You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Voyant</strong><br />
YIL: 2 SAYI: 5<br />
<strong>Ocak</strong><strong>2022</strong><br />
Estetik<br />
cerrahide<br />
çığır açan<br />
yöntem:<br />
Kök hücre<br />
tedavisi<br />
Ameliyatsız<br />
yüz germe:<br />
İple<br />
askılama<br />
Yıllarca<br />
süren<br />
mezoterapik<br />
etki:<br />
Crystalys<br />
Mutluluk<br />
garantili<br />
medikal<br />
estetik<br />
uygulamaları<br />
Cilt güzelliğinde<br />
ruh, beden ve<br />
zihin dengesi<br />
www.voyantdergi.com
GÜZELLİK SİZE<br />
İYİ GELECEK<br />
EditörV<br />
Cilt, saç ve tırnakların güçlenmesine yardımcı olur.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel kollajen peptitleri vücudumuzda<br />
üretimi azalan kollajenin çoğalmasına ve bağ dokusunun güçlenmesine destek olur.<br />
Önerilen miktarda 4 hafta kullanımının 35-50 yaş arası kadınlarda ciltte olumlu<br />
etkileri klinik çalışmalarda gösterilmiştir.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid’in içeriğindeki özel seçilmiş hidrolize kollajen<br />
peptitler vücudun daha fit olmasını sağlar, kilo vermeye destek olur, kasları güçlendirir.<br />
Düzenli kullanım sonucunda selülitlerin azalmasına yardımcı olur.<br />
DN Collagen Plus Hyaluronic Acid, şeker, katkı maddesi, boyar madde ve aroma içermez.<br />
0 545 300 03 03 www.dnbiyomed.com dncollagenII dncollagen DNCollagen<br />
<strong>Voyant</strong><br />
İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Unico Dijital İletişim Ltd. Şti. adına<br />
Meryem Bilici<br />
Danışma Kurulu<br />
Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />
(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />
Dr. Banu Özge Öztürk<br />
(Dermatolog)<br />
Dr. Deniz Koral<br />
(Dermatolog)<br />
Prof. Dr. Murat Türegün<br />
(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />
Dr. Seran Göçer<br />
(Medikal Estetik Hekimi)<br />
Dr. Yasemin Savaş<br />
(Medikal Estetik Hekimi)<br />
Vedat Günyol Cd.<br />
Defne Sk. No: 1<br />
Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />
Ataşehir 34750 İstanbul<br />
T +90 216 255 5336<br />
Reklam ve iletişim<br />
info@unicodijital.com.tr<br />
Yapım<br />
Narrator Ajans<br />
Yayın Yönetmeni<br />
Dilek Girgin<br />
dilek@narratorajans.com<br />
Görsel Yönetmen<br />
Engin Perol<br />
Editör<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
İpek Itır Can<br />
Melek Yazıcı<br />
Acıbadem Mh. Betül Sk.<br />
Basın Sitesi G/18<br />
Kadıköy-İstanbul<br />
T +90 216 340 0307<br />
www.narratorajans.com<br />
Baskı<br />
Erk Ofset<br />
Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />
A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />
Zeytinburnu-İstanbul<br />
T +90 532 227 9764<br />
Baskı Yeri ve Tarihi<br />
İstanbul, <strong>Ocak</strong> <strong>2022</strong><br />
Yerel süreli yayındır.<br />
Üç ayda bir yayınlanır.<br />
8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />
Ücretsizdir.<br />
Dış güzellik dahil<br />
bedenimizdeki her şey bir<br />
bütün ve cildimizin ihtiyaçlarını<br />
sadece dışarıdan değil içeriden de<br />
desteklemek çok önemli.<br />
Çünkü duygu ve düşünceler gibi<br />
pek çok unsur cilt güzelliğimizi<br />
ve sağlığımızı etkiliyor.<br />
İçimizden gelen<br />
güzelliğin önemi<br />
“Önemli olan dış güzellik değil iç<br />
güzelliktir” şeklinde son derece “klişe” bir<br />
söz vardır. Ama bu söz hakikaten klişe<br />
tanımını hak ediyor mu veya anlamını çok<br />
da keşfedememiş olabilir miyiz?<br />
Pek çok insan güzelliğini sürdürmek<br />
veya geliştirmek, yaş alsa da bunu az<br />
göstermek, başkalaşmadan doğal bir<br />
güzellik içinde ilerlemek için yoğun çaba<br />
harcıyor. Medikal teknolojinin nimetleri<br />
de bol olduğundan bunlardan olanakları<br />
dahilinde yararlanabiliyor. Bunda zaten<br />
bir sorun yok. Ancak dış güzellik için<br />
çaba harcarken iç güzelliği, yani ruh<br />
dinginliğini, sadeliği, kendini keşfedip<br />
anlamayı, sakinleşmeyi, olanı olduğu gibi kabul ederken çözüm yolları da<br />
aramayı nasıl başarabiliriz?<br />
<strong>Voyant</strong>’ın bu sayısının konuklarından olan Dermatoloji Uzmanı Dr.<br />
Ebru Onat Güneş’in de vurguladığı gibi her yaşın bir güzelliği var. Yaşımız<br />
ilerledikçe deneyim kazanıp olgunlaşıyor, farklı bakış açıları kazanıyoruz.<br />
Bedenimizi ve yaşamı sorguladığımızda, algıladığımızda, anladığımızda ve<br />
ihtiyaçlarımızı karşıladığımızda ise bütüncül sağlığa kavuşuyoruz.<br />
Dış güzellik dahil bedenimizdeki her şey bir bütün ve cildimizin<br />
ihtiyaçlarını sadece dışarıdan değil içeriden de desteklemek, bunun için de<br />
arayıp bulmamızı sağlayacak yöntemleri kullanmak çok önemli. Burada<br />
yine bu sayımızın konuklarından olan Medikal Estetik Hekimi Dr.<br />
Gönül Ateşsaçan’ın “Biyografimiz biyolojimiz haline geliyor”<br />
sözünü de alıntılamayı gerekli görüyorum.<br />
Yepyeni yılımız 2020’de, Türkiye’de ve Dünya’da yaşanan ve<br />
her birimizi derinden etkileyen konuların çözüme ulaşması,<br />
bedenimizdeki pek çok sorunun önemli kaynaklarından biri<br />
olan stresimizin azalması, umudumuzun ve hayallerimizin<br />
hep var olması dileğiyle,<br />
Dilek Girgin<br />
OCAK <strong>2022</strong><br />
3
VİÇİNDEKİLER<br />
6 İLK BAKIŞ<br />
Güzellik dünyasından<br />
Aveda Invati Brow Dolgunlaştırıcı Kaş<br />
Serumu, Bioder’den istenmeyen tüylere<br />
karşı karınca yumurtası etkisi, Estée<br />
Lauder Göz Kremi, Herbal Essences<br />
Sülfatsız Aloe Serisi, Jowaé kış bakım<br />
ürünleri, NUXE Serum, Sensibio Defensive<br />
Cream ve Sensibio Defensive Rich Cream,<br />
Naturals by Watsons yeni cilt ve saç bakım<br />
ürünleri.<br />
12 TREND<br />
Sürdürülebilir güzellik<br />
Kozmetik sektöründeki sürdürülebilirlik<br />
çalışmaları ağırlıklı olarak çevreye ve<br />
sağlığa zarar vermeyen, doğal, cilde dost,<br />
yenilikçi, ayrıca vegan ürünler üretme<br />
yönünde ilerliyor.<br />
14 KAPAK RÖPORTAJI<br />
Cilt güzelliğinde ruh,<br />
beden ve zihin dengesi<br />
Dermatoloji Uzmanı Dr. Ebru Onat Göktaş,<br />
“Cilt problemlerinde bütünsel yaklaşım,<br />
asıl kök sebeplerin yakalanması, kök<br />
sebeplerin daha da kronikleşmemesi ve<br />
şiddetlenmemesi adına çok kıymetli”<br />
açıklamasında bulunuyor.<br />
20 RÖPORTAJ<br />
“İple askılama<br />
ameliyatsız yüz<br />
germe işlemidir”<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
Dr. Gönül Ateşsaçan, iple askılama<br />
yönteminin neredeyse estetik yüz<br />
cerrahisine yakın bir germe ve<br />
toparlama sağladığını belirtiyor.<br />
<strong>Ocak</strong><strong>2022</strong><br />
24 GÜNDEM<br />
Mutluluk garantili medikal<br />
estetik uygulamaları<br />
Sevgililer Günü’nde sevgilinize trendy bir<br />
hediye sunmak istiyorsanız önerilerimize<br />
göz atabilirsiniz.<br />
28 İPUCU<br />
Kış bakımının<br />
10 püf noktası<br />
Soğuk hava, rüzgâr ve<br />
yağışların etkisi ile cildimiz kış<br />
aylarında her zamankinden<br />
daha fazla özen ister. Bu<br />
durumda, kış aylarında sağlıklı<br />
ve canlı bir cilde ulaşmak için<br />
neler yapmalıyız?<br />
30 RÖPORTAJ<br />
Estetik cerrahide<br />
çığır açan yöntem:<br />
Kök hücre tedavisi<br />
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi<br />
Uzmanı Op. Dr. Ertan Günal, son on<br />
yılda yapılan araştırmaların kök hücre<br />
tedavisinde çığır açtığını söyleyerek, bu<br />
tedaviyle ilgili detayları paylaşıyor.<br />
34 RÖPORTAJ<br />
“Crystalys’in en<br />
beğendiğim özelliği<br />
cildi gençleştirmesi”<br />
Medikal Estetik Hekimi Dr. Yusuf<br />
Taş ile kristal içerikli dolguları<br />
ve ciddi anlamda dolgunluk<br />
efekti veren Crystalys özelinde<br />
bu dolguların avantajlarını<br />
konuştuk.<br />
38 MAKALE<br />
Parlak bir cilt<br />
ve sağlıklı<br />
görünüm için<br />
gençlik aşısı<br />
Medikal<br />
Estetik Hekimi<br />
Dr. Yasemin Savaş,<br />
makalesinde<br />
içeriğinde hyalüronik<br />
asit, aminoasitler<br />
ve peptitler olan<br />
gençlik aşısının cilde<br />
etkilerini anlattı.<br />
40 MAKALE<br />
Cilt kalitesini<br />
artırıcı işlemler<br />
Medikal Estetik Hekimi Dr. Eda<br />
Mersinlioğlu, mezoterapi, örümcek ağı<br />
estetiği ve mezospider’ı anlattığı bir yazı<br />
kaleme aldı.<br />
42 PSİKOLOJİ<br />
Bütün duygular evrenseldir,<br />
yorumlar kişiseldir<br />
Kişisel Gelişim Uzmanı ve Biyolog Buket<br />
Elbeyoğlu, duyguların nasıl yaşanacağına<br />
ve yaşama nasıl yön vereceğine<br />
mizacımızın ve içinde bulunduğumuz<br />
sosyal-kültürel çevrenin etki ettiğini<br />
belirtti.<br />
44 DİYET<br />
Gebelik döneminde<br />
nasıl beslenmeliyiz?<br />
Anne adaylarının en çok merak ettiği<br />
konulardan biri hamilelik döneminde nasıl<br />
besleneceğidir. Uzman Diyetisyen Elif<br />
Erkin, makalesinde bu konuya değindi.<br />
46 ZOOM<br />
Nar mucizesi<br />
Etkileyici içeriğiyle<br />
bağışıklık sistemimizi<br />
desteklemekten<br />
birçok hastalığa karşı<br />
korumaya kadar pek<br />
çok rol üstlenen değerli<br />
kış meyvesi, cilt sağlığı<br />
ve güzelliğine de katkı<br />
sunuyor.<br />
48 SEYAHAT<br />
Kayak tatilinin<br />
az bilinen adresleri<br />
Türkiye’de pek çok kayak destinasyonu<br />
var. En bilinenleri bir kenara koyuyor, beyaz<br />
örtü üzerinde bol keyif içeren bir keşfe<br />
uzanıyoruz.<br />
52 KÜLTÜR SANAT<br />
<strong>2022</strong>’nin heyecan verici<br />
kültür sanat olayları<br />
Sanatla heyecanlanıyor, hayatı<br />
anlamlandırıyor, farklı bakış açıları<br />
kazanıyoruz. Bu nedenle yepyeni yılımız<br />
<strong>2022</strong>’deki kültür sanat olaylarını mercek<br />
altına almak istedik.<br />
56 TEKNOLOJİ<br />
Teknolojik gelişmeler<br />
hayatın her anında<br />
Hastalıkta ve sağlıkta, zorlu ve keyifli tüm<br />
anlarımızda teknoloji bize eşlik ediyor.<br />
O halde teknolojinin bize sunduğu yeni<br />
nimetlere daha yakından bakma zamanı.<br />
4 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 5
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Aveda Invati Brow Dolgunlaştırıcı Kaş<br />
Serumu ile daha kalın ve dolgun kaşlara ulaşın<br />
Aveda’nın seyrelmiş-incelmiş<br />
saçlar için çözümleri sadece saç<br />
ile sınırlı kalmıyor. Daha dolgun<br />
saçlar sunan Invati Advanced<br />
koleksiyonunun en yeni üyesi olan<br />
Invati Brow Dolgunlaştırıcı Kaş<br />
Serumu, seyrek veya incelmiş kaşlar<br />
için de bir çözüm sunuyor. %96 doğal<br />
türevli ve vegan kaş serumu, daha<br />
kalın, daha dolgun ve daha yoğun bir<br />
kaş görünümü elde etmenize yardımcı<br />
oluyor. Amla ve Japon madımağı<br />
bitkileri gibi doğal içerikli bileşenlerin<br />
kullanıldığı serum, canlı görünümünü<br />
geri kazanmasına yardımcı olmak için<br />
kaşı canlandırıyor ve kaşı beslemeye<br />
yardımcı oluyor. Klinik bir çalışma<br />
sonucunda, katılımcıların tamamı 12<br />
haftalık kullanımdan sonra kaşlarının<br />
dolgun görünümünde bir iyileşme<br />
olduğunu söyledi.<br />
GÜCÜNÜ BİTKİLERDEN ALAN<br />
TEKNOLOJİ<br />
Gücünü bitkilerden alan Invati<br />
Brow Dolgunlaştırıcı Kaş Serumu,<br />
kaşları korumaya, görünümlerini<br />
canlandırmaya ve dolgunlaştırmaya<br />
yardımcı olan bitkisel içerikli<br />
bileşenlerle oluşturulmuş bir formüle<br />
sahip.<br />
l Koruma: Japon madımağı<br />
bitkisi, ilk önce kıl köküne nüfuz<br />
ederek kaşların doğal keratinini<br />
desteklemeye yardımcı oluyor.<br />
l Canlandırma: Ginseng ve<br />
organik sertifikalı zerdeçal, kaşın<br />
altındaki cildi canlandırmak ve<br />
beslemek için diğer bitkisel aktif<br />
bileşenlerle bir araya gelerek<br />
kaşa dolgun görünümünün geri<br />
kazandırılmasında katkı sağlıyor.<br />
l Dolgunlaştırma: Hindistan<br />
halkı tarafından yüzyıllardır canlı<br />
görünen saçları desteklemek için<br />
kullanılan bir ayurveda bitkisi olan<br />
amla, her bir kaş kılının görünümünü<br />
kalınlaştırmaya yardımcı olarak<br />
kaşların daha kalın ve dolgun<br />
görünmesini sağlıyor.<br />
Bioder’den istenmeyen<br />
tüylerde karınca<br />
yumurtası etkisi<br />
İnsanların yüzyıllar boyunca istenmeyen tüylere karşı<br />
doğal yöntemlerden biri olarak kullandığı karınca yumurtası<br />
yağı yeniden keşfedildi. Ve Bioder’in bu keşfiyle istenmeyen<br />
tüylere karşı çözüm için önerilen ürünler arasında yerini aldı.<br />
Böylelikle Bioder, bitkisel ve doğal<br />
ürünlerden oluşan ailesine Ortadoğu<br />
ve Asya’da asırlardır kullanılan karınca<br />
yumurtası yağını da ekleyerek bilimselliği<br />
gelenek ile buluşturdu. İstenmeyen<br />
tüylerde etkili olan karınca yumurtası yağı,<br />
tüyleri inceltmeye, cildi nemlendirmeye<br />
ve pürüzsüzleştirmeye yardımcı oluyor.<br />
Karınca yumurtası yağının Almanya’da<br />
yapılan dermatolojik testlerde, epilasyon<br />
ve depilasyon sonrası kullanımda tüy<br />
görünümünde azalmaya yardımcı<br />
olduğu, tüyleri de incelttiği belirlendi.<br />
Estée Lauder göz kremi,<br />
daha hızlı onarım ve gençlik<br />
formülüyle karşımızda<br />
Günümüzün hızla dijitalleşen<br />
hayatı, uzun saatler süren video ve<br />
konferans görüşmeleri, arka arkaya<br />
izlediğimiz diziler ve geç uyunan<br />
geceler, gözlerimizin sıklıkla fazla<br />
mesai yaptığı anlamına geliyor.<br />
Kozmetik endüstrisinde periorbital<br />
cilt mikro-hareketlerinin etkisini<br />
inceleyen ilk marka olan Estée<br />
Lauder, daha uzun süre uyanık<br />
kalmanın bir sonucu olarak göz<br />
kırpma gibi tekrar eden hareketlerin<br />
artmasının kolajen üretimini<br />
doğrudan etkileyebileceğine ve<br />
göz çevresinde oluşan yaşlanma<br />
belirtilerini hızlandırabileceğine dair<br />
yeni bulgularını ortaya koydu.<br />
Estée Lauder, gözler için yeniden<br />
tasarlanan Chronolux Power<br />
Signal hızlı onarım teknolojisi ve<br />
yenilenen gençliği ortaya çıkaran<br />
formülüyle Advanced Night<br />
Repair Eye Concentrate Matrix<br />
Synchronized Multi-Recovery<br />
Complex Göz Kremi’ni sundu. Yeni<br />
360° Mesh Matrix Teknolojisi, mikro<br />
hareketlere ve mimik çizgilerine<br />
dolgunlaştırma desteği sağlıyor.<br />
Yeni özel tasarımlı criyo-çelik<br />
aplikatörü ile ürün uygulandığında<br />
hassas göz çevresindeki cilt dokusu<br />
anında 2°C’ye kadar soğutuluyor.<br />
Gündüz ve gece kullanıldığında<br />
cilt daha sıkılaşmış, daha yumuşak<br />
ve pürüzsüz hissediliyor. Göz<br />
altı çevresindeki tüm çizgi ve<br />
kırışıklıklar, kaz ayaklarının<br />
ve kaş arasında yer alan ‘11<br />
çizgileri’nin görünümü azalıyor,<br />
gözler canlanmış, diri ve güçlü bir<br />
görünüme sahip oluyor.<br />
Yeni Advanced Night Repair Eye<br />
Concentrate Matrix Synchronized<br />
Multi-Recovery Complex Göz<br />
Kremi, alın çizgileri ve nazolabial<br />
kıvrımlar dahil olmak üzere diğer<br />
mimik çizgilerinde de kullanıma<br />
uygun.<br />
6 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 7
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Herbal Essences<br />
Sülfatsız Aloe Serisi ile doğal özlerle<br />
yüzde 100 beslenmiş saçlar<br />
İngiltere’nin doğadan ilham alan saç bakım<br />
markası Herbal Essences Sülfatsız Aloe Serisi,<br />
mevsim değişikliklerinden kaynaklanan<br />
saçlardaki yıpranmayı yok etmeye yardımcı<br />
oluyor. Herbal Essences Aloe&Mango ve Herbal<br />
Essences Aloe&Bambu olmak üzere iki farklı<br />
çeşide sahip seri; aloe, antioksidanlar, gerçek<br />
botaniklerden oluşuyor ve %93 doğal köken<br />
içeriyor.<br />
Herbal Essences, yeni sülfatsız serisinde<br />
saçlarınızı sertleştirmeden nazikçe temizliyor.<br />
Aynı zamanda diğer sülfatsız şampuanların<br />
aksine duşta köpürerek güzel bir duş deneyimi<br />
sağlıyor. Saçlarını kolaylıkla arındırıp, daha<br />
yumuşak ve nazikçe bir bakım arayanlar için<br />
Herbal Essences Sülfatsız Aloe Serisi, Mango ve<br />
Bambu içeren iki farklı şampuan ve saç kremi<br />
sunuyor. Aynı zamanda güçlü aloe içeren bu<br />
yeni seri, saçlara zengin vitamin ve antioksidan<br />
desteği sağlayarak saçların güçlenmesine,<br />
yenilenmesine ve yıpranmalara karşı<br />
korunmasına yardımcı oluyor. Saçlarla aynı pH<br />
değerine sahip olan aloe bitkisi, içerdiği yüksek<br />
su, vitamin ve minerallerle saçların güçlü bir<br />
şekilde uzayarak ışıl ışıl parlamasını sağlıyor.<br />
l Canlılığını korumak isteyen boyalı<br />
saçlara özel olan Herbal Essences Sülftasız<br />
Aloe&Mango serisi, içerdiği 20 farklı vitamin<br />
ve mineral ile boyadan kaynaklı yıpranmaları<br />
gidererek saçlarını koruyor. Boyalı saçların<br />
rengini, canlılığını ve parlaklığını uzun süre<br />
korumasına yardımcı olarak içeriğindeki botanik<br />
bazlı antioksidanlarla besliyor. Yemyeşil tropikal<br />
meyve aromaları, şeker kamışı ve kalıcı beyaz<br />
misk kokusuyla saçların büyüleyici bir kokuyla<br />
parlamasını sağlıyor.<br />
l Nemini kaybeden saçlara özel olan<br />
Herbal Essences Sülfatsız Aloe&Bambu serisi,<br />
saçları güçlendirip ihtiyacı olan nem desteğini<br />
veriyor. Saçları nazikçe temizleyip yumuşatarak<br />
kaybettiği esnekliği geri kazandırıyor. Su<br />
çiçekleri, yeşil yapraklar ve amber aromasıyla<br />
baş döndürücü bir kokuya sahip olmanızı<br />
sağlıyor.<br />
Kış mevsiminin soğuk<br />
günlerinde cildiniz<br />
Jowaé’ye<br />
emanet<br />
Güney Kore’nin mucizevi bitkilerini ve Fransa’nın üstün<br />
dermokozmetik deneyimini eşsiz bir uyum ile bir araya getiren<br />
Jowaé, doğal nemlendirici ürünleriyle kış aylarının soğuk ve<br />
kuru günlerinde hassaslaşan cildinize eşsiz bir bakım yapıyor,<br />
cildinizi nemlendiriyor ve anında tazelik sunuyor.<br />
JOWAÉ HAFİF DOKULU<br />
NEMLENDİRİCİ KREM-<br />
SAKURA ÇİÇEĞİ ÖZLÜ<br />
Jowaé Hafif Dokulu Nemlendirici Krem,<br />
sakura çiçeği suyu ile cildinizin ihtiyacı<br />
olan canlandırıcı ve nemlendirici etkiyi<br />
sunuyor. Soğuk havanın cildinizde yol<br />
açacağı kuruluklara karşı E vitamini ve<br />
ışıltı kaynağı olan<br />
antioksidan etkili<br />
lumifenol ile cildi<br />
korumaya alıyor ve<br />
güçlendiriyor. %88<br />
doğal içeriğiyle<br />
tüm cilt tiplerinin<br />
kullanımına uygun<br />
olan krem, hafif<br />
jel yapısıyla ciltte<br />
hızlıca emiliyor<br />
ve yasemin çiçeği<br />
notasıyla taze bir<br />
his sağlıyor. Günlük<br />
bakım rutininizin<br />
vazgeçilmezi<br />
olacak olan Jowaé<br />
Hafif Dokulu<br />
Nemlendirici Krem,<br />
sabah ve akşam<br />
dairesel<br />
hareketlerle<br />
uygulanıyor.<br />
JOWAÉ YOĞUN DOKULU<br />
NEMLENDİRİCİ KREM-<br />
SAKURA ÇİÇEĞİ ÖZLÜ<br />
Cildinizde soğuk ve rüzgâr gibi<br />
etkenlerin yol açtığı kuruluklara ve<br />
hasarlara karşı yoğun nemlendirici ve<br />
rahatlatıcı etki sağlayan Jowaé Yoğun<br />
Dokulu Nemlendirici Krem, içeriğindeki<br />
antioksidan etkili lumifenol ve sakura<br />
çiçeği suyu ile hücrelere besleyici ve<br />
canlandırıcı etki sunuyor. Özellikle kuru<br />
cilt tipleri ve hassas ciltlerin kullanımına<br />
uygun olan krem,<br />
cilt tarafından hızlıca<br />
emiliyor ve 8 saate<br />
kadar nemlendirme<br />
aksiyonu sağlıyor.<br />
Asya esintili<br />
formülüyle kış<br />
aylarında cilt<br />
dokusuna taze ve<br />
ışıltılı bir görünüm<br />
kazandırarak,<br />
bakımınızın<br />
vazgeçilmezi<br />
olacak olan Jowaé<br />
Yoğun Dokulu<br />
Nemlendirici Krem,<br />
sabah ve akşam<br />
dairesel hareketlerle<br />
uygulanıyor.<br />
JOWAÉ NEMLENDİRİCİ VE<br />
DOLGUNLAŞTIRICI MASKE<br />
Kuruyan cildinize ışıltılı bir<br />
bakım sunan Jowaé Nemlendirici ve<br />
Dolgunlaştırıcı Maske, jel dokusu sayesinde<br />
cildinize anında nem etkisi sunarak dolgun,<br />
yumuşak ve ışıltılı bir görünüm sağlıyor.<br />
İçeriğindeki sakura çiçeği suyu, tatlı<br />
badem ve keten tohumu özleri, cildinizi<br />
nemlendirirken çiçeksi kokular bırakıyor.<br />
İnce ve hafif yapılı maske, hassas ciltler<br />
dahil tüm cilt tiplerinin kullanımına uygun.<br />
8 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 9
V<br />
İLK BAKIŞ<br />
Performansın ve<br />
duygusallığın yeşil<br />
mücevheri: NUXE Serum<br />
NUXE Serum, en ileri yeşil<br />
teknolojinin faydalarını ilk kez bir<br />
araya getiriyor. Parçalara ayrılmış<br />
botanik yağların yüzde 100 mikro<br />
akışkan enkapsülasyonu olan bu<br />
yenilik, binlerce botanik altın kürecikle<br />
aşılanmış doğal hyalüronik asit içeren<br />
benzersiz ve temiz formülün temelini<br />
oluşturuyor. Her yaştan tüm kadınlar<br />
için üstün performans ve kullanım<br />
keyfi sunan bir doğal konsantre ile<br />
10 yaş daha genç görünen bir cilt<br />
mümkün olabiliyor.<br />
Super Serum (10) inovasyonu olan<br />
NUXE, silikon kullanım ihtiyacını<br />
ortadan kaldıran ve devrim niteliğinde<br />
yeşil bir teknik olan yüzde 100<br />
doğal mikro akışkan enkapsülasyon<br />
tekniğini ilk kez bakım ürünlerinden<br />
birinde kullanıyor. Bu teknikle<br />
parçalarına ayrılmış botanik yağlar,<br />
botanik altın inciler formunda ve<br />
doğal hyalüronik asit ile bir serum<br />
bazında tek tek hassas bir şekilde<br />
aşılanmış binlerce mikro kürecik<br />
şeklinde doğal olarak kapsülleniyor.<br />
İzole edilen ve uygulamaya<br />
kadar korunan olan bu iki aşama,<br />
bileşenlerin tam gücünü muhafaza<br />
etmelerine ve daha etkili olmalarına<br />
yardımcı oluyor, böylece ürün cildin<br />
yüzey katmanlarına derinlemesine<br />
nüfuz ediyor. Ürün ciltle temasta<br />
benzersiz bir duyusal deneyim<br />
sağlıyor: Serum dokusunun ferahlatıcı<br />
hissi, cilt üzerinde eriyen botanik<br />
yağların mikro küreciklerinin ipeksi<br />
hissiyle tamamlanıyor.<br />
Naturals by Watsons’tan<br />
sürdürülebilir ve vegan bakım<br />
Watsons’ın organik içerikli ve vegan markası Naturals by Watsons,<br />
yeni cilt ve saç bakım ürünleriyle doğa dostu bir bakım sunuyor.<br />
Daha çok antioksidan ve daha<br />
az hassasiyet için Sensibio<br />
Ekobiyolojiden ve<br />
cildin kendisinden ilham<br />
alan Bioderma, hassas ve<br />
hassaslaşabilen ciltler için<br />
özel olarak geliştirdiği; hava<br />
ve çevre kirliliği, zararlı<br />
UV ışınları gibi oksidatif<br />
strese neden olan etkenlere<br />
karşı savaşan yepyeni iki<br />
ürünü Sensibio serisine<br />
ekledi. Cildin ihtiyacına<br />
göre iki farklı doku seçeneği<br />
sunan Bioderma, Sensibio<br />
Defensive Cream ve Sensibio<br />
Defensive Rich Cream<br />
ile cildin kendi savunma<br />
mekanizmasını güçlendiren<br />
ve güçlü antioksidanların<br />
etkisiyle ön plana çıkan<br />
DefensiveTM Teknolojisi’yle<br />
birlikte dermatolojik bir<br />
yeniliğe imza atıyor.<br />
Sensibio Defensive<br />
Cream; normal ve karma<br />
hassas ciltler için hafif ve<br />
ferahlatıcı dokusuyla cilde<br />
yumuşaklık ve esneklik<br />
sağlıyor. Sensibio Defensive<br />
Rich Cream ise kuru ve<br />
çok kuru hassas ciltler için<br />
yoğun, besleyici ve koruyucu<br />
dokusuyla cildi besliyor.<br />
Her iki ürün de cildi 12 saat<br />
boyunca nemlendiriyor.<br />
Defensive TeknolojisiTM<br />
sayesinde kalıtsal ve<br />
tetiklenen hassasiyete karşı<br />
etki göstererek, cildin doğal<br />
bariyerini güçlendirmeyi<br />
ve içsel ve dışsal faktörlere<br />
karşı cildi nemlendirerek<br />
yatıştırmayı hedefliyor.<br />
Hafif dokusu sayesinde cilt<br />
tarafından kolayca emiliyor.<br />
Patentli D.A.F kompleksi,<br />
içerdiği ramnoz, mannitol<br />
ve ksilitol sayesinde<br />
cildin tolerans seviyesinin<br />
yükseltilmesine yardımcı<br />
oluyor.<br />
l Naturals by Watsons Aloe Vera<br />
Şampuan, %90’dan daha fazla organik<br />
sertifikalı Meksika aloe vera suyu<br />
içeriyor. Ürün, parlak görünen saçlar için<br />
saç derisini temizlemeye, rahatlatmaya ve<br />
saçları beslemeye destek veriyor.<br />
l Naturals by Watsons Zencefil Şampuan,<br />
sertifikalı organik Sri Lanka zencefili<br />
içeren formülüyle canlandırarak ve enerji<br />
vererek saçların parlaklık kazanmasına<br />
yardımcı oluyor. Saçın sebum dengesini<br />
düzenliyor, saç derisini besliyor ve<br />
nemlendiriyor.<br />
l Naturals by Watsons Hindistan Cevizi<br />
Saç Yağı, organik Tayland Hindistan<br />
cevizi yağı içeriyor. İçeriğindeki asitlerin<br />
nemlendirici özelliğiyle yıpranan<br />
ve hasar görmüş saçları beslemeye<br />
ve nemlendirmeye yardımcı oluyor.<br />
Ürün, saçı besleyen kremsi formülüyle<br />
ekstra nem ve pürüzsüzlük sağlamayı<br />
destekliyor.<br />
l Naturals by Watsons Kahve Saç Kremi,<br />
içerdiği kafein ve antioksidanlarla<br />
saçlara enerji veriyor. Sertifikalı organik<br />
Afrika kahvesiyle formülize edilmiş<br />
ürün, saçlara enerji vererek kırılmaları<br />
azaltmaya ve canlılığını artırmaya<br />
yardımcı oluyor.<br />
l Sertifikalı doğal İtalyan zeytinleriyle<br />
yoğun ve uzun süren nemlendiricilik için<br />
formülize edilmiş Naturals by Watsons<br />
Zeytin Saç Kremi, kuru saçları beslemeye<br />
ve kolay şekil alan saçlara sahip olmaya<br />
yardımcı oluyor.<br />
l Sertifikalı organik Mısır hibiskus<br />
çiçeğinin yenileyici gücüyle donatılan<br />
Naturals by Watsons Hibiskus Günlük<br />
Saç Bakım Kremi, saç dökülmelerini ve<br />
kırılmaları önlemeye yardımcı oluyor.<br />
Yoğun formülüyle saçların doğal nemini<br />
geri kazanmasını destekleyen ürün, saç<br />
hasarlarını onararak kolay şekil alan<br />
saçları mümkün kılıyor.<br />
l Seritifikalı organik Avustralya çay<br />
ağacıylı formülize edilmiş Naturals by<br />
Watsons Çay Ağacı&Saç Derisi Toniği,<br />
çay ağacı yapraklarındaki uçucu yağın<br />
arındırıcı gücüyle saç ve saç derisini<br />
rahatlatmaya yardımcı oluyor. Ferahlatıcı<br />
formülüyle kuru ve yağlı saç derisinin<br />
sebum dengesini düzenleyerek kaşıntılı<br />
saç derisini yatıştırmayı destekliyor.<br />
l Sertifikalı organik Fas argan yağıyla<br />
formülize edilmiş Naturals by Watsons<br />
Argan Vücut Losyonu, cildi beslemeye<br />
ve canlandırmaya yardımcı oluyor.<br />
Bu kıymetli yağ, cildi sıkılaştırmayı,<br />
genç ve ışıltılı bir cilt görünümü<br />
sağlamayı destekliyor. Yağsız formülüyle<br />
kuru ciltlerin günlük nem ihtiyacını<br />
karşılarken pürüzsüz bir bitiş sağlıyor.<br />
l Naturals by Watsons Gül Vücut<br />
Losyonu, sertifikalı organik Fransız<br />
gülleri özü içeren formülü sayesinde<br />
kuru ciltler için yoğun nemlendirme<br />
sunuyor. Ürün, mükemmel kokusunun<br />
yanı sıra yağsız formülüyle ipeksi ve<br />
pürüzsüz bir cilt görünümü sağlamaya<br />
yardımcı oluyor.<br />
l Organik sertifikalı Japon pirinç kepeği<br />
içeren Naturals by Watsons Pirinç<br />
Kepeği Vücut Serumu, cilt tonunu<br />
eşitleyerek vücuda aydınlık bir görünüm<br />
kazandırmaya yardımcı oluyor.<br />
10 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 11
V<br />
TREND<br />
güzellik<br />
Sürdürülebilir<br />
BU<br />
Kozmetik sektöründeki sürdürülebilirlik çalışmaları ağırlıklı olarak<br />
çevreye ve sağlığa zarar vermeyen, doğal, cilde dost, yenilikçi,<br />
ayrıca vegan ürünler üretme yönünde ilerliyor. Aslında bu trendin<br />
karşılığı tüketici tarafında zaten oluşmaya başlamıştı. Özellikle eğitim<br />
seviyesi yüksek tüketiciler çevreci yaklaşımlar konusunda giderek<br />
daha da bilinçleniyor, ürün etiketlerini inceliyor, ürünün içeriğini ve<br />
ambalajların nasıl üretildiğini merak edip araştırıyor.<br />
Sürdürülebilirlik konusu hayatımızın<br />
tam da odağında uzunca bir süredir.<br />
Dünyamızı özellikle son yüzyıldır inanılmaz<br />
derecede kirlettik ve üstelik ısıttık. Çevre<br />
kirliliğinin ve iklim değişikliğinin getireceği<br />
onulmaz zararları ise neyse ki büyük<br />
ölçüde fark etmiş durumdayız. Bu nedenle<br />
dünya devletleri ve şirketleri çalışmalar<br />
yapıyor, planlar hazırlıyor, bu gidişata dur<br />
demek için küçük veya büyük ölçüde çaba<br />
harcıyor veya öyle görünüyorlar.<br />
Sürdürülebilirlik kavramı kozmetik<br />
sektöründe de kendini göstermeye başladı.<br />
Bu önemli, çünkü ekonomideki önemi göz<br />
ardı edilemeyecek olan kozmetik sektörü<br />
her tür ulusal veya uluslararası krizde<br />
gücünü koruyabilmeyi başarıyor. Kozmetik<br />
sektöründeki sürdürülebilirlik çalışmaları<br />
ağırlıklı olarak çevreye zarar vermeyen,<br />
doğal, cilde dost, yenilikçi ve ayrıca vegan<br />
ürünler üretme yönünde ilerliyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Bu da son dönemde sürdürülebilir<br />
güzellik olarak tanımlanabilecek bir bakış<br />
açısını ortaya çıkardı. Aslında bu trendin<br />
karşılığı tüketici tarafında zaten oluşmaya<br />
başlamıştı; kozmetik sektörünü bu konuya<br />
yoğunlaşmaya iten de belki bu talep oldu.<br />
Özellikle eğitim seviyesi yüksek tüketiciler<br />
çevreci yaklaşımlar konusunda giderek<br />
daha da bilinçleniyor, ürün etiketlerini<br />
inceliyor, ürünün içeriğini merak edip<br />
araştırıyor. Dolayısıyla daha doğal, daha<br />
çevreci ve tabii ki insan sağlığına zarar<br />
vermeyen konseptlerde geliştirilen<br />
kozmetik ürünlerini tercih etme eğilimi<br />
gösteriyor. Üstelik sadece ürünün içeriğinin<br />
değil ambalajının da sürdürülebilirlik<br />
kavramına göre üretilmesi önem kazanmış<br />
durumda. Doğada asla yok olmayan<br />
plastikten üretilen kozmetik ambalajlarının<br />
biyoçözünebilir ürünlerle üretilmesi de<br />
sektörün gündeminde.<br />
TRENDE KATILMAK<br />
İSTERSENİZ…<br />
Siz de kozmetikte sürdürülebilir<br />
güzellikten yana tavır almak<br />
istiyorsanız şunlara dikkat<br />
edebilirsiniz:<br />
l Çevreye dost ürünler seçin.<br />
Kozmetik ürünlerinin birçoğunun<br />
zararlı kimyasalları barındırdığını<br />
unutmayın. Alacağınız ürün nasıl<br />
üretilmiş, çevreyi koruma ilkeleriyle<br />
ne kadar özdeş, doğada kayboluyor<br />
mu, paraben ve parafin (vs) gibi<br />
ürünleri içeriyor mu, cilde dost<br />
mu? Sadece bu sorulara istediğiniz<br />
cevapları veren ürünler ilgi alanınıza<br />
girsin.<br />
l Geri dönüştürebilir ambalajlı<br />
ürünleri satın alın. Geri dönüşüm<br />
yıllardır bilinip uygulanıyor. Son<br />
yıllarda pek çok kozmetik firması<br />
da ürün ambalajlarını bu şekilde<br />
üretmeye dikkat ediyor. Kozmetik<br />
ürünlerinizi seçerken ambalajlar<br />
üzerindeki bilgilere dikkat edin, geri<br />
dönüşüme uygun üretilmiş ambalaja<br />
sahip olanları seçmeye özen gösterin.<br />
l Tekrar kullanıma önem<br />
verin. Pratiklik ve kullanım kolaylığı<br />
içeren birçok ürün var etrafımızda.<br />
Kullan at tarzı ürünlerin hayatımızı<br />
kolaylaştırdığı da bir gerçek. Ama<br />
ya sonrası? Bu noktada tekrar<br />
tekrar kullanabileceğiniz ürünlerin<br />
sürdürülebilir güzellik kavramını<br />
destekleyeceğini unutmayın.<br />
l Büyük boy ürünleri tercih edin.<br />
Gerek seyahatte gerek çantalarda<br />
taşımaya uygun küçücük boylarda<br />
pek çok ürünü, yine pratikliği<br />
sebebiyle tercih ediyoruz. Ama<br />
unutmayın ki büyük boy ürünler<br />
kullanırsanız özellikle malzeme<br />
sarfiyatını engelleyerek çevreye<br />
daha az zarar verirsiniz.<br />
l Geri götürme davetlerine<br />
katılın. Bazı firmalar satın aldığınız<br />
ürünün ambalajını iade etmenizi<br />
talep edebiliyor. Bu sürdürülebilirlik<br />
adına güzel bir çağrı. Bu tür davetlere<br />
kayıtsız kalmaz ve iade ederseniz geri<br />
dönüşüme katkıda bulunursunuz.<br />
l Yeniden doldur (refill) ürünleri<br />
tercih edin. Sonuçta satın almak<br />
istediğiniz ambalaj değil, ambalajın<br />
içindeki. Dolayısıyla ambalajı bir kez<br />
satın alıp ürünü bittikçe yeniden aynı<br />
ambalajın içine doldurabilirsiniz. Bu<br />
yöntem hem daha ekonomik hem de<br />
daha sürdürülebilirdir.<br />
l İhtiyaçlarınızı doğru belirleyin.<br />
Kabul edelim ki kozmetik ürünlerinin<br />
her biri ilgimizi çekiyor, sahip olma<br />
dürtümüzü harekete geçiriyor. Ama<br />
hakikaten hepsine ihtiyacımız var<br />
mı? Bu noktada gerçekten ihtiyacınız<br />
olanları almanız sürdürülebilir<br />
güzelliğe katkı sağlamanıza imkân<br />
verecektir.<br />
12 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 13
V<br />
RÖPORTAJ<br />
Cilt güzelliğinde<br />
ruh, beden ve<br />
zihin dengesi<br />
Sağlıklı ve canlı bir cilt yapısının<br />
olmazsa olmazları nelerdir?<br />
İçeriden dışarıya yansıyan sağlık<br />
ve güzellik çok başka. O yüzden<br />
ancak sağlıklı bir beden ile sağlıklı<br />
bir cilt mümkün. İlk aşama, sağlıklı<br />
bir bedene sahip olmak. Bedenin<br />
ihtiyaçlarını karşıladığımız takdirde<br />
cildin ihtiyaçlarını da karşılıyoruz.<br />
Böylece cildin ışıldaması ve parlaması<br />
çok daha uzun süreli oluyor, içten gelen<br />
bir canlılık ve sağlık içeriyor.<br />
Doğal güzellikten yana bir hekimsiniz,<br />
sizce doğal güzellik nedir?<br />
Herkesin içinde saklı olan,<br />
kendine özgü, başkalaşmamış bir<br />
güzelliği var. Bence doğal güzellik<br />
bizi kendimize yabancılaştırmayan,<br />
aynaya baktığımızda yabancı birini<br />
görüyormuş gibi hissettirmeyen ama<br />
zamanın yıpratıcı etkilerinin onarıldığı<br />
ve yapılandırıldığı bir güzelliktir.<br />
Güzelliğin gençlikle özdeşleşmekten<br />
çıkıp her yaşta korunabilir<br />
ve sürdürülebilir olması nasıl<br />
sağlanabilir?<br />
Belki klişe olacak ama her yaşın<br />
bir güzelliği var. Yaşımız ilerledikçe<br />
tecrübe kazanıyoruz, olgunlaşıyoruz,<br />
duygularımız, düşüncelerimiz ve<br />
yaşama bakışımız değişiyor. Bu da<br />
bedenimize ve cildimize yansıyor.<br />
Önemli olan olduğumuzdan daha genç<br />
görünmek değil, o yaşın olgunluğuna<br />
Dermatoloji Uzmanı Dr. Ebru Onat Göktaş, cilt sağlığı ve<br />
güzelliğinde ruh, beden ve zihin dengesinin çok önemli olduğunu<br />
vurguluyor, “Cilt problemlerinde bütünsel yaklaşım, asıl kök<br />
sebeplerin yakalanması, kök sebeplerin daha da kronikleşmemesi<br />
ve şiddetlenmemesi adına çok kıymetli” açıklamasında bulunuyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
14 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 15
V<br />
RÖPORTAJ<br />
FİZİKSEL, ZİHİNSEL<br />
VE RUHSAL BOYUTTA<br />
SİNDİRİMİN ÖNEMİ<br />
l “Hipokrat’ın ‘Ne yiyorsak ondan<br />
oluşuyoruz’ diye bir sözü var. Gerçekten<br />
de ne yiyorsak oyuz, çünkü bu neyi ne<br />
kadar sindirebildiğimizle değişen bir şey.<br />
Hepimizin sindirim sistemi, çalışma şekli<br />
ve evrimleri farklılık gösteriyor.<br />
l Beslenmenin asıl hikmeti,<br />
hücrelerimizi fonksiyonel besinlerle<br />
beslemek. Sindirim çok enerji harcayan<br />
bir sistem. Bir de zaten sindirimin kendi<br />
doğal sürecinde vücut enerji harcıyor ve<br />
atıklar ortaya çıkıyor. Bu atıklar bedenin<br />
temizleme sistemleri tarafından<br />
temizlenip atılıyor.<br />
l Ama boş kalorili toksik gıdalar<br />
aldığımızda vücudumuz kendi vitamin<br />
ve mineralleriyle hücreleri onarıp<br />
yapılandırmak yerine bunları atabilmek<br />
için uğraşıyor. Enerjimiz boşa gidiyor<br />
ve vücudumuzu çevresel faktörlerden<br />
koruyacak, hücrelerimizi yenileyecek,<br />
mikroplara karşı savaşmamızı<br />
sağlayacak enerji kalmıyor. Vücudumuz<br />
yavaş yavaş hastalanmaya başlıyor. Bu<br />
nedenlerle neyi, ne kadar sindirdiğimiz<br />
çok önemli. Sindirilemeyen her şey<br />
vücudumuzda çöp olarak kalıyor.<br />
l Tüm bunlar fizik bedenimizde<br />
olan kısım. Bir de duygu ve düşünce<br />
bedenimizde yaşadıklarımızın<br />
sindirimini var; başımıza gelen olaylar<br />
ve ilişkilerimiz gibi. Bunları duygu<br />
ve düşünce bedenimizde ne kadar<br />
anlamlandırıp hazmedebiliyoruz?<br />
Bu kısım neleri stres olarak<br />
algıladığımıza bağlı olarak değişiyor.<br />
Anlamlandıramadıklarımızı stres<br />
olarak algılıyoruz; kendimizi veya<br />
karşımızdakini suçluyoruz.<br />
l Bunlar hep bedenimizin geri<br />
planında stres çarkını döndürüyor ve<br />
stres hormonlarının salgılanmasına<br />
neden oluyor. Böylesi bir durumda<br />
vücudumuzun kendi onarıcı sistemleri<br />
baskı altında kalıp hücre yenilemeyi,<br />
yapılandırmayı, hasar tespitini yeterince<br />
uygulayamıyor. Bu durum da<br />
hücre hasarına ve yıkımına, kronik<br />
hastalıklara kapı aralıyor. O yüzden<br />
sindirim hem yediklerimizi hem de<br />
yaşadıklarımızı sindirmek açısından bir<br />
bütün.”<br />
dair yansımaları değiştirmeden hasarlanan<br />
kısımları düzeltmek, azalanları yerine<br />
koymak, bu şekilde yaşınızın en sağlıklısı<br />
ve en iyisi olmanızı sağlamak.<br />
“ÖNCE OLANI KORUYALIM”<br />
Tüm bunlar neden çok önemli sizce?<br />
Kendimizi iyi hissetmek istiyoruz ve<br />
aynaya baktığımızda gördüğümüzden<br />
memnun olmamız iyileşme<br />
reaksiyonlarımızı hızlandırıyor. O anlamda<br />
iyi hissetmeyi çok önemsiyorum ama bunu<br />
kendimize yabancılaşmadan yapmalıyız.<br />
Alınanı yerine koyan, yıprananı onaran, var<br />
olanı koruyan uygulamalar çok kıymetli.<br />
Önce olanı koruyalım ama bunu hem<br />
doğru yaşam alışkanlıklarıyla yapalım<br />
hem de içeriden eksileni yerine koyalım.<br />
Eksileni karşılamak açısından, yaşla<br />
birlikte azalan kolajen, hyalüronik asit,<br />
vitamin ve mineraller içeren mezoterapiler<br />
çok gerekli, çünkü her yaşta önemli olan<br />
cilt kalitesini artırmaktır. Cilt kalitesi iyi<br />
olduğunda yaptığınız her şey kendini daha<br />
çok gösteriyor, daha doğal oluyor. Yani<br />
mezoterapi işin temeli. Hastanın kendi<br />
kanını ayrıştırarak tekrar ona verdiğimiz<br />
PRP de cildi onarıp yapılandıran bir<br />
işlem. Cildin kalitesini artırdıktan sonra<br />
ihtiyaç duyuyorsak botoks ve dolgu gibi<br />
uygulamalar var. Ama iç beden enerjisini<br />
dengelemediğimiz ve iç bedeni sağlığına<br />
kavuşturmadığımız zaman bunların etkileri<br />
yarım kalıyor, bu nedenle beraber yapalım.<br />
Zaten iç bedeni görmezden gelerek yapılan<br />
uygulamaların ömrü kısa oluyor, gerçekten<br />
ulaşması gereken yere de ulaşmıyor. O<br />
biraz daha sahte bir güzellik oluyor, bu da<br />
benim güzellik anlayışıma uymuyor.<br />
Bu noktada ruh, beden ve zihin dengesinin<br />
önemi nedir?<br />
İnsan, sadece görünenden ibaret bir<br />
varlık değil. Fizik bedenimizi görüyor ve<br />
onunla sınırla olduğumuzu düşünüyor<br />
olsak da bir zihin yapımız ve ruhumuz<br />
da var. Biz aslında yaşamı ruh, zihin<br />
ve beden bütünlüğünde yaşıyoruz.<br />
Dolayısıyla fiziksel ihtiyaçlarımızın<br />
yanında zihinsel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı<br />
da göz önünde bulundurarak yaşamı ve<br />
bedeni anladığımızda, ihtiyaçlarımızı<br />
karşıladığımızda bütüncül sağlığa<br />
ulaşıyoruz. Bu da yaşamımızda daha<br />
doyurucu ve daha sağlam bir yapı<br />
oluşturuyor, sağlığımıza da yansıyor. Aksi<br />
durumda bir şeyler sağlık adına da cilt<br />
güzelliği adına da yarım kalıyor.<br />
Ruhumuz yorgun olduğunda fiziksel<br />
olarak da yorgun hissetmemiz tarzı bir<br />
durum mu bu?<br />
Evet, çünkü fizik bedenimizin yanı<br />
sıra duygu, düşünce, enerji ve ruhsal<br />
bedenlerimiz de var. Bunlar ayrı katmanlar<br />
değil, tam tersine iç içe geçmiş durumdalar<br />
ve hepsi birbirine yansıyor. Yani ruhta ve<br />
duygu bedeninde olan bir şey fizik bedeni<br />
de etkiliyor. İnsan her şeyden önce enerjisel<br />
bir varlık. Yaşamda her şey enerjiden<br />
oluşuyor ve beden de enerji sayesinde var.<br />
O nedenle birtakım problemlerin sebebini<br />
sadece fizik bedende aramamak, diğer<br />
bedenleri de sorgulayıp dengelemek lazım.<br />
“CİLDİMİZ İÇ BEDENİMİZİN<br />
YANSIDIĞI BİR SİSTEM”<br />
Toparlamamız gerekirse, bütünsel<br />
yaklaşım ne demektir?<br />
Cildimiz sağlığımızın aynasıdır. İç<br />
bedenimizin, ruh, zihin ve fizik bedenin<br />
yansıdığı bir sistemdir ve en geniş<br />
organımızdır. Bedenimizi yöneten iki önemli<br />
sistem var: Birisi beyin ve sinirler, diğeri<br />
de bağırsaklar ve oradaki sinir sistemi.<br />
Beynimiz ve cildimiz, bağırsaklarımız ve<br />
cildimiz arasında doğrudan bir iletişim söz<br />
konusu. Yani zihinde, duygu bedeninde<br />
ve bağırsaklarımızda olan pek çok şey<br />
cildimizi etkiliyor. Aslında hepsi bir bütün.<br />
Stres olarak algıladığımız şeylerin varlığında<br />
vücudumuz stres hormonları, mutlu<br />
olduğumuzda ise endorfin gibi hormonları<br />
salgılıyor. Duygularımız ve düşüncelerimiz<br />
enerji içeriyor, bu enerjiler hormonlarımıza<br />
ve hormonlarımız aracılığıyla direkt<br />
cildimize yansıyor. Ciltte gördüğümüz tüm<br />
reaksiyonlar, aslında görünenden ziyade<br />
görünmeyen kısımları sorgulamamızı<br />
sağlıyor.<br />
Bütünsel yaklaşım kapsamında<br />
cildimizde bir problem olduğunda<br />
mutlaka fizik bedenin yanı sıra ruhsal ve<br />
zihinsel bedeni de sorgulamak istiyoruz.<br />
Cilt kuruduğunda, kırıştığında ya da<br />
herhangi bir kızarıklık olduğunda sadece<br />
buna odaklanırsak görünenin arkasındaki<br />
görünmeyenleri kaçırmış oluyoruz, ayrıca<br />
zaman kaybediyoruz.<br />
Görünmeyenlere müdahalede<br />
geciktiğimizde ise hücre ve doku<br />
hasarlanmaları devam edip kronikleşiyor,<br />
problem daha artmış ve şiddetlenmiş<br />
olarak geri gelebiliyor. Oysa iç sistemde<br />
ve duygu bedeninde olanları, vücudun<br />
stres olarak algıladıklarını sorgulayıp<br />
bu kısımları dengelediğimizde ciltteki<br />
problemin iyileşmesinde hız kazanıyoruz.<br />
O yüzden cilt problemlerinde bütünsel<br />
yaklaşım, asıl kök sebeplerin yakalanması,<br />
kök sebeplerin daha da kronikleşmemesi ve<br />
şiddetlenmemesi adına çok kıymetli.<br />
“STRES DİREKT CİLDE YANSIYOR”<br />
Ciltle ilgili problemleri aradığımızda içine<br />
stresi de bu yüzden mi koyuyoruz?<br />
Evet, çünkü stres pek çok hastalığın<br />
gelişmesindeki önemli sebeplerden biri<br />
ama cilt hastalıklarıyla ilişkisi çok daha<br />
fazla. Çünkü stres direkt cilde yansıyor.<br />
Tabii ki bu noktada kişisel farklılıklarla<br />
neleri stres olarak algıladığımız da çok<br />
önemli. O nedenle bunları hep kişiye özel<br />
sorgulamamız gerekiyor.<br />
Bütünsel yaklaşımda hangi noktalara<br />
önem vermek lazım?<br />
İnsanın ruh, zihin ve bedenden<br />
oluştuğunu akılda tutarak, bedeni de bir<br />
bütün olarak düşünerek hareket etmeliyiz.<br />
Örneğin, ciltte bir problem oluştuğunda<br />
iç sistemde ne olduğu sorgusunu<br />
yapmalıyız. Cildimiz en önemli detoks<br />
organlarımızdan biri; karaciğer, akciğerler,<br />
böbrekler, bağırsaklar ve lenfatik sistem<br />
ile birlikte vücudumuzun detoks sistemini<br />
oluşturuyor. Bu noktada sistemin diğer<br />
unsurlarında bir eksiklik veya azalmanın<br />
var olup olmadığının, cildin neden bu<br />
kadar çalışmak zorunda olduğunun ve<br />
toksik yük altında niye bu kadar ezildiğinin<br />
sorgusunun yapılması lazım. Bütünsel<br />
yaklaşım dediğimiz şey aslında bu.<br />
Dermatologsunuz, kozmetoloji<br />
alanında çalışıyorsunuz ve tamamlayıcı<br />
tıpla bunları destekliyorsunuz. Bu<br />
kombinasyonun artıları nelerdir?<br />
Yaşam çok dinamik ve her şey çok<br />
hızlı değişiyor. Cildimiz ise değişen<br />
sistemle karşılaşan ilk organımız ve içerisi<br />
de çok hızlı değişiyor. Bu süreçte cildin<br />
ihtiyaçlarını sadece dışarıdan karşılamak<br />
yeterli olmuyor, içeriden de desteklemek<br />
önem kazanıyor. İşte bu noktada<br />
tamamlayıcı tıp uygulamalarının kıymeti<br />
büyük. Her şeyin bu kadar sık değiştiği,<br />
modern yaşamın hayatımızı bir yandan<br />
kolaylaştırırken bir yandan da zorlaştırdığı<br />
süreçte cildimizin yükü giderek artıyor.<br />
Hem içeriden hem dışarıdan inanılmaz<br />
bir toksik yükle karşılaşıyoruz. Cildimiz<br />
bunları gıdalarla, elektromanyetik<br />
dalgalarla, çevresel kirliliklerle alıyor. Ayrıca<br />
zamanla da yarışıyoruz, çünkü yaşımız<br />
ilerledikçe hücrelerimizin yenilenme hızı<br />
azalıyor. Tamamlayıcı tıp uygulamaları<br />
“RUHSAL ALAN, BİZE BÜYÜK BİR ŞİFA KAYNAĞI OLUŞTURUYOR”<br />
l “Tamamlayıcı tıp konusunda da uzmanlaşmaya yöneldim, çünkü klasik tıp yaklaşımlarının artık yetmediğini hastalarımda görmeye<br />
başlamıştım. Özellikle cilt hastalıklarıyla çok yakından ilgileniyorum. Cilt hastalıklarının çoğunun kronik olması, toksik yükün artmasıyla<br />
giderek şiddetlerinin artması ve klasik tedavi yöntemlerinin yeterli olmaması beni sorgulamaya itti. Farklı şeyler yapılabilir mi sorusunu<br />
sorduğumda karşıma farklı bilgiler çıktı. Buzdağının altındaki kök sebepleri bulduğumuzda ve orayı iyileştirdiğimizde, görünenin<br />
kendiliğinden iyileştiğini fark ettim.<br />
l Bu amaçla bedeni bir bütün olarak algılamamı sağlayan ve bütüne ulaşmama yarayan akupunktur, ozon terapi, nöral tedavi,<br />
homeopati, hipnoz, biorezonans, aromaterapi, meditasyon, enerji alanı gibi tamamlayıcı tıp yöntemlerini öğrendim. Kök sebepleri<br />
iyileştirmek amacıyla tedavi yöntemlerini kombinleyerek uygulamaya başladım.<br />
l Ruhsal alan, bize büyük bir şifa kaynağı oluşturuyor. Orada bazı şeyleri dengelediğinizde iyileşme çok hızlanıyor. Vücudun iletişim<br />
hızı, ışık hızından yüksek. Yani bir hücrede bir şey olduğunda bütün hücrelerin bundan haberi oluyor. Duygusal, ruhsal ve düşünsel alanda<br />
bir şeyi değiştirdiğimde fizik bedendeki iyileşmenin çok hızlandığını gördüm.”<br />
16 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 17
V<br />
RÖPORTAJ<br />
sayesinde zamana karşı durmak mümkün<br />
oluyor.<br />
Hastalarınızın tamamlayıcı tıp ile ilgili<br />
uygulamalarınıza yaklaşımı nedir?<br />
Hem Batı tıbbı bilgilerini hem de onun<br />
eksik kaldığı noktalarda tamamlayıcı tıp<br />
bilgilerini sentezleyerek kullanıyorum. Ama<br />
bunları kullanırken çok dikkatli olmak<br />
gerekiyor. Çünkü hasta tamamlayıcı tıp<br />
yöntemlerine karşıysa zaten bunlardan<br />
yararlanamıyor.<br />
O nedenle bunların neler olduğunu<br />
iyi anlatmak ve anlamalarını sağlamak<br />
gerekiyor. Batı tıbbını kullandığımızı ve<br />
bunları tamamlayıcı tıp ile tamamladığımızı<br />
anlattığımızda genellikle hastalarımızın<br />
ilgisini çekiyor ve yararlanmak istiyorlar.<br />
Ama bilimin uzağında uygulandığı<br />
zaman bu uygulamalar çok yanlış yerlere<br />
gidebiliyor. O yüzden bunları hekimlerin<br />
uygulaması çok önemli.<br />
“KOZMETİK AKUPUNTUR İLE ÇOK<br />
BÜYÜK ARTILAR KAZANIYORUZ”<br />
Akupunkturun daha çok sigara bırakma<br />
ve zayıflama gibi konularda uygulandığını<br />
biliyoruz. Kozmetik akupunktur nasıl<br />
bir uygulama ve cilt üzerindeki etkileri<br />
nelerdir?<br />
Fizik bedenimizde dolaşım, sinir<br />
ve lenfatik sistemler gibi bir de enerji<br />
meridyenlerimiz var. Bunlar vücudumuzun<br />
her bölgesine ulaşabiliyorlar ve enerjinin<br />
iletilmesinden sorumlular. Enerji<br />
meridyenlerindeki bu enerji, diğer dolaşım<br />
sistemleri gibi kapalı değil açık bir sistem<br />
ve evrensel enerjiyle de bağlantı halinde.<br />
İnsan, çevresiyle bu sistem aracılığıyla<br />
bağlantı kuruyor.<br />
O yüzden girdiğimiz bir ortamdaki<br />
enerjisel değişimleri fark edebiliyoruz,<br />
bazen negatif enerji alıp çıkıyoruz ya<br />
da astrolojik olaylardan etkileniyoruz.<br />
Akupunktur felsefesine göre, bu<br />
enerji meridyenlerinde dengelemeler<br />
yaratarak fizik bedende oluşan blokajları<br />
düzeltebiliyoruz, çünkü problemlerimizin<br />
ilk başladığı yer enerji meridyenlerindeki<br />
blokajlar aslında. Bir blokaj olduğunda<br />
o bölgeye giden kan akımının, sinirsel<br />
uyarımın ve lenfatik sistemin çalışması<br />
yavaşlıyor. Yani enerjide oluşan bir<br />
değişiklik fizik bedene yansıyor ve hastada<br />
ilk müdahale edilmesi gereken yer de orası.<br />
Estetik anlamında da akupunkturu<br />
daha çok bu kısma müdahale etmek için<br />
kullanıyoruz. Sigara bırakma ve zayıflama<br />
konuları dışındaki hastalıkların enerji<br />
boyutundaki başlangıç yerine müdahale<br />
edebiliyoruz. Kozmetik akupunkturda<br />
da özellikle yüzün dolaşımına, lenfatik<br />
dolaşımına ve sinirsel uyarımına, bunları<br />
dengelemek amacıyla uygulamalar<br />
yapıyoruz. Kozmetik akupunktur ile hem<br />
genel bedenin enerjisini dengeliyor hem<br />
de lokal etkiyle cilt sağlığı ve güzelliği<br />
anlamında çok büyük artılar kazanıyoruz.<br />
Biorezonanstan ve bunun cilt üzerindeki<br />
etkilerinden söz edebilir misiniz?<br />
Biorezonans her şey frekanslardan<br />
oluşuyor mantığıyla geliştirilmiş bir<br />
yöntem. Eğer madde boyutunda bir şeyleri<br />
değiştirmek istiyorsak enerji boyutunda<br />
onun bilgisini değiştirmeliyiz. Frekanslar<br />
üzerinden dengeleme yaratarak bunu<br />
sağlayabiliyoruz. Frekans üzerinde bir<br />
şeyleri dengelediğimizde fizik bedene<br />
yansıyan etkileri zaten iyileşmiş oluyor.<br />
Bunun cilde yansıyan etkilerini alerjik<br />
reaksiyonlarda alerjenlerin frekans<br />
bilgisinin tersini kullanarak, kronik<br />
hastalıklarda ise frekanslar üzerinden<br />
karaciğerde, bağırsaklarda, böbrekte,<br />
lenfatik sistemde gerekli uyarımları<br />
yaparak değiştirebiliyoruz. Ya da cilt<br />
üzerinde rezonans frekanslar üzerinden<br />
hücreleri uyararak, dengeleyerek, onların<br />
frekanslarını ayarlayarak iyileşmeyi<br />
hızlandırabiliyor, destekleyebiliyoruz.<br />
Kişisel gelişim eğitimleri de aldınız. Bunun<br />
işinize etkisi neler oldu?<br />
Bu eğitimlere özellikle ruhu ve<br />
ihtiyaçlarını, duygularımızın bizi nasıl<br />
yönettiğini, düşünce yapımızın bizi<br />
nasıl etkilediğini fark etmek ve bunları<br />
hastalarıma en doğru şekilde aktarmak<br />
amacıyla ihtiyaç duydum. Hepimizin<br />
öfkeleri, kızgınlıkları, kırgınlıkları,<br />
suçluluk duyguları var. Öğrendiğimiz ya da<br />
ailemizden gelen bilinçaltı kalıplarımızla<br />
endişe taşıyoruz. Yetersizlik, değersizlik,<br />
korku hissedebiliyoruz. Düşük frekanslı bu<br />
etkileri yönetememek vücudumuzda stres<br />
etkisi yaratıyor.<br />
Vücut neyi stres olarak algılarsa algılasın<br />
bedendeki etkiler aynı oluyor. Kortizol ve<br />
adrenalin gibi salgılar, yıkıcı reaksiyonlara<br />
sebebiyet veriyor. Bunlardan özgürleşmek<br />
adına yaşamı okumak çok önemli.<br />
Kişisel gelişim öğretileri, unuttuğumuz<br />
kadim ilimler aslında. Başımıza gelenlerin<br />
nedenlerinin içimizden kaynaklı olduğunu,<br />
dışarısı olarak gördüğümüz şeylerin<br />
içimizin yansıması olduğunu anlamak<br />
lazım. İçinde olmayan bir şey dışına<br />
yansımıyor.<br />
Bu evrensel yansıma yasasıdır. Bazen<br />
haksızlığa uğruyoruz; çünkü bir şey<br />
öğrenmemiz, içimizdeki bir şeyleri<br />
değiştirmemiz gerekiyor. Bunlar tekrarlayan<br />
döngüler oluşturuyor. Anlayabilmek<br />
için bilmek gerekiyor. Kişisel gelişim<br />
eğitimleri, bunları doğru okumamı ve stresi<br />
yönetebilmemi sağlıyor.<br />
Modern hayatın getirdiği<br />
yüklerden dolayı zihnimiz çok aktif.<br />
Zihni susturabilmek lazım ki vücut<br />
kendini onarsın ve iyileştirsin. Bunu<br />
yapmadığımızdan vücudumuz sürekli stres<br />
altında yaşıyor. Bu noktada anda kalma<br />
sanatı olan meditasyon da çok önemli.<br />
Meditasyonla tek bir şeye odaklanıp zihni<br />
sakinleştirebiliyoruz.<br />
Tüm meditasyon teknikleri aynı<br />
şeye hizmet ediyor: zihin sakinleşsin,<br />
müdahale edici etkisi zayıflasın, ruhum<br />
ile bedenim uyum sağlasın ve ruhumun<br />
sesini duyabileyim. Zihni susturmamız<br />
ruhumuzun sesini duymamızı<br />
kolaylaştırıyor. Ruhumuz her zaman<br />
doğruyu ve yanlışı biliyor. Bu şekilde daha<br />
doğru kararlar verebiliyoruz.<br />
“SANATSAL UYGULAMALARDA MEDİTATİF DURUMDA OLUYORUZ”<br />
l “Fotoğraf çekmeyi, resim yapmayı, doğada zaman geçirmeyi çok seviyorum. Sanatsal uygulamalarda meditatif durumda oluyoruz,<br />
çünkü zihni ona odaklıyoruz. Fotoğraf çekerken ya da resim yaparken zihin renklerde, çizgilerde oluyor. Ve zihni bir şeye odakladığınızda<br />
vücudu sakinleştiren parasempatik sistem aktif hale geliyor, bunun da sağlığa büyük katkısı var.<br />
l Zihnimi susturduğum için ruhumla daha rahat bağlantıda oluyor ve daha dengede kalıyorum. Dengede kaldığımda bu benim<br />
etrafıma da yansıyor. Olanı biteni daha net görüyorum. Hastalarımı ruhsal olarak daha iyi hissedebiliyor, fizik bedenin ötesini daha rahat<br />
görebiliyor, bütüncül fayda sağlayabiliyorum.<br />
l Bizler sadece beş duyuyla sınırlı varlıklar değiliz. Sezgi yeteneği, yani hissetmek hepimizde var. Düzenli meditasyon yapmak zihni<br />
sakinleştirdiğinden diğer yetiler gelişiyor. Yani seziyorum, bana söylenmesine gerek kalmıyor. Çünkü anlayabiliyor, karşımdakini fizik<br />
bedenin ötesinde zihniyle ve ruhuyla bir bütün olarak görebiliyorum. Eğer ben hastamın ruhuna ve zihnine de fayda sağlamak istiyorsam<br />
o zaman orayı da hissedebilmem lazım.<br />
l Hobilerimiz bize bu imkânı veriyor ve ifade edemediklerimizi ifade etmemizi sağlıyor. Yaşamda her şeyi kelimelere dökemiyoruz ama<br />
örneğin, resim yaparak duygularımızı ifade edebiliyoruz. Hobiler ayrıca yaşamı yorumlamamızı da değiştirip bize daha geniş bir perspektif<br />
kazandırıyor ve iyileştirici hormonlarımızı artırıyor. Tüm bunlar da sağlığa yansıyor.”<br />
18 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 19
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“İple askılama<br />
ameliyatsız<br />
yüz germe<br />
işlemidir”<br />
İple askılamanın neredeyse estetik<br />
yüz cerrahisine yakın bir germe<br />
sağladığını belirten Medikal Estetik<br />
Hekimi Dr. Gönül Ateşsaçan,<br />
“İple askılama yüzünün hemen<br />
toparlanmasını istemekle birlikte<br />
cerrahi operasyonları tercih<br />
etmeyen hastalar için iyi bir<br />
seçenektir” diyor. Ayrıca bu işlemde<br />
hasta memnuniyetinin yüzde 80-<br />
90’lara ulaştığını vurguluyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
İple askılama işlemine hangi durumlarda<br />
ihtiyaç duyuluyor?<br />
Yüz bölgesindeki yaşlanma;<br />
bağ dokusunun zayıflamasını, yağ<br />
yastıkçıklarının küçülmesini, kolajen ve<br />
elastikiyet kaybını, kemik yapısındaki<br />
değişikliklerin tümünü içeren bir süreçtir.<br />
Bu süreç beraberinde kırışıklıkları ve<br />
sarkmaları getiriyor. Yaşımızı ele vermeye<br />
hatta olduğumuzdan daha yaşlı ve<br />
yorgun görünmeye başlıyoruz. Yüzdeki<br />
sarkmaların azaltılmasında cerrahiye<br />
alternatif yöntemler gün geçtikçe artıyor.<br />
Bunlar arasında ilk sırada olanlardan<br />
iple askılama, ameliyatsız yüz germe<br />
işlemidir. İple askılama birçok olumlu<br />
etkiyi beraberinde getiriyor: kırışıklıklar<br />
azalıyor, yüz ovali ortaya çıkıyor, çene<br />
kemiği daha belirgin hale geliyor, medikal<br />
iplerin etrafında oluşan kolajen sayesinde<br />
cilt gençleşiyor, elmacık kemiğinin daha ön<br />
plana çıkmasıyla yüzde Hollywood yanağı<br />
etkisi beliriyor ve doğal görünüm meydana<br />
geliyor.<br />
Estetik yüz cerrahisi yerine hangi<br />
sebeplerle iple askılama tercih ediliyor?<br />
İple askılama yüzündeki hafif ve<br />
orta derecedeki sarkmalardan ve hacim<br />
kaybından şikâyetçi olan, yüzünün hemen<br />
toparlanmasını istemekle birlikte cerrahi<br />
operasyonları tercih etmeyen hastalar<br />
için iyi bir seçenektir. Bilindiği gibi yüz<br />
bölgesi estetik ameliyatlardan sonra ancak<br />
üç ila ayda toparlanabiliyor. Neredeyse<br />
estetik ameliyata yakın germe sağlayan<br />
iple askılamada ise hastanın iyileşmesi<br />
sadece bir hafta sürüyor, hasta günlük<br />
yaşamına hemen geri dönebiliyor. Ayrıca<br />
iple askılama işlemi art arda yapılabiliyor,<br />
konforu ve hasta memnuniyeti de çok<br />
yüksek. Tüm bu nedenle dünyada ve<br />
ülkemizde çok tercih ediliyor.<br />
“İPLE ASKILAMA, YÜZÜN<br />
BÜTÜNÜYLE YUKARIYA<br />
TOPLANMASINI SAĞLIYOR”<br />
İple askılama yüz bölgesinde nasıl bir etki<br />
yaratıyor?<br />
İple askılama işleminde yüzün sarkan<br />
alt 1/3 kısmını düzeltmek için yüzü<br />
yukarıdan çekmemiz gerekiyor. İki ucunda<br />
çift iğne olan “double needle-Fransız askısı”<br />
adı verilen iplerle elmacık kemiklerinin<br />
hizasından veya şakaklardan vektörel<br />
yönde yüzün alt bölgelerine iniyoruz. Aynı<br />
zamanda ipin diğer ucunu saçlı deride ve<br />
bazen de kulak arkasında tutturuyoruz.<br />
“YANSIZ OLARAK BİLGİ<br />
VERMEYİ GÖREV OLARAK<br />
GÖRÜYORUM”<br />
l “Televizyonda bir yıldır program<br />
yapıyorum. Medikal estetikle ilgili dünya<br />
trendlerini inceleyip bu trendleri uygulayan<br />
hekimleri konuk alıyorum. Hekim<br />
olmayan ama kendi alanında uzman olan<br />
konuklarım da oluyor. Ben hem kliniğime<br />
gelen hastalara hem de sosyal medyadaki<br />
takipçilerime sürekli bilgilendirmede<br />
bulunuyorum ve televizyonda çok daha<br />
geniş kitlelere ulaşıyorum. Tamamen<br />
yansız olarak bilgi vermeyi görev olarak<br />
görüyorum. Özellikle beslenme konusuna<br />
önem veriyor, tariflerimi paylaşıyorum. Bir<br />
kişinin bile yaşamını değiştirmesine destek<br />
olursam ne mutlu bana.<br />
l Tabii ki bir hekim ve hasta olarak çok<br />
yönlü bir bakış açım var. Ayrıca hem medya<br />
araçlarını kullanarak hem de çevremdeki<br />
insanlara birebir sorarak insanların en<br />
çok neleri merak ettiğini belirlemeye<br />
çalışıyorum. Bazen enerji çalışmalarını da<br />
işleyebiliyorum. Örneğin kök çakra kiloyu,<br />
cinselliği ve parayı etkiler; bunlar zaten<br />
herkesin sorunu. Para da bir enerji, onu<br />
çekmek lazım. Kadınlar sadece verici olursa<br />
dişil enerjileri düşüyor, eril enerjileri artıyor.<br />
Bu da hormonlarını bozuyor.”<br />
20 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 21
V<br />
RÖPORTAJ<br />
Hastanın yaşam şekline ve cilt yapısına<br />
bağlı olarak değişmekle birlikte, yüz<br />
bölgesinde en çok burun yanındaki<br />
(nazobial) çizgilerde çökme oluyor,<br />
ağız köşesi ve çene arasında çizginin<br />
(marionette) sarkmasıyla buldog görüntüsü<br />
oluşuyor, çene hattı (jawline) sarkıyor. İp<br />
askılama kaşlar, gözler, yanaklar, gıdı ve<br />
çene bölgesine uygulanabiliyor; yüzün<br />
bütünüyle tıpkı ameliyat yapılmış gibi<br />
yukarıya toplanmasını sağlıyor.<br />
Ne tür ipler kullanıyorsunuz?<br />
Bu işlemde içeriğinde PDO<br />
(polidioksanon), PLA (polilaktikasit),<br />
polikaprolakton olan, etkinliği bir buçuk<br />
yıl kadar süren eriyen ipleri veya ana<br />
maddesi silikon ve iç kısmı polyester olan,<br />
biyoyumlu, etkinliği beş yıl kadar devam<br />
eden “Fransız askısı” dediğimiz kalıcı<br />
ipleri kullanıyoruz. İp seçimini hastanın<br />
tercihine, beklentisine, yüz şekline,<br />
“ARİSTO YAŞAM PROGRAMI<br />
İLE KİŞİYİ DÖNÜŞTÜRÜYOR,<br />
MEDİKAL ESTETİK İŞLEMLERİ<br />
İLE DEĞİŞTİRİYORUZ”<br />
l “Hastalar kliniğimizde dönüşüm ve değişim<br />
yaşıyor. Dönüşüm için kişinin mutlaka içten<br />
değişmesi gerekiyor. Bütünsel iyilik; duygu,<br />
düşünce, ruh ve bedenin iyi olma halidir. Bu da<br />
kişinin tedavisine aktif katılımıyla gerçekleşir;<br />
tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi.<br />
l Aynaya baktığımızda kırışıklıklarımızı<br />
görüyorsak gerçekten iyi hissetmiyoruz. Ama<br />
kendimize yatırım yapıyorsak iyi hissediyoruz,<br />
hormonlarımız değişiyor, üstelik yaşamımıza daha<br />
iyi şeyleri çekiyoruz. İyi olma hali, fiziksel ve ruhsal<br />
bütünlük gerektiriyor. Çok depresif olan, büyük<br />
üzüntü ya da hastalık yaşamış birinin fiziksel olarak da<br />
örneğin kaşları çatılıyor, gözleri aşağıya iniyor, yüzü<br />
sarkıyor. Yaşadığımız her şey bedenimizi etkiliyor.<br />
Aslında yaşadığımız olaylar ve duygular bedeni, cildi<br />
şekillendiriyor. Biyografimiz biyolojimiz haline geliyor.<br />
l Ben hastalarımın iyi hissetmesi için de<br />
çeşitli tedaviler yapıyorum; homeopati, manyetik<br />
biorezonans (titreşim-frekans tıbbı), enerji terapisi<br />
gibi. En önemli frekans değişimlerinden biri besinlerdir.<br />
Diyet programımla besinleri dengeliyorum. Genelde<br />
hayvansal gıdaların çok az, titreşimi yüksek<br />
olan sebzelerin, meyvelerin, bakliyatın ise çok<br />
tüketilmesini öneriyorum. Bu beslenme düzeniyle<br />
hastanın cildi güzelleşiyor.<br />
l Yani hastaya sadece fiziksel olarak değil,<br />
bütünsel olarak bakıyorum. Örneğin, sadece medikal<br />
yüz estetiği için gelmiş bir hastanın cildinde çok<br />
geniş gözenekler veya akneler varsa süt, yoğurt<br />
ve peynir gibi gıdaları kesiyorum. Hayvansal gıda<br />
yediğimizde cildimiz daha sıkı olacak sanıyoruz<br />
ama tam tersine cildimiz daha da çöküyor ve belli<br />
yerlerle yağ toplanıyor. Hastanın yakınlarda yaşadığı<br />
travmaları öğreniyor, onu geçmişiyle birlikte inceliyor<br />
ve tanıyorum. Hastalarıma hem fiziksel hem ruhsal<br />
olarak dokunuyorum.”<br />
yaşına, cilt tipine ve uygulanan bölgeye<br />
göre yapıyoruz. Hasta gençse veya iplerin<br />
vücudunda kalmasını istemiyorsa geçici<br />
ipleri, ileri yaşlardaysa ve yıllarca rahat<br />
etmek istiyorsa kalıcı ipleri, bazen de<br />
kombine işlemleri tercih edebiliyoruz. Son<br />
beş yıldır iple askılamada kullandığımız<br />
iplerin hepsi 360 derece etki yaratıyor.<br />
“İŞLEM EN FAZLA 10 DAKİKA<br />
SÜRÜYOR”<br />
Uygulama nasıl yapılıyor?<br />
Uygulama yapmadan önce hastanın<br />
elmacık kemiklerini, marionette çizgisini,<br />
jawline çizgisini inceliyor, “fox eyes/<br />
cat eyes” dediğimiz kaş kaldırma ve<br />
göz çekme işlemleri açısından dikkatle<br />
değerlendiriyoruz. Uygulamanın tamamı<br />
bir buçuk saati bulabiliyor, ancak işlemin<br />
kendisi en fazla 10 dakika sürüyor. İple<br />
askılama invaziv bir işlem olup lokal<br />
anesteziyle uygulanıyor.<br />
Uygulama sonrasında hastayı neler<br />
bekliyor?<br />
İşlem sonrasında yüz bölgesinde şişlik<br />
veya morluk oluşmuyor, iz kalmıyor. Bazen<br />
anestezi nedeniyle hafif ödem görülebiliyor.<br />
Hastanın 24-48 saat boyunca yüz korsesi<br />
takması ve yemek yerken ağzını çok<br />
açmaması gerekiyor.<br />
Bu işlem kimler için uygun?<br />
İple askılamayı genelde 45 yaş ve üstü<br />
hastalar tercih ediyor. İlgi yüksek, şu anda<br />
neredeyse herkes iple askılama istiyor.<br />
Hem ülkemizden hem yurt dışından gelen<br />
hastalarımız var. Kadınlar kadar erkekler<br />
de bu işlemi yaptırıyor. Bununla birlikte<br />
20’li yaşlardaki hastalarım olduğunu da<br />
söylemeliyim. İple askılama işlemini ben de<br />
yaptırdım, dolasıyla hekim olmanın yanı<br />
sıra bir hastayım. Bu nedenle hastalarımın<br />
şikâyetlerini çok daha iyi algılıyorum. İple<br />
askılamada hastanın yüzü doğru seçilmeli.<br />
Cilt çok ince ve kırışmış ise sonuç istenen<br />
düzeyde olmayacak, kalın ve çok ağır ise<br />
ipler bu işlem için yetersiz kalacaktır. Önce<br />
dolgu, HIFU, mezoterapi yapıp daha sonra<br />
askı uygulayabiliyoruz. Ama çok geniş<br />
yüzlerde iple askılama yapılmaz, önce<br />
yüzü inceltmemiz gerekir. Dokular çok<br />
sarkmışsa da önce doldurup sonra yüzü<br />
aynı düzleme getirmemiz lazım.<br />
Uygulamanın etkisi ne zaman ortaya<br />
çıkıyor?<br />
Uygulama anında çizgiler ve sarkmalar<br />
tama yakın düzeliyor. İşlemin yerleşmesi ve<br />
daha doğal görünmesi için bir ila üç hafta<br />
arasında bir sürenin geçmesi gerekiyor. İlk<br />
hafta hasta memnuniyeti -gerginlik değil<br />
de daha doğal görünüm açısından- yüzde<br />
20’yken üçüncü hafta sonunda yüzde 80-<br />
90’lara ulaşıyor.<br />
“BESİNLERLE<br />
İYİLEŞMEMİZ MÜMKÜN”<br />
l “Diyet, Yunancada ‘yaşam<br />
şekli’ demek. Benim geliştirdiğim<br />
‘Aristo Diyeti’ tanımı buradan geliyor.<br />
Dünyada değişmeyen tek şey<br />
değişimdir, değişmemiz gerekiyor. Hiç<br />
kimse tek başıma yaşamıyor; evde bir<br />
kişi değişirse bir süre sonra üç dört<br />
kişi değişiyor. Benim beslenme şeklim<br />
çevremi de hastalarımı da etkiliyor,<br />
bakış açım herkese geçmeye başlıyor.<br />
İnsanların tarifleri de yavaş yavaş<br />
değişiyor. Sık sık gördüğümüz şeyleri<br />
taklit ediyoruz. Çok yağlı yemekleri<br />
sürekli yaparsam beni izleyenler/<br />
takip edenler de yağlı yemek yapar.<br />
Sağlıklı tarifleri vermemim nedeni de<br />
bu. Bu benim için bir görev; bilginin<br />
zekâtı gibi. Bir hekim olarak Aristo<br />
Diyeti ile görevimi yapmaktan çok<br />
keyif alıyorum. Aslında bu bir diyet<br />
değil, yaşam şeklimizin değişmesi.<br />
Örneğin, sabah kalktığımızda ne<br />
yiyeceğimizi düşünmeden yiyorsak o<br />
artık bizim alışkanlığımız olmuştur.<br />
Bu alışkanlığın kazanılması üç altı<br />
hafta arasında değişiyor.<br />
l Tüm hastalarımla daha iyi<br />
uyku uyuması, ileride daha sağlıklı<br />
olmak adına aynı bedende sağlığını<br />
koruyarak ilerlemesi, vitamin ve<br />
mineral dengesini sağlamak için nasıl<br />
beslenmesi gerektiği, bol su içmesi,<br />
çay ve kahveyi az tüketmesiyle ilgili<br />
sohbet ediyorum. Yüzde 90 bitkisel<br />
bazlı (sebze, meyve, bakliyat), yüzde<br />
10 hayvansal bazlı beslenmemiz<br />
lazım. Hayvansal gıda bir süre sonra<br />
bizi yorgun ve halsiz yapıyor. Sürekli<br />
hayvansal gıda alanlar ilaçlarla<br />
iyileşmeye çalışıyor, oysa besinlerle<br />
iyileşmemiz mümkün. Bitkisel bazlı<br />
beslenenler çok daha enerjik olurlar,<br />
uykuları düzelir, stresleri azalır. Vakit<br />
buldukça meditasyon yapmak ve<br />
anda kalmak da çok önemli.”<br />
22 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 23
V<br />
GÜNDEM<br />
Botoks değil<br />
NoTOX!<br />
Mutluluk garantili<br />
medikal estetik<br />
uygulamaları<br />
Medikal estetik uygulamaları, karşımızdakini son derece memnun eden hediye<br />
seçenekleri arasına çoktan girdi. Sevgililer Günü’nde sevgilinize trendy bir<br />
hediye sunmak istiyorsanız önerilerimize göz atabilirsiniz.<br />
Melek Yazıcı<br />
Yıllar önce Amerika’da uygulanmaya<br />
başlayan, kısa bir süre önce de Türkiye’ye<br />
giriş yapan NoTOX, estetikteki yeni<br />
trendimiz. Bu yeni uygulama botoksun<br />
pabucunu dama atar mı bilemiyoruz ama<br />
kendisini biraz daha yakından tanımak<br />
istedik.<br />
Bildiğiniz gibi botoks uygulaması,<br />
kırışıklıklarla savaşımızda olmazsa<br />
olmazımız, baş tacımız. Medikal estetik<br />
uygulamalarındaki devrimimiz. Tabii<br />
ki botoksun kullanılmaya başlamasının<br />
üzerinden yıllar geçti. Onun peşi sıra<br />
dolgular geldi, mezoterapiler ortalığı kasıp<br />
kavurdu, iple askılama (vs) hayatımıza girdi.<br />
Pek çok medikal estetik hekimi, artık tüm<br />
bunları bütünleşik olarak uygulamaktan,<br />
hastalara en doğal ve en “kendi gibi”<br />
görünümü sunmaktan yana. Öte yandan<br />
medikal estetikteki yenilikler tabii ki son<br />
sürat devam ediyor. Yakın zamanda da bu<br />
alana NoTOX uygulaması girdi.<br />
NOTOX’UN BOTOKSTAN FARKI<br />
NoTOX’un botokstan en büyük farkı,<br />
doğal yüz ifadesini daha fazla koruması.<br />
Bu uygulama, yüz bölgesindeki ince<br />
kırışıklıkları yok ederken sizi daha yorgun<br />
gösteren derin ve kalıcı kırışıklıkların<br />
ortadan kalkmasını destekliyor, daha taze<br />
ve daha genç bir cilt vadediyor.<br />
Kırışıklığa sebebiyet veren damarları<br />
gevşetmek amacıyla radyofrekansın<br />
kullanıldığı, bu yapılırken iki sivri uca<br />
sahip iğne aracılığıyla belirli dozda<br />
radyofrekans enerjisinin aktarıldığı<br />
uygulama, cilde kesinlikle kimyasal bir<br />
sıvı verilmemesiyle dikkat çekiyor. Botoks<br />
uygulaması, yüz bölgesindeki kasları geçici<br />
olarak dondururken NoTOX, cilt içindeki<br />
sinirleri onarıyor.<br />
FDA (US Food and Drug<br />
Administration-Amerika Gıda ve İlaç<br />
Dairesi) onaylı NoTOX’un ciltteki<br />
kırışıklıkları iki yıl içinde azalttığı<br />
belirtiliyor. Glabellar Furrow Relaxation<br />
(GFX) adıyla da bilinen NoTOX, adı<br />
üzerine asıl olarak kaşlar arasındaki bölgeyi<br />
hedefliyor, daha kalkık kaşlar vadediyor,<br />
alın bölgesindeki kırışıklıkları gideriyor.<br />
Bununla birlikte NoTOX’un bir başka farkı<br />
da kaşa yakın kırışıklıklarda, gözaltı ve<br />
ağız çevresi bölgelerinde de etkin sonuçlar<br />
vermesi. Bilindiği gibi botoks, bu bölgelerin<br />
tedavisinde kullanılamıyor.<br />
NoTOX, düşük çapraz bağlı hyalüronik<br />
asit içeriğine sahip. Bu özelliğiyle hem en<br />
ince ciltlerde hem de en ince çizgilerde bile<br />
fayda sağlıyor, ayrıca doğal bir gençleşme<br />
sunuyor.<br />
NoTOX, 15 dakikalık bir sürede<br />
uygulanıyor. Sonuç, uygulamanın hemen<br />
sonrasında fark ediliyor, etkisi ise 6-8 ay<br />
devam ediyor.<br />
Bu uygulama, alın ve ağız bölgesinde<br />
kırışıklıkları, kaz ayağı, kaş çatma çizgisi,<br />
sigara içenlerde ve çok güneşlenenlerde<br />
görülen soluk cilde sahip olanlara<br />
öneriliyor. Öneri yaş grubu ise 30 ve üstü.<br />
NoTOX, en çok botoksu deneyip memnun<br />
kalmayanlar tarafından tercih ediliyor.<br />
NoTOX’un ağrılı bir tedavi olmadığını,<br />
enjeksiyon işlemi sonrasında oluşabilen<br />
şişlik, morluk ve kızarıkların da kısa<br />
sürede kaybolduğunu belirtmeliyiz. Bir<br />
başka notumuz ise şu: NoTOX’tan botoks<br />
uygulamasının kalıcılık sürecini uzatmak<br />
için de yararlanılabiliyor.<br />
24 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 25
V<br />
GÜNDEM<br />
Ultrasonun gücü adına: HIFU<br />
Gelişen teknoloji, medikal estetik<br />
uygulamalarındaki seçenekleri hızla<br />
artırıyor. Ultrason dalgalarından ve küçük<br />
iğneli uçlarla uygulanan radyofrekans<br />
dalgalarından yararlanılarak yapılan<br />
uygulamalar ise son dönemde sık sık tercih<br />
ediliyor. Ameliyatsız cilt gençleştirme<br />
sağlayan HIFU (Ultraformer yüksek şiddetli<br />
fokuslu ultrason) da bunlardan biri. Yüz<br />
bölgesine yüksek yoğunluklu odaklanmış<br />
ultrason dalgalarının verildiği bu uygulama<br />
cildi en derinden en yüzeye kadar yeniliyor,<br />
cildi ve cilt altı dokusunu sıkıştırıyor, yağ<br />
dokusunun hacmini azaltıyor.<br />
ETKİSİ BİR, BİR BUÇUK YIL<br />
SÜRÜYOR<br />
FDA (US Food and Drug<br />
(Administration-Amerika Gıda ve İlaç<br />
Dairesi) tarafından onaylanmış olan<br />
uygulama sırasında cildin üç farklı<br />
derinliğine ultrason dalgaları veriliyor,<br />
bunlar 1,5, 3 ve 4,5 mm derinliğe ulaşıyor.<br />
Uygulama, cilde zarar vermeden cilt<br />
altındaki dokularda direkt etki oluşturuyor.<br />
Ciltte herhangi bir ağrı veya tahriş<br />
yaratmadığı gibi ciltteki kolajeni uyarıp<br />
hızlandırıyor. Kesi ve yara izi olmaması<br />
da ayrı bir avantaj. HIFU uygulaması üç<br />
seansta tamamlanıyor. Sonuçlar bir ay<br />
içinde görülmeye başlansa da maksimum<br />
sonuca ulaşılması dört ila altı ayı bulabiliyor.<br />
HIFU uygulamasının etkisi bir, bir buçuk<br />
yıl sürüyor. Eğer yüz bölgesinde çok<br />
fazla sarkma varsa HIFU uygulaması, iple<br />
askılama yöntemiyle kombine edilebiliyor.<br />
Bu kombine işlem sonrasında yüz bölgesinde<br />
bir hafta boyunca küçük cilt dalgalanmaları<br />
olabiliyor. Sonuçlar ise hemen görülüyor.<br />
HIFU uygulamasından yüz bölgesi dışında<br />
kollarda, iç bacaklarda ve karın bölgesinde<br />
de yararlanılabiliyor. Atopik cilt yapısına<br />
sahip olanlara ise bu uygulama önerilmiyor.<br />
Kategorisindeki<br />
en güçlü kokteyl<br />
olan Tiziano’yu<br />
deneyimleyin<br />
Mezoterapi, yüz gençliği ve güzelliğinde<br />
vazgeçilmez bir yöntem ama ürün tercihi<br />
de çok önemli. Ürün tercihi söz konusu<br />
olduğunda ise Tiziano’dan söz etmemek<br />
olmaz. Tiziano, yaşlanma sorunlarına karşı<br />
uygulanan ve oldukça başarılı sonuçlar<br />
elde edilen bir kokteyl. İçeriğinde organik<br />
kök hücreleri (meristem hücreleri), Omega<br />
CTP kompleksi, Omega 3-6-9, bakır<br />
peptit, resveratrol, kolajen, hyalüronik asit<br />
bulunan Tiziano, aminoasitlerden oluşan ve<br />
aynı zamanda meristem hücreleri içeren tek<br />
mezoterapi kokteyli olarak tanımlanıyor.<br />
Tiziano’nun kategorisindeki en güçlü<br />
kokteyl olduğunu da vurgulamalıyız.<br />
35 YAŞ VE ÜSTÜ İÇİN UYGUN<br />
Antiaging amacıyla kullanılan<br />
Tiziano’nun içeriğindeki maddeler<br />
genellikle 35 yaş ve sonrasında vücut<br />
tarafından üretilemiyor. Bu nedenle de<br />
yüz bölgesinde ince çizgiler, sarkma ve<br />
çökme gibi yaşlanma belirtileri oluşmaya<br />
başlıyor. Tiziano mezoterapi kokteyli<br />
ile bu problemler ortadan kalkıyor, cilt<br />
onarılıp besleniyor, lifting etkisiyle de ciltte<br />
sıkılaşma meydana geliyor.<br />
İnce çizgileri giderme, ciltte liftin etkisi<br />
yaratma ve cildi forma sokma konularında<br />
son derece becerikli olan Tiziona<br />
mezoterapi kokteyli, gözaltı torbaları dahil<br />
yüz ve boyun bölgelerinin yanı sıra dekolte,<br />
eller, göbek, kol altları ve uyluk içlerine<br />
uygulanıyor. İçeriğinde bulunan organik<br />
kök hücreler, resveratrol ve bakır peptit<br />
sayesinde zamanla yaşlanmaya bağlı olarak<br />
incelen cildi onarıyor ve kalınlaştırıyor.<br />
Ayrıca Tiziano gibi Rönesans mezoterapi<br />
ailesinin bir başka üyesi olan Michalengelo<br />
ile sağlanan ve yağ yıkımı sonrası<br />
oluşabilecek sarkmaları da önlüyor. Bu<br />
kokteyl, uzman medikal estetik hekimleri<br />
tarafından dört ila sekiz seans arasında<br />
cilde enjekte ediliyor. Tedavi sonra erdikten<br />
sonra ise üç ayda bir cildin ihtiyacına göre<br />
tekrarlanıyor.<br />
Genelde mezoterapi yöntemlerinde 100-<br />
200 arası iğneli işlem yapılıyor. Tiziano’nun<br />
önemli bir farkı da burada; sadece 20-24<br />
özel noktaya uygulanıyor. Aktif maddeler, 3<br />
cm aralıklarla uygulanan bölgeye homojen<br />
olarak dağılıyor, yani daha az uygulama<br />
noktası ile daha etkin sonuçlar elde<br />
ediliyor.<br />
26 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 27
V<br />
İPUCU<br />
Cildimiz kış aylarında her zamankinden daha fazla özen ister.<br />
Çünkü soğuk hava kan dolaşımını yavaşlatır, dolayısıyla cildimizin nem ihtiyacı artar.<br />
Rüzgârlı ve yağışlı havalar ise cildimizi yıpratır. Pandemi şartlarının olumsuz etkisi de cabası.<br />
Peki bu durumda, kış aylarında sağlıklı ve canlı bir cilde ulaşmak için neler yapmalıyız?<br />
Melek Yazıcı<br />
Kış<br />
bakımının<br />
10 püf<br />
noktası<br />
1Cildinizin kurumasını<br />
engelleyin. Kış aylarında cildimiz<br />
kurur, hatta pul pul dökülmeler<br />
yaşayabilir. Soğuk havanın etkisiyle<br />
kızarıklıklar, siyah noktalar ve sivilceler<br />
de oluşabilir. Bunları engellemek<br />
için cildinizi temizlerken köpük<br />
formundaki hafif ürünler kullanın, cilt<br />
tipinize uygun bakım ve yağ kontrolü<br />
yaptırın.<br />
2<br />
Cildinizi nemlendirmeyi ihmal<br />
etmeyin. Cildin nem dengesini<br />
korumak her zaman önemli<br />
ama kış aylarında biraz daha önemli.<br />
Bu nedenle kış aylarında daha güçlü<br />
nemlendiriciler kullanın, yüzünüzün<br />
yanı sıra boyun bölgenizi ve ellerinizi<br />
nemlendirmeye özen gösterin. Çünkü<br />
bu bölgeler de kıştan yoğun olarak<br />
etkileniyor. Aynı şekilde dudaklar<br />
da kışın sıklıkla kuruyup çatlıyor.<br />
Nemlendiricinizi günde birkaç kez<br />
uygulayın, ayrıca yüksek nemlendirme<br />
etkisine sahip maskeleri ve serumları<br />
da ilgi alanınıza alın.<br />
3<br />
Peeling ve buhar uygulamaları<br />
yapın. Kış aylarında yıpranan<br />
cildinize nefes aldırmak ve<br />
yenilemek için peeling yapın, bu<br />
şekilde ölü hücrelerden kurtulun, kan<br />
akışınızı hızlandırın ve cilt bariyerinizi<br />
güçlendirin. Cildinize buhar<br />
uygulayarak da daha iyi nefes almasını<br />
sağlayın.<br />
4<br />
Güneş koruyucu ürünler<br />
kullanın. Güneşin zararlı etkileri<br />
sadece yaz aylarında değil kış<br />
aylarında da geçerli. Dolayısıyla güneş<br />
koruyucu ürünleri her gün dışarıya<br />
çıkarken cildinize uygulayın.<br />
5<br />
Doğal ve doğru ürünler<br />
kullanın. Kimyasallar hayatımızın<br />
her yerinde ve bizler de kimyasal<br />
içermeyen gıda dahil her ürünün<br />
peşinde koşuyoruz. Cildimize de doğal<br />
ürünler uygulamamız, bunun yanı sıra<br />
ürünleri cilt yapımıza ve ihtiyaçlarına<br />
göre seçmemiz çok önemli. Tabii ki<br />
bunu sadece kış aylarında değil, yılın<br />
her günü gündeminize almalısınız.<br />
6<br />
Cildinizi canlandırmak için<br />
medikal estetik uygulamalarından<br />
destek alın. Cildinizde daha canlı<br />
ve daha genç bir görünüm için gençlik<br />
serumlarından mezoliftinge kadar uzanan<br />
bir çerçevede pek çok medikal estetik<br />
uygulaması mevcut. Serumla uygulanan,<br />
cilt kalitenizi artırıp leke ve aknelerden<br />
kurtulmanıza destek veren glutatyon<br />
tedavisini de göz ardı etmeyin.<br />
7<br />
Sağlıklı beslenmeye özen<br />
gösterin. Bol su içmeyi ihmal<br />
etmeyin, çünkü bol su içmek cilde<br />
kaybettiği nemi geri vermenin en doğal<br />
yoludur. Antioksidan açısından zengin<br />
yeşil yapraklı sebzeler, havuç, balık,<br />
kuruyemiş ve yumurta gibi gıdalarla<br />
cildinizi destekleyin. A, C ve E vitamini<br />
takviyelerini de cilde olan olumlu<br />
etkileri nedeniyle tercih edin.<br />
8<br />
Duş alma sürenizi kısaltın.<br />
Yaz aylarında günde birkaç<br />
kez yapılan duş alma aktivitesi<br />
kış aylarında doğal olarak azalıyor.<br />
Bu da kötü bir şey değil, çünkü kış<br />
aylarında cildimiz daha çok kuruyor.<br />
Cilt kuruluğunu daha fazla artırmamak<br />
için kış aylarında duş sayısıyla birlikte<br />
süresini de azaltmakta fayda var. Bu<br />
sırada yağ bazı yoğun ürünleri tercih<br />
etmeniz de cildinize iyi gelecektir.<br />
9<br />
Uykunuza dikkat edin. Dış<br />
etkenlere maruz kalmadan sağlıklı<br />
ve yeterli bir şekilde uyumak<br />
cildimize gayet faydalı. Karanlıkta<br />
uyuyarak antioksidan melatonin<br />
hormonunun salgılanmasına izin verin.<br />
İyi ve sağlıklı uyku hem hücrelerimizin<br />
çoğalmasına olumlu etki ediyor hem de<br />
kolajen uyarımını artırıyor. Tüm bunlar<br />
da cildimize olumlu yansıyor.<br />
10<br />
Stresi yönetin. Hepimizin<br />
bildiği gibi yaşadığımız<br />
dünya kendi başına bir stres<br />
kaynağı. Ondan kurtulmak son derece<br />
zor olsa da cildimizde yağ üretimini<br />
artıran, bariyerlerini olumsuz etkileyen<br />
ve pek çok cilt problemine neden olan<br />
stresi doğru yönetebilirsek cildimizi de<br />
korumuş oluruz.<br />
28 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 29
V<br />
RÖPORTAJ<br />
Estetik cerrahide<br />
çığır açan yöntem:<br />
Kök hücre<br />
tedavisi<br />
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ertan Günal, son on yılda yapılan<br />
araştırmaların kök hücre tedavisinde çığır açtığını belirtiyor. Op. Dr. Ertan Günal, kök hücrelerin yüze<br />
ve boyuna enjekte edilmesinin ince kırışıklıkların ve boyun çizgilerinin, leke, akne ve akneye bağlı izlerin<br />
azalması, cilt kalitesinin artması ve cildin sıkılaşması gibi sonuçları olduğunu açıklıyor.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
Sizden öncelikle kök hücrenin ne olduğunu<br />
öğrenebilir miyiz?<br />
Kök hücreler, olgunlaşmış hücreleri ve<br />
dokuları üreten, sürdürme ve farklılaşma<br />
kapasitesine sahip hücrelerdir. Son on<br />
yılda yapılan araştırmalar kök hücre<br />
tedavilerinde çığır açmıştır. Şu anda<br />
birçok branşta tedaviye cevap vermeyen<br />
hastalıklarda veya hastalığın ilerlemesinin<br />
durmadığı durumlarda kök hücre tedavileri<br />
kullanılmaktadır. Bu çalışmalar gösteriyor<br />
ki gelecek yıllarda kök hücre birçok<br />
hastalıkta altın standart olarak yer alacaktır.<br />
Kök hücreler, yeni doğanlarda yüksek<br />
miktarda oluyor ve yaş ilerledikçe<br />
azalıyor, değil mi? Karşılaştırma<br />
yapabilmek adına örneğin bir bebekte ve<br />
65 yaşındaki bir bireyde kaç kök hücre<br />
olduğunu belirtebilir misiniz?<br />
Dünyaya yeni gelen bebeklerde her<br />
10.000 hücreden biri kök hücredir. Ancak<br />
yaşın ilerlemesiyle birlikte bu oran azalır.<br />
65 yaşındaki orta yaşlı bir kişide kök hücre<br />
sayısı 1 milyonda birdir.<br />
“KÖK HÜCRE ALANINDA CİDDİ<br />
GELİŞMELER OLDU”<br />
Kamuoyu, estetikte kök hücre tedavisini<br />
yıllar önce müzisyen Sertab Erener’in<br />
Almanya’ya gitmesi, kök hücre tedavisi<br />
yöntemiyle cilt gençleştirme yapmasıyla<br />
duydu. Elbette o günden bugüne kök hücre<br />
tedavisinde çok yol alındı. Neler değişti<br />
mesela son yıllarda?<br />
Tabii ki teknolojinin ilerlemesi ile her<br />
alanda olduğu gibi kök hücre elde etme,<br />
çoğaltma ve kullanım alanlarında da ciddi<br />
gelişmeler oldu. Şu anda elde edilen kök<br />
hücre sayıları eskiye göre çok daha yüksek.<br />
Ayrıca hangi bölgelerden elde edilen kök<br />
hücrelerin daha faydalı olduğunu biliyoruz<br />
veya hangi hücre tipinin hangi hastalıkta<br />
ya da hangi estetik işlemde daha başarılı<br />
olduğunu da biliyoruz. Bu da yapılan<br />
tedavide başarı oranlarını çok yükseltiyor.<br />
Türkiye’de ne zamandır uygulanıyor bu<br />
tedavi? Hastaların ilgisi ne düzeyde?<br />
Türkiye’de on yıldır kök hücre<br />
tedavileri uygulanmaktadır ama son bir iki<br />
yıldır kullanım alanlarının artması ve alınan<br />
başarılı sonuçlar kök hücre tedavisinin<br />
yaygınlaşmasını sağladı.<br />
Şu anda hem yurt içi hem de yurt<br />
dışında birçok hastamıza hem hastalıkların<br />
tedavisinde hem de estetik uygulamalarda<br />
ve cerrahilerde kök hücre tedavisi<br />
yapmaktayız. Gün geçtikçe de talebin<br />
arttığını görüyoruz.<br />
Tedavide kullanılan kök hücreler, eskiden<br />
daha çok kemik iliği ve kordon kanından<br />
alınıyordu diye biliyoruz. Günümüzde<br />
kök hücreler vücudun başka hangi<br />
bölgelerinden alınıyor?<br />
Birçok dokudan kök hücre elde<br />
edebiliriz; kemik iliği, kemik, kıkırdak,<br />
kan, yağ veya deri. Hem elde edilen kök<br />
hücrenin sayısının ve kalitesinin fazla<br />
olması hem de teknik olarak daha kolay<br />
ve pratik olması sebebiyle şu anda en çok<br />
tercih ettiğimiz doku yağdır. Alınan yağın<br />
ileri teknoloji yöntemleri ile ayrıştırılması<br />
sonucunda kaliteli ve yüksek sayıda kök<br />
hücre elde edebiliyoruz.<br />
“YAŞLANMANIN TEMELİNDE KÖK HÜCRE SAYISININ AZALMASI VARDIR”<br />
“Yaşla beraber kök hücre sayısı azaldığı için vücudumuzdaki hücre yenilenmesi yavaşlar. Aslında yaşlanmanın temelinde de kök hücre<br />
sayısının azalması vardır. Örnek olarak, yüzümüzdeki cilt ve cilt altındaki kök hücre sayısının azalması, yüzümüzdeki derilerin sarkması,<br />
cildimizin kalitesinin azalması, lekelerin düzelmemesi ve yüzümüzdeki volüm eksikliklerinin sebeplerinden bir tanesi de yenileme yapacak<br />
kök sayısının azalmasıdır.”<br />
30 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 31
V<br />
RÖPORTAJ ????????V<br />
Kök hücreler hangi hastalıkların<br />
tedavisinde kullanılıyor?<br />
Günümüzde o kadar çok alanda kök<br />
hücre tedavisi uygulanıyor ki burada<br />
saymakla bitmez. Ama estetik uygulamalar,<br />
diz kapağı gibi eklem rahatsızlıkları,<br />
nörolojik hastalıkların tedavileri, kanser<br />
tedavileri, kısırlık tedavileri ve ereksiyon<br />
problemleri şu an en sık yapılan kök hücre<br />
tedavileridir.<br />
“DAHA GENÇ VE DAHA FERAH<br />
YÜZLER ELDE EDEBİLİYORUZ”<br />
Kök hücrelerin yüz estetiğinde kullanımı<br />
nasıldır ve faydaları nelerdir?<br />
Kök hücreleri estetik cerrahide en çok<br />
kullandığımız alan yüz bölgesidir. Elde<br />
edilen kök hücrelerin yüze ve boyuna<br />
enjekte edilmesi ile ince kırışıklıkların<br />
azalması, cilt kalitesinin artması, leke<br />
tedavileri, akne ve akneye bağlı skarların<br />
(izlerin) tedavileri, cildin sıkılaşması ve<br />
boyun çizgilerinin azalması sağlanabilir.<br />
Böylece daha genç ve daha ferah yüzler elde<br />
edebiliyoruz.<br />
Ayrıca elde edilen %100 stromal<br />
kök hücre (svf) ile zenginleştirilmiş yağ<br />
dolgularıyla kalıcı ve çok daha homojen<br />
çene, yanak, dudak belirginleştirme, kaş<br />
kaldırma, ışık dolgusu ve alın dolguları<br />
yapıyoruz.<br />
İkinci sırada saç uygulamaları geliyor.<br />
Yine elde edilen svf, yani kök hücreler ile<br />
saç dökülmeleri engelleniyor, saçın güçlü<br />
ve daha dolgun gözükmesi sağlanıyor. Her<br />
saç telinin kalınlaşması ile daha yoğun<br />
bir görünüme ulaşabiliyoruz, hatta bu<br />
uygulama bazı hastalarda yeni saç kökü<br />
çıkartıyor.<br />
Kök hücreleri başka bölgelerde de<br />
kullanıyor musunuz?<br />
Seçilmiş vakalarda meme ve popo yağ<br />
enjeksiyonlarına yine yüzde olduğu gibi<br />
kök hücre ekleyerek çok daha kalıcı ve çok<br />
daha iyi sonuçlar alabiliyoruz. Verdiğimiz<br />
yağların erime oranları çok azalıyor. Bu<br />
sayede verdiğimiz yağlar boşa gitmiyor ve<br />
hastaların uzun süre kullanacakları yağ<br />
enjeksiyonları yapabiliyoruz.<br />
KÖK HÜCRE TEDAVİSİ<br />
ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA<br />
NASIL GELİŞECEK?<br />
“Bu hızla giderse kök hücre tedavisinin<br />
geleceği noktayı tahmin edemiyorum.<br />
Sanırım ileride çok daha fazla alanda ve çok<br />
daha fazla hastalıkta temel tedavi olacak.<br />
Bizim alanımız olan estetikte ise temel<br />
yöntemlerden bir tanesi olacağı kesin gibi<br />
duruyor.”<br />
“TÜM İŞLEM SÜRESİ 40 DAKİKA<br />
İLA 1 SAAT ARASINDA DEĞİŞİYOR”<br />
Kök hücre tedavisi tam olarak nasıl<br />
yapılıyor?<br />
Öncelikle operasyonun büyüklüğüne,<br />
yapılacak bölgelerin sayısına ve alanın<br />
genişliğine göre lokal anestezi mi tercih<br />
edeceğimize yoksa genel anestezi altında<br />
mı yapacağımıza karar veriyoruz. İşleme,<br />
bize gereken yağı almakla başlıyoruz. Bu<br />
işlem yaklaşık 10 dakika sürüyor. Daha<br />
sonra alınan yağlar, özel kitler ve cihazlar<br />
ile ayrıştırılıyor. İstediğimiz miktarlarda<br />
kök hücre ve eğer yapacaksak kalıcı yağ<br />
dolguları hazırlanıyor. Operasyon planımıza<br />
göre kök hücrelerimizi ve kalıcı yağ<br />
dolgularımızı belirlenen bölgelere enjekte<br />
ediyoruz. Toplamda tüm işlem süresi 40<br />
dakika ila 1 saat arasında değişiyor.<br />
Tedavi sonrasındaki süreç nasıl ilerliyor?<br />
Hastanın nelere dikkat etmesi lazım?<br />
Bu işlem sonrası hastamızı bir<br />
iki saat dinlendirdikten sonra evine<br />
gönderebiliyoruz. Hastaların birkaç gün<br />
hafif morluğu ve şişliği olabilir, ağrı<br />
neredeyse yok denecek kadar azdır.<br />
Genellikle hastalarımız ikinci ya da<br />
üçüncü gün, günlük hayatlarına<br />
dönebiliyor. Bol sıvı alınması ve<br />
özellikle ilk hafta yağ dolgusu yapılan<br />
yerlere baskı olmaması önemli.<br />
Bu tedavinin riskleri var mı?<br />
Açıkçası operasyon süresinin kısa<br />
olması, hastanın kendi yağ dokusunun<br />
kullanılması ve operasyon alanlarının<br />
küçük olması sebebiyle diğer yöntemlere<br />
göre kök hücre tedavilerinin riskleri çok<br />
azdır. Deneyimli ellerde neredeyse hiç<br />
komplikasyon görmüyoruz.<br />
“HASTALARIMIZ SONUCU<br />
İŞLEMİN HEMEN SONRASINDA<br />
GÖRÜYOR”<br />
Tedavinin etkisi ne zaman görülmeye<br />
başlıyor ve etki ne kadar sürüyor?<br />
Hastalarımız kök hücre ve kök hücre<br />
ile zenginleştirilmiş yağ enjeksiyonlarının<br />
sonucunu işlemin hemen sonrasında<br />
görüyor. Ama ciltteki ve saçtaki etkileri<br />
ikinci ayda maksimuma çıkıyor. Yani<br />
işlemin tam sonuçlarını görmemiz ikinci<br />
veya üçüncü ayda oluyor diyebiliriz.<br />
Sizin kullandığınız kök hücreyle<br />
zenginleştirilmiş yağ enjeksiyonları ile<br />
klasik yağ enjeksiyonlarının farkı nedir?<br />
Klasik yağ enjeksiyonlarında ne kadar<br />
titiz çalışsak da verdiğimiz yağların %30<br />
ila %40’ı ameliyattan sonraki bir ay<br />
içinde eriyor. svf ile zenginleştirilmiş yağ<br />
dolgularında bu oran %5 ila %10 arasında,<br />
yani alınan yağların çok büyük bir kısmı<br />
ömür boyu hastada kalıyor. Dahası bu<br />
yöntem ile yağ dolgusunun inceliğini<br />
ve homojenitesini ayarlayabiliyoruz. Bu<br />
sayede daha pürüzsüz, cilt yüzeyinde<br />
dalgalanmaların olmadığı ve daha kontrollü<br />
dolgular yapabiliyoruz. Ayrıca tabii ki kök<br />
hücrenin etkisiyle ciltteki gençleşme ve<br />
sıkılaşma normal yağ dolgularına göre çok<br />
daha fazla oluyor.<br />
PRP, kök hücre tedavisi midir?<br />
PRP, kandan elde edilen trombosit<br />
hücrelerinden zengin plazmadır. Şöyle<br />
yanlış bir algıyı düzeltmek gerek; saf yağ<br />
transferleri ve PRP, gerçek kök hücre<br />
tedavisi değildir. Tabii ki bunları biz de<br />
kullanıyoruz ve birçok alanda etkilidir<br />
ama bizim kullandığımız yöntemle<br />
karşılaştırıldığında hücre sayıları, hücre<br />
etkinliği ve kullanım alanları çok daha<br />
azdır.<br />
Kök hücre tedavisinin hangi yaştan<br />
itibaren yapılması daha doğru olur?<br />
Aslında bu tedavilerin bir yaşı yok.<br />
İhtiyaç halinde her yaşta yapılabilir ama<br />
tabii ki cildin yaşlanmasının hızlandığı<br />
40’lı yaşlar en büyük hasta grubumuzu<br />
oluşturuyor.<br />
İLERİDE BU TÜR TEDAVİLER ÇOK DAHA EKONOMİK KOŞULLARDA YAPILABİLECEK Mİ?<br />
“Tabii ki öyle olacak. Ne yazık ki şu anda kullandığımız cihazlar ve kitler yurt dışından geliyor. Ama Türkiye’de bunların üretilmesiyle<br />
ilgili birçok çalışma var. Belki önümüzdeki beş yıl içinde yerli ve kaliteli kök hücre kitleri kullanılacak. Bu da ekonomik olarak<br />
rahatlamamızı sağlayacak.”<br />
32 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 33
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“Crystalys’in en<br />
beğendiğim özelliği<br />
cildi gençleştirmesi”<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
Dr. Yusuf Taş ile kristal içerikli<br />
dolguları ve Crystalys özelinde<br />
bu dolguların avantajlarını<br />
konuştuk. Dr. Yusuf Taş,<br />
ciddi anlamda dolgunluk<br />
efekti veren Crystalys’in en<br />
beğendiği özelliğinin ise cildi<br />
gençleştirmesi olduğunu ve<br />
bu ürünün yıllarca süren cilt<br />
yenileyici mezoterapik etki<br />
yarattığını ifade etti.<br />
Melek Yazıcı<br />
Meryem Bilici<br />
34 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 35
V<br />
RÖPORTAJ<br />
“KRİSTAL İÇERİKLİ<br />
DOLGULARIN DAHA DA<br />
POPÜLER OLACAĞINI<br />
DÜŞÜNÜYORUM”<br />
l “Crystalys gibi mezoterapik etkisi<br />
olan kristal içerikli dolguların kullanım<br />
miktarı açısından birkaç yıl içinde<br />
hyalüronik asit içeren dolguların çok önüne<br />
geçeceğini, daha da geliştirileceğini ve<br />
popüler olacağını düşünüyorum.<br />
l Bazı hekim arkadaşlarım, bu<br />
uygulamayı yapmaktan çekiniyor. Ama<br />
aslında hyalüronik asit içeren dolguları<br />
uygularken dikkat edilmesi gereken bütün<br />
kurallar, Crystalys gibi kristal içerikli<br />
dolgular için de uygulanırsa hiçbir sorun<br />
yaşanmaz.<br />
l Tabii ki hyalüronik asidi eritebilmek<br />
gibi bir avantajımız var ama kristal içerikli<br />
dolguları da serum fizyolojik aracılığıyla<br />
eritebilmek mümkün. Sadece kristal içerikli<br />
dolguları yüzeye uygulamamak gerekiyor.<br />
Bunu yaptığınız sürece diğer dolgularla<br />
arasında risk yönünden hiçbir fark yok.<br />
l Bu dolgular çok avantajlı. Ürünü<br />
zorlanmadan enjekte ediyorsunuz, ödem<br />
ve yoğun bir ağrı görmüyorsunuz. Sadece<br />
hafif bir kızarıklık oluyor ki bu zaten tüm<br />
dolgu işlemlerinde geçerli.”<br />
Kristal içerikli dolguların özellikleri ve<br />
avantajları neler?<br />
Yabancı bir hastamın özellikle kalsiyum<br />
hydroxipatite dolgu istemesi sayesinde<br />
kristal içerikli dolgudan haberdar oldum.<br />
Biraz araştırdım ama kullanımı bana pek<br />
pratik gelmedi; hazırlamak, sulandırmak<br />
(vs) zorundaydık. Daha sonrasında ise<br />
Crystalys ile tanıştım. Bu ürün, en başta<br />
yüksek oranda (yüzde 55,7) kalsiyum<br />
hydroxipatite içeriyor. Bildiğiniz gibi yıllar<br />
geçtikçe yüz bölgesindeki bağ dokular<br />
ve yağlar aşağıya doğru sarkıyor, daha da<br />
önemlisi kemik dokuda kayıp meydana<br />
geliyor. Kalsiyum hydroxipatite ise yeni<br />
kemik oluşumunu sağlıyor, kolajeni<br />
artırdığı ise bilimsel olarak kanıtlanmış<br />
durumda. Crystalys’in hazır enjektör olarak<br />
sunulması, kullanım açısından pratik<br />
olması da avantaj. Üstelik ciddi anlamda<br />
dolgunluk efekti veriyor ve uzun süreli<br />
kalıcılığa sahip. Bununla birlikte kendi<br />
adıma Crystalys’in en beğendiğim özelliği<br />
cildi gençleştirmesi, yıllarca süren cilt<br />
yenileyici etkisi ve bir mezoterapi ürünü<br />
olması.<br />
“İNSANLARIN BİLİNÇ SEVİYESİ<br />
YÜKSELDİ”<br />
Hastaların kristal içerikli dolguya<br />
tepkileri ne yönde?<br />
Eskiden daha çok botoks ve dolgu<br />
yapıyorduk ama artık hastaların talebi<br />
kristal içerikli dolgu yönünde. Sosyal<br />
medya ve televizyon programları aracılığıyla<br />
insanların bilinç seviyesi yükseldi. “Herkes<br />
aynı görünüyor” şikâyetinde bulunuyorlar<br />
ve farklı uygulamalar ile cilt kalitelerini<br />
artırıcı yöntemlere yöneliyorlar. Crystalys,<br />
cildi gerçekten güçlendiren bir ürün ve<br />
bence tercih edilmesinin asıl sebebi cilt<br />
gençleştirici etkisi. İleride çok daha popüler<br />
olacağını ve daha yoğun kullanılacağını<br />
tahmin ediyorum. Bu ürün özellikle,<br />
“Hocam bana bir şey yap ama doğal olsun,<br />
belli olmasın, çevremdekiler sadece bende<br />
bir farklılık ve hoşluk olduğunu düşünsün”<br />
diyen hastalar, yani dolgunluk yerine<br />
parlaklık isteyenler için ideal bir tercih.<br />
Ürünün uzun süreli kalıcı etkisinden söz<br />
ettiniz. Etkisi ne kadar devam ediyor?<br />
Crystalys, dolgu efekti açısından iki yıl<br />
hatta bazen daha uzun süreli kalıcı etkiye<br />
sahip. Mezoterapik etkisi ise uygulamadan<br />
bir ay sonra başlayıp 8-10 yıla kadar<br />
devam ediyor. Ayrıca hyalüronik asit içeren<br />
dolgulara göre fiyat-performans açısından<br />
daha avantajlı, çünkü aynı sonuca daha<br />
az ürün kullanarak ulaşabiliyoruz. Ama<br />
unutulmaması lazım ki Crystalys’in etkisi<br />
zamana yayılan bir etki.<br />
“UYGULAMA ZORLUĞU SÖZ<br />
KONUSU DEĞİL”<br />
Diğer dolgulardan uygulama açısından bir<br />
farkı var mı?<br />
Aslında çok farkı yok, tek dikkat<br />
edilmesi gereken kristal içerikli dolguyu<br />
kemik üstüne ve cildin derin dokusuna<br />
uygulamak. Bunun dışında diğer dolgulara<br />
göre bir uygulama zorluğu söz konusu<br />
değil. Ürünü kemik üstü çalıştığımız zaman<br />
kemik oluşumunu sağlamakla birlikte<br />
kolajen sentezini artırıyor. Cilt altı derin<br />
çalıştığımızda ise kolajen sentezini direkt<br />
uyarıyor. Karboksi metil selüloz (kıvam<br />
artırıcı bir ham madde) bir hafta içinde yok<br />
oluyor ve ortaya kalsiyum hydroxipatite<br />
çıkıyor. Bu da eridikçe kolajen sentezini<br />
uyarıyor ve kolajen seviyesi artarak<br />
yükseliyor.<br />
Hangi yaştan itibaren uygulanabiliyor?<br />
Her yaş grubunda uygulayabiliyoruz.<br />
Diyelim ki son derece genç, örneğin 25<br />
yaşındaki bir hasta bu uygulamayı istedi.<br />
Böyle bir durumda öncelikle hastanın cilt<br />
yapısına ve kolajen uyarıcısına ihtiyacı<br />
olup olmadığına bakıyorum, ihtiyacı varsa<br />
kullanabiliyorum. İkinci olarak daha<br />
önce herhangi bir dolgu işlemi yaptırıp<br />
yaptırmadığını öğreniyorum. Hasta hiç<br />
dolgu yaptırmadıysa hyalüronik asit içeren<br />
dolguyla başlamayı tercih ediyorum, çünkü<br />
önce efektini, sonucunu görmesi lazım.<br />
Gördüğünden memnun kalırsa Crystalys’i<br />
öneriyorum veya Crystalys’i sulandırıp cilt<br />
altına mezoterapi yapıyorum.<br />
“ÇİFT ETKİ SUNUYOR”<br />
Dolgu yaptırmak isteyen ama Crystalys’i<br />
hiç bilmeyen bir hastanıza bu ürünü nasıl<br />
anlatıyorsunuz?<br />
Benim için hastamın beklentisi, ne<br />
kadar değişim istediği, bu değişime hazır<br />
olup olmadığı çok önemli; öncelikle<br />
bunları anlamaya çalışıyorum. Ardından<br />
hem hyalüronik asitli hem de kristal<br />
içerikli dolguların özelliklerini anlatıyorum<br />
ve seçenek sunuyorum. Hyalüronik<br />
asitli dolguların daha yoğun dolgunluk<br />
verdiğini, örneğin Crystalys’in ise daha<br />
hafif bir dolgunluk sunduğunu, artı olarak<br />
da zamanla cildi gençleştirdiğini ve bu<br />
gençleşme etkisinin yıllarca sürdüğünü<br />
belirtiyorum. Zaten böyle bir seçenek<br />
sunduğunuzda hastanın kristal içerikli<br />
dolguya yöneleceği çok açık. Crystalys,<br />
dolgunluk ve cilt gençleştirme olarak çift<br />
etki sunuyor, mezoterapik etki yaratıyor.<br />
Böyle çok fazla ürün yok.<br />
Bu ürün yaşlanma etkilerini çok<br />
gösteren boyun bölgesinde ve ellerde de<br />
kullanılabiliyor mu?<br />
Yaşlanma tabii ki bütünsel bir süreç.<br />
Hepimiz daha çok yüzle ilgilensek de<br />
boyun ve eller de çok kıymetli ve önlem<br />
alınması gereken bölgeler. Çünkü belli bir<br />
seviyeden sonra boyun ve eller kırışıklıkları<br />
ve yaşı çok belli ediyor. Ayrıca toparlanması<br />
ve tedavi süreci uzun oluyor. Crystalys’i<br />
buralarda da çok rahatlıkla kullanıyor, hatta<br />
boyunda yüz bölgesine göre çok daha iyi<br />
sonuçlar alabiliyorum.<br />
Boyun bölgesi çeşitli mezoterapi<br />
ürünleri ve botoks aracılığıyla da<br />
gençleştirilebiliyor. Uygulayacağınız<br />
yönteme nasıl karar veriyorsunuz?<br />
Pek çok hekim gibi ben de tek bir<br />
uygulamadan çok kombine uygulamaları<br />
tercih ediyorum. Crystalys’i kullandıktan<br />
sonra hastama kolajen artırıcı mezoterapiler<br />
önerebiliyor, mezobotoks yapabiliyor,<br />
iple askılama yöntemiyle tedavisini<br />
destekleyebiliyorum. Özellikle boyun<br />
bölgesinde bugüne kadar tek bir ürün hiç<br />
kullanmadım ve yüz bölgesinde de böyle<br />
çalışmaya başladım.<br />
İyi sonuçlara ulaşmak için kombine tedavi<br />
mi yapmak gerekiyor?<br />
Hastanın mutlaka hayal ettiği bir sonuç<br />
var, aynı şekilde hekimin de. Ama tek bir<br />
işlemle buna ulaşamıyorsunuz, çünkü<br />
sonuç yarım kalıyor. İple askılama ile yüzü<br />
yukarı doğru astınız, fakat cildin yüzeyi<br />
mat, leke ve gözenekler var, sarkmış. Cildin<br />
bu durumunu dolgu ve mezoterapiyle<br />
desteklediğinizde sonuç çok daha iyi<br />
oluyor. Elimizde bu kadar çok ürün varken<br />
bunları kombine olarak kullanmak çok<br />
daha avantajlı. Benim bir de hastamla<br />
birlikte yaş almak gibi bir isteğim var.<br />
Gelsin, 10-15 yılı birlikte götürelim. Bu<br />
şekilde yönlendirme yaptığınızda hastanın<br />
size olan güveni artıyor ve zaten böyle de<br />
olması gerekiyor.<br />
Medikal estetik işlemleri, cerrahi<br />
işlemlerden daha çok mu tercih ediliyor?<br />
İnsanlar, medikal estetik işlemleri<br />
pratikliği, ekonomik oluşu ve sosyal<br />
hayata çok çabuk dönebilmeleri gibi<br />
nedenlerle tercih ediyor. Ama bu noktada<br />
biz hekimlere düşen önemli bir görev var;<br />
hastayı doğru yönlendirmek. Örneğin<br />
ben, estetik cerrahi olmasını gerektiğini<br />
düşündüğüm hiçbir hastaya müdahalede<br />
bulunmuyorum.<br />
Tabii ki botoksunu, dolgusunu<br />
ve mezoterapisi, yani basit işlemleri<br />
yapıyorum ama sonucunu kestiremiyorsam<br />
iple askılamayı veya burun dolgusunu<br />
yapmıyorum. Direkt olarak ameliyat olması<br />
gerektiğini söylüyorum. Bu tür işlemlerde<br />
cerrahi en üst noktadır, ne yaparsak<br />
yapalım cerrahinin vereceği sonucu çok da<br />
fazla veremeyebiliriz. Dolayısıyla o sınırı<br />
hem hastanın mutluluğu ve sağlığı hem<br />
de kendi hekimliğimiz açısından çok iyi<br />
korumamız lazım.<br />
DİĞER KRİSTAL İÇERİKLİ DOLGULARA GÖRE CRYSTALYS’İ TERCİH ETME SEBEBİ<br />
l “Sadece Crystalys için değil tüm dolgu ürünleri için tercih sebeplerim aynı. FDA (Food and Drug Administration-Birleşik Devletler<br />
Gıda ve İlaç Dairesi) onayını ve T.C. Sağlık Bakanlığı kaydını önemsiyorum. Ürünün kaç yıldır ve kaç ülkede var olduğu, bu ürünü kullanan<br />
hekim arkadaşlarımın deneyimleri de benim için çok mühim.<br />
l Tabii ki ürünü getiren firma da aynı şekilde önemli. Firma söz konusu ürünün arkasında ne kadar duruyor, herhangi bir sorunda ne<br />
kadar ulaşılabilir oluyor, danışman hekimleri aracılığıyla size ne kadar destek veriyor, ne kadar eğitim ve bilgilendirme yapıyor? Sonuç<br />
olarak firmanın güvenilir bir firma olması lazım. Böyle bir firmayla çalışmak hekim için büyük bir avantaj.<br />
l Eminim ki kristal içerikli dolgular popüler oldukça pek çok farklı firma ortaya çıkacaktır ama ben bir ürünü kullanmayı tercih<br />
ederken tüm bunlara bakıyorum. Muhtemelen bütün hekimler de bunlara dikkat ediyordur.”<br />
36 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 37
V<br />
MAKALE<br />
Parlak bir cilt ve<br />
sağlıklı görünüm için<br />
gençlik aşısı<br />
İçeriğinde hyalüronik asit,<br />
aminoasitler ve peptitler olan gençlik<br />
aşısı, cildin gençliğini uzun süre<br />
korumak, kırışıklıkları ve sarkmayı<br />
önlemek amacıyla yapılıyor. Cilt,<br />
gençlik aşısı aracılığıyla canlılığını ve<br />
nemini uzun süre muhafaza ediyor,<br />
yaş alma belirtileri ise önleniyor.<br />
Dr. Yasemin Savaş<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
(Dr. Yasemin Savaş Kaliteli Savaş Kliniği Koordinatörü)<br />
Aslında hepimiz çok iyi biliyoruz ki<br />
cildimizin bakıma ve öneme, yani özene<br />
her zaman ihtiyacı var. Çünkü cildimize<br />
ne kadar iyi bakarsak o kadar sağlıklı,<br />
parlak ve canlı görünen bir cilde sahip<br />
oluyoruz. Işıl ışıl ve neme doymuş bir cilt<br />
ise kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor.<br />
Bunun için de cildimizin ihtiyacı olan<br />
medikal estetik uygulamalarını, konusunda<br />
uzman doktorumuzun belirlediği<br />
periyotlarda yaptırmamızda fayda var.<br />
AŞILARLA ARAMIZI İYİ<br />
TUTMALIYIZ<br />
Medikal estetik uygulamaları<br />
kapsamında cilde uygulanan aşılar,<br />
oluşabilecek problemleri önlemeye<br />
yönelik koruyucu işlemlerden birisidir. Yaş<br />
aldığımız süre boyunca cildimizin de aynı<br />
doğrultuda bakıma ihtiyacı oluyor.<br />
Hem yaş almanın verdiği cilt<br />
hasarlarından hem de çevresel etkenlerden<br />
zarar gören cildimizin korunma<br />
ihtiyacından dolayı cilt altına yapılan<br />
aşılarla aramızı iyi tutmalıyız.<br />
Çünkü aşılar ilerde oluşabilecek<br />
sarkmalar, kırışıklıklar, lekelenmeler,<br />
damar ve pigment bozuklukları, nem<br />
kayıpları, ciltte matlaşma, geniş gözenek,<br />
cilt kalitesinde ve elastikiyetinde azalma,<br />
hacim kayıpları gibi problemleri önlemek<br />
amacıyla yine bize yardımcı oluyor.<br />
Cilde uygulanacak aşıların temelinde<br />
cildin ileriye yönelik ihtiyaçlarını doğru<br />
belirlemek, cildi doğru analiz etmek ve<br />
ihtiyaca yönelik koruyucu uygulamayı<br />
yapmak yatıyor.<br />
Her birindeki hedefler ve içerikler<br />
bu nedenle farklılık gösteriyor. Yaş alma<br />
sürecinde kişileri bekleyen sorunlar,<br />
çoğu zaman bu aşıların kombine olarak<br />
uygulanmasını da gerektiriyor.<br />
Daha parlak, daha taze ve daha sağlıklı<br />
bir cilt görünümünün yanı sıra ciltte<br />
sıkılaşma için de önerilen cilt aşılarının<br />
başında ise “gençlik aşısı” geliyor.<br />
GENÇLİK AŞISI NEDİR?<br />
Gençlik aşısı, cildin gençliğini uzun<br />
süre korumak amacıyla yapılan bir<br />
aşıdır. İçeriğinde hyalüronik asit, cildin<br />
ihtiyacı olan aminoasitler ve peptitler<br />
vardır. Gençlik aşısı uygulamasına cildin<br />
durumuna ve risk faktörlerine göre 20-30<br />
yaş arasında başlanabiliyor.<br />
Bu aşı, yoğun alkol ve sigara kullanımı<br />
olan, akıllı binalarda uzun süre vakit<br />
geçiren ve güneş ışınlarına uzun süre<br />
maruz kalan ciltler için özellikle öneriliyor.<br />
Gençlik aşısı yüz, boyun, dekolte,<br />
özellikle göz çevresi, el üstü ve diz<br />
bölgesine küçük iğneler yardımıyla<br />
uygulanabiliyor ve işlem sadece 15-20<br />
dakika kadar sürüyor.<br />
Öncesinde cilde uyuşturucu bir krem<br />
sürülerek konforlu bir uygulama yapılması<br />
sağlanıyor. Kırışıklıkları ve sarkmaları<br />
önleyici olarak kullanılan aşı aracılığıyla<br />
cilt korunuyor, canlılığını ve nemini uzun<br />
süre muhafaza ediyor, yaş alma belirtileri<br />
önleniyor.<br />
Ciltte nem artışı, parlaklık, canlılık,<br />
dirilik ve duru bir görüntü aşının etkileri<br />
arasında bulunuyor. Gençlik aşısının farklı<br />
formları var.<br />
Yaş ve cildin ihtiyacını belirleyerek<br />
doğru ürünle uygulama yapmak etkinliği<br />
artırıyor.<br />
GENÇLİK AŞISI KALICI MI?<br />
Gençlik aşısı yapıldıktan sonraki bir<br />
iki gün içinde ciltte bir aydınlanma ve<br />
dokularda dolgunlaşma gözlemleniyor.<br />
Ortalama 3 aylık bir zaman diliminde<br />
aşının etkisi maksimum seviyeye ulaşıyor<br />
ve sonraki aylar boyunca cilt gençleşmeye<br />
devam ediyor.<br />
Gençlik aşısı da diğer birçok aşı ve cilt<br />
gençleştirme uygulaması gibi belli bir süre<br />
için etkilidir. Kalıcılığı, cildin durumuna ve<br />
kişinin alışkanlıklarına, yaşına, cilt bakım<br />
rutinine bağlı olarak uzayıp kısalabiliyor.<br />
Cilt yaşına ve ihtiyaçlarına göre kişiye<br />
özel oluşturulan 3-4 seanslık protokol<br />
tamamlandıktan sonra gençlik aşısının cilt<br />
üzerindeki etkileri 6 ay ila 1 yıla kadar<br />
kalıcıdır.<br />
CİLT AŞISI İLE İLGİLİ DETAYLAR<br />
l Cilt aşısının kalıcılığı 1 yıla kadar devam ediyor.<br />
l Uygulama ortalama 4 seansta yapılıyor, seans sayısı cildin ihtiyacına göre değişiyor.<br />
l İşlem sonrasında ciltte hafif bir kızarıklık olabiliyor, başka herhangi bir yan etki<br />
görülmüyor.<br />
l Yine de işlem sonrasında morluk önleyici krem, nemlendirici ve güneş koruyucu<br />
krem kullanılıyor.<br />
l Cilt aşısı, hamileler dışında ihtiyacı olan herkese uygulanabiliyor.<br />
l Uygulama öncesi ve sonrasında hamama ve saunaya girmek, peeling gibi işlemler<br />
yaptırmak önerilmiyor.<br />
l Hasta sosyal hayatına hemen dönebiliyor.<br />
GENÇLİK AŞISININ<br />
ETKİLERİ NELERDİR?<br />
l Alın çizgilerinin<br />
giderilmesinde etkilidir.<br />
l Yüzün tamamında<br />
gençleştirme, kırışıklık giderme<br />
ve cilt canlandırma amacıyla<br />
kullanılıyor.<br />
l Boyun halkalarının<br />
görünümünü tamamen siliyor<br />
ya da önemli ölçüde hafifletiyor,<br />
boynu sıkılaştırıyor.<br />
l Gıdı ve çene hattını<br />
sıkılaştırıyor.<br />
l Dekolte bölgesi<br />
gençleştirmede son zamanların<br />
popüler uygulamaları arasındadır.<br />
l El gençleştirme, yaşlılık<br />
lekelerini giderme ve doku<br />
kaybını telafi etmede son derece<br />
başarılıdır.<br />
l Daha enerjik bir göz çevresi<br />
ve tazelenmiş bakışlar için kaş<br />
çevresine uygulanabiliyor.<br />
KİMLER GENÇLİK AŞISI<br />
YAPTIRABİLİR?<br />
Gençlik aşısı, her yaştan<br />
yetişkin kadın ve erkeklerin<br />
kullanımına uygundur. Özellikle<br />
30 yaşından sonra ciltteki<br />
hyalüronik asit azaldığı için cilt<br />
canlılığını yitirmeye başlıyor.<br />
Solgun ve matlaşmış cilt,<br />
yetişkinler arasında yaygın<br />
problemlerden birisidir ve<br />
temel sebebi cildin yeteri kadar<br />
hyalüronik asit üretemiyor<br />
olmasıdır.<br />
l Cildinde gençliğin canlılığını<br />
özleyen herkes, gençlik aşısıyla<br />
capcanlı bir yüze kavuşabiliyor.<br />
l Kırışıklık, cilt sarkması,<br />
yaşlılık lekeleri gibi şikayetleri<br />
olan 30 yaş sonrası kadın ve<br />
erkekler gençlik aşısı için uygun<br />
adaydır.<br />
l Gençlik aşısı antiaging<br />
koruma sağladığı için cildini<br />
zamanın olumsuz etkilerine karşı<br />
korumak isteyenlerin güzellik<br />
ve bakım rutinlerine dahil<br />
edebileceği bir uygulamadır.<br />
38 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 39
V<br />
MAKALE<br />
Cilt kalitesini<br />
artırıcı işlemler<br />
Hızla gelişen yeni teknolojileri,<br />
yeni ürünleri ve uluslararası<br />
çalışmaları takip edip kıyaslıyor,<br />
hastalarımın en doğal ve en<br />
güzel hallerine kavuşmaları için<br />
büyük bir keyifle kendi kliniğimde<br />
uyguluyorum. Makalemde <strong>Voyant</strong><br />
okurlarına popüler medikal estetik<br />
uygulamaları arasında yer alan<br />
mezoterapi, örümcek ağı estetiği ve<br />
mezospider’dan söz etmek istiyorum.<br />
Dr. Eda Mersinlioğlu<br />
Medikal Estetik Hekimi<br />
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi<br />
Tıp Fakültesi’nden 2008 yılında mezun<br />
olduktan sonra uzmanlık eğitimimi<br />
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />
(yeni ismiyle Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu<br />
Şehir Hastanesi) Acil Tıp Kliniği’nde<br />
acil tıp uzmanı olarak tamamladım.<br />
Güzelliğe ve güzelleşmeye olan ilgim<br />
nedeniyle de mezoterapi ve medikal<br />
estetik uygulamalarına başladım. Bu<br />
süreçte medikal estetik uygulamaları<br />
ile ilgili eğitimlere katıldım ve yayınları<br />
takip ettim. Mezoterapi ve medikal<br />
estetik alanına Medipol Üniversitesi’nden<br />
mezoterapi sertifikamı aldıktan sonra tam<br />
anlamıyla giriş yaptım. Hızla gelişen yeni<br />
teknolojileri, yeni ürünleri ve uluslararası<br />
çalışmaları takip edip kıyaslıyor,<br />
hastalarımın en doğal ve en güzel hallerine<br />
kavuşmaları için büyük bir keyifle kendi<br />
kliniğimde uyguluyorum. Makalemde<br />
<strong>Voyant</strong> okurlarına popüler medikal estetik<br />
uygulamaları arasında yer alan mezoterapi,<br />
örümcek ağı estetiği ve mezospider’dan söz<br />
etmek istiyorum.<br />
MEZOTERAPİNİN KULLANIM<br />
ALANI ÇOK GENİŞ<br />
Mezoterapi; vitaminlerin, minerallerin,<br />
aminoasitlerin, enzimlerin tek başına ya<br />
da genellikle karışım halinde derinin orta<br />
tabakasına mikro enjeksiyon yöntemiyle<br />
uygulanmasına verilen isimdir.<br />
Mezoterapinin kullanım alanı çok<br />
geniştir. Mezoterapiden kas iskelet<br />
sistemi hastalıkları ve fibromiyalji gibi<br />
pek çok durumda yararlanılsa da en sık<br />
olarak cilt yenileme, antiaging, bölgesel<br />
zayıflama, selülit, çatlaklar, lekeler, yara<br />
ve sivilce izleri, saç dökülme tedavilerinde<br />
kullanılıyor.<br />
Kliniğimde gıdı, basen ve göbekteki<br />
bölgesel yağlanmaları eritmeyi ve forma<br />
sokmayı hedef alan enzimatik lipoliz<br />
adını verdiğimiz mezoterapi çeşidini<br />
sık sık uyguluyorum. Saç ve saçlı<br />
deriye uyguladığımız mezoterapi de<br />
saç dökülmesini önlemede ve yeni saç<br />
çıkarmada bize gayet başarılı sonuçlar<br />
veriyor.<br />
Yine aynı şekilde göz ve göz çevresi<br />
mezoterapisini, leke mezoterapilerini<br />
ve selülit mezoterapilerini sıklıkla<br />
kullanıyorum.<br />
Eskiden ajanlar tek tek karıştırılarak<br />
mezoterapi yapılıyordu, fakat günümüzde<br />
her sorun için ayrı ayrı hazırlanmış çok<br />
güzel ve etkili karışımlar var. Muayenenin<br />
ardından ihtiyaca uygun olan karışımı<br />
doğru miktarda ve doğru katmana<br />
verdikten sonraki ikinci ve üçüncü günde<br />
bile cilt kalitesindeki artışı ve yüzlerindeki<br />
parlamayı hastalarım fark ediyor, bu da<br />
tedavinin devamlılığı için bize motivasyon<br />
sağlıyor. Yaklaşık üç altı ay arası yapılan<br />
koruma tedavilerine devam edildiğinde<br />
beklentimiz olan sağlıklı bir cilde sahip<br />
olunuyor.<br />
ÖRÜMCEK AĞI ESTETİĞİ<br />
KIRIŞIKLIKLARIN VE<br />
SARKMALARIN GİDERİLMESİNDE<br />
ROL OYNUYOR<br />
Yer çekimine ve ilerleyen yaşa bağlı<br />
olarak zaman içinde yüzümüzde oluşan<br />
ince kırışıklıklar ve elastikiyet kaybına<br />
bağlı sarkmalar kötü hava koşulları,<br />
sağlıksız beslenme ve sık kilo alıp<br />
vermeyle beraber daha da derinleşmeye<br />
başlıyor. Örümcek ağı estetiği tam da bu<br />
noktada cilt kalitesinin artırılmasında, yüz<br />
formunun geri kazandırılmasında ve ince<br />
kırışıklıkların giderilmesinde rol oynuyor.<br />
Örümcek ağı estetiğini cinsiyet farkı<br />
göstermeksizin cilt kalitesini artırmayı<br />
hedefleyen, yorgun ifadeden kurtulmak<br />
isteyen, hafif ve orta derece sarkıklığı olan<br />
yüzlere uyguluyoruz.<br />
Oldukça güvenilir bir uygulama<br />
olan örümcek ağı estetiğinde yıllardır<br />
cerrahide yararlanılan polidiaksanon<br />
ipleri kullanıyoruz. Vücuda hiçbir yan<br />
etkisi bulunmayan bu medikal ipleri tıpkı<br />
bir örümcek ağı gibi cilt altına işleyerek<br />
yerleştiriyoruz.<br />
Örümcek ağı tedavisinin temelinde<br />
ciltte yaşa bağlı olarak azalan kolajenin<br />
üretiminin teşvik edilmesi yatıyor. Sorunlu<br />
bölgeye yerleştirilen ipler güçlü bir lifting<br />
etkisi sağlıyor, aynı zamanda bu ipler<br />
erirken cilt reaksiyon vererek kolajen<br />
elastin üretiyor ve lifting etkisi gittikçe<br />
artıyor.<br />
MEZOSPIDER, ÖRÜMCEK AĞI<br />
İLE MEZOTERAPİNİN GÜÇLERİNİ<br />
BİRLEŞTİRİYOR<br />
Mezospider işlemi benim sıkça ve çok<br />
severek uyguladığım, sonuçlarından da<br />
oldukça memnun olduğum, örümcek ağı<br />
estetiğinin ve mezoterapinin güçlerini<br />
birleştiren kombine bir uygulamadır. Kısaca<br />
şöyle özetleyeyim: Örümcek ağı estetiğinde<br />
kullanılan ipleri yerleştirdikten sonra<br />
vücudun ihtiyacı olan aminoasit, vitamin<br />
ve hyalüronik asit içeren mezoterapi<br />
karışımlarını ince iğneler aracılığıyla<br />
sorunlu bölgeye göndererek hem örümcek<br />
ağı estetiğini hem de mezoterapi seansını<br />
aynı anda tamamlamış oluyoruz. Cilt<br />
kalitesini artırıcı etki, iki uygulama aynı<br />
anda yapıldığından çok daha fazla oluyor.<br />
Mezospider işlemi, lokal anestezik<br />
kremin uygulanmasından sonra yaklaşık<br />
45 dakika sürüyor. Bu işlem son derece<br />
güvenli minimal invaziv bir yöntemdir.<br />
İşlem sonrasında kısa süreli ödem ve küçük<br />
morluklar olabiliyor. Bunun dışında bir yan<br />
etki beklenmiyor. Sıklıkla uygulamadan<br />
hemen sonra günlük hayata devam<br />
edilebiliyor.<br />
Sonuçlar işlemin hemen ardından<br />
kısmen fark edilse de asıl etki birkaç<br />
hafta sonra ipler erimeye başlarken ortaya<br />
çıkıyor. Cilt altı bağ dokusunda yeni<br />
kolajen ve elastin sentezinin uyarılmasıyla<br />
yaklaşık bir yıl kalıcılık göstererek ciltte<br />
gerginlik etkisi oluşturuyor.<br />
40 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 41
V<br />
PSİKOLOJİ<br />
Bütün duygular<br />
evrenseldir,<br />
yorumlar kişiseldir<br />
<strong>2022</strong>’DE SEVGİYE<br />
TESLİM OLUN!<br />
Sizlere tavsiyem, tüm duygulara<br />
saygıyla yaklaşmanız, gösterdiği adresleri<br />
önemsemeniz, bastırarak onların<br />
karşısında durmamayı öğrenmenizdir. 2020<br />
ve 2021’de insanlık her dönemde olduğu<br />
gibi yine birçok duyguyu deneyimledi ama<br />
yaşanan korona salgını nedeniyle en çok<br />
korku, panik, endişe ve üzüntüye teslim<br />
oldu. <strong>2022</strong>’de mutluluğa, aşka, en çok da<br />
sevgiye teslim olabilmenizi diliyorum.<br />
En temel duygular korku, öfke,<br />
mutluluk ve üzüntü olarak kabul<br />
edilir. Günlük hayatımıza bu duygular<br />
hâkim olur. Ancak duyguların nasıl<br />
yaşanacağına, hangi davranışları<br />
etkin hale getireceğine, yaşama nasıl<br />
yön vereceğine, bir duyguya hangi<br />
duygunun eşlik edeceğine, duygunun<br />
ne kadarının ifade edilebileceğine<br />
mizacımız ile içinde bulunduğumuz<br />
sosyal ve kültürel çevre şekil verir.<br />
Buket Elbeyoğlu<br />
Kişisel Gelişim Uzmanı-Biyolog<br />
“Hayat adil değildir” deriz ve hemen<br />
hepimiz bu konuda hemfikirizdir. Bu<br />
konuya başka bir pencereden baktığınızda<br />
ise inanın çok adil davranıldığını da<br />
göreceksiniz. “Bu nedir?” dediğinizi duyar<br />
gibiyim: Duygular!<br />
Duygular -yoğunlukları değişebilmekle<br />
beraber- eğer bir duygu kütlüğü yoksa<br />
her bireyde mevcuttur. En temel duygular<br />
korku, öfke, mutluluk ve üzüntü olarak<br />
kabul edilir. Dünyanın neresinde, hangi<br />
sosyokültürel ya da ekonomik koşulda<br />
olursak olalım bu duyguları hepimiz illaki<br />
deneyimleriz.<br />
Yaradan, göz açıp kapayıncaya<br />
kadar geçen ve “ömür” denen şu kısacık<br />
süreçte rengimizi, boyumuzu posumuzu,<br />
beden denen giysimizi, zekâmızı, maddi<br />
imkânlarımızı farklı verse de özünde adil<br />
davranmış, aynı vermiş duygularımızı.<br />
Örneğin, Prens William’ın eşi İngiltere<br />
Cambridge Düşesi Kate Middleton’ın<br />
bebeğini kucağına aldığında hissettiği<br />
duyguyla Afrika’nın çok fakir bir<br />
bölgesindeki annenin duyguları farklı<br />
değildir. Düşesin hissettiği mutluluk, sevinç<br />
gibi duygular daha kaliteli, daha yüksek ya<br />
da daha içten değildir inanın ki! Çok büyük<br />
bir şirkette CEO olmayı hedefleyen ve aynı<br />
şirkette temizlik görevlisi olarak çalışmak<br />
isteyen kişilerin her ikisi de hedeflerine<br />
ulaştığında konumları, sahip oldukları<br />
maddi olanaklar çok farklıdır ama duygu<br />
düzeyi bakımından asla farklı değildirler.<br />
Dünyanın en zenginlerinden Yunan<br />
armatör Aristotle Onassis’in tek oğlunu<br />
uçak kazasında kaybettiğinde duyduğu<br />
acı ile dünyanın başka bir yerinde<br />
evladını kaybeden bir babanın duyguları<br />
farklı olabilir mi? Onassis, dünyanın en<br />
zenginlerinden biri diye yüreği daha az<br />
yanmış, daha az üzülmüş olabilir mi?<br />
Hasta evladının başında bekleyen bir<br />
annenin ıstırabı zengin, fakir, güzel, çirkin,<br />
entelektüel, cahil oluşuna göre değişebilir<br />
mi?<br />
Yukarıda belirttiğim gibi en temel<br />
duygular korku, öfke, mutluluk ve üzüntü<br />
olarak kabul edilir. Günlük hayatımıza<br />
bu duygular hâkim olur ve bizler mutlu,<br />
üzgün, hayal kırıklığına uğramış, öfkeli<br />
olup olmadığımıza göre kararlar alırız.<br />
Hatta hobilerimizi ve aktivitelerimizi bile<br />
bizde kışkırttıkları duygulara göre seçeriz.<br />
Ancak duyguların nasıl yaşanacağına, hangi<br />
davranışları etkin hale getireceğine, yaşama<br />
nasıl yön vereceğine, bir duyguya hangi<br />
duygunun eşlik edeceğine, duygunun ne<br />
kadarının ifade edilebileceğine mizacımız<br />
ile içinde bulunduğumuz sosyal ve kültürel<br />
çevre şekil verir.<br />
Sıradan bir trafik kazasında bile<br />
kimimiz karşımızdakine sopayla saldırma<br />
noktasına gelebilecek kadar cinnet<br />
geçirebilirken, duygularını yönetebilme<br />
becerisi olan bir başkası aynı durumda<br />
karşısındakine “geçmiş olsun” diyebilecek<br />
nezaketi gösterebilmektedir. Kısacası bütün<br />
duygular evrenseldir, yorumlar kişiseldir.<br />
Çoğu zaman onları olumlu ya da<br />
olumsuz olarak sınıflandırmakla yanlış<br />
yapsak da bütün duygular gerekli ve<br />
değerlidir. Örneğin, “Korku olmasaydı<br />
bugün insanlık var olamazdı” dersek hiç de<br />
abartmış olmayız. Birçoğumuz sadece neşe<br />
ve mutluluğun sağlıklı duygu olduğuna<br />
inanır, diğer duygulardan kaçmak için<br />
uğraşır. Oysa gerçek haz ve mutluluk,<br />
duyguların tamamıyla ilişkili olduğunda var<br />
olabilir. Örneğin, üzüntüyü bilmeseydik<br />
mutluluk bu kadar kıymetli ve anlamlı<br />
olabilir miydi?<br />
DUYGULARIMIZI İFADE ETMEZSEK<br />
ÇIĞ GİBİ BÜYÜRLER<br />
Duygular, vücudumuzda güçlü<br />
fizyolojik değişimlere sebep olur. Örneğin,<br />
heyecandan avuçlarımız terler, korkudan<br />
kalbimiz hızlı hızlı çarpar, üzüntüden<br />
midemize taş oturmuş gibi olur ya da<br />
öfkeden dişlerimiz birbirine kenetlenir.<br />
Bizler biyolojik açıdan tüm bu duyguları<br />
ve sonuçlarını kısa süreli olduğu takdirde<br />
tolere edebilecek ve yönetebilecek<br />
donanıma sahip olarak yaratılmışızdır.<br />
Ancak korku, öfke, üzüntü gibi duyguları<br />
güvenli ve üstesinden gelecek şekilde<br />
ifade edemezsek, bastırır ve yok sayarsak<br />
bu duygular ömrünü tamamlayamaz,<br />
ruhlarımızda birikir ve benzer her olayda<br />
daha da katlanarak adeta bir çığ gibi büyür.<br />
Bizim için asıl olumsuz süreçler de bundan<br />
sonra başlayacaktır. Çünkü duyguların<br />
kimyası özünde enerjidir ve biliyoruz ki<br />
enerji de yok olamaz.<br />
Biz toplum olarak duyguları bastırma<br />
eğilimindeyiz. “Kan kusup kızılcık şerbeti<br />
içtim” ve “kol kırılır yen içinde kalır” gibi<br />
atasözlerimiz buna en güzel örneklerdir.<br />
Cezalandırmayla, tepkiyle, belayla<br />
karşılaşmamak ya da “hep iyi bilinmek”,<br />
“el alem ne der” gibi düşüncelerle<br />
duygularımızı bastırırız.<br />
Bu bastırılmış duygular (öfke, suçluluk,<br />
üzüntü, hayal kırıklığı vb.), bugünümüzü<br />
ve geleceğimizi mutlu, sağlıklı, huzurlu,<br />
üretken ve kötü alışkanlıklardan uzak<br />
yaşamamızı engelleyen en güçlü enerjiler<br />
olarak varlığını koruyacaktır. Birikmiş bu<br />
yoğunluk (duygular), vücudumuzda hapis<br />
kalır ve yaşam enerjimizi düşürerek birçok<br />
rahatsızlığa (fiziksel bir hastalık, ruhsal<br />
bir sorun ya da davranışsal bir problem)<br />
veya soruna (ilişkilerde sürekli başarısızlık,<br />
bir sorunun tekrar tekrar karşınıza<br />
çıkması, bağımlılıklar, yeme bozukluğu,<br />
özgüven eksikliği vb.) dönüşerek tekrar<br />
dile gelecektir. Biz bu “hastalıkların” ya<br />
da sorunların altında yatan mesajları<br />
okuyamadığımız takdirde de çoğalarak bize<br />
geri dönmesi kaçınılmaz olacaktır.<br />
Bedenimiz bizimle hastalıklar yoluyla<br />
konuşur. Bugün bilinmektedir ki duyguları<br />
bastırıp söylemek istediklerini ele<br />
almadıkça bu enerjiler bizde zihinsel ve<br />
fiziksel birçok sorunun hatta hastalığın<br />
Duyguları hissedebilmek çok önemli ama<br />
onları yararınıza ve sağlığınıza olacak<br />
şekilde “akıllıca” anlamanız ve kullanmanız<br />
koşuluyla. Buket Elbeyoğlu’nun<br />
“Duygulara Teslim Ol-Ma” kitabı da<br />
gerçek yaşam hikâyelerine dayanarak<br />
işte bu konuyu anlatıyor.<br />
temelini oluşturmaktadır. Bu durumun<br />
sağlığımız üzerindeki fiziksel etkileri<br />
son derece olumsuz olabilir. Bu olumsuz<br />
etkileri anlatmakla bitiremeyiz. En<br />
önemlisi bağışıklık sistemimiz zayıf düşer,<br />
hasta olma riskimiz çok büyük ölçüde<br />
artar. Yıllarca kalıtım ve çevrenin bizi<br />
şekillendirdiğini, yönettiğini kabul ettik.<br />
Ama artık bilinçli bir zihin yapısının yani<br />
sağlıklı duygu ve düşüncelerin kalıtım ve<br />
çevreden de üstün olduğunu biliyoruz.<br />
İçinde bulunduğumuz duygu durumunun<br />
genleri etkilediği bir gerçektir. Bir biyolog<br />
olarak diyorum ki genler kaderimiz değildir<br />
ve tetiklenmedikçe aktif olamaz yani<br />
uykudadır.<br />
42 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 43
V<br />
DİYET<br />
Gebelik döneminde<br />
nasıl beslenmeliyiz?<br />
En zor zamanlarda, en mutlu günlerde, ilk adımlarda,<br />
her göz yaşında, hem başarı hem başarısızlıkta koşulsuz<br />
sevmenin adıdır annelik. Anne olma fikrinde bile insanın<br />
içini tarifsiz bir duygu kaplar. Elbette en çok sevinç ve<br />
heyecan duygularını yaşatsa da endişe de beraber gelir.<br />
Anne adaylarının sıkça merak ettiği konulardan biri de<br />
tüm bu özel süreçte nasıl besleneceğidir.<br />
Elif Erkin<br />
Uzman Diyetisyen<br />
Hamilelik sürecinde anne adayının<br />
11 ila 14 kilo arasında bir kilo artışı<br />
yaşaması normal sayılır. Anne düşük kilo<br />
aralığındaysa bu rakam 16, yüksek kilo<br />
aralığında ise 8-9 kg’dır. Bunun üzerine<br />
çıkılması kalorisi yüksek fakat besin değeri<br />
düşük gıdalar tüketildiği anlamına gelebilir.<br />
Bu da bebekten ziyade annenin kilo<br />
alımına neden olur. “Sen iki canlısın çok<br />
yemelisin, hamilesin her istediği istediğin<br />
kadar yiyebilirsin” gibi söylemlere göre<br />
hareket edilmemelidir.<br />
Gebeliğin 12. haftasına kadar<br />
hormonlar vücutta yüzlerce kat artış<br />
sağlar. Bu nedenle anne adayında mide<br />
bulantıları, kusma, koku hassasiyeti ve<br />
sindirim problemleri görülebilir. Süreçteki<br />
en önemli faktör, bebeğin büyüme ve<br />
gelişimini etkileyen sağlıklı bir ortam<br />
oluşturulmasıdır. Bu sebeple anne adayı<br />
ilk 3 ayında kendisini en rahat hissettiği<br />
şekilde beslenebilir. Ancak gebeliğin 3.<br />
ayından sonra hormonlar düzene gireceği<br />
için hamilelikte beslenme hem anne adayı<br />
hem de bebek için ciddi önem taşımaya<br />
başlayacaktır. Peki, hamileler neler yemeli,<br />
hamilelikte beslenme listesi nasıl olmalı?<br />
Hadi gelin birlikte inceleyelim.<br />
İLK 3 AY AZ AMA SIK<br />
BESLENİLMELİDİR<br />
Öncelikle anne adayına hamilelikten 3<br />
ay önce ve hamileliğin ilk 3 ayı folik asit<br />
takviyesi alması önerilir. Akabinde anne<br />
adayına yaşayabileceği mide bulantıları<br />
ve koku hassasiyeti nedeniyle yağsız,<br />
kokusuz, baharatsız ve tuzlu yiyecekler<br />
yemesi tavsiye edilir. Bu gibi atıştırmalıklar<br />
bulantının bastırılmasında faydalı olacaktır.<br />
Balık, yumurta, kırmızı et ile süt ve süt<br />
ürünleri tüketilmesi de normal bir bireyin<br />
beslenmesinde olduğu gibi önemlidir.<br />
Ancak anne adayında bu ürünlere<br />
hassasiyet başlamışsa tüketmek için<br />
kendisini zorlamasına gerek yoktur. Çünkü<br />
ilk 3 ay bebek, annenin beslenmesinden<br />
olumlu ya da olumsuz etkilenmez. Yani<br />
hamilelikte beslenme sürecinde ilk 3 ay,<br />
anne adayının kendisini rahat hissettiği<br />
şekilde olmalıdır.<br />
Bu dönem özel bir çaba gerektirmez.<br />
Yalnızca sosis, salam, hazır meyve suyu<br />
gibi raf ömrü uzun olan, katkı maddesi<br />
içeren işlenmiş gıdaların tüketilmemesine<br />
özen gösterilmelidir. Mide yanması fazlaysa<br />
soda içilebilir. Zencefil ise mide bulantısına<br />
oldukça iyi gelmektedir.<br />
3. AYDAN SONRA BESLENMEYE<br />
DAHA FAZLA DİKKAT<br />
EDİLMELİDİR<br />
Gebeliğin 3. ayından itibaren<br />
hormonlar düzene girmeye başlar, bununla<br />
beraber anne adayı da hem fiziksel<br />
hem de psikolojik olarak daha rahat bir<br />
sürece girer. 3. ay itibariyle hamilelikte<br />
beslenme bebeğin gelişimi ve anne<br />
adayının sağlığı için büyük önem taşır.<br />
Gebeliğin bu sürecinden itibaren günlük<br />
alınması gereken enerji 2.200 kalori<br />
düzeylerine çıkartılmalıdır. Yani beslenme<br />
düzeyi artırılmalı, 3 ana öğün ve annenin<br />
ihtiyaç duyduğu miktarda (1-3) ara öğün<br />
yapılmalıdır. Öğünlerde meyve, süt, yoğurt<br />
gibi hem kan şekerini dengeleyecek hem<br />
de açlık hissini bastıracak sağlıklı gıdalar<br />
tüketilebilir.<br />
ÖZEN GÖSTERİLMESİ<br />
GEREKENLER<br />
Süt ve süt ürünlerinin tüketimi<br />
oldukça önemli: Hamilelikte beslenme<br />
süreci günlük bir düzen gerektirir. Her<br />
gün en az 1 bardak süt, bir kâse yoğurt ve<br />
peynir muhakkak tüketilmelidir. Yumurta<br />
protein açısından oldukça zengin bir<br />
gıda olduğundan haftanın en az 3 günü<br />
muhakkak beslenme ritüeline eklenmelidir.<br />
Hamilelik sürecinde protein ve kalsiyum<br />
alımı bebeğin gelişimi için büyük önem<br />
taşıdığından ötürü süt ve süt ürünleri ile<br />
yumurta bolca tüketilmesi gereken gıdalar<br />
arasındadır.<br />
Kırmızı et yemeden olmaz: Anne<br />
karnında bebeğin büyümesi, sinir<br />
sisteminin oluşumu, kaslarının gelişimiyle<br />
enzim ve hormonların düzeni gibi pek<br />
süreç protein kaynağı ile rayına girer.<br />
Kırmızı et ise en önemli protein kaynağı<br />
olarak sayıldığından ötürü haftanın en az<br />
2 günü beslenme listesinde bulunmalıdır.<br />
Kırmızı et ayrıca yağ, su, fosfor, sodyum,<br />
magnezyum, kalsiyum, çinko, demir<br />
ve bakır mineraller ile B grubuna ait<br />
vitaminler bakımından da oldukça<br />
zengindir. Ancak et tüketiminde etin<br />
iyi pişmiş olmasına dikkat edilmelidir.<br />
Az pişmiş et kalın bağırsaklarda bakteri<br />
üretimine yol açabileceğinden hamilelikteki<br />
beslenme sürecinde tavsiye edilmez.<br />
(Şarbon açısından çok iyi pişmiş etler<br />
tüketilmelidir.)<br />
Balık tüketimi ihmal edilmemeli:<br />
Omega 3 ve 6 yağ asitleriyle protein<br />
bakımından oldukça zengin bir besin<br />
olan balık, bebeğin beyin ve göz gelişimi<br />
için oldukça önem taşır. Ancak bazı balık<br />
türlerinde bulunan yüksek miktardaki<br />
cıva oranı bebek için tehlikeli olabilir.<br />
Bu nedenle haftada 350 gramdan fazla<br />
olmayacak şekilde levrek, çipura, somon<br />
gibi büyük balıkların tüketimi olumlu<br />
yönde önem taşırken midye, istiridye,<br />
kılıçbalığı, köpek balığı, uskumru ve<br />
şusi gibi çinko değeri yüksek ürünlerin<br />
tüketilmesi zararlı kabul edilir.<br />
Akdeniz usulü beslenme alışkanlığı<br />
haline getirilmeli: Akşam yemeklerinde<br />
hem vitamin kaynağı bakımından hem de<br />
bağırsaklar açısından muhakkak zeytinyağlı<br />
sebze yemekleri tüketilmelidir.<br />
Kuruyemiş ihmale gelmez: Omega<br />
yağ asitleri bakımından zengin olan ceviz,<br />
badem, kuru incir ve kuru kayısı gibi<br />
gıdalar günde birkaç adet olmak üzere<br />
beslenme listesine eklenmelidir. Tatlı<br />
ihtiyacınızı da dengelemeye yarayacak bu<br />
gıdalar, hamilelikteki beslenme sürecinizde<br />
sizi tatlı, pasta, hamur işi, çikolata gibi<br />
kalori oranı yüksek ve sağlıksız gıdalardan<br />
uzak tutacaktır.<br />
Günde 3 litre sıvı tüketilmeli: Su<br />
tüketimi gebelikte büyük önem taşır. Her<br />
birey için su tüketimi oldukça önemli olsa<br />
da hamilelikte bu ihtiyaç daha çok artar.<br />
Su tüketimi rahim kasılmalarını azaltır,<br />
idrar yolu enfeksiyonu ihtimalini düşürür,<br />
kabızlığı ve vücudun ödem tutmasını<br />
engeller, mide yanması ve bulantısı<br />
gibi şikayetlerin önüne geçer. Sade su<br />
içimi en faydalısı olsa da günde 3 litreyi<br />
tamamlamak için açık çay, süt, ayran, çorba<br />
ve maden suyu gibi gıdalarla da sıvı ihtiyacı<br />
desteklenebilir. Hamilelikteki beslenme<br />
sürecinde asitli ve gazlı içeceklerden uzak<br />
durulmalıdır.<br />
Sigara ve alkol hayat alışkanlığından<br />
çıkarılmalı: Sigara tüketimi, bebeğinizin<br />
ihtiyaç duyduğu kan, oksijen ve besin<br />
gibi maddelerin bebeğe ulaşımını<br />
azaltır. Bu da gebelik sırasında düşük<br />
riskini iki katına çıkartır. Alkol tüketimi<br />
ise beyin gelişimini olumsuz yönde<br />
etkileyerek sinir hücrelerinin gelişimine,<br />
fonksiyonuna ve yaşam sürelerine zarar<br />
verir. Ayrıca gebelikte alkol tüketimi<br />
kemik ve kıkırdak hücrelerinde de erken<br />
ölümlere sebep olabilir. Bu nedenle anne<br />
adaylarının en fazla dikkat etmesi gereken<br />
konuların başında alkol ve sigara tüketimi<br />
gelmektedir.<br />
Sporsuz olmaz: Hamilelikte beslenme<br />
kesinlikle sınırsız yemek yiyebilmek demek<br />
değildir. Kaliteli ve dengeli beslenme ile<br />
beraber yapılacak düzenli spor hem rahat<br />
bir gebelik süreci geçirilmesine hem de<br />
sağlıklı ve kolay doğum yapılabilmesine<br />
olanak sağlar. Hamilelik sürecinde haftada<br />
en az 2 gün yürüyüşe çıkabilir, yüzebilir<br />
ya da gebelere özel yoga ve pilates gibi<br />
sporlardan yararlanabilirsiniz. Ağırlık<br />
içeren egzersizler, bisiklet ve paten gibi<br />
tehlikeli aktivitelerden ise uzak durmak<br />
gerekir.<br />
44 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 45
V<br />
ZOOM<br />
Nar<br />
mucizesi<br />
Etkileyici içeriği ile bağışıklık sistemimizi desteklemekten birçok<br />
hastalığa karşı korumaya kadar pek çok rol üstlenen değerli kış<br />
meyvesi, cilt sağlığı ve güzelliğine de katkı sunuyor.<br />
Narın tadı da güzel içeriği de. Kış<br />
aylarının değerlisini vazgeçilmez kılan<br />
en önemli özelliği ise çok güçlü bir<br />
antioksidan (serbest radikallerle savaşarak<br />
bunların hücrelere zarar vermesini<br />
önleyen bileşikler) olmasıdır. Kendisine<br />
o kıpkırmızı rengini veren polifenolleri<br />
(bitki bileşikleri) barındırır. Aynı zamanda<br />
antiaging (yaşlanma karşıtı), antiviral ve<br />
antitümör özellikleri taşır. B1, B2, B6, C,<br />
E, K, folat ve beta karoten gibi vitaminleri;<br />
çinko, fosfor, kalsiyum, potasyum, demir<br />
ve magnezyum gibi mineralleri içerir; lif ve<br />
protein açısından da son derece zengindir.<br />
Nar, bu etkileyici içeriği ile bağışıklık<br />
sistemimizi desteklemekten birçok<br />
hastalığa karşı korumaya kadar pek çok rol<br />
üstlenir.<br />
KANSER VE KALP SAĞLIĞI<br />
SAVAŞÇISI<br />
Nar pek çok kanser türüyle<br />
ilgili riski düşürebiliyor, özellikle<br />
prostat, mide, kolon, akciğer ve<br />
meme kanserine karşı etki<br />
gösterdiği belirtiliyor.<br />
“Doğal kalp ilacı” olarak<br />
da tanımlanan bu müthiş<br />
meyve kalbi korurken<br />
damarları onarıyor,<br />
damar tıkanıklığını<br />
önlüyor, kan<br />
basıncının düşmesini<br />
destekliyor. Kötü<br />
kolesterolü düşürüp<br />
iyi kolesterolü<br />
yükselterek kalp<br />
krizi ve felç riskini<br />
azaltabiliyor. Nar<br />
kabuğundan<br />
yapılan bitki<br />
özlerinin ise<br />
damar sertliği<br />
oluşmasına sebebiyet<br />
veren iltihaplanmaları<br />
ve plakları önleyebildiği<br />
düşünülüyor. İnsülin direncini<br />
ve kan şekerini düşürme<br />
noktasında da etkisi bulunuyor.<br />
Narın faydaları bu kadar<br />
sanıyorsanız yanılıyorsunuz,<br />
çünkü narın çok önemli bir<br />
etkisi de sindirim sistemiyle<br />
Melek Yazıcı<br />
ilgili. Nar suyu sindirim sistemindeki<br />
iltihaplanmalarda, taneleri ise kabızlık<br />
probleminde etkili. Bol lif içeriği ve düşük<br />
kalorisiyle tokluk sağlayarak kilo vermeye<br />
de katkı sağlıyor. Ayrıca hafızayı koruyarak<br />
özellikle Alzheimer hastalığının ilerlemesini<br />
yavaşlattığına inanılıyor. Kortizol<br />
seviyelerinde düşüş meydana getirerek<br />
stresinin azalmasına yardımcı oluyor.<br />
Son olarak narın yumurta ve embriyo<br />
koruyucusu olduğunu, sperm etkinliğini<br />
artırdığını belirtmeliyiz.<br />
GERÇEK BİR CİLT DOSTU<br />
Yaşlanma karşıtı narın cildimize<br />
de pek çok faydası var. Öncelikle<br />
cildimizdeki kolajen sentezini uyarıyor,<br />
bu sayede cildimiz daha pürüzsüz, parlak<br />
ve sıkı görünüyor. Cildimizi harika bir<br />
şekilde nemlendiriyor. İnce çizgilerle ve<br />
kırışıklıklarla savaşmamıza yardımcı oluyor.<br />
Antiviral özelliğiyle cildimizi iyileştiriyor,<br />
sivilce ve akne gibi enfeksiyonlara<br />
karşı koruyor. Cilt yaraları üzerinde<br />
etkisi bulunuyor. Narın güneşin zararlı<br />
etkilerine karşı cildimizi koruma görevi de<br />
bulunuyor.<br />
NAR KABUĞU<br />
ÖZÜTÜ İÇEREN<br />
PASTİLİN COVİD-19<br />
VARYANT<br />
VİRÜSLERİNDE<br />
ETKİLİ OLDUĞU<br />
İSPATLANDI<br />
Yüz yüze eğitim sırasında<br />
çocukları koruma altına alacak<br />
önlemler her ebeveynin bir numaralı<br />
gündemi doğal olarak. Henüz aşılama<br />
yapılamayan 12 yaş altı çocuklar için<br />
maske, mesafe ve hijyen tedbirlerinin<br />
yanı sıra bilimsel kanıta dayalı<br />
doğal besin takviyelerinin önemi<br />
de uzmanlar tarafından sıklıkla<br />
vurgulanıyor. Türkiye’nin önde gelen<br />
bir bilim kuruluşu, yaptığı araştırma<br />
sonucunda, nar kabuğu özütü içeren<br />
pastilin Covid-19 başta olmak üzere<br />
MERS ve SARS gibi virüsleri yok<br />
ettiğini onayladı. Nar kabuğu özütü,<br />
zencefil ve zerdeçal içeren formülün<br />
son olarak koronavirüs varyantları<br />
üzerinde etkinliği de araştırıldı.<br />
Geçtiğimiz aylarda tamamlanan<br />
İngiliz varyantıyla ilgili çalışmada,<br />
Türkiye’de laboratuvar ortamında<br />
araştırması yapılan ağızda eriyen<br />
ürünün virüsün hücre içerisine<br />
girmesini engellediği görüldü. Ürün<br />
son olarak Hindistan’da hastalar<br />
üzerinde destek tedavi olarak<br />
denendi. Çalışmalar, nar kabuğu<br />
özütlü bitkisel formülün Covid-19<br />
virüsünün varyantlarına karşı da<br />
etkili olduğunu gösterdi.<br />
46 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 47
V<br />
SEYAHAT<br />
Kayak tatilinin<br />
az bilinen adresleri<br />
Sömestrin vazgeçilmezi olan kayak tatili, aynı zamanda romantik mi romantik bir<br />
Sevgililer Günü etkinliği olarak da çok çekici. Türkiye’de pek çok kayak destinasyonu var.<br />
Uludağ, Kartalkaya, Kartepe ve Palandöken gibi en bilinenleri bir kenara koyuyor,<br />
beyaz örtü üzerinde bol keyif içeren bir keşfe uzanıyoruz.<br />
İpek Itır Can<br />
EGE’NİN YENİ<br />
BEYAZI<br />
Denizli<br />
Kayak<br />
Merkezi<br />
Türkiye, tarihsel ve kültürel<br />
olduğu kadar coğrafik olarak da<br />
öylesine ilginç özelliklere sahip<br />
ki! Bu nedenle akla ilk olarak<br />
denizi ve güneşi getiren Ege<br />
Bölgesi’nde bir kayak merkezi<br />
olması hiç de şaşırtıcı değil.<br />
Üstelik Akdeniz Bölgesi ile özdeş<br />
Antalya’da, “sabah kayak, öğleden<br />
sonra deniz” şeklinde lanse edilen<br />
Saklıkent Kayak Merkezi varken.<br />
Ege Bölgesi’nin güneyinde yer<br />
alan ve denizi, kıyısında olmasa<br />
da adında taşıyan Denizli, daha<br />
çok şifalı sularıyla biliniyor,<br />
bembeyaz travertenlere sahip<br />
olan Pamukkale’si ile UNESCO<br />
Dünya Mirası Listesi’nde yer<br />
alıyor. Bununla birlikte bu güzel<br />
şehrin bir beyazı daha var: Denizli<br />
Kayak Merkezi. Yani Denizli,<br />
yerli ve yabancı turistlerine<br />
sıcak sularında şifa bulmanın<br />
ve travertenlerinde yürüyüp<br />
coşmanın yanı sıra 2016 yılından<br />
bu yana kayak yapma ve diğer kış<br />
sporlarını deneyimleme olanağı<br />
da sunuyor.<br />
Denizli Büyükşehir Belediyesi<br />
bünyesinde hizmet veren Nikfer-<br />
Bozdağ’daki Denizli Kayak<br />
Merkezi, 2.420 m yüksekliğe<br />
sahip. Havaalanına 141, şehir<br />
merkezine ise 78 km uzaklıkta.<br />
Merkezin amatör ve profesyonel<br />
dahil farklı seviyelerdeki<br />
kayakçılara hitap eden 9 adet pisti<br />
var ve bunların toplam uzunluğu<br />
9.703 metre. Saatte 2.700 kişi<br />
kapasiteli 2 telesiyej, 1 teleski ve<br />
yürüyen bandın hizmet verdiği<br />
merkezde snowboard yapma<br />
olanağı da bulunuyor. Sezon<br />
süresi 3 ay olarak tanımlansa<br />
da burada kasım ayından mayıs<br />
ayına kadar kar bulunuyor.<br />
Denizli Kayak Merkezi, “az<br />
sisli, az rüzgârlı, topografik yapısı<br />
güzel, herkesin kayak yapmasına<br />
uygun, hem kar türü hem kar<br />
tutması açısından çok iyi” bir<br />
merkez olarak tanımlanıyor.<br />
48 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong><br />
49
V SEYAHAT<br />
TAM BİR KAR KOMPLEKSİ<br />
Kastamonu Ilgaz<br />
Kış Sporları Turizm<br />
Merkezi<br />
Tarihi ve kültürel dokusu kadar doğasıyla da büyüleyici olan<br />
Kastamonu, Küre ve Ilgaz dağlarıyla çevrili. Bu özelliği sayesinde de<br />
bol kar yağışına sahip, dolayısıyla kış sporları için göz ardı edilmemesi<br />
gereken bir şehir. Güzel Kastamonu, zaten bu özelliğine önem vermiş<br />
ve şiirlere konu olan Ilgaz Dağı üzerinde bir kayak merkezini çoktan<br />
konumlandırmış.<br />
Kastamonu Uzunyazı Havalimanı’na 40 km uzaklıkta yer alan<br />
Kastamonu Ilgaz Kış Sporları Turizm Merkezi, aralık ayından nisan<br />
ayına kadar kayak yapma olanağı sunuyor. Buradaki kar kalınlığı 0,50 m<br />
ila 2,5 m arasında değişiyor. Bu kar kompleksinde Ilgaz Kayak Merkezi<br />
ile Yurdun Tepe Kayak Merkezi olmak üzere iki merkez yer alıyor. Ilgaz<br />
Kayak Merkezi’nde 660, 950, 1.200 ve 1.400 metre uzunluklarında 4<br />
kayak pisti bulunuyor. Yurdun Tepe Kayak Merkezi’nde ise kolay, orta<br />
ve zor olmak üzere çeşitli pistler var. Bunlardan 5.600 metrelik pistte<br />
Alp disiplini kayak ve snowboard yapılabiliyor. Çift oturaklı 1 adet<br />
telesiyej tesisinin çalıştığı merkezin civarında safari, yürüyüş ve piknik<br />
de gibi aktiviteler yapmak da mümkün.<br />
Kastamonu’da büyülü bir kar tatili yaşamanın yanı sıra Karadeniz’in<br />
en uzun sahil şeridini (170 kilometre) keşfedebilir, dünyanın sayılı<br />
değerleri arasında yer alan Valla Kanyonu ve Ilgarini Mağarası’nı ziyaret<br />
edebilir, Gideros Koyu’nda güzel vakit geçirebilirsiniz.<br />
KRİSTAL KAR KEYFİ<br />
Ardahan Yalnızçam<br />
Kayak Merkezi<br />
Kayakseversiniz ve üstelik kristal kar seviyorsunuz. O<br />
halde 2018 yılında faaliyetine başlayan Ardahan Yalnızçam<br />
Kayak Merkezi tam da size göre olabilir. Çünkü yakın<br />
zamana kadar sadece Alp Dağları ile Sarıkamış’ta bulunduğu<br />
düşünülen kristal kar Ardahan’ın Yalnızçam’ında da mevcut.<br />
Şehir merkezine 20 km uzaklıkta olan ve 2.715 m<br />
yüksekliğiyle göz dolduran Ardahan Yalnızçam Kayak<br />
Merkezi’nde farklı seviyelere hitap eden 6 pist (280 m’den<br />
3.300 m’ye kadar) ve 3 km uzunluğundaki 1 telesiyej<br />
hattı bulunuyor. Rüzgâr geçirmeyen kabinlere sahip olan<br />
saatte 800 kişi taşıma kapasiteli telesiyejin Türkiye’nin<br />
en modernlerinden biri olduğu belirtiliyor. Merkezde<br />
2 adet teleski de bulunuyor. Burada ayrıca snowboard<br />
yapma olanağı da mevcut. Kış turizminde adını yeni yeni<br />
duyurmaya başlayan Ardahan Yalnızçam Kayak Merkezi’nin<br />
bir başka artısı ise kayak yaparken sunduğu sarıçam<br />
ormanları manzarası.<br />
Türkiye’nin Gürcistan sınırındaki şehri Ardahan,<br />
Yalnızçam Kayak Merkezi’nin yanı sıra deniz seviyesinden<br />
1.956 m yüksekliğindeki Çıldır Gölü, 10.000 yıllık bir<br />
geçmişe sahip olan Akçakale Adası, erken Orta Çağ<br />
dönemine ait olduğu düşünülen Şeytan Kalesi, Osmanlı<br />
Dönemi’ne ait (16. yy) Ardahan Kalesi ve daha birçok<br />
değeriyle dikkat çekiyor.<br />
CAZİBE NOKTASI<br />
Kahramanmaraş<br />
Yedikuyular<br />
Kayak Merkezi<br />
Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve<br />
Akdeniz bölgelerinin keşişim noktasında yer alan,<br />
kültürel özellikleriyle olduğu kadar doğal<br />
güzellikleriyle dikkat çeken Kahramanmaraş,<br />
2018 yılında açılan ve uluslararası standartlara sahip olan<br />
Yedikuyular Kayak Merkezi ile çok daha cazip.<br />
Şehir merkezine 13 km uzaklıkta bulunan Yedikuyular<br />
Kayak Merkezi, aralık ve mart ayları arasında 4 ay boyunca<br />
kayak yapmaya uygun. Bu dönemde kar kalınlığı ortalaması<br />
ise 1 m civarında. Toplamda 5.000 kişi kapasiteli merkezde<br />
3 kategorili 7 km’lik pist bulunuyor. Burada serbest stil,<br />
Alp disiplini, kuzey kombine ve kayakla atlama gibi farklı<br />
branşlarda kayak yapmak mümkün. Kayakseverlere sunulanlar<br />
arasında 1 adet telesiyej hattı (760 m), teleski hattı (430 m) ve<br />
yürüyen bant (100 m) da var. Merkez ayrıca snowboard, kar<br />
motoru ve kızak tutkunlarına da seçenekler sunuyor. Karda<br />
yürüyüşten keyif alanlar için doğa yürüyüşü olanağı da mevcut.<br />
Doğa tutkunları, kayak ve diğer kış sporlarının keyfini<br />
çıkarmanın yanı sıra Yavşan ve Başkonuş yaylaları, Döngel,<br />
Savruk ve Gümüşkaya mağaraları, Ekinözü İçmeleri ve<br />
birbirinden keyifli mesire yerlerini de ziyaret edilebilir.<br />
GÖL MANZARALI<br />
Burdur Salda<br />
Kayak Merkezi<br />
Akdeniz Bölgesi’ndeki Burdur şehrimiz Sagalossos<br />
Antik Kenti, Kibyra Antik Kenti ve Tiyatrosu, İnsuyu<br />
Mağarası ve Burdur Gölü (vs) ile tanınıyor. Ancak<br />
“Türkiye’nin Maldivler’i” olarak tanımlanan Salda<br />
Gölü, son yıllardaki müthiş popülaritesiyle Burdur ile<br />
ilgili her şeyin önüne geçmiş durumda. Turkuaz renkli<br />
bu tektonik göl, 185 m derinliğe sahip. Bu da onu<br />
Türkiye’nin en derin, dünyanın da üçüncü<br />
en derin gölü yapıyor.<br />
Kayak merkezleriyle ilgili bir yazıda Salda<br />
Gölü’nden bahsetmemizin sebebi ise böylesine enfes<br />
bir manzaraya karşı kayak keyfi yapmanın mümkün<br />
olduğunu söylemek. Çünkü Burdur’da uzunca bir<br />
süredir bu müthiş gölle aynı ismi taşıyan bir kayak<br />
merkezi var. Salda Gölü manzaralı Salda Kayak Merkezi,<br />
Burdur’un Yeşilova ilçesindeki Eşeler Dağı’nda, 2.079 m<br />
yüksekliğinde bulunuyor. Şehir merkezine 77 km, Salda<br />
Gölü’ne ise 17 km uzaklığındaki kayak merkezinde<br />
farklı seviyelerde 5 adet (1.000 ila 1.500 m arasında)<br />
pist, 1 telesiyej (860 m), ayrıca teleski var. Burada<br />
kayaklı koşu ve biatlon (kayaklı koşu ve tüfekli atış)<br />
yapmak da mümkün. Aralık ayından nisan ayına kadar<br />
50-100 cm arasında karla kaplı olan Burdur Salda Kayak<br />
Merkezi, daha çok günübirlik turistlere hitap ediyor.<br />
50 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 51
VKÜLTÜR SANAT<br />
<strong>2022</strong>’nin<br />
heyecan<br />
verici kültür<br />
sanat<br />
olayları<br />
Sanatla heyecanlanıyor, ilham<br />
alıyor, farkındalığımızı artırıyor,<br />
büyüyüp olgunlaşıyor, hayatı<br />
anlamlandırıyor ve farklı bakış<br />
açıları kazanıyoruz. Bu nedenle<br />
yepyeni yılımız <strong>2022</strong>’deki<br />
kültür sanat olaylarını mercek<br />
altına almak istedik. Dünyada<br />
kısa bir kültür sanat turuna<br />
hazırsanız başlayalım.<br />
İpek Itır Can<br />
ABBA,<br />
ABBA-tar’ları ile<br />
<strong>2022</strong> baharında<br />
sahnede<br />
Dünya, <strong>2022</strong>’nin Mayıs ayında tüm<br />
zamanların en önemli ve en çok dinlenen<br />
pop gruplarından biri olan ABBA’nın<br />
sahneye dönüşüne tanıklık edecek.<br />
Bu dönüş kelimenin tam anlamıyla<br />
muhteşem ve çok teknolojik olacak.<br />
Çünkü konserlerde ABBA’nın yani Agnetha<br />
Faltskog, Björn Ulvaeus, Benny Andersson<br />
ve Anni-Frid Lyngstad’ın ABBA-tar’ları<br />
(avatarları) yer alacak. ABBA, bu konseri<br />
“Eskiyle yeniyi, gençle çok genç olmayanı<br />
birleştiren, dördümüzü yeniden bir araya<br />
bir konser” olarak tanımlıyor. ABBA, son<br />
albümünü 1981’de çıkarmıştı. ABBAtar’ları<br />
da o dönemki, yani 40 yıl önceki<br />
görüntülerine, gençliklerine sahip olacak.<br />
ABBA, bu projede “Star Wars”ın<br />
yaratıcısı George Lucas’ın kurduğu<br />
Industrial Light & Magic stüdyosundan<br />
850 kişilik bir ekiple çalıştı. İşte ABBAtar’ları<br />
görsel efekt uzmanlarından oluşan<br />
bu ekip yarattı. Çalışma sırasında ABBA<br />
üyelerine özel giysiler giydirildi ve 160<br />
tane kamera onları saatlerce kameraya aldı.<br />
Grup, yeni albümü “Voyage”deki şarkıları<br />
defalarca seslendirdi. Ayrıca grubun arşiv<br />
görüntülerinden de yararlanıldı. Bu şekilde<br />
grup üyelerinin hareketleri ve jestleri,<br />
performans yakalama tekniğiyle dijital<br />
olarak toplanmış oldu.<br />
ABBA’nın “Voyage” konseri, Londra’daki<br />
Queen Elizabeth Olympic Park’ta, bu proje<br />
için inşa edilen 3 bin kişilik ABBA Arena’da<br />
gerçekleştirilecek. Bir buçuk saat sürecek<br />
konserlerde ABBA klasiklerinden 22 şarkı<br />
seslendirilecek. ABBA-tar’lara 10 kişilik<br />
canlı orkestra eşlik edecek. Bu sanal konser<br />
aracılığıyla “Star Wars” filmlerinin yaratımı<br />
sırasında kullanılan görüntü teknolojileri de<br />
sahneye taşınmış olacak.<br />
İsveçli grup ABBA, 1972-1982 yılları<br />
arasında yaptığı efsanevi şarkılarla dünya<br />
çapında ünlü oldu. 1974’te “Waterloo”<br />
şarkısıyla Eurovision Şarkı Yarışması’nı<br />
kazandı. “Mamma Mia”, “Dabcing Queen”<br />
ve “Money Money Money” dahil pek<br />
çok hit yarattı. 1982’de grup dağıldıktan<br />
sonra dördü de bireysel olarak müzik<br />
çalışmalarını sürdürdü. Tekrar birleşmeleri<br />
yönündeki bütün teklifleri de geri<br />
çevirdiler. ABBA albümleri bugüne kadar<br />
400 milyondan fazla sattı.<br />
ABBA’nın “Voyage” konser biletleri,<br />
https://abbavoyage.com/ adresinden<br />
alınabiliyor.<br />
52 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 53
V<br />
KÜLTÜR SANAT<br />
Bob Dylan’ın dünyası<br />
keşfedilmeyi bekliyor<br />
Efsanevi Amerikalı folk şarkıcısı Bob Dylan adına<br />
yaptırılan Bob Dylan Center, 10 Mayıs <strong>2022</strong>’de ABD-<br />
Oklahoma, Tulsa’da açılacak. Olson Kundig tarafından<br />
tasarlanan merkez, orijinal el yazmaları, yayınlanmamış<br />
kayıtlar, daha önce görülmemiş konser performansları,<br />
fotoğraflar da dahil olmak üzere Bob Dylan’ın yarattığı<br />
ve sahip olduğu 100.000’den fazla özel kültürel hazineyi<br />
barındıracak ve sergileyecek. Merkezde yer alan öğeler,<br />
Bob Dylan’ın bir sanatçı olarak şekillendiği yıllara da<br />
ışık tutacak. Üç katlı müzenin cephesini ünlü fotoğrafçı<br />
Jerry Schatzberg tarafından 1965’de çekilen ve merkeze<br />
bağışlanan az bilinen bir Bob Dylan fotoğrafı süslüyor.<br />
Bob Dylan arşivinin sergilenmesi, Dylan tarihçisi<br />
Jennifer Lebeau’nun önderliğinde film deneyimi<br />
yaşatılması, Dylan’ın kayıtlarından birinde bulunmanın<br />
nasıl bir şey olacağının stüdyo ortamında deneyimlenmesi,<br />
“Like a Rolling<br />
Stone”, “Tangled Up<br />
in Blue”, “Chimes<br />
of Freedom” gibi hit<br />
Dylan şarkılarının<br />
yaratımına Columbia<br />
Records Gallery’de tanık<br />
olunması, Dylan’ın<br />
Minnesota’daki ilk<br />
yıllarından günümüze<br />
kadar olan yaşamının<br />
multimedya zaman<br />
çizelgesinin incelenmesi,<br />
Dylan ile ilgili filmler,<br />
belgeseller ve konser performanslarının gösterim odasında<br />
izlenmesi ziyaretçileri bekleyenlerden bazıları olacak.<br />
Babaannesinin kökenleri İstanbul’a uzanan 81 yaşındaki<br />
Bob Dylan, dünyanın en etkili ve çığır açan sanatçılarından<br />
biri olarak kabul ediliyor. Müzik serüveni 1960’larda<br />
başlayan ve albümleri 125 milyondan fazla satan Bob<br />
Dylan, 11 kez Grammy Ödülü’nü kazandı. Müzisyenliğinin<br />
yanı sıra yazar ve şair olarak yaptığı çalışmalar popülerliğini<br />
artırdı. Bob Dylan, 2012’de Amerika eski Başkanı Barack<br />
Obama tarafından Başkanlık Özgürlük Madalyası ile<br />
onurlandırıldı, 2016’da ise “Amerikan şarkı geleneğinde<br />
yeni şiirsel ifadeler yarattığı” için Nobel Edebiyat Ödülü’ne<br />
değer görüldü.<br />
Ege Art’ın fotoğraf arşivinden.<br />
Füsun Onur,<br />
<strong>2022</strong> Vedenik<br />
Bianeli’nde Türkiye’yi<br />
temsil edecek<br />
Türkiye’nin medarı iftiharlarından sanatçı Füsun Onur,<br />
23 Nisan-27 Kasım <strong>2022</strong> tarihlerinde hayata geçirilecek<br />
olan Venedik Bienali 59. Uluslararası Sanat Sergisi’nde<br />
Türkiye Pavyonu için yapıt üretmek üzere seçildi. Türkiye<br />
Pavyonu’nun küratörlüğünü İstanbul Bienali ile İstanbul<br />
Kültür ve Sanat Vakfı-İKSV’deki güncel sanat projelerinin<br />
direktörü olan Bige Örer üstlenecek.<br />
Füsun Onur (83), yarım yüzyılı aşan heykel ve resim<br />
kariyerinde sınırlara meydan okumasıyla dikkat çekti,<br />
avangardın Türkiye sanatında yer edinmesinde rol üstlendi,<br />
mekâna yönelik düzenlemeler (enstalasyon) yapan ilk<br />
kadın sanatçı olarak tanımlandı, yurt içi ve yurt dışında<br />
kişisel ve karma sergilerde yer aldı.<br />
Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu üyelerinin<br />
Füsun Onur ile ilgili açıklaması çok önemli: “Füsun<br />
Onur yalnızca yapıtlarıyla değil, yaşam biçimiyle de<br />
hayat ve sanat arasında kurduğu şiirsel ilişkiyi yaşayan<br />
ender sanatçılardandır. Onur, kavramsal sanatın temel<br />
yönelimlerini kendi şiirinden yola çıkarak keşfeder. Havaya<br />
saçtığı sözcükler, günlük yaşam parçacıkları ve masallar,<br />
kendiliğinden kurdukları ilişkilerin ürünü olan, kırılgan<br />
nesneler olarak çıkar karşımıza. Sanat, onun için büyük<br />
söylemlerin ifadesi değil, varlığı ile yeryüzü arasındaki<br />
biricik alanda doğan sınırsız bir yaratıcılık kaynağıdır.<br />
Füsun Onur’un yerleştirmeleri kimlik, kültür, dil gibi<br />
evrensel olarak tanımladığımız sınırları silme ve belirli<br />
bir yer ve mekâna bağlı olmaksızın canlı varlıklar içinde<br />
bir nota olarak yaşamlarını sürdürme becerileriyle öne<br />
çıkarlar.”<br />
Bizans sahil sarayı<br />
Bukoleon, gün ışığına<br />
çıkarılıyor<br />
Güzel İstanbul’un Bizans döneminden kalan<br />
tarihi yapıları çok önemli, çok değerli. Bunlardan<br />
biri de Cankurtaran ile Kumkapı semtleri arasındaki<br />
Çatladıkapı’da bulunan, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde<br />
yer alan Bukoleon Sarayı.<br />
İstanbul’un en eski yapıları arasında adı geçen<br />
1600 yıllık Bizans sahil sarayının içler acısı durumu,<br />
tarihe meraklı pek çok İstanbulluyu üzüyordu. Büyük<br />
İmparatorluk Sarayı kompleksi içindeki Bukoleon<br />
Sarayı’nda sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi<br />
tarafından kazı ve restorasyon çalışmaları başlatıldı, hızla<br />
da devam ediyor. Yapılan kazılarda İstanbul’daki bilinen en<br />
eski çeşme ve arkasında çeşmeyi besleyen sarnıç, sarayın<br />
anıtsal giriş sütunlarının ve limana inen merdivenlerin bir<br />
kısmının yanı sıra çeşitli buluntular ortaya çıkarıldı. <strong>2022</strong><br />
yılı sarayın geçmiş yıllardaki kullanımını, bu noktada<br />
deniz ulaşımının nasıl ilerlediğini ve sarayın planını ortaya<br />
çıkarmayı hedefleyen restorasyon için önemli bir yıl,<br />
çünkü son aşamaya bu yıl içinde gelinecek. Meraklıların<br />
restorasyon alanına ziyaretleri de belli ki artacak.<br />
Bukoleon adı, aslan ve boğanın mücadelesi anlamına<br />
geliyor. Saray, II. Theodosius (408-450) zamanında<br />
yaptırılmış, bununla birlikte şu an var olan kalıntıların<br />
İmparator Theofilos (829-842) dönemine ait olduğu<br />
düşünülüyor. Sarayın merdivenlerle ulaşılan ve<br />
imparatorların kullanımı için oluşturulan bir de limanı<br />
vardı. Saray, fetih sonrasında bölgenin iskana açılması<br />
nedeniyle yerleşimlerin altında kaldı, 1870’lerdeki<br />
demiryolu yapımı sırasında ise batı kanadı tamamen yok<br />
oldu. Yakın bir gelecekte ise bir müze olarak ziyaretçilerini<br />
kucaklayacak.<br />
Norveç’in en büyük<br />
müzesi ziyaretçileriyle<br />
buluşmaya hazırlanıyor<br />
Norveç Ulusal Sanat, Mimarlık ve Tasarım Müzesi,<br />
11 Haziran <strong>2022</strong> tarihinde başkent Oslo’da açılacak. Bu<br />
müzenin özelliklerinden biri İskandinavya’daki en büyük<br />
sanat müzesi olması; yaklaşık 55.000 metrekarelik bir<br />
alana sahip. İkinci özelliği ülkedeki The National Gallery<br />
(Ulusal Müze), The Museum of Contemporary Art (Çağdaş<br />
Sanat Müzesi) ve eski Kunstindustrimuseet olmak üzere<br />
üç önemli kurumda yer alan eserleri bir araya getirmesi;<br />
müzede 5.000’den fazla eser sergilenecek. Bir başka özelliği<br />
ise sera gazı emisyonunu yüzde 50 oranında azaltacak bir<br />
tasarıma sahip olması. Müzenin çatısında bulunan yaklaşık<br />
2.500 metrekarelik Işık Salonu ve çatı terasının sunduğu<br />
Oslo Limanı ve<br />
fiyort manzaraları<br />
da diğer artıları.<br />
Müzede<br />
sergilenecek en<br />
önemli eserlerden<br />
biri, “var oluşsal<br />
kaygının yansıması”<br />
olarak tanımlanan,<br />
Norveçli ressam<br />
Edvard Munch’un<br />
“Çığlık” tablosu.<br />
Tablo, Leonardo da<br />
Vinci’nin “Mona<br />
Lisa”sından sonra<br />
dünyanın en ünlü<br />
ikinci eseri olarak<br />
nitelendiriliyor.<br />
Tablonun dört<br />
versiyonundan<br />
biri üzerinde<br />
1904’de keşfedilen “Sadece bir deli tarafından boyanabilir”<br />
yazısının kim tarafından yazıldığı konusu uzun yıllar<br />
spekülasyonlara yol açmış, sonunda bunu yazanın Munch<br />
olduğu sonucuna varılmıştı. Müzede “Çığlık” tablosunun<br />
yanı sıra Munch’a ayrılan bir galeride sanatçının diğer<br />
eserleri de yer alacak.<br />
54 OCAK <strong>2022</strong><br />
OCAK <strong>2022</strong> 55
V<br />
TEKNOLOJİ<br />
Göz hastalıklarında<br />
yeni teknolojiler<br />
Göz bölgesindeki hastalıkların<br />
tedavisinde artık yeni teknolojiler<br />
uygulanıyor ve bu şekilde sonuçlar<br />
daha hızlı elde edilebiliyor. Bu<br />
teknolojilerden biri olan PLEXR<br />
Plazma Enerjisi; göz kapağı<br />
sarkmaları ve düşüklüğü, göz çevresi<br />
dokularında sıkılaşma, göz çevresi<br />
antiaging, göz çevresinde biriken yağ<br />
(ksantalesma), göz çevresinde kötü<br />
huylu olmayan kitleler, papillomalar,<br />
siringoma, kapak kenarı kitleleri<br />
(bir kısmı kötü huylu olmayan),<br />
bazı oküler yüzey bozukluklarında<br />
uygulanıyor. PLEXR Plazma<br />
Enerjisi, cilt ve cilt altı dokularının<br />
kendini yenilemesini-iyileştirmesini<br />
sağlıyor, bir nevi yara yeri iyileşme<br />
mekanizmasını tetikliyor.<br />
Göz kuruluğu da günümüzde en<br />
hızlı artan göz sağlığı sorunlarının<br />
başında geliyor. Erken önlem<br />
alınmadığında sadece yaşam<br />
kalitesini bozmakla kalmayıp oküler<br />
yüzey bozukluklarına ve kronik göz<br />
hastalıklarına da yol açabiliyor. Yıllar<br />
boyunca damla ve pomatlarla tedavi<br />
edilen göz kuruluğunun çözümünde,<br />
yeni bir teknoloji olarak IPL-Intense<br />
Pulsed Light lazer tedavisi dikkat<br />
çekiyor. Bu yöntemde, hekim<br />
muayenesinin ardından kuruluk veya<br />
oküler hastalık şiddetini ölçen bir<br />
uygulama aracılığıyla seans süresi ve<br />
sıklığı planlanıyor, sonraki aşamada<br />
hastaya hekim tarafından lazer<br />
uygulanıyor.<br />
IPL tedavisi ve LLT (Lower<br />
Level Light) terapi kombine maske<br />
tedavileri birlikte toplam üç beş<br />
seans kullanıldığında, hastada<br />
uzun süreli iyileşme ve yaşam<br />
kalitesinde ciddi artış sağlanıyor.<br />
Yöntem, göz kuruluğunun yanı<br />
sıra gözyaşı filminin koruyucu<br />
tabakasındaki bozulma ve çeşitli göz<br />
kapağı iltihaplarında, akne rozasea<br />
(gül hastalığı), kapak ve göz yüzey<br />
sorunlarında da etkin sonuçlar<br />
veriyor. Tekrarlayan göz kapağı kisti<br />
ve arpacıklar gibi bazı klinik tablolar<br />
için de yüz güldürüyor.<br />
Teknolojik<br />
gelişmeler<br />
hayatın<br />
her anında<br />
Hastalıkta ve sağlıkta, zorlu ve keyifli tüm<br />
anlarımızda teknoloji bize eşlik ediyor.<br />
Hayatımıza konfor, geleceğimize ise umut katıyor.<br />
O halde teknolojinin bize sunduğu yeni nimetlere<br />
daha yakından bakma zamanı.<br />
Elif G. Bayramçavuş<br />
Mastercard, görme engelliler için kart tasarladı<br />
Dünya nüfusu 8 milyar ve bu nüfusun<br />
1 milyarı engelli. Dünya Sağlık Örgütü<br />
verilerine göre söz konusu 1 milyar içinde<br />
39 milyonu kör ve 245 milyonu orta-ileri<br />
derecede görme kusurlu olmak üzere<br />
284 milyon kişi görme engeline sahip<br />
bulunuyor. Böylesine büyük bir kitlenin<br />
ihtiyacının farkına varan Mastercard, görme<br />
engelli kişilere yönelik olarak “Touch Card”<br />
ismini verdiği bir kart geliştirdi. Bu kart,<br />
görme engelli kişilere alışverişlerinde güven<br />
ve bağımsızlık duygusu verirken dokunsal<br />
bir çözüm sunuyor.<br />
Touch Card, kısa kenarındaki<br />
çentiklerle görme engelli kişilerin ellerinde<br />
tuttukları kartın kredi kartı mı, banka kartı<br />
mı, yoksa ön ödemeli bir kart mı olduğunu<br />
anlamalarını sağlıyor.<br />
Touch Card özelliğine sahip kredi<br />
kartlarının kenarında yuvarlak, banka<br />
kartlarında kare, ön ödemeli kartlarda ise<br />
üçgen çentik bulunuyor.<br />
Mastercard’ın bu yeni ve inovatif<br />
tasarımı, İngiltere’de Royal National<br />
Institute of Blind People (RNIB) ve ABD’de<br />
VISIONS/Services for the Blind and Visually<br />
Impaired organizasyonları tarafından<br />
incelenip onaylanmış bulunuyor.<br />
56 OCAK <strong>2022</strong> OCAK <strong>2022</strong> 57
V<br />
TEKNOLOJİ<br />
Salomon Ultra-Glide ile ultra maratonlarda<br />
daha iyi performans<br />
Salomon markasının yeni ürünü<br />
Ultra-Glide ayakkabı, uzun mesafeli<br />
patika koşularında performanstan ödün<br />
vermeden konforu<br />
yaşamak isteyenler<br />
için yaratıldı.<br />
Hafifliği, yol tutuşu<br />
ve ayak yapısına<br />
uyumuyla dikkat<br />
çeken Ultra-<br />
Glide’ın tasarım<br />
sürecinde<br />
Kilian Jornet,<br />
Courtney Dauwalter ve Francois D’Haene<br />
gibi ultra maraton branşının yıldız ve<br />
ikon isimlerinin tavsiyelerinden<br />
de yararlanıldı. Her<br />
seviyedeki ultra<br />
maraton<br />
koşucusunun kullanabileceği bir model<br />
olan Ultra-Glide, sadece 260 gram<br />
olmasına rağmen ayak ve bacak koruması<br />
noktasında yüksek niteliklere sahip.<br />
Energy Surge teknolojisi sayesinde ayağın<br />
zemindeki engelleri hissetmemesini ve<br />
kumaş kalitesi sayesinde ayağın hava<br />
almasını sağlayan Ultra-Glide;<br />
Sensifit ve Quicklace<br />
sistemleri sayesinde de<br />
isterseniz 20 dakika isterseniz<br />
20 saat koşun, çok az yorgunluk<br />
hissetmenizi sağlıyor.<br />
58 OCAK <strong>2022</strong><br />
Gürültüyü HONOR Earbuds<br />
2 Lite kulaklıkla engelleyin<br />
Kalabalık ortamlarda herhangi<br />
bir etkenden bağımsız olarak keyifle<br />
müzik dinlemek isteyenler için<br />
HONOR Earbuds 2 Lite kablosuz<br />
kulaklık, ideal bir teknolojik<br />
çözüm sunuyor. Çünkü net bir<br />
ses performansı sunan kulaklık,<br />
gürültü engelleme özelliğine sahip.<br />
Ergonomik tasarımlı ürün, 32 saate<br />
kadar süren pil ömrüyle kesintisiz<br />
müzik ve görüşme sağlıyor. Bu<br />
şekilde kullanıcılar toplu taşıma<br />
araçları gibi kalabalık ortamlarda<br />
müziğin keyfini sonuna kadar<br />
çıkarabiliyor, farkındalık moduyla<br />
da istediklerinde dışarıyı kolayca<br />
duyabiliyor.<br />
İki adet Mikro-Elektro-Mekanik<br />
Sistemli (MEMS) silikon mikrofonla<br />
donatılan kulaklık, geleneksel dalga<br />
gürültü azaltma teknolojisi ve bir<br />
Derin Nöral Ağ (DNN) algoritmasını<br />
Çift Anti-Rüzgâr teknolojisiyle<br />
kullanarak arayan kişinin sesini<br />
ayrıştırıyor ve sesli arama<br />
deneyimini iyileştiriyor. 10 mm’lik<br />
dinamik sürücülere sahip olan<br />
HONOR Earbuds 2 Lite ile kesintisiz<br />
ve yüksek netlikte sesli ve videolu<br />
görüşmeler yapılabiliyor.<br />
Dijital bebek telsiziyle ebeveyn ve<br />
bebek arasındaki mesafeler kalkıyor<br />
Bebeğinin her anını takip etmek<br />
isteyen ebeveynin yardımına Weewell’in<br />
WMA420 Dijital Bebek Telsizi koşuyor.<br />
WMA420 Dijital Bebek Telsizi, dijital<br />
kablosuz teknolojisiyle bebek ve ebeveyn<br />
arasında mükemmel berraklıkta bir<br />
iletişimin sağlanmasını destekliyor, 300<br />
metre geniş çekim mesafesiyle ebeveynin<br />
aklı bebeğinde kalmıyor. Bebeğini uyutan<br />
anne babalar, telsizi yanlarına alarak gönül<br />
rahatlığıyla kendine vakit ayırabiliyor ve<br />
bebeğini sık sık kontrol etmek zorunda<br />
kalmayarak zamandan tasarruf ediyor.<br />
Ürünün dijital DECT teknolojisi,<br />
yüksek güvenlik sağlamasının yanı sıra<br />
parazitleri ve hat karışmalarını ortadan<br />
kaldırarak mükemmel ses kalitesi sunuyor.<br />
Karşılıklı konuşma özelliği sesi bebeğe<br />
iletip yalnız olmadığı hissini verirken,<br />
sakinleştirici ninniler bebeği rahatlatarak<br />
daha rahat uykuya dalmasına yardımcı<br />
oluyor. Telsizin gece ışığı özelliği, odayı<br />
bebeğin huzurlu hissedeceği loş bir ortam<br />
haline getiriyor. Ortam sıcaklık sensörü<br />
ve alarm ise oda sıcaklığının belirli bir<br />
seviyede sabit kalmasını sağlıyor.
I<br />
PURECARE<br />
Kablolu Kablosuz 4’ü 1 Arada Başlıklı Islak Kuru Epilatör’ün<br />
Birden fazla başlığı ile pürüzsüz bir cilde sahip olmanın yanında,<br />
yumuşak ve bakımlı bir cildin tadını çıkarın!<br />
Masaj Başlığı: Kan dolaşımını iyileştirir,<br />
selülitli bölgelere iyi gelir, cildin görünümünü<br />
gözle görülür şekilde düzeltir.<br />
Peeling Fırçası: Düzenli kullanım ile ciltteki ölü<br />
deriyi atar, batık oluşumunu önler.<br />
Traş Başlığı: Hassas bölgelerdeki tüyleri kızarıklık<br />
ve kabarma olmadan kökünden alır.