇEŞİDİNE VE HASTAYA GÖRE<br />
DÜZENLEMEK GEREKİYOR”<br />
Lekeler büyük problem. Bunların<br />
tedavisinde nasıl bir yol izliyorsunuz?<br />
Çocukluktan itibaren cilt üzerinde<br />
“çil” dediğimiz minik kahverengi lekeler<br />
oluşabiliyor; ilerleyen süreçte bunları<br />
lazerle giderebiliyoruz. Gebelik döneminde<br />
“gebelik maskesi” (melazma) denen<br />
lekeler ortaya çıkabiliyor. Bu, biraz daha<br />
uzun tedavi gerektiriyor. Hastayı bütünsel<br />
olarak değerlendirip belli aralıklarla<br />
birçok uygulama yapabiliyoruz. Ayrıca<br />
yaşın ilerlemesiyle birlikte cildimizde<br />
lekeler beliriyor. Bunların bir kısmı biriken<br />
güneş hasarına bağlı. Bir de “yaşlılık beni”<br />
dediğimiz lekeli ve kabarık oluşumlar<br />
var. Hastaları çok üzen yaşlılık benlerini<br />
lazer, plazma enerjisi ve peeling’lerle<br />
çok kolaylıkla tedavi edebiliyoruz. Leke<br />
tedavisini lekenin çeşidine ve hastaya göre<br />
düzenlemek gerekiyor.<br />
Lazerle cilt lekesi tedavisi nasıl yapılıyor?<br />
Cildimizde her 10 deri hücresine<br />
karşılık 1 tane melanosit dediğimiz pigment<br />
üreten hücre var. Bunlar cilde rengini veren<br />
maddeyi üretiyor ve hücrelere dağıtıyor. Bu<br />
hücrelerin çalışması bozulduğunda, güneş<br />
veya hormonal nedenlerle hasarlandığında<br />
renk üretiminde artış oluyor ve lekeler<br />
oluşuyor. Lazer tedavisini bunu baskılamak<br />
için kullanıyoruz.<br />
Cildi yenileyerek yeniden yapılanmasını<br />
sağlıyoruz. Lazer tedavisine ek olarak<br />
renk üretimini baskılayacak enjeksiyonlar,<br />
uzun süre ciltte kalabilen enzim maskeler<br />
veya hafif deri soyma işlemleri de<br />
kullanabiliyoruz. Bu şekilde lekeleri<br />
azaltmaya ve daha iyi bir görünüm<br />
oluşturmaya çalışıyoruz.<br />
“DOLGULAR VE CİLT KALİTESİNİ<br />
ARTIRAN UYGULAMALAR<br />
ÖNEMLİ”<br />
Cilt sağlığını ve güzelliğini korumayı<br />
desteklemek için ne tür uygulamalar<br />
öneriyorsunuz?<br />
İlerleyen yaşlarda cildi sadece yüzeyde<br />
beslemek ve korumak yeterli olmuyor,<br />
bu noktada dolgu ve cilt kalitesini artıran<br />
uygulamalar önemli. Çünkü kemik<br />
yapımız da yağ dokumuz da küçülüyor,<br />
ciltte sarkmalar oluyor. Yüzümüzün<br />
gölgeli görünümünü azaltmak için<br />
hem bir miktar dolgunluk yaratan hem<br />
de cilt kalitesini artıran dolgulardan<br />
faydalanıyoruz. Deri altına, özellikle<br />
kemik üstüne yerleştirdiğimiz dolgular,<br />
alt kısımda çalışarak kolajen üretimini<br />
tetikliyor. Bu şekilde cildimizin daha sıkı<br />
ve canlı olmasını, yüzeydeki kırışıklıkların<br />
ise azalmasını sağlıyor. Ayrıca cilt kalitesini<br />
artıran uygulamalar da yapabiliyoruz.<br />
Bunları cihaz uygulamaları da dahil olmak<br />
üzere birçok uygulamayla birleştirip yüz<br />
güldürücü sonuçlar alıyoruz.<br />
“HASTALARIMDAKİ DEĞİŞİMİ GÖRMEK BENİ MUTLU EDİYOR”<br />
l “Yaklaşık 10 yıldır deri hastalıkları uzmanı olarak çalışıyorum. Deri sağlığı ve hastalıklarının yanı sıra deri güzelliği ve estetik<br />
uygulamalar alanında da çalışmalarım var. İşimi seviyorum, çünkü bu alandaki çalışmalarım insanlara iyi geliyor. Aynaya baktıklarında<br />
kendilerini iyi hissediyorlar, ardından bu pozitif durumları çevrelerine, sosyal yaşantılarına ve ailelerine yansıyor. Bana düzenli olarak gelen<br />
hastalarımdaki değişimi görmek beni mutlu ediyor.<br />
l Deri sağlığı ve özenli olmakla ilgili farkındalığın önemli olduğunu düşünüyorum, sonrasında deriyi daha canlı ve ışıltılı gösterecek<br />
estetik uygulamalar geliyor. Bu alanlarda çalışmanın tabii ki size de bir yansıması oluyor. Kendinize de o gözle bakıyorsunuz ve ufak tefek<br />
işlemler yapıyorsunuz.”<br />
22 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 23
V<br />
ZOOM<br />
7 ünlü<br />
7 cilt<br />
bakımı<br />
sırrı<br />
Kimi 30’larında kimi<br />
50’lerini aştı ama hepsi<br />
yetenekleriyle olduğu<br />
kadar ışıl ışıl ciltleriyle<br />
de ön planda. Doğuştan<br />
gelen güzelliklerini her<br />
dem parlatmayı bilen<br />
ünlü oyuncuların cilt<br />
bakım sırları <strong>Voyant</strong>’ta.<br />
Emma Stone<br />
“Aşıklar Şehri” ile gönüllerimize taht<br />
kuran 34 yaşındaki Amerikalı oyuncu<br />
Emma Stone hem çok güzel hem çok<br />
başarılılardan. Oscar ve Altın Küre ödüllü<br />
Emma Stone, filmlerinde pürüzsüz<br />
cildiyle de pırıl pırıl parlıyor. Oysa çok<br />
hassas, aynı zamanda mat ve kuru bir<br />
cilde sahip. Bu nedenle cildini yoğun<br />
olarak nemlendirmeye çok dikkat ediyor.<br />
Doğal üzüm çekirdeği yağı kullanırken<br />
aydınlatıcı, nemlendirici, canlandırıcı ve<br />
botoks etkili bir maskeyi de düzenli olarak<br />
uyguluyor. Ayrıca cildine bebeklerin atık<br />
sünnet derilerinden elde edilen yeni nesil<br />
kök hücre uygulamasını yaptırıyor.<br />
Amanda Seyfried<br />
“Mamma Mia” ve “Chloe” dâhil pek çok<br />
filmde başarılı oyunculuğu ve güzelliğiyle<br />
dikkat çeken 37 yaşındaki Amanda<br />
Seyfried, cildiyle de parıldayanlardan.<br />
Oyuncu açık yüreklilikle bir miktar<br />
kırışıklığı olduğunu, ancak bir süre daha<br />
botoks yaptırmayı düşünmediğini ifade<br />
ediyor. Şu an için ileri teknoloji ürünü<br />
nemlendiriciler, kırışıklık ve sarkma karşıtı<br />
gece serumları kullanıyor, yatmadan önce<br />
de mimik çizgilerini önleyen tek kullanımlık<br />
kırışıklık bantları takıyor. Her gün koşuyor<br />
ve ağırlık çalışıyor. Güne sebze ve meyve<br />
suyu karışımları içerek başlıyor, bunun da<br />
cildine iyi geldiğini düşünüyor.<br />
Nicole Kidman<br />
Oscar dâhil o kadar çok ödülü,<br />
birbirinden önemli o kadar çok filmi var ki!<br />
Ama güzelliğiyle en çok “Moulin Rouge”<br />
filminde parlıyordu desek haksızlık yapmış<br />
olur muyuz Nicole Kidman’a? Avustralya<br />
asıllı 55 yaşındaki oyuncunun estetik<br />
ameliyatlara yakın durduğu biliniyor.<br />
Bununla birlikte o pürüzsüz, beyaza yakın<br />
şeffaf cildini korumaya da özel bir önem<br />
veriyor tabii ki. Yüksek güneş koruyucu<br />
ürünler ve retinol içerikli kremler Nicole<br />
Kidman’ın hem daim yanında. Stresini<br />
meditasyonla atarken C vitamini içeren<br />
gıdalar, badem sütü ve pirinç patlağı<br />
beslenme rutininde önemli bir yer tutuyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Jennifer Lawrence<br />
Oscar ve Altın Küre gibi çok önemli<br />
ödüllere genç yaşında sahip olan<br />
Amerikalı oyuncu Jennifer Lawrence,<br />
cildinin güzelliğini retinole (A vitamini<br />
türevi, yaşlanma karşıtı) borçlu olduğunu<br />
söylüyor. “Umut Işığım”, “Açlık Oyunları”<br />
ve “Anne!” gibi filmlerle tanıdığımız<br />
32 yaşındaki Jennifer Lawrence, o pırıl<br />
pırıl cildini güneşin zararlı etkilerine<br />
karşı korumaya son derece önem<br />
gösterirken düzenli olarak peeling ve<br />
mikrodermabrazyon (deri soyma işlemi)<br />
yaptırıyor. Dolgun hatlarından belli olduğu<br />
üzere yemek yemeyi sevse de genel olarak<br />
öğünlerinde sağlıklı seçeneklere yer<br />
vermeye ve egzersizlerini aksatmamaya<br />
özen gösteriyor.<br />
Jennifer Lopez<br />
Kendisini zamansız ve yaşsız olarak<br />
tanımlayan 55 yaşındaki şarkıcı ve<br />
oyuncu Jennifer Lopez’in cilt güzelliğinin<br />
sırlarından biri plesanta içeren kolajen<br />
maskesi kullanması. Bu şekilde cilt<br />
elastikiyetini artırıp nemlendiriyor, cildi<br />
daha genç ve parlak görünüyor. Güneş<br />
koruyucu ürünlere son derece önem<br />
veriyor. İleri teknoloji cilt bakım ürünleri<br />
ve yaşlanma karşıtı yüz yağı kullanıyor.<br />
Beslenme rutininde şeker ve karbonhidrat<br />
yok, bol bol sebze ve meyve var. Günde üç<br />
litre su içiyor. Mutlaka sekiz saat uyuyor.<br />
Pilates, yoga, meditasyon ve kickboks<br />
yapıyor. Tüm bunların cildinin güzelliğini<br />
desteklediğini belirtiyor.<br />
Cindy Crawford<br />
Tüm zamanların ikon süper modeli<br />
ve oyuncu Cindy Crawford, kremlerin<br />
gücüne inanıyor ve bunların cilt dokusu<br />
üzerinde gayet iyi çalıştığını söylüyor.<br />
Ancak 56 yaşındaki Cindy Crawford, daha<br />
fazlasının gerektiğini de düşünüyor doğal<br />
olarak. Cildinin elastikiyetini korumak<br />
ve geri kazanmak için en güvendiği<br />
uygulamaların vitamin enjeksiyonları,<br />
kolajen takviyesi ve botoks olduğunu<br />
belirtiyor. Güzelliğini ve sağlığını korumak<br />
için kardiyo dâhil bolca egzersiz yapıyor ve<br />
yediklerine dikkat ediyor. Öncelikle çok su<br />
içiyor. Badem sütü, protein tozu, kakao,<br />
taze nane, ıspanak ve muzdan oluşan<br />
smoothie ise onun özel içeceği.<br />
Sandra Bullock<br />
“Göl Evi” mi desek, “Sıra Dışı mı?”<br />
Yoksa yakın zamanlardaki “Bird Box”<br />
veya “The Unforgivable” mı? Bu filmlerin<br />
hepsinde pürüzsüz cildiyle dikkat çeken<br />
Sandra Bullock, güzelliğini düzenli cilt<br />
temizliği ve peeling ile koruyor. Ama<br />
58 yaşındaki oyuncu, son dönemde<br />
en çok yüzüne yaptırdığı kök hücre<br />
uygulamasıyla gündeme geldi. Bebeklerin<br />
atık sünnet derilerinden elde edilen kök<br />
hücrelerle cildini gençleştirdiğini hiç<br />
çekinmeden açıklayan oyuncu, eleştirilere<br />
de kulak asmıyor gibi görünüyor. Spor,<br />
onun hayatının odak noktalarından<br />
biri; pilates ve kickboks yapıyor, ağırlık<br />
çalışıyor, koşuyor ve bisiklete biniyor.<br />
24 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 25
V<br />
GÜNDEM<br />
Hem<br />
annelere<br />
hem babalara<br />
Anneler Günü ve Babalar Günü’ne yaklaştığımız şu günlerde hayata ışık tutan<br />
ebeveynlerimizi mutlu edebileceğimiz bazı medikal estetik önerileri hazırladık.<br />
Tazelenmeleri, canlanmaları, daha genç bir görünümle keyiflenmeleri için…<br />
Melek Yazıcı<br />
ALTIN İĞNE<br />
İLE YÜZÜNÜZÜ<br />
AMELİYATSIZ<br />
GENÇLEŞTİRİN!<br />
Dış etkenlere en çok maruz kalan organımız olan<br />
cildimizde yıllar ilerledikçe çeşitli deformasyonlar<br />
oluşuyor. Orta yaşlara gelindiğinde ise bu<br />
deformasyonlar netlikle görülebilir hale geliyor.<br />
Medikal estetik yöntemleri arasında sıkça adına<br />
rastladığımız altın iğne, cilt deformasyonlarını<br />
gidermede, daha genç ve pürüzsüz bir cilt<br />
yaratmada son derece becerikli bir uygulama olarak<br />
dikkat çekiyor.<br />
Bu uygulamanın tıptaki adı Franksiyonel Radyo<br />
Frekans-FRP ama daha çok “altın iğne” olarak<br />
tanınıyor. “Altın” kelimesinin kullanılması boşuna<br />
değil, çünkü radyo frekans enerjisi cilde altın iğneler<br />
yardımıyla iletiliyor. İğnelerin altın olmasının<br />
sebebi ise enerjinin dağılmasını ve bu şekilde<br />
cildin üst tabakasının zarar görmemesini sağlamak.<br />
Radyo frekans enerjisi (dalgaları) cilt yüzeyine<br />
etki etmeden direkt olarak cildin orta (dermis)<br />
tabakasına gidiyor. Bu enerji, dokuları 60 dereceye<br />
kadar ısıtılıyor, kontrollü bir şekilde küçük hasarlar<br />
veriyor. Böylece dokularda yeni kolajen ve elastin<br />
(fibroplast hücrelerince üretilen yapısal bir protein)<br />
üretimini destekleyip hasarlı kolajeni onarıyor.<br />
Ameliyatsız bir yöntem olan altın iğne, yüz ve<br />
boyun bölgesinde gençleştirici etki yaratıyor. Yüz<br />
ve boyundaki kırışıklıkları ve sarkmaları azaltıyor,<br />
gözenekleri sıkılaştırıyor, yaraları, yanıkları,<br />
sivilceleri ve lekeleri düzeltiyor, göz çevresindeki<br />
morlukları gideriyor. Dekolte bölgesindeki form<br />
kayıpları üzerinde de etki yaratıyor. Cildi sıkılaştırıp<br />
toparlarken cilt kalitesini artırıyor, canlılık veriyor.<br />
ELLERDE VE VÜCUTTA DA<br />
KULLANILIYOR<br />
Altın iğne, yılların etkisini en çok gösteren<br />
bölgelerden biri olan el sırtındaki yaşlılık izlerini<br />
de ortadan kaldırılıyor. Ayrıca vücudun başka<br />
bölgelerinde de kullanılabiliyor. Örneğin, kol<br />
ve bacaklardaki sarkmaları ve form kayıplarını<br />
giderebiliyor, gebelik ve kilo alıp vermeye bağlı<br />
çatlakların giderilmesinde etkin rol oynuyor.<br />
Anestezik kremle yapılan altın iğne<br />
uygulamasında ağrı, acı, kesi ve yara yok. Ancak<br />
uygulama sonrasında ciltte kızarıklık, şişlik, kuruluk<br />
ve gerginlik olabiliyor. Kızarıklıklar genelde birkaç<br />
saat içinde geçiyor. Altın iğne uygulamasından sonra<br />
dikkat edilmesi gereken bazı küçük noktalar var<br />
tabii ki: yüzün yıkanmaması, makyaj yapılmaması,<br />
güneşe çıkılmaması, solaryumdan uzak durulmalı<br />
gerekiyor. Bunların yanı sıra birkaç gün boyunca<br />
cilde yoğun nem veren ve antibiyotik özelliği olan<br />
kremler de kullanılmalı.<br />
Altın iğne, kısa süreli bir uygulama; ortalama<br />
30-45 dakikalık seanslar şeklinde gerçekleştiriliyor.<br />
Etkisi ilk seanstan sonra görülebiliyor. Seans sayısını<br />
hastanın cildinin durumuna göre hekim belirliyor.<br />
26 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 27
V<br />
GÜNDEM<br />
BİYOSTİMÜLASYON<br />
İLE EN ZOR<br />
BÖLGELERDEKİ<br />
KASLARINIZI BİLE<br />
ÇALIŞTIRIN!<br />
Biyostimülasyon<br />
yöntemini en gelişmiş<br />
elektro terapisi olarak<br />
tanımlayabiliriz. Bu<br />
yöntem kasları uyararak<br />
(stimülasyon) ve yoğun bir<br />
şekilde çalıştırarak hem yüz<br />
bölgesinde hem de vücutta<br />
sıkılaşma, toparlanma ve<br />
şekillendirme sağlıyor. Biraz<br />
daha teknik bir ifadeyle<br />
biyostimülasyon, 44 dalga<br />
boyunu kullanıp trofik kodu<br />
vücuda iletiyor. Trofik kod<br />
ile ilgili küçük bir parantez<br />
açalım; bu kod biyokimyasal<br />
ve biyoelektriksel<br />
sinyalizasyon sistemidir.<br />
Uygulama sırasında<br />
bölgeye ve işleme uygun<br />
olan dalga boyları, mevcut<br />
44 dalga boyu arasından<br />
seçiliyor, bunlar oluşturulan<br />
bir program kapsamında<br />
vücuda uygulanıyor.<br />
Sürecin sonunda vücutta<br />
zaten biyolojik olarak var<br />
olan sistem hız kazanıyor.<br />
Bu sayede spor yapılarak<br />
dahi çalıştırılması güç<br />
olan bacak içi, kol içi,<br />
karın gibi bölgelerdeki<br />
kaslar harekete geçiriliyor<br />
ve sıkılaşıyor. Doğum<br />
sonrasında oluşan<br />
sarkmalar, sık sık kilo<br />
alıp verenlerde görülen<br />
sarkma ve gevşemeler<br />
rahatlıkla giderilebiliyor.<br />
Başka tedavilerle kombine<br />
edildiğinde kolajen ve<br />
elastin üretimi, yağ<br />
yakımı ve selülit sorunu<br />
desteklenebiliyor.<br />
Yüz bölgesine gelince…<br />
Biyostimülasyon yönteminin<br />
yüz bölgesindeki ana<br />
kasları çalıştırması<br />
sayesinde alın, göz çevresi,<br />
yanaklar, ağız, çene ve<br />
boyundaki deformasyonlar<br />
üzerinde etki yaratılıyor,<br />
dokular toparlanıyor, yüz<br />
bölgesi yorgun ve yaşlı<br />
görünümünden kurtuluyor.<br />
Tedavinin kaç seans<br />
süreceği bölgeye, sorunun<br />
kapsamına, hastanın yaşına<br />
ve kilosuna göre değişiyor.<br />
PLAZMA AMELİYATSIZ GÖZ KAPAĞI ESTETİĞİ İLE SORUNLARI<br />
BUHARLAŞTIRIN!<br />
Cerrahi operasyonları tercih etmeyenler<br />
için ideal olan ve “plazma” da denilen<br />
ameliyatsız göz kapağı estetiğiyle alt ve üst<br />
göz kapağındaki kırışıklıklar, sarkmalar<br />
ve ayrıca kaz ayakları gideriliyor; göz<br />
çevresi ve cilt üzerinde hızlı bir yenilenme<br />
sağlanıyor, cilt gençleştiriliyor. Plazma<br />
enerjisiyle ameliyatsız göz kapağı estetiği<br />
işleminde genel olarak tek seans yeterli<br />
oluyor, nadiren ikinci veya üçüncü seansa<br />
ihtiyaç duyuluyor.<br />
Gaz formundaki azotun ve su buharının<br />
yüksek enerji aracılığıyla plazma enerjisine<br />
dönüştürülmesiyle uygulama başlıyor.<br />
Ardından bu plazma enerjisi kullanılarak<br />
cilt üzerindeki sorunlu dokular yok<br />
ediliyor.<br />
Üstelik yeni doku oluşumu süreci<br />
başlatılmış olduğundan uygulama yapılan<br />
bölgedeki yenilenme, sonrasında da devam<br />
ediyor. Böylece cilt sıkılaşıyor, toparlanıyor<br />
ve gençleşiyor.<br />
Anestezik krem kullanılarak yapılan ve<br />
kısa sürede gerçekleştirilen bu uygulamada<br />
ne ağrı ne kanama ve pansuman var.<br />
Enfeksiyon ve operasyon izi riski de söz<br />
konusu değil. Yağ ve sinir dokularına,<br />
kılcal damarlara ve kıl köklerine herhangi<br />
bir olumsuz etki yapmıyor.<br />
Uygulama sonrasında cilt üzerinde<br />
minik kabuklar meydana gelebiliyor, dört<br />
ila on gün aralığındaki bir sürede bunlar<br />
da yok oluyor. Süreçte güneş korumalı likit<br />
fondöten kullanılması, yüzün hassas bir<br />
sabunla yıkanması son derece yeterli.<br />
Kadın ve erkeklere, her yaş grubuna<br />
uygun olan bu yöntem dudak üzerindeki<br />
ve kulak önündeki kırışıklıkların, aknelerin<br />
ve akne izlerinin, yara ve ameliyat<br />
izlerinin, lezyonların, lekelerin, boyun<br />
bölgesindeki kırışıklıkların giderilmesinde<br />
de kullanılıyor.<br />
Aynı zamanda vücut çatlakları ve<br />
sarkmalarında da plazma enerjisinden<br />
yararlanılıyor.<br />
28 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 29
V<br />
RÖPORTAJ<br />
A’dan Z’ye<br />
meme estetiği<br />
Çok küçük ya da çok büyük oldukları veya sarktıkları için saklama ihtiyacı<br />
duyduğumuz memeler pek çoğumuzun sorunu. Bu sorunu ve çözüm<br />
yollarını konuştuğumuz Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı<br />
Op. Dr. Özgür Dal, “Meme estetiği ameliyatları ile hastaların daha<br />
özgüvenli ve mutlu olmalarını sağlıyoruz” açıklamasında bulunuyor.<br />
Meme estetiği, en çok tercih edilen üçüncü<br />
estetik ameliyat. Memeler gerçekten bu<br />
kadar sorunlu mu?<br />
Büyük, küçük, sarkık ve hacmi<br />
yetersiz memeler var. Kadınlığı temsil<br />
eden organlardan biri olan meme<br />
özellikle doğumdan sonra yıpranıyor.<br />
Gerçekten de pek çok kadının memesi<br />
sorunlu. Bazılarının çok büyük<br />
bazılarında ise neredeyse hiç yok; zaten<br />
hastalar en çok meme büyütme ve meme<br />
küçültme için bize başvuruyor. Ama<br />
dikleştirme ve hacim verme ameliyatları<br />
da gerçekleştiriyoruz. Ağırlık kadınlarda<br />
olsa da erkeklere de “jinekomasti”<br />
dediğimiz meme estetiği ameliyatını<br />
yapıyoruz.<br />
“DAHA ÇOK PROTEZLE<br />
MEME BÜYÜTME AMELİYATI<br />
YAPIYORUZ”<br />
Meme estetiği ameliyatının belirttiğiniz<br />
gibi birçok çeşidi var. Sırasıyla her biriyle<br />
ilgili detayları öğrenmek istiyoruz sizden.<br />
Öncelikle meme büyütme ameliyatından<br />
söz edebilir miyiz? Kaç türü var bu<br />
ameliyatın?<br />
Meme büyütme ameliyatının iki<br />
çeşidi var; protez ve yağ dolgusu. Daha<br />
çok protezle, yani silikonla meme<br />
büyütme ameliyatı yapıyoruz; bu<br />
ameliyat kalıcılık konusunda son derece<br />
memnun edici. Ama kimi hastanın<br />
yabancı maddeye, yani silikona karşı<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
önyargısı olabiliyor. O zaman son derece<br />
doğal bir yöntem olan yağ dolgusunu<br />
uyguluyor, hastanın vücudundan<br />
aldığımız yağı memelere yerleştiriyoruz.<br />
Ama önemli olan doğru hastaya<br />
doğru yöntemi uygulamak. Hastanın<br />
beklentisi de çok önemli. Hasta dolgun<br />
bir dekolte istiyorsa ve hacim olarak<br />
beklentisi yüksekse protez, kendi<br />
yağının kullanılmasını istiyorsa ve<br />
büyük beklentisi yoksa yağ dolgusu<br />
kullanılabiliyor.<br />
Aslında meme büyütmenin bir çeşidi<br />
daha var; sentetik dolgu-aquafilling.<br />
Fakat ben bu yöntemi ne uyguladım<br />
ne de hastalarıma tavsiye ettim, çünkü<br />
sağlıklı değil.<br />
Uygulama sonrasında meme enfekte<br />
olabiliyor, böyle bir durumda dolguyu<br />
temizlemek de çok büyük bir uğraş<br />
istiyor. Üstelik bazı hastalarda emboli<br />
gelişebiliyor ki bu, biz hekimlerin en çok<br />
korktuğu durum.<br />
Protezle meme büyütmenin dezavantajları<br />
var mı?<br />
Protez, uzun süreli kalıcılık vadeden<br />
bir uygulama, silikonun erimesi diye bir<br />
durum söz konusu değil. Ancak protezin<br />
nadir rastlansa da bir dezavantajı var;<br />
vücut yabancı maddeye aşırı reaksiyon<br />
gösterdiğinde “kapsül kontraktürü”<br />
denilen bir durum gelişebiliyor. Memede<br />
sıkılmış bir portakal gibi etrafı girintili<br />
çıkıntılı bir görüntü, sert kıvamlı bir<br />
yapı ve ağrılı bir durum olabiliyor.<br />
Protezin bir başka dezavantajı ise<br />
bir ağırlık teşkil ettiğinden dolayı<br />
memelerde aşağı doğru sarkma<br />
yaratabilmesi. Yine çok nadir olarak<br />
protez enfeksiyon kapabiliyor, böyle bir<br />
durumda protezi çıkarmak gerekebiliyor.<br />
“PROTEZ ÖMÜR BOYU<br />
KALABİLİYOR”<br />
Yeni nesil protezler artık ömürlük değil<br />
mi?<br />
Bundan 20-30 yıl önce takılan<br />
protezlerin ömrü 10 yıl civarındaydı,<br />
sonrasında değiştiriliyordu. Nadiren<br />
de olsa patlaması gibi bir durum<br />
söz konusuydu. Günümüzde bu tarz<br />
sıkıntılar ortadan kalktı. Teknolojinin<br />
gelişimiyle birlikte protezler de dış<br />
çeperinden silikonun yapısına kadar<br />
değişti. Artık herhangi bir sıkıntı<br />
olmadığı sürece protez ömür boyu<br />
kalabiliyor.<br />
Sadece hasta doğum yaptığında<br />
memede bir sarkma olursa protez<br />
değiştirilebiliyor. Protezler üzerinden<br />
tır geçse deforme olmayacak sağlamlıkla<br />
dizayn ediliyor, ancak çok enteresan bir<br />
durum gelişir ve meme travmaya maruz<br />
kalırsa, örneğin bıçak darbesi alırsa<br />
silikonun dış çeperi hasar görebiliyor.<br />
Böylesi bir durumda protezin içindeki<br />
jel vücuda yayılmasa da enfeksiyon riski<br />
açısından çıkarmak gerekiyor.<br />
“HASTANIN YAŞADIĞI<br />
MUTLULUĞU GÖRÜNCE<br />
BİZ DE MUTLU OLUYORUZ”<br />
l “Plastik, rekonstrüktif ve estetik<br />
cerrahi branşının ilgi alanı çok geniş.<br />
Ama beni mesleki olarak estetikten<br />
çok rekonstrüktif kısmı tatmin ediyor.<br />
Kanser olup memesi alınmış bir hastaya<br />
kendi dokusunu kullanarak meme<br />
oluşturmak veya parmağı kopmuş birinin<br />
parmağını yerine dikip eski işlevine<br />
kavuşturmak benim için daha mutluluk<br />
verici. Ne yazık ki ülkemizde bu tarz<br />
işlemlerin değeri çok bilinmiyor, üstelik<br />
çok daha emek gerektiren işlemler<br />
oldukları halde.<br />
l Öte yandan estetik ameliyatlarla<br />
hastaların daha özgüvenli ve mutlu<br />
olmalarını sağlıyoruz, bunun keyfi de<br />
ayrı. Örneğin, kepçe kulakları olduğu<br />
için saçını kısa kestiremeyen erkek veya<br />
saçını toplayamayan kadın hastalarımız<br />
oluyor. Kepçe kulaklarını düzelttikten<br />
sonra hastanın yaşadığı mutluluğu<br />
görünce biz de mutlu oluyoruz.<br />
Amacımız hastaya doğru ve beklentisini<br />
karşılayacak işlemi yapmak. Hastayı<br />
neyin mutlu edeceğiyle ilgili analiz<br />
yapmadan işlem yaparsak o hasta mutlu<br />
olmaz. Oysa hastanın mutluluğu benim<br />
için çok önemli.”<br />
30 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 31
V<br />
RÖPORTAJ<br />
Yağ dolgusuyla ilgili dezavantajlar da söz<br />
konusu mu?<br />
Memeyi yağ dolgusuyla büyütebilmemiz<br />
için hastada yağ alabileceğimiz alanların<br />
olması lazım, yani çok zayıf bir hastaya<br />
yağ dolgusu yapmamız imkânsız. Yağ<br />
dolgusu biyolojik bir dolgu olsa da bazı<br />
dezavantajları var tabii ki. Yeni yapılan<br />
bilimsel araştırmalara göre, eğer hastanın<br />
memesinde tümör gelişimi açısından riskli<br />
kistler varsa yağ enjeksiyonu yapılmasını<br />
önermiyoruz. Bunun da nedeni yağın kendi<br />
içinde büyüme faktörlerinin olması. Ama<br />
yağ dolgusundaki asıl problem, enjekte<br />
edilen yağın bir kısmının erimesi. Yağın ne<br />
kadar eriyeceğini öngöremiyoruz, elimizde<br />
bunu tespit edebilecek bir parametre<br />
yok ama sigaranın çok önemli bir faktör<br />
olduğunu biliyoruz. Hasta sigara içiyorsa,<br />
ayrıca düzensiz beslenme ve uyku düzenine<br />
sahipse koyduğumuz yağın kimi zaman<br />
yüzde 90’ı eriyor. Bunlar yoksa yağ yüzde<br />
70 oranında kalıyor. Bu kayıpla ilgili olarak<br />
hastayı önceden bilgilendiriyoruz.<br />
“SİGARA HER AMELİYATTA ÇOK<br />
ETKİLİ BİR FAKTÖR”<br />
Sigara neden bu kadar önemli bir faktör?<br />
Hastanın vücudundan aldığımız<br />
yağın koyduğumuz yerde yaşaması için<br />
o bölgenin iyice kanlanması gerekiyor.<br />
Sigara, bölgeye kan gelmesini engelliyor.<br />
Yağ yaşayamadığı için eriyor ve vücut<br />
tarafından emiliyor. Aslında sigara, sadece<br />
yağ dolgusunda değil her ameliyatta çok<br />
etkili bir faktör, estetik ameliyatlardaki rolü<br />
ise daha önemli. Bu nedenle bir ameliyat<br />
kararı verirken, planlarken ve sonucunu<br />
öngörürken hastanın sigara içip içmediğini<br />
göz önünde bulunduruyoruz. Örneğin<br />
bir apandisit ameliyatında estetik kaygı<br />
ön planda değildir, oysa bizim yaptığımız<br />
işlemlerde dış görünüşle ilgili bir beklenti<br />
var doğal olarak. O beklentiyi maksimum<br />
seviyeye çıkarmak için optimum koşulları<br />
sağlamak lazım. Yara iyileşme sürecini<br />
geciktiren sigara, bunu bozan faktörlerin<br />
başında geliyor.<br />
“BÜYÜK MEMELER ÖNEMLİ<br />
SAĞLIK SORUNLARINA YOL<br />
AÇABİLİYOR”<br />
Meme küçültme ameliyatı hangi<br />
durumlarda tercih ediliyor?<br />
Memesi büyük kadınlarda omurgada<br />
eğrilik, kas iskelet sisteminde deformasyon,<br />
bel, boyun ve sırtta ağrı, özellikle yaz<br />
aylarında meme altlarında pişik, sutyen<br />
askısından dolayı omuzlarda derin izler<br />
meydana gelebiliyor. Bazı hastaların<br />
uyurken rahat nefes almalarına engel olacak<br />
büyüklükte memeleri olabiliyor. Yani<br />
büyük memeler önemli sağlık sorunlarına<br />
yol açabiliyor, öyle ki belli kriterlere<br />
sahip hastaların ameliyatının bir kısmı<br />
devlet tarafından karşılanabiliyor. Çok<br />
büyük meme, sağlığın yanı sıra estetik<br />
açıdan da sorun yaratıyor, örneğin kimi<br />
hastaların memeleri göbek deliklerine<br />
kadar inebiliyor. Ayrıca büyük memeli<br />
hastalar istedikleri kıyafetleri giyemiyor<br />
veya memelerini kamufle etmek için<br />
geniş ve salaş kıyafetleri tercih etmek<br />
zorunda kalıyor. Bu tarz durumlarda meme<br />
küçültme ameliyatı gerekli oluyor.<br />
Meme küçültme ameliyatının riskleri<br />
neler?<br />
Meme küçültme ameliyatının özellikle<br />
genç hastalar için riski var. Çünkü<br />
ameliyat sonrasında memenin süt verme<br />
kapasitesinde düşme olabiliyor veya hiç süt<br />
veremeyebiliyor. Bunu önceden hastayla<br />
konuşuyoruz. Hastanın ileriye dönük<br />
doğum yapma ve süt verme gibi bir planı<br />
varsa ya bu riski göze alması ya da doğum<br />
yaptıktan sonra ameliyat olması gerekiyor.<br />
Sigara içen hastalarda ise ameliyat<br />
sonrasında meme başında nekroz<br />
dediğimiz çürüme durumu olabiliyor, bunu<br />
engellemek için sigarayı bırakmalarını veya<br />
azaltmalarını öneriyoruz. Bu ameliyatta<br />
his azalması da meydana gelebiliyor. Böyle<br />
bir kaygı varsa bu tarz sıkıntıların daha az<br />
çıkacağı bir ameliyat tekniğini tercih etmek<br />
gerekiyor, ama o zaman da memeyi yeteri<br />
kadar küçültemeyebiliyoruz.<br />
Bu tür ameliyatlardan sonra hastanın<br />
nelere dikkat etmesi gerekiyor?<br />
Ameliyattan sonraki birinci haftada hasta<br />
kendi işini gücünü yapabilecek duruma<br />
geliyor. Ama en az bir ay boyunca ağır iş<br />
yapmamaya, kollarını uzatıp raftan bir şey<br />
almamaya veya ağır bir pazar alışverişine<br />
çıkmamaya özen göstermesi gerekiyor.<br />
“MEME DİKLEŞTİRMEYE MEME<br />
BAŞININ SEVİYESİNE GÖRE<br />
KARAR VERİYORUZ”<br />
Meme dikleştirme ameliyatı hakkında da<br />
bilgi alabilir miyiz sizden?<br />
Memede sarkma oluştuğunda bu<br />
durumu gidermek için meme dikleştirme<br />
ameliyatı yapıyoruz. Meme dikleştirmeye<br />
meme başının seviyesine göre karar<br />
veriyoruz. Rakamsal olarak meme başından<br />
omuzda “iman tahtası” dediğimiz bölgeye<br />
kadarki mesafenin 19-21 cm arasında<br />
olması gerekiyor, eğer 21 cm’den daha<br />
aşağıdaysa o memeye “sarkık” diyoruz.<br />
Ama kararımızı verirken asıl olarak hastaya<br />
bakıyoruz. Örneğin, kimi hastanın gövdesi<br />
uzun oluyor ve ondaki meme sarkıklık<br />
kriteri değişiyor. Eğer memenin hacmi varsa<br />
meme başını yukarı taşıyarak ve kendi<br />
hacmini toplayarak dikleştirme işlemi<br />
yapıyoruz. Memenin hacmi yoksa meme<br />
başını yukarı alıp hacim kazandırmak<br />
için protez kullanıyoruz. Hasta protez<br />
istemiyorsa ve yağ dokusu varsa yağ<br />
dolgusuyla hacim verip meme başını yukarı<br />
taşıyoruz.<br />
“MEMELER ARASINDAKİ<br />
ASİMETRİ SADECE BARİZSE<br />
ÖNEM TEŞKİL EDER”<br />
Memeler arasında belirgin bir asimetri<br />
varsa bu nasıl düzeltiliyor?<br />
Kadınların yüzde 90’ında iki meme<br />
arasında asimetri vardır. Memeler<br />
arasındaki asimetri sadece barizse önem<br />
teşkil eder. Bariz asimetri ameliyatında<br />
sıkıntı olan memeyi normal olana<br />
benzetme işlemi yapıyoruz. Küçükse<br />
büyütmeye, büyükse küçültmeye, sarkıksa<br />
dikleştirmeye çalışıyoruz. Bir de “tübüler<br />
meme” dediğimiz tüp şeklinde meme<br />
durumu var. Bu memeler sanki altında bir<br />
halka varmış ve o halkadan meme başı<br />
taşıyormuş gibi görünür. Hastayı oldukça<br />
rahatsız eden bu görüntünün düzeltilmesi<br />
epeyce emek ister, bazen tek seans bile<br />
yetersiz kalabilir. Ayrıca protez veya yağ<br />
dolgusu yapmak gerekebilir. Bu aslında<br />
gelişimsel bir problem, meme büyürken<br />
alttaki derinin genişlememesiyle oluşuyor.<br />
Ayrıca genetik alt yapısı da olabiliyor.<br />
“JİNEKOMASTİ, ERKEK<br />
MEMESİNDE AŞIRI BÜYÜKLÜK<br />
OLMASIDIR”<br />
Erkeklere uyguladığınız jinekomasti<br />
ameliyatı nedir?<br />
Jinekomasti, kadın memesine benzer<br />
şekilde erkek memesinde aşırı büyüklük<br />
olmasıdır. Jinekomasti ameliyatında<br />
erkekteki fazla meme dokusunu<br />
çıkartıyoruz. Memesi büyük olan erkekler,<br />
bu durumdan büyük rahatsızlık duyuyor.<br />
Örneğin, yaz aylarında sahile gittiklerinde<br />
tişörtlerini çıkarmaya dahi utanabiliyorlar.<br />
Hiç de azımsanmayacak kadar erkekte bu<br />
rahatsızlık var, kiminde daha az kiminde<br />
daha fazla. Özellikle yaz ayları yaklaştığında<br />
jinekomasti ameliyatı olmak için başvuran<br />
erkeklerin sayısı artmaya başlıyor.<br />
“MEME ESTETİĞİ YAPTIRANLAR EN<br />
BAŞTA ÖZGÜVEN KAZANIYOR”<br />
l “Sosyal medya, haberler ve ünlülerin tercih ettikleri işlemler<br />
estetikte dönemsel furyalara sebep olabiliyor ve hastaların<br />
tercihlerini etkileyebiliyor. Sosyal ve psikolojik etkiler de söz<br />
konusu. Örneğin, çok büyük memeleri olduğu için sosyalleşme<br />
açısından yadırganması genç bir kızı son derece üzebiliyor.<br />
Kadınlarda evlilik öncesinde memeleriyle ilgili kaygı gelişebiliyor.<br />
Bu tür durumlar da kadınları meme estetiğine yöneltebiliyor.<br />
l Meme estetiği yaptıranlar en başta özgüven kazanıyor.<br />
Kadınlığı temsil eden organları göze daha hoş göründüğünde<br />
veya kendi istedikleri gibi olduğunda mutluluk duyuyorlar.<br />
İstedikleri kıyafetleri giyebildiklerinde sosyal ortamlarda<br />
kendilerini iyi hissediyorlar. Memelerini küçülttüren kadınların<br />
sağlık sıkıntılarının azalması da pozitif bir etki yaratıyor.”<br />
32 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 33
V<br />
RÖPORTAJ<br />
Endolift uygulaması hakkında bilgi<br />
alabilir miyiz?<br />
FDA (Food and Drug Administration-<br />
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onaylı<br />
Endolift, 1470 nm dalga boyuna sahip<br />
bir lazer enerjisi. Bu enerjiyi bir saç teli<br />
kalınlığındaki (200-300 mikron) fiber<br />
optikle cildin altındaki yağ tabakasına<br />
uyguluyor, bir anlamda cilt altını ilmek<br />
ilmek dokuyoruz. Biraz invaziv (cerrahi)<br />
işlem gibi dursa da fiber optiğin inceliği<br />
sayesinde son derece konforlu bir uygulama<br />
ama tabii ki el becerisi gerektiriyor. Lazer<br />
teknolojisi aracılığıyla cildin canlılığını ve<br />
elastikiyetini artırabiliyor, aynı zamanda<br />
fazla yağları azaltabiliyoruz. Endolift, ilk<br />
olarak İtalya’da uygulanmaya başladı.<br />
Dünyada 16 yıldır, Türkiye’de ise dört<br />
yıldır kullanılıyor. Nispeten yeni bir<br />
tedavi olsa da şu anda Endolift’in üçüncü<br />
nesil cihazlarıyla işlem yapıyoruz. Son<br />
derece yenilikçi bir tedavi olduğunu<br />
söyleyebilirim.<br />
“Endolift<br />
uygulaması<br />
yüz<br />
germenin ve<br />
sıkılaştırmanın<br />
lokomotifidir”<br />
Yenilikçi Endolift uygulaması lazer teknolojisi aracılığıyla<br />
cildin canlılığını ve sıkılığını artırıp fazla yağları azaltıyor.<br />
Hem yüz bölgesinde hem de kol, karın, bacak ve kalçada<br />
kullanılabiliyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Emre Kaynak,<br />
tek seansın yeterli olduğu bu uygulamayla ilgili olarak,<br />
“Endolift, doğallığı bozmadan güzel bir yaşlanma sürecinin<br />
temel taşıdır” açıklamasında bulunuyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
“CİLT BİR YILA KADAR KENDİ<br />
KENDİNİ SÜREKLİ YENİLİYOR”<br />
Bu uygulama yüzün hangi bölgelerinde<br />
kullanılıyor ve uygulama sonrasında ciltte<br />
neleri değiştiriyor?<br />
Endolift’i yüz bölgesinde göz kapağı<br />
torbalanmalarını düzeltmek ve üst göz<br />
kapağı düşüklüklerini gidermek, orta<br />
ve alt yüzü sıkılaştırmak, çene hattını<br />
belirginleştirmek, gıdı ve boyun bölgesini<br />
hem sıkılaştırmak hem de buradaki yağları<br />
azaltmak için kullanıyoruz. Uygulamadan<br />
sonra ısının vermiş olduğu etkiyle ciltte<br />
hemen bir sıkılaşma görüyoruz. Bununla<br />
birlikte görmek istediğimiz esas etki üç ila<br />
altı ay içinde oluşuyor, ayrıca cilt bir yıla<br />
kadar kendi kendini sürekli yeniliyor.<br />
Endolift’in farklılıkları nelerdir?<br />
Bence Endolift, medikal estetik<br />
uygulamalarındaki bir eksikliği giderdi.<br />
Çünkü dışarıdan hiçbir şey uygulamadan<br />
sadece lazer enerjisini kullanarak ve<br />
stimülasyonla (uyarımla) istediğimiz<br />
bölgede sıkılaşma sağlayabiliyoruz. Lazer<br />
enerjisi cildin altında yeniden yapılanmayı<br />
uyarıyor ve bu şekilde ciltte sıkılaşma<br />
meydana geliyor. Aslında çok hızlı bir<br />
tedavi yöntemi değil ama stimülasyon<br />
etkisinin bir yıla kadar devam etmesi son<br />
derece önemli.<br />
“ENDOLIFT HACİM VERMİYOR,<br />
UZUN VADEDE CİLDİ<br />
GENÇLEŞTİRİYOR”<br />
Hastalar Endolift uygulamasını niye tercih<br />
etmeli?<br />
Öncelikle belirtmeliyim ki hastaların<br />
Endolift uygulamasıyla ilgili olarak cerrahi<br />
yüz germede veya iple yüz askılamada<br />
olduğu gibi bir beklentiye girmemesi lazım.<br />
34 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 35
V<br />
RÖPORTAJ<br />
Ama Endolift uygulaması ameliyatsız yüz<br />
germenin ve sıkılaştırmanın lokomotifidir.<br />
Çünkü cilt ne kadar sıkı ve sağlıklıysa<br />
çeşitli uygulamalarda kullanacağımız<br />
materyal o kadar azalıyor, sonrasında doğal<br />
bir görünüm daha iyi sağlanabiliyor ve<br />
kalıcılığı daha uzun sürüyor.<br />
O yüzden gençliğini, güzelliğini ve<br />
hatlarını doğal bir şekilde korumak<br />
isteyen, cildi hafif solmaya ve elastikiyetini<br />
yitirmeye başlamış olan hastalara ilk<br />
olarak Endolift yapıyorum. Ama tabii ki<br />
Endolift hacim vermiyor, tam tersine cildi<br />
küçültüyor. Bununla birlikte sıkılığını<br />
artırıyor ve uzun vadede cildi gençleştiriyor.<br />
Eğer hastanın yüzünde hacim kaybı veya<br />
başka bir sorun varsa kombine olarak<br />
başka tedaviler de uyguluyoruz. Bunlar<br />
dolgu, iple askılama veya diğer enerji bazlı<br />
uygulamalar olabiliyor. Bu şekilde hasta<br />
hem kısa dönemde sonucu görüyor hem<br />
de uzun vadede o sonucu korumuş oluyor.<br />
Yani Endolift, doğallığı bozmadan güzel bir<br />
yaşlanma sürecinin temel taşı. Uygulama<br />
çok yoğun akne izlerinde de inanılmaz<br />
sonuçlar veriyor, ayrıca kalıcı dolguyu<br />
eritebiliyor.<br />
Ciltteki kolajen üretimini nasıl artırıyor?<br />
Endolift uygulaması ciltteki yağ ve su<br />
dokusunu uyararak fibroblast’ları (bağ<br />
dokusunun temel hücreleri) aktive ediyor.<br />
Bunlar aynı zamanda kolajen üreten<br />
hücreler. Fibroblast’lar cildin neye ihtiyacı<br />
varsa onun tekrar yapılanmasını sağlıyor.<br />
Sadece kolajenin değil bağ dokunun<br />
uyarımı da söz konusu. Bağ dokuda<br />
hücre matriksleri dediğimiz bir yapı ve<br />
de bunun içinde bir sürü protein var.<br />
Onların da yeniden sentezlenmesini ve<br />
yapılanmasını sağlıyor. Bu nedenle Endolift<br />
diğer uygulamalardan biraz farklı, çünkü<br />
belirttiğim gibi stimülasyonu uzun sürüyor.<br />
“SELÜLİTLERİN OLDUĞU<br />
BÖLGELERDE DE ENDOLİFT<br />
KULLANMAYI TERCİH EDİYORUZ”<br />
Endolift, yüz dışında hangi bölgelerde<br />
kullanılıyor?<br />
Kol bölgesinde, karın çevresinde,<br />
bacakta, kalçada yani selülit olan<br />
bölgelerde de sık sık Endolift kullanmayı<br />
tercih ediyoruz. Bu bölgelerde biriken<br />
yağ dokusunu biraz azaltıp cildin<br />
sıkılığını artırıyor ve yeniden yapılanmayı<br />
uyarıyoruz. Kilo alıp vermeler sırasında<br />
oluşabilen cilt gevşemelerinde ve bölgesel<br />
yağlanmalarda da Endolift ile sıkılaşma<br />
sağlıyoruz.<br />
İstenen sonuca ulaşmak için tek seans<br />
yeterli oluyor mu?<br />
Endolift uygulamasında tek seans<br />
çoğunlukla yeterli oluyor. Sadece çok<br />
derin akne izi olan hastalarda ikinci seansa<br />
ihtiyaç duyulabiliyor. Bununla birlikte<br />
şu ana kadar ancak birkaç hastaya ikinci<br />
seansı yaptığımı söyleyebilirim. Ancak<br />
uygulamadan iki üç yıl sonra gelen ve<br />
tekrar Endolift uygulaması yaptıran<br />
hastalarım var.<br />
Endolift her yaştaki hastanın<br />
yararlanabileceği bir uygulama mı?<br />
Bu uygulamada herhangi bir yaş<br />
sınırlaması yok. Bazı durumlarda çok<br />
genç hastalarda kullanmayı da tercih<br />
edebiliyoruz. Örneğin, derin akne izi olan<br />
20’li yaşlardaki hastalara pek çok kez<br />
Endolift uygulaması yaptım. Bu şekilde<br />
“BİLGİMİ HASTALARIN<br />
DOĞAL YAŞLANMA<br />
SÜRECİNDE KULLANMAK<br />
İSTİYORUM”<br />
l “Trakya Üniversitesi Tıp<br />
Fakültesi’nden 2011 yılında mezun oldum.<br />
İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve<br />
Araştırma Hastanesi, Deri ve Zührevi<br />
Hastalıklar Kliniği’nde 2012-2016 yılları<br />
arasında ihtisasımı yaptım. Bu süreçte<br />
deri sağlığı ve deri hastalıklarıyla ilgili<br />
tüm fizyolojik ve patolojik süreçleri<br />
öğrendim. Estetik dermatolojiye olan<br />
ilgimden dolayı uzmanlık eğitimimin<br />
ardından kendimi bu konuda geliştirdim.<br />
l Bir hasta doğal bir şekilde<br />
güzelliğini korumak veya kendini daha<br />
iyi hissetmek istiyorsa bu sürecin içinde<br />
olmak beni mutlu ediyor. O yüzden<br />
bilgimi hastaların doğal yaşlanma<br />
sürecinde kullanmak istiyorum.<br />
l Medikal estetik alanında sürekli<br />
yenilik var, her yıl bambaşka teknolojiler<br />
ortaya çıkıyor. Bunları takip etmek ve<br />
bunların içinde olmak iyi hissettiriyor.<br />
Böylece sürekli kendini yeniliyor ve<br />
kabuk atmak zorunda kalıyorsun, çünkü<br />
gelişmeler seni sürekli zorluyor. Zaten<br />
stabil durumda kalırsan kaybolursun.”<br />
ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA<br />
MEDİKAL ESTETİK ALANINDA<br />
BİZLERİ NELER BEKLİYOR?<br />
l “Bence önümüzdeki yıllarda şu anda sosyal medyada<br />
ve görsel medyada dayatılan güzellik algısı değişecek.<br />
Olması gerektiği üzere, çok yapay olan ve dikkat çekmeye<br />
yönelik işlemler azalacak. Zaten insanların da bu durumdan<br />
sıkıldığını düşünüyorum.<br />
l Bundan sonraki dönemde insanlar daha sağlıklı ve<br />
daha güzel yaş alma sürecinde ilerleyecek, sektör de buraya<br />
doğru yönelecek. Bilinç seviyesinin artmasıyla birlikte<br />
yüzü şişirmek, abartılı dudaklar veya çeneler yapmak<br />
yerine kaybedilenlerin yerine konduğu ya da kaybetmenin<br />
engellendiği doğal bir yaş alma süreci ön plana çıkacak.”<br />
ciltteki bağ dokuyu açıp stimülasyon<br />
etkisiyle yeni kolajen sentezini sağlıyoruz.<br />
Bazı hastaların cildi genetik olarak çok<br />
yumuşak olabiliyor, yaşı 25 olsa da fark<br />
etmiyor. Bu tür sorunu olan hastalarda<br />
da tedaviyi gerçekleştirebiliyoruz. Ayrıca<br />
kadın veya erkek herkesin Endolift’ten<br />
yararlanması mümkün.<br />
“KIZARIKLIK OLUŞABİLİYOR,<br />
ÖDEM GÖRÜLEBİLİYOR”<br />
Uygulama kaç dakika sürüyor ve<br />
uygulama sırasında ağrı oluyor mu?<br />
Endolift uygulaması her bölge için 20<br />
dakika sürüyor. Fotoğraf çekimi ve genel<br />
bilgilendirmeden sonra hastaya lokal<br />
anestezi yapıp işleme başlıyoruz.<br />
Çok ağrılı bir işlem değil. Ama tabii ki<br />
ağrı ve acı eşiği kişiden kişiye göre değişen<br />
bir kavram. Bazıları ağrıyı çok rahat tolere<br />
edebiliyor. Bununla birlikte hasta arzu<br />
ederse ağrı kesici kullanabiliyoruz. İşlem<br />
sırasında hastada oluşabilecek rahatsızlığı<br />
ise soğuk hava ile çözebiliyoruz. Sonuç<br />
olarak ısı verdiğimizden dolayı ciltte<br />
kızarıklık oluşabiliyor. Uygulama bölgesine<br />
göre bazı kişilerde 2-3 gün bazılarında ise<br />
7-11 gün süreyle ödem görülebiliyor.<br />
Uygulama sonrasında dikkat edilmesi<br />
gereken noktalar var mı, özel bir bakım<br />
gerektiriyor mu?<br />
Endolift, uygulama sonrasında özel bir<br />
bakım gerektirmiyor. Ama hastanın birkaç<br />
gün süreyle ödemi artırabilecek hamamdan,<br />
saunadan, duştan ve çok yoğun spordan<br />
uzak durması lazım. Bunlar dışında<br />
hastanın sosyal hayatını engelleyecek<br />
herhangi bir şey söz konusu değil.<br />
Hasta memnuniyeti ne düzeyde?<br />
Hasta memnuniyetinin yüksek<br />
olduğunu söyleyebilirim; yaklaşık yüzde<br />
85-90 arasında. Endolift’in şu dönemde<br />
“dayatılan” güzellik anlayışından farklı bir<br />
yönü var, zaten o yüzden benim sevdiğim<br />
bir uygulama.<br />
Doğallığı bozmadan yaş alma sürecine<br />
katkıda bulunuyor ama sabırsız hastalara<br />
uygun bir yöntem de değil. O yüzden biraz<br />
daha uzun vadeli bir uygulama olarak<br />
düşünülebilir. Hastalarımıza bununla ilgili<br />
bilgilendirmeyi yapıyoruz, çünkü onların<br />
mutluluğu bizim için çok önemli.<br />
36 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 37
V<br />
ZOOM<br />
Gizli kahramanlar<br />
Dermatoloji Uzmanı Dr. Ethem Mercan’ın kliniğinde hasta danışmanı ve halkla ilişkiler uzmanı olarak<br />
görev yapan Gönül Akanlı ile Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Altuğhan Cahit<br />
Vural’ın asistanı ve klinik koordinatörü Özge Oymak’ı <strong>Voyant</strong>’a ağırlıyoruz. Bu gizli kahramanlar<br />
birlikte çalıştıkları hekimin eli ayağı, hastaların ise kılavuzu ve dert ortağı.<br />
GÖNÜL AKANLI:<br />
“HASTA<br />
DANIŞMANLIĞI<br />
MÜTHİŞ EMEK<br />
VE SABIR<br />
İSTEYEN<br />
BİR İŞ”<br />
Melek Yazıcı<br />
ÖZGE<br />
OYMAK:<br />
“HASTANIN<br />
PSİKOLOĞU DA<br />
OLUYORUM<br />
AİLESİNDEN<br />
BİRİ DE”<br />
l “İstanbul doğumluyum, evli ve bir<br />
çocuk annesiyim. Üniversiteyi Amerika’da,<br />
Westchester Community College’da<br />
okudum. Türkiye’ye döndüğümde<br />
aklımda değerli taş satışı yöneticiliği ve<br />
dermokozmetik uygulamalar olmak üzere<br />
iki iş alanı vardı. Değerli taş alanında 17<br />
yıl zevkle çalıştım. Ama yılın yarısında<br />
yurt dışındaydım. Çocuğumla daha çok<br />
vakit geçirmek için iş değiştirmeye karar<br />
verdiğim noktada Dermatoloji Uzmanı Dr.<br />
Ethem Mercan ile tanıştım.<br />
l Tanışmamıza cildimdeki rozasea<br />
rahatsızlığı vesile oldu. Ethem Hoca,<br />
rahatsızlığımı tedavi etti. Kendisi o sırada<br />
kliniğinin alt yapısını oluşturuyordu, bu<br />
şekilde ben de ekibine katıldım. Zaten<br />
yıllardır dermokozmetik alanındaki<br />
uygulamaları takip ettiğimden konuyla<br />
ilgili bir temelim vardı. Bununla satış<br />
tecrübemi birleştirince ortaya tam da<br />
istediğim gibi bir sonuç çıktı.<br />
l Hekim hastasıyla görüşür, durumunu<br />
inceler ve gerekli uygulamaları dosyasına<br />
yazar. Bundan sonra tüm uygulamaları<br />
ve ürünleri detaylı olarak anlatmak ve<br />
fiyatlandırmak hasta danışmanının<br />
görevidir. Hekimle fiyat konuşmak<br />
doğru değildir. Hekim hastasıyla sadece<br />
uygulama anında karşı karşıya gelmelidir.<br />
l Hasta danışmanlığı müthiş emek ve<br />
sabır isteyen bir iştir. Hasta danışmanının<br />
hem klinikteki hem de genel olarak<br />
medikal estetik alanındaki bütün<br />
uygulamalar hakkında bilgi sahibi ve<br />
donanımlı olması gerekir. Ben satış<br />
koçluğu yapıp satış eğitimleri de<br />
veriyorum. Eğitim verdiğim arkadaşlar<br />
memnuniyetsiz hastadan söz ettiklerinde<br />
onlara şunu söylüyorum: Problem sizde,<br />
çünkü hastayı iyi dinlemediniz, net bilgi<br />
vermediniz, güven ağı oluşturamadınız<br />
ve ürün için bir değer yaratamadınız.<br />
Değer yaratamadığınız hiçbir ürünü<br />
fiyatlandıramazsınız.<br />
l Başarının başlangıç noktası kendi<br />
zihnimizdir. Sağlıklı iletişim kurabilmek,<br />
empati yapmak, bireysel farklılıklara<br />
özen göstermek, sonuç odaklı olmak,<br />
danışanla uyumu hızlı bir şekilde<br />
yakalamak, paylaşımcı, alçak gönüllü<br />
ve net olmak çok önemlidir. Bizim<br />
görevimiz farkındalık yaratmak, tutarlı<br />
olmak ve en önemlisi sarsılmaz bir<br />
güven oluşturmaktır. Üst seviyede hasta<br />
memnuniyeti, şeffaflık ve dürüstlük<br />
kliniğimiz için olmazsa olmazdır ve<br />
danışanımız bizim için çok kıymetlidir.<br />
l Çok keyifli bir ekibimiz var. Her birimizin<br />
fikri Ethem Hoca için önemlidir. En son<br />
karar noktası kendisi olsa da mutlaka bize<br />
de fikirlerimizi sorar. Ethem Hoca, çok naif<br />
ve hassastır. Engin bilgisi hastalarımızı<br />
hem çok şaşırtır hem çok mutlu eder.<br />
Bazen uygulama yaparken hep birlikte<br />
şarkı söylerler.”<br />
l “Ben, 1990 doğumluyum. Tipik bir oğlak burcu olduğumu düşünüyorum;<br />
çalışkan ve disipliniyle öne çıkan biriyim. Birçok farklı sektörde görev aldım.<br />
Yıllarca konsoloslukta, ayrıca insan kaynakları ve hizmet sektöründe<br />
çalıştım. Sonra bir yıl süren bir işsizlik dönemim oldu. O esnada Op. Dr.<br />
Altuğhan Cahit Vural ile tanıştım. Bu şekilde hiç bilmediğim ve kendimi biraz<br />
da savunmasız hissettiğim medikal estetik sektörüne adım attım.<br />
l İşe girdiğimin daha birinci haftasında ayrılmayı düşünsem de mesleği ve<br />
karakteriyle çok değerli patronum Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural’ın desteği<br />
sayesinde, 6 buçuk yıldır klinik koordinatörü ve doktor asistanı olarak<br />
çalışmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyorum. Medikal estetik sektörü<br />
başlangıçta bana yabancı olsa da bence bu işin üstesinden geldim. Bunu<br />
sağlayan da Cahit Hoca’dır.<br />
l Yeri geldiğinde hastanın psikoloğu da oluyorum ailesinden biri de. Ama<br />
bazen de hastanın tüm öfkesini yansıttığı insanım. Tabii ki insanlar mutlu<br />
olmak için kapımızı çalıyor. Her yapılan işlemden beklentileri de büyük<br />
olduğundan bazen bunu karşılamak ciddi bir sorumluluk istiyor. Bu açıdan<br />
bakıldığında aslında yaptığımız iş büyük bir risk ama hasta mutluluğu<br />
için bunu göze alıyoruz. Sonuçta bir başarıya imza atmak ve hastanın<br />
mutluluğunu sizinle paylaşması o kadar kıymetli ki! Kendinizi çok özel<br />
hissediyorsunuz.<br />
l Bizim kliniğimiz çok eğlencelidir ve bir aile ortamına sahiptir. Kalabalık<br />
bir ekibiz ve bence hepimiz kendi alanımızda çok başarılıyız, karşılama<br />
elemanından tutun da hemşireye, çaycıya kadar. Bu zincirleme devam eden<br />
bir başarı. Kliniği en başta yansıtan yani ön yüzü olan da bizleriz; doktor<br />
ekibinde çalışan kişiler. Mutlu hasta, mutlu doktor, mutlu ekip! Bu mottonun<br />
asla hiçbir maddi karşılığı yok.”<br />
38 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 39
V MAKALE<br />
Covid-19 günlerinde<br />
medikal estetik<br />
Covid-19’un cilt altı damarlarında ve dokuda yaptığı değişiklikler bir yana maskenin ve kullanılan antiseptiklerin bile<br />
yarattığı deformiteler medikal estetikte tek başına vaka konularıdır.<br />
Halk sağlığı uzmanı ve medikal<br />
estetikle ilgilenen bir hekim olarak<br />
Covid-19 geçirmiş kişilerde botoks, dermal<br />
dolgu, kimyasal peeling, iple asma gibi<br />
işlemlerde uygulamaların daha farklı olması<br />
gerektiğini düşünüyorum.<br />
Öncelikle her zaman ısrarla belirttiğimiz<br />
bir noktayı burada da vurgulamakta yarar<br />
görüyorum: medikal estetik uygulamalar<br />
sadece estetik cerrah, dermatolog ve<br />
medikal estetik hekimleri tarafından<br />
yapılmalıdır. Çünkü bir doktor her zaman<br />
tıp etiği içerisinde hareket ederek sadece<br />
yüzün uygulama yapılması gereken<br />
yerlerine odaklanmak yerine, danışanının<br />
duygusal ve görsel beklentilerine dikkat<br />
eder, buna göre uygulamalarını planlar ve<br />
medikal estetik dokunuşlarına başlar.<br />
Tabii bu noktada hasta geçmişi<br />
belirleyici olmaktadır. Biz hekimler<br />
bir şikâyet ile bize başvuran hastaların<br />
öncelikle geçmişini irdeler, sorular sorar,<br />
yaşam şeklini ya da son zamanlardaki<br />
yaşamsal değişikliklerinin olumsuz<br />
gelişebilecek sonuçlarını anlamaya<br />
çalışarak semptomların nedenine ineriz.<br />
Normal şikâyetlerle başvuranlara yaklaşım<br />
Uzm. Dr. Fatih Turhan<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
böyleyken medikal estetik hastaları için<br />
durum farklı mı? Tabii ki hayır! Onlara<br />
da benzer soruları sorarız. Son dönemde<br />
ayrıca Covid-19 geçirip geçirmediklerini,<br />
Covid-19 aşılarını olup olmadıklarını<br />
da soruyoruz. Çünkü aslında Covid-<br />
19’un cilt altı damarlarında ve dokuda<br />
yaptığı değişiklikler bir yana maskenin<br />
ve kullanılan antiseptiklerin bile yarattığı<br />
deformiteler medikal estetikte tek başına<br />
vaka konularıdır.<br />
Koronavirüs hastalığı ateş, öksürük,<br />
nefes darlığı gibi solunum yolu<br />
semptomları göstermektedir. Çok<br />
ciddi olgularda ise zatürre, ağır akut<br />
solunum yolu enfeksiyonu, böbrek<br />
yetmezliği gelişmekte ve hatta ölümle<br />
sonuçlanmaktadır. Boğaz ağrısı, kas<br />
ve kemik ağrıları, tat ve koku kaybı,<br />
yorgunluk, gözlerde kızarıklık, ishal de<br />
görülmekte, ayrıca sistemik tutulum da<br />
yapabilmektedir.<br />
SARS-CoV-2 virüsünün yapısal ve<br />
yapısal olmayan proteinlerinin kanda<br />
hemoglobin proteinini oluşturan porfirine<br />
bağlandığı, aynı zamanda virüsün<br />
ORF1ab, ORF10 ve ORF3a proteinlerinin<br />
hemoglobinin beta zincirindeki hem<br />
yapısına saldırdığı, böylece porfirin ve<br />
demiri birbirinden ayırdığı gösterildi. Bu<br />
ayrılmayla kanda deoksihemoglobin ortaya<br />
çıkmaktadır. Virüsün bu saldırısı arttıkça<br />
oksijen ve karbondioksit taşıyabilen normal<br />
hemoglobin azalmakta, bu da vücutta<br />
solunum sıkıntısına neden olmaktadır.<br />
Kandaki oksijen değerinin azalması<br />
hayatidir ve tüm dokularda harabiyet<br />
yaratmaktadır. İyileşme sonrasında ise<br />
ciltteki deformiteler ortaya çıkmaktadır.<br />
Başlangıçta Covid-19’un sadece bir<br />
solunum sistemi-akciğer hastalığı olduğu<br />
düşünülmüş, ancak bu bulgular ışığında<br />
kanda eritrositleri de hedefleyen bir hastalık<br />
olabileceği de ortaya atılmıştır. Kanda<br />
hemoglobini taşıyan kırmızı kan hücreleri<br />
olan eritrositlerin hasarlanması tüm doku<br />
ve organlarda hasar oluşturabilmekte,<br />
çoklu organ ve sistem tutulumuna neden<br />
olabilmektedir.<br />
COVİD-19’UN CİLDE ETKİLERİ<br />
Pandeminin başlangıç dönemlerinde<br />
Covid-19 kliniğinde deri belirtileri<br />
tanımlanmıştır. Son veriler ve gelişmelere<br />
göre Covid-19 kliniğinde her beş hastadan<br />
birinde görülebilecek deri belirtileri<br />
mevcuttur. Pandemi döneminde ve<br />
son zamanlarda kliniğime başvuran<br />
danışanlarımızda sıklıkla gördüğümüz<br />
göz altı torbalanmaları, göz altı renk<br />
değişiklikleri, ciltte kuruluk ve benzeri<br />
deri lezyonları mutlaka hekim tarafından<br />
değerlendirilip işlemler ona göre<br />
uygulanmalıdır. Tıpta birçok uzmanlık<br />
dallarında olduğu gibi dermatoloji, medikal<br />
estetik ve lazer uygulama pratiklerinin rutin<br />
işleyişinde değişimlerin yapılması zorunluk<br />
haline gelmiştir. Her geçen gün yeni bilgiler<br />
ışında bunlar da değişmektedir.<br />
Covid-19’un ciltte yaptığı değişiklilerle<br />
ilgili olarak deri tutulumuna dair yeterli<br />
çalışma olmadığı görülmektedir. İtalya’da<br />
yapılan bir çalışmada 88 hastada deri<br />
bulguları incelenmiştir. Hastaların 18’inde<br />
(%20,4) deri bulgusu saptanmıştır: 14<br />
hastada eritematöz rash (yaygın kırmızı<br />
döküntüler), 3’ünde ürtiker (kurdeşen<br />
şeklinde döküntü), 1 hastada suçiçeği<br />
benzeri veziküler döküntü görülmüştür.<br />
Hastalarda gövde tutulumu daha fazla<br />
olarak tespit edilmiştir. Sonuç olarak<br />
Covid-19’da görülen deri bulguları diğer<br />
viral döküntülere benzemektedir.<br />
l Ürtiker<br />
l Gövdede, kollarda ve bacaklarda<br />
görülen herpetiform vesiküler kaşıntılı ve<br />
sulu kabarcıklar<br />
l Morbiliform döküntü, kaşıntılı<br />
pembe kızarık kabarıklıklar<br />
l Livedo görüntüsü, bacak ve kollarda<br />
haritamsı ağ şeklinde morarma ve kızarıklık<br />
l Covid parmağı: Pernio dediğimiz<br />
parmak uçlarında hassasiyet, kızarıklık<br />
ve soğuma ile içi sıvı dolu keseciklerin<br />
görüldüğü mikro dolaşımın bozulması<br />
sonucu oluşan döküntü şekli. Covid-19<br />
seyrinde görülen bu döküntü tipi, hastalık<br />
tablosu ilerleyen ve şok tablosu görülen ağır<br />
vakalarda, ufak damarlara pıhtı atmasıyla<br />
siyah kalın kabuklu yaralara dönebilir yani<br />
tam doku nekrozuna ilerleyebilir.<br />
SONUÇ TAMAMEN FARKLI<br />
OLABİLMEKTEDİR<br />
Medikal estetik yönünden ele<br />
alındığında dermal dolgu, botoks,<br />
mezoterapi, iple askı, cihazlı işlemler<br />
(vb.) uygulanırken danışanın Covid-19<br />
geçirip geçirmediği, Covid-19 aşısı olup<br />
olmadığı mutlaka sorgulanmalı ve işlem<br />
ona göre planlanmalıdır. Çünkü işlemler<br />
tamamen sağlıklı bir cilt düşünülerek<br />
uygulandığında elde edilen sonuç ile<br />
Covid-19 geçirmiş bir kişide (bozulan<br />
beslenme dengesi, fibroblast aktivitesi<br />
hesaba katıldığında) alınan sonuç tamamen<br />
farklı olabilmektedir.<br />
Covid-19 aşıları da diğer aşılar gibi<br />
vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmeyi<br />
ve daha dirençli hale getirmeyi<br />
amaçlamaktadır. Kendi vücut hücrelerine<br />
saldıran otoimmün hastalıklarda (lupus,<br />
haşimoto, romatoid artrit) bazen bağışıklık<br />
sisteminin fazlaca aktif olması vücutta<br />
istenmeyen yerlerde de tepkimeye neden<br />
olabilmektedir. Bu da çeşitli yerlerde<br />
enflamasyon (ağrı, kaşıntı, morarma,<br />
ödem) olarak kendini gösterebilmektedir.<br />
Bu aslında yeni bir şey değil. Bazı grip<br />
aşılarından sonra böcek sokmaları,<br />
zehirlenmeler ve benzeri durumlarda da<br />
vücudun bazı bölgelerinde enflamasyonlar<br />
ortaya çıkabiliyor.<br />
Covid-19 aşısı olmuş kişilerde de<br />
medikal estetik uygulamalar sonrasında<br />
çok az da olsa aşıya bağlı enflamasyonlar<br />
görülebiliyor. Yan etkiler uygulama yapılan<br />
yerlerde şişme, ödem gibi belirtiler olarak<br />
ortaya çıkabiliyor. Bunlar birkaç gün içinde<br />
kendiliğinden ortadan kaybolabiliyor ve<br />
genellikle ek bir tedaviye gerek kalmıyor.<br />
Gerektiği durumlarda ise bir antihistaminik<br />
tedavisiyle hemen geriliyor.<br />
Covid-19 aşısı olanlarda medikal<br />
estetik uygulama komplikasyonlarıyla<br />
ilgili gözlenen anlamlı bir artış yoktur.<br />
Ancak bizler daha tıp fakültesindeki ilk<br />
yıllarımızda öğretilen nosyonla işimizi<br />
yaparız: primum non nocere-önce zarar<br />
verme. Bu bakış açısıyla danışanımız için<br />
en uygun yöntemi belirler, olası yan etkileri<br />
engellemeye veya minimuma indirmeye<br />
çalışarak işlemlerimizi tamamlarız. Halk<br />
sağlığı uzmanı ve medikal estetik hekimi<br />
olarak benden söylemesi: Siz siz olun,<br />
kendinizi emin ellere teslim edin.<br />
40 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 41
V MAKALE<br />
Rönesans protokolü<br />
sonuçlarıyla<br />
yüzümüzü güldürüyor<br />
RÖNESANS’IN DİĞER<br />
MEZOTERAPİ ÜRÜNLERİ<br />
l MICHELANGELO: Selülit tedavisinde,<br />
bölgesel yağların eritilmesinde ve<br />
vücudu forma sokmakta yararlanılan bu<br />
ürün, özel olarak geliştirilen kimyasal<br />
bir lipoliz kokteyli olarak tanımlanıyor.<br />
Lipolitik (yağ parçalayıcı) özelliğiyle<br />
Michelangelo, diyet ve egzersizle yok<br />
edilemeyen selülit ve yağ fazlalıklarının<br />
giderilmesine yardımcı oluyor. Bunun<br />
yanı sıra forma sokma özelliği optimum<br />
seviyede. Michelangelo’nun içeriğinde<br />
fosfatidilkolin + deoksikolik (güçlü<br />
yağ eritici), carnitin (mikro sirkülasyon<br />
artışı) ve kafein (micro sirkülasyon<br />
artışı) bulunuyor. Michelangelo’daki<br />
önemli bir başka madde ise nac. Aslında<br />
kimyasal lipoliz, ağrılı ve yangılı bir işlem,<br />
ancak Michelangelo içeriğinde nac<br />
(antienflamatuar) bulunan tek kimyasal<br />
lipoliz olarak dikkat çekiyor. Bu özel ürün,<br />
dokuyu rahatlatıyor ve yanma hissinin<br />
oluşmasının önüne geçiyor. Lipolitik<br />
asit ise ağrı ve yanmanın hissedilmesini<br />
engelleyerek dokuya kolaylıkla<br />
uygulanmasını sağlıyor.<br />
Rönesans protokolünün mezoterapi<br />
ürünlerinden Tiziano veya<br />
Raffaello’yu tercih ederken hastanın<br />
yaşı bizim için belirleyici oluyor.<br />
Hastamız 25 yaş ve üzerindeyse<br />
Raffaello’yu, 35 yaş ve üzerindeyse<br />
Tiziano’yu kullanıyoruz. Bu iki<br />
ürünle daha az enjeksiyon noktasına<br />
uygulama yaparak daha iyi sonuçlar<br />
elde ediyoruz.<br />
Dr. Ebru Söylemez<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
Son dönemlerde hastalarımız ve bizler<br />
daha az enjeksiyon noktasına uygulama<br />
yaparak daha efektif sonuçlar elde etmeyi<br />
amaçlayan tedavi protokollerini tercih eder<br />
olduk. Günümüz insanı hızlı temposu<br />
içerisinde kısa uygulamalar yaptırarak<br />
günlük hayatına devam etmek istiyor. Böylesi<br />
durumlarda elimizi güçlendiren, sonuçlarıyla<br />
yüzümüzü güldüren uygulamalardan olan<br />
Tiziano ve Raffaello mezoterapi ürünlerinden<br />
bahsetmek istiyorum. İsimlerini Rönesans<br />
döneminin ünlü sanatçılarından alan bu<br />
ürünler, onlara esin kaynağı olan sanatçılar<br />
gibi güzellik algısına yeni bir bakış açısı<br />
kazandırıyor.<br />
NEDEN TİZİANO VE RAFFAELLO?<br />
Tiziano ve Raffaello mezoterapilerini<br />
ya da diğer adıyla Rönesans Yöntemi’ni<br />
uygulamak son derece hızlı ve konforlu.<br />
Uygulamalar özel bir teknikle yapılıyor.<br />
Bu sayede hem enjeksiyon sayısı az oluyor<br />
hem de işlem 10-15 dakika gibi kısa bir<br />
sürede gerçekleştiriliyor. Öğle tatili arasında<br />
bile gelip işlem yaptırabiliyor, etkisini ise<br />
uygulama bitiminde hızla görüyorsunuz.<br />
Güzel taraflarından biri de herhangi bir iz<br />
kalmıyor oluşu.<br />
Bu yöntemde kullanılan özel<br />
formülasyonlar hastalarımızın ihtiyacını<br />
tam olarak karşılıyor. Tiziano ve Raffaello<br />
mezoterapilerini tercih ederken kişinin yaşı<br />
bizim için belirleyici bir etken. Hastanın<br />
yaşı, cildin yaşlanma başlangıcı kabul<br />
edilen 25 yaş ve üzerindeyse hyalüronik<br />
asit, resveratrol, glutatyon, pinus pinaster, B<br />
vitaminleri, amino asitler, bakır peptit içeren<br />
Raffaello’yu tercih ediyoruz. Bu yaş grubunda<br />
amacımız proaging yapmak yani yaşlanma<br />
etkilerini geciktirmek, hidrasyon ve parlaklık<br />
sağlamak. Morlukları, ince çizgilenmeleri<br />
önlemek ve azaltmak amacıyla göz altlarına,<br />
tüm yüz bölgesine, boyna, dekolteye, ellere ve<br />
hatta saç köklerine uygulama yapabiliyoruz.<br />
Hastamız daha olgun diye<br />
tanımlayabileceğimiz 35 yaş ve üzerindeyse<br />
Tiziano’yu tercih ediyoruz. İçerisinde 10<br />
farklı antiaging ajanı bulunan ürün; organik<br />
kök hücreler, hyalüronik asit, resveratrol,<br />
kolajen, Omega 3-6-9, bakır peptit, CTP<br />
komplex, amino asit gibi güçlü, yenileyici ve<br />
tedavi edici aktif maddeleri bir araya getiriyor.<br />
Yaşımızın 35 olmasıyla beraber<br />
vücudumuzda üretimi azalmaya başlayan<br />
bu maddelerin yerine koyulmasını,<br />
üretimlerinin yeniden tetiklenmesini,<br />
ince çizgiler, ciltte elastikiyet kaybı,<br />
sarkmalar ve benzeri yaşlanma belirtilerinin<br />
giderilmesini, yumuşatılmasını, yüzün<br />
gözle görülür derecede lifting etkisiyle<br />
yukarı toparlanmasını amaçlıyoruz. Hedef<br />
bölgelerimiz yine yüzümüz, göz altı torbaları,<br />
boyun, dekolte bölgesi, eller hatta göbek,<br />
koltuk altı, uyluk içleri gibi ekstra uygulama<br />
alanlarıdır.<br />
UYGULAMAYI NASIL YAPIYORUZ?<br />
Rönesans protokolünde daha önce<br />
belirttiğim gibi özel bir tekniğimiz ve<br />
uygulama noktalarımız var. Mezoterapi<br />
yaparken kullandığımız çok ince ve<br />
özel iğnelerimizi bu yöntemde de tercih<br />
ediyoruz. Böylece hastalarımızı oluşabilecek<br />
yan etkilerden olabildiğince koruyoruz.<br />
Öncesinde hastamıza anestezi kremi sürerek<br />
işlemin daha konforlu olmasını sağlıyoruz,<br />
antiseptikle cildi temizledikten sonra<br />
işlemimizi yapıyoruz. Çok kısa süren, az iğne<br />
girişi olan ve dokuz noktadan uyguladığımız<br />
bir işlem bu. Az sayıda uygulama noktası<br />
olması ve sonuçlarının anında görülmesi, bu<br />
protokolün diğer mezoterapi ürünlerine göre<br />
benim açımdan tercih edilmesine sebebiyet<br />
veriyor. İşlem sırasında hastalarıma uygulama<br />
yaptığım tarafı aynayla gösteriyorum.<br />
Değişimi gören hastalarımın yüzündeki<br />
memnuniyet ifadesi benim için paha<br />
biçilmez. Hastalarımız uygulamanın verdiği<br />
rahatlık ve aldığı güzel sonuçla kliniğimizden<br />
mutlu ayrılıyor.<br />
Rönesans protokolünü 1 hafta-10 gün<br />
arayla 4-8 seans olacak şekilde hastamızın<br />
ihtiyacına göre şekillendiriyoruz. Sonrasında<br />
3 ayda bir hatırlatma dozlarıyla iyilik halinin<br />
devamlılığını sağlayabiliyoruz. Hastalarımıza<br />
uygulama sonrasında mutlaka güneş<br />
koruyucu ürün öneriyoruz. Aynı gün duş ve<br />
ağır spor yapmamalarını, uygulama alanlarına<br />
temas etmekten kaçınmalarını mutlaka<br />
hatırlatıyoruz. Gebe, emziren, otoimmün<br />
hastalığı ve kan pıhtılaşma bozukluğu<br />
olan hastalarımıza uygulama yapmıyoruz.<br />
Aslında bunlar genel olarak mezoterapi<br />
uygulamalarımızda dikkat ettiğimiz<br />
konulardır.<br />
Sonrasında ev devam ürünü olarak aynı<br />
protokole ait olan Mona Lisa Proage Serum<br />
ve daha olgun ciltler için Enigma Jel Serum<br />
öneriyorum. Elde ettiğimiz bu iyilik ve<br />
güzellik halinin devamlılığı için ev devam<br />
ürünlerinin de uygulamanın kendisi kadar<br />
önemli olduğunu düşünüyorum.<br />
l GALILEO: Ürün, saç dökülmelerini<br />
önlemeye, saç kalitesini iyileştirmeye ve<br />
saç büyümesini desteklemeye yardımcı<br />
oluyor. Ayrıca saçlara ihtiyacı olan hacmi<br />
ve parlaklığı geri veriyor. Baş derisindeki<br />
mikro dolaşımı iyileştirip artırıyor.<br />
İçeriğinde bulunan %100 doğal meristem<br />
hücreleri (organik kök hücreleri) saç<br />
derisine nüfuz ederek kökten uca<br />
güçlenme ve gürleşme sağlıyor. Meristem<br />
hücreleri, ginko biluba bitkisinden elde<br />
ediliyor. Bu bitki, Hiroşima nükleer<br />
saldırısından sonra bile hayatta kalmayı<br />
başaran bitki. Galileo, yeni ve sağlıklı saç<br />
tellerinin büyümesini teşvik eden hormon<br />
dengesinin geri kazanılmasını destekliyor.<br />
Hem erkekler hem de kadınlar bu üründen<br />
faydalanabiliyor.<br />
l PRIMAVERA: Kadınların vajinal<br />
bölgelerinde görülen renk değişiklikleri,<br />
gevşeme, hacim kaybı ve kuruluk gibi<br />
problemler için geliştirilen PrimaVera,<br />
sınıfındaki ilk ve tek vulvo-vajinal<br />
mezokokteyl. İçeriğinde C vitamini,<br />
hyalüronik asit, D-faktörü, oligo peptitler,<br />
mannitol ve resveratrol olmak üzere<br />
altı aktif madde yer alıyor. Bunlar da<br />
PrimaVera’nın eşsiz bir vajinal antioksidan<br />
ve antiaging ürün olmasını sağlıyor.<br />
PrimaVera, vajinal bölgenin renk tonunu<br />
eşitliyor, beyazlatıyor, dokuda canlanma<br />
ve yüksek onarım gerçekleştiriyor,<br />
güçlü bir hacim kazandırma etkisi<br />
yaratıyor, sıkılaştırıyor ve nemi artırıyor.<br />
Profesyonel tıbbi kullanıma uygun olan,<br />
özellikle ameliyata gerek kalmadan<br />
yapılan vajinal estetik işlemlerinde sıklıkla<br />
başvurulan PrimaVera, ilk uygulamadan<br />
itibaren daha genç bir görünümü<br />
mümkün kılıyor.<br />
42 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 43
V PSİKOLOJİ<br />
İyi hissetmek<br />
en güzel duygu<br />
durumudur<br />
İyi hissetmek seviyesine gelebilmenin<br />
ilk adımı bastırdığımız, yok<br />
saydığımız, bizi olumsuz etkileyen<br />
duygulardan arınabilmektir.<br />
Devamında gerçekleşecek içsel<br />
değişim, bizi iyi hissetmek noktasına<br />
kendiliğinden getirecektir.<br />
Buket Elbeyoğlu<br />
Kişisel Gelişim Uzmanı-Biyolog<br />
İyi hissetmek! Belki farkında değiliz ama<br />
bu iki kelime bir insanın yakalayabileceği<br />
en güzel duygu durumudur. Kendisini<br />
gerçekten iyi hisseden bir insanın<br />
kendisinin yanı sıra çevresine de çok<br />
büyük katkısı olur. Ancak iyi hissetmek<br />
sadece “olumlu düşünme, hayata pozitif<br />
bakabilme” gibi kendimizi zorlayarak<br />
başarabileceğimiz bir durum değildir. İyi<br />
hissetmek seviyesine gelebilmenin ilk adımı<br />
bastırdığımız, yok saydığımız, bizi olumsuz<br />
etkileyen duygulardan arınabilmektir.<br />
Devamında gerçekleşecek içsel değişim<br />
bizi iyi hissetmek noktasına kendiliğinden<br />
getirecektir.<br />
Birçok kişi eğer karar verirse olumsuz<br />
etkileri olan duygulardan kurtulabileceğini,<br />
kendini iyi hissedeceğini zanneder. Oysa<br />
bu çok önemli bir adım, fakat sadece ilk<br />
adımdır. Bunu denediğinizde yetmediğini<br />
görürsünüz. Mutfaktaki çöpün dışarıya<br />
çıkarılması gerektiğini bilmek farklı,<br />
gerçekten çıkarıp bu çöpten kurtulmak çok<br />
farklıdır. Ancak ikinci davranışı yaparsanız<br />
gerçekten kokudan arınırsınız.<br />
OLUMSUZ DUYGULAR BOZUK<br />
ENERJİLERDİR<br />
Negatif etkileri olan duygulardan<br />
arınabilmiş insanları gözlemlediğimizde bu<br />
insanlarda bilinç seviyesinin yükseldiğini<br />
görürüz. Çünkü nefret, kin, öfke, kaygı,<br />
korku gibi birikmiş olumsuz duygular<br />
algılarımızı ve anlayışımızı çarpıtan<br />
bozuk enerjilerdir. Bu duygulara sahipken<br />
çevremizi, olayları, hayatı, ilişkilerimizi<br />
hep bu bozuk ruh durumuyla algılar ve<br />
yorumlarız. Bu duygular adeta bir pus, sis<br />
bulutu gibi gerçeği sağlıklı görebilmemizin,<br />
iyi hissetmemizin önünde birer engeldir.<br />
Toplumumuzda çocukluğumuzdan<br />
itibaren bizlere duygularımızı dikkate<br />
almamamız öğretilir, hatta onları hissedip<br />
karşımızdakiyle paylaşmaya kalktığımızda,<br />
“boş ver, unut gitsin, kafana takma” gibi<br />
önerilerle karşılaşırız. Bunlar iyi niyetle<br />
yapılsa da ciddi yanlışlardır. Artık biliniyor<br />
ki duygularımızı hissetmek konusunda<br />
direnç göstermek, onları yok saymak<br />
birçok fiziksel, ruhsal ve davranışsal<br />
bozukluğun ortaya çıkma nedenidir.<br />
Sağduyumuzu, mantığımızı ve zihinsel<br />
sağlığımızı bozabilir. Bu duygular içinde<br />
olunca gerçekte tek servetimiz olan “an”ı<br />
kaçırırız. Bugünü yaşayan bir fiziksel beden<br />
ama geçmişin dipsiz kuyularında gezinen<br />
bir zihin yapısı ya da gelecekte olması<br />
muhtemel sonsuz olumsuz senaryolar<br />
yaşam enerjimizi yok ederken, ne yazık<br />
ki iyi hissetmekten çok uzak bir ruh hali<br />
içinde oluruz.<br />
Nasıl bir düşünce yapısına sahip<br />
olduğumuz konusunda hormonlarımız,<br />
genetik yapımız, çocukluk döneminde<br />
yaşadıklarımız büyük rol oynar. Tüm<br />
bu faktörler bazı kişilerde olayların<br />
kendi kontrolleri dışında gerçekleştiği<br />
inancını yaratır ve iyi hissetmenin onlara<br />
bahşedilmediğini düşünürler. Yani onlar<br />
birer “kader kurbanıdır” aslında. Bu<br />
kişilerden sıkça “ne kadar kadersizim,<br />
çok bahtsızım, her türlü olumsuzluk<br />
beni buluyor, ben hiç iyi hissetmeyecek<br />
miyim” gibi sözleri duyarız. Yaydıkları bu<br />
enerji nedeniyle her türlü olumsuzluğun<br />
onları bulması bir yana, bu duyguda<br />
oldukları sürece çevrelerinde onları mutlu<br />
edecek olayları da göremeyecektirler.<br />
Kimileri de olumsuz düşünme şeklini<br />
sanki otomatikleştirmiştir, sorunlarına<br />
adeta büyüteçle bakmak gibi bir davranış<br />
içindedir. Bu bakış açılarının onları<br />
iyi hissetme ruh halinden ne kadar<br />
uzaklaştırdığının çoğu kez farkında bile<br />
değillerdir.<br />
DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKEN ŞEY<br />
ALGIMIZ OLMALIDIR<br />
Bildiğimiz kadarıyla bu boyutta<br />
yaşamını, yaşam koşullarını, yaşam<br />
kalitesini sorgulayan tek varlık biz<br />
insanlarız. Diğer canlılar sadece hayatta<br />
kalma güdülerinin peşinde koşturur.<br />
Çöplükte yiyecek arayan bir kedi,<br />
kuzenlerinin sıcacık evlerde çeşit çeşit<br />
mamalarla beslenmesi nedeniyle kendini<br />
kahredip kaderine dövünmez, diye<br />
düşünüyorum. Bizlere gelince; yaşadığımız<br />
hayatı sorgular, bunun sonucunda da<br />
birçok olumsuz etkisi olan duyguların içine<br />
sürüklenir ve kendimizi kötü hissederiz.<br />
Suçu hep çevresel faktörlere yükler,<br />
mücadelemizi, yaşam koşullarımızı ve<br />
birlikte olduğumuz insanları değiştirmeye<br />
çalışırız. Oysa gücümüz sınırlıdır, çok az<br />
şeyi değiştirebiliriz. Değiştirmemiz gereken<br />
şey aslında algımız olmalıdır. Devamında<br />
iyi hissetmek kendiliğinden gerçekleşecek<br />
bir ruh halidir.<br />
İyi hissetmek halini<br />
deneyimleyememenin altında yatan<br />
nedenlerden biri de sahip olduklarımızı<br />
beğenmemek, yeterli bulmamak, onları<br />
değersizleştirmektir. Bu konuda bir<br />
inancımı sizlerle paylaşmak isterim. Sahip<br />
olduğumuz her şeyin (eşimiz, çocuklarımız,<br />
ailemiz, arkadaşlarımız ve bunların yanı sıra<br />
tüm cansız nesnelerin) bir ruhu olduğuna<br />
inanırım. Bunları istemezsek ve aşağılarsak<br />
onları göremediğimiz bir enerjiyle iteriz,<br />
inanın durmazlar ve giderler, yerlerine<br />
daha iyileri de gelmez. Elimizdekilere ilave<br />
olarak yeni bir şeyler daha istemek ya da<br />
daha fazlasını, daha güzelini düşlemek,<br />
değiştirmeyi düşünmek, tüm bunlarla ilgili<br />
hayaller kurmak, mücadele etmek farklıdır,<br />
sahip olduklarımızı aşağılamak ve değersiz<br />
görmek çok farklı. Sahip olduklarınız için<br />
utanmak, onları aşağılamak, söylenmek,<br />
değersiz görmek yerine size kattıkları için<br />
şükredin ve sevin onları. Daha iyilerini,<br />
daha güzellerini, daha fazlasını da arzu<br />
edin ve tabii ki isteyin. Olumsuz duygular<br />
negatif enerjilidir; iter, tüketir, yok eder.<br />
Yani elinizdeki de gider. Oysa sevgi her şeyi<br />
çeker, besler, çoğaltır, üretir.<br />
Hatırlatmak isterim ki her sabah birlikte<br />
uyanmak zorunda olduğunuz tek kişi<br />
kendinizsiniz. Bunu son nefesinize kadar<br />
yapacağınıza göre bu kişiyi (yani kendinizi)<br />
daha mutlu, daha güzel, daha huzurlu,<br />
daha azimli, daha neşeli, kısacası daha “iyi<br />
hisseden” biri olarak mı görmek istersiniz<br />
yoksa mutsuz, depresif, alıngan, kaprisli,<br />
huysuz, sorunlu, kader kurbanı (vs.) biriyle<br />
mi bir ömür geçirmek istersiniz? Karar<br />
verin lütfen ve kararınız ilk yazdıklarımsa<br />
bir ömür geçireceğiniz kendinizle yaşamayı<br />
size büyük zevk veren bir duruma<br />
çevirebileceğinizi unutmayın.<br />
DAHA ÇOK DOKUNUN SEVGİ BEKLEYEN YÜREKLERE<br />
Hadi ilk adımı atın! Doğanın yeniden canlandığı baharı yaşadığımız şu günlerde<br />
yüreğinize daha çok sevgi tohumu serpin, çok daha fazla sevginin yeşermesine izin verin.<br />
Kendinize aynada bakarken daha çok gülümseyin, sahip olduğunuz her şey için şükredin.<br />
Daha çok dokunun çiçeğe, ağaca, yeşile. Daha çok dokunun sevgi bekleyen yüreklere.<br />
Bir insanın yakalayabileceği en güzel duygu durumu olan iyi hissetmek ruh haline giden<br />
bütün yollar sevgiden geçer.<br />
44 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 45
V DİYET<br />
Cildinizi iyi besleyin!<br />
Güzel, sağlıklı ve genç bir cilt, rengi<br />
ve ışıltısıyla kendini gösterir. Bu<br />
renk ve ışıltının asıl kaynağını ise<br />
beslenme alışkanlıklarımız oluşturur.<br />
Uzun yıllar aynı güzellikte bir cilde<br />
sahip olmanın yolu, cilt koruyucu bir<br />
beslenme programını yaşam tarzı<br />
yapmaktır.<br />
Aysen Çolak<br />
Diyetisyen<br />
Cildiniz parlaklığını ve elastikiyetini<br />
yitiriyor, çevrenizdekiler yorgun ve sağlıksız<br />
göründüğünüzü mü söylüyor? O zaman<br />
beslenme düzeninizde bazı değişiklikler<br />
yapmanın vakti geldi.<br />
Güzel, sağlıklı ve genç bir cilt, rengi<br />
ve ışıltısıyla kendini gösterir. Bu renk<br />
ve ışıltının asıl kaynağını ise beslenme<br />
alışkanlıklarımız oluşturur. Uzun yıllar aynı<br />
güzellikte bir cilde sahip olmanın yolu,<br />
cilt koruyucu bir beslenme programını<br />
yaşam tarzı yapmaktır. Cildinizi dermatolog<br />
tavsiyesiyle kullanabileceğiniz doğru<br />
takviyelerle de destekleyebilirsiniz.<br />
CİLDE İYİ GELEN VİTAMİNLER<br />
Cilt sağlığımız ve güzelliğimizde rol alan<br />
vitaminler; A, B, C, E ve K vitaminleridir.<br />
A vitamini, ciltte nemlendirme etkisi<br />
yaratarak elastikiyetini artırır ve cilt<br />
onarımında görev alır. Ayrıca kırışıklıkları<br />
ve akne oluşumunu azaltmakta<br />
koruyucudur. Beyaz ve kırmızı et, süt ve süt<br />
ürünlerinin yanı sıra havuç, biber, domates,<br />
ıspanak, kavun, greyfurt gibi sebze ve<br />
meyveler, A vitamini açısından zengindir.<br />
B kompleks vitaminler arasında akla<br />
ilk gelen deri, tırnak ve saç hücrelerinde<br />
yer alan bir besin öğesi olan biotindir.<br />
Yetersizliğinde dermatit ve saç kaybı<br />
görülebilir. Muz, yumurta, yulaf ezmesi ve<br />
pirinç iyi bilinen biotin kaynaklarıdır.<br />
C ve E vitamini, yeni yapılan<br />
dermatolojik araştırmalara göre güneşe<br />
maruz kalmanın etkilerini tersine<br />
çevirebilmektedir. C vitamini alan kişilerde<br />
güneş yanıklarında azalma olduğu<br />
belirtilmiştir. Antioksidan değerleri yüksek<br />
olan bu vitaminler, ciltte oluşabilecek<br />
hasarları azaltabilmektedir. Bu nedenle<br />
günlük beslenmemiz bol bol C vitamini<br />
içermelidir.<br />
Turunçgiller, brokoli, karnabahar ve<br />
yeşil yapraklı sebzeler iyi birer C vitamini<br />
kaynağıdır.<br />
E vitamini ayrıca epitel yapımında görev<br />
almaktadır. Ayçiçek ve zeytinyağı başta<br />
olmak üzere bitkisel yağlar, badem, fındık<br />
ve zeytin bu açıdan zengindir.<br />
K vitamini ise cilt kızarıklıklarının<br />
yanı sıra göz etrafındaki koyu renkli<br />
halkaların giderilmesine destek sağlar,<br />
kılcal damarların görünümünün azalmasına<br />
yardımcı olur. K vitamini ıspanak, pazı,<br />
lahana, karnabahar, domates, maydanoz,<br />
hindiba, çilek, üzüm, kivi, nar gibi sebze<br />
ve meyvelerde, bezelyede, et ve sakatatta,<br />
yumurtada, süt ve süt ürünlerinde, fındık<br />
ve cevizde bulunur.<br />
MİNERALLERİN GÜCÜ<br />
Cilde iyi genel mineraller ise bakır,<br />
çinko ve selenyumdur.<br />
Bakır, çinko ve C vitamininin birlikte<br />
alınması cilt elastikiyetini artırır. Ispanak,<br />
lahana, pazı, pırasa, patlıcan, ananas, üzüm,<br />
frambuaz, zeytin, mercimek, barbunya,<br />
keten tohumu, ay çekirdeği, böbrek ve<br />
ciğer gibi besinler bakır minerali açısından<br />
zengindir. Akne oluşumunu engelleyen<br />
çinkoyu doğal yollardan elde etmek için<br />
yağsız et, tavuk, hindi ve istiridye gibi<br />
deniz ürünleri tüketilmelidir.<br />
Selenyum, cildi güneşin zararlı<br />
ışınlarından korur, yetersizliği ise cilt<br />
kanseri oluşumunda önemli rol alır. Tüm<br />
tam tahıllı ürünler, deniz ürünleri, sarımsak<br />
ve yumurta selenyum kaynağıdır.<br />
Etkili bir antioksidan olan alfa lipoik<br />
asidin cildin yaşlanmasını geciktirmede<br />
önemli bir rolü vardır. Alfa lipoik asit,<br />
vücut tarafından üretilen bir bileşiktir.<br />
Ayrıca kırmızı et, mayalı tahıl ürünleri,<br />
ıspanak, brokoli, domates, bezelye, Brüksel<br />
lahanası ve pirinç kepeğinde bulunur.<br />
Koenzim Q10 da vücudun ürettiği bir<br />
bileşiktir ve yaşlanmaya neden olan serbest<br />
radikallerin zararlı etkilerini azaltır. Ancak<br />
yaşın ilerlemesiyle birlikte üretimi azalır,<br />
bu nedenle destek ürün olarak günde 30-<br />
60 mg kullanılabilir. Bu bileşik açısından<br />
zengin besinler ise karaciğer, kırmızı et,<br />
balık, yumurta, baklagiller, ıspanak ve<br />
çilektir.<br />
BESİN PROGRAMIMIZDA NELERE<br />
DİKKAT ETMELİYİZ?<br />
Vücudumuzun yüzde 60’ı sudur. Yaş<br />
ilerledikçe ciltteki su azalır, bu nedenle<br />
cilt elastikiyetini kaybeder, kırışıklıklar<br />
ve sarkmalar ortaya çıkar. Bu süreci iyi<br />
yönetmek için günde iki litre su tüketmeye<br />
özen gösterilmelidir.<br />
Günlük beslenme düzeninde kuru<br />
baklagiller, meyve, sebze, zeytinyağı<br />
ve badem gibi bitkisel protein kaynağı<br />
yiyeceklere yer verilmelidir. Meyve veya<br />
sebze gibi besinlerden alınan kompleks<br />
karbonhidratlar, zeytinyağından ya da<br />
badem, ceviz, fındık gibi tuzsuz kabuklu<br />
yemişlerden gelen esansiyel yağ asitleri<br />
de cilt sağlığı ve güzelliği için son derece<br />
CİLDİNİZE ZARAR VEREN ÜRÜNLER<br />
l Alkollü içecekler<br />
l Yağlı salata sosları, mayonez, yağlı peynirler<br />
l Tuzlanmış ve salamura yapılmış her türlü besin<br />
l Salam, sosis, sucuk vb. şarküteri ürünleri<br />
l Yağlı ve şekerli hamur işleri<br />
l Gazlı içecekler, fazla tüketilen kahve, çok koyu çay<br />
l Tuz ve şeker<br />
önemlidir.<br />
İçinde bol antioksidan bulunan<br />
kırmızı üzüm, nar, kızılcık, çilek, kiraz ve<br />
vişne gibi renkli meyveler ara öğünlerde<br />
tüketilmelidir. Domates ve domatesten<br />
yapılmış ürünlerde bulunan likopen de<br />
iyi bir antioksidandır. Cildin çevre kirliliği<br />
ve güneş ışınları gibi çevresel etkenlerden<br />
korunmasında etkili olan antioksidanlar,<br />
aynı zamanda hasar görmüş vücut<br />
dokularının iyileşmesi ve yenilenmesinde<br />
yardımcı olur.<br />
Omega-3’ün de cilt üzerinde son derece<br />
olumlu etkileri vardır. Bu nedenle haftada<br />
iki kez balık tüketilmelidir.<br />
Koyu olmamak kaydıyla siyah çay<br />
ve yeşil çay, cilt üzerinde koruyucu etki<br />
yaratır. Kahve ise günde iki fincanla<br />
sınırlandırılmalıdır.<br />
Yemek pişirirken gerekirse yağ ilave<br />
edilmemeli, günlük kalori sınırlamasına<br />
uyulmalı ve besinler güne yayılarak<br />
tüketilmelidir. Beslenme düzeni üç ana ve<br />
üç ara öğün şeklinde ayarlanabilir.<br />
46 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 47
V<br />
SEYAHAT<br />
Sanat tadında<br />
mekânlar<br />
Ünlülerin konakladığı ve çeşitli sanat eserlerine<br />
konu veya ilham olmuş mekânlar gezginlerin<br />
her zaman ilgi odağına girmiştir. Bunlardan<br />
birkaçını sizler için bir araya getirdik.<br />
İpek Itır Can<br />
Agatha Christie’nin Pera Palas’ı<br />
Dünyanın en çok okunan efsanevi<br />
polisiye yazarı Agatha Christie, yaşadığı<br />
dönemde son derece ünlüydü. Ölümünden<br />
sonra da ona ve 45 dile çevrilmiş eserlerine<br />
olan ilgi hiç azalmadı, tam tersine<br />
katlanarak arttı. Son yıllarda bunun<br />
örneklerini büyük film prodüksiyonlarında,<br />
örneğin “Doğu Ekspresi’nde Cinayet”<br />
filminde ve kısa bir süre önce vizyona giren<br />
“Nil’de Ölüm” uyarlamasında görüyoruz.<br />
Çok konuşulan yeni Netflix dizisi “Pera<br />
Palas’ta Gece Yarısı”nda da tabii ki Agatha<br />
Christie’ye bol bol atıf yapılıyor.<br />
Dili sade, entrikası bol, Hercule<br />
Poirot ve Miss Marple gibi karakterleriyle<br />
vazgeçilmez olan romanları kadar Agatha<br />
Christie’nin yaşamı da son derece ilgi<br />
çekiciydi. Özellikle ilk eşinden ayrıldığı<br />
dönemde kendisinden hiç kimsenin haber<br />
alamadığı 11 günle ilgili kimisi gerçek<br />
kimisi hurafe pek çok not, hatta bununla<br />
ilgili yazılmış kitap vardır. Varsayımlardan<br />
biri o süreçte İstanbul’a geldiği ve<br />
Tepebaşı’ndaki Pera Palas Oteli’nde<br />
kaldığıyla ilgilidir. Otel odasında gizlediği<br />
anahtar, Tamara Rand isimli bir medyumun<br />
yazarın ruhuyla bağlantıya geçmesi yoluyla<br />
bulunmuştur. Bu anahtarın Yeniköy’deki<br />
bir yalının odasına ait olduğu ve orada da<br />
yazarın 11 kayıp günüyle ilgili detayların<br />
gizlendiği de söylentiler arasındadır.<br />
Tüm bunlar gerçek olsun ya da olmasın<br />
ünlü yazar Türkiye’nin ilk modern oteli<br />
olan ve 1895 yılında hizmete giren Pera<br />
Palas’ın 411 numaralı odasında 1926<br />
ila 1932 yılları arasında pek çok kez<br />
konaklamıştır. Ayrıca adı onunla birlikte<br />
anılan ve satış rekorları kıran “Doğu<br />
Ekspresinde Cinayet” isimli romanını<br />
Pera Palas’ta yazdığı belirtilmektedir. Tüm<br />
bunlara ithafen oda Agatha Christie’nin<br />
ismini taşımaktadır.<br />
Bordo renklerinin hakimiyetinde<br />
döşenen odada eski tip bir daktilo ve<br />
farklı dillerdeki Agatha Christie romanları<br />
yer almaktadır. Devasa bir küveti olan<br />
banyosu da ilgi çekmektedir. Agatha<br />
Christie hayranları bu odada ancak uzun<br />
süre öncesinden rezervasyon yaptırarak<br />
kalabilmektedir.<br />
48 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 49
V<br />
SEYAHAT<br />
Carrie’nin “Sex and<br />
the City”deki evi<br />
Zamanında birçok kadına ilham veren özgür ve<br />
romantik ruhlu Carrie Bradshaw’ın küçük ama renkli<br />
evinde kalmak ister miydiniz? Uzun yıllar dizi olarak<br />
yayınlanan, sonrasında iki de filmi çekilen “Sex and the<br />
City”nin baş karakteri olan ve ünlü oyuncu Sarah Jessica<br />
Parker tarafından canlandırılan Carrie Bradshaw’un evi bir<br />
süredir AirBNB tarafından günlük olarak kiralanıyor.<br />
“Sex and the City” dizisinde dergi yazarı Carrie<br />
Bradshaw, New York’un şık semti Upper East Side’da bir<br />
apartman dairesinde yaşıyordu. Aslında dairesi dizi setinde<br />
yaratılmıştı. Bununla birlikte dizinin ilk bölümünün<br />
yayınlanışının 23. yılına ithafen 2021 yılında Carrie’nin<br />
dairesi Chelsea semtinde yeniden yaratıldı ve günlüğü<br />
23 dolardan kiralanmaya başlandı. Dizi hayranlarının<br />
deneyimine sunulan dairede Carrie’nin elbiseleri,<br />
ayakkabıları, bilgisayarı, yatağı (vs) yer alıyor. Daireyi<br />
kiralayanları ise Carrie’nin videosu karşılıyor.<br />
“The Queen’s<br />
Gambit” dizisine<br />
ve Beth Harmon’a<br />
atfedilen otel odası<br />
Son dönemlerde isminden sıkça söz ettiren “The<br />
Queen’s Gambit” dizisi, Anya Taylor-Joy tarafından<br />
canlandırılan Beth Harmon’ın satranç tutkusuna,<br />
başarılarına ve hayat hikâyesine odaklanıyor. Oyuncu<br />
seçiminden kurgusuna, makyajından kostümlerine kadar<br />
çeşitli dallarda 2021 yılı Emmy Ödülleri’nde dokuz ödül<br />
toplayan dizinin bazı bölümlerinde yer alan otel odası ise<br />
dizi hayranlarını ağırlıyor.<br />
Pek çok şubesi bulunan 21c Museum Hotels, hem<br />
Louisville merkezli bir butik otel hem de modern sanat<br />
müzesi olarak konumlandırılmış. Lexington-Kentucky’deki<br />
otelindeki bir odasını ise “The Queen’s Gambit” dizisine<br />
ithaf etmiş. 1960’lı yılların dekorasyonundan izler taşıyan,<br />
birçok satranç seti ile birlikte döneme ait aksesuarları,<br />
gazeteleri ve dergileri barındıran “Harmon Room” adı<br />
verilen odasını turistlere açmış. Bir zaman kapsülü olarak<br />
tanımlanan otel odası tasarlanırken kumarhane otel<br />
odalarından etkilenilmiş, turkuaz, toprak ve altın renkleri<br />
öne çıkarılmış, satranç tahtası desenli duvar kâğıdı ile yatak<br />
örtüsünün uyumuna dahi dikkat edilmiş, hatta tavana<br />
dizinin bir sahnesinde olduğu gibi dev satranç taşları<br />
yapıştırılmış.<br />
“Burası Beth Harmon’u bile etkiler” sloganıyla lanse<br />
edilen otel odası, dizi hayranlarının yanı sıra retro<br />
tasarımdan hoşlananlar için ideal bir seçenek gibi<br />
görünüyor.<br />
Frodo’nun<br />
Hobbit köyünde<br />
yüzük kardeşliğini<br />
yad etmek<br />
İngiliz profesör ve yazar John Ronald Reuel Tolkien’in<br />
“Yüzüklerin Efendisi” roman üçlemesi geçmişten bugüne<br />
hep ilgi gördü. Ama galiba bu ilginin doruk noktası Yeni<br />
Zelandalı yönetmen Peter Jackson’un bu üçlemeyi filme<br />
aktarması sonrasında oldu. İlki 2001 yılında çekilen<br />
serinin devamı Hobbit’leri odağına alan ve yine Tolkien’in<br />
kitaplarından uyarlanan filmlerle geldi.<br />
Küçük ama çok yetenekli Hobbit’lerin söz konusu<br />
filmler için tasarlanan yuvarlak hatlı minicik evlerden ve<br />
yemyeşil kırlardan oluşan köyü ise bir rüya gibi görüldü<br />
hep. Bu evler Tolkien’in düş gücünün eşliğinde yaratıldı ve<br />
filmi izleyen neredeyse herkesi içine davet etti.<br />
Üstelik yıllardır bu düş evlerinde zaman geçirmek<br />
mümkün. Yeni Zelanda’daki Woodlyn Park-The Hobbit<br />
Motel bunu sunuyor, turistlere Hobbit kahramanları<br />
Bilbo ve Frodo gibi yaşayabilme olanağı sağlıyor. Bu<br />
otelde konaklamanın yanı sıra Matama yakınlarında<br />
olan ve “Yüzüklerin Efendisi” film serisinin çekimi için<br />
1999 yılında yapılan, ardından 2009 yılında revizesi<br />
gerçekleştirilen Hobbit köyünü ziyaret etmek de mümkün.<br />
Van Gogh’un<br />
yatak odasında<br />
uyumak<br />
Yaşamı yoksulluk içinde geçen Hollandalı ressam<br />
Vincent Van Gogh’un eserleri günümüzün en pahalı<br />
sanat ürünleri arasında yer alıyor. Van Gogh tablolarının<br />
inanılmaz dokunuşları ve renkleri bu gerçekle birleşince bir<br />
sanatseverin içinin hüzünle dolmaması mümkün değil.<br />
Bununla birlikte Van Gogh’a yakınlık hissedenlerin<br />
ressamın doğduğu Kuzey Brabant eyaletindeki Boxmeer<br />
kasabasında yer alan Otel Riche’deki “Arles’deki Yatak<br />
Odası” ismini taşıyan odada uyuyup onu özümsemesi<br />
mümkün. Oda, tarihçi Peer Meurkens’in danışmanlığında<br />
ressamın 1888 tarihli yağlı boya tablosuna sadık kalınarak<br />
tasarlanmış. Tabloda resmedilen sarı yatak, iki sandalye, bir<br />
masa ve duvardaki tablolar bu odada da var. Tablonun aslı<br />
ise Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde sergileniyor.<br />
Boxmeer kasabası ile ressamın tablosunun bağlantısına<br />
gelince… Van Gogh, 1888 yılında Arles’e (Güney Fransa)<br />
taşınmış, bir süre sonra da “Sarı Ev” isimli binayı kiralayıp<br />
atölye olarak kullanmış. Dönemin ünlü ressamlarından<br />
Paul Gauguin ile birlikte çalışmak üzere hazırladığı<br />
atölyenin duvarlarını resimlerle süslemiş. Ressam, 1890<br />
yılında Fransa’da öldüğünde eşyaları Lasen kasabasındaki<br />
(Utrecht) akrabalarına gönderilmiş. Aralarında sarı yatağın<br />
da olduğu eşyaları 1945 yılında yeğenleri tarafından<br />
Boxmeer kasabasına bağışlanmış.<br />
50 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 51
V<br />
KÜLTÜR SANAT<br />
Bu kütüphaneler<br />
bir başka!<br />
Büyük olasılıkla kitap okuma tutkunları dışındakilere “kütüphane” fikri sıkıcı<br />
gelecektir. Öncelikle yanıldıklarını söyleyerek başlayalım, sonra da gerek<br />
barındırdıkları zenginlikler gerekse mimari çarpıcılıklarıyla dikkat çeken özel<br />
kütüphanelere yelken açalım.<br />
İpek Itır Can<br />
GEÇMİŞTEN GELECEĞE<br />
İskenderiye<br />
Kütüphanesi<br />
Mısır’daki tarihi İskenderiye<br />
Kütüphanesi; 900.000 adet el<br />
yazmasıyla Antik Çağ’ın en büyük ve<br />
en ünlü kütüphanesi, dünyanın önemli<br />
düşünürlerinin mabediydi. Ancak ne yazık<br />
ki yüzyıllar önce tahrip edildi ve eşsiz el<br />
yazmaları yakıldı. İskenderiye Kütüphanesi,<br />
2000’li yıllara doğru ilerlenirken<br />
orijinaline bir saygı duruşu olarak yeniden<br />
canlandırılmak istendi. Açılan proje<br />
yarışmasını Norveçli mimarlık ofisi Snohetta<br />
Arkitektur Landskap kazandı; proje,<br />
Avusturyalı mimar Chistoph Kapeller ve<br />
Mısırlı mimar Ihab el-Habbak’ın liderliğinde<br />
yürütüldü. Yeni kütüphane, İskenderiye<br />
limanında “eskisinin hatırasını canlı tutacak”<br />
şekilde konumlandırılarak inşa edildi ve<br />
2002 yılında faaliyetine başladı.<br />
ÇARPICI BİR MİMARİYE SAHİP<br />
Aynı zamanda bir kültür merkezi olan<br />
yeni İskenderiye Kütüphanesi (Bibliotheca<br />
Alexandrina) çarpıcı bir mimariye sahip.<br />
Ağa Han Mimarlık Ödülü sahibi kütüphane,<br />
geçmişten geleceğe doğru eğilen, sudan<br />
yükselip zemin seviyesiyle günümüzü<br />
çağrıştıran bir disk şeklinde tasarlandı. Diski<br />
çevreleyen granit duvara ise dünyadaki<br />
alfabelerin harfleri oyuldu.<br />
Yüksekliği 33 metre olan kütüphane,<br />
dördü yerin altında olmak üzere 11 kattan<br />
oluşuyor. İki futbol sahası büyüklüğündeki<br />
çatısı alüminyum ve camdan yapıldı. Çatının<br />
bir özelliği de güneş ışınlarını yansıtarak pırıl<br />
pırıl parlaması. Kütüphanenin bir kısmının<br />
deniz seviyesinin altında olması çekiciliğini<br />
artıran bir başka unsur. Binada doğal ışığın<br />
kullanımı da son derece başarılı. Öyle ki<br />
geniş pencereleriyle apaydınlık olan 2.000<br />
kişi kapasiteli devasa ana okuma salonunda,<br />
yapay ışık kullanımı ancak akşam saatlerine<br />
doğru başlıyor. Akustik de mükemmel.<br />
Rafları 8 milyon kitap alacak<br />
kapasiteye sahip olan kütüphaneye önemli<br />
koleksiyonlar da bağışlandı. Bunlardan biri<br />
Fransa Milli Kütüphanesi’nin 2010 yılında<br />
gerçekleştirdiği 500.000 kitaplık bağışı,<br />
diğeri ise İspanya’nın Mağribiler dönemini<br />
ve Süveyş Kanalı’nın yapımını kapsayan<br />
dokümanlardan oluşan iki farklı bağışı.<br />
İskenderiye Kütüphanesi’nde ayrıca<br />
üç müze, dört sanat galerisi, bir konferans<br />
salonu ve çok amaçlı salonlar bulunuyor.<br />
Bahçesindeki 99 kişi kapasiteli küre<br />
şeklindeki planetaryum (gökyüzü gözlem<br />
evi) ise büyük ilgi görüyor.<br />
52 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 53
V<br />
KÜLTÜR SANAT<br />
FÜTÜRİSTİK BİR<br />
DÜNYADA KAYBOLMAK<br />
Tianjin Binhai<br />
Kütüphanesi<br />
Çin’deki Tianjin Binhai Kütüphanesi, çok<br />
özel ilgiyi hak eden kütüphanelerden biri.<br />
2017 yılında açılan ve 1,2 milyon kitaba ev<br />
sahipliği yapan kütüphane, bu muazzam<br />
kapasitesiyle olduğu kadar inanılmaz<br />
mimarisiyle de dikkat çekiyor. Tianjin Binhai<br />
Kütüphanesi için “dünyanın en fütüristik<br />
kütüphanesi” demek hiç de yanlış olmaz.<br />
Dikdörtgen bir dış cepheye sahip olan<br />
kütüphanenin iç kısmı, tabandan tavana<br />
kadar yükselen dairesel çizgileriyle görenleri<br />
şaşırtıyor. Dairesel çizgilerin aralarına ise<br />
okuma alanları, basamaklar ve kitap rafları<br />
yerleştirilmiş durumda. Kütüphanenin<br />
merkezi ise “oyuk” olarak tanımlanabilecek<br />
Binhai’nin Gözü bölümü. Hollandalı mimarlık<br />
şirketi MVRDV ve Tianjin Şehir Planlama ve<br />
Tasarım Enstitüsü’nün iş birliğiyle yapılan<br />
kütüphane, 33.700 metrekarelik bir alana<br />
sahip. Burada kitaplar içinde kaybolmak<br />
büyüleyici bir macera olabilir.<br />
YALNIZLIĞIN ÇEKİCİLİĞİ<br />
Seashore<br />
Kütüphanesi<br />
Bu kütüphane, Amerikalı sanatçı Andrew<br />
Wyneth’in deniz kenarında oturarak<br />
dalgaları seyreden yaşlı bir adamı resmettiği<br />
tablosundan esinlenerek inşa edildi.<br />
Tablodaki “yalnızlık” teması, Seashore<br />
Kütüphanesi’nin Vector Architects’ten Gong<br />
Dong tarafından gerçekleştirilen mimari<br />
tasarımının belirleyici unsuru oldu. Tabloya<br />
bir başka ithaf ise kütüphanenin deniz<br />
kıyısında konumlandırılmasıydı.<br />
Seashore Kütüphanesi, Çin’deki<br />
Nandaihe Pleasure City’de yer alıyor. İki<br />
kattan oluşan ve 450 metrekarelik bir<br />
büyüklüğe sahip olan kütüphanenin en ilgi<br />
çekici kısımlarından biri basamaklar halinde<br />
tasarlanan okuma salonu. Bu basamaklara<br />
oturanlar kesinlikle önde ve arkada<br />
oturanları görmüyor, herkes bakış açısında<br />
uzayıp giden “yalnızlık” manzarasına<br />
bakıyor. Böylelikle tüm ziyaretçilere derin<br />
bir sessizlik içinde kitap okuma keyfi<br />
sunulmuş oluyor. Okuma salonunun<br />
yanında ise bir meditasyon odası bulunuyor.<br />
BÜYÜK VE MASALSI<br />
Admont Manastırı<br />
Kütüphanesi<br />
Avusturya’nın Viyana kentine 250 kilometre<br />
uzaklıkta olan Admont Manastırı, 1074 yılında inşa<br />
edildi. Manastırın günümüzde tüm dünya tarafından<br />
tanınan kütüphanesinin tamamlanması ise ancak 1776<br />
yılında gerçekleşti. Merkezi kubbe odası ve ona bağlı<br />
iki kanat olmak üzere üç bölümden oluşan, barok ve<br />
gotik üsluplarının karışımı olan Admont Manastırı<br />
Kütüphanesi’nin mimarı Josef Hueber.<br />
“Dünyanın 8. harikası olarak da tanımlanan”<br />
kütüphane; 70 metrelik uzunluğa, 14 metrelik genişliğe<br />
ve 11 metrelik yüksekliğe sahip. Merkezi kubbe odasının<br />
yüksekliğinin 12,7 metreye ulaşması ise kütüphanenin<br />
etkileyiciliğini artıran bir unsur. Kütüphanede yedi<br />
kubbe ve doğal ışık sunan 48 pencere var.<br />
Dünyanın en büyük ve yarattığı atmosferiyle en<br />
masalsı manastır kütüphanesi; bembeyaz rafları, bu<br />
rafların önüne konumlandırılmış devasa heykelleri<br />
ve eşsiz freskleriyle dikkat çekiyor. Ölümü, yeniden<br />
doğuşu, cenneti ve cehennemi ifade eden heykeller,<br />
Josef Stammel’in, tavanlardaki freskler ise Bartolomeo<br />
Altomento’nun imzasını taşıyor.<br />
Admont Manastırı Kütüphanesi’nde çeşitli türlerden<br />
700.000 adet kitap ve el yazması bulunuyor.<br />
ZAMANDA GEZİNEN<br />
BİR GEMİ<br />
Vasconcelos<br />
Kütüphanesi<br />
Meksika’nın Mexico City şehrinde yer alan<br />
Vasconcelos Kütüphanesi (Megabiblioteca), 20<strong>06</strong><br />
yılında kuruldu. Meksika Milli Kütüphanesi eski<br />
müdürü ve Meksika eğitim sisteminin kurulmasına<br />
büyük katkıları olan filozof Jose Vasconcelos’un ismini<br />
taşıyan kütüphaneyi mimar Alberto Kalach tasarladı.<br />
Vasconcelos Kütüphanesi, fütüristik bir şekilde<br />
tamamen beton ve camdan inşa edildi. Yaklaşık<br />
38.000 metrekarelik bir alana ve 1 buçuk milyon<br />
kitaplık kapasiteye sahip. Raflarının sanki havada<br />
yüzüyormuş gibi bir görüntüsünün olması<br />
kütüphanenin en çekici özelliklerinden biri. Bir<br />
başka özelliği ise merkez noktasında bulunan ve<br />
sanatçı Gabriel Orozco’nun tasarımı olan dev balina<br />
iskeleti. Ziyaretçilerine doğayla temas hissi sunan<br />
kütüphane, zamanda gezinen bir gemi izlenimi<br />
veriyor. Kütüphanenin dışında 26.000 metrekarelik<br />
bir botanik bahçesi var; bu bahçede 60.000 bitki ve<br />
ağaç çeşidi bulunuyor. Botanik bahçesi, kalabalık<br />
ve gürültülü Meksiko City ile kütüphane arasında<br />
koruma kalkanı gibi bir işlev görüyor.<br />
54 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 55
V TEKNOLOJİ<br />
Teknolojinin<br />
güncel nimetleri<br />
İlk giyilebilir<br />
enjektör:<br />
Plug & Play<br />
Cambridge Consultants ve David Robinson<br />
tarafından geliştirilen ilk giyilebilir enjektör<br />
“Plug & Play”, ilaç uygulama sürecinde devrim<br />
yaratacak bir sağlık hizmeti çözümü. Kanser,<br />
ramotoid artrit, multipl skleroz gibi hastalıklar<br />
nedeniyle sabit dozlarda ilaca ihtiyaç duyan<br />
hastalar için tasarlanan bu cihaz, geleneksel<br />
yöntemler uygulandığında zaman alabilen,<br />
hastaneye gitmeyi gerektiren ve ağrıya sebep<br />
olabilen enjeksiyon işlemini kolaylaştırıyor.<br />
Ayrıca enjeksiyondan korkan hastaların da<br />
sorununu çözüyor.<br />
Cilde yapıştırılarak kullanılan cihaz,<br />
hastaların standart bir ilaç şişesini kolayca<br />
yerleştirmelerine olanak sağlıyor, ilaçları kaplar<br />
arasında aktarma ihtiyacını ortadan kaldırıyor ve<br />
enjeksiyon hazırlama adımlarını azaltıyor. Şişe,<br />
giyilebilir enjektöre yerleştirildiğinde hasta oynat<br />
düğmesine basıyor ve enjeksiyon işlemi başlıyor.<br />
Cihaz ayrıca flakondan görülebilen renk kodlu<br />
geri bildirimi sayesinde, hastanın enjeksiyonun<br />
nasıl ilerlediğini takip etmesine yardımcı oluyor.<br />
Kimisi çoktan hayatımıza giren<br />
kimisi yakın bir gelecekte bize<br />
eşlik edecek olan teknolojik<br />
ürünler ve gelişmelerle<br />
karşınızdayız.<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
Yaşlılar için akıllı<br />
yürüyüş arkadaşı:<br />
Stride Senze<br />
İnsanlar bedensel olarak yaş alıyor ama<br />
ruhsal olarak değil! Bu da ileri yaşta olup<br />
yürüme zorluğu çekenlerin baston, kol<br />
değneği ve yürüteç kullanmaktan bir miktar<br />
utanmasına neden oluyor. Çünkü bunları birer<br />
yaşlanma kanıtı olarak görüyorlar. Tabii bir<br />
de bu ekipmanın kullanıcının bileklerine ve<br />
kollarına yaptığı baskı söz konusu.<br />
Ama bu durum, son derece havalı bir<br />
ürünle değişecek gibi. Sebebi ise NextOfK<br />
(NOK) Creatives ve Rodney Loh’dan oluşan<br />
tasarım ekibinin hareket kabiliyetine yardımcı<br />
olmaktan çok daha fazlasını yapmak için bir<br />
akıllı yürüyüş arkadaşı tasarlamış olması.<br />
“Stride Senze” ismini taşıyan fütüristik ürün,<br />
kendi kendini dengeleyen bir mekanizmaya<br />
sahip. Aynı zamanda kullanıcının her<br />
hareketini önceden tahmin ediyor, çoklu<br />
sensörüyle düşmeyi algılayıp önlüyor. Özetle,<br />
tam teşekküllü bir güvenlik sistemi sunuyor.<br />
Ürünün hem tekli destek hem de yürüteç<br />
modeli var.<br />
56 NİSAN <strong>2022</strong> NİSAN <strong>2022</strong> 57
V<br />
TEKNOLOJİ<br />
Yogadan ilham alan laptop<br />
yükselticisi: Lunadesk<br />
Küresel pandemi beraberinde uzaktan çalışmayı getirdi ve bu süreç<br />
halen devam ediyor. Pandemi sonrasında dahi uzaktan çalışma modeli<br />
sıklıkla kullanılacak gibi görünüyor. “The Lunadesk is a yoga-inspired<br />
Laptop Workstation” isimli ürün, işte bu süreci daha konforlu hale getirmek<br />
için tasarlandı. Yüksekliği ayarlanabilen, ergonomik dizüstü bilgisayar<br />
yükselticisinin tasarımında dolunay ve yarım ay yoga pozisyonlarından<br />
esinlenildi. Lunadesk, kullanıcıların çalışırken oturmalarına, ayakta<br />
durmalarına, diz çökmelerine ve çömelmelerine olanak tanıyor; masada,<br />
mutfak tezgâhında, kanepede veya yatakta kullanılabiliyor. Üstelik bir<br />
konumdan diğerine geçerken kullanıcının rahatlığından ödün vermesine<br />
gerek kalmıyor. Ürün, kullanım kolaylığı sağlamak adına 13-19 inç arasında<br />
büyüyüp küçülüyor. Bambu ağacı ve alüminyumdan yapılmış olan ürünün biri<br />
dizüstü bilgisayar, diğeri klavye ve fare için iki adet rafı bulunuyor.<br />
Enerji tasarrufuna katkı<br />
sağlayan akıllı radyatör<br />
vanası: Netatmo<br />
Yaşam alanları için çevreye duyarlı yüksek teknoloji çözümler sunan Legrand<br />
firmasının geliştirdiği “Netatmo” isimli akıllı radyatör vanası, merkezi ısıtma<br />
sistemli evinizin sıcaklık kontrolünü yaparak hem ekonomiye katkı sağlıyor hem<br />
de enerji tüketiminizi azaltarak çevreyi koruyor. Oda sıcaklığını gerçek zamanlı<br />
analiz ederek güneş ışığı seviyesine ve oda kullanımına göre ısıtmayı ayarlıyor.<br />
Daha fazla enerji tasarrufu için “açık pencere algılama” özelliğiyle, eğer bir açık<br />
pencere fark edilirse radyatör otomatik olarak kapanıyor. Bu sayede Netatmo,<br />
kullanıcısına maksimum hassasiyet ve enerji tasarrufu vadediyor. Netatmo,<br />
enerji uygulamasıyla geçmişe dönük verilerinize ulaşarak enerji tüketiminizi<br />
gözlemleyebiliyor. Aynı zamanda Apple HomeKit, Alexa ve Google Asistan<br />
sayesinde sıcaklığı sesinizle kontrol etme olanağı sunuyor.<br />
58 NİSAN <strong>2022</strong><br />
l 3D baskının plastik cerrahi alanında<br />
kullanılmaya başlanacağını, özellikle<br />
rekonstrüktif cerrahide çığır açacağını<br />
ve bazı tıbbı malzemeleri üretmek için 3D<br />
biyobaskı sisteminin çoktan tasarlandığını,<br />
l Rejeneratif, yani yenileyici tıp<br />
alanındaki gelişmelerin daha da hız<br />
kazanacağını, biyostimülasyona daha<br />
fazla odaklanılacağını, vücudun kendini<br />
iyileştirme yeteneklerinden estetik<br />
alanında daha fazla yararlanılacağını ve<br />
yenileyici dokudan üretilen cilt bakım<br />
ürünlerinin daha da gelişeceğini,<br />
l Halen en popüler medikal estetik<br />
uygulaması olan botokstan daha etkili<br />
ve daha uzun süre kalıcılığa sahip<br />
krem formatında ürünler geliştirilmeye<br />
çalışıldığını,<br />
biliyor muydunuz?<br />
Cildinizi<br />
nemlendirmek ve<br />
kırışıklıkları engellemek için<br />
doğal bir yol mu<br />
arıyorsunuz?<br />
Cilt için bir sıfırlama düğmesi olan<br />
Renaissance Yaşlılık Karşıtı Maske,<br />
çift moleküllü özel Hyaluronik Asit<br />
yapısı sayesinde nemi cildinize hapsederek<br />
dolgu etkisi yaratır. Böylece cildinizin<br />
daha canlı, sıkı ve parlak görünmesine<br />
yardımcı olur.