YukEdebiyatKasımAralık2021
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Sayfa 29
ve eyyamcı halkı eleştirmek
değildi. Günümüzde Oğuz
Atay’la ilgili eleştirilerde düşülen
yanlışlık budur.
Atay’ın önceliği, aslında halkın
sorunlarıyla ilgilenmek
onu dile getirmek ve tartışmaktı.
Yani hayata tanıklık
etmekti. İşte bu nedenle,
geçmişte ve günümüzde nice
yazarları nasıl hapishanelerde
çürüterek ona düşüncelerinin
bedeli ödettirilmeye
kalkışılmışsa Oğuz Atay
da şimdiye kadar görmezden
gelinerek ya da yanlış
yorumlanarak yalnızlığa
mahkûm edilmiştir.
G e r ç e k t e , O ğ u z
Atay’ın eleştirileri dünden
bugüne geçerliliğini korumaktadır.
Geçmişte nasıl
kültür gangsterlerini (!) eleştirmişse,
bu sözleri bugün de
aynı zihniyetin devamı olanlaradır.
Bu insanların o dönemde
olduğu gibi bugün
de Oğuz Atay’a sahip çıkma,
onu anlama gibi bir dertleri
yoktur. Amaçları, Oğuz
Atay’ı kimliksizleştirmek,
hiçleştirmek ve bir tüketim
aracı olarak kullanmak ve
isminden kendine paye çıkarmaktır.
Onun eleştirdiği
kesim ise işte bu kesimdi. Ki
bunlar edebiyatta ve toplumsal
yaşamda kendi gerçeğiyle
yarına dair estetik ve
ideolojik eleştirilerden kaçanlardı.
Dün de vardılar,
bugün de ve yarın da olacaklar.
Oğuz Atay bugün yaşasaydı;
medyanın her türlü
desteğini alan; gazetelerde
tam sayfa ilanlarda boy gösteren;
billboardlarda, sinema
ve televizyonlarda reklamlarla
afişe edilen; pop yıldızı
gibi satışa sunulan; süpermarketlerde
deterjan, saç boyası
gibi bir meta gibi indirimli
raflarda boy gösteren;
bol basımlı, düşük etiketli
ucuz, bir alana bir tanesi bedava
verilen; arabesk şarkı
sözlerinin ve imgenin ucuz
sözcüklerine sığınan günümüzün
yazarlarıyla korkak
ve küçük menfaatlerini gözeterek
yaşayan insanları,
hâlâ hantal davranan bürokrasiyi,
günlük çözümlerle
halkı uyutmaya çalışan siyasetçileri
yine eleştirir ve yerden
yere vururdu. Yani siz
sanıyor musunuz ki, Oğuz
Atay yaşasaydı; daha yazılmadan
bile göklere çıkartılan
ve magazin mantığıyla
yapılan yayınlarla, insanların
beynine kazılmak istenen
romanlara, yazarlara, sanatçılara
yani bu zor dayatmalara
bir şey demezdi. Edebiyatta
ve yaşamda gerçek değerler
görmezden gelinerek
her şeyin bir biat kültürü
çevresinde yorumlanmasına
ve bu anlayışın modern, popüler
ve çağdaş bir anlatım
içerisine saklama girişimlerine
karşı çıkmazdı. Günümüzde
artık çok dile gelmese
de bir edebiyatın endüstri
olma gerçeğine, kitapların
tekelci yayıncıların ceplerini
dolduran bir meta halini almasına
ve bu nedenle kitapların
içeriğine bakılmaksızın
edebiyat endüstrisinin mamulü
olarak algılanmasına
itiraz etmezdi. Bu durumun
kapitalist sistemin sömürü
çarklarına yeni bir dişli eklenme
durumundan başka
bir şey olmadığını hepimizden
daha iyi biliyordu, Oğuz
Atay… Bunları nereden mi
biliyorum? Oğuz Atay bana
kendisi söyledi, yapıtlarında.
Sessiz kalmadığını da hiçbir
zaman sessiz kalmayacağını
da yazarak ortaya koymuş,
çünkü. Sömürülen halkın o
sömürünün bir parçası haline
getirdiği yazarları da ster
e o t i p l e ş t i r i l d i ğ i n i
(basmakalıp düşünce) ve
keyfine göre kapitalizmin
kendi ideolojik kültürünü
yücelteceğini kitaplarında
açık açık anlatıyor. Gönül
ve bilinç gözüyle okuyun
Yıl 1 Sayı 2