YukEdebiyatKasımAralık2021
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Sayfa 66
Ayna:
K
itaba çok iyi bir
öyküyle başlamanın
avantajları
kadar dezavantajlarından
da zaman zaman bahsetmişimdir.
Ayna, sadece
Apartman Kâmil’den sonra
geldiği için değil; kendi
özelinde de çok iyi bir öykü
olmayı başaramadı.
Her ne kadar yanılsamaya
dayanan güzel bir konu
seçilmişse de yeterince iyi
işlendiğini düşünmüyorum.
Bunun temel sebeplerini
öykünün mekânı ve
kişileri oluşturuyor. Bir
mahalle kahvesi, ilginç
hikâyeler anlatan bir adam
ve etrafında entelektüel
düzeyi sınırlı insanlar için
özellikle de öykünün finalinin
en azından onlara
uygun düşecek bir yapıya
bürünmesi gerekirdi. Tabii
ki ihtimaller açısından pek
çok şey söylenebilir ancak
bu hem biraz hadsizliğe
hem de öykünün başka bir
öyküye dönüşmesine sebebiyet
vereceğinden kendimce
bazı ihtimaller sıralamayacağım.
Ama belli
başlı ihtimallerin Apartman
Kâmil’de yer aldığını
söyleyebilirim. Bu da bazen
yazarın da kendi öyküsünden
bir şeyler öğrenebileceği
anlamına geliyor.
Beri yandan öykünün,
eğer varsa, kitabın tematik
yapısına uygun düştüğünü
görüyorum. Samimi bir
mahalle ya da apartman
ortamı, birbirleriyle ilişkileri
-olumsuz bazı noktalar
olsa da- sıkı olan sıcak insanlar…
Yine ilk öyküdeki
İsmet gibi, biraz farklı düşünen,
anlatıcı olarak tercih
edilen başkişi... Ancak
geleceğe taşabileceğini
zannetmemekle birlikte
metnin "kurgu" vurgusunu
da dikkate değer bulduğumu
söyleyeyim.
Mişel'in Düşüşü:
lk iki öyküde sezinlediğim
ve artık kesinli-
İ ğe kavuşturduğum
"kurgu" vurgusunu, metni
oyuna dönüştürme çabasını
beğendim bu öyküde.
Bir çerçeveler bütünü olarak
düşünürsek bu öykünün
üç çerçeveden oluştuğunu
söyleyebiliriz. Birincisi,
gerçeklik algısına uygun
olarak Kapıcı Mikail'in
anlatıldığı bölüm.
İkincisi, metnin bir zihin
ürünü olduğu vurgusunu
taşıyan anlatıcı ile ilgili bölüm.
Üçüncüsü ise bu metni
masa başında yazarken
gerçeklerle yüzleşip bütün
bu olanları açıklayamama
durumunun çaresizliğiyle
çırpınan yazar ile ilgili bölüm.
Peki, bu bölümleme
tavrı da yine metnin bizi
içine çektiği oyunun bir
parçası mı? Gerçekten de
doğru biçimde algılayabildik
mi? Özellikle de bu
minvalde kafa karışıklığı
yaratabildiği için öyküyü,
tercih ettiği tavır noktasında
başarılı buldum. Okurken
de özellikle Ahmet Altan'ın
Dört Mevsim Sonbahar
romanı geçti zihnimden.
Yazar ile ilgili kısmın
bu romandakine uygun
düşen bir bölümü olsa da
benim tercihim, metnin bir
kurgu olduğuna yönelik
çok açık ifadeler barındırmaması
yönünde olurdu.
Tabii öykü özelinde bunu
bir kusur olarak görmediğimi
de ifade edeyim. Bununla
birlikte hem kitabın
adı hem de öykülerin konuları
bakımından bir bütünü
(apartman, mahalle)
devam ettirdiğini ancak ilk
öykü kadar da güçlü dur-
YÜK Ede biyat