Veraset, 4. Yıla Özel sayı.
Bu dergimizde Kemalizmin dini olarak ne açıdan incelenmesi gerektiğini, Mustafa Kemal'in Çanakkale'deki rolünü, milliyetçiliği ve daha bir çok konuyu okuyacak yeni ufuklara gideceksiniz!
Bu dergimizde Kemalizmin dini olarak ne açıdan incelenmesi gerektiğini, Mustafa Kemal'in Çanakkale'deki rolünü, milliyetçiliği ve daha bir çok konuyu okuyacak yeni ufuklara gideceksiniz!
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
bir yetkisi vardır. Onların belirledikleri
‘dün öyleydi ‘ Onların belirledikleri dün
açısından saygın olabilir. Bu ayrı bir
şeydir. Bu saygınlık onları bugün için
dokunulmaz yapmanın gerekçesi
olmamalıdır.”[2] Şeriat, bu nedenle Allah
ile aldatanların oyuncağı hâline gelmiştir.
Halbuki Kur’an Allah ile aldatmanın
önünü kapatan tek ilahî kitaptır.[3]
Kur’an-ı Kerim’de o sahte din
adamlarının dini kullanarak halkı
sömürdüğünü söylenmiştir. Siz ey iman
edenler! Bilin ki hahamlardan ve
rahiplerden birçoğu insanların
mallarını, (ürettikleri) batıl inanç
karşılığı boğazlarına geçiriyorlar;
böylece (onları) Allah’ın yolundan
çeviriyorlar. Hem altın ve gümüş
toplayarak servet yapıp, hem de onu
Allah yolunda sarf etmeye
yanaşmayan kimseler var ya: işte
onları can yakıcı bir azap ile müjdele.
[4] diye geçer. İslam’da hiç kimsenin
Allah’ın dinini temsil etme yetkisi yoktur.
Allah hiçbir kişi ya da grubu temsilcisi
olarak tayin etmemiştir. “Din, insanların
ortak paydasıdır. Kimse din konusunda
bir diğerinden daha fazla hak ya da yetki
sahibi değildir. Şüphesiz Allah’ın dinini
en doğru ve güzel şekilde anlayarak
yaşamak her inananın en öncelikli
vazifesidir. Bilmediğini öğrenmek,
bildiğini düşündüğü kişilere danışmak,
herkesi ve her görüşü değerlendirmek ve
sonuçta, aklına, yaratılışına ve pek tabi
Allah’ın vahyine ve vahiy ile hareket
ederek inananlar için örnek olan
peygamberlerin hayatlarına göre inanç
ve kabullerini gözden geçirmek
durumundadır. Bu noktada meseleye
meşhur âlim Muhammed Abduh’un
düşünceleri üzerinden bakmakta yarar
vardır: 'Abduh şunu çok net bir üslupla
ortaya koymuştur ki İslam, dini otoriteyi
reddetmekle kalmamış onun izlerini
kökünden silmiştir. Hatta İslam’ın
getirdiği en önemli esas bu ilkeyi
yıkmaktır. İslam Allah ve Resulü’nden
sonra hiç kimseye başka birinin
inancına egemen olma ve imanına
baskı uygulama hakkı vermemiştir.
Resulullah bile denetleyici ve baskı
kuran biri değil, sadece tebliğ edici ve
uyarıcıdır. İslam’da iyiliği tavsiye edip
kötülükten uzaklaştırmaya çalışmaktan
başka bir otorite yoktur. Bu otorite de
belli bir sınıfa tahsis edilmemiş, bütün
Müslümanlara birlikte verilmiştir. Bu
yüzden bir kimsenin nasihat ve irşattan
başka yeryüzünde veya gökyüzünde
‘bağlama’ ve ‘çözme’ gibi bir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla dinin
Memleket Sevdasıyla...