YukEdebiyatKasımAralık2021
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Sayfa 39
biri o kadar zengin sayılmazdı.
Eski filmlerdeki o
ağalık şirketlere, bankalara
devredildiğinden beri
kavramın içi boşalmış,
herkesin karşısındakine
kullandığı şakayla karışık
bir hitap halini almıştı.
Ağa değillerdi belki
ama kimse de sandığım
kadar fakir değildi. Yerdeki
yıllanmış kilimin aksine
bir kapağı düşük ahşap
dolabın üstünde büyük
ekranlı -en azından
bu odanın ölçülerine yeterli
gelecek ebatta- yeni
bir televizyon duruyordu.
Adını bilmediğim bir kanaldan
ceviz yetiştiriciliği
anlatılıyordu yarım saattir.
Sadece televizyonla
sınırlı değildi bu durum;
sofra kurulacağı için yerdeki
minderlere oturmuştuk
fakat arkamızda yepyeni
kanepeler duruyordu.
Ayrıca ev sahibinin
büyük oğlunda son model
telefonlardan vardı, kardeşinin
gıptayla bakıp sık
sık gizli bir telâşla ekranına
parmağını sürtüverdiği.
Abisi onun bu hareketine
kızıyor ama babasının
korkusundan olacak,
sesini çıkarmıyordu.
Muhtarın evi de buradan
pek farklı değildi.
Hayal ettiğim köy hayatından
çok farklı bulmuştum
bu evlerdeki yaşamları.
İlk izlenim aldatıcı
olabilirdi elbette ama hiçbiri
geri kalmış ya da ilkel
değildi bu insanların. Teknolojinin
nimetleri buralara
kadar geliyordu işte.
Aklıma telefonuma bakmak
geldi o anda. İki cevapsız
arama, yazıyordu;
ikisi de annemdi. Sessizde
unutmuştum. Mesaj yazdım
kısaca, yemekten
sonra arayacaktım.
“Boruları ne ettin Mahmut
Ağa?”
“Ne edelim muhtar. Satacaz
işte, bilin ya. Veli Dayı
alımkâr oldu, uylaşamadık.”
“Onun samanla takas ediverin
işte.”
“Veli Dayı’nın ağzına kaşık
sığar mı? Balyasına on
lira ister!”
“Etmez o kadar.”
“Etmez tabi.”
Farklı bir dil konuşuyordu
bu adamlar. Anlamıyordum.
Şiveleri olacaktı
elbette, ona alışabilirdim
ama çiftçilikle, köy
hayatıyla ilgili terimleri
vardı ve o bunların hiçbirini
daha önce duymamıştım.
“Servet mallar nasıl?”
“Eyi muhtar ağa. Yaramaz
bi durum yok.”
“Göğerbeli'ne sürüyon
mu davarları?”
“Yok. Orda iş yok bu sene.
Söğütlü'nün üstünden
dolaştırırım. Göğer'i şirket
adamları zapt etmiş. Tel
çekmeye başlamışlar.”
“Ha doğru. Haberim vardı
ya, başlamışlar demek!”
“Neymiş ki muhtar?”
“Şirket, Mahmut Ağa. Altın
arayacaklar oralarda.
Devletten izin aldılardı
geçenlerde.”
Odadaki bir diğer
kişi olan Servet'in, köyün
çobanı olduğunu dün öğrenmiştim.
Konuştukları
“mal”ların, “davar”ların,
sabah erken sahiplerinden
toplayıp akşama kadar
Yıl 1 Sayı 2