YukEdebiyatKasımAralık2021
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Sayfa 38
oraya! Oysa onun değil
oğlunun öğretmeniydim.
O ise mahcup hareketlerle
misafirini rahat ettirme
çabası içindeydi sürekli.
Bir kapının dışındakilere
bağırarak emirler yağdırıyor
-bunlar karısı, kızı olmalıydı-
bir bana dönüp
kısık sesle ve nispeten kibarlaşmaya
çalışarak başka
bir ihtiyacım olup olmadığını
soruyordu. Bağırdığını
ben de duyuyordum
aslında ama o, bu
çifte davranışı saklamak
gereği görmüyordu. Bu
arada odada ne kadar
yastık varsa sırtıma vermişti.
Çiftçinin yanına
oturttuğu biri beş altı yaşlarında
görünen diğeri on
yaşında iki oğlu, tek bir
kelime etmeden pinpon
maçı izler gibi bir o yana
bir bu yana bakarak yetişkinleri
izliyorlardı. Büyük
olanı, dördüncü sınıftaki
öğrencilerimdendi. Oğlanların
böyle şehzadeler
misali oturmaları ve kapı
dışındaki kadınlara reva
görülen muamele tuhaf
geldi aslında. Ben babamı
anneme yardım ederken
görmüştüm hep çocukluğumdan
beri. Ama buraların
gerçeği buydu işte.
"Öğren bunları hoca!" dedim
kendi kendime.
"Anadolu'nun göbeğine
geldin". Tam karşımda
oturan muhtar da bu durumu
garipsemişe benzemiyordu.
O sadece birazdan
gelecek sofranın derdindeydi;
iki kat olmuş
göbeğini yokluyordu eliyle.
"Öğretmen Bey"
Böyle çağrılmaya
daha alışamamıştım. Mezun
olduktan sonra üç yıl
kadar beklemiştim bu atamayı.
Bu arada çeşitli
kurslara giderek oyalanmış
ve sonunda evime
yaklaşık bin kilometre
mesafedeki bu ücra köye
öğretmen olarak atanıp
gelmiştim. Üzerime yüklenen
bu sıfata henüz öyle
uzak ve yabancıydım ki
"rüyada gibi olmak" deyiminin
ne ifade ettiğini
şimdi anlayabiliyordum.
Çevremdeki her olay ya
da konuşma sisler arasında
cereyan ediyordu ve
birkaç yıl sonra bu günleri
en azından bu akşamı
hiç hatırlamayacağımdan
neredeyse emindim. Sarhoş
gibi dolaşıyordum
birkaç gündür köyde.
Okul, tek bir derslik ve
Atatürk köşesi ile birkaç
yangın kovası sığdırılmış
bir koridordan ibaretti ve
bu küçücük köyde lojman
ya da kiralayabileceğim
bir ev bulmak imkânsızdı.
Eski devirlerde olduğu
gibi -köy romanlarında
okuduğum şekliyle- bir
köy odası da yoktu artık.
Muhtar öyle demişti.
"Öğretmen Bey, sana başını
sokacak bir yer muhakkak
ayarlayacağız amma
şimdilik her gün birimizin
evinde misafir oluver."
demiş ve dün gece
kendi evinde yatırmıştı.
Bu akşam da yine muhtar
tarafından buraya, Mahmut
Ağa’nın evine getirilmiştim
ve garip bir yetim
gibi bırakılacaktım yemekten
sonra. ‘Mahmut
Ağa’ dediği zaman köyün
ağasının evine gideceklerini
sanmıştım önce. Oysa
durum sandığım gibi değildi.
Burada herkes birbirine
ağa diyordu ama hiç-
YÜK Ede biyat