15.11.2021 Views

YukEdebiyatKasımAralık2021

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Peki neden? Sevilmek istediğimden mi? Karşı çıkmasını bilemediğimden

mi? Hayır efendim, hayır. Sevilmek istemiyorum. Kesinlikle istemiyorum.

Böyle bir şeye ihtiyacım yok. Karşı çıkmaya gelince, o da çok

kolay. Siz benim deli tarafımı bilmiyorsunuz. Fakat neden karşı çıkayım?

Neden haklı olduğumu insanlara açıklamak zorundayım? Neden

haklı olmak zorundayım… Zorundayız? Neden?

Çok kıymetli mistırlar ve misisler,

Lokanta demiştim ya yukarıda, işte geçen gün yine lokantadayız.

Tam yemeğimizi yemiş, çayımızı içmek üzereydik. Çünkü iş arkadaşlarımla

yemek yemem ve çay içmem gerekiyordu her zamanki gibi. Cam

kenarında oturuyordum, yine her zamanki gibi. Dışardakilerden beni

koruyacak, içerde bir şey olursa kırıp çıkabileceğim camlardan birinin

kenarında işte.

Onu ilk ben gördüm. Yukardan aşağı doğru duraklaya duraklaya

geliyordu. Onu görenler geçmesini bekliyor, eğer o duruyorsa diğerleri

hızlanıyordu. Bir tür saygı gösterisi olduğunu düşünüp garipsedim. Tam

tersine ondan kaçtıklarını sonradan anlayabildim. Daha önce de kağıt

toplayıcılar görmüştüm ama hiçbirini böyle dışardan bir göz gibi izlememiştim.

Hay aksi! Yoksa ben de diğerleri gibi onlardan kaçmış, hızımı artırmış,

yolumu değiştirmiş miydim? Ben kimdim ki bunu yapayım? Ya

kaçanlar kimdi?

Kağıt toplayıcı yaklaştı yaklaştı, bizim lokantanın –sahibi biz değiliz

efendim, oturduğumuz lokantanın anlamında- tam karşısında durdu.

Hızla hesabı ödeyip yanına doğru seğirttim. Kimdi? Ne yer ne içer ne düşünürdü?

İnsanlar neden ondan böyle uzaklaşıyorlardı? Masamdakiler

de lokantacı da anlamadı ne yaptığımı. Kağıt toplayıcı da… Ya beni deli

zannetti ya ekmek teknesine (topladığı kağıtları koyduğu arabaya) el koyacağımı

düşündü ve almak üzere olduğu kartonları bırakıp hızla uzaklaştı.

Benim yıllardır yapmak istediğimi başarmış bir kişiyi bulmuş olmanın

heyecanıydı aslında. Bana dokunmasınlar. Maaşımı ne devlet versin

ve ne öğrencilerim. Kendim, kendimle yaşayayım ve öleyim. Bunun nasıl

olacağını öğrenme fırsatını böylece kaçırdım işte değerli büyüklerim.

Pek saygıdeğer büyüklerim mösyöler ve madamlar,

Bu kağıt toplayıcı olayından çok geçmeden - bir hafta sonra falan –

bu kez otobüste ilginç bir şey oldu. Otobüsün kalkma vaktini bekliyorduk.

İçeri o girdi. Bir dilenci. O girince yolcuların çok kötü bir koku aldıklarını

bir kısmının burnunu tutmasından anladım. Ama benim his-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!