You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
1 . S a y ı 2 0 2 2 Ş u b a t
TEFEKKÜR
F A R K L I A Ç I D A N B A K - E - D E R G İ
ÜÇ AYLAR BAŞLIYOR
Şubat ayının girmesi ile insanın
ruhunun inzivası için bir fırsat
geliyor. Regaib kandili var mı yok
mu? Üç aylarda neler yapılır?
Sahih bilgilerle sizlerle.
MİRAÇ KANDİLİ
Peygamber Efendimizin bir gece
Mescid-i Haram'dan alınıp
Mescid-i Aksa'ya ulaştırılması ve
orada miraca yükselmesini de bu
ay içinde kutlayacağız. Mescid-i
Aksa neresi? İsra ve Mirac nedir?
Yahudiler ve Mescid-i Aksa
yazımız ile birlikte bu sayımızda.
DÜNYA KANSER
GÜNÜ
Dünya Kanser Günü, kansere olan
farkındalığı yükseltmek ve
kanserin tanı, erken tedavi ve
engellenmesine teşvik için her yıl
4 Şubat'ta düzenlenen
uluslararası bir gündür.
SEVGİLİLER GÜNÜ
Sevgililer gününün hikayesi
nedir? Sevginin bir günü olabilir
mi? Duygulara fiyat biçmek ne
kadar mantıklı? Sevgililer gününü
irdeleme zamanı...
İçindekiler
3
ÖNSÖZ - TEFEKKÜR SÖZ
Bu dergiyi veya diğer yazılarımızı okurken
yapmanız gerekenlerden bizim kim
olduğumuzdan size bahsetmek için önsöz
tadında bir giriş yapalım dedik.
4
ÜÇ AYLAR VE REGAİB
KANDİLİ
Şubat ayının girmesi ile insanın ruhunun
inzivası için bir fırsat geliyor. Regaib kandili
var mı yok mu? Üç aylarda neler yapılır?
Sahih bilgilerle sizlerle.
9
Mİ'RAC GECESİ
Peygamber Efendimizin bir gece Mescid-i
Haram'dan alınıp Mescid-i Aksa'ya
ulaştırılması ve orada miraca yükselmesini
de bu ay içinde kutlayacağız.
1 6
SEVGİLİLER GÜNÜ
Sevgililer Günü, her yılın 14 Şubat günü
birçok ülkede kutlanan özel gündür. Kökeni,
Roma Katolik Kilisesi'nin inanışına
dayanmaktadır.
1 9
DÜNYA KANSER GÜNÜ
Dünya Kanser Günü, kansere olan
farkındalığı yükseltmek ve kanserin tanı,
erken tedavi ve engellenmesine teşvik için
her yıl 4 Şubat'ta düzenlenen uluslararası bir
gündür.
2 3
TEHLİKELİ ORGAN: DİL
Vücudundaki en tehlikeli organ olan dilin
özelliklerini, zararlarını ve insanın ahlakını
nasıl değiştirdiğini görelim.
Tefekkür Söz
Bu dergiyi veya diğer yazılarımızı okurken
Tefekkür dergisini okurken ideolojilerinizi bir
yapmanız gerekenlerden bizim kim olduğumuzdan
kenara bırakın. Çünkü burada bir konuya her
size bahsetmek için önsöz tadında bir giriş yapmak
açıdan bakacaksınız. Türklerin cihana diz
istedim. Neden mi böyle bir şey yapma gereksinimi
çöktürmesini sağlayan İslam dini hakkındakilere de
duydum? Galiba anlaşılamamaktan korkmuş
farklı açılardan bakacağız. Tarihe, politikaya ve
olabilirim. Çünkü günümüzde tefekkür yerini
gündeme de farklı açılardan bakacağız.
fikirperestliğe bırakmıştır. Bu tabir benim
tabirimdir. Peki nedir bu?
Ülkemizin gerçeklerini kabul ederek tarafsız ve
olaya herkesin gözünden bakarak incelemek üzere
Putperestliği biliyorsunuz? İşte tam olarak bu.
bir e-dergi oluşturduk. Amacımız düşünmeyi,
Günümüzde insanlar fikir tanrıları belirliyor bu
okumayı ve yaşamayı öğrenmek. Herhangi bir
bazen bir haber spikeri, bazen bir kanal, bazen bir
medyanın veya şahsın ağzından konuşmadan
gazete, kitap, cemaat ve bunun gibi birçok şey
tamamıyla irdeleyerek ve tefekkür ederek
olabiliyor. Ve bu fikir tanrılarının söylediği her şeyi
yazılarımızı hazırladık. Okurken ideolojiniz ne
hiç düşünmeden süzgeçten geçirmeden alarak her
olursa olsun düşünme mekanizmanızı çalıştırarak
yerde kendi fikriymiş gibi savunuyor. İşte böylelikle
okuyunuz duygusal fikriyatınızla değil.
o fikre tapmış oluyor.
İnternet sitemizde bulunan kategorilere de
Düşünmek denilen sanat yok olup gidiyor. Tefekkür
etmek tarih oluyor böylelikle. Çünkü yeni fikirlere
gerek duyulmuyor aslında ideolojilere tapılıyor.
Solcular sağcıları dinlemiyor, Müslümanlar
Atatürk'ü okumuyor, aşırı laikler İslâm'ı hedef
alıyor. Kılıçlar çekilmiş herkes birbirine fikirlerini
dayatmaya çalışıyor.
3
değinerek bu kısa önsözü sonlandıralım:
-Güncel Konular
-İslâm
-Politika
-Eğitim
-Tarih
-Türk ve İslâm Alimleri
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
ÜÇ AYLAR ve
Regaib Kandili
"Ey Allahım, Recep ve Şabanı bize mübarek eyle.
Bizi Ramazana ulaştır." -Hz. Muhammed (s.a)
4
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
Ayrıca bu ayları faziletli kılan başka bir şey ise
Regaib, Mi'rac, Berat ve Kadir gecelerini de içinde
barındırmasıdır. Üç ayların fazileti hakkında
bilirsiniz ki herkes bir şeyler diyebilir. Fakat gelin
biraz farklı bakalım. Ramazan ayı, Mir'aç gecesi ve
Kadir gecesi şüphesiz mübarek bir ay ve mübarek
gecelerdir. Hem Kur'an'da geçmekte hem de sahih
hadislerle desteklenmektedir. Fakat diğerleri için
aynı şeyi diyemeyiz.
Hadis âlimleri Receb ve Şaban aylarının fazileti
hakkında kaynaklarda mevcut rivayetlerin çoğunun
uydurma, önemli bir kısmının zayıf olduğunu ifade
etmektedir. Resûl-i Ekrem’in Receb ayı girdiğinde,
“Allahım, receb ve şâbanı bize mübarek kıl ve bizi
ramazana ulaştır” şeklinde dua ettiği rivayeti de
meşhur olmakla beraber zayıf olarak kabul
edilmektedir.
Amacımız asla hadis inkarı yapmak bu ayları küçük
düşürmek değildir. Bahsetmek istediğimiz bazı
ibadetlerin gelenek olmasıdır. Regaib gecesi de aynı
durumdadır. Fakat bizler buna da farklı
bakmaktayız. Bunlar hakkında bir haber olmaması
demek bunları yıkıp atmak gerektiği anlamına
gelmez. Şöyle düşünelim ki bir gece bütün
2 Şubat itibari ile üç aylara girmiş bulunacağız. Üç
Müslümanların camiye toplanması kötü olabilir mi?
aylar Recep, Şaban ve Ramazan aylarını kapsayan
Regaib kandili adı altında camiye toplanmak veya
bir tabirdir. Bu üç ayın İslam alemindeki önemi de
Ramazan'ın gelişini kutlamak neden kötü olsun.
büyüktür. Çünkü bu aylar Müslümanlara dinî
Burada dinin zarar göreceği bir durumda söz
hissiyat ve ibadet yoğunluğu eşliğinde gündelik
konusu değildir. Şeri hükümlere karşı bir durumda.
hayatlarını sorgulama, yenileme ve zenginleştirme
fırsatı sunmaktadır.
Bilinir ki insanlar dünyanın sıkıntısından ve
zorluklarından ruhsal yorgunluk çekerler. Bundan
dolayı Müslümanlar için ise bu üç ay bir terapi
fırsatıdır aynı zamanda. Duygusal bir varlık olan her
insan böyle bir şeye ihtiyaç duymaktadır.
5
Bundan dolayı bu gece ve ayları bilinçli olarak
yaşamaya önem vermeliyiz.
Burada bizde yapılması gereken ibadetlerin şart
olmadığını neler yapabileceğimizi ve bu ay ve
geceler hakkında yanlış bildiklerimizi düzelteceğiz.
Bir Müslüman olarak bu gece ve aylarımıza sahip
çıkacağız fakat tahkiki olarak yapacağız bunu.
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
ÜÇ AYLAR
ORUCU
Üç aylarda yerine getirilmesi gelenek halini
almış nafile ibadetlerden biri oruçtur. Receb ve
Şaban aylarının tamamının oruçlu geçirilerek
ramazanla birleştirilmesi “üç aylar orucu”
şeklinde adlandırılır. Üç aylar orucunun adet
haline gelmesi ise Hz. Peygamber'den bu aylar
hakkında nakledilen rivayetlere dayandığı
söylenebilir. Hz. Peygamber’in Şaban ayında
diğer aylara oranla daha fazla oruç tuttuğu,
bazen da tamamını oruçlu geçirdiği hadis
kaynaklarında yer almaktadır.
Ancak bilinmelidir ki Allah Resulü'nün Recep ve
Şaban aylarını birleştirerek oruç tuttuğuna dair
veya bu ayları oruçlu geçirdiğini belirten sahih
kaynaklarda bir rivayet bulunmamaktadır.
Nafile oruç tutmak mümkündür fakat üç aylar
orucu olarak bir nafile oruç mevcut değildir.
Bundan dolayı da bu aylarda oruç tutulup
tutulmaması hakkında iki görüş mevcuttur.
Birincisi oruç tutmayı mendub kabul
edenlerdir. Yani geçerli güzel bir şey olarak
kabul edilmiştir. İkinci görüş ise bu orucun özel
bir kutsiyet atfedilmesi ve insanların bunu
zorunlu bir ibadet şeklinde algılaması endişesi
ile sakıncalı görülmesidir. Bu görüşler Recep ayı
içindir.
Bir kısım âlimler de özellikle Receb ayının
tamamını oruçlu geçirmeyi hoş karşılamamıştır.
Bu bizlerinde yaptığı yanlışlardandır. Şâban
ayının büyük kısmını ya da tamamını oruçlu
geçiren Hz. Peygamber ramazan dışındaki en
faziletli orucun Şabanda tutulan oruç olduğunu
ifade etmiştir. Bundan dolayı Şaban ayında oruç
tutulması çoğunluk tarafından mendup
sayılmakla birlikte Resulullah’ın Ramazan
ayından başka hiçbir ayın bütününü oruçlu
geçirmediğine dair hadislere ve Şabanın on
beşinden sonra orucun terkedilmesine yönelik
rivayetlere dayanan bazı âlimler, orucu farz
olan ramazan ayına şevkle girmeyi
zorlaştıracağı düşüncesiyle bu ayın ikinci
yarısında oruç tutmayı mekruh görmüştür.
Fakat bugün Müslümanlar bunu farzmış gibi
uygulamakta kendilerini zorlamaktadırlar.
Bunları bilmekle beraber Recep ve Şaban ayında
ibadet yapmak tabi ki güzel bir şeydir. Ramazan
ayına hazırlanmak tabi ki güzel. Bu aylarda;
-Perşembe ve cuma orucu tutmak
-Kaza namazı, nafile namaz kılmak
-Kur'an okumak
-Tevbe etmek, dua etmek
-Sadaka vermek, salavat getirmek gibi birçok
ibadet yapmak insana hiçbir şey
kaybettirmeyeceği gibi birçok şey
kazandıracaktır.
Anlatmak istediğimiz şudur ki; Sizler birilerinin
"bu ayda bu namaz, bu zikir yapılır" gibi bir
takım namaz ve ibadetler çıkaranlara karşı
tahkiki bir imanla bakmanızı ve ibadetlere
gelenek gibi davranmamanızı sağlamaktır.
6
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
PEYGAMBER'E (SAV),
"ALLAH'IN EN ÇOK
SEVDİĞİ AMEL
HANGİSİDİR?" DİYE
SORULDU. O DA, "AZ DA
OLSA DEVAMLI
OLANIDIR." BUYURDU VE
DEVAMINDA ŞÖYLE
DEDİ: "GÜCÜNÜZ YETTİĞİ
KADAR AMEL ÜSTLENİN."
H Z . A İ Ş E ( R . A )
( B 6 4 6 5 B u h â r î , R i k â k , 1 8 ; M 1 8 2 8 M ü s l i m , M ü s â f i r î n , 2 1 6 )
8
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
Mİ'RAC
GECESİ
İslamiyet'te peygamberimiz Hz. Muhammed'in
(S.A.V) göğe yükselmesi olayıdır. Mirac olayı
hicretten bir yıl ya da on yedi ay önce Receb
ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir.
9
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
Mİ'RAC
GECESİ
Şubat ayı Regaib kandilinin yanı sıra Miraç
kandilini de kutlayacağız. Miraç kandilinin
gerçekliğini ve ibadetlerini tartışmayacağız.
Çünkü Miraç olayından Kur'an'da hem İsra
süresinde hem de Necm süresinde
bahsedilmektedir. Aslında olay isra ve mirac
olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Hz.
Muhammed'in Mescid-i Haram'dan Mescid-i
Aksa'ya yolculuğu İsra, Mescid-i Aksa'dan göğe
yükselmesi ise Mirac kısmıdır. Fakat Türkçe'de
Miraç diyerek ikisini de kastediyoruz.
Buradaki yolculuğun ve yükselişin manevi mi
maddi mi olduğu tartışılmaktadır. Fakat biz bu
konuya girmek yerine Miraçta neler olduğunu
ve bu gece neler yapmamız gerektiğine
değineceğiz. Hazreti Peygamberimiz (s.a.) bu
mübarek gecede pek çok hale şahit olmuş ve
kendisine pek çok ikramlarda bulunulmuştur.
Aynı zamanda hiç bir kimsenin ulaşamayacağı
manevi alemlere ve makamlara ulaşmıştır.
Orada bütün peygamberlerin ruhlarına imam
olup namaz kıldırmıştır.
Bu gecede Hz. Peygamber'e ikramlarda da
bulunulmuştur. Bizim içinde çok büyük
hediyeler getirmiştir. Bu hediyeler şunlardır;
1- Beş vakit namaz Miraç gecesi ümmete hediye
edilmiştir.
2- Amenerrasulü olarak bilinen Bakara
sûresinin son iki âyet-i kerîmesi bu gece
vahyedilmiştir.
3- İsra Suresi’nin 22–39. âyetlerinde bahsedilen
on iki adet İslâm prensibini getirmiştir.
4- Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen
kimselerin günahlarının affedileceği ve cennete
girecekleri müjdesini getirmiştir.
10
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
"Kulunu (Muhammed -aleyhissalatü
vesselam-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan
kendisine bazı ayetlerimizi göstermek
için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i
Aksa’ya götüren Allah, her türlü noksan
sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her
şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.”
İ S R Â S U R E S İ , 1
11
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
Mir'ac Gecesi Yapılması
Hoş olan İbadetler
1- Oruç Tutmak
Recep ayının 27. gecesine denk gelen
Mîraç Kandili’nin gündüzünde Allah
dostları oruç tutulmasını tavsiye
ediyorlar.
2- Kaza ve Nafile Namazı Kılmak
3- Kur'ân-ı Kerîm Okumak
Uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri
verilmeli; Kelamullah'a olan sevgi,
saygı ve bağlılık duyguları
yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.
4- Tevbe İstiğfar Etmek
Müslim’de rivâyet edilen bir hadîs-i
şerîfte şöyle buyrulur:
“Rasûlullâh’a -sallâllâhu aleyhi ve
sellem- (Mîrâc’da) üç şey verildi: Beş
vakit namaz, Bakara Sûresi’nin sonu
ve ümmetinden şirke düşmeyenlere
büyük günahlarının affedildiği
haberi...”
5- Dua Etmek
Ayet-i kerîmede buyrulur:
“(Ey Rasûlüm!) De ki: Sizin duâ ve
niyâzlarınız olmazsa, Rabbim size ne
diye değer versin?” (el-Furkân, 77)
6- Salavat Getirmek
Ayet-i kerîmede buyrulur:
“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri,
Peygamber’e çokça salât ederler. Ey
müminler! Siz de O’na salevât
getirin ve tam bir teslimiyetle selâm
verin!” (el-Ahzâb, 56)
7- Sadaka Vermek
“Allah yolunda infâk edin! Kendi
ellerinizle kendinizi tehlikeye
atmayın. Bir de ihsanda bulunun.
Zira Allah, muhsinleri sever.” (el-
Bakara, 195)
8. Akşam, yatsı ve sabah namazları
cemaatle ve camilerde kılınmalı.
12
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
YAHUDİLERİN
MESCİD-İ AKSA
GERÇEĞİ
M İ R ' A C G E C E S İ Ö Z E L
13
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
1936 yılında ikinci büyük ayaklanma olmuş ve 1947
yılında Filistin'i bölgelere ayırmışlardır.
1948 yılında ise nihayete erilmiş ve Batı Kudüs işgal
edilerek orada Siyonist bir İsrail devleti
kurulmuştur.
1967 yılında ise Mescid-i Aksa işgal edilmiş ve 2018
yılında Kudüs resmi olarak İsrail'in başkenti olarak
ilan edilmiştir.
İsrail görüldüğü gibi yıllardır Kudüs'ü işgal etmekte
ve Mescid-i Aksa ile uğraşmaktadır. Peki neden?
Gelin Yahudilerin amacını ve kendi dinleri ile
çelişen tutumunu inceleyelim. Kudüs ve Yahudiler
hakkında bilmediğimiz birçok şeyi öğrenelim.
Yahudiler İçin Kudüs
Kudüs Tevrat'ta Jarusselam-Darusselam olarak
geçmektedir. Eski adı İlya olan şehre Beytu'l-
Makdis denilmiştir. Aslında Kudüs yani aslı Kuds
olan kelime şehri değil mabedi ifade etmektedir.
Bugün Kudüs şehrin ismi olarak kullanılmaktadır.
Bilindiği üzere bu şehrin en eski topluluğu ise
Yahudiler değildir. Yahudilerin kitabı olan Tevrat'ta
bu bilgi bizzat şöyle geçmektedir.
Bugün bütün Müslüman aleminin gönlünde bir yara
olan Mescid-i Aksa ve Filistin her geçen gün
"Avram ülke boyunca Şekem'deki (bugünki Nablus)
yalnızlaştırılıyor. Birinci Dünya Savaşı'nda büyük bir
More meşesine kadar ilerledi. O günlerde orada
hezimet ile yenilen Osmanlı İmparatorluğu 9 Aralık
Kenanlılar yaşıyordu." (Yaratılış 12:5)
1917 tarihinde Kudüs ile bağını kesmek zorunda
kalmıştır. Bunun üzerine İngilizlerin işgali altına
giren Kudüs'e, Yahudi devletinin kurulması için
İngiliz hükümeti tarafından Siyonist Yahudiler
yerleştirilmeye başlanmıştır.
İlk olarak 1929 yılında Burak Duvarı (onlar için
Ağlama Duvarı) Yahudi mülkü olduğu iddiası ile
Yahudilerin Kudüs'e girmeleri Filistin işgalinin ilk
ateşini yakmıştır.
14
Görüldüğü gibi Batı Şeria ve Kudüs civarında
İsrailoğullarından önce Kenanlılar bulunmaktaydı.
Bugün Yahudilerin 'buranın en eski sahibi biziz'
demeleri bizzat kendi kitaplarında
yalanlanmaktadır. Ayrıca zenginliğe ve rahatlığa
meraklı olan Yahudiler Hz. Musa'ya karşı gelerek
Kudüs'e girmeyi reddetmiştirler.
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
PEKİ YAHUDİLER
MESCİD-İ
AKSA'DA NE
ARIYORLAR?
O dönemlerde Kudüs'e yerleşme imkanları
varken içinde bulundukları refah ve
zenginlikten dolayı buna itiraz etmişler ve
Kudüs'e girmemişlerdir. Hz. Davud Küdüs'ü
alana kadarda bu şehre girmeye hiç hevesli
olmamışlardır. Bugün Kudüs'e giren Yahudiler
atalarından daha mı dindarlar? Tabii ki hayır.
Onların amaçları Kudüs şehri değil Mescid-i
Aksa'daki ve bütün dünyadaki Müslümanlardır.
Bunlardan Süleyman Sarayı olarak bilinen yapıt
Hz. Süleyman'ın ölümünden sonra bütün
saltanatının yok olması ile yıkılmıştır. Bu sarayın
yok olduğuna dair hem Kur'an-ı Kerim'de hem
de Tevrat'ta deliller bulunmaktadır. Bilimsel
kanıtı ise arkeologların günümüzde 8000 yıllık
eserlere dahi ulaştıkları halde insanüstü olan bu
saraya ait hiçbir kalıntıya rastlamamış
olmasıdır. İsrail bugün Süleyman Mabedi diye
aslında yok olan Süleyman Sarayı'nı
aramaktadır. Yahudilerin Süleyman Mabedi diye
bahsettikleri aslında Süleyman Sarayı'dır. Hz.
Süleyman'ın emrine verilen cinler ve şeytanlar
mabedi değil sarayı inşa etmişlerdir. Kendisine
kutsal olarak bildirilen Mabed ise kutsal kayanın
bulunduğu ve etrafı mübarek kılınan Mescid-i
Aksadır.
Bugün Mescid-i Aksa'yı işgal edenler Siyonist
İsrail'in kandırdığı Yahudilerdir. Yahudi
inancına göre Filistin'e toplu şekilde göç
edilmeyecek ve Mesih gelmeden Filistin'e
girilmeyecektir. Hatta Siyonist İsrail'e karşı bu
dini inançlarını savunan Neturei Karta adında
bir Yahudi cemaati bile ortaya çıkmıştır.
Yahudilik inancına göre şu anda yapılan, Yahudi
tarihinin Allah'a en büyük isyanı olarak görülür.
Fakat Siyonist İsrail, Yahudilerin Filistin'e
girmesi için Mehdiye gerek olmadığını
söyleyerek Yahudilerin artık mahkum olarak
yaşamaması gerektiğini belirtmektedir. Bu
görüşü öne atan Ben Gurion belli ki tanrıcılık
oynamaktadır.
Yahudiler bugün Mescid-i Aksa'da kutsal
mekanları olan Süleyman Mabedini
aramaktadırlar. Yıllardır Mescid-i Aksa'nın altını
kazan İsrail, hiçbir kalıntıya ulaşamamıştır ve
ulaşamayacaktır. Çünkü, zaten aradıkları
Süleyman Mabedi Mescid-i Aksa'nın tâ
kendisidir. Nasıl mı? Buyurun öğrenelim.
Yahudilerin bu konuda kendi kitaplarında da
geçen 2 adet yapıt bulunmaktadır. (Kutsal Kitap
I.Krallar 5:1-12, 6:1, 8:7-113) Biri Süleyman Sarayı
diğer ise Süleyman Mabedidir.
15
Yahudilerin Süleyman Mabedi diye aradıkları
efsane aslında yıkmak için uğraştıkları Mescid-i
Aksa'dır. Bugün ki mabed olmasa da birçok kez
yıkılıp bugün ki hali alan Mescid-i Aksa'nın
temeli Süleyman Mabedi olarak atılmıştır. Fakat
İsrailoğulları bu mabede gerekli önemi
vermemiş ve hep yaptıkları gibi ihtişam, para ve
rahatlığa önem vermişlerdir. Mabedi bir pazar
yeri olarak bile kullanmışlardır.
Hz.İsa döneminde bu mabede Yahudilerin
önem vermediğini bizzat yine kendi
kitaplarından öğrenmekteyiz. Ahd-i Atik'te
bununla ilgili birçok delil bulunmaktadır.
"Bana ait olan bu tapınak sizin için bir haydut
ini mi oldu? Ama ben görüyorum neler
yaptığınızı! diyor Rab." -Yeremya 7/11
Aynı şekilde Markos'un 11. bölümü 15,16 ve 17.
ayetleri de mabede yapılan saygısızlıktan
bahsetmektedir. Bugün Yahudilere ne oldu da
Mescid-i Aksa kıymete bindi?
Bundan dolayı da bugün hırsla aradıkları mabed
değer vermedikleri Süleyman mabedi değil yok
olup gitmiş eşi benzeri bilinmeyen Süleyman
Sarayı'nın tâ kendisidir.
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
SEVGİLİLER
GÜNÜ
Sevgililer Günü, her yılın 14 Şubat günü birçok
ülkede kutlanan özel gündür. Kökeni, Roma
Katolik Kilisesi'nin inanışına dayanan bu gün,
Valentine ismindeki bir din adamının adına ilan
edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır.
16
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
SEVGİLİLER GÜNÜ
TARİHİ
Sevgililer günü 14 Şubatta kutlanılan özel bir gündür. Ülkemizde de kutlanılan
Sevgililer Gününün nereye dayandığını kime sorsak Valentine isimli bir din
adamına işaret ederler. Valentine ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir
bayram günü olarak ortaya çıkan bu gün bazı toplumlarda "Aziz Valentin Günü"
olarak da bilinir. Diğer yandan ise 14 Şubat kimilerine göre ticari kazancının
derdinde olan piyasa ekonomisi aktörlerinin ortaya attığı bir araç olarak
görülmektedir. Ancak 14 Şubat'ın kökeni kapitalist ekonomi düzeninin ortaya
çıkmasından çok daha öncelere gidiyor. Ama tabi ki buda ticarileşerek en çok
onların işine yarıyor yine.
Sevgililer Günü çok eski bir gelenek. Köklerini Roma döneminde Lupercalia adı
verilen ve üç gün süren bir festivalden aldığı düşünülüyor. Doğurganlık tanrısının
şerefine gerçekleşen festival Şubat ayının ortasına denk geliyor ve baharın resmi
başlangıcını müjdeliyordu. Kutlamaların kapsamında erkekler bir kutunun içine
atılmış kağıtlardan kadınların ismini çekiyordu. Festival boyunca bu eşleşmede
bir araya gelen çiftler sevgili oluyor, hatta belki de evleniyordu.
Daha sonraki yüz yıllarda kilise pagan kutlamalarını bitirmek istedi ve şenlikleri
Aziz Valentine adına yapılan kutlamalara dönüştürdü.
İlk resmi Aziz Valentine günü Papa Gelasius tarafından 496
yılında 14 Şubat'ta ilan edildi. İsmini o zamanın şehitlerinin
birinden alıyordu fakat bunun hangi şehit olduğu
konusunda net bir bilgi yoktur. En yaygın açıklama Aziz
Valentine'in Roma'da bir rahip olduğu ve 3. yüzyılda
öldürüldüğü yönündedir. Tabi bu tarihe denk düşen en az
iki başka Aziz Valentine daha vardır. Aziz Valentine'lar
hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz için en çok
Roma'daki rahip en fazla kabul edilen olarak karşımıza
çıkıyor.
Her ne kadar erken dönem Hristiyanlar Sevgililer Günü'nü
kutlamış olsa da Sevgililer Günü'nün aşkla ve hediye
vermekle sıkı bir ilişki içinde olması Orta Çağ ve sonrasına
dayanıyor.
14 Şubat, 1800 yıllarda Amerikalı Esther Howland'ın ilk
Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda
insanın kutladığı toplumsal bir olay olmuştur. Bunun doğal
sonucu olarak olayın ticari yönü çok fazla önem kazanmış,
sevgililer günü tüm dünyada ticaretin canlandığı bir dönem
haline gelmiştir.
17
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
AŞIKLARIN AZİZİ
VALENTİNE
İDAMA GİDEN AZİZ
VALENTİNE HİKAYESİ
Sevgililer gününün nasıl ortaya çıktığı
hakkında birçok efsane ve hikaye
bulunmaktadır.
Bu hikayelerden en meşhuru ise Roma
İmparatoru İkinci Claudius dönemine
dayanıyor.
Claudius evli erkeklerin kötü askerler
olduğuna inandığı için evlenmeyi
yasaklıyor. Valentine ise evlenmenin
Tanrı'nın insan için planladığı olaylardan
biri ve ayrıca dünyanın amacı olduğuna
inandığı için gizli şekilde insanları
evlendirmeye devam ediyor.
Claudius bunu fark ettiğinde Valentine'ı
hapse atıyor ve ölüme mahkum ediyor.
Hapiste Valentine gardiyanın kızına aşık
oluyor ve 14 Şubat'ta idama götürülürken
"Senin Valentine'ın" imzalı bir aşk
mektubu gönderiyor.
Günümüzde Sevgililer Günü'nde
insanların birbirine kart göndermesinin
kökeni de buradan gelmektedir.
18
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
DÜNYA
KANSER GÜNÜ
4 ŞUBAT
Dünya Kanser Günü, kansere olan farkındalığı yükseltmek ve
kanserin tanı, erken tedavi ve engellenmesine teşvik için her yıl
4 Şubat'ta düzenlenen uluslararası bir gündür. Gün, Uluslararası
Kanser Savaş Örgütü tarafından 2000'de ortaya çıkarılmıştır.
Asıl amaç, kanserin ne olduğunu anlatmak ve bu yolla kanser
ölümlerinin önüne geçmektir.
19
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
- Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer ve
prostat kanseri iken tütüne bağlı kanserler
erkeklerde önemi önemini korumaya devam
etmektedir.
- Kadınlarda en sık görülen meme kanseri, her 4
kadın kanserinden birisi olmaya devam etmektedir
- Hem erkeklerde hem de kadınlarda bağırsak
(kolorektal) kanseri üçüncü en sık görülen kanser
türüdür.
- Çocukluk çağı kanserlerinde ise lösemi en sık
görülen kanser türüdür.
“Dünya Kanser Günü” her yıl 4 Şubat Günü Kanser
ile ilgili farkındalık ve bilinç düzeyinin artmasını
sağlamak, kansere karşı mücadelede önemli bir
adım olan doğru bilinen yanlışlardan kurtulmak ve
doğruların herkese ulaşmasını hedeflemek amacıyla
dünya genelinde kutlanmaktadır.
Uluslararası Kanser Savaş Örgütü (UICC) tarafından
bu yıl yayınlanan bildirgede kanserle mücadele
hususunda dünya genelinde yapılması gerekenler
ve bu konudaki önemli noktalar aşağıdaki şekilde
vurgulanmıştır;
Kanser Önlenebilir Bir Hastalıktır;
Kanser beraberinde getirdiği sağlık sorunlarının
Dünyada her geçen gün daha fazla insan tütün ve
yanı sıra, maddi ve manevi yönden uzun süreli
tütün mamullerine, hareketsiz yaşam tarzına ve
mücadele gerektiren bir hastalıktır. Dünyada her yıl
yanlış beslenme gibi kanserin en önemli risk
kansere bağlı 8.8 milyon ölüm gerçekleşmekte ve
faktörlerine maruz kalmaktadır. Sağlıksız yaşam
önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu rakamın 14 milyona
alışkanlıklarının değiştirilmesiyle kanserlerin
(yılda) yükselmesi beklenmektedir.
Ülkemizde ki en son resmi rakamlar
değerlendirildiğinde bir yıl içerisinde yaklaşık
96.200 erkek ve 67.200 kadının kanser teşhisi aldığı
tahmin edilmektedir. Son 5 yıl verileri
değerlendirildiğinde; kanser sıklığında herhangi bir
artış ya da azalış olmadığı söylenebilir. Son
verilerimizi genel olarak değerlendirdiğimizde;
20
1/3’den fazlasının gelişimi engellenebilir.
Erken Teşhis Hayat Kurtarır
Bütün kanserler erken belirti vermemektedir. Yine
de şüpheli belirtiler olduğu takdirde doktora
başvurulması erken teşhis olasılığını arttırmakta, bu
da tedavi sürecini ve sonrasını olumlu
etkilemektedir.
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
KANSERİN
BELİRTİLERİ
Kanser, çeşitli genetik ve çevresel faktörlerin
etkisiyle, vücudun belirli bir bölgesindeki
hücrelerin kontrolsüz ve sürekli çoğalmasıyla
oluşan bir hastalıktır. Vücudun bağışıklık
sistemi kanser hücreleriyle savaşta büyük rol
oynar.
Kanser tüm dünyada ölüm nedenleri arasında
ikinci sıradadır. Ancak günümüzde kanser
taraması ve tedavide olan gelişmeler ile kanserli
hastalarda hayatta kalma oranları gittikçe
artmaktadır.
Kanserin belirti ve semptomlarının farkında
olmak erken teşhis ve etkili tedavi için büyük
önem teşkil eder. Bununla birlikte kanserin
erken evrede teşhis edilmesi ve doğru bir
tedavinin uygulanabilmesi için kanser tarama
testlerine de önem verilmesi elzemdir. Kişinin
herhangi bir şikayeti olmasa bile belli yaşlarda
kanser tarama testleri ile kendini koruma altına
alması gerekir.
Genel hatlarıyla kanser belirtileri şunlardır:
· Halsizlik, yorgunluk,
· Deri altında yumru, kitle,
· Ani kilo kaybı,
· Deride sararma, morarma, kızarıklık,
kapanmayan yaralar,
· İshal veya kabızlık,
· İdrar yapamama,
· Uzun süre devam eden öksürük, nefes darlığı,
· Yutma güçlüğü,
· Ses kısıklığı,
· Yemekten sonra hazımsızlık,
· Karın ağrısı,
· Kronik kas, kemik ağrısı,
· Nedeni belli olmayan ateş veya gece
terlemeleri,
· Nedeni belli olmayan kanama veya vücutta
morluklar.
21
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
KANSER
HAKKINDA BAZI
SORULAR VE
CEVAPLAR
Türkiye'de En Sık Görülen Kanser Türleri
Nelerdir?
1. Meme kanseri
2. Tiroid kanseri
3. Kalın bağırsak kanseri
4. Rahim kanseri
5. Akciğer kanseri
Kanser Kalıtsal Mıdır?
Kanserde Sık Kullanılan Tedavi Yöntemleri
Nelerdir?
Kanser tedavisinde kullanılan sık kullanılan
tedavi yöntemleri;
· Cerrahi operasyon,
· Kemoterapi,
· Radyoterapi,
· İmmünoterapi,
· Kök hücre ve kemik iliği nakli,
· Hormon tedavisi,
· Hedefe yönelik biyolojik ajanlarla tedavi olarak
sıralanabilir.
Bu tedavilerden bir veya birkaçı hastaya özel,
bireyselleştirilmiş tedavi programı ile belirlenir
ve uygulanır.
Kanser hastalarının % 5-10'unda ailede kanser
öyküsü saptanmıştır. Genetik testlerle kansere
yatkınlık yaratan gen tipleri
belirlenebilmektedir. Ailesinde kanser olan
kişilerin genetik tanı merkezine başvurması
önerilmektedir.
Kanser Tanısı Nasıl Konur?
Yukarıda kanser hastalarında görülen genel
bulguları sıralamıştık. Bu şikayetlerle doktora
gelen hastadan, hastalıkların ayırıcı tanısını
yapabilmek için bazı testler istenir. Bunlar:
· Kan ve idrar tetkiki,
· Radyolojik görüntüleme yöntemleri ile
araştırma
· Biyopsi ve patolojik incelemedir.
Kanser Önlenebilir Mi?
Kanserde Kemoterapi Nedir?
Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek
amacıyla hastaya çeşitli yollardan bazı özel
kimyasal bileşiklerin (kemoterapi ilaçları)
verilmesidir. Kemoterapi kanser hücrelerinin
bölünmesini, çoğalmasını ve yayılmasını
engellemek amacıyla uygulanır. Bu işlem, hızla
çoğalan kanser hücrelerine etki ettiği gibi, hızla
büyüyen sağlıklı hücrelere de etki eder. Bu
nedenle bağırsak, saç, cilt gibi hızlı çoğalan
normal vücut hücreleri de kemoterapiden
olumsuz etkilenir.
Kanser Tekrarlar Mı?
Bazı kanser türleri tedaviye rağmen 5 yıl içinde
tekrarlayabilir. 10 yıl süre ile kanserin
tekrarlamaması iyiye gidişin göstergesidir.
Kanseri tamamen önleyemeyiz ama riski
azaltabiliriz.
Kanser Tedavi Edilebilir Mi?
Kanserin türüne ve evresine göre tedavi değişir.
Sağ kalım oranlarını bu iki faktör belirler. Erken
evrede ve metastaz yapmadan saptanan pek
çok kanser türünde sağ kalım süresi uzundur.
22
Kanser Tedavisinde Alternatif Tıp
Uygulanabilir Mi?
Kitle iletişim araçlarında kansere iyi geldiği
iddia edilen pek çok bitki ya da yiyecek adı
duyabilirsiniz. Kanser tedavisinde bitkilerin
kullanılabilmesi için bilimsel kanıt gerekir. Bu
nedenle hekiminizin önermediği hiçbir besin
veya bitkiyi tüketmemelisiniz.
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
EN
BLOG YAZILARI / EĞİTİM
TEHLİKELİ
ORGAN:
DİL
Bu yazımızda sizlere insan denilen varlığın
vücudundaki en tehlikeli organ olan dilin
özelliklerini, zararlarını ve insanın ahlakını nasıl
değiştirdiğini anlatacağız. İnsan vücudundaki
bütün organların bir sınırı varken dilin sınırı
yoktur.
23
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
EN TEHLİKELİ ORGAN
DİL
İnsan vücudundaki bütün organların bir sınırı varken dilin sınırı yoktur. Dil
yorulmaz, hareket etmesinde bir zorluk yoktur ve tesiri oldukça büyüktür.
Öncelikle dili tanımlayarak başlayalım. Dil terim olarak tat alma organıdır. Ayrıca
dil, duygu ve düşünceyi aktarmaya, dışa vurmaya, bildirmeye yarayan herhangi
bir anlatım yolu ya da aracıdır. Şimdi bu iki tanımı ele aldığımızda dil basit bir
organ ve etkili bir iletişim aracıdır.
Halbuki dil bir insanın kalitesini belirleyen en önemli organdır. Çünkü dilin bazı
felaketleri insanın kalitesini, ahlakını ve insanların gözündeki değerini ayaklar
altına sermektedir. Şimdi İmam Gazali'nin İhyâ'u Ulmû'id-Din adlı meşhur
eserinde bahsettiği dilin yirmi afetinden en önemli gördüklerimi yorumlayarak
dilin insana verdiği zararı anlatmaya çalışacağım.
İnsanların konuştuğu sözler genelde dört kısımdır diyen Gazali bu kısımları şöyle
sıralamıştır;
1. Hepsi zarar olan sözler.
2. Hepsi faydalı olan sözler.
3. İçinde hem fayda, hem de zarar bulunan sözler.
4. Ne faydası ne de zararı olan, nötr sözler.
Burada mevzunun birinci tür söz olduğunu düşünebilirsiniz
fakat diğerleri de sorunludur. İnsanın hep zarar konuşması
onu helak eden ve insanların gözünden düşüren bir
konuşmadır. İçinde hem fayda hem zarar bulunan
konuşmalarda ise insan ne kadar çabalarsa çabalasın zararı
faydasını götürecektir. Nötr sözler ise boş konuşmalardır.
Bu tür sözlerde insan zamanını boşa geçirir ve kalitesini
düşürür. Faydalı sözler konuşmak en iyisiyken böyle sözleri
konuşurken de ortay çıkan samimiyetsizlik, sözü gereksiz
uzatmak, kendini övmek veya temize çıkarma çabası da
insanlardan kendini soğutmasına sebep olur. Şimdi kaliteli,
ahlaklı ve saygı gören bir insanın yapmayacağı konuşmalara
bakalım. Bunlar dilin afetlerindendir.
1) Malayani ve fuzuli konuşmaz. Bu ikisinin farkı şudur ki
malayani, baştan sona gereksiz ve faydasız konuşmadır.
Fuzuli ise faydalı konuşmayı fazlaca uzatmaktır. Durmadan
böyle konuşan insanların ne kendisine ne de etrafındakilere
faydası yoktur. Yorulmak bilmeyen dillerini malayani ve
fuzuli sözlere harcayarak hem zamanlarını harcarlar hem de
insanların gözünden düşerler.
24
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
EN TEHLİKELİ ORGAN
DİL
2) Münakaşa ve mücadeleye girmez. Ahlakı üstün olan kimseler bir konuşma
sırasında itirazda bulunarak karşısındaki kişiyle münakaşaya girmez. Bir konuda
haklı dahi olsa susmayı tercih eder. Çünkü genelde münakaşa ve mücadelede her
iki tarafta karşısındakini yenmeye çalışır ve bu uzadıkça uzar. Hatta bazen
düşmanlık derecesine çıkar. İçten içe kin başlar. Bundan dolayı kaliteli ve zeki
insanların münakaşa ve mücadeleden haklı dahi olsa kaçındığını görürüz.
3) Fazla şaka ve mizaha dalmazlar. Çünkü her şeye gülmek insandaki vakarı yok
eder. Ciddiyetini kaybettirir. Bundan dolayı saygı gören insanların az güldüğünü
ve mizahı yerine göre az kullandığını görürüz. Bu onun edebindendir.
4) Yalan konuşmazlar. Bir insanın yalan konuşması veya sözünün tutmaması onun
diğer insanlar nezdinde itibarını düşürür. Yalan konuşmak hem büyük günah hem
de oldukça ahlaksız bir davranıştır. Yalan söyleyen insanlar sevilmezler.
Sevilmemenin yanında bazı yalanları ile insanlara zarar dahi verirler.
5) Gıybet etmez ve dedikodu yapmazlar. Gıybet arkasından konuşulan kişinin
hoşlanmayacağı bir şey söylemektir. Dedikodu ise açıklanması istenmeyen şeyi
yaymaktır.
Her ikisi de oldukça büyük günahlardandır. Durmadan
gıybet ve dedikodu peşinde koşan insanlar ancak kendi gibi
insanlar tarafından kabul görürler. Bu da oldukça çirkin ve
değersiz bir arkadaşlık ortamı ortaya koyar. Ahlaklı ve
eğitimli insanlar gıybet ve dedikodudan uzak dururlar.
Çünkü bilirler ki bunlar hem çirkin şeyler hem de vakitlerini
boşa harcayan şeylerdir. Burada değinmemiz gereken diğer
bir husus ise bir insana 'gıybet veya dedikodu yapıyorsun
yapma' dediğimizde bize 'ben olanı konuşuyorum' diyerek
savunmaya geçmektedir. Yaptığı işi aynı zamanda
meşrulaştırmaya çalışmakta ve kendini aslında daha da
alçaltmaktadır. Çünkü gıybet ve dedikodu zaten olanı
söylediğin halde ortaya çıkan şeylerdir. Olmayanı
konuşuyorsan bu iftira konumundadır.
6) Son olarak da kötü söz söylemezler. Küfür sözleri
genelde ahlakında eksiklik olan ve diline hakim olamayan
zayıf insanlardan duymaktayız. Şayet bir insan eğitimli ve
ahlaklı ise bu sözleri zaten kendine yakıştıramayacaktır.
Günümüzde kötü söz söylemek ne kadar trend olsa da bu
insanın kalitesiz bir ahlaka sahip olduğu gerçeğini
değiştirmeyecektir. Kötü söz sadece kötü karakterli
insanların dilini kuşatmıştır.
25
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
Peki kaliteli insan nasıl davranır.
Dilini nasıl kullanır. Gelelim bu
hususa...
Kaliteli bir insan dilin tehlikesinin
farkındadır. Bundan dolayı
susmanın faziletini bilir. Diline
hakim olmayı bilir. Bir ortamda
malayani konuşanların içinde susan
ve sadece gerektiğinde ve faydası
olacak sözlerle konuşan insan
sevilen ve değer gören
insanlardandır. Durmadan konuşan
yalan, çirkin söz ve gıybet batağına
batar ve bunun hiç farkına varmaz.
Yanındakiler ise bunun farkındadır
ve diline hakim olmaması gözden
düşmesine sebep olur. Resul-i
Ekrem Peygamber Efendimiz'in şu
sözü böyle bir insanın kaliteli
olduğuna delildir.
"Bir mü'mini, çoğunlukla sükût eder
ve vakarlı olarak görürseniz, ona
yaklaşın; çünkü ona hikmet
verilmiştir." (İbn Mace, Zühd, 1; Ebû
Ya'lâ, Müsned, nr.6803)
Susmanın faziletli olması ve insanı
kaliteli bir karakter sahibi
yapmasının sebebi şudur:
Dil az önce söylediğimiz malayani,
fuzuli konuşma, gıybet, yalan,
dedikodu ve münakaşa gibi
hususları konuşurken hiçbir
yorgunluk hissetmez. Hatta insan
bunları konuşurken mutlu olur ve
bundan lezzet duyar. İnsanı böyle
konuşmaya iten ise şeytandır. Dilini
bu yönden tutamayan insan hem
karakter olarak zayıflar hem de
insanlar arasındaki ciddiyetini
kaybeder. Çünkü böyle konuşan
insan hakikatten uzak bir et
yığınıdır. Düşünen ve susan insan
vakar sahibi kaliteli bir insandır.
Bir farkın olmasını istiyorsan
herkesin konuştuğu anda sus ki
alim olasın. Çünkü bir konuda
herkes bir şey söylüyorsa sanma ki
o konuda hepsi çok bilgilidir. Belki
o konuda susan daha bilgilidir...
"Ya susmak,
Ya da suskunluktan
daha kıymetli
bir söz
söylemek gerekir."
-Pisagor
26
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
ŞUBAT AYINDA
NELER OLDU?
1 Şubat 1935 - Türkiye'de Ayasofya müze olarak
halkın ziyaretine açıldı.
3 Şubat 1451 - Osmanlı padişahı Fatih Sultan
Mehmet tahta geçti.
5 Şubat 1937 - Türkiye'de Anayasa'nın 2.
maddesinde yapılan değişiklikle, altı ilke Anayasa
metnine girdi: Türkiye Devleti Cumhuriyetçi,
Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır.
Resmi dili Türkçedir. Makam Ankara şehridir.
5 Şubat 1971 - Apollo 14, Ay yüzeyine indi.
5 Şubat 1994 - Bosna Savaşı sırasında Markale
pazar yerinde bomba patladı: 68 kişi öldü, 144 kişi
yaralandı.
6 Şubat 1952 - II. Elizabeth, babası VI. George'un
ölümü üzerine İngiltere kraliçesi oldu.
6 Şubat 1958 - Münih havaalanı pistinde uçak
kazası: Manchester United takımından 7 futbolcu
öldü.
8 Şubat 1922 - ABD başkanı Warren G. Harding, ilk
radyoyu Beyaz Saray'da tanıttı.
10 Şubat 1909 - II. Abdülhamid tahttan indirildi.
14 Şubat 1924 - IBM (International Business
Machines) şirketi kuruldu.
15 Şubat 1947 - Rodos ve On İki Ada,
Yunanistan'a verildi.
27
15 Şubat 1999 - Terör örgütü PKK'nın kurucusu ve
ilk lideri Abdullah Öcalan, Türk güvenlik güçleri
tarafından Kenya'da yakalandı.
15 Şubat 2005 - Video paylaşım sitesi YouTube
kuruldu.
19 Şubat 1915 - I. Dünya Savaşı: Çanakkale Savaşı
başladı.
21 Şubat 1965 - Malcolm X, New York'ta uğradığı
bir suikast sonucu öldürüldü.
22 Şubat 1942 - Avusturyalı yazar Stefan Zweig,
Brezilya'nın Petropolis kentinde eşiyle birlikte
intihar etti.
25 Şubat 1992 - Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ
bölgesinde yaklaşık 613 sivil, Ermenistan Silahlı
Kuvvetleri tarafından öldürüldü.
25 Şubat 1836 - Samuel Colt, ürettiği silahın
patentini aldı.
26 Şubat 1926 - Televizyon icat edildi.
27 Şubat 1863 - Türkiye'de bilinen ilk resim sergisi,
Osmanlı padişahı Abdülaziz'in de desteğiyle
İstanbul'da açıldı.
27 Şubat 1933 - Reichstag Yangını yaşandı.
28 Şubat 1935 - DuPont'ta çalışan Birleşik Amerikalı
kimyacı Wallace Carothers, naylonu icat etti.
29 Şubat 1960 - Fas'ta gerçekleşen depremde
3.000'den fazla kişi öldü.
T E F E K K Ü R | Ş U B A T 2 0 2 2
3 3 | H A R İ K A S İ T E . C O M . T R
TEFEKKÜR
İNTERNET SAYFAMIZ
https://www.tefekkurr.com
@tefekkurdergi
@tefekkurcom
E-POSTA
infotefekkur@gmail.com