11.02.2022 Views

ÖZEL ANKA BANDIRMA DERGİSİ ÖZEL SAYI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ş U B A T 2 0 2 2 . Ö Z E L S A Y I

ÖZEL ANKA BANDIRMA

DANIŞMANLIK MERKEZİ

HOŞGELDİNİZ

DİL VE KONUŞMA TERAPİSİ

ERGOTERAPİ

DUYU BÜTÜNLEME

AİLE DANIŞMALIĞI

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK

ÖZEL EĞİTİM

OYUN TERAPİSİ

OYUN GRUPLARI

'Sabreden, emek

veren herkes kendi

Anka'sıdır.'



PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BERFE BAYMAK

ÇOCUKLARDA GELİŞİMSEL DEĞERLENDİRME

Gelişim; doğum öncesinden başlayıp hayat boyu devam eden fiziksel, sosyal, duygusal

ve bilişsel alanlar gibi farklı alanlarda gerçekleşen, kalıtım ve çevreyle etkileşimler

sonucunda bireyin dünyaya uyumunu arttıran sistemli değişimler bütünü olarak

tanımlanabilir. 0-6 yaş dönemi gelişim için kritik dönemlerden biridir. Bu dönemde

çocuklar diğer dönemlere nazaran daha hızlı büyür ve gelişirler. Çocukların bu

dönemdeki gelişim hızı göz önüne alındığında herhangi bir gelişim basamağındaki

aksama ileri ki dönemlerde hayatını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. 6 gelişim

alanından bahsetmemiz mümkün:

·Bilişsel / Alan

·Psikososyal Gelişim Alanı

·Psikomotor Gelişim Alanı

·Özbakım Gelişim Alanı

·Dil Gelişimi Alanı

Gelişim bir bütündür,

herhangi bir alandaki

aksama tüm gelişimi

etkileyebilir.


Gelişimsel değerlendirme sonucu

bizi neler bekliyor?

Gelişimsel değerlendirme sırasında

yapılan envanterler ve gözlemler

sonucunda; yaygın gelişimsel

bozukluk, öğrenme güçlüğü,

uyaran eksikliği, dikkat eksikliği ve

hiperaktivite, gelişimsel gerilik,

üstün yetenekler, duyu eksikliği, dil

bozuklukları gibi durumlar erken

tespit edilmiş olur.

GELİŞİMSEL DEĞERLENDİRME

YAPTIRIRKEN NELERE DİKKAT

ETMELİYİZ?

Çocuğunuza gelişimsel

değerlendirme yaptırmaya karar

verdikten sonra,

Değerlendirme yapacak kişinin

alanında uzman biri olduğundan

emin olun!

Tanı ve eğitim için çocuğun

ihtiyacına yönelik psikiyatrist, özel

eğitim, ergoterapi, dil ve konuşma

terapisi, psikolojik danışman,

psikolog gibi uzmanlara

yönlendirmeler yapılır. Böylece

kritik dönem bitmeden gelişim

desteklenmiş olunur.

Değerlendirme sırasında

kullanılacak olan envanterler

hakkında bilgi sahibi olun!

Çocuğunuzla ilgili sorulan sorulara

gerçekçi bir şekilde cevap verin ki

yapılacak olan tespit sağlıklı olsun!

Değerlendirme sonucunda mutlaka

gelişimin her alanı ile ilgili bilgi

barındıran rapor isteyin!

Değerlendirme sonucuna göre

yapılması gereken ev düzenlemeleri

ve eğitim süreci ile ilgili bilgi sahibi

olun!


ERGOTERAPİSTLERİN

ÇALIŞTIĞI TANI GRUPLARI

• Duyusal işlemleme

bozuklukları

• Gelişim geriliği

• Otizm

• Dikkat eksikliği ve

Hiperaktivite bozukluğu

ERGOTERAPİST EDANUR ÖZOĞUL

ERGOTERAPİ NEDİR?

Ergoterapi anlamlı ve amaçlı aktivitelerle sağlığı ve refahı

geliştiren kişi merkezli bir sağlık mesleğidir. Ergoterapinin

temel amacı kişilerin potansiyel yeteneklerini geliştirerek

günlük yaşam aktivitelerine katılımını ve bu aktivitelerdeki

bağımsızlığını sağlamaktır.

4 yıllık ergoterapi bölümünden mezun olan ergoterapistler;

gerekli bilgi, beceri ve davranışlarla donatılmış olup tıbbi,

sosyal, davranışsal, psikolojik ve psikososyal alanlarda geniş

eğitime sahiptir.

Ergoterapistler, herhangi bir sağlık problemi nedeniyle vücut

yapı ve işlevlerinde bozukluğu olan veya yer aldığı sosyal ya

da kültürel azınlık grup nedeniyle toplumdan dışlanmış veya

katılımı kısıtlanmış kişilerin yapmaya ihtiyaç duydukları,

yapmak istedikleri ya da farklı kişiler tarafından yapmaları

beklenen uğraşları gerçekleştirebilme yeteneklerini

kazanmaları veya bu yeteneklerini artırmaları için insanlarla

ve topluluklarla çalışırlar.

Ergoterapistler bu çalışmalarda genellikle ya bireyi kısıtlılık

yaşadığı aktiviteye adapte ederek ya da bireyin fiziksel ve

sosyal çevresini düzenleyerek kişilerin tedavi sürecini

hızlandırmaya çalışırlar. Ergoterapi kişi merkezli bir sağlık

mesleği olduğu için bireyler ergoterapi sürecine aktif olarak

katılırlar. Süreç ve sonuçlar kişi merkezlidir. Kişinin istekleri

ve ilgi alanları göz önünde bulundurulur.

• Dispraksi (gelişimsel

koordinasyon bozukluğu)

• Özgül öğrenme güçlüğü

• Down sendromu

• Mental Gerilik

• Serebral Palsi

• Epilepsi

Ayrıca tanı gerekmeksizin

günlük yaşamda kısıtlılık

yaşayan normal gelişim

gösteren ya da özel

gereksinimi olan her

çocuk ergoterapi hizmeti

alabilir.


Ergoterapistler çocuğun

ihtiyacına göre;

duyu bütünleme terapisi, duyualgı-motor

yaklaşımlar,

kognitif rehabilitasyon, günlük

yaşam aktiviteleri eğitimi,

nörogelişimsel tedavi

yaklaşımları,

kognitif davranışsal tedavi,

yaratıcı yaklaşımlar,

psikososyal yaklaşımlar ve

biyomekanik yaklaşımlar gibi

teknikleri tek başına yada

birbirini tamamlayan

programlar şeklinde

uygulamaktadır.

PEDİATRİK REHABİLİTASYON VE ERGOTERAPİ

Çocuklarda ergoterapinin en önemli amacı çocuğun günlük yaşam

aktivitelerinde bağımsızlığını sağlayarak toplumsal katılımını gerçekleştirmektir.

Günlük aktivitelere katılım, sağlığı, iyi olma halini ve özgüveni direkt olarak

etkiler.

Çocukluk çağı aktivitelerine katılım çocukların fiziksel, sosyal, kültürel,

ekonomik ve kurumsal çevreler ile etkileşimini gerektirir. Çocuk çevre ve

aktivite arasındaki etkileşim maksimum düzeyde ise optimal aktivite

performansı başarılmış olur. Performans komponentleri duyu- motor, kognitif

ve psikososyal olmak üzere 3 bölümde incelenir. Ergoterapist tarafından

çocuğun performansını etkileyen faktörler, çevre ve aktivite değerlendirilir ve

gerekli müdahaleye karar verilir.

Ergoterapistler yardımcı teknolojik araçların kullanımına yönelik değerlendirme

yaparak fonksiyonu artırıcı yardımcı araç (kalem tutma aparatı, çorap giyme

aparatı vb) önermekte ve kullanımı konusunda eğitim verebilmektedir.

Çocuklarda ergoterapi, çocuğun kendine bakım, okul, oyun ve serbest zaman

aktivitelerine yönelik günlük yaşam becerileri geliştirilerek toplumsal rolünü

yerine getirmesini hedefler.

Her çocuğun birbirinden farklı olduğunu kabul eden ergoterapistler, çocukta

temel sorunu bulmak için çabalayacak ve temelde yatan bu soruna uygun

terapi programını geliştirecektir.

Ergoterapistler, danışanlarının ev, okul ortamında ve aile ortamında işlevsel

olmaları için gerekli becerileri teşvik etmek, korumak ve geliştirmek için

çalışırlar. Hayata aktif katılımı teşvik ederler.

Öğrenme, benlik saygısı, özgüven, bağımsızlık ve sosyal etkileşim gibi alanlarda

destek verirler. Bunlarla birlikte, en önemli rolleri çocuğun duyusal işleme

bozukluklarını değerlendirmek ve hedeflemektir. Bu, öğrenme engellerini

kaldırmak, danışanların sakin ve daha regüle olmasına yardımcı olmak için

faydalıdır.


DİL VE KONUŞMA TERAPİSTİ ZİLAN ÖZKOL

DİL VE KONUŞMA

TERAPİSTLERİNİN

ÇALIŞTIĞI ALANLAR

KEKEMELİK

HIZLI BOZUK KONUŞMA

ARTİKÜLASYON BOZUKLUĞU

FONOLOJİK BOZUKLUK

ÇOCUKLUK ÇAĞI KONUŞMA

APRAKSİSİ

APRAKSİ

DİZARTRİ

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU

GELİŞİMSEL DİL

BOZUKLUKLARI

AFAZİ

DUDAK DAMAK YARIKLIĞINA

BAĞLI GELİŞEN KONUŞMA

BOZUKLUKLARI

İŞİTME ENGELİNE BAĞLI DİL VE

KONUŞMA BOZUKLUKLARI

GENETİK SENDROMLARA BAĞLI

DİL VE KONUŞMA

BOZUKLUKLARI

SES BOZUKLUKLARI

YUTMA BOZUKLUKLARI

DİL VE KONUŞMA

TERAPİSİ

Dil ve konuşma terapisti, ‘bireyin ses, yutma, dil ve konuşma

bozukluklarının belirlenmesi, önlenmesi ve müdahalesi için

çalışmalar yapan ve ilgili uzman tarafından teşhisi konulmuş

ses, yutma, dil ve konuşma bozukluklarının rehabilitasyonunu

sağlayan sağlık meslek mensubudur.

Dil ve konuşma terapisti; sağlıkla ilgili herhangi bir yüksek

öğretim kurumunun en az 4 yıllık Dil ve Konuşma Terapisi

eğitim-öğretim programını tamamlayarak “Dil ve Konuşma

Terapisi Lisans Diploması” ile “Dil ve Konuşma Terapisti”

unvanı alarak dil ve konuşma terapisi mesleğini yapmaya ve

uygulamaya hak kazanır.

Dil, konuşma, ses ve yutma bozuklukları

bireyin yaşamını önemli derecede

etkileyebilir; buna karşın erken teşhis ve

uygun müdahaleler ile bireyin

yaşamındaki olumsuz etkiler azaltılabilir.


GECİKMİŞ DİL VE

KONUŞMA

Anne ve babaların çocuklarının gelişimine ilişkin olarak öncelikle bekledikleri

aşamalardan biri konuşmaya başlamasıdır.

Çocuğun ilk sözcükleri ve cümle kurması sonra gelirse de konuşmanın bazı bileşenleri

doğumla birlikte gelişmeye başlar çocuğun ağlamaya başlaması ve ağlama iletişim için

kullanması bile bir çeşit dil becerisidir.

Pek çok çocuk 1 yaş civarı ilk anlamlı sözcükleri çıkarıp en geç 2-3 yaş gibi düzgün bir

şekilde konuşmaya başlar ancak bu durum bazen böyle olmayabilir ve çocuklar

zamanında konuşmaya başlamaya bilirler bu durum gecikmiş konuşma olarak

adlandırılır.

Gecikmiş konuşmaya ne yol

açar?

Gecikmiş konuşma çok değişiklik gösteren

bir dil konuşma güçlüğüdür, tanılamada

özellikle siz anne babaların

gözlemleri biz terapistler için oldukça

önemlidir.

Çocuğun konuşmasının gecikmesinde

birçok faktör rol oynayabilir:

Erken doğum,

uyaranların az olması

işitme kayıpları,

genetik bozukluklar,

ailede gecikmiş dil öyküsü,

zeka geriliği,

yarık dudak damak,

çevresel koşullar

motor gelişim geriliği,

anne babanın tutum hataları gibi

birçok nedene bağlı olabileceği gibi

bazen tüm bu nedenlerden

bağımsız olarak da

görülebilmektedir.

Unutmayalım ki asıl önemli olan

çocuklarımızda gördüğümüz

güçlüklerin sıklığı ve

devamlılığıdır.


OYUNCAKLAR,

ÇOCUĞUN

KELİMELERİ;

OYUN İSE, NE

ANLATMAK

İSTEDİĞİDİR.

HAİM G. GİNOTT

OYUN TERAPİSTİ SELİN KEÇELİ

Doğduğumuz andan itibaren oyun oynarız. Oyun bireyin kendini ve

çevresini tanımasını sağlayan, dünya ile bağ kurmasını sağlayan bir

yaşam dürtüsüdür. Oyunun bireyin dış dünyayla bağ kurmasını sağlayan

duygusal, bilişsel ve sosyal alanların sağlıklı gelişmesinde önemli bir

rolü vardır.

Oynama eylemi yaratıcılığı arttırma, problem çözme, özgüven sağlama,

kendini tanıma, eleştirel bakış yaratma gibi nitelikleri kazandıran etkili

bir yöntem olarak kullanılmaktadır.

Çocuk yaşamı için gerekli olan birçok davranış, bilgi ve

beceriyi oyun ortamında öğrenir.

Bunlar:

·İç dünyasını yansıtan bir aynadır.

·Oyun çocuğun kendisini ifade etmesidir.

·Atlamak, zıplamak, koşmak kaslarını geliştirir. Beden

koordinasyonunu sağlamasına yardım eder.

·Kurallı oyunlar bir topluluk içinde eylemlerini kontrol

etmeyi öğretir.

·Role dayalı oyunlar toplumdaki rolleri ve davranışları

öğrenmelerini sağlar.

·Sanat etkinlikleri çocuğun yaratıcılık ve estetik anlayışını

güçlendirir.

·Dramatik oyunlar problem çözme becerilerini geliştirir.


Oyun yaratıcılığı tetiklemesiyle birlikte yeni yolların var olabileceği düşüncesini

geliştirir.

Yaşama karşı cesaret gösterebilmemizi, yenilikleri benimsememizi ve özgüven

kazanmamızı sağlar. Oyun davranış, bilgi ve beceri kazandırmasının yanı sıra

birleştirici ve iyileştirici güç de kazandırır.

Oyunun İyileştirici

Etkenleri

*Kendini ifade etme

*Bilinçdışına erişim

*Doğrudan ve Dolaylı Öğretim

*Duygusal Boşalma

*Stresi azaltma

*Olumsuz Duygulanıma Karşı

Düzenleme

*Katarsis

*Olumsuz Duygulanım

*Gerçekliğin Sınanması

*Davranışsal Prova

*Yüceltme

*Bağlanma ve İlişkiyi Geliştirme

*Ahlaki Yargı

*Empati

*Güç/Kontrol

*Yeterlilik ve Öz Yönetim

*Benlik Algısı

*Yaratıcı Problem Çözme


ÖZEL EĞİTİM NE DEĞİLDİR?

Özel eğitim; biz eğitimciler için yan gelip yatma yeri değildir.

Özel eğitim; biz eğitimciler için rastgele her öğrenciyle aynı şeyi çalışmak

değildir.

Özel eğitim; plansız, bir derslik bir durum değildir.

Özel eğitim; aileler için korkulacak bir şey hiç değildir.

MİTAT ENÇ

'EVRENİN TÜM KARANLIĞI TEK

BİR MUM IŞIĞINI BİLE

KÖRELTEMEZ.'

Peki Nedir?

En basit açıklaması ile bir bireyin zihinsel yetersizlik, otizm, hiperaktivite, dikkat

dağınıklığı, özel öğrenme güçlüğü, üstün zeka vb. nedenlerden ötürü ihtiyaç

duyduğu eğitimdir.

Özel eğitim oldukça geniş bir kapsama sahip ve her geçen gün gittikçe gelişen;

farklı yöntem ve tekniklerle tamamen bireyin ihtiyacına yönelik düzenlenip

uygulanabilen bir eğitimdir.

Bu ihtiyaca yönelik planlama ve uygulama sayesinde bireyin içinde bulunduğu

topluma en iyi şekilde adapte olabilmesini, bağımsız olarak yaşamını rahatlıkla

devam ettirmesini ve kişisel performansını en üst düzeye çıkarmasını

amaçlamaktadır.

Bu amacı da bir süreç dahilinde öğretmen ve ailenin bir ekip olarak

gerçekleştirmesi gerekir. Öğretmen, öğrenci ve aile iş birliği özel eğitim

konusunda ayrı bir önem kazanır.

Öğretmen tarafından hazırlanan bireyselleştirilmiş eğitim programının içeriği

aile tarafından da sınıf, ders ortamı dışımda desteklenmelidir.

Unutulmamalıdır ki özel eğitim bütüncül (ortam fark etmeksizin) olarak uygulanan bir plan ve program dahilinde (Bep ile) ekip iş birliği içerinde (öğretmen-öğrenci-aile) ilerletilmesi gereken bir süreçtir. Ta ki o zaman başarı yakalanabilir ve hedeflere ulaşılabilir.

Unutulmamalıdır ki özel eğitim bütüncül (ortam fark etmeksizin) olarak

uygulanan bir plan ve program dahilinde (Bep ile) ekip iş birliği içerinde

(öğretmen-öğrenci-aile) ilerletilmesi gereken bir süreçtir. Ta ki o zaman başarı

yakalanabilir ve hedeflere ulaşılabilir.


Yön problemi vardır. Sağını ve solunu karıştırır. (Ayakkabısın ters giyme gibi)

ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ

Kişinin zekasının normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen, yaşı, zekası ve

verilen eğitim düzeyine göre beklenen düzeyde öğrenememesi Disleksi (özel öğrenme

güçlüğü) olarak tanımlanır.

Öğrenme sorunu olan bir çocuğa Özel Öğrenme Güçlüğü tanısı konabilmesinin ilk

şartı, çocuğun zekasının normal ya da normalin üstünde olmasıdır. Zeka geriliği olan

çocukların yaşadığı öğrenme sorunları Özel Öğrenme Güçlüğü değildir.

Özel Öğrenme Güçlüğü doğumdan itibaren var olan, zihnin gelişimiyle ilgili bir

sorundur. Az okumayla ya da matematiği sevmemekle oluşmaz. Aksine okumada

güçlük yaşadığı için kişi okumaktan kaçınır.

Özel Öğrenme Güçlüğünün Çeşitleri

Disleksi (Okuma Güçlüğü): Okurken atlama, anlamı bozma, harf – ses uyumu

bozukluğu, hızlı okuyamama, harflerin ya da hecelerin yerini değiştirme, heceleme ya

da anlamama gibi bir takım bozukluklar görülür.

Disgrafi(Yazma Güçlüğü): Yazım hataları, okunaksız ve düzensiz el yazısı, bazı harf,

rakam ve sözcükleri ters yazma, b-d, m-n, ı-i, d-t, g-ğ, g-y gibi harfleri karıştırma,

sözcükler arasında boşluk bırakmadan ya da sözcüğü birkaç parçaya bölerek yazma

gibi bozuklulara rastlanır.

Diskalkuli(Aritmetik Bozukluk): Matematik terimlerini, kavramları anlayamama, sayı

ve sembolleri tanıyamama, gerekli sembolleri kullanma, eldeli sayıları toplamayı

unutma, çarpım tablosunu öğrenmede sınıf arkadaşlarına göre çok geri kalma,

problem çözümünde izlenecek adımlara karar verememe biçiminde kendisini

gösteren bozukluklarla karşılaşılır

Okul Öncesi Dönemde Disleksi

Bebekliklerinde emeklemekte zorluk çektiği, çapraz kol ve bacak hareketini

uygulayamadığı için çoğunlukla karnının üzerinde sürünür gibi bir görüntü

sergilediği, el ve ayak dominansının gelişmediği veya geç geliştiği de

gözlemlenebilir.

Konuşmada gecikme, kelimeleri yanlış söyleme, bildiği halde nesne ve kişilerin

adlarını hatırlayamama, kelimeleri bulmakta güçlük ( örneğin; tencere demek

istediğinde “yemek pişirilen şey” diyebilir), Sözcüklerin harflerini değiştirmek

(kocaman-cokaman, köpek-pökek), Sözcük hazinesi çok yavaş artar, sıklıkla

doğru kelimeyi bulmakta zorlanır. Olayları sırasıyla anlatamama, devrik cümle

kurma görülebilir.

Çoğu özellikler erken çocuklukta her iki elini de kullanır, baskın el yoktur, kendi başına çatal, makas kullanma, bağcık

bağlamada, topu tutma, topa vurma, bisiklete binmede güçlük yaşayabilir. Yavaş ve hantal davranışlar sakarlık, sık düşme

gözlenebilir. Ritmik hareket etmede güçlük yaşayabilir

Sıraya koyma güçlüğü, sayıları sırasıyla saymayı öğreneme zorluk, renkleri öğrenememe, karıştırma, alfabeyi, rakamları,

haftanın günlerini, ayları sırasıyla öğrenmekte güçlük yaşar.

Zıt kavramları öğrenememe, düz çizgi çizememe, daire, kare gibi şekilleri kopyalayamama, şekilleri tersten çizme,

Taşırmadan boyama yapamama, Boyamaları hep karalama şeklinde yapma,

Acelecidir ve dikkati kolaylıkla dağılır. Sözel yönergelere dikkat edememe, benzer sesleri karıştırır. (f, v, b, m gibi)


AİLE DANIŞMANI-KURUCU MÜDÜR GÖZDE ENGÜR

RİSK ALABİLMEK

Bu ülkede bir anne için riskin ne olduğunu anlamak istiyorsanız; hamile bir annenin bu kadar

“mükemmel anne mükemmel çocuklar” mottosuyla beslenen popüler kültüre karşı özel

gereksinimli evladını bütün herkese rağmen dünyaya getirmesinin, büyütmesinin nasıl bir his, ve

nasıl bir mücadele olduğunu düşünün. . Aslında bakarsanız hiçbirimiz çocuklarımızı zeka

puanlarına, uzuvlarının normalliğine ya da mükemmelliğine, kromozomlarının sayısına göre

sevmiyoruz. Ama bazı çocukları bu farklılıklardan dolayı etiketlerken de hiç çekinmiyoruz.

Daha çocuğumuzun doğduğu gün onu kucağımıza aldığımız anda “ şuna bakın, ne kadar

mükemmel, benim de bir anne olarak görevim bu çocuğu böyle mükemmellikte tutmaya devam

etmek diyoruz” Halbuki iyi ebeveynlik bu demek değil. Biz o’na “mükemmel olmadığını biliyorum,

sen bu dünyaya mücadeleye hazır halde geldin, Sevilmeye ve ait olmaya değersin ve bu benim

işim demeliyiz. Demeye çalıştığım şey mükemmeliyet çıtasını çok yukarı koyup çocuklarımızın

yetersizliklerinin üzerinin örtmek ya da yokmuş gibi davranmak yerine “nasıl destek olabilirim”

diyebilme cesaretini göstermek. Bunu yapabilirsek ; tüm kırgınlıklarımızla var olma, hayatta

kendimizi ortaya koyma, hiçbir şeyin garantisi olmadığında bile tüm kalbimizle sevebilmek ve

yeterli olduğumuzu, bazı durumlarda aldığımız riskler daha çok olsa bile “ yeterince iyi ebeveyn

olduğumuzu kabullenebilmeyi başarırız.

Oltaya takılan bir balığın

hareketlerini gören arkadaşları,

onun çıldırdığını düşünebilir.

Ama balığın yaptığı sadece

kendi hayatını kurtarmaya

çalışmaktır.


İnsanları yaşadıkları yetiştikleri

ortamlardan ayrı değerlendiremeyiz,

oltayı göremezseniz bu davranışları da

anlamlandırmak mümkün olmayacaktır.

O sebeple annelikte risk konusunu

bence en iyi özel gereksinimli çocuk

anneleri anlatabilir. Çünkü çocuklarını

kucaklarına aldıkları, ilk teşhisi

duydukları an boğazlarında ki oltanın

adıdır “risk”. Önce o çocuğu ve tanıyı

ailesine, doktoruna, kreşine,

komşularına, bazen eşine, okullara,

parkta başka çocuklara anlatırken her

yutkunduğunda hisseder onu.

Çocuğunu kucağına aldığı ilk günden beri mücadele içinde olanlara,

Hastane kapılarında yavrusunu eve götürmek için dakika sayanlara,

Başında iyileşmesi için dua edenlere.. Yeni öğrendikleri teşhis ile ne

yapacağını, ne hissedeceğini bilemeyenlere… Kendini suçlayanlara…

Gelecekten endişe edenlere.. İmkansız denileni bir olasılığa

çevirebilmek için gece gündüz çalışanlara. Çocuğunu üç vasıta

değiştirerek terapilere taşıyanlara. Yavrusunun eğitim hakkı için kapı

kapı okul dolaşanlara… Çocuğunun kolu, bacağı, sesi, kulağı, öğretmeni,

hemşiresi, avukatı, terapisti olanlara… ”Anne” diyeceği günü sabırsızlıkla

bekleyenlere… sormak gerekiyor riski.


Doğurma eyleminin, emzirmenin ve uykusuz gecelerin verdiği acıdan söz

etmiyorum bile, o bile nispeten kolay kısım. Sahip olduğunuz çocuğun, hayal

ettiğiniz, “ toplum normlarında” olmadığında hissettiğiniz acıdan

bahsediyorum. Çocuğunuzun neler yaşadığı, yaşayacağı verdiği kötü kararlar

karşısında hissettiğiniz acı...Kendi potansiyelini gerçekleştiremediğinde, onun

aslında yapabileceklerini düşündüğünüzde daha iyisini yapamadığı için

kendinizi bir başarısızlık abidesi olarak gördüğünüzde ki acı... Ebeveyn

olmanın heleki özel gereksinimli bir çocuğa sahipseniz yaşadığınız zorluklara

yardım edecek kimse olmasa da yanlışlarınızı yargılamak için sıraya

girdiklerinde ki acı..

Bir gün gözlerinin içine bakmaya doyamadığınız çocuğunuzun sizi aklına bile

getirmeyeceğini, onu fiziksel ve ruhsal olarak sonsuza kadar kaybettiğinizi

düşündüğünüz andaki acı... İşte o “ olta” nın gerçek hayattaki adı. Öze

baktığınızda çocuklarımızın gelişim ve tanılarından bağımsız bütün annelerin

zaman zaman boğazında hissettiği aynı acı. Çünkü mücadelemiz, aldığımız

riskler, deneyimlerimiz farklı olsa da özde hissettiklerimiz eşit. Tıpkı her

çocuğun tanılarından bağımsız birbiyle eşit olduğu gibi.

Anlatmaya çalıştığım şey şu ki,

Annelik sadece çocuğumuza

duyduğumuz sevgi ve bağlılık

ile ilgili değil. Çocuk sahibi

olmanın getirdiği acılar, riskler

de anneliğin bir parçası... Bu

süreç kendimizle yüzleştiğimiz

çocuğumuzu geliştirirken

aslında kendimizi

geliştirdiğimiz, binlerce şeye

pişman olurken onu

doğurduğunuza asla pişman

olmadığınız bitmeyen bir

maratondur.


'EVRENİN TÜM

KARANLIĞI

TEK BİR

MUM IŞIĞINI

BİLE

KÖRELTEMEZ.'

MİTAT ENÇ

Web Sitesi

www.özelankabandirma.com

Youtube 'da

Özel Anka Bandırma Danışmanlık merkezi

https://www.youtube.com/channel/UCPn5bfLlSHvyLL6JZuako1w

İnstagram' da

Özel Anka Bandırma

https://www.instagram.com/ozel_anka_bandirma/

İHSANİYE MAH 715 SOK NO 26

BANDIRMA /BALIKESİR

05316390145

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!