You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
TOPLUMDAKi SALDıRGANLıK:
TOPLUMSAL CiNSiYET VE KADıNA ȘiDDET
Saldırganlık üzerine birçok araştırma, tez,
kuram ve görüşler literatürde bolca yer
almaktadır. Kökeni hakkındaki teoriler,
uygulanma sebepleri, türleri veya olası
çözüm yolları için tavsiyelere de yine
literatürde bolca yer verilmektedir. Psikoloji
biliminin sadece bu konu ile ilgili
çalışmalarını yürüten ayrı bir alt birimi bile
bulunmaktadır. Bu konunun bu kadar
incelikle ve titizlikle ele alınması, sivil toplum
kuruluşlarının bu konuya farkındalık
kazandırma çalışmaları toplumsal ruh sağlığı
için ve daha iyi bir insanlık için umut verici
niteliktedir.
“İngilizce karşılığı en yakın “aggression”
olan saldırganlık, genel anlamıyla
başkalarına zarar vermek niyetiyle biri ya da
birileri tarafından yapılan davranışlar olarak
tarif edilmektedir” (Tunç,2021). Bu
davranışlar sözel, fiziksel, aktif, pasif, direkt
veya dolaylı yoldan olabilir. Kültürel
farklılıklar ve kişilik özellikleri gibi birçok
farklı etken saldırganlığın şeklini,
büyüklüğünü, saldırganlığa elverişliliği
etkiler. Ancak hangi coğrafyada, hangi
şartlar altında olursa olsun tartışmasız
ortada olan gerçek saldırganlığın ve
çıktılarından biri olan şiddetin hem kişisel
hem toplumsal ruh sağlığını olumsuz yönde
etkilediğidir.
Saldırganlığın maalesef dünyada ve
ülkemizde ortaya çıkan en yaygın
sonuçlarından biri kadına şiddet ve aile içi
şiddet şeklindedir. Peki neden böyle?
Bu problemin nedeni ile ilgili birçok
kuram, bilimsel açıklamalar elbette mevcut.
Ben biraz daha içsel ve hepimizin maruz
kaldığı bir konu üzerinde durmak istiyorum:
toplumsal cinsiyet. Özellikle toplumcu kültür
yapısına sahip medeniyetlerde daha katı
halini gördüğümüz toplumsal cinsiyet, kadın
ve erkek bireyleri farklı konumlarda ele
almaktadır. Cinsiyetçi yaklaşımın hakim
olduğu bu bakış açısı beraberinde sosyal,
toplumsal, bireysel eşitsizliği getirmektedir.
06