15.11.2021 Views

YukEdebiyatKasımAralık2021

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayfa 31

kaygıları, yaşananları, beklentileri,

çelişkileri bize hatırlatır.

Olric aynı zamanda

hesap sormayı da bilir. Böylelikle

rahatlayan okuyucu,

bir yere kaçamaz, sonunda

Olric’e yakalanır. Ağır kurguların

içerisinde ironiyle

karşılaşan okuyucu gevşer,

yüreklenir ve kendisinin de

bir tutunamayan olduğunu

unutur ve hatta hayattan intikam

alacağını düşünür.

Oğuz Atay, diğer yapıtlarında

da iddia edildiği

gibi kaypak aydınların buhranlarını

değil, sistemin bütün

hücrelerini yani kurumlarını

ve yöneticilerini de

herhangi bir ideolojik kalıba

dökmeden bütün çıplaklığa

bize gösterir.

“Korkuyu Beklerken”

adlı öykü kitabında ise bireyin

bozulmuş ruh sağlığını,

kendisine ve topluma yabancılaşmasını

anlatıyor gibi görünse

de aslında bu sorunsallığı

içselleştirilerek toplumsal

boyuta ustaca taşır.

D a h a k i t a b ı n a d ı n ı

“Korkuyu Beklerken” okurken

bile hissedilen toplumsal

eleştiri, öykülerin tümünde

bireyin toplumla karşılıklı

ilişkileri üzerinden yükselir.

Burada “Kalabalık bir

topluluk içindeydi. Başarısızdı.

Parası yoktu. Dileniyordu.”

cümlesiyle asıl işaret

edilen birey değil, toplumun

kendisidir. Çünkü ona göre

birey, yaşadığı toplumun bir

aynasıdır. Toplum, ekonomik

gücüne sahip olurken

vicdanî değerlerini kaybetmiştir

ve insanlık dileniyordu.

“Beyaz Mantolu Adam”

adlı öyküdeki beyaz manto;

“Babama Mektup” adlı öyküsündeki

dalkavuk insanlar;

“Tehlikeli Oyunlar” kitabındaki

günlük oyunlar oynayan

küçük topluluklar;

“Bir Bilim Adamının Romanı”

kitabındaki gülümsemeyi

unutan eylemsiz doçentler

de bu toplumun bir aynasıdır…

Oğuz Atay… Kendisine

düşen görevi, toplumu

yansıtmak için o aynanın sırrı

olarak yerine getirmiştir.

Şunu unutmayalım… Bugün

baş tacı yazarlardan birisi

olduğu farkına varılmışsa

Oğuz Atay’ın aradığı okurlarının

sayesinde olduğunu

unutmamak gerekiyor. Hiç

kimse kendine paye çıkarmasın

ve hiç kimse ne Oğuz

Atay’ı ne de bu okuyucuları

da, “Günümüzde birey, ruh,

özeleştiri, imge, yalnızlık,

içsellik gibi kavramlar artık

çok revaçta… İnsanlar sığınacak

liman, kendini anlatacak

yazar arıyor” diyerek

küçümsemeye kalkışmasın.

Hadlerine de değildir. Aksine

bu okuyucular artık ne

istediğini bilen, çevresinde

olup bitenlerin farkına varan,

yani tutunamayanlar

ülkesinde hayata sımsıkı tutunan

insanlardır. Ne diyor,

Oğuz Atay? '' Kimse Sana

Özgürlük Veremez. Kimse

Sana Eşitlik, Adalet Veya

Başka Bir şey Veremez. Eğer

Adamsan, Se n Alırsın.”diyor.

Evet, Oğuz Atay cüceler

ordusuyla tek başına

savaşan dev bir kalemdi.

Adam gibi adam ve edebiyatçıdır.

Özgürlüğünü de,

eşitliğini de, adaletini de söke

söke aldı.

i) Oğuz Atay- Günlük ve Eylembilim.

İletişim Yayınları..

3.Baskı.1992. Sayfa: 100/102

ii) A.g.e. - Sayfa: Sayfa: 136/140

iii) 1970’te TRT Roman ve Hikaye

Y a r ı ş m a s ı ’ n d a

“Tutunamayanlar” adlı romanıyla

ödül aldıktan sonra kitaplarını

yayınlayan ilk yayıncısı

Sinan Yayınevi sahibi Hayati

Asılyazıcı, röportajlarında

Oğuz Atay’ın kitaplarını hiçbir

yayıncının basmaya yanaşmadığını

söyler.

Yıl 1 Sayı 2

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!