KADIKOY LIFE / Ocak & Şubat 2022
Kadıköy Life Dergisi'nin merakla beklenen Ocak & Şubat 2022 sayısı yayınlandı.
Kadıköy Life Dergisi'nin merakla beklenen Ocak & Şubat 2022 sayısı yayınlandı.
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Ocak & Şubat 2022 | Yıl: 18 | Sayı: 103 | Fiyatı: 25 TL
Anaİs Martİn
HER YERİ RESİM GİBİ
“KÜÇÜK MODA”
BURAK SARIMOLA
YENİLİKÇİ VE AYKIRI PROJELERİN
İÇİNDE OLMAK İSTİYORUM
KADIKÖY’DEN BAŞLAYAN BİR ÖYKÜ
“ATATÜRK HER YERDE”
ŞERDİL DARA ODABAŞI
TARİHİ İSTASYON BİNALARI
HALKINDIR
RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ’NDE
SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU
SERGİSİ
KADIKÖY GELECEĞE
‘SANATLA’ HAZIRLANIYOR
Resim, sinema, tiyatro, fotoğraf,
edebiyat sanata dair her şey…
İSTANBUL’UN
KÜLTÜR & SANAT
DERGİSİ
Sanat ve kültürün yeni heyecanı İSTANBUL SANAT Dergisi’nde
resim, sinema, tiyatro, fotoğraf ve edebiyata dair içeriklere kolayca
ulaşabilir, alanında uzman isimlerin ilk defa yayınlanan köşe yazılarını,
röportajlarını büyük bir keyifle okuyabilirsiniz…
fi
istanbulsanatdergisi
www.istanbulsanatdergisi.com
Editör
‘ALAN KADIKÖY’
FARKINI ORTAYA KOYDU
Kadıköy, bizler için ‘özel’ bir alan... Demokrasi,
özgürlük, insan hakları, hayvan hakları, çevresel
hassasiyet ve de aidiyet duygusu... İşte biz Kadıköylüler,
bu alanlardaki kırmızı çizgilerimizle yalnızca
Türkiye’nin değil, Dünya’nın da sivil toplum
örgütleri tarafından küresel bir izlenme oranına
sahibiz. Hep söylediğimiz gibi; yerel olmadan,
evrensel olmak mümkün değil... Unutmayalım ki;
Gabriel Garcia Marquez, yaşadığı çevreyi ve soy
ağacını anlattığı ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ kitabıyla, büyülü
bir gerçeklik eşliğinde Nobel Edebiyat Ödülü’nü
kazanmıştı.
Kadıköy Life, uzun yıllardır bir yaşam dergisi çizgisinde
Kadıköylülere sayfalarını açarken; ilçenin
yöneticileri nezdindeki fikri takipleriyle sonuca
odaklanarak, fark yaratmaya devam ediyor. Kadıköy
merkezli fenomen spor kulübümüz Fenerbahçeli
kimliğimizle söylemek gerekirse, Kadıköy
Belediyemizden gol odaklı paslar alınca, haber
çalışmalarımızın ayrıcalığı ve keyfi, bir Türk kahvesi
muhabbetinde ilerliyor.
Alan Kadıköy, tam da bu doğrultuda Kadıköy’ü
yükselten bir sanat merkezi hüviyetiyle kapak
dosyamızda yerini alırken, Belediye Başkanı Şerdil
Dara Odabaşı’nın merkez açılışında gerçekleştirdiği
konuşma ile haberimizin zeminini zenginleştirdiğini
düşünüyoruz...
“Alan Kadıköy, Kadıköy’ü nasıl algılıyorsak öyle;
çok amaçlı ve çok yönlü... Aydınlık, şeffaf, katılımcı,
kamusal kaygıları olan ve kalitesinden ödün
vermeyen bir yer burası. Bünyesinde tiyatro, sergi,
konserler ve farklı sahne performanslarına ev
sahipliği yapıyor. Türkiye’de yerel yönetimlerin
sanata yaklaşımını kökünden değiştirmeye aday
bir mekân. Böyle bir iddianın Kadıköy Belediyesi’nden
gelmesi ise Kadıköy’ün kültürel canlılığı
ve kapasitesi göz önünde bulundurulduğunda
pek de şaşırtıcı değil. Biz burayı fark yaratmak için
açtık, yerleşik kalıpları zorlamak için açtık, kültürün
tanımını genişletmek için açtık.”
***
Kızıltoprak, Feneryolu, Göztepe, Erenköy, Suadiye
ve Bostancı tren istasyonları... Her biri anıtsal bir
kent hafızası, tarihi miras... Sevinçlerimiz, hüzünlerimiz,
anılarımız...
Kadıköy Belediyesi, uzun zamandır atıl duran bu istasyonlarımıza
talip... Müze, kültür ve sosyal yaşam
merkezi yapmak için... Ancak bizler müze olması
konusunda ısrarlıyız. Çünkü ‘özel alan’ olduğuna
inandığımız ilçemizde müze fakiri olmaktan utanır
durumdayız. Köşe yazarımız ve ünlü koleksiyoner
Kadir İrfan Yalın, konuyla ilgili tekrarlayan yazılar
kaleme almasına ve katkı vermek istemesine
rağmen, ilgisizlikten her zaman yakınmıştır. Dolayısıyla
dergimiz, bu konuya fazlasıyla duyarlıdır ve
desteğimiz de sonsuzdur.
***
Zorlu bir süreçten geçiyoruz. Hayat pahalılığı
zorlamakta, sosyal kutuplaşma artmakta, yaşlı
dünyamız imkânlarının sınırında ve insanlarımız
metaverse gibi sanal bir evrenin kollarına koşmakta.
Her şeye rağmen hayat devam ediyor ve yeni
sayımızda sizlerle buluşmaktan mutluyuz.
Canan Toprakkaya
Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika
TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,
MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,
POLİTİKA DERGİSİ
İmtiyaz Sahibi ve
Genel Yayın Yönetmeni
Fatma Canan Toprakkaya
Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı
Kadir Toprakkaya
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
İrem Toprakkaya
Yayın Kurulu
Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,
İnal Aydınoğlu, Sedef Turan
Nusret Karaca, Osman Öndeş,
Muzaffer Ayhan Kara
Haber Müdürü
Cenay Toprakkaya
Editörler
Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,
Edip Ozan Üçok, Nil Özer,
Songül Karadeniz
Fotoğraf Editörü
Emin Küçükserim
Foto Muhabiri
Batuhan Karaman
Görsel Yönetim
Kubilay Şenyiğit
Reklam ve Halkla İlişkiler
Tulu Evrensel
Tel: 0532 266 82 43
Basım
Ege Reklam ve Basım
Sanatları San. Tic. Ltd. Şti.
Sertifika No: 45604
Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad.
No: 4/1 Ataşehir - İstanbul
Tel: (0216) 470 44 70
www.egebasim.com.tr
Dağıtım
Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.
KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından
son sayfasına kadar olan yazılardan imza
sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların
sorumluluğu reklam sahiplerine aittir.
KADIKÖY LIFE dergisinde yayınlanan her
türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her
hakkı saklıdır.
İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.
KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla
doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.
Yayıncı
K-İletişim Basın Yayın ve
Tanıtım Hizmetleri
Karanfil Sokak No: 27/13
Göztepe / İstanbul
Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17
Gsm: 0532 266 82 43
E-posta: kadikoylife@yahoo.com
www.kadikoylife.com
İrtibat Bürosu
Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.
No: 44/6 Kadıköy / İstanbul
Tel: 0532 470 73 05
ISSN 1307-5535
Ocak & Şubat 2022
Yıl: 18 Sayı: 103 Fiyat: 25 TL
Basım Tarihi: 22 Ocak 2022
Yayın türü: İki aylık, bölgesel,
süreli yayındır.
KADIKÖY LIFE
Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği
üyesidir.
4 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
İçindekiler
64
29
72
22
22
29
KADIKÖY GELECEĞE
‘SANATLA’ HAZIRLANIYOR
Kadıköy, 2021 yılında açılışını gerçekleştirdiği iki
kültür-sanat mekânı ile Anadolu Yakası’na yepyeni
alternatifler sunmaya başladı. “Alan Kadıköy” ve
“Sinematek/Sinema Evi” binalarıyla Kadıköy, sanata
yeniden ‘merhaba’ dedi.
DEVA PARTİSİ
KADIKÖY İLÇE KONGRESİ’NE
ALİ BABACAN DAMGASI!
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’nin Kadıköy İlçe
Kongresi, Genel Başkan Ali Babacan’ın da bizzat katılımıyla
gerçekleşti. Mazhar Selçuk Alaca, kongrede
DEVA Partisi Kadıköy İlçe Başkanı seçildi.
72
30
AHMET KARA
HEDEFİMİZ, YELKEN SPORUNU
ESKİ GÜÇLÜ GÜNLERİNE
DÖNDÜRMEK
İstanbul Yelken Kulübü’nde son on yıldan bu yana
yöneticilik yapan Ayhan Kara, tek aday olarak girdiği
olağanüstü seçimden ‘Başkan’ olarak çıktı. Kendisini
kutluyor, kulübe dair ilk söylemlerini dergimiz
sayfalarında sizlerle paylaşıyoruz.
30
48
HER YERİ RESİM GİBİ
“KÜÇÜK MODA”
Aileden gelme Modalı yazar, çevirmen ve opera
sanatçısı Anais Martin tarafından kaleme alınan ve
büyük beğeni toplayan “Her Yeri Resim Gibi - Küçük
Moda” kitabı, Kadıköy’ün incisi Moda’ya dair önemli
bilgiler içeriyor.
R. SERTAÇ KAYSERILIOĞLU’NUN
KOLEKSIYONUNDAN
RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ’NDE
ANLAMLI SERGİ
Rahmi M. Koç Müzesi’nde gerçekleşen görkemli
açılış, moda ve iş dünyamızın önde gelen isimleri
eşliğinde sanatseverleri “Singer 170. Yıl Sergisi” ile
buluşturdu.
78
FUNDA GÜRAY
INFLUENCERLIK YAKIN
GELECEKTE BİTMEZ!
Funda Güray, dijitalleşen yeni dünyaya kısa sürede
uyum sağlayan oyunculardan. Diziler ve reklam
filmlerinin yanı sıra bugünlerde TRT’de çocuk programı
sunan başarılı oyuncu, aynı zamanda sosyal
medyadaki içerikleriyle de lifestyle tarzı influencerlığın
güzel bir örneğini sunuyor.
48
64
İNGILTERE BAŞTA OLMAK ÜZERE
AVRUPA, AMERIKA VE KANADA’DAN
YOĞUN TALEP VAR...
SAÇ EKİMİNDE DÜNYA’DA
W1 NUMARAYIZ!
Türkiye olarak Dünya’nın en gelişmiş ülkelerini
geride bırakıp, saç ekimi konusunda lider ülke
olmamız elbette gururumuzu okşadı ve ihtiyacımız
olan moraliteye kaynak sağladı. Hâl böyle olunca,
bu konuyu biraz araştıralım istedik. Smile Hair Clinic
kurucularından Dr. Gökay Bilgin ve Dr. Mehmet
Erdoğan’a sözü verdik.
78
Fikri Takip
Şerdil Dara Odabaşı:
Tarihi istasyon binaları halkındır!
Kadıköy’de uzun süredir âtıl durumda olan tarihi istasyon binalarının akıbeti merak edilirken,
konuya ilişkin Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı’ndan açıklama geldi. İstasyon
binalarının halkın olduğunu ifade eden Odabaşı; “Altı tarihi istasyon binasına talibiz” dedi.
Kadıköy Life Dergisi’nin geçtiğimiz yıllarda
sık sık sayfalarına taşıdığı tarihi istasyon
binalarının akıbeti, Kadıköy Belediye
Başkanı Şerdil Dara Odabaşı’nın açıklamalarının
ardından tekrar gündem oldu.
Belediye olarak istasyonlara talip olduklarını
açıklayan Odabaşı; “Kadıköy’ümüzde
altı tane tarihi tren istasyonu bulunuyor.
Koruma statüsünde bulunan bu tarihi binaların
birçoğu, uzun yıllardır Ulaştırma ve
Altyapı Bakanlığı tarafından âtıl ve metruk
halde bırakılarak, adeta birilerine peşkeş
çekilmeye hazırlanılıyor. Biz Kadıköylüler
olarak tarihi istasyonlarımızın bu şekilde
yok olmasına asla izin veremeyiz, vermeyeceğiz.
Kızıltoprak, Feneryolu, Göztepe,
Erenköy, Suadiye ve Bostancı, bu istasyonlar
bizim kültürel ve tarihi miraslarımız.
Bunlar yalnızca bir bina değil, geçmişimiz,
hafızamız” diye konuştu.
MÜZE, KÜLTÜR VE
SOSYAL YAŞAM MERKEZİ
Başkan Odabaşı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yüzden biz Kadıköy Belediyesi olarak
tarihi istasyonlara talibiz. Her bölgenin
istasyonunu, o bölgenin yurttaşlarının da
görüşünü alarak müze, kültür ve sosyal
yaşam merkezi hâline getireceğiz. Bu
amaçla bakanlığa yaptığımız başvurular her
seferinde reddedildi. İlçemiz sınırları içerisinde
bulunan altı tarihi tren istasyonunun
kamu yararına kullanılması şartıyla Kadıköy
Belediyesi’ne tahsis edilmesini istiyoruz.
İstasyon binaları halkındır!”
TARİHİ İSTASYON BİNALARINA DAİR...
Yapımına Osmanlı Devleti döneminde
başlanan demiryolu hatlarının İstanbul
Anadolu Yakası ayağı Haydarpaşa’dan Gebze’ye
kadar uzanırken, istasyon binalarının
inşası 1910’lu yıllara tekabül ediyor. Şerdil
Dara Odabaşı, geçtiğimiz yıllarda konuya
ilişkin dergimize verdiği özel röportajda şu
ifadelerde bulunmuştu: “Genelde bu tarihi
yapıların mülkiyet hakkının Kadıköy Belediyesi’nde
olduğu düşünülüyor, ancak tüm
istasyon binaları Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları’na ait. Biz göreve geldikten
sonra bu yerlerin tahsisini, sosyal ve kültürel
hizmet vermek adına Kadıköy Belediyesi’ne
istedik. Toplamda altı adet bina var ve her
biri değişik metrekarelerde. Bu tahsis talebi
üzerine TCDD’den ilk defa ‘Buraları size
ücretsiz veremeyiz, ancak bir kira karşılığında
verebiliriz’ şeklinde bir yazı geldi.
Kirayı kabul ettik ve kendilerine kısa sürede
bir komisyon kurulması gerektiğini yazdık.
Ancak aldığımız yanıt şaşırtıcıydı, çünkü
TCDD kısa sürede kiralamaktan vazgeçtiğini
açıkladı. Bu süreç Haydarpaşa ve Sirkeci
garlarının özelleştirildiği döneme denk
geldiği için açıkçası biraz panikledik. Çünkü
Haydarpaşa ve Sirkeci örneğinde gördük ki
bu alanlar birilerine söz verilmiş. Umarım
Kadıköy’deki istasyonlar da başkalarına söz
verilmemiştir. Kadıköy Belediyesi olarak,
Kadıköy halkı adına bu istasyon binalarına
talip olduğumuzu bir kez daha sayfalarınız
aracılığıyla belirtmek isterim.”
6 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Çevre
Kurukahveci Mehmet Efendi’nin yeni binasında
gizli tarih gün yüzüne çıktı
PINAR BALTACI
İstanbul’un tarihi bölgeleri arasında
önemli bir yere sahip olan Kadıköy, her
yeni restore ve kazı çalışmasında sürprizler
çıkarıyor karşımıza. Hem Kadıköy’ün hem
de İstanbul’un tarihine etki edecek bu yeni
bulgular, tarihin tanığı Kadıköy’ü kuşkusuz
İstanbul için her geçen gün daha önemli
bir noktaya taşıyor.
“KAPLAMAYI SÖKTÜK,
ÖZGÜN CEPHEYİ ORTAYA ÇIKARDIK”
Bu sürprizlerden bir tanesi de hepimizin
çok yakından bildiği Kurukahveci Mehmet
Efendi’nin yeni binasında gerçekleşti.
Kurukahveci Mehmet Efendi, geçtiğimiz
aylarda eski binasının hemen yanındaki
soluk sarı boyalı binaya taşındı. 2018 yılında
Özen Mimarlık tarafından restorasyonuna
başlayan bu yeni binanın altında yatan
tarihi, Özen Mimarlık’ın kurucularından
Seda Özen Bilgili, şu sözler ve fotoğrafla
duyurdu: “Bina yapı tescilli idi, ancak tarihi
eserin cephesinin yıkılarak kaybolduğu
düşünülüyordu. Altta özgün cephenin durduğunu
fark ettim. Bir gece sabaha kadar
çalışarak kaplamayı söktük, özgün cepheyi
ortaya çıkardık.”
“OSMANLI SİGORTA LEVHASI”
KORUMA ALTINDA!
Eski tarihi eser yapının onarılmak yerine
kaplandığını ifade eden Seda Özen Bilgili,
sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarihi eser, onarılmak
yerine kaplanmıştı. Özgün tuğlalara
metal kaynatılmış ve cephe kaplamaları
taşıtılmıştı. Bir gece -izinle- sabaha kadar bu
kaplamaları söküp, ertesi gün bu konudaki
başvurumuza ekledik. Cephe ve özgün
süslemeleri koruyarak, yapıyı güçlendirdik.
Tarihi eserin cephesindeki süslemeler
de neredeyse hapsedilmiş, gün ışığından
uzak kalmışlardı. Alındaki rozette ‘Esma’ül
Hüsna’, cepheyi sökünce de ‘Mâlikü’l-mülk’
yazısı karşımıza çıktı. Bu yazıyı taşıyan tarihi
yapılarımızda ‘Mâlikü’l-mülk’, ‘Ya Hafız’, ‘Maşallah’
gibi kitabelere rastlarız. Bu levhaları
sevenler tarafından ‘Osmanlı sigorta levhaları’
olarak da anılan kitabelerden birini de
biz bulup korumuş olduk.”
BAROK FORMDAKİ BAYKUŞ SÜSLEMESİ
Bilgili’nin yapıya ilişkin paylaştığı diğer detaylar
ise şöyle: “Restorasyon çalışmaları ile
İstanbul, yeni bir baykuş da kazandı. Barok
formdaki baykuş süslemesini özgürlüğüne
kavuşturduk, kat kat yapılmış boyalarından
itinayla arındırdık, hafifçe renklendirdik.
Kadıköy’deki yapının cephesine 1920’de
barok formda baykuş süsleme getirilirken,
yakın dönemlerde Saint Pierre Han duvarlarına
da Art Nouveau ve Jugendstil baykuş
baskılar işlenmişti. Ceyhun Katilt Hoca ve
ekibiyle de bu baykuşları gün yüzüne çıkarttık.
Mimarlar, baykuşları sevmiş.
YAN BİNA DA RESTORE EDİLEREK,
CEPHEDE BÜTÜNLÜK SAĞLANACAK
Yapının cephesi kapanmıştı, zemin katta
ise kepenk ardında bir boşluk vardı, cephe
yoktu. O dönem dükkânlarını ve bölgenin
eski fotoğraflarını araştırarak, zemin kat
için bu yeni doğramayı önerdik. Mağaza
hizmet vermeye başladı. Zemin kat cephesi,
boşluktan ibaretken; birçok eski fotoğrafa
baktık, cephe çizdik. Tabela tasarımını
Mimar Yeşim Bakırküre ile çalıştık. Sıra
yan binada, Kadıköy’deki ilk mağazanın
onarımında. O zaman cephede bütünlük
de sağlanacak.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 7
Güncel
Türkiye’nin ilk
“Kadın Yaşam Evi”
hizmete hazır
HABER MERKEZİ
Türkiye’de ilk kez Kadıköy Belediyesi tarafından
hayata geçirilen ve geçtiğimiz yıl ağustos
ayında tanıtımı yapılan Kadın Yaşam Evi’nin
hizmet vermek için Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı’ndan beklediği ruhsat çıktı. Proje,
25 Kasım’dan itibaren hizmet vermeye
başladı. Proje kapsamında şiddete maruz
bırakılan kadınlar, 12 yaşından büyük oğlu
veya özel gereksinime ihtiyacı olan çocukları
ile birlikte Kadın Yaşam Evi’nde kalabilecek.
KADINLAR OĞULLARINDAN
AYRILMASINLAR DİYE...
Kadıköy Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri
Müdürlüğü himayesinde hizmet vermeye
başlayan Kadın Yaşam Evleri, kadın ve
beraberindeki çocukların güçlendirilmesi
ve şiddet döngüsünün sonlandırılması
amacıyla hayata geçirildi. Sosyal Destek
Hizmetleri Müdürü Duygu Adıgüzel, projeye
ilişkin yaptığı açıklamada şunları ifade etti:
Duygu Adıgüzel
“Sığınma evlerine giden kadınlar, mevzuat
gereği 12 yaşından büyük oğullarını yanlarında
götüremiyor, çocuklarını ya şiddet ortamında
bırakmak ya da devlet korumasına
vermek zorunda kalıyor. Sığınma evine özel
gereksinimi olan çocuklarıyla kabul edilen
kadınlar ise ortak yaşam kuralları gereği ciddi
zorluklarla karşılaşıyor. Şiddete maruz bırakılan
kadınlar, çocuğunu kurum bakımına
vermek istemediği ve çocuğundan ayrılmak
istemediği için şiddet ortamında hayatına
devam ediyor. Bu nedenle, kadın ve beraberindeki
çocukların güçlendirilmesi ve şiddet
döngüsünün sonlandırılması amacıyla
Kadın Yaşam Evi’ni hayata geçirdik. Kadıköy
Belediyesi Kadın Yaşam Evleri’nde yeni yaşama
adım atan kadınları güçlendirmek için
meslek edindirme projeleri de yürüteceğiz.”
KADINLAR ŞÖNİM TARAFINDAN
YÖNLENDİRİLECEK
Diğer kurumlara emsal teşkil etmesi amaçlanan
proje ile kentsel dönüşüm nedeniyle
tapusu belediyeye geçen daireler, pilot
çalışma olarak Kadın Yaşam Evi’ne dönüştürüldü.
Kadın ve çocuğuna tahsis edilen
ve fatura giderleriyle ev eşyaları Kadıköy
Belediyesi tarafından karşılanan evlerde,
kadınlar yeni bir yaşam kurana kadar,
çocuklarından ayrılmak zorunda kalmadan
konaklayabilecek. Bu evlerde konaklayacak
kadın ve beraberindeki çocukların kabulü,
Kadın Konukevleri Yönetmeliği’nde olduğu
gibi Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖ-
NİM) tarafından uygun görülen ve yönlendirilen
kadınlardan olacak.
YÖNETMELİK MADDESİNE
DAYANIYOR
Kadıköy Belediyesi’nin bünyesinde
hizmet veren Kadın Sığınma Evi’ne
bağlı olarak yürütülecek “Kadın
Yaşam Evi” projesi, Kadın Konukevleri
Yönetmeliğin’de yer alan
13/1-c maddesine dayanıyor. 13/1-c
maddesi: “12 yaşından büyük erkek
çocuğu olan kadınlar ile engelli
çocuğu bulunan kadınlar ise can
güvenliği riski olmamak kaydıyla,
talep edilmesi ve gerekli olduğuna
dair sosyal inceleme raporuna
istinaden, ŞÖNİM tarafından uygun
görülmesi halinde, kira ve iaşesi
karşılanmak üzere bağımsız bir ev
kiralanmak suretiyle barındırılması
yoluna gidilir.”
8 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Ulaşım
Dudullu-Bostancı
Metro Hattı’nda test sürüşü
CENAY TORAKKAYA
Yapımına 2016 yılında başlanan Dudullu-Bostancı
Metro Hattı’nda test sürüşü gerçekleştirildi.
4 ilçeden geçecek 13 istasyonlu
hattın yapımını, pandemi ve ekonomik kriz
şartlarında öz kaynak kullanımıyla devam
ettirdiklerini vurgulayan İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu;
“İnşallah 2022’nin sonlarına doğru bu
hattı yetiştirip, çok değerli bir metro hattını
İstanbullulara kazandırmak arzusundayız”
mesajı verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Ekrem İmamoğlu;
“İnşallah 2022’nin sonlarına
doğru bu hattı yetiştirip,
çok değerli bir metro hattını
İstanbullulara kazandırmak
arzusundayız” mesajı verdi.
Başta Kadıköy olmak üzere 4 ilçeden geçerek,
komşu ilçelerdeki trafiğin rahatlamasında
önemli bir etkisi olacak 13 istasyonlu
Dudullu-Bostancı Metro Hattı ile ilgili haber
merakla bekleniyordu. Ataşehir Mevlana ve
Kayışdağı istasyonları arasında yapılan test
sürüşünü “Hadi hayırlı olsun. İnşallah bir
an önce yolcusuyla hareket eder” sözleriyle
başlatan Ekrem İmamoğlu; “Dudullu-Bostancı
Metro Hattı çok önemli. Bostancı’da
sahile inmesi mühimdi. Bir yandan Dudullu
Sanayi bağlantısı, Ümraniye, oradan özellikle
Ataşehir’in kentsel yaşamının içini de
besleyen çok önemli bir hat” dedi.
“ANADOLU YAKASI İÇİN ÇOK DEĞERLİ”
Dudullu-Bostancı Metro Hattı’nın denizle
buluşması ve Bostancı’dan deniz yoluyla
entegre bir süreci bağlantılı hale getirecek
olmasının Anadolu Yakası’na ilave bir değer
kazandıracağına da dikkat çeken İmamoğlu;
“Tabii aynı zamanda Kadıköy, Tavşantepe’yi
kesiyor, o da bir avantaj. Dolayısıyla başka
hatlara da erişebilme şansı var. Rahatlıkla
Göztepe, Ataşehir ve Ümraniye hattına da
kesişebilecek bir aktarmayla ulaşabilecek
pozisyonu söz konusu. Anadolu Yakası için
çok değerli” ifadelerini kullandı.
“METRO, İSTANBUL ULAŞIMININ
TEK ÇÖZÜMÜDÜR”
Yeditepe, Acıbadem ve Fenerbahçe Üniversitelerinin
de Kayışdağı istasyonuna yakın
olduğunu aktaran İBB Başkanı İmamoğlu,
sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla üniversite
öğrencileriyle de yakınlık kurabilecek bir
mesafede. Yani görünüyor ki bu hattımız ile
birlikte aynı zamanda birkaç üniversiteye de
etkili bir ulaşım hattını kazandırmış olacağız.
Mutluyuz. Zor zamanlarda bu işleri yapmak
durumunda kaldık. Bir yandan pandemi,
ardından ekonomik kriz sürecinin bir hafif
dalgalanması ve bugün artık dalgalanmanın
ötesi, köpürmenin olduğu bir dönemde
bu süreçleri yönetme çabası içerisindeyiz.
Bunun zorluğunu, en çok bu işi yapanlar
bilir. Bu tür ekonomik krizler ortamında
gerçekten bu işleri başarmak zordur. Ancak
zoru başarmak zorundayız. Kim için? Milletimiz
için. O duyarlılıkla hareket ediyoruz.
İnşallah 2022’nin sonuna bu hattı yetiştirip,
çok değerli bir metro hattını İstanbullulara
kazandırmak arzusundayız. Metro, İstanbul
ulaşımının tek çözümüdür. Dolayısıyla bütün
kaynaklarımızla buraya çalışmamız şart.
‘Allah tamamına erdirsin’ diyelim.”
ANADOLU YAKASI METRO HATLARIYLA
ENTEGRE OLACAK
Dudullu-Bostancı Metro Hattı; Dudullu
istasyonunda M5 Üsküdar-Çekmeköy
Metro Hattı ile Kozyatağı istasyonunda
M4 Kadıköy-Tavşantepe Metro Hattı ile
Mevlana istasyonunda Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli
Metro Hattı ile Bostancı
istasyonunda ise Marmaray işletmesi ile
entegre olacak. Kadıköy, Maltepe, Ataşehir
ve Ümraniye ilçelerinden geçecek hatta 13
istasyon (Bostancı, Emin Ali Paşa, Ayşekadın,
Kozyatağı, Küçükbakkalköy, İçerenköy,
Kayışdağı, Mevlâna, İMES, Modoko, Dudullu,
Huzur, Parseller) bulunacak.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 11
İstanbul
Geçmişten Günümüze
İstanbul Lezzetleri
HABER MERKEZİ
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlu, İBB Yayınları’ndan çıkan “Geçmişten
Günümüze İstanbul Lezzetleri” kitabını
tanıttı. Tanıtım toplantısında konuşan İmamoğlu,
her yaptıkları işte olduğu gibi kitap
oluştururken de ortak akılla hareket ettiklerini
vurguladı. Yaşadığımız çağda bilginin en
kıymetli kavramlardan biri olduğunu belirten
Başkan İmamoğlu; “Bilgi olmadan doğru
bir karar verme şansınız yok. Bilgi sahibi
olmadan, fikir sahibi olamazsınız. Bilgi sahibi
olmadan fikir sahibi olduğunu düşünen
kişiler ve kurumlar da ne yazık ki çoğu zaman
kriz yaratırlar, sıkıntı yaratırlar” dedi.
“BU SOFRADA HERKES VAR”
İstanbul ve Türkiye’nin kültürel anlamda
çok zengin bir coğrafya olduğuna dikkat çeken
İmamoğlu, şunları söyledi: “Burası dünyanın
en kıymetli sofrası gibi. Ve bu sofrada
kimler yok ki? Türkler, Rumlar, Yahudiler,
Ermeniler, Süryaniler, Balkanlar’dan gelen
yine farklı kökendeki insanlar... Örneğin,
benim doğduğum şehir gibi Karadenizliler,
doğu, güneydoğudan gelen Diyarbakırlılar,
Bitlisliler, Urfalılar ya da Egeliler, aynı şekilde
muazzam bir sofra... Dolayısıyla uzaktan,
yakından herkesin değer kattığı böyle bir
sofranın zenginliğini de iyi anlatmak lazım.
Bu sofrada Bizans ya
da Osmanlı sarayının
da izlerini bulabilirsiniz.
Bugünün kültüründe
sokaklarda kurulan o
sokak lezzetlerini de
yaşayabilirsiniz. Hepsi
bir arada var. Tabii bu
yaşama da yansıyor
aslında.”
“GASTRONOMİ
DÜNYADA
YÜKSELİŞTE”
Tanıtımını yaptığı eserin
bir tarif kitabı olmadığının altını çizen İBB
Başkanı İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama tariflerin ötesinde, işin felsefesini
anlatan bir kitap karşıma geldi. Gastronomi
ve gastronomi turizmi, dünyanın her
yerinde yükselişte... Bana göre Türkiye’nin
ve İstanbul’un en pratik masaya koyacağı,
en zengin, en üst seviyede hazır olduğu alan
nedir derseniz; gerçekten insanları burada
konaklattırmak, ağırlamak ve de onları bu
güzel mutfakla tanıştırmak.”
İÇİNDE SARAY DA VAR,
SOKAK DA…
İBB Yayınları’ndan çıkan “Geçmişten Günümüze
İstanbul Lezzetleri”, Antik Yunan ve
Bizans’tan Osmanlı saray mutfağına, şehrin
geleneksel yemeklerinden sonradan eklenen
lezzetlere uzanan yazı ve söyleşileriyle
hem İstanbul’un mutfak tarihini ele alıyor
hem de bu şehrin kucaklayarak benimsediği
farklı coğrafyaların mutfaklarını, alanlarının
uzmanlarından aktarıyor. Toplam 18 yazı
ve 12 söyleşiden oluşan eser, özel çekilmiş
fotoğrafları ve arşivden derlenen zengin
görselleriyle de dikkat çekiyor. 520 sayfalık
kitap, İstanbul gibi kozmopolit bir şehrin
mirasını yansıtan, renkli ve kapsayıcı bir
yemek kültürü hazinesi.
12 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Kültür Gezilerinde
Öncü
Dünyayı
FEST Travel ile Keşfedin!
Aktüel
İstanbul Boğazı’na nazır zipline keyfi
CENAY TOPRAKKAYA
Macera tutkunları, Üsküdar’da bulunan
Nakkaştepe Parkı’nda eşsiz İstanbul manzarasıyla
Boğaz’a doğru zipline yapmanın
tadını çıkarıyor. Nakkaştepe Millet Parkı’nda
yaklaşık iki yıl önce kurulan zipline ve macera
parkurları, maceraseverler tarafından ilgi
görüyor. Boğaz’ın eşsiz manzarası eşliğinde
adrenalin yaşamak isteyenler, unutulmaz
anılar biriktiriyor. 250 metrelik parkurun
başlangıcında ekipmanlarını kuşananlar,
çelik halat üzerinde rüzgârı yara yara inişe
geçerken, heyecan zirveye tırmanıyor.
Nakkaştepe Zipline İşletme Müdürü
İbrahim Doğan, konu ile ilgili yaptığı
açıklamada zipline uygulamasına yerli ve
yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiğini
belirterek; “Yılın 12 ayı hizmet veriyoruz.
Bu açıdan da kapasitemiz oldukça yoğun
bir şekilde devam ediyor. Boğaz manzarası
bulunan tek yerde konumlandık. Konum
itibariyle misafirlerimiz tarafından oldukça
talep gören bir yer. Özellikle yaz aylarında,
havaların ısınmasıyla birlikte inanılmaz
derecede yoğun bir misafir talebimiz
bulunmakta. Sabah saatlerinden başlayıp,
akşam-gece geç saatlere kadar yoğun ilgi
gören bir yer. Havaların biraz daha soğuması
ve yağışların artmasıyla birlikte yüzde
50 misafir kapasitemiz düşmüş olmasına
rağmen saat 11.00’den 20.00’ye kadar yine
yoğun” dedi.
“TAMAMIYLA GÜVENLİK
PROSEDÜRLERİNİ UYGULUYORUZ”
Tüm sporlarda olduğu gibi zipline’da da
kendi çapında bir risk bulunduğunu anlatan
Doğan; “Ancak biz tamamıyla güvenlik
prosedürlerini uyguluyoruz. Kafamızda soru
işareti olabilecek en ufak bir durumda da
beklemeye geçip, soru işaretini giderdikten
sonra aktiviteye devam ediyoruz” diye
konuştu. Boğaz manzaralı zipline keyfinin
ücreti ise 100 lira.
“ÇOK KORKTUĞUMU
SÖYLEYEMEYECEĞİM”
Zipline yapanlardan Nermin Karakaya da
bu aktiviteyi çok sevdiğini vurgulayarak;
“Daha önce de defalarca bindim. Bu parkur
farklı ve güzel... Ben burayı çok seviyorum.
Manzarası efsane. Zaman zaman bu sporu
yapıyorum. Çok korktuğumu söyleyemeyeceğim.
Çok eğlenceli” şeklinde konuştu. Tunahan
Çetinkaya ise ilk kez zipline yaptığını
ve heyecanlandığını söyledi.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 15
Fikri Takip
Fikirtepe’de 15 bin konutun
ihalesi yapılacak
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı
Murat Kurum, Ataşehir Şerifali İmar İskan
Blokları Temel Atma Töreni’ne katıldı. Ataşehir
ve çevresinin marka değerini artıracak,
İstanbul’un en önemli dönüşüm projelerinden
biri olacak yeni konutların hayırlı olmasını
dileyen Bakan Kurum, tüm projelerinin
ve yatırımlarının başında ülkeyi depreme
hazırlama seferberliğinin geldiğini belirterek;
“Bu bir güvenlik meselesidir. Deprem,
siyaset üstü bir meselesidir” mesajı verdi.
Murat Kurum
“İSTANBUL HER ZAMAN PROJE İSTER”
“Büyük Türkiye” idealini omuzlarında
yükselten İstanbul’a hizmet etmenin tüm
Türkiye’ye, bütün insanlığa yapılmış bir
hizmet olduğunu anlatan Kurum; “Çünkü
biz iyiliğe, güzelliğe, çalışmaya, gayrete dair,
kısaca davamıza dair ne biliyorsak bunu
İstanbul’a borçluyuz. İstanbul’a hizmet
etmek aşk ister, sevda ister. Biz bunu çok iyi
biliyoruz. İstanbul her zaman proje ister, İstanbul
yatırımı arzular, İstanbul her şeyden
önce eser vizyonu ister. Biz buna yürekten
inanıyoruz” diye konuştu.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM, SİYASETİN
ÇOK UZAĞINDA BİR MESELEDİR”
Bakan Murat Kurum, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Bizim tüm projelerimizin, yatırımlarımızın
başında ülkemizi depreme
hazırlama seferberliğimiz geliyor. Bu bir
güvenlik meselesidir. Deprem, siyaset üstü
bir meselesidir. Kentsel dönüşüm, siyasetin
çok çok uzağında bir meseledir. Çünkü
biz ülke olarak çok büyük acılar çektik.
Tabii deprem dönüşümünde her zaman
önceliğimiz İstanbul’umuz oldu. Zira,
bu şehrin geleceğinin önünde deprem
tehdidi durmaktadır. Biz başta İstanbul
olmak üzere ülkemizi her afete hazır hale
getirmek için milletimizle bir olmak suretiyle
bir seferberlik anlayışıyla çalışıyoruz.
Enkaz alanlarında milletimize ne söz
verdiysek, hepsini bir bir tuttuk. Deprem
meselesini her zaman siyaset üstü gördük.
Depreme hazırlığın en önemli aktörü belediyelerimizdir
dedik, gittiğimiz her yerde
belediyelerimizin elini taşın altına koyması
gerektiğini ifade ettik.”
“KANGRENE DÖNÜŞMÜŞ FİKİRTEPE İÇİN
HAREKETE GEÇTİK”
Bakan Kurum, bu konuda yapılan çalışmalara
ilişkin de bilgi vererek, şöyle devam
etti: “Fikirtepe’de vatandaşlarımız yıllardır
kentsel dönüşüm projesinden dolayı
mağdurlardı. Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatlarıyla hemen Fikirtepe için, kangrene
dönüşmüş Fikirtepe için harekete geçtik.
İnşallah şubat ayı itibariyle 15 bin konutun
tamamının ihalesini yapmak suretiyle İstanbul’un
Anadolu Yakası’nın en büyük kentsel
dönüşüm projelerinden bir tanesini de
Kadıköy’de, Fikirtepe’de gerçekleştiriyoruz.
Üsküdar’da Kirazlıtepe’de vatandaşlarımız
mutsuzdu, aynı burası gibi. Hiçbir sosyal
donatı alanları yoktu. ‘Bize inanın, güvenin.
Biz size en güzel konutları en hızlı şekilde
yapacağız’ dedik. Büyük Çamlıca Camii’nin
eteklerinde, İstanbul Boğazı’na nazır
çevrecilik, şehircilik hamlesini başlattık ve
ilk konutlarımızı teslim ettik.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 17
Çevre
Kadıköy’de Yenilenebilir Enerji Projesi hayata geçti
Kadıköy Belediyesi, güneş enerjisi panelleriyle
kentin enerji ihtiyacını gidermek
için Yenilenebilir Enerji Projesi’ni hayata
geçirdi. Proje, ilk adımını Kadıköy Belediyesi
Evlendirme Dairesi’nin çatısına kurulumu
başlayan güneş panelleriyle attı.
Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara
Odabaşı, güneş panelleri kurulum
sahasında yürütülen çalışmaları yerinde
inceledi. Odabaşı, güneş enerjisi panelleriyle
kurum binalarında 2030 yılı sonuna
kadar 2,5 megawatt yenilenebilir enerji
yatırımı gerçekleştirerek, karbondioksit
emisyonunun azaltılmasını hedeflediklerini
söyledi. Başkan Odabaşı, sözlerini şöyle
sürdürdü:
“Kadıköy Belediyesi, dünyanın ortak
sorunu hâline gelen küresel iklim krizi ile
mücadeleye yönelik Sürdürülebilir Enerji
ve İklim Adaptasyon Eylem Planları’nı
2018 yılında hazırladı ve 2030 yılına kadar
sera gazı emisyonlarını yüzde 40 oranında
azaltmayı taahhüt etti. Bu hedefin yüzde
6’sı, belediye binalarımıza ve alanlara
yapılacak yenilikçi ve yenilenebilir enerji
projeleriyle gerçekleşecek. Projelerimizin
ilki, Kadıköy Belediyesi Evlendirme Dairesi’nin
çatısına kurulan güneş panelleriyle
hayata geçti. Kurulan paneller sayesinde,
Evlendirme Dairesi binasının enerji ihtiyacı
güneşten karşılanacak. Belediyenin hedefi,
2024 yılı sonuna kadar kurum binalarında
1 megawatt yenilenebilir enerji yatırımı
gerçekleştirerek, 700 ton karbondioksit
emisyonunun azaltılmasını sağlamak ve
2030 yılı sonuna kadar da bunu
2,5 megawatta çıkartmak.”
Atıksız Sokak’ta 3 ton atık komposta dönüştü
Kadıköy Belediyesi’nin Kadıköy’de
atık oluşumunu en aza indirmeyi hedefleyen
ve Atıksız Yaşam Hareketi’nin bir
parçası olan Atıksız Sokak Projesi, pilot
uygulama olarak seçilen Asım Us Sokak’ta
tüm hızıyla devam ediyor. Projenin başladığı
günden bu yana Kadıköy Belediyesi
ekipleri, 21 binada sokak sakinlerinin
ayrıştırdığı, geri kazanılabilir ve evsel nitelikli
atıkları topladı, atık miktarlarını ölçtü.
Ölçümlere göre, Atıksız Yaşam Hareketi’nin
bir ayağı olan Atıksız Sokak Projesi’nde
3,5 ton plastik, kâğıt, cam, metal atık geri
dönüşüme gönderildi ve 3 ton meyve,
sebze atığı ile çay, kahve posası komposta
dönüştürüldü.
DÖNÜŞÜM MUHTEŞEM OLDU
Kadıköy Belediyesi, projenin dördüncü
ayında proje ortağı Devridaim ile birlikte
Asım Us Sokak’ta “Dönüşüm Muhteşem
Oldu” adlı bir etkinlik düzenledi. Bu etkinlikte,
sokak sakinlerinin ayrıştırdığı mutfak
atıklarının komposta nasıl dönüştürülebileceği
anlatıldı ve balkon, saksı bahçeciliği
üzerine gerçekleşen atölyede ekim yapıldı.
Proje sonunda elde edilen sonuçlar, Kadıköy’ün
diğer sokaklarında da başlatılacak
uygulamanın geliştirilmesi konusunda yol
gösterecek.
18 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Çevre
Dikey bahçelerin yerini sarmaşıklar alıyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB)
bakım bedelleri yüksek olduğu gerekçesiyle
geçen yıl başlattığı dikey bahçeleri sökme
çalışmaları devam ediyor. İBB Park Bahçe
ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı, kaldırmaya
başladığı dikey bahçeler yerine “Konuşan
Duvarlar” projesi kapsamında duvarlara
grafiti yapmaya başlamıştı. Bu kapsamda,
ilk olarak Kadıköy Fikirtepe’de dikey bahçeler
sökülerek duvarlara grafiti yapılmıştı.
Bu projeye gelen tepkiler üzerine grafiti
çalışmalarına devam edilmezken, sökülen
dikey bahçelerin bir kısmına sarmaşık
bitki uygulaması yapıldı. Son olarak sosyal
medyada yer alan D-100 Karayolu üzerinde
henüz yeşil olan dikey bahçelerin sökümü
görüntüleri ise tepkilere neden oldu.
İBB’den yapılan açıklamada, dikey duvar
bahçelerinin bakım maliyetlerinin yüksek
olduğu bildirildi. Sarmaşıkların ise maliyet
olarak daha düşük olduğu aktarılan açıklamada
şu ifadelere yer verildi:
SUYA İHTİYAÇ DUYMUYOR,
KİMYASALLARLA İLAÇLANMIYOR
“Dikey bahçelerin yerine yapılan sarmaşıklar
ise hem bakım maliyeti hem de su tasarrufu
açısından önemli ölçüde yarar sağlıyor.
Sarmaşıkların özelliği, ilk sene can suyu verildikten
sonra suya ihtiyaç duymaması... Kimyasallarla
ilaçlanmasına gerek olmadığından
yer altı suları da korunuyor.” İstanbul’da
toplam 46 bin metrekarelik dikey bahçelerin
bugüne kadar 15 bin metrekaresinin kaldırıldığı
anlatılan açıklamada, karayolu kenarları
ve duvarlara 19 bin metrekarelik sarmaşık
uygulaması yapıldığı kaydedildi.
İBB’den Kadıköy trafiğine yeni neşter
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kadıköy’de
Bostancı-Maltepe aksındaki trafiği
rahatlatacak yeni bir proje başlattı. “Bostancı-Kayışdağı
Arası Yol Kavşak Projesi İnşaatı”
kapsamında, D-100 (E-5) Karayolu’na alt
geçit ile yan yol köprüsü, dere geçiş köprüsü
ve bağlantı yolları yapılıyor.
Söz konusu çalışma için Ulaşım ve Trafik
Komisyonu’nda geçici trafik sirkülasyonu
kararı alındı. Çalışmanın ilk etabı
30 gün sürecek. Projenin ilk etabı için
Kartal-Kadıköy istikametindeki trafik akışı
3 şerit olarak yan yola alındı. İki ay sürecek
çalışma kapsamında, bölgede mevcut yol
aksı zaman zaman değiştirilecek. Proje bitirildiğinde,
Bostancı ve Kayışdağı arasında
kesintisiz bir ulaşım sağlanacak. Bostancı
kavşağı ve Küçükyalı kavşağı trafiği rahatlatılarak,
D-100 Karayolu trafiğinin yoğunluğu
azaltılacak. D-100 Karayolu güney yan
yolu ise tek yöne dönecek.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 19
Çevre
Kadıköy’e
“ Çevresel İzleme ve
Erken Uyarı Sistemi”
kuruldu
HABER MERKEZİ
Kadıköy Belediyesi, ilçeye İklim Adaptasyon
Eylem Planı çalışmaları kapsamında “Çevresel
İzleme ve Erken Uyarı Sistemi” kurdu.
Sokak aralarına ve evlerin balkon ya da pencere
önlerine kurulan hava kalitesi ölçüm
cihazlarından gelecek verilerle Kadıköy’ün
hava kalitesi ölçülecek ve uyarı gerektiren
acil durumlarda Kadıköylüler bilgilendirilerek,
gerekli önlemler alınacak.
Kadıköy Belediyesi, Horizon 2020 Avrupa
Komisyonu Research Executive Agency’den
“İklim Sürecinde Toplumsal Direncin Arttırılması”
projesiyle hibe almaya hak kazanmıştı.
Belediye, bu hibeyle “Çevresel İzleme ve
Erken Uyarı Sistemi” projesini hayata geçirdi.
Kadıköy Belediyesi’nin binalarına, sokak
aralarına, evlerin balkon ya da pencere
önlerine kurulan cihazlardan hava kalitesi
ölçüm verileri anlık izlenecek. Cihazlardan
alınan hava değerinin halk sağlığını tehdit
edecek seviyeye gelmesi hâlinde, özellikle
65 yaş üstü vatandaşlar ve kronik rahatsızlığı
olanlar başta olmak üzere Kadıköylülere
bilgi verilerek, gerekli tedbirler alınacak.
DAHA SAĞLIKLI KADIKÖY İÇİN…
Projeye ilişkin açıklamalarda bulunan Kadıköy
Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı,
iklim değişikliğinin halk sağlığına olumsuz
etkilerinin altını çizdi ve bu projeyle bu
etkileri azaltmayı hedeflediklerini söyledi.
Odabaşı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Göreve
geldiğimde verdiğim vaatlerimden bir tanesi
de daha sağlıklı Kadıköy için çalışacağım
sözüydü. Biz bu projemizle iklim değişikliğinin
halk sağlığı üzerinde yaratabilecek
olumsuz etkilerini azaltmayı ve sosyal dayanıklılığı
artırmayı hedefliyoruz. İlçemizde
23 noktaya hava kalitesini ölçen cihazlardan
yerleştirdik. Ayrıca belediye olarak bir ilke
de imza attığımızı söylemek isterim. Biz
bu cihazları otoban ya da inşaat çevresi
gibi lokasyonlar yerine özellikle mahalle
aralarına, nüfusun yoğun olduğu noktalara
yerleştirerek, en gerçekçi sonucu ve buna
bağlı olarak da lokalde önlemleri almak için
mahalle ölçeğinde ölçüm yapıyoruz.”
ANLIK ÖLÇÜMLER YAPILIYOR
Kadıköy Belediyesi Çevre Yönetimi ve İklim
Değişikliği Müdürlüğü tarafından yürütülen
proje kapsamında, veri aktarımını sağlayacak
cihazlar Kadıköy’de ikamet eden 12
gönüllünün ev balkonlarına, 3 dış mekâna
ve 8 belediye hizmet birimine kurularak,
anlık ölçümler yapılıyor. Bu noktalar,
İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji
Mühendisliği Bölümü’nden akademisyenler
tarafından ilçenin yeşil alan dağılımı, sokak
genişliği, yükseltisi, arazi kullanımı gibi
kriterler dikkate alınarak belirlendi. Cihazlar,
internet hattı üzerinden veritabanına ölçüm
sonuçlarını periyodik olarak iletiyor. Hava
kalitesi ve sıcaklık-nem ölçüm cihazlarından
veritabanına giden sonuçların analizi, anlık
olarak “Kadıköy Belediyesi Çevresel İzleme
Sistemi” web paneline aktarılıyor. Kadıköylüler,
mahallelerindeki hava kalitesini ve sıcaklık
dağılışını, aralık ayı sonunda aktif hâle
gelecek web panelinden takip edebilecek.
20 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Here, we learn
the languages that could
change the world...
English
Français
Coding
Español
Deutsch
Irmak Primary School is an IB World School accredited by International
Baccalaureate Organization since 2008.
Kapak
KADIKÖY GELECEĞE
‘SANATLA’ HAZIRLANIYOR
Kadıköy, 2021 yılında açılışını gerçekleştirdiği iki yeni kültür-sanat mekânı ile
Anadolu Yakası’na yepyeni alternatifler sunmaya başladı. “Alan Kadıköy” ve
“Sinematek/Sinema Evi” binalarıyla Kadıköy, sanata yeniden ‘merhaba’ dedi.
PINAR BALTACI
Bu zamana kadar yerel belediyecilik
anlamında sayısız örnek projeye imza atan
Kadıköy Belediyesi, 2021 yılına sadece Kadıköy’e
değil, tüm İstanbullulara kazandırdığı
yepyeni sanat alanlarıyla damga vurdu. Her
mahalleye bir kültür-sanat mekânı oluşturmak
için kolları sıvayan Kadıköy Belediyesi,
Koşuyolu Mahallesi’ne üst düzey teknik
donanımlı, modern bir salona sahip Alan
Kadıköy’ü kazandırarak, yerel belediyecilik
anlamında bir ilk’e daha imza attı. 2021
yılının dikkat çeken bir diğer merkezi ise
eski bir konağın restore edilmesiyle sanata
bağışlanan “Sinematek/Sinema Evi” oldu.
Geçmişten bu yana sanatın ve sanatçının
evi olan Kadıköy, son yıllarda İstanbul’un
değişmeye başlayan sosyolojik yapısıyla
tekrar kültür-sanatın kalbi niteliğini kazanmaya
başladı. Gerek sanatsal
faaliyetleri gerek sanat merkezleri
gerekse de düzenlediği festival
ve etkinliklerle her daim sanatı
destekleyen Kadıköy Belediyesi,
tüm yurttaki belediyelere de örnek
teşkil ediyor. Dergimizin bu
sayısında, Osmanağa ve Koşuyolu mahallelerinin
çehresini değiştiren iki yeni merkezi
tanıtacağız. Bunlardan biri, Kadıköy’e yeni
bir sanatsal alan yaratmak adına en baştan
itibaren büyük bir özveri ve çalışmayla inşa
edilen “Alan Kadıköy” binası... Kadıköy
Tiyatroları Platformu’nun ve farklı alanlardan
tiyatrocuların görüş ve önerileri dikkate
alınarak hazırlanan Alan Kadıköy, dünyadaki
örnekleri de incelenerek projelendirilmiş
bir yeni ‘alan’.
Dijital teknolojinin yükselişi ve pandemi
koşulları dolayısıyla neredeyse yok olmakta
olan beyazperdede film izleme deneyimini
yaşatmayı amaçlayan Sinematek/
Sinema Evi de 160 kişilik tam donanımlı
Onat Kutlar Sinema Salonu’nda sinema
sanatının seçkin örneklerini, sunumlar
ve söyleşiler eşliğinde seyirciyle buluştururken,
1960’lı yılların Sinematek’ine de
adeta selam veriyor.
Geçtiğimiz haftalarda ortak bir açılışla etkinliklerin
startını veren bu iki merkezi tüm
detaylarıyla Kadıköylülere tanıtmak için
sözü ilk olarak Kadıköy Belediyesi Başkanı
Şerdil Dara Odabaşı’na verdik. Kadıköy
Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nden
Gülsen Akbal, Alan Kadıköy’e dair
bilgiler sunarken; Sinematek/Sinema Evi
de Yönetmen Emin Alper’in anlatımıyla
sayfalarımızda yer aldı.
22 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Kapak
İstanbullulara yepyeni sanat alanları
2021 yılının son günlerinde kapılarını açan
“Alan Kadıköy” ve “Sinematek/Sinema Evi”
binaları, “Kadıköy’ü Geleceğe Hazırlıyoruz”
sloganıyla düzenlenen toplu açılış töreniyle
İstanbulluların hizmetine girdi. Kadıköy
Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı’nın ev
sahipliğinde; “Kadıköy’ün Geçmişi, Bugünü
ve Geleceği” başlıklarıyla yaptığı sunumla
başlayan toplu açılış törenine Kemal
Kılıçdaroğlu, eşi Selvi Kılıçdaroğlu, CHP
eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu,
eşi Dilek İmamoğlu, CHP İstanbul İl
Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Odabaşı’nın
eşi Rojvan Odabaşı, Kadıköy geçmiş dönem
Belediye Başkanları Cengiz Özyalçın, Selami
Öztürk, Aykurt Nuhoğlu, CHP’li belediye
başkanları ve parti yöneticileri katıldı.
“KADIKÖYLÜLERİN MUTLU BİREYLER
OLMALARINI AMAÇLIYORUZ”
“Kadıköy, kültür-sanatın başkenti ve her
zaman da öyle olacak. Her geçen gün daha
çok kültür mekânı, daha çok proje karşılıyor
bizi. Biz insanların kendi potansiyellerini
gerçekleştirecekleri, kültüre doyacakları bir
Kadıköy hayal ediyoruz” diyen Şerdil Dara
Odabaşı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak
bundan ibaret değil. Nazım Hikmet; ‘Esas
olan sadece yaşamak değil, insana yakışır
şekilde onurlu yaşamaktır’ diyor. Biz de
Kadıköy’de yaşam kültürü denince Kadıköylülerin
yaşama katılmalarını, karar süreçlerinde
rol almalarını, aktif yurttaş olmalarını
sağlayacak mekanizmaların kurulmasını da
anlıyoruz. Kültür, sanat, spor olanaklarından
yararlanmalarını, bireysel gelişimlerini
desteklemeyi, sağlıklı ve maalesef bugünün
Türkiye’sinde pek rastlayamadığımız bir şekilde
mutlu bireyler olmalarını amaçlıyoruz.
YEREL YÖNETİMLERİN SANATA
YAKLAŞIMINI DEĞİŞTİRMEYE ADAY
Alan Kadıköy, Kadıköy’ü nasıl algılıyorsak
öyle; çok amaçlı ve çok yönlü... Aydınlık,
şeffaf, katılımcı, kamusal kaygıları olan ve
kalitesinden ödün vermeyen bir yer burası.
Bünyesinde tiyatro, sergi, konserler ve
farklı sahne performanslarına ev sahipliği
yapıyor. Türkiye’de yerel yönetimlerin
sanata yaklaşımını kökünden değiştirmeye
aday bir mekân. Böyle bir iddianın Kadıköy
Belediyesi’nden gelmesi ise Kadıköy’ün
kültürel canlılığı ve kapasitesi göz önünde
bulundurulduğunda pek de şaşırtıcı değil.
Biz burayı fark yaratmak için açtık, yerleşik
kalıpları zorlamak için açtık, kültürün tanımını
genişletmek için açtık.”
ALAN KADIKÖY’E DAİR
Alan Kadıköy, Koşuyolu Mahallesi Muhittin
Üstündağ Caddesi’nde bulunuyor. Binada
tiyatro oyunlarının sergilenme biçimine
göre klasik sahne, orta sahne, meydan
sahne, arena sahne ve forum düzenlerine
uyarlanabilen tiyatro salonu ile birlikte 650
metrekare genişliğinde bir de sergi salonu
yer alıyor. Binanın hemen bitişiğinde yer
alan ve her yaştan insanın sanatla, kitapla
ve yaratıcı oyunlarla beslenebileceği bir
platform olma özelliğine sahip Yaratıcılık
ve Sanat Parkı da Kadıköy’de 7/24 sanatın
konuşulup, sanatın izleneceği Alan Kadıköy
ile bir bütünlük teşkil ediyor.
YARATICILIK VE SANAT PARKI
İklim kriziyle mücadelede yeşil alanların
sayısını artırmayı hedefleyen Kadıköy
Belediyesi, ilçedeki parkları çok amaçlı
olarak projelendiriyor. Bunlardan bir tanesi
de Alan Kadıköy’ün bitişiğinde bulunan
Yaratıcılık ve Sanat Parkı… Yaklaşık 3 bin
800 metrekare alana sahip parkta 250
kişilik açık hava sahnesi, doğal arazi eğimi
dikkate alınarak tasarlanan ve yaratıcı
oyunların hâkim olduğu oyun alanı, sanat
kütüphanesi, sanat istasyonları, yaklaşık
600 metrekare kent bostanı ve eğitim
alanları yer alıyor.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 23
Kapak
Herkesin rahatlıkla kullanabileceği bir alan;
“ALAN KADIKÖY”
Kadıköy Belediyesi’nin 2021 yılına damga
vuran kültür-sanat mekânlarından Alan Kadıköy’ü,
Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sosyal
İşler Müdürlüğü’nden Gülsen Akbal anlattı.
Merkezin herkesin rahatlıkla kullanabileceği
ve kendinden bir şeyler bulabileceği bir
alan olduğunu ifade eden Akbal, Alan Kadıköy’ün
özellikle uluslararası sanat etkinliklerine
ev sahipliği yapacağını da vurguladı.
Kadıköy Belediyesi’nin kültür-sanat
politikaları doğrultusunda her mahalleye
bir merkez oluşturma projesi kapsamında
Koşuyolu Mahallesi’ne kazandırılan Alan
Kadıköy, açılır açılmaz sanatseverlerin
uğrak noktası hâline gelmeye başladı. Son
teknolojiye uygun salonuyla dikkat çeken
merkezi, Gülsen Akbal şu sözlerle anlattı:
“Alan Kadıköy binası toplamda iki kattan
oluşuyor. Aslında binanın altında üç kat
daha var, ancak bu katlar teknik mahal ve
otopark olarak kullanılıyor. Kamuya açık,
işlevsel iki katta ise bir tiyatro sahnemiz,
toplantı salonu olarak düşünürken talebe
göre devşirdiğimiz bir sergi salonumuz ve
atölye, prova salonumuz mevcut. Fakat ana
mekânımız tiyatro sahnesi. Alan Kadıköy’ün
yaratılma süreci 2016 yılına dayanıyor.”
ALAN KADIKÖY’ÜN YARATILIŞ SÜRECİ
Tiyatro salonunun işlevine dair bilgiler de
aktaran Akbal; “Bu sahnenin en önemli
özelliği ‘Black Box’ (Siyah Kutu) bir sahne
olması. Projeyi oluşturma sürecinde Kadıköy
Tiyatroları Platformu, Moda Sahnesi ve
DasDas gibi oluşumların da desteğiyle çok
sayıda sanatçının fikrini aldık. En önemli
şansımız ise bu süreçte yollarımızın kesiştiği
İlke Barka, yani Barka Mimarlık oldu. Projeyi
birlikte başlattık ve bitene kadar sürekli olarak
aynı sanatçılarla toplantılar gerçekleştirdik.
Buradaki akustik biriketlerinden tutun
da dekor taşıma asansörüne kadar her şey
uzun uzun hesap edilerek yaratıldı. Diğer
tiyatro sahnelerinde sıkıntı yaratan, eksik
olan konuları tek tek tartıştık ve projemizde
sorunları yok ederek ilerlemeye çalıştık. Bu
denli özenli davranmamızın temel nedeni,
Kadıköy’ün son yıllarda bir sanat alanına
dönüşme sürecini destekleyecek bir mekân
yaratmayı arzulamamızdandı” diyerek,
sözlerini şöyle sürdürdü:
Koşuyolu Mahallesi’ne
kazandırılan Alan
Kadıköy, açılır açılmaz
sanatseverlerin uğrak
noktası hâline gelmeye
başladı.
24 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Kapak
‘BLACK BOX’ SAHNE ÖZELLİĞİ
FARK YARATIYOR
“Black Box olarak tanımlanan bu sahne,
farklı formatlarla kullanılabilen işlevsel bir
sahne. Sahnenin iki platformu, dokuzlu ve
altılı sıra şeklinde. Aynı zamanda açık bir
Podyum Sahne ve Orta Sahne bulunuyor;
isteğimize göre tamamen kapatıp, boş
mekân yaratabiliyoruz. Sahnede görülen
modüllerin hepsi, bizim kumanda sistemimizde
istediğimiz sayıda açılıyor ve
kapanıyor. Bu da bize 198 kişilik oturma
kapasitesini, bir anda 500 kişiye kadar çıkarabilme
fırsatını sunuyor. Orta Sahne, Klasik
Sahne, Podyum Sahne düzenleri verilebiliyor.
Yerel yönetimleri düşündüğümüzde
Alan Kadıköy, bu çapta bir teknolojiye sahip
tek sahne. Moda Sahne ve DasDas gibi
sahneler örnekleridir ama bir tiyatro salonu
olarak spesifik yapılmış tek sahnenin burası
olduğunu söyleyebilirim.
HEM TİYATRO HEM DE KONSER ALANI
Tiyatro salonumuz, balkon özelliği olan
ikinci salon özelliğini taşıyor. Ancak
bizimki ilerleyen zamanlarda artı 90 kişi
kapasitesinin de ekleneceği modüler sisteme
dönüşecek. Talebe göre kaldırılabilecek
ve açık kullanılacak. Bunun yanında
dilediğimiz zaman boş bir alan yaratmak
bizim için çok kıymetli, çünkü buranın aynı
zamanda bir konser alanı olarak da kullanılmasını
amaçladık. Biliyorsunuz bizim
çok sayıda birimimiz var. Süreyya Operası,
Yeldeğirmeni Sanat ve daha çok popüler
etkinliklerin yer aldığı Caddebostan Kültür
Merkezi... Alan Kadıköy’ü ise daha akustik
etkinlikler ve caz klasik konserler için düşünüyoruz.
Ayrıca uluslaarası performansları
da sık sık Alan Kadıköy’de ağırlamayı
amaçlıyoruz.”
AÇILIŞ, İKSV FESTİVALİ İLE OLDU
Son olarak merkezdeki etkinliklerin içeriğine
değinen Gülsen Hanım; “Alan Kadıköy
kapılarını ilk defa İKSV’nin Tiyatro Festivali
ile açtı. İKSV zaten Kadıköy’deki birçok
mekânımızı sahne olarak yıllardır kullanıyordu.
Ancak ilk defa Alan Kadıköy, bir festivalin
ana mekânlarından oldu. Bu durum
da hem merkezimizin tanıtılmasını sağladı
hem de festival izleyicisinin ayağını buraya
alıştırdı. Daha çok genç bir kitle bizimleydi.
Bizim için bu çok önemli, çünkü esasında
istikamet olarak bakıldığında Koşuyolu zor
bir bölge olarak görülüyor ve bilinmiyor.
İlk kez Kadıköy Belediyesince yaptırılan bir
merkezle sanat merhaba diyen Koşuyolu
Mahallesi’ninbundan sonra da Alan Kadıköy
aracılığıyla sanatseverleri ağırlayacağına
inanıyorum” şeklinde konuştu.
Alan Kadıköy’de alternatif
gruplara ait etkinliklerin
yanı sıra Avrupa yakasında
sahnelenen, ancak Anadolu
yakasına gelmeyen etkinliklere
de yer vereceklerini vurgulayan
Gülsen Akbal, şu bilgileri verdi:
“Alan Kadıköy, uluslararası festivallerin
de alanı olsun istiyoruz.
Bu doğrultuda ocak ayının
sonuna doğru Fringe Festival
ile işbirliği yaptık. Mayıs ayına
kadar perforamans ve tiyatro
üzerine uluslararası etkinlikler
ve atölye çalışmaları olacak.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 25
Kapak
Anadolu yakasında bugüne kadar düzenlenmiş
EN KAPSAMLI SERGİ KADIKÖY’DE!
433 eser arasından 182 eserin Metin Deniz tarafından bir araya getirildiği sergi kapsamında
sanatseverler, resim ve heykelleri görmenin yanı sıra konuşma programları, rehberli turlar ve
ayrıca çocuklar için atölyelerin dahil olduğu etkinliklere de katılabiliyorlar.
Alan Kadıköy, kapılarını sanatseverlerin
büyük beğenisini toplayan bir sergiyle açtı.
Öner Kocabeyoğlu’nun koleksiyondan
resimlerin yer aldığı “XX. Yüzyılın 20 Modern
Türk Sanatçısı 2021” isimli sergi, Anadolu
yakasında bugüne kadar düzenlenmiş en
kapsamlı sergi olma özelliği taşıyor.
Sergide Türk resim tarihinin Abidin Dino,
Adnan Çoker, Albert Bitran, Ara Güler, Avni
Arbaş, Burhan Doğançay, Fahrelnissa Zeid,
Ferruh Başağa, Fikret Muallâ, Hakkı Anlı, Komet,
Mehmet Güleryüz, Mübin Orhon, Nejat
Melih Devrim, Ömer Uluç, Selim Turan ve
Yüksel Arslan gibi büyük ustalarının resimleri
ile İlhan Koman, Koray Ariş ve Seyhun
Topuz gibi heykel sanatımızın dünyaya mâl
olmuş isimlerinin yapıtları yer alıyor.
SERGİYE ARA GÜLER İMZASI
Alan Kadıköy ziyaretimize biz de bu özel
sergi gezisiyle başlıyor, sergiyi Elif Esen
İnci rehberliğinde izliyoruz: “Bu sergideki
eserler, Öner Kocabeyoğlu’nun kendi kişisel
koleksiyonundan oluşuyor. Genellikle 20.
yüzyılın modern Türk sanatçıları ve Paris
ekolü üzerine yoğunlaşan bir sergi. Esasında
sergimiz 2011 yılında Santral İstanbul’da
ve ilki Ferit Edgü küratörlüğünde sanatseverlerle
buluşmuştu. Bu defa Kadıköy’de
ikincisini gerçekleştiriyoruz. Birinci sergiye
ek olarak hem Ara Güler’in arşivini ekledik
hem de heykel sanatçılarımızda modernleşmeye
gittik. Ara Güler arşivinde dönemin
sanatçılarının portreleri yer alıyor. Güler,
tüm bu isimleri kendi imkânlarıyla tespit
etmiş ve İtalya, Fransa gibi ülkelere geziler
yaparak ulaşmış. Ara Güler’in sanat pratiğinin
bir diğer önemli noktası, fotoğrafları çekerken
hiçbir müdahale ve yönlendirmede
bulunmamış olması. Sanatçılar, bu pozları
en sevdikleri mekânlarda ve atölyelerinde
vermişler. O an kendilerini nasıl hissediyorlarsa,
o doğallıkta çekilmiş fotoğraflar.
Sanatçıların kişiliğine dair ipuçlarına sahip
olan bu fotoğrafların sergimiz için önemli
bir detay olduğunu düşünerek dahil ettik.
Türk sanat dünyası için oldukça büyük bir
arşiv...”
SERGİ, FIKRET MUALLÂ
ESERLERİYLE BAŞLIYOR
Alan Kadıköy’ün küçük odacıklarında
dolaşırken, sergi sanatçılarını dinlemeyi
sürdürüyoruz: “Ara Güler fotoğraflarının
ardından sergiye Fikret Muallâ ile devam
ediyoruz. Sergi odacıklarının dizaynı,
birbiriyle bağlantılı ve birbirlerinin disiplin
pratiğine yardımları olan sanatçıların
eserlerinin peşpeşe sergilenmesi şeklinde.
Fikret Muallâ,‘Türk Paris ekolü’ dediğimizde
akla gelen ilk isimlerden olduğu için de
sergi kendisinin eseriyle başlıyor, ardından
Abidin Dino eserleriyle devam ediyor.”
26 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Kapak
“ Sinematek” kültürü
Kadıköy’de yaşatılıyor
“Sinematek” kültürünü Kadıköy Hasırcıbaşı’ndaki
tarihi bir köşkte yaşatan “Sinematek/Sinema
Evi”; 160 kişilik Onat Kutlar
Sinema Salonu, film arşivi, kitaplık, sergi ve
film izleme alanlarıyla Kadıköylü sanatseverlerle
buluşmaya başladı. Kapılarını
Dışavurumcu Alman Sineması’na ait özel bir
seçkinin yanı sıra Metin Erksan sinemasıyla
açan Sinematek’i, merkezin Sanat Yönetmeni
Emin Alper ile konuştuk.
“Sinematek” açılalı neredeyse
iki ay oldu. Açıldığınızdan bu yana
ne gibi etkinlikler yaptınız?
Bizim hedefimiz yaklaşık üç aylık programlar
hazırlamak. Nitekim kasım ayında ilk üç aylık
programımızla açılışımızı yaptık. Bu ilk üç
aylık program, Alman Dışavurumcu Sinema
örneklerinin yanı sıra Metin Erksan gösterimlerinden
oluştu. Ek olarak, Bozcaada Film
Festivali işbirliğiyle belgesel gösterimlerimiz
oldu. Alman Dışavurumcu Sineması’nda
1920’li yıllarda çekilmiş ve sinema tarihine
Emin Alper: “Şubat ayı itibariyle başlayacak
olan üç aylık programımızın konuğu Luis
Bunuel olacak. Özellikle gençlerin dikkatini
çekeceğini düşünüyorum.”
derin izler bırakmış sekiz filmlik bir seçki hazırladık.
Bunların yanında modern ekspresyonist
diye kabul edilen, Alman Dışavurumcu
Sinema’nın etkilediği filmlerden de oluşan
bir seçki de programımızda yer aldı.
Peki ya Metin Erksan sineması?
Evet, ölümünün 10. yılında Yönetmen Metin
Erksan’ı anmak adına geniş bir retrospektifini
yaptık. Temel hedefimiz burada sadece
film göstermek değil, bu filmleri panel ve
söyleşilerle entelektüel biçimde de desteklemek.
Bu bağlamda hemen hemen iki haftada
bir etkinlik yaptık. Bu süreçte Almanya’dan
da bir konuğumuz oldu. Yönetmen
Judugel Russat’ın Alman dışavurumculuğu
üzerine belgeselini izledik ve ardından söyleşi
gerçekleştirdik. Bunun yanında Ercan
Kesal, Metin Erksan’la olan şahsi dostluğundan
da yola çıkarak, Metin Erksan üzerine
bir konuşma yaptı. Ardından Metin Sindel,
“Sevmek Zamanı” filminin analizini yaptı;
sonrasında ise “Metin Erksan ve Sansür”
üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Film gösterimleri ve söyleşilere
katılım nasıl? Kadıköylülerden
ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Pandemi koşullarına rağmen katılım
oldukça iyi. Seyirci sayımızı diğer sinema
salonlarıyla karşılaştığımızda oldukça iyi bir
rakama ulaştığımızı görüyoruz. Benim için
hem sürpriz hem de umut verici olan bir
diğer konu ise, sinema seyirci yaş ortalamasının
oldukça genç olması. Üniversite
öğrencilerinin ciddi anlamda ilgi gösterdiğine
tanık oldum. Türkiye’de buna şahit
olmak oldukça sevindirici, çünkü Avrupa’da
bu trend tam tersi. Bu anlamda Türkiye’den
geleceğin yönetmenlerinin çıkacağını şimdiden
öngörüyorum.
Sinematek ile ilgili çok merak edilen bir
konuyu da sormak istiyorum. Burada
vizyon filmlerini görmeyeceğiz değil mi?
Hayır görmeyeceğiz, daha çok sinema
tarihine ayrılmış bir alan bu. Fakat, Bağımsız
Türkiye Sineması’na kesinlikle bir alan açmak
istiyoruz. Çünkü salon sayısı maalesef
pandeminin de etkisiyle ülkemizde bir
hayli azalıyor. Bağımsız sinemamız salon
bulmakta zorluk çektiği için, hazır bu kadar
iyi bir salonumuz ve iyi gösterim koşullarımız
varken bağımsız sinemaya da bir alan
açmak istiyoruz. Şubat ayı itibariyle haftada
bir gün son dönemlerde çekilmiş, ancak yeterli
dağıtım oranı bulamamış filmleri, Film
Kooperatifi işbirliği ile göstereceğiz.
“Henüz mütevazi bir kütüphanemiz
var. Türkçede çıkmış hemen hemen
bütün kaynaklara sahibiz. Yakın
dönemde bunu İngilizce kaynaklarla
da genişletmek istiyoruz. Ayrıca
misafirlerimiz, sinema dergilerine
aboneliğimizin olduğu bilgisayarımızdan
online dergilere kolaylıkla
ulaşabilecekler. Kütüphanemiz şu
an randevu usulü çalışıyor.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 27
Sektör
İzocam, 2022’de
fark yaratan projelerle
adından söz ettirecek
Çevre dostu tesis yatırımları, sağlıklı
yalıtım ürünleri ve sürdürülebilirlik
hedefli çalışmalarla başarılı bir yılı geride
bırakan İzocam, 2022 yılında da fark
yaratacak proje ve yatırımlarla adından
söz ettirmeye hazırlanıyor.
Yüzde 20 pazar payıyla yalıtım sektörüne
57 yıldır liderlik eden İzocam, 2021’de
sürdürülebilirlik konusu başta olmak üzere,
Ar-Ge’den dijitalleşmeye kadar hizmet ve
servis kalitesini iyileştiren pek çok önemli
projeyi devreye aldı. 2021 yılını hem iç
hem de dış pazarda çift basamaklı büyüme
rakamlarına ulaşarak, geçen seneki cirolarının
neredeyse 2 katına yakın bir büyüme
elde ederek kapatan İzocam, 2022 yılında
da sektörde öncülük eden projeleri hayata
geçirmeye hazırlanıyor.
Zorlu etkilerle başlayan 2021 yılını güzel
finansal sonuçlarla kapatan İzocam, bu
başarılarının yanında 2021 yılı boyunca
çevre, iş sağlığı ve güvenliği, sürdürülebilirlik,
Ar-Ge, dijitalleşme ve hizmet kalitesini
iyileştirici pek çok projeye de odaklandı.
İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, iş
sağlığı ve güvenliğinin her zaman İzocam’ın
öncelikli hedefleri arasında yer aldığını ve
2021’de bu alanda önemli kazanımlar elde
ettiklerini belirterek; “İş sağlığı ve güvenliği
Murat Savcı
için sıfır iş kazası, sıfır meslek hastalığı ve
sıfır çevre kazası hedefiyle attığımız adımların
güzel dönüşlerini aldığımız bir yılı geride
bırakıyoruz. 2021 yılında Eskişehir Tesisimiz
üçüncü, Tarsus Tesisimiz ise ikinci iş kazasız
yıllarını kutladılar” dedi.
İNSAN SAĞLIĞI VE
DOĞAYA SAYGI ÖN PLANDA
Murat Savcı, 2021 yılında İzocam’ın sürdürülebilirlik
konusunda da İzocam’ın önemli
yatırımlar yaptığına değindi ve “Hepimizin
yakından takip ettiği gibi, 2021 yılı küresel
iklim değişikliğini çok daha fazla hissettiğimiz
bir yıl oldu. Biz de İzocam olarak, bu dönemde
sürdürülebilirlik kapsamında önceki
yıllara göre daha büyük yatırımlara başladık
ve 2050 yılına kadar karbon nötr olma
yönünde taahhütler verdik. 2021’de Tarsus
Tesisimizde dünya standartlarında hava
emisyon değerlerine ulaşmayı sağlayan
bir baca filtresi yatırımını hayata geçirdik.
Enerji kullanım azaltımı çerçevesinde,
tüm tesislerimizde aydınlatma tiplerini
çevreci uygulamalarla yeniledik. Taşyünü
ve Camyünü üretim tesislerimizde enerji
izleme sistemleri kurarak geri kazanım,
verimlilik projeleri uygulayarak döngüsel
ekonomiye katkıda bulunduk. İlk olarak
Tarsus Tesisimiz için aldığımız Temel Seviye
Sıfır Atık Belgesi’ni yılın sonuna kadar tüm
tesislerimize kazandırdık” diye konuştu.
Savcı, 2022’de karbon emisyonunu azaltan,
çevreci, insan sağlığına ve doğaya saygıyı
ön planda tutan çalışmalara imza atmaya
devam edeceklerini de sözlerine ekledi.
SAĞLIKLI YALITIM BİR HAKTIR
2021 yılına, İzocam Taşyünü ürünün sahip
olduğu EUCEB belgesi ve bu belgenin
insan sağlığı açısından önemini anlatan
bir kampanya ile başlayan İzocam, sağlıklı
yalıtımın bir hak olduğuna inanıyor. Bu
alanda da tüketicileri sağlıklı yalıtım konusunda
bilinçlendirmek üzere kampanyalara
imza attıklarını belirten Murat Savcı; “14
yıldır İzocam Taşyünü ve 13 yıldır İzocam
Camyünü ürünlerde EUCEB sertifikası için
aralıksız yatırımlar yapıyoruz. Diğer taraftan,
polistiren bazlı XPS ve EPS ürünlerin, kalıcı
bir organik kirletici olarak tanımlanan HBCD
içermemesi yönündeki uyarıcı faaliyetlerimizi
de sürdürüyoruz” değerlendirmesinde
bulundu.
SİPARİŞ VE SERVİS ŞARTLARI
HAZIRLANDI
2021 yılında iş süreçlerinde iyileştirmelere
devam eden, yeni ürünler geliştiren ve
müşteri odaklı yaklaşımlarıyla da hizmet
kalitesini iyileştirici projelere imza atan
İzocam, yılın son çeyreğinde İzocam Sipariş
ve Servis Şartları’nı yayınladı. Müşterilerine
sundukları hizmetin kalitesini korumak
ve standardizasyonunu garanti etmek için
İzocam Sipariş ve Servis Şartları’nı yayınladıklarını
belirten Savcı; “Müşterilerimize
sunduğumuz hizmetleri ön plana çıkarmak,
belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve daha
yüksek standartlarda hizmet sunabilmek
amacıyla detaylı bir Sipariş ve Servis Şartları
hazırladık. İzocam Sipariş ve Servis Şartları,
Türkiye ve dünyada hem iş ortağına hem de
firmaya yaptırımlar getiren ilk taahhütname
örneği oldu” ifadelerini kullandı.
DİJİTALLEŞME YOL HARİTASI
Dijitalleşme alanında ise özellikle saha çalışanlarının
hayatını kolaylaştıracak, izlenebilirliği
artıracak ve verimliliklerini üst düzeye
çıkaracak dijitalleşme projelerine odaklandıklarını
belirten Murat Savcı, bu konuda
hem endüstriyel alanda hem de müşteri ve
bayilerine hizmet edecek Dijitalleşme Yol
Haritası’nın, 2022’nin öncelikli faaliyetleri
olacağını sözlerine ekledi.
28 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Politika
DEVA Partisi Kadıköy İlçe Kongresi’ne
ALİ BABACAN DAMGASI!
KADİR TOPRAKKAYA
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’nin
Kadıköy İlçe Kongresi, Genel Başkan Ali
Babacan’ın da bizzat katılımıyla gerçekleşti.
Mazhar Selçuk Alaca, kongrede DEVA Partisi
Kadıköy İlçe Başkanı seçildi. DEVA Partisi
İstanbul İl Başkanı Erhan Erol’un da hazır
bulunduğu kongrede Pınar Samsun ile ilçe
başkanlığı için yarışan Mazhar Selçuk Alaca
ve listesi, delegelerin kullandığı oyların büyük
bölümünü alarak, DEVA Partisi Kadıköy
İlçe Başkanlığı seçimini kazandı.
BABACAN’IN KONUŞMASI
ULUSAL BASINDA GÜNDEM OLDU
Caferağa Spor Salonu’nda düzenlenen
DEVA Partisi 1. Kadıköy İlçe Kongresi’nde,
Genel Başkan Ali Babacan’ın yaptığı konuşma
ulusal basının gündemi oldu. Konuşmasına
önce Kadıköy’ü konu alarak başlayan
Babacan; “Kadıköy’ü Türkiye’nin en eski
ticaret merkezleri arasında yer alan bir merkez
olarak biliyorum. Ancak o eski canlılığı,
hareketliliği biraz zayıflamış gördüm” dedi.
Ardından Merkez Bankası’nın faiz kararlarını
eleştiren Ali Babacan, bağımsız bir Merkez
Bankası ve Para Politikası Kurulu olmadığını
vurguladı.
Ali Babacan
“KRONİK YÜKSEK ENFLASYON
DÖNEMİNE GİRİYORUZ”
Babacan, Merkez Bankası’nın piyasaya
doğrudan müdahale amacıyla döviz satmasının
kura bir etkisi olmadığını ileri sürerek,
asgari ücretin 4 bin 250 lira olmasını ise
şöyle değerlendirdi: “Enflasyondaki bu
olağanüstü artıştan sonra çalışanlarımızın
kayıplarının kısmen de telafi edilmesi iyi bir
şey. Asgari ücretin zaten artması gerekiyordu.
Enflasyondaki, asgari ücretteki artışlara
baktığımızda artık Türkiye’nin kronik yüksek
enflasyon dönemine girdiğini görüyoruz.
Böylesine bir dengesizliğin olduğu ülkede
zenginlik olmaz, sadece yoksulluk olur.”
Mazhar Selçuk Alaca
“KADIKÖY YILLARDIR
SEÇENEKSİZ BIRAKILDI”
Kongre sonucunda DEVA Partisi Kadıköy
İlçe Başkanı seçilen Mazhar Selçuk Alaca ise
dergimize şu açıklamalarda bulundu: “Ali
Babacan’ın parti kuracağını duyduğumuzda,
içimizde sonsuz bir iyimserlik duygusu
oluştu. Türkiye’yi hakkıyla yönetecek
grupların oluşacağına olan inancımız
sonsuzdu. Çünkü Ali Babacan, hakkında
şaibe olmayan nadir siyasetçilerden biridir.
Kadıköy özelinde de şunları söyleyebilirim;
Kadıköy maalesef yıllardır seçeneksiz
bırakılmış bir ilçe. Biz Kadıköy için yeni bir
seçenek de oluşturmak istiyoruz. Özgürlüklerin
çoğulcu hukukla destekleneceği bir
demokrasi anlayışını destekliyoruz. Eğitim
düzeyi yüksek, bireysel özgürlüklerin yüksek
olduğu Kadıköy bir proje başlatır, tüm Türkiye
uygular. Biz de bu anlayışla Kadıköy’de
uygulayacağımız projelerle tüm Türkiye’yi
domine etmeyi amaçlıyoruz. Ayrıca derginiz
aracılığıyla kongremize katkı sunan ve bizleri
yalnız bırakmayan Kadıköylülere minnet
ve teşekkürlerimizi iletiyoruz.”
DEVA PARTISI KADIKÖY
İLÇE YÖNETIM KURULU
ASIL VE YEDEK ÜYE LISTESI
Asil Üyeler: Murat Canbulat, Esin Aydemir,
Sait Özağaca, Hüseyin Yalman
Toprakçı, Mehmet Armağan, Tolga
Karaağaç, Metin Yanık, Zeynep Uysal,
Tuna Karaman, Hülya Öztan Kuru, Serap
Somuncuoğlu, Tuba Özkocaman,
Servet Solmaz, Erva Yetkin, Fatih
Mehmet Kara, Davut Çavdar, Sema
Bahtiyar, Sami Güler, Egemen İnaltay,
Ergun Saim Şenocak.
Yedek Üyeler: Petek Yay, Yunus
Yıldız, Aysun Tombuloğlu, Rüveyda
Kerçin, Onur Gökhan Gürgün, Can
Kandemir, Orhan Birol, Ömer Köse,
Mehmet Çakırer.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 29
Kent Hafızası
Anais Martin’den her yeri resim gibi
“KÜÇÜK MODA”
Anais Martin: “Meğer ne zormuş insanın çok sevdiği bir şeyden ya da
çok sevdiği birinden söz etmesi sevgili okurlar. Gel-geç sevgilileri yazmak
kolay. Asıl zor olanı, ölünceye dek bıkmadan usanmadan sevilenler,
ömür boyu süren sevdalar... İşte Moda, benim için böyle bir sevgi, tutku...”
PINAR BALTACI
Aileden gelme Modalı yazar, çevirmen ve
opera sanatçısı Anais Martin tarafından
kaleme alınan ve büyük beğeni toplayan
“Her Yeri Resim Gibi - Küçük Moda” kitabı,
Kadıköy’ün incisi Moda’ya dair önemli
bilgiler içeriyor.
Bilen bilir; Moda İlkokulu, Kadıköy’ün sembol
yapılarındandır. Bahariye’den ister tramvayla
ister yürüyerek gelin, kendinizi dört
tarafı binalarla çevrili bir meydanda bulursunuz.
Bir pazar öğleden sonrası, yoğun ve
yağmurlu bir Kadıköy akşamüstünde zar
zor tramvaya atlayarak, Moda İlkokulu’nun
hemen yanındaki sokağın girişinde indim.
Anais Hanım, Moda İlkokulu’nu gören evini
böyle tarif etmişti telefonda. Kitabında ise
“Bizim ev, sokağın en büyük ve kuleli ahşap
evi” diye... O kuleli ahşap yapının yerine
inşa edilen apartman dairesindeki evi,
Anais Hanım gibi rengârenk ve sımsıcak...
TARİHİ MODA TRAMVAYI
Bugünlerde yaşamını hem Fransa hem de
Moda’da sürdüren Anais Martin, Kadıköy’deki
hayatını hiçbir zaman terk etmemiş.
Kadıköylü dostlarının tabiriyle “Ano Hanım”
başlıyor anlatmaya: “Şu anki apartmanımızın
bulunduğu noktada, ahşap bir binada
doğdum. Ailem Modalıydı. Annem ve babam
gibi benim ve erkek kardeşimin çocukluğu
da burada geçti. Tabii o zaman tüm İstanbul
gibi Moda da bambaşkaydı. Ulaşım için yine
Moda Tramvayı’nı kullanırdık ama sahici
Moda Tramvayı idi o. Moda Caddesi’nden
dümdüz aşağıya inip, Atatürk büstünün
olduğu yere gider, oradan da yarım tur
attıktan sonra tekrar aynı yoldan geri gelirdi.
Hazır tramvaydan bahsetmişken, küçük ve
eğlenceli bir anekdot da paylaşmak isterim.
Tramvay bazen Moda İlkokulu’nun olduğu
bu köşeyi dönemezdi. Bizim evimizin hemen
yanında, köşede Madam Kamardalar olarak
anılan Ermeni Katolik bir aile otururdu. Şu
an pastanenin olduğu köşe... Tramvay köşeyi
dönemediği günlerde ‘güm’ diye sesle o
eve girerdi. Tabi cam çerçeve her defasında
aşağıya inerdi. Sonrasında usta gönderip
tamir ettirirlerdi ama bu dönüş sıkıntısı çok
sık yaşanırdı. Bir gün yine böyle sesler geldi,
hepimiz fırladık yerlerimizden. Meğer ki o
gün Paskalya imiş. Kadıncağız dışarı bir çıktı,
yüzü gözü muhabbet kuşu gibi rengârenk.
Tam yumurtaları boyadığı sırada girmiş
tramvay eve. Çok gülmüştük. Çocukluğumdan
hatırımda kalan komik anılardandır.”
30 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Kent Hafızası
“MODA, O ZAMANLAR
BU KADAR ‘MODA’ DEĞİLDİ”
Ano Hanım’ın ailesi, Moda’nın en köklü ailelerinden...
Babaannesi de bir ‘Esayen kızı’:
“Ailem, Taksim’de bulunan Esayen Lisesi’ni
inşa ederek, zamanında Ermeni cemaatine
bağışlamış. Babaannemin amcası taş
ustasıymış, oradaki çok sayıda yapıda emeği
büyük. Esayen Lisesi’nin tam karşısındaki
Rum Okulu’nun da taşlarını onlar yapmış.
Babam ise Moda’da doğmuş büyümüş bir
Saint-Joseph’li. Matematik eğitimi almak
için bir dönem Fransa’da da bulunmuş, ancak
hiçbir zaman severek yapmamış. Ülkeye
dönünce sanat tarihi okumuş. Kendisi tercüman
rehberdi. Bir de şoför Kemal Amca’ya
verdiği bir taksisi vardı. Moda’dan iskeleye
yolcu indirmek için eski Moda Havuzu’nun
olduğu meydanda üç taksi dururdu, bir
tanesi de bizimkiydi. Moda tabii o zamanlar
bu kadar ‘moda’ değildi. Babamların
zamanında vapur iskelesi, tam Şehremaneti
binasının karşısındaymış. İskelenin iki tarafı
denize uzanırmış. Tek bir tane vapur varmış
ve kaptan herkesi tanırmış. Babaannem
Ada’ya gittiğinde bu vapuru kullanırmış.
Hatta kaptan binecek kişileri tanıdığı için geç
kaldıklarında da beklermiş. Tabii sonraları
Rıhtım bölgesi hep dolduruldu ve komik
kayacıklar koydular deniz kısmına. Mühürdar-Moda
kıyısında denize girilmez oldu.
MODA HİÇBİR ZAMAN
SAYFİYE ALANI OLMADI
Kadıköy’de Bağdat Caddesi tarafları daha
çok sayfiye alanıydı ama Moda öyle değildi.
Yaz-kış hayat olurdu burada, yaşayan kişi
sayısı hiç azalmazdı. Moda’da geçmişten bu
yana oturmuş bir yerleşik düzen var. Bir de
zaten sayfiye alanına hiç ihtiyaç duymadık,
çünkü plajımız vardı her zaman. Mühürdar’ın
eski adı Kumlukmuş mesela. Kıyı boyunca
tek tek küçük villalar vardı. Babamlar
Kumluk’tan denize girermiş ve mükemmel
bir denizmiş. Biz de kardeşimle sık sık Moda
Plajı’nda yüzerdik. Ancak plajı kapattıklarında
ben de yeni anne olmuştum, çok
üzüldüm. Günlerce arkadaşlarımızla birlikte
çok ağladık. Ardından da gündeme Bodrum
girdi. Kadıköylülerin Bodrum’a yazlıkçı
olarak gitmesi o yıllara dayanır.”
ÇOK KÜLTÜRLÜ İSTANBUL’UN,
ÇOK KÜLTÜRLÜ MODA’SI!
Moda’nın çok kültürlülüğüne de değinen Ano
Hanım, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Moda’nın
insanı eğitimlidir. Bana bir röportajda ‘Moda’da
dünyaya gelmeseydiniz, yine böyle bir
hayatınız olur muydu?’ şeklinde bir soru yöneltilmişti.
Tabii ki bu donanımı alamazdım.
Piyano hocam, kardeşimin keman hocası
komşularımızdı mesela, ailecek görüşürdük.
Sevgili Melih Ziya Sezer, bana kitabımı hazırlarken
çok yardım etti. Ben de kendisine büyük
yer ayırdım. Moda Caddesi’ni ve çarşıyı
anlattığında büyük bir hayranlıkla dinlerdim.
Çok kültürlülük, Kadıköy’e tamamen hâkimmiş.
Örneğin, Ermeni bir komşuları varmış.
Babasıyla sık sık birbirlerine kahve içmeye
giderlermiş. Babası bir zamandan sonra
kahveye ‘kahve’ değil de ‘surch’ demeye
başlamış. Surch, Ermenice kahve demektir.
Farklı halklardan arkadaşlarımız oldu
Moda’da. Birbirimizin bahçesine duvardan
duvara atlayarak oyunlar oynardık. Mesela
Türk komşularımız olmasaydı, biz nereden
bilecektik Ramazan’ı? Onlar da Paskalya’yı,
yılbaşını... Herkes özgürce kendi kültürünü
yaşardı. Biz Ramazan’da bahçede hiçbir şey
yemezdik, keza onlar da bize aynı şekilde
saygı duyarlardı. Bir kere Halkevi, böyle bir
Halkevi değilmiş. Çok yüksek kültürlü bir Halkevi’ymiş.
Fakat maalesef İnönü döneminde
Halkevleri kapatılınca, çeşitli müzik aletleri
sokaklara atılmış. Eskiler böyle anlatırdı. ‘Eski
İstanbullular’ isimli kitabımda çok yaşlı İstanbullular
ile konuşma olanağı buldum. Bana
inanılmaz bir İstanbul anlattılar. Gerçekten
gençliklerinde bizim hayal dahi edemeyeceğimiz
ütopik İstanbul’u yaşamışlar.”
“Levantenler bir kere İstanbul’a
kültürü getirmişlerdir. 104 yaşındaki
büyük dayım, Levantenleri şu sözlerle
anlatırdı: ‘Onlar bahçelerine duvar
çekmediler, içindeki ağaçları kesmediler.’
Hatta Moda Burnu tarafında
Levantenler, babamın babasına
demişler ki; ‘Mishak Efendi, buradan
bir arazi al.’ O da ‘Hadi canım, Moda
çayırında kim oturur?’ demiş. Şimdi
orası inanılmaz bir yer.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 31
İlçelerimiz
“Bir Fidanım Olsun”
Tuzla’da yaşları 8 ile 14 arasında değişen
çocukların 5 farklı merkezde, 47 farklı
branşta eğitimler gördüğü Tuzla Belediyesi
Bilgi Evleri öğrencileri, “Bir Fidanım Olsun”
adlı özel bir farkındalık çalışması gerçekleştirdi.
Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı,
gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya
bırakmak için çocukların küçük yaşlarda doğaya
karşı bilinçlendirmesi gerektiğini her
fırsatta dile getiriyor. Bu kapsamda, Tuzla
Belediyesi Bilgi Evleri’ne giden 40 öğrenci,
toprağın sağlıklı olmasının önemine dikkat
çekmek ve toprak kaynaklarının sürdürülebilir
bir şekilde yönetilmesini savunmak
amacıyla farkındalık etkinliği düzenledi. “Bir
Fidanım Olsun” sloganı ile gerçekleştirilen
etkinlikte öğrenciler, çeşitli deneylerle bitki
ve ağaçların toprağa olan faydasını gösterdiler.
Çeşitli gösteriler ile toprağın öneminden
bahsedildiği etkinlikte; öğrenciler
soğan tohumu, lahana, marul fidanı ile çam
ağacı fidanı diktiler.
Maltepe’de sokaklara
kadın eli değdi
Kartal’da hedef doğaya
zarar vermeden dönüşüm
Kartal Belediyesi, ilçe genelinde tüm atıkların doğaya zarar
vermeden geri dönüşümü için çalışmalarını sürdürüyor. Kartal
Belediyesi, yaptığı çalışmalarla tüm atıkların kaynağında toplanarak,
doğaya zarar vermeden dönüşümünü amaçlıyor.
Kartal Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü, ilçe genelinde
yürüttüğü geri dönüşüm çalışmalarına bir yenisini daha
ekledi. Geri dönüşüm çalışmaları kapsamında iş yerleri, siteler
vb. alanlar için talepte bulunan vatandaşlara ambalaj atık kutusu
desteği sağlanıyor. Kartal Belediyesi Komşu İletişim Merkezi
(KİMER) üzerinden gelen talepler doğrultusunda ambalaj atığı
kutuları, talep sahiplerine iletildi. Dağıtımı yapılan geri dönüşüm
kutularında biriken atıklar, belediye ekipleri tarafından belirli
aralıklarla toplanarak dönüşümü sağlanacak.
Maltepe Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü, yeni bir pilot
uygulama başlattı. Başlayan yeni uygulama ile birlikte Maltepe
sokaklarının temizliği artık kadın süpürgecilerden sorulacak.
Maltepe Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü’nün kadın istihdamını
arttırmak amacını taşıyan projesinde yer alan 5 kadın
süpürgeci, vatandaşların alkışları ve takdirleri ile görevlerine başladı.
Kadın süpürgeciler Suzan Yılmaz,
Serap Çimen, Arife Yaşar Küçük, Türkan
Yıldırım ve Havva Güloğlu, proje
kapsamında göreve gelmeleri ile ilgili
ortak duygu ve düşüncelerinde bu iş
kolu için kendilerine fırsat verilmesinden
duydukları memnuniyeti dile
getirirlerken, Maltepe’nin sokaklarında
kendi evlerini temizler gibi görev
yapacaklarını belirttiler.
32 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
İlçelerimiz
Engelsiz Yaşam Merkezi
eğitimlerine başladı
Haldun Dormen’in adı
Ataşehir’de ölümsüzleşti
Tiyatronun yaşayan efsanelerinden, duayen sanatçı Haldun
Dormen’in onursal başkanlığını sürdürdüğü “Dormen Akademi”,
bir süredir prova ve eğitim çalışmalarını Ataşehir Belediyesi Mustafa
Saffet Kültür Merkezi’nde yapıyordu. Ataşehir Belediyesi de
düzenlediği sürpriz bir organizasyon ile Haldun Dormen’in adını
çok amaçlı tiyatro salonuna vererek ölümsüzleştirdi.
Kendisi için özel hazırlanan pastayı kesen Dormen, şaşkınlığını
ve heyecanını gizleyemedi. Dormen; “Salgın nedeniyle ara verdiğimiz
tiyatrolara yeniden dönmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Ataşehir Belediyesi, bizlere burada provalarımızı yapmamız
için imkân sağlıyor. Yaşarken adımın bir sahneye verilmesinden
büyük onur ve mutluluk duydum. Hiç beklemediğim ve
beni çok mutlu eden bu sürpriz için tüm Ataşehir Belediyesi
ailesine ve Başkan İlgezdi’ye çok teşekkür ediyorum. Ataşehir,
benim için hep çok özel bir yer olacak” diye konuştu.
Çekmeköy Merkez Mahallesi’ne inşa edilen Engelsiz Yaşam Merkezi’nde
eğitimler başladı. A’dan Z’ye özel gereksinimli bireyler
için donatılmış okulda; Dil ve Konuşma Terapisi, Özel Eğitim,
Fizyoterapi, Ergoterapi, Sporla Rehabilitasyon, Duyu Bütünleme
Terapisi, Pedagojik Danışmanlık, Hidroterapi (Havuz), Psikolojik
Danışmanlık gibi hizmetlerin tamamı, alanında uzman eğitmenler
tarafından veriliyor.
Çekmeköy Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi, eğitim ve terapi
hizmetlerinin yanı sıra kültür-sanat, eğitim ve meslek atölyeleri,
EKPSS (Engelli Memurluk Sınavı Kursu) ve Sıfır Atık Projesi
kapsamında Geri Dönüşüm Atölyesi ile de vatandaşlara hizmet
veriyor. Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, konu ile ilgili
yaptığı açıklamada; “Engelli
vatandaşlara yönelik danışma
ve rehberlik hizmetleri,
periyodik olarak engelli
katılımına açık aktivite
destekleri, engellilerin erişebileceği
şekillerde sinema,
tiyatro, spor, piknik, konser,
kermes vb. organizasyonlar,
engelsiz taksi gibi birçok
hizmeti vatandaşlarımıza
sunuyoruz” dedi.
Pendik’te “akıllı konteyner” dönemi başlıyor
Pendik Belediyesi, İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan aldığı hibeyle
“Akıllı Konteyner” projesini hayata geçiriyor. Kent genelinde 40
noktaya yerleştirilecek akıllı konteynerler; güneş enerjisiyle çalışma,
kendinden sıkıştırma, dolduğunda ekiplere haber verme gibi
akıllı ve çevreci özelliğe sahip olacak.
Güneş enerjisiyle çalışacak ve kendinden sıkıştırma özelliğine
sahip olacak akıllı konteynerler, “WEB tabanlı sistemle” takip edilecek
ve dolduğunda ekiplere haber verecek. Böylece çöp kamyonları,
periyodik yerine yalnızca dolduğunda konteynerleri alarak yakıt
tasarrufu sağlayacak. Bu sayede havaya daha az karbon salınmış
olunacak. Proje ortakları ÇEVKO, Pendik Kaymakamlığı ve İstanbul
Sabahattin Zaim Üniversitesi de üretim sürecine destek verecek.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 33
İlçelerimiz
Sultanbeyli’de gençler
doğa için yarıştı
Sultanbeyli Belediyesi, yeşil alanları daha da artırmak için
Naim Süleymanoğlu Spor Lisesi işbirliğiyle gençler
arasında farkındalık oluşturacak bir etkinlik düzenledi.
Proje kapsamında 2023 fidan, toprakla buluşturulacak.
Beykozlu çiftçiye tohum
ve fide müjdesi
Beykoz’da kent tarımı alanında çiftçinin yüzünü güldüren yatırımlara
imza atan Beykoz Belediyesi, topraksız tarım serasının
ardından stratejik bir adım daha atarak, “Tohum ve Fide Üretim
Serası” için hazırlıklara başladı. Tarımsal üretimin en büyük
harcama kalemini oluşturan tohum ve fide maliyetini azaltmak
amacıyla açılacak serayla, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Çiftçi
Kayıt Sistemi (ÇKS)’de kaydı bulunan çiftçilerin tohum ve fide
ihtiyacı ücretsiz karşılanacak.
1 MİLYON FİDE ÜRETİLECEK
Cumhuriyetköy’de 16 bin 40 metrekarelik
alanda yürütülecek çalışma
için 2 bin 16 metrekarelik kapalı sera
kurulacak, geri kalan alanda açık
yetiştiricilik yapılacak. Çiftçiye güç ve
destek sağlayacak Beykoz Belediyesi
Tohum ve Fide Üretim Serası’nda
ilk etapta 1 milyon mevsimlik fide
üretilecek. İlçede tarımsal üretimi artırması beklenen yatırım
kapsamında, çiftçiler tarafından bölgede tarımı sık yapılan ve
pazar talebi yüksek ürünlerin fide ve tohumları yetiştirilecek.
Sultanbeyli Belediyesi, yeni
nesillere daha yeşil bir dünya
bırakmak için Naim Süleymanoğlu
Spor Lisesi işbirliğiyle
“Doğa İçin Yarışıyoruz”
adlı bir etkinlik düzenledi.
Yarışmada fidanı toprağa en
hızlı ve en düzgün şekilde
diken takım birinci oldu.
Gençler yarışırken aynı zamanda
çevre bilinci kazandı,
diktikleri fidanlarla doğaya katkı sundu. Etkinliğe katılan herkese
fidan dağıtımı yapıldı. Etkinlik kapsamında Devlet Hastanesi
bahçesi de ağaçlandırıldı.
Genç yüzücülerin şampiyonluk mücadelesi nefes kesti
Ümraniye Belediyesi yüzme havuzlarında verilen
eğitimlerin birinci döneminin sonuna gelindi. Bu
nedenle Atakent’te bulunan Birol Hayal Yüzme Havuzu’nda,
kurslarda eğitim gören sporculara yönelik bir
yarışma düzenlendi. Yüzme yarışında her kategoride
4, toplamda 96 sporcu, dereceye girebilmek için
büyük mücadele verdi.
Yüzmenin önemli sporların başında geldiğini belirterek
konuşmasına başlayan Ümraniye Belediye Başkanı
İsmet Yıldırım; “Bu tesislerden sporcularımızın ve
hocalarımızın gayreti ile Avrupa ve Dünya şampiyonları
çıkmasını ümit ediyorum. Gençlerden önemli yüzme
sporcuları çıkmalı. Tesis yapmak ve ihtiyaçları karşılamak
bizden, şampiyon olmak da sizden... İnşallah
başarılarınızla bayrağımızı göndere çekip, bizleri gururlandırırsınız.
Benim gözümde bu yarışmaya katılan
herkes şampiyon. Başta dereceye giren yüzücülerimiz
olmak üzere, mücadele eden tüm genç sporcularımızı
tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.
34 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
İlçelerimiz
Üsküdar’da Haluk Dursun Kütüphanesi açıldı
Elim bir trafik kazasında hayata gözlerini
yuman Türkiye’nin Kültür Bakan Yardımcılarından
Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un
adını taşıyan kütüphane, Kültür ve Turizm
Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tarafından Üsküdar
Belediye Hizmet Binası’nın giriş katında
hizmete açıldı.
40 bin baskılı, 25 bin dijital kitabın yer aldığı
Haluk Dursun Kütüphanesi, aynı anda
200 gencin ders çalışmasına imkân
sağlıyor. Gençlerin 7 gün 24 saat ders
çalışabilecekleri, sınavlara hazırlanabilecekleri
sağlıklı bir çalışma ortamı sağlayan
kütüphane, aynı zamanda sosyalleşme
olanağı da sunuyor. Gençlere çay, simit,
çorba, kek gibi ikramların da yapılacağı
kütüphane, Prof. Dr. Ahmet Haluk
Dursun’un doğum günü olan 16 Aralık
tarihinde faaliyetlerine başladı.
Şile, Süheyl-Behzat Uygur
tiyatrosu ile kahkahaya doydu
Şile Belediyesi, sanatseverleri kültür-sanat
etkinlikleri ile buluşturmaya devam ediyor.
Türk tiyatrosunun sevilen oyuncuları Süheyl
ve Behzat Uygur, “Süt Kardeşler” adlı tiyatro
oyunu ile Şile Kültür Merkezi’nde Şileli sanatseverlerle
buluştu. Süheyl-Behzat Uygur
Tiyatrosu, Şile’de sahneledikleri tiyatro
oyunuyla izleyenleri kahkahaya boğdu.
oğulları Süheyl ve Behzat Uygur’un performansıyla
Şile izleyicisi karşısına çıktı.
Şileli tiyatro severlerin ilgi gösterdiği
oyun, büyük alkış topladı.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanından
uyarlanarak, 2013 yılında kaybettiğimiz
usta oyuncu Nejat Uygur tarafından ilk defa
sahnelenen “Süt Kardeşler” oyunu, bu kez
Sancaktepe
Belediyesi’ne
büyük ödül
Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla “Tam
Bana Göre Festival” sloganıyla
gerçekleşen Yerel Yönetimler Gençlik
Festivali’nde Sancaktepe Belediyesi,
gençlere yönelik hizmetleri kapsayan
“Genç Yaşam Projesi” ile ödüle
layık görüldü. Ödül, Cumhurbaşkanı
Erdoğan tarafından Sancaktepe
Belediye Başkanı Şeyma Döğücü’ye
takdim edildi.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 35
Günler Geçerken
NE KİTAPSIZ, NE ADASIZ!
Adalar’dan Kadıköy’e doğru deniz kokan,
çiçekli bir yol var; sanat, edebiyat,
müzik, doğa içinde bir yol... Ben de
Adalar’da yaşıyorum. Fırsat buldukça,
gönlüme düştükçe de -tabii bu sık
oluyor- bazen bir kitabın izini sürüp
sahafları gezinmek, bazen bir kültür-sanat
etkinliğine katılmak, bazen sahnede
yeni bir oyun izlemek, bazen Moda’daki
güzelim çay bahçesinde çayımı yudumlamak,
bazen antikacıları dolaşıp eski
NİHAN AYDAR
Eğitimci, Edebiyatçı, Düzeltmen
ama eskimeyen eşyaların arasında hayran
hayran bakınmak, bazen Mercan’da
midye tavayla kalamar yemek, bazen evin eksiklerini
görmek, bazen Sanatçılar Sokağı olarak bilinen sokakta
bir boy yürümek, bazen Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin
gözbebeği Piraye Kafe’de soluklanıp dostlarla sohbete
dalmak için, bazen de sadece özlediğimden vapura atladığım
gibi Kadıköy’e gelirim.
mu? Hepimiz aydınlık, güzel günlerin yolunu gözlemiyor
muyuz? Alt tarafı bir çiçek koklayıp, bir hayvan sahiplenip,
birkaç insan tanıyıp, sevip gitmeyecek miyiz bu dünyadan?
Ne demiş Nazım Hikmet: “Sabahın sahibi vardır/
Gün daima bulutta kalmaz/ Herhâl ileridedir yaşanacak
günlerin en güzelleri.” Bir başka şiirinde de şöyle seslenmiş:
“Dostlar ki bir kere bile selamlaşmadık ama aynı
ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.”
Ben de bu yolda “Ne kitapsız, ne Adasız” yaşayabilirim.
Sizlere selam ediyor, Adalar’dan Kadıköy’e, Kadıköy’den
Adalar’a doğru deniz kokan, çiçekli yolda ferah nefesler
almaya hepinizi davet ediyorum. Ben Nihan Aydar, Adalar’dan
bildiriyorum...
Hep söylerim zaten; “Ada’da değilsem Kadıköy’de, Moda’dayımdır.”
Benim hissettiğim, Adalar ve Kadıköy ruh
kardeşi. İkisinin de mayası kültürle, sanatla, edebiyatla
yoğrulmuş. Sanatçılar, edebiyatçılar yuva olarak geçmişten
bugüne Kadıköy’ü ve Adalar’ı tercih etmiş, etmekte.
Haksız da değiller hani... Kadıköy de Adalar da geçmişten
bugüne aydınlık fikirli, güzel insanların meskeni olagelmiş.
Bu iki yeri bu kadar özdeşleştirmem, bağrıma
basmam bundan. Yazılarımda sanattan, edebiyattan dem
vuracağım; Adalar’dan haberler getireceğim. Malum,
Adalar da sancılı bir dönüşüm sürecinde. Bu dönüşüm
umuyorum ve tüm kalbimle diliyorum ki Adalar’ın lehine
olur; kazanan Adalar’ın doğal ve kültürel değerleri olur.
Bu değerlerin yok olmaması için var gücümle çabalamaya
devam edeceğim.
Bu süreçte gelişmelerden haberdar olmanız önemli, destekleriniz
değerli. Hepimizin kalbi aynı şey için çarpmıyor
36 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Nostalji
1914 Çiçek Bayramı
Çiçekli Araba (Seyhun Binzet Koleksiyonu)
BARIŞ KENAROĞLU & BARIŞ EYMEN
1914 senesinin temmuz ayında bütün
dünya, tabiri caizse birbirine girdi. Aynı yıl
bitmeden Osmanlı İmparatorluğu da Birinci
Dünya Savaşı’na dâhil olacak ve tarihte emsali
görülmemiş bir biçimde cephe gerisini
de paramparça edecek dört senelik kanlı
mücadele, on milyonlarca insanın ölümüne
sebep olacaktı.
Bu tarihten çok kısa bir süre önce ise Kadıköy’de,
İstanbul’un bütün ünlü simalarının
katıldığı bir “Çiçek Bayramı” düzenlendi.
Türkler, Almanlar ve İngilizler, savaştan
hemen önce son kez birlikte eğlendiler. İşte
bu yazıda, size dönem yayınlarından derlediğimiz
“1914 Çiçek Bayramı” hikâyesini
anlatacağız. Fakat konumuza geçmeden
evvel, kıymetli büyüğümüz Seyhun Binzet’e
kocaman bir teşekkür etmemiz gerekiyor.
28 Mayıs 1913’de Türk spor tarihinin en
önemli mecmualarından birisi olan “İdman”
dergisinin ilk sayısı yayınlandı. Kapağında
dönemin Bayındırlık Bakanı ve Fenerbahçe
Spor Kulübü Başkanı Mehmet Hulusi Bey’in
fotoğrafının yer aldığı dergi, 16 Temmuz
1914 tarihine kadar 35 sayı çıktı ve içindeki
muhteşem bilgilerle birlikte olağanüstü güzellikte
fotoğraflara da yer verdi. Dergide yayınlanan
bazı “Çiçek Bayramı” resimlerinin
orijinallerini Seyhun ağabeyin kartpostal
koleksiyonunda görmek ise bizim için muazzam
bir sevinç vesilesi oldu. Daha önce
gün yüzü görmemiş olan bir başka fotoğraf
da cabası! Teşekkürler Seyhun ağabey...
Çiçek Bayramı, dönemin Maliye Bakanı
Cavid Bey’in himayesi altında, 24 Mayıs
1914 Pazar günü Kadıköy İttihat Kulübü
Çayırı’nda (şimdiki Fenerbahçe Stadyumu)
yapıldı. Özel olarak inşa edilen tribünler
ve sahanın kenarı tıklım tıklım seyirci doluydu.
Gazetelerin yazdığına göre “Bahriye
İdman Dergisi
Mızıkası”, çaldığı latif parçalarla orada hazır
bulunanların gönlünü şad ediyordu. Cavid
Bey ile beraber Bahriye Nazırı Cemal Paşa,
Milli Eğitim Bakanı Şükrü Bey, Ziraat ve
Ticaret Bakanı Süleyman Elbistani Efendi,
Meclis-i Mebusan Reisi Halil Bey, Hariciye
Müsteşarı Reşat Hikmet Bey ve bazı milletvekilleri
ile “muteberan-ı ecanib” yani
itibar sahibi yabancı uyruklar da bayramı
yerinde kutlayanlar arasındaydı. Hakem
heyetinde ise Hamid Hüsnü Kayacan, Salah
Cimcoz ve Reji Whittall gibi Kadıköy’ün
önemli isimleri vardı.
Saatler 14.30’u gösterdiğinde, önce
hep birlikte “Marş-ı Sultani” dinlendi ve
hemen ardından “Çiçekli Çocuk Arabaları”
yarışması başladı. Birinci araba, güllerle
bezenmiş iki zarif sepet içinde küçük
çocuklar ve bunların başlarında yine
güllerle süslenmiş büyük bir şemsiyeden
ibaretti. İkinci araba, küçük bir el arabası
idi. Üçüncüsü, kırmızı güllerle kaplanan
küçük bir uçaktı. Sürücü, 4 yaşında “Gisa”
isimli bir Alman kız çocuğuydu. Dördüncü
ve son araba ise keçi koşulmuş bir faytondu.
Saha etrafında birer tur yaptılar, gelip
hakemlerin önünde durdular ve gittiler.
Heyet kararını verdi: Birinci, zarif uçağıyla
küçük “Gisa” olmuştu!
“Çiçekli Şemsiyeler” yarışmasını Matmazel
Glavani, “Çiçek Demetleri” müsabakasını ise
38 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Nostalji
Matmazel Meri kazandı. İttihad Kız Okulları
öğrencilerinin ellerinde tahta güllerle
jimnastik vaziyetindeki geçit resminden
sonra, Bahriye Gücü ile İtfaiye İkinci Taburu
erleri arasında halat çekme yarışı yapıldı.
Seyircilere bakılacak olursa, Bahriyeliler bu
gibi sporlara alışık olduklarından kazandılar
ama İtfaiye takımının dayanıklılığı da takdir
edilecek cinstendi.
Sonrasında sırasıyla hanımlar arasında
yumurta taşıma ve yüz metre koşusu,
erkekler arasında bir nevi engelli koşu ve
yine kadınlar arasında hindi-tavuk koşturma
yarışları yapıldı. Seyredenler özellikte son
yarışta çok eğlendiler. Kaşık içinde yumurta
taşıma yarışını, Tosun Paşa filmindeki Ayşen
Gruda’ya ilham verircesine kazanan Besime
Hanım, bu yarışta tavuğunun bir türlü istediği
yere gitmemesi üzerine çok sinirlendi.
Besime Hanım’ın öfkesine şahit olan Cemal
Paşa, etrafındakilere “Erkek gibi maşallah”
diyordu.
Yumurta Taşıma Yarışması (Seyhun Binzet Koleksiyonu)
Hindi-Tavuk Koşusu... (Seyhun Binzet Koleksiyonu)
Kadınlar arası 100 metreyi İttihad İnas Mektebi’nden
Nimet Hanım, erkeklerin engelli
yarışını Haydarpaşa İttihad Mektebi öğrencileri,
hindi-tavuk koşusunu da Matmazel
Glavani’nin hindisi kazandı. Fenerbahçe-İngilizler
maçına geçilmeden hemen önce
bir yaya, bir de el arabası yarışması yapıldı.
Kadıköy Numune Mektebi, Altınordu Kulübü
ve Ticaret-i Bahriye Mektebi arasında
gerçekleşen yaya koşusunu Altınordu’dan
Mesut Bey, el arabası yarışını ise Osmanlı
İttihad Mektebi öğrencisi Selahattin Bey
birincilikle bitirdi.
Saat 17.30’da başlayan futbol maçının ilk
yarısı 1-0 Fenerbahçe lehine bitince verilen
arada, yine Tosun Paşa filminden aşina
olabileceğiniz bir “Kadınlar Arası Çuval
Yarışı” yapıldı ve Besime Hanım, bu yarışın
da birincisi oldu. Yine devre arası fırsatından
istifade, ödül törenine geçildi. Çocuk
arabaları yarışında birinciliği kazanan “mini
mini” Alman Gisa’ya kendi boyu kadar bir
bebek hediye edildiği esnada, küçük Gisa
masanın üzerine çıkarıldı ve seyirciler bu
sevimli çocuğu dakikalarca alkışladılar.
Matmazel Glavani’ye bir şemsiye ile bir fil
biblosu, Matmazel Meri’ye bir vazo, Nimet
Hanım’a bardak takımı, Selahattin Bey’e bir
saat ve Besime Hanım’a ise bir el çantası ile
çikolata ve şekerlerle dolu bir vazo hediye
edildi. Takım oyunu birincilerine ödül
saatler dağıtılırken; on bir kişiye on saat
geldiğini gören Cemal Paşa, noksanı kendi
saatiyle telafi etti. İkdam gazetesi, Paşa’nın
bu hareketi için “ibraz-ı semahat buyurdular”
yazıyordu.
Ödül töreninden...
Dönemin Fenerbahçe Futbol Takımı...
Başkanları Dr. Hamit Hüsnü Kayacan
ile birlikte… (İdman Dergisi)
Ödül töreninden sonra bakanlar tribüne dönünce,
Fenerbahçe-İngilizler maçının ikinci
yarısı başladı. Galip (Kulaksızoğlu) Bey’in
ceza sahasının dışında düşürülmesinden
doğan serbest vuruşu Hikmet (Topuzer) Bey
gole çevirdi ve Fenerbahçe böylece farkı ikiye
çıkardı. İngilizler, “en azından beraberlik”
deyip bir gol atmayı başarırken, Fenerbahçe
buna da Galip Bey’in golüyle cevap vermekte
gecikmedi. Yine gazetelere göre, her taraftan
bir alkış tufanı koptu ve Fenerlilerin bu fevkalade
başarısı herkesi neşelendirdi! Hakemin
bitiş düdüğünden sonra Fenerbahçeliler, o
günün anısına verilen kupayı Kuşdili Lokali’ndeki
müzeye götürdüler. Ertesi gün yayınlanan
Sabah gazetesinin “10 Lira kıymetinde”
demesine karşılık, Tanin’de “20 Lira değer”
biçilen bu güzel hatıra, 18 sene boyunca Fenerbahçe’nin
Kuşdili Lokali’ndeki müzesinde
sergilenecek; 1932 yılında yerinde kocaman
bir boşluk bırakarak, diğer bütün zafer hatıraları
ile birlikte yanacaktı.
Çiçek Bayramı’ndan tam 1,5 sene sonra,
Fenerbahçe’nin o günkü kadrosunun
neredeyse tamamı “Donanma” dergisinde
yayınlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü’nün
Şehit Yahut Silah Altında Bulunan Üyeleri”
listesi altında, aynı diğer Türk kulüplerinin
sporcuları gibi sıralandı. Mehmet Akif’in
“Hani tâûna da züldür bu rezîl istîlâ” dediği
kıyamet ise Türkiye için 1922 yılının Eylül
ayına kadar sürdü. 3 Mayıs 1918’de Kadıköy’e,
Fenerbahçe Kulübü’ne gelen ve orada
kulübün hatıra defterini imzalayan Mustafa
Kemal Paşa’nın ordusu, Çiçek Bayramı’ndan
tam sekiz buçuk sene sonra Kadıköy’e
gelecek ve Ankara’nın temsilcisi Refet Paşa,
3 Kasım 1922’de zafer nutkunu Fenerbahçe
Stadı’nın balkonundan söyleyecekti.
Önemli bir not: “Kadıköy Life” dergisinde
yayınlanan her yazımızı büyük bir merakla
okuyan ve sonrasında yazı hakkında tartışmayı
iple çeken, “St. Joseph’in Öyküsü”
kitaplarının yazarı Demir Alp Serezli ağabeyimizi16
Kasım 2021 tarihinde kaybettik.
Kadıköy için, İstanbul için, Türkiye için
yeri dolmayacak bir insandı. Her ne kadar
kendisi kabul etmese de Türk spor tarihi
çalışmalarına müthiş katkıları oldu. Yaşadığımız
süre boyunca ona olan borcumuzu
ödemeye çalışacağız. Onu çok seviyoruz.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 39
Perspektif
İki eser,
iki kardeş ve
sanatın gücü...
OYA İSLİMYELİ ULUTİN
1800’lü yıllarda Fransa’da yaşayan bir
anne, kızının okul hayatındaki başarısızlığı
nedeniyle çok üzgündü. Çünkü
kızı okuma yazmayı öğrenmekte güçlük
çekmekteydi ve okula uyum sağlayamayan
asi bir çocuk hâline gelmişti. Anne,
harfleri öğrenmekteki zorluğu aşması
için kızına bir çözüm önerdi. Bulduğu
çözüm, çocuğun hayatını değiştirecek kadar
ilginçti. Yaptığı şeyin, kızını dünyanın
sayılı ressamlardan biri hâline getireceğini
tabii ki o gün bilmiyordu.
Kızın en sevdiği şey resim yapmaktı, hayvanları da çok
seviyordu. Bu ikisini birleştirerek izleyeceği bir yol, harfleri
öğrenmesini kolaylaştırabilirdi. Ona her harf için bir hayvan
seçmesini ve bunu çizmesini söyledi. Böylece çocuk
sevdiği hayvanları çizmeye başladı. Yine de okul hayatında
başarılı olamadığı için okuldan atıldı, fakat çocuk müthiş
hayvan resimleri çizen başarılı bir ressama dönüştü. Bu
çocuk, 19. yüzyılın en ünlü kadın ressamlarından biri olan
Rosa Bonheur’du. Okulda okuma yazma öğrenmekte zorlanan
Rosa, sevdiği bir alanda okurken bu zorluğu yaşamadı.
14 yaşındayken hayvan anatomisi okuyup, mezbahaları
ziyaret etmeye başladı. Anatomi ve zooloji üzerine araştırmalar
yaptı.
1948 yılında sergilenen “Nivernais’te Tarla Sürme” isimli
resmi o kadar beğenildi ki, Fransız Hükümeti’nin desteğini
aldı. Belki birçoğunuzun duyduğu “The Horse Fair” (At
Panayırı) isimli çalışması en ünlü resmi oldu. 1852 yılında
çalışmaya başladığı eseri, 1855 yılında tamamladı. 1,5 yıl
Paris’teki at pazarına gidip, sadece eskizler çizdi. Pazarda
bu çalışmaları yaparken bir kadın olarak dikkat çekmemek
için erkek kıyafetleri giymek zorunda kaldı. Bu eserden
önce de resimleri ve heykelleriyle oldukça ünlü bir sanatçı
olmuştu; bu resimle birlikte ünü uluslararası düzeye ulaştı.
Resim Paris’te sergilendikten sonra İngiltere’de ve Amerika’da
da sergilendi. Bugün New York’taki Metropolitan
Müzesi’nin en ünlü eserlerinden biridir.
Hayvanlara karşı özel ilgisi ve sevgisi olduğu bilinen Sultan
Abdülaziz’in yolu, hayvanları seven bu sanatçı aileyle
Paris’te bir şekilde kesişti. Abdülaziz, Paris’e gittiğinde
Beylerbeyi Sarayı ve Çırağan Sarayı’nın bahçeleri için 24
adet hayvan heykeli sipariş verdi. Bu heykeller içinde
bugün hepimizin yakından bildiği bir heykel de yer alıyordu.
İstanbul Kadıköy / Altıyol’da ilçeyle özdeşleşmiş bir
boğa heykeli vardır ya, işte o heykel bunlardan biri. Adeta
Kadıköy’ün sembolü hâline gelmiş olan heykel, 1864
yılında Sultan Abdülaziz tarafından Paris’te yaptırıldı. Bugün
157 yaşında ve orijinal adı “Dövüşen Boğa” olan bu
eserin heykeltıraşı Isidore Jules Bonheur’dur, yani Rosa
Bonheur’un kardeşi.
Sanat, hem toplumların geleneksel ve evrensel alanlarda
edindikleri kültürel ayrıcalıklar, hem çağdaşlaşma yolunda
ilk başvurulan değer, hem de okuyamaz diye okul dışına
atılan bir çocuğun dünyaca ünlü bir sanatçı olacağı uğraş
olabiliyor.
Birey ve toplum olarak her zaman sanatla gelişip, aydınlanacağımızı
unutmayalım. Hazırladığım görselde iki
kardeşin sözünü ettiğim eserlerini göreceksiniz.
Sanatla dolu nice günlere...
40 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Geçmişten Bugüne
Belgradlı Mustafa Karadağ’ın Kadıköy’ü
KEMAL AŞAN
Yoğurtçu Parkı Söğütlüçeşme
Şimdi size Kadıköy’ümüzün tarihi ile ilgili
bilinmeyen, yaşanmış bir olay anlatayım.
Belgradlı Mustafa Karadağ, sarayda Sultan
Abdülhamid’in başyaveriymiş. Hizmetlerinden
memnun olan padişah, kendisine
Kadıköy yakasında araziler ihsan eylemiş.
Bu araziler neresi imiş? Yoğurtçu Parkı’ndan
Gazhane’ye kadar olan arazi, Fenerbahçe
Stadı’nın bulunduğu arazinin yarısı, eski
Salı Pazarı’nın bulunduğu bölge, Kadıköy
Belediyesi ve nikâh salonunun bulunduğu
alan, Söğütlüçeşme Tren İstasyonu’nun
arazisi, Yeldeğirmeni Selimiye Kışlası arasındaki
dört dönüm çayırlık ve ayrıca şu anda
yazmadığım Hasanpaşa’da ve Yeldeğirmeni’ndeki
evler... Mustafa Ağa, aynı zamanda
Kadıköy’de Faytoncular Derneği Başkanı’ymış.
40 at, 20 fayton ve çalışanları varmış.
Saraya kumaş, talep edilen malzemeleri ve
zerzevatı taşıyorlarmış.
Mustafa Ağa’nın üç oğlu Mehmet, Kemal ve
Rıza, Çanakkale Harbi’nde şehit olmuş. Bir
tek kızı Hacer evlenerek, Sakarya’nın Kuzuluk
kazasına gelin gitmiş. Yoğurtçu Parkı’nın
bulunduğu yer ise Mustafa Ağa’nın kardeşinin
çiftliğiymiş. Hayvan besiciliği yaparlar ve
yol kenarına kurdukları tezgâhlarda gelen
geçene süt, yağ, yoğurt satarlarmış. İşte,
Yoğurtçu Parkı ismi de oradan geliyor.
Mustafa Ağa’nın kendisi ve eşi Azime rahmetli
olup, çocukları da Çanakkale’de şehit düşünce
aile dağılmış ve araziler ortada sahipsiz
kalmış. Böylelikle Mustafa Karadağ’ın tek
varisi, kızı Hacer olmuş. 1950’li yıllarda Hacer
için tebligat çıkartılmış. Kuzuluk’taki evlerinin
bahçe duvarının önüne gelen memur, Hacer’in
ismini söyleyerek, “Tebligat var” demiş.
Kocası korkmuş devletten ve gelen memurdan,
”Hacer öldü” demiş. Memur da çekmiş
gitmiş tabii. Ancak eşi söyleyince, Hacer konunun
İstanbul’da babadan kalma mallarla
alakalı olduğunu anlamış. Fakat yokluk yılları
olduğu için kalkıp İstanbul’a gidememişler ve
mallar sahipsiz kalmış.
Hacer’in Rafet, Zehra, Servet ve Naciye
isminde dört çocuğu olmuş. Bunlardan tek
varis Rafet’in ise hikâyeyi kendisinden dinlediğim
Nurhan Koçdemir’in de aralarında
bulunduğu altı çocuğu olmuş. Peki, sahipsiz
bu arazilere ne oldu?
- Fenerbahçe Stadı yapılırken, “İleride çıkacak
varislerine ödenmek üzere” diyerek
belli bir meblağ bankaya yatırılmış.
- Mandıralarının bulunduğu Kurbağalıdere’nin
kenarındaki çayırlıkta şu anda
Yoğurtçu Parkı var.
- Kurbağalıdere’nin yukarısından oto yollar
geçmiş, eski Salı Pazarı buraya kurulmuş.
Zira, Kadıköy Belediyesi Binası ve Kadıköy
Evlendirme Dairesi de burada.
- Söğütlüçeşme’deki alana tren istasyonu
yapılmış.
- Gazhane’nin önünde bulunan sahipsiz
boş büyük arazi ise binalar ve sokaklar ile
mahalle olmuş.
Orada emlakçılık yapan uyanık biri, aldığı
bir dönüm arazi tapusunu yüz bin hisseye
böldürmüş. “Satılık araziler” diye gelen
alıcılara beğendiği yerden arsaları satmaya
başlamış. 500 metrekare alan 500 hisse,
1000 metrekare alana 1000 hisse yazan
tapuyu verip, mahalleyi bina ile doldurmuş.
Aslında aldığı 500 hisse 5 santimetrekare,
1000 hisse de 10 santimetrekare imiş.
Emlakçı, sokak isimlerine bile kendi soyadını
vermiş. Böylelikle Bülbül 1, Bülbül 2
diye sokaklar oluşmuş. Öyle hisseli tapu
sahibi kişiler varmış ki, elinde hisseli tapu
var ama konacağı arsa yok. Hasanpaşa’da
böyle problemli, garip tapu sahibi çokmuş.
Tabi anlattıklarımın hepsi duyduklarımdan,
ne kadarı doğru inanın ben de bilmiyorum.
Bu veraset ile ilgili varisler tarafından 1985’li
yıllarda Kadıköy Adliyesi’nden veraset ilamı
alınmış, mahkeme devam ediyormuş. Netice
ne olacak hep birlikte göreceğiz...
Hasanpaşa
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 41
Eğitim
Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi’nde
dopdolu geçen
2021 yılının özeti
KADİR TOPRAKKAYA
Kadıköy’de sanatın ve kültürel faaliyetlerin
kalbi olan Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi, 2021
yılını dopdolu geçirdi. Pandemi sürecinin etkilerinin
azaldığı andan itibaren etkinliklerini
arttıran Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi, online
eğitimlerde de sınıfı geçti. Merkezin başarılı
müdiresi Hülya Narsap, geçen dönemi Kadıköy
Life okuyucuları için anlattı.
Öncelikle pandemi sürecini sormak
isterim. Sizin açınızdan nasıl geçti?
Geçtiğimiz yıl, 2019’da başlayan pandeminin
etkileri yoğun bir şekilde sürüyordu
ve dolayısıyla birçok etkinliğimizi online
yapmak durumunda kaldık. Hatta zaman
zaman kapanmalar olduğunda öğretmenlerimiz,
kursiyerlerin öğrenimden kopmaması
için dersleri uzaktan öğrencileri görevlendirerek
ve online paylaşımlarda bulunarak
gerçekleştirmeye çalıştılar. Bu süreçte
online konserlerimiz ve halk oyunları gösterilerimiz
oldu. Çanakkale Zaferi Konseri,
Balkan Dernekleri Federasyonu ile birlikte
düzenlediğimiz ve Balkanlar’da da izlenen
Çanakkale Konseri, İstanbul Milli Eğitim
Müdürlüğü adına Hayat Boyu Öğrenme
Haftası etkinlikleri kapsamında, 2021 yılının
UNESCO tarafından “Yunus Emre ve Türkçe
Yılı” ilan edilmesi münasebetiyle düzenlenen
Sözün Sultanı Yunus Emre Şiir Dinletisi
ve Tasavvuf Musikisi Programı, yaza doğru
ise yüz yüze sergi etkinliklerine başladık.
Yıl Sonu Serginiz çok konuşuldu...
Evet, oldukça güzel bir sergi oldu ve yüz
yüze gerçekleştirildi. Geçtiğimiz Yıl Sonu
Sergisi’ni e-sergi olarak yapmıştık. Sayın
Kaymakamımız Dr. Mustafa Özarslan,
Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık
Aslan, İstanbul Milli Eğitim HBÖ Şube
Müdürü Mustafa Öztürk, Kadıköy İlçe Milli
Eğitim Şube Müdürleri ve kurum müdürlerinin
katılımıyla düzenlendi. 2020-2021
döneminde pandemi şartlarına rağmen
kursiyerlerimizin öğretmenleri rehberliğinde
ortaya çıkardığı eserler sergilendi. Ahşap
yakma, süs kabağı, el nakışları, seramik,
cam, giyim, resim, gümüş takı alanlarının
eserlerinin yanı sıra özel eğitim gereksinimli
kursiyerlerimizin ürünleri ve 2021 UNESCO
Yunus Emre Yılı temalı eserler de sergimizde
yer aldı.
Bununla beraber, Kadıköy Kültür Sanat
Derneği desteğiyle Yeditepe Üniversitesi
doktora öğrencileri tarafından merkezimizde
gerçekleştirilen “Pandemide Sınırlar” sergisiyle,
pandemi ve karantinada insanların
küçük alanlarda kapalı kalma sürecinde yaşadıkları,
sınır boyutunda anlatıldı. Doktora
öğrencilerinin çalışmalarında yer verdikleri
“sınır” konusu, oldukça güncel ve tüm dünyayı
etkileyen pandemiyi anlatan önemli bir
konu. Bana başvurduklarında hemen kabul
ettim. Resim alanında oldukça talep gören
42 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Eğitim
bir merkeziz. Kursiyerlerimizin de sergiye
ilgisi oldukça fazlaydı. Sergi, ziyaretçilerden
büyük beğeni aldı.
Eğitimde de önemli projelere imza
attınız. Projelerin detaylarını sizden
dinleyebilir miyiz?
Geçtiğimiz yıl iki projemiz Hayat Boyu
Öğrenme Genel Müdürlüğü tarafından “Eğitimde
İyi Örnek” seçilerek, tüm Türkiye’ye
örnek proje olarak gösterildi. Bunlardan
biri, Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
ile yükümlülere yönelik gerçekleştirdiğimiz
“Umuda Işık Ol” projesiydi. Anadolu
Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ile birlikte
yükümlülere yönelik ebru, resim, müzik,
sektör destekli tekstil kursları düzenlenmesi
ve sergilenmesine yönelik bir dizi faaliyeti
içeren bir çalışmaydı. Bir diğeri ise kuşaklar
arası sanat köprüsünü kurarak, üç farklı
yaş grubu olan kursiyerlerimiz, huzurevi
sakinleri ve ilkokul öğrencilerinin birbirleriyle
etkileşimlerini arttırmak, kaliteli ve
ortak zaman geçirmelerini sağlamak, bu
esnada sanatsal becerilerini de geliştirmeyi
amaçladığımız “Üç Kuşak Bir Arada Sanatla
Terapi” projesiydi.
“Hayat Boyu Öğrenen Mahalle ve Mesleki
Eğitimde 1000 Okul” projesi kapsamında,
Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi ve Kadıköy
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi işbirliğiyle
açılan “Şeker Hamurundan Çiçekler Kursu
Yıl Sonu Sergisi” de yüz yüze olarak İlçe Milli
Eğitim Müdürümüz Sadık Aslan ve şube
müdürlerimizin katılımıyla gerçekleştirildi.
Kursiyerlerimiz, kazandıkları becerileri üretime
dönüştürmek ve aile bütçesine katkı
sunmak üzere “Dijital Pazarlama” kursuna
da devam ederek, internet üzerinden satış
yapma becerisini de kazandılar. Sergide
satışa sunulan ürünlerin geliri ise LÖSEV’e
bağışlandı. Kursiyerlerimizin güncel ve
teknolojik gelişmeleri yakından takip etmelerini
arzu ediyoruz. O nedenle de Hayat
Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü, Türkiye
Vodafone Vakfı ve Türkiye İş Kurumu Genel
Müdürlüğü işbirliğiyle yürütülen “Dijital
Benim İşim” projesinde “Dijital Pazarlama”
alanında en çok kursiyerle Türkiye 1.’si
olduk. Aynı zamanda en iyi satış sitesini
oluşturan bir kursiyerimiz de Jüri Özel
Ödülü’ne layık görüldü.
Gelelim uluslararası projelere; Kadıköy
Halk Eğitimi merkezi, bu anlamda da
adından sıkça söz ettiren bir kurum…
Teşekkür ederiz. Uluslararası projelerde de
örnek çalışmalarımız mevcut. Geçtiğimiz
yıl kazanan ve pandemi nedeniyle gerçekleştiremediğimiz,
bu yıla kalan üç projemiz
var. Hepsinin amaçları ve hedefleri güncel
ihtiyaçlara göre belirlendi. Bunlardan bir
tanesi, son dönemde çok güncel bir konu
olan göçmenlerin eğitimine yönelik, diğeri
yükümlülerin gelişimine yönelik ve koordinatörü
olduğumuz proje ise son dönemde
çok önemli olan engelli bireylerin normal
gelişim gösteren bireylerle bütünleştirilmesine
yönelik olarak hazırlandı. Bu konularla
ilgili olarak Portekiz, Almanya ve Belçika’da
incelemelerde bulunduk.
Kurumumuz, 2021 yılında uluslararası
bir platform olan EPALE - Avrupa Yetişkin
Eğitimi Platformu’nu en aktif kullanan ve en
çok veri yükleyen Yetişkin Eğitimi Merkezi
seçildi. Bu yıl kasım ayı başında 6. Türk
Konseyi Eğitim Bakanları Toplantısı’nda
merkezimiz, Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsü
ile birlikte Türk el sanatlarını tanıtmak üzere
cam, hat, tezhip ve ebru çalışmaları ile yer
aldı. Milli Eğitim Bakanımız Mahmut Özer’in
başkanlık yaptığı konseye; Türki Cumhuriyetlerin
Bakanları, İl Milli Eğitim Müdürümüz
Levent Yazıcı ve üst düzey yöneticiler katıldı.
CVK Park Bosphorus Hotel’de gerçekleştirilen
sergimiz büyük beğeni topladı.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Son olarak, Yavru Vatan Kıbrıs’a Gazimağusa
Kaymakamlığı ve Belediyesi’nin davetiyle
gittik. Oradan çok güzel paylaşımlar ve
anılarla döndük. Koro şeflerimiz, Mardin
Korolar Festivali’nde tanıştılar ve bundan
sonra geleneksel hâle getirilecek bu güzel
organizasyonu planladılar. “1. Kültürler
Buluşması” adı altında Kadıköy Halk Eğitimi
Merkezi Ay Işığı Korosu ve Gazimağusa
Mor Menekşe Çağdaş Kadınlar Derneği
Çağdaşlar Korosu olarak, her koro önce
kendi yöresel şarkılarını seslendirdi ve daha
sonra ortak şarkılar söyledi. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nde bulunmak, oradaki
vatandaşlarımızla birlikte olmak, bizlere
gerçekten unutulmaz anlar yaşattı.
Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi’nde 8. yılımı
çalışıyorum. Göreve geldiğim günden bugüne
tüm ekibimizle, kursiyerlerimizle tarihi ve
önemli bir kurum olan merkezimizin vizyonuna
yakışır çalışmalar yapmaya, Türkiye’ye
örnek olmaya çalışıyoruz. Bundan sonra
da Türkiye’ye örnek olma misyonumuzu
sürdüreceğiz.
“Cam Bölümü’nü faaliyete geçiren
Türkiye’deki ilk Halk Eğitimi Merkezi’yiz.
Dolayısı ile bu alandaki
öğretmenlerimiz de çok başarılı.
Anadolu Kültürel Girişimcilik (AKG)
tarafından kadınların emeğini
daha iyi değerlendirmek amacıyla
gerçekleştirilen Anadolu’nun
Kadın Gücü Yarışması’nda Cam
Tasarım Bölümümüz, “Ev Eşyası”
kategorisinde 1506 kişi arasından
seçilerek 1. oldu. Seçilen ürünler,
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı
müzelerde sergilenecek ve satışa
sunulacak.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 43
Kitap
Özgür Uysal’dan
ilişkiler üzerine:
“ BU İŞLER
İNCE İŞLER”
PINAR BALTACI
Kadıköy Life Dergisi’nin geçmişteki çok özel
röportajlarına imza atan başarılı isim Özgür
Uysal, ilişkilerin karmaşık dünyasını kaleme
aldı. Destek Yayınları’ndan çıkan “Bu İşler
İnce İşler” isimli kitapta, ilişkiler ve cinsellik
üzerine denemeler yer alıyor.
Öncelikle kısaca seni tanıyabilir miyiz?
Kitap yazma fikri nasıl çıktı ortaya?
Hayatım boyunca hep bir şeyler anlatmayı
sevdim. Arkadaşlarım bana hep “Özgür’e
soralım, o anlatsın” derlerdi. “Çok bilmiş”
dememek için kibarlık yapıyorlardı belki de.
İnsanla ilgili olan her şeyi merak edip araştırtıp,
sonra da pekiştirmek için hikâyeleştirip
anlatırdım çocukluğumdan beri. Psikoloji,
sosyoloji, mitoloji, tarih gibi alanlar da hep
ilgimi çekerdi. Dolayısıyla cinsellik ve ilişkiler
de insanla ilgili merak ettiğim şeylerin merkezinde
duruyordu. Kariyerime başladığım
Kadıköy Life Dergisi de dahil olmak üzere
Cosmopolitan, Men’s Heatlh Türkiye gibi
büyük dergilerde de ilişkiler ve cinsellik
üzerine yazılar yazdım. Şu anda da GQ Dergisi’nde
yazıyorum. Bir yandan da “İnce İşler”
isminde bir YouTube kanalım var. Orada da
yine konuşulması cesaret isteyen, herkesin
aklını kurcalayan ilişki ve cinsellik konularını
araştırıp, eğlenceli bir dille anlatıyorum. Tüm
bu yaptıklarımı ve hayatın beni bu noktaya
nasıl getirdiğini anlatmak, daha detaylı
araştırmalardan ve anekdotlardan faydalanıp,
insanlara eğlenceli bir şekilde “Hepimiz
hayatta ve yatakta aynı sorunları yaşıyoruz”
demek için yazdım.
“İlişkiler ve cinsellik üzerine denemeler”
söylemiyle tanımladığın kitabında içerik
olarak nelerden bahsediyorsun?
Kitabın içerisinde “Kadınlar ne ister? Erkek
adam ağlar mı? Uzak mesafe ilişki yürür
mü? Kadınlar neden kötü çocuklara çekilirler?
Cinsellik hakkında doğru sandığımız
yanlışlar nelerdir?” gibi konular var. Özellikle
“denemeler” koydum, çünkü hem aslında
edebi anlamda bu türe deneme demek
mümkün hem de benim kendi deneyimlerimi
içeriyor. İstatistikler var, yeni öğreneceğiniz
terimler var, yeni neslin ilişki alışkanlıkları
var. Hepsinden biraz var.
Modern çağ, kuşkusuz kadın-erkek
ilişkisinde dengeleri her geçen gün biraz
daha şaşırtıyor. Bu konuda yorumlarını
alabilir miyiz? Kitapta tüm bu sorunlara
çözümler var mı?
Ben bir çözüm vaat etmiyorum. Zaten bin
yıllardır süregelen ilişki problemlerini bir
kitapla çözeceğini iddia eden biri ya yanılgı
içindedir ya da sizi dolandırmaya çalışıyordur,
onu söyleyebilirim. Ben en fazla
okuyanlara bir farkındalık ve yüzleşme yaşatıyorum.
Hem araştırmalarla “Bunu herkes
yapıyormuş” dedirtirken, kendimle olan
eğlenceli yüzleşmemde “Aaa evet ben de”
ya da “Aaa evet benimki de” dedirtebilirim.
Özetle, ben sadece kapıyı gösterebilirim.
Oradan geçip geçmemek, ilişkinize ya da
sürekli tekrar ettiğiniz hatalara çözüm bulup
bulmamak size kalmış.
Okuyucular kitapta cinsel yaşam
üzerine neler bulacaklar?
Cinsel mitler, hayvanların ilginç cinsel
yaşamlarından örnekler, fanteziler, mastürbasyon
ve porno gibi ‘ayıp’ konular.
Ayıp demeyi seviyorum, çünkü bu kitabı
yazmamdaki amaç bu. Hiçbirimiz bu
konuları ailemizle rahat rahat konuşamıyoruz.
Okulda zaten öğretilmiyor. Biz de ya
sevişmek denilen konuyu pornodan ya da
sağdan soldan kulaktan dolma bilgilerle
öğreniyoruz. Ben de hem bununla dalga
geçiyorum hem de doğru ve sağlıklı bilgiler
vermeye çalışıyorum.
“Kitap şu anda ikinci baskıdan çıktı.
Umarım okuyan herkes keyifli vakit
geçirmiştir. Okuyacak olanlara da
buradan selam olsun. Hepsine mutlu
olacakları bir ilişki ve cinsel hayat
dilerim. Bu işler, İnce İşler...”
44 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Heykel
Gazhane’deki “Umut”
heykelinin yaratıcısı;
Ayla Turan
PINAR BALTACI
Akademik hayatının ardından İstanbul’daki
kendi atölyesinde bağımsız çalışmalarını
sürdüren Heykeltıraş Ayla Turan, ulusal ve
uluslararası alanda başarılara imza atmış
bir isim. Dünyanın pek çok farklı ülkesinde
heykel üreten sanatçının, Kadıköy’ün yeni
kültür-sanat mekânlarından Gazhane’de de
bir eseri yer alıyor.
Gündelik yaşam nesnelerinin çocuk imgelerinde
hayat bulduğu üretimlerine değinen
sanatçı, dergimize yaptığı açıklamada şunları
söyledi: “Anlatım yolu olarak kolay algılanabilir,
herkesin kendinden bir şey bulabileceği,
yakın hissedebileceği bir yöntemi seçtim.
Yaşamın içinden samimi konular, masumiyet
simgesi çocuk imgesiyle birleştiğinde
izleyiciyi yakalamak çok daha kolay oluyor.
Heykellerimde mesaj direkt olmasa da altındaki
katmanları sürprizli olarak göstermeyi
tercih ediyorum. İlk bakışta sevimli, dikkat
çeken formlardaki bu çocuklar, alt katmanlara
indikçe gerçek hikâyelerini gösteriyorlar.”
“YAŞADIĞIN COĞRAFYADAN
KENDİNİ SOYUTLAYARAK ESER
ORTAYA KOYMAK İMKÂNSIZ”
Heykel sanatının hayatının tam ortasında
olduğunu ifade eden Turan, sözlerini şöyle
sürdürdü: “İster müzisyen ol ister edebiyatçı,
yaşadığın coğrafyadan, siyasi konumundan
kendini soyutlayarak eser ortaya
çıkartmak olanaksız. Hayattan beslenirsin.
Sanatın yapısı gereğidir bu, yaratı süreci
için gereklidir. Nerede baskı varsa, nerede
engeller varsa, sanat da orada ortaya çıkar
aslında. Sanatçı, herkesin bildiğini farklılık
yaratarak ortaya koyarak sanatçı olur. Sıradan
olana, engelleyene, egemen olana karşı
çıkarak oluşturur sanatını. Kendi adıma
sorumluluk hissettiğim şey şu; özgürce
kendimi ifade edebilmek, soru işaretleri
oluşturabilmek ve bunu paylaşabilmek.”
“SANATLA BÜYÜYEN ÇOCUK UMUTTUR!”
Ayla Turan, Gazhane’de sergilenen ve
büyük beğeni toplayan “Umut” isimli
heykeline dair ise şu bilgileri paylaştı:
“Kamusal alanlarda büyük boyutlu
heykellerimin olması, daha çok izleyiciye
ulaşması ve insanların heykellerimle ilişki
kurması bakımından çok anlamlı. Gazhane
zaten harika bir yer oldu. Sanatseverlerin
uğrak yeri hâline geldi. Özellikle çocukların
‘Umut’ adlı heykelimin üzerinde fotoğraflarını
görüyor ve çok mutlu oluyorum. Benim
bir sloganım var; ‘Sanatla büyüyen çocuk
umuttur!’ Yerel yönetimlerin de katkılarıyla,
açık alanlarda halkla buluşacak sanat
eserlerinin daha da artmasını diliyorum.”
“Mermer, ahşap, paslanmaz çelik,
bronz, polyester gibi her türlü
malzemeyle çalışıyorum. Malzemenin
çeşitliliği ve doğru seçimi,
düşüncemi aktarmamda önemli...
Son dönem heykellerimde, 5-6
yıldır malzeme olarak akrilik boyalı
polyester kullanıyorum.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 45
Öykü
Kadıköy’den başlayan bir öykü...
“ATATÜRK HER YERDE”
KADİR TOPRAKKAYA
Sayfalarımızın konuğu Mine Dal; İstanbul
doğumlu, İstanbul Üniversitesi Alman
Filolojisi Bölümü mezunu. Yine İstanbul’da
kendisine iyi bir kariyer imkânı yakalamışken,
1999 yılında arkadaşları ile birlikte
İsviçre gezisine katılır. Orada gönlünü bir
İsviçreliye kaptırır. Daha doğrusu, doğal
güzelliği İsviçreli eniştemizin dikkatini çeker,
düşer peşine ve İsviçreli olmaya ikna eder.
Evlenerek hayatlarını birleştirirler.
Yıllar geçer; aklında hep Türkiye, Atatürk ve İstanbul
vardır. Her 3-4 yılda bir Türkiye’ye gelir.
Bir defasında Osmanağa Camii’nin yanındaki
sokaktan Moda yönüne doğru çıkarken, cami
duvarında çerçeve içinde bir Atatürk resmi
görür. Devam etmek üzere birkaç adım attıktan
sonra tekrar arkasına bakar, “Doğru mu
gördüm acaba?” diye. Önce cep telefonu ile
fotoğrafını çeker, akşam düşündüğünde boş
bir cami duvarında bu fotoğrafın olmasının
anlamını sorgular saatlerce. Bu arada daha
önce dolaştığı yerler, gözlerinin önünden
akmaya başlar. Atatürk her yerdedir!
HALKIN ATATÜRK’Ü
Ertesi gün bu defa fotoğraf makinesi ile
gördüğü resmi çekmeye gider. Giderken
vapurda, otobüste, yolda, her yerde Atatürk
vardır. İstanbul’un doğusundan batısına,
kuzeyinden güneyine her tarafını dolaşır ve
her tarafta değişik açılardan Atatürk fotoğraflarını
görüntüler.
BÜTÜN TÜRKİYE ATATÜRK
Kendisini öyle kaptırır ki; Tekirdağ, Çanakkale,
İzmir, Kocaeli, Sakarya, Bursa derken
bütün Türkiye’yi dolaşma kararı alır ve
binlerce kare Atatürk fotoğrafına rastlar.
Türkiye’nin yedi bölgesini, tam yedi yıl süren
bir zaman diliminde dolaşır. Her çektiği
fotoğraf, onu bir adım daha yaklaştırır
Ulu Önder’e.
“ATATÜRK İÇİMDE, KALBİMDE”
Bu arada tahmin edeceğiniz gibi başına
gelmeyen de kalmaz. Bir defasında Antalya’da
Demre yakınlarında dolaşırken yolunu
kaybeder, bir anda kendini birbirine benzeyen
seralar içinde bulur. Etrafta kimsecikler
yoktur ve seraların örtülerinden üç kat etki
7 yıl boyunca büyükşehirler, kasabalar ve köylerde
fotoğraf çeken Mine Dal; “Tüm Türkiye’de Atatürk
sevgisi çok farklı. Kadıköy ve Datça’daki Atatürk sevgisi
ise çok daha farklı... Ancak buralardaki mekânlar el
değiştirince, Atatürk görselleri de yok olup gidiyor.
Örneğin, Mardin’de Atatürk ile ilgili resim ve objeler
mekânlarda yok denilecek kadar az” diyor.
46 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Öykü
tamir dükkânına, bakkalına, manavına, üç
masalık lokantasına, köy kahvesine, otomobiline,
hatta işporta tezgâhına Atatürk
resmi asıyor. Buna hep rastladığımız için
bize olağan geliyor ama yabancılar açısından
çok ilginç bir fenomen bu. Kitabın adı
‘Herkesin Atatürk’ü’ ya da ‘Halkın Atatürk’ü’
de buna dayanıyor. Kitap, bu yönüyle dünya
basınının da ilgisini çekmekte...
Mine Dal, bu önemli çalışmasından söz edip
bir önsöz yazmamı istediğinde, yabancılara
bir türlü tam olarak anlatmayı başaramadığımız
Atatürk’e halkın sahip çıktığını
göstermek için ilginç bir fırsat olduğunu
düşündüm. Bazı Batılıların (hatta yerlilerin)
sandığı gibi bir diktatör korkusu değildi
buradaki sebep, halkın sevgisiydi. Kitabın
son sözünü de değerli Altan Öymen yazdı.
‘Everybody’s Atatürk’ kitabını hem ilgiyle ve
zevkle gözden geçirebilir hem de yabancı
dostlarınıza gönül rahatlığıyla hediye
edebilirsiniz.”
ile yayılan sıcaklık bunaltıcı düzeydedir.
“Kimse yok mu?” diye bağırır; sesini duyan
bir genç, seranın içindeki domates, salatalık
fidelerinin arasından çıkagelir. “Ne işiniz var
buralarda?” sorusu karşısında kaybolduğunu
söyler, su ikramını kabul eder ve sohbet
Atatürk’e gelir. “Buralara yanlışlıkla yolum
düştü. Elbette buralarda Atatürk resmine
rastlamayı düşünmek mantıklı değil” der.
Bunun üzerine seracı genç; “Hiç öyle şey
olur mu? Atatürk içimizde, ruhumuzda...
Örneğin ben Atatürk’ü kalbimde taşıyorum”
yanıtı verir. Mine Dal, biraz da tebessümle
“Ona ne şüphe, hepimiz kalbimizde taşıyoruz”
der. Ardından seracı genç, üzerindeki
gömleğin düğmelerini açar ve tam kalbinin
üzerinde kocaman Atatürk yazan dövme
gözükür. Mine Dal adeta dona kalmıştır.
Hemen refleks ile fotoğrafını çeker. Tam o
anda, çektiği fotoğrafları bir kitap olarak yayımlamaya
karar verir. Seracı gencin fotoğrafını
da kitabın arka kapağında kullanmak
üzere oracıkta izin alır.
ZÜLFÜ LİVANELİ ÖNSÖZÜNÜ YAZDI
Kitabın yayımlanması için İsviçre’de yayınevleri
ile görüşen Mine Dal, önsöz yazılması
için Zülfü Livaneli’yi hayal eder. Bir şekilde
kendisine ulaşır ve derdini anlatır. Onun bu
çabasını büyük takdirle karşılayan Livaneli,
kitabın önsözünü yazar. Buradan aldığı
cesaret ile son söz için de Altan Öymen’e
gider. O da son sözü yazar ve ortaya özellikle
yurt dışında büyük ilgi gören bir eser
kazandırılmış olur. İşte, Zülfü Livaneli’nin
Mine Dal’ın “Everybody’s Atatürk” adlı kitabı
için yazdığı önsöz:
ATATÜRK’E HALKIN
SAHİP ÇIKTIĞINI GÖSTERMEK
“Avrupa’nın pahalı sanat kitapları yayımlayan
ünlü yayınevlerinden Patric Frey, geçen
yıl çok ilginç bir kitabı bütün dünyadaki
okurlarına sundu. Büyük boy, lüks baskılı
kitabın adı ‘Everybody’s Atatürk’. İsviçre’de
yaşayan fotoğraf sanatçısı Mine Dal’ın çektiği
11.000 fotoğrafa dayanıyor. Ama bu kitabı
diğer resimli Atatürk kitaplarından ayıran
öge, Türkiye’nin her bölgesinde halkın
gönüllü olarak dükkânına, tezgâhına, evine
astığı resimlerden oluşması. Halk gönüllü
olarak balıkçı tezgâhına, küçük elektrik
Mine Dal’ı çok etkileyen
olaylardan biri de şöyle
gelişir: Kitabı Türkiye’de
bulamayan Ankaralı bir
vatandaş kendisine ulaşarak;
“Kitabınızı çok aradım, ancak
bulamadım. Çocuklarıma ve
torunlarıma emanet bırakmak
istiyorum” der. Bu “emanet”
kavramından çok etkilenen
Mine Dal’ın bütün yorgunluğu,
bu söz karşısında gidiverir ve
“Yaptığıma değdi” dedirtir.
Biz de öyle düşünüyor ve
sayfalarımıza taşıyarak, “İyi
ki yapmışsınız” diyoruz.
Teşekkürler Mine Dal...
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 47
Sergi
R. Sertaç Kayserilioğlu’nun koleksiyonundan,
Dudu Hanım’ın diktiği Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı
bayrakları ve askeri kıyafetleri eşliğinde
RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ’NDE
BİR ANLAMLI SERGİ
KADİR TOPRAKKAYA
Rahmi M. Koç Müzesi’nde 21 Aralık 2021
günü yapılan oldukça görkemli bir açılış,
moda ve iş dünyamızın önde gelen isimleri
eşliğinde sanatseverleri “Singer 170. Yıl
Sergisi” ile buluşturdu. Yurtdışı ve Anadolu’nun
farklı bölgelerinden toplanmış
koleksiyonlardan temin edilen Singer eski
dikiş makineleri, Çanakkale ve Kurtuluş
Savaşı’nda dalgalanan el dikimi eski Türk
bayrakları ve sancaklar, askerlerin harp
giysileri, savaştan fotoğraf kareleri eşliğinde
ilk kez gün yüzüne çıkmış kıymetli belge
ve materyaller, serginin en değerli objeleri
arasında idi.
Rahmi M. Koç Müzesi’ndeki bu anlamlı
serginin en eski tarihli makinesi 1890 yılına
ait olurken, Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale
Savaşı’nda dalgalanan Türk bayraklarının
dikiminde önemli bir rol oynayan Dudu
Hanım’a ait Singer makinesinden çıkmış
savaş ürünleri, Araştırmacı-Koleksiyoner
Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu’nun şahsi koleksiyonu
aracılığında bu sergiye taşındı.
Kadıköy Life dergisi yazarımız R. Sertaç
Kayserilioğlu, Singer Türkiye Genel Müdürü
Sinem Kınran Parlak önderliğinde düzenlenen
“Singer 170 Yaşında” etkinliklerinde,
koleksiyonundaki objelerle yer alan Dudu
Hanım’a özgü gerçek hikâyeyi şöyle anlatmakta;
“Uzun yıllardır, Osmanlı’dan başlayıp
Erken Cumhuriyet dönemlerine uzanan ‘Eski
Türk Bayrakları’ koleksiyonu yapmaktayım.
Kadıköy Life dergimizin yazarlarından
Araştırmacı-Koleksiyoner Dr. R. Sertaç
Kayserilioğlu, Singer Türkiye Genel Müdürü
Sinem Kınran Parlak’tan teşekkür plaketini
almış hâlde, “Singer’le Dikiş Aşkına”
Belgeseli Yönetmeni Nur Onur ile birlikte.
Özellikle; Çanakkale, 1. Dünya Savaşı, İşgal,
Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı dönemlerine
şahit olmaları anlamında bendeki yerleri
çok farklıdır. En önde gelenlerinden bir kısmının
yolu ise Singer’in bu görsel sergisiyle
kesişmiş, Dudu Hanım’ın dikip de burada
sergilediğimiz bayraklardan geçmekte.
Serginin en anlamlı objesi; “Allah-Vatan-Namus-İttihat” yazıları Osmanlı ay yıldızının dört tarafında dikilmiş,
1900 yılı başlarına ait ve son derece nadir bulunur Sancak-ı Şerif (R. Sertaç Kayserilioğlu Koleksiyonu)
Yıl 1912... Sivas Suşehirli Hasan Efendi’nin,
şimdilerde İETT olarak anılan ve o zamanlardaki
ismiyle ‘Dersaadet Tramvay & Tünel
Şirketi’ şirketinden emekliliği gelmiştir. Hasan
Efendi, İstanbul’dan kesin dönüşünde eşi
Dudu Hanım’a ne hediye götüreyim diye
düşünürken, Tünel’e çok da uzak olmayan
Beyoğlu’ndaki Singer bayisinin vitrininde ‘Taksitle
Dikiş Makinesi’ ilanlarını görür. İstanbul
hanımlarının bile ilk kez daha sekiz sene ev-
48 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Sergi
Moda, sanat ve iş dünyamızın
önde gelen isimleri ile sanatseverler,
Rahmi M. Koç Müzesi’ndeki bu anlamlı
sergi eşliğinde yapılan görkemli
açılışta buluştu.
velki 1904 yılında tanıştığı elle çevirmeli Singer
dikiş makinelerinin satıldığı bu dükkândan
içeri giren Hasan Efendi, eşine götüreceği en
güzel hediyeyi bulmuştur artık...
Derken, 30 Kasım 1914 tarihinde Osmanlı
Devleti, sonraları ‘Harbi Umumi’ diye anılacak
1. Dünya Savaşı’na girer. Dudu Hanım,
Sivas’ın Suşehri’nden askere gidecek tüm
gençlerin asker elbiselerini işte bu makine ile
diker. Hatta da eğer vurulurlarsa kanlarındaki
kırmızı ile buluşup şereflensin diye,
yine kendi diktiği küçük Türk bayraklarını
askerlerin göğüs iç kısmına koyar.
Milli Mücadele dönemi ile birlikte yaptığı
bu işlerle duyulan Dudu Hanım’a Ankara
Merkez Dikimhanesi’nden çağrı gelir ve
Dudu Hanım, bu defa da Ankara’da; İstiklal
Savaşı’nda kullanılacak askeri kıyafet ve
bayrakların dikilip cepheye gönderilmesinde
görev alır.
Bizler, bu sergimizde yer alan bayraklarımız
eşliğinde, Atatürk’ümüzün önderliğinde bu
vatan için kanını akıtıp canını vermiş tüm
şehit ve gazilerimizi şükranla anıyor; ‘Ruhları
şad, kefenleri al bayrak, mekânları cennet
olsun’ diyoruz.”
Sergilenen bu objeler bizlere duygu
yükü ağır böylesi bir yolculuk yaptırırken,
bu defa da Yönetmen-Sunucu Nur
Onur tarafından Singer için hazırlanan
“Singer’le Dikiş Aşkına” belgeseli geceye
ayrı bir damga vurdu. M. Cemal Kutay,
Attila İlhan, Giovanni Scognamillo, Halit
Refiğ, Mengü Ertel, Semih Balcıoğlu
gibi birbirinden değerli, Cumhuriyet’in
tanık ve çınarlarıyla geçmiş olan yıllarını
yazdığı on bir kitap ve yaptığı onlarca
belgesel yönetmenliği eşliğinde taçlandırırken;
“Cumhuriyet’e Kanat Gerenler”
belgeseli ile ruhumuza akan ve nihayet
“Bugün farklı düşünenler sayesinde
daha rahat yaşıyoruz. Edison ampulü,
Marconi radyoyu, Graham Bell telefonu,
hatta Lidyalılar parayı bulmasaydı,
nasıl olurdu hayat hiç düşündünüz mü?”
diyerek gecenin etkinliği başlatan Sayın
Nur Onur’un yönetmenliğini yaptığı
“Singer’le Dikiş Aşkına” belgeseli, önce o
gece ve sonrasında da gösterime girdiği
ekranlarda tüm izleyenlerin büyük beğenisini
kazandı.
R. Sertaç Kayserilioğlu Koleksiyonu’ndan sergiye taşınan ürünler arasında yer alan; Dudu Hanım’a ait eski Singer
makinesi ve onda dikilmiş Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı bayrakları ile bu savaşlarda kullanılmış askerlerin giysileri.
Görülen o ki; Araştırmacı-Koleksiyoner
Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu ile Yönetmen-Sunucu
Nur Onur birlikteliği, bu gibi
etkinlikler misali daha birçok güzelliğe
yine imzalarını atacak gibi... Rahmi M. Koç
Müzesi’nde sergiyi 16 Şubat 2022 tarihine
kadar izleyebilirsiniz.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 49
Tiyatro
Dırdırcı bir Juliet, huysuz bir Romeo...
“ Tarla Kuşuydu Juliet”
yeniden sahnelerde!
PINAR BALTACI
Shakespeare’in ölümsüz eseri Romeo ve
Juliet’in modern çağ uyarlaması “Tarla Kuşuydu
Juliet” yeniden izleyicisiyle buluştu.
Ephraim Kishon’un kaleme aldığı oyunun
başrollerini Sevinç Erbulak ve Engin Alkan
paylaşıyor. Klasik kurgusunun dışında
seyreden oyunda Romeo ve Juliet’i orta
yaşlarına gelmiş, evli bir çift olarak izliyoruz.
Dırdırcı bir Juliet ve günden güne aşığına
ilgisi azalan bir Romeo... Tarihin efsanevi
âşıklarını alışılmışın dışında bir ilişkinin içinde
izleyeceğiniz bu harika müzikli komedi
oyununun detaylarını Sevinç Erbulak ile
konuştuk.
“Tarla Kuşuydu Juliet”, izleyicide hangi
algıları ters düz ediyor?
“Tarla Kuşuydu Juliet”, seyirciden önce
oyuncusunun, içindeki yaratıcı tüm insanların
algısını da ters düz ediyor. Çünkü
yazarımız Ephraim Kishon; bir miti, büyük
efsaneyi, kaç yüzyıllık aşk hikâyesini,
kavuşamamış aşıkların talihini kaderiyle
oynayarak değiştiriyor. Yazar, oyunda “Bu
büyük aşk bitmeseydi, ayrılmasalardı,
ölmeseler ve büyüyebilselerdi orta yaşları
nasıl olurdu?” sorusunu soruyor ve Romeo
ile Juliet’i evlendiriyor. Biz, Engin Alkan
uyarlaması ile oynuyoruz oyunu. Dolayısıyla
Engin, oyunu yaratıcısı Ephraim Kishon’dan
alıyor ve üzerine Engin Alkan’ı koyuyor. Bu
durumda çifte kavrulmuş ters düz algılar
söz konusu oluyor.
Biz emeği geçenleri ters düz eden bu oyun,
bizim aracılığımızla kuşkusuz seyircide de
aynı etkiyi yaratıyor diye düşünüyorum.
En azından dünyanın tüm topraklarında
zamansız bir cümle olduğunu düşündüğüm
“Mutlu aşk yoktur, var olduğunu düşünü-
50 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Tiyatro
yorsanız da bu bir yanılsamadır” cümlesini
rehber alarak; “Kavuşsalardı da bakın böyle
olurdu, o yüzden iyi ki kavuşamamışlar”
diyor galiba. İşin şakası bir yana, kıssadan
hisse galiba sonsuza kadar süren hiçbir şey
olmadığı gibi sonsuza dek süren mutlu bir
aşk da yok.
Hüzünlü bir aşk hikâyesini hem
modernize olmuş yeni hâliyle hem de
kahkahalarla izliyoruz. Bu yeni kurguda
ne gibi unsurlar öne çıkıyor?
Dediğim gibi, yönetmenimiz ve hem de Romeo’yu
ve rahibi oynayan Engin Alkan’ımız
görüşü ve sanatsal kurgusu burada devreye
giriyor. Normalde yazar Ephraim Kishon,
metni üç kişilik yazmış ama Engin Alkan
uyarlamasında metin dört kişilik. Ancak
bunun ne olduğunu çok açık etmek istemiyorum,
seyirci gelince görsün ve sürprizi
kaçmasın. Kahkahalarla izleme sebebimiz
ise aslında yaşamın diyalektiğine örnek.
Yani hüznün içinde kahkahanın, kahkahanın
içinde de hüznün barınıyor olması hikâyesi
giriyor devreye. Ne metin, ne rol tanımlamalar,
ne de bizim rollerimize davranış şeklimiz
tek boyutlu değil. Bir de metnin çok büyük
avantajlarından biri; seyirciye çok açık bir
metin olması sebebiyle biz aslında her
gece dört + o gece kaç kişilik bir salonda
oynuyorsak, o kadar kişilik bir oyun... Hüzün
ve kahkaha da sanırım o yüzden birbirine
karışıyor.
“Tarla Kuşuydu Juliet”, 29 Ocak tarihinde
Tiyatro Ak’la Kara’da, 7 Şubat tarihinde
ise Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde
Kadıköylü tiyatro severlerle buluşacak.
Romeo ve Juliet’in yaratıcısı
Shakespeare’i de bu sefer sahnede
görüyor ve keyifli atışmalara tanıklık
ediyoruz. Oyunda nasıl bir
Shakespeare çiziliyor?
Oyunda hem Ephraim Kishon’un önermesi
hem reji yorumu hem de role hayat veren
sevgili Fatih Al’ın olağanüstü yorumundan
ötürü güzel bir Shakespeare çıktı ortaya. Biraz
alıngan, çok sabretmiş ama artık sabırsızlığın
sınırına dayanmış bir Shakespear...
Daha doğrusu yarattığı karakterler arasında
meydana gelen itiş kakış durumdan ve kavgadan
çok yorulmuş. Bu noktada kendisi
oyuna müdahale etmek için geliyor, seyirci
ile sohbet ederek sıkıntılarını paylaşıyor,
oyunu çok beğendiğini söyleyen seyirciye
“Efendim bu oyun benim değil” diyerek
haklılığını gösteriyor. Tabii tüm bunlar birer
hiciv... Yani Ephraim Kishon, tüm bunları
bilerek söyletiyor Shakespeare’e. Kısacası
bizim Shakespearemiz komik, gergin, alıngan,
biraz ağlak ama her şeye rağmen çok
tatlı bir Shakespeare…
İzleyicilerden ne gibi tepkiler
alıyorsunuz? Romeo ve Juliet’in
bu yeni hâli sevildi mi?
Bu oyun ne zaman oynansa hep çok sevildi.
Biz bunu kuliste de çok sık konuşuyor
ve orada da çok eğleniyoruz. Özellikle
bu yeni şekillenen dünya düzenine ayak
uydurmaya çalışan kişilerin (kendim de
onlardan biriyim) bir şekilde gülmeye,
birbirini etkilemeye, ferahlamaya ve nefes
almaya ihtiyacı var. Sanatın her türlü kolu,
bunun için bir araç. Sanat her şeyden önce
eksikliğini hisseden ve duyabilenler için
büyük bir ihtiyaç. Bu doğrultuda bakıldığında
seyirciden çok güzel reaksiyonlar alıyoruz.
Çünkü biz oyundan 15 dakika önce
sahneye çıkıp, seyirciler henüz gelmeye
başladığı dakikalarda büyük bir mutfak
olan sahnede hazırlıklara başlıyoruz. Yani
oyun kendini saatinden daha erken başlatıyor.
Böylelikle oyun boyunca seyirciyi
de oyuna katarak, onları göreceğimizin
ve farkında olacağımızın sinyallerini de
veriyoruz. Seyirci sadece seyretmeyeceğini
ve katılımcı olacağının farkında olduğu o
ilk 15 dakikada bile eğlenmeye başlıyor.
“Ben oyunlara şöyle bakıyorum;
her akşam mesela 7. sıranın 1.
koltuğunda başka biri oturuyor,
12. sıranın 3. koltuğunda
bambaşka biri... Her oyunda
ve sahnede değişen bu kişiler;
farklı enerjiler, düşünceler ve
beklentilerle geliyorlar. O yüzden
oyunun seyrini seyirciyle hep
beraber belirliyoruz. Dolayısıyla
eğlenmeyi çok isteyen ve
becerebiliyorsa iki saatliğine şu
yaşadığı ülkenin ve dünyanın
tüm sorunlarını unutmak için
değil ama düşünmeyi ertelemek
için gelen seyirci, gerçekten iki
saat boyunca bizimle eğleniyor.
Ve ben her oyun öncesi kuliste
böyle bir gece olabilmesi için
dua ediyorum.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 51
Sanat
Funda Dükmekler’den
Anıt Ağaçlar Sergisi
Seramik sanatçısı Funda Dükmeler, uzun zamandır üzerinde çalıştığı
“Anıt Ağaçlar” sergisine hazırlanıyor. Dükmeler’in kentlerin hafızasında
önemli bir yeri olduğuna inandığı asırlık ağaçların daha iyi korunmasına dikkat
çekmek adına hazırlandığı serginin ilk bölümü, Fular’t Galeri’de açılacak.
17-31 Mart 2022 tarihleri arasında sanatseverlerin beğenisine sunulacak sergide,
sanatçının seramik, epoksi ve reçine kullanarak ürettiği eserler sergilenecek.
Yaklaşık 45 parçadan oluşan çalışmaların yer alacağı sergiye, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Türk Pop Müziği Sanatçısı Erol Evgin
gibi isimler de davet edildi.
Sanat
Onur Yüzer: Şiir çok hassas
bir edebi kulvar
SONGÜL KARADENİZ
Çağdaş yazarlardan Onur Yüzer, yakın
zamanda “Sihir” ismini verdiği şiir kitabını
çıkardı. Kendine özgü tarzıyla kaleme aldığı
serbest şiirlerini fotoğraf sanatçılarının çalışmalarıyla
harmanlayan Yüzer; bu eserinde
aşkı, adanmışlıkları, özveri ve umudu tüm
insani duygulara taşımayı hedefleyerek
yola çıkmış. Onur Yüzer ile Kadıköy Life
okuyucuları için Sihir’e dair keyifli bir söyleşi
gerçekleştirdik.
Sizi tanımayan okuyucularımız için
biraz kendinizden bahseder misiniz?
1978 Antakya doğumluyum. İlk ve orta
öğrenimimi Hatay’da tamamladım. Peyzaj
mimarıyım ve İstanbul Üniversitesi’nden
mezunum. Defne adında bir kızım, iki kardeşim
var. Annem ve babam emekli memurlar.
Sizi şiir yazmaya iten dürtü neydi?
İlk şiirinizi ne zaman yazdınız?
İlk şiirimi 14 yaşında yazmıştım. Kesinlikle
gençlik aşkım ve heyecanım diyebiliriz.
Arkadaşlarımla birlikteyken çok sosyal
olabildiğim hâlde, esas duygularımı yazarak
daha iyi ifade edebiliyorum sanırım. Paylaşmak
için doğru zamanın geldiğini düşündüğüm
an, iş işten çoktan geçmiş olabiliyor.
Bu durum diğer taraftan, yazabileceğim yeni
dizelere biraz daha güç katıyor. İşin tabiatındaki
döngü de bu şekilde.
Şiir yazarken uyguladığınız belirli bir
tarz ya da akım var mı, yoksa kendinizi
sadece ilham perisinin kollarına
bırakmayı mı tercih ediyorsunuz?
Çalışmalarımı herhangi bir akımın peşine
takılmadan, özgünce yürütmeyi benimsedim.
Güzel Türkçemizin yapı taşlarını yerinden
oynatmamaya ve sadelikle şiirin okurunu
sıkmamaya özen gösteriyorum. Bunun beraberinde,
serbest tarzdaki modern Türk şiirine
aidiyet hissediyorum. Şiir çok hassas bir edebi
kulvar ve hata direnci pek yok maalesef.
Sihir’den bahsedelim; yazdığınız şiirleri
fotoğraf sanatçılarının çalışmalarıyla
harmanlayarak, kendine özgü bir uyum
yaratmışsınız. Şiirlerinizi fotoğraflarla
harmanlama fikri nerden çıktı ve kitabın
hazırlık aşamasında nasıl bir yol izlediniz?
“Sihir” aslında sadece bir şiir kitabı değil,
aynı zamanda fotoğraf sanatını da işleyen bir
eser. Hâlihazırda bununla ilgili bir kategori ve
dünya edebiyatında tanınmış pek bir ürün
yok. Günde milyonlarca fotoğrafın döndüğü
sosyal medya ve türevleri, sanatsal ürünlerin
icrasında harcanan emeği her saniye değersizleştiriyor.
Bu duruma yönelik bir başkaldırıdır
“Sihir”. Duygusal atmosferi pekiştirerek,
okurların kitaba her dokunuşunda onları
sanatsal ve edebi bir yolculuğa tekrar tekrar
çıkartabilme arzusu ile başladım bu işe.
Kitabın hazırlığı iki yıl kadar sürdü. Şiirlerin
yazılma süreci çok daha uzun tabi. Önce
doğru ölçeği yakalamak için çeşitli denemeler
yaptım. Fotoğraf sanatçısı arkadaşlarımın
binlerce fotoğraflık arşivlerini tek tek
taramak ve seçkilerin uygunluğunu tespit
etmek uzun zaman aldı. Ardından konusunda
uzman ekibimle birlikte tasarım ve dizgi
işlerini olgunlaştırdık.
Ticari kaygılardan uzak bir
yaklaşımla ve tüm heyecanımla sarıldığım
“Sihir”in matbaada süratle dönen makinelerde
ilk renklerini gördüğümde hissettiğim
mutluluğun tarifi yok. Hele bir de okurlarımdan
gelen tepkiler ve paylaşımlar sayesinde,
gönül bağı ile bir ölçüde ekibimin
tanınması için de ayrıca çok mutluyum.
Kitabınızın ismini ‘Sihir’ koymanızın
bir nedeni ya da hikâyesi var mı?
Kainattaki her varlık başkalaşım hâlindedir,
durdurulamaz... Bazı varlıkların başkalaşımı
da sihirli bir şekilde çok hızlı gözlemlenebilir
ve bazen bunlara şahit olduğumuzda
büyülenip kalırız. Duygusal dünyamızda
büyüsünün bozulmasını hiç istemediğimiz
durumları, içeriğindeki sürprizleri ile her
birimize tekrar anımsatması adına kitaba
“Sihir” ismini verdim. Ayrıca “Sihir” adlı bir
şiirim de kitapta yer almakta.
Türk ve Dünya edebiyatında
ilham aldığınız şairler var mı?
Ben sadece yaşadıklarımdan ilham alabiliyorum.
Sevdiğim şairler tabi ki var; Cemal
Süreyya, Nazım Hikmet ve Ahmed Arif gibi.
Mesela, Orhan Veli’nin hayattaki son arkadaşı
Asım Akcan ile sohbete bayılıyorum.
Anılarını dinlerken mükemmel bir kalbe sahip
şairin dizelerine inebilmek gibisi yoktur.
Hekim Müküs
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 53
Sivil Toplum
“Kanser Çocuğumdan Uzak Dur!”
SEVİNÇ TORLAK
Bu temenni ile başlıyor KAÇOD’un hikâyesi...
Bilinmeyen çocukluk çağı kanserleri
hakkında farkındalık yaratmak, bu hastalıkla
mücadele eden çocuklar ve aileleri
için maddi, psikolojik ve sosyal yardım
çalışmaları yapmak amacıyla hizmete giren
Kanser Çocuğumdan Uzak Dur Derneği’nin
kurucusu, aynı zamanda bir müzisyen olan
ve sanatın iyileştirici gücüne inanan Burcu
Temizkan...
Toplum olarak özellikle çocuklarımızla ilgili
hastalık, eğitim, özgürlük, barınma gibi
konularda çok hassas ve duyarlı olduğumuz
bir gerçek. Fakat ‘bilinmeyen çocukluk çağı
kanserleri’, maalesef adına binaen birçoğumuz
için uzak bir tanım. Minik oğlu Çınar’ın
Nöroblastom türündeki kanser hastalığına
yenik düşmesiyle, Kanser Çocuğumdan
Uzak Dur Derneği’ni kurmuş Burcu Temizkan.
“Onların artık hepsi benim çocuklarım”
dediği, bilinmeyen çocukluk çağı kanserleriyle
mücadele eden çocuklara adamış
kendini. Bu çabası o denli ses getirmiş ki,
oğlunun da tedavi gördüğü Kocaeli Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Onkoloji
Bölümü’ne oğlu Çınar’ın adı verilmiş. Artık
daha fazla çocuğun ihtiyacını karşılamak
üzere “Çocuk Onkoloji Hastanesi” ve onun
etrafında kurulması planlanan bir “Çocuk
Sağlık Köyü” projesinin de yaratıcısı.
Kanser teşhisiyle başlayan tedavi süreciyle
birlikte birçok ailenin psikolojik olarak
yıkıma uğradığı bir gerçek... Bunun yanı sıra
karşılaşılan maddi zorluklara dikkat çeken
Temizkan; “Kanser sürecinde devlet tedavi
ve hastane masraflarını karşılıyor ama
hastaneye gidiş-geliş, onkolojik hastalıklarda
biraz sıkıntılı oluyor. Çünkü çocuk
onkolojisi bölümü, Türkiye’de sadece 7
üniversite hastanesinde ve 2 özel hastanede
var. Dolayısıyla, Türkiye’nin her yerinden
ve hatta yurtdışından gelen çocuklarımızın
başka şehirlere yerleştirilmeleri söz konusu
olabiliyor. Tedavi en az 2,5 yıl sürüyor ve aile
o süreçte tedavinin devam ettiği şehirde
kalıyor. Yaşadığı şehirde hastane olan
çocuklarımızın da toplu taşıma araçlarını
kullanmalarına, onları olası mikrobik
hastalıklardan koruma adına izin verilmiyor.
Şartlar böyle olunca, sadece yol ve barınma
masrafları bile aileler için külfet oluşturabiliyor”
diyor.
ULAŞIM, SAĞLIKLI BESLENME VE
TEMİZLİK, HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR
Ulaşılabilir sağlık hizmetleri, beslenme ve
temizlik, kuşkusuz tüm çocukların ihtiyacı,
hatta hakkı. Ancak kanser tedavisi gören
çocuklar için bu ihtiyaçlar hayati derecede
54 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Sivil Toplum
önemli. “Kanser süreci maalesef ağır ilaçlar,
ameliyatlar ve ışın tedavisi gibi sebeplerle
zor geçiyor. O süreçte toplum içine girmeleri
hayati tehlike arz ediyor çocuklar için.
Bağışıklıkları düştüğü için dışarıdan hiçbir
şekilde mikrop almamaları gerek. Hastanedeki
arkadaşları ve onların aileleri dışında
sosyalleşemiyorlar, toplu taşıma kullanamıyorlar,
dışarıdan yemek yiyemiyorlar. Normal
koşullardan daha fazla temizliğe ihtiyaç
duyulan bir hastane ortamı içindeler. Temizlik
çalışanlarımızın yetişemediği durumlarda
anneler de temizlik çalışmalarına katılıyor.
Çocukların günde 3-4 kez pijama ve çamaşır
değiştirmesi gerekebiliyor. Anneler çocukları
için yemek yapıyor ve ortak kullanılan bir
mutfağımız olduğu için daha fazla özenli
olmak gerekiyor. Çocuklar da anneleri de
hastanede yıkanıyor. Dolayısıyla orası bizim
evimiz, orada yıllarımızı geçiriyoruz. Odak
noktası, çocukların sağlığı... Anneler olarak
ne mesleğimiz, ne sosyal kimliğimiz, ne
eğitim durumumuz, ne de dini ve siyasi
görüşümüzün önemli olmadığı bir yolda, yol
arkadaşıyız” diyerek hastane şartlarını ve oradaki
dayanışma ruhunu da özetleyen Burcu
Temizkan’ın şöyle de bir temennisi var:
ÇOCUK ONKOLOJİSİ KONUSUNDA
DAHA FAZLA HEKİM YETİŞMELİ
“Maneviyatı da eğitim süreci de zor bir
alan çocuk onkolojisi. Önce çocuk hekimliği,
sonrasında onkoloji eğitimi alarak bu
mesleği yapıyorlar. Az sayıda oldukları için
de çok yoruluyorlar. Şu an tıp fakültelerinde
okuyan genç hekimleri de çocuk onkolojisine
yönlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Bir de özellikle eklemek istediğim bir nokta
var; o da genç pratisyen ve uzman hekimlere
güven duymamız gerektiğidir. Genç
hekim, deneyimsiz hekim demek değildir.
Tıp eğitimi konusunda çok iyi bir ülkeyiz.
Genç hekimlerimiz tanı koymakta ve modern
tedavi yöntemlerini uygulamakta çok
başarılılar.”
KANSER İYİLEŞİR
Ülkemizde kanser tedavisi gören 2 bin 500
çocuğumuz var. KAÇOD, bu çocukların
190’ının tedavi sürecine yardımcı olabiliyor
şimdilik. Sürdürülebilir bağış ve rutin
olarak tekrar edilmesi planlanan etkinlik
ve programlarla da diğer çocuklarımız
için gerekli olan tedavi, temizlik ve sağlıklı
besin ihtiyaçlarını gidermeyi planlıyorlar.
Birçok sanatçının katılımıyla Zorlu PSM’de
yapılması planlanan konser bunların ilki.
Sezen Aksu da şarkıları ile bu konsere
destek veriyor. Aynı zamanda amacı,
kanserin iyileşebildiğini göstermek, hastalık
süresince istemeden toplumdan uzak kalan
çocuklarımıza sosyal yaşam alanları açmak
ve kanserli çocuklarımıza nasıl davranmamız
gerektiğine ilişkin bilgi vermek olan
“Annemize Danışalım” ismiyle hazırlanan
bir televizyon programı da var. Bu program;
konuk uzman hekimler, sosyal sorumluluk
çalışmalarını kendilerine yol edinmiş sanatçılar,
tedavi sürecindeki ya da hastalığı yenmiş
olan çocuklar ve ailelerinin katılımıyla
ekranlara gelmeye hazırlanıyor. Programda
aynı zamanda kanser hastası çocukların en
önemli gereksinimlerinden biri olan sağlıklı
beslenme konusu da işlenecek.
ÇINAR SAĞLIK KÖYÜ
Kanser tedavisi, bilindiği üzere uzun ve
zorlu bir süreci kapsıyor. Bu süreçte çocuk
ve ona refakat eden anneler hastanede,
babalar ve ailenin diğer fertleri ise dışarıda
hayatla mücadele ediyorlar. Babalar çoğu
zaman dışarıda hem evin ve ailenin ihtiyaçlarını
karşılamak için çalışırken, bir yandan
da diğer çocuklarına annelik yapıyorlar.
Aile üyelerinin hastane ziyaretleri maalesef
uzaktan, hastane kapısından birbirlerine
el sallamakla sınırlı kalıyor. Bunun önüne
geçmek ve kanser tedavisi gören çocuğun
ailesiyle birlikte vakit geçirebileceği, aynı
zamanda tedavinin aksamayacağı ortak bir
yaşam alanı sağlamak adına, KAÇOD’un
gündeminde bir proje var. “Çocuk Onkoloji
Hastanesi” ile başlaması planlanan proje,
ayrıca çocukların kanser dışındaki başka
sağlık sorunlarının tedavisini görebilecekleri,
başka branşları da kapsayacak şekilde
hizmet verecek. Aynı zamanda eğitimlerine
de aksatmadan devam edebilecekleri, psikolojik
destek alabilecekleri ve en önemlisi
sosyalleşerek hayata karışabilecekleri bir
yaşam alanı olması planlanan “Çınar Sağlık
Köyü” için Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesi, bir arazi tesis etmiş bile. Ancak
hâlâ bağışlara ve desteğe ihtiyaç var.
MADDİ YARDIMLAR KADAR
MANEVİ DESTEĞE DE İHTİYAÇ VAR
“Kuruluş zihniyeti olarak derneğimizin
bir binası ya da koltuğu yok. Ben hiçbir
zaman koltukta oturan bir dernek başkanı
olmadım, hep aktif olarak çalıştım. Sadece
maddi bağışlara ihtiyacımız yok; anne ve
çocukların telefonlarına cevap verebilecek,
onları teselli edecek kimselere de ihtiyaç
var. Hasta yakınları bazen sadece birinin
sesine, desteğine ihtiyaç duyuyorlar ve
sabahın köründe, çocuğu yoğun bakıma
giden bir annenin uyandırmaktan çekinmediği,
sesini duyurabileceği, sıkıntısını paylaşabileceği
insanların varlığına da ihtiyacımız
var. Sizin desteğiniz ve ayakta durmanız
birçok anneye güç veriyor. Anne de çocuğuna
güç veriyor ve güç sayesinde kanser
iyileşir!” diyor Burcu Temizkan... Çınar’ın
hayali hep onunla ve o, kendi çocukları gibi
gördüğü kanser hastası çocuklar ve aileleri
için dimdik ayakta, güçlü, umut dolu ve
güler yüzlü. Bir dileği var ve bu dileği biz de
paylaşıyoruz: “Kanser tüm çocuklarımızdan
uzak dursun!”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 55
Diş Sağlığı
Halk arasında gümüş dolgu olarak bilinen
AMALGAM DOLGULAR TEHLİKE SAÇIYOR
DİŞ HEKİMİ DR. FULYA ÜÇEM
Görünüşünden dolayı bazen “gümüş dolgu”
olarak adlandırılan dental amalgam;
cıva, gümüş, bakır, kalay ve çinko karışımıdır.
Dental amalgamın ağırlıkça yaklaşık
yarısı cıvadır.
Dental amalgam dolgular, mevcut dolguların
sayısına ve yaşına, diş gıcırdatma,
sakız çiğneme gibi eylemlere bağlı olarak
buhar (gaz) şeklinde az miktarda cıva
salabilir. Yeni bir amalgam dolgu yerleştirildiğinde
veya eski bir dolgu çıkarıldığında,
hastalar ve sağlık hizmeti sağlayıcıları,
cıva buharına maruz kalmada geçici bir
artış yaşayabilir. Diş amalgamının küçük
parçacıklarının yutulması ile ilişkili bilinen
herhangi bir sağlık riski bulunmamakla
birlikte cıva buharlarının solunması bazı
hastalarda zararlı olabilir. Genel olarak,
birden fazla amalgam dolgusu olan
kişilerin kanlarında veya idrarlarında biraz
daha yüksek cıva seviyeleri olabilir, ancak
genellikle güvenli kabul edilen bir seviyede
kalırlar.
DENTAL AMALGAM HAKKINDA
KİMLER ENDİŞELENMELİ?
Hamile olan veya hamile kalmayı planlayan
kadınlar, emziren anneler, çocuklar
(özellikle altı yaşın altındakiler), cıvaya
alerjisi olduğu bilinen kişiler, nörolojik bozukluğu
veya böbrek fonksiyon bozukluğu
olan kişiler, olumsuz sağlık etkileri için
daha büyük risk altında olabilir. Belirlenen
yüksek riskli popülasyonlardan birinde
bulunan ve yeni bir dolguya ihtiyaç duyan
bir kişiyseniz, FDA mümkün ve uygunsa
dental amalgamdan kaçınmanızı önerir.
Hamile olan veya hamile kalmayı planlayan
kadınlar: Hamile bir anneye yeni
amalgam dolguların yerleştirilmesi, anne
ve fetüsün yüksek, geçici cıva maruziyetine
neden olabilir. Bazı araştırmalar, bir annenin
sahip olduğu amalgam dolgu sayısı
ile göbek kordon kanındaki cıva seviyeleri
arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir.
Emziren anneler: Anne sütündeki cıva
miktarı tipik olarak çok düşüktür. Bazı
araştırmalar, bir annenin sahip olduğu
amalgam dolgu sayısı ile anne sütündeki
cıva miktarı arasında bir ilişki olduğunu
bildirmiştir.
Diş amalgamının cıva veya diğer bileşenlerine
karşı daha duyarlı olan kişiler: Bazı kişilerde
diş amalgamının cıvaya veya diğer
bileşenlerine (örneğin gümüş, bakır, kalay
veya çinko) karşı alerjisi veya duyarlılığı
olabilir. Alerjik reaksiyonlar ve oral ülserler
dahil olmak üzere sağlık etkileri ve ayrıca
daha genel semptomlar bildirilebilir veya
deneyimlenebilir.
Nörolojik bozukluğu veya böbrek fonksiyon
bozukluğu olan kişiler: Araştırmalar,
civanın beyin ve böbrekler de dahil olmak
üzere vücudun belirli dokularında lokalize
olduğunu gösteriyor.
Amalgamdan kaynaklanan cıva ile olası
zararlı sağlık etkileri arasında doğrudan
bir ilişki kurulmamasına ve çevre veya
diyet gibi diğer kaynaklardan cıvaya maruz
kalmanın kümülatif etkileri olabilmesine
rağmen, vücutta aşırı cıvanın bazı belirtileri
veya semptomları oluşmaktadır.
Diş hekiminiz veya sağlık uzmanınız,
amalgam dolguların sökümü esnasında
salınan cıva buharında geçici bir artışa
maruz bırakma riski açısından çok dikkatli
olacaktır. Belirtiler ortaya çıkmadan veya
semptom oluşmadan amalgam dolgularınızı
amalgam içermeyen dolgu maddeleri
ile değiştirmeniz, sağlığınız için önem
teşkil etmektedir.
56 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Sağlık
Dirençli hipertansiyon hastaları için umut ışığı:
“Renal arter sempatik denervasyon”
Yanlış beslenme, hareketsiz yaşam,
sigara ve alkol tüketimi gibi nedenlere
bağlı olarak gelişen yüksek tansiyon,
toplumları giderek daha çok tehdit eden
bir hastalık hâline geliyor. Yol açabileceği
sorunlar nedeniyle vücudun hemen her
organını tehdit eden yüksek tansiyon,
sinsi bir hastalık olduğu için genellikle
fark edilmeden ilerliyor.
PROF. DR. TİMUR Sinsi katil olarak adlandırılan hipertansiyonda
hastaların büyük çoğunluğunun
TİMURKAYNAK
BAYINDIR İÇERENKÖY ilaç tedavisi ile tansiyonu kontrol altına
HASTANESİ KARDİYOLOJİ
BÖLÜM BAŞKANI alınabiliyor. Ancak bazı kişilerde üç ya da
daha fazla tansiyon ilacı birlikte kullanılmasına
rağmen sonuç yetersiz olabiliyor. Bu durumda da
hastalar kalp krizi, kalp yetmezliği, felç, böbrek yetmezliği,
körlük, bacak damarlarında tıkanma, aort damarında
genişleme ve yırtılma riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Son yıllarda geliştirilen “renal arter sempatik denervasyon”
yöntemiyse, ilaca dirençli bu hasta grubu için yeni bir umut
ışığı oluşturuyor. Yapılan çalışmalar, dirençli hipertan-
siyon vakalarında sorunun böbrek damarlarındaki sinir
sisteminin beyni uyarmasından kaynaklandığını gösteriyor.
Dirençli hipertansiyonu olan hastalarda, ilaçlar bu sinirleri
baskılamaya yetmiyor. Bu sinir sistemi, tansiyonu tetikleyerek
düşmesini engelliyor. Renal arter sempatik denervasyon
işlemi ile sinirler ortadan kaldırılıyor. Yaklaşık bir saat
süren işlemle sağ ve sol böbrekteki sinirlere kateter yardımı
ile ulaşılıyor ve yakma işlemi gerçekleştiriliyor. Daha işlem
sırasındayken bile tansiyon düşüşü gözlemleniyor.
45 DAKİKADA DİRENÇLİ HİPERTANSİYON TEDAVİSİ
Renal arter sempatik denervasyon yönteminde herhangi
bir kesi yapılmıyor. Ayrıntılı tetkikler sonrası dirençli
hipertansiyon tanısı konan hasta, işlem sabahı aç olarak
hastaneye geliyor. İşlem, kalp anjiosu yapılır gibi kasık
damarının içine girilerek, lokal anestezi ile yapılıyor. Uzun
bir kateter ile önce sağ, ardından sol böbrek damarına
giriliyor ve buradaki sinirler yakılıyor. Sinirler yandıktan
sonra artık tansiyonu yükseltecek sinyalleri gönderemez
hâle geliyor. Bu işlem yaklaşık 45 dakika sürüyor ve hasta
aynı gün evine gidebiliyor. Bu yöntem böbreğe herhangi
bir zarar vermiyor, aksine tansiyonu düşürerek böbreğin
korunmasına yardımcı oluyor.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 57
Güzellik
Medikal estetiğe dair
en son trendler...
SERAP GÜRSES
Bu kez ziyaretimiz, Bağdat Caddesi’nin doğal
estetik uygulamalarıyla sevilen doktoru
Mehtap Altınöz’ün medikal estetik kliniğine
oldu. İçeri girerken bizi çiçek ve kahve
kokularıyla birlikte enerjisi güzel bir ekip
karşılıyor. Ardından, son derece keyifli dekore
edilmiş bekleme salonuna geçiyoruz.
Kliniğin enerjisi şahane; estetik ve güzellik,
buranın dekorasyonunda bile her detayda
kendini ortaya koyuyor. Deniz ve cadde
manzarasına karşı, ruhunuzu dinlendiren
müzikler eşliğinde, kahvenizi yudumlayarak
dergi ve kitapları karıştırırken, şimdiden
kendinizi daha iyi ve pozitif hissetmeye
başlıyorsunuz. Kliniğe giriş ve bekleme
deneyimi, adeta çıkarken nasıl hissedeceğinize
dair ipuçları veren bir fragman gibi...
Bir de yıllardır Mehtap Hanım’ın abartıdan
uzak, doğal ve kişiye özel estetik dokunuşlarını
uygulatarak, başarılı sonuçları bizzat
tecrübe eden hastalarının aktardıkları var
tabi... Hepsi de adeta aile gibi olmuşlar ve
kendilerini ona gönül rahatlığıyla teslim
ediyorlar. Kısacası, burada emin ellerdesiniz.
Biz de bu başarılı doktorumuzdan medikal
estetiğe dair en son trendleri, kendisinin
güzellik önerilerini ve tüyolarını dinlemek
istiyoruz. Kliniğinde yoğun iş temposunda bir
kahve arasında bize vakit ayırdığı için teşekkür
ederek, sohbetimize hemen başlıyoruz.
Son yıllarda medikal estetik uygulamalara
olan talep giderek artıyor. Kimi dikkat
çeken bir imaja sahip olmayı arzu
ederken, kimileri ise doğallıktan yana...
Sizin bu konudaki yaklaşımınız nedir?
Ameliyatsız yüz gençleştirme çalışmaları;
kişiye özel, küçük dokunuşlarla ve doğallığı
bozmadan uygulanmalıdır. Mevcut doğal güzelliği
koruyarak cildi gençleştirmek, bu işin
en önemli kuralı... Dışarıdan bakıldığı zaman
ne yapıldığı anlaşılmayan, doğal görünen,
ancak yüzdeki sert, yorgun ve asık ifadenin
giderildiği çalışmalar başarılıdır. Bu çalışmalar,
yüz ifadesine ve yüze form kazandıracak
çalışmalar olmalıdır, daha fazlası değil. Her
resim farklı ve kendine özgü olmalıdır.
Sonuçların başarılı olması için öncelikle
hastamı tanımaya çalışırım. Devamlılığı
olan hastalarımla çalışmayı daha çok tercih
ederim. İşlemde kullandığım malzemenin
kalitesinden asla ödün vermem. Hastama
her istediğini yapmayıp, ne yapılması
gerektiği konusunda yön veririm. Bunlar,
çalışmalarımda en çok üzerinde durduğum
noktalar... Ameliyatsız yüz estetiğinde
bilimsel olarak “altın oran” ölçü olsa da her
doktorun estetik bakışının farklı olduğunu
düşünüyorum. Tıpkı moda dünyası gibi
bu da herkese göre değişir. Kimisi daha
marjinal çalışmaları sever, kimisi de
doğallıktan yanadır. Zevkler ve renkler
tartışılmaz, güzellik görecelidir.
Ancak benim tercihim, yüzdeki
doğal görünümü bozmayan
çalışmalardır. “Estetik ve
güzellikte sadelik zarafettir”
diye düşünüyorum. Estetik
işlemler için doktor tercihinizi
buna göre yapmanız,
sizinle benzer bakış
açısına sahip bir doktor
ile çalışmanız, sizi daha
çok mutlu edecektir.
Yıllar içinde
medikal estetik
alanındaki ürünler
ve uygulamalar da
çok gelişim gösterdi. İlk
başlarda tek bilinen
işlem botoks iken,
şimdi pek çok
uygulama var. Bize
biraz bunlardan
ve son gelinen
noktada en çok
beğendiğiniz ve
uyguladığınız
seçeneklerden
bahseder misiniz?
Bağdat Caddesi
ve Kadıköy
bölgesindeki güzellik
tutkunlarının en
çok talep ettiği
ve yararlandığı
estetik uygulamalar
nelerdir?
Daha sağlıklı, genç ve
güzel yaş almak, özellikle
kişisel imajın daha
çok önem kazandığı iş
yaşamında ve tabi ki sosyal hayatta önemli.
Bize başvuranların genellikle bizden ilk
istedikleri, sarkmaların ve mimik kırışıklıklarının
neden olduğu yüz ifadesinden
hızla kurtulma isteği. Sonrasında da en
çok istenilenin sağlıklı, ışıldayan ve güzel
58 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Güzellik
bir cilt olduğunu görüyoruz. Kliniğimizde
bu amaçla uyguladığımız işlemler; güzellik
uygulamaları, kişinin zihnini, ruhunu ve
bedenini rahatlatacak wellness bakımları
ile bir öğle arası gibi kısa süreli zaman
dilimlerinde uygulanabilen ve iş-sosyal
hayata hızlı dönüş sağlayan ameliyatsız
medikal estetik tedaviler.
Öncelikle yüzdeki ifade bozukluklarını
düzelten, yüze genç ve dinamik bir ifade
veren “botoks” uygulamasının her zaman
bu işin ilk başlangıç uygulaması olduğunu
söyleyebilirim. Sarkmalar ise asık ve
yorgun ifadeye neden olduğu için en çok
rahatsız olunan ikinci şikâyet ve bunun
tedavisi de “hyaluronik asit dolgu” uygulamaları.
Dolgu uygulamalarında en çok
işlem yapılan bölgeler; orta yüz, elmacık
kemikleri ve çene ile çene hattı. Buralara
yapılan dolgularla yüzün bozulan V formu
yeniden kazandırılıp, yüzdeki sarkmalar
düzeltilir. Hyaluronik asit dolgu uygulamalarına
son zamanlarda artan ilginin nedeni,
uygulanan ürün ve tekniklerin yüzdeki
doğal ifadeyi bozmadan, volüm etkisi yaratmadan
istenilen lifting etkisini yaratması,
yüze genç ve dinamik bir ifade vermesidir.
Son birkaç yıldır yüzün çene, çene
hattı ve ameliyatsız gıdı estetiği, erkek ve
kadın hastalarımızın bizden en çok istediği
medikal estetik tedaviler diyebilirim. Öte
yandan, çene hattında “masseter botoksu”
işleminin hem diş sıkma şikâyetlerini gidermesi
hem de yüze ve çene hattına daha
ince bir görünüm vermesi, bu tedaviye
olan ilgiyi arttırdı ve diğerleri ile beraber en
trend medikal estetik uygulamalar arasında
yerini almasına neden oldu.
Bizden en çok istenen bir başka dolgu çalışması
da daha güzel ve çekici görünmek
için genç kızların ve kadınların fazlasıyla
ilgi gösterdiği dudak estetiği. Özellikle son
zamanlarda bizden en çok talep edilen
dolgu dokunuşunun, dudaklarda “Eros
yayı” dolgu uygulaması olduğunu söyleyebilirim.
Covid-19 virüsü, pandemi ve
kapanmalarla birlikte hayatımızda
gerek yaşam tarzı, gerekse dünyaya
ve geleceğe bakış açımızla ilgili çok
şey değişti. Pandemi öncesi ve sonrası
olarak iki dönem hâlinde ele alacak
olursak, insanların estetik, yaşlanma ve
güzellik kavramlarına dair duruşunda
bir değişiklik gözlemliyor musunuz?
Pandemi ve değişen online iş hayatı koşulları,
estetik beklentileri de beraberinde
çok değiştirdi. Özellikle evde uzun süre
bilgisayar ve akıllı telefonlar ile çalışanlar,
karşımıza yeni bir kavram olan “Zoom yorgunluğu”
kavramını ortaya çıkardı. Zoom
yorgunluğunun ciltte matlık, donukluk,
lekelenme, cilt yaşlanması ve göz altlarında
koyulaşma gibi cilt yenileme bozukluğu
yaptığını bu süreçte gördük. Bu şikâyetlerle
gelen hastalarımıza pandemi döneminde
en çok cilt kalitesini arttıracak, cilt yaşlanma
etkilerini giderecek ve yavaşlatacak
mezoterapi uygulamaları, peeling ve lazer
destekli cilt bakımları uyguladık diyebilirim.
Bu dönemde kliniğimizde medikal
estetik tedaviler yanında bütünsel güzellik
ve sağlığın önemini daha çok kavrayarak,
zihinsel ve ruhsal olarak iyi hissettiren
wellness bakımlarını da daha fazla öne
çıkarmaya başladık.
Şimdi sizden güzelliğini ve cilt tazeliğini
koruyarak yaş almak isteyen kadın ve
erkekler için bir “estetik planı” almak
istesek; 30’lu, 40’lı ve 50’li yaşlar için
kısaca önerileriniz ne olur?
30’lu yaşlar, daha çok cilt yenileyici
bakımların öne çıktığı bir yaş dönemi. Bu
yaş grubuna cilt yenileyici lazer ve bakım
uygulamalarıyla cilt yaşlanma hızını
azaltan, cildin daha canlı, parlak ve formda
görünmesini sağlayan vitamin uygulamalarını
öneriyorum. 40’lı yaşlar ve sonrasına
geldiğimizde daha çok botoks, dolgu ve
gençlik aşısı uygulamaları, kişisel estetik
takviminde en çok yer alan uygulamalar
diyebilirim. 50’li yaşlar ve sonrası ise
artık bu uygulamalara ilaveten daha çok
ağızdan da antiaging desteklerin verildiği,
bütünsel sağlığın daha çok öne çıktığı bir
yaş dönemi diyebilirim. Zaten uygulamaların
başarılı ve sürdürülebilir olması için
“kişisel bir estetik takvimi” çıkarmanız
önemli. Bize başvuranlar, kişiye özel doğal
sonuçları gördükçe bizi de çevrelerine
rahatlıkla öneriyorlar. Estetikte doğallığın
ve kişiye özel çalışmaların giderek daha
çok öne çıktığını görüyorum.
Sizin güzel yaş alma felsefeniz nedir?
Güzel yaş almanın en önemli formülünün,
bütünsel sağlığımızı korumak olduğunu
düşünüyorum. Öncelikle sağlıklı beslenme,
düzenli aktivite ve hayatı olumlu yorumlamak
çok önemli. Yaklaşık 5 yıldır gluten,
maya ve şeker içermeyen bir beslenme
rutinim var. Bu beslenme şekli, bedensel
olarak daha sağlıklı ve fit olmamı sağladı.
Cildim için yaptığım bakımlara gelirsek,
düzenli olarak cildime antiaging peeling,
cilt bakımı ve cildime uygun vitamin,
kollajen, hyaluronik asit ve peptit desteği
sağlayan gençlik aşılarını yapmayı ihmal
etmiyorum. Bu aşılar, doğal yüz ifademi
koruyarak cildimin daha sağlıklı ve fit görünmesini
sağlıyor. Mimik kırışıklıklarımın
yerleşmemesi için de yüzümle uyumlu,
doğal, yumuşak bir botoks uygulaması
yapıyorum. Her sabah ve her akşam yaptığım
nefes egzersizleri ise beni zihinsel,
ruhsal ve bedensel olarak daha sağlıklı ve
dinamik tutuyor diyebilirim.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 59
Sağlık
Covid-19
damar sistemimizi
olumsuz etkiliyor
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
Op. Dr. Arzu Ercan, Covid-19’un damar
sistemimizi nasıl etkilediği konusunda
merak edilenleri anlattı.
Covid-19 tüm dünyanın endişesi, çaresizliği
ve kâbusu... Ateş ve kesik kesik kuru öksürük,
en sık bulguları. Ayrıca tat ve koku kaybı,
hâlsizlik, vücut ağrısı, ishal... Covid-19’u
tanıdıkça damar yapısını, kalbi, kanı ve
hatta beyni etkilediği tespit edilmiştir. Peki,
damar sistemimizde neler olur? Covid bir
solunum hastalığı iken, nasıl oluyor da
vasküler sistemini etkiliyor?
Covid-19, akciğer endotelini yutar, pıhtıyı
tetikler, pıhtılaşma riskini arttırır. Beyin kan
akımı kısıtlanınca inme riski ortaya çıkar.
Parmak uçlarında gelişen kızarıklık, renk
değişikliği, küçük ince damar tıkanması ile
ortaya çıkar. Özellikle altta yatan probleminiz
varsa, sorun yaşama riskiniz artar.
Covid-19 salgını nedeniyle evlerde kalma
sürelerimiz arttı. Bu durum da varis şikâyetlerinin
artmasına neden oldu. Varisler çoğu
zaman önemsiz görülse de tehlikeli olabilirler.
Tek başına bir pıhtının varlığı bile ciddi
bir durumdur. Pıhtının bulunduğu yerden
kopup akciğerlere gitmesine “pulmoner
emboli” adı verilir.
Pek çok merkezde yapılan çalışmalarda,
Covid-19 geçiren hastalarda toplardamarın
etkilendiği kesin, bacak toplardamarlarında
pıhtı olma riski yüzde 25, bu pıhtıdan
akciğere pıhtı atması yüzde 10 olarak saptanmıştır.
Çin’de yapılmış bir araştırma kapsamında
Covid-19’dan kaybedilen hastalara
bakıldığında, yüzde 71’inde toplardamarlarında
pıhtı tespit edilmiş. Covid-19 olan hastalarımızda,
damar içi pıhtılaşmayı gösteren
“D-DIMER” isimli pıhtılaşma enziminin çok
miktarda arttığını gözlemlemekteyiz ve bu
yüzden hatalarımıza kan sulandırıcı ilaçlar
da vermekteyiz.
VARİS TEDAVİNİZİ ERTELEMEYİN
Unutmayın; bacağımızdaki ister kılcal isterse
daha kalın çaptaki varisler olsun, bunlar
önemli bir damar hastalığının habercisidir.
Yapılması gereken, her an hayatımızı riske
atabilecek konuma düşürmeden önce bu
konuda tıbbi görüş almak ve bacağımızdaki
venlerin durumunu ortaya çıkartacak bir
doppler ultrason incelemesi yaptırmaktır.
Şayet varis sorununuz varsa ve tedavi
gerektiriyorsa, özellikle evde hareketsiz
kalınan bu dönemde durumun daha da
ciddi bir hâle gelme olasılığı olabilir. Bu
yüzden hastalarımıza mutlaka takibi yapan
hekimlerine başvurmalarını ve tedavilerini
aksatmamalarını öneriyoruz
DAMAR SAĞLIĞINI NASIL KORURSUNUZ?
✓ Düzenli egzersiz yapın. Genel olarak aktif
kalın, hareket edin. Bu, toplardamar
sağlığı için çok önemli. Her gün en az 30
dakika aerobik, pilates, yüzme, bisiklet
gibi farklı kas gruplarını çalıştıran egzersizler
yapın. Toplardamar sistemine yük
bindirecek, karın içi basıncı artıran egzersiz
ve aletler, mekik gibi hareketlerden
kaçının. Egzersizin özü, gün boyunca
aktif kalın. Eğer masa başı çalışanı iseniz
saatte bir kalkıp odada yürüyün, gaz-fren
hareketleri yapın. Bu egzersizde ayaklar,
gaz ve frene basıyormuş gibi bilekten kırılarak
hareket ettirilir. Bir başka egzersiz
de ayak parmak uçlarından her iki topuk
yerden kesilecek şekilde yukarı kalkmak.
Her iki egzersizin de saat başı 15 kez
yapılması uygun olur.
✓ Sigara içmeyi bırakın, sıklıkla akciğeri
etkilese de damar sistemini de negatif
yönde etkileyerek, damarlara ve venlere
zarar verip, daraltabilir.
✓ C vitamini ve antioksidan içerikli besinler
tüketin. Elma sirkesi, sarımsak, maydanoz,
çilek, ahududu, kabızlığın önüne
geçmek için bol lifli gıdalar ve probiyotiklere
yer verilmelidir.
✓ Bol sıvı alın ve tuzu azaltın.
✓ Altta yatan hastalıklarınızı tedavi ettirin.
Tüm toplardamarlar, sistemik hastalıklardan
etkilenir. Onların da (diyabet, kolesterol
vb) tedavisini ve takibini yaptırın.
VEN SİSTEMİNİN TEDAVİSİNİ İHMAL
ETMEYİN, ERTELEMEYİN
Varis tedavisi için büyük oranda kapalı
yöntemler tercih ediliyor. Hasta konfor ve
estetiğinin ön planda tutulduğu müdahaleler
uygulanarak, günlük hayatta molaya
gerek kalmıyor. Kapalı yöntemler ise lazer,
radyo frekans, yapıştırıcı ajanlarla yapılan
müdahaleler ve poliklinik koşullarında
gerçekleştirilen köpük tedavileri.
VARİS BİR HAREKETSİZLİK
HASTALIĞIDIR
İster kılcal varis ister cilt varisi olsun, enfeksiyon
riskiyle her an karşı karşıya yaşadığımız
bugünlerde tedavinizi ihmal etmeyin.
Hayatınızı riske atabilir!
Op. Dr. Arzu Ercan
60 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Sağlık
DİKKAT!
Gıda intoleransı ve gıda alerjisi
aynı şey değildir
Bağırsak bütünlüğünün bozulması, gereksiz
antibiyotik kullanımı, ilaçlar, kötü beslenme,
alkol, gıda katkı maddeleri, stres, alerjik
yapı, gıdaların tam sindirilememesi, aynı
anda birkaç farklı alerjik yiyeceğin tüketilmesi
sonucunda gıda intoleransı gelişebileceğini
belirten Medicana Ataşehir Hastanesi
Dahiliye Uzmanı Uzman Dr. Özgün İyigün;
intoleransın doğuştan genetik yatkınlık
sebebiyle olabileceği gibi, her gün tükettiğimiz
gıdalara karşı zaman içerisinde ya da
sonradan da gelişebileceğinin ve günümüzde
her beş kişiden birinde görüldüğünün
altını çizdi.
Medicana Ataşehir Hastanesi
Dahiliye Uzmanı Uzman Dr.
Özgün İyigün.
GIDA İNTOLERANSININ BELİRTİLERİ
Sebebi bilinmeyen barsak problemleri, gaz,
hazımsızlık, şişkinlik, baş ağrısı, yorgunluk,
hâlsizlik, depresyon, duygu durum bozukluğu,
kas eklem ağrıları, diyete rağmen kilo
verememe, sürekli uyku hâli, ciltte döküntü,
kaşıntı gibi durumlarda yapılan tetkikler sonucu
herhangi bir sebep bulunamazsa, gıda
intoleransı düşünülmeli ve gıda intolerans testi
yapılmalıdır. İntolerans tespit edilen gıdalar,
metabolizmada yavaşlamaya sebep olabilir.
GIDA İNTOLERANSININ TEŞHİSİ
Gıda intolerans testlerinde vücudumuzun
gıdaya karşı ürettiği IgG (Immunglobulin G)
tipi antikor araştırıldığını söyleyen Uzman Dr.
Özgün İyigün, dergimize şu açıklamalarda
bulundu: “Test sonucunda intolerans tespit
edilen gıdalar bir süre diyetten çıkarılarak,
bağışıklık hücrelerinin bu alerjen gıdayı unutması
sağlanır ve daha sonra belli aralıklarla,
kontrollü bir şekilde tekrar diyete eklenir.
Eğer birden fazla gıdaya intolerans tespit
edildiyse, eliminasyon dönemi dediğimiz
yasaklı gıdayı tüketmeme dönemi sonrası,
her bir gıda maddesi teker teker diyete eklenmelidir.
Gıda intoleransı kalıcı bir durum
değildir, intolerans tespit edilen gıdaların
hayat boyu tüketilmemesi gerekmez. Gıda
alerji testlerinde ise vücudumuzun gıdaya
karşı ürettiği IgE (Immunglobulin E) antikoru
araştırılır. Gıda alerjilerinde besinler diyetten
çıkartılır ve bir daha tüketilmez.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 61
Sağlık
Soğuk havalarda
gözlerinizi korumanın
yolları
Soğuyan havalar, tıpkı bağışıklık sisteminde
olduğu gibi gözlerde de belirli rahatsızlıkların
oluşmasına sebep olabiliyor. Göz
kuruluğu, göz yaşarması, ışığa hassaslık ve
çift görme gibi rahatsızlıkların bu dönemlerde
oluşabildiğini belirten Dünyagöz
Etiler’den Op. Dr. Baha Toygar; “Gözlerimiz
soğuğa karşı en dayanıklı organlarımızdan
biri olmasına rağmen, bu durum soğuktan
Op. Dr. Baha Toygar
etkilenmeyecekleri anlamına gelmiyor.
Alınacak ufak önlemler sayesinde, soğuk
havalar sebebiyle oluşabilecek pek çok
rahatsızlığı engellemek mümkün” dedi.
GÖZLER DE ETKİLENİYOR
Sonbaharın bitmesiyle birlikte gittikçe daha
da soğuyan havalar, herkesin dışarı çıkarken
daha tedbirli davranmasını ve hastalıklara
karşı korunmasını zorunlu kılıyor. Bu
dönemde aynı bağışıklık sisteminde olduğu
gibi, gözlerde de ciddi rahatsızlıklar oluşabiliyor.
Soğuk havaların gözlerde oluşturabileceği
etkiler hakkında bilgiler paylaşan
Op. Dr. Baha Toygar; “Kış aylarında soğuyan
havaya karşı evlerimizi ısıtıyoruz, ancak
düşüş nem oranları sebebiyle gözlerde
kuruluk oluşabiliyor. Soğuk kış rüzgarları ve
düşük nem sebebiyle oluşan bu rahatsızlığa
karşı alınabilecek en iyi önlemler, bol su
tüketimi ve omega 3 kullanımı olacaktır.
Bunun yanı sıra gözlerde sıklıkla gözlemlenen
yaşarmalar da soğuk hava sebebiyle
gözlerde oluşabilecek rahatsızlıklar arasında
yer alıyor. Dönemsel alerjilerin yanı sıra
sert rüzgarlar ve soğuk havalar sebebiyle
oluşabilen bu rahatsızlık gözlemlendiğinde,
hızlıca bir göz muayenesine gidilerek
sebeplerinin araştırılmasında büyük fayda
var” uyarısında bulundu.
GÖRME KAYBI OLUŞABİLİR
Işık düşüklüğü ve nem oranlarının gözlerde
oluşturduğu etkiler kadar, direkt olarak
soğuyan hava teması sebebiyle görme
kayıplarına kadar varan sonuçlar gözlemlenebildiğini
aktaran Toygar; “Düşen ısılar,
göz çevresindeki damarların daralmasına
yol açar. Bu durum, çift veya bulanık görme
gibi sorunlar oluşmasına yol açabiliyor. Görmede
oluşan bu kayıplar, özellikle soğuk
havalarda uzun süre dışarıda zaman geçiren
kişilerde gözlemlenir. Eğer soğuk havalar
sebebiyle görme yetinizde bir değişiklik
oluştuğunu hissediyorsanız, hemen uzman
bir göz hekimine giderek detaylı bir göz
muayenesi yaptırın. Zamanında müdahale
edilmediği hâlde bu gibi görme kayıpları
uzun sürelere yayılabilir ve ilerleyen dönemlerde
geri dönüşü daha zor olan sonuçlara
yol açabilir” şeklinde konuştu.
BU ÖNLEMLER İŞE YARIYOR!
Soğuk havalara karşı gözleri korumak için
alınabilecek önlemler ile ilgili bilgiler veren
Op. Dr. Baha Toygar; “Kış ayları gözler için
ideal bir iklim oluşturmasa dahi, gözlerinizi
bu dönemde de rahatlıkla korumanızı
sağlayacak önlemler alabilirsiniz. Nemlendirici
göz damlaları ile göz kuruluğuna karşı
önlem almanın yanı sıra karlı havalarda
UV ışınlara karşı koruma sağlayan güneş
gözlükleri kullanarak, gözlerde oluşabilecek
yansımaları ve ışık hassaslığı oluşumu
engellenebilir. Ayrıca gözlerinde kırma
kusurları olan kişilerin kış aylarında lens
yerine gözlük kullanmaları, gözlerin soğuk
rüzgarlardan korunmasını sağlamanın yanı
sıra göz ısısının korunmasına yardımcı olacaktır”
diyerek sözlerini tamamladı.
62 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Aktüel
İngiltere başta olmak üzere Avrupa,
Amerika ve Kanada’dan yoğun talep var...
SAÇ EKİMİNDE TÜRKİYE’NİN
KONUMU TARTIŞILMAZ!
KADİR TOPRAKKAYA
Türkiye olarak dünyanın en gelişmiş ülkelerini
geride bırakıp, saç ekimi konusunda lider
ülke olmamız elbette gururumuzu okşadı ve
ihtiyacımız olan moraliteye kaynak sağladı.
Hâl böyle olunca, bu konuyu biraz araştıralım
istedik.
Saç dökülmesi sorunu ya da saç kaybı
yaşayan kişilerde oluşan seyrelmeye doğal
ve kalıcı bir çözüm yolu olarak uygulanmakta
olan sistemin, 1950’li yıllarda Asya’da bir
çiçeğin saksısından köklerine zarar vermeden
başka bir saksıya nakledilmek istenmesiyle
keşfedildiğini öğrendik. Türkiye’de 2007
yılından itibaren yaygınlaşmaya başlayan saç
ekimi, özenli ve sabırlı doktorlarımızın başarılı
operasyonları ile hızlı biçimde dünyada
duyulmaya başlamış. Şimdilerde ise her yıl iki
milyondan fazla ziyaretçi ile sağlık turizminin
önemli bir parçası olmuş durumda.
Yayınlarımız arasında yer alan TOURMAG
Turizm Dergisi’ne konuk edeceğimiz İngiliz
vatandaşı bir turizmcinin, uzaktan röportaj
talebimize “Yakında ülkenizdeki Smile Hair
Clinic’e saç ekimi için geleceğim. O zaman
yüzyüze yapalım” demesi üzerine tanışmak
durumunda kaldığımız Smile Hair Clinic’e
müracaat ettik. Karşımızda son derce pozitif
enerji saçan, pırıl pırıl iki doktor gördük. Sözü,
Dr. Gökay Bilgin ve Dr. Mehmet Erdoğan’a
bırakıyoruz.
Dr. Gökay Bilgin
Smile Hair Clinic’in kısa hikâyesi nedir?
Dr. Bilgin: “O zamanlar biz hâlâ büyük hastane
gruplarının çatısı altında çalışıyorduk.
Kendi adımıza bir şeyler yapmamız gerektiğini
düşündük. Büyük işler başarabilecek
kabiliyette ve zekada insanlarız. Sektörde
doktor olan çok yönetici yok. Biz mesleğimizin
yanında genç ve yetenekliyiz; öncesinde
hem devlette hem de özel sektörde yöneticiliği
de içeren çok ciddi bir kariyerimiz var.
Ülkemizde her yıl artan sağlık turizmini de
gayet iyi biliyoruz. Biz bunların hepsini mutfakta
birleştirip, ortaya tadından yenmeyecek
bir yemek çıkardık. 2018 yılının başında
‘Smile Hair Clinic’ adını verdiğimiz şirketimizi
kurduk. Şirketimizi ve ekibimizi kurduktan
sonra bir başlangıç yapmamız gerekiyordu.
En iyi bildiğimiz alan olan direkt yurtdışından
hastaları getirmek ile işe koyulduk. Kliniği
kurduktan ve hedefimizi belirledikten sonra
da hızlı bir şekilde arkası geldi.”
Dr. Erdoğan: “Türkiye’de çok fazla klinik var
ve bunların isimleri hep aynı kalıplarda veya
akılda çok kalıcı olmayan isimlere sahip. Biz
adının akılda kalıcı olabileceği, insanların kolay
hatırlayabileceği ve kolay telaffuz edebilecekleri
nitelikte bir isim seçtik. Ayrıca insanları
gülümsetme vizyonuyla hareket ettiğimiz için
‘Smile’ adını tercih ettik. İsim konulmadan
önce kiminle paylaştıysak olumlu yorumlar
aldık. Hatta ilk logomuz emojili bir logoydu,
fakat kurumsal kimliğe geçiş ile birlikte bunu
değiştirdik. ‘Smile’ ismi misafirlerimiz üzerinde
de çok pozitif etkiler bıraktı.
İstanbul’un finans bölgesine 2021 yılında
yeniden konumlandırılan Smile Hair Clinic,
şimdi 100’e yakın iyi eğitimli personelin
çalıştığı, 10 katlı, sofistike tasarımlı, güncel
teknolojileri kullandığı klinik binasında
Dr. Mehmet Erdoğan
faaliyetlerine devam ediyor. Kalitesi ve
mükemmelliği yoğun eğitim prosedürlerine
bağlı olan Smile’da gerçekleştirilen saç ekimi
operasyonlarının parçası olan her bir sağlık
personeli, deneyimli ve iyi eğitimli olup,
uzun bir deneme süresinden sonra ekibe
katılmışlardır.
Smile Hair Clinic, bugün tüm süreci bütüncül
bir şekilde ele alarak, saç ekimine vizyoner bir
bakış açısı getirmektedir. Smile için bu sadece
tıbbi bir operasyon değil, tam teşekküllü
konukseverlikle başlayan, operasyon süreciyle
devam eden ve misafirlerimizin hayatında
yeni bir sayfa açan deneyimler bütünüdür.”
Türkiye ile birlikte pek çok ülkede
saç ekimi uygulamaları yapılmakta.
Smile Clinic’in farkı nedir?
Dr. Erdoğan: “Smile Hair Clinic’deki tüm
operasyonlar doktor gözetiminde ve doktor
tarafından gerçekleştirilir. Bizim en önemli
farkımız, doktor odaklı olmamızdır. Operasyon
sürecinde alınan en ufak kararlar
dahi doktor tarafından alınır ve bütün süreç
yakından takip edilir. Türkiye ve İstanbul’da
doktorların sürece bu kadar entegre olduğu
klinik sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Misafirlerimizi
daha yakından takip edip birebir
ilgilenmek, daha tatminkâr olarak buradan
ayrılmalarını sağlamak ve saç ekiminden
sonraki tüm süreçlerini yurtdışında olsalar
dahi yakından takip etmek, hekimlerimizin
en önemli hedefidir.
İnsanlar buraya, yabancı bir ülkeye ve
yanlarında çoğu zaman hiç kimse olmadan
geliyorlar. Bir işlem yaptıracakları için de ister
istemez korku yaşıyorlar. Başlangıçtan beri
hep misafir odaklı yürümekteyiz. Misafirlerimize
ailemizden birisi gibi davranarak, başından
sonuna kadar sürecin içinde olmaya
64 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Aktüel
çalışıyoruz. Onları evlerindeymiş gibi konforlu
ve güvenli hissettirdiğimizi düşünüyoruz. Ben
ve ortağım, en başından itibaren hem şirket
sahibi olarak kliniğin büyümesi için çalıştık
hem de bu süreçte misafirlerimiz ile birebir
ilgilendik. Şu anda bile hâlâ dünya çapında
bir markayı yönetmenin yanında operasyonların
her aşamasını bizzat kendimiz takip
etmekteyiz. Tüm ekip, bütün gün sahada
misafirlerimizin yanında olmayı sürdürür.
Saç ekimi estetik bir operasyon, yaptığınız
işin sonucu doğal olduğu zaman fark edilmeye
ve tercih edilmeye başlanıyorsunuz. Biz
saç dökülmesinin girişimsel tedavisini uyguluyoruz
ve operasyon sonrası misafirlerimizin
medikal tedavisini de takip ediyoruz. Düzenli
mail atarak bütün süreci belgelendirmeye ve
gerektiği takdirde destek olmaya çalışıyoruz.
Smile Hair Clinic sadece tıbbi bir klinik değil,
aynı zamanda tutkulu ve mükemmeliyetçi insanların
buluşma noktasıdır. Smile’da sürekli
iyileştirmeye, araştırmadaki ilerleme ve her
zaman yenilikçi teknolojilere açık olma yoluyla
nihai bir mükemmeliyetçiliğe inanıyoruz.
Gelecek, yaşanmayı bekleyen keşfedilmemiş
bölümlerle önümüzde duruyor.”
Smile markası altında sadece
saç ekimi mi yapılıyor?
Kesinlikle hayır, biz yurtdışından gelen
misafirlerimize talep ettikleri medikal estetik
uygulamalarını da yapıyoruz. Bunun yanında
saç dökülmesinin önüne geçmek için PRP ve
mezoterapi uygulamalarında iddialıyız. Önümüzdeki
dönemden itibaren medikal estetik
işlemlerine de odaklanıyor olacağız.
Operasyonunuzun aşamaları nelerdir?
Operasyon sonrasında hastalarınızla
ilişkileriniz devam ediyor mu?
Smile Hair Clinic ile ilk iletişime geçtiğinizde
size bir vaka yöneticisi atanır ve tüm süreç
boyunca yanınızda, size destek olur. Vaka
yöneticisi, Tıbbi Değerlendirme Anketi
göndererek detaylı bilgiler toplar ve beklentileri
öğrenerek doktor ile paylaşır. Doktor,
misafirimizin talep ve beklentilerini gözden
geçirir, ön planlama yapar ve değerlendirme
raporunu hazırlar. Vaka yöneticisi, tedavi planını
sunar ve Türkiye’ye geliş organizasyonunu
planlar. Bu yönetici, İstanbul’daki klinikte
işlem gününe kadar her adımda misafirimize
destek olur. Kliniğimizde misafirlerimize tüm
dillerde tercüme hizmeti, otel rezervasyonları,
havalimanı karşılama ve bırakma-transfer,
vize danışmanlığı, transfer hizmetleri ve
operasyon günü toplam rehberlik desteği
hizmetleri verilir.
Misafirlerimize ülkelerine döndükten sonra 12
ay kendilerini takip edecek Misafir Deneyimi
Uzmanı tarafından hemen ulaşılır ve tüm
süreç takip edilir. Misafir Deneyimi Uzmanları,
saç büyümesini gözlemleme konusunda uzmandır
ve sağlıklı bir büyümeyi izlemek için
doktorlarımızla yakın bir şekilde çalışır.
Smile Hair Clinic olarak tüm sürece bütüncül
bir bakış açısıyla bakmanın uzun vadede
gerçek başarıyı getireceğine inanıyoruz. Bu
yüzden sadece operasyon gününe odaklanmıyoruz.
İşlem sonrası yönergelerin uygulanmasıyla
desteklenen bu bütünsel bakış açısı,
işlem başarısını çok yüksek oranda güvence
altına almaktadır.
Yapmakta olduğunuz işlemleri yurtiçi ve
yurtdışı olarak değerlendirdiğimizde, oran
vermek gerekirse bu oran nedir?
Dr. Bilgin: “Misafirlerimizin ciddi bölümü yurtdışı
kaynaklı. Uzmanlık alanımız sağlık turizmi
olduğu için ilk kurulduğumuzda yurtdışına
yöneldik. Sonrasında yakınlarımız ve onların
yakınları derken yurtiçinden de bir portföyümüz
oluştu. Biz en iyi tanıtımın insanların
sizi tavsiye etmesi olduğunu düşünüyoruz.
Sonuçların ne kadar doğal ve güzel olduğunu
görenlerin bizi tercih etmesi ile yurtiçi misafir
sayımız da her geçen gün artmakta.”
Hangi ülkelerden sizi tercih ediyorlar?
İnsanların aklına saç ekimi deyince ilk olarak
Arapça dilinin konuşulduğu ülkeler geliyor.
Bizim direkt olarak Ortadoğu ve Körfez
ülkelerinden gelen misafirimiz neredeyse
yok gibi. Tabii ki o bölgeden de misafirlerimiz
geliyor, fakat onların da Avrupa veya Amerika
gibi Batılı ülkelerde yaşayanları geliyor.
Maceramıza İngiltere’yle başladık, fakat
son dönemdeki pandemi şartları her şeyi
değiştirdi. Şu anda Batı Avrupa’nın neredeyse
tamamından talep alıyoruz. Norveç, İsveç,
Danimarka, Almanya, Fransa hatta okyanus
ötesi Amerika ve Kanada... Son bir yıldan
beri inanılmaz bir talep var. Şu anda ağırlıklı
İngiltere, geriye kalanı ise Avrupa, Amerika ve
Kanada’dan oluşuyor.
Smile Hair Clinic’de aynı yaş grubunda iki
ortak doktor olarak hizmet vermektesiniz.
Bu durumun artıları var mıdır?
Aslında biz hayatımızın en verimli döneminde
olduğumuzu düşünüyoruz. Yeteri
kadar tecrübeli, aynı zamanda dinamik ve
yüksek enerjiye sahip olacağımız bir yaştayız.
Aynı yılların atmosferini solumuş olmak,
ortak karar ve sonrasında aksiyon almamızı
kolaylaştırıyor. Burada mükemmel bir uyum
yakaladığımız söylenebilir.
Saç ekimi yaptırmayı düşünenlere
tavsiyeleriniz ne yönde olacaktır?
Ülkemizde bu saç ekimi operasyonu yaptırabilecekleri
çok fazla klinik var. Bunların
içinden seçim yaparken mutlaka güven duyacakları
bir doktorun tedaviyi üstleneceğinden
emin olmalılar. Operasyon olacakları merkezin
Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilip
yetkilendirilmediğini kontrol etmeliler.
İkincisi, her estetik operasyonda olduğu gibi
hayallerindeki beklentinin gerçekte elde
edebilecekleri sonuçla uyup uymayacağından
emin olmalılar. İnsan dış görünüşü ile
ilgili bir beklenti içine girdiğinde, bazen gözü
hayal ettiğinden başka bir şey görmeyebiliyor.
Ne yazık ki her zaman hayallere ulaşmak
mümkün değil. O nedenle doktora danışılarak,
olası sonucun kendilerini memnun edip
etmeyeceğinden emin olmalılar.
Üçüncüsü ise mutlaka doktor ve merkez
hakkında daha önce işlem yaptırmış kişilerin
deneyimlerini paylaştıkları yorumları okuyarak,
kendileri için en iyi tercihi yaptıklarından
emin olmalılar.
Dr. Gökay Bilgin; Zonguldak Ereğli
doğumlu... Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni
bitirdikten sonra Medical Park
Hastaneler Grubu’nda uluslararası
pazarlama bölümünde çalıştı ve
daha sonra Medicana Sağlık Grubu’na
geçti. Burada da Dr. Mehmet
Erdoğan ile tanıştı.
Dr. Mehmet Erdoğan; Yeditepe
Tıp Fakültesi mezunu. Okulu ve
zorunlu hizmetini bitirdikten sonra
Medicana Sağlık Grubu’nda sağlık
turizmi alanında çalışmaya başladı.
Uluslararası yöneticilik yaptı. Bu
dönemde yolları Dr. Gökay Bilgin ile
kesişti. Türkiye’de yeni trend olan ve
sağlık turizminin önemli bir parçası
olan saç ekiminin bir parçası olmak
adına bu sektöre girdiler.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 65
Eğitim
Erenköy Kız Lisesi’nin tarihinde iz bırakanlar
yeni okul binasında
ölümsüzleştirildi
KADİR TOPRAKKAYA
Türkiye’nin en eski kız okullarından biri olarak
1911’de “İnas Numune Mektebi” adıyla
açılan ve 1916’da “Sultani” adıyla lise eğitimine
geçen Erenköy Kız Lisesi’nin mezunlarının
kurduğu Erenköy Kız Liseliler Derneği; okulun
yeniden yapılan modern kampüsünde lise
yönetimi ile ortaklaşa projelendirdiği “Okulumuzda
İz Bırakanlar” çalışmasının açılışını,
konferans salonunda gerçekleştirdi.
66 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Açılışta mesleki yaşamlarında önemli “ilk”-
ler başarmış 54 Erenköy Kız Lisesi (EKL) mezunu
öncü kadın ve onları yetiştiren efsane
öğretmenleri tanıtılarak, okul mekânlarına
isimleri verildi. Projenin açılış törenini daha
da anlamlı kılan ise, Türk kadınına seçme
ve seçilme hakkı verilişinin 87. yıldönümü
ve Dünya Kadın Hakları Günü’ne de denk
gelmesi oldu.
NESİLDEN NESİLE AKTARILAN RUH
Projeyi hayata geçiren Erenköy Kız Liseliler
Derneği Dönem Başkanı Zeynep Sözmen,
Cumhuriyet kurulmadan lise eğitimi
Ayfer Tunç, Nursen Sipahi,
Berrin Kırar, Şebnem Sunar Küçük...
vermeye başlayan EKL’nin o ilk mezunlarından
günümüze kadar okulda nesilden
nesile aktarılan ruhla yetişen, mesleki
çalışmalarıyla örnek olan pek çok kadının
ortak noktasının hâlâ korunduğunun,
yaşatıldığının canlı kanıtları olarak ülkemizin
en başarılı öykü, roman ve senaryo
yazarlarından Ayfer Tunç’un adının okul
kütüphanesine, robotik kodlama alanında
öncü çalışmalarıyla tanınan uluslararası
ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Sırma Çekirdek
Yavuz’un adının ise teknoloji sınıfına
verildiğini kaydetti. 1979’da müzik öğretmeni
olarak atandığında çalışır durumda
piyanosu olmayan Erenköy Kız Lisesi’nde
görev yaptığı 20 yılda liseye 100 kişilik çok
sesli koro kazandıran, çalıştırdığı koroyla
ödülden ödüle koşan; 200 müzisyen,
müzik öğretmeni, sanatçı ve akademisyenin
yetişmesini sağlayan efsane müzik
öğretmeni İmdat Halvaşı’nın adı ise lisenin
koro çalışma odasına verildi. Sözmen, EKL
camiası için önemli isimleri kamuoyu ile
buluşturmayı ve genç nesil EKL’lilere tanıştırmayı
hedeflediklerini belirtti.
Eğitim
ZAMANDA YOLCULUK: GEÇMİŞTEN
GELECEĞE EKL’DE İZ BIRAKANLAR
Lisenin vefat eden öncü mezunlarının adının
yaşatıldığı “Okulumuzda İz Bırakanlar”
projesinde dersliklere adları verilen 54 kişi
arasında; Erenköy Kız Lisesi’nden mezun
Türkiye’nin ilk kadın gökbilimcisi ve kadın
dekanı Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, Antarktika’da
bir çukura adı verilen fizikçi Prof. Dr.
Serap Tilav, ilk kadın kimyagerlerden Melahat
Yönet, ismi Türkiye’nin en uzun ikinci
karayolu tüneline verilen Nefise Akçelik,
ünlü oyuncu Nisa Serezli, Arkeolog Prof. Dr.
Jale İnan, Türkiye’de modern hemşireliğin
öncüsü Prof. Dr. Perihan Velioğlu, sosyolog
Mediha Esenel, Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün çocukluk arkadaşı eğitimci Aziz
Haydar Hanım, edebiyatın önemli isimlerinden
ve okulun eski edebiyat hocalarından
Reşat Nuri Güntekin de yer alıyor.
İmdat Halvaşi plaketini alırken...
YAŞAM ÖYKÜLERİNE TEKNOLOJİ
YARDIMIYLA ULAŞILABİLİYOR
“Okulumuzda İz Bırakanlar” projesinin bir
başka ilginç yönü ise teknolojiyi de kullanarak,
dersliklere adları verilen mezun ve
öğretmenlerin yaşam öykülerini ulaşılabilir
kılması. Erenköy Kız Liseliler Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Elif Sungur,
projede hem vefat etmiş mezunların hem de
kariyerini başarıyla sürdürmekte olan mezun
kadınların ilham verici öykülerini EKL’li genç
öğrencilerle paylaşmayı önemsediklerini, bu
nedenle teknolojik bir düzenleme yaparak,
yaşam öykülerinin QR kodlarla ilişkilendirildiğini
aktardı. Dersliklere yerleştirilen
tabelalara QR kodların eklenmesiyle, dersliğin
kapısındaki tabelada yer alan QR kod
okutularak dersliğe adı verilen kişinin yaşam
öyküsünü sesli olarak dinlemek ve video
olarak görüntülemek mümkün hâle getirildi.
ÜNLÜLER TARAFINDAN SESLENDİRİLDİ
Erenköy Kız Liseliler Derneği Yönetim Kurulu
Üyelerinden Nursen Duraplı Sipahi’nin
verdiği bilgiye göre, 54 derslik için derneğin
mutfağında hazırlanan yaşam öyküleri,
EKL mezunu ünlü oyuncu ve sunucular
tarafından seslendirildi. Seslendirmeleri
yapanlar arasında, mezunlardan ünlü haber
spikeri Şebnem Sunar Küçük, oyuncu ve
seslendirme sanatçıları Mahperi Mertoğlu
ve Aslı Duru, şarkılarıyla gönülleri fetheden
Bendeniz de yer alıyor.
LİSE TARİHİ ÇALIŞMALARI UZUN
SÜREDİR DEVAM EDİYOR
Lisenin tarihi kimliği ve öncü mezunlara
odaklanan çalışmalarına 2015’de başlayan
Erenköy Kız Liseliler Derneği, 2016’da okul
bahçesinde “100Yüze” adlı bir sergi açmış,
1000 kadar mezun bu sergiyi gezmişti.
Dernek, 2017’de yine “100Yüze” konseptiyle
eş editörlüklerini Dr. Hakan Aytekin ve EKL
mezunu Dr. Elif Sungur’un yaptığı “Genç
Fidanlar Bahçesi - Erenköy İnas Sultanisi’nden
Erenköy Kız Lisesi’ne (1916-2016)” adlı
Prof. Dr. Sevgi Oktay da törene hocası Prof. Perihan
Velioğlu’nun adının br sınıfa verilmesi nedeniyle katıldı.
Hilal Duyar Doyum ve Canan Tunçbilek Yeşil, 75. Yıl
Mezunlar Korusu’na katkıları için ödülleri alırken...
kitapla lisenin kuruluş kutlamasını taçlandırmış,
2018’de Kadıköy Belediyesi Barış
Manço Kültür Merkezi’nde “Genç Fidanlar
Bahçesi” adlı bir fotoğraf ve anı eşyaları
sergisini, 5 Ocak 2019’da ise “Erenköy Kız
Lisesi’nin 102. Yılı: Bilime, Kültüre, Sanata
Değer Katan 102 Öncü EKL’li Sergisi”ni Kadıköy
Halk Eğitim Merkezi’nde açmıştı.
EKL’Lİ KADINLARIN YAKTIĞI
MEŞALE İLERİYE TAŞINIYOR
İlkokul binası 1945’de bir yangınla
yok edilen Rıdvan Paşa Köşkü
olan Erenköy Kız Lisesi, 1954’de
ikinci okul binasında eğitime
devam etmiş, 1977’de hizmete giren
okul binasıyla birlikte bu bina da
İstanbul Afet Yönetimi Programı
kapsamında deprem güvenliği
olmaması nedeniyle 2019’da
yıkılmıştı. Bir süre başka bir okulda
misafir olarak eğitime devam eden
lise, 2021 Eylül’ünde İstanbul Valiliği
İPKB koordinasyonunda inşa edilen
modern kampüsüne taşınarak, eğitime
asli mekânında devam ediyor.
1945’te kurulan Erenköy Kız Liseliler
Derneği ise lisenin tarihi misyonu
ve nice başarılara imza atmış EKL’li
kadınların yaktığı meşaleyi, yaptığı
projelerle ileriye taşımaya kararlı.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 67
Yaşamın İçinden
Müzik tutkusunu
arşivinde yaşatan bir müzisyen;
Hamdi Kesici
YAZI: SONGÜL KARADENİZ
FOTOĞRAFLAR: HALİL YOLALICI
Hamdi amcayla yolumuz Kadıköy sokaklarında
kesişti. Bir sokak köpeğinin fotoğrafını
çektiğim sırada usulca yaklaşarak, kendisinin
de fotoğrafını çekmemi rica etmişti. Kadıköy’ün
bütün sokak köpekleriyle fotoğrafı
varmış ve tesadüf o ki fotoğrafını çektiğim
yavrucağa ilk kez bizim yanımızdayken
rastlamış. Kendisi zamanında Bülent Ersoy,
Müzeyyen Senar gibi birçok usta sanatçıyla
aynı sahnede bulunmuş. Onların sesine
bazen udu, bazen ise kanunuyla ortak
olmuş. Hamdi Kesici, Kadıköy’de yaşamını
sürdüren bir müzisyen ve her köşe başında
sokakların asıl sahibi olan dostlarımızla bir
fotoğrafı var.
BABASININ ÖLÜMÜYLE
SAVRULAN BİR YAŞAM
1939 yılında Sivas’ta dünyaya gelen Hamdi
Kesici, 9 yaşında babasını kaybettikten
sonra 12 yaşına kadar Çocuk Esirgeme
Kurumu’nda kalır. Ardından Kayseri’deki
bir yetiştirme yurduna gönderilir ve müzik
yeteneğini de burada keşfeder. Sonrasında
şehir değişiklikleri yapan Kesici, Merzifon
Astsubay Okulu’nda eğitimini tamamlar.
Ankara, Erzurum ve İstanbul’da astsubaylık
vazifesini sürdürürken, müzikten de uzak
kalamaz. O dönemlerde bir astsubayın
meyhane ya da barda bulunması yasak olsa
da Hamdi amca, müziğe olan tutkusundan
kopamadığı için takma adla sahneye çıkar.
Meyhanelerde ud çalarken, barlarda da
kanununu alır eline.
İMZALI FOTOĞRAFLAR VE ANI ARŞİVİ
Elinde bir dosyayla geldi Hamdi amca ve
tanıştığı usta sanatçılarla olan anılarını
paylaştı bizlerle... Edip Akbayram’ın yasaklı
olduğu zamanlarda kendisine yüklü bahşiş
bırakmasından bahsetti, komşu oldukları
zamanları anlattı. Bülent Ersoy’la aynı
sahneyi paylaştığını, Aşık Veysel’le yemek
yiyip sohbet ettiğini... Kendisinin her anısı
ayrı güzellikteydi.
PLAKLARDAN GRAMOFONA
SANAT KOLEKSİYONERİ
Kesici; eski plakları, filmleri ve kitapları
evinde bulundurmaya devam ediyor.
Müzeyyen Senar gibi birçok ses sanatçısının
plağını özenle saklarken, gramofonuyla da
bu seslerin tozlu raflarda çürümesine engel
oluyor. Geniş bir müzik koleksiyonuna sahip
olan Hamdi amcanın torunu da kendisi gibi
müzikle ilgili ve bu müzik arşivinin değerini
koruyabilecek biri. Ailesiyle yaşayan emekli
astsubay Hamdi Kesici’nin müzikle yolu
hiçbir zaman ayrılmamış. Kadıköy sokaklarındaki
her müzisyenle kısa da olsa bir
muhabbeti ve fotoğrafı var.
GEZGİN BİR MÜZİSYEN
Hamdi amcayla sohbetimiz esnasında Bodrumlu
olduğumun bahsi geçince, kendisi bir
dönem yolunun o taraflara düştüğünden söz
etti. Müzisyenlik yaptığı zamanlarda bir gün
bir tur firmasıyla ücretsiz olarak çalışmak için
anlaşmış. Konaklama ve yolun karşılanma-
sıyla tur otobüslerinde ve otellerde sanatını
icra etmiş. Ücret beklentisi olmamasına
rağmen, Ege ve Akdeniz’deki bu gezilerinde
yüklü miktarda bahşişler almış. İsteği sadece
gezmek ve müzik yapmaktan ibaretken,
hayat ona küçük sürprizler de yapmış. Uzun
hayat yolculuğunda Hamdi Kesici birçok tecrübe
edinmiş, pek çok insan tanımış. Müziğe
olan tutkusu ise hiç eksilmemiş.
BİR ISIRILMANIN HATIRI
Hamdi amca çok sosyal biri ve sohbet
etmeyi fazlasıyla seviyor. Ayrıca
Kadıköy’de yaşayan her kedi ve
köpekle de bir fotoğrafı var. Sokaktaki
yavrucaklarla fotoğraf çektirme
hikâyesinin temeli 10 yıl önceye
dayanıyor. Ankara’da bir sokak köpeğinin
kendisini ısırması sonucunda
hayvanlarla olan ilişkisi bir samimiyet
kazanıyor. Çoğu insanın aksine
Hamdi amca, ısırılınca köpeklerden
korkmak yerine onları sevmeyi seçiyor.
Evinde de iki kedisi var ve onlarla
yaşamaktan fazlasıyla mutlu.
68 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Yaşamın İçinden
Bir insan, bir köpek ve
iki kediden oluşan ailemin
değerini anlamak
GÜLNUR AKDORA
Bizim ev dört bireyden oluşuyor; ben,
Çıtır, Minnak ve Cingöz... Genellikle tüm
günlerimizi Çıtır ve ben daha çok birlikte,
Minnak ve Cingöz kâh içeride kâh dışarıda
geçiririz. Günün herhangi bir saatinde
Minnak ve Cingöz oyun oynamaya başlayıp,
evin altını üstüne getirince, nereye kaçayım
diye düşünürüm. Tüm bunlar ortak yaşamın
bir parçası ve üzerinde pek de durulmadan
yaşanan günlük yaşamın kesitleri...
Yaşadığımız rutinin değeri ise o rutin dışına
çıkıp, görece uzaktan baktığınızda anlaşılıyor.
Şöyle ki; bir salı akşamı yemeği bitince
Çıtır’ın tasmasını takıp, daha önceden hazırladığım
çantasıyla 2-3 gün kalacağı pansiyona
doğru yola koyulduk. Onu teslim edip,
yarım saat sonra eve döndüğümde ise evde
soğuk rüzgârlar esiyordu. Çok işim olduğu,
ertesi sabah da saat 06.30’da hastanede
olmam gerektiğinden pek aldırmadım. Ama
evde belirgin bir boşluk vardı ve o duygu ne
yaparsam yapayım bir türlü yok olmadı. Her
gece ayakucumda yatan Minnak da o gece
yer değiştirdi. Ertesi sabah mamalarını koyup
çıktığımda ise kimse kapıya uğurlamadı.
Hastaneden öğleye
doğru döndüm. İlk fark
ettiğim, her dakika
didişen Minnak ve
Cingöz’ün ayrı koltuklarda
hareketsiz
oturmalarıydı.
Beni görünce
hareketlenmelerinin
tek
nedeni ise boşalan
mama
kaplarını
doldurmam
içindi. Günü
dinlenerek
geçirdim.
Akşam
saatlerinde
sokaktakilerin
yemeğini
verip dönerken, sevgili
komşularım da Çıtır’ı
rica ettiğim için pansiyondan eve getirmeye
gidiyorlardı. En sonunda kapı çalındı ve
Çıtır geldi. Söylediklerine göre Çıtır bütün
yolu koşarak gelmiş. Ayağının temizlenmesini
bile beklemeden içeri girdi, doğru
sehpanın altına. Onu ilk fark eden Minnak
oldu; gitti kokladı, burun buruna geldiler
ve koşmaya başladılar. Cingöz de sokaktan
gelip, onlara katıldı.
Üçü tekrar bir araya geldiği için duydukları
mutluluğu önce beynim, sonra yüreğim
algıladı. Ancak o güzel kavuşma sevincini
sizlere aktarmak için yeterli sözcükleri
bulamadığım da bir gerçek. O koklaşmalar,
o birbirlerine kol atmalar, göbek açmalar...
Evimde üç kardeş yaşıyormuş da haberim
yokmuş. Kardeşleriyle kavuşmayı bitiren
Çıtır, sonraki tüm dikkatini bana çevirdi.
Kafasını dizime yaslamak, her gittiğim yere
peşimden gelmek, atlayıp zıplamak, 16
yaşına yaklaşan Çıtır’ın epeydir yapmadığı
şeylerdi. Son olarak gece Minnak yatakta
Çıtır’a masaj yapıyor ve sevgi sesleri çıkartıyordu.
Sonuç olarak bir insan, bir köpek ve iki
kediden oluşan ailemin değerini, sevgi bağlarımızın
gücünü bir kez daha anladım. Tek
dileğim, bir daha böyle zorunlu nedenlerle
ayrı kalmamak...
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 69
Sivil Toplum
Gurur kaynağımız
“Türkiye’nin 10 Başarılı Genci”
Uluslararası Genç Liderler ve Girişimciler Derneği (JCI)’ın 1981 yılından bu yana düzenlediği “Ten Outstanding
Young Persons of the World” programının Türkiye ayağı olan 27. TOYP - “Türkiye’nin 10 Başarılı Genci” programının
birincileri, Sait Halim Paşa Yalısı’nda düzenlenen ödül töreniyle kamuoyuna açıklandı.
CENAY TOPRAKKAYA
Sait Halim Paşa Yalısı’nda düzenlenen 27.
TOYP Gala Gecesi ve Ödül Töreni’nde konuşan
2021 JCI İstanbul Başkanı Tolga Kayasu;
“Başarı sadece bir sonuç değil, bir yolculuktur.
Biz, Genç Liderler ve Girişimciler
olarak bu başarı yolculuğunun her zaman
ilerlemesi ve gelişmesi için çalışmaktayız.
Bizler, JCI Türkiye adına JCI İstanbul olarak
27 senedir fark yaratan başarıların görünürlüğüne
katkı sağlamaktayız” dedi.
Genç Liderler ve Girişimciler (JCI) Türkiye
Derneği adına JCI İstanbul Şubesi
tarafından 27 yıldır gerçekleştirilen “TOYP
– Türkiye’nin 10 Başarılı Genci” programı,
toplumsal gelişime önemli katkıları bulunan
ve daha iyi yarınların peşinde koşan
ülkemizin başarılı gençlerinin çalışmalarını
görünür kılmayı, gençleri daha duyarlı ve
aktif vatandaş olmaları yönünde teşvik
etmeyi amaçlıyor.
OTTO BAROK TOPLULUĞU’NDAN
MÜZİK DİNLETİSİ
Sait Halim Paşa Yalısı’nda gerçekleşen görkemli
Ödül Töreni’nde “TOYP Türkiye Birincileri”
kamuoyuna açıklanarak, plaketleri ve
Bilge Adam Akademi Eğitim Çekleri takdim
edildi. Gecenin özel konukları arasında şu
isimler yer aldı:
Türkiye’nin okçuluk dalındaki ilk Olimpiyat
Şampiyonu sporcusu Mete Gazoz, ünlü
akademisyen, ekonomist & yazar Prof. Dr.
Emre Alkin, 2018 MIPTV Onur Madalyası
sahibi (2018 Medailles d’Honneur at MIPTV)
ve 2008 TOYP Türkiye Birincisi İzzet Pinto,
Boğaziçi Caz Korosu Şefi ve 2013 TOYP
Türkiye Birincisi Masis Aram Gözbek...
TOYP DÜNYA FİNALİ’NDE TÜRKİYE’Yİ
TEMSİL EDECEKLER
27. TOYP programına yüksek katkıda bulunan
sponsor kurumlar ve jürilere plaketleri
ayrıca takdim edildi. 27. TOYP Birincileri,
2022 yılında gerçekleşecek olan TOYP
Dünya Finali’nde Türkiye’yi temsil ederek,
başarılarını uluslararası platforma taşıma
şansına sahip olacaklar. TOYP Türkiye,
27 yıllık geçmişinde “18 Dünya Birincisi”
çıkararak TOYP Dünya genelinde üstün bir
başarıya imza attı.
2021 TOYP TÜRKİYE KATEGORİ
BİRİNCİLERİ
10 kategori kapsamında yapılan yüzlerce
başvuru, tarafsız alanında önde gelen kişiler
ve akademisyenlerden oluşan kıdemli jüri
heyeti tarafından değerlendirildi. İşte, 2021
TOYP Türkiye Kategori Birincileri:
• Electrolux Çevre Korumacılığı ve Ahlaki
Önderlik: Selin GÖREN
• Axa Sigorta İnsanlığa ve Gönüllü Kuruluşlara
Hizmet: Cihan BUĞDAYCI
• Bilimsel Önderlik: Dr. Fırat GÜDER
• Değirmenci Baharat Kültürel Başarı:
Merve YAVUZDEMİR
• Timco İş Dünyası, Ekonomi ve/veya Girişimcilik:
Dr. Saliha DURMUŞ
• Laserpan Fen ve Teknik Gelişme: Kerem
DEVECİ
• Kişisel Başarı: Dr. Zeliha KILIÇ
• Tıbbi Yenilik ve Buluşlar: Doç. Dr. İsmail
ÖÇSOY
• Neo Hukuk & Danışmanlık Siyaset, Hukuk
ve Kamu Yönetimi: Kadir Yağız ÇETİN
• İnsan Haklarına, Çocuklara ve Dünya
Barışına Katkı: Sezer ORTADAĞ
• JCI Türkiye Senato Özel Ödülü: Mete
GAZOZ
70 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Nostalji
Yeldeğirmeni’nin kabadayısı
ARAP KEMAL
ARİF ATILGAN
Arap Kemal, çocuklarıyla birlikte...
Arap Kemal’in cenazesi evinin önünde...
Kemal Karaman... 1929 yılında Malatya
Pötürge’de doğar. 1930’larda ailesiyle
Kocaeli’ne göç eder. 1944 yılında Kadıköy
Yeldeğirmeni’nde Duatepe Sokağı’na taşınırlar.
Babası Ramazan Karaman, Haydarpaşa’da
nakliyat ambarı açar. Anadolu’dan
trenle gelen yaş sebze-meyveyi mavnalarla
İstanbul’a (Avrupa yakasına) gönderirler.
1948 yılında Kemal Karaman evlenir. 1950’lerde
O da Haydarpaşa’da yaş sebze-meyve
nakliyesi işine başlar. Akşam aynı evi paylaştıkları
babasıyla iş hayatında rakip olurlar.
1954’te ilk çocuğu Turgut dünyaya gelir.
Sonraki yıllarda ise Barbaros ve Namık...
Sakin bir insandır Kemal Karaman... Çevresindekiler
teninin rengi dolayısıyla O’na
“Arap Kemal” derler. Semtten birine yanlış
yapılmasına dayanamaz, mahallelisini
korur. Giderek bu özelliği oturmaya başlar.
İnsanlar başlarına bir şey geldiğinde O’na
başvurur. Yürekli, bilekli, heybetlidir.
Bir gün Kadıköy’ün kabadayısı “Cimbom
İhsan”, O’nun Yeldeğirmenli bir tanıdığını
üzer. Arap Kemal, Cimbom’un Elektrik
İdaresi’nin karşısındaki kahvehanesine
gider. Tabii O giderken semtin delikanlıları
da ardına takılır. Kahvehane alt üst edilir. Bu
olay, daha önce arada bir yapılan kabadayı
yakıştırmasını kalıcı kılar. Artık Arap Kemal,
Yeldeğirmeni’nin kabadayısıdır.
Oğlu Turgut; “Babam hak yemez, hak yedirmezdi.
Kabadayılığı oradan gelir. Silah kullanmaz,
tırnak makası bile taşımazdı” diyor.
Bazen, akşam Haydarpaşa’dan dönerken
arkadaşlarıyla ahşap tren iskelesinde içerlermiş.
Orada bir garibana rastlamış. Adam
kendini çok acındırmış. Arap Kemal çıkarıp
paltosunu vermiş, ancak adam acındırmaya
devam etmiş. Bu sefer çıkarıp ayakkabılarını
da vermiş. Akşam eve geldiğinde eşi şaşırmış
ve ne olduğunu sormuş. Kemal ağabey,
“Denize düşürdüm” deyince, eşi Nebahat
Hanım; “Hadi paltoyu düşürdün. Ayakkabılarını
nasıl düşürdün?” diye sormuş.
Arap Kemal, 1960’larda emlak işi yapmaya
başlar. Artık sadece Yeldeğirmeni’nde değil,
tüm Kadıköy’de hatta İstanbul’da tanınmaktadır.
Gece hayatı Avrupa yakasındadır o
yıllar. Bazen semtte taksicilik yapan İbrahim
Güven’in arabasıyla karşıya geçerler. “Tüm
mekânlarda O’nu tanırlardı” diyor İbrahim.
Kemal Karaman ve ailesi, ortaokulun arka
kapısının olduğu Yeldeğirmeni Sokağı’na
taşınırlar. Semtteki Abdullah, Reşat ve Halit
ağabeylerin meyhanelerinde oturmayı sever.
Çoğunlukla Nedim’in kahvesine takılır.
Seyrek de olsa yaz mevsimlerinde Fuat’ın
kahvesinin önünde nargile içer.
Bir gün Hasanpaşalılar, Nedim ağabeyin
kahvesine gelip, Ünsal ağabeyi ararlar.
Niyetleri kötüdür ama Kemal ağabey kahvededir.
Yedikleri dayakla hepsi geldiklerine
bin pişman olup giderler.
Çocuklarını sever. Zaman zaman onları görmek
için gündüz eve gelir. 16 Nisan 1967...
Öğlen saatlerinde Kemal ağabey eve gelir.
7 yaşındaki küçük oğlu Namık’ı sevecektir.
Çocuğuyla oynar. Eşine sık sık söylediğini
yineleyerek; “Namık’ın oğlu olursa benim
adımı koysunlar” der.
Torun Kemal Karaman, Dede Kemal
Karaman’ın mezarını ziyarette...
Salondadır. Bir ara tuvalete gitmek için ayağa
kalkar. Aniden başı döner, yere düşer. Haydarpaşa
Numune Hastanesi’ne kaldırırlar. Beyin
kanaması geçirmektedir. Kadıköylülerin
Bahariye Dispanseri’nden tanıdığı Yeldeğirmenli
Galop (Kleo) ağabey orada doktordur.
Hemen duruma müdahale eder, ancak
Kemal ağabey kurtarılamaz. 38 yaşındadır
henüz. Galop ağabey, Yeldeğirmeni’ne haberi
ağlayarak verir, “Babamız öldü” diyerek.
Cenazesi camiden önce evinin ve Nedim’in
kahvesinin önüne getirilip, herkesle
vedalaşması sağlanır. Ünlüler, bürokratlar,
Kadıköylüler, mahalleliler gelmiştir. Kalabalık
bir cemaatle yolcu edilir Kemal Karaman.
Tanınan ismiyle Arap Kemal...
Son kabadayılardandı. Kabadayılık,
1960’larda son buldu, 1970’lerde mafyaya
dönüşerek. O’nun vefatından bir süre sonra
eşinin gözleri görmez olur. Aradan yıllar
geçer. Namık büyür, 1985 yılında evlenir.
1990 yılında oğlu olur. Babaanne Nebahat
Hanım, adını Kemal koydurur.
Namık, zaman zaman oğlunu semtte
gezmeye çıkarır. Arkadaşları çocuğa Arap
Kemal’i anlatırlar, ağlayarak... Torun Kemal,
hiç görmediği dedesini çok sever. Büyüdüğünde
sık sık mezarını ziyaret eder.
Düşünüyorum da, 38 ölüm için oldukça
genç bir yaş. Kemal ağabey kabadayı
olmasa daha mı uzun yaşardı acaba? Yaşam
böyle bir şey işte...
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 71
Spor
AHMET KARA:
Hedefimiz, yelken sporunu
eski güçlü günlerine döndürmek
İstanbul Yelken Kulübü’nde son on yıldan bu yana yöneticilik yapan Ayhan Kara,
tek aday olarak girdiği olağanüstü seçimden ‘Başkan’ olarak çıktı. Kendisini
kutluyor, kulübe dair ilk söylemlerini dergimiz sayfalarında sizlerle paylaşıyoruz.
CANAN TOPRAKKAYA
1952 yılında kurulan İstanbul Yelken Kulübü,
geçen yıl kasım ayında Olağanüstü Genel
Kurul Toplantısı yaparak yeni başkanını
seçti. Ahmet Saruhan’ın yerine kulübün eski
Genel Sekreteri Ahmet Kara, tek aday olarak
girdiği seçimden “Başkan” olarak çıktı. Kara,
başkan seçildikten sonra ayağının tozuyla
ilk röportajını dergimize verdi.
Hayırlı olsun Ahmet Bey...
Olağanüstü Genel Kurul sürecinde
neler yaşandı, anlatır mısınız?
İstanbul Yelken Kulübü’nde son 10 yıldır
yönetimdeyim, 4 yıl da genel sekreterlik
yaptım. Kasım ayında hızlı bir seçim süreci
yaşadık. Bir değişim gerekiyordu. Son 10
yıldaki en geniş katılımlı seçimi yaşadık.
300 kişi geldi. Tek aday olarak girdiğim
olağanüstü seçimden başkan olarak
çıktım. Rakip çıkmadı. Eski yönetimden
6 arkadaşımız yedek üye, geriye kalan
kişilerin hepsi yeni ve gençlerden oluşuyor.
Ekibi gençleştirdik, onlar da müthiş bir
enerji kattı. Şubat ayında da olağan seçime
hazırlanıyoruz.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Yelkene olan ilginiz nasıl başladı?
Aslen Ankaralıyım. 1960’lardan beri İstanbul’da
yaşıyorum. Yelkene olan ilgim de
o yıllara dayanıyor. Göztepe’de, İstasyon
Caddesi’nde yaşıyorum. Konfeksiyon işinden
tekstil makinesi imalatına kadar birçok
işi yaptım.
72 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Spor
İstanbul Yelken Kulübü’nün
bu yılki hedefleri ne olacak?
Öncelikli hedefimiz, yelken sporunu eski
güçlü günlerine döndürmek olacak. 7’den
70’e daha çok insana bu sporu sevdirmek
istiyoruz. Kulübümüzü tekrardan canlandırmak
en büyük gayem... Ayrıca, bu yıl
sponsorlar bulmak bizim için çok önemli.
Mesela, Namet söz verdi. Florance Nightingale
ile de görüşüyoruz. Denizbank, beş
futbol kulübünün sponsoru konumunda.
Denizbank’a deniz sponsorluğu çok yakışır.
Bu yıl daha çok insana dokunup, gönüllerini
kazanacağız.
Kulübünüzde ne gibi etkinlikler oluyor,
ne tür hizmetler veriyorsunuz?
Kulübümüze üye olmayanlar da gelebiliyor.
Açık terasımız, balo salonumuz var.
Düğünler de yapılıyor. Son etkinliklerimizden
biri, 15-19 Aralık 2021 tarihleri arasında
gerçekleşen Türkiye Briç Şampiyonası oldu.
Turnuva, salonumuzda yapıldı. Bu gibi etkinlikleri
daha çok yapmak istiyoruz. Ayrıca,
Türkiye Briç Federasyonu Başkanı Yasemin Merçil,
Spor Toto Türkiye Karışık Takımlar ve Karışık İkili Briç
Şampiyonası’na ev sahipliği yapmış olmasından dolayı
İstanbul Yelken Kulübü Başkanı Ahmet Kara’ya bir
teşekkür plaketi verdi.
kulübümüzde sinema ve tiyatro gibi kültürel
aktiviteler de var. Oda Tiyatrosu salonumuzu
kiraladı. 2022; konserler, etkinlikler,
tiyatrolar ve şampiyonaların olduğu dolu
dolu bir yıl olsun istiyoruz.
2022 yılı, İstanbul Yelken Kulübü’nün
kuruluşunun 70. yılı oluyor.
70. yıla özel sürprizleriniz olacak mı?
70. yıla özel etkinliklerimiz olacak. Hayalim,
üyemiz de olan Erol Evgin ile iletişim kurup,
baharda burada 70. yılımıza yakışır bir
konser yapmak.
Eğitim programlarınızdan da
bahseder misiniz?
İstanbul Yelken Kulübü olarak eğitimleri
ikiye ayırdık; çocuklar ve gençler Ana
Yelken’de, yetişkinler ise Atak Akademi’de
eğitim alıyor. Güzel ve farklı bir eğitim
veriyoruz. Yaz okulumuzda her 8 öğrenciye
bir joker boat düşüyor. Hem yaz hem
kış kursuna gelen öğrencilere ve onların
ailelerine karşı mesuliyetimiz var. 6 yaşında
okuma-yazmaya başlayan bir çocuk, yelken
eğitimi almaya başlayabilir. Kulübümüze
7 yaşında çocuklar geliyor. Bir gün eğitim
verip, suya atıyoruz. 12-14 tane joker boat’umuz
bulunuyor. Fakat Türkiye’de sıkıntı,
antrenör bulamamak. Yelken, kayak ve tenis
sporunda maalesef antrenör sayısı çok az
durumda.
Ailelerin ilgisi nasıl?
Yelken sporu çocuklara ne katıyor?
Ailelerin ilgisi müthiş, çocuklarını bu sporu
yapmaları için teşvik ediyorlar. Çocuklarımız
09.30-15.30 saatleri arası çalışıyorlar. 15 gün
ders alıyorlar. Daha sonra kabiliyeti varsa,
ailesi de arkasındaysa takımlara alıyoruz.
Yelken, çocuklara müthiş bir gelişim kazandırıyor.
Üç boyutlu düşünmeye sevk ediyor,
özgüveni yerine geliyor. Çocuğu denize
atıyorsunuz; denizle mücadele ediyor,
rüzgâra bakıyor. Yarıştaysa kafasında strateji
kuracak, rakiplerini geçecek ve en önemlisi
kararlarını kendi verecek.
Peki, kulübünüzde yetişkinler
nasıl bir eğitim alıyor?
2015 yılından beri yetişkinler de İstanbul
Yelken Kulübü bünyesinde Atak Akademi’de
eğitim alıyorlar. Emekli Deniz Kurmay Albay
Ali Türkşen, kurucu ortakları arasında bulunuyor.
Yani 7 yaşından 70 yaşına kadar bu
sporu yapmak isteyen herkese kapımız açık.
Yarışlar ne zaman başlayacak?
Geçen yıl yarışlar durmuştu, bu yılın
programını ise Türkiye Yelken Federasyonu
hazırlıyor.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 73
Spor
ALİ TÜRKŞEN:
İstanbul Yelken Kulübü
benim evim
Emekli Deniz Kurmay Albay ve eski SAT Komandosu
Ali Türkşen, 2015 yılından bu yana
Fenerbahçe Burnu’ndaki İstanbul Yelken
Kulübü bünyesinde, kurucu ortaklarından
olduğu Atak Akademi ile yetişkinlere yelken
eğitimi veriyor. Biz de Kadıköy Life olarak,
Türkşen ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nden
emekli olduktan sonra yelken macerasının
nasıl başladığını ve Kadıköy’de yaşamanın
kendisi için ne ifade ettiğini konuştuk.
Silahlı Kuvvetler’den emekli olduktan
sonra yelken eğitimi vermeye nasıl karar
verdiniz? İstanbul Yelken Kulübü ile
yollarınız nasıl kesişti?
Kariyerimin önemli bir bölümünde SAT
Komandosu (Sualtı Taarruz) olarak görev
yaptım. Denizle yaşamım boyunca hep iç
içe oldum. İstanbul Yelken Kulübü’nün kapısından
içeriyse ilk defa 1982 yılında, Deniz
Harp Okulu öğrencisiyken girmiştim. 2015
yılında emekli olduktan sonra oğlum vasıtasıyla
sürekli gidip gelmeye başladım. Yollarımız
tekrar kesişmiş oldu. Gidip gelmelerim
sırasında kulübün yetişkinlere özel eğitim
veren kısmının da devredildiğini öğrendim.
Teklif verdim, kabul edildi. Aslında emekli
olduktan sonra yelken eğitimi vermek de
hiç aklımda yoktu. Önceki Başkanımız Sayın
Ahmet Saruhan ve şimdiki Başkanımız
Sayın Ahmet Kara ile 7 yıldır çok uyumlu bir
şekilde çalışıyoruz.
Atak Akademi ile İstanbul Yelken Kulübü
bünyesinde eğitim vermek sizin için
ne ifade ediyor?
İstanbul Yelken Kulübü, 1952 yılında kurulmuş
çok köklü bir kulüp. İyi ki bu kulüpte
çalışıyorum. Ayrıca, bana zor zamanlarımdan
sonra çok kucak açtılar. Başkanlarımıza,
kulübüme gönül borcum çoktur.
Kendimi evimde hissediyorum.
Peki, eğitimlere gelirsek…
İçeriğinden bahseder misiniz?
Hafta içi olsun, hafta sonu olsun sürekli
denizdeyiz. Eğitimlerimizde iki periyot
var: Sabah 09.30-12.30 veya 13.30-16.30.
Bir de gece eğitimlerimiz oluyor. Gün
battıktan sonra 3 saat daha ders yapıyoruz.
Atak Akademi olarak 17-18 yaşından 70
yaşına kadar isteyen herkese Fenerbahçe
Burnu’ndaki yerimizde eğitim veriyoruz.
Ayrıca, İstanbul Boğazı’nda yaptığımız
faaliyetler de oluyor. Atak Akademi’deki
eğitimlerde amacımız; katılımcıların özgüvenlerini
arttırmak, iş birliği/takım ruhunu
geliştirmek, bu yolla bireylerin gerek iş
gerek özel yaşamlarında daha başarılı
olmalarını sağlamak.
Öğrencilerinizle İstanbul veya
Türkiye dışına da çıktınız mı?
Şu ana kadar en uzak İstanbul’dan Bodrum’a
ve Marmaris’e gittik. Yunanistan’a
da gitme planımız vardı, fakat pandemi
nedeniyle gerçekleştiremiyoruz. İnşallah bu
yaz olacak.
Eğitimleriniz kaç kişilik oluyor?
Bir teknede en fazla 4 kişi oluyoruz. Fakat
şehir dışına çıktığımız uzun yolculuklarda
kamara sayısına göre 5-6 kişi de uygundur.
Son olarak, kaç yıldır Kadıköy ilçesinde
yaşıyorsunuz? Kadıköylü olmak
sizin için ne ifade ediyor?
Son üç yıldır Ziverbey’de oturuyorum.
Emekli olduktan sonra Kadıköy’de yaşamak
çok iyi geldi. Yaşanılası bir semt, Kadıköylü
olmak bir ayrıcalık... İnsan kalitesi de çok
yüksek. Semt çarşısı insanı ferahlatıyor.
Bazı gittiğim yerler ise sabitleşti. Mesela,
Kızıltoprak’ta Alem İşkembe’de mutlaka çorbamı
içerim. Fakat bu pandemi döneminde
üzüldüğüm şeyler de oldu, birçok esnaf
kepenk indirdi.
74 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Nostalji
Kadıköy’de Galatasaraylılar
ADNAN GİZ*
Önceden belirttiğimiz gibi, futbolun Kadıköy’de
gelişmesinde çayırların etkisi vardı.
Fenerbahçe’nin meşhur deyimle ezeli rakibi
Galatasaray, ilk yıllarında lokal ve saha sıkıntısı
çektiğinden onlar da Kadıköy’ün yolunu
tutacaktı. 1905’de Galatasaray Sultanisi’nde
doğan kulübün oyuncuları, antrenman için
Grande Cour’dan yararlanırlardı.
1906’da Gazhane Çayırı’nı kiraladılar.
Kuşdili’nde Lazar’ın kahvesinde soyunup
giyinirlerdi. İlk lokal, 1912’de 30 kuruş aylıkla
kiralanan İttihad Spor Kulübü’nün merdiven
altı oldu. Sonradan daha uygun yerler arandı.
Beyoğlu’nda iki oda, İttihad Spor Kulübü
binasında bir oda, Beyoğlu Balık Pazarı’nda
Faik Bey’in dükkânı gibi yerlere geçildi.
1925’den sonra bugünkü Hasnun Galip
Sokağı’ndaki binaya kavuşacak, 1938’de
buranın sahibi olacaklardı.
Gelelim, Galatasaray’ın Kadıköylü üyelerine.
Kulübün kurucusu ve 1 no’lu üyesi Ali Sami
Yen (1886-1951) Kandilli’de doğmuş, çocukluk
ve ilk gençlik yıllarını babası büyük
yazar ve dil bilgini Şemseddin Sami Bey’in
Erenköy’de, Galip Paşa Camii yanındaki
sokakta yaptırdığı köşkte geçirmişti.
Babasının 1904’de ölümünden sonra köşk
satılınca Ali Sami, Cumhuriyet dönemine
kadar kızkardeşi Samiye Hanım’la eniştesi
Raşid Bey’in Ethem Efendi Caddesi’ndeki
evinde oturdu. Galatasaray Lisesi’nde
futbol oynamaya başlayan ve Galatasaray
Kulübü’nü kurarak ilk başkanlık görevini
üstlenen Ali Sami, futbolu bıraktıktan sonra
hakemlik, antrenörlük ve yöneticilik yaptı.
Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kurucuları
arasında yer alarak başkanlığa seçildi.
15 kez Galatasaray Kulübü Başkanlığı’na
getirilerek, bu topluluğun başarıya ulaşması
için önemli çalışmalarda bulundu.
Yine kulübüne yıllarca hizmet veren Muslih
Peykoğlu (1905-1960), son yıllarını Moda’da
geçirmişti. Galatasaray’a son derece bağlı
olan Divan Üyesi Aziz Çınar Bey, Feneryolu’nda
doğmuş ve yaşamıştı. Futbolculardan
Bek Burhan Atak, kulüple aynı tarihte
dünyaya gelmiş eski bir Kadıköylüdür.
Yoğurtçu Köprüsü’nü geçince sol kolda dere
kenarındaki 1 numaralı evde uzun yıllar
oturdu. Köprünün genişletilmesi için ev
istimlâk edilince, Ziverbey semtine yerleşti.
1930-1940 yıllarında Galatasaray Birinci
Takımı’nda top oynayan ve on kez milli olan
Necdet Cici ile tanınmış kaleci Osman İncili
(1916) de doğma büyüme Kadıköylüdür.
Ali Sami Yen
Kendisinden 17 yaş büyük olan meşhur
Bekir Refet’in dayısıdır. Osman İncili, 1938-
1949 yılları arasında oynamıştı. Galatasaray’ın
ünlü oyuncularından Bülend ve Reha
Eken, ağabeyleri Danyal, genç sayılacak bir
yaşta ölen kaleci Erdoğan Atlıoğlu (1925-
1973), Kadıköy veya banliyösünde oturmuşlardı.
Bir ara bu kulübün forvetinde oynayan
Sarafim, Aziz Çınar Bey tarafından Muslih
Hoca’ya tanıtılmıştı. Sarafim, yaşlılık döneminde
Kadıköy Kooperatifi’nde çalışıyordu.
Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami Yen’in babası, ünlü ansiklopedist ve
yazar Şemseddin Sami’nin Erenköy’deki köşkü.
*Adnan Giz’in “Bir Zamanlar Kadıköy” isimli kitabından alınmıştır.
Şüphesiz futboldan başka atletizm, güreş,
kürekçilik gibi spor dallarında başarılı
olmuş Kadıköylüler az değildir. Bu konuda
bir araştırma yapamadım. Bunlardan biri
olarak tanıdığım, ünlü güreş adamı Vehbi
Emre’nin Bostancı-Çatalçeşme’de köşkü
vardı. Son yıllarında Feneryolu’nda oturuyordu.
Beden yapısı ve mensubu olduğu
spor dalı bakımından kuvveti temsil eden
bu zat, pek halim ve nazik bir beyefendiydi.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 75
Life Magazin
BURAK SARIMOLA:
Yenilikçi ve aykırı
projelerin içinde
olmak istiyorum
PINAR BALTACI
Fotoğraf: ECE OĞULTÜRK
Televizyon ekranlarında en son “Savaşçı” dizisiyle
evlerimize konuk olan Oyuncu Burak Sarımola ile
Moda’da bir araya geldik. Uzun yıllardır Fenerbahçe’de
yaşayan oyuncu, bugünlerde özellikle dijital
projelere öncelik vererek, yepyeni çalışmalara
imza atıyor. Bunun yanında sokak hayvanlarının
yaşadığı mağduriyete ilişkin farkındalık yaratmak
adına mücadele de veren Sarımola, dergimize özel
açıklamalarda bulundu.
Eski projelerinin yanı sıra yepyeni çalışmaların
da müjdesini veren Burak Sarımola; “Eski devam
eden projelerimin yanı sıra yenileri de var. Uzun bir
süredir Tümay Özokur Akademi’de eğitim veriyor,
oyuncu koçluğu yapıyor, kamera önü oyunculuk
eğitimleri veriyorum. Özellikle oyunculuğa yeni
başlamış ya da başlayacak olan gençlere yönelik
eğitimlerde yer alıyorum. Bunun haricinde kendi
oyunculuk kariyerim hızla devam ediyor. Yenilikçi
ve aykırı projelerin içerisinde olmak istiyorum daha
çok. Kariyerime yeni bir yön çiziyor, özellikle dijital
platformlarla ilgileniyorum. Hâlihazırda dijitalde
gerçekleşmesini beklediğim birkaç projem var.
Bunların yanında bir tane uluslararası projeye hazırlanıyorum,
yine dijital ve festivallere gidecek bir
iş. Şu an çok detayına giremeyeceğim. Türkiye’de
ilk, Dünya’da ise ikincisi olacak bir proje. Yakın
zamanda o projenin çekimlerine başlayacağız,
sonrasında da diziye dönüşecek. Diğer taraftan benim
için çok özel olan bir sinema filmi görüşmem
var. Ben Beşiktaşlıyım, sinema filmi de onunla
ilgili. Bunun yanında mart ayında vizyona girecek,
yine Türkiye’de ilk olan bir proje var. ‘Agarta’ isimli
interaktif bir film oyunu... Farklı farklı aykırı projeler
var. Bugünlerde tüm bu alternatifleri değerlendiriyorum”
dedi.
76 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Life Magazin
“Muhteşem Yüzyıl büyük bir proje ve marka, fakat oynadığım
karakter benim içime bir türlü sinmemişti. O anda iyi
olacağını düşünmüştüm, ancak istediğim gibi gitmedi ve
projeden ayrıldım. Kuruluş Osman’dan da aynı şekilde...”
“KARAKTERLERİN BENİ
HEYECANLANDIRMASI GEREKİYOR”
Proje seçimlerinde özelikle farklı gördüğü
işlere öncelik verdiğini dile getiren
Sarımola; “Farklı işlerin peşindeyim,
çünkü diğerlerini çok yaptım. Tam 34
senedir oyunculuk yapıyorum. Artık
beni projenin popülerliğinden öte
karakterin heyecanlandırması gerekiyor.
Tabii ki zamanında dizilerin popülerliğiyle
ilgilenerek girdiğim projeler oldu.
Ancak her defasında çok mutsuz hissettim
kendimi. Bu deneyimlerin ardından,
şu anda kariyerimi daha farklı şekillendiriyorum.
Sadece karakterin bana
katacaklarını düşüyorum, tüm arayışım
bu yönde. ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinde
rol aldığım dönemde de buna yakın bir
sorun yaşadım. Muhteşem Yüzyıl büyük
bir proje ve marka, fakat oynadığım
karakter benim içime bir türlü sinmemişti.
O anda iyi olacağını düşünmüştüm,
ancak istediğim gibi gitmedi ve
projeden ayrıldım. Kuruluş Osman’dan
da aynı şekilde ayrıldım. Projeler büyük,
onlarla alakalı hiçbir sıkıntı yok ama
ben kendimi bu tarz durumların içerisinde
görmek istemiyorum. Zamanında
tecrübe edindim, hatalar yaptım, ancak
artık benden geçti ve hata yapmak
istemiyorum” diye konuştu.
TANINDIĞI ESAS PROJE:
“GÜLBEYAZ”
Rotamızı biraz daha eskilere çeviriyoruz.
Burak Sarımola’nın heyecanlı bir genci
oynadığı zamanlar. Bu kült dizinin Burak
Bey’in hayatındaki yeri de bir hayli özel:
“Gülbeyaz, bu zamana kadar en içime
sinen proje oldu. Kadrosuyla, hikâyesiyle…
Oraya kadar çok iş yaptım ama
Gülbeyaz, benim çıkış yaptığım projedir.
Hâlâ beni Gülbeyaz’daki çocuk olarak hatırlayanlar
var. Yakın zamandaki en özel
projem ise Savaşçı... Benim için milat bir
projedir. Ben yıllarca kötü karakteri çok
iyi oynayacağımı iddia ettim. Zaten yüz
olarak iyi karakterler oynamaya daha
yatkınım. O sebeple kötü rol benim için
daha zor olacaktı. Aktörlük esasında kendine
uzak karakterleri de oynayabilmek
ve onları yaşayabilmek.”
“SOKAK HAYVANLARINA
KATLİAM VE SOYKIRIM
YAPILMASIN!”
Sarımola’nın gündeminde bugünlerde bir
de sokak hayvanlarına yaratılan mağduriyet
var. Geçtiğimiz haftalarda yasaklı köpek türlerinin
kısırlaştırılarak kayıt altına alınmalarıyla
alakalı kararın ardından başlatılan tepki
etkinliklerine aktif olarak katılan oyuncu,
yaşanan süreci şu sözlerle özetledi: “Benim
bugünlerde gündemim tamamen canlarla
ilgili, ortada insani bir durum var. Ben hayatımda
hiçbir konuda aktivist biri olmadım.
Hatta kendimi de apolitik olarak tanımlarım,
ancak ilk defa bir konuda kendimi öne
çıkmak zorunda hissettim. Hayvanlarla
ilgili konulara daima duyarlı biriydim, fakat
şimdi topluma da farkındalık yaratmak
zamanı. Bu konuda verdiğim mücadeleden
dolayı kısa sürede birileri korktuğu, sesini
çıkartamadığı için ‘kahraman’ ilan edildim.
Kadıköy’de geçtiğimiz günlerde yasaklı
ırklar ve sokak köpeklerine ilişkin bir basın
açıklaması yaptık. İlk defa böyle kitlesel bir
açıklamaya katıldım, iyi ki de katılmışım.
Bunun yanında sık sık canlı yayınlar yaparak,
hem sesimizi duyurmaya çalışıyor hem
de herkesi ses çıkartmaya çağırıyoruz. Bu
anarşik ve siyasi bir hareket değil, tamamen
canlar için verilen bir mücadele. Bir katliam,
soykırım yapılmasın diye. Çocuğumun
yüzüne utanç duymadan bakabilmek için
elimden gelen tüm mücadeleyi vermeye
devam edeceğim.”
“DUYUN, FARK EDİN, KORKMAYIN!”
Sayfalarımız aracılıyla insanlara da seslenen
oyuncu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Duyun,
fark edin ve korkmayın! Bu korkulacak bir
hareket değil. Yasa yanlış bir yasa değil, sadece
yanlış uygulanıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın
açıklaması, barınakların iyileştirilmesi
ve sokak hayvanlarını bu barınaklara
alınmasıyla alakalıydı. Açıklamadan negatif
bir sonuç çıkarmadım açıkçası, ancak
belediyelerin uygulamaları yanlış. Bunun
yanında kendini sorumlu zanneden birkaç
zatın ortaya çıkıp hayvanlara işkence etmesi
ve hatta öldürmesi, vahşete ve katliama
dönüştü. Diğer taraftan, şu an barınaklarda
maalesef yeterli yer yok. Yasaklı ırkları dahi
karşılayabilecek kapasitede değiller. O köpekleri
bizlere söylemeden uyutacaklar ve
inanın bu bir soykırım. Esas davamız şu an
sesimizi duyurmak. Ben de bu çalışmaların
öncülerinden oldum. Çok güzel tepkiler alıyorum
vatandaşlardan, bu yönüyle herkesi
bu dayanışmaya çağırıyorum. ‘Ben, ben,
ben’ fikrinden çıkıp biz, sokaktaki canlarımız
için de birlik olmamız gerekiyor.”
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 77
Life Magazin
FUNDA GÜRAY:
Influencerlık yakın gelecekte bitmez!
PINAR BALTACI
Funda Güray, dijitalleşen yeni dünyaya
kısa sürede uyum sağlayan oyunculardan.
Diziler ve reklam filmlerinin yanı sıra bugünlerde
TRT’de çocuk programı sunan başarılı
oyuncu, aynı zamanda sosyal medyadaki
içerikleriyle de lifestyle tarzı influencerlığın
güzel bir örneğini sunuyor.
Hem oyunculuk zamanlarını hem de
dijitalleşen dünyayı konuştuğumuz Güray;
“Sürekli bir gün Instagram’ın ve buradaki
influencerların biteceği söyleniyor, ancak
reklamcılık mezunu olarak yakın bir gelecekte
öyle olacağını hiç sanmıyorum” diyor.
Siz de yolu Müjdat Gezen’den geçen
oyunculardansınız. Bu okuldaki
deneyimlerinizi ve Kadıköy günlerinizi
nasıl anlatırsınız?
Müjdat Gezen, hayatımdaki en tatlı deneyimlerden
biridir; hem öğrenip hem eğlendim
hem de dizilere geçişim buradaki eğitimimle
oldu diyebilirim. Kadıköy’de esas vakit geçirdiğim
dönem ise üniversiteye hazırlandığım
yıldı, çünkü dershanem Bahariye’deydi. Şimdiki
hâlinden biraz daha sakindi ama Moda
her zaman vazgeçilmezim olmuştur. Kendine
ait bir dokusu var. Plakçılar, vintage mağazalar,
tatlı küçük kafeler, dokusu bozulmamış
sokaklar bana huzurlu hissettiriyor.
Biraz da sosyal medyayı konuşalım.
Sosyal medyada benim de uzun
süredir takipte olduğum hoş içerikli
bir sayfanız var. Okuyucularımız
için paylaşımlarınızı ve sayfayı nasıl
tasarladığınızı anlatır mısınız?
Çok teşekkürler, böyle yorumlar alınca
mutlu oluyorum. Ben aslında pek sosyal
medyayı kullanan birisi değildim, ancak dijitalleşme
hayatımızın odak noktası olmaya
başlayınca kendimi içinde buldum. İstanbul
Üniversitesi’nde “Dijital Pazarlama ve Sosyal
Medya Uzmanlığı” eğitimine gittim. Yavaş
yavaş farklı fikirlerle başlayıp, sonunda
lifestyle bir tarz oluşturdum. Takipçilerimle
deneyimlerimi paylaşmak, onlarla birebir
iletişim hâlinde olmak güzel. Tasarım konusuna
gelince, aslında içerik üreticisiyiz her
birimiz; günü planlayarak yaşıyoruz, spontane
şeylerde bile bir içerik oluşturuyoruz
diyebilirim. Lifestyle bir sayfam olduğu için
kombinleri, gidilecek mekânları önceden
belirleyip ilerliyorum.
Dijital üreticilik, influencerlik özellikle
pandemi sürecinde bir hayli yükselişe
geçti. Bunun sebeplerini ve geldiği
noktayı nasıl anlatırsınız?
Aslında dijital pazarlama yükselişteydi,
ancak pandemiyle birlikte herkes dijitalleşince
biraz daha arttı. Geleneksel (TV,
billboardlar, vs.) reklam bütçeleri yeni nesil
reklama kaydı ve bunun en temel ayağı ise
influencerlar. Sürekli bir gün Instagram’ın ve
buradaki influencerların biteceği söyleniyor,
ancak reklamcılık mezunu olarak yakın bir
gelecekte öyle olacağını hiç sanmıyorum.
Yakın zamandaki projelerinizden
bahseder misiniz?
Şu an TRT Çocuk’ta “Variloto” isimli çocuk
yarışma programını sunuyorum. Çocuklarla
birlikte bir işte olmak çok keyifli gerçekten,
enerjime enerji katıyorlar. Onun dışında
influencerlığa devam ediyorum. çünkü severek
yapıyorum. Görüştüğüm bir iki proje
var, ancak henüz net değiller. Bakalım ben
de ara verdikten sonra dizileri özledim, geri
dönebilirim.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Çok teşekkür ederim. Her şeyin yolunda olduğu,
hepimizin yüzünün güldüğü, sağlıklı
günlere diyorum...
78 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
CYAN
C M Y
K
BLACK
parıltı basım
PRINTING & PRESS
MODERN BASKI HİZMETLERİ
Aa
MAGENTA
YELLOW
PVC METALİZE KARTVİZİT
YIL
KİŞİYE ÖZEL PLAKA BASKI
Yüksek tirajlardaki renkli ve siyah beyaz
işleriniz için çözüm üretiyoruz.
Kaliteli hizmet, hızlı teslimat.
0552 104 50 88
www.pariltibasim.com
bilgi@pariltibasim.com
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Hedef sonsuza dek mutluluk!
Türk Armatörler Birliği kurucularından Şükrü Göksu’nun torunu
Göksu Diren ile Gemi İnşa Mühendisi Volkan Demirci’nin düğünü,
geride bıraktığımız 8 Ocak 2022 tarihinde The Green Park Hotel
Pendik’te yapıldı. Çiftin nikâh şahitliklerini 1990’li yılların efsane ismi
Milli Futbolcu, Teknik Direktör Hami Mandıralı ile Türkcan Yapı Genel
Müdürü Murat Yertürk yaptı.
Volkan Demirci ile hayatını birleştiren Göksu Diren, “Hedef sonsuza
dek mutluluk” dedi. 2018 yılında bir doğumgünü partisinde tanışan
çift, 2021 yılının 16 Ekim tarihinde nişan yüzüklerini takmıştı.
80 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Gastronomi
Göztepe’de 500’e yakın ürün çeşidi ve geniş şarap kavıyla
“CASA BOTTİ”
YAZI & FOTOĞRAFLAR: REHA KADAK
Bölgemizin en önemli semtlerinden Göztepe, son zamanlarda
yeme-içme mekânlarıyla adından söz ettiriyor. Bu
mekânlardan biri de 500’e yakın ürün çeşidi ve yerli-yabancı
geniş şarap kavıyla Casa Botti…
Casa Botti, bölgede açılan ilk şarap butiği. Mekân sadece
şarap değil, aynı zamanda şarap yanına gurme peynir çeşitlerinden
kadehlere, şarap aksesuarlarından şarap kitaplarına
kadar geniş bir seçeneği de içerisinde barındırıyor.
Mekânın kurucusu Çiğdem Şentuna ile keyifli bir söyleşi
gerçekleştirdik.
Casa Botti, Anadolu Yakası’nda adından söz ettiren bir
marka oldu. Casa Botti, ne zaman ve nasıl kuruldu?
Casa Botti, 2020 Kasım ayında kuruldu ama gerekli izinlerin
alınması ve pandemiden kaynaklanan kapanmalardan dolayı
Mayıs 2021’de açıldı.
Az önce de bahsettiğimiz gibi, bölge halkı markanızı
benimsedi. İlk tepkiler nasıl oldu?
Mağazamıza gelenlerden çok güzel yorumlar alıyoruz. Öncelikle
yurt dışındaki butik şarap mağazalarına benzediğini ve
konsept olarak daha önce Kadıköy civarında böyle bir yer görmediklerini
belirtiyorlar. Ayrıca ortamın çok samimi oluşu ve
şarabı çok iyi yansıttığı da gelen güzel yorumlardan bazıları.
Casa Botti’nin geniş bir kavı mevcut.
İçerikte hangi çeşitler yer alıyor?
Casa Botti’de farklı segmentlerde 60 civarı üreticinin 500’e
yakın ürün çeşidi bulunuyor. Kavımız ağırlıklı olarak Türk
üreticilerin şaraplarından oluşuyor. Yabancı şaraplarda da
bölgesini en iyi temsil eden üreticilerin şaraplarını bulundurmaya
özen gösteriyoruz.
Çiğdem Hanım, uzun süre yurt dışı deneyiminizden
sonra yeniden İstanbul’dasınız. Sizi biraz
tanıyabilir miyiz?
Uzun süredir uluslararası deniz taşımacılığı sektöründe
çalıştıktan sonra, hobim olan şarapla ilgili eğitimlere katılmaya
başladım. Wine & Spirit Education Trust (WSET)’in
üçüncü aşamasını da bitirdikten sonra, şu anda International
Sommelier Guild Intermediate Wine Certification
(ISG IWC) eğitimlerime halen devam etmekteyim. Şarap
Uzmanları Derneği ve birkaç profesyonel tadım grubunun
da üyesiyim.
Müşterileriniz daha çok hangi çeşitlere ilgi gösteriyor?
Müşteriler, genellikle her yerde göremedikleri Türk butik
üreticilerin şaraplarını merak ediyorlar. Biz de elimizden
geldiği kadar yeni üreticiler ve ürünleri hakkında bilgi vermeye
çalışıyoruz.
Şarap dışında farklı ve yan ürün satışlarınız da var.
Casa Botti’de ne gibi çeşitler bulunuyor?
Mağazamızda ayrıca şarap ile ilgili kitaplar, şarap aksesuarları,
kadehlerin yanı sıra yöresel peynir ve şarküteri ürünleri
ile şaraba eşlik eden geniş bir ürün yelpazesi bulunmakta.
Casa Botti
Caddebostan Mh. Prof. Dr. Hulusi Behçet Cad. Zadil Apt. No:6 Kadıköy
Tel: (0539) 841 88 86 – www.casabotti.com – Instagram: @casa.botti
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 81
Gastronomi
Kadıköy’den çıkan bir artizan çikolata markası;
“Läcker Chocolates”
REHA KADAK
Kadıköy ve çikolata, son zamanlarda bir arada
anılıyor. İki Kadıköylü genç girişimci Nur
Ellialtıoğlu Deniz ve Egehan Deniz’in ilçemizde
kurdukları, artizan çikolata çeşitlerini
bünyesinde barındıran Läcker Chocolates;
hammadde kalitesi, çeşitleri ve sunumlarıyla
adından oldukça söz ettiriyor.
Läcker Chocolates, çok yeni bir marka.
Markanın kurucuları olarak sizler de
yeme-içme sektörüne yeni katılan
isimlersiniz. Sizleri tanıyabilir miyiz?
Nur Ellialtıoğlu Deniz: Öncelikle bize yer
verdiğiniz için teşekkür ederiz. Gıda sektörüne
girmeden önce, son üç senedir kurucusu
olduğum sosyal medya ve dijital ajansını
yönetmekteyim.
Egehan Deniz: Lise ve üniversite eğitimimi
Amerika’da tamamladım. Daha sonra Amerika
ve Türkiye’de birçok çok uluslu şirketin
satış, marka ve e-ticaret departmanlarında
deneyim edindim. Özel sektör kariyerimin
ağırlıklı kısmı gıda sektöründe geçti. Läcker’i
kurmamızla birlikte özel sektörü bırakarak,
markaya yoğunlaşma kararı aldım.
Peki, markanın kuruluş süreci nasıl
gerçekleşti?
N.E.D.: Bizler Kadıköylüyüz. Läcker Chocolates
da Kadıköy’de kurulan bir marka. Läcker
ne kadar yeni bir marka olsa da kökeni,
ailemizin bu sektörde uzun süredir bulunmasına
dayanmakta. Buradan aldığımız güç,
Egehan’ın gıda sektöründeki deneyimi ve
bizim “Studio Fiftysix” ajansı olarak tecrübemiz,
Läcker’in hayata geçmesini sağladı.
Läcker, bir çikolata markası.
Çeşitler ve çalışmalarınız hakkında
bilgi verebilir misiniz?
N.E.D.: Läcker, endüstriyel çikolata ürünleri ile
son tüketime uygun ürünleri tek çatı altında
toplayan bir marka. Türkiye’de bu vizyon ve
konseptte tek çatı altında ilerleyen başka bir
marka bulunmamakta. Endüstriyel ürünlerin
bulunduğu “Läcker Mutfak” kategorimiz ile
en kaliteli endüstriyel çikolata ürünlerini mutfaksever
ile buluşturuyoruz. Bunun haricinde
lokal işletmeler ve artizan şefler bizim için çok
değerli. Olağanın dışına çıkmaları, yenilikten
korkmamaları ve en iyi içerikleri müşterilerine
sunmak istemeleri sebebiyle, bu tarz şef ve
işletmeler ile yakın bağlar kurmaya çalışıyoruz.
E.D.: Aynı zamanda kendi kuvertürlerimizden
üretilmiş artizan çikolata serimiz mevcut.
Biz burada kendi hammaddemizden
ne kadar güzel bir çikolata yaratılabileceğini
göstermek istedik. Bu kategori çikolata
severlere ne kadar hitap etse de aynı
zamanda son zamanlarda hızla büyüyen
butik çikolata markalarına da ilham kaynağı
olmasını istedik.
Çikolata
dünyaca sevilen bir tat,
ülkemizde de öyle. Dünyanın
her yerinde artizan çikolatalardan
tutun da marketlerde basit bir tüketim
gıdası olarak satılan çikolata çeşitleri
ve markaları mevcut. İyi bir çikolata
dediğimizde ne anlıyoruz?
N.E.D.: İyi bir çikolata için en kritik üç madde
sayabiliriz; bunlar hammadde kalitesi,
üretim süreci ve tutarlılığıdır. Bugün ne yazık
ki birçok çikolata olarak satılan ürünün
içerisinde kakao yağına bile rastlanamamakta.
Biz tüketici gözüyle içerisinde kakao
yağı hariç bir yağ kullanılmış çikolatayı
denemek için bile olsa asla tüketmiyoruz.
Läcker markasına tüketiciler nasıl
ulaşabilir? Nerelerde satışınız yapılıyor?
N.E.D.: Läcker oldukça genç bir marka.
Şu anda kendi websitemiz olan
www.lackerchocolates.com üzerinden
satışlarımızı gerçekleştiriyoruz. Bunun haricinde
bölgemizde Flan Bakery, Büyük Kulüp,
Naive Floral, Casa Botti ve ayrıca Avrupa Yakası’nda
Mae Zae ile Trendyol, Hepsiburada
gibi platformarlarda da belirli ürünlerimizin
satışı gerçekleşmekte.
Läcker Chocolates
Instagram: @lackerchocolates
Web: www.lackerchocolates.com
82 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
2021 yılına damga vuran,
CHP kadrolarını buluşturan düğün
Kadıköy’de 2021 yılının en çok konuşulan
düğünlerinden biri, Gökpınar Ailesi’nin
CHP’nin efsane kadrolarını buluşturduğu
düğün olarak kayıtlara geçti. Kadıköy Belediye
Meclisi’ne beş dönemdir seçilen, hâlen
Kadıköy Belediyesi’ni İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’nde temsil eden Meclis Üyesi
Hasan Gökpınar’ın oğlu Burak Gökpınar’ın,
önemli tanıkların şahitliğinde Cansu Tokay
ile hayatını birleştirdiği düğün hâlâ konuşuluyor.
CHP KADROLARINDAN YOĞUN KATILIM
Çiftin düğünleri eylül ayının son haftasında,
Gökpınar Ailesi’nin sahibi olduğu
Suadiye’nin ünlü balık mekânı Çatana’da
gerçekleşti. Çok sayıda davetlinin katıldığı
düğünde, nikâhı Kadıköy Belediye Başkanı
Şerdil Dara Odabaşı kıydı. CHP İstanbul
İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Hüsamettin
Özkan, CHP Genel Başkan Yardımcısı
Oğuz Kaan Salıcı, CHP İstanbul Milletvekili
İlhan Kesici, Lütfü Topaç, Umut Berkay
Çiçek ve Canan Özdemir’den oluşan
CHP kadroları, nikâhın tanıkları olarak
nikâh defterini imzaladılar. Ardından
nikâh cüzdanını teslim görevi, eski Devlet
Bakanlarımızdan Hüsamettin Özkan’a
verildi. Özkan; “Hayat boyu birlikteliğinizin
bu belgesini, hayat boyu mutluluk
dileklerimle veriyorum” diyerek, alkışlar
eşliğinde nikâh cüzdanını gelin Cansu
Gökpınar’a teslim etti.
Düğünün davetlileri
arasında bizler de
vardık. CHP İstanbul
İl Başkanı Canan
Kaftancıoğlu, Kadıköy
Life Dergisi Genel
Yayın Yönetmeni
Canan Toprakkaya,
Kadıköy Life Dergisi
Yazı İşleri Müdürü Av.
İrem Toprakkaya...
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 83
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Kılıçdaroğlu’nun Kadıköy günü
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, yeni yılın ilk pazar gününü
“Kadıköy günü” olarak değerlendirdi.
Cumartesi akşamı Habertürk TV’de Fatih
Altaylı’nın sunduğu “Teke Tek” programına
katılmak üzere İstanbul’a gelen Kılıçdaroğlu,
pazar gününün tamamını Kadıköy’de
geçirdi.
İlçe Başkanı Ali Narin de eşlik etti. Ana
Kadıköy Grubu Başkanı Şeref Ekşi’nin ev
sahipliğinde basına kapalı olarak gerçekleşen
kahvaltıya, grup üyelerinden 60 kişi
katıldı. Bunlar arasında Sedat Tavukçuoğlu,
Nükhet Gözübüyük, Mutahar Kotevoğlu,
Falih Özgür, Nezih Özgür, Cevat Akova gibi
isimler yer aldı.
Buluşma sonrasında Ana Kadıköy Grubu Başkanı
Şeref Ekşi, Kemal Kılıçdaroğlu’na Paşabahçe’nin
“Antika Serisi” olarak ürettiği yazı takımını günün
anısı olarak hediye etti.
Kemal Kılıçdaroğlu, güne Büyük Kulüp’te
kahvaltı ile başladı. Bir anlamda Kadıköy’ün
“Akil İnsanlar Grubu” olarak da
adlandırılabilecek Ana Kadıköy Grubu’nun
davetlisi olarak katıldığı buluşmada
Kılıçdaroğlu’na Kadıköy Belediye Başkanı
Şerdil Dara Odabaşı, CHP İstanbul İl Başkanı
Canan Kaftancıoğlu ve CHP Kadıköy
ÖDÜL TÖRENİNE KATILARAK
KAZANANLARA ÖDÜLLERİNİ VERDİ
Sonrasında Caddebostan Kültür Merkezi’ne
geçen Kemal Kılıçdaroğlu, burada
ödül törenine katılarak kazananlara
ödüllerini verdi. CHP İstanbul İl Başkanlığınca
sağlık çalışanlarına ithafen “Korona
Günlerinde Umut” başlığıyla düzenlenen
Büyük Kulüp ev sahipliğinde gerçekleşen kahvaltıda
Kılıçdaroğlu, çalışanlarla da tek tek tanışarak
teşekkürlerini iletti. Bu isimler arasında Mualla
Dalbudak Özmen de vardı.
“1. Güzel İstanbul Fotoğraf Yarışması” ve
“2. İstanbul Öykü Yarışması” ödül töreninde
önemli bir mesaj da veren Kılıçdaroğlu,
sanata artık “yumuşak güç” denildiğini
belirterek; “Eğer bir ülke sanat konusunda
güçlü ise dünyanın her tarafına sesini
duyurabiliyor” dedi.
84 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği 72 yaşında!
1949 yılının aralık ayında Türkiye Cumhuriyeti’nin
ilk ve önder üniversite mezunu kadınları
tarafından kurulan, kurucu üyeleri arasında
Süreyya Ağaoğlu, Sara Akdik, Şevket Fazıla Giz,
Nüzhet Gökdoğan gibi isimlerin yer aldığı Türk
Üniversiteli Kadınlar Derneği (TÜKD), 72. yaşını
kutladı. Büyük Kulüp’te gerçekleşen kutlamaya,
TÜKD Ataşehir Şubesi ev sahipliği yaptı.
Son derece renkli geçen buluşmaya; derneğin
Adana, Ankara, Bursa, Isparta, İzmir, Yalova gibi
illerimizde bulunan şubelerinin temsilcileri ile
İstanbul şubelerinin temsilcileri katıldı.
“HEDEFİMİZ, 2022 YILINDA
35 ŞUBEYE ULAŞMAK”
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel
Başkanı Hülya Yüksel, etkinlikte yaptığı konuşmada
2021 yılını 28 şubeye ulaşmış bir sivil
toplum kuruluşu olarak kapattıklarını, ancak
2022 yılında 35 şubeye ulaşmalarının hedefleri
arasında olduğunu söyledi. Büyümenin ve genişlemenin
kontrollü biçimde, hedeflerinden
ve ilkelerinden taviz vermeden gerçekleştirilmesini
planladıklarını aktaran Yüksel; “Gelecek
için de son derece umutluyuz. Yeni bir yıla,
yeni umutlarla başlıyoruz. Yeni yılın başta
sağlık olmak üzere, mutluluk ve bereket dolu
günler getirmesini diliyorum” dedi.
SÜREYYA AĞAOĞLU ÇOCUK DOSTLARI
DERNEĞİ KONUK OLDU
Buluşmanın konukları da vardı. Süreyya
Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği Başkanı
Etkinliğin bir başka önemli
konuğu da Av. Lerzenur
Elik idi. Yazdığı “Kadının
Hukukta Yol Haritası”
adlı kitap ile kadınların
yaşadıkları sorunlar
karşısında bir yol haritası
sunan ve büyük ilgi gören
kitabının tüm satış gelirini
Türk Üniversiteli Kadınlar
Derneği’ne burs fonlarında
kullanılmak üzere bırakan
Elik’e teşekkür edildi.
Tevfik Kerem Akyol, konuşmasında şunları
ifade etti: “1949 yılında yine aynı amaçlara
yönelik kurulmuş bir derneğin temsilcisi
olarak, bugün burada aranızda olmaktan
çok mutluyum. Bundan üç yıl önce bir araya
geldiğimizde, birlikte neler yapabiliriz sorusundan
yola çıktık ve Eskişehir ilimizde burs
verebilme imkânlarına dahil olduk.”
Buluşma sonrasında Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği Başkanı Tevfik Kerem Akyol’a bir teşekkür plaketi
verildi. Plaketi, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Hülya Yüksel ile TÜKD Ataşehir Şubesi Başkanı
Prof. Dr. Nilgün Arun birlikte takdim ettiler.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 85
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Engin Kalaycıoğlu önderliğinde kurulan “Merdivenköy’ün Çınarları”
grubunun üyeleri arasında İbrahim Kuru, Cemil Top, Mahinur Ercan
Çoker, Refik Filiz, Aycan Özbilen, Bayram Top gibi isimler var.
“MERDIVENKÖY’ÜN ÇINARLARI”
YENIDEN KÖK SALIYOR
Göztepe ile birlikte anılıyor olması nedeniyle
Göztepe’nin gölgesinde kalan, ancak
tarihi Göztepe’den çok daha eski olan
Merdivenköy Mahallesi’nin çınarları yeniden
kök salıyor. Semt sakinleri, oluşturdukları
“Merdivenköy’ün Çınarları” grubu ile hem
bölgenin geçmişini hem de mahalle kültürünü
geleceğe taşıyor.
Zaman zaman geçmişten ve günümüzden
fotoğraflarını paylaştığımız Engin Kalaycıoğlu
önderliğinde kurulan grubun üye
sayısı şimdiden 900’ü buldu. Grup, ilk kısıtlı
fizik buluşmasını yeni yılın ilk haftasında
gerçekleştirdi. TCDD Fenerbahçe Sosyal
Tesisleri’nde düzenlenen buluşma son
derece renkliydi. Tabi konuşulan konuların
başında, 1960’lı-70’li yılların siyah beyaz
günleri yer aldı.
BİNLERCE FOTOĞRAF VE OBJE
Arşivinde eski yıllara ait binlerce fotoğraf ve
obje bulunduran Engin Kalaycıoğlu, grubun
oluşum amacını ise şöyle açıkladı: “Yaşadığımız
dünyada bizler kuşak olarak milenyum
dahil çok büyük devrimlere tanıklık ettik. Bu
birikimlerimizin gelecek kuşaklara aktarılması
misyonu ile bu grubu oluşturduk. Bir
başka amacımız da Merdivenköy mahallemiz
ve çevresine hizmette bulunmak.”
Engin Kalaycıoğlu, İbrahim Kuru ve Cemil Top.
AİLE ÇATANA’DA
BULUŞTU
İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü
görevi sırasında spor adına önemli
başarılara imza atan Vedat Bayram’ı,
Çatana Balık’ta ailesiyle birlikte
görüntüledik. “Mekânı evim gibi kabul
ediyorum” diyen Bayram, ayda en az bir
kez mutlaka Çatana’ya geldiğini belirtti.
Orhan Korkusuz, Naşit Bayram, Muazzez
Bayram, Ayla Bayram, Dilek Korkusuz ve
Vedat Bayram.
86 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Tepe Emlak Yatırım, 25. yılını
iş ortaklarıyla Tepe Nautilus’ta kutladı
Organize perakende sektörünün köklü
şirketlerinden Tepe Emlak Yatırım, 25.
yılını kutlama etkinlikleri kapsamında
Tepe Nautilus’ta iş ortakları, çalışanları ve
paydaşlarıyla bir araya geldi. Tepe Emlak
Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Hayal
Olcay; “25 yılda binlerce fikir, proje ve istihdam
yaratmış olmaktan gurur duyuyoruz”
derken, Tepe Emlak Yatırım Genel Müdürü
Deniz Bozan ise; “Değişen alışveriş alışkanlıklarına
uyum sağlarken, ziyaretçilerimizin
Hayal Olcay
temiz havada keyifli vakit geçirmesi için
fonksiyon değişikliklerine odaklandık”
söyleminde bulundu.
25 YILLIK BİLGİ BİRİKİMİ VE
TECRÜBENİN BAŞARISI
İstanbul’un ilk AVM’lerinden biri olarak Anadolu
yakasının kalbinde 2002 yılında hayata
geçirilen Tepe Nautilus’un yemek katında yer
alan Tepe Teras’ta çalışanları ve iş ortaklarıyla
bir araya gelen Tepe Emlak Yatırım Yönetim
Kurulu Başkanı Hayal Olcay, şunları ifade etti:
“25 yıldır Bilkent Holding çatısı altında,
organize perakende sektöründe ilkleri
başarmış ve birçok başarılı projeye imza
atmış olmanın gururuyla çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Alışveriş merkezi ve ticari
alanlarda sürdürdüğümüz yönetim,
kiralama ve konsept danışmanlığı hizmetlerinde
strateji odaklı düşünüp, fark yaratmayı
amaçlıyoruz. ‘Daha ileriye, en iyiye’
felsefesini benimseyerek, güçlü ilişkiler ve
yenilikçi fikirlerin geleceğe en büyük yatırım
olduğuna inanıyoruz.”
GÜNÜN İHTİYAÇ VE BEKLENTİLERİNE
UYGUN RENOVASYONLAR
Tepe Emlak Yatırım Genel Müdürü Deniz
Bozan ise Türkiye’nin ilk tematik AVM’si
Tepe Nautilus’un deniz teması, büyük akvaryumları
ve her katta bir parçası bulunan
deniz feneriyle dönemin en ilgi çekici yaşam
merkezlerinden biri olduğunu hatırlatarak;
şu açıklamaları yaptı:
Deniz Bozan
“Son yıllarda günümüzün ihtiyaç ve beklentilerine
uygun olarak yenilediğimiz Tepe
Nautilus, bugün hâlâ İstanbulluların en
fazla rağbet gösterdiği mekânlar arasında
yer alıyor. Bugüne kadar sürdürülebilirlik ilkemiz
doğrultusunda pek çok projeye hayat
verdik. Şirketimizin kuruluş yıldönümünde
de doğayı korumaya yönelik farkındalık
yaratmak amacıyla çok değerli bir çalışmaya
imza atıyoruz. Ecording ile yaptığımız
işbirliğiyle, ulaşılması zor alanlarda insansız
hava araçları ecoDrone’larla binlerce tohum
topu atışı gerçekleştiriyoruz” değerlendirmesinde
bulundu.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 87
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
MALİ MÜŞAVİRLERDEN
ÇİFTE KUTLAMA
Yeminli mali müşavirler, oldukça zorlu geçen bir yılı geride bırakmış
olmanın yorgunluğunu harika bir balık ziyafeti ile gidermeye
çalıştılar. Sahilyolunun ödüllü balık mekânı Calipso’da gerçekleşen
ziyafet, aynı zamanda Senkron Bağımsız Denetim Şirketi’nin
7. yılının kutlaması özelliğini de taşıyordu.
Fedai Aydın, Sadık Demir, Sinan Aydın, Orhan Bal, Cemal Karaoğlu,
Hüseyin Baykara ve Türker Cedimağar.
Senkron Bağımsız Denetim’in ortakları Calipso’dan öylesine memnun kaldılar
ki, bir türlü mekândan ayrılmak istemediler. Yeminli mali müşavirler, gecenin
ilerleyen saatlerine kadar şömine karşısında kahve keyfini sürdürdüler.
41. YILDA BİR SAYFA
RÖPORTAJIMIZ VAR
Yurt içi ve yurt dışında önemli projelere
imza atan Temeltaş İnşaat’ın sahiplerinden
Mustafa & Melek Temeltaş çifti, 40’ıncı evlilik
yıldönümlerini Moda Deniz Kulübü’nde yakın
dostları ile birlikte kutladılar. Gelecek yıl
kutlayacakları 41. yıldönümünde bir sayfalık
röportaj için şimdiden rezervasyonumuzu
yaptırdık. Ertan Tümay, Yasemin Tümay,
Hamza Aydın, Fatma Aydın, Süreyya Çetin,
Deniz Çetin, Melek Temeltaş ve
Mustafa Temeltaş.
MUTLULUKLA NİCE YILLARA
Besteci ve yorumcu kimliğiyle tanıdığımız Kadıköylü komşularımızdan Erdinç Erişmiş’in
Hilton Istanbul Maslak’ın “Zaxi” adlı mekânında sahne alacağını öğrendiğimizde,
hemen rezervasyonumuzu yaptırdık. Büyük bir keyifle kendisini izlerken, programına
ara verip eşi Begüm Hanım’ın bulunduğu masaya giden Erdinç Bey’in eşinin başından
güller dökmesi ile çiftin 19. evlilik yıldönümleri olduğunu öğrendik. Kendilerine mutlulukla
nice yıllar diliyoruz.
88 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
KADIN EMLAK DANIŞMANLARI
“MARKA BİZİZ” DİYOR
Bağdat Caddesi bölgesinde çalışan, sayıları 100’den fazla kadın
emlak danışmanı olduğunu biliyor muydunuz? İşte bunların
bir bölümü, kendi aralarında “Marka Biziz” adını verdikleri bir
grup oluşturdular. Pek çok alanda işbirliği içerisinde olan ve
sosyal yaşamlarında da çoğu kez birlikte hareket eden grup
üyeleri, geride bıraktığımız yılın yorgunluğunu düzenledikleri
eğlence dolu bir gece ile attı.
“Marka Biziz” diyen kadın gayrimenkul danışmanlarının Caddebostan
Zerdeli Restaurant’ta gerçekleştirdikleri kutlama son derece renkliydi.
AKGÜN ÇİFTİ ANNELERİNİ
KALBUR’DA AĞIRLADI
Levent & Sena Akgün çifti, yılbaşı gecesi birlikte olamadıkları
annelerine ocak ayının ilk haftasında Kalbur’da kebap ziyafeti
verdi. Güner & Mehmet Bulut çifti de onlara eşlik eden isimler
arasındaydı.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 89
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
BUSADER İSTANBUL
ARALIKSIZ
ÇALIŞIYOR
Bursa Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Derneği’nin
(BUSADER) İstanbul Şubesi, Dr.
Yasemin Yakut önderliğinde çalışmalarını
aralıksız sürdürüyor. Üyeleri ile bağlantıyı
kopartmamak adına fiziki buluşmaları da
ihmal etmeyen dernek, geride bıraktığımız
aya iki buluşma birden sığdırdı. Bunlardan
biri Büyük Kulüp’te, diğeri ise Hotel
Suadiye’nin “Cafe de Paris” adlı mekânında
gerçekleşti.
HAYAT KISA,
ÜSTELİK
OLUMSUZLUKLARLA
ÖRÜLÜ
Büyük Kulüp üyelerinden oluşan ve başını
Berna & Kamil Atalay çifti ile Gülay Kuriş’in
çektiği bir grup; “Hayat kısa ve olumsuzluklarla
örülü. Gezmek, eğlenmek ise yapılacak
en doğru şey” dercesine hayatı dolu dolu
yaşamayı tercih edenlerden. Üstelik DJ’leri
“Mehmet Güven olmadan asla!” demeyi de
ihmal etmiyorlar.
MODA DENİZ
KULÜBÜ’NDE
GUSTAV KLIMT
GECESİ
Moda Deniz Kulübü, gastro-kültürel etkinliklerine
kaldığı yerden devam ediyor. Bu
kapsamda geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen
“Hülya Botasun ile Ressam Sofraları”, kulüp
üyelerinden gelen istekler doğrultusunda
yeniden başladı. Bu buluşmaların ilki, geride
bıraktığımız aralık ayında düzenledi. Etkinliğin
ressamı, Türkiye’de “Öpücük” adıyla
bilinen tablosuyla tanıdığımız Avusturya’nın
ünlü ressamı Gustav Klimt idi.
Deniz Erkul, Teoman Taşpınar, Nil Erdoğan, Taha Dinç, Mehmet Yalçın, Hülya
Botasun, Ayhan Alpakın, Ebru Günaçan ve Canan Toprakkaya.
90 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
HER ŞEY GÖNLÜNCE
OLSUN MUZAFFER
AYHAN KARA
Arman Demirkan, Zeki Sözer, Oğuz Sarıcaoğlu ve Muzaffer Ayhan Kara.
Melih Aşık ve Muzaffer Ayhan Kara.
Şimdilerde işi nedeniyle İzmir’de yaşamak durumunda olan, Kadıköy’ün
değerlerinden Modalı gazeteci-yazar Muzaffer Ayhan Kara’nın
doğum günü için yakın dostu, Moda Bülten Kurucusu Oğuz Sarıcaoğlu,
sosyal medyada bir mesaj yayınladı: “Bugün ocak ayının ilk günü, aynı
zamanda O’nun da doğum günü. Bizden uzakta olsa da kutlamayı
birkaç fotoğrafla yapalım dedik. Her şey gönlünce olsun!”
ARZU NİZAMOĞLU:
SİZLER VARKEN YAŞ
ALMAK VIZ GELİR
Yeni yaşına ailesi ile birlikte Büyük Kulüp’te merhaba
diyen Arzu Nizamoğlu, son derece anlamlı
bir mesaj yayınladı. İşte o mesaj: “Yine bir yaş
aldım; sevdiklerimle, canlarımla, dostlarımla...
Gördüm ki çok dost biriktirmişim. Japonya’dan,
ABD’den, Avustralya’dan, Kanada’dan, Bali’den,
Avrupa’nın çeşitli şehirlerinden, ülkemin her yerinden
saat farkı olmaksızın arayan, gelen, mesaj
atan, sosyal medyadan kutlayan dostlarım,
akrabalarım ve canım ailem, iyi ki varsınız! Sizler
varken yaş almak vız gelir. Varsın yaşlar ilerlesin,
mühim olan hoş bir seda. İyi ki varsınız.”
Ata Nizamoğlu, Arzu Nizamoğlu, Osman Nizamoğlu, Egemen Nizamoğlu.
MASAL’IMIZ
7 YAŞINDA!
Ailemizden Nihan & Cenay Toprakkaya
çiftinin biricik kızları Masal, yedinci yaşını
geride bıraktı. Masal, bu kez doğum günü
partisi yerine lezzeti tercih etti. Konu lezzet
olunca adresi “Kalbur” olarak bildiğimiz
için soluğu burada aldık.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 91
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
AMERİKA’DAN
GELDİ,
İLK DURAK
KEBAPÇI OLDU
ABD’de yüksek lisans eğitimini sürdüren
Yelda Soydaş, ülkemize gelir
gelmez en çok özlemini çektiği kebap
için soluğu Ataşehir Kalbur’da aldı.
Nişanlısı Dobias ise lezzetleri test
ettiğinde “Neden ilk durak kebap?”
sorusunun cevabını almış oldu.
Yelda Soydaş, Özlem Çetinkaya, Derya Soydaş, Metin Soydaş, Gökhan Çetinkaya,
Colton Dobias ve Orhan Çetinkaya.
YELKEN
SEVDALISI AİLE
Tam bir yelken tutkunu olan Sarıkaya
ve Alışır ailelerine favori mekânları
İstanbul Yelken Kulübü’nde rastlayarak,
büyük heyecanla izledikleri yarışların
ardından sabırsızlıkla yemeklerini beklerken
objektiflerimize yansıttık. Burcu
Sarıkaya, Pınar Alışır, dördüncü yaşını
karşılamaya hazırlanan kızları Deniz
Alışır, Harun Alışır ve Koru Sarıkaya.
MALTA’DAN
KONUKLARIMIZ
VARDI
Merkezi Malta’da bulunan Akdeniz Turizm
Vakfı’nın CEO’su Andrew Agius Muscat ve Akdeniz
Turizm Vakfı Danışmanı Mona Khalilieh,
FIJET - Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri
Derneği’nin Türkiye Temsilciği ATURJET’in
konuğu olarak ülkemize geldiler. ATURJET
Yönetim Kurulu Başkan Delal Atamdede’nin
ev sahipliğinde Develi’de gerçekleşen buluşmaya,
Kadıköy Life Ailesi de katıldı.
92 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
KADIKÖY KIZ KOLEJİ
ÖĞRENCİLERİ BULUŞTU
Aralarında ünlü oyuncu Ayşe Kökçü’nün de bulunduğu üç eski
arkadaş, Kadıköy Kız Koleji yıllarını yad etmek adına İstanbul Yelken
Kulübü’nde bir araya geldiler. O yıllarda okulun etrafında sıklıkla dolaşanlardan
biri de şimdilerde kulübün başkanlığını yürüten Ahmet
Kara idi. “O günlerde fotoğraf bile çektirebilmek kısmet olamadı,
bari şimdi çektirelim” diyen Kara da sayfalarımıza konuk oldu.
Ayşe Kökçü, Serap Çamlıbelde, Leyla Gönenç.
Ayşe Kökçü, Ahmet Kara…
“BEN OLMAK,
BİZ OLMAYA
ENGEL DEĞİL”
Sanat Girişimcisi Koray Arman’ın Kızıltoprak
Rüştiye Sokak’ta sanat dünyasına
kazandırdığı “Galeri Sekiz Artı Bir”,
düzenlediği ilginç bir sergiyle dikkatleri
çekti. Koray Arman’ın mesajı şöyleydi:
“Bir olmak, ben olmamak değil. Ben
olmak, biz olmaya engel değil. Hepimiz
biriniz, birimiz hepiniz için...”
Hakan Dilek, Burçin Belentepe, Ali Ergin, Burcu Batmaz, Ilgın Tanay ve Sarp Süertaş.
BİZCE DE
“ÇOK GÜZEL
HAREKETLER
BUNLAR”
BKM Mutfak imzalı “Çok Güzel Hareketler
Bunlar” programının devamı niteliğindeki
“Çok Güzel Hareketler Bunlar 2” ekibi, tiyatro
sevdalısı arkadaşımız Haluk Kozakoğlu ile bir
araya geldi. “70’inden sonra tiyatro olur mu?
Olursa ne kadar olur?” diye soracak olursanız,
cevabımız “Neden olmasın?” şeklinde olacaktır.
Ömer Faruk Çavuşoğlu, Evliya Aykan,
Yasin Çam, Haluk Kozakoğlu, Yeşim Dursun
ve Tuğba Yılmaz.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 93
94 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Ünlü turizmci Zekeriya Şen’den
bekârlığa veda
Ünlü turizmci-yazar, Fest Travel Genel Müdürü
Zekeriya Şen, “Bekârlığa veda” diyerek
gönlünü kaptırdığı Gözde Başaran ile evlendi.
Birbirlerine çok yakıştıklarının farkına varıp,
hayatlarını birleştirme kararı alan ikilinin
birlikteliği, Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde
kıyılan nikâh ile resmiyet kazandı.
Zekeriya Şen & Gözde Başaran çiftinin
nikâh şahitliklerini, Fest Travel
Kurucusu Faruk Pekin ile aynı şirketin
IT Direktörü Emre Hayri Turhal yaptı.
Çiftin nikâhında tanıklık görevini, Fest Travel
Kurucusu Faruk Pekin ile aynı şirketin IT Direktörü
Emre Hayri Turhal yaptı. İkili, kıyılan
nikâh sonrasında Bağdat Caddesi’nin ünlü
mekânlarından Moshonis Balıkçısı’nı o gün
için kapatarak, hem balık ziyafeti verip hem
de çılgınca eğlendiler.
DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY DEĞİŞİM
Turizm çevrelerinde ve özel hayatında aşırı
titizliği ile bilinen ve buna bağlı sert kuralları
olan Zekeriya Şen’in hayatında gerçekleşen
bir başka önemli değişiklik, yaşadığı yer
konusunda oldu. Yıllar önce bir röportajımız
sırasında Kadıköy’ün İstanbul’da yaşanacak
en cazip yer olduğunu kendisine açıkladığımızda;
“Maalesef katılamayacağım. Ben
Kurtuluş’ta yaşıyorum ve bu bölge benim
asla vazgeçilmezlerim arasındadır. Hiçbir
zaman başka yerde yaşamayı düşünemem”
şeklinde yanıtlamıştı.
ASLA, ‘ASLA’ DEMEMEK GEREKİYOR...
Aradan yıllar geçti ve “Asla, asla demeyin!”
sözü, dönüp dolaşıp bir kez daha gerçek
olduğunu gösterdi. Zekeriya Şen, yeni hayatında
yol arkadaşının da arzusuyla Kadıköy’de
yaşamayı tercih etti. Bu duruma en
çok sevinen tabi ki biz olduk. Zira kalemi
oldukça kuvvetli olan Şen’in bundan
böyle Kadıköy’e farklı gözle bakacağını ve
Kadıköy Life dergisi sayfalarında yazılarını
paylaşacağını düşünüyoruz. Bir başka
kazanç tarafının da özellikle kültür turları
konusunda Kadıköy’ün turizm değerlerine
katkı vereceği olabileceğini düşünüyoruz.
“Dünya Değişmeden Gezmek Gerek” sloganını kendisine
ilke edinen ve 20 yıllık turizmci olan Gözde Başaran;
“Bundan sonraki rotamız mutluluk yolu olacaktır.
Bu konuda ikimiz de gereken çabayı sarf edeceğiz”
açıklamasında bulundu.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 95
96 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2022
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Park Adana’da lezzet buluşmaları
Ataşehir Park Adana’da lezzet buluşmaları sürüyor. Mekâna Ataşehir ve yakın çevresinden
gelenler kadar uzaklardan gelenler de hayli yoğunlukta. Bunun nedenini sorduğumuzda
aldığımız cevap, ‘lezzet farkı’ olarak açıklanıyor. Bunda da Park Adana’nın Mutfak Şefi
Şeyhmus Uyar’ın ustalığı, yadsınamayacak bir gerçek olarak görülüyor.
Dergimiz baskıya gireceği sırada uğradığımız mekânda rastladığımız
konuklar arasında Tanju Çiçek de vardı. Masada yarılanmış pastayı
gördüğümüzde, doğum günü olduğunu anladık. Aslıhan Kıratlıoğlu,
Tanju Çiçek, Cansu Kıratlıoğlu, Mehmet Kıratlıoğlu.
Mekânda rastladığımız bir başka masa ise buram buram Kadıköy kokuyordu.
1980’li yıllarda Kadıköy’ün Osmanağa Mahallesi Muhtarlığı görevini yürüten,
geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz Ata Gargun’un oğlu Emrah Gargun, eşi Yelda Hanım ve
oğlu Atakan ile yorucu geçen bir günün akşamında sayfalarımıza konuk oldu.
Şimdilerde Türk Hava Yolları’nın önde gelen kaptan pilotlarından olan Emrah
Gargun’un eşi Yelda Hanım’ın da Türk Hava Kuvvetleri’nde uzun yıllar helikopter
pilotu olarak hizmet verdiğini not düşelim.
Kamil Demirel,
Hakan Güner.
Doğan Kolat, Hasan Topçu, Mehmet Bilinmez, Erkan Özkan ve Şeyhmus Uyar.
Berk Balcı ve
Mert Çiçek.
Ocak & Şubat 2022 kadikoylife.com : 97
98 : kadikoylife.com Merkez: Ocak & Şubat 2022
Acıbadem Mh. Acıbadem Cd. No:96, 34718 Kadıköy / İstanbul
Şube:
İncirliköy Mh. Soğuksu Cd. No:35, 34800 Beykoz / İstanbul