Hanif Dergisi Ocak 2022, Sayı;1
Hanif Dergisi Ocak 2022, Sayı;1 Bilgiler kaynak gösterilmeden paylaşılabilir.
Hanif Dergisi Ocak 2022, Sayı;1
Bilgiler kaynak gösterilmeden paylaşılabilir.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
HANİFDERGİSİ Ocak 2022 / Sayı 01
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
OKUYUCULARA NOT
S Ü L E Y M A N A R S L A N
Bu ilk sayımızda siz değerli okuyuculardan nacizane
isteklerimizden birisi aklınızı kullanarak burada verilen
bilgileri samimi ve bağımsız bir gözle incelemeniz, buna
göre karar vermeniz olacaktır. Bu sayıda belirtilen konular
hakkında yazdığımız her şeyin arkasında olduğumuzu ve
yazılan bir kelimeden dahi pişmanlık veya tedirginlik
duymadığımızı açıkça sizlere belirtmek istedik. Bunun ana
sebeplerinden birisi şu ana kadar kimsenin açıkça ve sağlam
bir şekilde dillendiremediği konular hakkında büyük
iddialar ortaya koyup bu iddialarımızın ne kadar gerçekçi
olduğunu kanıtlamaktır.
- En Lütufkâr, En Merhametli olan TANRI’nın adıyla
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
[44:10-12] O halde, göğün esaslı bir
duman getireceği günü bekle.
İnsanları saracaktır; bu, acı veren
bir azaptır. “Rabbimiz! Bu azabı
bizim için dindir; biz imanlılarız.”
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
[44:13-15] Artık iş işten geçti ya,
hatırlarlar! Onlara aydınlatıcı bir
elçi gelmişti. Ancak, “İyi eğitimli
fakat deli!” diyerek ondan yüz
çevirdiler. Biz bir süreliğine azabı
dindireceğiz; siz çok geçmeden
eski halinize döneceksiniz.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
01
İçindekiler
0 2
KİM BU REŞAD HALİFE?
Reşad Halife kimdir, Hayatı hakkında
bilgiler...
0 7
DOĞRULAR GERÇEKTE
ÖLMEZLER
Doğrular gerçekte ölmezler. İnkarcılar ve
Doğrular öldükten sonra nereye gider?
1 1
MATEMATİKSEL KOD
Kuran'ın Matematiksel Kodu hakkında
bilgiler.
2 8
MODERN SÜNNİLER
Modern Sünniler kimdir? Reşad Halife
putlaştırılıyor mu!
3 1
PUTA TAPINMA NEDİR?
Puta tapınma'nın tanımı nedir? Bunun
hakkında kuran ışığında detaylı bilgiler...
3 6
TESLİMİYET
Hakikati sorgulayarak samimi bir şekilde
arayan herkese davetimizdir!
3 9
BAŞLANGIÇ NASIL OLDU?
YARATILIŞTAN ÖNCE!
Başlangıcımız hakkında bilgiler ve
Yaratılıştan önce Göksel Toplumda'ki büyük
tartışma.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
02
KİM BU REŞAD HALİFE?
R e ş a d H a l i f e , 1 9 K a s ı m 1 9 3 5 ' t e M ı s ı r ' ı n k ü ç ü k b i r k a s a b a s ı o l a n K a f r E l -
Z a y a t ' t a d i n d a r b i r a i l e d e d o ğ d u . B a b a s ı , b i n l e r c e t a k i p ç i d e n o l u ş a n b ü y ü k b i r
S u f i g r u b u n u n d i n i l i d e r i y d i . Z a m a n g e l i p g e ç t i . Ü n i v e r s i t e e ğ i t i m i n i M ı s ı r ' d a
t a m a m l a y a n R e ş a d H a l i f e , 1 9 5 9 ' d a A m e r i k a B i r l e ş i k D e v l e t l e r i ' n e g e l m e d e n
ö n c e A i n S h a m s Ü n i v e r s i t e s i Z i r a a t F a k ü l t e s i ' n d e n o n u r d e r e c e s i i l e m e z u n
o l d u v e y ü k s e k ö ğ r e n i m i n e d e v a m e t t i . Y ü k s e k L i s a n s d e r e c e s i n i A r i z o n a E y a l e t
Ü n i v e r s i t e s i ' n d e n B i y o k i m y a a l a n ı n d a n a l a n R e ş a d H a l i f e , d o k t o r a s ı n ı d a
t a m a m l a d ı . K a l i f o r n i y a Ü n i v e r s i t e s i , . A m e r i k a B i r l e ş i k D e v l e t l e r i v e O r t a
D o ğ u ' d a ç e ş i t l i g ö r e v l e r d e b u l u n d u . B i r l e ş m i ş M i l l e t l e r T a r ı m v e B i y o k i m y a
a l a n ı n d a k ı d e m l i d a n ı ş m a n o l a r a k ç a l ı ş m a s ı d a d a h i l o l m a k ü z e r e t ü m i ş l e r i
B i y o k i m y a a l a n ı n d a y d ı .
B a ş t a A B D ' d e k i h a y a t ı b o y u n c a y a ş a d ı ğ ı M ü s l ü m a n t o p l u l u k l a r d a a k t i f o l a r a k
y e r a l d ı . B i r k a ç İ s l a m i h a b e r b ü l t e n i v e y a y ı n y a y ı n l a d ı . B a b a s ı n d a n ö ğ r e n d i ğ i
İ s l a m ' ı n ö ğ r e t i l e r i n e v e y e t i ş t i r i l d i ğ i t a s a v v u f ö ğ r e t i l e r i n e h a l a b a ğ l ı y d ı . K a r ı s ı
v e i k i ç o c u ğ u y l a b i r l i k t e A B D ' y e y e r l e ş m e d e n ö n c e d o k t o r a s ı n ı b i t i r d i k t e n
s o n r a b i r k a ç y ı l ç a l ı ş m a k ü z e r e M ı s ı r ' a d ö n d ü . İ s l a m i d i n i f a a l i y e t l e r i n i h e r
z a m a n s ü r d ü r d ü .
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
04
Sonuçları birkaç kitap, dergi ve gazetede
yayınladı ve Müslüman dünyasının birçok
ülkesinde birçok konferans verdi. Müslüman
alimler ve hükümetler onu alkışladılar ve ona
bir kahraman gibi davrandılar ve Kuran'daki
yeni keşifleri desteklediler.
Kuran'da 19 sayısının geçtiği tek sure 74. suresidir . 19X74 kameri
yılları ile 1974 güneş yılları arasındaki bağıntı, özellikle 74. surede
sadece 19 sayısı zikredildiğinde dikkatlerden kaçmadı. Reşad Halife,
Teslimolanlar topluluğuna hizmetini sürdürdü ve İslami çalışmalarına
devam etti. Kuran'ın Matematik Mucizesi, Kuran'ın TANRI’nın sözü
olduğuna şüphe götürmez bir şekilde fiziksel bir kanıt sağlamıştır.
Reşad Halife, Kuran'ın yeteceği sonucunu net bir şekilde anlaması ve
hadis kitaplarının büyük ölçüde tahrif edilmesi sebebiyle, cesur ve
Kuran destekli anlayışını Müslüman camiasına duyurdu. Kuran'ın bu
dinde kabul edilebilir tek kaynak olduğunu ilan etti. Bilinen tüm hadis
kitaplarının tanınmayacak şekilde tahrif edildiğini ve dini hidayet veya
kaynak için değil, sadece tarihi değeri için kullanılabileceğini
vurguladı.
Reşad Halife, Teslimolanları sadece Kuran'a uymaya, Hadis ve Sünnet
kitaplarını dolduran tüm uydurma ve yalanları terk etmeye çağırdı.
Reşad Halife, geleneksel Müslüman alimlerin ve onların takipçilerinin
öfkeli tepkisini dikkate almadı. Reşad Halife, gerçeğin, insanların
tepkisinden veya sonucundan korkmaktan daha önemli olduğunu
hissetti. Onu destekledikten sonra duruşu ve Kuran'daki
Matematiksel keşifleri karşısında şoke olan Müslüman alimler, onu
geleneksel öğretileri için büyük bir risk olarak gördüler. Kur'an'ın
Matematiksel Mucizesi'ni keşfettiği için dünya çapında bir tanınırlık
ve destek aldıktan sonra risk özellikle daha büyüktü.
Kuran'ın Matematiksel Mucizesi'nin ortak
paydasının "19" olduğu yönündeki önemli
keşif, Ocak 1974'te gerçek oldu. Bu, Zülhicce
1393 H. ile aynı zamana denk geliyordu. Bu,
Kuran'ın indirilişinden bu mucizenin ortaya
çıkarılmasına(1974) kadar geçen yıl sayısını
1393+13=1406 yıl yapar. 1406 = 19 X 74
olduğunu fark etmek çok daha ilginçti.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
05
Reşad Halife'nin sadece Kuran
hakkındaki görüşü yayınlandığında,
KURAN, HADİS VE İSLAM kitabına
yönelik bir yıldırma, hakaret, uydurma
ve görevi kötüye kullanma suçlamaları
kampanyası başladı. Onu Kuran'ın
Matematik Mucizesi için alkışlayan
Müslüman Alimlerin çoğu, gerçeğin
pahasına bile onun önemini alçaltmaya
çalıştı. Reşad Halife, tamamen ve
yalnızca Kuran'a dayanan görüşlerine
karşı gelenekçilerin şiddetli saldırılarına
rağmen, tutumunu değiştirmeyi kesinlik
ile reddetti.
Teslimolanlar topluluğuna hizmet ettiği hayatı boyunca, bugün elimizde bulunan en iyi İngilizce Kur'an
çevirilerinden birini yayınladı. Bazı yakın arkadaşlarının ve iş arkadaşlarının tercümesine yaptığı yardım ve
katkıları takdir etmeyi asla ihmal etmedi. Yakın çevresinden bazıları hala sadece TANRI’ya ibadet etme ve
sadece Kuran'ı takip etme mesajını duyurmakta hala aktiftir. Onun tercümesini bazı hatalarından dolayı
eleştirenler bile bu çevirinin açıklığını, sadeliğini ve saf rehberliğini kabul etmektedirler.
Reşad Halife, Kuran'ın çevirisini "Yetkili İngilizce versiyonu" olarak nitelendirdi. Bunu yaparken, İslami
konseyler, komiteler, hükümet ajanları veya merkezleri gibi Kuran'ı tercüme etme izni veren insan yapımı
herhangi bir otoriteye karşı olduğunu açıkça ilan ediyordu. Bu yerlerin çoğu, Kuran'ı tercüme etme
yetkisini verme konusunda kendilerini tekele sahip olarak görüyorlardı. Reşad Halife, bu tür insan yapımı
yetkilendirmeyi açıkça reddetti ve böyle bir yetkinin yalnızca Kuran'ın Yazarı olan Tanrı'ya ait olduğuna
şiddetle inandı.
Aklındaki bu inançla, YALNIZCA Tanrı'nın onayını ve kabulünü arayarak çevirisine devam etti ve ona
"Yetkili İngilizce Versiyon" adını verdi.
Ölümünden birkaç yıl önce Reşad Halife, Kuran'da 3:81'de bildirilen Antlaşma Elçisi olduğunu açıkladı.
Yine Kuran'dan elçiliğinin kanıtlarını içeren uzun bir belge sundu. Muhammed'in Kuran'a göre son
Peygamber olduğunu, ancak son elçi olmadığını, ( Teslimiyet adlı bölümü okuyunuz ) Kuran'a göre de
savundu, bkz . 33:40 . Muhammed'in 3:81'de sözü edilen ahdi alan peygamberlerden biri olduğunu
Allah'ın bize öğrettiği gerçeğini vurguladı .Peygamber Muhammed, onu diğer peygamberlerle birlikte
33:7'ye göre aldı.
Peygamber ve elçi kelimelerinin tanımında Müslüman alimlere meydan okudu . Onların tanımı, Allah'ın
Kuran'da öğrettiklerinin tam tersi olmuştur. Allah'ın elçisinin yalnızca Allah'a ibadeti savunacağını ve ücret
talep etmeyeceğini ilan etti. Herkesten Kuran delilini doğrulamasını istedi.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
06
Allah'ın Kuran'daki sözünü dinlemeyi
reddeden birçok Müslüman alim ve
onların takipçileri, Reşad Halifeye ve
onun mesajına yönelik saldırı
kampanyalarını artırdı. Müminleri
Kuran'a dönmeye, Hadis ve Sünnet
kitaplarını dolduran uydurmaları ve
yalanları reddetmeye çağıran mesaj.
Kuran'ın hükümleriyle çelişen
meseleleri ele almakta ya da yanlışlarını
savunmakta başarısız oldular. Dr.
Khalifa'nın karakterine saldırmaya
çalıştılar ve haksız yere onu
Muhammed'e hakaret etmekle
suçladılar.
Kendisini peygamber ilan etmekle haksız yere onu suçladılar. Oysa o kendisini peygamber ilan etmemişti.
Bu, Reşad Halife’nin Muhammed'in SON peygamber olduğu gerçeğini açıkça kabul etmesine rağmen
yapıldı. Müslümanları terk ettikleri BÜYÜK kitaba, Kuran'a dönme çağrısından insanları saptırmak için
O'na birçok yalan isnat ettiler.
Onun ahlâkına saldırmakta ve insanları O'nun Kur'an'a dönme çağrısından uzaklaştırmakta başarısız
olduktan sonra, onun öldürülmesi için çağrıda bulunmak ve onu mürted saymak için çok çalıştılar. 19
Şubat 1989'da 38 akademisyenden oluşan bir grup (38=19X2) Suudi Arabistan'da Salman Rüşdi'nin
konusunu ve konumunu tartışmak için bir araya geldi. Hür dünya medyasında olduğu gibi Müslüman
ülkelerde de manşetlere çıkan bir fetva yayınladılar. Fetva çok ilginçti: "Hem Reşad Halife hem de Salman
Rüşdi mürteddir." O zaman dünya Salman Rüşdi'yi tanıyordu ama çok az kişi Rashad'ın kim olduğunu
biliyordu. Sonuç olarak, verilen fetvalar Reşad Halife'ye suikast çağrısı anlamına geliyordu! Bu suikast 31
Ocak 1990'da gerçekleşti. Bu görev için, Fuqara adında bir grup siyah müslüman, Pakistan ve Suudi
Arabistan'dan faaliyet gösteren uluslararası terör güçleri tarafından kullanıldı. FBI daha sonra Fuqara
grubunun 11 Eylül 2001'de Dünya Ticaret Merkezi'ni bombalayan grupla, El Kaide ve Usame Bin Ladin
ile bağlantılı olduğunu keşfetti. Onu öldürerek, YALNIZCA Tanrı'nın ve YALNIZCA Kuran'ın bu güçlü
Kuran mesajına son vermek yerine tam tersine Reşad Halife ve mesajına daha fazla ışık tutmuş oldular.
[2:87] Biz Musa’ya kutsal yazı verdik ve ondan sonra başka elçiler de gönderdik, Meryemoğlu İsa’ya
esaslı mucizeler verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Ne zaman bir elçi size hoşlanmadığınız bir
şeyle gelse, egonuzun sizi kibirli yaptığı bir gerçek değil midir? Kimini reddettiniz kimini de öldürdünüz.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
07
DOĞRULAR GERÇEKTE
ÖLMEZLER
Ö l ü m ç o ğ u i n s a n i ç i n b i l i n m e z v e a n l a ş ı l m a z b i r ş e y d i r . A m a b u
d u r u m T A N R I ’ y ı t a k i p e d i p O ’ n u n k i t a b ı n a s a r ı l a n i n s a n l a r i ç i n b ö y l e
d e ğ i l d i r . K u r a n ’ a b a k t ı ğ ı m ı z v a k i t a s l ı n d a b i r s ü r ü ö r n e k l e r l e ö l ü m ü n
a n l a t ı l d ı ğ ı n ı g ö r m e k t e y i z .
[ 6 : 6 0 ] G e c e l e y i n s i z i v e f a t e t t i r e n v e g ü n i ç i n d e k i e n k ü ç ü k
e y l e m l e r i n i z i d a h i b i l e n O ’ d u r . Y a ş a m s ü r e n i z t a m a m l a n ı n c a y a d e k
s i z i h e r s a b a h y e n i d e n d i r i l t i r , s o n r a n i h a i d ö n ü ş ü n ü z O ’ n a d ı r . O
z a m a n s i z e y a p m ı ş o l d u ğ u n u z h e r ş e y i h a b e r v e r e c e k t i r .
[ 1 0 : 4 5 ] H e p s i n i t o p l a y a c a ğ ı g ü n , s a n k i b u d ü n y a d a g ü n d ü z ü n
t a n ı ş m a y l a g e ç e n b i r s a a t i k a d a r g e ç i r d i k l e r i n i h i s s e d e c e k l e r .
K a y b e d e n l e r , g e r ç e k t e n d e T A N R I i l e b u l u ş m a y ı i n k â r e d e n l e r d i r ; v e
y a n l ı ş y o l a s a p m a y ı t e r c i h e d e n l e r d i r .
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
08
A s l ı n d a ö l ü m b i r u y k u g i b i d i r . B u ö l ü m v a k t i n d e h e r k e s k e n d i s i n e n e
o l a c a ğ ı n ı b i l i r . İ n k a r c ı l a r ı n r u h l a r ı n ı m e l e k l e r a c ı i ç e r i s i n d e a l ı r l a r v e
i n k a r c ı l a r ö l d ü k t e n s o n r a c e h e n n e m h a l i h a z ı r d a y a r a t ı l m a d ı ğ ı i ç i n b i r u y k u
h a l i n d e d i r l e r v e s ü r e k l i k a b u s g ö r ü r l e r . D o ğ r u l a r ı n r u h l a r ı n ı m e l e k l e r
n e z a k e t i ç e r i s i n d e a l ı r l a r v e d o ğ r u l a r ö l ü m t a t m a z l a r d i r e k T a n r ı n ı n
K r a l l ı ğ ı n d a d i ğ e r d o ğ r u l a r ı n a r a s ı n a k a r ı ş ı r l a r .
[ 8 : 5 0 ] M e l e k l e r o n l a r ı v e f a t e t t i r d i ğ i n d e
i n k â r e d e n l e r i b i r g ö r e b i l s e y d i n ! O n l a r ı n
y ü z l e r i n e v e a r k a t a r a f l a r ı n a v u r a c a k l a r :
“ T a d ı n C e h e n n e m a z a b ı n ı .
[ 4 7 : 2 7 ] M e l e k l e r o n l a r ı v e f a t e t t i r d i ğ i n d e
o n l a r i ç i n n a s ı l o l a c a k ? O n l a r ı n y ü z l e r i n e
v e a r k a t a r a f l a r ı n a v u r a c a k l a r .
[ 7 9 : 1 ] ( İ n k â r c ı l a r ı n r u h l a r ı n ı ) ş i d d e t l e
k o p a r a n ( m e l e k l e r ) .
[ 7 9 : 2 ] V e ( i m a n l ı l a r ı n r u h l a r ı n ı ) n e ş e i ç i n d e
n a z i k ç e a l a n l a r .
[ 7 9 : 3 ] V e h e r y e r e s ü z ü l e n l e r .
[ 7 9 : 4 ] H e v e s l e b i r b i r l e r i y l e y a r ı ş a r a k —
D o ğ r u l a r ı n g e r ç e k t e ö l m e y e c e k l e r i n i v e
d i ğ e r d o ğ r u l a r ı n a r a s ı n a k a r ı ş a c a ğ ı n ı
s i z l e r e s ö y l e m i ş t i k . T A N R I a y e t l e r i n d e d e
b i z l e r e a n l a t t ı ğ ı g i b i a s l ı n d a D o ğ r u l a r
ö l m e y e c e k t i r .
[ 2 : 1 5 4 ] T A N R I u ğ r u n d a ö l d ü r ü l e n l e r e
“ O n l a r ö l ü d ü r l e r ” d e m e y i n . O n l a r
R a b l e r i n i n k a t ı n d a d i r i d i r l e r f a k a t s i z
a l g ı l a m a z s ı n ı z .
[ 3 : 1 6 9 ] T A N R I u ğ r u n d a ö l d ü r ü l e n l e r i n ö l ü
o l d u ğ u n u s a n m a y ı n ; o n l a r R a b l e r i n i n
k a t ı n d a d i r i d i r l e r , O ’ n u n r ı z ı k l a r ı n ı n t a d ı n ı
ç ı k a r a r a k .
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
09
Dünya için belirlenen son günün gelmesi ile birlikte yargı günü geliyor ve teraziler kurulup
doğrular ile inkarcılar karşı karşıya geliyorlar. İşte o gün karşılıklı suçlama ve her türlü
kimsenin şikayette bulunma günüdür. Buna peygamberler ve elçiler de dahildir ki
çoğu’nun kendi halkına karşı tanık olduğunu ve bir takım şikayetlerde bulunacaklarını
kuran’dan anlıyoruz;
[5:116] TANRI diyecek ki “Ey Meryemoğlu* İsa! Sen insanlara ‘Beni ve annemi TANRI’nın
yanında putlar edinin’ dedin mi?’ ” O da diyecek ki “Sana yücelik olsun. Ben doğru olmayan
bir şeyi söyleyemezdim. Eğer söylemiş olsaydım Sen zaten onu bilirdin. Sen benim
düşüncelerimi bilirsin ancak ben Senin düşüncelerini bilmem. Sen bütün gizlilikleri bilirsin.
[5:117] “Ben onlara sadece Senin bana söylememi buyurduğun şeyi anlattım, o da şudur:
‘Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan TANRI’ya tapın.’ Onlarla yaşadığım sürece ben
aralarında bir tanıktım. Sen yeryüzündeki hayatımı sona erdirince, artık onların üzerinde
İzleyici Sen oldun. Sen her şeye tanıklık edersin.
[25:27] Haddi aşan kimsenin (üzüntüden) ellerini ısırıp şöyle söyleyeceği gün gelecek, “Ah
keşke elçi ile birlikte aynı yolu takip etseydim.
[25:28] “Ah, yazıklar olsun bana, keşke şu kişiyi dost edinmeseydim.
[25:29] “Bana ulaştıktan sonra beni mesajdan o saptırdı. Gerçekten de şeytan, insan
kurbanlarını yüzüstü bırakır.”
[25:30] Elçi* de, “Rabbim! Halkım bu Kuran’ı terk etti” dedi.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
10
Bundan sonrası çok önemli çünkü herkese yaptıklarının kayıt edildiği kitaplar İnkarcılar için solundan
Arafta kalanlar için arkalarından ve Doğrular için sağ taraflarından verilecek. En sonunda ise Cehennem
yaratılacak.
[69:14] Yeryüzü ve dağlar alıp götürülecek ve parçalanacaktır; tamamen parçalanmış olacak.
[69:15] İşte bu, kaçınılmaz olayın gerçekleşeceği gündür.
[69:16] Gök yarılıp parçalara ayrılacaktır.
[69:17] Dört bir yanda melekler olacak ve Rabbinin egemenliği o zaman sekiz (evreni) kapsayacaktır.*
[89:21] Doğrusu yer parçalandığında, tamamen parçalandığında.
[89:22] Ve Rabbin sıra sıra dizilmiş meleklerle birlikte geldiğinde.
[89:23] O gün, Cehennem meydana getirilecektir. O gün insanoğlu hatırlayacaktır—ne hatırlama ama—çok
geç olacak.
Kuran sürekli olarak iki ölümden bahseder; ilk ölüm, Tanrı’nın mutlak otoritesi konusunda bir duruş
sergilemekte başarısız olduğumuz zaman gerçekleşti(Detaylar için "Kuran:Son Ahit" adlı kitabın giriş
kısmını okuyunuz.). Bu ilk ölüm biz bu dünyada doğana dek sürdü. İkinci ölüm ise bu dünyadaki
hayatımızı sonlandırır
[2:28] “Sizler ölüyken size hayat veren, sonra sizi öldüren, ardından sizi hayata döndüren, sonra eninde
sonunda Kendisine döneceğiniz TANRI’yı nasıl inkâr edebilirsiniz?
[22:66] Size hayat bahşeden, sonra da sizi vefat ettiren O’dur, ardından sizi hayata geri döndürür. Şüphesiz,
insanoğlu nankördür.
[40:11] Onlar da diyecekler ki “Rabbimiz! Bizi iki kez ölüme koydun* ve bize iki hayat verdin; artık
günahlarımızı itiraf ettik. Herhangi bir çıkış yolu var mı?”
[44:56] Orada—ilk ölümün ötesinde—ölüm tatmazlar ve O, onları Cehennem azabından korumuştur.
Bellidir ki inkarcılar iki kez ölüm tadarken doğrular ilk ölüm dışında başka bir ölüm tatmayacaklardır.
Şurası vardır ki doğrular cennete girerken inkarcılar cehennem yaratılasıya kadar sürekli bir kabus
görürler. Bu cehennem konusu çok önemlidir cehennem bir nevi Tanrı'nın yokluğudur. Tanrı orayı kendi
haline bırakacak ve orada dehşet verici bir kaos olucak.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
11
MATEMATİKSEL KOD
T A N R I k a t ı n d a n g e l d i ğ i n e d a i r e n k e s i n d e l i l i o l a b i l e c e k b i r k i t a b a s a h i b i z . B u k i t a p
o l a ğ a n ü s t ü m a t e m a t i k s e l s i s t e m i i l e b e r a b e r b i n l e r c e y ı l ö n c e k i m s e n i n b i l e m e y e c e ğ i
b i l g i l e r i ç e r m e k t e d i r . B u n l a r d a n b i r i s i i s e 1 9 6 9 - 1 9 7 4 y ı l l a r ı a r a s ı n d a R e ş a d H a l i f e
t a r a f ı n d a n o r t a y a ç ı k a r ı l a n K u r a n ’ ı n M a t e m a t i k s e l M u c i z e s i o l a n 1 9 S i s t e m i d i r . O n
d o k u z , K u r a n ’ ı n m a t e m a t i k s e l s i s t e m i b o y u n c a o r t a k p a y d a d ı r . K u r a n ’ ı s u r e l e r i n d e n
a y e t l e r i n e , a y e t l e r i n d e n h a r f l e r i n e k a d a r k o r u y a n b u s i s t e m ; k i t a b ı n t a n r ı s a l v e
k o r u n m u ş o l d u ğ u n a d a i r e v r e n s e l , n e s n e l v e r a s y o n e l d e l i l l e r s u n a r .
Kuran’ın kendisi gibi, Kuran’ın matematiksel
kodlaması da çok basitten çok komplekse kadar
uzanır. Basit Gerçekler, herhangi bir araç
kullanmadan tespit edilebilen gözlemlerdir. Kompleks
gerçekler ise, bir hesap makinesinin veya bilgisayarın
yardımını gerektirir. Sol taraftaki gerçekler, teyit
edilmek için herhangi bir araç gerektirmez.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
12
19 SİSTEMİNİN HABERİ
Mudessir (Gizlenen) olarak isimlendirilen 74. surede; Kuran’ın 19 sayısı üzerine kurulu ölçüsü ve
bu ölçüye tanık olmasına rağmen “Kuran insan sözüdür” diyenlerin, ölçüyle artan ve cehennemin
19 bekçisine tanık olmakla son bulan cezası haber verilmiştir.
Yani 19 sistemi;
İnkâr edenler için huzursuzluk kaynağıdır (74:31).
Kitap verilmiş olanları ikna eder (74:31).
İnananların inancını güçlendirir (74:31).
İnancı sakat olanlara ve inkârcılara “Tanrı bu örnekle ne demek istiyor?” dedirtir
(74:31).
Büyük delillerdendir (74:35).
İnsanlığa bir uyarıdır (74:36).
İlericiler ile gericileri ayırır (74:37).
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
13
74:26-27 ayetlerindeki “sekar” kelimesi, Kuran’da dört kez geçer (54:48, 74:26, 74:27,
74:42). “Sekar” kelimesinin kök anlamı “beyne acı veren sıcaklık”tır. Nitekim Araplar, aşırı
sıcaklarda ''sekarethü’ş-şemsü (güneş onu şiddetle yaktı)” derler. Ayrıca “aşırı sıcak bir gün”
anlamına gelen “yevmün müsemkırun” deyiminde de aynı fiilden türetilen “müsemkırun”
sözcüğü kullanılır.
Bu kelime çevirilerde bazen “sekar” olarak bırakılmış, bazen de “cehennem” olarak
çevrilmiştir. Cehennem olarak çevrilmesinde art niyet yoktur; çünkü bu kelime cehennemden
bahsederken de kullanılmıştır ancak, bu durum kelimenin anlamını “cehennem” yapmaz.
Cehennemden bahsederken de kullanılması/kullanılabilmesi, cehennemin “acı veren ve
ölçülü ceza” olmasıdır. Nitekim Kuran, cehennem cezasını; dünyada katlanmaya başlayan ve
en sonunda yapıp-edilenlerin ölçülü karşılığı olarak tanımlar.
[72:17] Kesinlikle hepsini test edeceğiz. Rabbinin mesajını göz ardı edenlere gelince, O onları
sürekli artan bir azaba sürükleyecektir.
[6:160] Kim doğru bir iş yaparsa on tane için ödül alır ve bir günah işleyen kişi ise sadece bir
tane için cezalandırılır. Hiç kimse en ufak bir haksızlığa maruz kalmaz.
[54:48-49] Onlar horlanarak cehennem ateşinin içine sürükleneceklerdir. Azabın şiddetli
ızdırabını çekin. Yarattığımız her şey tam bir ölçü iledir.
Tanrı, 74:26-27 ayetlerinde “sekar” kelimesine “ölçü/ölçekli” anlamlarını vermiştir. Yani, hem
Kuran’a insan sözü demesinden dolayı cehenneme atılan insandan hem de Kuran’ın ölçüye/
ölçekli olana (bilgisayara) atılmasından bahsetmektedir. Ayrıca “sekar” kelimesinin anlamı,
74:27-28 ayetleriyle “ölçü/ölçülü” olarak açıklanmıştır da…
74:26 Onu sekara atacağım.
74:27 Sekar nedir bilir misin?
74:28 Ne arttırır, ne eksiltir. (Edip Yüksel)
74:28 Geride bir şey koymaz, bırakmaz. (Diyanet İşleri)
74:28 Ortada birşey bırakmaz, hiçbir şeyi görmezlik etmez o. (Yaşar Nuri Öztürk)
Yani, 74:26-31 ayetleri; Kuran’ın koruma sistemini (19’u) ve onu inkâr edenlerin karşılaşacağı
19 cehennem bekçisini haber vermektedir. “Yok, on dokuz yalnızca cehennem meleklerinin
sayısıdır!” diye diretenler şunu düşünsün; İnkârcılar için bir sınav (74:31), kitap verilmiş
olanları ikna edici (74:31), inananların inancını güçlendiren (74:31), kitap verilmiş olanlarla
inananların kuşkularını ortadan kaldırabilecek şey (74:31); öldükten sonra cehennem
meleklerinin sayısını görmek midir, yoksa Kuran’ın koruma sistemine tanık olmak mıdır?
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
14
SİSTEMİ KEŞFEDEN ELÇİ
74. surede haber verilmiş olan 19 sistemi; 1974 yılında, Reşad Halife tarafından keşfedilmiştir.
Reşad Halife, Kuran’ı bilgisayar ortamına aktararak; kitaptaki birçok şeyin 19'un katı olarak
ayarlandığını ve başlangıç harflerindeki sırrı açığa çıkarmıştır. Dahası; Reşad Halife, Kuran’da
haber verilmiş olan bir elçidir (peygamber değil).
[72:26] O, geleceği Bilendir; O, geleceği kimseye vahyetmez.
[72:27] Sadece seçtiği bir elçiye, geçmişten ve gelecekten özel haberler vahyeder.
[72:28] Bu, onların, Rablerinin mesajlarını iletmiş olduklarını ortaya çıkarmak içindir. O onların
sahip olduğu şeylerin tamamen farkındadır. O, her şeyin sayısını saymıştır.
Görüldüğü gibi bu ayetlerde; bir elçiye sırrın verileceği, böylece önceki ve sonraki (bütün)
elçilerin Tanrı’nın mesajını ileteceklerini/iletmiş olduklarını ortaya çıkaracağını yani
kanıtlayacağını ve Tanrı’nın her şeyi sayı olarak saydığı/hesapladığı söylenir. Ayrıca,
kanıtlayıcı elçiden bahseden 72:27 ayetinin orijinalinin “halfihî rasadâ” olarak bitmesi de ayrı
bir delildir/ayettir/işarettir!
إِلا َّ مَ نِ ارْتَضَ ى مِن ر َّسُ ولٍ فَإِن َّهُ يَسْ لُكُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَ دًا ORİJİNAL:
OKUNUŞU: İllâ meni artedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî
rasadâ.
“Son elçi Muhammed’dir, ne Reşad’ı!” diyenler, elçi-peygamber farkının ne olduğunu
bilmemektedir. Yok, farkı bilmesine rağmen “Son elçi Muhammed’dir” diyenler ise; hiçbir
delile sahip olmadan Yusuf’un son elçi olduğunu iddia edenler gibidir (40:34)…
Muhammed peygamber kendisinden önceki yasaları doğrulamış ve her şeyin kapsayıcısı olan
yeni kitap Kuran’ı tebliğ etmiştir. Artık, yeni bir kitap veya peygamber gelmeyecektir. Son
kitap Kuran, son peygamber Muhammed’dir (5:48, 33:40). Fakat Tanrı’nın mevcut
mesajlarını, doğruyu ve gerçeği insanlara ileten/tavsiye eden elçilerin sonuncusu Muhammed
değildir. (Teslimiyet adlı bölümü okuyunuz.)
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
15
GİRİŞ ŞİFRESİ OLARAK "BESMELE"
Kuran’ın ilk ayeti olan ve besmele olarak bilinen “bismillâhirrahmânirrahîm” sözü, 19 sisteminin
adeta şifresidir.
Besmele, 19 (19x1) Arapça harften oluşur.
Kuran’da 114 (19x6) adet besmele bulunur.
Besmelede; “bsm” (ismiyle) kelimesi ve Yaratıcı'nın üç ismi (Allah, Rahman, Rahim) bulunur.
Tanrı’nın besmeledeki isimleri, Kuran boyunca 19’un katı kadar geçerler.
Allah = 2698 (19x142)
Rahman = 57 (19x3)
Rahim = 114 (19x6)
“basm“ - Bsm” (ismiyle) kelimesinin özelliği ise farklıdır. Normalde ‘elif’ harfi ile yazılan باسم“.
şeklinde بسم" - kelimesi (56:74, 56:96, 69:52, 96:1), besmelede ‘elif’ harfi olmadan “bsm
yazılır. Besmeledeki yazılış şekli üç ayette görülür (1:1, 11:41, 27:30). Bu ayetler Kuran’ı üç
parça olarak korur; birincisinden ikincisine 1520 (19×80) ayet, ikincisinden üçüncüsüne 1691
.(19×89) ayet, üçüncüsünden Kuran'ın sonuna kadar 3135 (19×165) ayet bulunur
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
16
"ALLAH" İSMİYLE YAPILMIŞ MÜHÜR
Besmelede geçen "Allah" isminin, Kuran’ı iki farklı şekilde koruyuşu da vardır.
Bunlardan birisi Allah kelimesinin (Sure
No-Ayet No-Adet) şeklinde oluşturulan
tablosuyla görülür. Kuran'da geçen
"Allah" kelimeleri için; sure no, ayet no,
ayetteki geçiş adedi şeklinde bir tablo
oluşturduğumuzda, her sütunun kendi
içlerindeki toplamı 19'un katıdır.(Sağ
taraftaki tablo)
Diğer koruma ise yukarıda gösterilen
(Sure-Ayet-Adet) tablosuna, "Allah"
isminin geçtiği ayetlerin Kuran'daki
sırasını da katarak oluşturulan ardışık
sayı ile görülür.
"Allah" isminin geçtiği ayetlerin;
Kuran’daki sırası (kaçıncı ayet olduğu),
sure no (hangi surede olduğu), ayet no
(hangi ayet olduğu) ve ayette geçen
"Allah" adedi ardışık dizildiğinde oluşan
15124 basamaklı sayı 19’un tam katıdır.
Ve bu sayının basamak sayısı olan
15124' de 19'un tam katıdır (19x796).
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
17
SURE VE AYET ADEDİ BÜTÜNSEL KORUMA
Sırasıyla, ilk sureden son sureye kadar (Fatiha Suresi’nden
başlayıp, Bakara Suresi ile devam edip, Nas Suresi’ne
kadar); her surenin sahip olduğu toplam ayet adedi ve
ayetlerin numaraları yan yana yazılır.
7123456728612345678910… (diye başlanır)
Bu şekilde, 12692 basamaklı devasa bir sayı elde edilir ve
bu sayı 19’un tam katıdır.
Ayrıca, basamak sayısı olan 12692 de 19’un tam katıdır
(19x668). Hatta bu basamak sayısı, toplam ayet adedinin
de tam iki katıdır (2x6346).
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
18
KURAN’DAKİ SAYILAR
Kuran’daki tam sayıların -tekrarsız- toplamı 162146 (19x8534)’dır.
Kuran’da bazı sayıların dolaylı yoldan söylenişi dikkat çeker.
Bu kullanımlar, tam sayıların -tekrarsız- toplamının 19'un katı
olarak ayarlandığına dair ayrı bir işarettir.(sağ tablo)
Örneğin 29:14 ayetinde “950” sayısı, “1000” ve “50” sayıları
ile anlatılır.
[29:14] Nuh’u halkına gönderdik ve onlarla birlikte bin yıldan
elli eksik kaldı…
Başka bir örnek 18:25 ayetinde görülür. Bu ayette “309”
yerine; “300” ve “9” sayıları ayrı ayrı kullanılır. Hatta 18:9
ayetinde bu rakamlara göndermede bulunulur.
[18:9] Mağara halkı ve onlarla ilişkili rakamları sana başka ne
için anlattığımızı sanıyorsun ki? Onlar bizim şaşılacak
işaretlerimizdendir.
[18:25] Onlar mağaralarında üç yüz yıl kalıp dokuz artırdılar.
Görüldüğü gibi “950” ve “309” sayıları, “1000-50″ ve
“300+9″ şeklinde (zaten Kuran'da kullanılmış olan sayılarla)
söylenerek; tam sayıların tekrarsız toplamına “950” ve “309”
sayılarının ayrıca eklenmemelerini sağlanır. Böylece, tam
sayıların tekrarsız toplamı olan 162146 (19x8534) sayısı
bozulmaz.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
19
BAŞLANGIÇ HARFLERİ
29 surenin ilk ayetlerinde, kelime anlamı olmayan harfler bulunur. Bu harflere “Başlangıç
Harfleri” denilir ve 14 çeşit (7 çift) kombinasyonu vardır.
Kuran’da, tekil olan ‘ayet’
kelimesi ‘mucize/işaret/delil’
anlamlarına gelir; yani ‘bir
adet Kuran ayeti’ demek
değildir. Çoğulu olan “ayaat”
kelimesi ise hem
‘mucizeler/işaretler/deliller’
hem de ‘Kuran ayetleri’
anlamlarına gelir.
Başlangıç harfleri, sureleri
harfi harfine korur. Başlangıç
harflerine sahip bir surede;
kombinasyondaki harfler, o
surede 19’un katı kadar
geçerler. Örneğin; “ye, sin”
harf kombinasyonuna sahip
36. suredeki ‘ye’ ve ‘sin’
harflerinin toplamı 285
(19x15)’tir.
Bazı sureler ise aynı
kombinasyona sahiptir; bu
surelerdeki harflerin genel
toplamı 19’un katıdır.
Örneğin; “elif, lam, ra”
kombinasyonuna sahip 10, 11,
12, 14, 15. surelerdeki ‘elif’,
‘lam’ ve ‘ra’ harflerinin toplamı
9481 (19x499)’dir.
Bazı surelerin ise başlangıç harfleri değil, başlangıç harfi vardır. Başlangıç harfli sureler, harfini
kombinasyonunda bulunduran surelerle bağlantılıdır. Örneğin; ‘sad’ başlangıç harfine sahip 38.
surenin sayımları, kombinasyonunda ‘sad’ harfini içeren 7. ve 19. surelerle birlikte hesaplanır.
Benzer şekilde ‘kaf’ harfine sahip 50. sure, kombinasyonunda ‘kaf’ harfini içeren 42. sure ile birlikte
hesaplanır.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
20
Ayrıca, başlangıç harfli surelerin bazılarında dikkat çekici “harf oyunları” yapılmıştır.
Örneğin; ‘nun’ başlangıç harfine sahip 68.surede YuNus peygamberden bahsedilirken;
‘nun’ harfi içermeyen “sahibil hut” (balığın arkadaşı) kelimeleri kullanılır. Benzer şekilde,
Kuran boyunca Lut’un inkârcı halkından “kavmu Lut” olarak bahsedilirken; ‘kaf’ başlangıç
harfine sahip 50. surede, ‘kaf’ harfi içermeyen “ihvanu Lut” kelimeleri kullanılır.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
21
YAZIM HATALARI
19 sistemi, Kuran’ı orijinal haliyle korur ve nüshalardaki hataları harfine kadar açığa
çıkarır.
68. SURENİN BAŞLANGIÇ HARF(LER)İ
Birçok nüshada 68. surenin başlangıç harfi ‘nun’ olarak verilmiştir. Tek bir başlangıç
harfine sahip sureler, harfini kombinasyonunda bulunduran diğer surelerle
bağlantılıdır;ancak ‘nun’ harfi, 68. sureden başka hiçbir surenin başlangıç harf
kombinasyonunda yoktur. Yani 19 sistemine göre, 68. sure başlangıç harfine değil,
başlangıç harflerine sahip olmalıdır.
Yapılan incelemeler, 19 sisteminin işaretini kanıtlamıştır: 21:87 ayetinde, Yunus
peygamberden “zannun” (yani ‘nun’ harfine sahip kişi) olarak bahsedilir. Bu ayetteki 'nun’
ن) harfinin yazılışı, Arapça seslendirildiği (NooN/NuN) gibidir; yani iki adet ‘nun’ harfi içerir
yazılmalıdır. şeklinde (ن ون) ‘nun’ Dolayısıyla 68. surenin başlangıç harf(ler)i de .(ون
7:69 AYETİNDEKİ SAD-SİN KARIŞIKLIĞI
19 kodunun ilk araştırmacıları, ‘sad’ başlangıç harfine sahip 7-19-38. surelerdeki toplam
‘sad’ adedini 153 bulmuşlardır. Ancak bu sayı, 19’un katı değildir ve 152 (19x8)’den bir
fazladır…
Defalarca yapılan sayımlardan sonra, en eski nüshalardan biri olan Taşkent nüshası
incelenmiş ve “bastatan” kelimesinin ‘sad’ değil de 'sin’ harfiyle yazıldığı görülmüştür.
Böylece, bu surelerde toplam 152 (19x8) ‘sad’ harfinin olduğu ve 7:69 ayetindeki
“bastatan” kelimesinin ‘sin’ harfiyle yazılması gerektiği kanıtlanmıştır. Günümüzdeki
nüshaların çoğunda bu kelime ‘sad’ harfi ile yazılıdır ancak, üstünde/altında küçük bir ‘sin’
harfi bulunur.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
22
FAZLA/EKSİK YAZILAN ELİF HARFLERİ
‘Hemze’ veya ‘lamelif’ işaretlerinin ‘elif’ harfi yerine kullanılması ve kelimelerin ‘elif’ harfi içerip
içermediği tartışmaları; ‘elif’ harfinin yazımında hatalara sebep olmuştur. Kimi zaman fazla,
kimi zaman eksik yazılmıştır…
Örneğin "kafir" kelimesi; “kfr” olarak yazılması gerekirken,
fazladan ‘elif’ harfi kullanılarak “kAfr” olarak yazılmıştır. Örneği
13:42 ve 74:10 ayetinde görülebilir.
Biraz daha ilginç bir örnek, 21:112 ayetinde görülür. Yine fazladan ‘elif’ kullanımı vardır, ve bu
kullanım; “qul” olması gereken kelimeyi “qâle” olarak yazdırtmıştır.
21:112 ayetindeki
kelime:
“Qul” formu:
“Qâle” formu:
Görüldüğü gibi 21:112 ayetindeki kelime “qul” formatındadır; ancak fazladan yazılmış bir ‘elif’
harfiyle “qÂle” olarak yanlış yazılmıştır. Formatı icabıyla “qul” olduğunu göstermesi dışında;
21:108’den 21:112’ye kadar okunduğunda, Tanrı’nın Muhammed peygambere “de ki” diye
hitap ettiği açıktır.
*Bu hata, 19 sistemi sayesinde bulunmamıştır. Ancak, başka bir matematiksel harmoniyi ortaya
koymuştur. Hata düzeltildiğinde; “qul” (de ki) ve “qale” (dediler) kelimesi, Kuran boyunca eşit
sayıda -332’şer kere- geçerler.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
ۢ
23
SAHTE ‘AYETLER’
19 sistemi; başında veya içinde besmele bulundurmayan biricik sure olarak dikkat çeken 9. surenin
ayetlerinin arttırıldığını açığa çıkarmıştır. Matematiksel deliller ve diğer işaretler 9. surenin 127 ayet
olduğunu kanıtlar.
Burada 128 ve 129 olduğu iddia edilen 2 'ayet' denilen cümlelerin kurandan olup olmadığına
dair 3 başlık altında inceleme yapacağız.
1- KURANIN MATEMATİKSEL YAPISI
Kuran’da başında besmele olmayan tek sure 9. sure olan Tevbe suresidir. Bu sure haricindeki
tüm surelerin başında besmele vardır. Yüce yaratıcı bu surenin başına besmele koymamış fakat
Kuran’daki besmele sayısını 114 ve 19’un tam katı yapmak için 27:30 ayetinde besmeleyi tam
olarak geçirerek 19 sistemine işaret etmiştir. Fakat bu surenin başında besmele neden yoktur?
Yüce TANRI dikkatimizi bu sureye mi çekmek istemiştir?
Kuran’ı Kerim’e 9:128. ve 9:129. ayetleri olarak sokulan bu 2 sözün Kuran’dan olmadığına dair
en büyük delillerden birisi Allah’ın sıfatlarından olan Rahim (رحيم) ve Rauf ( (رَءُوفٌ sıfatlarıdır.
Yüce Allah Kuran’da tam 114 yerde Rahim (رحيم) kelimesini kullanmış ve istisnasız olarak
sadece ve sadece kendisi için kullanmıştır.
ۢ
Yine Rauf( (رَءُوفٌ kelimesini tam 10 yerde sadece ve sadece kendisi için kullanmıştır. Allah’ın bir
işareti olsa gerek ki; 128. ayet olarak sokulan sözde bu iki sıfat Allah için kullanıldığı şekliyle,
tıpa tıp, harfi harfine, aynen Muhammed peygamber için kullanılmıştır. Burada hemen bir
aykırılık dikkat çekmektedir. Yüce Allah bu 2 sıfatını hiç bir beşer için kullanmamış iken neden
bu sözde Muhammed peygamber için kullansın? Birçok peygamber Kuran'da zikredilmesine ve
bazı özellikleri anlatılmasına rağmen bu sıfatlar onlar için neden kullanılmamıştır? Onlar Rahim
değiller miydi? Yüce Allah bu sıfatı sadece ve sadece kendisi için kullanmıştır. Bir beşeri ortak
etmemiştir.
Yine 129. ayet olarak eklenen sözde ise 1 adet Allah kelimesi geçmektedir ki bu da verilecek
tabloda görüleceği gibi Yüce Allah'ın bir hikmeti olarak bu sözün sonradan eklendiğini bizlere
gösterecektir.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
24
Yine büyük bir delil 19 sistemi ile karşımıza çıkar. Kuran’ı Kerim’e 9:128. ve 9:129. ayetleri olarak
sokulan bu 2 sözün Kuran’dan olmadığını 19 sistemi haykırmaktadır. Aşağıdaki tabloda 9. surenin
sonuna eklenen 2 sözün Kuran’dan saydığımızda 19 sisteminin bunu nasıl fark ettiğini gösteren
tablolar verilmiştir.
Çok net bir şekilde görmekteyiz ki 9. sure 127 ayet olmalıdır. 9. sure 127 ayet olduğunuda net bir
şekilde görünen bir sistem ortaya çıkmaktadır. 9. sure 129 ayet olduğunda bu sistem çökmektedir.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
25
2- TARİHİ KAYNAKLAR YÖNÜYLE BAKIŞ
Kuran’ı Kerim’e 9:128. ve 9:129. ayetleri olarak sokulan bu 2 sözün ne zaman eklendiği
ile ilgili tam kanıt olmasa da bazı rivayetler bize tarihsel açıdan yol gösterebilir.
Rivayetler dinin kaynağı olamazlar. Dinin tek kaynağı Kuran’dır. Fakat rivayetlerin
içerikleri açısından o dönemin olaylarına dair bazı bilgiler elde etmek mümkün olabilir.
Bazı rivayetlerden bu 2 sözün Kuran’a sonradan nasıl sokulduğu ile ilgili tarihsel bilgiler
elde etmek mümkündür.
Bu iki sözü peygamber bana okumuştu diyerek gelen ve Kuran’a sokulmasını talep eden
kişinin adı Sayrafi’ye göre Huzeyme; Zerkeşî’ye göre Ebû Huzeyme el-Ensari; Buhari’ye
göre Ebû Huzeyme el-Ensari; Ahmed bin Hanbel ve Tirmizi’ye göre de Ebû Huzeyme el-
Ensaridir. İbn Ebî Dâvûd ise Ebû Huzeyme el-Ensari, Huzeyme bin Sabit ve Haris bin
Huzeyme isimlerini zikretmiştir. Çelişkiler olsa da bu sözleri getiren kişinin Huzeyme b.
Sabit El Ensari olma ihtimali yüksektir.
Bu kişi Kuran’da Allah’ın sadece ve sadece kendisi için kullandığı Rahim ve Rauf
sıfatlarının Muhammed peygamber için kullanıldığı 2 sözün Kuran’a eklenmesini
istemiştir. Kendisine bu sözlerin peygamber tarafından kendisine okunduğunu
belirtmiştir. Vahiy kâtipleri kendisinden 2 şahit getirmesini istediğinde kendisinden
başka hiç kimse getirememiştir. Çok ilginçtir ki bu 2 sözü kendisinden başka bir kimse
duymuş olsa idi kendisine şahitlik yapabilirdi. Kuran’ı ezberlemiş olan birçok kişi vardı o
devirde. Bu kişi iddiasında ısrarcı olmuştur. O arada başka bir kişi şu şekilde bir söz
söylemiş. “Huzeyme b. Sabit El Ensari’nin tanıklığı 2 kişinin tanıklığına eşittir”. Bunu
gerekçesi olarak da şu rivayet verilir.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
26
Rivayet:
Peygamberimiz, “Seva bin Kays” isminde bir bedeviden bir at satın almış, para sını vermek için de onu
evine götürmüştü. Peygamberimiz bir an önce eve gidip adamın parasını vermek için acele ediyor,
bedevi de peşinden geliyordu. Bedevinin elindeki atı görüp de onu Peygamberimizin satın aldığını
bilmeyen bir kaç kişi, yanına yaklaşarak atı satıp satmadığını sordular. Bedevi, satacağını söyleyince bir
fiyat verdiler. Bu fiyat, Peygamberimizin vereceğinden fazlaydı. Bir miktar fazla para, bedevinin fikrini
değiştirmeye kâfi geldi. İleride giden Peygamberimize seslendi: “Bu atı satın alacaksan al, yoksa
başkasına satarım!”
Peygamberimiz bedevinin sesini duyar duymaz yanına geldi, “Ben, bu atı senden satın almadım mı?”
buyurdu.
Bedevi inkâr etti, “Hayır, vallahi ben bu atı henüz sana satmış değilim!” de di.
Peygamberimiz ısrar etti, “Sen iyi biliyorsun ki, ben bu atı senden satın al dım.”
Bu münakaşa üzerine halk toplanmış, Peygamberimizin tavrını merak edi yorlardı. Bedevi konuşmaya
devam ediyordu: “Bu atı sana sattığıma dair iki şahit getir, ben de razı olayım.” dedi.
Bu sefer sahabiler müdahale ettiler. Çünkü adam çok ileri gitmişti. “Yazık lar olsun sana! Nebi (a.s.m.),
haktan başka bir şey söylemez, o ne söylerse doğ rudur.” dedilerse de, bedevi, şahit istemekten
vazgeçmiyordu. Alış veriş esna sında kimse bulunmadığı için, Peygamberimiz şahit de gösteremiyordu.
İşte tam bu anda Hz. Huzeyme ileri atıldı. Bedeviye karşı şöyle seslendi:
“Se nin bu atı Re sû lul lah’a (a.s.m.) sattığına dair ben şahitlik ederim.”
Peygamberimiz, Hz. Huzeyme’ye döndü ve “Yâ Huzeyme, sen neye dayana rak şahitlik ediyorsun?
Hâlbuki sen, pazarlık esnasında hazır değildin.” dedi,
Huzeyme şöyle cevap verdi:
“Yâ Re sû lal lah, ben seni, getirmiş olduğun haki katlerden dolayı tasdik ediyorum. Çünkü kesin olarak
biliyorum ki, sen, haktan başka bir şey söylemezsin.”
Huzeyme’nin bu cesaretinden ve teslimiyetinden dolayı çok memnun olan ve sevinen Peygamberimiz,
şöyle buyurdu:
“Huzeyme kimin için şahitlik yaparsa onun şehadeti iki kişi yerine geçer.”
Böylece Peygamberimiz, onu iki güvenilir insan yerine saydı.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
27
Görmediği ve tanık olmadığı bir olayda peygamber için dahi olsa yalan söyleyerek şahitlik
yapabilecek bir insan profili Yüce Allah'ın hoşnut olacağı bir insan profili değildir. Kuran'dan
öğrendiğimize göre kendi alehimize de olsa her zaman doğruyu söylememiz gerekmektedir.
Şahit olmadığı bir olaya ben şahit olmadım ama peygamber her zaman doğruyu söyler dese
daha ahlaklı bir davranış olurdu herhalde.
İşte bu çok tartışmalı gerekçe ile Huzeyme b. Sabit El Ensari’nin şahitliği 2 şahit olarak kabul
edilmiş ve sonunda Huzeyme b. Sabit El Ensari’nin isteği gerçekleşmiş ve bu 2 söz Kuran’ın 9.
suresinin sonuna eklenmiştir.
Bunun üzerine büyük tartışmalar başlamıştır. Ali bin Ebi Talip gibi peygamberin damadı ve
amcasının oğlu olan kişiler Kuran’a ekleme yapıldı diye tepki gösterdikleri bazı rivayetlerde
yer alır;
Ebu Bekir halife seçildikten sonra Ali b. Ebi Talib evine çekildi. Ebu Bekir'e, onun seçilişinden
hoşlanmadığı için Ali'nin böyle bir tavır gösterdiği biçiminde yorumlar ulaştı. Bunun üzerine
Ebu Bekir Ali'ye birini göndererek durumu soruşturdu: "Ebu Bekr'in seçimine mi karşı
çıkıyorsun?" diye sorulunca Ali, "Yok vallahi" diye cevapladı. Ali'ye tekrar soruldu: "Neden
evinden dışarı çıkmıyorsun?" Cevap verdi: "Görüyorum ki Kuran'a ekleme yapılıyor ve ben
Kuran'ı derleyinceye kadar namaz dışında sokak kıyafetlerimi giymemeye yemin ettim." (El-
Itkan Fi Ulum-il Kuran, El-Ezher yayınları, Kahire, Mısır, H.1318, C. 1, Sayfa 59)
Übeyy b.Kab yoluyla bir rivayet;
Ebu Bekr'in hilafeti zamanında Kuran derleniyordu. Yazım işlemiyle görevli sahabeler Beraet
(Ültimatom) suresinin sonuna, 9:127 ayetine gelince, onun son ayet olduğunu sandılar. Bunun
üzerine Ubey b. Kab kendilerine, "Peygamber bana iki ayet daha okudu" diyerek 9:128,129
ayetlerini okumaya başladı ve, "Bu iki ayet, Kuran'ın en son inen ayetleridir" diye ekledi.” (El-
Itkan Fi Ulum-il Kuran, El-Ezher yayınları, Kahire, Mısır, H.1318, C. 1, Sayfa 28)
Ek olarak belirtmek gerekirse Muhammed'den bize kalan kur'an elimizde yoktur. Ebu Bekir’in
kızı Hafsa’ya verdiği Kuran’da elimizde mevcut değildir. Hatta Osman zamanında yeni
fethedilen topraklara gönderilmek üzere hazırlanan Mushaf bile elimizde yoktur ki elimizde
olanlar Osman'ın Mushafı'nın kopyalarıdır.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
28
MODERN SÜNNİLER
R e ş a d H a l i f e ; k i m i t e s l i m i y e t ç i l e r t a r a f ı n d a n h a t a s ı z o l a r a k k a b u l g ö r ü l m e k t e ,
k i m i t e s l i m i y e t ç i l e r t a r a f ı n d a n i s e h a t a s ı n ı n o l a b i l e c e ğ i y ö n ü n d e k a b u l
g ö r ü l m e k t e . A s l ı n d a b u m e s e l e h a s s a s k o n u o l d u ğ u k a d a r , ö n e m l i b i r k o n u d u r .
G e l e l i m a s ı l g e r ç e k l e r e . R e ş a d H a l i f e b i z i m g i b i b i r e r i n s a n d ı r v e O ’ n u n g e t i r d i ğ i
m e s a j k o n u s u n d a h i ç b i r ş e k i l d e b i r ş ü p h e y o k t u r . Ç ü n k ü b u 1 9 t e m e l l i k u r a n ’ ı n
m e s a j ı T A N R I ’ d a n d ı r v e a y n ı ş e k i l d e R e ş a d i l e a l a k a l ı k u r ’ a n ’ d a g e ç e n b e l l i
n o k t a l a r T A N R I ’ d a n d ı r . R e ş a d H a l i f e a n l a m a k o n u s u n d a h a t a y a p a b i l i r a m a b u
O ’ n u n e l ç i l i ğ i n e k a r ş ı b i r z a r a r g e t i r e m e z ç ü n k ü e l ç i d e b i z i m g i b i b i r i n s a n d ı r .
A n c a k O m e s a j d ı ş ı n d a k a l a n k o n u l a r d a a n l a m a v e y o r u m l a m a k o n u s u n d a h a t a
y a p a b i l i r .
B i r t a k ı m t e s l i m o l a n o l d u ğ u n u i d d i a e d e n i n s a n l a r a “ v i d e o k a s e t l e r d i n d e b i r
k a y n a k m ı d ı r ? ” d i y e s o r d u ğ u m u z v a k i t ç o ğ u n l u ğ u n c e v a b ı “ v i d e o k a s e t l e r
k u r a n d a n a y r ı l m a z b i r ş e y d i r y a n i a y r ı d e ğ i l d i r . T a b i i o l a r a k k a y n a k t ı r ” y a n ı t ı n ı
a l a c a ğ ı z v e b u n u E l ç i y e i t a a t m e s e l e s i a l t ı n d a d i l l e n d i t r e c e k l e r . Ö n c e l i k l e ş u n u
s ö y l e m e k l a z ı m d ı r k i b u v i d e o k a s e t l e r e ğ e r d i n d e b i r k a y n a k s a e l ç i “ T h e g r e a t
d e b a t e ” a d l ı p r o g r a m d a m ü s l ü m a n l a r ı n n e k e n d i s i n i n e d e b a ş k a s ı n ı Y A L N I Z C A
K U R A N ’ I t a k i p e t m e l e r i k o n u s u n d a g ü ç l ü b i r s ö y l e m d e b u l u n m a k t a . B u s ö y l e m d e
b i l e b i r k a ç t e s l i m o l a n k i m s e l e r f a r k l ı a n l a m l a r / m a n a l a r o r t a y a ç ı k a r ı p
k o y a b i l i y o r v e t ı p k ı S ü n n i k i t l e ’ n i n h a d i s u s u l ü t a r z ı n d a b ı r a n l a y ı ş k o y d u k l a r ı
g i b i b i r a n l a y ı ş o r t a y a ç ı k a r a b i l i y o r l a r s a b u c i d d i m a n a d a t e s l i m o l a n l a r i ç i n
b ü y ü k b i r p r o b l e m d i r . E l ç i s a d e c e m e s a j ı i l e t m e k i l e g ö r e v l i d i r v e k e n d i s i n e
v e r i l e n m i s y o n l a r ı y a ş a d ı ğ ı z a m a n i ç e r i s i n d e y a p m a k l a e m r o l u n m u ş t u r .
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
29
Biz Teslimolanların önceliği Elçi’nin misyonlarını ezberlemek ve bunu sık sık dile getirmek değil
aksine mesaja odaklanıp bu mesaj’ı insanlığa duyurmak olmalıdır ki her elçinin ortak misyonları
olduğu kadar(Tek Tanrı’ya tapınmaya çağırmak, Hurafelerden uzaklaşmaya çağırmak) farklı
noktalarda da bir sorun veya gözlem gerektirmeyecek misyonları olabilir. Bu misyonlar zaten
Kuran’ın içerisinde yer almaktadır ki elçiler bilinmeyen bir şey getirmemektediler aksine zaten
var olan ve planlanmış bir şeyi yerine getirmektedirler.
Bilinmeli ki Muhammed’in yolunu takip ettiğini iddia edip elçiye itaat ayetini sunarak uyduruk
öğretilerini takip edenler ile elçiye itaat ayetini sunup Reşad Halifeyi körlemesine takip edenler
arasında hiç bir şekilde bir fark yoktur. Muhammediler ve Reşadiler olarak adlandırılır bu iki
kitle. Muhammediler geleneksel öğretileri olan hadis ve sünneti takip ederken Reşadiler ise
modern hadis ve sünneti olan videokaset ve bir takım yayımlanmış dergideki yorumları takip
etmektedir. Geleneğin hadis ve sünneti ile; Yeni hadis ve sünnetlerin hiç bir şekilde farkı
yoktur. Kardeşlerim biliyoruz ki elçiye itaat ayetini sunan gelenekçiler hadis ve sünnetlerine
sarılıyorlar. Kardeşlerim bu tür öğretilere sarılan kimselere verdiğimiz cevap aynı değil midir?
Ortada bir elçi vardır ve bu elçi kendisine TANRI tarafından verilen mesajı insanlara iletir.
İnsanlar ise bu mesaj’ın Tanrı’dan olduğunu bildikleri için Elçi’nin ağzından çıkan mesaja itaat
etmek zorundadırlar ki Reşad veya Muhammed Kur’an dışında bir şey bırakmamış Kuran’ı
uygulamışlardır. Reşad aynı şekilde Kuran’ın “En büyüklerden birisidir” denilen bir sistemi
ortaya çıkararak TANRI’nın kanıtını ve Tek TANRI’ya tapınma mesajını insanlığa
duyurmuştur.İşin ucu Reşad Halife’ye gelince bu elçiye itaat ayetlerine bakış açıları Reşadiler
için birden bire 180 derece değişiyor! Bir takım teslimolan olduğunu iddia eden kişi şunu iddia
etmekte “Bizler hadisleri zan olduğu için reddediyoruz ama videokasetler öyle değildir
videokasetler zan olmadığı için Elçiye itaat ediyoruz ve bunlara uyuyoruz.” Evet tam olarak
söyledikleri budur. Peki gerçekten TANRI’NIN ANTLAŞMA ELÇİSİ’ne kim daha çok uyuyor?
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
30
Ek 19’dan bir görüntü.
Reşad Halife hadisleri zan olduğu için değil aksine dinde yeri olmadığı için reddediyor. İster
Muhammed’e ait olsun ister olmasın Kur’an dışında başka herhangi bir öğretinin dinde yeri
olmayacağını söylemekte. Çünkü Kur’an dışında herhangi bir öğreti’nin/kaynağın olduğunu öne
sürmek açıkça şunlara ters düşecektir demekte;
1. Kuran’ın eksiksiz, mükemmel, tamamen detaylıdır
2. Peygambere karşı küfürdürler ve onu Kuran’a uymayan şedit bir zalim olarak tasvir etmektedirler
3. Batıl inanç, cehalet ve savunulamaz saçma geleneklere dayanan sahte doktrinler yaratmaktadırlar.
Dikkat ederseniz bu bölümlerden sonrasında kurana uyan hadisleri kabul ederek ortayolu bulmaya
çalışan kimseler için şunları söylemekte Tanrı’nın Antlaşma Elçisi;
Kuran “eksiksiz, mükemmel ve tamamen detaylıdır.” Kuran’ın yanında başka bir şeyden rehberlik
aradıkları an, ne kadar “doğru” görünürse görünsün Şeytan’ın tuzağına düşerler.
Aslında bu bile yeterlidir Reşad Halife’nin neden hadisleri kabul etmediğini kanıtlamak için. Bir zan
olduğu için falan değil. Kuran dışında herhangi bir kaynak olmadığı için reddediyor. Bu durumda Reşad
Halife’nin mesaj dışında kalan videokasetlerini, yorumlarını ve anlayışlarını kaynak olarak saymak ve
bunu Elçi’ye itaat’e bağlamak kesinlik ile Şeytanın tuzağıdır.
[24:54] De ki, “TANRI’ya itaat edin ve elçiye de itaat edin.” Eğer reddederlerse, o zaman o kendi
yükümlülüklerinden sorumludur ve siz de kendi yükümlülüklerinizden sorumlusunuz. Eğer ona itaat
ederseniz rehberlik edileceksiniz. Elçinin tek görevi (mesajı) iletmektir.
[29:18] Eğer inkâr ederseniz, sizden önceki nesiller de inkâr etmişti. Elçinin tek fonksiyonu (mesajı)
iletmektir.
Merak ediyoruz. Buradaki 2 ayette Elçi’nin tek görevi nedir acaba? Mesajı iletmektir. Adı üstünde
“TANRI’nın Elçisi” Tanrı’nın sözünü insanlara iletmek ile görevli! Reşad’ın veya herhangi bir Elçi’nin
ağzından TANRI’nın sözü/mesajı çıktığı vakit Tanrı’nın elçisi oluyor bunun dışında senin benim gibi
normal bir insandır. Yine kuranda belirtilen bir takım davranışlar vardır ki bunlardan birisi Elçi’ye karşı
yükselmemek ve fikrimizi onun fikrinin önüne geçirmemek.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
31
TANRI’nın elçisi’ne karşı bir dengeli tutum içerisinde olunmalı. Çünkü O TANRI’nın sözünü/mesajını
biz insanlara bildiriyor ve bu konum olarak bizden üstün. TANRI’nın mesajlarını bize iletirken
dinlememezlik yapmamız ve karşı çıkmamız itaatsizliktir hatta bu konuda yani mesajı ilettiği sırada o’na
kötü davranışlar sergilemek te böyledir. Ancak bunun dışındaki konular böyle değildir.
[6:34] Senden önceki elçiler de reddedilmişti ve onlar reddedilme karşısında kararlı bir şekilde sebat
ettiler. Galibiyetimiz onlara ulaşıncaya dek zulme uğradılar. Bu, TANRI’nın asla değişmeyecek sistemidir.
Elçilerimin tarihi böylelikle sana emsal teşkil etmektedir.
[12:110] Elçiler umutsuzluğa düştükleri ve reddedilmiş olduklarını sandıkları anda galibiyetimiz onlara
gelir. O zaman kimi seçersek onu kurtarırız, buna karşın suçlu insanlar için azabımız kaçınılmazdır.
[12:111] Onların tarihlerinde akıl sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurulmuş bir Hadis değildir; bu
(Kuran), önceki tüm kutsal yazıları doğrular, her şeyin detayını verir ve iman edenler için bir yol gösterici
ve rahmettir.
Kuran'daki bu doğru emsalleri görmezden gelmenin ve bunun yerine insan yapımı bazı doktrinleri
takip etmenin canlı bir örneğini bizzat Muhammediler’de görüyoruz. Pekii şu an bu gelenekçilerin
hadis ve sünnet’i yerine, Modern hadis ve sünnetlerine sarılanlara ne demeli? Oysa elçinin getirdiği
“sadece kur’an” mesajını gören bu putperest kitle, Reşad’ın bir takım yorum ve anlayışını direk
Kuran’ın bir parçası olarak görüp hatasız kabul etmesi, Mesaj’ı anlamından saptırmaya çalışması gayet
acınası bir durumdur.
Dostlar, artık uyanmanın vakti gelmedi mi?
Reşad hiçbir zaman yanılmaz olduğunu iddia etmedi ve parantezlerde, dipnotlarda ve eklerlde yaptığı
tercümenin/yorumun bir vahiy olduğunu iddia etmedi. Bununla birlikte, onun çevirisininde hatalar
olabilir ve bu minimal hatalardır. Sorun teşkil etmez. Reşad’ın ilettiği mesajda sorun yoktur ki bu mesajı
hepimiz biliyoruz. Peki mesaj dışında kalan bu alanlar? Mesaj dışında kalan bu alanlarda dahi onu
hatasız ilan etmek ve Mesaj dışında kalan bu alanları sanki Mesaj’ın içerisindeymiş gibi göstermek?
Doğrusu bu bizi eleştirdiğimiz ve sizler puta tapıyorsunuz dediğimiz insanlara karşı bizleri onlardan
farksız yapar.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
32
Elçilerin görevlerini ve sözlerini hatırlamak, bunların bir listesini yapmak bizim görevimiz değildir. Biz
Teslimiyetçilerin görevleri, yalnızca Tanrı'nın sözünü takip etmek ve onun dışındaki herhangi bir
kaynak veya otoriteyi reddetmektir. İlgili kaynağın yazılı veya sözlü olması önemli değildir. Dini
yalnızca Tanrı'ya adamaları gerekir.
[98:5] Onlardan tek istenen, dini mutlak şekilde yalnızca O’na adayarak TANRI’ya tapmaları, iletişim
dualarını (Namazı) yerine getirmeleri ve zorunlu bağışı (Zekâtı) vermeleri idi. Mükemmel din işte böyledir.
Tüm bu putperestliğe geri dönüşe rağmen Teslimiyetçiler arasında bu putperest eğilimi eleştiren tek
bir teslimiyetçiyi azda olsa göremedik hatta hiç denebilir. Hatırlayalım kardeşlerim! Muhammed
öldükten sonra O’nun arkadaşları da aynısını yaptılar. “Son Peygamber”in görevlerini ve sözlerini
defalarca birbirlerine hatırlatırken, eleştirilerini Hristiyanlar ve Yahudiler üzerinde yoğunlaştırdılar.
Elçi’nin düşmanları ise bunun gibi bir lütfu fırsat bilip Şeytan’ın da desteği sayesinde büyük bir
putlaştırma yoluna gittiler ve bunu başardılar. Aslında aynı büyük hatayı birkaç küçük değişiklikle
teslimiyetçiler tekrar etti.
[29:2] İnsanlar, test edilmeden, “İman ediyoruz” demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?
[29:3] Onlardan öncekileri de test ettik çünkü TANRI doğru sözlüleri ayırt etmeli ve yalancıları da ifşa
etmelidir.
[29:4] Yoksa günah işleyenler bizi kandırabileceklerini mi sanıyorlar? Yargıları gerçekten de yanlış.
Biz teslimiyetçiler, tarihe hiç dikkat etmemişizdir. Ve bizler her nesil için tasarlanmış ilahi imtihandan
geçtiğimizin tamamen farkında değiliz. Şeytandan yana mı duracaksın? TANRI’nın mutlak
otoritesinden yana mı?
[25:30] Elçi de, “Rabbim! Halkım bu Kuran’ı terk etti” dedi.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
33
PUTA TAPINMA NEDİR?
P u t p e r e s t l i k v e y a P u t a t a p ı n m a d e n d i ğ i v a k i t h e p i m i z i n a k l ı n a i l k o l a r a k t a ş a ,
h e y k e l e y a d a c a n s ı z n e s n e l e r e t a p m a k , b u n l a r ı T a n r ı ’ n ı n y a n ı n a k o y m a k y a d a
T a n r ı ’ n ı n y e r i n e k o y m a k g e l i r . P u t a t a p ı n m a d e d i ğ i m i z v a k i t a k l ı m ı z a s a d e c e
b u n l a r g e l m e m e l i d i r . K u r a n , b i z l e r e i n s a n l a r ı n n e l e r i p u t l a ş t ı r a b i l e c e ğ i n i
a n l a t m a k t a d ı r .
İ n s a n ı T a n r ı ’ d a n u z a k l a ş t ı r a n v e d ü n y a h a y a t ı n ı n s ü s ü n e d a h a ç o k c a z i p
b a k m a s ı n ı s a ğ l a t t ı r a n b i r t a k ı m g e ç i c i k a z a n ı m l a r i n s a n ı b i r ş e y l e r i p u t l a ş t ı r m a y a
s ü r ü k l e y e b i l i r . Ö r n e ğ i n i n s a n e v l a t l a r ı n ı , e n d e ğ e r l i e ş y a s ı n ı , e b e v e y n l e r i n i , d i n
b i l g i n l e r i n i , a z i z l e r i , e l ç i l e r i h a t t a k e n d i s i n i ( E g o ) p u t l a ş t ı r a b i l i r .
P u t l a ş t ı r m a n ı n t a n ı m ı k ı s a c a ; İ n s a n ı T a n r ı ’ d a n u z a k l a ş t ı r a n , O ’ n u
h a t ı r l a m a m a s ı n ı s a ğ l a y a n v e O ’ n u n y e r i n e d ü n y e v i h a y a t t a e l d e e t t i ğ i g e ç i c i
k a z a n ı m l a r ı ü s t ü n g ö r d ü r e n h a t t a T a n r ı ’ n ı n y a n ı n a o r t a k / d o s t o l a r a k b i r i l e r i n i
k o y m a k y a d a T a n r ı ’ n ı n y e r i n e b i r t a k ı m k i ş i l e r i k o y m a k p u t l a ş t ı r m a n ı n b i r
t a n ı m ı d ı r .
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
34
[9:31] Onlar TANRI’nın yerine kendi dini liderlerini ve âlimlerini rabler* edindiler. Bir kısmı da
Meryemoğlu Mesih’i tanrılaştırdı. Onların hepsi de tek bir tanrıya tapmakla emrolunmuşlardı. O’ndan
başka tanrı yoktur. Herhangi bir ortağa sahip olmanın çok üstünde olan O’na yücelik olsun.
Ayettede görüleceği üzere birtakım insanları Tanrı’nın yerine birtakım dini liderleri ve bir takım alimleri
rabler(efendiler) olarak edindiğini bize aktarır. Hatta bununla kalmaz İsa’nın Tanrılaştırıldığını bizlere
iletir. Bunlar puta tapınmanın bir örneğidir.
[7:189] O sizi tek kişiden (Âdem’den) yarattı. Ardından her adama, kendisiyle huzur bulması için bir eş
verir. Kadın daha sonra zar zor fark edebildiği hafif bir yük taşır. Yük ağırlaştıkça, onlar Rableri olan
TANRI’ya yalvarırlar: “Eğer bize iyi bir bebek verirsen minnettar olacağız.”
[7:190] Fakat onlara iyi bir bebek verdiğinde, O’nun armağanını O’na rakip bir puta dönüştürürler.
Herhangi bir ortaklığın çok üstünde olan TANRI’ya yücelik olsun.
Ayetlerde görüleceği üzere yine evlatlarımız put olabilir. Puta tapınmanın tanımını yapmıştık
hatırlarsanız( İnsanı Tanrı’dan uzaklaştıran, O’nu hatırlamamasını sağlayan ve O’nun yerine dünyevi
hayatta elde ettiği geçici kazanımları üstün gördüren..) Yani evlatlarımız bu dünyada elde ettiğimiz ve
dünyamızı güzelleştiren/süsleyen bir kazanımdır ve biz bu kazanımlarla Tanrı’yı unutabilir hatta O’nun
yerine duyacağımız ilgi, saygı ve sevgiyi evlatlarımıza duyabiliriz. İşte bu putlaştırmanın bir örneğidir.
[7:28] Onlar büyük bir günah işlerler, ardından derler ki “Biz atalarımızı bunu yapar bulduk ve TANRI da
bize bunu yapmamızı emretmiştir.” De ki, “TANRI asla günahı savunmaz. TANRI hakkında bilmediğiniz
şeyler mi söylüyorsunuz?”
[7:29] De ki, “Benim Rabbim adaleti ve her ibadet yerinde yalnızca O’na adanarak durmayı savunur.
İbadetinizi mutlak bir şekilde yalnızca O’na adayın. Tıpkı sizi başlattığı gibi sonunda O’na döneceksiniz.”
Sizce bu işin içerisinde bir terslik yok mu? 29. Ayette bizlere emredilen şey ibadetimizi yalnızca
Tanrı’ya adanarak durmak gerektiği emredilir. Ama müslümanlar ibadetlerinde belli başlı kişilerin adını
geçirmekte ve belli başlı kimseleri Tanrı’nın ortağı, dostu, en şerefli elçisi olarak görmekte ve bu kişileri
diğer elçiler arasında yarıtşırmakta ve üstün görmekte. Hatırlarsanız biz puta tapınmanın tanımını
yapmıştık(...Tanrı’nın yanına ortak/dost olarak birilerini koymak yada Tanrı’nın yerine birtakım kişileri
koymak…) İşte birkimseleri ibadetimizde Tanrı’nın yanına koymak putlaştırmanın bir örneğidir.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
35
Peki aklımıza hepimizin bir soru takıldı değil mi? “Peki bu puta tapanlar ve putlaştırılanlara ahirette ne
olucak?” Kur’an bunun cevabını vermektedir aslında yaşanacakları bize spoiler vermektedir diyebiliriz.
[21:45] De ki, “Ben sizi ilahi vahye göre uyarıyorum.” Ne var ki, sağır olanlar uyarıldıklarında çağrıyı
işitemezler.
[25:30] Elçi* de, “Rabbim! Halkım bu Kuran’ı terk etti” dedi.
Bizleri ilahi bir vahye göre uyaran Muhammed’in çağrısını anlamayan ve Muhammed’i tıpkı hristiyanların
İsa’ya yaptığı gibi tanrılaştıranlar, Tek bir Tanrı’nın yanına dost ve ortak koyanlar ve yahudiler gibi
Tanrı’nın kitabı dışında kitap yazıp Muhammed’e ve Tanrıya isnat edenler 25. surenin 30. ayetindeki
şikayet ile karşılaşacaklardır.
O gün bizlerin putlaştırdığı ve Tanrı dışına üstün gördüğümüz herşey bizleri reddedecektir.
[26:92] Onlara sorulacak, “Nerede tapmış olduğunuz o putlar… [26:93] “…TANRI’nın yanında? Şimdi size
yardım edebilirler mi? Peki kendi kendilerine yardım edebilirler mi?” [26:94] Onlar, yoldan sapanlarla
birlikte oraya atılacaktır. [26:95] Ve Şeytan’ın tüm askerleri de. [26:96] Orada çekişirlerken şöyle
diyecekler, [26:97] “TANRI’ya ant olsun biz tamamen sapmıştık. [26:98] “Nasıl oldu da sizi kâinatın
Rabbinin derecesine yükseltebildik? [26:99] “Bizi saptıranlar kötü kimselerdi. [26:100] “Şimdi hiçbir
şefaatçiye sahip değiliz. [26:101] “Tek bir yakın dosta da. [26:102] “Keşke başka bir şans elde
edebilseydik, o zaman iman ederdik.” [26:103] Bu iyi bir ders olmalıdır. Ancak insanların çoğu imanlı
değildir.
[28:62] “Benim yanıma yerleştirdiğiniz şu putlar nerede?” deyip onlara sesleneceğimiz gün gelecek. [28:63]
Hüküm giyenler diyecekler ki “Rabbimiz! Bunlar bizim saptırdığımız kimselerdir; onları saptırdık çünkü biz
kendimiz de sapmıştık. Şimdi kendimizi tamamen Sana adadık. Onlar aslında bize tapmıyorlardı.” [28:64]
Şöyle denilecek, “(Size yardım etmeleri için) putlarınızı çağırın.” Bunun üzerine onları çağıracaklar fakat
onlar yanıt vermeyecekler. Azaba uğrayacaklar ve keşke rehberlik edilmiş olsaydık diye istek duyacaklar!
[5:116] TANRI diyecek ki “Ey Meryemoğlu* İsa! Sen insanlara ‘Beni ve annemi TANRI’nın yanında putlar
edinin’ dedin mi?’ ” O da diyecek ki “Sana yücelik olsun. Ben doğru olmayan bir şeyi söyleyemezdim. Eğer
söylemiş olsaydım Sen zaten onu bilirdin. Sen benim düşüncelerimi bilirsin ancak ben Senin düşüncelerini
bilmem. Sen bütün gizlilikleri bilirsin. [5:117] “Ben onlara sadece Senin bana söylememi buyurduğun şeyi
anlattım, o da şudur: ‘Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan TANRI’ya tapın.’ Onlarla yaşadığım sürece ben
aralarında bir tanıktım. Sen yeryüzündeki hayatımı sona erdirince, artık onların üzerinde İzleyici Sen oldun.
Sen her şeye tanıklık edersin.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
36
TESLİMİYET
T e s l i m i y e t ; T a p ı n m a m ı z ı m u t l a k b i r ş e k i l d e y a l n ı z c a T A N R I ’ y a a d a m a k , O ’ n u n
y a n ı n a b i r p u t y e r l e ş t i r m e m e k v e d o ğ r u b i r h a y a t s ü r m e k t i r .
T A N R I b u d ü n y a y a t ü m m e s a j l a r ı n ı i l e t m i ş b u l u n m a k t a d ı r . S ı r a s ı y l a e s k i a h i t ,
y e n i a h i t v e b u s o n a h i t . A n c a k d ü n y a ü z e r i n d e k i h e r d i n k ö t ü n i y e t l i k i ş i l e r
t a r a f ı n d a n b i d a t l e r , g e l e n e k l e r v e p u t l a ş t ı r m a l a r a r a c ı l ı ğ ı i l e c i d d i b o z u l m a l a r a
m a r u z b ı r a k ı l m ı ş t ı r .
T A N R I ’ n ı n p l a n ı t ü m m e s a j l a r ı n ı d ü n y a y a i l e t t i k t e n s o n r a b u m e s a j l a r ı b i r l e ş t i r i p
a r ı n d ı r a c a k b i r e l ç i g ö n d e r m e k t i . N i t e k i m b i z b u n u T A N R I ’ n ı n g ö n d e r d i ğ i e s k i
m e s a j l a r d a g ö r e b i l i y o r u z .
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
37
Nitekim İslam inancı içerisinde Muhammed'in son elçi olduğunu iddia edenler bu gerçeğe inanmakta bir
engel ile karşılaşacaklardır. Ama kuran'da açıkça görülmektedir ki TANRI 3:81'de Tüm nebiler ile bir
antlaşma yapmakta ve şunu demekte "sizden sonra kitapları doğrulayan bir elçi geldiği vakit ona iman
edecek ve onu destekleyeceksiniz" Tüm nebiler de bu misakı vermekte.
[33:7] Hatırla, peygamberlerle antlaşma yapmıştık, (Ey Muhammed) sen de dâhil, Nuh, İbrahim, Musa ve
Meryemoğlu İsa ile. Onlardan sağlam bir söz aldık.
Bu ayetten anlaşılacağı üzere TANRI doğal olarak Nebi olduğu için Muhammedden de misak almıştır ki
bu Muhammed'in son elçi olduğu iddiasını çürütmektedir ve hiç bir dayanağının olmadığını
kanıtlamaktadır.
Bir örnek olarak Sure 33'ün 40. Ayetine bakalım:
Muhammed, adamlarınızdan herhangi birisinin babası olmadı. Ancak o ALLAH'ın elçisi (rasulü) ve son
peygamber (nebi) oldu. ALLAH her şeyi iyi bilir.
َحَدٍ م ِّن ر ِّجَالِكُمْ وَلَكِن ر َّسُ ولَ الله َِّ وَخَاتَمَ الن َّبِي ِّينَ وَكَانَ الله َُّ بِكُل ِّ شَ يْءٍ عَلِيمً ا
م َّ ا كَانَ مُ حَم َّ دٌ أَبَا أ
Ma kane muhammedun eba ehadin min ricalikum, ve lakin resulallahi ve hatemen nebiyyin, ve
kanallahu bi kulli şey'in alima.
Ayette وَل ٰ كِنْ رَسُ ولَ الله ِّٰ yani Fakat Resulüdür(Elçisidir) Allah'ın ifadesi geçmekte burada son elçi olduğu
söylenmiyor. Kuranda bariz bir şekilde Nebi ve Resül farkı vardır Nebi kitap alan bir sistem'i getirendir
Resul ise mevcut kitabı ve sistemi doğrulayan ve TANRI'nın mesajını iletip herhangi bir ekleme
yapmadan mevcut sistemi hurafelerden arındıran kişidir. Her nebi bir resüldür fakat Her resül bir nebi
değildir.
Devamında ise ve hatemen nebiyyin yani وَخَاتَمَ الن َّبِيّ َ ۪نۜ vardır. Ve sonuncusudur
Nebilerin(Peygamnberlerin) geçmektedir. Görülmektedir ki Son Nebidir ama Son Resül değildir öyle
olsaydı Ve hatemen resulin geçerdi. Ama öyle olmadığı bariz bir şekilde ortadadır.
Kısaca Muhammed'in içerisinde bulunduğu ve her nebi'nin destek vereceğine söz verip iman ettiği bir
elçi vardır ki bu elçi tüm kitaplar iletildikten sonra gönderilecek, onları arındırıp birleşttirecektir.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
38
Bahsedilen ayetlerde açıkça belirtildiği gibi Tanrı’nın Antlaşma Elçisi’nin esas görevi tüm bu kutsal yazı
ve dinleri; hurafelerden, bidatlerden, geleneklerden ve putperestlikten arındırıp hepsini tek bir mesajda
birleştirmektir.
Artık bu kehanet gerçekleşmiş bulunmaktadır. Tanrı’nın Antlaşma Elçisi reddedilemez fiziksel kanıtlar ile
bizlere ulaşmış, mesajı tüm dünyaya duyurmuştur. Ancak Tanrı’nın Antlaşma Elçisi şu an aramızda
olmasa bile arınma ve birleştirme süreci hala devam etmektedir.
Kuran, Tanrı’nın gerçek elçilerini sahte elçilerden ayırt etmek için açık ve kesin kriterler sağlar:
[1] Tanrı’nın elçisi, YALNIZCA Tanrı’ya tapınmayı ve puta tapmanın tüm şekillerinin kaldırılmasını
savunur.
[2] Tanrı’nın elçisi asla kendisi için bir ücret istemez.
[3] Tanrı’nın elçisine, elçiliğinin ilahi, inkâr edilemez kanıtı verilir.
Tanrı’nın elçisi olduğunu iddia eden ve yukarıda listelenen asgari üç kriteri karşılamayan herkes sahte bir
iddiacıdır.
Tanrı’nın Antlaşma Elçisi, TANRI için kabul edilebilir tek din olan Teslimiyet’i duyurmuştur. Tapınmasını
mutlak bir şekilde yalnızca TANRI’ya adayan herkes “Teslim Olan”dır. Bu nedenle bir Yahudi Teslim
Olan, Hristiyan Teslim olan, Budist Teslim Olan, Müslüman Teslim Olan olabilir.
[3:85] Kim Teslimiyet’ten başkasını din olarak kabul ederse kendisinden kabul edilmeyecektir ve o, Ahirette
kaybedenlerden olacaktır.
[3:19] TANRI tarafından onaylı tek din “Teslimiyet”tir. İronik bir şekilde, kıskançlıktan dolayı bu gerçeğe
itiraz edenler, aldıkları bu bilgiye rağmen kutsal yazı almış olanlardır. TANRI’nın vahiylerini reddeden
böyleleri için TANRI hesap görmede en şiddetli olandır.
Tapınmasını mutlak bir şekilde yalnızca TANRI’ya adayan, O’nun yanına bir put yerleştirmekten kaçınan
ve doğru bir hayat süren Teslim Olanlar Tanrı’nın Hükümdarlığına tekrardan kabul edilir.
[2:62] Şüphesiz, iman edenlerden, Yahudi olanlardan, Hristiyanlardan ve başka dine dönmüş olanlardan;
her kim
(1) TANRI’ya iman eder ve
(2) Son Gün’e iman eder ve
(3) doğru bir hayat sürerse, mükâfatlarını Rablerinden alacaklardır. Onların korkacakları hiçbir şey yoktur,
onlar üzülmeyecekler de.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
39
BAŞLANGIÇ NASIL OLDU?
YARATILIŞTAN ÖNCE!
H e r ş e y m i l y a r l a r c a y ı l ö n c e , T a n r ı ’ n ı n y ü k s e k r ü t b e l i y a r a t ı k l a r ı n d a n b i r i o l a n
Ş e y t a n ’ ı n , b i r e g e m e n l i k a l a n ı n ı , T a n r ı ’ n ı n y a n ı n d a b a ğ ı m s ı z b i r t a n r ı o l a r a k
y ö n e t e b i l e c e ğ i k o n u s u n d a k i b i r l i b i r f i k i r g e l i ş t i r m e s i y l e b a ş l a d ı . T a n r ı ’ n ı n
m u t l a k o t o r i t e s i n e o l a n b u m e y d a n o k u m a s a d e c e b i r k ü f ü r d e ğ i l d i , a y n ı
z a m a n d a h a t a l ı y d ı d a . Ş e y t a n , y a l n ı z c a T a n r ı ’ n ı n b i r t a n r ı o l m a k a b i l i y e t i n e
s a h i p o l d u ğ u v e t a n r ı l ı ğ ı n o n u n i d r a k i n d e n ç o k d a h a f a z l a s ı o l d u ğ u g e r ç e ğ i
k o n u s u n d a c a h i l d i . Ş e y t a n ’ ı , b i r e g e m e n l i k a l a n ı n ı n s o r u m l u l u ğ u n u b i r t a n r ı
o l a r a k ü s t l e n e b i l e c e ğ i n e v e o n u h a s t a l ı k , s e f a l e t , s a v a ş , k a z a l a r v e k a o s
o l m a d a n y ö n e t e b i l e c e ğ i n e i n a n d ı r a n ş e y e g o y d u — c e h a l e t l e a r t m ı ş k i b i r . B u
d u r u m E s k i A h i t ’ i n Y e ş a y a K i t a b ı n ı n 1 4 . B ö l ü m ü n d e ş ö y l e g e ç m e k t e d i r ;
1 2 E y p a r l a k y ı l d ı z , s e h e r i n o ğ l u ,
G ö k l e r d e n n a s ı l d a d ü ş t ü n !
E y u l u s l a r ı e z i p g e ç e n ,
N a s ı l d a y e r e y ı k ı l d ı n !
1 3 İ ç i n d e n , “ G ö k l e r e ç ı k a c a ğ ı m ” d e d i n ,
“ T a h t ı m ı T a n r ı ’ n ı n y ı l d ı z l a r ı n d a n d a h a y ü k s e ğ e k o y a c a ğ ı m ;
İ l a h l a r ı n t o p l a n d ı ğ ı d a ğ d a ,
S a f o n ’ u n d o r u ğ u n d a o t u r a c a ğ ı m .
1 4 B u l u t l a r ı n ü s t ü n e ç ı k a c a k ,
K e n d i m i Y ü c e l e r Y ü c e s i ’ y l e e ş i t k ı l a c a ğ ı m . ”
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
40
Tanrı’nın yaratıklarının ezici çoğunluğu Şeytan’la aynı fikirde değildi. Yine de çeşitli derecelerde onunla
aynı fikirdeki sayıca çok az olan egoist azınlık, milyarlarca sayıda idi. Böylelikle, Göksel Topluluk içinde
derin bir münakaşa patlak verdi.
[38:69] “Daha önce, Yüce Toplum’daki kavga hakkında hiçbir bilgim yoktu.
İsyancıların Tanrı’nın mutlak otoritesine karşı olan haksız meydan okuması en etkin şekilde karşılanıp
çözüldü. İsyancılara suçlarını kınamaları ve O’na teslim olmaları için yeterince şans verildikten sonra,
Tanrı en inatçı isyancıları Dünya adında bir uzay gemisine sürgün etmeye ve kendilerini günahtan
kurtarmaları için onlara yine de başka bir şans vermeye karar verdi.
Eğer bir uçağı uçurabileceğinizi iddia ediyorsanız, iddianızı test etmenin en iyi yolu size bir uçak vermek
ve onu uçurmanızı istemektir. Tanrı’nın, Şeytan’ın bir tanrı olabileceği iddiasına yanıt olarak yapmaya
karar verdiği şey tam da buydu; Tanrı onu minik zerre olan Dünya’da geçici bir tanrı olarak atadı
[2:30] Hatırla, Rabbin meleklere “Ben yeryüzüne bir temsilci atıyorum” demişti. Onlar, “Biz Seni övdükçe
övüyorken, Seni yüceltiyorken ve Senin mutlak otoriteni onaylıyorken, orada kötülük yayacak ve kan
akıtacak birini mi atayacaksın?” dediler. O da “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” dedi.
[36:60] Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayacağınıza dair sizinle antlaşma yapmadım mı? Ki o sizin en azılı
düşmanınız değil miydi?
[36:61] Ve yalnızca Bana tapmayacak mıydınız? Doğru yol budur.
Şeytan’la aynı fikirde olanlara gelince, onlara egolarını öldürmeleri ve Tanrı’nın mutlak otoritesine teslim
olmaları için bir şans verildi. Suçlu yaratıkların ezici çoğunluğu bu fırsattan yararlanırken, yaklaşık 150
milyar yaratıktan oluşan ufacık bir azınlık bu tekliften yararlanmakta başarısız oldu
[33:72] Biz sorumluluğu (seçim özgürlüğünü) göklere, yere ve dağlara sunduk fakat onlar onu
yüklenmekten kaçındılar ve ondan korktular. Ama insanoğlu onu kabul etti; o, haddi aşandı, cahildi.
Burada bir dipnot açmamız lazımdır ki dünyaya zihinsel olarak engelli gelenler, hayvanlar ve daha
niceleri seçim özgürlüğünü kabul etmemiş olan ve TANRI’nın krallığına inatçılık yapmadan yeniden
dönme fırsatından yararlanan zeki varlıklardır. Bu varlıklar meydan okumayı bu evrende
deneyimlemektedirler.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
41
Göksel Topluluk’taki münakaşa Tanrı’nın yaratıklarının farklı kategorilere sınıflandırılmasına yol açmıştır:
(1) Melekler
Tanrı’nın mutlak otoritesini asla sorgulamayan yaratıklar melekler olarak sınıflandırıldı; yalnızca
Tanrı’nın tanrı olma yeteneğine ve niteliklerine sahip olduğunu biliyorlardı. Tanrı’nın yaratıklarının ezici
çoğunluğu—sayısız çoklukta—bu kategoriye aittir. Meleklerin sayısı o kadar muazzamdır ki, melekler bile
kendilerinin kaç tane olduklarını bilmezler; onların sayısını ancak Tanrı bilir (74:31).
(2) Hayvanlar
Melekler, isyancıların ve onların liderinin Tanrı’nın krallığından sürgün edilmeleri gerektiğini önermiş
olsalar da (2:30), En Merhametli Olan, isyancılara suçlarını kınamaları, tövbe etmeleri ve O’nun mutlak
otoritesine teslim olmaları için bir şans vermeyi irade etti (33:72). Yukarıdaki şemada gösterildiği gibi,
asilerin büyük çoğunluğu Tanrı’nın krallığına yeniden katılma yönündeki lütufkâr tekliften faydalandı.
Egolarını öldürüp, küfürlerinin bir kefareti olarak teslimiyetçi bir rolü yerine getirmek için bu dünyaya
gelmeyi kabul ettiler. Bu dünyadaki teslimiyetçi rollerine karşılık olarak, bu yaratıklar, günahlarından
kurtarılarak Tanrı’nın sonsuz krallığına geri alınırlar (6:38). At, köpek, ağaç, Güneş, Ay, yıldızlar, aynı
zamanda deforme olmuş ve retarde çocuklar, suçlarını kınayan ve tövbe eden zeki yaratıklar arasındadır:
[22:18] Göklerdeki ve yerdeki herkesin, Güneş’in, Ay’ın, yıldızların, dağların, ağaçların, hayvanların ve
birçok insanın TANRI’ya secde ettiklerini görmez misin? İnsanlar arasından diğer birçoğu ise kötü sona
mahkûm edilmiştir. TANRI kimi küçük düşürürse, hiç kimse onu onurlandıramaz. Her şey TANRI’nın
iradesine göredir.
[55:6] Yıldızlar ve ağaçlar secde ederler.
Atın egosu yoktur. Atın sahibi zengin veya fakir, uzun veya kısa, şişman veya zayıf, genç veya yaşlı
olabilir ve at hepsine hizmet edecektir. Köpeğin egosu yoktur; sahibi ne kadar zengin ya da fakir olursa
olsun kuyruğunu sahibine sallayacaktır. Güneş her gün tam olarak Tanrı’nın tayin ettiği zamanlarda
doğar ve batar. Ay, Dünya etrafındaki senkronize yörüngesini en ufak bir sapma olmadan takip eder.
İnsan vücudu—geçici bir elbise—yeryüzüne aittir; bu bakımdan, o da bir teslim olandır. Kalp, akciğerler,
böbrekler ve diğer organlar kontrolümüz dışında fonksiyonlarını yerine getirirler.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
42
(3) İnsanlar
En inatçı isyancılar—insanlar ve cinler—suçlarını kınamayı reddettiler ve Şeytan’ın iddiasının gösterisine
tanıklık etmeyi seçtiler. Tanrı’nın mutlak otoritesine, bunu yapmaları için bir şans önerildiğinde dahi teslim
olmayan bu egoist yaratıklar ikiye bölündüler. Şeytan’ın bakış açısına daha az ikna olmuş olan yarısı
insanlar olarak sınıflandırıldı. Şeytan’ın iddiasıyla ilgili şüphe duydukları halde, Tanrı’nın mutlak otoritesi
konusunda sağlam bir duruş sergileyemediler. Bu yaratıkların Tanrı’nın her şeye gücü yetmesini takdir
etmelerine engel olan şey egodur, kendilerine böylesi bir fırsat teklif edildiğinde teslim olmalarını
engelleyen şey egodur (33:72) ve çoğumuz ile Tanrı’nın krallığına yeniden giriş arasında duran şey de
egodur (25:43). Bu nedenle, Kuran’daki ilk buyruklardan biri de “Egonu öldür!” dür (2:54).
(4) Cinler
Suçlu yaratıkların diğer yarısı, Şeytan’ın bakış açısına daha yakın olup devasa egoları sergileyenler, cinler
olarak sınıflandırıldı. Doğumdan ölüme kadar her insana bir cin atamak Tanrı’nın planıydı. Cin yoldaşı
Şeytan’ı temsil eder ve onun bakış açısını destekler (50:23, 27). Hem cinlere hem de insanlara kendilerini
yeniden eğitmeleri, egoizmlerini kınamaları ve Tanrı’nın mutlak otoritesine teslim olarak kendilerini
günahlarından kurtarmaları için bu dünyada değerli bir şans verilmektedir. Ne zaman bir insan doğsa, bir
cin de doğup bu yeni insana atanır. Kuran’dan cinlerin Şeytan’ın soyu olduğunu öğreniyoruz (7:27, 18:50).
Bir cin doğup bir insana atandığı zaman, bu cin, o insan ölünceye kadar o insanın daimî bir yoldaşı olarak
kalır. Bu cin daha sonra serbest bırakılır ve birkaç yüzyıl boyunca yaşar. Hem insanların hem de cinlerin
yalnızca Tanrı’ya tapınmaları gerekmektedir (51:56).
38:69’da belirtilen ve anlatılan Göksel Topluluk’taki münakaşa, Tanrı’nın yaratıklarının seçim özgürlüğüne
sahip olduğunu kanıtlar; onlar kendi akıllarına sahiptirler. Tanrı’nın yaratıkları arasındaki ufacık bir azınlığın
isyanı, Tanrı’nın yaratıklarının, O’nun sonsuz ihtişamını takdir ettikleri için O’na kulluk ettiklerine dair
muhteşem gerçeği vurgulamaya hizmet etti. İsyan olmadan, özgürlüğün Tanrı’nın yaratıklarına armağanı
olduğunu asla bilemezdik.
En Lütufkâr, En Merhametli
Dünyevi boyutumuzda bile herhangi bir işletme, çalışanlarının sadık olmalarını ve kendilerini işletmenin
refahına adamış olmalarını bekler. Eğer bir çalışan, işletmeye bütünüyle adanmamışsa veya bölünmüş
sadakat göstermişse, derhal işten çıkarılır. İnsanlar ve cinler Şeytan’ın tarafını tuttukları, ardından da
isyankâr hareketlerini yeniden gözden geçirme teklifini geri çevirdiklerinden ötürü, melekler Şeytan’ın ve
onun müttefiklerinin Tanrı’nın krallığından kovulmasını beklediler (2:30). Suçumuzu kınamamız ve
kendimizi günahımızdan kurtarmamız için bize bu ek şansı bahşetmesi, Tanrı’dan büyük bir rahmetti.
Bu son derece merhametli kurtarma planını gerçekleştirmek için Tanrı “ölümü yarattı” (67:1-2). İlahi plan,
isyancıları göksel kavga ile alakalı hiçbir belleklerinin olmadığı başka bir varoluşa getirmeyi gerektiriyordu.
Bu hayatın koşulları altında, insanlar ve cinler hem Tanrı’nın mesajlarını alırlar hem de Şeytan’ın mesajlarını,
sonra her iki taraftan birini özgürce seçerler. Özgür iradeleri ile aldıkları karara dayanarak, ya
günahlarından kurtarılarak Tanrı’nın krallığına geri alınırlar yahut Şeytan ile birlikte kalıcı olarak sürgün
edilirler.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
43
Şeytan’ın Geçici Egemenlik Alanı
Şeytan’ın tasarlanan egemenliğinin mutlak önemsizliğini vurgulamak için, Tanrı, milyarlarca ışık yılı
genişlikteki uçsuz bucaksız bir evrende bir milyar galaksi, bir milyar trilyon yıldız yarattı. Eğer ışık hızında
Güneş’e doğru (93.000.000 mil) seyahat edersek, ona sekiz dakikada ulaşırız. Eğer gitmeye devam
edersek, Samanyolu Galaksimizin sınırına ışık hızında 50-70.000 yıl sonra ulaşırız. En yakın galaksiye
ulaşmak, ışık hızında 2.000.000 yılımızı alacaktır ve “bizim evrenimizde” en az 2.000.000.000 galaksi
vardır. En güçlü teleskoplarla Dünya, evrenimizin sınırı şöyle dursun bizim kendi galaksimizin sınırından
tümüyle görünmezdir. Bizim evrenimiz yeterince geniş değilmişçesine, Tanrı evrenimizi çevreleyen altı
tane daha yarattı, üstelik daha geniş evrenler (2:29, 67:3). Tanrı daha sonra Şeytan’a, en küçük ve en
içteki evrende bulunan ufacık bir zerrenin, Dünya gezegeninin onun egemenlik alanı olduğunu bildirdi.
Tanrı’nın planı, insanları ve cinleri Kendi fiziksel varlığına dayanamayan bir evrene yerleştirmeyi ön
gördü (7:143). Böylelikle Şeytan, Tanrı’nın tüm bilgisi ve kontrolü ile birlikte, minik krallığını Tanrı’nın
fiziksel varlığından uzakta idare etmektedir. Ayrıca dikkat edilmelidir ki tövbe eden isyancıların sayısı
oldukça fazlaydı, öyle ki Dünya gezegeninin onların hepsine kalacak yer sağlaması mümkün değildi.
Bundandır ki bu gezegen üzerinde hayvanlar insanlardan oldukça fazladır. Tövbe etmiş tüm asilere ev
sahipliği yapmak yönetilemez bir yeryüzü meydana getirecekti. Yaratıkların sayısız desilyonlarının uzay
boşluğunda yerleştirilmesi bu nedenledir.
Âdem ve Havva
İlk insanın bedeni, Tanrı’nın melekleri tarafından, Tanrı’nın talimatlarına uygun olarak yeryüzünde
şekillendirildi (7:11). Tanrı daha sonra ilk kişiyi, yani Âdem’i bu bedene atadı. Tanrı meleklere, test süresi
boyunca insanlara hizmet edeceklerini bildirdiğinde—onları korumak, rüzgârları sürmek, yağmuru ve
rızıkları dağıtmak vb.—”secdeye kapanmayı” reddeden tek kişi Şeytan’dı (2:34, 15:31, 38:74). Âdem’in
eşi, dişil özelliklerle Âdem’den klonlandı ve Tanrı ikinci insanı onun bedenine atadı. Âdem ve Havva’nın
boş (ruhsuz) bedenleri burada, Dünya üzerinde kalırken, ruhları, yani gerçek kişiler Cennette ikamet etti.
Âdem ve Havva, Tanrı’nın buyruklarına sarıldıkları sürece Cennette kaldılar. Bunun yerine Şeytan’ı
dinledikleri an, hepimizdeki kusurlu insan doğasını yansıttılar ve hemen Şeytan’ın Dünya üzerindeki
egemenliğine ait oldular—“bedenleri kendilerine görünür hale geldi” (7:20, 20:121). Gerisi tarihtir.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !
44
Şeytan: Tüm Cinlerin Atası
Cinleri ve insanları teste sokmak, ne zaman bir insan doğsa Şeytan’ın çoğalmasını şart koşuyordu.
Yukarıda bahsedildiği gibi, bir insan doğduğunda, bu insan kişinin sabit bir yoldaşı olarak görev görmesi
için bir de cin doğar. Her insan, doğumdan ölüme kadar aynı bedende yaşayan Şeytan’ın temsilcisinin
aralıksız iknalarına maruz kalır. Şeytan’ın temsilcisi, insan yoldaşını Şeytan’ın bakış açısına ikna etmeye
çalışır: Tanrı tek başına yetmez. Yargı Günü’nde, cin yoldaşı insan mevkidaşına karşı bir tanık görevi
görür (43:38; 50:23,27). Pek çok cin yoldaşı da insan yoldaşları tarafından Tanrı’nın bakış açısına
döndürülür.
Tanrı insanoğlunu hazırlıksız bırakmadı. İnsanlara küfürlerini tekrar gözden geçirmeleri için olan son
şanslarında yardımcı olsun diye, her insan YALNIZCA Tanrı’nın, yani başka hiç kimsenin değil, bizim
Sahibimiz ve Efendimiz olduğuna yönelik içgüdüsel bir bilgi ile doğar. (7:172-173). Cinlere bu içgüdüsel
bilgi verilmemiştir; fakat onlara en içteki evren boyunca yer alan Tanrı’nın işaretlerini incelemeleri için
çok daha fazla yaşam süresi ve daha büyük yetenekler verilmiştir. Şeytan’ın bakış açısını temsil ettikleri
için, onların içgüdüsel doğaları güçlü bir şekilde çoktanrıcılığa meyillidir. Yalnızca Tanrı’ya tapmaya
yönelik dâhili içgüdümüze ek olarak, Tanrı kendimizi günahtan kurtarmamıza yardımcı olmak için elçiler
gönderir. Tüm bu unsurları göz önüne aldığımızda, bağışlanamaz tek suçun (eğer ölüme kadar devam
ettirilirse) puta tapmak olduğu gerçeğini takdir edebiliyoruz: Tanrı’nın yanında herhangi birinin herhangi
bir güce sahip olduğuna iman etmek.
K a r a n l ı k z i h i n l e r e a y d ı n l ı k !