23.11.2021 Views

KADIKOY LIFE / Kasım & Aralık 2021

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kasım & Aralık 2021 | Yıl: 17 | Sayı: 102 | Fiyatı: 25 TL

Helenistik, Roma, Bizans, Osmanlı ve

Cumhuriyet dönemlerine ait miraslar barındırıyor

KADIKÖY’ÜN TARİHİ,

HAYDARPAŞA’DA YENİDEN

YAZILIYOR






Editör

Kadıköy’ün tarihi

bir kez daha yazılıyor...

Kadıköy Life dergisini yayınlamaya başlayalı tam

17 yılı geride bıraktık. Her bir kapak dosyamız,

yepyeni haberlere açılan kapılardı ve sizlerden

şöyle yorumlar gelirdi: “Bu haberleri nereden

buluyorsunuz?”

Kadıköy ve civarı öylesine olaylara tanıklık etmiş ve

etmekte ki, Haydarpaşa’dan Anadolu’ya açılan bu

kadim şehri eğer çok seviyorsanız ve de etrafınıza

bir ağaç budağındaki donuklukla bakmıyorsanız,

birbirinden özel kapaklara sayfalarınızda her

zaman yer vardır.

İşte yeni bir örnek; Haydarpaşa’da gerçekleştirilen

kazılardan Klasik, Helenistik, Roma, Bizans,

Osmanlı ile Cumhuriyet dönemlerine ait kalıntılar

elde edildi. Bu çalışmaya da kayıtsız kalmadık ve

Pınar Baltacı’nın kaleminden özel bir kapak dosyasına

daha imza attık. Hem de çok özel isimlerin

yorumlarını da alarak...

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Rahmi Asal,

Paganizm ve ezoterik öğretiler araştırmacısı Erhan

Altunay ve bir İstanbul sevdalısı, ünlü gezgin

Saffet Emre Tonguç; Kadıköy Life dergisine özel

verdikleri röportajlarda Haydarpaşa’daki arkeolojik

çalışmaları değerlendirdiler. Kıymetli isimlerin

birleştiği konu ise; “Haydarpaşa Garı işlevini

yerine getirmeli, ancak bu önemli buluntular da

gün yüzüne çıkartılarak, bir açık hava müzesine

dönüştürülmeli” yönünde...

Birbirinden özel fotoğraflar ve bilgiler ışığında bir

kez daha Haydarpaşa’yı sayfalarımızda ağırlıyoruz.

Tarihe tanıklık etmek ve dergimizin geçmişten

geleceğe misyonu doğrultusunda sayfalarımıza not

düşmek için. Buyursunlar

***

Kadıköy sadece derin tarihi geçmişiyle değil, kültürel

yaşamının bugünlere taşıdığı değerleriyle de

çok zengin... Haldun Taner de önemli değerlerimizden...

Geleneksel Türk tiyatrosundan tutun da gazeteciliğe

kadar uzanan özgeçmişiyle yaşamdan en

büyük amacı, ‘gelenekselden evrensele’ ulaşmaktı.

“Türkiye anlamına gelen ‘biz’den, insanlık demek

olan ‘biz’e uzanmak istiyoruz” diyen ve bunu kendi

çapında başaran bir düşün adamı olan Haldun

Taner’in değerli eşi Demet Taner’i de ağırlıyoruz

sayfalarımızda. Feneryolu Ayanoğlu Caddesi’nde

bulunan Haldun Taner Müze Evi’nde gerçekleştirdiğimiz

söyleşide Demet Hanım, yerel yöneticilerden

müzeye dair yakın ilgi bekliyor ve bazı eksikliklerin

giderilmesini istiyor.

***

Öte yandan, Apple markasının Avrupa’nın en

büyük mağazalarından biri için Bağdat Caddesi’ni

tercih etmiş etmesi de bizler için ayrı bir gurur ve

mutluluk kaynağı... Global bir teknoloji devinin

Cadde’mize kattığı heyecanın yanı sıra mimari olarak

dikkat çeken tasarım binası da apayrı bir hava

kattı zaten havalı olan ilçemize.

Ekonomik olarak büyük bir darboğazdan geçtiğimiz

bu süreçte, yeni yılın hepimize güzellikler

getirmesini diliyoruz...

Canan Toprakkaya

Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika

TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,

MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,

POLİTİKA DERGİSİ

İmtiyaz Sahibi ve

Genel Yayın Yönetmeni

Fatma Canan Toprakkaya

Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı

Kadir Toprakkaya

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

İrem Toprakkaya

Yayın Kurulu

Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,

İnal Aydınoğlu, Sedef Turan

Nusret Karaca, Osman Öndeş,

Muzaffer Ayhan Kara

Haber Müdürü

Cenay Toprakkaya

Editörler

Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,

Edip Ozan Üçok, Nil Özer

Fotoğraf Editörü

Emin Küçükserim

Foto Muhabiri

Batuhan Karaman

Görsel Yönetim

Kubilay Şenyiğit

Reklam ve Halkla İlişkiler

Pınar Korkut

Tel: 0553 302 21 97

Basım

Ege Reklam ve Basım

Sanatları San. Tic. Ltd. Şti.

Sertifika No: 45604

Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad.

No: 4/1 Ataşehir - İstanbul

Tel: (0216) 470 44 70

www.egebasim.com.tr

Dağıtım

Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.

KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından

son sayfasına kadar olan yazılardan imza

sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların

sorumluluğu reklam sahiplerine aittir.

KADIKÖY LIFE dergisinde yayınlanan her

türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her

hakkı saklıdır.

İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.

KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla

doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.

Yayıncı

K-İletişim Basın Yayın ve

Tanıtım Hizmetleri

Karanfil Sokak No: 27/13

Göztepe / İstanbul

Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17

Gsm: 0532 266 82 43

E-posta: kadikoylife@yahoo.com

www.kadikoylife.com

İrtibat Bürosu

Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.

No: 44/6 Kadıköy / İstanbul

Tel: 0532 470 73 05

ISSN 1307-5535

Kasım & Aralık 2021

Yıl: 17 Sayı: 102 Fiyat: 25 TL

Basım Tarihi: 20 Kasım 2021

Yayın türü: İki aylık, bölgesel,

süreli yayındır.

KADIKÖY LIFE

Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği

üyesidir.

6 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


İçindekiler

6

22

11

42

6

11

22

33

TÜRKİYE’NİN ÜÇÜNCÜ VE

EN BÜYÜK APPLE MAĞAZASI

BAĞDAT CADDESİ’NDE!

Apple’ın Bağdat Caddesi’nde yer alan Türkiye’deki

üçüncü mağazasında müşteriler Apple ürün ve

servislerini inceleyerek, ücretsiz “Today at Apple”

atölye çalışmalarına katılabiliyor.

“KADIKÖY BOSTANLARI”

İLK ÜRÜNLERİNİ VERDİ

Kadıköy’de sağlıklı ve temiz gıda üretimine teşvik ve

erişim kolaylığı sağlamak için hayata geçirilen “Kadıköy

Bostanları” projesinde ilk tohumlar, geçtiğimiz

aylarda toprakla buluşmuştu. Kadıköy Belediyesi,

bostanların ilk ürünlerini vermeye başladığını şu

sözlerle duyurdu: “Kadıköy Bostanları, ilk ürünlerini

vermeye başladı. Bizi aldı bir heyecan.”

AÇIK HAVA MÜZESİ VE

ARKEOLOJİK PARK İLE

KADIKÖY’ÜN TARİHİ,

HAYDARPAŞA’DA YENİDEN

YAZILIYOR

Yeryüzünün güzellikleri kadar artık kayıplara

karışmış bir dünyaya da sadık kalan ve kucak açan

Kadıköy’e bu defa kendi dünyamızdan değil, dünya

medeniyetlerinin penceresinden bakıyoruz. Onların

bize fısıldayacakları, bizlerin ise tüm dünyaya anlatacakları

var. Başlıyoruz… Tabi ki Haydarpaşa’nın

tarihini yeniden yazmaya...

HALDUN TANER HATIRALARI,

MÜZE EVİ’NDE SİZLERİ BEKLİYOR

Demet Taner ile Haldun Taner Müze Evi’nde buluşuyoruz.

Sohbetimiz bu güzel müzenin kuruluş

hikâyesinden başlıyor, Haldun Taner üzerine keyifli

bir söyleşiye dönüşüyor. Siz de sohbetimize ortak

olmak isterseniz buyurun…

42

54

74

54

DUAYEN GAZETECİ MELİH AŞIK’TAN

65 YILLIK MODA HİKÂYESİ

Milliyet Gazetesi’nin uzun yıllardır sevilerek takip

edilen yazarlarından Melih Aşık, tam 65 yıldır

Kadıköylü... Kadıköy’ün değişimine birebir şahit

olan ve bu izlenimlerini sık sık kaleme alan Aşık ile

tarihi Moda İskelesi’ni karşımıza aldığımız güzel bir

Kadıköy manzarasında buluştuk.

KALAMIŞ’TAN KANADALI

BİR GELİN GEÇTİ

Gülseren Südor: “Candan dostlarım olan Romanyalı

gelinden sonra, Kanadalı gelin de aramızdan ayrıldı.

Her ikisinin de benim yaşamımda çok özel yerleri

vardı. Romanyalı gelin olan Eren Eyüboğlu, sanat

yolumda hem hocam hem arkadaşımken; onun

gelini, Kanadalı Hüget Eyüboğlu; yaşamımdaki acı,

tatlı ne kadar olgu var ise paylaşabildiğim bir tür kız

kardeşim idi.”

GÖKHAN TÜRKMEN:

YENİ ALBÜMÜM ‘7’ İLE

KADIKÖY LIFE’DAYIM

Müzik sektörüne büyük bir hareketlilik kazandıran

“7” adlı albümü için konuştuğumuz Türk pop müziğinin

güçlü yorumcusu Gökhan Türkmen; “Benimle

doğru orantılı bir albüm oldu. Romantizm ve

duygularımı ifade etmek için alıştığım bir patikadan

giderken, birden yan yolu fark ettim ve oradan da

aslında hedeflerime gidebileceğimi gördüm” diyor.

33 74


Aktüel

Türkiye’nin üçüncü ve

en büyük Apple mağazası

Bağdat Caddesi’nde!

Apple’ın Bağdat Caddesi’nde yer alan Türkiye’deki üçüncü

mağazasında müşteriler Apple ürün ve servislerini inceleyerek,

ücretsiz “Today at Apple” atölye çalışmalarına katılabiliyor.

PINAR BALTACI

Teknoloji devi Apple, Bağdat Caddesi’ndeki

yeni mağazasının açılışını yaptı. Mağaza,

Apple’ın Türkiye’deki üçüncü perakende

satış mağazası oldu. Üçüncü nesil, özgün

bir konseptle hizmet veren mağazada dört

kat yer alıyor. İki katında Apple destek

ekibi çalışmalarını sürdürürken, diğer iki

katta Apple ürünleri sergileniyor ve satışa

sunuluyor.

AVRUPA’NIN SAYILI APPLE

MAĞAZALARINDAN BİRİ

Türkiye’de Beşiktaş’taki Zorlu Center ve

Üsküdar’daki Akasya AVM’de mağazaları

bulunan Apple’ın Bağdat Caddesi’nde açılan

yeni şubesi, aynı zamanda Avrupa’daki

en büyük mağazalardan biri olma özelliği

taşıyor. Her konuda sizlere yardımcı olacak

uzmanlara danışabileceğiniz, yeni teknoloji

ve ürünler konusunda bilgi alabileceğiniz

mağazanın aynı zamanda keyifle vakit geçirebileceğiniz

bir bahçesi ve oturma alanları

da var. Bu alanda ziyaretçilerine ücretsiz

olarak yüksek hızlı internet hizmeti de veren

mağaza, sloganında da belirttiği gibi müşterilerinin

memnuniyet, fikir ve önerilerine ne

kadar değer verdiğini de gösteriyor.

TASARIMI İLE DE ADINDAN

SÖZ ETTİRİYOR

İspanyol şirketi Empty’nin inşasını üstlendiği

yeni Apple Store’un dış cephesini ve cam

kısımlarını, Murat Palta’nın popüler kültür

ikonlarını geleneksel minyatür sanatıyla birleştirdiği

eserleri süsledi. Sanatçının Bağdat

Caddesi’nin çok renkliliğini, çeşitliliğini ve

hareketliliğini yansıttığı çalışması, mağazanın

konseptiyle ilgili de ipuçları da veriyor.

Bağdat Caddesi’nin Erenköy bölümünde,

342 numarada hizmete giren yeni Apple

Store, alan olarak büyüklüğünün yanı sıra

çalışan sayısıyla da rekor kırmayı hedefliyor.

Aynı zamanda Apple’ın ülkemizdeki ilk

8 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Aktüel

sokak mağazası olan Apple Store, şimdiden

Bağdat Caddesi’ne yeni bir renk ve canlılık

katmaya başladı.

14 FARKLI DİL KONUŞAN

130 KİŞİLİK EKİP

Apple Bağdat Caddesi’nde tüketiciler,

alışveriş yapabildikleri gibi “Today at

Apple” adı verilen atölye çalışmalarına da

katılabiliyorlar. Mağazaya farklı bir görünüm

kazandıran bu dijital enstalasyonla ziyaretçiler,

LiDAR tarayıcısına sahip iPad Pro

ve iPhone 13 Pro modellerini kullanarak,

ekranlarında geleneksel kâğıt süsleme sanatı

ebrudan esinlenilmiş seramik objeleri

AR (sanal gerçeklik) olarak görebiliyorlar.

Apple Bağdat Caddesi’nin dünyanın farklı

yerlerindeki Apple Store’lardan ve Cupertino,

California’daki Apple Center’dan izler

taşıyan tasarımında, Aksaray Yaylak graniti

ve Türk traverteni gibi yerel malzemeler de

kullanılmış. İçeride ziyaretçileri video duvarı

ve “Today at Apple” atölye çalışmalarına ev

sahipliği yapan forum alanı karşılıyor. Üst

katta ise müşterileri, Apple’ın en yeni ürün

ve servislerini yakından inceleyebilecekleri

bir alan bekliyor. Mekânın tamamı, 9

metrelik cam giydirme ön cepheden dışarıyı

görüyor. Apple, Bağdat Caddesi’ndeki mağazasında

14 farklı dil konuşan 130 kişilik bir

ekiple hizmet veriyor.

YAPIMINDA ÇOK SAYIDA YEREL

TÜRK MALZEMELERİ DE KULLANILDI

“Apple Bağdat Caddesi’nin açılışıyla Türkiye’deki

müşterilerimizle sahip olduğumuz derin

ve uzun süreli ilişkilerimizi geliştirmekten

heyecan duyuyoruz” diyen Apple Perakende

ve İnsanlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı

Deirdre O’Brien, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Apple Bağdat Caddesi’nin açılışıyla daha da

çok müşteriyle buluşmak ve bu müşterilere

İstanbul’daki yeni evimizde Apple’ın en iyi

ürün ve hizmetlerini sunmak için sabırsızlanıyoruz.

Türkiye’de yıllardır varız. İlk mağazamızı

2014 yılında açmıştık. O zamandan bu yana

harika işlere imza attık.” Geçtiğimiz günlerde

Habertürk ekranlarında yeni mağazaya ilişkin

açıklamalarda bulunan Deirdre O’Brien, açılış

konuşmasına ek olarak şunları aktardı:

“Daha önce İstanbul’a bir kez geldim ve

çok kısa kaldım. Açılış sürecinde ne yazık

ki orada bulunamadım, ancak kısa sürede

tekrar gelmeyi çok istiyorum. Her zaman

doğru yer ve iletişim kanallarını aradığımız

için bu durağımız Bağdat Caddesi oldu.

Mağazamızın yapımında çok sayıda yerel

Türk malzemelerde kullanıldı ve bina tam

anlamıyla bir sanat eserine dönüştü.”

“APPLE MARKASI ÖNCÜ BİR

GİRİŞİM OLDU”

Öte yandan, Avrupa’nın en büyük mağazalarından

biri için Bağdat Caddesi’ni tercih

etmiş olması nedeniyle görüşlerine başvurduğumuz

Bağdat Caddesi Derneği Yönetim

Kurulu Başkanı Tekin Esen, dergimize şu

açıklamalarda bulundu: “Bu denli global

bir markayı Bağdat Caddesi’nde görmekten

büyük mutluluk duyuyoruz. Aynı zamanda

da oldukça ümit verici bir gelişme, çünkü

Apple markasının caddemizin vizyonuna

önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz.

Bununla beraber, Avrupa’nın en büyük mağazalarından

biri olan yapı, mimari açıdan

da bir hayli dikkat çekti. Bundan sonraki

çabalarımız, bu tarz global markaların yeniden

Bağdat Caddesi’ni tercih etmesi üzerine

olacak. Apple markası bir öncü girişimdi,

devamının gelmesi için elimizden geleni

yapacağız.”

Deirdre O’Brien

Tekin Esen

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 9



Ulaşım

Ümraniye-Ataşehir-Göztepe

Metrosu’nda sona doğru

CENAY TOPRAKKAYA

Yapımı eski yönetim tarafından 2017’de

durdurulan, yeniden inşası 20 Eylül 2019’da

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı

Ekrem İmamoğlu tarafından başlatılan

Ümraniye-Ataşehir-Göztepe Metro Hattı’nda

yeni bir aşamaya gelindi. Kentin metro

inşaat tarihinde bir ilk olarak, iki TBM

(Tunnel Boring Machine - Tünel Delme

Makinesi) aynı anda görevini tamamladı.

Hattın kuzey aksındaki Ümraniye ile güney

aksındaki Sahrayıcedit istasyonlarına

ulaşan TBM’lerin geçişi için düzenlenen

törende konuşan İmamoğlu, kentin ulaşım

sorununu çözmenin İstanbul’un en güncel,

derin ve önemli problemine çözüm bulmak

anlamına geldiğini vurguladı.

“Özellikle bugünün gündemi olan iklim

değişikliğiyle mücadelede çevre dostu,

hızlı, konforlu metro inşaatları konusunda

İstanbul, dünyanın en önemli metro

atılımlarından birini yapmakta” diyen İBB

Başkanı İmamoğlu, sözlerine şöyle devam

etti: “Bu anlamda, dünyanın aynı anda en

çok raylı sistem yapan kenti durumundayız.

2020 yılında 18, 2021 yılında 11 kilometre

metro hattını İstanbulluların hizmetine

açtık. 2022’de 18.2, 2023’te 41.5, 2024’te ise

16.7 kilometre metro hattını İstanbullularla

buluşturmayı hedefliyoruz. Böylece, göreve

geldiğimiz Haziran 2019’dan 2024 yılının

sonuna kadar, her yıl ortalama 21’i aşan

kilometre oranına kavuşmuş olacağız.

“SIFIRDAN BAŞLAMAK DAHA KOLAY”

İBB Raylı Sistemler Daire Başkanı Pelin Alpkökin

ise konuşmasında hatla ilgili teknik

detaylara yer verdi. Göreve geldiklerinde

durdurulmuş metro hatlarına işlerlik kazandırmaya

çalıştıklarını aktaran Alpkökin, o

süreçte yaşadıkları zorluklarına dair şunları

söyledi: “Eş zamanlı durdurulmuş 7 metro

hattından, 3 ay gibi bir sürede kredi temin

edilip, işe başlanan hattımız bu. Zaman

zaman durdurulmuş hatlardaki çalışmalarımızla

ilgili bazı eleştiriler geliyor ama

yaşadığımız bu iki senelik süreç içerisinde

kendim ve ekibim adına söyleyebilirim ki,

sıfırdan bir hattın ihalesini yapmaktan çok

daha zor koşullarda bu hatları yeniden

hayata geçirdik.”

GÜNDE 400 BİN YOLCU TAŞINACAK

Günde yaklaşık 400 bin yolcunun seyahat

edeceği hat açıldığında Göztepe İstasyonu’ndan

Halkalı-Gebze Yüzeysel Metro

Hattı’na, Yenisahra İstasyonu’ndan Kadıköy-Kartal-Tavşantepe

Metro Hattı’na, Çarşı

İstasyonu’ndan Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy-Sancaktepe

Metro Hattı’na entegrasyon

sağlanacak. Kadıköy, Ataşehir ve Ümraniye

ilçeleri arasında 11 istasyona sahip hattın

uzunluğu 13 kilometre, yolculuk süresi 20

dakika, tek yöne yolcu kapasitesi ise 31 bin

olacak. Hattın başlangıç ve bitiş istasyonları,

Göztepe 60. Yıl Parkı ve Ümraniye Kazım

Karabekir Mahallesi olacak.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 11



Çevre

“Kadıköy Bostanları” ilk ürünlerini verdi

KADİR TOPRAKKAYA

Kadıköy’de sağlıklı ve temiz gıda üretimine

teşvik ve erişim kolaylığı sağlamak

için hayata geçirilen “Kadıköy Bostanları”

projesinde ilk tohumlar, geçtiğimiz aylarda

toprakla buluşmuştu. Kadıköy Belediyesi,

bostanların ilk ürünlerini vermeye başladığını

şu sözlerle duyurdu: “Kadıköy Bostanları,

ilk ürünlerini vermeye başladı. Bizi aldı bir

heyecan.”

Kadıköy Belediyesi’nin Moda ve Fenerbahçe’de

pilot uygulama olarak hayata geçirdiği

Kadıköy Bostanları Projesi, düzenlenen

bir törenle açılışını yapmıştı. Kent kültürü

içinde kırsal yaşantının mümkün olabileceği

ve mahallelilerin toprağa dokunarak sağlıklı

gıdaya ulaşabileceğini gösteren projede,

atalık tohumlar toprağa atıldı ve ilk ürünlerini

verdi.

PERMAKÜLTÜR EĞİTİMLERİ DE OLACAK

Kadıköy Belediyesi’nin hayata geçirdiği

proje, pilot uygulama olarak Fenerbahçe ve

Moda’da başladı. Online kayıtla 6 ay süreyle

ücretsiz yer edinen mahalleliler, kendilerine

tahsis edilen 4,5 metrekarelik bostanlarda

ekim yapıp, kendi ürünlerini yetiştirerek

hasadını yaptı. Atalık tohumlarla sağlıklı,

organik gıda yetiştirmenin yanı sıra topluluk

olarak yardımlaşma ve paylaşma gibi değerlerin

de öne çıkmasını sağlayan bostanlarda

bahçe tasarımı, balkon ve arka bahçe tarımı,

permakültür gibi eğitimler ve sürdürülebilir

film ve belgesel gösterimleri de yapılacak.

Belediye, bostan kültürünün yaygınlaşması

için hayata geçirdiği projeyi, ilçenin bütün

mahallelerinde yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Kadıköy Belediyesi Park ve Bahçeler

Müdürlüğü’nün himayesinde sürdürülecek

projede, bostanlardan daha çok kişinin

yararlanması için 6 aylık periyotlarda online

kayıtlar açılacak.

“ŞEHRİN İÇERİSİNDE

BÜYÜK BİR İMKÂN”

Bostanın ilk sahipleri, ürünlerini toplamaya

başladıkları bugünlerde duygularını şu

sözlerle ifade ettiler: “Bostanın duyurusunu

belediyemizin sayfasında gördük ve hemen

başvurduk. Çünkü çok güzel bir proje... En

güzel kısmı da gıdanın nasıl oluştuğunun,

nasıl sofraya geldiğinin çocuklar tarafından

öğrenilmesi. Bunun ne kadar zahmetli ve

emek isteyen bir iş olduğunu öncelikle

kendi çocuklarımız görsün istedik. Gün gün

bu sebzelerin büyümesine tanıklık ediyoruz.

Bu his yaşanır, anlatılmaz. Biz de bu düşünceden

yola çıkarak yaşamaya karar verdik.

Toprakla uğraşmak büyük heyecan veriyor

bizlere, onlara çocuk gibi bakıyoruz. Şehrin

içerisinde büyük bir imkân...”

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 13


Çevre

Göztepe 60. Yıl Parkı’na

“Yeşil Bayrak Ödülü”

İBB’nin sorumluluk alanında bulunan Göztepe 60. Yıl Parkı’na Green Flag (Yeşil Bayrak) Ödülü verildi.

25 yıldır dünyanın en güzel ve işlevsel parklarına verilen Yeşil Bayrak, uluslararası bağımsız bir

hakem heyeti tarafından organize ediliyor.

CENAY TOPRAKKAYA

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB)

sorumluluk alanında bulunan parklar,

kentlinin olduğu gibi uluslararası organizasyonların

da takdirini kazanıyor. Kâr amacı

gütmeyen ve 25 yıldır uluslararası bir heyet

ve Keep Britain Tidy tarafından verilen

Green Flag (Yeşil Bayrak) Ödülü’nü, İstanbul

ilk kez aldı. İBB Park Bahçe ve Yeşil Alanlar

Daire Başkanlığı sorumluluğunda bulunan

Yıldız Korusu ve Göztepe 60. Yıl Parkı; Belçika,

Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya,

Portekiz ve İsveç’ten 30 parkın kazananları

arasında yer aldı.

HAKEM HEYETİ HAYRAN KALDI

Hakem heyetinde bulunan Carl McClean

ve Emanuel Flecken, Yıldız Korusu ve

Göztepe 60. Yıl Parkı’na övgüler yağdırdı.

Parklardaki alt yapının harika olduğunu

belirten Flecken; “İstanbul’daki yeşil alanlar

çok yüksek bir kalite standardında ve

büyük bir yatırım içeriyor. Parkların tarihini

korumak, bir gurur nedenidir. Bu yüzden

iki parkınızda ödül aldığınız için tebrikler.

Çok yüksek bahçecilik ve tarım standartları

da dahil olmak üzere yapılan tüm zor işleri

takdir ediyoruz” dedi. İstanbul’daki parklara

yapılan yatırımdan çok etkilendiğini vurgulayan

McClean ise; “Parkların yoğun olarak

kullanıldığını görüyorum. Yeşil Bayrak

Ödülü, elde edilmesi kolay bir ödül değildir.

Personelin ve yönetimin sıkı çalışmasının

ve parkların geliştirilmesinde topluluğun

katkısının ifadesidir. Sermaye çalışmalarını

ve parkların tarihi özelliklerini korumanızı

çok takdir ediyoruz” diye konuştu.

HER ŞEY “YEŞİL İSTANBUL” İÇİN

İBB Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Dairesi

Başkanı Prof. Dr. Yasin Çağatay da İBB’nin

ilk defa Yeşil Bayrak Ödülü’nü almanın

heyecanını yaşadığını aktararak; “Bu ödül,

parklarımızı ve yeşil alanlarımızı uluslararası

bir standartta yönettiğimizin onayını veriyor.

Departman olarak, vatandaşlarımızın ‘Yeşil

İstanbul’ geleceği için yeşil alanlarımızın

korunması ve arttırılması konusunda kararlıyız”

ifadelerini kullandı.

6 AYLIK YOĞUN ÇALIŞMA

İBB Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı,

hakem heyeti ile 6 ay süren yoğun

iyileştirme çalışması yürüttü. Sonrasında

İstanbul’a davet edilen heyet, 380 bin

metrekare alana sahip Yıldız Korusu ve 80

bin metrekarelik Göztepe 60. Yıl Parkı’nda

saha gezisi yaptı. Heyet puanlama yaparken

“Karşılama Yeri, Sağlık ve Güvenli, İyi Bakımlı

ve Temiz, Çevre Yönetimi, Biyoçeşitlilik,

Peyzaj ve Miras, Toplum Katılımı, Yönetim,

Pazarlama ve İletişim” ana başlıkları altında

76 adet kriteri göz önünde bulundurdu.

14 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021




Aktüel

Kadıköy’e yakışır sonuç:

Dünyanın en havalı

45. semti

Dünyaca ünlü Time Out Dergisi’nin açıkladığı “2021’in En

Havalı Semtleri” listesinde, Türkiye’den sadece Kadıköy yer

aldı. Türkiye’de sosyal yaşamı, uzun sahil şeridi, kültür-sanat

etkinlikleri ile öne çıkan Kadıköy, bu özellikleriyle

dünyada da dikkatleri çekti. Yeme-içme, konaklama, gece

hayatı ve kültür-sanat kriterlerinin etkili olduğu sıralamada

Kadıköy, dünyanın en havalı 45. semti oldu.

DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA ANKETLER YAPILDI

Dünyaca ünlü gezi dergisi Time Out’ın “Dünyanın En

Havalı Semtleri 2021” listesi, dünyanın dört bir yanından

27 bin kişi ile yapılan anket sonucu hazırlandı. Buna

göre dünyanın en havalı semti, Danimarka’nın başkenti

Kopenhag’daki Norrebro seçildi. Norrebro’yu,Chicago’daki

Andersonville semti izledi. Seul’daki Jongno 3-ga ise en

havalı üçüncü semt oldu.

HEYECAN VERİCİ VE TATMİN EDİCİ

Listeye Türkiye’den sadece tek bir semt girebildi. Kadıköy,

dünyanın en havalı 45. semti olarak listede yerini aldı. Time

Out’un web sitesinde Kadıköy’ün bisiklet yolunun bulunduğu

sahil yolu, sokaklardaki şık kafeleri ile şehrin en yaşanabilir

semti olduğu ifade edildi. Tarihi Kadıköy Çarşısı’nın

bir fotoğrafının yer verildiği yazıda Kadıköy için; “Sabahtan

akşama kadar İstanbul’da başka hiçbir semt Kadıköy kadar

heyecan verici veya tatmin edici değildir” ifadeleri kullanıldı.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 17


Siz de geç kalmadan evinizin,

fabrikanızın, iş yerinizin deprem raporunu alın.

UYKULARINIZ KAÇMASIN.

DEPREM-ARAŞTIRMA-TESPİT

www.darteskentseldonusum.com

V

HEMEN ARAYIN

0216 550 91 71

Dartes Mühendislik; T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisanslı olan, binaların deprem risk raporları konusunda hizmet veren uzman bir kuruluştur.


Ulaşım

Elektrikli scooter denetimleri sürüyor

Kadıköy sakinleri tepkili!

HABER MERKEZİ

Günümüzün popüler ulaşım araçlarından

biri hâline gelen elektrikli scooterlar,

Kadıköy’de ve dolayısıyla gençler arasında

bir hayli yaygın. Özellikle kısa mesafeli

alanlarda tercih edilen scooterlara talep

fazlayken, diğer yönden yaya ve araçlar

için risk oluşturduğunu savunanların

sayısı da hiç az değil.

Trafiği aksatma ve yayaların geçiş hakkını

engelleme konusunda meydana gelen

şikâyetler sonucunda Kadıköy’de polis

ekipleri, elektrikli scooterlara ve motosikletlere

yönelik denetim faaliyetlerini sıklaştırdı.

Yapılan denetimlerde yaya yolunu kullanan

5 elektrikli scooter ve motosiklet sürücüsüne

toplamda bin 570 TL cezai işlem uygulandı.

Scooter kullanıcıları, her geçen gün zamlanan

ulaşım ücretlerine karşılık scooterların

daha avantajlı olduğunu savunurken, yayalar

ise kaldırımları kullanamamaktan şikâyetçi.

Geçtiğimiz günlerde Kadıköy Life sosyal

medya hesaplarında yayınlanan “Scooter

Denetimi” haberine ilişkin haber merkezimize

gelen yorumları sizler için derledik:

• Fenerbahçe Parkı’nda da hep canımızı

kollamak zorundayız :) Hızlı ve kontrolsüz

giden scooterlar sebebiyle…

• Kaldırımdan giden motorlar ne olacak?

• Çok çok yerinde bir karar, kaldırımlar

yayalarındır!

• Ceza çözüm değil. Bisiklet yolları çoğalsın

ki sorun kendiliğinden çözülsün. Avrupa’daki

gibi geniş kaldırımların üzerinde

bisiklet yolu ayrılabilir.

• Hem sürücüler hem de yayalar için çok

tehlikeli, bence tamamen kaldırılmalı.

Şehrin alt yapısı ne zaman müsait olur

ise o zaman tekrar uygulamaya alınabilir.

Aynı şekilde diğer yorumlarda da belirtildiği

için motor sürücülerinin de kaldırım

kullanması yasaklanmalıdır.

• Scooter firmaları da ceza almalı. Bu

aletleri olur olmaz her direğe bağlama

özgürlüğünü kimden aldılar?

• Cadde boyunca bisiklet ve scooter

için şerit var, ayrıca son derece hızlı ve

dikkatsiz gidiyorlar. Kaldırımlara bırakıp

gittikleri araçlar yüzünden bebek arabası

ve tekerlekli sandalye geçişini imkânsız

hâle getiriyorlar.

• Sadece scooterlar olsa iyi, Göztepe’de

üstümüze süren motorlar ne olacak? Asıl

onlar için acil bir önlem alınmalı!

• Parklara scooter giremez tabelası konmuş

ama direklerine scooterlar bağlanmış!

İsveç’in başkenti Stockholm’de

elektrikli scooter sayısının gelecek

yıldan itibaren yarıya indirilmesi

kararı alındı. Scooter sayısı 13 bine

düşürülürken, cuma ve cumartesi

günleri en fazla saatte 15 kilometre

hız yapılmasına müsaade edilecek.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 19


Çevre

Maltepe Meydan Projesi’nde

ilk kazma vuruldu

HABER MERKEZİ

Maltepe Meydan Yayalaştırma ve Tünel

Projesi’nin ilk etabı başladı. İstanbul Büyükşehir

Belediyesi tarafından gerçekleştirilecek

çalışma kapsamında, Maltepe merkez

bölgesinde 600 metrelik tünel ile trafik yer

altına alınacak. Bu sayede Maltepe, 18 bin

metrekarelik yepyeni ve modern bir meydana

kavuşacak. Yeni yapılacak meydan,

tamamen yayalara açık olacak.

Maltepe’de 40 yılı aşkın süredir devam eden

meydan ve trafik sorunu ile ilgili Maltepe

Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi

harekete geçti. Yıllardır yapımı heyecanla

beklenen Maltepe Meydan Yayalaştırma

ve Tünel Projesi’nin ilk etap çalışmaları

başladı. Yaklaşık 2 yıl boyunca devam edecek

çalışma, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından

gerçekleştirilecek. Proje kapsamında

Bağdat Caddesi’nin Maltepe merkez bölgesinde

yapılacak olan alt geçit çalışması ile

araç trafiği, Plaj Yolu Sokak ile İkinci İlkokul

Caddesi arasında yer altına alınacak. Böylece

bu bölgede kesintisiz bir ulaşım sağlanacak.

D-100 Karayolu ile sahil yolu bağlantısı için

önemli olan İnönü ve Feyzullah Caddelerinde

trafik akışı devam edecek.

TRAFİĞİN YANI SIRA ALT YAPI

SORUNLARI DA ÇÖZÜLECEK

Çalışmalar, alt geçidin giriş-çıkışı ile beraber

yaklaşık bin metre uzunluğundaki bölgede

yürütülecek. Bu kesimin 550 metre

uzunluğundaki kısmında ise araç trafiğinin

yer altına alınması planlanıyor. Bu sayede

bölge, toplam 18 bin metrekarelik yayalaştırılmış

alana kavuşacak. İBB, bu çalışmaların

yanında bölgedeki alt yapı hatlarını da

yenileyecek. Böylece uzun yıllardır yaşanan

alt yapı sorunları da ortadan kalkacak.

ALTERNATİF GÜZERGÂHLAR BELİRLENDİ

İlk etabına 8 Kasım’da başlanan çalışmalar

kapsamında, Atatürk Caddesi ile Adalı

Sokak arası Kadıköy istikameti, 35 gün

süreyle trafiğe kapatılacak. Bu süreçte trafik

akışı, Atatürk Caddesi ve Adalı Sokak üzerinden

sağlanacak. İlk etap çalışmalarının

tamamlanması ile ikinci etap çalışmalarına

geçilecek. Bu süre içinde Plaj Yolu Sokak

ile Atatürk Caddesi arası Kartal istikameti,

trafiğe 20 gün süreyle kapatılacak. Bu

süreçte trafik, Kadıköy istikametinde iki

yönlü olarak akacak. Çalışmaların devamı

trafik sirkülasyonu, yaya ve araç trafiğini

en az etkileyecek şekilde etaplar hâlinde

yapılacak. Projenin yaklaşık iki yıl içerisinde

tamamlanması planlanıyor.

BAŞKAN KILIÇ’TAN EKREM

İMAMOĞLU’NA TEŞEKKÜR

Maltepe halkının 40 yılı aşkın süredir bu

çalışmayı beklediğini belirten Maltepe

Belediye Başkanı Ali Kılıç, ilk göreve

geldiğinde sorunu çözmeye söz verdiğini,

ancak İBB’nin yeni yönetiminin bu çağrıya

kulak verdiğini vurgulayarak, şunları ifade

etti: “2014 yılında Maltepe’yi yönetmeye

talip olduğum gün, meydan projesi için söz

verdim. 8 yıldır İBB’nin kapısını defalarca

aşındırdım, dönemin belediye başkanlarına

sunum yaptım. Son olarak Ekrem İmamoğlu

başkan seçildiğinde, projeyi kendisine

anlattım. Hemen gerekli hazırlıkların

yapılması için talimatı verdi. Daire başkanlarımızla,

belediyemizin müdürleriyle hep

birlikte uzun bir hazırlık çalışması yaptık.

Ve sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi

ekipleri, ilk kazmayı vurdu. Teşekkür ediyorum.

Bu süreçte inşaat çalışmaları sırasında

vatandaşlarımız biraz sıkıntı yaşayabilir

ama sonunda Maltepe’nin meydan ve trafik

sorunu kalıcı bir çözüme kavuşacak.”

20 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Çevre

Kalamış Yat Limanı ihalesine

tepkiler sürüyor

HABER MERKEZİ

Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi’ne

ait Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı’nın

işletme hakkının 40 yıl süreyle özelleştirilmesi

için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nda

pazarlık usulüyle ihale yapıldı. İhale, 2

milyar 531 milyon TL ile en yüksek teklifi

veren Tek-Art Kalamış ve Fenerbahçe Marmara

Turizm Tesisleri Anonim Şirketi’nde

kaldı. Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı kararı

Resmi Gazete’de yayımlandı.

Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı,

Kadıköy Belediyesi’nin de ihaleye girmek

istediğini, fakat ihaleye alınmadıklarını

söyledi ve “Burayı biz betona, ranta teslim

etmeyeceğiz” diyerek özelleştirme kararına

tepki gösterdi. Odabaşı, şu açıklamalarda

bulundu:

“Biz, Özelleştirme İdaresi’nin Kalamış Yat

Limanı ile ilgili yaptığı her şeye karşıydık.

Yapılan imar planı değişikliğine karşıydık,

buranın özelleştirilmesine karşıydık. Çünkü

buranın kamuya terk edilmesini, yani Kadıköy

Belediyesi’ne verilmesini istiyorduk.

Gerekçemiz de şuydu: Burayı 1984 yılında

Kadıköylülerin parasını harcayarak biz inşa

ettik. Buranın tekrar Kadıköy Belediyesi’ne

iadesini istemiştik ama ne yazık ki ne

iademiz kabul gördü ne de bu özelleştirme

uygulaması iptal edildi. Fakat sonra; ‘Bizi

ihaleye alın, eğer gerçekten satma niyetiniz

varsa, burayı biz satın alalım’ dedik. Fakat

ne yazık ki o da kabul görmedi. Belki ben

bugünkü teklif edilen rakamdan daha

yüksek bir rakam teklif edecektim, neden

Özelleştirme İdaresi bizi kabul etmedi? Neden

rakamın daha da yükselmesi için çaba

sarf etmediler?

TEKLİFİMİZLE PARANIN KAMUYA

KALMASINI SAĞLAYACAKTIK

2-3 yıl önce yapılan ihaledeki rakamın dolar

karşılığı 664 milyondu. Bugün son verilen

teklif, 2 milyar 531 milyon TL, kaba bir

hesapla 300 milyon dolara geliyor. Yani bir

önceki alınan teklifin de yarı fiyatına verildi.

Niye bu kadar acele ediyorsunuz, derdiniz

ne? Bir şeyi satacaksanız, en yüksek fiyata

satmanız gerekir. Neden Kadıköy Belediyesi’nin

teklifini almadınız? Belki biz yüksek

bir teklif verecektik. Biz belki Kadıköy

halkıyla beraber dayanışmayla bu rakamın

çok çok üzerinde bir teklif verip, bu paranın

kamuya kalmasını sağlayacaktık, neden bizi

ihale dışı bıraktınız?

KARARI ANAYASA MAHKEMESİ’NE

GÖTÜRECEĞİZ

Burada sadece nihai pazarlık bitti, bizim

mücadelemiz bitmedi. Bizim davalarımız

devam ediyor. Bugün itibariyle ihalenin bu

rakamı belli olduktan sonra, benim anayasa

hukukçularıyla yapacağım bir toplantım var.

Bu süreci Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz.

Çünkü Anayasa’nın en önemli ilkesi olan

eşitlik ilkesine aykırı davranıldı, Kadıköy

Belediyesi ihale dışı bırakıldı. Şeffaflığa

aykırı davranıldı, bizim teklif vermemiz

engellendi. Bu ihaleyi yaptılar ama ne

yapacaklarını halen bilmiyoruz. Burayı biz

betona, ranta teslim etmeyeceğiz ve buraya

kimsenin çökmesine müsaade etmeyeceğiz.

Bu mücadele bitmedi; olanca hızıyla,

bütün gücümüzle devam edecek.”

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 21


Aktüel

Boyner’den Erenköy’de yepyeni bir deneyim alanı;

BOYNER CADDE

HABER MERKEZİ

1998 yılından bu yana Şaşkınbakkal’da

bulunan mağazası ile keyifli alışverişin ve

Bağdat Caddesi’nin buluşma noktası olan

Boyner, Erenköy’deki yeni yerinde hizmet

vermeye başladı. “Hayatı büyük yaşa, cesur

yaşa” mottosu ile açılan Boyner Cadde;

yenilikçi konsepti, barındırdığı ilklerle perakende

sektöründe bir dönüm noktasına

imza atarak; deneyim odaklı mağazacılığı

teknoloji, sanat, sürdürülebilirlik ve spor ile

buluşturuyor.

Koşulsuz müşteri mutluluğu teknolojilerini

ve müşteri deneyimini odağına koyan

Boyner, Erenköy’de açtığı 5 bin metrekare

alana yayılan 5 katlı mağazası ile geleceğin

deneyim mağazacılığını İstanbul’a getirdi.

Beş duyumuzun ötesine hitap eden teknolojiyi

yaratıcılıkla harmanlayan ve tüketici

deneyimini yaşam deneyimi hâline getiren

Boyner Cadde; “minimum atık, minimum

israf” ve “maksimum mutluluk” hedefliyor.

Müşterilerine sürdürülebilir, doğa dostu, yaratıcı,

yenilikçi, samimi, doğal bir atmosfer

ve sporla iç içe yaşam alanı sunan Boyner

Cadde, Boyner’in hâlihazırda sunduğu

dinamik ve yenilikçi ürünlerle birlikte bu

mağazaya özel yeni marka ve koleksiyonları,

çok özel bir ortamda moda severlerle

buluşturuyor.

SOKAK VE HAYATLA

İÇ İÇE BİR DENEYİM MERKEZİ

Boyner’in yeni mağazası, yaşamın akışı ve

İstanbul’un dinamizmiyle iç içe bir deneyim

fırsatı sunuyor. Mağaza; ziyaretçilerine

sokakla, hayatla iç içe, doğal

ve hayatın akışıyla uyumlu

olduğu gibi sürprizlerle

dolu bir hareket alanı

açıyor. “Mükemmel

dekore edilmiş

ve ışıklandırılmış”

mağazacılık kalıplarını yıkan Boyner

Cadde; en doğal hâliyle yaşayan, öğrenen

ve öğrendikçe gelişen, kendini yenileyen,

üretimin 7/24 devam ettiği bir yaşam alanı

yaratıyor, kendini gizlemiyor, tüm çıplaklığı,

doğallığı ve samimiyetiyle dostane bir

ortam sunuyor. Sunduğu interaktif, orijinal,

beklenmedik ve güvenilir alışveriş ve yaşam

deneyimiyle misafirlerini özel ve evinde hissettirmeyi

başaran Boyner Cadde, gündelik

hayatın küçük detaylarını heyecan verici,

keyifli, zengin ve unutulmayacak “anılar”

hâline getiriyor.

BAĞDAT CADDESİ’NE

HAREKET VE ENERJİ KATACAK

“Hayatı büyük yaşa, cesur yaşa” mottosu

ile açılan Boyner Cadde, sporu da büyük

yaşamaya davet ediyor. Mental ve fiziksel

sağlık için sporun önemiyle ilgili farkındalık

yaratmak isteyen Boyner, Boyner Cadde’de

düzenleyeceği farklı spor etkinlikleri ile

Bağdat Caddesi’ne hareket ve enerji katacak.

Sporu sürdürülebilirlikle de buluşturan

mağazada, yaşam ve deneyim alanlarında

pedal çevirdikçe elektrik

üretimi yapan iki adet

bisiklet bulunuyor.

Misafirler bu

bisikletleri

Eren Çamurdan

kullanarak bir yandan hareket ederken,

diğer bir taraftan telefon şarj edebilecek.

“SADECE BİR MAĞAZA DEĞİL, BİR YAŞAM

ALANI TASARLAMAK İSTEDİK”

Boyner Cadde ile geleceğin mağazacılık konseptini

hayata geçirdiklerini belirten Boyner

Büyük Mağazacılık CEO’su Eren Çamurdan,

şunları ifade etti: “Müşteri deneyimini en öne

koyan Boyner Cadde’de geleceğe dönüyor,

geleceğin deneyim mağazacılığını bugüne

getiriyoruz. Boyner Cadde’nin hem bizim

için hem de perakende sektörü için bir milat

olduğunu düşünüyoruz. Doğa dostu, sürdürülebilir

bir yaklaşımla birlikte teknoloji,

sanat ve sporu odağına alan Boyner Cadde

ile sadece bir mağaza değil, sokakla iç içe

yaşayan samimi bir yaşam alanı tasarlamak

istedik. Burada misafirlerimize içten

ve doğal bir ortamda iyi zaman geçirirken,

yepyeni deneyimler edinme fırsatı yaratıyoruz.

Boyner Cadde’yi Bağdat Caddesi’nin

doğal bir uzantısı hâline getiriyor, sınırları

kaldırıyor, böylelikle perakendeyi sürdürülebilirlikle,

teknolojiyle, sanatla, sporla, sohbet

ve eğlenceyle buluşturuyor, misafirlerimizi

samimi bir ortamda ağırlamayı hedefliyoruz.

23 yıllık Bağdat Caddesi

sakini olarak Boyner Cadde’nin yeni

yerinde ve çığır açan bu yepyeni

konseptiyle müşterilerimiz ve

Boyner arasındaki duygusal

bağı derinleştireceğine

yürekten inanıyoruz.”

22 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Detaylı bilgi bilgi www.teknosa.com/hizli-teslimat adresinde.


Kapak

Kadıköy’ün tarihi,

Haydarpaşa’da

yeniden yazılıyor

Helenistik,

Roma, Bizans,

Osmanlı ve Cumhuriyet

dönemlerine ait

miraslar

barındırıyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın ortak yürüttüğü, Haydarpaşa

Garı’nın hemen arkasındaki 300 dönümlük arazide gerçekleştirilen kazılarda Klasik, Helenistik,

Roma, Bizans, Osmanlı ile Cumhuriyet dönemlerine ait kalıntılar elde edildi.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından başlatılan arkeolojik kazılar sırasında, şu ana dek

“Körler Ülkesi” olarak bilinen Khalkedon (Kadıköy) antik kentine ait mimari kalıntılar,

mezarlar, binlerce obje, kilise, hamam ve çok sayıda sikke bulundu.

24 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Kapak

PINAR BALTACI

Kadıköy’ün zengin yeryüzü tarihi, bir süredir

yeraltı dünyasının gizemiyle birleşiyor. Sadece

Kadıköy değil, tüm İstanbul’un tarihine

ışık tutan Haydarpaşa arkeolojik kazıları

son 3 yıldır sürüyor. Kadıköy’ün çeşitliliğine

çeşitlilik katacak kazılarda hem Helenistik,

Roma ve Bizans, hem de Osmanlı ile Cumhuriyet

dönemlerine ait kalıntılar mevcut.

“Körler Ülkesi”, İstanbul’un sayfiyesi, sanatçıların

ve kültür insanlarının evi Kadıköy… Geçen

yıllar misyonunu geriletmedi, daha da büyük

zenginlikler kattı. Bu zenginliklerin hepsi,

gözümüzün görebileceği yakınlıkta değil.

Yerin altında katman katman birikmiş tarihin

adresi; Haydarpaşa Tren Garı… Reyonların

hemen arkasındaki açık alanda hummalı

bir çalışmayla yıllardır süren kazılar, bizlere

binyıllar öncesinden sesleniyor. M.Ö. 5. yüzyıla

kadar uzandığı tespit edilen kazılarda eski

kilise kalıntıları, sikkeler ve toplu mezarlar,

öne çıkan bulguların sadece bazıları.

Geçen 3 yıllık zaman diliminde 140 bin

metrekarelik alanın 68 bin metrekaresindeki

çalışmalar tamamlandı ve peronlar kaldırıldı.

Tüm bu hummalı arkeolojik kazıların detaylarını,

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü

Rahmi Asal’dan dinledik. Asal, çalışmaların

büyük bir titizlikle sürdüğünü ifade ederken,

bulguların önemine dikkat çekti. Araştırmacı-Yazar

Erhan Altunay ise Haydarpaşa’nın

tarihsel gerçekliğinin yanı sıra gizli kalmış

dinamiklerini şu sözlerle yorumladı: “Burada

bulunan en eski mimari eserler, M.Ö. 3.

ve 4. yüzyıllara kadar gidiyor. Hatta ele geçirilen

onbinin üzerindeki sikkelerin içinde

bundan da eski tarihe, Khalkedon şehrinin

ilk sikke basımına kadar gidenleri var.” Ünlü

gezi yazarı Saffet Emre Tonguç da Cumhuriyet

döneminde de kalbimizde yer etmiş

Haydarpaşa’ya olan özlemini dile getirerek,

son tarihsel gelişmelere dair bilgiler sundu.

Yeryüzünün güzellikleri kadar artık kayıplara

karışmış bir dünyaya da sadık kalan

ve kucak açan Kadıköy’e bu defa kendi

dünyamızdan değil, dünya medeniyetlerinin

penceresinden bakıyoruz. Onların bize

fısıldayacakları, bizlerin ise tüm dünyaya

anlatacakları var. Başlıyoruz…

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 25


Kapak

“ Haydarpaşa Garı,

bir ören yeri havasına büründü”

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Rahmi Asal: “Artık bu alanda kazılarla beraber kalıntıların

korunmasına yönelik çalışmaları da başlatmamız gerekiyor. Biz şu an ona odaklanmış durumdayız.”

Arkeolojik çalışmaların son bulmasının ardından ‘gar’ işlevini sürdürmesi beklenen

Haydarpaşa’nın bir bölümünün açık hava müzesine dönüştürüleceği de gündemde!

Haydarpaşa Garı’nın arkasında bulunan peronlar,

menfez, İbrahimağa ve İbrahimağa

manevra bölgelerini içine alan alanda yürütülen

çalışmalarda ortaya çıkan buluntularda,

antik şehre ait önemli ipuçları da elde

edildi. 13 Mayıs 2018 tarihinden bu yana

devam eden çalışmalara dair açıklamalarda

bulunan İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü

Rahmi Asal, tren istasyonunun arkasında

bulunan alanda büyük bir ekiple ve titizlikle

faaliyet gösterdiklerini belirtti.

“İstanbul için çok özel bir alan ortaya çıkarıldı”

diyen Asal, sözlerine şöyle devam etti: “Haydarpaşa

Garı’nın arkası, neredeyse bir ören

yeri havasına büründü. Çalıştığımız alan, bugünkü

Kadıköy’ün antik dönemdeki adı olan

Khalkedon’un batı limanı içinde. Çok önemli

kalıntı ve buluntulara rastlandı. Bunlardan biri

‘Opus Sectile’ döşemeli özel bir konut. Hamamıyla

birlikte değerlendirdiğimiz bir yapı,

M.S. 5. yüzyıla tarihleniyor. Azize Bassa Kilisesi

(Sainte Bassa Kilisesi) diye antik kaynaklarda

modern araştırmacıların yayınlarında da

geçen, Bizans dönemi için önemli bir kalıntı.

Onun bir bölümüne rastladık.

KAZILARDA ÇOĞUNLUKLA

BİZANS DÖNEMİNE RASTLIYORUZ

Apsisinin içinde çoklu, yaklaşık 28 bireyin

gömüldüğü bir toplu mezar ortaya çıkarıldı.

Helenistik döneme ait bir platform,

muhtemelen bir mezar anıtına ait kaide

bulundu, hemen yanında bir lahitle beraber.

Bununla birlikte çok sayıda küçük

buluntu elde edildi. Özellikle İstanbul

için gerçekten inanılmaz bir rakam olan

yaklaşık 12 bin sikke; altın, gümüş, bronz

sikke elde edildi ki bunların içerisinde en

Rahmi Asal

26 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Kapak

önemlisi de M.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen,

Kadıköy’ün ilk sikkelerinden bir tanesi

olarak tespit edildi. Daha öncesinde var

olan buluntulardan biri ama burada, ilk

kez arkeolojik kazıda ortaya çıkması, bilgi

vermesi açısından önemli. Çok sayıda amfora,

kandil ve günlük yaşama ait buluntular

ortaya çıkarıldı. Bahsettiğim sikke çok

önemli. Helenistik döneme ait mezar anıtı,

platformu, kaidesi de öyle. Toplu mezar,

Azize Bassa Kilisesi’nin kalıntısı ve sikkeler

de yine önemli bulgulardan. Kazılarda çoğunlukla

erken Bizans dönemine ait kalıntılara

rastlıyoruz. Bunun yanında Osmanlı

dönemine ait yapılaşmalar da var.”

“KRONOLOJİK BİR YERLEŞME HÂKİM”

M.Ö 5. yüzyıldan, Khalkedon’un ilk kent

sikkelerinden birinden başlayarak günümüze

kadar kesintisiz bilgiler elde edildiğini

vurgulayan Rahmi Asal; “Klasik dönem,

Helenistik dönem, Roma dönemi, Bizans

dönemi, Osmanlı dönemi ve geç Osmanlı

dönemine ait, hatta erken Cumhuriyet

dönemine ait kalıntıları burada tespit ettik.

Yani kesintisiz kronolojik bir yerleşme

dönem dönem de olsa var. Şu anda alanın

doğal kodu olan tren istasyonlarının

peronlarının ve rayların hemen başladığı

koddan kimi yerde yaklaşık 2 metreye, kimi

yerde 30-40 santimetreye indik. Burada

her döneme ait yoldan hamama, bir küçük

konuta, bir saray kalıntısından bir ayazmaya

ait kalıntılar ortaya çıkarıldı. En yüksek

kazımız 2 metre civarında” ifadelerini

kullandı.

“TARİH VERMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Bu tür kazıların Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın

hedefleyip, planlayarak yaptığı kazılar

olmadığını, burada Ulaştırma ve Altyapı

Bakanlığı’nın bir projesine bağlı olarak

çalıştıklarını aktaran Asal; “Daha çok da

o projenin bizi yönlendirdiği ya da çıkan

arkeolojik kalıntılara göre bizim projeyi yönlendirdiğimiz

bir süreç yaşanıyor. Yaklaşık

üç yıldır burada çalışıyoruz. Şu anda yeni bir

proje üzerinde, çıkan arkeolojik kalıntıları

da değerlendiren ve projenin içine katan

yeni bir proje çalışmasının devam ettiğini

biliyoruz. O proje, önümüzdeki günlerde

bizim önümüze gelecek. Biz de Kültür ve

Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Arkeoloji

Müzeleri Müdürlüğü olarak bu konudaki

kazı sonuçlarımızı, değerlendirme raporumuzu

Koruma Bölge Kurulu’na ileteceğiz.

Orada bu konu değerlendirilecek. Ona göre

de önümüzdeki süreç şekillenecek. Açıkçası

arkeolojik kazılar için bir tarih vermek çok

da mümkün değil” diye konuştu.

“GAR İŞLEVİNİ DEVAM ETTİRMELİ”

Haydarpaşa Garı’nın kentin en sembolik

eserlerinden, yapılarından biri olduğunu

belirten İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü

Rahmi Asal, hem arkeologların hem sanat

tarihçilerinin hem de vatandaşların önceliğinin

Haydarpaşa Garı olması gerektiğini ifade

etti. “Gar işlevini devam ettirmeli. Arkeolojik

kalıntılarımızı da buna entegre etmeliyiz. En

doğru tanımı bu şekilde yapabiliriz” diyen

Asal, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sadece

Kadıköy’den bahsetmeyeceğim, bugünün

İstanbul’undan bahsedelim. 800 bin yıllık

geçmişi olan bir şehir... Yani Yarımburgaz

Mağaraları, Fikirtepe, Yenikapı, Yunan,

Roma, Bizans’ıyla kentin ne kadar kıymetli

olduğunu, neresine bir kazma vurursanız

vurun, insanlık tarihine çok önemli tarihi ve

kültürel bilgiler, veriler sunan bir şehir olduğunu

bu kazılardan da anlamaya başladık.

Kadıköy özelinde konuşursak, Kadıköy için

antik kaynakların verdiği bilgiler dışında

arkeolojisi ve sanat tarihi ile ilgili bilgimiz

ne yazık ki azdı. Bu kazılar, somut arkeolojik

belgelerle Kadıköy tarihini yeniden yazıyor,

oluşturuyor diyebiliriz.”

AÇIK HAVA MÜZESİ,

KAPALI MÜZELER, SERGİ ALANLARI

Geçtiğimiz dönemlerde kazılara dair

açıklamalarda bulunan Ulaştırma ve Altyapı

Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürü

Yalçın Eyigün ise alanın gar işlevini sürdürmesinin

yanında müzeye dönüştürebileceğinin

de müjdesini şu sözlerle vermişti:

“Arkeolojik kazılarımız devam ediyor. 250’yi

bulan işçimiz, 15 arkeologun denetiminde

ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nün

kontrolünde Koruma Kurullarının

kararları doğrultusunda çalışılıyor. Bundan

sonra sadece Haydarpaşa Garı değil, sadece

tren değil, Haydarpaşa Garı ve arkeolojik bir

kazı alanı, arkeolojik bir park, endüstriyel

miras müzemiz diye üç fonksiyon olmasını

planlıyoruz. Toplam alanımız 475 bin

metrekare. İşimiz bittiğinde sadece 75 bin

metrekaresi demiryoluyla ilişkili alanlar

olsun; gerisinde açık hava müzesi, kapalı

müzeler, sergi alanları ve seyir koridorları

olsun istiyoruz.”

AZIZE BASSA KILISESI

Azize Bassa Kilisesi’ne ait mimari kalıntıların

apsidal bir parçası duruyor.

O bölümde ayrıca bugüne kadar en

yüksek sayıdaki, 28 bireye ait iskelet

kalıntısına rastlanıldığı da edindiğimiz

bilgilerden. Aynı döneme ait içi

mermer kaplı bir mezar da bulunuyor.

Uzmanlar, bu mezarın muhtemelen

M.S. 6. yüzyıl erken Bizans dönemine

ait olduğunu düşünüyorlar. İçerisinde

ise 8 bireye ait iskelet elde edilmiş.

Bunlardan 3 tanesi belgelenip, kaldırılmış.

İkisinin erkek birey olduğu

belirlenmiş. Diğer 5 tanesinin çalışmaları,

arkeologlar tarafından devam

ettiriliyor. Bu çalışmalar sonucunda

iskeletlerin hastalıkları, ölüm şekilleri,

yaşları, cinsiyetleri ile ilgili bilgilerin

elde edileceği düşünülüyor. Özellikle

ölü hediyesi, mezar hediyesine denk

gelinme durumunda tarihlendirme

anlamında da daha kesin bir bilgi vermenin

mümkün olacağı söyleniyor.

DUVAR DIPLERINDEKI OCAKLAR

VE MADEN ERGITME POTALARI

Kazı çalışmaları sırasında en son

ortaya çıkarılan mekânlardan birinin

M.S. 5-6. yüzyıla ait taş tuğla örgülü

bir yapı kalıntısı olduğu da aktarılan

bilgilerden. Peronların kaldırılmasıyla

ortaya duvar dibine yapılmış olan

ocaklar ve maden ergitme potaları

çıkmış. Tahminlere göre burayı bir ergitme

atölyesi olarak kullanıyorlardı.

Uzmanlar, potaların büyüklüğü ve yapının

bugüne kadar sağlam ulaşmasını

‘enteresan’ olarak nitelendiriyor.

Malzeme analizleriyle birlikte dönem

bilgisine ulaşılacağı öngörülüyor.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 27


Kapak

Yüzyıllar içerisinde değişen

misyonuyla Haydarpaşa

Paganizm ve ezoterik öğretiler araştırmacısı,

yazar Erhan Altunay ile kapalı kapılar

arkasındaki Haydarpaşa’yı konuştuk. Haydarpaşa’nın

hem günlük yaşam içerisindeki

misyonunu hem de tarihi işlevini değerlendiren

Altunay, sorularımızı büyük bir özenle

yanıtladı.

Erhan Altunay

Erhan Bey, öncelikle sizden

Haydarpaşa’nın İstanbul için önemini

dinlemek isteriz. Anadolu’nun uzun

yıllar İstanbul’a açılan kapısı olan

Haydarpaşa’yı siz nasıl anlatırsınız?

Haydarpaşa nasıl anlatılır ki? Buradan

“şimendifer” geçmeden önce Haydarpaşa

Çayırı, Kadıköy’ün en önemli mesire yerlerinden

biriydi. Sünnet düğünleri, kutlamalar,

gösteriler yapılır; ister Müslüman, ister

gayrimüslim pek çok kimse buraya yeşilliğe

koşardı. Haydarpaşa adı, Kadıköy gibi en

eski zamanlardan beri bilinen bir isimdi.

Haydarpaşa, adını 16. yüzyılda yaşamış

olan, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim

dönemi vezirlerinden Haydar Paşa’dan

almıştı ve burada paşanın bir konağı vardı.

Düşününce, Haydar Paşa’nın konağının

burada olmasının o dönem için ne kadar

önemli olduğu ortaya çıkar. Bir de o dönemki

güzelliğini gözümüzün önüne getirirsek,

daha da iyi anlarız. Kadıköy Rıhtımı’ndan

itibaren koskoca bir çayır düşünün; içinden

bir zamanlar Himerios, sonraları Haydarpaşa

Deresi, Ayrılık Çeşmesi Deresi ya da Seyit

Ahmet Deresi diye adlandırılan dere geçiyor

ve etrafı av hayvanları ile dolu…

Peki, çayırın tarihinde yeni bir sayfa

açıldığı dönemler ne zamana denk gelir?

1872’den itibaren çayırın tarihinde yeni bir

sayfa açılır. Demiryolları şebekesi, lojmanlar

ve gar, bir anda çayırı doldurur. Çayırın

türbeleri bile bu yapıların arasında kalır.

Gar belki de Ayrılık Çeşmesi’nin uzağında

ayrılanların kavuştuğu bir yer de olmuştur.

Anadolu’dan gelenler İstanbul’a kavuşurken,

eski Türk filmlerinin görüntüleri canlanır;

tahta bavulu ile emektar merdivenlerden

inenler şehrin kalabalığına karışırken,

Haydarpaşa arkalarından bakar.

Bu satırları yazarken benim de anılarım

canlanır ve Ankara’da okuduğum yıllarda

Anadolu Ekspresi’ne yetişmek için garda

nasıl koştuğum, sisli anıların içinden

gözümün önüne gelir. Bu nedenledir ki

İstanbul, karşısındaki Haydarpaşa ile birlikte

anılır Anadolu’dan gelenler için. Garın

28 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Kapak

içindeki sıradışı süslemelere bile bakmadan

geçenlerin aklında İstanbul’a kavuşmak

vardır. Yaşanmışlıklar Haydarpaşa’ya karışırken,

burada yeni bir hayat başlar. Bugün

ise Haydarpaşa, bütün bu bilinenlerden

öncesinden sakladıklarını aşikâr etmekte

ve Kadıköy tarihi, daha doğrusu Khalkedon

yeniden yazılmakta.

Haydarpaşa’da yapılan kazılarda Klasik,

Helenistik, Roma, Bizans, Osmanlı ile

Cumhuriyet dönemlerine ait kalıntılar

elde edildi. Bu çeşitliliğe dair neler

söylersiniz?

Bir zamanlar Byzantion ve Khalkedon, boğazlara

hükmeden iki şehirmiş. Tarihe baktığımızda,

bu iki şehrin kaderi hep beraber

gitmiş. Bu açıdan baktığımızda, Kadıköy de

İstanbul gibi seneler boyunca tamamen bir

süreklilik içinde iskân edilen bir şehir olmuş.

Burada bulunan en eski mimari eserler,

M.Ö. 3.- 4. yüzyıllara kadar gidiyor. Hatta ele

geçirilen onbinin üzerindeki sikkelerin içinde

bundan da eski tarihe, Khalkedon şehrinin ilk

sikke basımına kadar gidenleri var.

Alan, bu dönemlerden itibaren yoğun

olarak iskân edilmiş ve Roma kalıntılarının

yanında Helenistik döneme ait mimari

yapılar da gün yüzüne çıkmış. En yoğun

yapılaşma ise Bizans döneminde olmuş.

Bunun dışında, 1204 yılında burada

Haçlı ordularının konakladığı ve ardından

Üsküdar’a geçtiği bölge Türklerin eline geçtikten

sonra bazı binaların zarar gördüğü

söylenebilir. Bu buluntular, bu alanın Grek

döneminden beri var olduğunu gösteriyor;

yani bu alan düzlük olarak eski dönemlerde

gelen alüvyonlardan meydana

gelmemiş. Ancak derenin taşıdığı alüvyonlar,

burayı Osmanlı döneminde kapamış ve

çayır olmasına sebep olmuş. Bu nedenle

de Osmanlı sonrası yapılara rastlamak

olası görünmüyor.

Tabii Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi

buluntuları her zaman çıkıyor. Bölgenin

Osmanlı öncesinde bu kadar yoğun iskân

edilmesi de tarihçilerin surların içine hapsettiği

Khalkedon şehrinin ağırlık merkezinin

buraya kaymasını sağlıyor. Özellikle

Bizans’ın ünlü Azize Euphemia ve Azize

Bassa’ya adanmış yapılarının da burada

olması, buraya verilen çok büyük önemi

gösteriyor. Bu bağlamda, bölgenin tarihi

Grek dönemlerine kadar giderken, belki de

İstanbul’da olduğu gibi Neolitik ve sonrası

yerleşimlerini de barındırıyor olabilir.

Özellikle Fikirtepe, Pendik, Küçükbakkalköy

ve civar buluntulara bakıldığında bu hiç de

olanaksız gözükmemekte.

Son olarak, bölgenin Pagan çağındaki

değerine ilişkin neler söylersiniz?

Khalkedon şehrinin Pagan tarihinin çoğu

yazılı kaynağından biliniyor olması, bu

alanı da önemli kılmakta. Kadıköy’de birçok

Pagan tapınağının olduğu bilinmekte...

Bugün bu tapınaklardan iz kalmamış olsa

da kayıtlarda durmakta. Özellikle Hekate ya

da Poseidon gibi İstanbul’da popüler olan

tanrıça ve tanrı kültlerinin varlığı önemlidir.

Fenerbahçe’de Hera Tapınağı olması, Khalkedon’un

kültürel alanını da göstermekte.

Öte yandan, Khalkedon sikkelerinde ya da

Çiftehavuzlar mezar stelinde rastladığımız

üç ayaklı kazan da buralarda bir bilicilik

merkezinin ipuçlarını vermekte. Haydarpaşa

alanı olarak baktığımızda, burada Afrodit

altarı ya da tapınağı olduğu düşünülmekte.

Hatta başka tapınak ya da altarların çıkması

şaşırtıcı olmayacaktır.

Tabii Hristiyanlık öncesine ait her yapının

incelenmesi, bu tarihe büyük katkıda

bulunacaktır. Kadıköy’ün Pagan ve Bizans

dönemine ait kalıntılar, büyük bir hızla yok

edilmekte. Sadece ortada dolaşan ihbarlara

baktığımda çok eserin yok olduğu, çok

kalıntının üzerine beton dökülerek binaların

altında yok edildiği, en çok konuşulan konulardan.

Şehrin hafızasını, mekânın hafızasını

geri dönüşsüz yok etmenin cinayetten farkı

yoktur ve herkes bu konuda uyanık olmalıdır.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 29


Kapak

Taşı toprağı altın!

Ünlü gezi yazarı Saffet Emre Tonguç ise Haydarpaşa paylaşımında bölgenin arkeolojik gelişmelerine

dikkat çekerken, sayısız filme ve fotoğrafa konu olan bu özel bölgeye olan özlemini dile getirdi.

Saffet Emre Tonguç

• İstanbul’a göç dalgasının yaşandığı

yıllarda çokça kullanılırdı bu “Taşı toprağı

altın” tanımı. Bence İstanbul’u çok güzel

anlatıyor, fakat başka bir açıdan... Evet,

bu şehrin taşı toprağı altın ama bana göre

sakladığı eşsiz tarihten geliyor o altın

değeri. Dünyada bu kadar imparatorluk

kalıntısına katman katman rastlayabileceğiniz

başka bir şehir yok.

• Haydarpaşa Garı’nın olduğu alanda 3 yıldır

yürütülen arkeolojik kazılarda yol yarılandı

sayılır. Şimdiye dek aynı alanda Helenistik,

Roma, Bizans, Osmanlı ile Cumhuriyet

dönemlerine ait miraslar bulundu.

• Hedef, kazıların 2 yıl içinde tamamlanması.

Bittiğinde Kadıköy’ün en merkezi noktasında

çok kıymetli bir arkeolojik park

ve açık hava müzesi de olacak. Şimdilik

gelişmeleri takipteyiz; heyecanla...

• Geçtiğimiz günlerde çok önemli yeni

kalıntılar ve buluntular gün yüzüne çıktı.

5. yüzyıla tarihlenen ve hamamı da olan

bir özel konut, Bizans döneminden kalan

Azize Bassa Kilisesi, toplu mezar, bir

döküm atölyesi, Osmanlı döneminden

bir çeşme ve yeni sikkeler bulunanlar

arasında.

• Kazılarda bulunan sikke sayısı 20 bini geçti!

Üstelik içlerinde M.Ö. 5. yüzyılda basılan

Kadıköy’ün ilk sikkelerinden biri de var.

• 2. Dünya Savaşı döneminde yapılan bir de

sığınak çıktı ortaya. Olası bir saldırı durumunda

askerleri korumak için inşa edilmiş.

2 metre genişliğe sahip sığınağın elektrik

panoları, tuvaletleri gibi bölümleri duruyor.

• Haydarpaşa Garı, bence İstanbul’un en

güzel yapılarından biri... Sayısız fotoğrafa,

filme ev sahipliği yapmış bir İstanbul

simgesi. Onu tekrar asıl işleviyle görmeyi

çok özledik. Çalışmalar bittiğinde hasret

de bitsin diye dileyerek bekliyoruz.

30 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Kapak

Haydarpaşa Eski Pasaport Dairesi

Rıhtımın Haydarpaşa bölgesinden görünüşü

Haydarpaşa Limanı ve

gar alanının unutulmuş

yapıları

Haydarpaşa Rıhtım İdaresi Binası

NURETTİN EDİZ

Bütün İstanbulluların ama özellikle biz

Kadıköylülerin hizmete girmesini büyük bir

özlemle beklediği Haydarpaşa Garı’nın geleceği

hakkında sanırım hiç kimsenin net bir

fikri yok. Son birkaç yıldır gazete manşetlerine,

TV haberlerine gar alanındaki arkeolojik

kazılar sebebiyle konu olan Haydarpaşa, ne

olursa olsun gar olarak hizmet vermesini

beklediğimiz nadide bir yapıdır.

100 yıldan fazla bir süredir ayrılıkların,

kavuşmaların, felâketlerin, kutlamaların ev

sahipliğini yapmış olan Haydarpaşa Garı’nın

günün birinde derin bir sessizliğe gömülüp,

tıpkı bir zamanlar peronlarında birbirine el

sallayan yolcular gibi yalnızlıkla baş başa

kalacağını hiçbirimiz akıl edemezdik.

Haydarpaşa Kadın-Erkek Bekleme Salonu

Gar alanında uzun süredir yapılan arkeolojik

kazılar, Kadıköy’ün tarihine dair her gün

yeni bilgi ve belgeyi gün ışığına çıkarıyor.

Ülkemizin tamamı, kültürel anlamda

binlerce yıllık muazzam bir tarihin izlerini

taşıyor. Bizler bunun ne kadar farkındayız,

bu mirasa ne kadar sahip çıkabiliyoruz? İşte

asıl soru ya da sorun bu!

Kazılar sırasında raylar altında yatan

binlerce yıllık tarihi eserler ortaya çıkarılırken,

insan ister istemez düşünüyor;

“Peki, Haydarpaşa’da liman ve gar için inşa

edilmiş 100-150 yıllık yapılar ne durumda?”

Hiç uzatmadan söyleyeyim, İstanbul

Üniversitesi arşivinden edindiğim ve burada

paylaştığım fotoğraflarda gördüğünüz, oya

Haydarpaşa Polis Merkezi

Haydarpaşa Silo

gibi işlenmiş bu cânım yapıların büyük bir

bölümü yok edilmiş ya da harabe durumda!

Kısa süre önce “Kadıköy Ansiklopedisi”

Facebook sayfasında paylaştığım eski

Pasaport Dairesi Binası’nın son durumunu

görebilmek için alana girmek istedim, ancak

resmi yazışmadan olumsuz cevap aldım. Bu

arada gar çalışanları dahi arkeolojik kazılar

yüzünden alana giremiyormuş, en azından

bana söylenen bu. Fakat birkaç kişiden

öğrendiğim kadarıyla yapı hâlâ harabe

haldeymiş. Birkaç yıl önce de durumu böyleydi,

görkemli giriş bölümü zaten çok daha

önce yıkılmıştı.

Sizleri Haydarpaşa Garı ve liman alanındaki

yapıların ilk günlerdeki güzelliklerini belgeleyen

fotoğraflarla başbaşa bırakırken, bir

kez daha vurgulamak istiyorum; “Haydarpaşa

gardır, gar kalacak!”

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 31



Aktüel

Sinematek’te

film gösterimleri

başladı

Kadıköy Belediyesi, 12 Eylül 1980 darbesiyle

kapanan Türk Sinematek Derneği’nden sonra

Sinematek ruhunu yeniden canlandırıyor.

Kadıköy’de Yoğurtçu Parkı yakınlarında inşası

tamamlanan Sinematek / Sinema Evi, aralık

ayında yapılacak resmi açılış töreni öncesi

gösterimlerine başladı.

Kadıköy Belediyesi, 25 Ağustos 1965 tarihinde

Onat Kutlar ve arkadaşları tarafından

İstanbul’da kurulan ve 1980 askeri darbesiyle

birlikte kapanan Türk Sinematek Derneği’nin

mirasını, derneğin ilk üyesi olan Jak

Şalom’un girişimiyle “Sinematek / Sinema

Evi” projesiyle yaşatıyor. Sinematek / Sinema

Evi, pandemi koşullarının dayattığı uzun bekleme

sürecinin ardından yeni binasında gösterimlerine

başladı. Aralık ayında yapılacak

resmi açılış töreni öncesi, Kadıköy Belediye

Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ev sahipliğinde

bir tanıtım gecesi düzenlendi. Geceye; Onat

Kutlar’ın eşi Filiz Kutlar, Yılmaz Güney’in eşi

Fatoş Güney, Türk Sinematek Derneği’nin

kurucularından şair, yazar, çevirmen Cevat

Çapan, sinema dünyasından tanıdık simalar,

yönetmenler ve sinema eleştirmenleri katıldı.

“KADIKÖY’ÜN KÜLTÜR ATLASINA

BİR İŞARET KOYMUŞ OLACAK”

Gecede konuşan Kadıköy Belediye Başkanı

Şerdil Dara Odabaşı, “Sinematek / Sinema

Evi” projesini hayata geçirmenin mutluluğu

ve gururunu yaşadığını belirterek, sözlerini

şöyle sürdürdü: “Türkiye’de Sinematek’in

acısı tatlısıyla uzun bir macerası var. Bu

maceranın tamamı, mutluluk ve iyi hatıralar

üzerine kurulmuş değil ama bugün

mutluyuz. 12 Eylül’ün gadrine uğramış

bu eşsiz kurumun, 40 yıl sonra Kadıköy

Belediyesi’nin çatısı altında yeniden hayata

dönmesinin gururunu yaşıyoruz. Sinematek

/ Sinema Evi, hem sinema sanatına katkı

sağlayacak hem de Kadıköy’ün kültür atlasına

kıymetli bir işaret koymuş olacak. Atölye

ve sergiler olmak üzere çeşitli etkinliklerle

de takipçilerinin sinema kültürünü zenginleştirecek

bir kurum olacak.”

“40 SENELİK UZUN HASRET BİTİYOR”

Sinematek / Sinema Evi’nin Genel Sanat

Yönetmenliğini yapan yönetmen, akademisyen,

senarist Emin Alper de konuşmasında

şunları ifade etti: “Şu an kapılarımızı

açmamızda büyük katkıları ve emeği olan

Belediye Başkanımız Şerdil Dara Odabaşı’na

teşekkür ediyorum. Sinematek

kapandıktan 40 sene sonra, bu uzun hasret

bugün burada bitiyor. Bu, Jak Şalom’un bir

rüyasıydı. Kendisinin Kadıköy Belediyesi’ne

götürdüğü teklifin sonucunda proje haline

getirildi burası. Bir önceki dönemin Kadıköy

Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu’na da

buradan teşekkür ediyorum. Bu tarihi bina,

aslına uygun olarak sıfırdan yapıldı ve Sinematek’in

hizmetine sunuldu.”

“SİNEMATEK, ÖZGÜR FİLMLERİN SESİ”

Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney’in de katıldığı

gece, Yılmaz Güney’in “Umut” filminin

gösterimiyle başladı. Programda konuşan

Fatoş Güney; “Sinematek, özgür filmlerin

bir sesi. Yılmaz Güney’in ‘Umut’ filmindeki

hikâye, babasının yaşadığı gerçek bir hikayedir

ve 1970-71 yılında sansürün yakasına

yapıştığı filmlerden birisidir. Bugün hâlen

Yılmaz Güney filmlerine gizli bir sansür var.

Sinematek’in de bu konuda özel bir alan

açacağına ve sinema sanatına, Türkiye’nin

kültür ve sanat hayatına mutlaka değerli

katkıları olacağına inanıyorum” dedi.

BİRBİRİNDEN DEĞERLİ SEÇKİLER

SİNEMASEVERLERİ BEKLİYOR

Sinematek / Sinema Evi, sinemaseverlere

birbirinden değerli seçkiler sunuyor. 13

Kasım 2021-30 Ocak 2022 tarihleri arasında

izlenebilecek olan, Goethe-Institut İstanbul

ve Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel

Festivali işbirliğiyle hazırlanan ilk programın

odağında, dışavurumcu Alman sineması ve

sinema dünyasının öncü yaratıcı yönetmenlerinden

Metin Erksan var. Sinematek/

Sinema Evi, iki ya da üç aylık programlarla

seyircisine sinema tarihinin kilometre taşlarından

örülü seçkiler ve onlara eşlik eden

panel, konferans, sergi gibi etkinlikler sunacak.

Seçkilerde sinema tarihine yön veren ve

modern sinema dilinin oluşmasına büyük

katkılar sağlamış akımlar ve ekollere, toplu

gösterimlerle Türkiye ve Dünya sinemasının

büyük ustalarının filmlerine yer verilecek.

Kadıköy Belediye Başkanı

Şerdil Dara Odabaşı Emin Alper Fatoş Güney Filiz Kutlar

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 33


Aktüel

Üsküdar ve Balat’ın

akşam mezatları

İstanbul’a

güzellik

katıyor

CENAY TOPRAKKAYA

İstanbul’un Anadolu Yakası’nda Üsküdar Antikacılar

Çarşısı, Avrupa Yakası’nda da Fatih

ilçesindeki Balat semti, eski eşya tutkunlarını

buluşturan iki adresin başında geliyor.

Her akşam gerçekleştirilen mezatlar, eski

eşyaları yeni sahipleriyle buluşturuyor; eski

eşyaların yaşanmışlıklarını hayatlarına ortak

etmek isteyenleri bir araya getiriyor. Poğaça,

börek, akşam simidi ve sıcacık çay eşliğinde

hasbihâl edilirken, gözler merakla münadinin

satışa çıkardığı eşyaları takip ediyor.

Üsküdar ve Fatih Balat’ta antika ve değerli

kullanılmış eşyaların satıldığı dükkânlarda

aynı saatlerde düzenlenen mezatlar, insanların

tanışıp kaynaştıkları samimi ve sıcak

dostluklara kapı aralıyor. Rengârenk evleri

ve taş döşeli dar sokakları ile mütevazı

bir görünüme sahip tarih kokulu Balat’ta

ve İstanbul’un en eski kültür ve yerleşim

alanı Üsküdar’da gerçekleştirilen mezatlar,

eski eşyaların ruhunu bugüne taşıyan ve

modern hayatla harmanlayan antikacılar ve

bu tarihi sokaklarda gezinenlerin katılımıyla

her akşam saat 19.00’de başlıyor.

ANTİKA MERAKLILARI

“HASTALIKLARINI” YATIŞTIRIYOR

Gece yarılarına kadar devam eden ve her

şeyin haraç mezat satıldığı küçük dükkânlarda

antika meraklıları “hastalıklarını”

yatıştırırken, yolu buralara düşenler kapı

önlerinde dikilerek olan biteni anlamaya

çalışıyor. Eski eşyaların ruhunu seven

antikacılar, artık müdavimi hâline geldikleri

mezatları hiç kaçırmıyor; arkadaşlarıyla

buluşup sohbet ederken bir yandan işlerine

yarayacak, belki daha sonra birkaç misline

satacakları eşyaları almak için gözleri ve

kulakları münadiyi takip ediyor.

BİR NEVİ ZAMAN YOLCULUĞU

Neler satılmıyor ki bu dükkânlarda... Ahşap

oyma eserler, tamir edilen eski abajurlar,

radyolar, pikaplar, plaklar, şamdan ve gaz

lambaları, fincanlar, kupalar, saat ve gümüş

takılar, değerli-değersiz objelerden oluşan

koleksiyonlar, Türkiye ve dünyanın farklı ülkelerinden

bugüne ulaşmayı başarmış kitap

ve saatler, mutfak eşyaları, farklı kültürlerin

çay takımları ve dekoratif ürünler, insanları

bir nevi zaman yolculuğuna çıkarıyor.

“BAŞKASININ ÇÖPÜ,

ONLARIN HAZİNESİ OLABİLİR”

Üsküdar’da yaklaşık 5 senedir müzayede

sunuculuğu yapan Onur Dikici, eşyanın

enerjisinin insanı çağırdığına dikkat

çekerek, dolaşırken sebebi olmasa bile

içinde herhangi bir eski eşyayı alma isteği

olduğunu, bunu ilk kez Beyoğlu Antikacılar

Fuarı’nda deneyimlediğini söyledi. Böylece

mezatlarda münadilik yapmaya başladığını

ve eski ürünlerle kurduğu gönül bağını işe

dönüştürdüğünü anlatan Dikici, münadilik

yaparken tiyatro eğitimi almasının da büyük

etkisi olduğunu şöyle aktardı: “İşim bana

psikolojik olarak iyi geliyor ve insanlara

iyi hissettirdiğim için mutlu oluyorum. İki

aşırı uç insanın birbirine öfkeyle değil ama

teşhir edilen bir ürünü sahiplenmek için

verdiği mücadeleyi izleyebiliyorsunuz. Bu

da etraftaki insanlara eğlenceli bir ortam

sunduğu için yaşanan olay, gerginlikten

ziyade eğlenceye dönüşüyor. Sokakta birbirini

görse kafasını çeviren insanlar burada

canciğer olup, muhabbet edebiliyor. Ayrıca

o iki uç insan, bir ürünü aldıktan sonra o

ürün hakkında oturup sohbet edebiliyor.

Yani mezat, insanları buluşturan bir sosyal

aktivite dönüşüyor. Mezadın gerçekten çok

rahatlatıcı bir etkisi de var.”

34 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Kent Hafızası

Haldun Taner hatıraları,

Müze Evi’nde sizleri

bekliyor

PINAR BALTACI

Kadıköy’ün en önemli değerlerinden biridir

Haldun Taner… Hem edebi eserleri hem

de Türk tiyatrosuna olan katkılarıyla tarihe

ismini altın harflerle yazdıran Taner, aynı

zamanda Kadıköy kent hafızası ve tarihi

için de hayli önemli bir isim. Kadıköy’ün

denize nazır güzel cephesindeki tarihi yapı

içerisinde Şehir Tiyatroları’na ismini veren

Haldun Taner, kuşkusuz Kadıköy’de ismi en

sık anılan duayenlerden.

Geçtiğimiz yıllarda Feneryolu’nda kurulan

Haldun Taner Müze Evi, kendisini merak

eden sanatseverler için doğru adres…

Küçük, eski bir yapı içerisinde sevgili eşi

Demet Taner ve Kadıköy Belediyesi’nin

katkılarıyla hizmete giren müzede; Taner’e

ait eski fotoğraflar, el yazıları ve özel

eşyaları incelemek mümkün. Hem Müze

Evi’ni henüz bilmeyenlere tanıtmak hem de

Haldun Taner’i Demet Hanım’dan dinlemek

için yolumuzu Feneryolu’na çeviriyor ve

Demet Taner ile Haldun Taner Müze Evi’nde

buluşuyoruz. Sohbetimiz bu güzel müzenin

kuruluş hikâyesinden başlıyor, Haldun Taner

üzerine keyifli bir söyleşiye dönüşüyor.

Siz de sohbetimize ortak olmak isterseniz

buyurun…

Müze 2018 yılının mart ayında açıldı,

ancak sanıyorum girişimler çok daha

eski yıllara dayanıyor…

Evet doğru, uzun bir sürecin sonucunda

kuruldu müze. 1993 yılında ilk defa

dönemin Belediye Başkanı Sayın Cengiz

Özyalçın ile görüşmeye başladık. O dönem

Belediye Meclisi, burayı Haldun Taner

Müzesi olarak onayladı. En baştan bu yana

hep bu bina konuşuluyordu. O zamanlar

burası Gazete Kadıköy binasıydı. Cengiz

Bey’in ardından Selami Öztürk belediye

başkanlığı görevini üstlenince, kendisiyle

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 35


Kent Hafızası

iletişim kurdum. İlgilendi ve gazeteyi buradan

çıkarttı, böylelikle müze çalışmalarına

başladık. Ülkemizin önemli mimarlarından

Cengiz Bektaş ve Ressam Mustafa Pilevneli

ile buranın müze binasına dönüştürülmesi

için büyük çaba sarf ettik. Bina ikinci

derecede tarihi eser olduğu için Anıtlar

Kurulu’ndan da izin almak gerekiyordu ve

o süreci bekledik. Açılış ise Aykurt Nuhoğlu

döneminde gerçekleşti ve kendisi buranın

açılması için büyük katkılar sundu.

Günümüzde Kadıköy Belediyesi ile

ilişkileriniz nasıl?

Yukarıda isimlerini andığım üç belediye

başkanıyla daima iletişim hâlindeydim, her

zaman yanımda oldular. Sanıyorum pandemi

dolayısıyla Sayın Şerdil Dara Odabaşı

çok meşgul. Henüz kendisiyle müzeyle ilgili

eksiklikleri konuşmak için bir araya gelemedik.

Müze yaklaşık iki yıldır pandemi olduğu

için kapalı, ancak artık gerekli tedbirler

alınarak tüm yurtta kültür-sanat faaliyetleri

sürüyor. O sebeple müzenin de yakın

zamanda açılmasını çok isterim. Burada

insanlar tek tek içeriye maskeyle alınabilir,

bir sorun teşkil edeceğini sanmıyorum.

2018 yılında müzemiz açıldığı zaman, yaklaşık

iki yıl boyunca binada çok güzel etkinlikler

yaptık. Şahsen tanıdığım çok sayıda dostumla

söyleşiler düzenledim. İlk söyleşimiz Gülriz

Sururi ile oldu; ardından Ataol Behramoğlu,

Metin Akpınar, Hıfzı Topuz, Erol Manisalı,

Selçuk Erez, Liz Behmoaras, Rona Aybay,

Özlem Özdemir, Mesut Ilgın, Zeliha Berksoy,

Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Gülsen Tuncer ve

daha birçok değerli isimle çok güzel söyleşiler

gerçekleştirdik. Bu kültür toplantılarının yeniden

hayata geçmesini çok isterim. Kadıköy

Kaymakamı Sayın Mustafa Özarslan, bir gün

buradan geçerken müzeyi görmüş. Bana

telefon ederek buluşmak istediğini söyledi.

Müzede var olan eksiklikleri, belediye ile ortak

çalışarak karşılayabileceğini ifade etti. Bu

değerli yaklaşımı için buradan da kendisine

teşekkürlerimi sunuyorum.

Haldun Taner Müze Evi’nde

ziyaretçileri neler bekliyor?

Müzeye girer girmez Haldun Taner’in biyografisi

ile karşılaşacaklar. Haldun Taner’in

masası, daktilosu, babası Ahmet Selahattin

Bey’in kütüphanesi ve yazı masası var.

Bunun yanında yurtdışındaki oyunlardan

afişler ve özel arşiv fotoğrafları, el yazıları

ve bazı özel eşyaları da bulunuyor. Yalnız

bu küçük alan çok daha şık olabilir, ihtiyaç

hâlinde daha estetik bazı objeler konulabilir.

Müzeye pandemi sürecinin öncesinde

kültür toplantılarımızın dışında çok sayıda

eğitim kurumundan öğrenciler de geldiler.

Onlarla röportajlar yaparak hem Haldun

Taner’i anlattık hem de uzun uzun tiyatro ve

edebiyat üzerine konuşma olanağı bulduk.

Sadece İstanbul’dan değil, Anadolu’dan

da çok sayıda ziyaretçiyi ağırladık burada.

Bundan sonraki süreçte de müze açıldığı

takdirde hem ziyaretçilerimizi tekrar ağırlayabilir

hem de belgesel gösterimlerle onu

gençlere tanıtmaya devam edebiliriz.

Bu noktada Haldun Taner ve Kadıköy’ü

konuşmak istiyorum. Haldun Taner ismi,

Kadıköy Meydanı’nda bulunan Şehir

Tiyatroları sahnesiyle de sık sık anılıyor.

Kadıköy, geçmişten gelen misyonunun

yanında son yıllarda Haldun Taner ismine

yakışır bir kültür-sanat merkezi olmaya

da başladı. Siz nasıl yorumlarsınız bu

durumu?

Haldun Taner, ömrünün büyük bir kısmını

Kadıköy’de geçirmiş bir insan. Farklı

zamanlarda Erenköy, Feneryolu ve Moda’da

yaşadı. İmaj olarak da eski Kadıköylüler

tarafından da çok benimsenmiş biriydi her

zaman. Zaten müzeye girdiğiniz zaman hemen

soldaki duvarı boydan boya kaplayan,

Kadıköy vapurunda çekilmiş bir fotoğrafını

görüyorsunuz. Haldun Taner, değerli gazeteci

Ali Sirmen’in bir yazısında belirttiği gibi

Kadıköy’ün en güzel semtlerinden biri olan

Mühürdar’ı “Yalıda Sabah” adlı öyküsüyle

edebiyata kazandırmış olan biridir.

Şu anda Kadıköy’deki Haldun Taner Sahnesi’nde

gerçekleştirilen restorasyon, teknik

aksaklıklar dolayısıyla çok gerekliydi. Tarihi

ve estetik çehresi korunarak yeniden hayata

kazandırılacak olan bu yapı, okuduğuma

göre hem Haldun Taner Kültür Merkezi hem

de Şehir Tiyatroları’na bağlı Haldun Taner

Sahnesi olarak kültür hayatına kazandırılacak.

Bu nedenle büyük mutluluk duyuyorum

ve bunun Kadıköy’e çok yakıştığını düşünüyorum.

Eğer burada Haldun Taner’e ait

özel bir yer ayırmayı düşünürlerse, elimde

olan bazı eşyaları da oraya bağışlamayı çok

36 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Kent Hafızası

isterim. Böyle bir hayalim var. Henüz böyle

bir arzuda bulunmadım ama Sayın Ekrem

İmamoğlu’nun da buna sıcak bakacağını

düşünüyorum.

Sizin de çok eski Modalı olduğunuzu

biliyorum. Bu doğrultuda geçmişten

bugüne Kadıköy’ü nasıl anlatırsınız?

Haldun Taner’in Kadıköy’ün kültür-sanat

dünyasına ne gibi katkıları oldu?

Kadıköy her zaman bir kültür merkezi gibiydi,

özellikle de Moda... Moda’da sadece edebiyatta

değil, müzikte ve tiyatro alanında da

çok önemli isimler yetişmiştir. Hâlâ da bu

özelliğini koruyor. Kültür ve sanata çok açık

bir yer. Ben Kadıköy’ün her şeye rağmen

eski İstanbul’un özelliklerini taşıdığını görüyorum.

Kadıköy’de oturmak bana mutluluk

veriyor. Kadıköy’ün vapuru, güvercinleri,

rıhtımı, eski binaları, eski semtleri ve hâlâ

geçmişi hatırlatan birbirinden özel yapıları,

bana eski günlerin rüzgârını estiriyor.

Haldun Taner, kökleri eskilere dayanan İstanbullu

bir aileden geliyor. Sadece edebiyatta

değil, gazete yazılarında da İstanbul’u çok iyi

anlatan yazılar yazmıştır. Bu yazılarda “Ben

İstanbulluyum, sen değilsin” şeklinde bir yaklaşım

asla sergilemezdi. Ona göre bu şehrin

değerini bilen, onu gerçekten seven ve katkı

yapan herkes bir anlamda İstanbulluydu.

İstanbul’u anlatan bir yazısında şöyle der:

“İstanbullu olmadıkları hâlde İstanbul’u en

iyi tasvir etmiş olan İbrahim Çallı da İstanbul’dur.

Üsküplü Yahya Kemal de Adapazarlı

Sait Faik de öyle... Her türlü şovenizmden

nefret eden bir insan olduğum için

şimdi elbet ‘Ne mutlu İstanbulluyum’ diye

bitirmeyeceğim bu yazıyı. Ama kalemimin

ucuna gelen başka bir cümleyi de durduramayacağım;

‘Ne mutlu İstanbul’u yaşayana,

yaşayacak olanlara...”

Peki, biraz da sizin hikâyenizi dinleyelim.

Nasıl tanıştınız?

Aynı semtte oturduğumuz için ortak kültürel

toplantılarda buluşuyorduk. Ben de o

süreçlerde Moda’daki bu toplantılara çok katılırdım.

Haldun Taner, hem edebiyat hem de

tiyatro alanında çok tanınan biriydi. Bu karşılaşmalar

önce dostlukla başladı, ardından

bir sevgiye dönüşerek evlilikle sonuçlandı.

Nasıl geçiyordu o zamanlar

Kadıköy’de günleriniz?

Hep etkinliklerdeydik; tiyatrolar, konserler,

toplantılar... Okumakla ve üretmekle

geçiyordu günlerimiz. İkimiz de güzel olan

her şeyi birlikte paylaşmayı severdik. Bu

aramızdaki paylaşım çok önemliydi. O

anların bana verdiği mutluluğu hâlâ yaşıyorum.

Çevremiz çok genişti; genellikle kültür

insanları, sanatçılarla bir araya gelirdik.

Yurtdışından gelen yazarlar, çoğunlukla Haldun

Taner ile görüşmek isterlerdi. Devekuşu

Kabare Tiyatrosu ilk kurulduğu zaman ülkemize

gelen bazı sanatçılar oraya da gelirler,

Haldun Taner birkaç yabancı dili çok iyi

bildiğinden replikleri çevirerek, onların da

zevk alarak dinlemesini sağlardı.

Bu denli yurtdışı bağlantısı olmasına

rağmen Türkiye’de kalarak, bu

topraklarda kültür ve sanatın gelişmesi

adına büyük çalışmalar harcamış olması

oldukça önemli…

Haldun Taner, ülkesini çok seven biriydi.

Kendisini yetiştiren bu topluma karşı görev

bilinci çok yüksekti. Evimiz ve telefonumuz,

gençlere her zaman açıktı. Eve gelen her telefona

kendisi çıkar, arayan her genci ilgiyle

dinler ve elinden gelen yardımı yapardı. Bu

yardım çoğunlukla eğitim konusunda olur,

bazen de bu gençlerin yazdığı yazıları okuyup,

görüş bildirmek şeklinde gerçekleşirdi.

Son olarak, Haldun Taner Tiyatrosu’nu

da sizden dinlemek isterim...

Haldun Taner, geleneksel Türk tiyatrosunun

bütün özelliklerini çok iyi bilen

biriydi. Amacı, gelenekselden evrensele

ulaşmaktı. “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı”

oyunu, Batılı tiyatronun Türkiye’de başlama

sürecine dair ipuçları barındırır. Bu eserinin

önsözünde şöyle söyler: “Türkiye anlamına

gelen ‘biz’den, insanlık demek olan ‘biz’e

uzanmak istiyoruz.” Ve bunu kendi çapında

başarmış bir insandır. Çok kültürlüydü

ve çok çalışkandı. Yurtdışında katıldığı

toplantılara, verdiği konferanslara birlikte

gittiğim zaman başkalarının ona karşı olan

tutumlarını gözlemlerdim. Bir kişinin kendi

ülkesini iyi temsil edebilmesi için vatan

sevgisinin yanında bilgisinin ve kişiliğinin

de başka insanların gözünde saygıya layık

olması gerekir. Ben, Haldun Taner’e olan bu

saygıyı hep görmüşümdür.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 37


İlçelerimiz

“Atatürk Yolu” yenilendi

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Ekim 1932

tarihinde Şile’ye yaptığı ziyaret esnasında

Tahlisiye İstasyonu’nu ziyaret etmek istemiş,

ancak istasyona giden yolu yetersiz bulup,

“Atatürk Yolu” olarak anılan bölgeyi işaret

ederek, orada yeni bir yol yapılmasını istemişti.

Atatürk’ün bu isteği yerine getirilerek,

Tahlisiye Yolu kısa zamanda kullanıma açıldı

ve bir süre sonra bu alan “Atatürk Yolu”

olarak anılmaya başlandı.

Şile için önemli bir manevi değeri olan

Atatürk Yolu, Şile Belediyesi tarafından

planlanan proje ile yenilenerek, Gazi

Mustafa Kemal Atatürk’ün ilçeyi ziyaret ettiği

günde düzenlenen törenle yeniden hayata

kazandırıldı. Uzun yıllardır kullanımda

olmayan Atatürk Yolu’na, Şile Belediyesi

tarafından hayata geçirilen yenileme projesi

kapsamında 20 oya ağacı, 215 zakkum

ağacı, 50 adet leylendi ağacı dikilerek, 600

metrekare alan yeşillendirildi. Yol boyunca

uzanan merdiven aksının sağlı sollu korkuluklarına

da taraklı mozaik çalışması yapıldı.

Aks boyunca 20 adet nostaljik aydınlatma

armatürüyle aydınlatılan alanın, giriş rekreasyonuyla

birlikte projesi tamamlandı.

Aydos Orman Yolu

genişletiliyor

Ada sakinlerinden akülü

araç yasağına tepki

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin UKOME toplantısında aldığı

karar doğrultusunda, 5 Ekim’den itibaren Adalar ilçe sınırlarında

motorsuz-elektrikli taşıt kullanımı kısmen yasaklandı. Adalar

halkının tepkisiyle karşılanan uygulamaya göre, ulaşım ve lojistik

alanında usul ve esasları değiştiren kararla akülü araç kullanabilmek

için 66 yaş sınırı getirildi.

Araçların da ön ya da arkasındaki sepetler için 35x50x35

santimetre ebat şartı kondu. Ayrıca, hazırlanan uyarı afişleriyle

kullanım belgesi olmaksızın elektrikli araçlara binilemeyeceği,

belgenin kişiye özel hazırlanacağı, bu araçların yayalaştırılmış

alanlara giremeyeceği duyuruldu. UKOME kararının, Adalar’ın

engebeli yapısı göz önüne alındığında özellikle yüksek kesimde

oturanların ve esnafın hayatını zorlaştıracağı düşünülüyor. Mevcut

uygulamada bile yayalaştırılmış alanlara elektrikli araçlarıyla

girmek isteyenler zabıta ile karşı karşıya gelirken, bu anlara

ilişkin görüntüler de sosyal medyada sık paylaşılıyor.

Pendik Belediyesi ekipleri, dar olması sebebiyle sık sık kazaların

yaşandığı Aydos Orman Yolu’nu genişletiyor. Ekipler, yer yer 5

metreye kadar düşen yolun genişliğini 8 metreye çıkaracak.

Pendik Çamlık ile Kartal Yakacık arasında yer alan ve son yıllarda

“kestirme yol” olması sebebiyle kullanımı artan Aydos Orman

Yolu’nda sık sık kaza tehlikesinin yaşanması üzerine yolun genişletilmesi

kararı alındı. Pendik Belediyesi

ekipleri, bazı bölgelerde

genişliği 5 metreye kadar düşen

yolu 8 metre genişletmek için

çalışmalara başladı. Yolda hava

ve zemin şartlarına dayanıklı 4

katmanlı yol imalatı yapan ekiplerin

çalışmaları tamamlandığında,

Aydos Orman Yolu’ndaki kaza

riski minimuma inmiş olacak.

38 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


İlçelerimiz

Tuzla’da atık yağ biriktirene

temizlik seti

Ataşehir’e yepyeni bir

kütüphane ve okuma parkı

Ataşehir’e yeni bir hizmet merkezi daha kazandırılıyor. Atatürk

Kütüphanesi tamamladığında ilçenin eğitim ve kültür yaşamına

yeni bir vizyon kazandırarak, kitap ve okuma sevdalılarına

hizmet verecek.

Ataşehir Belediyesi ve Gönüllü Hizmet Vakfı tarafından 7 bin

500 metrekarelik alanda, 750 metrekare oturumlu, 4 kattan

oluşan toplam 3 bin metrekare inşaat alanına sahip yeni bir

kütüphane, Ataşehirlilerin hizmetine sunulacak. İçerenköy

Mahallesi su deposu mevkiinde yapımına başlanacak Gönüllü

Hizmet Vakfı Atatürk Kütüphanesi’nde Atatürk kitaplığı, sergi

salonu, etüt ve çalışma alanları ile dijital kütüphane yer alacak.

Aynı alanda meydan ile okuma parkı da yapılacak. Ataşehir

Belediyesi ile Gönüllü Hizmet Vakfı’nın işbirliğiyle gerçekleştirilen

kütüphane ve okuma parkının, 2023 yılının ilk çeyreğinde

hizmete açılması planlanıyor.

Vatandaşları sıfır atık çalışmalarına teşvik etmek isteyen Tuzla

Belediyesi, özel bir kampanya başlattı. Bu kapsamda evlerinde

ya da iş yerlerinde atık yağları toplayan ve topladıkları yağları

Tuzla Belediyesi ekiplerine teslim eden vatandaşlara, temizlik seti

hediye ediliyor.

Tuzla Belediyesi, çevre bilincini geliştirmek ve doğaya zarar vermeden

yaşama anlayışını güçlendirmek amacıyla ilçe genelinde

ödüllü “Bitkisel Atık Yağ Toplama Kampanyası” başlattı. Tuzla

Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı’nın talimatıyla hayata geçirilen

kampanya kapsamında evlerinde ya da iş yerlerinde biriktirdikleri

atık yağları Tuzla Belediyesi ekiplerine teslim eden vatandaşlara;

içerisinde bulaşık sabunu, bulaşık süngeri ve Vileda takımı gibi

ürünlerin yer aldığı temizlik

seti hediye ediliyor. Vatandaşlar,

biriktirdikleri atık yağların

alınması için Tuzla Belediyesi

Beyaz Masa’yı arayarak

kayıt oluşturabiliyor. Kayıt

sonrasında Tuzla Belediyesi

Atık Yağ Toplama Ekipleri,

adreslere giderek atık yağları

teslim alıyor. Ödüller, toplanan

atık yağların litresine

göre veriliyor.

Beykoz’da yeniden kürek sesleri

Beykoz Belediyesi’nin spor yatırımları kapsamında ilçenin yakın tarihteki

gibi yeniden su sporları merkezi olması için attığı adımlara bir yenisi

eklendi, ilçede uzun bir aradan sonra yeniden kürek takımı kuruldu.

Boğaz kıyısında açılan Su Sporları Merkezi’nde yaz mevsimi boyunca

her yaştan ilçe sakinini kanoyla buluşturan, profesyonel sporcuların ve

halka açık yarışmaların yer aldığı Su Sporları Festivali’ne ev sahipliği

yapan Beykoz’da kürek faaliyetleri yeniden başladı. İlçedeki yetenekli

gençlerden şampiyonlar yetiştiren Beykoz Belediyesi Gençlik ve Spor

Kulübü bünyesinde çalışmalar yapacak yeni kürek takımı, ulusal

yarışma ve şampiyonalarda ilçeyi temsil edecek. Yeni kurulan takım

sayesinde denizle iç içe olan ilçede gençler ve çocuklar, kürek sporuyla

tanışma fırsatı bulacak.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 39


İlçelerimiz

İstanbulensis Robotik Takımı,

Teknofest’te 2. oldu

Eğitim ve kültür vadisi

Çekmeköy

Çekmeköy Belediyesi, kültür ve eğitim hizmetleri kapsamında

çalışmalarına devam ediyor. Mehmet Akif Mahallesi’ndeki

Mevlana Parkı içerisinde yapımı tamamlanan, ayrı ayrı sınıflandırılmış

6 bin 500 kitabın bulunduğu, gençlerin kitap okuyup

araştırma yaparken çaylarını yudumlayacağı Evliya Çelebi

Kütüphanesi açıldı.

Kütüphanede felsefe, psikoloji,

doğa bilimleri, matematik,

teknoloji, sanat, edebiyat,

tarih gibi birçok alanda yazılmış

çok sayıda eser yer alıyor.

Bilgiye ve bilgi kaynaklarına

daha kolay erişim sağlanması

amacıyla kurulan kütüphanede

çocuk, genç ve yetişkin

kitapları ayrı ayrı sınıflandırılmış olup, toplamda 6 bin 500 kitap

okuyucuların hizmetine sunuldu. Kütüphane, kitap okuma ve

çalışma alanı olarak kullanılan bölümünde aynı anda 32 kişi

misafir edilebilecek. Çalışma ve okumalarına kısa bir mola

vermek isteyen misafirlere, ücretsiz olarak çay ikram edilecek.

Sultanbeyli Belediyesi Bilim ve

Teknoloji Merkezi, bu sene de

Teknofest yarışmalarında yerini

aldı. “İnsansız Su Altı Sistemleri”

kategorisinde finale kalan İstanbulensis

Robotik Takımı, aldığı

puanlarla yarışmayı 2. olarak

tamamladı. Konuyla ilgili değerlendirmelerde

bulunan Sultanbeyli

Belediye Başkanı Hüseyin

Keskin, şunları ifade etti:

“Teknofest, ülkemize büyük katkıları olan bir organizasyon. Gençlerimize

ufuk açması bakımından oldukça önemli... Her yıl Sultanbeyli

Belediyesi olarak yarışmalara katılıyoruz. Bu sene de hem

stant kurduk hem de Bilim ve Teknoloji Merkezi’nden faydalanan

gençlerimiz yarışmalara katıldı. Bunlardan biri olan İstanbulensis

Robotik Takımı, aldığı puanlarla ‘İnsansız Su Altı Sistemleri’ kategorisinde

2. oldu. Gençlerimizi tebrik ediyor, daha nice başarılara

imza atacaklarına yürekten inanıyoruz. Onları desteklemeyi daima

sürdüreceğiz.”

Maltepe’de “Uluslararası

Taş Heykel Sempozyumu”

Maltepe Belediyesi’nce düzenlenen halklar

arası diyalog, dostluk, barış ve kültür

kardeşliği temalı “Uluslararası Maltepe Taş

Heykel Sempozyumu” başladı. Sempozyumun

tanıtım toplantısı, Başıbüyük’teki

Maltepe Belediyesi Sosyal Tesisleri’nde

gerçekleştirildi.

7 MAHALLEYE

7 HEYKEL

Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, tanıtım

toplantısında yaptığı konuşmada Özbekistan,

Gürcistan, Rusya ve Türkiye olmak

üzere 4 ülkeden 7 heykel sanatçısının heykel

çalışmalarının başladığını ifade ederek;

“7 heykeltıraşımızın eserlerini, mahalle

muhtarlarımız ile anlaşarak 7 mahalleye

yerleştireceğiz. Gelecek yıl 10 mahalleye 11

heykeli yerleştirerek, Maltepe’yi kültür-sanat

merkezine dönüştüreceğiz” dedi.

40 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


İlçelerimiz

Kartallı çocuklar yönetimde söz sahibi

Kartallı çocukların belediye yönetimine katılması ve

söz sahibi olmaları amacıyla çocuklara yönelik belediye

hizmetlerinin artırılması, çocuk odaklı programlara

daha fazla yatırım yapılması, “çocuk dostu bütçe”

uygulamalarını düzenlemek ve başlatmak adına Kartal

Belediyesi Çocuk Meclisi’ni kuran ve ilk oturumunu 23

Nisan 2020’de gerçekleştiren Kartal Belediyesi, ikinci

dönem için üye başvurularını almaya başladı.

Kartal Belediyesi Kreş Müdürlüğü bünyesinde faaliyet

gösteren ve bu kapsamda 4 birleşimin gerçekleştirildiği

Kartal Belediyesi Çocuk Meclisi’nde; 1. dönem

4 birleşimde görüşülen 17 gündem maddesi içerisinden

47 meclis kararı alındı ve bunlardan 23 tanesi

tamamlandı. Çocuk Meclisi’nde alınan kararlar doğrultusunda,

aralarında “Sesli Kütüphane” projesinin de olduğu

birçok önemli proje hayata geçirildi. “Söz Sende,

Haydi Katıl Bize!” sloganını kullanan Kreş Müdürlüğü,

6-14 yaş aralığındaki öğrencilerin başvurularını almaya

devam ediyor.

Türkiye’nin en kapsamlı

tematik hayvan parkı

Ümraniye’de!

Ümraniye Belediyesi, ilçedeki birçok parkta yaptığı revizyon

çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek, bir süre önce Tatlısu

Mahallesi’ndeki Kaşif Kalkavan Parkı’nda çalışma başlatmıştı. Bu

parkın diğerlerinden farkı ise Ümraniye’de ilk defa minik dostlar

için özel bir park alanı olması. Ümraniye Belediyesi Minik Dostlar

Parkı sayesinde köpeklerin şehir ortamında daha keyifli, daha

özgür vakit geçirebilmeleri ve eğitilmeleri sağlanacak.

Avrupa standartlarına uygun, yaklaşık 2 bin 600 metrekare alan

üzerine yapılan Türkiye’nin en kapsamlı tematik hayvan parkında;

8 adet köpek oyun parkuru, 1 adet kum havuzu, yürüyüş

yolu, bisiklet yolu, dinlenme alanları, spor aletleri ve futbol sahası

bulunuyor.

Üsküdar Belediyesi’nden

vatandaşlara sabah çorbası

Üsküdar Belediyesi, yıllardır devam eden ve artık gelenek hâline

gelen hafta içi her gün 06.00-08.00 saatleri arasında bedava çorba

dağıtımına yeniden başladı. Belediye, bu kapsamda sabah

saatlerinde işe yetişme telaşında olan İstanbullulara ve okula

giden öğrencilere sıcak çorba ikramında bulunuyor.

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi

Türkmen, konu ile ilgili yaptığı

açıklamada; “Siz sabahları işe,

okula giderken sıcak sıcak çorba

içmeyi ve ısınmayı, biz de sizlerle

buluşmayı ve muhabbeti çok

özlemiştik. Pandemi nedeniyle

ara verdiğimiz Üsküdar’ın şifalı

çorbası yeniden kaynamaya başladı

çok şükür. Hafta içi her sabah

saat 06.00 itibariyle İskele’de

olacağız” şeklinde konuştu.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 41


Kentsel Dönüşüm

Binaların yıkım kaosu sona eriyor!

KADİR TOPRAKKAYA

Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı

Av. Ali Güvenç Kiraz, 13 Ekim 2021 tarihinde

Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe

giren “Binaların Yıkılması Hakkında

Yönetmelik” ile birlikte gelen yeniliklere

değinerek, yönetmeliğin ayrıntıları hakkında

bilgi verdi. İşte, Av. Ali Güvenç Kiraz’ın

Kadıköy Life okurları için kaleme aldığı

yazısı:

“2012 yılında hayatımıza giren kentsel

dönüşüm ile birlikte mahallelerimizde

yaşanan bina, site yıkımlarını gözlerimizle

gördük ve maalesef birçok yıkımın

amatörce yapıldığına da şahit olduk. Bazı

yıkımlarda yıkım personelinin öldüğüne ve

yaralandığına, yine yoldan geçen insanların

ve araçların ciddi zararlar gördüğünü de bu

noktada izledik.

Ali Güvenç Kiraz

Yurtdışına çıkanlar, her dönüşlerinde orada

yapılan inşaat yıkımlarının ne kadar profesyonelce

yapıldığını görebildiler ve anlattılar.

Burada ise bir müteahhit, binayı yıkarken

tüm yolu kapatabiliyor ve bunu kapatırken

de yola o binadan bir koltuk koyarak güvenliği

aldığını düşünebiliyordu. Yine binalar

yıkılırken amatörce bir şekilde yıkımların

yapıldığını, iş güvenliği ve insan sağlığının

hiçe sayıldığını da söyleyebiliriz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, artık bu kaosa

bir son verdi ve 01.07.2022 tarihinde yürürlüğe

girmek üzere Binaların Yıkılması Hakkında

Yönetmeliği yayımlamış oldu. Bu yönetmelik

ile hem kentsel dönüşüm hem de olmayan

yerlerdeki her türlü bina yıkımının ne şekilde

yapılacağı belirlenmiş oldu ve bir de artık

dünyada çokça yapılan ama Türkiye’de

maalesef başarılı olmayan patlamalı yıkımın

esasları da düzenlenmiş oldu.”

Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe

giren “Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik”

neler getiriyor?

✓ 21,50 metreden yüksek binalar için fenni

sorumluluk, inşaat mühendisine ait olacaktır.

Ayrıca 2 bodrumlu veya patlayıcı

ile yapılan yıkımlarda da inşaat mühendisi,

fenni mesul olmak zorundadır.

42 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Kentsel Dönüşüm

✓ Artık tüm binalar, o binayı yıkmaya

uygun sınıfta yeterliliğe sahip yapı müteahhitti

sorumluluğu altında yıkılacaktır.

Eskiden müteahhitler, bir yıkım şirketine

yıkım işini verirler ve sorumluluk almazlardı.

Yeni düzenleme ile yapı müteahhiti,

artık yıkımda temel sorumlu olmuştur.

✓ Yıkımlarla ilgili en fazla konuşulan insan,

özellikle de çocuk sağlığını çok etkileyen,

son yıllarda kentsel dönüşüm nedeniyle

alerji ve hava yolu hastalıklarının

artmasında etken olan bina yıkımlarında

ortaya çıkan asbest ve kimyasal maddelerin

binalardan önce güvenli bir şekilde

sökülüp uzaklaştırılması zorunluluğu

getirilmiş ve bu yapılmadan binaların

yıkımına geçilemeyeceği net olarak

tanımlanmıştır.

✓ Kültür ve Tabiat Varlıkları etkileşim

alanına giren her yapı için, yıkım ruhsatı

düzenlenmeden önce Kurul onayı alınmak

zorunluluğu getirilmiştir.

✓ Mevcut yönetmelik kapsamında artık

Avrupa Birliği yıkım standartları da uygulanacaktır.

✓ Yıkımda artık yetkili kılınan müteahhit,

bir taşeron firma ile çalışacak ise yıkımın

tüm esaslarını yani Yıkım Planı’nı hazırlayarak

ilgili firmaya verecek, ilgili firma

tüm çevre güvenlik önlemlerini, trafik

tedbirlerini, iş güvenliğini alacak, tüm alt

yapı ile ilgili işlemlerin nasıl sonlandırılacağını,

bitişik nizam yapılaşma var ise

buna ilişkin tedbirleri bu plan kapsamında

uygulayacaktır. Belediyeler, yıkım

ruhsatı vermeden önce Yıkım Planı’nı

inceleyecekler ve eksiklik halinde 10 gün

içinde bu eksikliklerin düzeltilmesini

isteyeceklerdir. Eksiklik yok ise başvu-

rudan itibaren ilçe belediyeleri, artık

15 gün içerisinde yıkım ruhsatı vermek

zorundadır. Eksiklik var ve giderilmiş ise

beş gün içerisinde yıkım ruhsatı verilmek

zorundadır.

✓ Yıkım ruhsatı alındıktan sonra artık

binaların yıkıma başlama süresi 1 aydır.

Yıkıma 1 ay içinde başlanacak ve her

hâlükarda 3 ay içerisinde tamamlanacaktır.

Bu gerçekleşmediği takdirde yıkım

ruhsatı geçersiz hâle gelecek ve yeniden

yıkım ruhsatı alınacaktır. Bu, çevremizde

yer alan binalar açısından müteahhit

kaynaklı gecikmeleri veya keyfiyeti artık

sona erdirmiştir.

✓ Yıkım ruhsatı almış olan müteahhit,

yıkıma başlayacağı tarihten 7 gün önce

ilgili mülki idare amirine (kaymakama)

bildirimde bulunmak zorundadır.

✓ Yıkımı yapılacak olan binanın 2,5 metre

yüksekliğinde paravan konulmak suretiyle

kapatılması zorunluluğu getirilmiştir.

✓ Yıkıma başlamadan 3 gün önce, komşu

tüm parsellerde oturanlara gerekli duyuru

yapılmak zorundadır.

✓ Patlamalı yıkım yapılacaksa, belediye

başkanlığı o bölge halkını 7 gün önceden

bilgilendirecektir. Patlamalı yıkım gününde

gerekli güvenlik, yangın ve sağlık

ekibi hazır bulundurulmak zorundadır.

✓ Bitişik nizam yapılaşma olan yerlerde

yıkımın komşu parsele ve binaya zarar

vermemesi için kısmen veya tamamen

elle yıkım tekniği uygulanması şart

koşulmuştur.

✓ Tam yıkım çatıdan başlayarak aşağıya

doğru yapılacak ve alt düşeyde yıkım

işlemleri de yapılarak aynı anda yıkım

yapılamayacaktır. Tüm yıkım sürecinde

yıkılan alanlar zemine hemen indirilecek

ve asla zeminde ve zemin çevresinde

çukur oluşturulmayacaktır. Çevremizde

gördüğümüz birçok yıkımda yola ve

kaldırımlara ne şekilde zarar verildiğini

görmekteyiz. Artık yıkım yapan asla

zemine ve çevreye zarar vermeyecektir.

✓ Yıkım atıkları hiçbir şekilde dere, ırmak,

nehir ve akarsu doldurulması suretiyle

dökülemeyecektir.

✓ Hafriyat atıklarının geri dönüşümünün

yapılabilmesi için tüm asbest ve kimyasal

içerikleri söküldükten sonra seçici

yıkım yapılacaktır.

✓ Yıkımlarda en fazla sorun oluşturan ve

çevrede yaşayanları ciddi şekilde tehdit

eden tozlarla ilgili olarak çevre mühendisi

onaylı bir çevre yönetimi süreci Yıkım

Planı’na eklenmek zorundadır.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 43


Özel Röportaj

Duayen gazeteci Melih Aşık’tan

65 YILLIK MODA

HİKÂYESİ

PINAR BALTACI

Milliyet Gazetesi’nin uzun yıllardır sevilerek

takip edilen yazarlarından Melih Aşık, tam

65 yıldır Kadıköylü... Kadıköy’ün değişimine

birebir şahit olan ve bu izlenimlerini sık sık

kaleme alan Aşık ile tarihi Moda İskelesi’ni

karşımıza aldığımız güzel bir Kadıköy manzarasında

buluştuk. Buyurun, başlıyoruz…

Öncelikle çok sevdiğiniz Kadıköy’ü

dinlemek isterim sizden. Bir ömrün

65 yılında Kadıköy, hayatınızın

neresindeydi?

Çocukluğumda bir süre Çamlıca tarafında

oturduktan sonra ailemle birlikte Kadıköy’e

geldik. Sırasıyla Altıyol, Söğütlüçeşme ve

Mühürdar’da yaşadıktan sonra Moda’ya

yerleştik ve tam 60 yıldır da buralıyız.

Moda’nın yıllar içindeki değişimine 65 yılda

sadece ben değil; her an, her gün hepimiz

tanık oluyoruz. Geçenlerde bir arkadaşımla

sohbet ederken; “Bir mahallede manav, çiçekçi,

terzi, kasap olur ama Moda’da bunlar

neredeyse tamamen ortadan kalktı, artık

sadece kafeler var” dedi. Çok da haklıydı.

Ne yazık ki Moda’da adım başı yeni yeni

kafeler açılıyor. Eskiden küçük dükkânlar

işe yaramazdı; şimdi küçük dükkânı alıyor,

önündeki kaldırımı da çalıp dükkâna katarak,

kocaman bir kafe yapıyorlar. Böylelikle

bir de kaldırım işgali sorunu baş göstermeye

başladı. Kafe bolluğu, etkinlik çeşitliliği

ve insanların deniz şeridine kolay ulaşımı,

Moda’yı her geçen gün daha da popülerleştiriyor.

Sokaklar kalabalıklaşıyor.

Sanıyorum özellikle hafta sonu

Moda’da dışarıya çıkmakta

zorlanıyorsunuz…

Evet, doğru... Hafta sonları genellikle dışarıya

çıkmamaya çalışıyorum. Biraz önce de

söylediğim gibi kalabalığın başlıca sebebi,

denize kolay ulaşım. Ne yazık ki İstanbul’da

halkın denizi izleyebileceği alanları

yok ettiler ve insanlara nefes alacak alan

bırakmadılar. Örneğin, Bakırköy-Sirkeci

arasındaki sahil yolunun denize bakan kısmı

halka tamamen kapalı. Yolu aşıp, sahile

çıkamıyorsunuz. Semtlerin çoğu havasız.

Hâl böyle olunca da herkes kolay ulaşım

sağladığı için Kadıköy’ü seçiyor. Metro ve

Marmaray çalışmaya başlayınca, kalabalık

iki kat arttı.

44 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Özel Röportaj

“Eskiden herkes Kadife

Sokak’ın gürültüsünden

şikâyet ederdi, ancak

şimdilerde her yer Kadife

Sokak oldu. Özellikle içkili

mekânlar kurallara uymuyor.

Şikâyeti kesmemek,

alışmamak lazım... Nihayet

birileri bu şikâyetlere kulak

verecektir.”

Moda’nın uzun yıllar birçok dönemine

şahitlik eden biri olarak, eski Moda’yı

nasıl anlatırsınız?

Moda, eskiden de tercih edilen bir bölgeydi.

Gündüz plaja gelinir, akşamları insanlar

güzel güzel giyinir ve Kadıköy veya Bahariye’den

Moda’ya inerlerdi. Gece Moda Deniz

Kulübü’nde Ajda Pekkan gibi sanatçılar

sahneye çıkar, İstanbullular sandallarla

iskelenin yanındaki koyda onları dinlemeye

gelirlerdi. Akşam üstü gezintilerinde yanınızdan

gelip geçenlere selam verir, göz göze

gelirdiniz. Eskiden kaldırımlarda yan yana

sohbet ederek yürümek mümkündü. Bunun

ayrı bir keyfi vardı. Şimdi neredeyse slalom

yaparak, tek sıra yürünüyor.

Bu aşamada sık sık gündeme getirdiğiniz

kaldırım sorununa dair neler söylersiniz?

Kuşkusuz yan yana yürüyemememizin

temel sebebi de bu…

Evet, ne yazık ki kafeler kaldırıma çok sayıda

masa çıkarttığı için yaya olarak yürümekte

zorlanıyoruz. Esasında Paris ve Berlin gibi

şehirlerde de kaldırımlara masa çıkarma

kültürü olduğunu biliyoruz, hatta çok da güzel

görünüyor. Fakat bu Avrupa ülkelerinde

kaldırımlar da yollar kadar geniş olduğu için

insanların geçişi engellenmiyor. Bizde hem

kaldırımlar dar hem de masa ve sandalyelerin

hiçbir ölçüsü yok. Şişli Belediyesi, bir

dönem denetim yapıyordu. Kaldırımın üçte

birini mekâna, kalan üçte ikisini ise yayaya

ayırmıştı. Nişantaşı’nda da uyguladılar, ancak

Şişli’de durum ne oldu takip edemedim.

Kadıköy’de de bu şekilde denetimler attırılabilir.

Halkın da bu konuda hassas olması

gerektiğini, yaya yürüme hakkını savunması

gerektiğini düşünüyorum.

Biraz da Kadıköy’ün güzelliklerini

konuşalım. Kadıköylü olmayı,

Kadıköylülüğü nasıl anlatırsınız?

Nedir Kadıköy’ün büyüsü?

Karşı tarafa göre Kadıköy, daha yeşil ve ferah.

Binalar Avrupa yakasında olduğu gibi

boğucu da değil. Avrupa’da pek çok kenti

gezdim, sık sık da gözlemlerimi anlatırım.

Bir gün ekranda Londra’yı izliyordum, eşim

sordu; “Sen Londra’da mı yaşamak isterdin,

Paris’te mi?” diye. Ben daha önce bu

iki kentte de yaşamaya çalışmış biri olarak

gözümün önünden her yeri geçirdim ve

dedim ki; “Ben Kuzguncuk’ta yaşamak

isterdim.”

Bunun üzerine eşimle Kuzguncuk’ta yaşamaya

karar verdik ve bir gün ev bakmak için

çıkıp gittik. Hakikaten Kuzguncuk, grafiği

çok güzel bir yer… Denize yakın, caddeye

girer girmez bir tarafta kilise, diğer tarafta

havra karşılıyor sizi. Biraz ilerleyince ise boyalı

ahşap evleri görüyorsunuz. Çok beğendik

ve bir kafede oturmaya başladık. Akşam

saat 18.00 oldu. Bir baktık ki hiç kimse kalmadı

ortada. Etrafa bir süre baktıktan sonra

“Ben burada yaşayamam” dedim. Çünkü şu

an evimiz Moda Caddesi’ni görüyor ve gelen

geçeni izleyebiliyoruz. Hareketli yaşamın

içindeyiz. Denizi gören ev merakım yok

benim, gelen geçen insanları görebileyim

yeterli... Bu arada Kadıköy’ün çok önemli

bir farkı da özgürlük alanı olması... Kız-erkek

serbestçe dolaşıyor. Bakan, eden, karışan,

görüşen yok. Varoşlardan gelen gençler,

burada belli bir şehir kültürüyle buluşuyor.

Bu da Kadıköy’ü ayrıca cazip kılıyor.

Bu keyifli Kadıköy sohbetinin ardından

sizi yakalamışken gazeteciliğin

bugününü de sormak isterim. Ülkemiz

basın tarihinin önemli dönemlerine

tanıklık etmiş ve eden biri olarak

mesleğimiz günümüzde hangi noktada?

Ben bu mesleğe TRT’de başladım. 1966

yılında sadece teleks vardı. Sonra faks cihazı

çıktı ve ardı arkası gelmeyen teknolojik buluşlar,

hayatımızda hızla yer etmeye başladı.

Gazetecilik de günümüze kadar büyük değişimler

yaşadı. Ancak bu teknik gelişmelerin

yanında gazeteciliğin temelini oluşturan,

araştırma, bilgileri derleme, doğru yorumla

okuyucuya sunma sanatı ne yazık aynı

oranda gelişmedi. Bu süreçte televizyon

ve sosyal medya, basını ezip geçti. Basın,

kendini pek yenileyemedi. Ayrıca basının bir

de sansür ve otosansür sorunu var ki, oraya

hiç girmeyelim!

“Kadıköy’de çocuk parkı sorunu var.

Geçtiğimiz yaz torunum geldi yurt dışından,

bir süre Ada’da kaldılar. Orada

keyifli vakit geçirdi. Ancak Kadıköy’e

gelince işler aynı olmadı. Geldiği ilk

gün parka çıktık, bir daha gitmek

istemedi. Evde oynadı. Çünkü parklar

ne yazık ki özensiz ve baştan aşağıya

kum... Bu parklar aynı zamanda kedi,

köpeğin tuvalet mekânı oluyor. Park

zemininde kauçuktan oluşan bir malzeme

kullanılmalı. Kum havuzu ayrı

yerde olabilir. Bu arada park dışında

boş alanlarda çocukların eğlenebileceği

aletler olabilir. Batı’da örnekleri var.

Yeter ki siz çocukları mutlu etmeyi ve

geliştirmeyi hedefleriniz arasına alın.”

Kadıköy Life Dergisi Yazı İşleri Müdürü av. İrem

Toprakkaya, Melih Aşık ve Pınar Baltacı...

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 45


Sivil Toplum

Kadıköy’ün hafızasını canlı tutan oluşum;

BELLEK KADIKÖY

Kadıköy’ün değerli isimlerinden Sayın Demir Alp Serezli’yi bu röportaj yayınlanmadan önce maalesef kaybettik.

Kadıköy’ün geçmişini ve kültürel değerlerini yaşatmak için büyük emek sarf eden Demir Alp Serezli’yi saygı ve

sevgiyle anıyor, Kadıköy’e ve “Bellek Kadıköy” oluşumuna dair son sözlerini sizlerle paylaşmaktan buruk da

olsa mutluluk duyuyoruz. Anısına saygıyla...

PINAR BALTACI

1990’lı yılların başından bu yana Kadıköy

sevdasıyla sosyal, kültürel ve sanatsal etkinlikler

düzenleyen grup, bir süredir “Bellek

Kadıköy” ismiyle çalışmalarına devam

ediyor. Kadıköy’ün kültürel hafızasını canlı

tutmak adına faaliyetlerini sürdüren Bellek

Kadıköy’ün çalışmalarını, kurucularından

Demir Alp Serezli ile konuştuk.

Bugün Kadıköy’ün her daim hatırlanması

gereken değerlerini gençlere aşılamak için

kolları sıvayan Bellek Kadıköy’ün hikâyesi

1990’lı yıllara dayanıyor: “Bu zamana kadar

çeşitli isimlerle faaliyetlerimizi Kadıköy’de

yürüttük. Bulunduğumuz mekân bazen bir

derneğin kültür komitesi oldu, bazen imaj

değiştirmek isteyen bir kafeteryanın gönüllüleri;

kimi zaman bir ilkokulun sahnesini

düzenleyip orada etkinlikler yaptık, kimi

zaman ise bir atölyenin içerisinde faaliyetlerimizi

sürdürdük. Şimdilerde ise Pasha Otel’in

lobisinde toplantılarımızı yaparak bir araya

geliyoruz. Çalışmalarımıza 1990’lı yılların

başında Saint-Joseph Lisesi mezunları

olarak oluşturduğumuz kültür komitesinde

başladık. Farklı zamanlarda okula tekrar

döndük, zaman zaman ise ayrıldık. Ancak her

dönem ekip çalışmasıyla yolumuza devam

ettik. Bellek Kadıköy’ün bir kültürel faaliyet

olarak çalışmaya başladığı zamanlar o yıllara

dayanıyor. Bir gün Kadıköy’e dair de bir şeyler

yapmamız gerektiğini düşündük. Sadece

okulla değil, çevremizle de ilgilenmemiz

gerektiğini düşünerek harekete geçtik.

KADIKÖY’DE İLK SEMT ÖRGÜTLENMESİ

O zamanlarda çalışmalarımızı Saint-Joseph’li

arkadaşlarımızın yanı sıra gönüllü

kişilerle yürütüyorduk. Ardından kente dair

bir şeyler yapma fikri gelişince, yeni bir macera

başladı. Çalışmalarımızın ilk temellerini

Bahçe&Bahçe Kültür Evi’nde attık. Ardından,

Kadıköy Kültür Dostları Derneği’ne

dönüştük ve gururla hatırladığım bir projeyi

hayata geçirdik. Moda Yaver Bey Sokağı’nı

merkezimize alarak, Kadıköy’de ilk semt

örgütlenmesi modelini hayata geçirdik.

Dönemin belediyesi ve kaymakamlığının

da desteklediği çalışmamızda, 5000 kişilik

bir alanda 11 sokak, 2 caddede gerçek

anlamda batı kentlerindeki yönetim modelinin

ilk pilot çalışmasını gerçekleştirdik. Bu

uygulama kat mülkiyeti gibi bir yasaya bağlı

olmadığı için sonuçları insafa kaldı. Böylelikle

kendi derneğimizi kuramadığımız için

o dönem belediyenin Moda Gönüllüleri’ne

dönüştük. Semt örgütlenmesi, bizim için

bir hayli önemliydi. O dönem bir sokağın

bütün apartman yöneticilerinden doğal,

mimari, kültürel ve sosyal çevre sorumluları

46 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Sivil Toplum

belirlemiş ve onun içinden de bir sokak

temsilcisi seçmiştik. Ardından çalışmalarımız

o doğrultuda sürdü. Bu başarılı projede

ben de farkındalık yaratmak adına bir süre

apartman görevlisi olarak çalıştım. Tabii

arkamda çok emek veren bir ekiple…”

GENETİK KODLARINDA

KÜLTÜREL FAALİYETLER VAR

Bunun yanında gönüllü ekiple Moda

İlkokulu’nun salonunu da yenilediklerini

ifade eden Serezli, oluşumun aralıklarla da

olsa her daim faaliyetlerini sürdürdüğünü

dile getirerek; “Kadıköy’ün kentsel hafızası

açısından önemli bir yere sahip olan Moda

İlkokulu’nun salonunu kız kardeşim, çağdaş

ebru sanatçısı Füsun Arıkan anısına yeniledik

ve orada da çalışmalarımıza devam ettik.

Faaliyetlerimize bu geçen yıllar içerisinde

dönem dönem ara versek de sivil toplumculuk

ruhu içimize işlediği için çalışmalardan

çok uzak kalamadık. Böylelikle genetik

kodlarında temelde kültürel faaliyetler

olan Bellek Kadıköy’ü bugünlere taşımayı

başardık. Kültürel faaliyetlerin yanında semt

örgütlenmesinin yasal boşluklar altında çok

zor olacağını düşünerek, zamanla ilkelerimizi

değil ama amaçlarımızı yeniden belirledik.

Böylelikle kültürel anlamda farkındalık

yaratmak için insanların önce geçmişlerini

bilmesi gerektiğinde karar kıldık. Ancak

bu şekilde semt sakinleri hareket geçerek,

‘Ne yapabilirim?’ sorusuna cevap aramaya

koyuldular. Bir süredir bu doğrultuda devam

eden çalışmalarımızı sadece sosyal medya

hesaplarında değil, web sitesi aracılığıyla da

kitlelere ulaştımanın yollarını aramaya başladığımız

noktada imdadımıza gençler yetişti.

Genç arkadaşlarımızı da ekibe kattıktan

sonra dijitalleşen dünyanın içerisinde daha

da aktif bir şekilde yer almaya başladık. Yakında

bir web sayfası kurarak çalışmalarımızı

orada sunacağız” şeklinde konuştu.

KADIKÖY’E DAİR KÜLTÜREL VE

TARİHSEL ARAŞTIRMALAR

Demir Alp Serezli, Bellek Kadıköy’ün bu

zamana kadar ortaya koyduğu çalışma ve

projeleri ise şu sözlerle özetledi: “Pandemi

döneminde de Kadıköy’e dair araştırmalarımız

sürdü. Kadıköy’ün doğal, mimari,

kültürel ve sosyal hayatına dair araştırmalar

yaptık. Biz farklı zaman dilimlerinde yüz

yüze 300’ün üzerinde etkinliği hayata geçirmiş

bir grup olarak, pandemi döneminde

sanal olarak faaliyetlerimize devam ettik.

Özellikle araştırma grubumuzda (bu gruba

biz mutfak ve sandık odası da diyoruz) bir

hareketlilik oluşmaya başladı. Son 11 ay

içerisinde Kadıköy’e dair hazırladığımız

özgün sunum sayısı 500’ü aşmış durumda.

Şuan toplamda 85 kişilik bir çekirdek

kadromuz var. Bunların 30’u, her hafta

ilçemizin kültürüne ve tarihine ilişkin

sunumlar hazırlıyorlar. Bu çalışmalarımız

artarak sürecek.”

“KENTSEL HAFIZAYLA OYNAMAYIN”

Kadıköy’ün belleğine dair çabalarını, Kadıköy’de

bitmemesi gereken kültürel bağlar

ekseninde anlatan Serezli, sözlerini şöyle

sürdürdü: “İlk olarak tek bir Kadıköy’ün

olmadığını söylemek isterim. Çünkü bölge

bölge farklılıkları içerisinde barındıran

bir ilçe burası. Her mahallenin ayrı ayrı

değerlendirilmesi gerekli. Tüm bu değerlerin

bozulması da eski Kadıköylüler olarak

bizlerin içini sızlatıyor. Burada bir Moda

İlkokulu’nun renginin krem sarıdan griye

boyanmış olması bile bizi üzüyor. Kentsel

hafızayla çok fazla oynamamak gerekiyor.

Bugünlerde Bellek Kadıköy’de semt örgütlenmesiyle

kent belleğini canlı tutmak adına

çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 6 kişilik bir

yönetim birimimiz, iki farklı grubumuz var.

Araştırma grubu mutfak, bunları sunan grup

iletişim grubu olarak faaliyet gösteriyor. Fiziki

anlamda sergiler, konferansları organize

eden grup, ayrıca faaliyetlerini sürdürüyor.

Bunun yanında bir de eşgüdüm birimi var. O

ekip de yönetim birimlerinin aldığı kararları

uyguluyor, sorunları da yönetime iletiyorlar.

Bunun yanında bir de 6 ayda bir dönem

başkanımızı değiştiriyoruz. Böylelikle farklı

yüzlerle çalışma olanağımız oluyor.”

“FARKINDALIK FAALİYETLERİNİ

GÜÇLENDİRECEĞİZ”

Demir Alp Serezli,sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Hayata geçirdiğimiz tüm bu farkındalık

faaliyetlerinin, ancak ileride tekrar

kaymakamlık ve belediyeyi ikna ederek

semt örgütlenmesine geçersek daha da

işe yarayacağının farkındayız. Fakat yine

de şuan evvela farkındalık yaratmalıyız.

Siz de geçtiğimiz günlerde Kadıköy Life

Dergisi sayfalarında tersine göç konusunu

yazmıştınız. İşte bu noktada tersine göçe

engel olmak adına farkındalık faaliyetlerini

güçlendirerek, Kadıköy’e aitlik duygusunu

güçlendirmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Sözlerimi bitirirken, Bertolt Brecht’in

Galileo Galilei oyunundan bir anekdotu da

hatırlatmak isterim. Orada Andreas, İtalya’yı

kastederek diyor ki; ‘Üstat ne mutlu o

ülkeye ki sizin gibi kahramanlar yetiştirmiş.’

Galileo’nun cevabı ise şöyle oluyor: ‘Ne

mutlu bir ülkeye ki kahramana gereksinimi

yoktur.’ Kahraman bana göre sorumlulukları

erteleyip, sünger gibi emerek kendini feda

eden kişidir. Kişiler yerine sistem kahraman

olmalıdır. Ben de son 30 yılımı bunun üzerine

kurgulamaya çalıştım. Kesinlikle bu bir

ekip işidir. Birlikte çalıştığım arkadaşlarıma

da ayrı ayrı sevgilerimi sunuyorum.”

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 47


Advertorial

Ev ve ofis tasarımlarında yeni trend ürünler

Akkılıç Home Design’da!

Mimar Edanur Akkılıç, özel ilgi alanı olan ev

ve ofis dekorasyonu konusunu mesleki vizyonuyla

birleştirerek “Akkılıç Home Design”

markasını hayata geçirdi. Evin yanında ofis

dekorasyonu için de modern ve klasik obje

olanakları sunan Akkılıç Home Design’ın

ürünlerini Instagram, Trendyol ve akkilichomestudio.com

isimli web sitesi üzerinden

inceleyebilirsiniz.

Akkılıç Home Design’ın kurucusu Edanur

Akkılıç, Polonya’da eğitim almış bir mimar.

Dekorasyon konusuna olan özel ilgisi

sonucunda kendi dekorasyon firmasını

kurduğunu ifade eden Akkılıç, ürünlerine

dair şu bilgileri aktardı: “İnşaat sektöründeki

krizler, biz mimarları dekorasyon konusuna

yöneltmeye başladı. Ben hayatımın her

döneminde bu alanla ilgiliydim, akademik

eğitimimle de bu ilgimi ilerlettim. Böylelikle

projelerimde kendi ürünlerimi kullanmayı

amaçlayarak, Akkılıç Home Design’ı hayata

geçirdim. Ev ve ofis aksesuarlarının satışını

Edanur Akkılıç

yaptığım firmamı, kısa sürede yurt dışı

sınırlarına da taşımak istiyorum.”

“HERKESİN EVİ GÜZEL OLSUN”

Ürün satışlarının perakende, toptan ve proje

bazlı yapıldığını belirten Mimar Edanur

Akkılıç, sözlerini söyle sürdürdü: “Sipariş

üzerine özel üretimler de yapabiliyoruz,

ancak genelde satışlarımızı elimizde olan

mevcut ürünlerle sürdürüyoruz. Akkılıç

Home Design ürünlerini dijital mecralarda

bulmak mümkün. Instagram, Trendyol ve

web sitemiz aracılığıyla bizlere ulaşabilirler.

Ürünlerimiz, çeşitli ev ve ofis aksesuarlarından

oluşuyor. Heykeller, biblolar, seramikler,

kırlentler, mumlar ve masa tekstili eşyaları

ilk aklıma gelenler arasında. Ürünlerimiz

keten, yarı keten olmasının yanında işleme

detaylarına sahip. İsteyen müşterilerimiz

için eşyalarda özel baş harfi ya da isim

de ekleyebiliyoruz. Tamamen müşterinin

tercihine göre ilerliyoruz. Kısacası bir evi,

hatta her türlü yaşam alanını güzelleştirecek

tüm ürünler bizde mevcut. Esas amacımız,

her kesimden insana hitap ederek, her türlü

bütçeye uygun ürünler sunmak. ‘Herkesin

evi güzel olsun’ ilkesinden yola çıkarak

emek veriyoruz.”

TALEBE UYGUN TASARIM

ALTERNATİFLERİ...

Eda Hanım, daha çok 20-55 yaş arasındaki

kadın kitleye hitap ettikleri dile getirerek;

“Örneğin, kahve sunum tepsileri ya da o

sunum tepsilerini tamamlayan ürünler özellikle

çok tercih ediliyor, ya da TV ünitelerinin

yanlarına biblolar, duvarlara da tablolar

ve saatler… Bunun yanında otellere de

hizmetimiz var. Oteller içerisindeki nevresim

takımları, kırlentler ve masa örtülerini

temin edebiliyoruz. Ben mimar olduğum

için genel itibariyle projelerin inşaat kırım

dökümünden, en son yerleştirdiğimiz bir

vazonun yerine kadar bizim sorumluluğumuzda.

O sebeple tasarım konularına

hakimim ve bu konuda oldukça titizim. Bir

de kadın olmamdan kaynaklı ince detayları

görebildiğimi de düşünüyorum. Yeni bir

ev düzecek ya da ürün alacak kişiler, bizi

ilk geldiğinde hem kendi önerilerimiz hem

de onların talepleri doğrultusunda örnek

bir tasarım sunuyoruz. Ardından bu örnek

tasarım üzerinden revizyona gidiyor, en

sonunda müşterinin onayladığı tasarımı

hayata geçiriyoruz” diyerek, sözlerini şöyle

sonlandırdı:

HEM KALİTELİ HEM DE

UYGUN FİYAT SEÇENEKLERİ

“Eskiden daha çok ithal ürünler geliyormuş,

fakat artık ülkemizde tüm bunları üreten

büyük firmalar var. Ürünlerimiz genelde

ithal ama talebe göre Türkiye üretimlerimiz

de olabiliyor. Bazı durumlarda aciliyeti olan

ürünlerde ya da pandemi gibi sınırların

kapalı olduğu dönemlerde ülkemizde üretim

yaptırıyoruz. Ayrıca ürünlerimiz, büyük

markalarda satılan ürünlerle aynı kalitede

ve daha uygun fiyatlarda. İnsanlar da bu

durumda bizleri tercih etmeye başlıyorlar,

böylelikle çok fazla talep oluşuyor. Ancak

bugün ülkemizde tercih edilen tarzlar,

temelde modern ve klasik olarak ikiye ayrılıyor.

Ev hanımları genelde gold tonlarında,

gösterişli, daha çok klasik avangart modelleri

tercih ederken; ofislerde genelde daha

çok modern, mat ve sade ürünler seçiliyor.

Her tarzda ürün stoklarımızda mevcut...

Tüm bunlar dışında düğünlere, davetlere,

otellere en çok masa tekstili ürünleri

satıyoruz. Ayrıca sözlerimi sonlandırmadan

belirtmek isterim ki, tüm Türkiye’ye kargo

imkânımız da var. İstanbul içerisinde ise

dilerlerse elden de teslim yapabiliyoruz.”

AKKILIÇ HOME DESIGN

i akkilichomedesign

d www.akkilichomestudio.com

48 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Sektör

İZOCAM,

“ enerji verimli şehirler” için

yalıtımın önemine dikkat çekti

Dünya Şehircilik Günü, 8 Kasım’da Türkiye’nin

ve dünyanın kentleşme gündemi

hakkında düzenlenen etkinliklerle kutlandı.

56 yıldır Türkiye’de yalıtım sektörüne öncülük

eden İzocam, bu önemli günde hem

artan enerji maliyetlerini düşürerek tasarruf

etmek hem de geleceğin ihtiyacı olan “enerji

verimli şehirler” oluşturulması amacıyla

yalıtımın önemine dikkat çekti.

Gün geçtikçe artış gösteren sera gazı salımı,

küresel ısınmayı tetikleyerek iklim krizine

zemin hazırlıyor. Gelecekte daha yaşanabilir

bir dünya hedefine ulaşabilmemiz için çok

geçmeden enerji kullanımını azaltmamız ve

var olan kaynaklarımızı çok daha verimli bir

şekilde kullanmaya başlamamız gerekiyor.

Bu bilinçle ortaya çıkan “enerji verimli

şehirler” kavramı, ekolojik sorunlardan

arınmış yaşam alanları için enerji politikalarının

küresel bazda stratejik bir yaklaşımla

belirlenmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.

“YALITIM, İKLİM KRİZİYLE MÜCADELEDE

EN ÖNEMLİ KALKANIMIZ”

Dünya ülkelerinin bu hedef doğrultusunda

en önemli adımlardan biri olan sera gazı

salımının sıfırlanmasına yönelik uluslararası

anlaşmalara imza attığını belirten İzocam Genel

Direktörü Murat Savcı; “2030 yılına kadar

karbon emisyonlarının 1990 yılı seviyelerine

göre yüzde 55 oranında azaltılmasını ve 2050

yılına kadar Avrupa kıtasının ilk karbon-nötr

kıta olmasını amaçlayan Avrupa Birliği, 14

Temmuz’da yayınladığı ‘Fit for 55 Package’

ile yol haritasını belirledi. Buna göre, 2030

yılına kadar sera gazı emisyonunun yüzde

55 seviyesine çekilmesi için bina sektöründe

emisyonların yüzde 60 oranında azaltılması

gerekiyor. Binalardan ortaya çıkan

emisyonların çoğu ise genel alan ısıtma ve

soğutmasından kaynaklanıyor. Bu noktada

da binalarda yalıtımın önemi devreye giriyor.

Yalıtım, dünyamızı bekleyen küresel ısınma

ve iklim krizi tehlikesiyle mücadelede en

önemli kalkanımız” diye konuştu.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve

Sözleşmesi’ne dayanarak hazırlanan Paris

Anlaşması ile de endüstriyelleşme öncesi

döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının

2 santigrat derecenin olabildiğince altında,

mümkünse 1,5 derece seviyesinde tutulması

hedefleniyor. Anlaşmada, Kyoto Protokolü’nden

farklı olarak, taraf ülkelerin ulusal katkı

beyanlarını (Intended Nationally Determined

Contribution / INDC) sunarak, emisyon azaltım

ve sınırlama hedeflerini koyması isteniyor.

Kısa süre önce Paris Anlaşması’nı onaylayan

ülkeler arasına katılan Türkiye’nin de daha

önce hazırlanan 2030 hedefindeki ulusal katkı

beyanlarını güncelleyerek; “enerji, atık, ulaşım,

binalar, tarım” sektörlerinde emisyon azaltım

hedeflerini yeniden sunması planlanıyor.

Türkiye’de INDC beyanı ile birlikte yeni

yapılan konut ve hizmet binalarının Binalarda

Enerji Performans Yönetmeliği’ne uygun

enerji etkin olarak inşa edilmesi gerekliliği, binalarda

Enerji Kimlik Belgesi (EKB) oluşturularak

enerji tüketimlerinin yıllara bağlı olarak

azaltılması zorunluluğunu getirdi. Geçtiğimiz

sene yürürlüğe girmiş olan EKB zorunluluğunun,

binaların ısı yalıtımı açısından değerinin

belirlenmesinde önemli bir faktör olduğuna

değinen Murat Savcı; “Yeni binalarda EKB

sınıfının en düşük C sınıfı olması bekleniyor.

Isı yalıtımı standartlarına göre inşa edilmeyen

ve Enerji Kimlik Belgesi C’den düşük olan yeni

binalar artık ruhsat alamıyor. EKB sadece

yeni binalar için değil, eski binalar için de

göz önüne alınması gereken bir konu. Eski

binaların tadilatı sırasında ısı yalıtımı göz

önüne alınırsa, hem EKB sınıfı yükseltilebilir

ve konut değeri artar hem de buradaki hane

halkı için doğalgaz faturalarında yüzde 60’ın

üzerinde bir tasarruf sağlanmış olur” dedi.

Murat Savcı

MULTİ KONFOR BİNALAR İLE

YÜZDE 90 ENERJİ TASARRUFU

Bir konutta yaşam konforunu belirleyen

en önemli unsurun doğru yalıtımla doğru

ısıl değerlere ulaşmak olduğunu kaydeden

Savcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Doğru yalıtım; ısı yalıtımı yapılırken

binaların yangın riski ve yanıcılık yükü ile

ses yalıtımı değerleri de göz önüne alınarak

uygun malzeme ve kalınlıkta, yönetmeliklerin

belirttiği şekilde yalıtım uygulamasının

yapılmasını ifade eder. Doğru yalıtım, binaların

ve konutların değerlerini artırırken,

kentlerin yaşam standartlarını da yükseltir;

ülke ekonomisine de katkı sunar.”

Enerji verimliliğini en önemli gündem

maddesi olarak benimsediklerini ifade

eden İzocam Genel Direktörü Murat Savcı,

yalıtım - enerji verimliliği - multi konfor evler

ilişkisinin de altını çizerek; “En fazla enerji

verimliliğine multi konfor binalar ile ulaşılıyor.

Sıfıra yakın enerjili ev kavramından

türeyen ve biyo iklimsel tasarımı hedefleyen,

sürdürülebilir, ekolojik, ekonomik ve

sosyal etmenleri göz önünde bulunduran

multi konfor binalar, yüksek enerji tasarrufuyla

birlikte azami ısıl konforu sunuyor.

Kusursuz akustik ve görsel konfor, kaliteli iç

ortam havası, yangın korunumu ve güvenliği

sağlayan, hem iç mekânlarda hem de

dış mekânlarda son derece esnek tasarım

çözümleri barındırabilen multi konfor binalar,

yalıtımsız bir binaya göre en az yüzde

90 enerji tasarrufu sağlamayı hedefliyor”

diyerek sözlerini sonlandırdı.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 49


Müzik

Adalar’da “4 Ada 1 Koro”

Yeni hayata geçirilen “4 Ada 1 Koro Musiki Topluluğu” hakkında görüşlerine başvurduğumuz

koronun çalıştırıcısı Handan Kavas: “Koromuz saygın ve musiki kültürünü özümsemiş bir gruptan

oluşuyor. Marmaray hattına bağlı olarak motor ve vapur ile ulaşım, hem çok rahat hem de çok

zevkli. Musikiyi seven herkesi koromuza bekliyoruz.”

KADİR TOPRAKKAYA

Adalar Belediyesi, kültür sanat alanında bir

yeniliğe daha imza atarak, “4 Ada 1 Koro”

adlı Türk müziği topluluğunu oluşturdu.

Koro, ilk konserini Anadolu Kulübü’nün

Büyük Salonu’nda muhteşem bir performansla

gerçekleştirdi.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan

ayrılışının 83. yılı nedeniyle 10 Kasım’da

düzenlenen konser büyük ilgi gördü.

Atatürk ve silah arkadaşlarına saygı duruşu

ve İstiklâl Marşı ile başlayıp, Ata’mızın sevdiği

şarkı ve türkülerle süren konserde yer

bulamayan bazı dinleyiciler, koroyu ayakta

izlemek durumunda kaldı.

Aynı zamanda Aşiyan Musiki Derneği Yardımcı Şefi ve

usul-nota-nazariyat hocası da olan Handan Kavas;

koro çalışmalarını kanunda eşi Sadık Kavas,

udda Şeref Deveci ile birlikte gerçekleştiriyor.

Sunuculuğunu Özlem Işık’ın yaptığı dinletide;

Hülya Küçük, Zümrüt Barutçu, Rüştü

Müjde, Cevahir Karabulut, Rahşan Aydın,

Azize Aysu Durmaz, İbrahim Macit, Ahmet

Sığar, seslendirdikleri solo eserler ile büyük

alkış aldı. Konsere eşlik eden saz üstatları

ise şu isimlerden oluştu: Kanunda Sadık

Kavas, kemanda Alper Asutay, ritim sazda

Ferruh Yarkın, udlarda Cihan Karakuş ve

Şeref Deveci.

HANDAN KAVAS ÇALIŞTIRIYOR

“4 Ada 1 Koro Musiki Topluluğu” adını taşıyan

ve son derece başarılı performanslar sergileyen

Adalar Belediyesi’nin bu güzel korosunu,

Kadıköy merkezli Aşiyan Musiki Derneği’nin

kurucularından Handan Kavas çalıştırıyor.

Büyükada Belediye Binası’nda haftada bir

gün yapılan çalışmalarla önemli mesafeler

kat etmeyi başaran koroda; Büyükada

başta olmak üzere Heybeliada, Burgazada,

Kınalıada sakinleriyle Gebze, Kadıköy, Şişli ve

Bakırköy’den katılan koristler bulunuyor.

“SEVDİKLERİMİZİN ARDINDAN”

ANMA KONSERİ

Koronun yanı sıra Aşiyan Musiki Derneği de

büyük bir konsere hazırlanıyor. “Sevdiklerimizin

Ardından” başlıklı konser, 12 Aralık

Pazar günü saat 18.00’de Yeditepe Kongre

Salonu’nda gerçekleşecek. Münip Utandi,

Adnan Mungan, Çiğdem Yarkın, Şükrü

Türkmen, Merve Utandi Kalkan’ın sanatçı

olarak katkıları ile Aşiyan Musiki Derneği’nin

“Sevdiklerimizin Ardından” konseri ücretsiz

olup, giriş serbest olacak. Bu konserde ağırlıklı

olarak İnci Çayırlı, Zeki Çetin ve keman

sanatçısı İhsan Aslan anılacak.

50 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Müzik

Kaan Şehirkahyasıoğlu:

İnsanların içindeki o ritim

kıvılcımını alevlendirmek istiyoruz

Kadıköy Ritimist Perküsyon

Atölyesi’nin kurucusu ve hocası

Kaan Şehirkahyasıoğlu; “İlgisi

olmayan insanlarda da ilgi

uyandırmak, insanların içindeki

o ritim kıvılcımını alevlendirmek

istiyorum. Bir ritim sanatçısı olarak

hedefim bitmez” diyor.

NİL ÖZER

Türkiye’de tek olduklarının altını çizen, Kadıköy

Ritimist Perküsyon Atölyesi’nin kurucusu

ve hocası Kaan Şehirkahyasıoğlu, başka bir

şube açmak istemiyor. Bu büyüklükte ders

yapan, izdihamın olduğu konserler veren

başka bir atölyenin olamadığını, 80 yaşında

bile öğrencilerinin geldiğini belirten Kaan

Hoca’dan çalışmaları hakkında bilgi aldık.

Kaan Hocam, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Ritim serüvenim klasik olacak ama küçükken

başladı. Darbuka, bağlama gibi... Babamdan

karne hediyesi olarak enstrüman

isterdim. Sonra İstanbul Teknik Üniversitesi

Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’na girdim.

Vurmalı çalgılar üzerine uzmanlaşmaya

başladım. Bitirme tezimi ve yüksek lisans

tezimi yine vurmalı çalgılar üzerine yaptım.

Birçok farklı grup ve sanatçıyla; Burhan

Öçal, Harem gibi isimlerle çaldım. Dünyada

ve Türkiye’nin birçok yerinde çalmaya devam

ettim. Türkiye’nin önemli şirketleriyle

workshoplar yapmaya başlarken, katılımcıların

istek ve ısrarıyla Kadıköy Ritimist

Perküsyon Atölyesi başlamış oldu.

Kadıköy Ritimist Perküsyon Atölyesi’nde

hangi eğitimler veriliyor? Pandemi

döneminde ilgi arttı mı?

Atölyemizde vurmalı çalgıların büyük

bölümünün dersini veriyoruz. Bunun çok

büyük bölümünü darbuka kaplıyor. Dünya

vurmalı sınıflarında congo, tumba, bongo

gibi enstrümanlar da çalıyoruz sınıflarda.

Aynı zamanda bendir dersleri veriyoruz.

Pandemi döneminde mevcut sayımızı aza

indirerek derslerimize devam ettik. Aşı

olmadığı için tedirgin ama çok dikkatli

çalıştık. İnsanlar bunalmış ve sıkılmıştı,

ancak sürekli çalıştık. Sezon sonu konserlerimizi

de yaptık. Aşıların olmasıyla

birlikte büyük bir rahatlık oldu ve rutinimize

döndük, hatta talep konusunda bir

patlama oldu.

Katılımcılar atölyeden ayrıldıktan sonra

neler söylüyor? Çok eğlenceli, stres savar

gibi duruyor. Terapi gibi...

Kimisi “Hocam sizi seviyorum” diyor, kimisi

sınıfı eğlenceli buluyor, kimisi de “Psikologuma

da gidiyorum, ancak burası bana

daha iyi geliyor” diyor. MS, Alzheimer başlangıcı

yaşayan, beyin hastalıkları geçirmiş,

ameliyat olmuş hastalarımızdan da katılanlar

var. Burada olmaktan çok memnunlar,

kendilerine iyi geldiğini söylüyorlar. Böyle

bir yelpazenin içinde olduğum için çok

mutlu ve memnunum.

Genellikle hangi yaş ve meslek grubu

kişiler katılıyor?

18 yaş üstüyle çalışıyoruz. 80 yaşında

dahi öğrencilerimiz oluyor. Aklınıza kim

geliyorsa, doktordan fabrika sahibine kadar

öğrencilerimiz geliyor. Vizyon sahibi, dünya

insanı katılımcılarımız. Bu anlamda çok

şanslı olduğumu düşünüyorum. Bunu da

bayılarak keyifle söylüyorum.

Kadıköylülerin ilgisi nasıl? Etkinlik

takviminizde neler var?

Kadıköylülerin ilgisi bu seneye kadar çok

yukarıda değildi işin açıkçası. Bu yıl daha

fazla oldu. Metrobüs ve Marmaray sayesinde

Avrupa yakasından çok insan geliyor. Adapazarı,

Beylikdüzü, Büyükçekmece’den gelen

öğrencilerimiz bile var. 19 Şubat’ta Kadıköy

Sahne’de atölyenin ilk konserini yapacağız.

Sonrasında da kapanış konserini haziran

ayında gerçekleştireceğiz. Onun dışında birçok

yere davet ediliyoruz. Pandemiyle bunları

beklettik, şimdi onları programlayacağız.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 51


Çocuk Edebiyatı

Polisiye tadında

bir okul hikâyesi;

Kayıp Defter

PINAR BALTACI

En sevilen çocuk kitaplarının yaratıcılarından

ödüllü yazar Gülsevin Kıral’ın yeni eseri

“Kayıp Defter”, Günışığı Yayınları etiketiyle

raflarda yerini aldı. Diğer kitaplarında

olduğu gibi gizem ve mizahı önde tutan bir

dil kullanan yazara, yeni kitabının yanı sıra

çocuk kitaplarında meydana gelen artışı

sorduk.

Uzun yıllardır çocuk ve gençlik edebiyatı

için eserler kaleme alan ödüllü bir

yazarsınız. Tekerleme, şiir, öykü ve

roman türlerinde oldukça zengin bir

koleksiyonunuz var. Bugünün dünyasında,

geleceği de düşünerek, çocuklar ve

gençler için yazmak, onların dünyasına

hitap etmek nasıl hissettiriyor size?

Çocuklar için yazmak, yetişkinlere yazmaktan

çok farklı. Bunca çeldirici arasında

onların dikkatlerini çekmek ve okumaya

devam etmelerini sağlamak büyük bir sınav.

Öte yandan dünyayı, çevrelerini tanımaya

hevesli zihinlerine misafir olabilmek çok

zevkli, çok onur verici. Düşüncelerini hep

dürüstçe ifade ettikleri için eleştirilerini

öğretici buluyor, beğenilerinden ise çok, çok

mutlu oluyorum.

Kitaplarımın ileride okunacağını hayal

etmekte zorlanıyorum. Teknoloji öyle baş

döndürücü bir hızla gelişiyor ki, yazdığımız

kurgular kısa bir süre sonra güncelliğini

yitiriyor. 2010 yılında basılan “İstanbul’u Çalıyorlar”

isimli kitabımı yazarken bilgisayarda

“ICQ” uygulaması üzerinden haberleşmek

çok yeni bir gelişmeydi ve bunu kullanarak

kahramanımın babasına

yardım etmesini sağlamıştım.

Belki bugün bu kitabı okuyan

çocuklar, niye telefon değil de

bilgisayar üzerinden haberleşiyorlar

diye yadırgıyorlardır.

Bu nedenle, yazarken geleceği

düşünmüyorum. Kitaplarımda

ele aldığım konular bugüne ait,

benim de dert ettiğim, zihnimi

meşgul eden şeyler oluyor. Umudum; ileride

çocukların kitaplarımdan aldıkları zevki,

okurken akıllarına takılan bir soruyu ya da

cevabın peşine düşmelerini hatırlamaları.

Kayıp Defter’de yaşanan macera,

çocukların arkadaşlıklarını

sorgulamalarına, birbirlerine dair

keşiflere yol açıyor. Bugünün ilişkilerini

de göz önünde bulundurursak, insan

nasıl tanır arkadaşını?

Sanıyorum insan hem kendini hem arkadaşını,

başına gelen olaylar ve yaşadıkları

karşısında aldığı tavırlar, duruşlar ile tanıyor.

Bu gibi durumlar bize ne kadar cesur, inançlı,

azimli veya gayretli olduğumuzu gösteriyor

ve kimi zaman değerlerimizi gözden

geçirmemizi dayatıyor, kimi zamansa onlara

sadık kalıp kalamayacağımızı sınıyor. Şekli,

yöntemi değişse de insan eskiden de şimdi

de benzer sınavlardan geçiyor, tezahürleri

farklı olsa da aşktan, dostluktan, kavgadan

aynı şeyi anlıyor, aynı şekilde etkileniyor.

Kimi zaman yeni nesil ile aramızda büyük

farklar olduğunu, onların teknoloji yüzünden

daha yüzeysel ilişkiler kurduğu zannına

kapılıyoruz. Aradaki ekranın kısıtlayıcı bir

yönü olsa da onlar kolay iletişim kurabilmeleri

sayesinde uzaktaki dostları ile bağlarını

koparmıyor; heyecanlarını, sevinçlerini,

üzüntülerini anında paylaşabiliyorlar. Bu da

ilişkilerine başka bir boyut kazandırıyor. Dolayısıyla,

görünümü farklı olsa da ilişkilerin

özünün değişmediğini düşünüyorum.

Tüm dünyada çocuk kitaplarının en çok

yayımlandığı dönemlerden birinden

geçiyoruz. Nicelik bu kadar artarken, bu

alandaki üretimin niteliğinde de iyiye

doğru bir gidiş var mı sizce?

Bugün çoğu ebeveyn, çocuklarını ailenin

merkezine koyuyor; onların gelişimlerini,

eğitimlerini birincil amaçları olarak

belirliyor. Kendileri okumaya zaman

ayırmasalar/ayıramasalar bile kitabın

çocuğun hayatında önemli bir yer tutmasını

istiyorlar. Bu da doğal olarak nitelikli

kitaba olan talebi artırıyor. Yıllar içinde

baskı kalitesindeki artışı, resimlerin daha

özenli hâle geldiğini rahatlıkla gözlemleyebiliriz.

Hatta daha dikkatle incelersek,

illüstrasyonların yalnızca metne eşlik

eden unsurlar olmaktan çıkıp, kitaba

başka bir boyut kattığını da görebiliriz.

Metnin içeriği ise toplumların demokrasi,

eşitlik, özgürlük kavramlarını ne kadar

içselleştirdiğine paralel olarak gelişiyor.

Bir başka deyişle, bu alandaki nitelik artışı

daha yavaş oluyor.

Yazımı olumlu bir beklentiyle bitireyim.

İnanıyorum ki çocuk kitaplarının içeriğindeki

olumlu artış, toplumdaki ilerlemeden

hızlı olacak.

“Bu kitapta dostluk, ihanet,

haksızlık, suçlama, dışlama,

önyargı gibi temalara yer verdim.

Çocuğun dünyasını zedelememeye

özen göstermek ve bir

kitapla ona yeni karşılaşmalar

sunabileceğimiz gerçeğini göz

ardı etmemek kaydıyla, her

konunun çocuk edebiyatında

işlenebileceğini düşünüyorum.

Yazarken zorlandığımda mizah

elimden tutuyor, kitabın duygusunu

hafifletiyor.”

52 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Resim

Ressam Tülin Kaynak’ın

eserleri Pakistan’da!

Kadıköylü ressam Tülin Kaynak’ın eserleri,

Pakistan’ın ünlü sanat müzesi Lyalpur’da

sergileniyor. Eserlerine sosyal medya

kanallarında rastlayan müze yönetiminin

teklifine olumlu yaklaşan Kaynak, iki çalışmasını

karşılıksız olarak müzeye bağışlama

kararı almaktan dolayı çok mutlu olduğunu

dile getirdi.

AÇILIŞA DAVET EDİLDİ

Eserlerinin Pakistan’ın Faisalabad kentinde

bulunan Lyalpur Sanat Müzesi’ne ulaşmasının

ardından Tülin Kaynak’ı müzenin

10 Kasım’da gerçekleşen açılışına davet

eden Müze Direktörü Sidra Shah Muhammad;

“Müzemizde iki eseri yer alan, dost

ve kardeş ülke kabul ettiğimiz Türkiye’nin

sanatçısı ile açılışımızda birlikte olmaktan

büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.

TÜLİN KAYNAK’IN ESERLERİ ÜZERİNE

Sanat tarihçisi ve akademisyen Emre

Zeytinoğlu, Tülin Kaynak’ı değerlendiren

yazısında şunları ifade etti: “Bir sanatçının

nasıl yapıtlar üreteceğine karar vermesi, ilk

anda çok da bilinçli olmayabilir. Bu karar

süreci, başlangıçta rastlantılara bağlı olmakla

birlikte giderek insanın kendisini tanımasının

ve yetilerini kullanabilme becerisine

erişebilmesinin eseridir. Böylece, örneğin

bir ressamın önce şu ya da bu yollara

yönelmesi ve sonuçta da kendi karakterini

yansıtabilen bir tavrı benimsemesi, elbette

uzun bir zamana gereksinim duyar. Bu söz

edilen durum ise sanata yakın olan kişileri

hiç şaşırtmaz ve bunun olağan bir serüven

olduğu üzerinde kolaylıkla birleşilir. Çünkü

neredeyse hiçbir sanatçı yoktur ki o çıktığı

yolda büyük dalgalanmalar yaşamaksızın

kendi eğilimini saptayabilsin.

Tülin Kaynak’ın sanatı da bu süreçten

bağımsız değildir kuşkusuz. O da ilk

adımlarda, birbirlerinden farklı eğilimdeki

ressamların atölyelerinde bazı denemelerde

bulunmuş, sanat tarihine ilgi duymuş ve soyut

resme ulaşmıştır. Fakat şu var: Onun her

döneminde, hangi tür resmi denerse denesin

değişmeyen tek şey, kendi özgürlüğünü

sonuna kadar kullanma isteğidir. Hatta bir

röportajda, Mehmet Güleryüz’ün ona şöyle

bir şey söylediğini aktarır: ‘Ben sana özgür

olman lazım diyorum; sen pencereyi açıp,

kafa üstü atlıyorsun.’

Pencereden kafa üstü atlamaya varan bir

özgürlük isteği… Tülin Kaynak’ın resme başladığından

beri bu duygudan kurtulamadığı

açıktır. Birtakım olayların, alışılmış kavramların,

öğrenilmiş bilgilerin hep bir sınır

koyduğunu düşünür ve kendisini bunların

dışına atmak ister. Yine aynı röportajda şunu

der: ‘Sınırlardan hoşlanmıyorum. Herhangi

bir sınır bile bana taklit gibi geliyor. Devamlı

özgür ve açık bir çalışma fikrini benimsiyorum.

Günlük olaylar bile girmiyor resmimin

içine, çünkü beynimizin içi çözemediğimiz

şeylerle dolu.’ Ve işte o, kendi yaşam biçimini

oluşturan bu karakterini belli ki tam anlamıyla

soyut resimde keşfetmiştir.

Tülin Kaynak’ın ‘Beynimizin içi çözemediğimiz

şeylerle dolu’ cümlesi üzerinde durmak

gerekir. Öyle ki bu cümle bize hemen çevremizdeki

tüm olguları, alışkanlıkları, yarar ve

zarar hesaplarını, işlevi ve işlevsizliği, iyiyi ve

kötüyü, doğruyu ve yanlışı ve daha bunlar

gibi pek çok tanımı aşan, bunların dışına çıkıp

olmadık yerlere yönelen bir zihni işaret eder.

Peki, başıboş kalmış bir zihin nerelere doğru

hareketlenir? Buna kesin bir yanıt veremiyoruz.

Oysa şunu biliyoruz: Zihin, kendi olanaklarını

özgürce harekete geçirdiğinde arzuyu,

hazzı ve bilgiyi o kadar geniş bir alana yayar

ki, artık oralarda daha önce deneyimlenmiş

tek bir şeye bile rastlamak olanaksızdır. O

hâlde sezgilerin genişlediği, yargıların kalıplardan

kurtulduğu bir yerdir bu alan. Kısacası,

‘beynimizin çözemediği’ yerlere doğru, yani

bilinmeze doğru çıkılan bir yolculuktur.

Sonuçta, Tülin Kaynak’ın sanatı üzerine

birkaç şey söylemek istiyorsak, onun

soyuta olan ilgisini bu bilinmezlik merakına

bağlamamız yerinde olacaktır. Bu ilginin bir

serüvene açılma arzusunu yükselteceği de

kuşku götürmez, fakat bunun ötesini düşünmeyi

de ihmâl etmemek gerekir. Şöyle ki;

bilinmezliğe açılma merakı, insanın kendi

doğasından gelen niteliklerini düşünmesi

ve oralara ulaşma arzusudur pekâlâ…

Anımsamalıyız ki soyut resmin en bilinen

isimlerinden biri olan Vassily Kandinsky ile

atonal müziğin yaratıcısı Arnold Schönberg

arasındaki mektuplaşmalardan çıkan o

ünlü cümle şuydu: ‘Derine, derine, daha

derine…’ Hiç deneyimlenmemiş yerlere

doğru… ‘İnsan’ denilen şey, kendisini ya da

başkalarını tanıyabildiği sınırların çok daha

ötesinde olabilir çünkü.”

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 53


Heykel

Milliyet Sanat’ın

Heykelde Yeni Keşifler”

ödülü Kadıköy’e!

Burak Ayazoğlu:

“Genellikle üretimimdeki

kaygıyı beslediğine ve

destekleyeceğine inandığım

malzemeyi kullanmayı tercih

ediyorum. O an istediğim

tekniği bilmiyorsam da gidip

öğreniyorum. Burada da bir

değişim hâkim.”

PINAR BALTACI

Kadıköy, sanat ve sanatçılarıyla konuşulmaya

devam ediyor. Milliyet Sanat’ın heykel

sanatçılarını desteklemek için düzenlediği

“II. Heykelde Yeni Keşifler” yarışmasında

seçilen 10 eser, Kemer Country’de yapılan

özel açılış etkinliğiyle sanatseverler ile buluştu.

Kadıköylü heykeltıraş Burak Ayazoğlu,

“İsimsiz” adlı eseriyle birinci seçilerek,

yarışma kapsamında yurt dışı atölye sanat

eğitimi almaya hak kazandı.

Yaklaşık 10 yıldır çalışmalarını Yeldeğirmeni’ndeki

atölyesinde sürdüren sanatçıyı,

atölyesinde çalışırken yakalıyoruz. Sanatçıları

ve atölyeleriyle tanınmaya başlanan

Yeldeğirmeni kimliğine yepyeni bir başarı

kazandıran Burak Ayazoğlu’nu, güzel birer

kahve eşliğinde atölye kokusunu soluyarak

dinliyoruz: “Kadıköy doğumluyum. Ben de

birçok sanatçının sık sık dile getirdiği gibi

çocukluğumdan beri bir şeyler çiziyordum.

Lise döneminde ise çevremizdeki iyi bir

yönlendirmeyle güzel sanatlar lisesine başladım.

Ardından lisedeki herkes gibi benim

de hedefim Mimar Sinan Güzel Sanatlar

Üniversitesi oldu. Bu hedef gerçekleşince,

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Seramik

Bölümü’nde eğitim almaya başladım.

ATÖLYEM OYUN ALANIM GİBİ…

Okul bitmeden önce bölümün bana sunduğu

malzeme skalasının dışına çıkmaya

başlamıştım. Hem ruhları hem de hisleri

bambaşka olan seramik ve metal malzemeleri

birleştirerek başladım üretimlerime.

O zamanlardan beri her zaman başka

arayışları hep içimde tutarak yenilemeye çalıştım.

Hem materyal hem de fikir açısından

deneme ve risk alma sürecim devam etti.

Denemeye her zaman açıktım ve atölyem

de bu durumda bana daima katkı sağladı.

Bir yerden sonra atölyemi oyun alanım olarak

değerlendirmeye başladım. Sanatıma

da öyle bakıyorum. Tabii dönem dönem

üretimlerimde farklı kaygılar oluyor ama

sonuçta üretimlerimle istediğim kadar oynamayı

ve değiştirmeyi amaç ediniyorum.”

“ÜRETİMLERİMDE FARKLI TEKNİKLER

KULLANIYORUM”

Eserlerini teknik olarak da yorumlayan

sanatçı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Eserlerimde

malzemenin benim için tabii ki çok

büyük önemi var. Fakat tek bir malzemeye

saplanıp, sadece onun üzerinden devam

etmenin benim için hiçbir anlamı yok.

Genellikle üretimimdeki kaygıyı beslediğine

ve destekleyeceğine inandığım malzemeyi

kullanmayı tercih ediyorum. O an istediğim

tekniği bilmiyorsam da gidip öğreniyorum.

54 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Heykel

Burada da bir değişim hâkim. Geçmişimde

seramik, metal, demir kaynak gibi çeşitli

teknikleri kullandım. Son yıllarda da daha

çok üç boyutlu modellemeler üzerine çalışıyorum.

Dijitalde var olan, dijitalde tasarlanıp,

ardından fiziksel dünyada kendine yer

bulan işlerim var. Ortaya koymak istediğim

üretimi hangi teknik daha etkili bir biçimde

verebilecekse, ben ona yöneliyorum.”

YARIŞMAYA PROJE BAZLI BİR

ESERLE KATILDI

“Biraz da yarışma sürecini konuşalım.

Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdin?”

diye soruyorum. Şöyle yanıtlıyor Ayazoğlu:

“Ürettiğim, elimde işlerim ve fikirlerim

olduğu bir süreçte biraz da arkadaşlarımın

ısrarıyla katıldım yarışmaya. Yarışmaya en

başında var olan bir ürünle katılabileceğiniz

gibi ileride üretmeyi düşündüğünüz bir

projeyle de katılabiliyorsunuz. İki aşamalı

“Yarışmaya

dijitalde

modellemesini

gerçekleştirdiğim

bir eserle katıldım.

İlk aşamayı geçtikten

sonra işi hızlıca

ürettim.”

ilerleyen bir yarışma. İlk aşamadan sonra

10 kişi seçildi ve o kişilerle bir sergi düzenlendi.

Ben dijitalde modellemesini gerçekleştirdiğim

bir eserle katıldım. İlk aşamayı

geçtikten sonra işi hızlıca ürettim; sergi

süreci başladı ve benim açımdan güzel bitti.

Şimdi önümüzdeki dönemde Almanya’ya

gideceğim eğitim için.”

“YELDEĞİRMENİ,

KADIKÖY’ÜN KAPALI KUTUSUYDU”

Yaklaşık 10 yıldır Yeldeğirmeni’ndeki

atölyesinde sanatsal çalışmalarını sürdüren

başarılı heykeltıraş Burak Ayazoğlu ile

geçmişten bugüne güzel bir Rasimpaşa

Mahallesi sohbeti de yapıyoruz. Sanatçı,

değişimi şu sözlerle anlatıyor: “10 yıldır

Yeldeğirmeni’nde ve hep aynı atölyedeyim.

Onun evvelinde de Rıhtım bölgesinde bir

evim vardı, yaklaşık 15 senedir buralara

hâkim olduğumu söyleyebilirim. Bugünle

kıyasladığım zaman şuan ile hiç alakası

olmayan bir Yeldeğirmeni’nden bahsedebilirim.

Buraya sanatçı olarak gelip atölye

kuran ilk dalga ekipten biri olarak, çok eskiden

beri burada yaşayan, Yeldeğirmeni’nin

yerlisi olarak adlandıracağım kişilerde dahi

bir değişim ve dönüşüm yaşandığına şahit

oldum. Zamanla çok fazla arkadaşımla o

dönem buralarda atölye bakarken bulduk

kendimizi. Nedeni o süreçlerde buranın

daha ekonomik olmasıydı. Bir alana da

ihtiyacımız vardı ve şehrin içerisinde olarak

sosyalleşme ihtiyacımızın karşılandığı

bölgelere de yakın olmak istiyorduk. O

zamanlar insanların kriminal durumlardan

dolayı çok girmek istemediği yerlerdi

buralar. Bunun yanında kapalı bir kutu gibi

bilinmeyen bir yerdi. Böylelikle pek çok

atölye açıldı yavaş yavaş süreç içerisinde.

Tabii o zaman etrafta sosyalleşebilecek

kamusal ve özel alan yoktu. Kafelerin sayısı

azdı dahi diyemiyorum, çünkü hiç kafe

yoktu. Sanatçılar, birbirlerinin atölyesine

giderek sosyalleşiyordu. “

“ATÖLYELER AZALDI, KAFELER ARTTI”

Günümüzde İstanbul’un en popüler mahalleleri

arasında yer alan Yeldeğirmeni’nin

bugününe ışık tutan entelektüel yaşantısına

değinen Ayazoğlu, sözlerini şöyle sonlandırıyor:

“Şuan sizin de söylediğiniz gibi

oldukça popüler bir noktaya geldi. Bu popülerliğin

bir sanatçı olarak kendi açımdan

avantajına dair şunu söyleyebilirim ki, çok

fazla insanla tanışma olanağı buldum burada.

Normal hayatta karşıma çıkmayacak

insanlar, mahalleyi gezmeye geldiklerinde

atölyeme uğramaya başladı. Sadece hâlihazırda

çok fazla atölye olduğu düşünülse

de eskiye oranla bu sayı ciddi ölçüde azaldı,

kafeler artmaya başladı. Bu da mahallemizdeki

dönüşüme başka bir örnek...”

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 55


Yaşam Öyküsü

Kalamış’tan

Kanadalı bir gelin geçti

GÜLSEREN SÜDOR

Candan dostlarım olan Romanyalı gelinden

sonra, Kanadalı gelin de aramızdan ayrıldı.

Her ikisinin de benim yaşamımda çok özel

yerleri vardı. Romanyalı gelin olan Eren

Eyüboğlu, sanat yolumda hem hocam

hem arkadaşımken; onun gelini, Kanadalı

Hüget Eyüboğlu; yaşamımdaki acı, tatlı ne

kadar olgu var ise paylaşabildiğim bir tür kız

kardeşim idi.

Yıllar önce Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Biz

Mektup Yazardık” isimli kitabını birlikte derler

ve Bedri Rahmi’ye yazılmış veya onun kendi

yazıp, ikinci nüshasını sakladığı yüzlerce mektubu

incelerken bir gün “Yahu biz seninle bu

kadar yakınız, birbirimize neden hiç mektup

yazmadık? Galiba birbirimizden uzakta da

olsak hep telefonla konuşabilme olanağına

sahip bir kuşağın temsilcileriyiz” demiştik.

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Evet, biz mektuplaşmak yerine telefonlaşırdık.

Sevgili kardeşim Hüget; bu mektubu

sana 19 Eylül 2021’de, saat 09.00’da Fenerbahçe’den

yazıyorum. Bugün 81. yaş günün.

Sana sürpriz olarak sevdiğin börekleri yapıp,

yanına bir de mektup ekleyerek kargo

ile göndereceğim. Hatırlayacak mısın bilemem,

ülkemize ilk geldiğin zamanlarda hafif

aksanlı Türkçen ve gözlük altından muzipçe

bakan gözlerin ile gülümseyerek; “Yahu

siz Türklerin bir çeşit yufkası, bin bir çeşit

böreği var. Ben artık yediğim her değişik böreğin

tarifini almaktan yoruldum” demiştin.

Ben ise aradan geçen yarım asırdan fazla

zaman sonunda, bizlerden çok daha tadı

tuzu yerinde Türk mutfağının yemeklerini ve

böreklerini yaptığın hâlde yine de senin için

yaptığım böreği fırına koyup, ilk kez sana bir

mektup yazmaya koyuldum.

Gülseren Südor ve Hüget Eyüboğlu

19 Eylül 2014...

İskilip Belediyesi’nde

Hüget Eyüboğlu’na

doğum günü sürprizi.

56 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Yaşam Öyküsü

Ta ki bu koyuldum cümlesini bitirdiğim

sırada, cep telefonumdan gelen mesaj sesinin

ardından bana hiç haber vermeden,

dönüşü olmayan çok uzun bir yolculuğa

çıktığını öğrenene kadar... Aradan geçen

günler ise hep sana yazmaya başladığım

bu mektubu bitirmem mi gerekir diye

düşünerek geçti. Hüget, sen de biliyorsun

ki Bedri Hoca’nın vefatından sonra tam 13

sene, Eren Hanım ile bir tür hoca-öğrenci

ilişkileri içinde uzun zamanlar geçirdim.

O zaman boyutunda Kalamış’taki evde

onunla birlikte resim yaptık, Türk ve dünya

sanatını takip ettik. Hep birlikte İstanbul’da

peyzaja da çıktık, mavi yolculuk da yaptık,

hatta yakın veya uzak yerlere doğru da gezilerimiz

oldu. O yaşlı hâli ile İstanbul’daki

sanatsal olayları takip etmekte zorlanırken

ve de katılamazken, ben ve Teoman onun

bir tür atölye dışı haberler muhabiri gibi

olduk.

Eren Hanım’la olan dostluğumuz sürerken

ben öğretmenlik, ressamlık, annelik vs.

derken; sen Cerrahpaşa Hastanesi’nde

laboratuvar ve doktorluk çalışmaları, Bülent

Berkarda ile özel klinikteki çalışmalar,

çeşitli bilimsel yayınlar ve kitaplar yazıp, bir

yandan da Eyüboğlu Ailesi’nin gelini olma

yükünün ağırlığını taşıyordun. Ancak yine

de fırsat bulduğumuzda dertleşip, konuşmaya

çalışıyorduk.

Yıllar içinde denk gelen tatillerimizde,

Mehmet’in organize ettiği gezilerde de sık

sık buluştuk. Çiçek toplamak için Çerkezköy’e

kadar gitmeye, Vefa Bozacısı’nda boza

içmeye, ille de Boğaz’da balık yemeye, yine

Mehmet’in teknesi ile balık tutmaya, bir

çuval midye toplayıp, Kalamış’taki evin bahçesinde

hepsini meydan ateşi büyüklüğündeki

mangal ateşinde pişirip yemeye kadar

ne çok anı biriktirdik. Mehmet’in de 2009

yılındaki kaybının ardından her ikimizin de

emekli olması sonucunda daha sık görüşmeye

başladık. Van’a yazma sergisi açmaya

gittiğimiz günleri, Çorum’da gece yarısı Yazılı

Kaya Belgeseli’nin çekimi sırasındaki iki

ninenin anıları dinlediğimiz anların komikliğini,

60 yıl sonra açtığım sergi anılarımızı

nasıl unuturum?

“Sen binlerce kilometre uzaktan, Kanada’nın

Quebec kentinden mektuplaşarak

aşık olduğun Eren-Bedri Rahmi’nin yakışıklı

oğlu Mehmet ile evlenip, bir süre ülkende

ve Amerika’da yaşadıktan sonra Amerika’da

doğan sevgili biricik oğlun Rahmi’yi de alıp,

nasıl hiç tanımadığın ülkemizde yaşamaya

gelebildin?” şeklindeki soruma çok büyük

bir içtenlikle; “Gülseren, ben gönlümün

istediği yere sevdiğimle birlikte geldim. Tüm

zorluklarına katlanacağımı başta bilerek”

diye yanıt vermiştin. Zaten bu başlangıç

ve daha sonraki süreci, Türkiye İş Bankası

Yayınları’ndan çıkan “Kanadalı Bir Gelinin

Anılarında” isimli kitabında harika bir açık

yüreklilikle açıkladın. Emekliliğinde ve

2009’da Mehmet’i de kaybettikten sonra

vaktini tümüyle verdiğin, Eyüboğlu’ların

tüm kültürel ve sanatsal mirasını, özellikle

de yazılı dokümanlarını arşivleyerek toparlarken,

bir yandan da giderek gerçek bir

yazma ustası oldun.

Bu arada Rahmi de babası Mehmet’in

derlemeye başladığı karı-koca Eyüboğluların

yüzlerce tablosunu ve desenlerini daha

çağdaş olan bilgisayar ortamına yerleştirip,

çok detaylı bir tarama, arşivleme işleri ile

meşgulken, bir yandan seninle birlikte

Eyüboğluları için çok kapsamlı sergiler ve

kitap çalışmaları yaptı. CHP’nin ressamlar

için hazırladığı “Yurt Gezileri” programı

çerçevesinde Çorum’a giden Bedri Rahmi

Eyüboğlu, bu şehrin ufak bir kasabası olan

İskilip için 28 Eylül 1942 yılında burada

zamanın donduğunu ve sanki ressamlar

ve fotoğrafçılar için yaratılmış bir yer olduğunu

söyler. İşte Hüget, kayınpederinin

bu sözlerinden etkilenerek gidip İskilip’i

gördüğünde, bana burada sonsuza kadar

yaşayabileceğini söylediğinde ve bir ev

satın alıp, başka bir evde de B. Rahmi için

bir kültür sanat evi açmak istediğinden

ilk bahsettiğinde; “Ama Hüget, bu çok

ütopik ve yorucu bir iş. Düşünce olarak çok

güzel ama kotarmak için hem maddi hem

manevi çok büyük güce ihtiyacın olacak”

demiştim. Sonuçta tabi ki düşündüğün ve

yine gönlünün istediği gibi bu işi de başardın.

Hem de en iyi şekilde...

İskilip’in sosyal kültürel ve sanatsal hayatına

önemli katkılar sağlayan Çatalkara ve Yazmalı

Konak’ın restorasyonu yapılıp, iş açılışa

geldiğinde nerede ise İstanbul’daki tüm

tanıdığın dost, arkadaş, medya mensubu ve

sanatçıları davet ettin. O gecenin sonunda,

senin çok yorgun olan bedenin dimdik

ayakta ve gözlerinin içi gülerek “Oldu, mayası

tutacak galiba Gülseren” demiştin. Hem

de nasıl tuttu... Kendini İskilip’in sanatsal

ve kültürel açıdan eğitimine ve tanıtımına

verdin. Birçok resim, yazma, seramik vs.

gibi kursları ve sergiler açıp, yine yazma

basımının yanında çeşitli sanatsal faaliyetlerin

oluşturulmasına önayak oldun. O kadar

ki Çorum’un İskilip ilçesinin fahri hemşehrisi

bile seçildin.

Yalnız öngöremediğin bir şeyler de vardı

doğrusu... Seni çok üzen İskilip’le bağını

koparan süreç, zaten daha başlangıçta

devreye girmişti. Bizlerin görüp de maalesef

senin göremediğin şeyi neden o zaman

sana söyleyemedik; hepimizin senden özür

dilemesi lazım ama artık çok geç. İskilip’te

şu, bu derken herkesin bildiği gibi devran

değişti. Her iki konağı kapatıp, geriye döndüğünde

düştüğün çok derin bir boşluktan

kurtulman epey zaman aldı ama derhal yeni

yeni projeler oluşturmayı düşünmeye başlamıştın.

Bazılarını tabii ki koşullar ve sağlığın

elverdiğince kotarabildin.

“Artık yoruldun Hüget, bırak bunları. Üzülme,

gel seyahat edelim, yaşamımızı birlikte

güzelleştirelim” diyen arkadaşın Osman

ile son zamanlarda çok mutlu olduğunu

biliyorum. Paylaşacak daha birçok yaşlılık

anılarımız olacaktı. Olmadı ama... “Hüget

bizleri böyle boynu bükük bırakıp, neden

gittin?” diye sormuyorum. Yalnız “Sensiz olmak

zor be kardeşim” diyorum. Seni seven

ve her zaman sevgi ile anacak arkadaşın

Gülseren Südor...

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 57


Kitap

Cem Sultan’ın aşk hikâyesi,

Çağla Ural’ın kaleminden çıktı:

SULTANLA SON DANS

“Sultanla Son Dans, gerçek olaylardan esinlenilmiş kurgu bir hikâyedir.

Romanda İkinci Dünya Savaşı yıllarında New York’ta sürgünde yaşayan

genç ve yakışıklı Osmanlı Şehzadesi Cem Sultan ile New Yorklu bir mafya

ailesinin kızı Sofia’nın macera dolu aşk hikâyelerini yazdım.”

PINAR BALTACI

Uzun süredir yaşamını Amerika’da sürdüren

Kadıköylü yazar Çağla Ural’ın yeni kitabı

“Sultanla Son Dans”, Destek Yayınları etiketiyle

raflarda yerini aldı. Osmanlı Şehzadesi Cem

Sultan ile New Yorklu bir mafya ailesinin kızı

Sofia’nın aşk hikâyesi ekseninde tarihsel

gerçeklikler sunan kitabı, Çağla Ural’dan

dinliyoruz.

58 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Kitap

Merhabalar Çağla Hanım, sizinle “Esir

Şehirde Bir Kadın” isimli kitabınızın

yayımlanmasının ardından Moda’da

güzel bir sohbette buluşmuştuk. Bu

buluşmanın ardından neler yaptınız?

Görüyorum ki zamanınız üreterek

geçmeye devam etmiş…

Merhabalar… Evet, “Esir Şehir Bir Kadın”

yayımlandıktan sonra sizinle hikâyenin

başladığı Moda’da sohbet etmiş, gençliği

Moda’da bir konakta geçen anneannemden

dinlediğim gençlik anılarının, bana

kitabı yazmamda nasıl ilham verdiğini

konuşmuştuk. Esir Şehirde Bir Kadın’ın

yayımlanmasının ardından, İkinci Dünya

Savaşı dönemi hikâyelerine büyük ilgim

olduğundan, bu dönemde geçen bir

roman yazmaya karar verdim. Yazmaya

başladıktan kısa bir süre sonra maalesef

Covid-19 ortaya çıktı ve pandemi

yaşamımızı esir aldı. Sultanla Son Dans’ın

çoğunu pandemi döneminde, dış dünya

ile ilişkimizi kesmiş bir hâlde evde geçirirken

yazdım.

Yeni kitabınızın ismi bir hayli dikkat

çekici… Sultanla Son Dans’ta kimlerin

hikâyesine dokunuyorsunuz?

Sultanla Son Dans, gerçek olaylardan

esinlenilmiş kurgu bir hikâyedir. Romanda

İkinci Dünya Savaşı yıllarında New

York’ta sürgünde yaşayan genç ve yakışıklı

Osmanlı Şehzadesi Cem Sultan ile New

Yorklu bir mafya ailesinin kızı Sofia’nın

macera dolu aşk hikâyelerini yazdım.

Genç aşıkların arasına girecek olan

zorlu mafya ilişkileri ve kanlı İkinci Dünya

Savaşı nedeniyle hikâyemiz New York’tan

Kuzey Afrika’ya, Avrupa’dan Ankara’ya

kadar uzanıyor; birçok değişik tarihi olaya

ve karaktere de dokunuyor. Ünlü gangster

Şanslı Luciano, Son Halife Abdülmecid,

“Çiçero” kod isimli Ankaralı ünlü casus

İlyas Bazna ve daha pek çok ilginç karakterin,

aşk hikâyemizin içine işlendiğini

göreceksiniz.

İkinci Dünya Savaşı süreci ve hayatı

her daim merak konusu olmuş Osmanlı

Şehzadesi Cem Sultan’ın… Bu hikâyeyi

konu alma fikri nasıl çıktı ortaya?

Bir önceki romanım Esir Şehirde Bir Kadın’ı

bitirdikten sonra yine bir tarihi roman yazmaya

hazırlanıyordum. Aklımda bazı ilginç

hikâyeler vardı. O ara eşim iş sebebiyle

Avrupa’da bir kongreye katılmıştı. Kongre

sonrası Amerika’ya dönerken, orada toplantıda

tanıştığı yabancı isimli genç bir iş

adamı ile uçakta yan yana denk gelmişler

ve zaten tanıştıkları için sohbete başlamışlar.

Eşimin Türk olduğunu isminden

anlayan yabancı bey, bir süre sonra aslen

Türk olduğunu, hatta bir Osmanlı şehzadesi

olduğunu açıklamış. Bir kâğıda aile

ağacını çizerek, babasının ve dedelerinin

hangi şehzadeler olduğunu göstermiş.

Eşim eve geldiğinde bana bu olayı anlattı,

“Senin ilgini çekeceğinden eminim” dedi.

Bu olay, bana sürgüne yollanmış hanedan

ailesini araştırmam ve bu konuda bir kitap

yazmam için ilham oldu. Hanedan üyelerinin

hangi ülkelere gittiklerini, yaşamlarına

nasıl devam ettiklerini, nasıl yaşamlar

sürdüklerini incelemeye başladım. Bu

araştırmalarımda karşıma İkinci Dünya

Savaşı döneminde çok ilginç bir yaşam

sürmüş bir şehzade çıktı. O döneme zaten

fazlasıyla ilgi duyduğum için Şehzade

Cem’in yaşamından kurgu bir roman

yaratmaya karar verdim ve Sultanla Son

Dans’ı yazdım.

Araştırma sürecinde hangi

kaynaklara başvurdunuz?

Araştırmalarımı yaparken hem yabancı

hem de yerli kaynaklara başvurdum.

Osmanlı hanedan ailesinin nerelere

gittiklerini, nerelere yerleştiklerini ve nasıl

yaşadıklarını öğrenmek için kendileri ile

yapılmış röportajları dinledim, bu konuda

yazılmış kitapları inceledim. Daha sonra

İkinci Dünya Savaşı dönemi New York,

Avrupa ve Türkiye tarihini kapsayan tüm

kaynakları inceledim. Savaşın gidişini,

muharebeleri ve detayları anlayabilmek

için kitaplar, gazeteler, belgeseller, haritaları

inceleyip, savaş taktiğini ve detayları

analiz etmeye çalıştım. Dönemin politik

gündemini de iyi anlamaya çalıştım. Bunun

yanında dönemin eğlence hayatını,

giyim modasını, mağazaları, restoranları

hatta menülerini bile inceledim. Yani

kısaca bir yazar olarak kendimi romanın

geçtiği döneme yerleştirdim ve tarihin

sayfalarında kaybolurken karşıma çıkan

her detayı bir dantel gibi işleyip, romanımla

bütünleştirmeye çalıştım.

Kitapta bir aşk hikâyesinin gölgesinde

bizleri ne gibi tarihsel süreçler

bekliyor? Örnekler verir misiniz?

Hikâyemizde Şehzade Cem ve İtalyan

mafya Liderinin kızı Sofia, New York’ta tanışırlar

ve birbirlerine âşık olurlar. Ancak,

İkinci Dünya savaşı tüm hızıyla devam

etmektedir ve Amerika da savaşın içine

çekilmek üzeredir. İtalyan mafyası bu

savaşta büyük rol oynayacaktır. Şehzade

Cem, savaşa katılma arzusundadır. Aşıkların

yolları ayrılırken, maceralı yolculukları

onları okyanusun ötesine farklı kıtalara

sürükleyecektir. Hikâyemizde okuyucuyu

Kuzey Afrika çatışmaları, Normandiya

çıkartması, Ankara’da casusların oynadığı

espiyonaj oyunları, savaşın ortasında kalan

hanedan üyelerinin verdikleri yaşam

mücadelesi gibi tarihi olaylar ve iki aşık

gencin birbirine kavuşmak için verdikleri

amansız mücadele bekliyor.

Kitap içerisinde Şems-i Tebrizi, Mevlâna

ve Nazım Hikmet gibi isimlerden minik

alıntılar da görüyoruz. Bunun özel bir

anlamı var mı? Bu isimler bizlere neler

söylüyor kitapta?

Evet, kitapta her bölüm başında Şems-i

Tebrizi, Mevlâna, Nazım Hikmet, Sun Tzu

gibi isimlerden alıntılar var. Romanımda

her farklı karakterin yaşadığı duygular,

çelişkiler veya zorluklarla ilgili işlediğim

temalar var. Örneğin, Şehzade Cem kendini

kayıp şehzade olarak görüyor ve nereye

ait olduğunu, gerçekte kim olduğunu anlamak

amacıyla içsel bir yolculuğa çıkıyor.

Bununla da yetinmiyor, kendini bulmak

için savaşa katılıyor; okyanusları, kıtaları

geçiyor, bambaşka yerlere gidiyor. Şehzadenin

bu çelişkisini ben Şems-i Tebrizi’nin

anlamlı dizeleri ile açıklamaya çalıştım:

“Ne yöne gidersen git; doğu, batı,

kuzey ya da güney,

Çıktığın her yolculuğu içine doğru bir

seyahat olarak düşün!

Kendi içine yolculuk eden kişi,

sonunda arzı dolaşır.”

Alıntıları, olayların gidişine ve

karakterlerin kişisel özelliklerine,

yaşadıkları çelişki ve zorluklara

uygun olarak seçtim ve hikâyem ile

bütünleştirdim.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 59


Tiyatro Dell’Arte’den yeni oyun;

Annemin Sesleri

PINAR BALTACI

Başrollerini Ceren Erginsoy ve Serkan Ateş’in paylaştığı “Annemin

Sesleri”, Kadıköy Yeldeğirmeni’nin sevilen sahnelerinden

Tiyatro Dell’Arte’de seyircisiyle buluşmayı sürdürüyor. Oğulcan

Yılmaz’ın yazdığı, yönetmenlik koltuğunda ise Batuhan Baygın’ın

oturduğu “Annemin Sesleri”, bir anne-oğul hikâyesini

konu alırken; tiyatro severlere oyunun en can alıcı sorusuyla

sesleniyor: “Limonata içer misiniz?”

TURNELER DEVAM EDECEK

Anne ve oğul arasındaki ilişkiyi dramatik bir hikâyeyle konu

alan iki kişilik oyunda anne rolünü canlandıran Ceren Erginsoy,

oyun ile ilgili Kadıköy Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada

şunları ifade etti:

“Oyunu çok seviyorum ve benim için çok keyifli oynamak. Bir

de bu ekipteki en tecrübeli sayılan da benim. Yönetmenimiz

ilk kez sahneye oyun koydu, oyun yazarımız da öyle. Bence

o kadar başarılılar ki… Ve bu tiyatroda olmaktan da büyük

mutluluk duyuyorum. Burayı çok seviyorum, bu da bir bütünlük

sağlıyor. Bundan sonraki süreçte de oyunlarımız devam

edecek. Turneler yaptık ve yapmayı sürdürüyoruz. Her çağda

olabilecek bir oyun olduğu için her yerde ve şekilde oynanabilecek

bir oyun.”

“HER DÖNEME HİTAP EDEBİLECEK BİR OYUN”

Oyunun diğer oyuncusu Serkan Ateş ise dergimize şu açıklamalarda

bulundu: “Oyun her döneme hitap edebilecek,

her zamanın oyunu diyebiliriz. İnsana ait olan tüm duyguları

görebileceğiniz ve yaşayabileceğiniz de bir oyun aynı zamanda.

Esasında bir aile ve ev içi hikâyesi… Bir anne ve oğulun

kendi hayatları ve kendi ilişkileri üzerinden yaptıkları genel bir

hesaplaşma ve

çatışma biçimi diyebilirim.

Herkesin

tiyatromuza gelir

gelmez evlerinin

kapısını kapatıp,

kendi dünyasına

çekiliyormuş gibi

bir duyguya kapılmasını

istiyoruz.

Bu amaçla yola

çıktı hikâye. Karşılığını

da yavaş

yavaş bulduğumuzu

söyleyebilirim.”


Etkinlik

Arif Atılgan’dan

Yoğurtçu Parkı’nda

imza günü

KADİR TOPRAKKAYA

Kadıköy’ün kent hafızası hakkında önemli eserleri bulunan

Kadıköylü araştırmacı-yazar Arif Atılgan, K-İletişim Yayınları

etiketiyle yayımlanan son kitabı “Geçmişten Günümüze Haydarpaşa”

için imza günü düzenledi. Kadıköy’ün son günlerde

gündeminde olan Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleştirilen etkinlik,

dostların buluşmasına sahne oldu.

DOLU DOLU KADIKÖY SOHBETLERİ

Konu kent hafızası olunca, imza gününün ana teması da derin

sohbeti beraberinde getirdi. Etkinliğin dolu dolu Kadıköy sohbetiyle

sürdüğünü dile getiren Arif Atılgan; “Kadıköy yazmakla,

anlatmakla tükenmeyecek kadar dolu. Bu nedenle hem yazmaya

hem anlatmaya devam edeceğim” dedi.

“KADIKÖY’DE ZAMAN” 3. BASKIYA HAZIRLANIYOR

İmza günü sırasında yapılan açıklamada, Arif Atılgan’ın “Geçmişten

Günümüze Haydarpaşa” kitabından önce ikinci baskısı

yapılan “Kadıköy’de Zaman” kitabının üçüncü baskıya hazırlandığı,

“Evvel Zaman İçinden Yeldeğirmeni” adlı kitabının ise

yeni gelişmeler de eklenerek farklı bir bakış açısı ile K-İletişim

Yayınları tarafından yeniden yayımlanacağı bilgisi paylaşıldı.

İmza gününde Arif Atılgan’a

“Geçmişten Günümüze

Haydarpaşa” ve “Kadıköy’de

Zaman” kitaplarını imzalatmak

ve Kadıköy sohbetinde bulunmak

üzere gelenler arasında, Moda’nın

eski isimlerinden Gülnur Akdora ve

Mimar Seda Kula da vardı.

ATAŞEHİR ÇÖZÜM

AKADEMİ OKULLARI

Hedeflediğimiz eğitim politikasında istediğimiz

seviyeye ulaşmış bulunmaktayız.

Çağının çok ötesindeki eğitim anlayışımız ile

İSTANBUL’da eğitime yeni bir boyut açıyoruz.

Ayrıcalıklı eğitim anlayışımız, kaliteli ders

içeriklerimiz, bizi biz yapan en büyük değerdir.

cozumakademiokullari.com

cozumakademiokullari.com

Şerifali Mah. Kızkalesi Sk. No:19 İstanbul

0216 386 78 78 – 0549 648 01 22



Sağlık

Varis problemine

dikkat!

Tedavi edilmeyen varisler ve toplar damar

yetmezliği, varis yarası (venöz ülser) gibi

ciddi olumsuz sonuçlara

yol açabilir.

Acıbadem Kadıköy Hastanesi doktorlarından

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Arzu

Ercan, varis problemi ve güncel tedavi yöntemleri

konusunda merak edilenleri anlattı.

VARİS NEDİR, TİPLERİ NELERDİR?

Varis, bacak toplardamarların genişleyip

kıvrılarak, bükümlü ve görünür hâl

almasıdır. Varis tipleri her hastada ayrı ayrı

olabileceği gibi, birkaç çeşit bir arada yani

kombine de olabilirler.

Örümcek ağı varisler: Bu damarlar, ciltte

yüzeysel yerleşim gösterir. Yıldız şekilli veya

örümcek ağına benzer şekillidir. Müdahale

edilmezse tüm bacağı sarabilir.

Orta boy varisler: Ciltten hafif kabarık, çapları

4 mm’den küçük olan mavi, yeşil renkte,

elle zor hissedilen varislerdir

Büyük varisler: Deriden kabarık ve ayakta

durdukça iyice kabararak belirginleşir. Yatıp,

bacaklar yukarı kaldırıldığında kaybolurlar.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Varisin tedavisi uzun yıllardır ameliyatla

gerçekleştirilmekteydi; son yıllarda ise

tedavi için geliştirilen yeni teknolojik cihazlar

sayesinde, varisin ameliyatsız tedavisi

giderek artmakta.

Cerrahi tedavi: Önceden daha büyük kesilerle

yapılan ameliyatlar, artık çok daha küçük

kesilerle yapılmakta. Dikiş kullanılmıyor,

sadece iz kalmasını önleyici hassas ve özel

teknikle dikişsiz cerrahi tedavi uygulanıyor.

Ameliyatsız varis tedavisi: Venöz yetmezlik,

son yıllarda en çok yol kat eden ve yenilenen

hastalıkların başında gelir. Her branş ve

hastalıkta olduğu gibi iyileşme süreci uzun

cerrahilerin yerini, iş gücü kaybına daha az

neden olan ve daha estetik iyileşme lüksü

sunan müdahaleler almaya başladı. Varis

tedavisinde kapalı yöntemle yapılan işlemler

şöyle özetlenebilir:

• Isı yöntemleri ile kapalı müdahaleler

• Yapıştırma yöntemi ile müdahaleler

Varisin estetik tedavileri:

• Skleroterapi (İğne, köpük tedavisi):

Hastalıklı damarın içine çok ince bir

iğne ile girilerek az miktarda damar

kurutucu ilaç verilir. Kullanılan ilaçlar,

genellikle yüksek konsantrasyonlu

tuzlardan oluşur. Bu çözeltiler hasta

damarın iç cidarını bozarak, damarın

kapanmasına neden olurlar. Estetik

olarak varisli damar yok edilmiş olur.

Çok ince iğneler kullanıldığı için işlem

fazla ağrı vermiyor. Varisli bölgenin

genişliğine göre enjeksiyon sayısı ve

tedavi seansı değişiyor.

• Radyo frekans yöntemiyle varis

tedavisi: Radyo frekans adıyla anılan

bu cihazlar, ince ve orta kalınlıkta

kılcal damar tedavisinde kullanılır. Deri

üzerinden direkt damara dokunularak

uygulanır, cihazın ucu damara değdiği

an varis yok olur. Çok pratiktir ve

etkindir. Uygulama genellikle tek

seansta tamamlanır, ancak çok yaygın

vakalarda seans gerekebilir.

Uygulama Öncesi

Kabuklanma

(2-3 hafta)

Uygulamadan hemen sonra

Görüntünün kaybolması

(3-5 hafta)

Varisiniz varsa

nelere dikkat edilmeli?

• Hareketsiz kalmayın.

• Yüksek topuklu ayakkabı giymeyin.

• Çok dar giysiler giymeyin.

• Aşırı güneşlenmeyin.

• Ayaklarınızı yukarı kaldırın.

• Fazla kilolardan kaçının.

• Baharatlardan uzak durun.

• Soğuk su masajı yapın.

• Doktorunuzun verdiği ilaç ve/veya

varis çorabını kullanın.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 63


Sağlık

Kendileri bir toz zerresi kadar

ama hasarları büyük...

Akar ve maytlar

sağlığımızı bozuyor

“Ev tozu” olarak bilinen, ancak mikroskopla

görülebilen akar ve mayt, eklem bacaklı

olan canlılar. Sıcak ve nemli ortamlarda hızla

çoğalırlar. Akarlar, sıklıkla zeminde çökmüş

hâlde durur ve yürümekle, hareketle kolayca

havaya karışırlar. En çok da halı, koltuk, yatak

ve tüylü veya kirli ortamları severler.

Konu hakkında dergimize açıklamalarda

bulunan Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr.

Oktay Alver, ev tozlarına dikkat çekti. Kapalı

ortamların sık sık havalandırılması gerektiğini

belirten Alver, ev tozlarının neden alerji

yaptığını ve alınması gereken önlemlerle

ilgili soruları cevapladı

Ev tozu nedir?

Ev tozunda alerjiye neden olabilen canlıların

yanı sıra bu akarlara besin olabilecek

cansız maddeler ve canlılar bir arada

bulunur. Canlı olarak akarlar, polenler,

Oktay Alver

böcekler, mantar sporlarını; cansız olarak

da evcil hayvan tüyleri, iplik, doğal lif ve deri

döküntüsü içerir. Ev tozu akarlarının direkt

kendileri değil, öldükten sonra çürüyen

vücut ve dışkı parçacıklarının toz hâline

gelmesi alerjiye yol açar. Ve o tozlar hava

yoluyla alındığında solunum yollarında,

deriye temas ettiğinde deride, yiyeceklere

bulaştığında sindirim sisteminde alerjiye

neden olur. Hava yolu kaynaklı alerjilerin

yüzde 50’sini, ev tozu akarları ve polenler

meydana getirir.

Ev tozu neden alerji yapıyor?

Ev tozu akarlarının içermiş olduğu enzimler

solunum yolu hücrelerini bozarak, alerjenin

vücuda girmesine neden olur.

Akar neden eşyaları, halıyı, yorganı,

perdeyi, koltuğu, yastığı, mobilyayı,

hatta kitabı, oyuncağı, bibloları mesken

tutuyor?

İnsanlarda alerjiye neden olan akarlar;

insanların deri döküntüleri, mantar, bakteriler

ve kendi dışkısı ile beslenir. Ev tozu

akarları, özellikle yaşamaları için gerekli

olan yüzde 75 nem düzeyinin ve 25°C

sıcaklığın, beslenebileceği besin maddelerinin

bulunduğu ortamları çok severler

ve burada hızlı çoğalırlar. Dolayısıyla ev

içinde de bu ortamlar genellikle binaların

zemin katlarında bulunup; duvardan duvara

halıyla kaplı, gerektiği gibi havalandırılmayan,

insanların bir arada oturdukları odalar,

yatak odaları (özellikle yatakların dikiş yerleri,

çarşaflar), ev tozu akarlarının gerek canlı

gerekse ölmüş ve çürümüş vücut parçaları

ve dışkılarının en fazla bulunduğu yerler. Ev

tozu akarları öldükten sonra çürüyen vücut

parçaları ve dışkı parçacıkları toz hâline

gelerek hava yoluyla perdelerin, mobilyaların,

kitapların ve bibloların üzerinde yerleşir.

Aynı zamanda çürümüş vücut parçaları

ve dışkı parçacıkları, gerek direkt gerekse

hava yoluyla halıyı, yorganı, koltuğu, yastığı,

oyuncağı da mesken tutar.

Çocukları akarlardan korumak için

neler yapmalı?

Ev güneşli saatlerde sık sık havalandırılarak

nem azaltılmalı. Yatak takımları haftada en

az bir kez değiştirilmeli ve çamaşır makinesinde

70 ⁰C’de yıkanmalı. Çocuk odalarında

mümkün olduğunca az eşya bulundurulmalı.

Kitap, biblo, oyuncak gibi eşyaları kapalı

dolaplarda muhafaza edilmeli. Akarların

yoğun olarak yaşayabileceği pelüş ve tüylü

oyuncaklar uzaklaştırılmalı. Kalın veya ağır

perde yerine ince tül veya stor perde tercih

edilmeli. Halı mümkünse kaldırılmalı, yerine

küçük ince kilim kullanılmalı. Kullanılan yatak,

yastık ve yorgan; yün, kaz tüyü veya kuş

tüyü olmamalı, mümkünse akar geçirmeyen

tıbbi özel kılıflarla kaplanmalı. Ev tozu

akarı alerjenlerinin uzaklaştırılması için tüm

ev, haftada en az bir kez yüksek vakumlu

veya HEPA filtreli bir elektrik süpürgesi ile

temizlenmeli. Temizlik sırasında alerjik

birey odada bulunmamalı, temizlik sonrası

hafif nemli bir bezle eşyaların tozu alınmalı.

Çocuklara her türlü kumaştan (pelüş bebek,

tüylü kumaştan yapılmış oyuncaklar vb.)

yapılmış oyuncaklar alınmamalı.

Aşı var mı?

Ev tozu akarlarına karşı aşı olarak alerjen

spesifik immunoterapi uygulaması bulunmakta.

Aşı ile kişide doğal enfeksiyon taklit

edilerek, doğal bağışıklığa benzer bir yanıt

oluşturulup, kişinin korunması amaçlanmakta.

Aşı yapıldıktan 3-5 yıl süreyle yüzde

70-80 oranda korunma elde edilebilmekte.

64 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Sağlık

Akciğer kanserinde

erken teşhis hayat

kurtarıyor

Kanser kaynaklı ölümlerin yüzde 25’inin sorumlusu olan akciğer kanseri,

önemli bir halk sağlığı problemi... Geçtiğimiz yıl dünya genelinde

2.7 milyon kişi akciğer kanseri tanısı alırken, 1 milyon 76 kişi aynı

sebepten hayatını kaybetti. Aslında hastalığın seyri, hastalık oranı ve

ölüm oranının neden bu kadar yüksek olduğunu açıklıyor. Çünkü akciğer

kanseri, çoğunlukla doktora başvuracak kadar şikâyet ve belirti vermiyor;

verdiğinde ise ileri evre akciğer kanseri ile karşı karşıya kalınıyor. Bu

nedenle, düzenli kontroller hayati önem taşıyor.

Akciğerler, vücuda oksijen alınmasını ve

karbondioksitin atılmasını sağlayan yaşamsal

öneme sahip organlardır. Ancak bu

hayati organların ve bronş sisteminin ağrı

duyusundan yoksun olması ve genellikle ilk

belirti olan öksürüğün sigara içen hastalar

tarafından bir semptom olarak değerlendirilmemesi

sonucu, akciğer kanseri tanısı

çoğunlukla ileri evrelerde konuluyor.

ERKEN TANI, DAHA YÜKSEK

TEDAVİ BAŞARISI SAĞLIYOR

Son birkaç yıldır akciğer kanseri tanısı almış

kişilerde yapılan reseptör ve genetik mutasyon

taramaları ile tedavide aşama kaydediliyor

ve sağ kalımda başarı sağlanıyor. Tüm

kanser türlerinde olduğu gibi akciğer kanserinde

de erken tanı koymak, daha yüksek

tedavi başarısı olasılığı veriyor. Hayatta kalma

oranları, kanserin türü ve tanı anında ne

kadar yayıldığına bağlı olarak büyük ölçüde

Uzm. Dr. Muharrem Tokmak

Bayındır İçerenköy Hastanesi

Göğüs Hastalıkları Uzmanı

değişiyor. Akciğer kanseri tanısı almış

her 3 kişiden biri en az 1 yıl yaşarken,

20 kişiden biri 10 yıl yaşıyor.

Bazı kanser türlerinde önceden fark edilen belirtiler

erken tanıya götürebiliyor. Ancak akciğer

kanserinde durum her zaman bu şekilde gerçekleşmiyor.

Akciğer kanseri semptomlarının

ve belirtilerinin oluşumu birkaç yıl sürebiliyor

ve bazen hiç belirti vermeden sinsice ilerleyebiliyor.

Çoğunlukla akciğer kanseri, doktora

başvuracak kadar şikâyet ve belirti verdiğinde

geç kalınmış ya da ileri evre akciğer kanseri

ile karşı karşıya kalmış oluyoruz. Hastalığın

bu seyri, hastalık oranı ve ölüm oranının da

neden bu kadar yüksek olduğunu açıklıyor. Bu

yüzden tüm dünyada erken teşhis için akciğer

kanseri taramaları yapılıyor. Erken evrede tanı

konulan hastalar, cerrahi şansını yakalayarak

hastalıkta kür sağlanabiliyor.

40 YAŞ ÜSTÜ BİREYLER DÜZENLİ

OLARAK TARAMALARINI YAPTIRMALI

Akciğer kanseri taramalarını, 40 yaş üstü

herkesin tüm risk faktörlerinden bağımsız

olarak yaptırması gerekiyor. Sigara içmeyenler,

yılda bir kez akciğer röntgeni çektirmeli

ve şüpheli lezyon görülmesi durumunda

akciğer tomografisi ile taranmalıdır.

Sigara içenler ise her yıl bir kez direkt düşük

doz akciğer tomografisi çekilerek, yıllık taramalarını

yaptırmak üzere göğüs hastalıkları

kliniğine başvurmalıdır. Akciğer tomografisi,

erken tanıda en önemli tanı yöntemidir.

3 HAFTAYI GEÇEN ÖKSÜRÜĞE

DİKKAT EDİN!

Akciğer kanserinde en önemli ve en sık görülen

semptom öksürüktür. Özellikle 3 haftayı

geçen öksürüklerin kanlı balgamla beraber

gelmesi durumunda, hemen göğüs hastalıkları

uzmanı kontrolü gerekir. Akciğer kanserinin

diğer belirtileri ise şu şekildedir: Nefes darlığı,

hırıltılı solunum, iştah kaybı, ateş, kilo kaybı,

ses kısıklığı, göğüs ağrısı, yüz ve boyunda şişme,

omuz, kol ağrısı, sırt ağrısı, yutma güçlüğü,

baş ve kemik ağrıları, yorgunluk, halsizlik.

AKCİĞER KANSERİNE

NEDEN OLAN FAKTÖRLER

Sigara: Akciğer kanseri hastalarının yüzde

80-90’ında sigara öyküsü görülüyor. Akciğer

kanseri riskini artıran faktörlerin başında

sigara yer alıyor. Kanser gelişme riskini; sigaraya

başlama yaşı, sigara içme süresi, içilen

sigaranın tipi ve günlük tüketilen sigara

miktarı etkiliyor. Sigara içmeyenlere kıyasla

içenlerin kanser riski, 10 ila 30 kat arasında

artıyor. Kadınlarda yüzde 90, erkeklerde ise

yüzde 79 oranında sigara içiminin akciğer

kanseri ile direkt ilişkisi olduğu biliniyor.

Çevre: Endüstriyel ve çevresel faktörler,

akciğer kanseri gelişimi açısından önem

arz ediyor. Radon gazı, asbest, hava kirliliği,

radyoizotoplar, ağır metaller ve hardal gazı

gibi maddelere maruz kalmak ile akciğer

kanseri arasında ilişki olduğu biliniyor.

Genetik: Kalıtsal etkenlerin akciğer kanseri

gelişiminde etkili olduğu öne sürülüyor.

Ailede akciğer kanseri olan birey varsa

yakalanma riski 2-4 kat artıyor.

Virüsler: HIV enfeksiyonu olan kişilerde

akciğer kanseri, daha yüksek olasılıkla

ortaya çıkıyor.

Radyasyon: Herhangi bir kaynaktan gelen

radyasyon, akciğer dokusuna zarar vererek

bronş hücrelerin yapısında bozulmalara ve

karsinogeneze neden olabiliyor.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 65


Sağlık

Obeziteyi

‘endoskopik’

yöntemle alt edin

Obezite, günümüzde tüm dünya üzerinde

en önemli sağlık problemlerinden birisini

oluşturuyor. Medicana Ataşehir Hastanesi

Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Yaşar

Çolak, ameliyatsız mide küçültme ameliyatı

olarak da bilinen endoskopik yöntemle

obezite operasyonuna ilişkin merak edilenleri

anlattı:

“ÖNCELİKLE YAŞAM TARZINIZI

DEĞİŞTİRİN”

Tanım olarak obezite, kilo ve boy ile yapılan

vücut kitle endeksi dediğimiz bir hesaplama

yöntemiyle belirleniyor. Vücut kitle

endeksinin 25’in üzeri olması kilolu, 30 ve

üzeri olması ise obez olarak değerlendiriliyor.

Obezitede öncelik ise yaşam tarzı değişiklikleri.

Bunların başında diyet ve fiziksel

aktivitenin artırılması yer alıyor. Ancak 6

aylık profesyonel bir desteğe rağmen yeterli

kilo kaybının sağlanamaması durumunda,

alternatif tedaviler gündeme geliyor.

ENDOSKOPİK VE CERRAHİ YÖNTEMLER

Bunları özetleyecek olursak, endoskopik

yöntemler ve cerrahi yöntemler olarak ikiye

Prof. Dr. Yaşar Çolak

ayırabiliriz. Endoskopik yöntemler; mide

botoksu, mide balonu ve endoskopik mide

küçültme işlemi olarak özetlenebilir. Cerrahi

yöntemler ise muz mide ameliyatı olarak

da isimlendirilen sleeve gastrektomi ve

mide by pass ameliyatı olarak özetlenebilir.

Son yıllarda dünyada bazı merkezlerde

yapılmaya başlanan endoskopik yöntemle,

yani ağızdan bir kamera yardımı ile mideye

girilmek suretiyle yapılan bir işlemdir. Bir

cerrahi değildir ve işlem sırasında karında

herhangi bir kesi veya ameliyat izi olmaksızın,

baştan sonra endoskopik yöntemle

yapılır. Hasta anestezi altında uyutulurken,

endoskopik özellikli cihazlar yardımı

ile midenin içerisinden dikilerek mideyi

küçültmeye ve mide hacmini azaltmaya

yarayan bir yöntemdir. İşlem sonrası hasta

aynı gün taburcu olabiliyor veya işleme

bağlı olarak bir gece hastanede kontrol

amacıyla tutulabiliyor. Ertesi gün hastamız

taburcu olup, günlük hayatına dönebiliyor.

İşlemden beklenen, yaklaşık yüzde 30’luk

bir kilo kaybı... Örneğin, 120 kiloluk bir

insanda yaklaşık 35 kiloluk bir kayıpla 85

kiloya indirebilen bir yöntem.

KİMLER YAPTIRABİLİR?

18 yaş üstü, vücut kitle endeksi 30 ve üzeri

olanlar, 6 aylık diyet ve egzersize rağmen

ideal kiloya ulaşamayan kişilerde uygulanabilen

bir yöntem.

RİSK AZALIYOR

İşlem tamamen endoskopik bir yöntem

olduğundan karında bir kesi olmaz, aynı şekilde

mide kesilip çıkartılmayacağı için de

ameliyata bağlı dikiş yerinden karın içine

kaçak gibi ameliyatın istenmeyen riskleri

bulunmaz. Ayrıca ameliyattan farklı olarak

hastalar hızla taburcu olup, gündelik işlerini

yapar hale gelebilirler.

HASTA ŞİKÂYETLERİ KISA SÜRÜYOR

Bu işlem güvenli bir yöntem olarak kabul

edilmekte olup, işlem sonrası birkaç gün

mide ağrısı, yanma ve bulantı gibi şikâyetlere

yol açabilir. Bu şikâyetler, bazı ilaç ve

önerilerle yönetilebilir. Yöntem ameliyat

olmadığı için ameliyatta karşılaşabilecek

kanama, mide kaçağı gibi riskleri de barındırmaz.

YAKLAŞIK 2 HAFTA YUMUŞAK GIDALAR

İLE BESLENMELİSİNİZ

İşlemden 8 saat sonra su içimine başlanabilir,

ertesi gün yarı katı yumuşak gıdalara

geçilebilir ve yaklaşık 2 hafta bu tarz

yumuşak gıdalarla beslendikten sonra katı

gıdalara geçilir.”

66 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Sağlık

Soğuk havalarda

gözlerinizi korumanın

yolları

Soğuyan havalar, tıpkı bağışıklık sisteminde

olduğu gibi gözlerde de belirli rahatsızlıkların

oluşmasına sebep olabiliyor. Fotokeratitis

(kar körlüğü), göz kuruluğu, göz

yaşarması, ışık hassasiyeti ve çift görme gibi

rahatsızlıkların bu dönemlerde oluşabildiğini

belirten Dünyagöz Altunizade’den Op. Dr.

Burcu Tanrıverdi; “Gözlerimiz soğuğa karşı

dayanıklı organlarımızdan biri olmasına

rağmen, bu durum soğuktan etkilenmeyecekleri

anlamına gelmiyor. Alınacak

ufak önlemler sayesinde, soğuk havalar

sebebiyle oluşabilecek pek çok rahatsızlığı

engellemek mümkün” dedi.

GÖZLER DE ETKİLENİYOR

Sonbaharın bitmesiyle birlikte gittikçe daha

da soğuyan havalar, herkesin dışarı çıkarken

daha tedbirli davranmasını ve hastalıklara

karşı korunmasını zorunlu kılıyor. Bu

dönemde aynı bağışıklık sisteminde olduğu

gibi, gözlerde de ciddi rahatsızlıklar oluşabiliyor.

Soğuk havaların gözlerde oluşturabileceği

etkiler hakkında bilgiler paylaşan Op.

Dr. Burcu Tanrıverdi; “Kış aylarında soğuyan

havaya karşı evlerimizi ısıtıyoruz. Ancak

Op. Dr. Burcu Tanrıverdi

düşük nem oranları sebebiyle, gözlerde

kuruluk oluşabiliyor. Soğuk kış rüzgârları ve

düşük nem sebebiyle oluşan bu rahatsızlığa

karşı alınabilecek en iyi önlemler, bol su

tüketimi ve omega 3 kullanımı olacaktır.

Bunun yanı sıra gözlerde sıklıkla gözlemlenen

yaşarmalar da soğuk hava sebebiyle

gözlerde oluşabilecek rahatsızlıklar arasında

yer alıyor. Dönemsel alerjilerin yanı sıra

sert rüzgârlar ve soğuk havalar sebebiyle

oluşabilen bu rahatsızlık gözlemlendiğinde,

hızlıca bir göz muayenesine gidilerek

sebeplerinin araştırılmasında büyük fayda

var” açıklamalarında bulundu.

GÖRME KAYBI OLUŞABİLİR

Düşük ısı ve nem oranlarının gözlerde

oluşturduğu etkiler kadar, direkt olarak

soğuyan hava teması sebebiyle görme

kayıplarına kadar varan sonuçlar gözlemlenebildiğini

ifade eden Tanrıverdi; “Görmede

oluşan kayıplar, özellikle soğuk havalarda

uzun süre dışarıda zaman geçiren kişilerde

gözlemlenir. Eğer soğuk havalar sebebiyle

görme yetinizde bir değişiklik oluştuğunu

hissediyorsanız, hemen uzman bir göz

hekimine giderek detaylı bir göz muayenesi

yaptırın. Zamanında müdahale edilmediği

hâlde bu gibi görme kayıpları, uzun sürelere

yayılabilir ve ilerleyen dönemlerde geri dönüşü

daha zor olan sonuçlara yol açabilir”

şeklinde konuştu.

KAR KÖRLÜĞÜ

GÖZLERİNİZİ KARARTMASIN

Özellikle kar ve buzdan yansıyan ultraviyole

ışınlarının yansıyarak göze zarar

vermesiyle oluşan ve halk arasında kar

körlüğü olarak bilinen fotokeratitis hastalığının

ciddi ağrılara yol açabildiğinin altını

çizen Op. Dr. Burcu Tanrıverdi; “Gözde

ağrı, batma, yanma, aşırı sulanma, ışığa

karşı hassasiyet ve görme bozuklukları

gibi şikâyetlere yol açabilen fotokeratitis

rahatsızlığı, karlı havalarda araç kullanan

veya kış sporlarıyla ilgilenen kişilerde

daha sık görülüyor. Kar körlüğünün gözleri

etkilemeye başlamasının ardındaki 8 ile 12

saatlik süreçte, ışığa karşı hassasiyet başlar

ve bu hassasiyet ilerledikçe gözlerde aşırı

sulanma ve batma belirtileri görülmeye

başlanır. Tedavi edilmediği takdirde, gözde

oluşan ağrılarda ciddi bir artış gözlenir. Gözün

kornea epitel hücrelerini etkileyen bu

rahatsızlık, renk kontrastının kaybolmasına

ve çevrenin sadece beyaz görülmesine sebep

olabiliyor. Genelde geçici problemlere

yol açmasına rağmen, UV ışınlarına uzun

süreli maruz kalınan durumlarda kalıcı

görme kaybına varacak sonuçlar doğurabiliyor”

uyarısında bulundu.

BU ÖNLEMLER İŞE YARIYOR

Soğuk havalara karşı gözleri korumak

için alınabilecek önlemler ile ilgili bilgiler

aktaran Tanrıverdi; “Kış ayları gözler

için ideal bir iklim oluşturmasa dahi,

gözlerinizi bu dönemde de rahatlıkla

korumanızı sağlayacak önlemler alabilirsiniz.

Nemlendirici göz damlaları ile göz

kuruluğuna karşı önlem almanın yanı sıra

karlı havalarda UV ışınlara karşı koruma

sağlayan güneş gözlükleri kullanarak,

gözlerde oluşabilecek yansımaları ve

ışık hassaslığı oluşumu engellenebilir.

Ayrıca gözlerinde kırma kusurları olan

kişilerin kış aylarında lens yerine gözlük

kullanmaları, gözlerin soğuk rüzgârlardan

korunmasını sağlamanın yanı sıra göz

ısısının korunmasına yardımcı olacaktır”

diyerek sözlerini tamamladı.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 67


Yaşamın İçinden

Ütopyaları

gerçekleştiren oluşum;

PATRONSUZ

KURYE

PINAR BALTACI

Hem

patronsuz

hem

çevreci!

Pandemi sürecinin yasaklı zamanlarında evden

çıkmakta zorlanan yaşlı ve hastalara sıcak

yemek dağıtma amacıyla bir dayanışma

faaliyeti olarak kurulan oluşum, bugünlerde

“Patronsuz Kurye” ismiyle çalışmalarını

sürdürüyor. Küçük esnafla dayanışma sağlayarak

bir çeşit alternatif ekonomi projesi

yaratan Patronsuz Kurye ekibi, bisiklete

gönül vermiş kişilerden oluşuyor.

Hem patronsuz hem de çevre dostu bir girişim

Patronsuz Kurye... Kâr amacı gütmeden

hem küçük esnafla dayanışma hâlinde olmak

hem de boş vakitlerini bisiklet üzerinde

geçirmek için harekete geçen grubun ortaya

çıkış hikâyesini Oktay Yalçın’dan dinliyoruz:

“Yaklaşık 8 aydır faaliyetlerini sürdüren Patronsuz

Kurye’yi hayata geçiren ilk kadronun

arasındaydım. Çalışmalarımıza pandemi

sürecinde karantinadaki hastaların evlerine

yemek taşımak amacıyla başladık. Ardından

bu dayanışma faaliyetini biraz daha genişleterek,

o dönemde sıkıntı yaşayan işletmelerle

anlaşmaya başladık.

ASIL YUVAMIZ KADIKÖY

Diğer taraftan, pandemi sürecinde iş koluyla

doğru orantılı işsiz kalan insanlarla da dayanışma

sağladık. Bunların yanında patronsuz

Bilal Bebek, Oktay Yalçın ve Altar Kınay.

olmamızla birlikte bir çeşit alternatif ekonomi

alanı oluşturduğumuzu da söyleyebilirim.

Herhangi bir aracı olmadan, herkes kendi

performansına göre gelirini elde ediyor.

Başlangıçtan bu yana 200’ün üzerinde kurye

arkadaşımız oldu. Şu an aktif şekilde çalışan

yaklaşık 20-25 kişilik bir ekip olarak özelikle

Caddebostan ve Moda bölgesinde faaliyet

gösteriyoruz. Bu iki bölgede aktif olmamızın

yanı sıra bazen Avrupa yakasına da gidiyoruz.

Ancak asıl yuvamız Kadıköy...”

SOSYAL MEDYA PLATFORMALARI

ÜZERİNDEN ULAŞABİLİRSİNİZ

Patronsuz Kurye çalışanları, farklı meslek

gruplarından oluşuyor. Sanatçısı da var, garsonu

da… Önemli olan tek nokta, dayanışmaya

katkı sunarak bu güzel kolektif çalışma

şekline uyum sağlamak. Herhangi bir patrona

ve lidere gerek duymaksızın faaliyetlerini

sürdüren oluşumun işleyişine dair detayları

Yalçın’dan dinlemeye devam ediyoruz: “Anlaşmalı

olduğumuz işletmelerin de içerisinde

bulunduğu bir WhatsApp grubundan iletişim

sağlıyoruz. Gelen talepler doğrultusunda,

müsait olan arkadaşımız teslimatı gerçekleştiriyor.

Kendi aramızda iş bölümü yapıyoruz,

ancak bunu yaparken de tamamen gönüllük

esasına dayanarak ilerliyoruz. Karar alma

gerektirecek bir sürecin içerisindeysek de

ortaklaşa fikir birliği oluşturmaya özen gösteriyoruz.

Gün içerisinde üç saatlik çalışma aralığımız

bulunuyor. Herkes bir gün önceden

çalışmak istediği saat aralıklarını yazıyor ve

o şekilde planlama yapıyoruz. Bisikleti olup

da ekimize katılmak isteyen herkes, bizlere

WhatsApp ve Instagram üzerinden ulaşabilir.

Siparişlerimiz genellikle sıcak yemek

oluyor, anlaşmalı olduğumuz işletmeler de

bu sektörden. Tabii çeşitli evrak, kitap ya da

obje taşımaları gibi kişisel teslimatları da

gerçekleştiriyoruz. Onlar da bize Instagram

üzerinden ulaşıyor.”

HEM SPOR HEM DAYANIŞMA

Latin dansları ve paten eğitmenliği yapan

Bilal Bebek ise sadece bir aydır ekibin

içerisinde. İnsanların mutlu oldukları işleri

yapmasının gerekliliğine vurgu yapan Bebek,

Patronsuz Kurye oluşumunu şu sözlerle

anlatıyor: “İşimizin patronsuz olması benim

açımdan çok iyi, çünkü ben kendi işinin

patronu olmayı seven biriyim. İnsanın mutlu

olduğu işi yapması gerekiyor. Şu an henüz

bir ayım dolmadı, hem spor olsun hem de

küçük işletmelere bir faydam olsun diye buradayım.

Kadıköy civarında yaşıyorum. Her

gün burada değilim, sadece müsait olduğum

zamanlarda geliyorum ve bu zamana kadar

hiçbir sorun yaşamadım. Dilediğim zaman

bisikletime atlıyor, hem günlük kazanç elde

ediyorum hem de birilerine faydam olduğunu

bildiğim bir iş yapıyorum.”

68 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Yaşamın İçinden

İstanbul’un kültür taşıyıcıları

tarihten gelen izleri

yaşatmaya devam ediyor

CENAY TOPRAKKAYA

Tarihten bu yana “Yeditepeli Şehir” olarak

anılan İstanbul, üç imparatorluğa başkent

olmasının yanı sıra binlerce yıllık geçmişiyle

pek çok kültüre ev sahipliği yapmaya devam

ediyor. Kültürel değişimlerden, teknolojik

gelişmelerden ve sayısız göçlerden etkilenen

İstanbul’da tarihten gelen izleri yaşayan ve

yaşatan birçok sanatçı varlığını sürdürüyor.

İstanbul’da tarihin izlerini takip ederek,

geleneksel kültürü yaşamaya devam eden

isimlerden oyuncu Mehmet Emin Kadıhan,

müzisyen Çağlar Fidan ve Karagöz sanatçısı

Cemal Fatih Polat, çalışmalarını Kadıköy

Life Dergisi okuyucularına anlattı. Dünyada

ilgiliyle takip edilen Türk dizilerinde rol alan

oyuncu Mehmet Emin Kadıhan, oyuncuktan

arda kalan zamanlarında deriden

tasarımlar yapıyor. Oyunculuğu mevsimlik

işçiliğe benzeten Kadıhan, deri tasarım işler

üretmeye dizi setleri bittiğinde kalan boş zamanını

değerlendirmek için bir hobi olarak

başladığını söyledi.

“KADİM SANATLARIMIZIN ÜRETİM

MERKEZLERİNDEN BİRİ ÜSKÜDAR”

Üsküdar’da mütevazı bir atölyede deriden

el yapımı çanta, cüzdan gibi ürünler tasarladığını

belirten Mehmet Emin Kadıhan,

sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında geleneksel

bir sanat bu. Yüzyıllardan beri yapılan,

‘saraciye’ dedikleri bir meslek. Ancak

maalesef bugün unutulmaya yüz tutmuş

meslekler arasında yerini aldı gibi bir durum

var. O yüzden danışabileceğimiz, bilgi

alabileceğimiz, çıraklığını yapabileceğimiz

pek kimseye ulaşamadık.” Üsküdar’ın da

geleneksel sanatları yaşatan pek çok ustaya

ev sahipliği yapan eski bir semt olduğunun

altını çizen genç oyuncu; “Böyle bir

mekânın Üsküdar’da olması, kendi adıma

mutluluk veren bir şey. Kadim sanatlarımızın

üretim merkezlerinden biridir Üsküdar”

değerlendirmesinde bulundu.

“MECLİS GELENEĞİ SÜRÜYOR”

Osmanlı dönemi kahvehane müziği üzerine

akademik çalışmalarını sürdüren müzisyen

Çağlar Fidan da ilk kahvehanelerin Şamlı ve

Halepli iki Arap tarafından 1550’li yıllarda

açıldığını ve buralarda müzik performanslarının

da sergilendiğini kaydetti. Fidan,

İstanbul’da eskilerin meclis dediği toplantı

geleneğinin hâlâ sürdüğüne dikkat çekerek,

bu geleneğe dair ilk kaynağın bir minyatür

olduğunu dile getirdi. Şehrin klasik Türk

müziğiyle çok fazla bağının olduğuna

değinen Çağlar Fidan, şunları kaydetti:

“Kadıköy’de mesela bir sokağa girersiniz,

ismi Nuri Duyguer Sokağı’dır. Bu, 1900’lerde

meşhur bir sine kemaninin ismidir veya

Selahattin Pınar Sokağı’na ya da Direklerarası

Sokağı’na girersiniz. Buralar 1800’lerin,

1900’lerin eğlence hayatının tam merkeziydi.

Özellikle kahvehanelerin, kıraathanelerin

çok yoğunlaştığı bir bölgeydi. Bir mevlevihaneyi

görürsünüz mesela. Mevlevi ayinleri,

yine müzikle birlikte adı alınacak bir çeşit

ibadet tarzlarından biri. Bunun gibi aslında

İstanbul’da Osmanlı Türk müziği ile bağını

hissedebileceğimiz çok fazla mekân var.”

“BİZİM OYUNUMUZ, GÖLGE

OYUNUNDAN AYRILIYOR”

Geleneksel kültürü yaşadığı çağla harmanlamaya

çalışan sanatçı Cemal Fatih Polat

ise alanında “Hayali Balaban” mahlasıyla tanındığını

söyledi. Polat, Karagöz oyununun

Osmanlı dönemi eğlence kültürlerinden

biri olduğunu hatırlatarak; “Gölge oyunu,

farklı materyallerle yapılmış figürlerin bir

ışık önünde perdeye yansıtılması sanatı.

Fakat bizim oyunumuz, biraz daha gölge

oyunundan ayrılıyor. Çünkü renkli tasvirler

kullanıyoruz ve renkli gölge olmaz. O

yüzden Karagöz oyunu diye başlı başına bir

oyun olarak tanımlıyoruz” diye konuştu.

SANATÇININ HAYALİNDEKİNİ YANSITAN

BİR HAYAL PERDESİ

Karagöz’ün yaklaşık 600 yıllık bir geçmişi

olduğuna değinen Cemal Fatih Polat, bugün

bu sanata ilginin giderek arttığını ve belki de

çağının en parlak dönemlerinden birini yaşadığını

dile getirdi. Polat, Karagöz oyununun

sanatçının hayalindekini yansıtan bir hayal

perdesi olduğunu aktararak, güncel tasvirlerin

de perdede temsil edilebileceğini kaydetti.

Cem Karaca, Neşet Ertaş, Hacı Taşan, Barış

Manço, Zeki Müren, Louis Armstrong gibi

usta isimlerin aralarında yer aldığı güncel

sanatçıları sahnelemeye salgından sonra

başladığına işaret eden Cemal Fatih Polat,

şunları anlattı: “Öncesinde ben de klasik

oyunları oynuyordum. Örneğin yapmadığım

şeyleri, aslında biraz da perdede yapıyorum.

Saz çalamam ama Aşık Veysel’le başarıyorum

ya da piyona çalamam ama Fazıl Say

ile piyona çalıyorum. Geçmişte İstanbul’da

Karagöz oyunu daha çok meydanlar ve

kahvehanelerde oynatılıyordu. Kahvehane

kültürü olmadan önce meydanlarda oynatılan,

sokakta açık alanda yapılan bir şeydi.

Ben de sanırım bundan esinlendim.”

Mehmet Emin Kadıhan

Çağlar Fidan

Cemal Fatih Polat

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 69


Spor

Yasemin Yıldız:

Sporun cinsiyeti yoktur,

kadınlar çok daha başarılı olacaktır”

Türkiye’nin en büyük yamaç paraşütü uçuş okulu Fenomen Air Sports’un Yamaç Paraşütü Eğitmeni

Yasemin Yıldız; “Sporun cinsiyeti yoktur ve kadınlar her işte olduğu gibi bu işte de başarılı olmaktadır.

Gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacaklarına hiç şüphemiz yok” diyor.

NİL ÖZER

Yasemin Yıldız, 20 yıldır yamaç paraşütü

sporu ve eğitmenliği yapan, benzer şekilde

uzun yıllar yamaç paraşütü mesafe ve hedef

branşlarında uluslararası yarışmalarda milli

takımda yer alarak, ülkemizi temsil etmiş

bir sporcu. Abdullah Yıldız, 21 yıldır yamaç

paraşütü sporu ve eğitmenliği yapan, uzun

yıllar yamaç paraşütü mesafe ve hedef

branşlarında uluslararası yarışmalarda milli

takımda yer alarak, ülkemizi başarıyla temsil

etmiş kıymetli bir eğitmen. Geçtiğimiz

günlerde Kadıköy Kalamış’ta gerçekleşen

ve yoğun ilgi gören Big Boyz Festival’de

tanıştığımız, Fenomen Air Sports çatısı altında

hayattaki ortaklıklarını işleriyle devam

ettiren başarılı çift ile keyifli bir söyleyişi

gerçekleştirdik.

Fenomen Air Sports ne zaman kuruldu?

Kaç kişiden oluşan bir ekibiniz var?

Fenomen Air Sports, Türk Hava Kurumu

bünyesinde yaklaşık 10 yıllık havacılık geçmişinin

ve eğitmenlik kariyerinin ardından;

girişimci ruhuyla yamaç paraşütü sporunun

her kesimine hitap edecek ve sporun gelişmesine

katkı sağlayacak tüm ihtiyaçlara

cevap verecek bir okul kurma hayaliyle yola

çıkan uzman eğitmenler tarafından 2010

yılında kurulan, Türkiye’nin en büyük yamaç

paraşütü uçuş okulu. Yamaç paraşütü denilince

eğitim öncelikli olmak üzere; tandem

uçuşundan (sporu bilen deneyimli bir pilot

eşliğinde ikili uçuş) motorlu yamaç paraşütü

gösteri uçuşuna, her türlü yamaç paraşütü

ekipman satışından tüm bu ekipmanların

bakım ve onarımına, bünyesinde birbirini

destekleyen faaliyet kolları ile dünyada

da örneği bir elin parmaklarını geçmeyen

okulların Türkiye’deki tek örneği.

70 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Spor

Bizim sosyal medyada kullandığımız

hashtagimiz #allaboutparagliding. Yamaç

paraşütü denilince aklınıza ne geliyorsa,

bunu tek bir çatı altında bu spora ilgi duyan

herkese ulaştırmak ve sporun her seviyesinde

yaşayacakları deneyim ve başarılarında

onlara eşlik etmekten büyük keyif alıyoruz.

Ekibimiz şu an yaklaşık 20 kişiden oluşmakta

olup; ekip arkadaşlarımızla yakaladığımız

sinerji, işimizin profesyonelliğini icra ederken

arka tarafta aile gibi kenetlenmiş bir takıma

dönüşüyor ki, bu da bizi sahada daha

da güçlü kılıyor. İlerleyen yıllar için hedef

projelerimizi hayata geçirdikçe, bu sayıda

kontrollü bir büyümeyi de öngörüyoruz.

Fenomen Air Sports’ta yer alan

eğitimlerden kısaca bahseder misiniz?

Yamaç paraşütü eğitimlerinde Uluslararası

Havacılık Federasyonu (FAI)’nın Türkiye’de

yetkili tek otoritesi olan Türk Hava Kurumu

tarafından verilen uluslararası geçerliliğe

sahip sertifikalı eğitimler gerçekleştiriyoruz.

Bu eğitimler, Başlangıç Pilot (P-2) düzeyinden

başlıyor ve Tandem Pilot (T-1) eğitimine

kadar devam ediyor. Eğitimin ilk basamağı

olan Başlangıç Pilot eğitimi, yaklaşık 6 gün

süren ve bu süreçte kursiyere yamaç paraşütünün

nasıl sevk-idare edildiğini öğreterek,

irtifa süzülüşünde 7 uçuş yaptırdığımız

bir eğitim. Burada kursiyer, tüm uçuşlarını

biz eğitmenlerin telsiz komutları ile kendisi

yapıyor. Bu eğitim seviyesinin amacı, spora

merak saran bireyleri yamaç paraşütü ile

tanıştırmak. Bu aşamadan sonra sırasıyla

Orta Seviye (P-3) Pilot, Pilot (P-4), Deneyimli

(P-5) Pilot basamakları gelmekte ve bunun

ardından eğitmenlik ve tandem pilotluğu

gibi kişinin bireysel hobiden mesleğe dönüştürebileceği

süreçler başlamakta.

Yamaç paraşütü yapmanın

belli kriterleri var mı?

Her spor branşı gibi bu sporun da birtakım

kriterleri var tabii ki. Öncelikle eğitim almak

isteyen bireylerin 16 yaşından gün alması

gerekiyor. Sonrasında ise havada yaşanabilecek

bir olumsuzluğu önlemek adına kalp,

sara, epilepsi gibi ne zaman ortaya çıkacağı

kestirilemeyen bir rahatsızlığının olmaması

gerekiyor. Bunun dışında kursiyerlerimizde

aradığımız öncelikli kriter, bu sporun bir

doğa sporu olduğunun farkında olarak

azimle, havacılık disipliniyle ve keyifli geçecek

bir eğitim sürecine mental hazırlıkla

gelmeleri. Devamında bizler, eğitimin gerekliliklerini

tüm profesyonelliğimizle hayata

geçiriyor olacağız.

Ülkemizde yamaç paraşütüne ilgi nasıl?

Neredeyse ülkemizde yamaç paraşütü

sporuna ilk başlayan kuşaktan gelen uzman

eğitmenlerimizle sporun her geçen gün

daha da bilinir olması bizleri mutlu ediyor.

Burada belirtmeden geçemeyeceğim;

yamaç paraşütü sporu, güç gerektiren bir

spor değildir, tamamen teknik işidir. Tekniği

doğru öğrenip uygulayabilen her birey, bu

sporda başarılı olabilir. Bunu belirtmemin

bir sebebi, yamaç paraşütüne kadınların

biraz daha çekinerek bakıyor olduğunu görmemiz.

Okulumuzun kuruluşundan bu yana

verdiğimiz eğitimlerde; katıldığımız seminer,

organizasyon ve etkinliklerde bu konuya

özellikle vurgu yapıyoruz ve sonuçlarını da

gayet hissedilir şekilde görmeye başladık.

Sporun cinsiyeti yoktur ve kadınlar her işte

olduğu gibi bu işte de başarılı olmaktadır.

Gelecekte çok daha büyük başarılara imza

atacaklarına hiç şüphemiz yok.

En çok hangi bölgeler yamaç paraşütü

yapmaya elverişli?

Ülkemiz bu konuda gerçekten eşsiz bir

coğrafyaya sahip. Türkiye’nin hemen hemen

her bölgesinde uçuşa uygun alanlar bulmak

mümkün. Okulumuzun bu konuda üç

lokasyonda yerleşkesi mevcut. Merkez ofisimiz,

İstanbul’a bir saat mesafede bulunan

Serdivan - Sakarya’da. Bu bölgeyi seçmiş

olmamızın öncelikli sebebi, Karadeniz’den

esen ve karaya yemyeşil bir doğadan

geçerek ulaşan hava akımlarının özellikle

başlangıç eğitim seviyeleri için son derece

uygun ve verimli olması. İkinci merkezimiz

Pamukkale - Denizli’de yer almakta olup,

eğitim seviyelerinin içeriğinde gerekli olan

bazı uçuşları yapmak için zaman zaman o

bölgede faaliyet gösteriyoruz. Ancak düzenli

ve sürekli kullandığımız bir sahamız olmamakla

birlikte yine bir ofis ve dersliğimiz

bu bölgede de mevcut. 2020 yılı itibariyle

okulumuzun üçüncü merkezini, dünyanın

da yamaç paraşütü sporunda Nirvana

olarak değerlendirdiği Ölüdeniz’de faaliyete

geçirmiş bulunmaktayız. “Cloudbase Travel

Agency” adıyla faaliyete geçirdiğimiz bu

“okul-outdoor store-tandem uçuş-kafe”

konseptli oluşum ile Türkiye’de bir ilk’e

daha imza attık. Türkiye’de bir örneği

olmayan bu merkez, geçtiğimiz haftalarda

bizlerin de bilfiil görev aldığı 21. Ölüdeniz

Hava Oyunları’na katılım gösteren yerli

ve yabancı pilotlarca da yoğun ilgi gördü

ve beğenildi. Amacımız, sporun her türlü

gerekliliğini ve ihtiyacını tek bir kanaldan

meraklılarına ulaştırmak ve yolda yapacak

daha çok işimiz olduğunun farkındayız.

Çok korkan kişilerin çoğu, ilk deneyimi

yaşadıktan sonra vazgeçemiyormuş.

Sebebi nedir?

Aslında uçuş korkusu ve yükseklik korkusu,

çok karıştırılan iki kavram. Genelde

bu kavram karmaşası nedeniyle, kişiler

öncelikle mesafeli kalmak istiyor yamaç

paraşütü sporuna. Ancak bu süreci doğru

tanımlamanın öncelikli yolu, o kişilerle

yapacağınız bir tandem uçuşunda saklı.

Bu uçuş deneyimi ile kişi aslında hayatı

boyunca bir daha asla unutamayacağı ve

çoğunluğunun da bir daha vazgeçemeyeceği

bir virüs ile tanışıyor; havacılık virüsü... Ve

şimdiden uyarayım, bu virüs damarlarınızda

bir kez gezmeye başladığında, artık sizler

de bizler gibi bu sporun birer bağımlısı

hâline geliyorsunuz ve o keyfi yaşamadan

yapamıyorsunuz.

Pahalı bir spor mu? Özellikle

malzemeleri?

Havacılık sporları içerisinde en çok talep

gören branş, yamaç paraşütüdür. Bunun iki

öncelikli sebebi var; öncelikle eğitim sonrası

bireysel yapılabilirliği en kolay spor olması.

Diğer sebep ise sizin sorunuzun da cevabı

aslında; havacılık sporları içerisindeki en

ucuz branş, yamaç paraşütüdür.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 71


Aktüel

Hayatındaki kilometre taşları ile gönüllülük hikâyesini anlattı

İnal Aydınoğlu, Gaziantep

FACE dergisine kapak oldu

KADİR TOPRAKKAYA

Yazar, eğitmen, iş insanı ve hayırsever

kimlikleriyle Kadıköy’ün önde gelen isimleri

arasında yer alan İnal Aydınoğlu, Gaziantep

FACE Dergisi’ne kapak oldu. Aydınoğlu’nun

Gaziantepli olması ve her ortamda Gaziantep

ile gurur duyduğunu dile getirmesi

nedeniyle dergi yönetiminin dikkatini çekerek

davet edildiğini belirten Gaziantep FACE

Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Şafak Salıcı;

“Gaziantepli olan ve ömrünün 43 yılını

gönüllülük ve eğitim projelerine adayan

bir hemşehrimizi sayfalarımıza konuk etmiş

olmanın onur ve huzuru içerisindeyiz”

yorumunda bulundu.

Gönüllülük kavramının Türk milletinin yapısına

çok uygun bir kavram olduğunu, Türk

milletinin sevgide, şefkatte, merhamette cömert

ve aile bütünlüğünün sağlam olduğunu

yazdığı kitaplarda ve katıldığı söyleşilerde

vurgulayan İnal Aydınoğlu ise; “İnsanın

gönlünü, sevgisini, şefkatini, merhametini,

maddi, manevi bütün olanaklarını başka

insanlarla paylaşması, bu verdiklerinden

hiçbir karşılık beklememesi gönüllülük

kavramını oluşturmaktadır” dedi.

“GÖNÜLLÜLÜK BENİM

BEREKETİMİ ARTTIRDI,

HAYATIMI GÜZELLEŞTİRDİ”

Hayatının 43 yılını gönüllülüğe adadığı

bilgisini paylaşan Aydınoğlu; “Ben aynı

zamanda bir iş insanıyım. Gönüllülük,

işime hiç zarar vermedi. İş hayatımın yoğun

günlerinde bile günlük mesaimin yarısını

gönüllülüğe, yarısını işime ayırdım. Gönüllülük

benim bereketimi arttırdı, hayatımı

güzelleştirdi. Bana özgüven verdi, inancımı

ve başka insanlara olan ilgimi kuvvetlendirdi.

İşime zerre kadar zarar vermedi. Çünkü

gönüllülük yapan insanın, Allah’ın eli hep

üstünde olur” diye konuştu.

“GÖNÜLLÜLÜĞÜ BİLEREK

GÖNÜLLÜ OLMADIM”

Gönüllülüğü bilerek gönüllü olmadığının

altını çizen İnal Aydınoğlu, sözlerini şöyle

sürdürdü: “Askerlik dönüşü mevcut işimi

kaybetmiştim. İflas etmiştim, büyük bir

darlık içindeydim. Emlak komisyonculuğuna

başladım. Bir gün bir arkadaşım

gönüllü topluluğundan bahsetti ve beni de

davet etti. 43 seneden beri hiçbir gönüllü

ile alışveriş yapmadım. Çünkü etrafımdaki

bütün gönüllüler de bir, iki emekli maaşıyla

geçinen, gönlü zengin olan insanlar. Orada

ben insanlığımı kazandım.

GÖNÜLLÜLÜĞE BAĞLANDIM

İlk projemiz, Fikirtepe’deki bir ilkokulda soğuk

havalarda giyecek ayakkabı bulamayan

çocuklar içindi. Çevremizdeki gönüllülerden

para topladık. Çocuklara bir miktar bot, bir

miktar da yağmur geçirmeyen mont aldık.

O montu ve botu alan çocukların onlara

nasıl sarıldıklarını, büyük bir sevinçle nasıl

evlerine koştuklarını gördüm. Dedim ki bu

gönüllülük, bir çocuğu bu kadar sevindirebilmek

ne kadar yüce bir şey. O tarihten beri

ben gönüllülüğe bağlı oldum.”

“GÖNÜLLÜLÜK İNSAN İŞİ”

“Dediler ki bana; ‘Senin evin,

ofisin kira. Bunları ödemek

için büyük bir darlık içindesin.

Gönüllülük zengin adamın

işi.’Ancak şimdi onlar da anladılar

ki gönüllülük insan işi… İnsan

olmak isteyen her kimse mutlaka

gönüllü olmalı. Şimdi eşim de

kendini bir vakfa adadı, orada

çalışıyor. İki oğlum, vakfımızın

yönetiminde görev alıyor. Ailece

kendimizi gönüllülüğe adamış

insanlarız. Gönüllülük, bizim

hayatımızı güzelleştirdi.”

72 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Gökhan Türkmen

Yeni albümüm

“7” ile birlikte

farklı yollar keşfettim

Can Nergis

Oyunculuk mesleği,

istemeden yapabileceğin

bir iş değil!

Özlem Türkad

Kadıköy’e kültür sanat

çok yakışıyor

Oyuncu, Youtuber,

influencer, yazar ve genç anne

Akasya Asıltürkmen


Life Magazin

Oyuncu, Youtuber,

influencer, yazar ve genç anne;

Akasya Asıltürkmen

PINAR BALTACI

Kısa sürede sosyal medyanın sevilen yüzlerinden

biri olan oyuncu Akasya Asıltürkmen,

artık bir influencer... Mimar Sinan Güzel

Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı

Tiyatro Bölümü’nden mezun olmasının

ardından kendisi için büyük bir tutku olan

oyunculuğa başlayan Asıltürkmen, kızı Pera

dünyaya geldikten sonra önce Youtuber,

ardından ise influencerlığı hayatına katarak,

özellikle girişimci kadınları destekleyen

çalışmalar yürütüyor.

Uzun yıllar Galata Kulesi’ne bakan bir evde

yaşayan Akasya Asıltürkmen, doğup büyüdüğü

Kadıköy’ün sakinliğini aradığını ifade

ederek, yıllar sonra yeniden ilçemize yerleşti.

Bu gelişin Kadıköy’ün mavisine ve yeşiline

de bir kaçış olduğunu dile getiren oyuncu

ile projelerini, sosyal medya platformlarını

ve anne olduktan sonra değişen hayatını,

huzurlu bir Kalamış manzarasında konuştuk.

Galata’daki evinizi yıllar önce bir

programda görmüş ve “Ne kadar da

güzelmiş” diye geçirmiştim içimden.

Uzun yıllar Avrupa yakasında ikamet

ettikten sonra ne oldu da tekrar

Kadıköy’e döndünüz?

Ben aslında hep Kadıköylüydüm. Evet, Galata’da

güzel bir evim vardı, ancak ben artık

yuvaya geri dönmek istedim. Orada yüksek

tavanlı bir apartmanda oturuyordum ve tarihi

doku içerisinde güzel bir hayatım vardı. Fakat

ne olursa olsun orası çok kozmopolit bir

yer. Bırakın çocuğumla vakit geçirecek yeri,

köpeğimi gezdirecek alan bile bulmakta zorlanıyordum.

Kadıköy ise doğup büyüdüğüm

yer ve tüm ailem burada yaşıyor. O yüzden

hem kızım Pera’yı burada büyütmek hem de

artık daha dışarıya dönük bir hayat yaşamak

istedim. Burada çok fazla park, bahçe var ve

bu durum hem kızımı hem de beni çok mutlu

ediyor. Hatta hayallerimin dahi ötesinde oldu

her şey. Çünkü burası hem çocuk yetiştirmek

için hem de derin nefes alıp, açık havada spor

yapmak için harika bir bölge. Bunun yanında

sosyal ve kültürel faaliyetleri de çok fazla.

Bundan sonra da hayatıma burada devam

edeceğim gibi görünüyor.

O zaman tekrar hoşgeldiniz! Özellikle

pandemi sürecinde Instagram’da sizi

çok sık görmeye başladık. Pandeminin

öncesinde oyunculuğa dair projeleriniz

var mıydı?

Evet, pandemiden evvel 2,5 ay süren yoğun

bir çalışmanın ardından “Karanlıkta Komedi”

isimli oyunumuzun prömiyerini Kadıköy

Halk Eğitim Merkezi’nde yapmıştık. Ancak ne

yazık ki pandemi sürecine girdik ve göz açıp

kapayıncaya kadar neredeyse 2 sene geçti.

Şimdilerde ise oyunculuk anlamında bazı yeni

müjdelerim olacak. Yakın zamanda bu yakadaki

bir toplulukla tekrar tiyatroya döneceğim.

74 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Life Magazin

Kadıköy’e yerleşip, daha sakin bir ortamda

yaşamaya başlayıp, üstüne mecburi izolasyon

sürecine girince de oyunculuk dışındaki

işlerime yoğunluk vermeye başladım. Öncelikle

kadınlara istihdam sağlamak amaçlı

network marketing işine girdim. Bir de tabii

dijitalde ilerleme sürecim devam ediyordu.

Bu süreçte çok içerik çıkaramasam da bir

YouTube kanalım vardı. Onun yanında sosyal

mecralarda farklı işbirlikleri yaparak yoluma

devam ettim. Bunun yanında çocuk kitaplarıma

yenilerini eklemek için de çalışmalara

başladım. Kafa Çocuk ve Bilim Dergisi’nde

yayımlanan aylık hikâye ve masallarımdan

oluşan bir kitap serisi hazırladım. Kitap çok

yakında raflarda olacak. Tüm bunlara ek olarak

eğitim ve seminer süreçlerim de yaklaşık

2 senedir aktif şekilde sürüyor. Hem eğitim

alıyorum hem de veriyorum.

Son yıllarda dijital dünya, özellikle

ekonomik anlamda yeni kapılar aralıyor.

Siz deneyimleriniz doğrultusunda sosyal

medya mecralarının bu yükselişini nasıl

yorumluyorsunuz?

Pandeminin dijital dünya üzerindeki etkileri

yadsınamaz. İzolasyon süreci, özellikle satış

ve pazarlama konusunda bambaşka bir alanın

açılmasına sebep oldu. Çünkü insanlar

artık dükkânlara gidip alışveriş yapamayacak

durumda. Bu da yepyeni bir sektörün kapanmamak

üzere açılmasını ve derinleşmesini

sağladı. Tabii internetten alışveriş uzun

yıllardır var olan bir şey, ancak bu derece değildi.

Bu doğrultuda biz influencerlar kıymete

bindik diyebilirim. Çünkü insanlar deneyimlemeden

bir şey almaktan hiç hoşlanmıyor.

Biz de bu deneyimi onlara sunuyoruz.

Deneyimin çok değerli olduğuna ben de

bizzat hamilelik dönemimde tanık oldum.

Örneğin, hamile olduğumu ilk öğrendiğimde

hemen internetten hamilelik süreci ve

bebek bakımı konusunda videolar izlemeye

başladık. Tüm bunları izlerken anlatma

kabiliyetime de güvenerek, “Akasya Ana”

isimli YouTube hesabını hayata geçirdim.

Böylelikle bugünlere geldik. İnsanlar bizlerin

deneyimlerine şahitlik ederek sadece

becerebildikleri değil, beceremedikleri

şeylerden de pay çıkararak yalnız olmadıklarını

hissediyorlar. Mükemmel anne ve

mükemmel kadın portresinin çok dışında,

deneme-yanılma yöntemiyle yolunu bulmaya

çalışan bir insan olduğumu göstermeye

çalışıyorum.

Ve tüm bunları yaparken de kadın

girişimcileri destekleyici faaliyetlerde

bulunuyorsunuz. Biraz da bu süreci

konuşalım mı?

Aslında ben de dahil hepimiz birer kadın

girişimciyiz. Bu, birden fazla alt başlığı olan

kocaman bir tanım... Amasya’da kendi bahçesinde

kuruttuğu sebzelerden konserve

yapan kadın da kadın girişimci, evinde

örgü ören de, bir dükkân açıp kendi kafesini

işleten ve internet üzerinden satış yapan

da... Bunların ortak özelliği kadın olmaları

ve birdenbire hayatlarında yepyeni bir

kazanç kapısı açmaya başlamış olmaları.

Kendilerine yeni alanlar açabilen cesur

kadınlar, kadın girişimciler çatısı altında

toplanıyor. İrili ufaklı girişimciler var. O

kadar ilginç ve güzel hikâyeler çıkıyor ki bu

kadın girişimcilerden... Mesela kurumsaldan

sıkılıp, hayallerini gerçekleştirmek isteyenlerden

tutun da ekonomik özgürlüğünü

kazanmak zorunda olan kadına kadar

yepyeni kapılar açılıyor. Tüm bu hayallerin

vücut bulması noktasında yol gösterici çok

sayıda inisiyatif var. Bir araya gelerek özel

eğitimlerle kadınların daha sağlıklı şekilde

iş hayatına atılmalarını sağlıyorlar. Ben de

gerek Zoom toplantılarında gerekse de

yüzyüze bazı eğitimlerle kadınlara özellikle

yaratıcılık konusunda atölyeler veriyorum.

Son zamanlarda bu yaratıcılık derslerini

“Hayallerini Erteleme” adı altında gerçekleştiriyorum.

Çocuktan sonra sizin gibi her daim üreten

bir kadının hayatında neler değişiyor?

Annelik deneyiminizden bahseder

misiniz? Pera ile günleriniz nasıl geçiyor?

Eğer kendinizi merkezden çıkarmamayı

başarırsanız, aslında çok da fazla bir şey

değişmiyor. Tabii eskisi gibi spontane,

aklınıza estiği gibi hareket edemiyorsunuz

ama merkezde kendiniz olduğunuz sürece

çocuk da yerini bilmeye başlıyor. Ben özellikle

yayınlarımda da daha çok bu konuyu

ön plana çıkarmaya çalıştım. Bana kalırsa

en iyi annelik, yapabildiğin anneliktir ve

hatta önce can, sonra canan... Artık modern

çağda bir annenin elinde sabunlu bezle

çocuğunun peşinde koşması o kadar da

mümkün bir şey değil.

Şimdilerde zaten anneler çalıştığı için çocuklar

çok küçük yaşlarda kreşe başlıyorlar.

Kadınların çocukları olsa dahi kendi ekonomik

özgürlüklerini sağlamaları gerekiyor.

Bir kadın; evi, kocası ve çocuğundan ibaret

olmamalı. Toplum en modern hâliyle bile

erkeğe değil ama kadına bu baskıyı yapıyor.

Benim hayattaki en önemli tanımımın annelik

olabilmesi için benim hayatım boyunca

annelik yapmış olmam gerekir. Ben daha

çok yeni bir anneyken sahip olduğum en

önemli şey annelik olabilir. Pera ile de bizim

bu doğrultuda bir diyalogumuz var. Kızım

beni anlıyor. Ben ona asla laf geçirmeye

çalışmıyorum, çünkü Pera zaten laftan

anlayan bir çocuk...

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 75


Life Magazin

Gökhan Türkmen:

Yeni albümüm

“7” ile birlikte

farklı yollar

keşfettim

Müzik sektörüne büyük bir

hareketlilik kazandıran “7” adlı

albümü için konuştuğumuz Türk

pop müziğinin güçlü yorumcusu

Gökhan Türkmen; “Benimle doğru

orantılı bir albüm oldu. Romantizm

ve duygularımı ifade etmek için

alıştığım bir patikadan giderken,

birden yan yolu fark ettim ve

oradan da aslında hedeflerime

gidebileceğimi gördüm” diyor.

NİL ÖZER

Aralıksız üretmeye devam eden, kalıcı

şarkıların huzur dolu sesi, film tadındaki

klipleriyle müzik sektöründe önemli

bir kariyere sahip, ailesiyle örnek bir

sanatçı olan Gökhan Türkmen’le yeni

albümü “7” ve Kadıköy’ü konuştuk.

“7” adlı albümünüz, çıkış sloganı

“İyi yaşa” ile pandemi sürecinde

yayınlandı. Çalışmanız nasıl başladı?

Geçtiğimiz yıl sevgili Mert Carim ile

“Deli” parçasını tamamladığımızda,

prodüktör dostum Genco Arı ve bizler,

ritme gerçekten yükseldik. Ve motivasyonumuz

öyle arttı ki, peş peşe benzer

renklerde parçaları tamamladık. Uzun

zamandır disco bir albüm yapmayı

arzu ediyordum. İnsanlar salınsın;

hayatlarındaki güzelliklerin, özgürlük

duygularının farkına varsın, hatta dışarı

yansıtsın. Mert Carim, Genco Arı, Burcu

Arı, Sinem Türkmen, Barış Büyük ve

tüm GTR ekibinin yanı sıra sanat yönetmeni

dostum Murat Joker ve ekibi…

Herkesin emeği büyük!

76 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Life Magazin

Yeni albüm 7’nin farkı nedir? Akustikten

biraz daha sound olarak elektroniğe

geçiş yaptınız…

Aslında benimle doğru orantılı bir albüm

oldu. Romantizm ve duygularımı ifade

etmek için alıştığım bir patikadan giderken,

birden yan yolu fark ettim ve oradan da aslında

hedeflerime gidebileceğimi gördüm.

Duygularını daha özgür ifade edebilen, hayatın

güzelliklerinin daha çok farkında olan

ve bu güzelliklere de ritimle gitmeyi, hayatın

olasılıklarını ve alternatiflerini görmeyi

tercih eden bir adamı yansıtan albümdür

“7”. Diğerlerinden farkı; teknik olarak analog

kaydedilen enstrümanlarla sound’un disco

funk, hiphop, groovy olmasını belirtebilirim.

Günümüz müzik piyasasında solo

albümler, yerlerini single çalışmalara

bıraktı. “7” albümünden sonra solo

albüm mü yoksa tekli şarkılar mı olacak?

Dünyadaki tüketim çılgınlığı, dijital dünya

için de geçerli. Sürekli üretimin piyasada

tatlı ve yapıcı rekabet yaratmasından memnunum

tabii ki. Diğer yandan, her şeyin bir

zamanı vardır. Bu dönem, bir single furyası

dönemi. İnsanların yaşamlarındaki zaman

ve hızlı değişkenler de müzik endüstrisindeki

single çeşitliliğine talepleri arttırıyor.

Kendi müzik listelerini oluşturup, ruhsal

ve duygusal durumlarını kendi arzularına

göre listelemek istiyorlar. Bu anlaşılabilir bir

durum. Neden olmasın? Şuan birkaç proje

üzerinde çalışıyoruz. 7’nin ardından devam

edeceğimiz projemizi çiziyoruz. Sürpriz olacaktır.

Sadece şunu söyleyebilirim; üretilen

ürün single olmayı gerektiren bir şarkı ise,

öyle olacaktır. Albüm ile tamamlanması

gerekiyorsa -ki bu süreç içerisinde kendini

gösterir- o zaman albüm olarak devam

edilir.

Türkiye’de albümleri ve şarkıları çok

çabuk tükettiğimizi hep dile getiriyoruz.

Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dünya dönüşüyor, dönüşürken de onun

hızına yetişme çabasındayız. Bu bizim biraz

kontrolümüz dışında gelişen bir yaklaşım

çoğu zaman. Evet, çabuk tüketiyoruz ama

önemli olan, o tükettiklerimizin bize neler

katıp katmadığı; bizim gelişimimize, ilerlememize

katkı sağlayıp sağlamadığı...

Müzik dışında sanatın farklı dallarıyla

ilgileniyor musunuz?

Tiyatroyu ailecek çok seviyoruz. Sezon

başlayınca elimizden geldiği kadar gitmeye

çalışıyoruz. En son “Bir Baba Hamlet” oyununa

gittik. Çok beğendik, harikaydı.

Çocuklarınızın, özellikle de adaşım

Nil’in müzikle ilgisi nasıl?

Harika, çok seviyor. Doğasında var gibi,

onunla doğmuş gibi. Yabancı hiç değil. Ada

da tabii ki ablasının izinde…

İstanbul ve Anadolu yakası dediğimizde

en çok nereleri gezmeyi seviyorsunuz?

Moda, Bağdat Caddesi, Caddebostan sahil

ve Kadıköy...

Özellikle Kadıköy’ün sizin için

bir anlamı var mı?

Kadıköy, Şifa doğumluyum. Çocukluğum,

gençliğim Kadıköy’de geçti. Çok seviyorum.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 77


Life Magazin

Özlem Türkad:

Kadıköy’e kültür sanat

çok yakışıyor

PINAR BALTACI

Son yılların en sevilen nostaljik dizilerinden

Seksenler’deki Rukiye rolüyle yıllardır evimize

konuk olan oyuncu Özlem Türkad, gerçek

bir Kadıköy aşığı... Tam 20 yıldır Kadıköy’de

yaşayan Türkad, bir süredir Moda Burnu’nda

restore ettiği eski bir cumbalı konakta

hayatını sürdürüyor ve kendi tabiriyle tam

anlamıyla eski Kadıköy nostaljisini yaşıyor

ve yaşatıyor. Filmler, diziler ve tiyatro sahnelerinin

yanı sıra Kadıköy’deki yaşantısını

konuştuğumuz usta oyuncu, Kadıköy Life

Dergisi okuyucularına özel açıklamalarda

da bulundu.

“BAMBAŞKA BİR YAŞAM STANDARTIYLA

HAYATLARIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ”

Pandemi süreciyle kısıtlanan dünyadan

çıkıp, tekrar yaşamın içerisinde olduğumuz

bugünlerden mutluluk duyduğunu

ifade eden Özlem Türkad, geçen süreci şu

sözlerle değerlendiriyor: “Pandemi süreci,

başlarda bir hayli korkutucuydu. Bilim kurgu

bir dünyanın içerisinde yaşıyor gibiydik

ama sonucunda insanoğlu her şeye alıştığı

gibi buna da alıştı. Ancak şimdilerde bambaşka

bir yaşam standardına sahip olarak

hayatlarımızı sürdürüyoruz. Bunu yapmak

da artık zor gelmiyor bana. Özellikle aşı

olduktan sonra kendimi daha da güvende

hissetmeye başladım.”

“Peki ya bir oyuncu olarak hisleriniz nasıldı

bu süreçte?” diye soruyorum, şöyle yanıtlıyor

Türkad: “İzolasyon süreci, uzak kaldığım

bazı hayat dinamiklerine karşı herkeste

olduğu gibi ben de büyük bir özlem yarattı.

Fakat sonrasında her şeyin kıymetini daha

iyi bilmeye başladım. Bu da pandemi sürecinin

olumlu tarafı diyebiliriz. Öğle saatlerinde

bir sinemada oturup film seyretmenin,

akşam oyuna gitmenin ve oyun çıkışında bir

yerlerde oturup, o oyunu düşünmenin ne

denli kıymetli olduğunu hissettim. Umarım

artık ayrı kalmayız.”

BİROL GÜVEN’DEN ‘EV YAPIMI’

SEKSENLER

Seksenler dizisi, pandemi sürecine hızlıca

ayak uyduran yapımların başında geldi. Birol

Güven’in fikriyle bu süreçte evlerden çekim

yapan oyuncular, ev hâlleriyle izleyicisinin

karşısına çıktılar. Sürecin bir hayli zor olduğunu

belirten Özlem Türkad, şunları söylüyor:

“İnanın bu çekim süreci oldukça zor geçti.

Çünkü bu iş, ekip işi... Biz evlerde hem ışıkçının

görevini üstlendik hem kameramanın.

Üstüne üstlük bir de oynadık. Sanat grubunun,

set çalışanlarının yaptığı işi tek başına

aynı anda yapmak, büyük zaman ve emek

gerektiren bir süreçti. Fikir Birol Güven’den

78 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Life Magazin

çıktı, ancak hepimizin daha öncesinde bu

konuyla ilgili bir hayal kurmuşluğu olduğu

için fikri çok olumlu karşıladık. Çok eğlendik,

güzel de oldu ama gerçekten fiziki olarak

hayata geçirmesi zor bir iş. İnsanlar ilk önce

ilgi gösterdiler, çok sevdiler, fakat zamanla

çok parçalı hikâyeler oluşmaya başladı ve

her evin ayrı bir hikâyesi olunca da ortak bir

anlatıda buluşamamaya başladık.”

SEKSENLER DİZİSİ VE

NOSTALJİK DÜNYAYA YOLCULUK

Sonuç olarak her hâli sevilen bir Seksenler

dizisinden bahsediyoruz. Sırrını Türkad

anlatıyor: “Kim özlemez ki çocukluğunu?

Severek izleyen insanların algısındaki ortak

nokta bu yönde diye düşünüyorum. Çok özlenen

bir dönem 1980’li yıllar... Türkiye’nin

siyasi ve sosyolojik kabuk değiştirmeye

başladığı ve birçok yeni olayın yaşandığı bir

dönem, dolayısıyla çok fazla malzeme var.

Bununla birlikte 80’li yıllara nazaran bugünleri

teknolojik gelişmelerin de etkisiyle çok

hızlı yaşayınca, o eski günlerin sadeliğine

olan özlem de doğal olarak artıyor. Küçük

mahallede bir ailenin hikâyesini konu alan

dizimizin zamanla mahalledeki hikâyelere

de değinmesiyle birlikte çok sevildiğini

düşünüyorum. Bununla birlikte dizinin TRT

ekranlarında yayınlanması da bu nostaljik

havayı destekliyor.”

“7 NUMARA, ABSÜRT KOMEDİNİN

İLK ÖRNEKLERİNDENDİ”

Bir neslin zihnine kazınan 7 Numara dizisinde

Karadenizli Asiye karakterine hayat veren başarılı

oyuncuya biraz da o yılları soruyorum.

7 Numara ile bir evin içerisinde kocaman bir

hikâye yaratıldığını dile getiren Özlem Türkad,

sözlerini şöyle sürdürüyor: “7 Numara’nın alamet-i

farikası, alışılmışın dışında kız ve erkek

gruplarının aynı evin içerisinde olmasındaydı.

O evde kent ve köy kökenli çok sayıda farklı

karaktere sahip öğrenci birlikte yaşıyordu. Ev

sahiplerinin o öğrencileri alıp, sarıp sarmasıyla

da tek bir evin içerisinde çeşitliliği bol ve

kocaman bir hikâye yaratıldı. O güne değin

bu kadar çok çelişki barındıran ve bu denli

sempatik olan bir hikâye bence yazılmamıştı.

Çok da güzel kast yapıldı ve iyi oyuncular da

oynadı. Oya Yüce’nin senaryosunu yazdığı

bir işti. Bugün dahi açıp senaryoyu okusanız,

edebi olarak müthiş espriler olduğunu

göreceksiniz. Hatta günümüzde çok sayıda

yapımda karşımıza çıkan absürt komedinin

ilk ve küçük çağrışımlarını 7 Numara’da

görebilirsiniz. Çok özeldir onun yeri bende.

Oradaki oyuncuların bazıları yazarlık da yaptılar,

gerçek anlamda bir ekip işiydi. Çok güzel

hatırlayacağım her zaman...”

Yüzümüzü bugünlere dönüyor ve yeni

projeleri konuşuyoruz: “Seksenler, bu sezon

günlük dizi olarak devam edecek. Onun

dışında Zeki Demirkubuz’un son filmi Hayat’ta

küçük bir rolüm olacak. Ayrıca henüz

netleşmeyen proje fikirleri de var, bu sene

beni farklı alanlarda da izleyebileceksiniz.

Şehir Tiyatroları’ndan istifa ettikten sonra

çok uzun süredir sahneye çıkmadım. Bir

oyuncu olarak nefes aldığımı ve işimi yaptığımı

hissettiğim yer tiyatro sahnesi oldu her

zaman. Bu bağlamda özenle seçerek içime

sinen bir projeye ‘evet’ diyebilmeyi çok

arzı ediyorum. Umarım yakın zamanda bu

konuda da yeni müjdeler veririm.”

“DURU SAHNE’NİN YERİNE

YENİSİ YAPILMALI”

Söyleşimiz Kadıköy sohbetiyle son buluyor.

Kadıköy’e kültür sanatın çok yakıştığını

aktaran Türkad, 20 yıllık evini şu sözlerle

anlatıyor: “Kadıköy’de bu denli çok etkinlik

ve sahne olunca çok mutlu oluyorum.

Hatta yetmiyor, daha da fazla olmalı diye

düşünüyorum. Mesela, Kadıköy Anadolu

Lisesi ile birlikte yıkılan Duru Sahne’nin

yanına benzeri ya da muadili yeni bir sahne

açılsa keşke. Yer sorunu varsa, sahne okulun

içerisinde dahi olabilir. Çok da hoş olur. Ayrıca,

Kadıköy ve kültür-sanat demişken Rexx

Sineması’nı anmasak olmaz. En çok Rexx

Sineması’na üzülüyorum. Çünkü bence bir

kentin kimliğini belirleyen şeyler, her zaman

yerli yerinde durmalı. Bunun illa tarihi bir

yapı olmasına gerek yok, yakın geçmişinize

değmesi dahi yeterli. Rexx Sineması’nın

büyük salonunda film izlemek kadar keyif

veren bir şey yoktu. Diliyorum kurtarılır.”

“Semtimin en sevdiğim

yanı, sokak hayvanlarıyla

barışık olması. Benim

sokağımda tanıdığım,

geçerken yanından

selam verip sevdiğim,

ismini bildiğim sayısız

çocuk var. Evimizdeki

4 kedimizle birlikte

onların da bakımı ve

beslenmesiyle yakından

ilgiliyiz. Onlar olmazsa

olmaz.”

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 79


Life Magazin

CAN NERGİS:

Oyunculuk mesleği,

istemeden yapabileceğin

bir iş değil!

“Arka Sokaklar”, “Börü”, “Yasak Elma”, “Kâğıt Ev” gibi

önemli yapımlarda rol alan, oyunculuk kariyerinde

her geçen gün yükselişe geçen Can Nergis; “İstesen

de istemesen de her işi yaparsın. Sadece ve sadece

oyunculuk, istemeden yapabileceğin bir iş değil.

Hissetmen ve sevmen gerekli” mesajı verdi.

NİL ÖZER

Geçtiğimiz günlerde Rumeli Balkan Dernekleri tarafından

“En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne layık görülen, yeni jenerasyonun

dikkat çeken oyuncularından Can Nergis, 8 yıl

yurt dışı serüvenini; Hindistan, Çin, Pakistan, Tayland gibi

ülkelerde oyunculuk ve modellik kariyerini Kadıköy Life

okuyucuları için anlattı.

Merhaba Can Bey, nasılsınız? Bu aralar neler

yapıyorsunuz?

İyiyim, teşekkür ederim. Konya’da TRT için çekilen “Hz.

Mevlana” dizisinde rol alıyorum. Konya’ya gidip geliyoruz,

yoğun geçiyor günler.

Projeleri hangi kriterlere göre kabul ediyorsunuz?

Oyuncular, hikâye, hangi kanalda yayınlanacağı ve yapım

şirketine bakıyorum. Benim için bunların hepsi tamamsa,

kabul ediyorum. Ondan sonrası sürpriz (gülüyor).

“Yasak Elma” dizisinin oyunculuk kariyerinize bir ivme

kazandırdığını düşünüyorum. Katılıyor musunuz?

Her değişik proje, değişik bir ivme kazandırıyor. Farklı projelerin

farklı fanları oluyor. Hepsinin ayrı bir tadı oluyor. Yasak

Elma’ya sonradan dahil oldum. Güzel bir tecrübe oldu.

Değişik bir fan kitlesi, değişik bir tarz yakalamış oldum.

“Börü” dizisinden sonra Yasak Elma’da çalıştım. Benim için

80 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Life Magazin

iyi oldu, üzerime yapışan damgayı temizlemiş

oldum bu sayede (gülüyor). “Kâğıt Ev”

de çok güzel bir projeydi, yazık oldu.

Uzun yıllar yurt dışında yaşadınız. Tomris

Giritlioğlu’nun teklifi üzerine İstanbul’a

geliyor, “Her şeye Rağmen” dizisiyle

oyunculuk dünyasına adım atıyorsunuz.

İstanbul’a ve çalışma şartlarına uyum

sağladınız mı?

Alışmak zorundasınız. Dünyanın neresine gidersen

git, alışmak zorundasın. Her yerin bir

şartı var. 8 yıllık bir yurt dışı tecrübem var.

Özlüyorum oraları tabii. Ancak Türkiye’ye

de geleli 10 sene oldu. Çoluklu çocuklu bir

adamım artık. İşimi seviyorum. Bir düzene

oturttum hayatımı. Sette işim biter bitmez

hemen evime giderim.

Yurt dışında modellik yapıyordunuz.

Şimdi Türkiye’nin sevilen, dikkat çeken

oyuncuları arasında yer alıyorsunuz.

Sevdiniz mi oyunculuğu?

Vallahi istesen de istemesen de her işi yaparsın.

Gidersin ofiste oturursun, mağazada

çalışırsın. Sadece ve sadece oyunculuk, istemeden

yapabileceğin bir iş değil. Hissetmen

ve sevmen gerekli...

Oyunculuğunuzu beslemek adına eğitim

alıyor musunuz?

Doğal oyunculuktan yanayım, elimden ne

geliyorsa yapıyorum. Türkiye’ye ilk geldiğimde

Türkçe ders bile almıştım. Çünkü

Taice ve İngilizce konuşmaktan Türkçem

bozuktu. “Ben oyuncuyum. Oldu bitti”

diyemezseniz. Sürekli kendinizi yetiştirmek

zorundasınız.

Oyunculuk hayalleriniz

nereye kadar uzanıyor?

Uzanıyordu da kollarımı kestiler. 2012 yılında

Los Angeles’e gidiyordum. Tam gitme

hazırlığı aşamasında Türker İnanoğlu, menajerime

“Gelsin görüşelim” demiş. Sadece

görüşeceğiz zannediyordum. Los Angeles

biletimi almışım, her şey tamam. Türker

Bey’le tanıştık, konuştuk. Bir kâğıt verdi;

“İmzala, hemen başla” dedi. Ben menajere

bakıyorum, menajerim bana. Los Angeles

biletlerim yandı. Evim ve projelerim hazırdı.

Bir baktım ki Arka Sokaklar dizisindeyim. O

bitti, diğer proje başladı derken 10 yıl oldu.

Evlendim, çocuğum oldu. Eeee nereye

gidelim artık...

Bilmiyorum ama fanlarınız okuyunca “İyi

ki gitmemiş” diyeceklerdir. Peki, dünyayı

gezen biri olarak İstanbul için neler

söylemek istersiniz?

“İstanbul’u yaşayabiliyorsan yaşa. Her şeyiyle

yaşayabiliyorsan bu şehirde kal” derim.

Öbür türlü İstanbul’da durup, İstanbul’u

kirletmenin bir anlamı yok. Dünyayı dolaştım,

35 şehir gezdim, yaşadım. İstanbul

gibi bir şehir bulamadım, çok güzel bir

şehir. Her şeyi içinde olan başka bir yer yok

ama bunun şartı da para akacak. Ömrüm

yollarda geçiyorsa, yaşayamıyorsam doya

doya, köyüme dönerdim. Burada kalmanın

anlamı yok.

Anadolu yakasını, özellikle Kadıköy’ü

biliyor musunuz?

Avrupa yakasında oturuyorum. Ancak

setlerden dolayı Anadolu yakasını bir hayli

öğrendim. Kadıköy çok hareketli, enerjisi

yüksek, güzel bir semt...

Bu kadar gezmiş, çok şey yaşamış biri

olarak yazdığınız hikâyeleriniz var mı?

İleride kendi öykülerinizi çekmek ister

misiniz?

Tek başıma gurbette o kadar çok şey yaşadım,

o kadar mücadele ettim ki... O zamanlar

BlackBerry telefonlar vardı. Yazdıklarımı

ona kaydederdim, sonra kendime mail

atardım. Çok yakın bir dostum, “Bunlarla

uğraşma” dedi. Ben de bıraktım.

Belki tekrar yazarsınız, hikâyelerinizi

çekersiniz. Belli mi olur…

İstiyorum aslında neden olmasın... Ne güzel

başlamıştım yazmaya, insanın hevesini

kursağında bırakıyorlar.

Oyunculuk dışında farklı alanlara ilgi

duyuyor musunuz?

Hobilerim var. Kaptanım. Yurt dışında da

kaptanlık yapıyordum, burada da yaptım.

Yurt dışından ilk geldiğimde İstanbul Boğazı’nda

4 adet teknem vardı, organizasyon

işleri yapıyorduk. Şimdi deniz aracım var,

teknelerden de 1 tanesi kaldı. Diğer yandan

pilot olmak için eğitim alıyorum, az dersim

kaldı. Aslında bütün ekstrem sporlarına çok

büyük bir ilgim var.

Hayranlarınıza Kadıköy Life aracılığıyla

neler söylemek istersiniz?

Beni nerede görmek istiyorlarsa, lütfen

iletsinler. Yazmalarını istiyorum. Herkese

teşekkür ederim...

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 81


Sektör

Gayrimenkul danışmanlığı markası CB/Trio-İstanbul

ÖDÜLE DOYMUYOR

Kadıköy Fenerbahçe merkezli ünlü emlak ofisi

Coldwell Banker/Trio-İstanbul, sektörün en prestijli

ödüllerini bünyesinde toplamayı sürdürüyor.

Sezgi Bilge önderliğinde 2005 yılında Fenerbahçe’de

kurulan ve her geçen yıl portföy büyüklüğünü

genişleterek yükselten Coldwell Banker/Trio-İstanbul

Ofisi, gayrimenkul sektöründeki başarılarını ödüllerle

taçlandırmaya devam ediyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ofislerinden

de katılımın olduğu etkinlikte bir de

panel düzenlendi. Sezgi Bilge, katıldığı

bu panelde sektörün geleceği hakkında

önemli açıklamalarda bulundu.

82 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Sektör

Antalya’da düzenlenen “Gen Blue Camp”

organizasyonunda 2021 yılının iki çeyreğinin

başarısını kupayla taçlandıran Sezgi Bilge ve

iş ortakları; “Çok çalıştık ve bu ödülü hak ettik”

ifadesini kullandılar.

BAŞARILARINI KUPA İLE TAÇLANDIRDILAR

Emlak ofisi, son olarak geçtiğimiz günlerde Antalya’da

düzenlenen “Gen Blue Camp” organizasyonunda, 2021

yılının iki çeyreğinin başarısını kupayla taçlandırdı.

1600 DANIŞMAN, 122 OFİS

Türkiye genelinde Coldwell Banker markası altında çalışan

1600 profesyonel gayrimenkul danışmanı ve 122 ofisin

katıldığı dev buluşmada düzenlenen bir törenle kupa ve

ödülünü alan Sezgi Bilge; “Bu başarımızdaki ana sebeplerden

biri, ofisimizdeki iş ortaklarımızın alanlarında tecrübeli

ve donanımlı isimlerden meydana geliyor olması” dedi.

İYİ BİR TAKIM RUHU

Sözlerini “İyi bir takım ruhuyla uyum içinde çalışıyoruz”

diyerek sürdüren Bilge; “Aramızda sanayi ve bankacılık

sektöründe görev almış üst düzey yöneticiler de var. Her

sektörden iş ortaklarımız olduğu gibi teknik anlamda

önemli kurumlardan eğitim de alarak, alt yapımızı güçlü

tutmaya özen gösteriyoruz” ifadelerini kullandı.

Gayrimenkul

işlemlerinde en fazla

ciro ile şampiyonluk

ödülünü almaya hak

kazanan Coldwell

Banker/Trio-İstanbul

Ofisi Kurucusu Sezgi

Bilge; “2021 yılını

şampiyonlukla

bitireceğiz” dedi.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 83



Mekân

Kurabiye kültürü

gelişerek yayılıyor

Son yıllarda ülkemizin lezzet yolculuğunda

gelişen bir başka sektör de “bakery” oldu.

Yurt içi ve yurt dışından olmak üzere pek

çok kültürün lezzetleri, ülkemizin dört bir

yanında çoğalmaya başladı. Bu durum bir

yandan tüketicilere seçenekler sunarken,

farklı lezzetlerle tanışmalarına da olanak

sağlıyor.

220 DERECE COOKIES

Bu zincire son katılan halkalardan biri de

Ezgi Baykut tarafından sektöre kazandırılan

“220 Derece Cookies” oldu. Bağdat Caddesi’nin

Caddebostan bölümünde kapılarını

açan küçük ama bir o kadar sevimli mekânda,

gerçek tereyağı ve doğal malzemelerle

hazırlanan özgün kurabiyeler konuklara

servis ediliyor.

AYNI ANDA 220 DERECEDE ÜRETİLİYOR

Ürünlerin aynı anda fırına verilip, 220

derecede ve 5 dakikalık bir zaman diliminde

pişirilerek servis edildiğine dikkat çeken

Baykut; “En belirgin özelliğimiz bu. Yani

ürünler önceden hazırlanıp, dondurularak

ya da ikinci defa ısıtılarak servis edilmiyor.

Sadece bir defa fırın görüyorlar” diyor.

KURABİYE TUTKUSUNDAN GELİYOR

Uluslararası ilişkiler ve siyaset eğitimi alan

Ezgi Baykut, Amerika’da ve İngiltere’de

eğitim için bulunduğu dönemlerde farklı

kurabiye çeşitleriyle tanıştığını ve bu lezzetleri

tek tek test etmesi sırasında bunun

bir tutkuya dönüştüğünü dile getiriyor. En

çok da Helge Rubinstein tarafından İngiltere’de

kurulan ve bütün dünyaya yayılan

kurabiye zinciri Ben’s Cookies’ten etkilendiğini

belirten Ezgi Baykut, sözlerini şöyle

sürdürüyor: “Bir anlamda kendime örnek

aldım. ‘Türk damak zevkine nasıl hitap

edebilirim?’ sorusundan da yola çıkarak ve

söz sahibi ustalardan destek alarak, kendi

konseptimi belirledim. Aldığım ilk geri

dönüşler, büyük bir memnuniyet şeklinde.

Bu da bana güç veriyor.”

HEDEF, TÜRK KURABİYE MARKASI

ZİNCİRİ OLMAK

Baykut, gelecekte 220 Derece Cookies’ten

Türkiye merkezli bir kurabiye markası zinciri

yaratmayı hedeflediğini sözlerine eklerken;

bu konuda şimdiden franchise talepleri geldiğini,

ancak kendisinin önce şubeleşmek,

sonrasında ise franchise vermeyi istediğini

ifade ediyor.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 85


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

YAVUZ SELIM SELÇUK’TAN

SUADIYE’DE KOSTÜM PARTISI

Suadiye Anneleri Kurucusu Tuğçe Selçuk, oğlu Yavuz Selim Selçuk

ile birlikte geçen ay Suadiye’deki Cafe Fio’da 50 kişinin katıldığı

bir kostüm partisi düzenledi. Oldukça eğlenceli geçen kahvaltılı

etkinlik, bir anlamda “Yaza veda, kışa merhaba” partisiydi.

Noyan Sezer, Pınar Miras, Esra

Vuralmörek, Peyker Hangül,

Nazlı Deniz Yavaş, Sibel Kotil,

Elif Özkan, Asrın Karaca, Belis

Gülay, Ruken Selimoğlu, Ebru

Gökbalcı, Gökçe Karabıyık,

Gözde Hese, Aysegül Bulgu,

Sevde Demirel, Büşra Öztürk,

Mina Çetiner, Duygu Sarı, Tülin

Türkkan, Kübra Çelebi, Tuğçe

Selçuk, Duygu Çolak, Burçe

Bekaslan ve Merve Garan...

KAMIL ATALAY:

YORGUNLUK

ATMA ZAMANI

Büyük Kulüp’te Yüksek Divan Kurulu

Yönetim Kurulu Üyeliğinin yanı

sıra Başkan Yardımcılığı görevini de

üstlenen Kamil Atalay, oldukça yorucu

geçen bir dönemin ardından Moda

Kayıkhane’nin eğlence dolu gecelerine

katıldı. Kamil Atalay, Yeşim Kalkan ve

Berna Atalay...

SONBAHARDA

BOĞAZIÇI

Dünyanın incisi Boğaziçi’ni sonbaharda

gezerek yaşamak bir başkadır. Denememiş

olanların mutlaka denemesi gerektiğini hatırlatıyor,

hatta tavsiye ediyoruz. Hele bir de

bu gezi Saffet Emre Tonguç’un rehberliğinde

olduğunda… Bu tavsiyemize uyan dostumuz

Kadıköy Modalı ressam Füsun Kuseyrioğlu

ve arkadaşları Neslihan Tezeren ile Sema

Kızıltan.

86 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


“İYI KI VARSINIZ! HEP

BIRLIKTE SIRADAKI

YAŞLARA...”

Kadıköylü yazarımız, programcı Tuba Emlek, yeni yaşına

ulaşmış olmanın mutluluğunu sosyal medyada anlamlı bir

gönderi ile paylaştı: İşte, onun sözleri: “İyisiyle kötüsüyle bir

yaşı daha geride bıraktık. Mücadele azmiyle, sevgiyle, saygıyla

hep birlikte neler biriktirmişiz. Hepimiz için, ülkemiz için güzel

dilekler diledim. Sürprizleriyle doğum günüme anlam ve neşe

katan aileme, dostlarıma, arayan, mesaj gönderen herkese çok

çok teşekkürler. İyi ki varsınız! Hep birlikte sıradaki yaşlara...”

MEHMET ASLANTUĞ’DAN

YENI PROJELER

Şu sıralar yazdığı tiyatro oyunu sahnelenen yazar Burak

Akyüz, ünlü aktör Mehmet Aslantuğ ile Kadıköy Kalamış’ta bir

araya geldi. Aslantuğ, bu buluşmada yakın zamanda hayata

geçirmeyi düşündüğü projelerinden söz etti.


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

KARACA VE VARINLIOĞLU

AILELERININ MUTLU GÜNÜ

Nusret & Rennan Karaca çiftinin

Türk Alman Üniversitesi’nde görev

yapan akademisyen kızları Selin

Karaca ile Beşir & Sülünay Varinlioğlu’nun

bilgisayar mühendisi

oğulları İlter Varinlioğlu, Galatasaray

Kalamış Tesisleri Teras’ta

gerçekleşen düğünle hayatlarında

yeni bir sayfa açtılar. Kadıköy Life

Ailesi olarak bu güzel çiftimize bir

ömür boyu mutluluklar diliyoruz.

FERIT KASAR’IN

‘KUYUMCU KAFESI’

Kadıköy’ün bir başka renkli ismi Ferit Kasar’ın

belki de Türkiye’de ilk olabilecek, “Kuyumcu Kafe”

olarak yorumladığımız Bağdat Caddesi’ndeki ikinci

mağazasında rastladığımız Nakkaş Denizcilik

Kurucusu Gabi Nakkaş ve eşi Margareth Hanım,

cemiyet haberleri sayfalarımız için istediğimiz

kareyi oluşturdular. Canan Toprakkaya, Gabi Nakkaş,

Margaret Nakkaş, Ferit Kasar, Sona Kasar.

MODA KAYIKHANE

AKŞAMLARI

Moda’nın eğlence hayatına büyük canlılık kazandıran

Moda Kayıkhane’nin özlenen konserleri

yeniden başladı. Pandemi nedeniyle bir süre

kapalı kalan mekânın müdavimleri, “Oh be dünya

varmış” demekten kendilerini alamadılar. İşte bu

isimlerden bazıları: Aynur Daşdemirli, Derya Çal,

Hatice Boztaş, Dilek Şenol, Songül Turan, Zübeyde

Uzunal, Pelin Üstün ve Ayşe Kesim.

CUMA KEBAP,

PAZAR KAHVALTI

RANDEVUSU

Demir Ailesi’nin vazgeçilmezleri arasında yer alan

cuma akşamları kebap, pazar günleri kahvaltı

geleneği yıllardır sürüyor. Tercih ettikleri mekân

ise Park Adana Ataşehir oluyor. Coşkun Demir,

Dilek Demir ve Neslişah Asel Demir.

88 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

ÜNLÜ GUSTO MEHMET

YALÇIN, VISKININ

HIKÂYESINI ANLATTI

Moda Deniz

Kulübü, uzun bir

aradan sonra sosyal

etkinliklerine

yeniden başladı.

Bu buluşmalardan

biri de ünlü gusto

Mehmet Yalçın’ın

“Viskiye Yolculuk”

adlı etkinliği oldu.

Kulüp üyelerinden

sadece 75 kişinin

katılımı ile sınırlı

olan buluşmada

Mehmet Yalçın, 200. yılını kutlayan Johnnie Walker

markasının hikâyesini anlattı. Geceye katılanlar arasında

bizler de vardık. Ayhan Alpakın, Hülya Botasun,

Osman Serim, Zeynep Kakınç, Teoman Taşpınar,

Deniz Erkul, Canan Toprakkaya, Kadir Toprakkaya, Alp

Artam ve Begüm Tekin.

ÖZEL KADIKÖY

KIZ KOLEJI 1967

MEZUNLARI

Türkiye genelinde pek çok yönetici ve başarılı

isim yetiştiren Özel Kadıköy Kız Koleji

mezunlarının yeri bir başkadır Kadıköy’ün

tarihinde. Hele aralarında Gülten Çetindağ

Tibet’in de bulunduğu 1967 mezunları

vardır ki, aradan 55 yıl geçmiş olmasına

rağmen hâlâ aynı sıcaklıkla buluşmalarını

sürdürürler. Ayaktakiler: Sedef Özeray,

Jale Tolga, Gülseren Süer, Alev Toker,

Nuvid Atakul, Leyla Dilber, Nilgün Özen,

Huriye Batı. Oturanlar: Reyhan Yarar, Gülten

Çetindağ Tibet, Semra Ünsal.

AVUKATLAR

BULUŞMASI

Aynı zamanda Bağdat Caddesi Derneği

Kurucu Başkanı da olan Gayrimenkul Hukuku

Uzmanı Av. Ali Güvenç Kiraz’ın meslektaşları

ile Avrupa Yakası’nın ünlü bir kebap mekânında

buluşması, “hayırlı bir gelişme” için

yorumlanmış olsa da biz nedenini anlayamadık.

Av. Lütfiye Karlıoğlu, Av. İsmail Altan, Av.

Şehrizan Tanrıverdi, Av. Bülent Ağkoç ve Av.

Ali Güvenç Kiraz.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 89


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

KAYMAKAM BEY’DEN

“KÖRLERIN ÜLKESI” YORUMU

Kadıköy Kaymakamımız Dr. Mustafa Özarslan, son derece renkli ve aktif

bir yönetici... Mesai saatleri dışında sürekli Kadıköy’ün sokaklarında

dolaşır, sorunları dinler, notlar alır, çözüm yolunda çaba harcar. En merak

ettiği konu ise Kadıköy için neden “Körler Ülkesi” yorumu yapıldığı

olmuştur. İşte bu soruya yerinde cevap bulmak adına eşi Reva Beray

Hanım ile birlikte gittiği Sarayburnu’nda aldığı cevap; “İyi ki öyle düşünmüşler

ve Kadıköy, bu güzelliğini muhafaza edebilmiş” oldu.

ASAF EREM FINANS

UZMANLARINDAN

BILGI ALDI

Büyük Kulüp üyelerinden Asaf Erem’i, finans

dünyasının ünlü danışmanları ile bilgi alışverişi

sırasında görüntüledik. Onu gören dostları ise;

“Bu demek oluyor ki, Asaf Bey’i takip edeceğiz”

yorumunda bulundular. Bizler de takip etme kararı

aldık. Serdar Sement, Osman Aytaman, Şebnem

Uysal, İlknur Eyüboğlu Özkan ve Asaf Erem.

BALIKÇININ

BAĞDAT CADDESI

TUTKUSU

Tuzla’nın en eski ve ünlü balık mekânları arasında ilk

sırada yer alan Adil Balık İşletmecisi Salih Karaoğlu, her

ne kadar Tuzla’da yaşıyor ve çalışıyor olsa da Bağdat

Caddesi’nden uzak kalmayı asla düşünmüyor. Dostlarıyla

buluşmalarını da kendi mekânı yerine Cadde’de yapıyor.

İşte bunlardan biri de Göztepe A11 Hotel’de yapılan

buluşma olarak objektiflerimize yansıdı.

PASLI PELIKAN’IN

KONUKLARI

Moda sahilinin özel balık mekânlarından

Paslı Pelikan’da Türkmen Ailesi’ne rastladık.

Acıbadem’de oturan aile, mekâna ilk kez geldiklerini

ve lezzetlerinden son derece memnun

kaldıklarını paylaştı. Yiğit Ata Türkmen, Gökhan

Türkmen, İlknur Türkmen ve Defne Türkmen.

90 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

TEVFIK YILMAZ’IN

AILE BULUŞMASI

Adı Safranbolu ile bütünleşen Kadıköylü iş insanlarımızdan

Tevfik Yılmaz, en çok değer verdiği ailesi

ile buluşmalarından birinde objektiflerimize takıldı.

Mekân ise tabi ki kurucuları arasında yer aldığı

Develi Marin idi. Tevfik Yılmaz, Nejla Yılmaz, Merve

Yılmaz, Gürcan Yılmaz ve Güven Yılmaz.

STRADA’DA

ÜÇ GÜZEL, ÜÇÜ DE

BIRBIRINDEN GÜZEL!

Suadiye’nin yeni mekânlarından Strada’da rastladığımız

üç güzeli görünce, “Hangisi en güzel?”

diye sormak geldi içimizden. Dönüp bir daha

baktığımızda, “Üçü de birbirinden güzel” diyerek

başlık yaptık. Tuğçe Yumuk, Naz Kızılgün, Neva

Samancı.

KOCAMAN BIR

AILE OLMAK...

Tevfik Yılmaz gibi ailesine fazlasıyla düşkün olan

isimlerden biri de Azmi Oktay... Maltepe’ye büyük

hizmetleri geçen Azmi Oktay’ın en çok istediği şey,

ailesiyle bir arada olmak... O, “Kocaman bir aile

olmuşuz” sözünü tekrar tekrar duymak istediği için,

bu birlikteliği çok sevdiğini de düşünmek mümkün.

PARK ADANA’DA

DOĞUM GÜNÜ

Park Adana’nın pazar kahvaltısında

doğum günü kutlaması da vardı. Bu yıl

Bilfen öğrencisi olarak okula başlayan

minik Sadem, 6. yaşını ailesi ve akrabaları

ile kutladı. Betül Pekkuzu, Meryem Etem,

Yasemin Demir, Ezgi Kınalı, Seçil Pekkuzu,

Fatma Kınalı ve Didem Karaca.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 91


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Eşsiz lezzetler Acıbadem Balıkçısı’nda!

Her ne kadar “Balık denize karşı yenir” derlerse

de bu sözü geçersiz kılacak bir balık

restaurantının olduğu haberini yazalım istedik.

Evet; Acıbadem’de, Acıbadem Caddesi

üzerinde Acıbadem Balıkçısı var. Dışarıdan

mütevazi, sakin bir balık restaurantı görünümüne

sahip; işte yanılgı burada başlıyor.

Mekân öylesine titiz, öylesine özenli ki,

lezzet düşkünleri bunu hemen anlayabiliyor.

Balıklar her gün buzhaneye girmeden

mekâna geliyor. Bu durumun lezzet ve

sağlık açısından çok önemli olduğuna

üzerine basarak vurgu yapıyor mekânın

sahibi Osman Bey. Mekânda alkol servisi

olmadığı için bu boşluğu lezzete yüklenerek

kapatmayı hedefledikleri, ayrıntılardan belli

oluyor. Örneğin, Ankara Çubuk’tan gelen

ve şişelenmiş olarak servis edilen bir turşu

suyu var ki, özellikle de şu pandemi günlerinde

tam bir probiyotik...

MEZE ÇEŞİTLERİNDE HAYLİ İDDİALI

Beykoz’da, Beykoz Konakları karşısında

bir şubesi bulunan Acıbadem Balıkçısı’nın

soğuk mezeler konusunda hayli iddialı

olduğunu söylemek mümkün. Kuru patlıcan

dolması, borani, barbunya pilaki, Çerkez tavuğu,

falafel, közleme patlıcan gibi özel lezzetler,

mekânın ısrarla arananlar listesinde

bulunuyor. Tatlılar da mutlaka test edilmesi

gerekenler arasında. Güveçte meyveli tahin

helvası ise mekâna özel bir lezzet... Kabak

tatlısı, ekmek kadayıfı ve kaymaklı ayva tatlısı

da diğer seçenekler arasında yer alıyor.

KADIKÖY VE ÜSKÜDAR’A

PAKET SERVİS HİZMETİ

Acıbadem Balıkçısı’nın bir diğer önemli hizmeti,

Kadıköy ve Üsküdar arasında paket servis

verebiliyor olması. Mekân, soğuk meze çeşitleri

ile birlikte günlük taze balıkları, temizlenmiş

veya pişirilmiş olarak evlere gönderebiliyor.

Mekânın en iddialı olduğu lezzetlerden biri levrek

buğulama... Karadeniz’in enfes levreği, tereyağının

eşsiz aroması ile birleşip, şefin özel sunumuyla

müşterilere servis ediliyor.

92 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021




Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Park Adana müdavimleriyle

hasret gideriyor

“Acısıyla, tatlısıyla daima sizlerleyiz” diyen

Ataşehir Park Adana ‘da lezzet yolculuğu

devam ediyor. Sayfalarımıza konuk ettiğimiz

müdavimleri ise; “Pandemi sürecinde

mahrum kalmıştık, şimdilerde ne çok özlediğimizi

bir kez daha anladık” yorumunda

bulunuyorlar.

KREŞ ANNELERİNİN DOSTLUĞU

Çocuklarının ilk eğitimlerini aldıkları kreşte

tanışan annelerin dostluğu sürüyor. Onlar

bu son derece anlamlı bağlantıyı kaybetmemek

adına her ay farklı bir mekânda buluşuyor.

Bu buluşmaların çoğuna ev sahipliği

yapan mekân ise Ataşehir Park Adana… İşte

yine böyle bir buluşmada Banu Saruhan,

Ayşe Kara, Ferda Çekinmez, Hülya Ertek

Kurşun ve Ayşegül Desovalı’yı sayfalarımıza

konuk ediyoruz.

Dr. Bülent Koçer, Mehmet Evrensel...

Erdal Erdemir, Nurcan Erdemir...

Celal Doğan, Derya Doğan...

Orhan Gümüş, Ali Koçal, Selin Koçal, Emel Köroğlu, Emre

Köroğlu, Ercan Güneş, Hatice Güneş ve Sibel Gümüş.

Arya Buldur, Sevgi Buldur, Onur Buldur,

Mehmet Karadağlı, Ahsen Karadağlı.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 95


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Damla & Özgüç

çiftine bir ömür boyu

mutluluklar

Pandemi süreci biter bitmez evlilik sezonu da açıldı. Damla Özer

& Özgüç Karataş çifti de sezonu açan genç çiftlerimiz arasında

yerini aldı. Geçtiğimiz ekim ayında hayatlarını birleştiren çiftin

tanışması, üniversite yıllarına dayanıyor. Kocaeli Üniversitesi

mezunu olan Damla ve Özgüç, hayatlarını da tanıştıkları şehir

Kocaeli’nde birleştirdi.

SABAH NİKÂH, AKŞAM EĞLENCE

Kocaeli Evlendirme Dairesi’nde dünya evine giren çift,

sabah saatlerinde gerçekleşen nikâhlarının ardından akşam

saatlerinde semtin nezih mekânlarından birinde yakın arkadaşlarıyla

bir araya geldi. Kadıköy Life Ailesi olarak mutlulukları

gözlerinden okunan Damla & Özgüç çiftine bir ömür boyu

mutluluklar diliyoruz.

96 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2021


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Kalbur’un, kalburüstü geceleri

devam ediyor

Ataşehir’in ünlü mekânı Kalbur Et, kalburüstü

lezzetleriyle konuklarını ağırlamayı sürdürüyor.

Et ve meze çeşitleri yanında tescilli Adana

kebabında da hayli iddialı olan mekân,

İstanbul’un en uzak köşelerinden bile konuklarına

ev sahipliği yapıyor. Metin Akdemir

yönetimindeki Ataşehir Kalbur’un bir başka

özelliği ise, Kars bölgesinin yüksek gastronomi

değerine sahip olan Kars kazının mekânda

özel konuklara servis edilebiliyor olması.

SOYAK YENİŞEHİR SAKİNLERİNDEN

“KARS KAZI TESTİ”

Soyak Yenişehir Sitesi sakinlerinden Yetkin

Ailesi, “Kars kazı testi” için yaptırdıkları

Kalbur Et rezervasyonu sonrası bu keyfi

yaşayabilmiş olmanın mutluluğu içerisindeydiler.

Fotoğraf için mekânın sahibi Metin

Akdemir’in de karede yer almasını isteyen

Ada Yetkin, Ceyda Yetkin, Haluk Yetkin,

Neşe Yetkin, İlayda Aykan Karakurt, Onur

Kalbur’un daimi müdavimleri arasında yer alan

Aytaç Şahin, Tuğba Şahin, Eda Belgen ve Mehmet

Belgen’in ortak açıklaması şöyle oldu: “Tek dileğimiz,

bu lezzetin yıllarca sürmesi.”

Karakurt ve Yiğit Yetkin, ona özel olarak

teşekkürlerini ilettiler.

NİCE YILLARA TOLGA ŞENER

Arkadaşları, Tolga Şener’in 48. yaş gününü

sürprizlerle kutlamak için Kalbur Et’i tercih

Lara Görken, Emirhan Göl, Semra Aksu,

Leyla Başkurt, Hamiyet Demiroğlu.

edenler arasındaydı. Lezzetli bir yemeğin ardından

şampanya ve pasta ile devam eden

kutlamalar, Tolga Şener’e verilen hediyeler

ve nice yıllar dilekleriyle sona erdi. Kadıköy

Life Ailesi olarak bizler de Tolga Şener’e nice

aydınlık yıllar diliyoruz.

Kasım & Aralık 2021 kadikoylife.com : 97


Merkez:

Acıbadem Mh. Acıbadem Cd. No:96, 34718 Kadıköy / İstanbul

Şube:

İncirliköy Mh. Soğuksu Cd. No:35, 34800 Beykoz / İstanbul



Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!