YukEdebiyatKasımAralık2021
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Sayfa 72
Beklenmeyen Ziyaret:
P
arlak, şimdiye kadar
yaşlarını değiştirse
de figür anlatıcılarından
hiç vazgeçmedi.
İç dünyaya daha fazla
eğildi. Bu da belki yazmaya
pek değer görmediğimiz
"an"ların bir toplamı
olarak okura yansıdı. Yani
öyle büyük ülküler, kutsal
değerlere hiç yanaşmadı.
Diyebilirim ki hemen her
gün yaşadığımız, onları
biriktirerek duygulara, düşüncelere
dönüştürdüğümüz
küçük meseleleri
mümkün olduğunca çeşitlendirerek
onlara mercek
tutmaya çalıştı. Beklenmeyen
Ziyaret de bu tavrın
dışına çıkan bir öykü değil.
Ancak benzerleri arasından
sıyrılabilecek üstün
bir özellik de barındırmıyor.
Tabii bu da öykünün
kötü bir öykü olduğu anlamına
gelmiyor. Öyküden
bir cümleyi birazcık değiştirerek
ifade edersem: Sobalı
evlerin bacalarından
içeriye dalan kömür kokusu
kadar ince bir doğallık
içeriyor.
Usta Yazar Felix Giovanni
ile Söyleşi:
A
dından da anlaşılacağı
üzere öykünün
form olarak
kullandığı metin türünü
söyleşi oluşturuyor.
Klişe sorulara verilen ironik
cevaplar; soranlar, cevaplayanlar
ve okurlar
için pek çok eleştiri içeriyor.
Aslında çoğunlukla
kendi aramızda tartışma
konusu olarak değerlendirdiğimiz,
kurgu ürünü
olarak çok az kullandığımız
bir içerik sunuyor Parlak.
Tabii benim için metnin
kıymetli tarafı daha
çok biçimiyle ilgili. Yazarların
bu tarz denemelere
girişmesi gerektiğine bununla
birlikte biçimi, içerikten
ayrı bir şeymiş gibi
düşünmekten ziyade ikisinin
bir bütün olduğuna ve
birbirini beslediğine inanıyorum.
Yani iyi konunun,
biçimi; iyi biçimin, konuyu
güzelleştirebileceğini söylemek
istiyorum. Her ikisinin
iyi olma durumu da
zannederim mükemmelliğin
peşinden koşabilmek
anlamına geliyor. Bu öykü
özelinde ise biçimin, konuyu
ele alma imkânı verdiğini
düşünüyorum.
Bir İstanbul:
B
u öykünün değindiği
küçük ama
yine içsel muhasebeler
yaptıran tarafı olsa
da dizilerden, kişisel videolardan,
şarkılardan alınan
cümlelerden pek hoşlanmadım.
Popülist bir
yaklaşım ortaya koyduğu
için öyküye hizmet edemediğini
düşünüyorum.
Aynı zamanda zeki bir
başkişiyi zaman zaman
kendi fıtratına ters düşüren
sevimsiz seslere dönüştüğü
kanaatindeyim.
Belki birkaç cümle ile sınırlı
kalsa nispeten kabullenebileceğim
bu seçim,
büfeciyle kurulan diyalogla
beraber benim açımdan
başkişinin tutarlılığını bozmuş
oldu. İstanbul'un tam
olarak neresi olduğuyla
ilgili düşünceler, toplumsal
eleştiri düzeyiyle var
olsaydı daha iyi olurdu,
diye düşünüyorum. Tabii
bunları söylerken metinlerin
-bazen bayağı malzemeler
kullanarak- sadece
keyif verme işlevini de
yok saymak istemem. Bu-
YÜK Ede biyat