YukEdebiyatKasımAralık2021
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Sayfa 96
ses “ya gerçekse, ya gürültü
olmuşsa biz horul horul
uyurken” diye beni taciz
ediyordu. “Bilmiyorum,
ben duydum işte.” dedi Fırat
ve Osman ekledi “Ben
de.” “Hiç çıkarmayacak mısın
onu topraktan?” diye
sorunca “Sonra çıkartırım,
belki sesi başkaları da duymuştur,
belki aramaya falan
gelirler.” dedi.
Osman, ince uzun
kavruk bir çocuktu ve zorunlu
bir münzevi olan Fırat’ın
en iyi arkadaşıydı.
Belki de hayattaki yegane
mutluluğu, Fırat’ın en iyi
arkadaşı olabilmesiydi.
Ağabeylerinin birer berduş,
babasının biraz asabi, annesinin
de büyük oğulları ve
kocası nedeniyle başının
biraz kalabalık olduğunu
mahallede bilmeyen yoktu.
Fırat’ın annesinin Osman
için “Çocuk çok zayıf, hayırsız
ağabeyleri yüzünden
bu yaşta babasıyla çalışmaya
gidiyor.” diye üzüldüğünü
kendi kulaklarımla
ben duymuştum.
Fırat, sokakta başka
çocuklarla oynamaya izinli
değildi. Sadece içinde bizim
de bulunduğumuz annesi
tarafından onaylanmış
birkaç arkadaşı bahçe kapısından
içeri girebilirdi. Ailesi
onu bizim okuldan alıp
daha iyi dedikleri başka bir
okula yazdırmıştı. Okulda
görmediğiniz ve sokakta
oynayamadığınız bu çocuk
her nasılsa hâlâ arkadaşımız
olarak kalabilmişti.
Arada sırada biz de Fırat’la
oynamaya gitsek bile onda
Osman’ın özel bir yeri olduğunu
biliyorduk. Birçok
defa evlerinin bahçesinde
beraber birkaç saat oynasak
bile evden içeri bir ya da iki
defadan fazla davet edildiğimizi
hatırlamıyorum.
Ama Osman her fırsat bulduğunda
Fırat'lara gider
bütün gün onlarda kalır,
bahçede veya evde oynarlardı.
Her daim tertipli,
düzenli, kapısı penceresi ve
duvarları özenle boyanmış
evin arkasından, önüne
gelmiştik. Sabah atıştıran
yağmurun etkisi geçmişti.
Şimdi güzel ve sıcak bir
yaz öğleden sonrası bizi
bekliyordu. Kardeşimle bizim
bahçede oynayacaktık.
Bahçedeki ağaçlardan biraz
elma, biraz dut ve çatlamışlarsa
biraz da incir toplayıp
yiyecektik. Fırat’ın evinin
ön bahçesinden aşağı kardeşimle
yürüdük. Bahçe
kapısını açıp yola çıkarken
Fırat’ın annesinin sesini
duyduk.
“Nerdeydiniz oğlum?"
“Evin arkasındaydık
anne."
“Osman, nasılsın oğlum?”
Cevap almayı beklemeden
ekledi “İçeri gelin,
öğlen yemeği yersiniz, sonra
Fırat’ın oyuncakları ile
oynarsınız, hadi annem. "
Eve döndüğümüzde,
dedemi camiye öğlen namazını
kılmak üzere gitmeye
hazırlanırken kapıda
gördüm. Kardeşim dedemin
durduğu kapının yanından
hemen eve sıvıştı.
Dedem, cebinde yolda çocuklara
dağıtmak üzere şekerler
bulunan kahverengi
ceketini yaz olmasına rağmen
giymiş, artık eskimiş
siyah meshlerinin üzerine
ayakkabısını geçirmişti. Evden
yukarı, yola doğru çı-
YÜK Ede biyat