Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
2 <strong>MediaCat</strong>
İşin Özü Dijitalleşme<br />
Podcast’i<br />
M. Serdar Kuzuloğlu’ndan değişen ve<br />
dijitalleşen iş dünyası.<br />
Birlikte mümkün
İÇİNDEKİLER<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> Öne Çıkanlar<br />
42<br />
KAPAK<br />
CİDDİ BİR SORUNUMUZ VAR<br />
Sosyolojik perspektiften bakıldığında; bir sorunun adını koyup<br />
onu yüksek sesle söylemek o sorunun gerçekliğini kabul etmek<br />
demektir. Tam da bu nedenle, alenen ortada olduğu halde<br />
adı koyulmayan, bahsi geçirilmeyen sorunların gerçekliğinin<br />
reddedildiğini varsayarız. Bugün, sorunumuzun adı iklim<br />
krizi ve hepimiz bu iki kelimeyi haykırmak mecburiyetindeyiz.<br />
Geleceğimiz, sesimizin ne kadar gür çıkacağına bağlı.<br />
İŞ DÜNYASI<br />
- Önceliğimiz ilgi alanları<br />
Tuna Canatar<br />
LEGO Group Türkiye, İsrail Ve<br />
Yunanistan Pazarlama Direktörü<br />
LEGO Group’u ürün inovasyon<br />
şirketi olarak tanımladıklarını<br />
söyleyen Tuna Canatar,<br />
stratejilerindeki en önemli<br />
değişimin hedef kitleyi tekrardan<br />
tanımlamak olduğunu söylüyor.<br />
KÜLTÜR<br />
Değişim dayatmayla<br />
olmaz<br />
Prof. Dr. Jonah Berger<br />
Tüketici Davranışları Ve Sosyal Etki<br />
Uzmanı<br />
Değişimi Tetiklemek adlı kitabı<br />
<strong>MediaCat</strong> Kitapları etiketiyle<br />
raflarda yerini alan Prof. Dr.<br />
Jonah Berger'den düşünceleri<br />
değiştirmenin inceliklerini dinledik.<br />
TASARIM<br />
Sakin kal, tasarıya<br />
odaklan<br />
Utku Lomlu<br />
Tasarımcı, Lom Creative Studio<br />
Ortaya iyi bir iş koymak için<br />
önemli olanın güvensizlik ve<br />
huzursuzluğa düşmeden tasarıya<br />
odaklanmak olduğunu söyleyen<br />
Tasarımcı Utku Lomlu’ya göre,<br />
önyargıları kırmanın yolu cesaret<br />
ve inançtan olduğu kadar zaman<br />
ve sabırdan da geçiyor.<br />
YARATICILIK<br />
Sanatın sordurduğu<br />
sorular<br />
Amy Whitaker<br />
NYU Görsel Sanatlar Yönetimi<br />
Profesörü ve Yazar<br />
Art thinking, yeni ekonomi araçları<br />
ve NFT patlamasıyla anlam<br />
tazeledi. “Business” ve “art”<br />
kavramlarını yakınlaştıran bu<br />
perspektif, pandeminin getirdiği<br />
belirsizlik ortamının yönetimi için<br />
yeniden gündeme geldi.
BEĞEN BUTONU<br />
10 Yolun sonu görünüyor<br />
Pelin Özkan<br />
12 Kitap<br />
GÜNCEL<br />
14 Türkiye’den Haberler<br />
15 Global Haberler<br />
16 Spotlight<br />
Gamze Tunç<br />
18 Trend<br />
Retail media<br />
20 <strong>2021</strong> model Felis<br />
Felis bu yıl 17 ana bölümde, 14 jüri<br />
başkanıyla yola çıkıyor. Elbette son<br />
bir yılda hayatımızda değişen ve<br />
dönüşen her şeye ayak uydurarak…<br />
Bu yıl da her yıl olduğu gibi incelikli<br />
güncellemelerle, dünyayı ve trendleri<br />
yakalayan Felis’in <strong>2021</strong> versiyonuna<br />
yakından bakalım.<br />
22 Curious Felis'le tanıştınız mı?<br />
23 Sıradışı bir vaka yarışması<br />
Berkant Avcı<br />
24 Daha güncel daha esnek<br />
İŞ DÜNYASI<br />
28 Karbon nötr doğa pozitif<br />
Yaşanabilir bir gelecek için küresel<br />
sıcaklık artışını sınırlandırmak ile<br />
biyolojik çeşitliliği korumak birbirini<br />
destekleyen hedefler durumunda.<br />
Bu hedeflere giden yolda uygulanan<br />
öncelikli strateji karbon nötr planları.<br />
Karbon nötr bir geleceğe ulaşmanın<br />
temelinde ise doğal iklim çözümleri<br />
yatıyor.<br />
34 Beyaz yakalıyı anlama kılavuzu<br />
Beyaz yaka pandemiyle birlikte<br />
yaşadığı sınır deneyiminde<br />
neleri sorguladı? Çalıştığı<br />
kuruma olan aidiyeti ne yönde<br />
değişti? En önemlisi de bundan<br />
sonrası için beklentileri neler?<br />
Habitus Research’ün 30 kişiyle<br />
derinlemesine görüşmeler yaparak<br />
gerçekleştirdiği araştırmaya ek<br />
olarak FikriMühim işbirliğinde<br />
uygulanan anket çalışması, beyaz<br />
yakalının haletiruhiyesini ortaya<br />
koymakla kalmıyor, geleceğe daha<br />
iyi hazırlanmak isteyen iş dünyasına<br />
da bir yol haritası sunuyor.<br />
MEDYA<br />
56 Bir Bakışta<br />
Bir garip hisler silsilesi<br />
NEWTECH<br />
62 Güçlendirilmiş gelecek<br />
Teknolojik gelişmelerin geleceğin<br />
inşasındaki rolünde, şimdiye<br />
kadar kötümser senaryolardan<br />
bahsettik. Geçtiğimiz yıl ise<br />
insanlığın teknolojiye belki de en<br />
çok ihtiyaç duyduğu bir dönemi<br />
geride bıraktık. Hükümetler teknoloji<br />
ve inovasyona olan yatırımlarını<br />
artırmışken, kurumlar da inovasyon<br />
yaklaşımlarında değişikliğe<br />
gitti. Artık güçlendirilmiş gelecek<br />
anlatısında inovasyonu yeniden<br />
düşünmenin zamanı.<br />
72 E-cüzdanın yükselen cazibesi<br />
Bankacılığın yeni normali, tüketicileri<br />
e-cüzdan kullanımına teşvik<br />
ediyor. <strong>MediaCat</strong> ve Twentify<br />
işbirliğinde gerçekleştirilen e-cüzdan<br />
araştırması, sektörün konumuna<br />
ve tüketicilerin beklentilerine dair<br />
değerli veriler sunuyor.
İÇİNDEKİLER<br />
MARKETING<br />
76 Neden Önemli: Gönüllülük<br />
Afetlerle birlikte daha sık anmaya<br />
başladığımız “gönüllülük”, Türkiye’de<br />
emekleyerek ilerliyor. Nedenlerini ve<br />
iyileştirme yollarını Prof. Dr. Emre<br />
Erdoğan ve SosyalBen Vakfı Kurucusu<br />
Ece Çiftçi ile tartışıyoruz.<br />
78 Disruption Story<br />
Müşterileri marka elçilerine<br />
çevirebilmek<br />
80 Bir başka okula dönüş<br />
DİJİTAL<br />
84 Pardon, amacınız nedir?<br />
Kayhan Dural<br />
86 Bizi Etkileyen Her Şey *5<br />
Doğa bayrak kaldırıyor<br />
Son bir ayda yaşananlar gösterdi<br />
ki biz dijital dünyalardan, startup’lardan,<br />
teknolojiden, popüler<br />
kültürden bahsederken aslında<br />
dünyanın en eski mirasını yerle bir<br />
etmişiz. Bizi Etkileyen Her Şey’in<br />
odağında bu ay Tema Vakfı var.<br />
90 Trendyol’un başarı öyküsünden<br />
dersler<br />
TASARIM<br />
94 Futbolda tasarım kültürü<br />
Ozan Karakoç<br />
98 Kreatifin Keşfi<br />
Çarman Çifter<br />
YARATICILIK<br />
REKLAM VE ADVERTORIAL İNDEKSİ<br />
104 BWI <strong>2021</strong><br />
21’inci yüzyıl nasıl gidiyor?<br />
106 Tüketicilerin gözünü yeşile<br />
boyamayın<br />
Madhavi Venkatesan<br />
108 Bir arayüz olarak insan vücudu<br />
Misha Sra<br />
110 Bay K.’nın hayatı nasıl değişti?<br />
Sait Aytemur<br />
112 Ad*Watch<br />
114 Felis Kampanyalar<br />
116 #ofotoğrafınhikâyesi<br />
Kenan Ünsal<br />
Akbank 13<br />
Logitech<br />
Arka kapak<br />
Uğur Okulları 82-83<br />
Bosch 30-31<br />
Damat 7<br />
Demirdöküm 66<br />
Monster Notebook 87<br />
Red Bull 9<br />
Reklamania 58-59<br />
Vaillant 32-33<br />
Vakıfbank 55<br />
Vestel 100-101<br />
Denizbank 25<br />
Royal Canin 92-93<br />
Vodafone<br />
Ön kapak içi ve karşısı<br />
DPİD<br />
Arka kapakiçi<br />
Sahibinden 17<br />
Zer 57<br />
Format C 40<br />
iyzico 74-75<br />
Lezita 19<br />
Siemens 70-71<br />
Tasarist 65<br />
Turkcell 53
EDİTÖRDEN<br />
Sayı: 317 • <strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong><br />
Halimiz<br />
duman<br />
ISSN: 1301 - 7675<br />
Yayın Türü<br />
Süreli yaygın yayın (aylık)<br />
Sahibi<br />
Kapital Medya Hizmetleri AŞ<br />
REKLAM SATIŞ<br />
Reklam ve Etkinlik Satış Direktörü<br />
Aysun Zeren Kangı<br />
aysunzeren@kapital.com.tr<br />
Kıdemli Reklam ve Etkinlik Satış<br />
Müdürü<br />
Cansu Ersöz<br />
cansuersoz@kapital.com.tr<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
Pelin Özkan<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Pelin Özkan<br />
pelinozkan@kapital.com.tr<br />
Genel Müdür Yardımcısı<br />
Birce Güler<br />
birceguler@kapital.com.tr<br />
Reklam ve Etkinlik Satış Müdürleri<br />
Gamze Oktay<br />
gamzeoktay@kapital.com.tr<br />
Buket Alpboğan<br />
buketalpbogan@kapital.com.tr<br />
KAPİTAL MEDYA LONDRA<br />
Londra Temsilcisi<br />
Ozan Mert<br />
ozanmert@kapital.com.tr<br />
eçtiğimiz haftalarda ülkemizde<br />
G<br />
yaşanan yangın ve sel felaketleri<br />
her ne kadar küresel ısınmayı<br />
gündemimize taşısa da iklim<br />
krizi uzun bir süredir Dünya’nın gündeminde.<br />
Varoluşumuzu mümkün kılan kadim<br />
bir sistemi bencilce bozuyor, kendi türümüz<br />
dahil olmak üzere pek çok canlının<br />
geleceğini tehlikeye atıp yok ediyoruz.<br />
Yaşanan gelişmeler ışığında, derginizin<br />
bu sayısını iklim krizine ayırarak tarihe<br />
naçizane bir not düşmek istedik. Kapak<br />
dosyamızda Prof. Dr. Levent Kurnaz ve<br />
Kıvılcım Kocabıyık ile yaptığımız kapsamlı<br />
söyleşinin yanı sıra süreçte markalara<br />
düşen rolleri irdeleyen, krizin psikolojimiz<br />
üzerindeki etkilerine ışık tutan ve<br />
sorumluluk dağılımını anlamaya çalışan<br />
birbirinden kıymetli uzman görüşleri bulacaksınız.<br />
Deeper’ın Tema Vakfı odağında<br />
gerçekleştirdiği araştırma ve karbon nötr<br />
geleceğe giden yolda izlenen stratejiler de<br />
siz sevgili okurlarımız tarafından keşfedilmeyi<br />
bekliyor.<br />
Elbette bu ay ele aldığımız tek konu iklim<br />
değil. Beyaz yakalının pandemiyle değişen<br />
anlam dünyasından paranın geleceğine;<br />
okula dönüşten Brand Week Istanbul, Felis<br />
<strong>MediaCat</strong><br />
mediacatonline<br />
<strong>MediaCat</strong><br />
ve çiçeği burnunda Curious Felis’e geniş bir<br />
konu yelpazesi elinizin altında.<br />
MEDIACAT KİTAPLARI STORYTEL’DE<br />
<strong>MediaCat</strong> Kitapları bu ay da kitaplığınızın<br />
en havadar köşesine talip. Kasım’da Brand<br />
Week Istanbul’da ağırlayacağımız Jonah<br />
Berger’in insanları ve kurumları değişime<br />
götüren yolların haritasını çizdiği Değişimi<br />
Tetiklemek kitabı raflarda.<br />
Bu ay okurlarıyla buluşmayı bekleyen<br />
bir diğer kitabımızsa Ken Auletta imzalı<br />
Düşman Kardeşler. Auletta’nın reklam<br />
dünyasının önemli oyuncularının odalarına<br />
girerek eski toprakların yanı sıra yükselişteki<br />
oyuncular ve güç simsarlarıyla<br />
buluştuğu Düşman Kardeşler, reklam ve<br />
pazarlama alanına ilgi duyanlara keyifli bir<br />
okuma vaat ediyor.<br />
Kitapları okumak yerine dinlemeyi tercih<br />
edenlere müjde: <strong>MediaCat</strong> Kitapları,<br />
Malcolm Gladwell’in çoksatan kitabı Outliers<br />
(Çizginin Dışındakiler) ile Storytel’de.<br />
Sesli kitap severler gelecek dönemde yeni<br />
kitaplar için takipte olsunlar.<br />
Sizi derginizle başbaşa bırakmadan<br />
önce ufak bir şarkı önerisi… Bu ay Editörden’de<br />
bana The Kings of Frog Island'dan<br />
Welcome to the Void eşlik ediyor. Yeni sayılarda,<br />
kitaplarda ve her gün mediacat.com<br />
adresinde buluşmak dileğiyle. ■<br />
<strong>MediaCat</strong><br />
ARZU NİLAY KOCASU<br />
/company/<strong>MediaCat</strong><br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Arzu Nilay Kocasu<br />
arzunilaykocasu@kapital.com.tr<br />
Editör<br />
Tuğba Özöğretmen<br />
tugbadulger@kapital.com.tr<br />
Muhabir<br />
Gönül Hadımlı<br />
gonulhadimli@kapital.com.tr<br />
Ek Yayınlar Editörü<br />
Sultan Öncü Arslanoğlu<br />
sultanoncu@kapital.com.tr<br />
İnternet Editörü<br />
Sencer Uçar<br />
sencerucar@kapital.com.tr<br />
Yardımcı İnternet Editörü<br />
Simge Şenses<br />
simgesenses@kapital.com.tr<br />
Görsel Yönetmenler<br />
İlker Kurt<br />
ilkerkurt@kapital.com.tr<br />
Levent Kal<br />
leventkal@kapital.com.tr<br />
Kapak<br />
Mustafa Alcan - Muhabbet<br />
Sosyal Medya Uzmanı<br />
Oğulcan Palabıyık<br />
ogulcanpalabiyik@kapital.com.tr<br />
İçerik Direktörü<br />
Alev Kaynak<br />
alevkaynak@kapital.com.tr<br />
İçerik Müdürü<br />
Doğan Terzi<br />
doganterzi@kapital.com.tr<br />
Katkıda Bulunanlar<br />
Çisil Sohodol, Ekin Özaksoy<br />
Almbaidheen, Ezgi Hünerli,<br />
Işıl Karaaslan, İhsan Özçıtak,<br />
Kayhan Dural, Ozan Karakoç,<br />
Sait Aytemur<br />
Global Editör<br />
Nazlı Selin Özkan<br />
selinozkan@kapital.com.tr<br />
PAZARLAMA<br />
Etkinlik Yöneticileri<br />
Cankız Akkaya<br />
cankizakkaya@kapital.com.tr<br />
Zeynep Özfırıncı<br />
zeynepozfirinci@kapital.com.tr<br />
Satın Alma ve İdari İşler Direktörü<br />
Serdal Tiftik<br />
serdaltiftik@kapital.com.tr<br />
Etkinlik Satış Müdürü<br />
Savaş Seçkinler<br />
savasseckinler@kapital.com.tr<br />
MEDIACAT KİTAPLARI<br />
Kitap Editörü<br />
Barış Cezar<br />
bariscezar@kapital.com.tr<br />
Kitap Satış ve Dağıtım Sorumlusu<br />
Salih Şahin<br />
salihsahin@kapital.com.tr<br />
T: (212) 282 26 40<br />
www.mediacat.com<br />
Yönetim Yeri<br />
Nispetiye Caddesi, Akmerkez<br />
E Blok Kat: 6 Etiler 34349 İstanbul<br />
T: 212 282 26 40<br />
F: 212 282 26 32<br />
Baskı<br />
Promat Basım Sanayi ve Ticaret Aş.<br />
Orhangazi Mahallesi 1673.Sokak<br />
No:34 Esenyurt 34348 İstanbul<br />
T: 212 622 63 63<br />
F: 212 605 07 98<br />
info@promat.com.tr<br />
Dağıtım<br />
Dünya Dağıtım<br />
T: 212 440 29 85<br />
© <strong>MediaCat</strong> Kapital Medya AŞ tarafından<br />
TC yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır.<br />
<strong>MediaCat</strong>’in isim ve yayın hakkı Kapital Medya<br />
AŞ’ye aittir. <strong>MediaCat</strong>’te yayımlanan yazı,<br />
fotoğraf, karikatür ve illüstrasyonların her hakkı<br />
saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.<br />
İmzalı yazılardaki görüşler yazarlarına aittir.<br />
8 <strong>MediaCat</strong>
BEĞEN BUTONU<br />
Yolun sonu<br />
görünüyor<br />
PELİN ÖZKAN<br />
pelinozkan@kapital.com.tr<br />
Kâbus gibi<br />
iki ayı geride<br />
bıraktık. Özellikle<br />
Ağustos ayında<br />
yaşadıklarımız<br />
distopik pek<br />
çok romanı<br />
doldurabilirdi. Bu<br />
kadar çok şeyi üst<br />
üste yaşadıkça<br />
kanıksıyor,<br />
kısa sürede de<br />
unutuyoruz. Bu<br />
yüzden de yazmak,<br />
kayıt altına almak<br />
istedim ki en azından<br />
zaman zaman dönüp<br />
geriye baktığımızda<br />
hafızalarımızı<br />
tazeleyelim.<br />
ki yıldır mücadele ettiğimiz<br />
pandeminin üzerine<br />
İ<br />
Akdeniz ve Ege kıyılarımızdaki<br />
orman yangınları,<br />
arkasından Karadeniz’de sellerle gelen<br />
felaketler… Doğu ve Güneydoğu illerimizdeki<br />
yangınlar -ki onlar gündem<br />
bile olmadı. <strong>2021</strong> Ağustos ayındaki<br />
yangınlar belki de tarihimizdeki en büyük<br />
yangınlardı. Antalya’nın Manavgat<br />
ilçesindeki ormanların neredeyse tamamı<br />
yandı. Marmaris yangını 14'üncü<br />
gününde kontrol altına alınabildi. Milas<br />
yangını 11 gün sürdü. Yangınlar ve<br />
seller insanlarımızın, doğamızın, hayvanlarımızın<br />
yanı sıra insanlığımızı da<br />
büyük oranda yuttu.<br />
Yıllardır bilim insanlarının iklim<br />
krizi konusundaki uyarılarına kulak<br />
tıkayan hükümetler, siyasetçiler, karar<br />
vericiler ve sanayicilerin hırsı insanlığın<br />
çılgınca tüketimiyle birleşince<br />
yolun sonuna daha çok yaklaştık, yaklaştıkça<br />
doğanın çağrısı daha şiddetli<br />
gelmeye başladı.<br />
Söz konusu doğal felaketler sadece<br />
Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde<br />
yaşanıyor. Türkiye’deki durumu<br />
ağırlaştıran, dünyadaki örneklerinden<br />
farklı kılan şuursuz bir rant hırsı, yağma<br />
ve talan kültürü. Yıllardır bir avuç<br />
insan sivil toplum örgütleriyle birlikte<br />
memleketin ormanlarını, dağlarını,<br />
kıyılarını savunmaktan yoruldu. Yaşadığımız<br />
son felaketlerde de bu bir avuç<br />
insan her tarafa koşturdu.<br />
SINIFTA KALDIK<br />
Büyük bir sınavdı özellikle Ağustos’ta<br />
yaşadıklarımız. Performansımız ise<br />
berbattı. Bir kez daha gördük ki ülkedeki<br />
siyasi kutuplaşma her şeyin önünde,<br />
felaketlerde bile. Artık afetler bile bizi<br />
birleştiremiyor. Haliyle faturası da çok<br />
ağır oldu. Örneğin, erken müdahalelerle<br />
kısa sürede söndürülebilecek yangınlar<br />
bu kutuplaşma yüzünden çok büyük<br />
alanlara yayıldı.<br />
Tüm bu süreçte yüreğimize su<br />
serpen tek şey insanımızın dayanışma<br />
gücüydü. Gönüllüler sivil toplum<br />
kuruluşlarıyla birlikte günlerce hatta<br />
haftalarca yangın ve sel bölgelerinde<br />
mücadele ettiler. Sonrasında evleri,<br />
köyleri yanan insanların ihtiyaçları<br />
için seferber oldular. Şehirlerden yar-<br />
dım malzemeleri yağdı. Bu yardımlaşma<br />
ve dayanışma sürecindeki en dikkat<br />
çeken nokta insanların devlet kurumlarından<br />
çok yardımı doğrudan ulaştıracak<br />
organizasyonlara, platformlara<br />
yönelmesiydi. Kamu kurumlarına olan<br />
bu güvensizliğin nedenini araştırmak<br />
ise oraları yönetenlerin işi.<br />
MEDYANIN AFETLERLE SINAVI<br />
Ülkenin dört bir yanında insanlar doğal<br />
felaketlerle boğuşurken medyamız<br />
eğlence programlarına devam etti.<br />
Haber kanallarında her zamanki gibi<br />
aynı üç-beş kişi saatlerce incir çekirdeğini<br />
doldurmayacak meseleleri tartıştı.<br />
Televizyon kanalları, gazetelerin çoğu<br />
toplumdan felaketleri gizlediler ya da<br />
hafifleterek verdiler.<br />
Medyanın büyük bölümündeki<br />
bu tavır yetmezmiş gibi Radyo ve Televizyon<br />
Üst Kurulu (RTÜK) yangın<br />
haberlerini gündemine taşıyan, halkı<br />
bilgilendiren çok az sayıdaki televizyon<br />
kanalına cezalar yağdırdı.<br />
İnsanlar afetlerle ilgili haberleri<br />
büyük oranda sosyal medyadan takip<br />
etti. Yardım talepleri buradan duyurul-<br />
İklim krizini, birbirinden<br />
çarpıcı tasarımlara<br />
dönüştüren Kenan Ünsal<br />
ve ekibine çok teşekkür<br />
ediyorum.<br />
MEHMET İNANIR / MUHABBET<br />
MEHMET AKARSU / MUHABBET<br />
10 <strong>MediaCat</strong>
du. Ancak yangınlar yayıldıkça yabancı<br />
ülkelerden yangın söndürme uçakları,<br />
yardım talep etmek ve dünyanın dikkatini<br />
çekmek amacıyla başlatılan “Help<br />
Turkey” kampanyasına destek veren<br />
insanların bazılarına soruşturma açıldı.<br />
İNSANLIĞIN GELECEĞİ<br />
TEHLİKEDE<br />
Tüm bu felaketler sürerken Birleşmiş<br />
Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği<br />
Paneli (IPCC) Altıncı Değerlendirme<br />
Raporu yayımlandı. Rapordaki<br />
uyarılar çok ciddi. Dünyanın önemli<br />
iklim bilimcilerinden Michael E.<br />
Mann, IPCC raporundan yola çıkarak<br />
artık yolun sonunun göründüğünü belirtiyor.<br />
İklim krizi konusunda insanlık<br />
hemen harekete geçmezse daha büyük<br />
orman yangınları, daha şiddetli kasırgalar,<br />
daha yakıcı sıcak hava dalgaları,<br />
daha fazla su baskınları olacağını söyleyen<br />
Mann, “Kirletenlerin gecikmesi<br />
yüzünden hepimiz bedel ödemeye başladık”<br />
diyor.<br />
Peki tüm bu felaketlerde bizler ne<br />
yapabiliriz? Bilim insanlarına göre tek<br />
tek bireyler olarak ne kadar mücadele<br />
etsek de bu sorunun üstesinden gelmemiz<br />
mümkün değil. Her birimiz<br />
seçilmiş siyasileri, hükümetleri, iş<br />
dünyasını, karar vericileri harekete<br />
geçiremezsek ne yazık ki her geçen yıl<br />
sona biraz daha yaklaşacağız.<br />
2009 yılında Bob Geldof Cannes<br />
Lions’ta bir konuşma yapmıştı. Kendisi<br />
ve sanatçı arkadaşlarının tüm çabalarına<br />
karşın küresel ısınma konusunda<br />
dünyadaki hükümetleri, karar vericileri<br />
ikna edemediklerini, yaratıcıların bu<br />
zorlu görevde rol almaları gerektiğini<br />
söylemişti. Salonda bulunan insanlar<br />
bu konuşmadan çok etkilenmişlerdi.<br />
Ancak korkarım ki konuşulanlar o salonda<br />
kaldı.<br />
İki soruyla başlayabiliriz: Çalıştığımız,<br />
hizmet verdiğimiz şirketler<br />
karbon emisyonu konusunda ne durumda?<br />
Bunu nasıl azaltabiliriz? Pek<br />
çoğumuz son zamanlarda dilimizden<br />
düşürmediğimiz “purpose” projelerine<br />
odaklanmışken iletişim için harcadığımız<br />
çabayı üretim süreçlerinin temizlenmesi<br />
için de harcayabiliriz. ■<br />
ÖNERİLERİM<br />
#Roman<br />
VAROLMANIN<br />
DAYANILMAZ<br />
HAFIFLIĞI<br />
Milan Kundera’nın 1984’te<br />
yayımlanan Varolmanın<br />
Dayanılmaz Hafifliği<br />
romanı bir kitap olmanın<br />
ötesinde düşünsel bir<br />
sorgulamadır. Özellikle bu<br />
çağda kendimize sormamız<br />
gereken önemli bir<br />
soruyu temel alır: İnsan<br />
doğanın hâkimi, efendisi<br />
midir? Kundera kibir<br />
getiren bilimsel ve teknik<br />
buluşlara rağmen insanın<br />
aslında hiçbir şeye sahip<br />
olmadığını, ne doğanın ne<br />
tarihin ne de kendisinin<br />
efendisi ya da sahibi olmadığını<br />
sorgular roman<br />
boyunca.<br />
Kitapta beni en çok<br />
etkileyen bölümlerden<br />
birini paylaşmak isterim:<br />
Nietzsche bir gün<br />
bir arabacının atını<br />
kırbaçladığını görür. Atın<br />
yanına gider, kollarını<br />
hayvanın boynuna dolar<br />
ve gözyaşlarına boğulur.<br />
Milan Kundera’ya göre<br />
Nietzsche attan Descartes<br />
adına özür diliyordur.<br />
Nietzsche’nin deliliğinin<br />
(yani insanlıktan son ve<br />
kesin kopuşunun) at için<br />
gözyaşlarına boğulduğu<br />
o an başladığına inanır<br />
Kundera ve devam eder:<br />
“İnsan soyunun gerçek<br />
ahlaki sınavı, temel sınavı<br />
onun, merhametine bırakılmışlara<br />
davranışında<br />
gizlidir: Hayvanlara. Ve<br />
işte bu açıdan insan soyu<br />
temel bir yenilgi yaşamıştır,<br />
o kadar temel bir<br />
yenilgi ki bütün öteki yenilgiler<br />
kaynağını bundan<br />
almaktadır.”<br />
Yaşayan son varoluşçu<br />
olarak kabul edilen<br />
Kundera’nın romanı 1988<br />
yılında Philip Kaufman<br />
tarafından sinemaya<br />
uyarlandı. Filmi izlerken<br />
de tıpkı romanı okurken olduğu<br />
gibi sürekli “ben”in<br />
nerede başlayıp, nerede<br />
bittiğini sorgularız.<br />
Ruhun dipsiz bucaksızlığı<br />
karşısında hiçbir şaşkınlık<br />
yaşamazken, “ben”in ve<br />
kimliğin belirsizliği karşısındaki<br />
şaşkınlığımıza<br />
şaşarız.<br />
Başrollerinde<br />
Juliette Binoche, Lena<br />
Olin, Daniel Day-Lewis’in<br />
yer aldığı film aynı<br />
zamanda tarihin önemli<br />
bir dönemine de tanıklık<br />
etmemizi sağlar.<br />
#Film<br />
SOPHIE'NİN SEÇİMİ<br />
Bugün size sinema tarihinin klasiklerinden birini önermek<br />
istiyorum: Sophie’s Choice ya da Türkçe çevirisiyle<br />
Sophie’nin Seçimi. Amerikalı ünlü yazar William<br />
Styron’un aynı isimli romanından 1982’de sinemaya<br />
uyarlanan Sophie’nin Seçimi zamansız bir filmdir.<br />
Edebi dili ve yazım tekniğiyle Ernest Hemingway’in<br />
varislerinden biri olarak gösterilen Styron’un 1972’de<br />
yayımladığı roman Polonyalı göçmen Sophie ile sevgilisi<br />
Nathan’ın fırtınalı ilişkisini hikâyeleştirmiş olsa da<br />
aslında ele aldığı, insanın/insanlığın içindeki sınırsız<br />
kötülüktür. Sophie’nin gizemli geçmişinin izini sürdükçe<br />
bu kötülüğün girdiği her yeri saran ölümcül bir habise<br />
dönüştüğüne tanık oluruz.<br />
Epik bir roman olan Sophie’nin Seçimi İkinci Dünya<br />
Savaşı’nın hemen sonrasında geçer. Anlatıcısı Güneyli<br />
bir genç, Stingo’dur. Büyük bir yazar olmak hayaliyle<br />
New York’a gelen Stingo, Brooklyn’de Yahudilerin<br />
yaşadığı bir pansiyona yerleşir. Aynı pansiyonda kalan<br />
sıradışı bir çiftle tanışır: Auschwitz’ten kurtulmuş koyu<br />
Katolik Sophie Zawistowski ve yetenekli Yahudi sevgilisi<br />
Nathan Landau.<br />
Filmin başrolünde müthiş performansıyla Merly<br />
Streep vardır. Bu rol Streep’in sinema kariyerindeki en<br />
önemli kilometre taşlarından biridir.<br />
Filme ve kitaba ismini veren bölüm Sophie’nin kızıyla<br />
oğlu arasında yapmak zorunda kaldığı “seçim”dir. Bu,<br />
romanda sadece yedi sayfalık bir bölüm, filmde ise<br />
dört dakikalık bir sahnedir. Ancak o kadar etkileyicidir ki<br />
732 sayfalık kitabın kalan bölümleri ya da filmin diğer<br />
tüm sahneleri bu “seçimin” okurda/izleyicide yarattığı<br />
ağır yükü dengelemeye çalışır.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 11
BEĞEN BUTONU<br />
Kitap<br />
DEĞİŞİMİ<br />
TETİKLEMEK<br />
DÜŞÜNCELERI<br />
DEĞIŞTIRMENIN<br />
BILIMI<br />
JONAH BERGER<br />
<strong>MediaCat</strong> Kitapları<br />
Yazar Jonah Berger insanların düşüncelerini değiştirmeye<br />
devrim niteliğinde bir yaklaşımla karışımızda.<br />
Hepimizin değiştirmek istediği bir şeyler var. Pazarlamacılar<br />
müşterilerin düşüncesini, liderler kurumları,<br />
kimileri tüm dünyayı değiştirmek ister. Ama<br />
değişim zordur. İkna, baskı, dayatma, her yolu deneriz<br />
ama hiçbir şey yerinden kımıldamaz. Peki, insanlarda<br />
ve kurumlarda değişimi tetiklemenin daha iyi bir yolu<br />
olabilir mi?<br />
Bu kitapta farklı bir yaklaşım var. Berger’e göre işin<br />
sırrı “Birinin fikrini nasıl değiştirebilirim?” yerine<br />
“Neden bugüne kadar değişmediler? Onları durduran<br />
nedir?” diye sormakta. Değişimin önündeki başlıca engelleri<br />
tespit edip onların nasıl ortadan kaldırılabileceğine<br />
kafa yormakta.<br />
İşte tüm bunları nasıl yapabileceğinizi öğrenmek<br />
istiyorsanız, ihtiyacınız olan her şey bu kitabın sayfaları<br />
arasında. Amacınız ister bir insanı ve bir kurumu<br />
ister bir sektörü veya tüm dünyayı değiştirmek olsun,<br />
olağanüstü sonuçlar elde etmenizi sağlayacak etkili bir<br />
düşünme biçimi ve bir dizi teknik elinizin altında.<br />
VERİ<br />
STRATEJİSİ<br />
BÜYÜK VERI VE<br />
NESNELERIN<br />
İNTERNETI NASIL<br />
KÂR GETIRIR?<br />
BERNARD MARR<br />
<strong>MediaCat</strong> Kitapları<br />
Artık büyük veri çağındayız. Ama o veri denizinde boğulmak<br />
işten değil. Öte yandan bu durum sağlam bir<br />
veri stratejisi oluşturan şirketler için inanılmaz fırsatlar<br />
sunuyor. Veri sayesinde kurumlar, müşterilerini her<br />
zamankinden daha iyi anlıyor ve onlara daha iyi hizmet<br />
sunuyorlar. Veri, şirketlerin, verimliliği artırmalarına,<br />
maliyeti düşürmelerine ve daha iyi ürünler yaratmalarına<br />
yardımcı oluyor.<br />
Bernard Marr kitabında veriyi en iyi şekilde kullanmak<br />
için geliştirilecek stratejileri ele alıyor. Zira<br />
verinin iş yaşamını devrimci bir şekilde dönüştürdüğü<br />
koşullarda, sadece veriyi stratejik bir varlık olarak gören<br />
şirketler yaşamını sürdürebilecek.<br />
Stratejik veri ihtiyaçlarınızı nasıl tanımlayacağınızı,<br />
topladığınız veriyi karar alma süreçlerinde nasıl<br />
kullanacağınızı, nesnelerin interneti dünyasında nasıl<br />
kazanç sağlayabileceğinizi gerçek yaşamdan alınma<br />
vaka çalışmalarıyla anlatan Veri Stratejisi, iş değerlerini<br />
tazelemek ve rekabette avantaj sağlamak isteyenler<br />
için!<br />
Pınar Birim<br />
Grafik Tasarımcı ve<br />
Ressam<br />
ABRAHAM HICKS<br />
İçsel gelişimin en ilham veren konuşmacılarından olan<br />
Abraham Hicks’in YouTube’daki soru cevap seminerleri<br />
güne başlarken, yürüyüşteyken ya da bulaşık yıkarken bile<br />
dinlenebilecek en iyi söyleşilerden. Sıkı bir TED takipçisi<br />
olmama rağmen son zamanlarda ilgimi çeken çok nadir<br />
konuşmaya denk geliyorum ve Abraham Hicks’i keşfettiğim<br />
için çok şanslı hissediyorum. İnsanın hayatıyla, arzularıyla,<br />
ilişkileriyle ilgili her türlü sorunun cevabı bu anlatımlarda<br />
mutlaka mevcut. Yeter ki dinlerken doğru şeye odaklanın.<br />
D&R’DA EN ÇOK SATAN<br />
10 PAZARLAMA VE SATIŞ KİTABI<br />
1 ZENGIN BABA YOKSUL BABA<br />
Robert T. Kiyosaki, Alfa Yayıncılık<br />
2 OUTLIERS (ÇIZGININ<br />
DIŞINDAKILER)<br />
Malcolm Gladwell, <strong>MediaCat</strong><br />
Yayıncılık<br />
DAUCHSY<br />
MEDITATIONS<br />
Gece uykuya dalarken<br />
ninni gibi gelen güzel<br />
olumlamalar. Gündüz<br />
uyanınca zihne ve<br />
bilince alınacak en<br />
güzel sözlerle dolu bu<br />
videolardan kulaklığınızı<br />
takıp, günün her saati<br />
faydalanabilirsiniz.<br />
THE MASTERY OF LOVE<br />
Don Miguel Ruiz<br />
Dört Anlaşma adlı kitabını<br />
okumadıysanız önce onunla<br />
başlayarak bu yazarla<br />
tanışmanızı tavsiye ederim.<br />
Ama okuduysanız, bence<br />
sahilde okunacak en keyifli,<br />
aşk ve ilişkiler üzerine en<br />
tarafsız yazılmış kitaplardan<br />
biri.<br />
MASTERSTEP.ORG<br />
İçinde benim sanatsal<br />
eğitimlerimin de<br />
bulunduğu yeni bir<br />
online kişisel gelişim<br />
platformu. Farklı<br />
uzmanlar ve modüler<br />
eğitim modelleriyle, ilgi<br />
alanlarınıza ait<br />
eğitimleri bir tıkla<br />
izleyebiliyorsunuz.<br />
NOWSHOPFUN.COM<br />
Özgün tasarım ürünler ve<br />
sanat eserleri satan yeni<br />
online alışveriş sitesi.<br />
3 TONGUE FU-SÖZLÜ DÖVÜŞ<br />
SANATI<br />
Sam Horn, Boyner Yayınları<br />
4 BÜYÜK EKONOMISTLER<br />
Linda Yueh, Salon Yayınları<br />
5 AKILLI YATIRIMCI<br />
Benjamin Graham, Epsilon<br />
Yayınevi<br />
6 BIR BORSA SPEKÜLATÖRÜNÜN<br />
ANILARI<br />
Edvin Lefevre, Scala Yayıncılık<br />
7 BABIL’IN EN ZENGIN ADAMI<br />
George S. Clason, Butik<br />
8 EKONOMI 101<br />
Alfred Mill, Say Yayınları<br />
9 PÜR DIKKAT<br />
Cal Newport, Metropolis<br />
10 FIKIRLERINIZI SATMAK<br />
Jeroen Van Geel, Orenda<br />
Yayıncılık<br />
12 <strong>MediaCat</strong>
Akbank FAV’la<br />
yüksel fırsatlara<br />
Ücretsiz bankacılık işlemlerinden çeşitli markaların<br />
kampanyalarına sana özel onlarca avantaj Akbank FAV’da.<br />
Sen de hemen Akbank Mobil’den Akbank FAV’lı ol,<br />
herkesin yükseldiği hayatı yaşa.<br />
Programa; 18-26 yaş aralığındaki, öğrenci Akbank müşterileri, Akbank Mobil’den “Hemen Katıl” tuşu ile ücretsiz olarak üye olabilirler. Akbank FAV’a katılan üyelere Akbank<br />
kanallarından yapacakları 10 adet havale, 10 adet EFT, yurt içi ortak ATM’lerden yapılacak toplam 5 adet para çekme, para yatırma ve bakiye görüntüleme işlemleri, 5 adet<br />
yurt dışı ATM kullanımı ve Akbank ATM’lerinden kartsız para çekme işlemleri ücretsizdir. Üye hesabına 3. kişilerce Akbank’tan yapılacak tüm para transferleri (havale) ücretsizdir.<br />
Akbank FAV üyelerine sunulan Akbank Banka ve/veya Kredi Kartı kampanyalarından kendi kartlarıyla yararlanabilecektir. Tarife sahibinin; Akbank’ın başka bir müşteri programına<br />
dahil olması veya Akbank FAV için belirlenen yaş aralığının dışına çıkmasını takip eden dönem sonunda, Akbank FAV’a üyeliği sonlandırılır ve SMS ile bilgilendirilir. Akbank T.A.Ş.<br />
önceden haber vermek şartı ile Akbank FAV ve tarifesinin koşul ve şartlarında, aynı zamanda tarife ile sunulacağını bildirdiği faydalarda değişiklik yapma ve iptal etme hakkını<br />
saklı tutar. Detaylı bilgi akbank.com’da.
GÜNCEL<br />
Türkiye’den Haberler<br />
TRENDYOL, TÜRKIYE’NIN ILK<br />
DECACORN’U OLDU<br />
Trendyol, aldığı 1,5 milyar dolarlık yeni yatırımla<br />
değerlemesini 16,5 milyar dolara çıkararak “decacorn”<br />
unvanına sahip ilk Türk teknoloji şirketi<br />
oldu. General Atlantic ve Japonya merkezli Soft-<br />
Bank Vision Fund 2 liderliğinde gerçekleşen yatırım<br />
turuna Berlin merkezli Princeville Capital,<br />
ADQ (BAE) ve Katar Yatırım Otoritesi (QIA) de<br />
katıldı. Aldığı yeni yatırımlarla Trendyol’un hissedarlık<br />
yapısı Asya, Avrupa, Amerika, Orta Doğu<br />
ve Türkiye olarak genişledi.<br />
GETIR’DEN YENI<br />
SPONSORLUK ANLAŞMALARI<br />
Getir, Ağustos ayı içerisinde iki futbol<br />
takımıyla yeni sponsorluk anlaşmalarına<br />
imza attı. Üç seneliğine Premier Lig<br />
kulüplerinden Tottenham Hotspur’un<br />
global sponsorluğunu üstlenen marka,<br />
kısa bir süre sonra da Galatasaray Futbol<br />
Takımı’nın forma kol sponsoru oldu. Getir<br />
Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucu<br />
Ortağı Tuncay Tütek, Getir’in hizmet<br />
verdiği ülkelerde<br />
farklı spor kulüpleriyle<br />
işbirliği<br />
yapmayı planladıklarının<br />
da sinyallerini<br />
verdi.<br />
YENİ MÜŞTERİ<br />
GRICREATIVE PORTFÖYÜNÜ<br />
GENİŞLETTİ<br />
Eureko Sigorta iletişim ajansını<br />
seçti. Yeni dönemde markanın<br />
kreatif ve sosyal medya<br />
iletişimini yürütecek ajans<br />
Gricreative oldu.<br />
DARDANEL YENI REKLAM<br />
AJANSINI SEÇTI<br />
Dardanel’in yeni reklam<br />
ajansı belli oldu. Marka, yeni<br />
dönem reklam çalışmalarının<br />
sorumluluğunu Genna İstanbul’a<br />
emanet etti.<br />
BEYAZ KAĞIT’A YENI<br />
ILETIŞIM AJANSI<br />
Beyaz Kağıt yeni dönem iletişim<br />
çalışmaları için FM İletişim ile<br />
anlaştı. FM İletişim, Beyaz Kağıt<br />
bünyesindeki Peros ve Asperox<br />
ile Fest, Sev ve Clix temizlik<br />
markalarına hizmet verecek.<br />
YEMEKSEPETI MARKETYO’YU<br />
SATIN ALDI<br />
Hızlı ticaret platformu Yemeksepeti, önümüzdeki<br />
günlerde hizmete sunacağı Yemeksepeti<br />
Mahalle için ilk adımı attı. 60 ilde<br />
tüketicilere online market alışverişi hizmeti<br />
veren ve yerel zincirlere teknik altyapı ve<br />
yazılım desteği sağlayan Marketyo’yu satın<br />
alan Yemeksepeti, Yemeksepeti Mahalle ile<br />
yerel esnafı dijitalleştirmeyi, yerel market<br />
zincirlerinin büyümelerini desteklemeyi ve<br />
pazar yerinde çeşitliliği artırmayı hedefliyor.<br />
MIKROMOBILITE PAZARINA<br />
TAZE KAN<br />
Abu Dhabi merkezli mikromobilite şirketi<br />
Fenix, pazarın Türkiye’deki oyuncularından<br />
Palm’ı satın aldı. Bu satınalma, Palm’ın bin<br />
500 elektrikli scooter’lık filosunu Fenix’e<br />
devrederek, şirketin toplam araç sayısını 10<br />
bine çıkardı. Ayrıca Fenix’e 15,5 milyonluk<br />
popülasyona sahip İstanbul pazarında yeni<br />
fırsatların da kapısını aralamış oldu.<br />
TAV’IN REKLAM KONKURU<br />
SONUÇLANDI<br />
TAV İşletme Hizmetleri’nin<br />
yeni reklam ajansını seçmek<br />
için açtığı konkur sonuçlandı.<br />
Konkurdan galibiyetle ayrılan<br />
ajans, bu yıl 10’uncu yaşını<br />
kutlayan STANDBY CREATIVE<br />
GROUP oldu.<br />
LOBBY PR’A YENI MÜŞTERI<br />
Çevrimiçi şans oyunları<br />
platformu Nesine.com, yeni<br />
dönem iletişim çalışmaları<br />
için Lobby İletişim ve Etkinlik<br />
Danışmanlığı ile anlaştı. Ajans,<br />
Nesine.com’un tüm projelerinin<br />
iletişim alanlarındaki<br />
danışmanlığını üstlenecek.<br />
14 <strong>MediaCat</strong>
Global Haberler<br />
ACCENTURE INTERACTIVE’İN<br />
YENİ CEO’SU DAVID DROGA<br />
David Droga, Accenture Interactive CEO’su<br />
Brian Whipple’ın emekliye ayrılmasının ardından<br />
şirketin yeni CEO’su olacak. Whipple<br />
Mayıs 2022’ye kadar Accenture’da kalacak<br />
ama değişiklikler 1 <strong>Eylül</strong> itibarıyla geçerli<br />
olacak. Droga5’ı 2019 yılında 475 milyon<br />
dolardan fazla bir rakama Accenture’a satan<br />
Droga, bundan önce Accenture’daki görevine<br />
kreatif başkan olarak devam ediyordu.<br />
FACEBOOK’TAN UZAKTAN<br />
ÇALIŞMAYA YORUM<br />
Facebook, sanal gerçeklik gözlüğü Oculus<br />
Quest için ürettiği yeni sanal ofis<br />
uygulaması Horizon Workrooms’un tanıtımını<br />
yaptı. Workrooms, 16 kişinin<br />
sanal gerçeklik gözlükleri ve avatarlarıyla,<br />
34 kişinin de video arama ile dijital<br />
toplantıları takip etmesine olanak<br />
sağlıyor. Quest’in el ve kol hareketlerini<br />
takip edebilmesi ve konumsal ses özelliği<br />
Workrooms’u gerçekçi kılıyor. Facebook’un<br />
açıklamalarına göre, henüz beta<br />
sürümünde olan Workrooms’u şirket,<br />
geçtiğimiz altı aydır şirket içi toplantılar<br />
için kullanıyor.<br />
THE APRICOT GELİYOR<br />
Google ve Facebook, Japonya’yı Güneydoğu<br />
Asya’ya bağlayacak yeni denizaltı<br />
kablo projesi The Apricot’ı duyurdu.<br />
Bu bölgelerdeki internet altyapısını<br />
geliştirecek olan The Apricot, 12 bin kilometreyi<br />
kapsayacak ve Japonya, Tayvan,<br />
Filipinler, Guam, Endonezya ve<br />
Singapur’u birbirine bağlayacak. Projenin<br />
2024’te bitirilmesi bekleniyor ve<br />
ABD’yi Singapur üzerinden Endonezya’ya<br />
bağlayacak olan Echo ve Bifrost<br />
altyapı projelerinin devamı sayılıyor.<br />
Uluslararası internet trafiğinin yüzde<br />
98’inin denizaltı kablolar vasıtasıyla<br />
taşındığını ekleyelim.<br />
SALESFORCE+’A GERİ SAYIM<br />
Salesforce, iş dünyasına hitap eden içerikler bulunduracak<br />
yeni on-demand video servisini kullanıma<br />
açmaya hazırlanıyor. Salesforce+ olarak adlandırılan<br />
yeni servis ücretsiz ve reklam içermiyor. Servisin dört<br />
kanalı bulunuyor: haber ağırlıklı içerik üreten Primetime,<br />
eğitim amaçlı içeriklerden oluşan Trailblazer, başarı<br />
hikâyelerinin aktarıldığı Customer 360 ve endüstri<br />
spesifik içerikler için Industry Channels.<br />
DISNEY BÜYÜME HIZINDA NETFLIX’İ GERİDE<br />
BIRAKTI<br />
Yılın üçüncü çeyreğinde 12 milyon yeni abone kazanarak abone sayısını<br />
bir yılda ikiye katlamayı başaran Disney, büyüme hızında Netflix’i<br />
geride bıraktı. Financial Times’ın haberine göre Netflix aynı zaman<br />
diliminde 1,5 milyon abone kazanırken, ABD ve Kanada’da yaklaşık 430<br />
bin abonesini de kaybetti.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 15
GÜNCEL<br />
Spotlight<br />
Gamze Tunç<br />
“Kendini keşfetmek için 1 cesur<br />
soru, 1 cesur yanıt ve 1 cesur adım<br />
gerekiyormuş meğer. Benim süper<br />
kahramanlarım bu üç soruya verdiğim<br />
cevaplardır” diyor Gamze Tunç.<br />
u TUĞBA ÖZÖĞRETMEN<br />
Bundan 11 sene önce başlıyor Gamze Tunç’un kendini<br />
bulma hikâyesi. Üniversiteyi bitirip “büyümek bunu<br />
gerektirir” diyerek atıldığı kurumsal hayatla ilişiğini<br />
aynı dönemde kesiyor ve bebek tasarımları yapmaya<br />
başlıyor. “Odamda oturmuş, ben gerçekten ne yapmak<br />
istiyorum diye düşünüyordum. Bu soruyu sorabilmiş<br />
olmak bile benim için cesaret gerektiriyordu oysa.<br />
Sonrası ise muhteşemdi” diyor. Çocukluğundan beri<br />
alternatif sanat kültürleriyle beslendiğini söyleyen<br />
Tunç, bebeklerini “korku-komedi” türünden yola çıkarak<br />
şekillendiriyor.<br />
MUTLU ZOMBİLER,<br />
EĞLENCELİ APOKALİPTİK DÜNYALAR<br />
Tanıdığımız ve tanımadığımız insanlardan ve hayalî<br />
karakterlerden yola çıkarak tasarladığı bebeklerini,<br />
2011’de “Little Fabien” altında birleştiriyor: “Bebeklerin<br />
vücutlarını, hammaddesi yüzde 100 pamuk<br />
olan kimyasal işlem görmemiş dokuma kumaşlardan<br />
yapmaya çalışıyorum ama yaptığım işin püf noktası<br />
işçilik. Bebekleri tasarlarken mevcuttaki ya da hayalimdeki<br />
görselin tüm detaylarını vurgulamaya çalışıyorum.<br />
Bebekler üzerinde çalışırken belirli bir kompozisyonla<br />
ilerlediğim için birçok malzeme ve teknikten<br />
aynı anda faydalanıyorum. Polimer kil, grafik tasarım,<br />
teknik dikiş, keçeleme, paper mache, örgü bunlardan<br />
birkaçı. Sipariş süreçlerinde bir çekirdek üretim ekibim<br />
var. Daha yoğun dönemlerde ise ekstra kadın ekip<br />
arkadaşları arıyorum.”<br />
Tunç’un bugüne kadar özel tasarım bebeklerini<br />
yaptığı isimler arasında Elijah Wood’dan Baba Zula’ya,<br />
dünyaca ünlü şeflerden Slowdive, Goldfrapp ve Fenriz<br />
gibi ünlü müzisyenlere dek pek çok isim yer alıyor.<br />
Bebeklerini dünyanın birçok farklı yerine ulaştıran<br />
Tunç’un hikâyesini özetleyen sihir kelimelerse şöyle:<br />
Mutlu etmek. ■<br />
C<br />
M<br />
Y<br />
CM<br />
MY<br />
CY<br />
CMY<br />
K<br />
@little_fabien<br />
16 <strong>MediaCat</strong>
TREND<br />
Retail media<br />
NEDİR?<br />
Retail media (RM), perakende platformları ve uygulamaları<br />
içinde yapılan reklamları ifade eder.<br />
Alışveriş alışkanlıklarının bu denli<br />
online’a kayması, retail media<br />
kavramının popülaritesindeki artışı da<br />
kaçınılmaz hale getirdi.<br />
NELER OLUYOR?<br />
• Pazarlama yöneticilerinin yüzde<br />
94’ü, RM yatırımlarını iyileştirme<br />
ihtiyacı içinde.<br />
Kaynak: Consumer Product Brands: It Is Time<br />
To Take Control Of Your Retail Media Destiny,<br />
Ağustos 2020<br />
• Amazon dünyada başı çekerken,<br />
Walmart The Trade Desk ile<br />
RM partnerliğini kurdu.<br />
Arama reklam gelirlerinden<br />
pay (ABD);<br />
Amazon için <strong>2021</strong> öngörüsü yüzde 57.<br />
Bu, Microsoft’un üç katı demek.<br />
Kaynak: eMarketer<br />
• Publicis Groupe Temmuz’da RM<br />
platformu Hook’u ve CitrusAd’i<br />
satın aldı.<br />
YÜKSELIŞIN 3 TEMEL SEBEBI<br />
√ Online alışveriş ve e-ticaret patlaması<br />
√ Birinci parti datasının ve kişiselleştirilmiş reklamların<br />
öneminin atması<br />
√ RM’in medya harcamaları ve satışlar arasında direkt bağ<br />
kurması<br />
Kaynak: WTF is Retail Media?, Temmuz 2020<br />
PERAKENDE PLATFORMLARININ AVANTAJLARI<br />
Özellikli<br />
keyword<br />
aramaları<br />
Birinci parti<br />
alışverişçi<br />
datası<br />
Yüksek<br />
hedefleme<br />
kabiliyeti<br />
• Migros Haziran ayında, Mimeda<br />
isimli bir medya şirketi kuracağını<br />
açıkladı.<br />
18 <strong>MediaCat</strong>
GÜNCEL<br />
<strong>2021</strong> model Felis<br />
Felis bu yıl 17 ana<br />
bölümde, 14 jüri<br />
başkanıyla yola<br />
çıkıyor. Elbette<br />
son bir yılda<br />
hayatımızda değişen<br />
ve dönüşen her şeye<br />
ayak uydurarak…<br />
Bu yıl da her yıl<br />
olduğu gibi incelikli<br />
güncellemelerle<br />
dünyayı ve trendleri<br />
yakalayan Felis’in<br />
<strong>2021</strong> versiyonuna<br />
yakından bakalım.<br />
ektörde faaliyet gösteren<br />
S<br />
hemen her alanda<br />
yaratıcılık, etki ve kaliteyi<br />
ödüllendirmeyi amaçlayan<br />
Felis, bu sene 17 ana bölümde<br />
başvuruları bekliyor. Ancak her yıl<br />
olduğu gibi bu yıl da yarışma, güncel<br />
trendler ve gelen geribildirimler<br />
ışığında güncellendi. Başvuruları 16<br />
<strong>Eylül</strong>'e kadar devam eden Felis’te bu yıl<br />
öne çıkan yeniliklere beraber bakalım:<br />
• Bu sene Felis’e iki yeni bölüm<br />
eklendi.<br />
- Yenilikçi fikir ve uygulamalar<br />
ile yaratıcı içerik üreten<br />
sosyal medya çalışmalarının<br />
değerlendirileceği Sosyal<br />
Medya Bölümü,<br />
- Çevrimiçi alışverişi yaratıcı bir<br />
kanal olarak kurgulayabilen<br />
çalışmaların yarışacağı<br />
E-Ticaret Bölümü.<br />
• Dijital Bölüm ve Mobil Bölümü,<br />
Dijital ve Mobil Bölümü adı altında<br />
birleşti ve bu yenilenmiş bölüme<br />
“Craft” kategorileri eklendi.<br />
• Her bölüme; Türkiye’deki<br />
ajanslar, şirketler ve<br />
ekipler tarafından başka<br />
coğrafyalarda yayınlanması<br />
için üretilen veya Türkiye’de<br />
başlayıp diğer ülkelerde<br />
kullanılan yaratıcı çalışmaların,<br />
kampanyaların, stratejilerin<br />
ve projelerin yarışacağı “Felis<br />
Global” kategorisi eklendi.<br />
• Out of Home, Basın ve Yayın,<br />
Radyo ve Audio bölümleri<br />
güncellendi ve “Pandemiye<br />
Özel Yenilikçi Fikirler”<br />
kategorisi eklendi.<br />
• Basın ve Yayın Bölümü’nde,<br />
daha önce gazete ve dergiler<br />
20 <strong>MediaCat</strong>
için kurgulanmış ilanlar<br />
değerlendirilirken; şimdi gazete,<br />
dergi, katalog, broşür, el<br />
ilanları vb. içindeki reklamlar<br />
ve iletişim çalışmalarının hem<br />
basılı hem de dijital versiyonları<br />
değerlendirilecek ve sadece<br />
belli bir amaç için kurgulanmış<br />
gazete, dergi, katalog,<br />
broşür, el ilanları da başvuru<br />
yapabilecek.<br />
• Basın ve Yayın Bölümü’ne<br />
“Yayın Kategorileri” alt<br />
bölümü ve altına “Amaç Odaklı<br />
Basın ve Yayın” kategorisi<br />
eklendi.<br />
• Dönüştüren Pazarlama Etkisi<br />
Bölümü’ne üç yeni kategori<br />
eklendi: Ufuk Açan Projeler/<br />
Fikirler, En İyi Marka Hikâyesi,<br />
Zamana Meydan Okuyan<br />
Çalışmalar.<br />
• Daha önce Dijital Bölüm altında<br />
yer alan “İnternet Filmleri” artık<br />
Film Bölümü’nde yarışacak.<br />
• PR Bölümü’ndeki “Kanaat<br />
Önderleri ve Etki Sahipleri<br />
Aracılığıyla İletişim” kategorisi<br />
kanaat önderlerini ve<br />
influencer’ları ayrı tutmak<br />
adına ikiye ayrıldı. Felis’teki<br />
ilgili güncel kategoriler şöyle:<br />
Kanaat Önderleri Aracılığıyla<br />
İletişim ve Influencer Aracılığıyla<br />
İletişim.<br />
• Sağlık İletişimi Bölümü’ne<br />
“Sağlık ve Wellness (İyi Yaşam)<br />
Teknolojileri”, “Hayvan Sağlığı”<br />
ve “Sponsorluk” kategorileri<br />
eklendi.<br />
• Sosyal Sorumluluk ve<br />
Sürdürülebilirlik Bölümü’nde;<br />
kurum, kuruluş ve markalara<br />
ait sosyal sorumluluk projeleri<br />
ile sivil toplum kuruluşlarına ait<br />
projeler yine birbirinden ayrı<br />
yarışacak. Her ikisi de dört ana<br />
başlık altında değerlendirilecek;<br />
İnsan, Gezegen, Refah ve<br />
Barış. Aynı zamanda bu bölüme<br />
“Hedefler için Ortaklıklar”<br />
kategorisi de eklendi.<br />
• Üretimde Ustalık ve Tasarım<br />
Bölümü’ne “Animasyon Karakter<br />
Tasarımı” kategorisi eklendi.<br />
• Veri Kullanımı Bölümü de yeni<br />
bir kategoriye sahip: Verinin<br />
İçgörüye Dönüştürülmesi.<br />
• Veri Kullanımı ve Sosyal<br />
Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik<br />
bölümlerinin değerlendirme<br />
kriterleri güncellendi.<br />
• Tüm bölümler, ajansların<br />
yanı sıra reklamverenlerin de<br />
başvurusuna açık.<br />
• Son olarak ajandalara not: Felis<br />
bu yıl 11-12 Kasım tarihlerinde<br />
sahiplerine kavuşacak!<br />
Felis <strong>2021</strong> Jüri Başkanları<br />
Dijital ve Mobil Kayhan Dural 4129Grey Chief Digital<br />
Officer<br />
Dönüştüren Pazarlama<br />
Etkisi<br />
E-Ticaret<br />
Film ve Entegre<br />
Kampanyalar<br />
Marka Deneyimi ve<br />
Aktivasyon<br />
Markalı İçerik ve<br />
Eğlence<br />
Tarık Bayar<br />
Levent Erden<br />
Yaşar Akbaş<br />
Çağanur Atay<br />
Uçtu<br />
Kerem Kanık<br />
Reckitt Hijyen İş Birimi<br />
Pazarlama Direktörü &<br />
Yönetim Kurulu Üyesi<br />
Happy People Project<br />
Kurucu Ortak & Ajans<br />
Başkanı<br />
MediaMarkt Türkiye<br />
Pazarlama, Kurumsal<br />
İletişim ve<br />
E-Ticaret Direktörü<br />
Titrifikir Kurucu Ortak<br />
Medya Banun Erkıran PC İletişim Grubu CEO<br />
Out of Home, Basın ve<br />
Yayın, Radyo ve Audio<br />
PR<br />
Ayşe Aydın<br />
Berna Sağlam<br />
Naipoğlu<br />
Publicis Groupe CCO<br />
Bernaylafem İletişim ve<br />
Marka Danışmanlığı<br />
Ajans Başkanı<br />
Sağlık İletişimi Pınar Saltat Bayer Tüketici Sağlığı<br />
Pazarlama Direktörü<br />
Sosyal Medya<br />
Sosyal Sorumluluk ve<br />
Sürdürülebilirlik<br />
Üretimde Ustalık ve<br />
Tasarım<br />
Görkem Yeğin<br />
Mert<br />
Ayşenur Aydın<br />
Haluk Erkmen<br />
Facebook Creative Shop<br />
Creative Strategist<br />
OPET Kurumsal İletişim<br />
Müdürü<br />
Puck Global Ajans Başkanı<br />
& Yönetici Kreatif Direktör<br />
Veri Kullanımı Işıl Heves Google Türkiye Pazarlama<br />
Lideri<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 21
GÜNCEL<br />
Curious Felis’le<br />
tanıştınız mı?<br />
Etkisini kanıtlamış kampanyaların<br />
ardındaki stratejileri ve stratejistleri<br />
ödüllendirmek için hayata geçirilen<br />
Curious Felis’e merhaba deyin.<br />
N<br />
e sadece anlatılar ne de rakamlar<br />
yeter, kalplere dokunabilen<br />
kampanyaların<br />
gücünü ifade etmeye. Ancak<br />
her ikisi de, temeli sağlam bir inşaya imkân<br />
sağlayan içgörülere ve stratejilere<br />
çok şey borçludur. Artık, çoğu zaman<br />
göz önünde olmayan ilham verici stratejileri<br />
ve stratejistleri takdir etmek ve<br />
ödüllendirmek için yeni bir yarışma var:<br />
Curious Felis.<br />
MERAK UYANDIRAN STRATEJİLER<br />
Curious Felis’te yer alan kategoriler<br />
beş temel alana odaklanıyor: Davranış<br />
Değiştiren ve Yeni Kalpler Kazandıranlar,<br />
Kategoride Ezber Bozanlar,<br />
Markanın Konumlandırmasını Değiştirenler,<br />
Marka Amacı ile Harekete<br />
Geçirenler ve Markayı Sıfırdan<br />
Yazanlar. Değerlendirme kriterleri<br />
ise problem çözme (yüzde 50), uygulama<br />
(yüzde 30) ve iş sonucu (yüzde<br />
20) olmak üzere başarılı bir stratejiyi<br />
tamamlayan üç ayağa dayıyor sırtını.<br />
BAŞVURULAR HAKKINDA<br />
Curious Felis’e 01 Ocak 2020 – 01 Ekim<br />
<strong>2021</strong> tarihleri arasında uygulamaya<br />
konan ve uygulama döneminin en az<br />
yarısı bu tarih aralığına denk düşen<br />
çalışmalarla başvurmak mümkün.<br />
Yarışma, reklamveren firmalar adına<br />
pazarlama iletişimi odaklı stratejik<br />
planlama faaliyetlerinde bulunan her<br />
tür ajans, danışmanlık şirketi ve bağımsız<br />
danışmanın başvurusuna açık.<br />
Başvuruları 1 Ekim <strong>2021</strong> tarihine<br />
kadar devam eden Curious Felis, bu<br />
yıl ilk kez 11 Kasım’da sahipleriyle buluşacak.<br />
Altın, Gümüş ve Bronz olmak<br />
üzere üç kategoride verilecek ödüller<br />
bunlarla sınırlı değil. Kazanan vakalar<br />
aynı zamanda, dünyanın en saygın<br />
reklam araştırma kuruluşlarından<br />
WARC’ta listelenecek. ■<br />
CURIOUS FELIS <strong>2021</strong> JÜRİ ÜYELERİ<br />
Berkant Avcı - Jüri Başkanı<br />
Medina Turgul DDB, Executive Strategy Director<br />
Birçim Öztaşkın<br />
Publicis Groupe Turkey, Board Member<br />
Pamir Gündüz<br />
Senfonico, Head of Strategy<br />
Alper Eroğlu<br />
Unilever Türkiye, Orta Asya, Kafkasya ve İran, Güzellik<br />
ve Kişisel Bakım Kategorisinden Sorumlu Pazarlama<br />
Direktörü ve Yönetim Kurulu Üyesi<br />
Alper Özcan<br />
Kantar Insights, Brand Strategy Lead<br />
Aslıhan Anarat<br />
The&Partnership & m/SIX, Managing Director<br />
Berra Katlav<br />
Alametifarika, Head of Strategy<br />
Bilge Çiftçi<br />
Eczacıbaşı Tüketim Ürünleri, CMO<br />
Ceren Sağlam<br />
Curious Brand Strategy Consultancy, Kurucu<br />
Ceren Şehitoğlu<br />
Tribal Worldwide İstanbul, Head of Strategic Planning<br />
Damla Bal<br />
SesliHarfler Isobar, Yaratıcı Strateji Direktörü<br />
İsmail Seval<br />
Newton.ddc, Kurucu Ortak<br />
Leslie Krespin<br />
4129Grey / AKQA, Müşteri İlişkileri ve Stratejik<br />
Planlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı<br />
Özgü Özbek<br />
Kariyer.net, Ürün Pazarlama Yöneticisi<br />
Pelin Aydın<br />
Ogilvy Istanbul, Head of Strategy<br />
Pelin Aydoğdu<br />
Danone Su Türkiye, CMO<br />
Viktor Kuzu<br />
Deeper & BLAB Kurucu<br />
Volkan Dalkılıç<br />
Havas, ECD<br />
Yusuf Muslubaş<br />
MullenLowe, VP, Strategy<br />
Zeynep Bortaçina Yener<br />
Publicis, Head Of Strategy<br />
22 <strong>MediaCat</strong>
GÜNCEL<br />
Söyleşi<br />
Sıradışı<br />
bir vaka<br />
yarışması<br />
Berkant Avcı<br />
MEDINA TURGUL DDB,<br />
YÖNETICI STRATEJI DIREKTÖRÜ<br />
Curious Felis’in jüri başkanlığını üstlenen<br />
Medina Turgul DDB Yönetici Strateji<br />
Direktörü Berkant Avcı, yarışma tasarımını<br />
ve bu yeni rekabetin olmazsa olmazlarını<br />
anlatıyor.<br />
Curious Felis sektörde nasıl bir<br />
yenilik anlamına geliyor?<br />
Bu soruya en doğru cevabı verebilmek<br />
için müsaadenizle biraz konunun başına<br />
dönmek istiyorum. Strateji, her zaman<br />
iletişimin bel kemiğini oluştursa<br />
da reklamcılığın stratejiyi bir disiplin<br />
olarak kabul etmesi 70’ler sonu, 80’ler<br />
başına denk geliyor. Strateji departmanının<br />
reklam ajanslarında yaygınlaşması<br />
ise 90’ları buluyor. Türk reklamcılığında<br />
stratejinin gelişiminden<br />
bahsetmek için bu tarihlere bir 10 yıl<br />
daha eklemek lazım. Kısacası strateji,<br />
geçmişi çok eskilere dayanan bir disiplin<br />
-hatta bir sanat- olsa da reklamcılık<br />
için henüz çok yeni. Belki de bu yüzden<br />
genellikle iletişim denince ilk olarak<br />
aklımıza pazarlama iletişimi, reklamcılık<br />
denince de metin yazarlığı ve sanat<br />
yönetmenliği geliyor. Yani strateji jargonuyla<br />
açıklamam gerekirse strateji,<br />
sektörün “top of mind”ında değil. İşte<br />
Curious Felis’le çözmek istediğimiz<br />
problem tam da bu. O yüzden yarışma-<br />
nın misyonunu “Etki bırakan yaratıcı<br />
stratejileri ve stratejistleri daha görünür<br />
kılarak strateji disiplininin saygınlığını<br />
artırmak ve böylece pazarlama<br />
iletişiminde stratejinin ve stratejistlerin<br />
konumunu güçlendirmek” olarak<br />
belirledik. Bu yönüyle Curious Felis,<br />
bildiğimiz yaratıcılık yarışmalarından<br />
farklılaşıyor.<br />
Öte yandan Curious Felis bir vaka<br />
yarışması. Ancak diğer vaka yarışmalarından<br />
birçok noktada ayrışıyor. Curious<br />
Felis fikrinin arkasında, sektörün<br />
önde gelen stratejistlerinden oluşan bir<br />
takım var. Haliyle bu kadar stratejist<br />
bir araya gelince, var olan vaka yarışmalarını<br />
en ince detayına kadar inceledik<br />
ve değerlendirmelerimizi, yarışma<br />
tasarımına yansıtmaya çalıştık. Örneğin<br />
her geçen gün dikkat süresi daha da<br />
azalan katılımcılardan sayfalar dolusu<br />
vaka açıklaması beklemenin, zamanın<br />
ruhuna uygun olmayacağını düşündük<br />
ve başvuru formunu bir sayfayla sınırlandırdık.<br />
Az ve öz olma halini yarışmanın<br />
her noktasına taşımak istiyoruz. Öyle<br />
ki kazanan vakalar, başka bir yenilik<br />
olarak, dünyanın en saygın iletişim<br />
kaynaklarından WARC’un arşivinde<br />
listelenecek. Ancak alıştığımız WARC<br />
makalelerinden farklı olarak yine her<br />
şey bir sayfada özetlenecek. İlerleyen<br />
tarihlerde Curious Felis’in sektöre getirdiği<br />
yenilikleri daha detaylı değerlendirme<br />
fırsatımız olacak. Birazını da<br />
oraya saklayalım.<br />
Kategori yapısı nasıl oluşturuldu,<br />
neler dikkate alındı?<br />
Değerlendirme kriterlerinden jüri<br />
dağılımına kadar her noktada strateji<br />
disiplinini merkeze koyduk. Kategorileri<br />
belirlerken de yine disiplin-odaklı<br />
hareket ettik. Yani bir stratejist, pazarlama<br />
iletişimine hangi noktalarda katkıda<br />
bulunuyorsa, o noktaları kategorilere<br />
yansıtmaya çalıştık. Örneğin bir<br />
stratejist kimi zaman bir markayı sıfırdan<br />
tasarlar kimi zaman var olan bir<br />
markaya yeni anlamlar kazandırarak<br />
onun hem tüketicinin zihnindeki hem<br />
de pazardaki konumunu değiştirir.<br />
İşte bu iki örneğin de Curious Felis’te<br />
kategori olarak karşılığı var. Bir önceki<br />
soruda bahsettiğim az ve öz olma hedefimizi<br />
kategorileri oluştururken de<br />
aklımızda tuttuk ve bu yıl için toplam<br />
altı kategori belirledik. Bizden sonraki<br />
komitelerin de kategorileri az ve öz tutmaya<br />
çalışacağını düşünüyorum.<br />
Kazanmak isteyenler nelere<br />
dikkat etmeli?<br />
Biraz beylik bir söz olacak ama sanırım<br />
samimiyete dikkat etmeliler derim.<br />
Jürimiz ağırlıklı stratejistlerden<br />
ve strateji sürecinin farklı noktalarına<br />
dokunan deneyimli profesyonellerden<br />
oluşuyor. Yani biz bizeyiz. Ve hepimiz<br />
bir brief’in, bazen iki toplantı<br />
arasında, marka yöneticisiyle müşteri<br />
temsilcisinin kahve sohbetinde ortaya<br />
çıkabileceğini biliyoruz. Sırf daha “ciddi”<br />
görünmek adına katılımcılarımızın<br />
bazı noktalarda, kendilerini “mış” gibi<br />
yapmak zorunda hissetmelerini istemiyoruz.<br />
Daha teknik konulara girecek olursak<br />
katılımcılarımıza, öncelikle problemi<br />
doğru tanımlamalarını öneririm.<br />
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.<br />
Hiçbir strateji nedensiz oluşturulmaz.<br />
O nedeni jürinin anlayabilmesi kritik.<br />
Stratejik yaklaşımın tazeliği, vakanın<br />
kaderini belirleyecek bir diğer önemli<br />
kriter. Bu yıl jüri başkanı olarak sektörde<br />
akım yaratabilen, sadece kendisine<br />
değil, başka markalara da yeni kapılar<br />
açabilen ve etkisi sınırları aşan stratejileri<br />
gün yüzüne çıkarmaya çalışacağımızı<br />
söyleyebilirim. Son olarak stratejinin<br />
teoride kalmadığını, uygulamaya<br />
çok iyi bir şekilde yansıtıldığını görebilmemiz<br />
elzem. ■<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 23
GÜNCEL<br />
Daha güncel<br />
daha esnek<br />
Yoluna yeni online<br />
yapısıyla devam<br />
eden Marka Okulu,<br />
pazarlama iletişimi<br />
ekosisteminin tüm<br />
paydaşlarına temas<br />
eden eğitimleriyle<br />
katılımcılarını<br />
bekliyor.<br />
M<br />
ediaCat tarafından düzenlenen<br />
ve sektörel eğitimlerle<br />
profesyonel dünyada<br />
yeni alanlar açan Marka<br />
Okulu, yeni online yapısıyla karşılıyor<br />
katılımcılarını. Disiplin fark etmeksizin,<br />
markalaşmayı hedef alan sektörleri<br />
ve akademiyi bir araya getiren eğitim<br />
programı, çalışma hayatının ritmine<br />
uyumlu ve esnek bir yapıyla hazırlandı.<br />
YENİ MARKA OKULU YAPISI<br />
Marka Okulu hem bireysel hem de kurumsal<br />
açık katılımlı eğitimlere sahip.<br />
Ve daha önceden de olduğu gibi, her<br />
eğitim incelikli olarak, ilgili sektörün<br />
ve akademinin önde gelen isimleriyle<br />
işbirliği içerisinde hazırlanıyor. Eğitimler<br />
bu yeni esnek online düzende,<br />
hafta içi 19:00-21:30 saatleri arasında<br />
katılımcılarla buluşuyor. Bu eğitimleri<br />
tek tek ya da paket halinde takip etmek<br />
mümkün. Her eğitimin ardından<br />
ise yüzde 80 katılımla başarı sağlayan<br />
katılımcılar, eğitmen ve <strong>MediaCat</strong> tarafından<br />
imzalanan katılım belgelerini<br />
almaya hak kazanıyorlar. ■<br />
O<br />
Marka Okulu<br />
eğitimleri, ilgili<br />
sektörün ve<br />
akademinin önde<br />
gelen isimleriyle<br />
işbirliği<br />
içerisinde<br />
hazırlanıyor.<br />
NEDEN KATILMALIYIM?<br />
Bulunduğu sektörde<br />
kendisini geliştirmek ve<br />
profesyonelleşmek isteyen<br />
herkes Marka Okulu<br />
eğitimlerinden faydalanabilir.<br />
Kısacası Marka Okulu’nun<br />
kapıları,<br />
• İşletme ve iletişim<br />
alanlarından mezun olup<br />
alanlarında spesifik bir<br />
konuda uzmanlaşmak<br />
isteyen,<br />
• Çalışanlarını alandaki<br />
gelişmelere, doğru<br />
yaklaşımla entegre etmek<br />
isteyen yöneticiler ve<br />
• Çalışma hayatına yeni<br />
bir yön vermek ve pratikle<br />
teoriyi dengelemek isteyen<br />
sektör çalışanları için açık.<br />
Marka Okulu’nun Ekim ayı<br />
programı ise belli oldu.<br />
Eğitimlerin odaklandığı başlıklar<br />
Pazarlama ve Yaratıcılık, Marka<br />
Büyüten Stratejiler, Dijital<br />
Dönüşüm ve Sosyal Medya<br />
Yönetimi, Kullanıcı Deneyimi<br />
Tasarımı (UX) ve Evrimci<br />
Pazarlama şeklinde çeşitleniyor.<br />
Tüm detaylara markaokulu.ist<br />
üzerinden ulaşılabilir.<br />
24 <strong>MediaCat</strong>
İŞ DÜNYASI<br />
Söyleşi<br />
Önceliğimiz<br />
ilgi alanları<br />
LEGO Group’u bir ürün inovasyon<br />
şirketi olarak tanımladıklarını<br />
söyleyen Tuna Canatar,<br />
pazarlama stratejilerindeki en<br />
önemli değişimin hedef kitleyi<br />
tekrardan tanımlamak üzerine<br />
olduğunu söylüyor ve ekliyor:<br />
“Çocuk, ebeveyn ve yetişkin<br />
hedef kitlede artık hedef kitlemiz<br />
kişilerden daha çok onların ilgi<br />
alanları haline geldi.”<br />
LEGO Group’un faaliyet gösterdiği<br />
pazarlar arasında sorumlu<br />
olduğunuz pazarların payı nedir?<br />
Bu sıralamada Türkiye hangi<br />
yönleriyle ayrışıyor?<br />
İstanbul ofisimizden Yunanistan, Türkiye<br />
ve İsrail pazarlarını yönetiyoruz.<br />
Bu ülkeler çok kırılgan ve farklı zorluklar<br />
barındırıyor fakat diğer taraftan<br />
birçok fırsat da barındırıyor. Türkiye bu<br />
ülkeler arasında ciro ve pazarlama yatırımı<br />
olarak birinci sırada geliyor.<br />
Bu üç ülkedeki alışverişçi davranışları,<br />
pazar dinamikleri, perakende yapıları<br />
ve okazyonlar birbirinden oldukça<br />
farklı. Örnek vermek gerekirse; Nisan<br />
ayında Türkiye’de 23 Nisan bizler için<br />
çok önemli bir dönem iken, aynı dönemde<br />
Yunanistan’da Paskalya dönemi<br />
sebebiyle kampanyalar geliştiriyoruz.<br />
Diğer taraftan, satış kanalları yapısında<br />
çok büyük farklılıklar mevcut. Türkiye<br />
pazarında e-ticaret ve LEGO Store kau<br />
SULTAN ÖNCÜ ARSLANOĞLU<br />
TUNA CANATAR<br />
LEGO GROUP TÜRKİYE,<br />
İSRAİL VE YUNANİSTAN<br />
PAZARLAMA DİREKTÖRÜ<br />
26 <strong>MediaCat</strong>
YAKIN BAKIŞ<br />
Bugünlerde sıklıkla<br />
kullandığım iş kavramı<br />
✓ Yeşil Marka olabilmek<br />
ve bu vizyonu<br />
taşıyabilmek… Şu<br />
anda en önemsediğim<br />
kavramlardan biri.<br />
Son dönemde beni en çok<br />
etkileyen teknolojik buluş<br />
✓ Özellikle 3D yazıcı<br />
konusundaki gelişmeler<br />
çok ilgimi çekiyor. Son<br />
yıllarda 3D yazıcıları<br />
daha da hızlandırmak<br />
için farklı teknolojiler<br />
bulunuyor. Bunun<br />
ileride hayatımıza çok<br />
farklı konularda pozitif<br />
etki sağlayacağını<br />
düşünüyorum.<br />
✓ Diğer önemli bulduğum<br />
teknolojik buluşlar ise<br />
yeşil enerji odaklı.<br />
Bu sıralar en çok<br />
dinlediğim podcast<br />
✓ Özellikle teknoloji ve<br />
girişimcilik alanında<br />
beni besleyen Aykut<br />
Balcı – Dünya Trendleri<br />
podcast’i.<br />
Son dönemde en çok<br />
vakit geçirdiğim mobil<br />
uygulama<br />
✓ Uzun zamandır günlük<br />
ve profesyonel hayatımı<br />
planlarken kullandığım<br />
Evernote isimli uygulama.<br />
nallarımız büyük bir hızla büyürken ve<br />
önemli bir paya sahipken, Yunanistan<br />
pazarında geleneksel kanal halen büyümesini<br />
ve payını koruyor.<br />
Diğer taraftan bu üç ülkede bulunan<br />
partnerlerimiz ve çalışanlarımızla birlikte<br />
çok güzel bir mozaik olduğumuzu<br />
düşünüyorum. Bu sebeple çeşitlilik<br />
ve kapsayıcılık bizim için şu anda en<br />
önemli konulardan biri durumunda.<br />
Sorumluluğumuz<br />
dahilindeki<br />
Yunanistan,<br />
Türkiye ve İsrail’de<br />
yetişkin grubumuz<br />
2020’yi üç haneli<br />
büyüme ile kapadı.<br />
Yönettiğimiz<br />
bölgede yetişkin<br />
kategorisinde en<br />
hızlı büyüyen ülke<br />
Türkiye.<br />
Çocuktan yetişkine uzanan<br />
hedef kitlenize ulaşmak için pazarlamada<br />
önceliklendirdiğiniz<br />
kanallarda son dönemde neler<br />
değişti?<br />
Pazarlama stratejilerimizdeki en önemli<br />
değişim hedef kitleyi tekrar tanımlamak<br />
üzerine oldu. Çocuk, ebeveyn ve<br />
yetişkin hedef kitlede artık hedef kitlemiz<br />
kişilerden daha çok onların ilgi<br />
alanları haline geldi. Yaptığımız araştırmalara<br />
göre belirlediğimiz ilgi alanları<br />
dahilinde ürün geliştirmeleri yapıp pazarlama<br />
stratejimizi yine bu ilgi alanlarına<br />
göre şekillendiriyoruz.<br />
Pazarlama iletişiminde ise televizyon,<br />
dijital, etkinlik ya da basılı yayın<br />
vb. kırılımlarla başlamak yerine belirlediğimiz<br />
ilgi alanlarını hedefleyecek şekilde<br />
iletişim karmasını oluşturuyoruz.<br />
Dolayısıyla bizim hayatımızda geleneksel,<br />
yeni medya gibi kavramlar yok. Bunun<br />
yerine doğru iletişim kanalını kullanmak<br />
var. Bu kapsamda son iki yıldır<br />
iletişim için harcadığımız bütçe geri dönüşlerinde<br />
yüzde 20’ye yakın artış sağladık.<br />
Televizyon halen birinci sıradaki<br />
yerini korusa da artık hayatımızda güçlü<br />
bir dijital kanal var ve konumunu hızla<br />
yükselten perakende iletişim kanalları<br />
iletişim karmamızda yeni oyuncumuz.<br />
Sorumlu olduğunuz pazarlarda<br />
yetişkinler kategorisine ilgi ne<br />
düzeyde? Türkiye’deki tüketicilerinizin<br />
yaş grubunda nasıl bir<br />
dağılım var?<br />
Üç sene öncesine kadar yetişkin kategorimiz<br />
stratejilerimizde daha geri plandaydı<br />
ve bu alandaki yatırımlarımız oldukça kısıtlıydı.<br />
Önceliğimiz, okul öncesi ve 5-12<br />
yaş arasındaki çocuk kategorisiydi. Özellikle<br />
bu kategorilerde belli bir noktaya<br />
gelmemiz sebebiyle ve ortaya koyduğumuz<br />
“Aile Markası” olma vizyonu doğrultusunda,<br />
yetişkin kategorisine olan<br />
odağımızı ve yatırımlarımızı artırdık.<br />
Ürün geliştirme ve bunun doğrultusunda<br />
farklı ilgi alanlarına sahip yetişkinler<br />
için oluşturduğumuz pazarlama<br />
planımızla birlikte son iki senedir oldukça<br />
hızlı büyüyoruz. Sorumluluğumuz<br />
dahilindeki Yunanistan, Türkiye ve<br />
İsrail’de 2020’de yetişkin grubumuzu üç<br />
haneli büyüme ile kapadık. <strong>2021</strong>’de de<br />
aynı hızda büyüyoruz. Artık yetişkin kategorisi<br />
ürün sayısı, pazarlama yatırımı<br />
ve ciro payı olarak portföyde en önemli<br />
oyuncu olmaya aday.<br />
Türkiye’ye burada ayrı bir yer açmak<br />
lazım. Bizim beklentilerimiz Yunanistan<br />
ve İsrail’de daha yüksek ivmelere<br />
çıkmaktı. Fakat yönettiğimiz bölgede<br />
yetişkin kategorisinde en hızlı büyüyen<br />
ülke Türkiye haline geldi.<br />
Ebeveynler, çocuklarının oyun<br />
deneyimlerinde yenilikler görmeye<br />
ne kadar açık?<br />
Şu bir gerçek ki çocuklar ve yetişkinler<br />
her geçen gün zamanlarını teknoloji ve<br />
dijital ile harcama yoluna daha fazla gidiyor.<br />
Fakat özellikle çocuklar için hepimizin<br />
bildiği gibi, bazı güvenlik unsurları<br />
önem arz ediyor. Bu sebeple LEGO’ya<br />
olan ilgi ebeveyn tarafında da artıyor.<br />
Buradaki en önemli konu, bir yandan<br />
geleneksel oyun ihtiyacına karşılık<br />
verebilmek iken diğer taraftan da teknoloji<br />
ile harmanlanmış yeni ürünler<br />
geliştirebilmek. Bu anne-baba tarafında<br />
karşılık bulan bir şey ve onların çocuklarıyla<br />
birlikte seçim yaparken daha rahat<br />
etmesini sağlıyor. Ayrıca, çocukların güvenle<br />
vakit geçirebilmeleri için oluşturduğumuz<br />
LEGO Life isimli platform ile<br />
çocuklar dijital alanda güvenle birbirleriyle<br />
sosyalleşebiliyor.<br />
Ürün geliştirme stratejilerinizde<br />
hangi trendler yönlendirici etkiye<br />
sahip?<br />
Biz bir ürün inovasyon şirketiyiz demek<br />
sanırım yanlış olmaz. Birçok farklı hedef<br />
kitleye farklı ilgi alanları dahilinde<br />
yenilikçi ürünlerimizle ulaşıyoruz. Bu<br />
kapsamda her yıl ürün portföyümüzün<br />
yarısından fazlası yeni ürünlerle güncelleniyor.<br />
Yeni ürün geliştirirken birçok<br />
farklı unsur göz önünde bulunduruluyor.<br />
Fakat en önemli iki unsur; teknoloji<br />
alanındaki gelişmeler ve hedef kitlemizin<br />
ilgi alanları dahilindeki trendler.<br />
Özellikle son üç yıldır çocuk hedef<br />
kitlemiz için AR odaklı iki farklı markamızın<br />
lansmanını yaptık. LEGO yapım<br />
parçalarının teknolojiyle buluştuğu<br />
daha farklı ürünleri de ileride göreceğiz.<br />
Buna ek olarak yetişkin hedef kitlemiz<br />
için sanat, mimari, araçlar, dekorasyon<br />
gibi farklı alanlarda partnerliklerle süslediğimiz<br />
yenilikçi ürünlerimiz devam<br />
edecek. ■<br />
LEGO Group’un Türkiye, İsrail ve<br />
Yunanistan pazarları arasında<br />
Türkiye, ciro ve pazarlama<br />
yatırımı olarak birinci sırada.<br />
Çeşitlilik ve kapsayıcılık en<br />
önemli konu başlıkları.<br />
Son iki yıldır iletişim için<br />
harcanılan bütçe geri<br />
dönüşlerinde yüzde 20’ye<br />
yakın artış.<br />
Televizyon halen birinci sıradaki<br />
yerini korusa da konumunu hızla<br />
yükselten perakende, iletişim<br />
kanalları iletişim karmasında<br />
yeni oyuncumuz.<br />
Yunanistan, Türkiye ve İsrail’de<br />
yetişkin grubu 2020’yi üç haneli<br />
büyüme ile kapadı. Türkiye, üç<br />
pazar arasında bu kategoride<br />
en hızlı büyüyen ülke.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 27
İŞ DÜNYASI<br />
Karbon nötr<br />
doğa pozitif<br />
Yaşanabilir bir<br />
gelecek için küresel<br />
sıcaklık artışını<br />
sınırlandırmak ile<br />
biyolojik çeşitliliği<br />
korumak birbirini<br />
destekleyen hedefler<br />
durumunda. Bu<br />
hedeflere giden<br />
yolda uygulanan<br />
öncelikli strateji<br />
karbon nötr planları.<br />
Karbon nötr bir<br />
geleceğe ulaşmanın<br />
temelinde ise doğal<br />
iklim çözümleri<br />
yatıyor.<br />
u SULTAN ÖNCÜ ARSLANOĞLU<br />
28 <strong>MediaCat</strong><br />
ünya, deyim yerindeyse<br />
D<br />
güç birliği etmiş çevresel<br />
krizlerle karşı karşıya. İklim<br />
değişikliğiyle mücadele<br />
etme stratejilerinin tepesindeyse<br />
karbon nötr gelecek planları var. Birçok<br />
şirketin net sıfır emisyona ulaşma<br />
hedefleri benimsemesi bazısının da<br />
doğayı iyileştirmeye yönelik taahhütlerde<br />
bulunması, özel sektörün eylem<br />
planına dair sinyaller veriyor. Doğal<br />
iklim çözümleri ise karbon nötr bir<br />
geleceğe ulaşmanın esası haline gelmiş<br />
durumda.<br />
Paris İklim Anlaşması, iklim kriziyle<br />
mücadeleye dair kesin bir bilgi paylaşıyor.<br />
İklim değişikliğinin risklerini<br />
ve etkilerini önemli ölçüde azaltmak<br />
istiyorsak, küresel ortalama sıcaklık<br />
artışını 1,5-2 santigrat dereceyle sınırlandırmalıyız.<br />
Uzmanlara göre 2030<br />
yılına kadar bunu başarabilmek için<br />
gerekli olan yüzde 50 net emisyon azaltımında<br />
doğa, tek başına bu hedefin 3’te<br />
1’ini sağlayabilecek konumda.<br />
t<br />
‘Ülkemizde<br />
karbonun bir fiyatı<br />
olabilmesi için<br />
öncelikle ülkemizin<br />
bir karbon bütçesi<br />
ve buna bağlı<br />
olarak da net sıfır<br />
karbon salacağı<br />
seneyi belirlemesi<br />
gerekiyor.’<br />
EN GÜÇLÜ ÜÇ ÇÖZÜMDEN BİRİ<br />
Doğal iklim çözümlerini; karbon depolamayı<br />
artıran ve sera gazı emisyonlarını<br />
önleyen, restorasyon ve iyileştirilmiş<br />
arazi yönetimi eylemleri olarak<br />
tanımlayabiliriz. Bu çözümlerden düşük<br />
maliyetli bir karbon azaltma kaynağı<br />
olarak da bahsedilebilir. O nedenle<br />
karbon emisyonunu azaltmaya yönelik<br />
başvurulan en güçlü üç çözümden biri<br />
ormansızlaşmanın önlenmesi. Bir ormanı<br />
korumak yalnızca ekosisteme<br />
etki etmiyor, yerel toplulukların geçim<br />
kaynaklarına da fayda sağlıyor. Örneğin,<br />
PT Rimba Makmur Utama tarafından<br />
yönetilen ve Endonezya’daki kâr<br />
amaçlı ormanlarda karbon depolamayı<br />
artırmaya yönelik başlatılan proje,<br />
yalnızca ormansızlaşmayı azaltmakla<br />
ve yerel topluluklar için sürdürülebilir<br />
kalkınma fırsatlarını desteklemekle<br />
kalmıyor, yılda 7,5 milyon ton karbondioksiti<br />
de nötrlüyor.<br />
WWF tarafından yayımlanan Enerji<br />
Raporu’na göre insan kaynaklı sera<br />
gazı emisyonlarının yüzde 17’si, başta<br />
ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki<br />
değişimden kaynaklanıyor.<br />
Ormanların kaybını ve azalmasını<br />
durdurmak ve tersine hareket ettirmek,<br />
olumlu iklim enerji senaryolarının<br />
başlıca unsurlarından biri. Ancak
KARBON KREDİSİNE TALEP<br />
ARTACAK<br />
Giderek daha çok şirketin net sıfır ikrapor,<br />
toprak kullanımı emisyonlarını<br />
durdurmaya yönelik etkili eylemlerde<br />
bulunulmadığı sürece, iklim çözümlerinin<br />
yüzde 90’ı aşan başarı olasılığının<br />
yüzde 35 seviyesine düşme ihtimalinin<br />
söz konusu olduğunu ortaya koyuyor.<br />
YEŞİL TOPARLANMA<br />
Yılda 11 milyar tonluk ek karbon azaltımı<br />
sağlama ve karbon kredilerini<br />
ekonomik hale getirme konusundaki<br />
olağanüstü potansiyellerine rağmen<br />
doğal iklim çözümleri, pandemi öncesi<br />
zamanlarda mevcut iklim finansmanından<br />
yalnızca yüzde 2-3’lük pay alabildi.<br />
Dünya Ekonomik Forumu’nun<br />
hazırladığı Nature and Net Zero raporuna<br />
göre Covid-19’un birçok alanda<br />
yarattığı tahribatın ardından “yeşil bir<br />
toparlanma” sağlamak için doğal iklim<br />
çözümleri, ekonomik stratejilerin ayrılmaz<br />
bir bileşeni olmalı. Ancak değerinin<br />
henüz yeteri kadar bilinmediğinin<br />
altı çiziliyor. Uzmanlara göre, başta<br />
kurumsal karbon azaltma iddialarının<br />
nasıl ele alınacağının bilinmemesi ve<br />
doğal iklim çözümlerinin oynayabileceği<br />
rol konusunda fikir birliğinin olmaması<br />
olmak üzere çeşitli kavramsal<br />
ve teknik engeller nedeniyle bu potansiyelden<br />
uzağız. Standartlar ve belgelendirme<br />
konusunda uluslararası geçerliliği<br />
olan bir anlaşmaya ihtiyaç var.<br />
Burada çözüme kavuşturulması gereken<br />
başlıca problem ise güven eksikliği.<br />
Gönüllü Karbon Piyasalarını Ölçeklendirme<br />
Görev Gücü’nün (TS-<br />
VCM) yakın tarihli raporunda belirtildiği<br />
gibi, doğal iklim çözümleri üreten,<br />
ticarete konu kredilerin büyümesini<br />
desteklemek için piyasa mimarisinin,<br />
altyapısının ve finansmanının geliştirilmesi<br />
gerekiyor. Sonuç olarak bir yandan<br />
kamu bilincini artırmaya ihtiyaç<br />
duyulurken, diğer yandan kavramsal<br />
farklılıkları ele almak için çok paydaşlı<br />
güven toplulukları oluşturmak kritik<br />
önem arz ediyor. Ayrıca güven ortamı<br />
oluşturabilmek, yıllardır süren karbon<br />
kredisi arz fazlası ve düşük fiyatların<br />
üstesinden gelebilmede de önemli bir<br />
adım.<br />
DOĞAL İKLİM<br />
ÇÖZÜMLERİNİN<br />
YARATACAĞI<br />
FIRSATLAR<br />
1 milyar<br />
insan<br />
yoksulluktan kurtulabilir.<br />
80 milyon<br />
iş olanağı<br />
yaratabilir.<br />
2,3 trilyon<br />
dolar<br />
Küresel ekonomiye ek<br />
büyüme getirebilir.<br />
3,7 trilyon<br />
dolar<br />
iklim değişikliğinin<br />
yaratacağı zararı<br />
önleyebilir.<br />
Kaynak: Nature4climate<br />
nın sıfırlanması gerekiyor. Bu noktada<br />
karbon fiyatlandırma projeleri öne çıkıyor.<br />
İklim Ekonomisi Enstitüsü’nün<br />
(I4CE) yayımladığı Küresel Karbon<br />
Hesabı 2020 analizine göre karbon fiyatlarının,<br />
2020 yılında ton başına 40<br />
ile 80 dolar, 2030 yılında ise 50 ile 100<br />
dolar arasında olması gerekiyor. Ancak<br />
bu rakamlara henüz ulaşılmış değil.<br />
University College London ve Trove<br />
Research tarafından hazırlanan<br />
Temmuz <strong>2021</strong> tarihli bir rapora göre,<br />
anlamlı bir iklim eylemi için kurumsal<br />
karbon dengeleme maliyetlerinin 10<br />
kat artması gerekiyor. Şirketler tarafından<br />
emisyonlarını dengelemek için<br />
kullanılan karbon kredilerinin fiyatları,<br />
son birkaç yıl içinde oluşan arz fazlalığı<br />
ve karbon kredisi ödemelerinin<br />
gerçekten karbon emisyonlarını azaltıp<br />
azaltmadığını anlamadaki zorluk<br />
sebebiyle oldukça düşük. Rapora göre<br />
bu fazlalıklar olmadan bugün 3-5 dolar/<br />
ton karbondioksit olan fiyatlar, karbondioksit<br />
ton başına 15 dolara yükselecek.<br />
2030 yılına kadar karbon kredisi<br />
fiyatlarının 20-50 dolar/ton karbondioksit<br />
seviyelerine ulaşacağını öngören<br />
rapora karşılık, İklim Ekonomisi Enstitüsü’nün<br />
Küresel Karbon Hesabı 2020<br />
analizine göre beklentiler 100 dolara<br />
kadar yükseliyor.<br />
%<br />
40<br />
KARBON DENGELEME<br />
Küresel sıcaklık artışını 1,5-2 santigrat<br />
dereceyle sınırlandırma hedefine<br />
ulaşmak için net emisyon miktarlarılim<br />
taahhütlerini benimsemesi karbon<br />
kredisi talebinin önümüzdeki 10 yılda<br />
5-10 kat artabileceğine işaret ediyor.<br />
Ancak bu senaryoda hükümetlere büyük<br />
görev düşüyor. Hükümetler, yerel<br />
politikalar yoluyla emisyonları başarılı<br />
bir şekilde azaltırsa, gönüllü piyasa yoluyla<br />
işletmelere daha az karbon kredisi<br />
verilecek. Bu, karbon kredisi fiyatlarını<br />
daha da artıracak ve potansiyel<br />
olarak 100 dolar/ton karbondioksite<br />
ulaşılacak.<br />
Uzmanlar, karbon dengeleme konusunda<br />
görüş ayrılığında. Kimilerine<br />
göre karbon dengeleme, gelişmekte<br />
olan ülkelere iklim finansmanı olarak<br />
dönebilecekken kimilerine göre emisyon<br />
dengelenmesi, küresel ısınmayı yavaşlatmak<br />
için gereken ciddi emisyon<br />
kesintileri için teşvikleri azaltmakta.<br />
Globalde karbon dengelemenin faydaları<br />
tartışıladursun Türkiye’de henüz<br />
karbon fiyatı belirlenmiş değil. Prof.<br />
Dr. Levent Kurnaz’ın İklim Gazetesi’nde<br />
yayımlanan “Türkiye’de karbon<br />
kredileri nasıl çalışabilir?” başlıklı yazısında<br />
kaleme aldığı üzere “Ülkemizde<br />
karbonun bir fiyatı olabilmesi için öncelikle<br />
ülkemizin bir karbon bütçesi ve<br />
buna bağlı olarak da net sıfır karbon salacağı<br />
seneyi belirlemesi gerekiyor. Bu<br />
iki nokta kanun hükmünde yürürlüğe<br />
girmeden de karbon piyasası vicdanınızı<br />
rahatlatmanın ötesinde bir fayda<br />
sağlamaz.” ■<br />
Karbon kredilerinde<br />
doğal iklim çözümlerinin payı<br />
Bu, 2010’da yalnızca %5’ti.<br />
Kaynak: McKinsey, Nature and Net Zero, Mayıs <strong>2021</strong><br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 29
ADVERTORIAL<br />
Bosch Ev<br />
Aletleri<br />
mühendis<br />
adaylarıyla<br />
buluşuyor<br />
Bosch Ev Aletleri’nin<br />
ana sponsorluğunda,<br />
IAB Akademi<br />
tarafından<br />
düzenlenen Dijital<br />
Öğrenci İşleri Eğitim<br />
Kampı UniChallenge<br />
Tech, mühendis<br />
adaylarına teknoloji<br />
odaklı “dijital<br />
pazarlama iletişimi”<br />
dünyasının kapılarını<br />
aralıyor.<br />
Etkinlikle<br />
ilgili<br />
ayrıntılı<br />
bilgi için<br />
ühendislik öğrencilerine<br />
M<br />
teknoloji ve pazarlamayı<br />
bir arada kullanmayı öğretmeyi<br />
hedefleyen Dijital<br />
Öğrenci İşleri Eğitim Kampı UniChallenge<br />
Tech, bu yıl 13–24 <strong>Eylül</strong> tarihleri<br />
arasında üçüncü kez düzenleniyor.<br />
“Yaşam için Teknoloji” sloganıyla çalışmalarını<br />
sürdüren Bosch Ev Aletleri’nin<br />
ana sponsorluğunda online<br />
olarak yapılacak organizasyon, dijital<br />
dönüşümde rol alacak mühendis<br />
adaylarının daha donanımlı bir şekilde<br />
mezun olmalarına katkı sunuyor.<br />
Yaşam ve doğa dostu teknolojileriyle<br />
geleceğin dünyasına yatırım yapan<br />
Bosch Ev Aletleri’nin katkılarıyla düzenlenen<br />
etkinlik, yarının dünyasını<br />
kurgulayacak mühendislik adaylarına<br />
yeni bir ufuk kazandırmayı amaçlıyor.<br />
Teknoloji ve pazarlamayı aynı potada<br />
eriten program, mühendislik öğrencilerinin<br />
kariyer planlarını farklı<br />
bir bakış açısıyla değerlendirmelerini<br />
ve sektörün bu alandaki insan kaynakları<br />
açığını gidermeyi amaçlıyor. İki<br />
hafta sürmesi planlanan ve katılımın<br />
50 kişiyle sınırlı olduğu programda<br />
öğrenciler dijital odaklı eğitimler alma<br />
imkânı bulurken hem teknoloji hem de<br />
pazarlama alanındaki son gelişmeleri<br />
öğrenme fırsatı yakalıyor.<br />
BOSCH EV ALETLERİ’NDEN<br />
DİJİTAL DÖNÜŞÜME DESTEK<br />
Dijital dönüşüm konusunda pek çok çalışmaya<br />
imza atan ve Türkiye’de, farklı<br />
grupların dijital yetenekler kazanması<br />
amacıyla birçok proje yürüten Bosch<br />
Ev Aletleri’nin ana sponsorluğundaki<br />
etkinliğe üniversitelerin üçüncü ve<br />
dördüncü sınıflarında okuyan öğrenciler<br />
ile yeni mezunlar katılabiliyor.<br />
Katılımcıların dijital dünyadaki kariyer<br />
fırsatları hakkında bilgi edinebilecekleri<br />
program aynı zamanda sektör<br />
temsilcilerinin tecrübelerini yeni nesle<br />
aktarmasını da sağlıyor. UniChallenge<br />
Tech süresince dijital dünyayı daha yakından<br />
tanıyacak olan mühendis adayları<br />
başarılı şirketlerin öykülerini ajans<br />
temsilcilerinden ve reklamverenlerden<br />
dinleme şansı da buluyor. Teknoloji ve<br />
pazarlama alanındaki global gelişmelerin<br />
de değerlendirileceği programda,<br />
gençlerin değişen ve gelişen dünyaya iş<br />
dünyası bakış açısıyla entegre edilmeleri<br />
de sağlanıyor.<br />
MÜHENDİS ADAYLARI İÇİN<br />
STAJ ŞANSI<br />
İki haftalık programa katılacak olan<br />
mühendis adaylarının belirlenecek<br />
proje çalışması kapsamında sunumlar<br />
hazırlayacakları UniChallenge Tech’te<br />
en iyi üç sunumu hazırlayan ekipler,<br />
IAB TR üyesi firmalarda bir aylık staj<br />
yapma şansı da bulacak.<br />
Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve<br />
İdari Bilimler Fakültesi’nde, ilk kez<br />
2019 yılında fiziksel olarak yapılan<br />
UniChallenge Tech, geçtiğimiz yıldan<br />
beri online olarak düzenleniyor. Uni-<br />
Challenge Tech’e mühendislik bölümü<br />
dışında yönetim bilişim sistemleri bölümünden<br />
de başvurular kabul ediliyor.<br />
İlk iki yılda 110 katılımcıyla teknoloji<br />
ve pazarlama dünyasını buluşturan<br />
programın bu yıl da gençlere pek çok<br />
dijital yetenek kazandırması planlanıyor.<br />
■<br />
30 <strong>MediaCat</strong>
ADVERTORIAL<br />
Vaillant<br />
yaşanabilir<br />
bir dünyaya<br />
yatırım<br />
yapıyor<br />
Kaynaklarının büyük bölümünü<br />
sürdürülebilirliğe ayıran Vaillant,<br />
daha iyi bir iklim oluşturma<br />
hedefiyle yenilenebilir enerjiye<br />
yatırıma odaklanıyor; müşterisine<br />
enerji verimli ve çevre dostu<br />
ürünler sunuyor.<br />
32 <strong>MediaCat</strong><br />
47 yıldır iklimlendirme<br />
1<br />
sektörüne yatırıma odaklanan<br />
Vaillant Group, o<br />
günden bugüne sürdürülebilirlik<br />
kavramı üzerine kafa yoruyor,<br />
ürettiği cihazların bu konuya en<br />
üst düzeyde uyumlu olması için çaba<br />
sarf ediyor. Sürdürülebilirlik stratejisi,<br />
Vaillant Group’un sürdürülebilirlik<br />
faaliyetlerinin temelini oluşturuyor.<br />
Vaillant Group Türkiye de bu vizyonla<br />
ilerliyor, grubun vizyonu doğrultusunda<br />
aynı ilkeleri benimsiyor. Evdeki<br />
iklimin ayrılmaz bir şekilde küresel<br />
iklimle bağlantılı olduğunu vurgulayan<br />
Vaillant Türkiye Pazarlama Direktörü<br />
Hazım Bumin, bu bakış açısıyla kaynaklarının<br />
büyük bölümünü sürdürülebilirliğe<br />
ayırdıklarını söyledi.<br />
Vaillant’ın evimizde, çevremizde<br />
daha iyi bir iklim oluşturmayı hedef<br />
olarak benimsediğini vurgulayan Bumin<br />
sözlerine şöyle devam etti: “Çevreye<br />
karşı olan sorumluluklarımız her<br />
geçen gün daha fazla gündemimizde<br />
oluyor. Bu alandaki farkındalık ve dönüşüm<br />
için çok doğru bir zaman. Karbon<br />
salımının kontrol altına alınması<br />
da bu anlamda birinci derecede önemli.<br />
Bu konuda elimizdeki bir araştırma<br />
ısıtma cihazlarının hane halkı karbon<br />
üretiminde çok büyük paya sahip olduğunu<br />
ortaya koyuyor. Biz de Vaillant<br />
olarak yaptığımız her işte, enerji verimliliğini<br />
ana amaçlardan biri olarak<br />
görüyoruz. Yenilenebilir enerjiye yatırım<br />
yapıyoruz. Her geçen gün daha<br />
verimli ürünleri piyasaya sunuyoruz.<br />
Özellikle yenilenebilir enerjiye sahip<br />
ısı pompasında, çevreci ürünlerle ürün<br />
gamımızı zenginleştiriyoruz. Hem<br />
enerji verimliliği hem de çevre dostu<br />
teknolojiler açısından sektöre öncülük<br />
ediyoruz.”<br />
‘2030 YILINA KADAR İKLİM-NÖTR<br />
OLMAYI AMAÇLIYORUZ’<br />
Sürdürülebilirlik yolunda ölçülebilir<br />
hedefler koyduklarına dikkat çeken<br />
Bumin, Vaillant Group tarafından<br />
hayata geçirilen SEEDS projesine değindi.<br />
Bumin, “Vaillant Group olarak<br />
CO2 emisyonlarını azaltmak adına<br />
2011 yılında SEEDS projesini hayata<br />
geçirdik. Sürdürülebilirlikten gelen<br />
SEEDS kapsamında 2030 yılına kadar<br />
Vaillant Group olarak iklim-nötr<br />
olmayı, enerji tüketimini yüzde 40 ve
CO2 emisyonunu yüzde 50 azaltmayı<br />
amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.<br />
‘TÜKETİCİLER ARTIK<br />
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRÜNLER TALEP<br />
EDİYOR’<br />
“En önemli gündemimiz Covid-19<br />
pandemisi gibi görünse de son aylarda<br />
dünyada ve ülkemizde yaşanan olayların<br />
ışığında, dünyanın asıl gündeminin<br />
küresel ısınma olacağı ortada”<br />
diyen Bumin, son dönemde küresel<br />
ısınma ile gelen sıkıntıların kendini<br />
fazlasıyla hissettirmeye başladığını<br />
vurguladı. Vaillant’ın, müşterilerinin<br />
ısıtma ve soğutma ihtiyaçlarını<br />
doğaya en az zarar verecek, en çevreci<br />
ürünlerle karşılamayı hedeflediğini<br />
dile getiren Bumin, “Ürün geliştirme<br />
sürecinde sürdürülebilir bir yol izlemek<br />
adına tasarlanmış sistematik bir<br />
yaklaşım olan “6 Yeşil Kural”ı uyguluyoruz.<br />
Bu kriterler tüketicilerin artık<br />
sürdürülebilir ürünler talep etmesi<br />
adına büyük önem taşıyor. Bu kuralları;<br />
Enerji verimliliği, Dayanıklılık, So-<br />
m<br />
‘SEEDS projesi<br />
kapsamında<br />
2030 yılına kadar<br />
Vaillant Group<br />
olarak iklim-nötr<br />
olmayı, enerji<br />
tüketimini yüzde<br />
40 ve CO 2<br />
emisyonunu yüzde<br />
50 azaltmayı<br />
amaçlıyoruz.’<br />
rumluluk, Hizmet, Kullanım, Yaşam<br />
döngüsü şeklinde altı başlık altında<br />
grupladık. Sürdürülebilir ve enerji<br />
verimli ürünlerimiz ile inovasyona<br />
yatırım yaparken kaynak korumayı<br />
ve düşük emisyonlu teknolojileri destekliyoruz”<br />
diye konuştu.<br />
‘YENİLENEBİLİR ÜRÜNLER ÖN<br />
PLANA ÇIKACAK’<br />
Geleceğin iklimlendirme sektöründe<br />
yenilenebilir ürünlerin başrolde olacağını<br />
kaydeden Bumin, “Isı pompaları ve<br />
hidrojen ile çalışan cihazlar öne çıkacak.<br />
Biz de ısı pompası ve hidrojen kategorisinde<br />
müşterilerimize en iyi ürünleri<br />
sunmak için çalışıyoruz. Ar-Ge’ye ciddi<br />
yatırımlar yapıyoruz” dedi. Yeni ürün<br />
geliştirme çalışmalarında tüm yaşam<br />
döngüleri boyunca enerji verimli ve<br />
çevre dostu olan ürünlere öncelik veren<br />
Vaillant’ın, bu doğrultuda son olarak<br />
geliştirdiği, küresel ısınma potansiyeli<br />
açısından benzerlerine göre 700<br />
kat daha çevreci ve verimli ısı pompası<br />
aroTHERM plus, A+++ verimlilik sunuyor.<br />
aroTHERM plus, hem ısıtma, hem<br />
soğutma hem de sıcak su kullanımını tek<br />
bir cihazda sunuyor. Ürün, İngiltere'nin<br />
önde gelen ev dekorasyon dergisi Homebuilding<br />
& Renovating Magazine’in<br />
düzenlediği Green Home Awards’da da<br />
ödüle layık görüldü. aroTHERM plus,<br />
gezegenimizi koruma hedefiyle yeşil<br />
çözümlerde öncülük eden üreticileri<br />
takdir eden Green Home Awards’da<br />
oyunun kurallarını değiştiren teknolojisiyle<br />
“En İyi Isı Pompası” kategorisinin<br />
kazananı oldu.<br />
Vaillant’ın daha yeşil bir dünyaya<br />
katkı sağlamak amacıyla hayata geçirdiği<br />
Green iQ konseptli ürünlerinde<br />
teknolojinin avantajları en üst düzeyde<br />
sunuluyor. Ürünler, kullanıcılara<br />
üst düzey konfor sağlarken daha verimli<br />
enerji kullanımı ile dünyamızın<br />
korunmasına da katkıda bulunuyor.<br />
Vaillant’ın, Green iQ etiketli ecoTEC<br />
Exclusive yoğuşmalı kombisi; multi<br />
yoğuşma sağlayan teknolojisi ile standart<br />
kombilere kıyasla yüzde 8’e varan<br />
ek tasarruf ve düşük maliyetli enerji<br />
kullanımı vaat ediyor. Ürün, cep telefonuyla<br />
kontrol ve uzaktan erişim gibi<br />
üstün özelliklere sahip. Vaillant’ın<br />
ecoTEC Plus kombisi de 21 kW’tan 37,7<br />
HAZIM BUMIN<br />
Vaillant Türkiye<br />
Pazarlama Direktörü<br />
kW’a kadar geniş ısıtma ve 26 kW’tan<br />
39,7 kW’ya kadar sıcak su kapasite<br />
seçenekleriyle bol miktarda sıcak su<br />
konforu sağlıyor. Ürün, ısıtma ve sıcak<br />
suda yüksek enerji verimliliği ve yüzde<br />
10 olan düşük modülasyon oranı ile<br />
maksimum tasarruf sunuyor. Vaillant<br />
Flexotherm ise hem toprak, hem su<br />
hem de hava bazlı çalışabilme özelliği<br />
ile ısı pompası ailesinde benzersiz bir<br />
ürün olarak gösteriliyor. ■<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 33
İŞ DÜNYASI<br />
Araştırma<br />
Beyaz yakalıyı<br />
anlama kılavuzu<br />
İllüstrasyon:<br />
Erhan Özden, Happy<br />
People Project<br />
Art Direktör<br />
34 <strong>MediaCat</strong>
Beyaz yaka pandemiyle birlikte yaşadığı sınır deneyiminde<br />
neleri sorguladı? Çalıştığı kuruma olan aidiyeti ne yönde<br />
değişti? En önemlisi de bundan sonrası için beklentileri neler?<br />
Habitus Research’ün 30 beyaz yakalıyla yaptığı görüşmelere<br />
ek olarak, FikriMühim’in 400 beyaz yakalıyla gerçekleştirdiği<br />
anket çalışması pandeminin ardından beyaz yakalının<br />
haletiruhiyesini ortaya koymakla kalmıyor, iş dünyasına da yol<br />
haritası sunuyor.<br />
u EZGİ HÜNERLİ<br />
andemi hayatlarımıza dair<br />
P<br />
irili ufaklı hemen her şeyi<br />
belli ölçülerde etkiledi.<br />
Bu etkinin gücü, kapsamı<br />
ve geleceği en çok konuştuğumuz<br />
gündem maddelerinden biri uzun zamandır.<br />
Bu büyük denklemde beyaz<br />
yakanın nerede durduğunu, bu süreci<br />
nasıl yaşadığını ve bu sürece dair beklentilerini<br />
anlamak üzere bir araştırma<br />
gerçekleştirdik: Habitus Research’ün<br />
farklı ölçeklerdeki firmalarda çalışan<br />
30 beyaz yakalıyla yaptığı etnografik<br />
derinlemesine görüşmelere ek olarak,<br />
FikriMühim’in 400 beyaz yakalıyla<br />
gerçekleştirdiği anket çalışmasının<br />
bulgularını sizlerle paylaşıyoruz.<br />
YENİ BİR TÜR SORGULAMA<br />
Pandemi hayatlarımızda büyük bir belirsizlik<br />
ve korku olarak yerini aldı. Kimsenin<br />
ne olduğuna ve ne yapacağına dair<br />
fikrinin olmadığı, ilk kez karşılaşılan bir<br />
durum karşısında herkesin kendince öncelikli<br />
bulduğunu yapmaya çalıştığı bir<br />
süreç geçirdik ve hâlâ da geçiriyoruz. Firmalar<br />
da çalışanlarına yönelik aldığı kararlar<br />
bağlamında bu sürecin bir parçası<br />
oldu. İşverenin bu dönemde attığı adımlar<br />
beyaz yakanın işyerlerini daha önce<br />
olmadığı şekilde gözlemlemesine, bunun<br />
sonucunda işverenine yönelik yeni tip bir<br />
sorgulama içine girmesine sebep oldu.<br />
Pandemiden önce, beyaz yakanın<br />
çalıştığı kuruma dair algısı, alışık olduğu<br />
değerler sistemi üzerinden oluşuyordu.<br />
Kurumun çalışanına sağladığı<br />
haklar, ücret ve izin politikası, çalışanına<br />
toleransı gibi konular üzerinden<br />
kurumun ne derece çalışan odaklı ve<br />
BAŞKA FIRMALARLA<br />
KARŞILAŞTIRDIĞINIZDA<br />
IŞYERINIZIN<br />
ÇALIŞANLARINA<br />
SUNDUĞU<br />
OLANAKLARI NASIL<br />
DEĞERLENDIRIRSINIZ?<br />
İyi/Çok iyi %49,5<br />
Ne iyi ne değil %32,2<br />
İyi değil/Hiç iyi değil %18,2<br />
n<br />
Bugün alışık<br />
olduğumuz düzenin<br />
dışında, daha önce<br />
karşılaşılmamış<br />
bir kriz, bir<br />
sınır deneyim<br />
içerisindeyiz. Bu<br />
sınır deneyimde<br />
kurumların<br />
yaptıkları tercihler<br />
ve onları uygulama<br />
biçimleri, o kurumun<br />
ahlaki değerlerine<br />
dair daha önce<br />
yapılmamış türden<br />
bir sorgulamaya<br />
sebep oluyor.<br />
insani koşullara sahip olup olmadığı<br />
değerlendirilirdi.<br />
Bugün ise alışık olduğumuz düzenin<br />
dışında, daha önce karşılaşılmamış<br />
bir kriz, bir sınır deneyim içerisindeyiz.<br />
Bu sınır deneyimde kurumların<br />
yaptıkları tercihler ve onları uygulama<br />
biçimleri, o kurumun ahlaki değerlerine<br />
dair daha önce yapılmamış türden<br />
bir sorgulamaya sebep oluyor.<br />
Önceleri kurumların bireysel düzlemde<br />
gerçekleşen meselelere yaklaşımı<br />
o kurumun imajına dair bir perspektif<br />
sunardı. Bugün ise o kurumlar tüm<br />
çalışanlarını ilgilendiren topyekûn<br />
bir mücadele içerisindeler. Kurumun<br />
böyle bir mücadeledeki tutumu, o kurumu<br />
ahlaki olarak belli bir taraf olan,<br />
canlandıran bir yapıya büründürdü.<br />
Pandemiyle birlikte kurumlar çok daha<br />
somut ve yoğun bir biçimde ahlaki değerleri,<br />
vicdani muhakemesi ve belli bir<br />
kişiliği olan canlı bir yapı olarak görüldü.<br />
İşverenin kriz ortamında yapmayı<br />
seçtikleri, kurumun “gerçek yüzü”nü<br />
tüm çalışanlar nazarında ortaya çıkaran<br />
unsurlar oldu. Dolayısıyla, bugün<br />
büyüklü küçüklü her firmanın aldığı<br />
karar, yapılanlar ve yapılmayanlar beyaz<br />
yakanın çalıştığı kurumla ilişkisini,<br />
kuruma olan aidiyetini ve bunun neticesinde<br />
yaşam biçimini yeniden gözden<br />
geçirmesine neden oldu.<br />
Bahsi geçen gözden geçirme halini<br />
her beyaz yakanın aynı yoğunlukta<br />
yaşadığını söylemek mümkün değil.<br />
Beyaz yaka arasında, kariyerini ona sunulan<br />
imkânlar ve haklar çerçevesinde<br />
değerlendiren, halihazırda çalışma koşulları<br />
üzerine kafa yoran ve koşullarını<br />
sürekli iyileştirmeye çalışan kitle, bu<br />
konuya dair daha yoğun bir sorgulama<br />
içinde. Beyaz yaka, bu sorgulama içerisindeyken<br />
kurumların pandemiye<br />
yönelik aldığı kararlar ve tedbirlerini<br />
birbiriyle kıyasladı. Herkes kendi<br />
kurumunu derecelendirirken, başka<br />
kurumların ne tür önlemler aldığını,<br />
oralarda çalışanlara sunulan hakların<br />
niteliği ve niceliğini, işyeri mekânlarında<br />
ne tür düzenlemeler yapıldığını<br />
kendi kurumunda sunulanlarla kıyas<br />
yaparak bir sonuca ulaştı.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 35
İŞ DÜNYASI<br />
ALINAN TEDBİRLER, KORUNAN/<br />
SUNULAN HAKLAR<br />
Beyaz yaka için şirket değerlerini tartışmaya<br />
açan en temel konu, kurumların<br />
uzaktan çalışma meselesine yaklaşımları<br />
oldu.<br />
Bu süreçte, beyaz yaka işvereninden<br />
evden çalışma konusunda hızlı bir<br />
biçimde çalışanın sağlığını önceliklendiren<br />
kararlar almasını bekledi. Ancak<br />
her kurum bu beklentiyi karşılayamamış.<br />
Evden çalışma kararının hızlıca<br />
alınmaması, kurumun evden çalışma<br />
kararına direniş göstermesi ya da işlerin<br />
uzaktan halledilebiliyor olmasına<br />
rağmen çalışanların işyerine çağrılması<br />
gibi durumlar beyaz yakayı rahatsız<br />
etmiş. Kurumsal olarak evden çalışmaya<br />
yönelik karar çıksa da, yöneticinin<br />
çalışanı işyerine getirtmesi alınan kararların<br />
ciddiyetini sorgulatmış.<br />
Beyaz yaka bu süreçte çalışan odaklı,<br />
keyfî kararlara müsaade etmeyen, alınan<br />
kararlarda belirsizliğe mahal vermeyecek<br />
bir yaklaşım bekledi. Ancak net<br />
kararların olmadığı, keyfî alanlara açık<br />
yaklaşımlar sebebiyle kurumun değerleri,<br />
yetkinliği, konuya hâkimiyeti bağlamında<br />
soru işaretleri gündeme geldi.<br />
İşverenin tutumu yalnızca uzaktan<br />
çalışma, işyerinde sosyal mesafe oluş-<br />
PANDEMI SÜRECINDE<br />
IŞYERININ ALDIĞI<br />
KARARLAR KIMIN<br />
ÇIKARLARINI<br />
KORUYORDU? (%)<br />
Daha ziyade şirketin çıkarlarına<br />
yönelikti.<br />
İki tarafın da çıkarlarını<br />
gözetiyordu.<br />
Daha ziyade çalışanların<br />
çıkarlarına yönelikti.<br />
47<br />
44<br />
9<br />
T<br />
İşyerinde<br />
oluşturulan<br />
ergonomik<br />
ortamın evde<br />
oluşturulabilmesi,<br />
eşyaların şirketler<br />
tarafından temin<br />
edilmesi, o şirketin<br />
çalışanın gözünde<br />
memnuniyetini<br />
artıracak hamleler<br />
olarak görülse<br />
de, araştırma<br />
dahilinde bu<br />
kapsamda aksiyon<br />
alan bir firma ile<br />
karşılaşılmadı.<br />
PANDEMI SÜRECINDE<br />
IŞYERINIZIN ALDIĞI<br />
KARARLARDAN NE KADAR<br />
MEMNUNSUNUZ?<br />
H<br />
Memnunum/Çok memnunum<br />
%48,5<br />
Ne memnunum ne değilim %35<br />
Memnun değilim/Hiç memnun<br />
değilim %16,5<br />
turmak ve hijyen konularında yapılan<br />
düzenlemeler üzerinden değerlendirilmiyor<br />
elbette. Sağlıkla alakalı tedbirlerin<br />
yanı sıra işyerinde halihazırda var<br />
olan hakları korumak ve yeni koşullara<br />
uygun yeni haklar sunulması da bir<br />
gündem olarak beliriyor.<br />
Ofisten evde çalışmaya geçiş sürecinde<br />
beyaz yakanın normalde sahip<br />
olduğu çok temel birtakım haklardan<br />
mahrum kalma ihtimali ve kimi zaman<br />
da gerçeği, kurumla çalışan arasında<br />
çekişme yaratan konulardan biri. Ofiste<br />
çalışmanın getirilerinden olan yemek<br />
giderinin veya yemeğin genellikle<br />
kurum tarafından karşılanıyor olması<br />
ve çalışmak için gerekli fiziksel koşulların<br />
ofis ortamında sağlanıyor olması,<br />
evden çalışma modeline geçilince birer<br />
soru işaretine dönüştü. Yeni çalışma<br />
düzenine ayak uydururken, başta mutfak/yemek<br />
masrafları olmak üzere,<br />
çalışma saatleri içerisinde harcanan<br />
doğalgaz, elektrik, internet giderlerine<br />
destek veren şirketler, vermeyenlere<br />
göre yine çalışanına değer veren ve çalışan<br />
odaklı olarak değerlendiriliyor. Bu<br />
tür desteklere yanaşmayan kurumların<br />
ise krizi yalnızca kendi lehine fırsata<br />
çevirdikleri, kurumsal harcamaları<br />
EVDEN ÇALIŞTIĞINIZ<br />
SÜREÇTE ÇALIŞMA<br />
TEMPONUZ NASILDI?<br />
%54 %27<br />
Ofiste<br />
çalıştığımdan<br />
daha çok<br />
çalıştım.<br />
EVDEN ÇALIŞMANIN<br />
YORUCULUĞU SİZİN<br />
İÇİN NASILDI?<br />
Pandemi iş<br />
değiştirmenin<br />
tek sebebi<br />
olmasa da<br />
hızlandırıcısı<br />
olarak<br />
görülüyor.<br />
Ofiste<br />
ne kadar<br />
çalışıyorsam<br />
evde de<br />
o kadar<br />
çalıştım.<br />
%19<br />
Ofiste<br />
çalıştığımdan<br />
daha az<br />
çalıştım.<br />
Genel olarak daha<br />
yorucuydu. %46<br />
Genel olarak daha az<br />
yorucuydu. %36<br />
Ofiste çalışmakla aynı<br />
yoruculuktaydı. %19<br />
36 <strong>MediaCat</strong>
kısarken çalışanın giderlerini önemsemedikleri<br />
yönünde bir yaklaşım öne<br />
çıkıyor.<br />
Çalışma ortamına dair talep edilen<br />
bir diğer ihtiyaç ise işyerinde oluşturulan<br />
ergonomik ortamın evde oluşturulabilmesi.<br />
Çalışma masası ve sandalyesi,<br />
bilgisayar üstünden yapılan toplantılar<br />
için kulaklık gibi eşyaların şirketler<br />
tarafından temin edilmesi, o şirketin<br />
çalışanın gözünde memnuniyetini artıracak<br />
hamleler olarak görülse de, araştırma<br />
dahilinde bu kapsamda aksiyon<br />
alan bir firma ile karşılaşılmadı.<br />
Beyaz yaka çalıştığı kurumun bu<br />
süreçteki yönetim başarısını, pandemi<br />
öncesinde kuruma dair sahip olduğu<br />
algının bir uzantısı olarak değerlendiriyor.<br />
Pandemi, çalışanın kurumla arasında<br />
var olan ilişkiye bir boyut daha<br />
getiriyor. İşverenin bu süreçteki başarısı<br />
ya da başarısızlığı konuşulurken<br />
“şaşırtmadı”, “hayal kırıklığı yarattı”,<br />
“beklediğimden iyi yönetti” şeklinde<br />
ifadelerle karşılaşıldı. Bu süreçte kuruma<br />
yönelik imaj ya pekişti ya da şaşırttı...<br />
İşverenine karşı hayal kırıklığı<br />
duyanlar için iş değişimi seçeneği bir<br />
gündem. Pandemi iş değiştirmenin tek<br />
t<br />
Hibrit çalışma<br />
modelinden<br />
vazgeçmek<br />
istemediğini<br />
her fırsatta dile<br />
getiren beyaz yaka<br />
için bu modelin<br />
sürdürülebilirliği,<br />
işverenin çalışanın<br />
hakkını ve özel<br />
hayatını gözeterek<br />
düzenleme yapması<br />
ile mümkün olabilir.<br />
EVDEN ÇALIŞMANIN YORUCULUĞU SIZIN IÇIN NASILDI?<br />
Çocuksuz<br />
Çocuklu<br />
EVDEN ÇALIŞMAK BENIM IÇIN DAHA VERIMLI OLDU.<br />
Büyük<br />
işletmeler<br />
KOBİ<br />
EVDEN ÇALIŞIRKEN ÖZEL HAYATIMLA IŞ HAYATIM<br />
BIRBIRINE KARIŞTI.<br />
Çocuksuz<br />
Çocuklu<br />
%13,6<br />
%33,3<br />
%19,9<br />
%17<br />
%29,7<br />
%23,4<br />
%54<br />
%30,6<br />
%46,1<br />
%28,1<br />
%56,4<br />
%64,3<br />
%20,6<br />
%17,9<br />
Daha yorucuydu Daha az yorucuydu Aynı yoruculuktaydı<br />
%63,1<br />
%49,5<br />
Verimsiz oldu Aynıydı Verimli oldu<br />
%13,9<br />
%18,7<br />
Karışmadı Karıştı Ne karıştı ne karışmadı<br />
PANDEMIYLE<br />
BIRLIKTE IŞYERLERINI<br />
DEĞERLENDIRME<br />
KRITERLERIM DEĞIŞTI.<br />
Katılıyorum/kesinlikle<br />
katılıyorum. %71<br />
Ne katılıyorum<br />
ne katılmıyorum. % 20<br />
Katılmıyorum/kesinlikle<br />
katılmıyorum. %9<br />
EVDEN ÇALIŞIRKEN<br />
IŞLERIN IŞLEYIŞINDE BIR<br />
AKSAMA OLDU MU?<br />
Bir değişiklik olmadı, aynı şekilde<br />
devam etti. %53<br />
Aksamalar oldu . %26<br />
Daha verimli sonuçlar alındı. %21<br />
sebebi olmasa da hızlandırıcısı olarak<br />
görülüyor.<br />
GLOBAL ŞİRKETLER SINAVI GEÇTİ<br />
Şirketlerin tutumu değerlendirilirken<br />
global şirketlerin bu süreci daha iyi<br />
yönettiğine dair ortak bir görüş var.<br />
Özellikle uzaktan çalışmaya izin verilmesi,<br />
ofise gidilmesi gereken durumlarda<br />
sağlıktan tasarruf yapılmayacak<br />
şekilde önlemler alınması, hijyen ve<br />
mesafe kurallarına itibar edilmesi gibi<br />
konularda global şirketler sınıfı daha<br />
iyi notlarla geçmiş durumda.<br />
Öte yandan KOBİ’lere ve patron<br />
şirketlerine dair aynı genellemeyi yapmak<br />
mümkün görünmüyor. Şirketin<br />
alacağı aksiyonların yalnızca patrona<br />
bağlı olması alınan kararların meşruluğunu<br />
sorgulatıyor. Böyle bir düzlemde<br />
kaçınılmaz olarak beyaz yaka kurumun<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 37
İŞ DÜNYASI<br />
şirket kültürünü, o kuruma aitliğini ve<br />
nasıl bir yerde çalışmak istediğini de<br />
her zamankinden fazla sorguluyor.<br />
ESNEK ÇALIŞMA MI MESAİLİ<br />
ÇALIŞMA MI?<br />
Pandemi öncesinde beyaz yakanın esnek<br />
çalışma, uzaktan çalışma gibi talepleri<br />
iş-özel hayat dengesini sağlamak<br />
üzere oluşturulan, çalışanın lehine bir<br />
politika olarak gündeme gelirdi. Bu imkân<br />
pandemiyle süreklilik kazanınca<br />
tam zamanlı ofiste çalışmanın gerekliliği<br />
bundan sonrası için beyaz yaka tarafından<br />
daha çok sorgulanır oldu. Artık<br />
her gün işe gitme ve trafikte zaman<br />
kaybetme fikri “gereksiz” bulunduğu<br />
gibi, beyaz yakanın da tam zamanlı ofise<br />
dönmeye niyeti ve motivasyonu yok.<br />
Bu dönemde trafikte geçirilen saatlerin<br />
uyku olarak dönmesi, evde istenilen<br />
kıyafetle çalışabilmek, toplantıya tam<br />
vaktinde bağlanabilmek gibi imkânlar<br />
iş ile kurulan ilişkiyi daha konforlu bir<br />
alana taşıyor. Ancak mevcut evden çalışma<br />
sistemi belli konularda rahatlık<br />
a<br />
Artık her gün işe<br />
gitme ve trafikte<br />
zaman kaybetme<br />
fikri “gereksiz”<br />
bulunduğu gibi,<br />
beyaz yakanın da<br />
tam zamanlı ofise<br />
dönmeye niyeti ve<br />
motivasyonu yok.<br />
PANDEMI GÜNDEMI ORTADAN KALKARSA<br />
(YA DA OFISTEN ÇALIŞMA RISKI KABUL EDILIR SEVIYELERE<br />
DÜŞERSE) ÇALIŞTIĞINIZ IŞYERI SIZCE HANGI ÇALIŞMA<br />
DÜZENINI UYGULAR?<br />
Eski ofis düzenine geri döneceğimizi düşünüyorum/biliyorum. %68<br />
Hem ofisten hem de uzaktan çalışabileceğimiz bir modele geçeceğimizi<br />
düşünüyorum/biliyorum. %29<br />
Uzaktan çalışmaya geçeceğimizi düşünüyorum/biliyorum. %3<br />
getirse de, bu durumun işveren tarafından<br />
çoğu zaman suistimal edildiği<br />
iddia ediliyor.<br />
Özellikle sokağa çıkma yasaklarının<br />
olduğu dönemde evde geçirilen sürenin<br />
artmasıyla mesai saatleri dışında<br />
çalışılmamasına yeterince uyulmadığı<br />
dile getirildi. Çalışma saatlerine yönelik<br />
belli kurumsal kararlar olsa dahi<br />
yöneticinin inisiyatifine bağlı olarak o<br />
kurallar esnetiliyor. Akşam saatlerine<br />
ve hafta sonlarına toplantı konulması<br />
olağanüstü hal iken evde olunması sebebiyle<br />
beyaz yakanın normali haline<br />
dönüyor. Bazı yöneticilerin durumu<br />
“zaten evdeyiz” yaklaşımıyla ele alması<br />
ve evden çalışmanın bizzat kendisinin<br />
lütuf olarak değerlendirilmesi beyaz<br />
yaka için evden çalışmayı dezavantaja<br />
dönüştürüyor. Kuralların esnekliğinin<br />
bu derece kanıksanması ile birlikte,<br />
işyerleri çalışanının özel/ev hayatına<br />
izinsiz dahil oluyor. Dolayısıyla evden<br />
çalışmak bu şekliyle beyaz yakaya pandemi<br />
öncesinde talep ettiği türden bir<br />
esneklik getirmiyor.<br />
SEÇME ŞANSINIZ OLSA<br />
AŞAĞIDAKI ÇALIŞMA<br />
DÜZENLERINDEN<br />
HANGISINI SEÇERDINIZ?<br />
İstediğim zamanlar evden,<br />
istediğim zamanlar ofisten<br />
çalışmak isterim. %51<br />
Belirli bir düzen içinde bazen<br />
ofisten bazen de evden çalışmak<br />
isterim. %27<br />
Hep evden çalışmak isterim. %13<br />
Hep ofisten çalışmak isterim. %9<br />
38 <strong>MediaCat</strong><br />
EVDEN ÇALIŞMANIN ETKILERI<br />
Pandemi sürecindeki kararları sebebiyle işyerimle olan ilişkimi<br />
yeniden değerlendirmek durumunda kaldım. %33<br />
Pandemi sürecini kişisel gelişimim için verimli şekilde kullandım. %51<br />
Pandemi sebebiyle geleceğe dair umutlarım azaldı. %55<br />
Evden çalışmak benim için daha verimli oldu. %57<br />
Evden çalışırken özel hayatımla iş hayatım birbirine karıştı. %61<br />
Evden çalışınca da işler aynı şekilde yürüdü. %68<br />
Pandemi “daha iyi yaşam” algımı değiştirdi. %70<br />
Pandemiden sonra işletmeler çalışanlarına olan davranışlarını<br />
gözden geçirmek zorunda kalacaklar. %71<br />
Pandemiyle birlikte işyerlerini değerlendirme kriterlerim değişti. %71<br />
Pandemi sonrası dünyada işveren ve çalışanlar arasındaki ilişkinin<br />
muhakkak değişeceğini düşünüyorum. %75<br />
Pandemi herkese evden çalışmanın mümkün olduğunu gösterdi. %75<br />
Pandemi sonrası dünyada çalışma düzeninin muhakkak değişeceğini<br />
düşünüyorum. %79<br />
İLERLEYEN ZAMANLARDA<br />
EVDEN ÇALIŞMA DÜZENI<br />
IÇIN BEKLENTINIZ<br />
NEDIR? (%)<br />
İsteyenler için devam etmesini<br />
isterim.<br />
Herkes için devam etmesini<br />
isterim.<br />
75,2<br />
15,5<br />
9,2<br />
Herkes için sonlanmasını isterim.
Evden çalışma meselesi işlerin<br />
uzaktan yürütülebilme olanağı üzerinden<br />
tartışılsa da işleri yürütenlerin<br />
hayat evreleri ve düzeni açısından da<br />
ele alınması gereken bir konu. Bugün<br />
çalışma saatleri eskisine göre çok daha<br />
artmış olan ve çocuğu olan çalışanlar<br />
için mevcut evden çalışma şeklini kabullenmek<br />
çok daha zor. Çiftler ve çocuğu<br />
olanlar için bu şekilde yaşayabilmenin<br />
imkânı, eşlerin işleri ortaklaşa<br />
yapabilme kapasitelerine bağlı. Eşler<br />
arasında karşılıklı anlayış ne kadar fazlaysa<br />
iş bölümü paylaşımı o kadar sorun<br />
olmaktan çıkıyor. Aynı ev içerisinde<br />
kişisel ilişkilerin yoğunlaşmasının<br />
getirdiği gerginliği azaltabilmek için ev,<br />
fiziksel olarak eşler tarafından paylaşılıyor<br />
ve çalışma alanları ayrılıyor.<br />
Beyaz yakanın dışarıda sürdürdüğü<br />
sosyal hayatı aynı şekilde sürdürmemesi<br />
de evdeki sıkışmışlık halini<br />
EVDEN ÇALIŞMAK<br />
HAYATINIZI NASIL<br />
ETKILEDI? (%)<br />
Dezavantajları olsa da genel<br />
olarak avantajlı oldu.<br />
Avantajları olsa da genel olarak<br />
dezavantajlı oldu.<br />
Çok avantajlı oldu.<br />
Çok dezavantajlı oldu.<br />
Araştırma Habitus Research<br />
tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />
Araştırmaya ek olarak<br />
FikriMühim’den anket desteği<br />
alınmıştır.<br />
55<br />
26<br />
15<br />
4<br />
artıran faktörlerden biri. Bu durum<br />
olumlu anlamıyla beyaz yakanın daha<br />
fazla para biriktirmesine ve online alışverişe<br />
daha fazla yönelmesine sebep olmuş<br />
gibi görünüyor. Benzer şekilde bu<br />
sürecin kişisel gelişim için kullanılma<br />
gayretine tanıklık ediyoruz.<br />
MESAFEYLE BİRLİKTE<br />
ARTAN DENETİM<br />
Uzaktan çalışmanın işveren ve çalışan<br />
arasındaki mesafeyi artırmasıyla birlikte<br />
işveren çalışan üzerindeki denetimini<br />
de artırmış. Sabah 09:00 toplantıları,<br />
sık ve uzun süren toplantılar ve<br />
online olma zorunluluğu, işin içeriğinden<br />
bağımsız olarak çalışanlar tarafından<br />
denetimin yollarından biri olarak<br />
görülüyorken, yöneticiler için böyle bir<br />
takip sistemi uzaktan çalışabilmenin<br />
tek yolu. Uzaktan çalışma imkânının<br />
belli kurumlar için ancak şehir içinde<br />
olanaklı olması da denetimi pekiştiren<br />
bir diğer unsur.<br />
Pandemi ortamında şehirdışında<br />
çalışmak mümkün iken yöneticinin<br />
inisiyatifine bağlı olarak şehirdışına<br />
çıkmaya izin verilmemesi, uzaktan çalışmanın<br />
uzatılma kararının son anda<br />
açıklanarak uzatılma ihtimali olan şehirdışı<br />
seyahatlerinin önüne geçilmesi<br />
gibi durumlar, işverenle çalışan arasındaki<br />
mesafeyi artıran bir strateji oyununa<br />
dönüyor. Uzaktan çalışma gerekçesiyle<br />
daha fazla denetlendiğini, daha<br />
fazla çalıştırıldığını, zorunlu olarak<br />
şehir içinde tutulduğunu ve iş-özel hayat<br />
dengesinin es geçildiğini hisseden<br />
beyaz yaka, bu nedenle, bulunduğu konumu,<br />
çalışma ve yaşam biçimini daha<br />
çok sorguluyor.<br />
Evden çalışmak pahasına çalışanın<br />
özel hayatının bu derece ihlale açık olması<br />
ve bir iş-özel hayat dengesi oluşturulamaması<br />
beyaz yakanın uzun vadede<br />
kabul edeceği bir düzen olmayacak.<br />
Hibrit çalışma modelinden vazgeçmek<br />
istemediğini her fırsatta dile getiren<br />
beyaz yaka için bu modelin sürdürülebilirliği<br />
işverenin çalışanın hakkını<br />
ve özel hayatını gözeterek düzenleme<br />
yapması ile mümkün olabilir. ■<br />
Pandemi döneminde;<br />
kurumların yaptıkları tercihler ve<br />
uygulama biçimleri çalışanları,<br />
kurumlarının ahlaki değerlerine<br />
dair yeni bir tür sorgulamaya itti.<br />
Yeni yaklaşım<br />
Çalışan odaklı, keyfî kararlara<br />
müsaade etmeyen, alınan<br />
kararlarda belirsizliğe mahal<br />
vermeyecek bir yaklaşım.<br />
Değişen beklentiler<br />
İşyerinde halihazırda var olan<br />
hakları korumak ve yeni koşullara<br />
uygun yeni haklar sunulması.<br />
Hayal kırıklığı<br />
İşverenine karşı hayal kırıklığı<br />
duyanlar için iş değişimi seçeneği<br />
gündemde.<br />
Global şirketlerin bu süreci daha<br />
iyi yönettiğine dair ortak bir görüş<br />
hâkim.<br />
Esneklik sorunsalı<br />
Kuralların esnekliğinin bu derece<br />
kanıksandığı bir evden çalışma<br />
hali, beyaz yakaya pandemi<br />
öncesinde talep ettiği türden bir<br />
esneklik getirmiyor.<br />
Sıkışmışlık hali<br />
Beyaz yakanın dışarıda<br />
sürdürdüğü sosyal hayatı aynı<br />
şekilde sürdürmemesi evdeki<br />
sıkışmışlık halini artırıyor.<br />
Uzaktan çalışma, işverenle çalışan<br />
arasındaki mesafeyi artıran bir<br />
strateji oyununa dönüyor.<br />
BUNDAN SONRA<br />
NE OLACAK?<br />
1<br />
YENI KOŞULLARA UYGUN<br />
ÖLÇÜMLEME SISTEMI<br />
Evden çalışma bugün için bir tarafıyla<br />
çalışanların memnun oldukları<br />
ama tam manasıyla çözüm olarak<br />
görmedikleri bir mesele. Hibrit çalışma<br />
modeli oluştururken, çalışanın ihtiyaç<br />
ve isteklerinin hesaba katılarak<br />
düzenlenmesi, firmaların performans<br />
ölçümü ve denetimlerini yeni düzlemde<br />
yapılandırmaları ilerisi için önem arz<br />
ediyor.<br />
2<br />
ÖRGÜTSEL YAPILARIN KURULMASI<br />
Daha da önemli konu, pandemiyle<br />
başlayan, işverenini sorgulama halinin<br />
gelecekte daha geniş bir perspektifle<br />
ele alınacak olması. Şirketler nitelikli<br />
elemanlarla çalışmak için çalışanların<br />
artan hassasiyetlerini gözeterek<br />
örgütsel yapılarını kurmak durumunda<br />
kalacaklar. Nitelikli çalışanlar<br />
firmalardan daha fazla hak odaklı<br />
taleplerde bulunacakken, bunları<br />
yerine getirmeyen firmalar kaçınılmaz<br />
olarak daha az nitelikli elemanlarla<br />
çalışacak.<br />
Bu anlamıyla büyük bir dönüşüm<br />
bizleri bekliyor. Daha iyisi olmak<br />
adına birbirleriyle yarışan firmalar<br />
önümüzdeki dönemde iyi olmak<br />
istiyorlarsa, öncelikle çalışanlarına<br />
daha çok kulak kabartmak zorundalar.<br />
Piyasanın ve zamanın gerisinde<br />
kalmamak için bazı değerlerini<br />
ve önceliklerini gözden geçirmek<br />
durumundalar.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 39
ADVERTORIAL<br />
Kadına<br />
şiddete hayır<br />
diyen forma<br />
Samsunspor kulübü, günden güne<br />
artan kadına şiddet olaylarına<br />
dikkat çekmek için herkesi harekete<br />
geçmeye davet eden “Dünyanın En<br />
Ağır Forması” ile bu sezon sahalara<br />
çıkmaya hazırlanıyor.<br />
Mart <strong>2021</strong>. Ülke genelinde<br />
6<br />
artışa geçen kadına şiddet<br />
olaylarından bir tanesi,<br />
Samsun’da yaşandı. Beş yaşındaki<br />
çocuğunun önünde eşini öldüresiye<br />
döven adamın görüntüsü sosyal<br />
medyayı ayağa kaldırdı.<br />
Samsunspor kulübü, kendi şehrinde<br />
yaşanan bu üzücü olayın ardından<br />
sosyal medya kanallarından olayı kınasa<br />
da, şiddet olaylarının önüne geçmek<br />
için daha büyük bir adım atmaya karar<br />
verdi.<br />
Samsunspor’un ve reklam ajansı<br />
Format C’nin birlikte yürüteceği<br />
bu proje için Macron Türkiye, tasarımı<br />
Samsunspor tarafından yapılan<br />
dikkat çekici bir yeni sezon forması<br />
üretti. Üzerinde 15 dilde “Kadına<br />
Şiddete Hayır” yazan bu mor forma,<br />
Samsunspor’un sezon boyu giyeceği<br />
dört formadan biri olarak lanse edildi.<br />
“Dünyanın En Ağır Forması” ismiyle<br />
çıkarılan bu forma, kadına şiddete<br />
dikkat çeken ve Samsunspor medya<br />
ekibinin prodüksiyonunu üstlendiği<br />
bir filmle taraftarlara duyuruldu. Samsunspor<br />
taraftarı olsun olmasın, on<br />
binlerce sosyal medya kullanıcısından<br />
40 <strong>MediaCat</strong><br />
takdir alıp destek gören bu formanın<br />
satışından elde edilecek gelirin kadın<br />
derneklerine bağışlanması için de gerekli<br />
tüm adımlar atıldı.<br />
UZUN YILLAR SÜRECEK<br />
BİR PROJE<br />
Samsunspor, dünyanın köklü kulüpleriyle<br />
de iletişime geçerek projeye onları<br />
da dahil etmek için çalışmalarını sürdürüyor.<br />
Yurtiçindeki birçok halı saha tesisine,<br />
üzerinde aynı mesajların yer aldığı<br />
mor yelekler dağıtacak olan Samsunspor<br />
ve Format C, mesajını vermeyi<br />
hedeflediği kitlenin olduğu farklı mecralarda<br />
da çalışmalar yapmayı hedefliyor.<br />
Kadına şiddet olaylarının önlenmesi<br />
adına, yine farklı kadın dernekleriyle<br />
ortak projeler yürütmek için adımlar<br />
atan Samsunspor, bu projeyi uzun yıllar<br />
devam ettirerek kamuoyunun dikkatini<br />
bu sorunun üzerinde tutmayı<br />
önceliklerinden biri olarak görüyor.<br />
Format C kreatif direktörlerinden<br />
Mert Bitmez projeyi, “Kulüplerin o<br />
sezon giyecekleri forma, taraftar tarafından<br />
her yıl büyük bir heyecanla bek-<br />
lenir. Samsunspor, bir formasını böyle<br />
önemli bir konuya dikkat çekmek için<br />
kullanarak, sadece kendi taraftarının<br />
değil, diğer futbolseverlerin de gözden<br />
kaçırmalarının mümkün olmadığı cesur<br />
bir adım attı” sözleriyle anlatıyor. ■
KAPAK<br />
Ciddi bir sorunumuz var<br />
İllüstrasyon: Mustafa Günaydın / Muhabbet<br />
42 <strong>MediaCat</strong>
Sosyolojik perspektiften bakıldığında; bir sorunun adını koyup<br />
onu yüksek sesle söylemek o sorunun gerçekliğini kabul etmek<br />
demektir. Tam da bu nedenle, alenen ortada olduğu halde<br />
adı koyulmayan, bahsi geçirilmeyen sorunların gerçekliğinin<br />
reddedildiğini varsayarız. Bugün, sorunumuzun adı iklim<br />
krizi ve hepimiz bu iki kelimeyi haykırmak mecburiyetindeyiz.<br />
Geleceğimiz, sesimizin ne kadar gür çıkacağına bağlı.<br />
u ARZU NİLAY KOCASU<br />
içbir araştırmaya,<br />
H<br />
rapora, istatistiğe<br />
veya uzman görüşüne<br />
başvurmadan,<br />
sadece kendi<br />
hatıralarımızda<br />
ufak bir yolculuğa çıkarak başlayalım.<br />
Bugünden 20 yıl öncesine gidelim<br />
birlikte. Bir yaz akşamında, Marmara<br />
Ereğlisi’ndeki bir evin kamelyasında<br />
dostlarımızla oturup sohbet ettiğimizi<br />
hayal edelim. Bize yıldızlı Temmuz<br />
karanlığında hafif ürpertiyle dolaptan<br />
ince bir hırka çıkartan o limoni<br />
havayı hatırlayalım… Ya da bir ilkbahar<br />
sabahı okul yolunda güneşimize<br />
eşlik eden hafif esintiyi. Sonra şunu<br />
düşünelim: En son ne zaman gerçek<br />
bir ilkbahar yaşadık? Nice melankolilere<br />
ilham kaynağı olan sonbahar<br />
nerede?<br />
İklim değişikliğini “bilmek”<br />
olmasa da “sezmek” için gündelik<br />
hayatımızın yıllar içinde uğradığı<br />
değişiklikleri şöyle bir gözden geçirmek<br />
yeterli. Ancak bu değişikliklerin<br />
uzun yıllara yayılması, beynimizin<br />
durumu sorun olarak algılamasının<br />
önüne geçiyor. Havaların bir önceki<br />
seneye kıyasla hep bir nebze ısınması,<br />
mevsim geçişlerinin bir anda<br />
değil yıllar içinde keskinleşmesi iklim<br />
değişimini zihnimizde olağan<br />
bir hava olayı gibi kodlamamıza sebep<br />
oluyor. Koca yerkürede minik<br />
bir nokta olduğumuz için ona büyük<br />
bir zarar veremeyeceğimiz yanılgısındayız.<br />
İstanbul’da yazın ölçülen<br />
30 derece ve üzeri<br />
sıcaklıklar (ortalama)<br />
1961-1970<br />
yıllarında<br />
26 gün<br />
Toplam artış oranı<br />
%36<br />
2005-2014<br />
yıllarında<br />
36 gün<br />
Kaynak: Prof. Dr. Levent Kurnaz, Son<br />
Buzul Erimeden: İklim Değişikliği<br />
Hakkında Öğrenmek İstediğiniz Her Şey<br />
(İstanbul: Doğan Kitap, 2019)<br />
İHTİYACIMIZ OLAN TEMEL<br />
BİLGİLER<br />
Bilhassa bir süredir Akdeniz’de görülen<br />
balon balığı istilasının yanı sıra<br />
yakın dönemde yaşadığımız yangın<br />
ve sel felaketleri gibi aşırı doğa olayları<br />
nedeniyle, bugün hepimiz iklim<br />
meselesinin aciliyetle ele alınması<br />
gereken bir konu olduğunun farkındayız.<br />
Geçtiğimiz yıl neredeyse bir<br />
kıtayı yok eden Avustralya yangınlarının<br />
ardından yakın tarihli Kaliforniya<br />
yangınlarının yanı sıra Çin ve<br />
Hindistan’daki sel felaketleri de iklim<br />
krizinin tabiatı itibarıyla küresel<br />
bir sorun olduğunun ispatı.<br />
Sorunun bu denli yakınımızda aksetmesi<br />
bizi ortalama vatandaş olarak<br />
bugüne kadar bildiklerimizden daha<br />
fazlasını öğrenmeye itti şüphesiz.<br />
Her sene biraz daha sıcak geçen yazları<br />
konu alan “havadan sudan” sohbetlerimiz<br />
yerini, son IPCC raporundaki<br />
grafikleri anlamaya çalıştığımız<br />
bol terminolojili tartışmalara bıraktı.<br />
Öyleyse başa dönelim ve iklim krizi<br />
etrafındaki tartışmaları daha iyi<br />
anlayabilmek için, Prof. Dr. Levent<br />
Kurnaz’ın Son Buzul Erimeden adlı<br />
kitabının da yardımıyla, iklim sistemine<br />
dair bilgilerimizi tazeleyelim.<br />
Yeryüzünün herhangi bir noktasında<br />
uzun yıllar içerisinde gözlemlenen<br />
hava koşullarının ortalama<br />
özelliklerine ve bu olayların yaşanma<br />
sıklıklarının, zamansal dağılımlarının,<br />
uç değerlerinin, şiddetli olayların<br />
ve tüm değişkenlik çeşitlerinin<br />
birleşimine iklim adını veriyoruz.<br />
Atmosfer, okyanuslar, buzullar, yüzeydeki<br />
kayalar ve canlılardan oluşan<br />
iklim sistemizi rayından çıkaracak üç<br />
faktör var: Güneş’ten Dünya’ya gelen<br />
enerji miktarı, yeryüzündeki kara ve<br />
denizlerin dağılımı ve atmosferin yapısı<br />
yani atmosferdeki gazlar.<br />
Dünya’nın ortalama sıcaklığının<br />
değişmemesi için gelen enerjinin<br />
çıkan enerjiye eşit olması gerekiyor<br />
ancak biz, atmosfere saldığımız ve sıcaklığı<br />
tutma kapasitesi hayli yüksek<br />
olan sera gazları nedeniyle bu alışverişin<br />
dengesini bozarak Dünya’nın<br />
daha çok ısınmasına neden oluyoruz.<br />
Yani kömür, petrol ve doğalgaz yakarak<br />
atmosferin yapısını değiştiriyoruz.<br />
1970 yılında atmosfere 27 milyar<br />
ton karbondioksit eşdeğeri sera gazı<br />
salan insanlık, 40 yıl gibi kısa bir sürede,<br />
bu faaliyeti neredeyse iki kat<br />
artırarak 49 milyar ton karbondioksit<br />
eşdeğeri sera gazı salımına ulaştırdı.<br />
İnsanlığın bu konudaki azim ve<br />
ısrarını “Atmosferdeki karbondioksit<br />
gazının toplam ağırlığı bize çok yüksek<br />
gibi görünebilecek 3 trilyon ya da<br />
3 bin milyar tondur. İnsanlık her sene<br />
atmosfere yaklaşık 40 milyar ton karbondioksit<br />
salmaktadır. Bu, 10 yılda<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 43
KAPAK<br />
BİRSU TANERİ / MUHABBET<br />
400 milyar, böyle gidersek 100 yılda da<br />
4 bin milyar ton eder. Yani atmosferdeki<br />
karbondioksit miktarını 100 yıl içerisinde<br />
iki kattan daha fazla artırabilme<br />
kapasitesine ve ihtirasına sahibiz”<br />
sözleriyle izah eden Kurnaz, küresel<br />
ısınmanın nedenini şöyle özetliyor:<br />
“Uzayda bir (hatta pek çok) uydumuz<br />
var ve bu uydu bir yandan Güneş’ten<br />
Dünya’ya gelen enerji miktarını<br />
diğer yandan da Dünya’dan<br />
uzaya saçılan enerji miktarını ölçüyor.<br />
1971’den bugüne kadar yapılan ölçümler,<br />
Dünya’ya gelen enerjinin giden<br />
enerjiden daha fazla olduğunu gösteriyor.<br />
Bu fazlalık enerji de atmosferin<br />
ısınmasına neden oluyor.”<br />
Özetle, insanlık olarak gerçekleştirdiğimiz<br />
faaliyetlerle, Dünya’yı kendi<br />
haline bıraktığımızda ve yanardağ<br />
ya da göktaşı gibi felaketlerin yaşanmadığını<br />
varsaydığımızda, yerkürede<br />
gerçekleşmesi beklenen iklim değişikliklerinin<br />
6 bin kat kadar hızlı yaşanmasına<br />
neden oluyoruz. Atmosferin<br />
yapısını ve ısı tutma özelliğini değiştiren<br />
müdahalelerimiz bir göktaşı çarpmasına<br />
eşdeğer hızda.<br />
ASLINDA SORUNUN FARKINDAYIZ<br />
Her ne kadar Dünya’ya gereken özeni<br />
göstermesek de tehlikeden tamamen<br />
bihaber olduğumuz varsayımı pek de<br />
isabetli değil. Ülkemiz özelinde konuyla<br />
ilgili en güncel çıktılardan bazılarını<br />
İklim Haber ve Konda işbirliğinde gerçekleştirilen<br />
Türkiye’de İklim Değişikliği<br />
ve Çevre Sorunları Algısı 2020<br />
araştırmasında bulmamız mümkün.<br />
Kronolojisi itibarıyla ülkemizdeki son<br />
j<br />
İklim sorununun bu<br />
denli yakınımızda<br />
aksetmesi bizi<br />
bugüne kadar<br />
bildiklerimizden<br />
daha fazlasını<br />
öğrenmeye itti<br />
şüphesiz. Her<br />
sene biraz daha<br />
sıcak geçen<br />
yazları konu alan<br />
“havadan sudan”<br />
sohbetlerimiz<br />
yerini son IPCC<br />
raporundaki<br />
grafikleri anlamaya<br />
çalıştığımız bol<br />
terminolojili<br />
tartışmalara bıraktı.<br />
BİRSU TANERİ / MUHABBET<br />
yangınlardan öncesine denk gelse de<br />
pandeminin bağrında hayat bulan bu<br />
araştırma, bize, Türkiye olarak iklim<br />
krizinin bilincinde olduğumuzu gösteriyor.<br />
Türkiye’nin 32 ilinin merkez dahil<br />
105 ilçesine bağlı 190 mahalle ve köyünde,<br />
3 bin 431 kişiyle hanelerinde<br />
yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilen<br />
araştırmaya göre katılımcıların yüzde<br />
51,5 gibi geniş bir bölümü, özellikle<br />
pandemi döneminde gündemden düşen<br />
iklim meselesinin COVID-19’dan<br />
daha büyük bir kriz olduğunda hemfikir.<br />
Yine katılımcıların yüzde 71,4 gibi<br />
keskin bir çoğunluğu iklim değişikliğinin<br />
insan faaliyetlerinin sonucu olduğuna<br />
inanıyor. ABD Eski Başkanı Donald<br />
Trump gibi etkili bir figürün iklim<br />
krizinin varlığını reddettiği bir dünyada,<br />
bu, hayli umut verici bir oran.<br />
Yine de bu farkındalık seviyesi<br />
bizi şaşırtmamalı zira tüm devletler<br />
nezdinde kabul gören sıfatına sahip olması<br />
nedeniyle görece iyimser olarak<br />
tabir edebileceğimiz IPCC (Intergovernmental<br />
Panel on Climate Change<br />
– Hükümetlerarası İklim Değişikliği<br />
Paneli) de yayımlanan son raporunda<br />
insanlığın iklim değişikliğindeki rolünün<br />
“su götürmez” olduğunu ve sera<br />
gazları konusunda önlem alınmaması<br />
halinde en iyi senaryoda dahi küresel<br />
ısınmanın 2°C’nin üzerine çıkacağını<br />
söylüyor.<br />
ÇOK KATMANLI BİR KRİZ<br />
İklim krizinin geleceğimizi yalnızca<br />
hava koşulları sınırlarında değil eko-<br />
YANGININ<br />
BİLANÇOSU<br />
Türkiye Ormancılar Derneği’nin<br />
Haziran <strong>2021</strong> tarihli verilerine<br />
göre, ülkemizde 2011-2020<br />
döneminde ortalama 3,5 hektar<br />
olarak tespit edilen yangın başına<br />
yanan alan miktarı, yalnızca 2020<br />
yılında 6,2 hektara ulaştı.<br />
Türkiye’de bu yıl 28 Temmuz<br />
itibarıyla Manavgat’ta başlayıp<br />
ülkenin farklı illerinde çıkan<br />
yüzlerce yangında toplamda 126<br />
bin hektarı aşkın alan yandı. AP<br />
verilerine göre, Türkiye’nin 43<br />
farklı yerinde 260 adet orman<br />
yangını meydana gelirken,<br />
özellikle Akdeniz ve Ege’deki<br />
orman yangınların söndürülmesi<br />
günler aldı. Yalnızca Manavgat’ta<br />
yanan alan ise 60 bin hektarı<br />
buldu. Onbinlerce canlı öldü,<br />
onlarca mahalle kısmen ya da<br />
tamamen yandı.<br />
Eskiden temmuz-ağustos<br />
aylarında yaşanması beklenen<br />
yangın açısından riskli sezon,<br />
iklim değişikliğinin etkisiyle<br />
<strong>Eylül</strong> ve Ekim aylarını da<br />
kapsayacak şekilde genişlemiş<br />
durumda. İstanbul Üniversitesi<br />
– Cerrahpaşa Orman Fakültesi<br />
Öğretim Üyesi Doğanay Tolunay,<br />
orman yangınlarına neden olan<br />
“yangın üçgeni”nde yanıcı madde<br />
ve oksijenden sonra gelen kıvılcım<br />
faktörünün, yangınların çıkışında<br />
kritik olduğunu ve müsebbibinin<br />
insanlar olduğunu söylüyor.<br />
Bireylerin yanı sıra Tarım ve<br />
Orman Bakanlığı gibi kurumların<br />
da sorumluluğuna muhtaç olan<br />
bu konuda, kişisel ve kurumsal<br />
çerçevede tedbirlerin yanı sıra<br />
alınabilecek en kapsamlı önlem<br />
ise elbette küresel ısınmayı en<br />
azından yavaşlatarak yangın<br />
açısından riskli sezonun süresini<br />
kısaltabilmek.<br />
44 <strong>MediaCat</strong>
nomik olarak da etkileyeceğini aklımızda<br />
tutmakta fayda var. Kadir Has<br />
Üniversitesi’nden Prof. Dr. A. Erinç<br />
Yeldan, ILO (International Labour<br />
Organization – Uluslararası Çalışma<br />
Örgütü) tarafından yapılan çalışmaların<br />
1995’te 35 milyon kişi olarak kaydedilen<br />
ısı stresine bağlı işgücü kayıplarının,<br />
2030’da en iyimser ihtimalle<br />
80 milyon kişiye ulaşacağına işaret<br />
ettiğini söylüyor. Küresel toplam işgücü<br />
arzının 3,6 milyar kişi olduğu bilgisinden<br />
hareketle, sadece ısı stresine<br />
bağlı istihdam kayıplarının küresel<br />
işsizlik oranında yüzde 1’e yakın bir<br />
artışın sorumlusu olduğunun altını<br />
çizen Yeldan, bu kaybın 2020’de küresel<br />
ekonomiye olan 280 milyar dolarlık<br />
maliyetinin ise 2030’da 2,4 trilyon<br />
dolara ulaşmasının öngörüldüğünü<br />
belirtiyor.<br />
Karar vericilerin bu konudaki inisiyatifleriyse<br />
irdelemeye değer. G20<br />
özelinde yapılan hesaplara göre 2020<br />
başından itibaren enerji arz – talebiyle<br />
ilgili alanlara aktarılan ve büyüklükleri<br />
parasal olarak ifade edilmiş kaynakların<br />
403 milyar dolar seviyesine<br />
ulaştığını söyleyen Sürdürülebilir Ekonomi<br />
ve Finans Araştırmaları Derneği<br />
Kurucu Direktörü Bengisu Özenç, bu<br />
tutarın yüzde 54'ünün fosil yakıt kaynaklı<br />
faaliyetleri desteklediğini ve fosil<br />
yakıtlı faaliyetlere verilen teşviklerin<br />
yüzde 88’inin emisyon azaltımı gibi<br />
herhangi bir önkoşul taşımadığının altını<br />
çiziyor.<br />
NE YAPMALI?<br />
İlerleyen sayfalarda iklim krizini marka,<br />
kurum ve devletler nezdinde daha<br />
detaylı ele almadan evvel, bu uzun girizgâhın<br />
bir özeti olarak aklımızda tutmamız<br />
gereken birkaç önemli nokta<br />
var:<br />
• İklim değişikliği insan kaynaklı<br />
bir kriz ve üstesinden gelmek için<br />
öncelikle sera gazı salımını ciddi<br />
oranda düşürmemiz gerekiyor.<br />
• Krizin canlı hayatın yok oluşu gibi<br />
bizlere belki de uzak gelen sonuçları<br />
bir yana, özellikle Türkiye gibi<br />
ülkeler için yakın ve orta vadede<br />
hayli yıkıcı ekonomik sonuçları olduğunu<br />
unutmamalı ve tedbirlerimizi<br />
ona göre almalıyız.<br />
• Bireyler olarak gündelik hayattaki<br />
alışkanlıklarımızı iklim krizi gerçekliği<br />
çerçevesinde yeniden düzenlemeliyiz.<br />
• Hükümet ve markaların bu alanlardaki<br />
çalışmaları kıymetli ancak<br />
hükümetleri ve markaları seçmenin<br />
yine bizlerin inisiyatifinde olduğunu<br />
aklımızdan çıkarmamalıyız.<br />
Sosyolojik perspektiften bakıldığında;<br />
bir sorunun adını koyup onu<br />
yüksek sesle söylemek o sorunun gerçekliğini<br />
kabul etmek demektir. Tam<br />
da bu nedenle, alenen ortada olduğu<br />
halde adı konulmayan, bahsi geçirilmeyen<br />
sorunların gerçekliğinin reddedildiğini<br />
varsayarız. Bugün, sorunumuzun<br />
adı iklim krizi ve hepimiz bu<br />
iki kelimeyi yüksek sesle haykırmak<br />
mecburiyetindeyiz. Geleceğimiz, sesimizin<br />
ne kadar gür çıkacağına bağlı. ■<br />
‘Atmosferin<br />
yapısını ve ısı<br />
tutma özelliğini<br />
değişti ren<br />
müdahalelerimiz<br />
bir göktaşı<br />
çarpmasına<br />
eşdeğer hızda.’<br />
İNSANLIĞIN 1 YILDA ATMOSFERE<br />
SALDIĞI KARBONDIOKSIT MIKTARI<br />
7,8<br />
milyar<br />
ton<br />
Kömür, petrol,<br />
doğalgaz yakımı<br />
ve çimento<br />
üretiminden<br />
kaynaklanıyor.<br />
96<br />
milyon<br />
ton<br />
Doğalgazın<br />
çıkarılması<br />
ve taşınması<br />
sırasında<br />
gerçekleşiyor.<br />
36<br />
milyon<br />
ton<br />
Pirinç tarımı<br />
nedeniyle<br />
gerçekleşiyor.<br />
1,1<br />
milyar<br />
ton<br />
Orman yangınları,<br />
genel olarak<br />
bitki örtüsü<br />
değişiminden<br />
kaynaklanıyor.<br />
İNSANLIĞIN 1 YILDA ATMOSFERE<br />
SIZDIRDIĞI METAN GAZI MIKTARI<br />
89<br />
milyon<br />
ton<br />
Endüstriyel<br />
hayvancılık<br />
nedeniyle<br />
gerçekleşiyor.<br />
35<br />
milyon<br />
ton<br />
Biyokütlelerin*<br />
yakılması<br />
sırasında<br />
gerçekleşiyor.<br />
75<br />
milyon<br />
ton<br />
Çöp alanları<br />
nedeniyle<br />
gerçekleşiyor.<br />
*Yakıt olarak kullanılan<br />
tezek, tarım arazisi açmak<br />
için yakılan ormanlar ve<br />
sulak alanlar<br />
Kaynak: Prof. Dr. Levent<br />
Kurnaz, Son Buzul Erimeden:<br />
İklim Değişikliği<br />
Hakkında Öğrenmek İstediğiniz<br />
Her Şey (İstanbul:<br />
Doğan Kitap, 2019)<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 45
KAPAK<br />
Söyleşi<br />
Bireysel<br />
değişim<br />
kolektif<br />
değişimi<br />
tetikler<br />
Dünya genelinde<br />
olduğu gibi<br />
Türkiye’de de<br />
özellikle son<br />
dönemde yaşanan<br />
aşırı iklim olayları,<br />
yerkürenin insan<br />
müdahalesiyle karşı<br />
karşıya kaldığı<br />
krizin büyüklüğünü<br />
tartışmasız bir<br />
biçimde gözler önüne<br />
seriyor. Prof. Dr.<br />
Levent Kurnaz ve<br />
Kıvılcım Kocabıyık’a<br />
göre sorun büyük,<br />
önlem almak ise artık<br />
bir zorunluluk.<br />
u ARZU NİLAY KOCASU<br />
46 <strong>MediaCat</strong><br />
PROF. DR. LEVENT KURNAZ<br />
Yuvam Dünya Bilim Kurulu<br />
Başkanı, Boğaziçi Üniversitesi<br />
İklim Araştırma Merkezi Başkanı<br />
Çok temel bir soruyla başlamak<br />
istiyorum… Bunları neden<br />
yaşıyoruz, tüm bu olaylar başımıza<br />
neden geliyor? İklim krizinde<br />
-teorik olarak değil pratik<br />
olarak- geri dönüşü olmayan<br />
noktayı geçtik mi?<br />
LEVENT KURNAZ: Neredeyse 200<br />
yıldır enerji ihtiyacımızı gidermek<br />
için çoğunlukla petrol, kömür ve doğalgaz<br />
yakıyoruz. Bunun sonucunda da<br />
atmosfere doğanın emebileceğinden<br />
epey fazla karbondioksit salıyoruz. Atmosferde<br />
biriken bu karbondioksit de<br />
Dünya’dan çıkan ısıyı uzaya bırakmayıp<br />
ısınmaya yol açıyor. Ana sorunumuz<br />
bu. Biz kömür, petrol ve doğalgaz<br />
yaktıkça da bu sorun artarak devam<br />
edecek.<br />
Son yayımlanan IPCC raporu, açık<br />
bir biçimde artık iklimin eskisi gibi<br />
olmasının yüzlerce hatta binlerce yıl<br />
sürebileceğini söylüyor. Ancak bu geri<br />
dönüşü olmayan bir nokta şeklinde algılanmamalı<br />
çünkü, evet, her gün iklim<br />
daha kötüye gidiyor fakat biz kömür,<br />
petrol ve doğalgaz yakmayı hızlıca bırakacak<br />
olursak bu kötüleşme de duracak.<br />
Eskiye dönmek imkânsız olsa<br />
da her noktada, en azından daha kötü<br />
olmamayı sağlamamız mümkün.<br />
Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı<br />
2020'ye göre geniş bir kitle<br />
iklim krizini ciddi ama o kadar<br />
da aciliyeti olmayan bir mesele<br />
olarak görüyor. Çoğunluğa<br />
göre iklim değişikliğinin en<br />
büyük sebebiyse ormanların<br />
yok olması. Belki sera gazının<br />
kronik etkilerini yangının akut<br />
etkileri gibi göremediğimizden<br />
belki de çocukken okullarda ormanların<br />
Dünya’nın akciğerleri<br />
olduğu söylendiğinden, sıralamada<br />
hata yapmaya meyilliyiz.<br />
İklim meselesi çocuklara,<br />
halklara en doğru şekilde nasıl<br />
anlatılır?<br />
KIVILCIM KOCABIYIK: İklim krizi<br />
çok farklı sebeplerle ortaya çıkmış, tek<br />
bir çözümü olmayan ve iletişimi de tek<br />
bir mesaj altında yapılamayacak bir<br />
konu. Yuvam Dünya yolculuğu tam da<br />
KIVILCIM KOCABIYIK<br />
Yuvam Dünya<br />
Yönetim Kurulu Başkanı<br />
bu nedenden başladı. İklim ve kriz kelimelerinin<br />
bir araya gelmesi, aslında<br />
insanlık olarak bu hikâyeyi anlatmak<br />
ve harekete geçmek için hızlı davranmamız<br />
gerektiğini gösteriyor.<br />
Bahsettiğiniz araştırma sonuçları,<br />
sizin de değindiğiniz gibi eğitim sistemimizde<br />
bize verilenlerle paralel; farkındalığımızın<br />
daha iyi olduğu tarafta<br />
toplanıyor. Okullarımızda “Orman ne<br />
güzel!” şarkısını öğrenerek büyüdük,<br />
ormanları Dünya’mızın akciğerleri olarak<br />
zihnimize not ettik.<br />
Bugün orman yangınları ve seller<br />
ardından iklim krizi kavramına daha<br />
duyarlıyız. Bahsettiğiniz araştırma sonuçlarının<br />
da gösterdiği üzere hikâyeyi<br />
anlamak ve çözüme dair yapılması gerekenleri<br />
hep birlikte öğrenmek, atmamız<br />
gereken en önemli adım.<br />
Geçen aylarda iklim aktivisti Greta<br />
Thunberg’in de çağrısı şu şekildeydi:<br />
“Şu anda en çok ihtiyacımız olan şey,<br />
elbette iklim eylemi. Ancak bunu başarmak<br />
için farkındalığa ihtiyacımız<br />
var –insanların bu tür küresel mekanizmaları<br />
ve şu anda gezegende neler
olduğunu ve belki de olmadığını anlamalarına.<br />
İşte bu, benim harekete geçirici<br />
mesajım. Sizden tek bir şey isteme<br />
hakkım olsaydı, elinizden geldiğince<br />
çok şey öğrenmeye çalışmak için kendinizi<br />
eğitmenizi isterdim. Elimizin<br />
altında sınırsız miktarda bilgi var ve bu<br />
bilgiyi, bu bilinci başkalarına da yayın.”<br />
Dernek bu bağlamda kendisine<br />
nasıl bir hedef belirliyor?<br />
KK: Biz Yuvam Dünya olarak bu krizi<br />
anlatırken kullanılan dili değiştirmeyi<br />
hedefliyoruz. Bilim insanlarının üstünü<br />
çizdikleri konuları daha sadeleştirip<br />
basitleştirerek, farklı hikâye anlatma<br />
yöntemleriyle çocuklara, gençlere ve<br />
yetişkinlere aktarıyoruz.<br />
Özellikle MEB ile beraber çalıştığımız<br />
iklim değişikliğiyle mücadele<br />
bilinci oluşturma öğretim programları<br />
projemizde Türk eğitim sisteminde<br />
tüm çocukların daha ilkokul sıralarından<br />
iklim krizini anlamalarını sağlamayı<br />
amaçlıyoruz. Çocuklara bu krizi<br />
tam anlamıyla anlatarak sebep – sonuç<br />
ilişkilerini aktarmak, bu krizle mücadelede<br />
onları güçlendirmek, çocukların<br />
bu krize karşı bilinçlenmelerini, edindikleri<br />
farkındalıkla daha iyi bir dünya<br />
için harekete geçmeyi istemelerini<br />
sağlayabilmek en önemli hedefimiz.<br />
Eğer iklim krizine karşı dayanıklılık<br />
geliştiren, çözümler üreten, çevreye ve<br />
insanlığa fayda sağlayan bireyler yetiştirebilirsek,<br />
çocukları geleceğe güvenle<br />
hazırlamış olacağız.<br />
E<br />
LEVENT KURNAZ:<br />
Ülkemize<br />
önümüzdeki 20-<br />
30 yıllık sürede en<br />
az 30 milyon iklim<br />
mültecisi geleceğini<br />
düşünüyorum.<br />
Eğer bu çerçevede<br />
küresel planlama<br />
yapılmazsa,<br />
böylesi büyük bir<br />
akımın yaratacağı<br />
sorunları düşünmek<br />
bile istemem.<br />
İklim Dostu Yaşam Rehberi, bu<br />
krizle mücadele etmek için bireysel<br />
karbon ayak izimizi azaltmak adına<br />
yapabileceklerimizi özetleyen bir yol<br />
haritası. Aslında bu yol haritası uzun<br />
zamandır bildiğimiz kadim bilgileri<br />
içeriyor, birleştiriyor. Artık her gün<br />
farklı bir şey giymenin değil, sahip olduğumuz<br />
bir parçayı defalarca kullanabilmenin<br />
kıymetli olduğunu özümsememiz<br />
gerekli.<br />
Bugüne kadarki gözlemleriniz<br />
ışığında, Türkiye insanının iklim<br />
krizine ne kadar duyarlı olduğunu<br />
düşünüyorsunuz? Yapmamız<br />
gerekenlerin ne kadarını<br />
yapıyoruz?<br />
KK: Türkiye insanının iklim krizine<br />
karşı ne kadar duyarlı olduğunu son<br />
yangınlarla ve sellerle birlikte daha net<br />
gördüğümüzü düşünüyorum. Yuvam<br />
Dünya’yla iletişime geçen, iklim krizini<br />
öğrenmek ve çözüm süreçlerine dahil<br />
olmak için bizlerle gönüllü çalışmak<br />
isteyen yüzlerce insan oldu, paylaşımlarımızı<br />
takip ederek yolculuğumuza<br />
katıldılar. Türkiye’de durum çok umut<br />
verici. Biz zaten toprağımızı, suyumuzu<br />
korumakla mükellef hisseden bir<br />
toplumuz. İklim krizinin farkındayız<br />
fakat “Bu krizle nasıl mücadele edebiliriz;<br />
nasıl emisyonları düşürürüz ya da<br />
nasıl bu krizin etkilerine karşı uyum<br />
geliştirebiliriz?” konularında farkındalığımızı<br />
geliştirmeliyiz.<br />
12 MADDEDE IPCC<br />
6. DEĞERLENDİRME RAPORU<br />
1 İklim değişikliği var, tüm sistemlerde<br />
etkisi gözlemleniyor ve<br />
nedeni insanlık.<br />
2 Son yıllarda iklim sistemindeki<br />
değişikliklerin benzeri, insanlık<br />
Taş Devri’nden çıktığından beri<br />
görülmedi.<br />
3 Sıcak hava dalgası veya yoğun<br />
yağış gibi olaylar son senelerde<br />
iyice arttı. Bu artış ve şiddetlenmenin<br />
nedeni iklim değişikliği.<br />
4 İnsanlık böyle devam ederse en<br />
geç 50 sene içinde Dünya bir yüzyıl<br />
öncesine kıyasla 3°C ısınmış<br />
olacak.<br />
5 Birkaç yılda çok önemli adımlar<br />
atmazsak, en iyi senaryoda bile,<br />
küresel ısınma 2°C’yi aşacak.<br />
6 Atmosferin her 1°C ısınması, atmosferdeki<br />
su buharını %7 artırır.<br />
Bu da yağış rejimlerini değiştirir.<br />
Yani bir yandan kuraklıklar şiddetlenirken<br />
diğer yandan şiddetli<br />
yağışlar artacak.<br />
7 Dünya’nın belirli bir CO2 emebilme<br />
kapasitesi var. Bu kapasite<br />
artan sıcaklıkla azalır. Ağaçlar<br />
atmosfere oksijen yerine karbondioksit<br />
salar, okyanusların CO2<br />
emebilme kapasitesi azalır.<br />
8 Gidişat durdurulabilir ama eski<br />
güzel günlere hemen dönemeyiz.<br />
Yeryüzünün kendini toplaması<br />
binlerce yıl sürebilir.<br />
Yuvam Dünya’nın yayımladığı<br />
İklim Dostu Yaşam Rehberi de<br />
ortalama insanın süreci iyileştirebilmek<br />
için alacağı inisiyatiflerin<br />
bir haritasını çiziyor.<br />
KK: Yuvam Dünya, iklimi bir meselenin<br />
ötesine taşımış; ülkenin önde<br />
gelen şirketlerinin yeni nesil liderleri,<br />
bu krizi anlatmak ve çözümün parçası<br />
olmak için emek veren aktivistler, sivil<br />
toplum gönüllüleri, bilim insanları ve<br />
hikâyeleri daha anlaşılabilir dille topluma<br />
aktarabilen sanatçılar ve güçlü<br />
iletişimcilerden oluşan yeni nesil bir<br />
dernek. Tek odağımız iklim krizi.<br />
Bir konunun sahiplenilmesi için o<br />
konunun iyi anlaşılması ve sonuçları<br />
konusunda herkesin farkındalık sahibi<br />
olması şart. Biz de bu ihtiyaçtan yola çıkarak,<br />
iklim krizi meselesinin daha çok<br />
anlaşılması ve çözümüne yönelik aksiyonların<br />
artması üzerinden yola çıktık.<br />
SIZCE IKLIM<br />
DEĞIŞIKLIĞININ<br />
SEBEPLERI NELERDIR? (%)<br />
Ormanların ve yeşil alanların yok<br />
olması<br />
Petrol kullanımı<br />
65,7<br />
41,6<br />
32,6<br />
Kömür madenciliği ve kömürden<br />
elektrik üretimi<br />
Kaynak: Konda & İklim Haber – Türkiye’de<br />
İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı<br />
2020<br />
9 Dünya ısınıyor ama bu ısınma her<br />
sene düzgün biçimde artmayabilir.<br />
Planlamanızı ısınmanın ortalama<br />
değerine göre yaparken,<br />
aşırı sıcak ve daha serin senelerin<br />
ya da dönemlerin olabileceğini<br />
unutmayın.<br />
10 Şu anda ısınma 1,2°C seviyesinde.<br />
Bu sıcaklığın artması bekleniyor.<br />
Sıcaklıkla birlikte iklim felaketleri,<br />
felaketlerin şiddeti ve etkilediği<br />
alan artacak.<br />
11 En kısa sürede CO2 salımlarını<br />
azaltmalıyız. Son dönemde<br />
önemli bir artış eğrisi çizen CH4<br />
salımları da azaltılmalı.<br />
12 Bu hızla sera gazı üretmeye<br />
devam edersek, yaptığımızın ne<br />
kadar yanlış olduğunu 20 yıl sonra<br />
kendi gözlerimizle göreceğiz.<br />
Kaynak: Levent Kurnaz, Oksijen<br />
13-19 Ağustos <strong>2021</strong><br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 47
KAPAK<br />
Türkiye, Paris Anlaşması’nı<br />
imzalamış olmasına rağmen<br />
anlaşma beş yıldır meclisten<br />
geçmeyi başaramadı ve anlaşmayı<br />
uygulamayan tek G20<br />
ülkesi unvanına sahip olmayı<br />
sürdürüyoruz. Paris Anlaşması’nı<br />
imzalayarak attığımız ilk<br />
adımın devamını neden getiremiyoruz?<br />
Bu yola koyulmamızı<br />
engelleyen sebepler neler?<br />
LK: Öncelikle Paris Anlaşması’nın<br />
öyle önemli bir şey olmadığını söylemeliyim.<br />
Ayrıca, meclisten geçirmeyi<br />
başaramadık dediğimizde bu konuda<br />
bir çaba göstermiş olduğumuz düşünülüyor,<br />
ortada geçirmek için bir çaba da<br />
yok.<br />
Türkiye 2015 yılında iklim değişikliğini<br />
engellemek için yapacaklarını<br />
yazılı olarak Birleşmiş Milletler’e<br />
verdi. BM de bunları Paris Anlaşması<br />
çerçevesinde kabul etti. Ülkemiz de o<br />
verdiği sözleri şimdiye kadar yerine getirdi.<br />
Yani burada anlaşılması gereken<br />
şey, Paris Anlaşması’nın zayıflığı. Biz<br />
özel bir çaba sarf etmeden anlaşmanın<br />
şartlarını yerine getirebiliyorsak, bu,<br />
o anlaşmanın ne derece yetersiz bir<br />
anlaşma olduğunun göstergesidir. Şu<br />
andaki durumda biz, anlaşmanın şartlarını<br />
yerine getirmesine rağmen anlaşmayı<br />
onaylamayan tek ülkeyiz.<br />
F<br />
KIVILCIM KOCABIYIK:<br />
Karşımızdaki sorun<br />
çok büyük. Bu<br />
nedenle çözümleri<br />
sadece bireysel<br />
veya kurumsal<br />
seviyede değil,<br />
birleştirici ve<br />
bütünleyici bir<br />
anlayışla hayata<br />
geçirmemiz<br />
gerekiyor.<br />
KIMILERI IKLIM<br />
DEĞIŞIKLIĞININ<br />
COVID-19’UN<br />
YARATTIĞINDAN DA<br />
BÜYÜK KRIZE YOL<br />
AÇACAĞINI SÖYLÜYOR.<br />
Y<br />
Evet, iklim krizi virüsten daha<br />
büyük bir krizdir. %51,5<br />
İklim krizi de ciddi ama o kadar<br />
acil bir mesele değil. %42<br />
İklim krizi diye bir şey yoktur.<br />
%6,5<br />
Kaynak: Konda & İklim Haber – Türkiye’de<br />
İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı<br />
2020<br />
İklim krizi bağlamında Dünya’nın<br />
geleceği hayli karanlık.<br />
Kötünün iyisini söylemeye meyilli<br />
IPCC raporları bile yüreklere<br />
su serpmeyi başaramıyor.<br />
Harekete geçilmesi mecburi<br />
olan bu konuda alınacak önlemleri<br />
konuşurken ise önceliği<br />
bireysel olarak edinmemiz<br />
gereken duyarlılığa veriyor<br />
gibiyiz. İklim krizinin çözüme<br />
kavuşturulmasında en büyük<br />
sorumluluk kime düşüyor? Bireylere<br />
mi devletlere mi yoksa<br />
şirketlere mi?<br />
LK: Dünya’nın önemli çoğunluğu demokrasiyle<br />
yönetiliyor. Demokrasi insanların<br />
akıllı oldukları ve tam bilgiyle<br />
hareket ettikleri önkabulüne dayanır.<br />
Eğer bu yanlışsa, o zaman demokrasi de<br />
yanlıştır. Bunu söylemeyi istemeyeceğimizi<br />
kabul ederek insanların akıllı oldukları<br />
ve kararlarını bilgili bir biçimde<br />
verdiklerini düşünmemiz gerekiyor.<br />
Bunu kabul ettiğimiz zaman da hangi<br />
partinin bizi yöneteceğinden evde ne<br />
kadar et yiyeceğimize kadar aldığımız<br />
tüm kararlarda da akıllıca davrandığımızı<br />
benimsemek zorundayız. Durum<br />
böyle olunca da aslında bir çobana gerek<br />
kalmıyor.<br />
Yani, iklim sorununda belirleyici<br />
ve önemli olan benim et tüketmem<br />
mi yoksa devletin tüm<br />
elektrik enerjisi stratejisini fosil<br />
yakıt tüketen, filtresiz termik<br />
santrallere bağlamış olması ya<br />
da elektrikli araçların fosil yakıtlı<br />
muadillerine göre herhangi<br />
bir vergi avantajına sahip<br />
olmayıp üstüne daha da pahalı<br />
olması mı?<br />
LK: Biz, vatandaşlar olarak doğru kararları<br />
kendi başımıza da verebiliriz.<br />
Yanlış yapan firmaların ürünlerini<br />
satın almayız, elektrikli araçları fosil<br />
yakıtlı eşdeğerlerinden pahalı vergilendiren<br />
hükümetleri bir daha iş başına<br />
getirmeyiz. Bunları tercihlerimizde ön<br />
plana koymuyorsak, biz hata yapıyoruz<br />
demektir.<br />
KK: Karşımızdaki sorun çok büyük.<br />
Bu nedenle çözümleri sadece bireysel<br />
veya kurumsal seviyede değil, birleştirici<br />
ve bütünleyici bir anlayışla hayata<br />
geçirmemiz gerekiyor. Tüm bireylerin,<br />
kurumların ve devletlerin iklim kriziyle<br />
mücadele sonucu elde edilecek<br />
olumlu durumlardan fayda sağlayacağı<br />
tartışılmaz bir gerçek. En nihayetinde<br />
tüm bu unsurların merkezi “insan”.<br />
Bireylerin bir araya gelerek yaratacakları<br />
kültür değişimi ve bu değişimle<br />
beraber talepleri şirketler üzerinde de<br />
devlet üzerinde de etkili olacaktır. Bireysel<br />
değişim kolektif değişimi tetikler.<br />
Özellikle Türkiye gibi ekonomik<br />
sorunların diğer sorunlardan<br />
rol çaldığı ülkelerde, çevreye<br />
duyarlılık ve sürdürülebilirlik<br />
gibi konularda farkındalık sağlamanın<br />
en etkili çözümü sizce<br />
nasıl olabilir? Çözüm sürecinin<br />
öncülüğünü kimler üstlenmeli?<br />
KK: 21’inci yüzyılda lider olmak için<br />
artık daha az zarar vermek yeterli değil,<br />
işletmelerin kendi operasyonel ayak izlerini<br />
azaltmanın çok ötesine bakmasına<br />
ve daha geniş dünyada daha büyük<br />
emisyon azaltımı elde etmeyi taahhüt<br />
etmesine ihtiyacımız var. Lider işletmeler<br />
çevrelerindeki daha geniş dünyayı<br />
şekillendirmeye yardımcı olabilir.<br />
Topluluklar, müşteriler, çalışanlar ve<br />
toplumun geri kalanıyla birlikte çalışarak<br />
iklim krizinin üstesinden gelmek<br />
için yeni araçlar geliştirebilir.<br />
Artık doğrusal çizgiden uzaklaşıp<br />
döngüsel tarafa geçmenin zamanı. Doğrusal<br />
ekonominin savunduğu “Yeryüzü<br />
tükenmez bir kaynaktır, dolayısıyla istediğinizi<br />
alın” anlayışının yerini “Yeryüzü<br />
yaşam verir, dolayısıyla sınırlarına<br />
saygılı olun” anlayışına bırakma<br />
zamanı geldi.<br />
48 <strong>MediaCat</strong>
Aynı zamanda toplumsal farkındalık<br />
ve toplumsal taleplerin yaratılmasıyla<br />
şirketler de bu konuda çok daha<br />
hızlı aksiyon alacaklardır. Almayanlar<br />
uzun ömürlü olamayacak. Şirketlerin<br />
değerini toplumsal, çevresel misyonları<br />
ve aksiyonları belirleyecek. Gün<br />
geçtikçe “sürdürülebilirlik ve iklim<br />
krizi” konusunu odağına alan şirket<br />
sayısı artıyor. Yakın gelecekte artık<br />
“Daha fazlası değil, daha farklısı ile iyi<br />
yaşayabiliriz” diyen bir kültürel dönüşüme<br />
iyi yanıt veren şirketler öne<br />
çıkacaktır.<br />
Levent Bey, Son Buzul Erimeden<br />
adlı kitabınızın farklı pasajlarında<br />
meseleyi ülke politikaları<br />
açısından ele alıyorsunuz. Kyoto<br />
Protokolü’nün yeterli başarıya<br />
ulaşamamasını üretimin<br />
sorumluluk almamış ülkelere<br />
kaydırılmasına bağlıyor, ülkemizdeki<br />
karar alıcılar açısından<br />
durumun ABD’de olandan farklı<br />
olduğunu belirtiyorsunuz. Genel<br />
itibarıyla ülkelerin iklim krizindeki<br />
rollerinin ve özel olarak<br />
Türkiye’nin rolünün ana hatlarını<br />
nasıl çizersiniz?<br />
LK: Kitap yazıldığı sırada bildiğiniz<br />
gibi ABD yönetiminde iklim krizinin<br />
varlığına inanmayan Trump vardı.<br />
Bundan dolayı da ABD politikalarında<br />
sanki iklim krizi yokmuş gibi bir yaklaşım<br />
vardı. Ülkemizde ise hem iktidar<br />
t<br />
LEVENT KURNAZ:<br />
Türkiye, BM'ye<br />
verdiği sözleri<br />
şimdiye kadar<br />
yerine getirdi. Yani<br />
burada anlaşılması<br />
gereken şey, Paris<br />
Anlaşması'nın<br />
zayıflığı.<br />
hem de muhalefet iklim krizinin varlığını<br />
kabullenmiş durumda. Bundan<br />
dolayı da politika yapıcıların probleme<br />
yaklaşımları son derece farklı.<br />
Bunun da ötesinde, özellikle Avrupa<br />
Birliği ülkeleri ile aramızda çok<br />
önemli bir etkilenebilirlik farkı var.<br />
Bunu şöyle anlatabilirim: Diyelim ki<br />
her ülkenin iklim krizini engellemek<br />
için elinde 100 birim para var. Eğer siz<br />
Norveç’seniz ve iklim krizinin sizi gelecekte<br />
çok kötü etkilemeyeceğini biliyorsanız,<br />
bu 100 birimin 90 birimini<br />
karbondioksit salımlarını azaltmaya,<br />
10 birimini de krize uyum sağlamaya<br />
harcayabilirsiniz. Ama eğer Bangladeş’seniz<br />
iklim krizi diye bir şey yoktur.<br />
Bu 100 birimin ancak 10 birimini<br />
karbondioksit salımlarını azaltmaya<br />
harcarken 90 birimini kendinizi krizin<br />
etkilerinden korumaya harcamak zorundasınız.<br />
Bu bağlamda, ülkemiz bu krizden<br />
en fazla etkilenecek ülkelerden biri<br />
olduğundan, politikamızın krizin getireceği<br />
belalara uyum sağlayabilmek yönünde<br />
olması gerektiğini düşünmemiz<br />
gerekiyor.<br />
İklim krizi gibi bir meselenin<br />
sadece tek bir ülkeyi değil tüm<br />
yerküreyi etkileyeceğini biliyoruz,<br />
yine de sormak istiyorum…<br />
Eğer gereken önlemler alınmazsa,<br />
ekonomik ve kültürel perspektiflerini<br />
de hesaba katacak<br />
olursak, iklim krizinin Türkiye<br />
özelindeki sonuçları arasından<br />
sizce en yıkıcıları neler olacak?<br />
LK: Ülkemize önümüzdeki 20-30 yıllık<br />
sürede en az 30 milyon iklim mültecisi<br />
geleceğini düşünüyorum. Eğer<br />
bu mülteci akımı çerçevesinde küresel<br />
planlama yapılmayacak olursa, böylesi<br />
büyük bir akımın yaratacağı sorunları<br />
düşünmek bile istemem. Bunun ötesinde,<br />
yanlış bir tarım politikasıyla<br />
devam edecek olursak, iklim krizinin<br />
getirdiği kuraklıkla birleştiğinde bugünkü<br />
nüfusumuzu beslemek bile bir<br />
problem olacak. Gelecekte ise gıda tedariği<br />
çok daha kritik hale gelecek. Bu<br />
iki ana sorunun başarıyla üstesinden<br />
gelebilirsek diğer problemlere çok daha<br />
kolay uyum sağlayabiliriz. ■<br />
KISA KISA<br />
• İklim meselesi biz kömür,<br />
petrol ve doğalgaz<br />
yaktığımız müddetçe artarak<br />
sürecek.<br />
• İklim kriziyle mücadelede<br />
biz vatandaşlar olarak<br />
doğru kararları kendi<br />
başımıza da verebiliriz.<br />
Tercihlerimizi bu gözle<br />
yapmıyorsak, hata bizde<br />
demektir.<br />
• İşletmelerin kendi operasyonel<br />
ayak izlerini azaltmanın<br />
çok ötesine bakmasına ve<br />
daha geniş dünyada daha<br />
büyük emisyon azaltımı elde<br />
etmeyi taahhüt etmesine<br />
ihtiyacımız var. Şirketlerin<br />
değerini toplumsal, çevresel<br />
misyonları ve aksiyonları<br />
belirleyecek.<br />
• Ülkemiz bu krizden en fazla<br />
etkilenecek ülkelerden biri<br />
olduğundan, politikamızın<br />
krizin getireceği belalara<br />
uyum sağlayabilmek<br />
yönünde olması gerektiğini<br />
düşünmemiz gerekiyor.<br />
• Ülkemize önümüzdeki 20-<br />
30 yıllık sürede en az 30<br />
milyon iklim mültecisi<br />
gelecek. Küresel bir planlama<br />
yapılmazsa sonuçları yıkıcı<br />
olur.<br />
• Yanlış tarım politikasıyla<br />
devam edersek, ileride<br />
bugünkü nüfusumuzu<br />
beslemek bile problem<br />
olacak.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 49
KAPAK<br />
Yorum<br />
İklim değişiyor!<br />
Ama Akdeniz<br />
olmuyor<br />
PROF. DR. ÇISIL SOHODOL<br />
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi<br />
klim krizi! Gezegenimizin<br />
İ<br />
yaşanabilir bir geleceği<br />
olup olamayacağını belirleyecek<br />
bu iki kelimenin<br />
arkasında tarihin en kritik mücadelelerinden<br />
biri giderek içinden çıkılamaz<br />
hale geliyor. Sıcak hava dalgalarıyla<br />
kavrulup ormanlarımızın alevlere teslim<br />
oluşunu izlerken sel baskınlarına<br />
şahitlik ediyoruz. Su kaynakları ve biyoçeşitlilik<br />
alarm verip eko-anksiyete<br />
yaratırken, iklim değişikliğinin yarattığı<br />
sorunlar ile intihar vakaları arasındaki<br />
ilişkiyi ortaya koyan araştırmalar<br />
yayımlanıyor. Kapkara bir tablo değil<br />
mi?<br />
Ancak bu tablonun kurbanları sadece<br />
doğa ya da bireysel olarak biz insanlar<br />
değiliz. İklim değişikliği, markaları<br />
ve kurumları da etkiliyor ve bu etki<br />
katlanarak devam edecek. Dünyanın<br />
en büyük 500 şirketinden 215’i, iklim<br />
değişikliği kaynaklı tahminî finansal<br />
risklerini 2,1 trilyon dolar olarak bildirdi.<br />
Zaten Annenberg School for Communication’ın<br />
aktivizm raporunun<br />
ve Deloitte’un <strong>2021</strong> tarihli iş liderleri<br />
araştırmasının sonuçlarında da iklim<br />
değişikliği, kurumların üstesinden gelmesi<br />
gereken krizlerden biri olarak başı<br />
çekiyor.<br />
MESELENİN ÖZÜ SORUMLULUK<br />
Bu sonuçlar marka ve kurumların iyi<br />
birer kurumsal vatandaş olup dünyanın<br />
sürdürülebilir geleceği için çaba<br />
harcamalarının gerekliliği kadar, kendi<br />
gelecekleri için de iklim kriziyle mücadeleyi<br />
ana gündem haline getirmelerinin<br />
önemini göstermiyor mu? Bu<br />
Y<br />
Toplum iklim<br />
değişimini<br />
durdurmaya<br />
odaklı, şeffaf,<br />
zarar vermeme<br />
ve iyileştirme<br />
prensiplerine uygun<br />
davranıp bilim<br />
temelli hedefler<br />
koyarak bunları<br />
gerçekleştiren<br />
ve iletişimini<br />
doğru yöneten<br />
aktivist markaları<br />
kucaklamaya hazır.<br />
Ancak bunun hak<br />
edilmesi gerekiyor.<br />
yüzden, gezegenimizi iklim krizinden<br />
kurtarabilmek, kurumların kendi varlıkları<br />
için de iyi bir iştir. Ama finansal<br />
endişelerin ötesinde; marka/kurumları<br />
var eden doğaya ve insanlara değer<br />
vermenin önemini, sorumluğunu<br />
hissetmek ve mevcut gücü krizi durdurmak<br />
için kullanmak meselenin asıl<br />
özüdür.<br />
Paydaşlar da marka/kurumların<br />
öne çıkmasını bekliyorlar. Havas’ın<br />
<strong>2021</strong> Meaningful Brands, W. Thompson’ın<br />
<strong>2021</strong> Regeneration Rising araştırmaları,<br />
tüketicilerin kurumlardan,<br />
gezegenin iyiliği ve iklim konularında<br />
çözümün bir parçası olmalarını beklediklerini;<br />
<strong>2021</strong> Edelman Trust Barometer’ın<br />
sonuçları da, toplumun kurumlardan<br />
çevre de dahil olmak üzere<br />
yaşam koşulları üzerinde olumlu bir<br />
etki yaratmasını talep ettiğini, CEO’ların<br />
iklim değişikliğini durdurabilmek<br />
için değişime öncülük etmelerini istediklerini<br />
gösterdi.<br />
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ<br />
Yapılması gereken ilk şey, kurumların<br />
varlık nedenlerini tanımlayan kurumsal<br />
amaçlarını, iklim kriziyle mücadeleyi<br />
kapsayıp sürdürülebilir bir gele-<br />
50 <strong>MediaCat</strong>
cek yaratmaya hizmet edecek şekilde<br />
yeniden tanımlamaları. İnternet sitelerindeki<br />
vizyon ve misyon cümleleri<br />
ya da sürdürülebilirlik sekmelerinin<br />
ötesinde; bu duyarlılığı marka ve kurumun<br />
DNA’sına yerleştirecek ve “söylemek<br />
– yapmak” arasındaki boşluğu<br />
ortadan kaldıracak bir amaca tutkuyla<br />
bağlanmadan iklim eylemini hayata<br />
geçirmek, “greenwashing” yaftasından<br />
kurtulmak ve paydaşlar nezdinde bir<br />
inandırıcılık sağlamak mümkün değil.<br />
Sadece konuşmalara değil, regülasyonların<br />
ötesine geçerek, gerekenlerin yapılmasına;<br />
gerçek marka/kurum aktivizmine<br />
ihtiyacımız var.<br />
İklim konusunda marka/kurum<br />
aktivizmine giden yol zor ve dikenlidir.<br />
Şeffaf olunmasına ihtiyaç duyar. Hiç<br />
kimse mükemmel değildir ve hiçbir<br />
marka/kurum da mükemmel değildir.<br />
Bu nedenle, yolculukta nerede olduğunuz<br />
ve nereye gittiğiniz konusunda<br />
şeffaf olmak, otantik aktivizmin temel<br />
direklerindendir ama beraberinde sorgulanmaya<br />
ve tepkilere hazır olmayı<br />
gerektirir. Çünkü, toplumun ilginlik ve<br />
bilgi düzeyi arttıkça sorgulama seviyesi<br />
de yükseliyor.<br />
Örneğin, iklim krizini durdurmanın<br />
temel gerekliliği olan karbon emisyonlarını<br />
düşürme vaatleri birkaç yıl<br />
önce alkışlanırken; kurumların, tedarik<br />
zinciri ile satış sonrası kullanımlardan<br />
kaynaklı Kapsam-3 kategorisindeki<br />
emisyonları eylem planlarına dahil<br />
etmedikleri ve bu konuda net hedefler<br />
koymadıklarına ilişkin bilgiler nedeniyle,<br />
alkışlar yerini eleştirilere bırakmış<br />
durumda.<br />
İnsanlar, “Bizi yanıltma; önce zarar<br />
vermeyi bırak sonra da iyileştirmeye<br />
odaklan, sana ancak o zaman inanırım.<br />
Aksi halde gözümde aktivist değil, çevresel<br />
çatışma gündeminden kendi lehine<br />
faydalanmaya çalışan bir marka/<br />
kurum haline gelirsin” diyor. Araştırmalar<br />
da tüketicilerin bu tür durumları<br />
cezalandırmaya başladığını gösteriyor.<br />
İyi haber ise, GreenPrint’in <strong>2021</strong> Business<br />
of Sustainability Index, Deloitte’un<br />
#GetOutInFront, Brodie ve Public<br />
First’ün Sustainability Sentiment<br />
Tracker raporlarında, iklim konusunda<br />
duyarlı markalara yöneldiklerini ve<br />
bunlara belirli bir miktar fazla ödemeyi<br />
göze aldıklarını söyleyen tüketici sayısının<br />
da artıyor olması.<br />
Riskleri proaktif olarak önlemek,<br />
vurduklarında onların üstesinden<br />
gelmekten daha mantıklı, daha az maliyetli<br />
ve daha kolaydır; hele ki iklim<br />
konusunda bu, hepimizin iyiliği için<br />
yapılacak en doğru hamledir. Aksi durumda,<br />
o ünlü 1,5°C sıcaklık hepimizi<br />
yakacak; daha fazla vakit kaybetmeyi<br />
göze alabilir miyiz? ■<br />
O<br />
Gezegenimizi<br />
iklim krizinden<br />
kurtarabilmek,<br />
kurumların kendi<br />
varlıkları için de<br />
iyi bir iştir. Ama<br />
finansal endişelerin<br />
ötesinde; doğaya<br />
ve insanlara<br />
değer vermenin<br />
önemini hissetmek<br />
ve mevcut gücü,<br />
krizi durdurmak<br />
için kullanmak<br />
meselenin asıl<br />
özüdür.<br />
MARKALAR İÇİN İKLİM<br />
AKTİVİZMİ REHBERİ<br />
Toplum, iklim değişimini<br />
durdurmaya odaklı, şeffaf,<br />
zarar vermeme ve iyileştirme<br />
prensiplerine uygun davranıp<br />
bilim temelli hedefler koyarak<br />
bunları gerçekleştiren ve<br />
iletişimini doğru yöneten aktivist<br />
markaları kucaklamaya hazır.<br />
Ancak bunun hak edilmesi<br />
gerekiyor.<br />
HAK ETMENIN REÇETESINI MI<br />
MERAK ETTINIZ?<br />
• Marka/kurumunuzu statükoyu<br />
koruyan modellerin ötesinde;<br />
sadece iş dünyasını değil,<br />
doğayı ve toplumu daha<br />
iyi, daha dayanıklı hale<br />
getirmeye, iyileştirme ve<br />
yenilemeye odaklanan<br />
rejeneratif anlayışla yeniden<br />
tasarlayın.<br />
• Net-sıfır karbon hedefine<br />
yönelik bir sürdürülebilirlik<br />
planı oluşturun, iklim<br />
değişikliği önceliklerini<br />
stratejik planınıza entegre<br />
edin ve söylemek ile yapmak<br />
arasındaki boşluğu ESG<br />
prensiplerini uygulayarak<br />
kapatın. Karbon nötr bir<br />
tedarik ağı geliştirmeyi ve<br />
yenilenebilir enerjiyi odağınıza<br />
alın.<br />
• Pledge to Zero, Race to Zero,<br />
Science Based Target Initiative<br />
gibi oluşumlara dahil olarak<br />
ve CDP gibi organizasyonlara<br />
gönüllü raporlama yaparak<br />
kendinizi zorlayın ve<br />
paydaşlarınıza tutkunuzu<br />
gösterin.<br />
• Sürdürülebilir ürünleri<br />
tüketicilerin ulaşabilecekleri<br />
fiyatlarda sunabilmek için<br />
yenilikçi çözümler arayın.<br />
• Tüketicilerinizi, Dünya’yı<br />
iyileştirecek bu yolcuğa sizinle<br />
birlikte çıkaracak, onların<br />
farkındalıklarını artıracak iklim<br />
konuşmalarının bir parçası<br />
haline getirin. Farklı kuşakların<br />
bilgileri de beklentileri de<br />
farklı; onları eğitmek, kafa<br />
karışıklıklarını gidermek ve yol<br />
gösterici olmak zorundasınız.<br />
Bunu yaparken, araştırmanın<br />
ve iletişimin gücünden doğru<br />
şekilde yararlanın.<br />
• Çalışanlarınızı iklim<br />
savunucuları ve sizin<br />
çabanızın gönüllü birer<br />
parçası olmaları için iç<br />
iletişimin gücüyle, bilgiyle<br />
donatıp yüreklendirin.<br />
• Rekabet güzeldir ama<br />
bazen ortaklaşa rekabet<br />
daha güzeldir. Çözüm için,<br />
rakiplerinizle birlikte hareket<br />
etmekten korkmayın.<br />
• Yasa koyuculara baskı<br />
yapmak, iklim eylemiyle ilgili<br />
olumlu lobi faaliyetlerini<br />
desteklemek aktivizmin<br />
kalbidir, unutmayın.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 51
KAPAK<br />
Yorum<br />
İklim krizi<br />
İHSAN ÖZÇITAK<br />
Deeper / Yönetici Ortak<br />
Bugünlerde bazı<br />
kamusal figürler,<br />
“Müsilajdan<br />
yangına ve sele<br />
krizin sorumlusu<br />
sensin” diyerek<br />
toplumsal<br />
farkındalık<br />
yaratmaya<br />
çalışıyorlar.<br />
Etik olarak<br />
hatalı bulmanın<br />
ötesinde doğru<br />
da olmadığını<br />
düşünüyorum.<br />
Öncelikle<br />
payları bireyler<br />
bazında değil,<br />
organizasyonlar<br />
bazında dağıtmak<br />
gerekir.<br />
ABD’li Jeokimyager<br />
Clair C. Patterson<br />
Fotoğraf: Kaliforniya<br />
Teknoloji Enstitüsü<br />
dijital arşivleri<br />
D<br />
oğru ismi, doğru tanımlamayı<br />
bulmak çoğunlukla<br />
sonrasında yapacağınız her<br />
şeyden daha önemli olabiliyor.<br />
İsim deyip geçmemek gerektiğini<br />
en iyi bizim sektörümüz bilir sanırım.<br />
Yale Üniversitesi’nin “iklim değişimi”<br />
ve “küresel ısınma” tanımlamalarının<br />
toplumda nasıl algılandığı üzerine<br />
yaptığı bir çalışma bu konuda çok net<br />
sonuçlar ortaya koyuyor: Araştırmacılar<br />
“küresel ısınma” teriminin “iklim<br />
değişikliği” teriminden daha fazla toplumsal<br />
farkındalık, duygusal katılım ve<br />
kişisel ve kamusal eylem için destekle<br />
ilişkili olduğunu buluyorlar. Küresel<br />
ısınma dendiğinde aklınıza yanan<br />
ormanlar, eriyen buzullar, aç kalmış<br />
kutup ayıları ve dahası gelirken iklim<br />
değişikliği çok daha nötr, çok daha<br />
kabul edilebilir ve belki de en önemlisi,<br />
çok daha kendiliğinden bir anlam<br />
dünyası çağrıştırıyor. Aynı araştırmaya<br />
göre -ki Google verilerinden yola çıkıldığı<br />
için siz de trend raporlarından<br />
bakabilirsiniz- küresel ısınma tepe<br />
noktasına 2007 yılında ulaşmış. Sonrasında<br />
“iklim değişikliği” arayı kapatıyor<br />
ve öne geçiyor.<br />
Madem ki küresel ısınma iklim değişikliğinden<br />
çok daha etkili bir tanımlama,<br />
neden gelişim tam ters yönde<br />
olmuş acaba?<br />
CLAIR C. PATTERSON’IN<br />
HİKÂYESİ<br />
Ünlü bilim insanı Carl Sagan’ın anısına<br />
yıllar sonra Neil deGrasse Tyson sunuculuğunda<br />
tekrar izleyicileriyle buluşan<br />
efsane belgesel dizisi Cosmos’un birinci<br />
sezon yedinci bölümünde, Dünya’nın<br />
yaşını hesaplamak için yıllarca çalışan ve<br />
başaran ama bu süreçte dünyanın hızla<br />
kurşun zehirlenmesine sürüklendiğini<br />
gören Clair Cameron Patterson’ın hikâyesi<br />
anlatılır. Patterson’ın çalışmalarıyla<br />
başlayan mücadele 20 yıldan fazla sürer.<br />
Bugün bakıldığında çok açık ve net olan<br />
bu zehirlenme toplumda ve karar organlarında<br />
hızlı bir karşılık görmez. Petrokimya<br />
endüstrisinin çıkarlarına aykırı<br />
olduğu için bilim insanları, reklamcılar,<br />
lobi ve halkla ilişkiler şirketleri tarafından<br />
bulanıklaştırılır, karşı çıkılır ve süreç<br />
mümkün olduğu kadar uzatılır.<br />
Benzer bir süreç de küresel ısınma<br />
konusunda yaşandı, yaşanıyor. Küresel<br />
ısınma verilerine 1960’lardan beri<br />
sahip olan endüstri, küresel çapta milyarlarca<br />
doları aynı kurşun konusunda<br />
olduğu gibi bulanıklaştırma, şüphe<br />
yaratma, gözden düşürme çabalarına<br />
harcadı. İklim değişikliği tanımlaması<br />
küresel ısınmaya karşı, işte tam Yale<br />
araştırmasında anlatılan nedenlerle<br />
tercih edildi. Özellikle son 2-3 yılda<br />
Greta Thunberg gibi aktivistler ve Guardian<br />
gibi medya kuruluşları sayesinde<br />
isimlendirme yarışında yeni bir safhaya<br />
geçildi: “iklim krizi”.<br />
Çok daha uyarıcı, alarm verici ve<br />
acele ettirici. Evet bu bir kriz ve geçtiğimiz<br />
20-30 yılda yapmadıklarımız, yaptırmadıklarımız<br />
sebebiyle bu krizdeyiz.<br />
ÇÖZÜM İÇİN TARAFLARA DÜŞEN PAY<br />
Bugünlerde bazı kamusal figürler,<br />
“Müsilajdan yangına ve sele krizin sorumlusu<br />
sensin” diyerek toplumsal<br />
farkındalık yaratmaya çalışıyorlar.<br />
Etik olarak hatalı bulmanın ötesinde<br />
doğru da olmadığını düşünüyorum.<br />
Öncelikle payları bireyler bazında değil<br />
organizasyonlar bazında dağıtmak<br />
gerekir. Bunu yaptığınızda sokaktaki<br />
sıradan insana düşen pay ile mesela<br />
bizim sektöre düşen pay arasında ciddi<br />
bir fark olduğunu görürsünüz. Bugün<br />
hem kendimizi hem de hizmet verdiğimiz<br />
sektörleri daha fazla çaba göstermeye<br />
zorlamak, bu manada bizler için<br />
bir borçtur diye düşünüyorum.<br />
Yukarıda bahsettiğim Cosmos bölümünde<br />
Neil deGrasse Tyson, kurşunu<br />
yoğun kullanan Roma İmparatorluğu’nun,<br />
zehirli olduğunu bilmesine<br />
rağmen kullanım kolaylığı, kısa vadeli<br />
etkilerin sadece köleler tarafından yaşanması,<br />
kurşundan vazgeçmenin büyük<br />
konfor problemleri yaratacağı gibi<br />
sebeplerle kurşun kullanımına devam<br />
ettiğini ve imparatorluğun çöküş nedenlerinden<br />
birinin, belki de en önemlisinin<br />
bu olduğunu anlatır. Benzer bir<br />
sona sahip olmamak için şu âna kadar<br />
yaptıklarımızın ötesinde çaba göstermemiz<br />
şart. ■<br />
52 <strong>MediaCat</strong>
KAPAK<br />
Yorum<br />
İklim<br />
değişiyor<br />
peki ya biz?<br />
UZM. PSK. EKİN ÖZAKSOY<br />
ALMBAIDHEEN<br />
nümüzde somut kanıtlarıyla<br />
duran bir gerçek var;<br />
Ö<br />
iklim değişikliği. Yakın zamana<br />
kadar birçoğumuz<br />
için küresel yüzey sıcaklığının artışı<br />
yalnızca rakamlardan ibaretti; şimdi<br />
ise iklim değişikliğinin sonuçları<br />
görmezden gelinemeyecek boyutlara<br />
ulaştı. Peki iklim değişikliği bireyleri<br />
nasıl etkiliyor? Bu sorunun ekonomik<br />
ve kültürel açıdan ve sağlık açısından<br />
birçok yanıtı var.<br />
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BİZDE<br />
NEYİ DEĞİŞTİRİYOR?<br />
Yapılan birçok araştırma bize iklim değişikliğinin<br />
insanın psikolojik sağlığını<br />
doğrudan ve dolaylı yollarla bozduğunu<br />
söylüyor. İklim değişikliği nedeniyle<br />
tetiklenen doğal afetler hem ölüm<br />
veya yaralanmalarla hem de ev, iş ve<br />
yaşam alanlarının kaybıyla sonuçlanabilir.<br />
Doğal afetler sonrasında; akut<br />
stres bozukluğu, travma sonrası stres<br />
bozukluğu, majör depresyon, somatik<br />
bozukluklar, alkol ve madde kötüye<br />
kullanımı gibi birçok psikolojik sorun<br />
gözlemleniyor.<br />
İklimdeki değişiklik küresel boyutta<br />
bir tehdit. Bu tehdidin insanlarda<br />
yoğun endişeye neden olabildiğini biliyoruz.<br />
İklim değişikliğinin gözle görülür<br />
etkilerini deneyimleyen kişinin<br />
kendisi, çocukları ve gelecek nesiller<br />
için duyduğu yoğun endişe; küresel<br />
ısınmayı durduramayacağı düşüncesinin<br />
yol açtığı hayal kırıklığı ve buna<br />
eşlik eden yoğun çaresizlik duygularıyla<br />
tanımlanan bu endişeye “eko-anksiyete”<br />
adı veriliyor. Çevresel değişimler<br />
t<br />
Yapılan birçok<br />
araştırma bize<br />
iklim değişikliğinin<br />
insanın psikolojik<br />
sağlığını bozduğunu<br />
söylüyor. İklim<br />
değişikliğine<br />
karşı savaşmayı<br />
önceliklerimiz<br />
arasına almalı,<br />
umutsuzluğu bir<br />
kenara kaldırıp<br />
alışkanlıklarımızı<br />
değiştirmeliyiz.<br />
sonucu yaşanan psikolojik sıkıntı ise<br />
“solastalji” olarak kavramsallaştırılıyor.<br />
Solastalji yaşayanların depresyon<br />
ve intihar gibi ciddi psikolojik sıkıntılar<br />
yaşadığı görülmekte.<br />
İklim değişikliğinin sonucunda oluşan<br />
etkilerden biri sıcaklık artışı. Artan<br />
sıcaklıkların insanlarda stres düzeyinin<br />
artmasına, dikkatin azalmasına,<br />
olumsuz ve düşmanca düşüncelerin<br />
artmasına, iş yerindeki verimin düşmesi<br />
nedeniyle iş kayıplarına, hasta ve<br />
yaşlılar için sosyal izolasyona neden<br />
olabileceği biliniyor.<br />
İklim değişikliğinin etkilerinden<br />
düşük gelirli ve dezavantajlı grupların<br />
daha çok etkilendiğini de gözden kaçırmamak<br />
gerekli. Buna ek olarak sıcaklık<br />
artışı, kuraklık ya da sel gibi durumlar<br />
karşısında insanların bir kısmı göç etmek<br />
durumunda kalabiliyor. Göçün<br />
başlı başına bir stres kaynağı olduğu,<br />
psikolojik iyi oluş halini olumsuz etkilediği<br />
biliniyor. Ayrıca sel, kuraklık,<br />
sıcaklık artışı salgın hastalıkların yayılmasına<br />
zemin hazırlarken, dolaylı yoldan<br />
psikolojik sağlığı da etkiliyor.<br />
BİZ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ<br />
KONUSUNDA NEDEN<br />
DEĞİŞMİYORUZ?<br />
Birçoğumuz insan türü olarak iklimi olması<br />
gerekenden daha hızlı bir şekilde<br />
değiştirdiğimizin farkındayız. Ancak<br />
durumun farkında olmak ve sonuçlarını<br />
yaşamak, karbon salımına katkı<br />
sağlamayı sürdürmemizin önüne geçmiyor.<br />
Peki neden?<br />
Öncelikle, evrimsel olarak, kısıtlı<br />
kaynakları kendimize ayırmaya eğilimliyiz.<br />
Ulaşılabilir ve kısıtlı bir kaynak<br />
var ise bunu ya biz ya da “bizden<br />
olanlar” tüketelim istiyoruz. İkinci<br />
olarak, bu durumun hemen bir felakete<br />
yol açmayacağını, sonuçların uzun vadede<br />
ortaya çıkacağını düşündüğümüz<br />
ve tehlikeyi küçümsediğimiz için önceliklerimiz<br />
arasına almıyoruz.<br />
Bir diğer sebep, iklim değişikliğinin<br />
küresel bir sorun olması nedeniyle, birçok<br />
insanın iklim üzerinde tek başına<br />
etkisi olduğunu düşünmemesi. Yani<br />
“sadece benim yaptığım ne işe yarayacak,<br />
ben yapsam da başkası yapmayacak”<br />
gibi düşünceler harekete geçmeyi<br />
engelliyor. Burada güvensizlik devreye<br />
giriyor. Hem dünyayı beraber paylaştığımız<br />
insanlara hem de yöneticilere<br />
güvenmiyoruz. İklim politikalarının<br />
yetersiz olduğunu, bireysel olarak yapacağımız<br />
her şeyin boşa gideceğini<br />
düşünüyoruz. Tabii harekete geçmeyi<br />
engelleyen başka sebepler de var. Bunlardan<br />
bazıları; içinde yaşadığımız tüketimi<br />
dayatan kapitalist sistem, dünya<br />
görüşü, siyasi ideolojiler, dinî inançlar,<br />
kadercilik, mali yatırımlar, alışkanlıklar,<br />
birbiriyle çelişen istekler…<br />
Sonuç olarak, toplum davranışının,<br />
tek tek bireylerin davranışlarından<br />
oluştuğunu unutuyoruz. İklim değişikliğine<br />
karşı savaşmayı önceliklerimiz<br />
arasında almalı, umutsuzluğu bir<br />
kenara kaldırıp alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz.<br />
Dünyamız için, hepimiz<br />
için… ■<br />
54 <strong>MediaCat</strong>
MEDYA<br />
Bir Bakışta<br />
Bir garip<br />
hisler silsilesi<br />
Ajans Press’in<br />
<strong>MediaCat</strong> için<br />
basında gündem olan<br />
haber başlıklarını<br />
raporladığı 22 Haziran<br />
– 20 Ağustos tarihli Bir<br />
Bakışta araştırması,<br />
ülkece aşırı doğa<br />
olaylarıyla üzülüp<br />
sportif başarılarla<br />
gururlandığımız bir<br />
garip hisler silsilesini<br />
belgeliyor.<br />
1<br />
Erdoğan, yerli koronavirüs aşısının<br />
adının Turkovac olduğunu<br />
açıkladı.<br />
2<br />
Kurucusu olduğu Çiftlik Bank<br />
üzerinden binlerce kişiyi dolandırdıktan<br />
sonra yurtdışına kaçan ve<br />
kırmızı bültenle aranan “Tosuncuk” lakaplı<br />
Mehmet Aydın, Brezilya’da Türkiye’nin<br />
São Paulo Başkonsolosluğu’na<br />
teslim oldu.<br />
3<br />
Türkiye’nin 43 farklı yerinde 260<br />
adet orman yangını meydana gelirken,<br />
özellikle Akdeniz ve Ege’deki<br />
orman yangınların söndürülmesi günler<br />
aldı.<br />
4<br />
Yoğun yağış sebebiyle Batı Karadeniz’de<br />
sel ve heyelan meydana<br />
gelirken, Kastamonu’da 70, Sinop’ta<br />
10, Bartın’da ise bir kişinin hayatını<br />
kaybettiği; bulunamayan 30 kişinin<br />
ise arama çalışmalarına devam edildiği<br />
saptandı.<br />
5<br />
15 yaş üstündeki gençler ve kronik<br />
hastalığı bulunan 12 yaş üstündeki<br />
çocuklara COVID-19 aşı hakkı tanımlandı.<br />
6<br />
Barcelona yönetiminin “Maliyetini<br />
karşılayamayacağız” diyerek<br />
yolları ayırma kararı aldığı Lionel Messi<br />
gözyaşları içinde Katalan kulübüne<br />
veda ederken, PSG ile anlaşma sağladı.<br />
7<br />
Mete Gazoz okçulukta Türkiye’ye<br />
tarihindeki ilk Olimpiyat Altın<br />
Madalyası’nı kazandırdı. Busenaz Sürmeneli<br />
ise boksta Altın Madalya’ya<br />
sahip olurken, Türkiye 2020 Tokyo<br />
Olimpiyat Oyunları’nda topladığı 13<br />
madalyayla tarihinin en çok madalya<br />
kazandığı olimpiyatı yaşadı.<br />
8<br />
Melih Bulu, Boğaziçi Üniversitesi’ne<br />
rektör olarak atanmasından<br />
altı ay sonra Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi<br />
ile görevden alındı.<br />
9<br />
Uzun zamandır gündemde olan<br />
Hayvanları Koruma Kanunu kabul<br />
edilerek yasalaştı.<br />
10<br />
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk<br />
istifa etti, Selçuk’un yerine göreve<br />
Mahmut Özer geldi.<br />
11<br />
Taliban, başkent Kabil dahil Afganistan’ın<br />
neredeyse tamamını<br />
kontrol altına aldı. Afganistan’dan çeşitli<br />
ülkelere büyük göç hareketi başladı. ■<br />
Tarih aralığı:<br />
22 Haziran – 20 Ağustos<br />
56 <strong>MediaCat</strong>
ADVERTORIAL<br />
İlklere<br />
imza atan<br />
kampanya!<br />
EZGİ ÖZYILDIRIM<br />
DİMES<br />
Dijital İletişim Müdürü<br />
YALKIN YEL<br />
Reklamania Creative<br />
Ajans Başkanı<br />
SİMGE HEKİMGİL<br />
Reklamania Creative<br />
Müşteri Direktö rü<br />
Reklamania<br />
Creative ve Cats &<br />
Dogs imzalı DİMES<br />
kampanyası,<br />
lansmanlarıyla ses<br />
getiren iki ürünü<br />
kapıştırıyor; bir<br />
ilke imza atarak<br />
Aleyna Tilki’yi TikTok<br />
fenomenleriyle<br />
buluşturuyor.<br />
İMES’in Milkshake ve Smoothie<br />
ürünlerini “kapışma”<br />
D<br />
konseptiyle bir arada kullanan<br />
yeni kampanyası, Türkiye’de<br />
bir ilke imza atarak müzik sektörünün<br />
yıldız ismi Aleyna Tilki’yi TikTok<br />
fenomenleriyle buluşturdu.<br />
Reklamania Creative imzası taşıyan<br />
kampanyada Aleyna Tilki, toplam<br />
takipçi sayısı 30 milyona ulaşan Tik-<br />
Tok fenomenleriyle yer aldı. “Smoothie<br />
ile Enerji Kat” ve “Milkshake ile<br />
Ortamı Salla” takımlarının kapıştığı<br />
kampanya için bir de video klip hazırlayan<br />
Aleyna Tilki, bu klipte de yine<br />
Türkiye’de bir ilk olarak TikToker’larla<br />
rol aldı. Aleyna Tilki'nin hazırladığı<br />
reklam müziği, ürünlerin enerjik ve<br />
eğlenceli özelliklerini ve kapışma konseptini<br />
vurguluyor.<br />
Konseptinden mecra stratejisine,<br />
kreatif dilinden cast tercihlerine yenilikçi<br />
yaklaşımıyla dikkat çeken kampanyanın<br />
detaylarını, DİMES Milkshake<br />
ve Smoothie lansmanlarına da<br />
imza atan Reklamania Creative Ajans<br />
Başkanı Yalkın Yel, Müşteri Direktörü<br />
Simge Hekimgil ve DİMES Dijital<br />
İletişim Müdürü Ezgi Özyıldırım ile<br />
konuştuk.<br />
İki ürünün “kapıştığı” bir kreatif<br />
fikir nasıl oluştu?<br />
YALKIN YEL: Milkshake ve Smoothie<br />
gençlere hitap eden, genç ruhlu iki<br />
ürün. Kampanyamız ürünlerin eğlenceli<br />
ve enerjik özelliklerini öne çıkarıyor.<br />
Yakın zamanda lansmanı yapılmış<br />
ve büyük başarı elde etmiş iki yenilikçi<br />
ürünü yenilikçi bir dille anlatmak için<br />
dünyada güçlenen bir trend olan “kapışmayı”<br />
seçtik.<br />
Kampanyada hangi ilklere<br />
imza atıldı?<br />
YY: Bu yıl bir ilke imza atan DİMES,<br />
58 <strong>MediaCat</strong>
yıldız isim Aleyna Tilki’yi TikTok<br />
fenomenleriyle buluşturdu. Kampanyanın<br />
imza attığı bir diğer ilk ise<br />
DİMES’in hashtag challenge’ında iki<br />
ürünü arasında dijital rekabet yaratan<br />
ilk marka olması oldu.<br />
#dimeskapışması<br />
akımına katılan<br />
TikTok kullanıcıları<br />
16<br />
bine yakın<br />
video paylaşım<br />
gerçekleştirdi.<br />
TikTok’ta başarının sırrı ne?<br />
YY: Başarının en önemli faktörü “gerçeklik”.<br />
TikTok, insanlara kendi oldukları<br />
yerde, kendi istedikleri biçimde<br />
iletişim kurma olanağı sağlayan, kim<br />
olduğu ne kadar takipçisi olduğu fark<br />
etmeksizin herkesin görünebilir olabildiği<br />
bir platform. Biz de buradan<br />
yola çıktık. Dijital sosyalleşme günümüzün<br />
gerçeği ve TikTok, gençlere bu<br />
olanağı sağlıyor.<br />
Ancak TikTok’u ana mecra olarak<br />
kullanmak, sadece video çekmek ya da<br />
reklamı orada da yayınlamakla olacak<br />
bir şey değil. TikTok’un mecra dinamiklerini<br />
iyi analiz etmek; görsel dili,<br />
kamera açıları, ara yüzleri, efektleri,<br />
trendleri anlamak; reklam filmlerinden<br />
ziyade TikTok klipleri oluşturabilmek<br />
gerekiyor.<br />
DİMES kampanyalarımızda bunları<br />
göz önünde tutup, Z Kuşağı’nın hareketliliği<br />
ve eğlenceyi paylaşma, gerçekçilik<br />
ve samimiyet anlayışına sesleniyoruz,<br />
başarılarının en önemli faktörü bu.<br />
Öte yandan dijital ve konvansiyonel<br />
mecraları birlikte kullanan DİMES, sadece<br />
TikTok’u ana mecra olarak kullanan<br />
değil, aynı zamanda TikTok’u tüm<br />
özellikleriyle TV’ye taşıyan da ilk marka.<br />
TikToker’ların TV’de görünmeleri,<br />
takipçileri üzerinde müthiş bir etki<br />
yarattı ve onların ürettikleri içerikler<br />
TV ile TikTok arasında organik bir<br />
geçişkenlik sağladı. Farklı disiplinleri<br />
birbirinin içerisinde kullanmanın da<br />
ötesinde yeni bir disiplin yaratmayı<br />
amaçladık ve başardık. Bu kampanyamız<br />
da hashtag challenge’la, farklı kapışma<br />
yayınlarıyla; YouTube, Instagram,<br />
TikTok paylaşımlarıyla ve farklı<br />
sürprizlerle yıl sonuna dek sürecek.<br />
Kampanyalarımız, köklü bir marka<br />
olan DİMES’in, ürünleriyle olduğu kadar<br />
iletişim çalışmalarıyla da gençlere<br />
hitap etmeyi, onlarla konuşup, duygusal<br />
bağ kurmayı gerçekten başarabilen<br />
nadir markalardan biri olarak öne çıkmasını<br />
sağladı. Bu başarıda DİMES’in<br />
yenilikçilik kültürü ve cesur fikirlere<br />
açık olması da önemli rol oynadı. “Dijital<br />
sosyalleşme nerede, biz oradayız” diyerek<br />
çıktığımız yolda, DİMES’in genç<br />
ve liyakat sahibi pazarlama ekibiyle dijital<br />
dünyanın en aktif ve başarılı markalarından<br />
biri olmayı başardık.<br />
Sonuçlar nasıl?<br />
EZGİ ÖZYILDIRIM: Önce ana mecra<br />
olarak belirlenen TikTok’ta, sonra<br />
da farklı dijital platformlarda ve TV’de<br />
yayına giren reklam filmimiz, video<br />
klibimiz ve paylaştığımız kamera arkası<br />
videolarımız kampanya başlangıcından<br />
bu yana dijital platformlarda<br />
yaklaşık 51 milyon organik izlenme<br />
aldı. Ayrıca #dimeskapışması hashtag<br />
challenge’ımız tüketicilerin en fazla<br />
video çektikleri marka akımlarından<br />
biri oldu. Akıma katılan TikTok kullanıcıları<br />
16 bine yakın video paylaşım<br />
gerçekleştirdi.<br />
Altı günde 18 milyon tekil erişim<br />
elde eden #dimeskapışması hashtag<br />
challenge, yılın en fazla kişiye erişen<br />
kampanyalarından biri oldu. Kampanya<br />
paylaşımlarına yapılan tüketici yorumlarının<br />
yüzde 83’ü pozitif nitelikte.<br />
Aleyna Tilki ve TikTok fenomenleriyle<br />
çalışmak nasıldı?<br />
SİMGE HEKİMGİL: TikTok markaların<br />
olduğu kadar yıldızların da radarında.<br />
Dünya starları TikTok’u aktif<br />
olarak kullanıyor. Dünyada şarkı ve<br />
klip lansmanları için TikTok’un etkili<br />
ve güçlü bir mecra olduğunu biliyoruz.<br />
Yaptığı tüm işlerde başarılı olan Aleyna<br />
Tilki yeniliklere çok açık bir isim.<br />
Enerjisi ve tarzıyla projeye kendi ruhunu<br />
yansıttı.<br />
Fenomenlerimiz de geniş kitlelere<br />
hitap eden, her gün onlarca içerik üreten,<br />
kameraya alışık, mecraya hâkim,<br />
hedef kitlesini tanıyan ve kendi yolunu<br />
açarak ünlenen kişiler. Çekimlerde<br />
müthiş bir sinerji oluştu ve ne kadar<br />
doğru bir karar verdiğimizi gördük. ■<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 59
KÜLTÜR<br />
Söyleşi<br />
Değişim<br />
dayatmayla<br />
olmaz<br />
Prof. Dr. Jonah<br />
Berger<br />
TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI<br />
VE SOSYAL ETKİ UZMANI<br />
Prof. Dr. Jonah Berger bu ay<br />
<strong>MediaCat</strong> Yayınları tarafından<br />
çıkan Değişimi Tetiklemek adlı<br />
kitabıyla raflarda yerini aldı.<br />
Berger, “Değişim gerçekten<br />
zordur. İteriz, zorlarız, kontrol<br />
etmeye çalışırız ve hiçbir şey<br />
olmaz. Dolayısıyla aslında<br />
sorulması gereken soru, ‘Bunun<br />
daha iyi bir yolu var mı?’ olmalı.<br />
İşte bu soruyu cevaplamak için<br />
bu kitabı yazdım” diyor.<br />
u BARIŞ CEZAR<br />
60 <strong>MediaCat</strong>
Neden bu kitabı yazma ihtiyacı<br />
hissettiniz? İnsanları değiştirmek<br />
neden bu kadar zor?<br />
Herkesin değiştirmek istediği bir şeyler<br />
vardır. Pazarlamacılar ve satıcılar müşterileri<br />
ikna etmek ister, çalışanlar patronlarını<br />
ikna etmek ister, liderler kurumları<br />
dönüştürmek ister, start-up’lar koca<br />
sektörleri değiştirmek ister, sivil toplum<br />
kuruluşları dünyayı değiştirmek ister…<br />
Değişim gerçekten zordur. İteriz,<br />
zorlarız, kontrol etmeye çalışırız ve hiçbir<br />
şey olmaz. Dolayısıyla aslında sorulması<br />
gereken soru, “Bunun daha iyi bir<br />
yolu var mı?” olmalı. İşte düşünceleri<br />
değiştirmenin, harekete geçirmenin,<br />
iterek zorlayarak değil de başka bir yolu<br />
olabilir mi sorusunu cevaplamak için bu<br />
kitabı yazdım. Birlikte çalıştığım o kadar<br />
insanın, o kadar kurumun hepsinin<br />
de değiştirmek istedikleri şeyler vardı.<br />
Ama o değişimi yaratmakta çok zorlanıyorlardı.<br />
Ben de arzuladıkları sonuçlara<br />
ulaşmalarını sağlamanın başka bir yolu<br />
olabilir mi diye merak ettim.<br />
Kitabınızdaki kilit kavram “katalizör”.<br />
İnsanları veya kurumları<br />
değiştirirken bir “katalizör”<br />
olmak neden önemli?<br />
Değişim sağlamak zordur çünkü güç<br />
uygulamak işe yaramaz. İnsanlara neyi<br />
değiştirmek istiyorsunuz, onu değiştirmek<br />
için neyi denediniz diye sorarsanız,<br />
yüzde 99’u güç uygulamanın, dayatmanın<br />
başka şekillerini sayar. Değişim için<br />
çeşitli nedenleri, rakamları ve gerçekleri<br />
dayatmak… Bir PowerPoint sunumu<br />
daha yaparsam, bir telefon daha edersem,<br />
insanlara bir e-posta daha gönderebilirsem,<br />
onları azıcık daha zorlayabilirsem<br />
ikna olurlar. Ama zorlamak işe<br />
yaramaz. İnsanları zorladığımızda ayak<br />
direrler, direnirler, geri iterler. “Katalizör”<br />
olmak değişim yaratmanın çok<br />
daha etkili ve işe yarama olasılığı çok<br />
daha yüksek bir yöntemi.<br />
Kimya alanından çok güzel bir benzetme<br />
yapabiliriz. Kimyada değişimi<br />
tetiklemek geçekten zordur. Karbonun<br />
baskı altında elmaslara dönüşmesini,<br />
bitki ve hayvan kalıntılarının petrole<br />
dönüşmesini düşünün. Kimyagerler de<br />
laboratuvarda çalışırken değişimi tetiklemek<br />
için maddelere sıcaklık ve basınç<br />
eklerler; ama değişimin daha hızlı ve kolay<br />
olmasını sağlayan, daha fazla sıcaklığa<br />
veya basınca ihtiyaç bırakmayan özel<br />
birtakım maddeler vardır. Bunlar daha<br />
az enerjiyle daha çok değişim olmasını<br />
v<br />
İnsanlar<br />
bilgilerin mevcut<br />
inançlarına uyup<br />
uymadığına<br />
bakarlar,<br />
doğrulama eğilimi<br />
dediğimiz bir<br />
şeye sahiptirler.<br />
Ve inandıklarına<br />
ters düştüğünde<br />
o bilgiyi göz ardı<br />
ederler.<br />
sağlarlar. Bu maddelere “katalizör” adı<br />
verilir. İşleme şekilleri şöyledir: Değişimin<br />
karşısındaki engelleri belirlerler ve<br />
onları azaltırlar. Aynı şey sosyal hayat<br />
için de geçerli. Birini değiştirmek için<br />
neler yapabileceğimi sormak yerine,<br />
o insanın neden bugüne kadar değişmediğini<br />
sormak. Değişimin önündeki<br />
bariyerler ve engellerin ne olduğunu<br />
sormak. Ve o bariyer ve engelleri bertaraf<br />
ederek, ne olduklarını anlayarak ve<br />
onların etkisini azaltarak değişimi daha<br />
olası kılıp kılamayacağımızı sormak.<br />
Toplumu kutuplaştıran ekonomi,<br />
iklim değişikliği, hatta bu<br />
aralar aşılanma gibi son derece<br />
önemli ve güncel meselelerde<br />
gerçeklerin ve rakamların kendiliklerinden<br />
bariz olduklarını ve<br />
“makul” insanları ikna edeceklerini<br />
düşünürüz. “Gerçekler”<br />
neden insanları ikna etmeye<br />
yetmiyor?<br />
Bunun nedenlerinden biri insanların<br />
gerçeklerle pek ilgilenmemeleridir.<br />
İnsanlar kendi düşünceleriyle uyumlu<br />
bilgilere ilgi gösterirler. Kitabımda bahsettiğim<br />
düşüncelerden biri de “mesafe”<br />
kavramı. Bu, şu demek: Bir bilgi insanların<br />
o anda düşünsel olarak bulundukları<br />
yerden çok uzaksa, ona kulak asmazlar.<br />
Dahası, birisinin kendilerini ikna etmeye<br />
çalıştığını hissederlerse, geri iter ve<br />
karşı koyarlar. Çoğu zaman o insanın<br />
yapmalarını istediği şeyin tam tersini<br />
yaparlar. Biz de gerçeklerin ve rakamların<br />
galip geleceğini düşünmek yerine,<br />
değişimin önündeki engelleri belirlemeli<br />
ve onları azaltmalıyız. Çoğu zaman<br />
sorunun sadece bilgi olduğunu düşünüyoruz.<br />
“Aslında şu insan doğru bilgilere<br />
sahip olsa fikri değişirdi” diyoruz. Ama<br />
bilgi sadece bilgi değildir. İnsanlar bilgilerin<br />
mevcut inançlarına uyup uymadığına<br />
bakarlar, doğrulama eğilimi dediğimiz<br />
bir şeye sahiptirler. İnançlarını<br />
doğrulayan bilgiler ararlar. Ve inandıklarına<br />
ters düştüğünde o bilgiyi göz ardı<br />
ederler. Dolayısıyla soru sormak, insanları<br />
kendilerini ikna etmeye teşvik etmek<br />
ve daha fazla özerkliğe alan açmak<br />
gibi yollar çoğu kez çok daha etkilidir.<br />
İster bir kurumda liderlik konumundayken<br />
ister şahsi hayatımızda,<br />
değişimin önündeki bariyerleri<br />
nasıl küçültebiliriz?<br />
Değişimin önündeki bariyerleri küçültmenin<br />
püf noktası önce onları an-<br />
lamaktır. Tekrar tekrar karşımıza çıkan<br />
beş kilit bariyer var. İster tüketicilerin<br />
düşüncesini değiştirmek isteyen bir pazarlamacı<br />
ister bir kurumu değiştirmek<br />
isteyen bir lider olun, bunlar aynıdır:<br />
tepkisellik, bağlılık, mesafe, belirsizlik<br />
ve tamamlayıcı kanıt. Bu beş bariyeri<br />
kavradıktan sonra hemen hemen her<br />
şeyi değiştirebiliriz.<br />
Kitabınızda ortaya koyduğunuz<br />
ilkeler evrensel mi? Değişimin<br />
önündeki engelleri küçültme ve<br />
katalizör olma yolları kültürden<br />
kültüre değişir mi?<br />
Bu ilkelerin çoğu kültürler arasıdır, dolayısıyla<br />
insanların mevcut inançlarını<br />
doğrulayan bilgi arayışında olmaları<br />
ABD’de de olsanız Türkiye’de de olsanız<br />
geçerlidir. Aynı şekilde insanların<br />
halihazırda yapmakta oldukları şeylere<br />
bağlandıkları düşüncesi de. Mevcut durumda<br />
yapmakta olduğumuz şeylerin<br />
bizim için daha kolay oldukları düşüncesi<br />
de bir kültüre özgü değil. Halihazırda<br />
katılmakta olduğumuz projeler,<br />
girişimler; almakta olduğumuz ürünler<br />
ve hizmetlerle devam etmek daha kolay<br />
gelir. Nasıl olduklarını, nereden alacağımızı<br />
biliriz. Bunların hepsi kesinlikle<br />
kültürler arasıdır.<br />
Okuyanların kitabınızdan almasını<br />
istediğiniz tek bir şey olsa,<br />
ne olurdu?<br />
Bence akılda kalacak en basit şey, dayatmayı<br />
bırakmamız ve el frenlerini<br />
belirlememiz, yolu kapatan bariyerleri<br />
bulmamız gerektiğidir. Park hâlindeki<br />
aracımıza binip ilerlemesini istediğimizde<br />
anahtarımızı sokar, çevirir, gaz<br />
pedalına basarız. Eğer araba ilerlemeye<br />
başlamazsa, gaza biraz daha basmamız<br />
gerektiğini düşünürüz, değil mi? “Gaza<br />
basarsam araba gider” deriz. Ama eğer<br />
el freni çekilmişse, gaza ne kadar bastığımız<br />
fark etmez. Araba yerinden kıpırdamayacaktır.<br />
İşte kitabın başlıca<br />
mesajlarından biri de bu. O el frenlerinin<br />
ne olduğunu teşhis etme konusunda<br />
daha iyi olmalıyız. Bariyerleri, değişimin<br />
önündeki engelleri belirleyin. Onları<br />
azaltabilir, küçültebilirsek her şeyi<br />
değiştirebiliriz. Değişim zordur. Hepimizin<br />
değiştirmek istediği bir şeyler<br />
vardır. Ama insanların neden değiştiğini<br />
ve neden değişmediklerini, değişimin<br />
önündeki engelleri ve onları nasıl azaltacağımızı<br />
anlarsak, gerçekten her şeyi<br />
değiştirebiliriz. ■<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 61
NEW TECH<br />
Güçlendirilmiş<br />
gelecek<br />
Teknolojik gelişmelerin geleceğin inşasındaki<br />
rolünde, şimdiye kadar kötümser senaryolardan<br />
bahsettik. Geçtiğimiz yıl ise insanlığın<br />
teknolojiye belki de en çok ihtiyaç duyduğu bir<br />
dönemi geride bıraktık. Yeni nesil teknolojiler<br />
insanlığın en büyük destekçisi olarak en ön<br />
saflarda yerini alırken teknolojinin, günü<br />
ve geleceği kurtaran tarafına tanıklık ettik.<br />
Hükümetler teknoloji ve inovasyona olan<br />
yatırımlarını artırmışken, kurumlar da inovasyon<br />
yaklaşımlarında değişikliğe gitti. Artık<br />
güçlendirilmiş gelecek anlatısında inovasyonu<br />
yeniden düşünmenin zamanı.<br />
u SULTAN ÖNCÜ ARSLANOĞLU<br />
62 <strong>MediaCat</strong><br />
leri teknolojiler günlük hayatı<br />
İ<br />
kolaylaştırıcı araç olmakla birlikte<br />
pandemiye direnebilmede<br />
insanlığın elindeki en büyük<br />
güç oldu. İleri teknolojiler sayesinde<br />
pandeminin getirdiği pek çok zorluğu aşabildik<br />
ve tek çıkış yolumuz teknoloji oldu.<br />
Teknoloji liderliği olmadan, liderliğin elde<br />
edilemediği açık hale geldi. Günümüzde<br />
büyük değişiklikler artık teknolojiye öncelik<br />
vermeyi gerektiriyor ve bu sadece<br />
sorunları çözmekle ilgili değil, aynı zamanda<br />
gelenekleri alt üst etmek ve gelecek<br />
için yeni bir vizyon yaratmakla da ilgili.<br />
Ufukta yeni bir gelecek var ve bu, beklenilenden<br />
daha farklı olacak. Geçtiğimiz yıl<br />
zaman yönetiminden sağlığa, yaşam tarzından<br />
güvenliğe ve iş yapış biçimlerine<br />
kadar teknolojik ilerlemeyle bağlantılı<br />
pek çok değişiklik yaşandı. Hükümetler<br />
bilim, teknoloji ve inovasyona olan<br />
yatırımlarını artırmışken, kurumlar<br />
da inovasyona olan yaklaşımlarında<br />
kâr elde etmekten ziyade dayanıklı<br />
hale gelmeyi öncelik edindi.<br />
Pew’in 2020 yılında 915 iş geliştirme<br />
uzmanı, iş ve politika lideri, inovasyon<br />
lideri, araştırmacı ve aktivist<br />
ile gerçekleştirdiği araştırmadan çıkan<br />
sonuçlar, 2025’te “yeni normalin<br />
çok daha teknoloji odaklı olacağına”,<br />
bununla birlikte “daha büyük zorluklarla<br />
da baş etmemiz gerekeceğine”<br />
işaret ediyor. Pandemide ortaya çıkan<br />
değişikliklerin dünya nüfusunun<br />
önemli bir kısmı için işleri daha iyi<br />
hale getireceğine dair umutlarını dile<br />
getiren uzmanların argümanlarını ise<br />
şu değişiklikler oluşturuyor:<br />
• Mevcut ekonomik düzenlemelerde,<br />
ırksal adaleti ve sosyal eşitliği hedefleyen<br />
yeni reformlar başlatmak,<br />
• Esnek çalışma koşulları kalıcı hale<br />
geldikçe ve topluluklar buna uyum<br />
sağladıkça, birçok aile ve çalışan için<br />
yaşam kalitesini artırmak,<br />
• İnsanların daha akıllı, daha güvenli<br />
ve daha üretken yaşamalarına olanak<br />
tanıyan sanal/artırılmış gerçeklik<br />
ve yapay zekâda yeni teknolojiler<br />
üretmek; çoğu durumda sağlık, eğitim<br />
ve toplum yaşamı gibi kilit alanlarda<br />
“akıllı sistemler” tarafından<br />
yönetimi mümkün kılmak.
mak ve gelişmek için şirketlerin, teknoloji<br />
alanındaki uzun vadeli değişimleri<br />
öngörebilmeye ihtiyacı var. Buna<br />
giden yolda ise inovasyon çalışmalarının<br />
genişletilmesi önemli rol oynuyor.<br />
Boston Consulting Group’un 15 yıldır<br />
yayınladığı En Yenilikçi Şirketler <strong>2021</strong><br />
raporu bu konuda artan bir farkındalık<br />
olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre,<br />
ilk üç önceliğinden biri inovasyon olan<br />
şirketlerin oranı bu yıl yüzde 75’e yükselmiş<br />
durumda. Bunun, 2005’ten bu<br />
yana ulaşılan en yüksek oran olduğunu<br />
belirtmeden geçmeyelim.<br />
DÖNGÜSEL OLMAYAN DESTEKLER<br />
ARTMALI<br />
Pandeminin inovasyon yatırımları<br />
üzerindeki etkisini ölçümlemek<br />
henüz mümkün olmasa da <strong>Eylül</strong><br />
2020’de Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü<br />
(WIPO), Cornell Üniversitesi ve IN-<br />
SEAD tarafından ortaklaşa yayınlanan<br />
Küresel İnovasyon Endeksi (GII)<br />
2020, kısa ve orta vadeye yönelik bir<br />
çıkarımda bulunabilmek adına kılavuz<br />
niteliğinde.<br />
Küresel inovasyon trendlerini<br />
analiz ederek, dünya çapında 130’dan<br />
fazla ülkenin inovasyondaki başarı<br />
sıralamasını hesaplayan endekse<br />
göre, 2009’dan bu yana dünya çapında<br />
ortalama inovasyon harcamaları<br />
GSYİH’den daha hızlı büyüyor. Tahminlere<br />
göre, 2017 ve 2018 yıllarında<br />
küresel Ar-Ge harcamaları sırasıyla<br />
yüzde 5 ve yüzde 5,2 büyüdü. Yaklaşık<br />
10 yıldan bu yana Ar-Ge harcamalarındaki<br />
büyüme, Çin ve Hindistan gibi<br />
gelişmekte olan kilit pazarların yaptığı<br />
yatırımlarla ivme kazandı. Küresel<br />
İnovasyon Endeksi Ar-Ge harcamalarının,<br />
pandemi sonrası dünyada artış<br />
oranını koruyacağını hatta artacağını<br />
bildirirken, OECD verilerine göre<br />
Mart <strong>2021</strong> itibarıyla ülkelerin Ar-Ge<br />
harcamaları 2019 yılına kıyasla yüzde<br />
3,2 arttı.<br />
İLK ÜÇ ÖNCELİKTEN BİRİ<br />
İNOVASYON<br />
Dijital ve teknolojinin hayatın her<br />
evresinde kendine yer bulduğu pandemi<br />
süreci, karmaşık dijital iletişim<br />
ağlarının hem günlük hayatta hem<br />
de çalışma hayatında ne denli değerli<br />
olduğunu kanıtladı. Artık bu zamana<br />
kadar teknolojiyle olan kaygı yüklü<br />
ilişkinin kabuk değiştirmesi gerektiğinin<br />
farkına vardık. Dijital yaşamın<br />
olumsuz taraflarından ziyade olumlu<br />
yönlerine daha fazla odaklanmanın<br />
zamanı zira önümüzdeki beş yılda,<br />
daha iyi bir yaşama ulaşma anlamında<br />
hızla gelişen dijital araçlara daha fazla<br />
güven duyulacağı öngörülüyor.<br />
Bu yeni gerçeklikte hayatta kalk<br />
Ekonominin<br />
iyileşmesi adına<br />
inovasyon için<br />
verilen döngüsel<br />
olmayan<br />
destekler, yüksek<br />
kamu borcu<br />
karşısında dahi<br />
katma değer<br />
sunabilecek<br />
güçte.<br />
KRİZLERDEN ÇIKARILAN DERSLER<br />
Pandeminin inovasyon faaliyeti<br />
üzerindeki orta vadeli etkisinin, benimsenen<br />
kamu ve kurumsal yenilik<br />
politikaları ile ekonomik toparlanmanın<br />
hızına bağlı olarak belli olması<br />
bekleniyor. Burada 2009 krizi bir<br />
yol haritası sunuyor. 2009 krizinde<br />
hükümetlerin; inovasyonla ilgili bütünsel<br />
önlemler almanın yanı sıra yenilikçi<br />
firmalar için oluşturduğu destek<br />
içeren teşvik paketleri, pandemi<br />
krizinden daha güçlü çıkmak isteyen<br />
kurumlar için kurtarıcı rol oynuyor.<br />
Bu anlamda döngüsel olmayan yenilik<br />
teşvik paketleri, Ar-Ge’yi teşvik<br />
etmek ve yenilik finansmanındaki<br />
eksikliklerin üstesinden gelmek için<br />
gerekli olduğunu kanıtlamış durumda.<br />
Bu mantık şimdi de geçerli. İnovasyon<br />
harcamalarında kriz kaynaklı<br />
düşüş, gelecekteki uzun vadeli büyüme<br />
fırsatlarını riske atıyor. Araştırmalara<br />
göre ekonominin iyileşmesi<br />
adına inovasyon için verilen döngüsel<br />
olmayan destekler, yüksek kamu borcu<br />
karşısında dahi katma değer sunabilecek<br />
güçte.<br />
DOĞRU SORULAR DOĞRU<br />
ADIMLAR<br />
Uzmanlara göre inovasyona yapılan<br />
yatırımların önemi bir yana, konuşulması<br />
gereken bir diğer konu paradigma<br />
değişimi olmalı. “Hayatın merkezinde<br />
gerçekleşen bu değişimlere karşı, şirketlerin,<br />
yeni dönemde teknoloji ve<br />
inovasyonda nasıl bir yaklaşım benimseyeceği”<br />
sorusuna verilecek yanıtlar,<br />
geleceği tahayyül edebilmek adına<br />
oldukça önemli. Bunun için ise öncesinde<br />
inovasyondan ne anladığımıza<br />
bakmakta fayda var.<br />
Pazarda sıcak rekabetin yaşandığı<br />
alanların başında geliyor yeni ürünler<br />
yaratmak. Her yeniliği inovasyon<br />
olarak değerlendirebilir miyiz? İnovasyon<br />
gerçekten ne anlama geliyor?<br />
Geçtiğimiz bir buçuk yılda değişen<br />
ihtiyaçlar, inovasyon kavramını da<br />
sorgulamaya açtı. Gerçek bir inovasyonu<br />
diğer yaratım biçimlerinden<br />
ayırt etmek için BCG, İnovasyonu Yeniden<br />
Düşünmek adlı raporunda şu üç<br />
soruyu soruyor: 1- Çözüm; insanların,<br />
sistemlerin veya kuruluşların gerçek<br />
dünyada sahip olduğu gerçek sürtüşmeleri/anlaşmazlıkları<br />
çözüyor mu?<br />
Değilse, o zaman çözüm potansiyel<br />
İLK ÜÇ ÖNCELIĞINDEN<br />
BIRI INOVASYON OLAN<br />
ŞIRKETLERIN ORANI<br />
2020<br />
<strong>2021</strong><br />
%65<br />
%75<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 63
NEW TECH<br />
64 <strong>MediaCat</strong><br />
CEO’LARIN<br />
ÖNCELİĞİ<br />
1. İŞ MODELI INOVASYONUNU<br />
SÜRDÜRMEK<br />
Değer yaratma mantığımız ne kadar<br />
sağlam ve 2020’lerde kazanmamız için iş<br />
modelimizin nasıl değişmesi gerekiyor?<br />
2. MÜŞTERI IÇGÖRÜSÜNÜ<br />
YÜKSELTMEK<br />
Derin bir müşteri içgörümüz var mı ve bunu<br />
geleceğe hazır bir inovasyon stratejisine<br />
dönüştürebiliyor muyuz?<br />
3. İNOVASYON ÇARKINI<br />
DÖNDÜRMEK<br />
Hızlı ve tekrar tekrar yenilik yapmak için<br />
gerekli yetenekleri tam olarak benimsiyor<br />
muyuz?<br />
4. DIJITAL ÖNCELIKLI OLMAK<br />
Kurum genelinde dijital ve inovatif<br />
yetenekleri ölçeklendirmede başarı<br />
şansımızı nasıl önemli ölçüde artırabiliriz?<br />
5. KURUMSAL GIRIŞIMDEN<br />
ETKI YARATMAK<br />
Girişim araçlarımız, organizasyonumuzu<br />
etkili bir şekilde tamamlıyor ve anlamlı bir<br />
büyümeye yol açıyor mu?<br />
Kaynak: Boston Consulting Group,<br />
The CEO Innovation Agenda<br />
olarak değerlidir, ancak inovasyondan<br />
ziyade yaratıcı veya sanatsal<br />
anlamdaki değeriyle öne çıkar. 2-Çözüm,<br />
bir değer zinciri boyunca içerik<br />
oluşturucular ve kullanıcılar arasında<br />
karşılıklı olarak paylaşılabilecek anlamlı<br />
bir değer yaratıyor mu? Değilse,<br />
çözüm muhtemelen bir deney veya<br />
bağımsız bir buluştur ve henüz önemli<br />
bir değer yaratan yenilik olmaya hazır<br />
değildir. 3- Çözüm yeni mi yoksa zaten<br />
var olan bir şeyin iyileştirilmesi mi?<br />
Eğer öyleyse, potansiyel olarak değerlidir,<br />
ancak daha çok optimizasyon ve<br />
etkililik açısından.<br />
BİLGE KIRAN<br />
DEMIRDÖKÜM<br />
PAZARLAMA DIREKTÖRÜ<br />
CEO’LAR NE DÜŞÜNÜYOR?<br />
BCG’nin CEO’larla yaptığı görüşmeler,<br />
CEO’ların Covid-19’u inovasyon<br />
çalışmalarının etkisini sorgulamak ve<br />
bazı durumlarda yeniden tasarlamak<br />
için bir fırsat olarak değerlendirdiğini<br />
ortaya koyuyor. Yine bu dönemde<br />
birçok lider, kendi ekiplerinin veya<br />
rakiplerinin daha önce aylar süren<br />
inovasyon başarılarını sadece haftalar<br />
içinde elde ettiğini gördüğünü söylüyor<br />
ve bu doğrultuda yeni çalışma<br />
yöntemlerini sürdürülebilir bir şekilde<br />
benimsemenin yollarını arıyor.<br />
Şirketlerin inovasyon süreçlerinde<br />
yaşanan bu değişimde öne çıkan bir<br />
diğer gelişme yaklaşıma yönelik. Öyle<br />
ki CEO’lar, kurumların artık geleneksel<br />
artımsal inovasyonu terk edip,<br />
artımsal olmayan ve hatta yeni ve genellikle<br />
dijital yetenekler oluşturmayı<br />
kapsayan kendi kendini yıkıma uğratan<br />
girişimler ortaya koymayı içeren<br />
bir inovasyon anlayışı benimsemesi<br />
gerektiğini dile getiriyor.<br />
McKinsey’nin verilerine göre<br />
yöneticilerin 4’te 3’ünden fazlası,<br />
sektörün önemli ölçüde değişmesine<br />
rağmen, pandeminin yarattığı krizin<br />
büyüme için önemli fırsatlar yaratacağı<br />
konusunda hemfikir. Ancak burada<br />
krizden çıkan fırsatları görmekle<br />
onları yakalayabilmenin aynı şeyler<br />
olmadığının altını çizmek gerekiyor.<br />
Başarılı bir inovasyon, teknolojik gelişimlerin<br />
zamanlamasını anlamak ve<br />
ekosistemlerin bu fırsatlar etrafında<br />
nasıl gelişebileceğini öngörebilmekle<br />
ilgili. Uzmanlara göre, CEO’ların artımsal<br />
inovasyonu terk etme tutumlarının<br />
ardında da yeniliklere hazırlıklı<br />
olma ihtiyacı yatıyor. Zira aynı<br />
yöneticilerin yüzde 30’undan daha<br />
azı, gelmekte olduğunu gördükleri<br />
değişiklikleri ele almaya hazır olduklarından<br />
emin. En çok zorlandıklarını<br />
hissettikleri alan ise yeni büyüme fırsatları<br />
sunmak. ■<br />
İLHAM KAYNAĞIMIZ HAYATTAN<br />
BEKLENTİLER<br />
DemirDöküm olarak 67 yıldır<br />
insanı odağımıza alıyor ve her daim<br />
paydaşlarımızın yanında oluyoruz.<br />
Bu bakış açımız teknoloji ve inovasyondaki<br />
çıkış noktamıza paralellik<br />
gösteriyor. İnsanların beklentilerini<br />
iyi anlayarak, onların hayatlarını<br />
kolaylaştırmak ve güzelleştirmek için<br />
çözümler üretiyoruz. Ürettiğimiz tüm<br />
yeni ürün ve deneyimleri tasarlarken<br />
her zaman onların hayattan beklentilerinden<br />
ilham alıyoruz. Bunu sağlamak<br />
için de yıl boyunca birçok içgörü<br />
araştırması gerçekleştiriyoruz.<br />
Türkiye’yi ısıtma sektöründeki<br />
birçok cihaz, sistem ve hizmetle tanıştıran<br />
bir marka olarak ilk sobadan ilk<br />
panele, panel radyatörden/şofbenden<br />
Türkiye’deki ilk kombiye kadar<br />
pek çok ilke ve inovasyona imza attık.<br />
Geniş ürün gamımızın, ülkemizin yanı<br />
sıra 50’yi aşkın ülkede kullanılmasından<br />
ve ısı konforu ile özdeşleşmekten<br />
dolayı da mutluluk duyuyoruz.<br />
Bundan sonraki hedefimiz maddi,<br />
manevi çok çaba gerektiren kombi<br />
alım sürecini kolaylaştırmak ve tüm<br />
sektöre öncü olacak şekilde hizmet<br />
kalite standartlarını yükseltmek<br />
olacak.<br />
%3,2<br />
OECD<br />
ülkelerinin Ar-Ge<br />
harcamalarındaki<br />
artışı<br />
Kaynak: OECD, Mart <strong>2021</strong>
NEW TECH<br />
DemirDöküm<br />
DemirDöküm’den<br />
dijital inovasyon<br />
atılımı<br />
T<br />
ürkiye’nin sanayileşme ve<br />
modernleşme sürecinde<br />
yeni bir başarı hikâyesi<br />
yazma hedefiyle yola çıkan<br />
DemirDöküm, toplumun ihtiyaçları<br />
doğrultusunda yatırımlarını<br />
en hızlı şekilde hayata geçiriyor ve<br />
bu sayede birçok ilki tüketicileriyle<br />
buluşturarak Türkiye’nin en köklü ve<br />
önde gelen markalarından biri olmaya<br />
devam ediyor. Bu felsefeden hareketle<br />
DemirDöküm, son yıllarda müşteri<br />
deneyimi ve müşteri memnuniyeti<br />
alanlarında hayata geçirdiği çalışmalarla<br />
ısıtma sektörüne öncülük ediyor.<br />
DemirDöküm kusursuz bir müşteri<br />
deneyimi yaşatmak amacıyla beş<br />
yıl önce Sabancı Edu ile birlikte iklimlendirme<br />
sektörünün ilk üniversite<br />
işbirliğini hayata geçirdi. Türkiye’nin<br />
her yerine aynı kalitede hizmet sunabilmek<br />
amacıyla ilerleyen marka,<br />
müşterileriyle yıllar boyunca kurmuş<br />
DemirDöküm,<br />
müşteri deneyimini<br />
ve memnuniyetini<br />
dijital inovasyonlarla<br />
artırarak ısıtma<br />
sektörüne öncülük<br />
ediyor.<br />
olduğu güven ve sadakat bağını daha<br />
da güçlendirmek ve günümüze adapte<br />
etmek için çalışmalarına hız kazandırdı.<br />
Bu doğrultuda iş ortakları ve<br />
çalışanları için ilk satış ve pazarlama<br />
akademisini kurdu. Her yıl akademi<br />
programını genişleten, mağaza içi deneyimi<br />
artırmak adına farklı ölçüm,<br />
gelişim ve iletişim araçları geliştiren<br />
ve sektörün ilk etkili satış rehberini<br />
hazırlayan şirket, bu alanda her yıl 1<br />
milyon TL’lik yatırımı hayata geçirdi.<br />
İklimlendirme sektöründeki ilklerine<br />
dijital dönüşüm çalışmalarıyla da<br />
yenilerini ekleyen DemirDöküm, küresel<br />
ölçekte etkisi devam eden pandeminin<br />
ilk gününden itibaren dijital<br />
inovasyon atılımıyla öncü işlerin mimarı<br />
oldu.<br />
DIJITAL ORTAMDA GÖRÜNTÜLÜ<br />
DANIŞMANLIK HIZMETI<br />
Ürünleriyle Türkiye'ye ve dünyanın<br />
50 ülkesine ısı konforu sunan<br />
DemirDöküm; kombisini değiştirmek<br />
veya yeni kombi almak isteyen müşterileri<br />
için dijital ortamda görüntülü<br />
danışmanlık hizmeti sunmaya başladı.<br />
Demirdokum.com.tr internet sitesi<br />
üzerinden hayata geçirilen ücretsiz<br />
danışmanlık hizmeti ile tüketiciler<br />
bilgisayarları veya akıllı telefonları<br />
üzerinden kombi keşfi için talep<br />
oluşturabiliyor. DemirDöküm yetkili<br />
satıcıları, 24 saat içerisinde gelen taleplere<br />
yanıt verip, video konferans<br />
üzerinden evin büyüklüğü, konumu,<br />
yalıtımı doğrultusunda danışmanlık<br />
hizmeti vererek en geç 48 saat içinde<br />
müşteri talebini ve mekâna uygun seçimleri<br />
müşteriler ile paylaşıyor.<br />
Türkiye’nin ısıtma sektöründe en<br />
iyi müşteri deneyimi yaşatan firması<br />
unvanına sahip olan DemirDöküm,<br />
satış sonrası hizmetlerde müşterilerinin<br />
ihtiyaçlarını karşılamak için 7<br />
gün 24 saat hizmet veren 0850 222 1<br />
833 numaralı Müşteri İletişim Merkezi'nin<br />
yanı sıra WhatsApp uygulaması<br />
üzerinden de son tüketicisine kesintisiz<br />
destek veriyor.<br />
Pandemiyle birlikte bulaş riskini<br />
azaltmak için müşterilerine “Evde Kal”<br />
diyerek tüm hizmetlerini tek tıkla erişilebilir<br />
hale getiren DemirDöküm, geçen<br />
yıl 3 milyon müşterisi ile iletişime<br />
geçerek 1,1 milyon müşterisinin evinde<br />
hizmet verdi. Binlerce keşif ve teknik<br />
hizmet talebini dijital ortamda gerçekleştirdi.<br />
Ürünlerinin yanı sıra müşteri<br />
deneyimi ve memnuniyetinde de referans<br />
noktası olmak için çalışmalarına<br />
devam eden marka, 2020 yılındaki çalışmalarıyla<br />
müşteri memnuniyet oranını<br />
yüzde 90’ın üzerine çıkardı. ■<br />
66 <strong>MediaCat</strong>
NEW TECH<br />
Dyson<br />
Daha çok<br />
inovasyon<br />
daha güçlü<br />
tasarım<br />
Günümüzde<br />
teknolojisi ve<br />
mühendislik harikası<br />
ürünleriyle sektörde<br />
fark yaratan<br />
Dyson, yenilikçi<br />
düşünce yapısı ve<br />
inovasyonlarıyla<br />
adından sıkça söz<br />
ettiriyor.<br />
er zaman günlük hayattaki<br />
H<br />
bir problemi çözme fikriyle<br />
yola çıkan Dyson, inovasyona<br />
ve tasarıma çok önem<br />
veren bir marka olarak dikkat çekiyor.<br />
Her yıl ciddi miktarlarda Ar-Ge yatırımı<br />
yapan marka, 9 binin üzerinde patente<br />
sahip. Sürekli yeni ürünler geliştiren<br />
markanın Ar-Ge merkezleriyse tam<br />
bir okul gibi çalışıyor.<br />
Dyson, ilk torbasız elektrikli süpürge<br />
olan DC01’in 1993 yılında piyasaya<br />
sürülmesinden bu yana; yeni teknolojiye<br />
sahip süpürgeler, saç bakımı, hava<br />
temizleme, robotik, aydınlatma ve el<br />
kurutma için problem çözen teknolojiler<br />
tasarladı. Devrim niteliğindeki<br />
ürünleri tasarlamak için 2,75 milyar<br />
sterlinlik yatırım yapan Dyson; katı<br />
pil hücrelerine, yüksek hızlı elektrik<br />
motorlarına, görüntü sistemlerine, robotiklere,<br />
makine öğrenim teknolojilerine<br />
ve yapay zekâya odaklanan küresel<br />
ekiplerle yeni teknolojiler geliştiriyor.<br />
ÇOK ULUSLU BİR AİLE ŞİRKETİ<br />
Şirket İngiltere, Malezya, Singapur,<br />
Japonya, Çin, Amerika ve Filipinler’de;<br />
mühendislik, araştırma, geliştirme<br />
ve test operasyonları yapıyor. Bugün,<br />
Birleşik Krallık’ta Malmesbury ve Hullavington’da<br />
800 dönümlük bir alana<br />
yayılan iki teknoloji kampüsü ve Singapur’da<br />
küresel bir genel merkezi bulunuyor.<br />
Bir aile şirketi olan Dyson, 6<br />
bin mühendis ve bilim insanı da dahil<br />
olmak üzere, küresel olarak doğrudan<br />
14 binden fazla kişiyi istihdam ediyor.<br />
Uluslararası alanda 83 pazarda ürün<br />
satışı yapıyor.<br />
Bugün genel merkezinin bulunduğu<br />
Singapur’da, mevcut yazılım ve<br />
elektronik mühendisliği ekiplerini<br />
ikiye katlayarak 250 mühendis daha<br />
almayı planlayan Dyson; Singapur Teknoloji<br />
Merkezi Science Park 1’i dijital,<br />
mühendislik ve küresel siber güvenlik<br />
çalışmaları için bir merkez haline getirmeyi<br />
planlıyor. Alandaki yeni Siber<br />
Füzyon Merkezi; gelecekteki teknolojileri<br />
güvence altına almaya, Operasyonel<br />
Teknolojiler (OT) ve Nesnelerin<br />
İnterneti (IoT) gibi alanlarda araştırma<br />
ve geliştirmeye odaklanacak.<br />
EĞİTİME DESTEK<br />
Dyson, gelecek nesil mühendislere ilham<br />
verme, küresel mühendislik yeteneği<br />
eksikliğinin ve yarının sorunlarının<br />
çözülmesine yardımcı olma<br />
misyonunu da üstleniyor. Şirketin İngiltere<br />
kampüslerinde bulunan Dyson<br />
Mühendislik ve Teknoloji Enstitüsü,<br />
geleneksel bir üniversitenin akademik<br />
titizliğini küresel bir teknoloji şirketinde<br />
uygulamalı ve gerçek dünya deneyimiyle<br />
birleştiren yeni bir eğitim<br />
modelidir. Aslında Dyson, kendi üniversitesi<br />
olan ilk özel şirkettir. 2002<br />
yılında kurulan James Dyson Vakfı,<br />
kampüs duvarlarının ötesinde, aday<br />
mühendisleri güçlendirmek, mühendisliği<br />
eğitimde desteklemek, tıbbi<br />
araştırmalara yatırım yapmak ve Dyson'ın<br />
faaliyet gösterdiği yerel toplulukları<br />
geliştimek için uluslararası bir<br />
hayır kurumu olarak çalışıyor. Vakfın<br />
çalışmalarının ayırt edici özelliği, tasarım<br />
ve mühendislik öğrencilerine<br />
açık olan ve yılda bir kez düzenlenen<br />
uluslararası tasarım yarışması James<br />
Dyson Ödülleri’dir. 2005’ten bu yana<br />
ödül mali olarak yaklaşık 250 icadı destekledi<br />
ve uluslararası kazananların<br />
yüzde 60’ı, start-up’ların yüzde 90’ının<br />
başarısız olduğu bir dönemde icatlarını<br />
başarıyla ticarileştirdi. ■<br />
68 <strong>MediaCat</strong>
NEW TECH<br />
Siemens<br />
Siemens<br />
Ev Aletleri<br />
ile gelecek<br />
evinizde!<br />
Siemens Ev Aletleri, 174 yıllık bilgi<br />
birikimi ve deneyimi ile günümüzde<br />
de sektöre yenilikler kazandıran ve<br />
standartları belirleyen kimliği ile<br />
faaliyetlerini sürdürüyor.<br />
70 <strong>MediaCat</strong><br />
iemens, yenilikçi ve vizyoner<br />
teknolojilerin öncü-<br />
S<br />
sü olarak, son teknolojiye<br />
sahip sade, şık, rafine ve<br />
estetik tasarımı yansıtan ürünleri ile<br />
kullanıcıların hayat kalitesini artırmaları,<br />
onları geleceğin yaşam tarzına<br />
yaklaştırmayı hedefliyor.<br />
Siemens Ev Aletleri olarak bir diğer<br />
önem verdiğimiz konu ise geleceğin teknolojilerini<br />
kullanıcılarımızla buluşturmak.<br />
Teknolojik yeniliklerin dünyası<br />
sürekli gelişiyor. Uzaktan kontrol<br />
imkânı sağlayan akıllı cihazların sayısı<br />
gün geçtikçe artıyor. Wi-Fi özellikli<br />
Home Connect ile evin içinde veya<br />
dışında, yaşamın tüm alanlarında ev<br />
aletleri ile bağlantı kurulmasını sağlayan,<br />
yaşamın dinamizmine kolayca<br />
ayak uydurmanıza yardımcı olan akıllı<br />
teknolojilerle, hayatınızın konfor standartlarını<br />
yeniden tanımlıyoruz.<br />
Home Connect uygulaması üzerinden<br />
evde değilken önceden fırına yerleştirdiğiniz<br />
yemeğinizi tam olmasını<br />
istediğiniz kıvamda ve zamanda pişirebilir,<br />
yerinizden kalkmadan kahvenizi<br />
hazırlayabilirsiniz. Hatta marketteyken<br />
buzdolabınızda hangi ürünün olup<br />
olmadığını hatırlayamıyorsanız Home<br />
Connect uygulaması ile entegre kameralar<br />
sayesinde buzdolabınızın içerisini<br />
görebilirsiniz. Hiç evden çıktığınız<br />
ve ocağınızı kapatıp kapatmadığınızdan<br />
emin olmadığınız için geri döndüğünüz<br />
oldu mu? Home Connect özelliğine<br />
sahip Siemens ocaklar ile açık/<br />
kapalı durumu, etkin pişirme bölgeleri,<br />
zamanlayıcı durumu vesaire gibi ürün<br />
ayarlarını istediğiniz yerden, istediğiniz<br />
zaman kontrol edebiliyorsunuz.<br />
Kullanıcı deneyimini en üst boyuta<br />
taşıyan Siemens Ev Aletleri’nin uzaktan<br />
kontrolü mümkün kılan Home<br />
Connect teknolojili ürünleriyle gelecek<br />
evinize geliyor.<br />
SIEMENS TOUCH İLE MAĞAZA<br />
DENEYİMİ DEĞİŞTİ<br />
Siemens Ev Aletleri sadece teknolojisi<br />
ile değil, tüketicilerine sunduğu<br />
üstün ürün deneyimi ile perakende<br />
mağazacılığına da yeni bir soluk getiriyor.<br />
Geleceğin teknolojisini bugüne<br />
taşıyan Siemens Ev Aletleri farklı ve<br />
yenilikçi uygulamalarına devam ediyor.<br />
Akmerkez, BuYaka ve Emaar Siemens<br />
mağaza girişlerinde ziyaretçileri<br />
karşılayan Siemens Touch deneyim<br />
platformu üzerinden tüm Siemens<br />
ürünlerine anında erişim sağlayabilir,<br />
ürünlerin ayırt edici özelliklerine<br />
en hızlı şekilde ulaşılabilir, detaylı<br />
inceleme yapabilir ve benzer ürünleri<br />
karşılaştırabilirsiniz.<br />
Türkiye beyaz eşya pazarında bir<br />
ilk olarak Siemens Touch deneyimi<br />
ile 3 boyutlu modellemeler üzerinden<br />
ürünü “gerçekmiş” gibi çalıştırarak dijital<br />
olarak da deneyebilirsiniz. Karar<br />
verme sürecini kolaylaştıran uygulama,<br />
aynı zamanda Siemens Ev Aletleri’nin<br />
sunduğu birbirinden değerli<br />
özelliklerin de tek bir çatı altında görülebilmesini<br />
ve deneyimlenebilmesini<br />
sağlıyor. Siemens Touch'ı benzerlerinden<br />
ayıran en önemli fark ise ürünlerin<br />
öne çıkan özelliklerini çok daha anlaşılır<br />
halde sunması. ■
Home Connect ile dilediğiniz yerden<br />
tek bir dokunuşla kontrol sizde.<br />
Home Connect uygulamasıyla uzaktan da yönetilebilen<br />
Siemens Ev Aletlerinizi istediğiniz zaman, istediğiniz yerden<br />
kontrol edebilirsiniz. siemens-home.bsh-group.com/tr<br />
Siemens Ev Aletleri ile<br />
evinizi özelleştirin.<br />
Gelecek evinizde.<br />
Siemens Ev Aletleri
NEW TECH<br />
E-cüzdanın<br />
yükselen cazibesi<br />
Bankacılığın yeni normali, tüketicileri<br />
e-cüzdan kullanımına teşvik ediyor. Veriler,<br />
her yaş kategorisinde dijital bankacılığın<br />
yükselişte olduğuna ve 2024’te e-cüzdan<br />
kullanıcılarının sayısının 4 milyara ulaşacağına<br />
ışık tutuyor. <strong>MediaCat</strong> ve Twentify işbirliğinde<br />
gerçekleştirilen e-cüzdan araştırması, sektörün<br />
konumuna ve tüketicilerin beklentilerine dair<br />
değerli veriler sunuyor.<br />
u GÖNÜL HADIMLI<br />
S<br />
on yıllarda tüm sektörlerde<br />
etkisini gösteren<br />
dijitalleşmenin itici gücü,<br />
bankacılığın da dinamiklerini<br />
değiştiriyor. Sektörün yeni<br />
normali, geleneksel bankacılık yöntemlerini<br />
geride bırakırken; temassız<br />
ödemenin artması ve özellikle sunduğu<br />
işlem kolaylıkları, tüketicileri<br />
e-cüzdan kullanımına yönlendiriyor.<br />
Dijital ödemeler ekosistemi bünyesine<br />
kattığı yeniliklerle tüketicilerin<br />
hayatlarını kolaylaştırarak büyümeye<br />
ve tüketicileri de dönüştürmeye<br />
devam ediyor.<br />
World Payments Report 2020 verileri,<br />
dijital bankacılığın her yaş kategorisinde<br />
yükselişte olduğuna ancak<br />
en fazla 18-23 ve 24-39 yaş kategorilerinin<br />
değişimine ışık tutuyor. 2019’da<br />
dünya çapında 2,3 milyar olan e-cüzdan<br />
kullanıcılarının sayısının 2024’te<br />
neredeyse yüzde 50 artış göstererek, 4<br />
milyara ulaşması bekleniyor.<br />
Pandeminin bu ivmelenmedeki<br />
itici gücü göz ardı edilemez. Öyle<br />
ki, Fransız danışmanlık şirketi Capgemini’nin<br />
Ağustos 2020’de yaptığı<br />
tüketici araştırması, tüketicilerin<br />
yüzde 41’inin QR ödeme yöntemini ve<br />
temassız kartları ilk kez pandemiyle<br />
birlikte kullandığını ortaya koyuyor.<br />
<strong>MediaCat</strong> ve Twentify işbirliğinde<br />
16 Temmuz <strong>2021</strong> tarihinde, ABC1C2<br />
sosyo-ekonomik statü gruplarından,<br />
15 yaş üzeri bin 11 tüketiciyle yapılan<br />
e-cüzdan araştırması, tüketicilerin<br />
sektörden beklentilerine ve sektörün<br />
konumuna dair değerli veriler sunuyor.<br />
Y<br />
Yurtdışı para<br />
transferi<br />
tüketicilerin en az<br />
kullandıkları (%9)<br />
işlem türü olarak<br />
karşımıza çıkıyor.<br />
TÜKETİCİNİN BİLGİ EKSİKLİĞİ<br />
Her ne kadar pandeminin de etkisiyle<br />
yaş grubu fark etmeksizin tüm<br />
sektörlerdeki değişen dinamikler bireyleri<br />
dijitalleşmeye zorlasa da, oklar<br />
e-cüzdanı gösterdiğinde tüketici<br />
nezdindeki direncin en büyük nedeninin<br />
bilgi eksikliği olduğu görülüyor.<br />
E-cüzdanı tercih edenlerin en büyük<br />
nedeni işlem kolaylığı iken, tercih<br />
etmeyenler en büyük nedenlerinin<br />
yüzde 66 oranla ihtiyaç duymamaları;<br />
ikinci olarak ise yüzde 36 oranla<br />
ne olduğunu tam olarak bilmemeleri<br />
olduğunu söylüyor. Tercih edenlerin<br />
kullanım sıklığına bakıldığında ise,<br />
ayda 6-7 defa e-cüzdan uygulamalarını<br />
kullandıkları görülüyor.<br />
Katılımcıların büyük oranda e-cüzdanı<br />
doğru tanımladığı ancak göz ardı<br />
edilemeyecek yüzde 7’lik bir kesimin<br />
de aslında e-cüzdanın ne olduğundan<br />
habersiz olduğunu gösteriyor araştırma.<br />
Bu bilgi eksikliği tanımlamanın ötesinde,<br />
tüketicilerin ürünün kullanım<br />
alanıyla ya da özellikleriyle ilgili de bilgi<br />
sahibi olmadıklarının göstergesi.<br />
YURTDIŞI PARA TRANSFERİNE<br />
RAĞBET DÜŞÜK<br />
Kullanım alanları söz konusu olduğunda<br />
tüketiciler en çok günlük hayatı<br />
kolaylaştıran unsurları tercih ediyor.<br />
“E-cüzdanın kullanım alanları nelerdir?”<br />
sorusuna en çok verilen yanıt<br />
online alışverişken bunu sırasıyla;<br />
fatura/aidat ödemesi, yurtiçi para<br />
transferi ve akaryakıt ödemesi takip<br />
72 <strong>MediaCat</strong>
ediyor. E-cüzdanların sunduğu ve iletişimlerinde<br />
de sıklıkla öne çıkardıkları<br />
olanaklardan bir tanesi de aslında<br />
yurtdışına Western Union gibi alışılmış<br />
geleneksel yöntemlere kıyasla<br />
çok daha düşük komisyon oranlarıyla<br />
ve 7/24 para transferi yapabilmek olmasına<br />
rağmen, yurtdışı para transferi<br />
tüketicilerin en az kullandıkları<br />
(yüzde 9) işlem türü olarak karşımıza<br />
çıkıyor.<br />
Tüketicilere, “E-cüzdanı en sık<br />
hangi işlemlerde kullanıyorsunuz?”<br />
sorusu sorulduğunda ise gelen yanıtlar<br />
tüketicilerin kendilerine fayda<br />
sağlayacak seçenekleri de göz önünde<br />
bulundurduklarına vurgu yapıyor.<br />
Sadakat uygulamalarının sunduğu<br />
faydalardan ve markaların kampanyalarından<br />
yararlanmak için de tüketicilerin<br />
e-cüzdanları tercih ettikleri<br />
görülüyor.<br />
E-CÜZDANI EN SIK HANGI<br />
IŞLEMLERDE KULLANIYORSUNUZ?<br />
Tüm sonuçlar, e-cüzdan ve kullanım<br />
alanları konusunda tüketicilerin<br />
biraz daha teşvik edilmeye ihtiyaç<br />
duyduklarını gösteriyor. Pazarın gelişimi<br />
ve tüketici sayısının artarak bankacılıkta<br />
belki de tam anlamıyla bir<br />
dijital dönüşümün gerçek kılınabilmesi<br />
için tüketicilerin bilgi eksikliğinin<br />
giderilmesi gerektiği ve bu doğrultuda<br />
daha fazla pazarlama iletişimi faaliyetine<br />
ihtiyaç duyulduğu aşikâr. ■<br />
EN ÇOK HANGI GIRIŞ YÖNTEMINI<br />
TERCIH EDIYORSUNUZ?<br />
%64<br />
%51<br />
%38<br />
Kod/telefon numarasıyla giriş<br />
Temassız (NFC) giriş<br />
Karekod ile giriş<br />
E-CÜZDANINIZA<br />
KAÇ ADET KART TANIMLAMASI<br />
YAPIYORSUNUZ?<br />
%40<br />
Ortalama =1,88<br />
%3<br />
%3<br />
4-5 adet 6 adet ve üzeri<br />
E-CÜZDANIN<br />
TERCIH EDİLMEME<br />
NEDENLERI<br />
%54<br />
1 adet 2-3 adet<br />
Online alışveriş %78<br />
%9<br />
E-CÜZDANI NASIL<br />
TANIMLIYORSUNUZ?<br />
Sanal Cüzdan/Sanal Para/<br />
Dijital Cüzdan-Para %41<br />
Elektronik işlemler yapılan<br />
elektronik cihaz %16<br />
Fatura/aidat ödemesi %44<br />
Yurtiçi para transferi %38<br />
Dijital kampanyalardan<br />
yararlanma %37<br />
Fiziksel mağazadan alışveriş %32<br />
Sadakat kartlarını ya da<br />
üyeliklerini kullanma %23<br />
Kripto para alım/satımı %19<br />
Akaryakıt ödemesi %17<br />
Toplu taşıma ödemesi %16<br />
Yurtdışı para transferi %9<br />
NASIL GELIŞTIRMELERE<br />
IHTIYAÇ VAR? (%)<br />
24<br />
15<br />
12<br />
Kullanım alanı artmalı<br />
Bu haliyle iyi/ideal<br />
Güvenilir olmalı<br />
Kampanyalar artmalı<br />
Fikrim yok<br />
9<br />
23<br />
%34<br />
İhtiyaç duymuyorum.<br />
Tam olarak ne işe yaradığını<br />
bilemiyorum.<br />
Güvenilir bir uygulama<br />
bulamıyorum.<br />
%66<br />
Tüm ödeme yöntemlerini<br />
birleştiren sistem/uygulama %9<br />
Sanal alışveriş/online alışveriş %9<br />
Mobil bankacılık % 7<br />
Fikrim yok/bilmiyorum %7<br />
E-CÜZDANIN KULLANILDIĞI<br />
BİLİNEN İLK ÜÇ ALAN<br />
Online alışveriş %87<br />
Fatura/aidat ödemesi %62<br />
Yurtiçi para transferi %54<br />
NEDEN E-CÜZDAN<br />
KULLANIYORSUNUZ?<br />
İşlem kolaylığı %76<br />
7/24 para transferi imkânı %58<br />
Nakit/kart taşımama kolaylığı %57<br />
Cazip marka kampanyaları %51<br />
Güvenlik %44<br />
Sağlık açısından güvenli işlem<br />
yapmak %33<br />
Uygun fiyatlı yurtdışı para<br />
transferi imkânı %22<br />
Twentify Hakkında<br />
2014 yılında kurulan Twentify,<br />
geliştirdiği teknolojilerle<br />
tüketicilere kendi ortamlarında<br />
ulaşarak, markalarla olan<br />
etkileşim anlarını çözümleyen ve<br />
markalara içgörü temelli büyüme<br />
fırsatları yaratan bir tüketici<br />
araştırma şirketidir. Kitle kaynaklı<br />
mobil araştırma paneli Bounty<br />
ile dünya çapında 1,3 milyondan<br />
fazla tüketiciye saatler içerisinde<br />
erişebilmektedir.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 73
NEW TECH<br />
iyzico<br />
Dijital cüzdan<br />
ile güvenli<br />
alışveriş<br />
deneyimi<br />
Pandemide giderek<br />
artan e-ticaret<br />
platformları<br />
üzerinden alışveriş<br />
alışkanlığı, dijital<br />
cüzdan ile daha<br />
kolay ve güvenli<br />
hale geliyor.<br />
Türkiye’nin finans<br />
teknolojileri lideri<br />
iyzico, kullanıcılarına<br />
sunduğu dijital<br />
cüzdan uygulaması<br />
ile iyzico ile Öde<br />
güvencesinde 7/24<br />
canlı destek ve iptal/<br />
iade süreçlerinde<br />
kolaylık sağlayarak<br />
bu deneyimi daha<br />
kaliteli hale getiriyor.<br />
Ödemeyi demokratikleştirmek<br />
ve herkes için ula-<br />
"<br />
şılabilir kılmak” amacıyla<br />
internetten alışveriş deneyimini<br />
hem alıcılar hem de satıcılar için<br />
kolaylaştıran iyzico, tüketicilerin en<br />
büyük önceliklerinden olan güvenliği<br />
ve kolaylığı bir arada sunduğu teknoloji<br />
ile her geçen gün daha fazla kullanıcı<br />
tarafından tercih ediliyor.<br />
DAHA GÜVENLİ VE KOLAY BİR<br />
DENEYİM<br />
Kullanıcılar, iyzico mobil uygulaması<br />
üzerinden bir dijital cüzdanın sunduğu<br />
tüm avantajlardan faydalanabiliyor.<br />
iyzico mobil uygulaması, kullanıcıların<br />
kayıtlı kartları veya oluşturacağı<br />
iyzico bakiyesiyle binlerce sitede tek<br />
tıkla ödeme yapabilmesini sağlıyor.<br />
Bunun yanı sıra iyzico dijital cüzdanını<br />
oluşturan kullanıcıların yaptığı tüm<br />
işlemler iyzico ile Öde kapsamında ve<br />
iyzico Korumalı Alışveriş güvencesiyle<br />
gerçekleşiyor. Yüz binlerce kullanıcı,<br />
alışverişlerinde 7/24 canlı telefon ve<br />
chat desteği avantajlarından yararlanırken<br />
ürünle ilgili herhangi bir sorun<br />
yaşamaları durumunda iptal/iade süreçlerini<br />
kolayca tamamlayabiliyorlar.<br />
iyzico bakiye ile ödeme yapan kullanıcıların<br />
iade tutarı, iyzico hesaplarına<br />
anında yansıyor.<br />
iyzico dijital cüzdan kullanıcıları,<br />
tüm işlemlerini tek ekranda görebilme<br />
ve yönetebilme kolaylığına da sahip<br />
oluyor. Aynı zamanda uygulama<br />
üzerinden canlı chat uygulamasıyla da<br />
destek sunuluyor.<br />
50 bin kurumsal müşteri, 650 binden<br />
fazla alt üye işyeri ve 3 milyondan<br />
fazla bireysel müşteriye sahip olan iyzico,<br />
Türkiye’nin en fazla tercih edilen<br />
alternatif ödeme yöntemi iyzico ile Öde<br />
sayesinde bir banka hesabı bulunmayan<br />
milyonlarca tüketicinin internetten<br />
alışveriş yapabilmesini mümkün<br />
kılıyor. Uygulama üzerinden iyzico bakiyesini<br />
oluşturan kullanıcılar, güvenli<br />
internet alışverişinin keyfini yaşamaya<br />
başlıyor. iyzico ile Öde kapsamındaki<br />
tüm işlemler, iyzico Korumalı Alışveriş<br />
güvencesiyle gerçekleşiyor. iyzico üye<br />
işyerlerinin satışlarını yüzde 8 oranında<br />
artmasını sağlayan iyzico Korumalı<br />
Alışveriş hem alıcı hem satıcı için alışveriş<br />
deneyimini kusursuz hale getiriyor.<br />
Bir dijital cüzdanın avantajlarından<br />
ORKUN SAİTOĞLU<br />
iyzico Genel Müdür Yardımcısı<br />
çok daha fazlasını sunan iyzico, kullanıcılarına<br />
binlerce siteden daha güvenli<br />
ve kolay bir deneyim yaşatmaya devam<br />
ediyor. ■<br />
74 <strong>MediaCat</strong>
iyzico kolaylığı<br />
alıcının da satıcının da<br />
yanında!<br />
iyzico ile internet alışverişi şimdi kolay!<br />
iyzico bakiye ile kartsız ödeme<br />
Tek tıkla ödeme kolaylığı<br />
7/24 canlı telefon desteği<br />
50.000’den fazla üye iş yerinden<br />
alışveriş kolaylığı<br />
iyzico ile işinizi büyütmek şimdi kolay!<br />
Alternatif ödeme yöntemleri<br />
Daha çok müşteriye ulaşma şansı<br />
Yeni satış kanalları<br />
iyzico güvencesi
MARKETING<br />
Neden<br />
Önemli:<br />
Gönüllülük<br />
Afetlerle birlikte<br />
daha sık anmaya<br />
başladığımız<br />
“gönüllülük”,<br />
Türkiye’de<br />
emekleyerek<br />
ilerliyor. Nedenlerini<br />
ve iyileştirme<br />
yollarını Prof. Dr.<br />
Emre Erdoğan ve<br />
SosyalBen Vakfı<br />
Kurucusu Ece Çiftçi<br />
ile tartışıyoruz.<br />
Pandeminin gönüllülüğe nasıl<br />
bir etkisi oldu?<br />
EE: Gönüllülüğün etkisinden bahsettiğimiz<br />
noktada sürdürülebilirlik esastır.<br />
Bunun iki ayağı var; aynı kurum içerisindeki<br />
sürdürülebilirlik ve gönüllülüğün<br />
kesintiye uğramaması. Türkiye’de<br />
daha çok gençlerin ve öğrencilerin gönüllülük<br />
yaptıkları düşünüldüğünde,<br />
gönüllülüğün kesintiye uğramasının<br />
sebebi de, insanların hayatlarının değişmesi<br />
olarak karşımıza çıkıyor. Yani o<br />
öğrenciler çalışmaya başladıkları zaman<br />
gönüllülüğü bırakıyorlar.<br />
Bizim gönüllülükte -şart olmasa dabeklediğimiz<br />
şey, o kişinin kendi ortamından<br />
dışarı çıkması ve farklı insanlarla<br />
temas edebilmesi. Türkiye’de anomi<br />
(hayatın nereye gideceğini öngörememe)<br />
duygusu yok yüksek olmasına karşın,<br />
gönüllülük yapan insanlarda bu duygu<br />
düşük. Pandemi bu açıdan dezavantajlı<br />
bir durum yarattı çünkü mobilite büyük<br />
oranda azaldı. Türkiye’de gönüllülük<br />
daha çok hangi konularda yapılıyor diye<br />
baktığınızda, çocuklar ve yaşlılar öne çıkıyor.<br />
Keza sokağa çıkma yasakları olduğu<br />
için bu insanlar da dışarı çıkamadılar<br />
ve çalışmalar kesintiye uğradı.<br />
E-gönüllülük tarafında talebin pek<br />
arttığını sanmıyorum çünkü sivil toplum<br />
kuruluşları açısından, gönüllülüğü<br />
işgücü görmek gibi bir hata var. Habiu<br />
TUĞBA ÖZÖĞRETMEN<br />
ECE ÇIFTÇI<br />
SOSYALBEN VAKFI KURUCUSU<br />
Türkiye’de gönüllülükten ne anlıyoruz?<br />
Algı düzeyindeki doğrular<br />
ve yanlışlarla başlayalım.<br />
Emre Erdoğan: Türkiye’de gönüllülük<br />
yapanların oranı yıllardır yüzde 10<br />
civarında kalıyor, yani gönüllülük yapılan<br />
bir ortam olmadığını söyleyebiliriz.<br />
Ancak tam da bu noktada devreye farklı<br />
gönüllülük anlayışları giriyor. Bizim<br />
bahsettiğimiz gönüllülük, bir kurum ve<br />
organizasyonla ilişkili olarak, herhangi<br />
bir ücret almadan yapılan gönüllülük.<br />
TÜSEV’in araştırmalarına baktığınız<br />
zaman, Türkiye’de insanların kurumsal<br />
olarak bağışta bulunmadıklarını, kendilerince<br />
sadaka verdiklerini görüyorsunuz.<br />
Oysaki bu ikisi farklı şeyler.<br />
Geçen sene sonuçlarını açıkladığımız<br />
gönüllülük araştırmasına baktığımızda,<br />
Danimarka’da gönüllülük yapmış<br />
olanların oranı yüzde 57, ABD’de<br />
yüzde 53, Türkiye’de yüzde 6 ve Rusya’da<br />
yüzde 5 olarak görülüyor. Kimler<br />
daha fazla gönüllülük yapıyor derseniz<br />
de, eğitimle doğrudan ilişkisi var. Eğitimsizler<br />
arasında yüzde 2 iken, üniversitede<br />
yüzde 17’ye, doktora seviyesinde<br />
yüzde 39’a varıyor. Daha çok öğrencilerin<br />
ve beyaz yakalıların gönüllülük yaptıklarını<br />
görüyoruz ki bunların da bir<br />
kısmı zorunlu gönüllülük çalışmalarından<br />
kaynaklanıyor.<br />
Gönüllülük yapılmaması, sosyal sermaye<br />
eksikliğinin bir semptomu. Sosyal<br />
sermaye dediğimiz şey, bir toplumda<br />
insanların tanımadıklarına, sigorta şirketlerine<br />
vs. ne kadar güvendikleri gibi<br />
birçok şeyi içeriyor ve en büyük göstergelerinden<br />
biri de gönüllülük oranı. Bu<br />
durum yabancıya güvenmemeyi, onunla<br />
işbirliği yapmamayı getiriyor.<br />
Ece Hanım siz “yeni nesil gönüllülük”<br />
kavramından bahsediyorsunuz.<br />
İçini nasıl dolduruyorsunuz<br />
bu kavramın?<br />
Ece Çiftçi: Özellikle Y Kuşağı’nın sonu<br />
ve Z Kuşağı’na baktığımızda, yaptıkları<br />
işte anlam arayan bir kitle görüyoruz.<br />
Biz bu gençleri, gönüllülükte kariyer<br />
yapmaları için iştahlandırabilirsek,<br />
sahada beraber çalışabileceğimiz profesyonel<br />
gönüllüler kazanmış oluruz.<br />
Dünyanın, sorumluluk ve gönüllülük<br />
anlamında yapmaya başladığı iletişim<br />
de buraya gitmeye başladı. Greta’nın ve<br />
Malala’nın yaptıkları gibi.<br />
Avrupa’daki gönüllülük demografisine<br />
baktığınızda, daha yaş almış<br />
kişilerden oluştuğunu görüyorsunuz.<br />
Onların da derdi genç aktivizmini köpürtebilmek.<br />
Bu yüzden pandemi öncesinde<br />
gündemlerinde, e-gönüllülük,<br />
dijital gönüllülük gibi kavramlar vardı.<br />
Burada gönüllülüğün bazı liselerin<br />
ders programlarına girdiğini görüyoruz<br />
ama bunlar özel liseler. O zaman da deneyim<br />
anlamında etikete doğru gidiyor<br />
mesele. Uzun vadede deneyimsel olarak<br />
eşitlikçi bir düzen oturduğunda, kariyer<br />
olarak gönüllülüğü isteyenlerin başarı<br />
hikâyeleri bir değer olduğunda ve sosyal<br />
PROF. DR. EMRE ERDOĞAN<br />
İSTANBUL BILGI ÜNIVERSITESI ÖĞRETIM ÜYESI<br />
etkisi anlatıldığında, bu bize aktif vatandaşlık<br />
profilini de oluşturuyor.<br />
76 <strong>MediaCat</strong>
tat’la beraber yaptığımız Türkiye’de<br />
Gençlerin İyi Olma Hali Araştırması’nı,<br />
pandemi öncesinde ve pandeminin ilk<br />
ve ikinci aşamasında gerçekleştirdik.<br />
Orada da gördük ki, kentlerde yaşayan<br />
18-29 yaş arası gençlerin gönüllülük<br />
yapma rakamlarında bir artış yok.<br />
EÇ: Gönüllülüğe bakış açısına dair<br />
bir dönüşüm oldu. Ötekine karşı harekete<br />
geçmedeki en büyük motivasyonlar,<br />
ya bir soruna şahit olmak ya da maruz<br />
kalmak. Pandemide hem şahit olan<br />
hem maruz kalan taraftaydık. Neden<br />
gönüllülük yapmıyorsun denildiğinde,<br />
param yok ve zamanım yok yanıtları<br />
öne çıkıyor. Oysaki pandemi, gönüllülüğün<br />
bu ikisinin çok ötesinde bir şey<br />
olduğunu gösterdi. Keza sivil toplumun<br />
dijital dönüşümü için de inanılmaz bir<br />
süreç oldu.<br />
Kısa süre önce yaşadığımız<br />
yangın felaketlerindeki yoğun<br />
gönüllülük çalışmalarından bir<br />
çıkarım yapmak mümkün mü,<br />
yoksa bunları afet dönemlerine<br />
özel olarak mı görmeliyiz?<br />
EE: Bu tür felaketler dayanışma duygusunu<br />
tetikliyor. Ama buradaki korku -ki<br />
1999 depreminden sonra da bu yaşandıfelaket<br />
geçtikten sonra insanlar ne yapıyorlar<br />
sorusuna dayanıyor. Gönüllülük<br />
yapmaya devam ediyorlar mı? İnsanlar<br />
acil soruna pansuman yapıp sonrasında<br />
geri çekilme eğiliminde olabiliyorlar,<br />
bu çok riskli bir şey. Çünkü ihtiyaç her<br />
zaman devam ediyor. İnsanlar belki<br />
vicdanlarını rahatlatmış oluyorlar ama<br />
aslında görevini yapmış olmak bu değil.<br />
Bugün hangi kurumun kapısını çalıp<br />
gönüllülük yapmak isterseniz, gel yap<br />
der. Dolayısıyla bu aciliyet duygusunun<br />
sürdürülebilir olması gerekiyor. Gönüllülük<br />
yapmanın tek sebebi vicdan<br />
rahatlatmak olmamalı çünkü gönüllülük,<br />
aktif vatandaşlığın bir parçası. Bu<br />
ülkenin ve dünyanın bir parçasıysanız,<br />
ödevlerinizden biri bu.<br />
İhtiyaç Haritası, Change.org,<br />
Oy ve Ötesi gibi yeni nesil kurumların<br />
artması gönüllülüğü<br />
nasıl etki ediyor? İkinci adımda<br />
ise küreselde gönüllüğü teşvik<br />
etmek için hayata geçen nasıl<br />
modeller var?<br />
EÇ: Bu modeller bir tık uzağımızdaki<br />
iyilik hareketleri ki hem bağışçıyı hem<br />
Z<br />
ECE ÇİFTÇİ:<br />
Şirketlerin üretim<br />
bazlı sosyal<br />
projelerinin<br />
hayatları nasıl<br />
dönüştürdüğü güzel<br />
filmlerle anlatılıyor<br />
ama ben Ayşe<br />
Teyze’nin hayatının<br />
ekonomik anlamda<br />
nasıl değiştiğini<br />
sayılarla görmek<br />
istiyorum.<br />
gönüllüyü hem de ihtiyaç sahibini motive<br />
eden bir yaklaşım bu.<br />
Ben İrlanda ve Kanada’daki modellere<br />
çok hâkimim. Eğitim sisteminde<br />
“service learning” denen bir modelle, bir<br />
etiket değil, hayatın tamamında benimsenen<br />
bir yaklaşıma dönüştürüyorlar<br />
gönüllülüğü. Bunu matematikte de kamuda<br />
da görüyorsunuz. Biz ise gönüllülüğü<br />
genelde seçmeli, nadiren de zorunlu<br />
olarak daha yeni yeni ders programlarına<br />
koyduk. Savunduğumuz şey ne? Biz zaten<br />
tarihsel olarak hayırseveriz. Ancak<br />
dünya gönüllülük 5.0’ı konuşurken, biz<br />
daha 1.0’ı inşa etmeye çalışıyoruz.<br />
EE: Gönüllülük faaliyetleri regüle<br />
edilmeyecek bir alan değil. Birincisi kurumların<br />
para toplama yetkisi var mı?<br />
İkincisi bağışçı paraları nereye gidiyor?<br />
Bir bağışçı bunu bilmek zorunda. Türkiye’de<br />
çok gelişmiş bazı sivil toplum kuruluşları<br />
da dahil olmak üzere, bağışların<br />
kaçı sahaya kaçı gitmesi gereken yere gidiyor,<br />
belirtmiyorlar. Sigortasız çalışan gönüllüler<br />
görüyoruz. Gönüllülük alanı gerçekten<br />
etik prensipleri olması gereken bir<br />
iş. Elbette platformlar ve dijitalleşme büyük<br />
fırsatlar yaratıyor ancak önemli olan<br />
bu alanların bataklığa dönüşmemesi.<br />
Kurumsal gönüllülük çalışmaları<br />
artıyor ancak aynı kurumların<br />
yaratmak istedikleri değişimi,<br />
üretim modelleri, tedarik zincirleri<br />
gibi süreçlerle de desteklemeleri<br />
gerekiyor. Ece Hanım siz<br />
nasıl bakıyorsunuz bu konuya?<br />
EÇ: Nasıl ki gönüllülük bireylerde bir<br />
etiket olmamalı diyorsak, aynı şey şirketler<br />
için de geçerli. Dünyada B Corp<br />
ağı var, en azından kurumsal tarafta<br />
buraya girebilmek hiç fena değil. İkinci<br />
adımda, sosyal etki yaratılmaya çalışılan<br />
her şeyin altının nasıl doldurulduğuna<br />
bakmak gerekiyor. Üretim bazlı yapılan<br />
sosyal projelerin hayatları nasıl dönüştürdüğü<br />
güzel filmlerle anlatılıyor ama<br />
ben ekonomik anlamda Ayşe Teyze’nin<br />
hayatının ne kadar değiştiğini de görmek<br />
istiyorum. Ayşe Teyze o marka için<br />
lif örüyorsa, onun ekonomik anlamda<br />
hayatında neyin değiştiğini sayılarla<br />
bilmek istiyorum. Diğer taraftan sosyal<br />
etki raporları yaygınlaşmaya başladı.<br />
Ancak beni en fazla heyecanlandıran<br />
şey sosyal yatırım tarafı. Türkiye’den<br />
çıkacak ya da buraya gelecek sosyal yatırımcıları<br />
heyecanla bekliyorum. ■<br />
NE/NASIL DEĞİŞİR?<br />
DOĞRU<br />
TANIMLAMA<br />
Gönüllülük, bir kurum ve<br />
organizasyonla ilişkili olarak, herhangi<br />
bir ücret almadan yapılan modeli<br />
anlatıyor.<br />
SEMPTOM<br />
Gönüllülük yapılmaması, sosyal<br />
sermaye eksikliğinin bir semptomu.<br />
Bu durum yabancıya güvenmemeyi,<br />
onunla işbirliği yapmamayı getiriyor.<br />
ETİKETLER<br />
Gönüllülük bireyler ve şirketler için,<br />
vicdan rahatlatmaya dayalı bir etiket<br />
olmamalı.<br />
SÜRDÜRÜ-<br />
LEBİLİRLİK<br />
Gönüllülüğün etkisinden bahsedildiği<br />
noktada sürdürülebilirlik esas.<br />
DÖNÜŞÜM<br />
Pandemi gönüllülüğün, para ve zaman<br />
eksikliğinin çok ötesinde olduğunu<br />
gösterdi.<br />
REGÜLAS-<br />
YONLAR<br />
Gönüllülük, etik prensiplerin olması<br />
gereken ve regüle edilmeye muhtaç<br />
bir alan.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 77
MARKETING<br />
Disruption Story<br />
Müşterileri<br />
marka elçilerine<br />
çevirebilmek<br />
Broadwick Live Kurucusu ve Strateji<br />
Direktörü Simeon Aldred, Printworks’ün<br />
başarısının sırrını paylaşıyor.<br />
u NAZLI SELIN ÖZKAN<br />
er CMO’nun rüyası insanların<br />
âşık olacakları,<br />
H<br />
unutulmaz markalar yaratabilmektir.<br />
Bir sonraki<br />
Apple ya da Nike’ı mesela… Markalar<br />
tüketicilerinin, ürünlerine tutkuyla<br />
bağlı olmalarını isterler. Bu yüzden bir<br />
markanın pazarlama stratejisi, müşterilerini<br />
tutkulu marka elçilerine çevirebildiği<br />
ölçüde başarılıdır. Printworks<br />
işte böyle bir marka.<br />
adwick Live’ın kurucusu ve strateji<br />
direktörü Simeon Aldred, insanların<br />
aşık olduğu markalar yaratma konusunda<br />
bir uzman. “Eskiden profesyonel<br />
olarak trompet çalıyordum ama<br />
ürün, deneyim ve markalar yaratmayı<br />
seviyorum. Asıl sevdiğim ve umarım ki<br />
başkalarından daha iyi başardığım şey<br />
işin teknik kısmı” diyor Aldred.<br />
KUSURSUZ MÜŞTERİ DENEYİMİ<br />
İÇİN…<br />
Printworks’ün başarısının ardında,<br />
en ince detayına kadar düşünülmüş,<br />
müşteri deneyimini merkeze alan bir<br />
ürün yatıyor. Ses sistemlerinden konser<br />
programına, ışık şovlarından giriş<br />
sıralarına ve mimarisine, bu mekâna<br />
harcanılan zamanı ve uğraşı fark etmemek<br />
elde değil. “Bizim için dans<br />
pistindeki deneyimin görsel olarak<br />
diğer herkesten daha iyi olması önemli.<br />
Prodüksiyona, ışıklara ve sese ne<br />
kadar yatırım yaptığımızı görüyorsunuz”<br />
diyor Aldred.<br />
Müşteri deneyiminin tutarlılığını<br />
sağlayabilmenin bazı zorlukları var.<br />
Taciz ve suç önleme gibi öngörülmesi<br />
zor olan tehlikelerin müşteri deneyimini<br />
bozmasını engelleyebilmek için<br />
bazı tasarımsal çözümler kullanıyor<br />
Printworks. Aldred’in dediğine göre,<br />
mekânda risk teşkil eden bölgeler bilerek<br />
aydınlık bırakılıyor, barların tasa-<br />
SIMEON ALDRED<br />
MATBAADAN ETKİNLİK MEKÂNINA<br />
Eski bir matbaadan dönüştürülmüş<br />
Printworks, bugünlerde daha çok<br />
efsanevi elektronik müzik konserleriyle<br />
tanınan çok amaçlı bir etkinlik<br />
mekânı. 2017’de hayata geçirilen<br />
Printworks, hızla Londra’nın kültür<br />
ve gece hayatının önemli bir parçası<br />
haline geldi. Bir zamanlar The Daily<br />
Mail ve Evening Standard gibi gazetelerin<br />
evi olan bu eski matbaa, bugünlerde<br />
sayılamayacak kadar fazla ünlü<br />
ismi konuk eden, elektronik müzik<br />
dünyasının vazgeçilmez ikonlarından<br />
biri. Yakın geçmişte Dua Lipa’nın hayli<br />
başarılı canlı yayın konseri Studio<br />
2054’a da ev sahipliği yaptı.<br />
Printworks, Drumsheds ve Exhibition<br />
gibi etkinlik mekânları ve Field<br />
Day ve Festival No.6 gibi müzik festivallerini<br />
bünyesinde bulunduran Brorımı<br />
basit tutuluyor ve sıralar güvenlik<br />
ve kameralar tarafından denetleniyor.<br />
Dans pisti izleniyor ve şüpheli durumlar<br />
“yumuşakça” hallediliyor. “Benim<br />
mekânlarımda altı güvenlik görevlisinin<br />
gelip birilerini sürükleyerek<br />
götürdüğünü göremezsiniz. Güvenlik<br />
ekibimizde pek çok kadın güvenlik görevlimiz<br />
var. Diyaloğu onlar yürütüyor.<br />
Kadın güvenlik görevlilerimiz şüphelilere<br />
gidip kibarca konuşmak istediklerini<br />
söylüyorlar. İnsanların onurunu<br />
kırmamak önemli, çünkü yanlış bir<br />
suçlamadan daha kötüsü olamaz, değil<br />
mi?” diyor Aldred.<br />
Bütün bu etkenler birleşince ortaya,<br />
markaların işbirliği yapmak istediği,<br />
uzmanca tasarlanmış bir ürün<br />
çıkıyor. Her sene Defected, Glitterbox<br />
ve Anjunadeep gibi önemli müzik<br />
markaları Broadwick Live’ın etkinlik<br />
mekânlarında biletleri anında tükenen<br />
günlük etkinlikler düzenliyor. ■<br />
78 <strong>MediaCat</strong>
MARKETING<br />
Bir başka<br />
okula dönüş<br />
Yeni dönemde eğitim<br />
kurumlarını bekleyen<br />
en zorlu gerekliliklerin<br />
başında, öğrencilerine<br />
adaptasyon sürecinde<br />
nasıl bir destek<br />
sağlayacakları, bu<br />
konudaki eğitim araçları<br />
ve ruh sağlığının<br />
bütünlüğünü korumadaki<br />
rolleri olacak. Daha<br />
öncekilerden farklı bir<br />
anlam taşıyan bu okula<br />
dönüş döneminde,<br />
fiziksel eğitimin en önemli<br />
tamamlayıcıları, kaygı<br />
durumu hayli yükselmiş<br />
olan öğrencilere sunulan<br />
destekler ve bütüncül<br />
yaklaşım.<br />
u TUĞBA ÖZÖĞRETMEN<br />
80 <strong>MediaCat</strong><br />
B<br />
u yıl okula dönüşün heyecanı<br />
da sorunları da başka.<br />
Heyecanı başka çünkü bu<br />
kez üç aylık bir yaz tatilinin<br />
değil, 1,5 yıllık bir molanın ardından<br />
gelen kavuşmayı ifade ediyor. Sorunları<br />
başka çünkü öğrencilerin, öğretmenlerin<br />
ve velilerin kaygı durumları her<br />
zamankinden yüksek. Eski normalin<br />
şartlarında okula dönüş döneminde,<br />
eğitim kurumları arasındaki rekabet<br />
dinamikleri, çağın gereklilikleri üzerinden<br />
şekillenirdi. Bu kez gündemde<br />
bambaşka bir başlık var; ruh sağlığı.<br />
Geçtiğimiz ay Sağlık Bakanı Koca’nın<br />
yaptığı, "En net ve yüksek sesle ifade<br />
etmek isterim ki tüm okullarımız zamanında<br />
açılacak. Yüz yüze eğitimden<br />
vazgeçmemiz kesinlikle mümkün değildir"<br />
açıklamasıyla netleşen durumun<br />
ardından, okulların alması gereken<br />
tedbirlerin yalnızca fiziksel değil<br />
ruhsal boyutu da su yüzüne çıktı.<br />
RUHSAL BİLANÇO<br />
OECD’nin Mayıs ayında yayımladığı<br />
“Supporting young people’s mental<br />
health through the COVID-19 crisis”<br />
adlı makalede, çocukların ve gençlerin<br />
ruh sağlığı desteğinden mahrum<br />
kalmalarının en önemli sebeplerinden<br />
biri olarak okulların kapanması<br />
işaret ediliyor. 38 OECD ülkesinden<br />
35’inde pandemi sebebiyle okulların<br />
kapandığı düşünüldüğünde, bu devasa<br />
eksikliğin özellikle 15-24 yaş aralığındaki<br />
gençler için bir ruhsal kriz yarattığının<br />
altı çiziliyor. Bunda ise elbette<br />
okula devamlılığın yarattığı “sosyal etkileşim,<br />
eğitmenlerden görülen duygusal<br />
destek, belirli bir gruba ait olma<br />
hissi ve fiziksel aktiviteye erişim” gibi<br />
avantajların uğradığı erozyon etkili.<br />
Keza dezavantajlı gruplar için belirginleşen<br />
eşitsizlik durumu da ruh<br />
sağlığının yaşadığı yıkımı destekliyor.<br />
Bu dezavantajların büyüklüğünü anlamak<br />
için UNICEF verilerine bakmak<br />
yeterli. Çünkü tek bir veri bile çok şey<br />
söylüyor: Dünya genelinde pandemi<br />
sebebiyle uzaktan eğitime erişimi olmayan<br />
463 milyon çocuk var.
SAĞLIKLI OKUL İKLİMİ = GÜÇLÜ<br />
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ<br />
Peki, öğrencilerin eksikliğini yaşadıkları<br />
bu büyük boşluğu, önümüzdeki<br />
dönemde nasıl doldurmalı? Geçtiğimiz<br />
yaz döneminde Dr. Gresa (Çarkaxhiu)<br />
Bulut, Dr. Özlem Çakıcı, Dr.<br />
Yankı Yazgan ve Güzel Günler Kliniği<br />
Okul Çalışmaları Ekibi tarafından kaleme<br />
alınan Çocuk ve Genç Ruh Sağlığı<br />
Perspektifinden Okula Dönüş Araştırması’nda<br />
önemli çıktılar yer alıyor.<br />
Araştırma sonuçlarında, “Duygusal<br />
zekâ ve sosyal duygusal gelişim (duygu<br />
yönetimi, öz-denetim, empati, öz-farkındalık,<br />
kaygı ve stres yönetimi, psikolojik<br />
sağlamlık ve odaklanma, planlama<br />
vb.) becerilerini okul çapında yaymak,<br />
değişim döneminin zorlayıcı özellikleriyle<br />
başa çıkma dil ve tutumunu<br />
oluşturmak için pandemi dönemi bir<br />
zorunluluk yaratmıştır” deniyor.<br />
Öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin<br />
kendilerini nasıl hissettiklerini<br />
öğrenmek amacıyla yapılan analiz sonuçlarına<br />
göre; bu süreçte öğretmenler<br />
tarafından en çok/sık belirtilen duygular<br />
“tedirgin, kaygılı, üzgün, endişeli,<br />
huzursuz ve bunalmış” şeklinde ifade<br />
ediliyor. Öğrenciler tarafında ise bu<br />
liste “sıkılmış, kaygılı, tükenmiş, öfkeli,<br />
huzursuz ve bunalmış” şeklinde sıralanıyor.<br />
Bu dönemde tüm paydaşların<br />
ihtiyaç duydukları destek, kaygı yönetimi,<br />
zor duygularla ve belirsizlikle baş<br />
etme, uzaktan eğitim sürecine uyum<br />
sağlama, odaklanma zorluklarını aşma<br />
etrafında şekilleniyor. Araştırmacıların<br />
önerileri ise, “bu ihtiyaçlara dönük<br />
sosyal duygusal gelişim programlarının,<br />
okulun özel ihtiyaçları çerçevesine<br />
uyumlanması” yönünde. Raporda,<br />
“Liderlerin okul paydaşlarını destekleyici<br />
olma becerilerini, paydaşlar arası<br />
olumlu ilişkileri ve karşılıklı güveni<br />
içeren olumlu bir okul iklimi, okulun<br />
krizlerle daha iyi baş etmesini sağlayabilecek<br />
bir bağışıklık sistemi olarak düşünülebilir”<br />
deniliyor. Görüldüğü gibi<br />
bu ihtiyaç listesinin yalnızca öğrencilere<br />
yönelik olduğunu düşünmek hata<br />
olur. Çünkü psikolojik destek ve kaygı<br />
yönetimini kolaylaştırmaya yönelik<br />
uygulamalara, öğrencilerin olduğu kadar<br />
öğretmenlerin de ihtiyacı var.<br />
T<br />
Uzmanların<br />
önerileri, sosyal<br />
duygusal gelişim<br />
programlarının,<br />
okulun özel<br />
ihtiyaçları<br />
çerçevesine<br />
uyumlanması<br />
yönünde.<br />
Bölge<br />
EĞİTİMDE ERİŞİLEBİLİRLİK<br />
PANDEMİNİN RÜZGÂRIYLA GELEN<br />
EĞİTİM TASARIMI<br />
Tüm bu gerekliliklerin ardından okula<br />
dönüş dönemini, pandeminin yarattığı<br />
değişim rüzgârının başka bir çarpanıyla<br />
daha değerlendirmek mümkün.<br />
Çünkü görülüyor ki hem kurumların<br />
hem de bireylerin hayatında fark yaratacak<br />
olan şey bütüncül bir eğitim yaklaşımı.<br />
Yukarıda bahsi geçen olmazsa<br />
olmazların da başat rol oynadığı bu<br />
yaklaşımın tasarısında herkese daha<br />
aktif roller düşüyor. Bu değişim rüzgârını<br />
anlamak için son olarak, geçtiğimiz<br />
Aralık ayında TÜSİAD ev sahipliğinde<br />
gerçekleşen “Eğitimde Dönüşüm Alanları<br />
ve Gelecek Senaryoları” isimli webinar’da<br />
söz alan TÜSİAD Eğitim Çalışma<br />
Grubu Başkanı Gamze Dinçkök<br />
Yücaoğlu’nun sözlerine kulak verelim:<br />
“İçinde bulunduğumuz değişken koşullarda<br />
tüm bireylerin 21'inci yüzyıl<br />
becerilerini kazanmasının, öğrenmeyi<br />
öğrenmesinin, yaratıcı düşünme ve<br />
adaptasyon yeteneğinin hiç olmadığı<br />
kadar önem taşıdığını biliyoruz. Bu<br />
becerilerin kazandırılmasında başta<br />
öğrenciler ve öğretmenlerin rolü dönüşüyor.<br />
Diğer taraftan, bu dönüşüm<br />
hepimize daha aktif roller tanımlıyor.<br />
Bu nedenle eğitim sistemimizi bütüncül<br />
bir bakış açısıyla gözden geçirmeye<br />
ihtiyacımız var.” ■<br />
Uzaktan eğitime erişimi<br />
olmayan çocukların<br />
asgari oranı (%)<br />
Doğu ve Güney Afrika 49 67 milyon<br />
Batı ve Orta Afrika 48 54 milyon<br />
Doğu Asya ve Pasifik 20 80 milyon<br />
Ortadoğu ve Kuzey Afrika 40 37 milyon<br />
Güney Asya 38 147 milyon<br />
Doğu Avrupa ve Orta Asya 34 25 milyon<br />
Latin Amerika ve Karayipler 9 13 milyon<br />
Dünya geneli 31 463 milyon<br />
Kaynak: UNICEF Eğitimde Erişilebilirlik Raporu, Ağustos, 2020<br />
Uzaktan eğitime<br />
erişimi olmayan<br />
asgari çocuk sayısı<br />
Pandemide;<br />
38 OECD ülkesinden 35’inde<br />
okullar kapatıldı.<br />
Ortadan kalkan fiziksel<br />
avantajlar<br />
• Sosyal etkileşim,<br />
• Öğretmenlerden görülen duygusal<br />
destek,<br />
• Belirli bir gruba ait olma hissi ve<br />
fiziksel aktiviteye erişim.<br />
ABD’de üniversite tercihlerinde ruh<br />
sağlığı popülaritesini artırdı.<br />
İlkokul ve ortaokul öğrencilerinin<br />
yüzde 46,9’u pandemi sonrası<br />
sosyal hayata karışmada kaygılı.<br />
İlkokul, ortaokul, lise ve<br />
üniversite öğrencilerinde<br />
psikolojik problemler;<br />
• Belirsizlik,<br />
• Sosyal hayata karışma,<br />
• Virüs bulaştırma kaygısı,<br />
• Sosyal hayat eksikliğinin yarattığı<br />
yalnızlığa odaklanıyor.<br />
Kaynak: Covid-19 Etki Raporu, TOÇEV,<br />
Temmuz <strong>2021</strong><br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 81
ADVERTORIAL<br />
Yeni dönemde<br />
ASDF temelli<br />
eğitim modeli<br />
Nil Çiçek<br />
UĞUR OKULLARI GENEL MÜDÜRÜ<br />
Eğitim stratejilerini,<br />
öğrencilerin 21’inci yüzyıl<br />
becerileriyle donanmaları<br />
üzerine kurguladıklarını<br />
belirten Uğur Okulları<br />
Genel Müdürü Nil Çiçek,<br />
“Öğrencilerimizin<br />
‘Akademik’ gelişimleri ile<br />
birlikte ‘Sosyal, Duygusal,<br />
Fiziksel’ gelişimlerine<br />
odaklanacağız” dedi.<br />
82 <strong>MediaCat</strong>
ilyonlarca öğrencinin heyecanla<br />
beklediği <strong>2021</strong>-<br />
M 2022 eğitim öğretim dönemi,<br />
yeni heyecanlar ve<br />
pandemiye karşı alınan bir dizi önlemle<br />
birlikte başlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın,<br />
okulların 6 <strong>Eylül</strong>’de açılacağını<br />
duyurmasının ardından Uğur Okulları<br />
da, yeni ders yılı için hazırlıklarını tamamladı.<br />
Öğrencilerin hijyen ve sosyal<br />
mesafe kuralları çerçevesinde öğrenimlerine<br />
devam etmeleri için çeşitli<br />
önlemler alındı. Ayrıca Uğur Okulları<br />
geçtiğimiz yıl kapsamlı bir çalışma hazırlayarak<br />
“COVID-19 Salgını Sonrası<br />
Eğitim ve Öğretimde Alınacak Tedbirler<br />
ve Uygulamalar Rehberi”ni yürürlüğe<br />
koydu. Türkiye’nin 51 ilindeki 112<br />
okul, bu rehberdeki yönergelerle yeniden<br />
kurgulandı. Rehber, okulun her<br />
alanı, okula geliş ve gidişin her aşaması<br />
için oluşturulmuş önlemleri ve uygulamaları<br />
kapsıyor.<br />
Hem yüz yüze hem de uzaktan eğitim<br />
sürecinde derslere kesintisiz devam<br />
ettiklerini söyleyen Uğur Okulları<br />
Genel Müdürü Nil Çiçek, “Pandemi<br />
eğitim sektörünü doğrudan etkiledi ve<br />
dünyayı kapsayan bir teknolojik dönüşümün<br />
kapılarını bir anda sonuna<br />
kadar açtı. Hem eğitimciler hem de öğrenciler<br />
açısından bakıldığında eğitimde<br />
son bir yılda 10 yıllık yol alındı. Okul<br />
tabanlı eğitim öğretim süreçleri dijital<br />
platformlara aktarıldı. Uğur Okulları<br />
olarak, mühendislik ekibimizin çalışmalarıyla<br />
geliştirilen kişiye özgü ve<br />
yapay zekâ tabanlı dijital öğretme platformu<br />
Metodbox’ı dört yıldır okullarımızda<br />
aktif olarak kullanıyorduk. Bu<br />
nedenle uzaktan eğitim sürecine hem<br />
eğitimciler hem de öğrenciler kolaylıkla<br />
adapte oldu. Ayrıca son bir yıldır<br />
canlı derslerimizi, yerli ve eğitim odaklı<br />
görüntülü görüşme sistemi SeeMeet<br />
üzerinden gerçekleştiriyoruz” dedi.<br />
AKADEMİK, SOSYAL, DUYGUSAL<br />
VE FİZİKSEL DESTEK<br />
Uzaktan eğitim sürecinde öğrencilerin<br />
akademik gelişimini sürdürdüğünü<br />
ancak okuldan, öğretmenlerinden ve<br />
arkadaşlarından ayrı kaldıklarını ifade<br />
eden Çiçek, öğrencilerin Akademik,<br />
Sosyal, Duygusal ve Fiziksel (ASDF)<br />
gelişimini desteklemenin önemini ve<br />
Uğur Okulları’na özgü bir eğitim modeli<br />
olan ASDF’yi şöyle anlattı:<br />
D<br />
Öğrencilerin<br />
başarı düzeylerini<br />
yükseltmek<br />
ve nitelikli<br />
bireyler olarak<br />
yetişmelerini<br />
sağlamak biz<br />
eğitimcilerin<br />
görevi.<br />
“Öğrencilerin başarı düzeylerini<br />
yükseltmek ve nitelikli bireyler olarak<br />
yetişmelerini sağlamak biz eğitimcilerin<br />
görevi. Hayat boyu başarı için,<br />
eğitim öğretime başladığımız ilk günden<br />
bu yana öğrencilerin “Akademik,<br />
Sosyal, Duygusal ve Fiziksel” gelişimini<br />
desteklemeyi önemsiyoruz. Bu kapsamda<br />
ASDF eğitim modelini uyguluyoruz.<br />
Pandemi nedeniyle 1,5 yıldır öğrencilerimizden<br />
uzak kalmış olsak da, bu yıl<br />
Türkiye genelinde aşılamanın artmış olması<br />
ve gerekli önlemlerin alınmasıyla<br />
tekrar okullarda buluşuyoruz.<br />
Bu yıl öğrencilerimizin akademik<br />
eğitimlerinin yanı sıra özellikle sosyal,<br />
duygusal ve fiziksel gelişimlerine odaklanacağız.<br />
ASDF eğitim modeli kapsamında;<br />
öğrencilerin doğal bir çevrede,<br />
kendilerini rahatça ifade edebilecekleri<br />
bir öğrenme ortamında, kültürel<br />
ve sosyal paylaşım içinde bulunarak,<br />
deneyimleyerek öğrenmelerini sağlıyoruz.<br />
Akademik olarak, öğretmen<br />
kadromuzdan yabancı dil eğitimine,<br />
kariyer planlamasından sınav başarısına<br />
kadar, öğrenciye kendi bilişsel gelişimini<br />
dikkate alarak bir eğitim veriyoruz.<br />
Öğrencilerin sosyal becerilerinin<br />
gelişmesi için akademik bilgiler ışığında<br />
planlanan kulüp ve atölye çalışmaları,<br />
kültür ve sanat projeleri, sosyal sorumluluk<br />
faaliyetleri ve kişisel gelişim<br />
odaklı etkinlikler gerçekleştiriyoruz.<br />
Duygusal açıdan baktığımızda; öğrencilere<br />
iç kontrol geliştirme, olumlu düşünme,<br />
duygularını tanıma ve uygun<br />
yollarla ifade etme, öz benlik saygısı<br />
geliştirme gibi beceriler kazandırılıyor.<br />
Son olarak dikkat ve algıyı güçlendirici,<br />
yaratıcılıklarını geliştirici etkinliklerle<br />
ve sportif aktivitelerle fiziksel gelişimlerini<br />
de destekliyoruz.”<br />
5 DİL 2 BECERİ TEMELLİ EĞİTİM<br />
Eğitim stratejilerini öğrencilerin<br />
21’inci yüzyıl becerileriyle donanmaları<br />
üzerine kurguladıklarını belirten<br />
Çiçek, Uğur Okulları’nın “5 dil ve 2<br />
beceri temelli eğitim” yaklaşımlarına<br />
dikkat çekti. Beş dil içerisinde ilk sırada<br />
Türkçe’nin yer aldığını söyleyen Çiçek<br />
sözlerini şöyle sürdürdü: “Hayat başarısının<br />
artması için anadili öğrencilerimize<br />
çok iyi öğretmeliyiz. Okumaya<br />
yapılan yatırım hayat başarısına yapılan<br />
en büyük yatırımdır diye düşünüyoruz.<br />
İkincisi bilimin dili matematik.<br />
Bilimin, evrenin, doğanın dili olarak<br />
nitelendirdiğimiz matematik disiplinini,<br />
diğer tüm disiplinlerle ilişkilendirerek,<br />
öğrencilerimizin bilimi hayatla<br />
ilişkilendirmesini sağlıyoruz. Üçüncüsü<br />
iletişimde en temel dillerden biri<br />
olan İngilizce. Dil öğretiminden çok dil<br />
edinimine odaklanıyoruz. İngilizce’yi<br />
iyi konuşan, okuyan, anlayan ve kendini<br />
yabancı dilde de iyi ifade eden bireyler<br />
yetiştirmek istiyoruz. Dördüncü dil,<br />
teknolojinin dili olan STEM, kodlama,<br />
robotik, yazılım dilidir. Beşinci dil ise<br />
insanlık dili. Yani ‘öncelikle iyi insan<br />
olmak’. Bu beş dilin yanında ise kazanmaları<br />
gereken iki beceriyi de onlara<br />
aşılıyoruz: sanat ve spor becerisi. Öğrencilerimizin<br />
yaş grubu ihtiyaçlarını<br />
gözeterek planlamalarımızı ve yatırımlarımızı<br />
yapıyoruz. Ayrıca öğretmenlerimizin<br />
ve yöneticilerimizin mesleki ve<br />
bireysel gelişimlerini destekleyen hizmet<br />
içi eğitim programları her zaman<br />
en önemli gündemlerimizden biri.” ■<br />
ASDF NEDIR?<br />
ASDF eğitim modeli kapsamında;<br />
öğrencilerin doğal bir çevrede,<br />
kendilerini rahatça ifade<br />
edebilecekleri bir öğrenme<br />
ortamında, kültürel ve sosyal<br />
paylaşım içinde bulunarak,<br />
deneyimleyerek öğrenmeleri<br />
sağlanıyor.<br />
5 DIL + 2 BECERI<br />
NEDIR?<br />
Türkçe<br />
Matematik<br />
İngilizce<br />
STEM<br />
İnsanlık dili<br />
Sanat<br />
Spor<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 83
DİJİTAL<br />
Pardon<br />
amacınız<br />
nedir?<br />
KAYHAN DURAL<br />
4129Grey, Chief Digital Officer<br />
Öncelikle bir konuda el sıkışalım.<br />
Kampanya yaparak markaya amaç<br />
kazandırılmaz. Markanın amacı<br />
işinin amacı olabilir ancak.<br />
84 <strong>MediaCat</strong><br />
Purpose.<br />
Amaç.<br />
Amaçlı markalar.<br />
Brand purpose.<br />
Purposeful brands.<br />
Amacı olan marka.<br />
Ama….<br />
Çok amaçlı” bir global ödül<br />
“<br />
sezonunu geride bırakıyoruz.<br />
Her endüstride amaçtan<br />
amaca koştuğumuz bir<br />
Cannes ve D&AD kombosu yaşadık.<br />
PR Week, Campaign gibi mecraların<br />
Cannes henüz başlamadan “Cannes’da<br />
purpose kazanacak” başlıklı haberleri<br />
bir kenarda dursun, biz Ipsos Mori’nin<br />
Veracity Index’ine, meslek grubu profesyonellerine<br />
ve güveni sorgulayan<br />
araştırmasına bakalım. Bankacılardan,<br />
emlakçılardan, gazetecilerden<br />
hatta politikacılardan daha az güvenilen<br />
bi meslek grubu var: Reklamcılar.<br />
Reklamcılığa sektör dışından biri gibi<br />
bakmayı beceremediğimiz için işimizde<br />
sıklıkla gerçek olanla bağlantıyı<br />
kaybettiğimizi düşünüyorum. Size de<br />
oluyor mu?<br />
MARKA AMACI KARŞITI DEĞİLİM<br />
Yeni tüketicinin dünyayı iyi yönde de-<br />
ğiştiren markalara yakın hissettiğini<br />
ve bu yönde adım atılması gerektiğini<br />
düşünüyorum. Fakat bu konuyu, olması<br />
gerektiği yerin çok önüne koyup<br />
zaten zor koşullardan ötürü reklama<br />
eskisi gibi bütçe ayıramayan birçok<br />
markayı birazcık fazla zorluyor olabilir<br />
miyiz? Belki… En azından marka amacını<br />
kavrayışımızda genel bir eksiklik<br />
olduğundan eminim.<br />
Öncelikle bir konuda el sıkışalım.<br />
Kampanya yaparak markaya amaç<br />
kazandırılmaz. Markanın amacı işinin<br />
amacı olabilir ancak. Bir marka<br />
gerçekten bir konuda aksiyon alıyordur,<br />
işiyle amaç edinmiş ve marka<br />
iletişime yansıtıyordur, harika. Fakat<br />
“Gazozumdan şekeri attım, şimdi<br />
hangi konuda amaç edinsem? Şeker<br />
yok artık. Obeziteye savaş mı açsak?<br />
Bir dernek mi kursak, mesela İnsülin<br />
Derneği… Yok yok, şekerin mental zararını<br />
ele alıp biz well-being, mindfulness<br />
taraflarında açılımlar yapalım.”<br />
Buraları yanlış anladık.<br />
-MIŞ GİBİ YAPANLAR<br />
Silikon Vadisi idealizmini alıp ürettiğimiz<br />
her şeyin ortasına koymamıza<br />
gerek olmayabilir. Facebook, “insanlara<br />
bir komünite olma gücü vermek<br />
ve dünyayı yakınlaştırmak” amacıyla<br />
kurulmadı. Daha ziyade üniversiteli<br />
gençlere birbirlerini tanıma ve<br />
değerlendirme fırsatı veren bir web<br />
sitesiydi. Bu konularda da fazla güzelleme<br />
yapıp inanıyormuş gibi yapıyoruz.<br />
Henüz ürününü doğru şekilde<br />
pazarlayamamış, birçok mecrada<br />
olması gerektiği şekilde yerini dahi<br />
alamamış birçok markanın “Bizim<br />
amacımız, öhöm, ehem” dediğini görüyoruz.<br />
E ama daha penetrasyonun<br />
olması gereken yerde değil, bilinmiyorsun<br />
veya her sene liderden uzaklaşan<br />
bir “challenger”sın? Performans<br />
pazarlama stratejin yok.<br />
Markaya katkı sağlayabileceğimiz<br />
yüzlerce yol var, amaç bunlardan sadece<br />
biri ve çoğunlukla göstermelik.<br />
Biz gerçek olanlardan başlayalım. (!)<br />
(Hakkıyla yapanlar baş tacı.) ■<br />
Kültür Yorumcusu ve<br />
Matematikçi Eric Weinstein<br />
“The idealism of every age is the<br />
cover story for its greatest heist.”<br />
“Her dönemin idealizmi, dönen<br />
gerçek dolabı saklayan hikâyedir."
DİJİTAL<br />
Bizi Etkileyen Her Şey #5<br />
Doğa bayrak<br />
kaldırıyor<br />
Son bir ayda yaşananlar gösterdi<br />
ki biz dijital dünyalardan, startup’lardan,<br />
teknolojiden, popüler<br />
kültürden bahsederken aslında<br />
dünyanın en eski mirasını yerle bir<br />
etmişiz. Popüler olanı ararken eski<br />
ama değerli olanı gözden kaçırmışız.<br />
u IŞIL KARAASLAN<br />
ş hayatlarımızda kullandığımız<br />
bir terim “bayrak kal-<br />
İ<br />
dırma”. Zamanında yapılmadığında<br />
yöneticilerden<br />
uyarı alınan, asıl büyük problemin bir<br />
sorun çıkması değil, bu sorunun çözümü<br />
için aksiyon alınmaması olduğunu<br />
hatırlatan bir jargon.<br />
Son bir ayda yaşananlar gösterdi<br />
ki biz burada dijital dünyalardan,<br />
start-up’lardan, teknolojiden, popüler<br />
kültürden bahsederken aslında dünyanın<br />
en eski mirasını yerle bir etmişiz.<br />
Popüler olanı ararken eski ama değerli<br />
olanı gözden kaçırmışız.<br />
Bunu gözden kaçırmayan ve yıllardır<br />
doğa için bir şeyler yapmaya<br />
çalışan Tema Vakfı, Instagram dünyasında<br />
da son bir ay içerisinde adı en<br />
çok geçen hesaplardan birine sahip.<br />
Belki de ilk kez “yukarı kaydır”lar<br />
ihtiyacımız olmayan bir ürüne değil<br />
de dünyanın ihtiyacı olduğu bir şeye<br />
yönlendi.<br />
Bu sefer Tema Vakfı’nı inceliyoruz<br />
86 <strong>MediaCat</strong><br />
m<br />
Tema Vakfı,<br />
Instagram dünyasında<br />
son bir ay<br />
içerisinde adı<br />
en çok geçen<br />
hesaplardan birine<br />
sahip.<br />
ve etrafında buraya duyarlı segmentleri<br />
bulmayı amaçlıyoruz.<br />
TEMA VAKFI AĞ YAPILARI<br />
Deeper’ın Network Structure Analytics<br />
(NSA) teknolojisi sosyal medya<br />
üzerinde oluşan ağ yapılarını incelemek<br />
üzere geliştirildi. Sosyal medyada<br />
karşılığı olan herhangi bir başlık/<br />
hesabın gücünü ve özelliklerini sadece<br />
takipçi yapılarını inceleyerek ortaya<br />
çıkarmak mümkün. NSA’i hızla değişen<br />
trendlerin takipçi ağlarını ortaya<br />
çıkarmak için kullandığımızda, ortaya<br />
Tema Vakfı’nı takip eden kişileri anlama<br />
konusunda dikkat çekici bulguları<br />
olan bir araştırma çıktı.<br />
Aslında Tema pek çok analizde<br />
merkezde çıkan bir hesap ama son bir<br />
ay içerisinde daha fazla kişiyi ve segmenti<br />
kapsadığını görüyoruz. Artık<br />
sadece belirli segmentler değil farklı<br />
grupları da etkiliyor.<br />
Tema ağ yapıları incelendiğinde<br />
Türkiye özellikle Tema’nın çevresinde;<br />
yardım dernekleri, ünlüler, devlet<br />
ve holdingler etrafında toplanmış gibi<br />
görünüyor.<br />
HARİTANIN MERKEZİNDE<br />
YARDIMLAŞMA VAR<br />
Haritaya baktığımız zaman ilk dikkatimizi<br />
çeken, Tema’nın etrafına toplanmış<br />
yardımlaşma ağı. Özellikle son<br />
bir ay içerisinde görünüyor ki herkes<br />
Tema üzerinden bir “duyarlılık” geliştirmiş.<br />
Eski analizlere bakıldığında<br />
daha çok etrafında “sosyal hayattan<br />
kişileri” barındıran Tema, son bir iki<br />
ay içerisinde herkesin merkezi haline<br />
gelmiş.<br />
Bilim çok öne çıkıyor. Aşıyla birlikte<br />
gündeme düşmeye başlayan bilim<br />
dünyası burada da karşımıza çıkıyor.<br />
Bilim, yardım, devlet ve bunlara imkân<br />
sağlayan holdingler etrafındaki bir<br />
dünyanın arasında Tema.<br />
BİR DERDİM VAR<br />
Merkez daha önceki analizlerde daha<br />
çok moda, dekorasyon, ünlülük etrafında<br />
dönerken; konu çevre olunca daha<br />
çok “dertlenenler” üzerinden dönüyor<br />
gibi görünüyor. Derdi olan ünlüler, derdi<br />
olan mizah derken hayat biraz daha<br />
amaç uğruna yaşamaya kayıyor gibi.<br />
Burada özellikle Sarkastikler, Dertli<br />
Edebiyat, Magazin Ünlüleri ve Sanatseverler<br />
önemli segmentler.<br />
HER ŞEYİ AYNI ANDA<br />
DÜZELTME İSTEĞİ<br />
Bir taraf sıkıntılı giderken hayattaki diğer<br />
alanları da iyileştirme isteği gündeme<br />
gelmiş gibi görünüyor. Sağlıklı yaşam<br />
bunlardan bir tanesi. Sadece yeme<br />
içme değil, yerken ve içerken çevreye<br />
verdiğimiz zararı da düşündüğümüz<br />
anlar çoğalıyor. Atık, su, tarım gibi<br />
konular da tekrar gündeme geliyor ve<br />
sağlık bireysellikten uzaklaşıp dünya<br />
sağlığına evriliyor. Yaşarken Düşünenler<br />
segmenti buna en iyi örneklerden<br />
biri.■
DİJİTAL<br />
TEMA VAKFI DÜNYASINDA 10 SEGMENT<br />
Spacex<br />
İstanbul Modern<br />
KÂR AMACI GÜTMEYEN ORGANİZASYONLAR<br />
BBC News<br />
Sanat S<br />
Adından da anlayabileceğiniz gibi yardım kuruluşlarının olduğu<br />
bir dünya. Her anlamda her konuyla ilgili yardımlaşmanın<br />
merkezi burası.<br />
Discovery<br />
Salt<br />
YAŞARKEN DÜŞÜNENLER<br />
Artık dünyanın nereye gittiğini sorgulayan ve bunun için neler<br />
yapabileceğine kafa yoran bir kitle. “İyi” yaşarken dünya için<br />
“kötü” bir şeyler yaptığının farkında olanların belki de içini<br />
rahatlatma seansı burası. Sıfır Atık, Yarının Suyu gibi hesaplar<br />
merkezde.<br />
Aykut Elmas<br />
Uberkuloz<br />
Sarkastikler<br />
Popular<br />
Science<br />
Bilime Güvenin<br />
Kar<br />
DEVLET ERKANI<br />
Varböyletipler<br />
Bakanlıkların, jandarma ve polisin oldukları bir segment. Güncel<br />
konuları takip etmek isteyenlerin başvurdukları, ilk ağızdan<br />
haber veren hesaplar burada.<br />
Dertli E<br />
BİLİME GÜVENİN<br />
Gonca<br />
Vuslateri<br />
Magazin Ünlüleri<br />
T<br />
Her dediklerinin yavaş yavaş çıktığını gördüğümüz bir dünya.<br />
Aşıyla hayatımıza giren “bilim kazanacak” mottosu burada da<br />
karşımızda. Aslında hep orada bir yerde olduğunu bildiğimiz<br />
ama önemini bazen unuttuğumuz bilimin, kafamıza vura vura<br />
orada olduğunu ve ona ihtiyacımız olduğunu bize anlattığı bir<br />
dünya. Merkezde Popular Science var.<br />
Demet Akalın<br />
İrem Derici<br />
Devlet Erkanı<br />
DERTLİ EDEBİYAT<br />
Hadise<br />
Jandarma<br />
Dışavurumun yeri. Etliye sütlüye dokunmadan değil de bizi üzen,<br />
kıran her şeyin açıkça konuşulduğu bir edebiyat dünyası. Kendi<br />
gündemini değil dünyanın gündemini takip edenlerin yeri.<br />
88 <strong>MediaCat</strong><br />
T.C. İç<br />
İşleri<br />
Bakanlığı<br />
T.C. Orman<br />
Bakanlığı
Arter<br />
Kolektif House<br />
Yarının Suyu<br />
YARDIMLAŞMA AĞI<br />
everler<br />
Sıfır Atık<br />
Buğday Derneği<br />
Hepimizin aynı gemide olduğumuzu hatırladığımız şu günler<br />
için arada bir bariyer kalmadan, herkesin yardım ettiği<br />
dünyanın yardımseverleri burada. Koç Holding, Sabancı<br />
gibi kuruluşlar merkezde.<br />
Amacı Gütmeyen<br />
Org<br />
Yaşarken Düşünenler<br />
Osman<br />
Müftüoğlu<br />
MAGAZİN ÜNLÜLERİ<br />
Hergün televizyonda görmeye alıştığımız fakat bu sefer<br />
sahalarda da gördüğümüz ünlüler burada. Sadece<br />
televizyondan ibaret olmadıklarını gösterdikleri bir dünya.<br />
Unicef Türkiye<br />
Yardımlaşma Ağı<br />
debiyat<br />
TEGV<br />
Koç Holding<br />
Tohum Otizim<br />
Akut Derneği<br />
Darüşşafaka<br />
SANATSEVERLER<br />
Şehrin gezen, sanata ilgi duyan kitlesi ama bunu biraz da<br />
sosyallik için yapan, gittiği müzelerde Hikâye paylaşan<br />
bir dünya. Şehirde ne var ne yok buradan sorulur ama<br />
koleksiyoner olmak zorunda değiller. Güzel bir sergi sonrası<br />
arkadaşlarla güzel bir yemek yiyen, para harcayan, gezen<br />
bir kitle. Yeni nesil çalışan genç yetişkin dünyası da diyebiliriz<br />
buraya. Merkezdeki isimler; Arter, Salt, İstanbul Modern,<br />
Kolektif House.<br />
Sabancı Vakfı<br />
R’nin Elitleri<br />
SARKASTİKLER<br />
Gülse Birsel<br />
Cem Yılmaz<br />
Mert Fırat<br />
Ayşe Arman<br />
Genç nesil sarkastik dünyası. Ağırlıklı gençleri içine alan,<br />
efor sarfetmeden herkes ve her şeyle dalga geçenlerin<br />
dünyası. Olayların değil, o olayların nasıl anlatıldığının<br />
önemli olduğu bir dünya. Merkezde kendileri değil, dalga<br />
geçtikleri şeyler var. Merkezdeki isimler; Var Böyle<br />
Tipler, Uberkuloz, Aykut Elmas.<br />
Kafa<br />
Dergisi<br />
TR’NIN ELITLERI<br />
Şiir Sokakta<br />
Felsefe<br />
Kulübü<br />
Türkiye’nin gezen, para harcayan, büyük masalarda oturmayı<br />
seven, tatillere giden kaliteli bir kitlesi. Bu yüzden takip ettikleri<br />
kişiler de farklı alanlardaki en kaliteli isimler. Merkezdeki<br />
isimler; Gülse Birsel, Cem Yılmaz, Ayşe Arman.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 89
DİJİTAL<br />
Trendyol’un<br />
başarı<br />
öyküsünden<br />
dersler<br />
İkincisi gerçekleştirilen Facebook<br />
Talks, Türkiye’de toplam perakende<br />
içerisindeki payı yüzde 11 olan e-ticaretin<br />
geleceğinde yıldızının parlamasını<br />
isteyen tüm paydaşlar için önemli çıktılar<br />
sunuyor. Dahası keşif ticaretine dair<br />
konuşacak çok şey var.<br />
u GÖNÜL HADIMLI<br />
rendyol’un bugün itibarıyla<br />
T<br />
10 bin aktif satıcısı ve Dolap<br />
uygulaması üzerinden<br />
de 1 milyonu aşkın bireysel<br />
satıcısı bulunuyor. Yaz sezonunun son<br />
Facebook Talks oturumunda ele alınan<br />
bu başarı öyküsünden çıkarılacak bazı<br />
esaslı dersler var elbette. Ve bu stratejinin<br />
sırtını dayadığı üç ana başlık:<br />
sürdürülebilirlik, ölçümlenebilirlik ve<br />
içerik kalitesi.<br />
Facebook E-Ticaret Sektör Lideri<br />
Gül Yüksel Akkaya, tüketicilerin markalardan<br />
beklentilerinin arttığını ve<br />
tek bir doğrunun olmadığını, hangi<br />
stratejinin hangi hedef kitleyi yakalamada<br />
daha başarılı olacağının denenerek<br />
öğrenildiğini belirtiyor. Artık tüketicilerin<br />
kendi beğenecekleri ürünleri<br />
karşılarında görmek istediklerini söyleyen<br />
Akkaya, Trendyol’un keşif ticaretini<br />
benimseyerek ve müşteri ihtiyaçlarını<br />
tahmin ederek, keşif yoluyla talep<br />
oluşturduğuna vurgu yapıyor.<br />
Trendyol CMO’su Erdem İnan ve<br />
Akkaya ikilisinin birlikte defalarca<br />
kez altını çizdikleri konu ise, ölçümlenebilirlik.<br />
Test yapmadan stratejinizin<br />
doğruluğundan emin olamayacağınızı<br />
belirten İnan, “Test yapacak<br />
kadar değil, test yapmayacak kadar<br />
paranız var mı?”sorusunu soruyor.<br />
İkili, test yapmanın stratejilerin sonuçlarını<br />
görebilmenin tek yolu olduğunu<br />
söylüyor ve bu sene gerçekleştirilen<br />
Trendyol Ramazan İndirimi kampanyasını<br />
örnek gösteriyor. ■<br />
ÖRNEK VAKA: TRENDYOL RAMAZAN KAMPANYASI<br />
NEDEN<br />
YAPILDI?<br />
NASIL<br />
YAPILDI?<br />
SONUÇ<br />
Sıklıkla büyüme odaklı performans kampanyaları<br />
yapan Trendyol’un, kampanyaların satış sonucu<br />
getirip getirmediği, marka bilinirliğini nasıl<br />
etkilediği gibi cevapsız soruları vardı. Tüm bu<br />
soruları gidermek isteyen marka, Ramazan<br />
döneminde özel olarak bir ölçümleme yaptı.<br />
Facebook’un “conversion lift” ve “brand<br />
lift” araçlarıyla ölçümleme yapılarak, sınırlı<br />
kampanya bütçesinin performans ve bilinirlik<br />
segmentlerine nasıl dağıtılması gerektiğine<br />
karar verildi.<br />
Performans ve bilinirliğin birlikte olduğu stratejilerin<br />
sadece performans stratejilerine göre 2,3 kat daha<br />
fazla kişiye ulaştığı ve daha fazla satışa dönüştüğü<br />
öğrenildi. Yalnızca Ramazan kampanyası yapıldığı<br />
için gelen satışlar (incremental sales) normal bir<br />
döneme göre 6,5 kat artış gösterdi. Bireylerin<br />
ürünleri istek listelerine eklemeleri toplamda yüzde<br />
40 artış gösterdi.<br />
Trendyol, marka bilinirliği ve performans<br />
kampanyalarını birlikte yürütmenin daha çok satış<br />
getirdiğinden ve daha çok kişiye ulaştığından<br />
verilerle emin oldu.<br />
90 <strong>MediaCat</strong>
ADVERTORIAL<br />
Hedefimiz<br />
hayvanlar<br />
için daha iyi<br />
bir dünya<br />
Royal Canin Türkiye, sorumlu<br />
hayvan sahipliği konusunda<br />
farkındalık oluşturmak ve hayvan<br />
terk edilmelerinin önüne geçmek için<br />
Bunu Bi’ Düşünün mini dizi projesini<br />
hayata geçirdi. Royal Canin Türkiye<br />
Ülke Müdürü Aslı Çelikkol ile projeyi<br />
ve markanın sosyal farkındalık<br />
felsefesini konuştuk.<br />
Öncelikle Royal Canin’i ve kurumsal<br />
felsefesini anlatabilir<br />
misiniz?<br />
Royal Canin olarak tüm çalışmalarımızın<br />
merkezinde öncelikle “kediler ve<br />
köpekler” bulunuyor. Her birinin eşsiz<br />
olduğunu biliyor, farklı doğalarına<br />
saygı gösteriyor ve farklı ihtiyaçlarına<br />
yönelik geliştirilmiş 200’ün üzerinde<br />
sağlıklı beslenme çözümleri sunuyoruz.<br />
Onlara verdiğimiz önem, hassas ve<br />
etkili beslenme çözümleri sunmamızı<br />
ve hayvan dostlarımızın en iyi hayatı<br />
yaşamasına yardımcı olmamızı sağlıyor.<br />
Bilim ve gözleme dayalı beslenme<br />
yaklaşımıyla düzenli Ar-Ge çalışmaları<br />
gerçekleştiriyor ve tüm bulgularımızı<br />
bilgi paylaşımı ilkemiz doğrultusunda<br />
veteriner hekimler ve profesyonellerle<br />
paylaşarak geliştiriyoruz. Bireyden<br />
92 <strong>MediaCat</strong><br />
önce takım ilkemiz doğrultusunda ise<br />
sahip olduğumuz ortak mirasa saygı<br />
gösteriyor; içinde bulunduğumuz toplum<br />
ve topluluklara değer katmaya<br />
odaklanıyoruz.<br />
Royal Canin’in vizyonunu nasıl<br />
tanımlarsınız?<br />
Royal Canin olarak kendimizi hayvanlar<br />
için daha iyi bir dünyayı mümkün<br />
kılmaya adadık. Hayvanların mutluluk,<br />
sağlık ve refahlarını sorumlu<br />
hayvan sahipleri uygulamalarıyla sağlamaya<br />
çalışıyoruz. Her hayvanın en<br />
temelde, açlık ve susuzluktan, sağlık<br />
sorunlarından ve korku/stres unsurlarından<br />
uzak bir yaşama erişim; uygun<br />
barınma koşulları ve kendisini olduğu<br />
gibi ifade edebilme hakkı bulunuyor.<br />
Bu hakları daha görünür kılabilmek ve<br />
sosyal farkındalığı artırabilmek adına<br />
ASLI ÇELİKKOL<br />
Royal Canin<br />
Türkiye<br />
Ülke Müdürü
hayata geçirdiğimiz çalışmaların ana<br />
çatısını “sorumlu hayvan sahipliği”<br />
kavramı oluşturuyor.<br />
Sorumlu hayvan sahipliğiyle sahiplenilen<br />
hayvanların hayatları boyunca<br />
ihtiyaçlarının karşılanarak sağlıklı,<br />
mutlu ve refah içinde yaşayan hayvanlar<br />
olabilmelerine odaklanıyoruz. Hayvan<br />
sahiplerinin daha sahiplenme<br />
aşamasında, kendilerinin ve yaşam<br />
tarzlarının bir canlıyı sahiplenmeye<br />
hazır olup olmadığını sorgulamalarını<br />
istiyoruz. Bu alandaki farkındalık ve<br />
bilgi düzeyini artırmak amacıyla çeşitli<br />
çalışmalar ortaya koyuyor ve hayvan<br />
sahiplerini her anlamda desteklemeye<br />
çalışıyoruz. Son olarak, hayvan sahipliği<br />
kavramını güçlendirme çalışmalarını<br />
Bunu Bi’ Düşünün isimli mini dizi<br />
projesiyle taçlandırdık.<br />
Bunu Bi’ Düşünün projenizden<br />
bahseder misiniz?<br />
Bunu Bi’ Düşünün isimli dizi projemiz,<br />
hayvan haklarının bir başka önemli<br />
boyutu olan hayvan refahı olgusuna ve<br />
hayvanların kendilerine özgü beslenme,<br />
sağlık, bakım, ilgi, onları oldukları<br />
gibi kabul etme, birlikte oyun oynama<br />
ve anlaşılma gibi ihtiyaçlarının da karşılanması<br />
gerektiğine vurgu yapıyor.<br />
Dizi projemizle hayvan sahiplerini<br />
hayvan sağlığı, refahı, beslenmesi ve<br />
bakımı konusunda güçlendirerek sorumlu<br />
hayvan sahipliği konusunda farkındalık<br />
oluşturmayı, ülkemizin önemli<br />
sorunlarından biri olan hayvan terk<br />
edilmelerinin önüne geçebilmeyi ve<br />
doğru bakış açısıyla hayvan sahiplenilmesini<br />
teşvik edebilmeyi hedefliyoruz.<br />
Bu kapsamda dizi projemiz ile “Bunu<br />
bi’ düşünün” diyerek hayvan sahiplerini<br />
yaşam boyu birliktelik için sorumluluklarını<br />
düşünmeye davet ediyoruz.<br />
Projenin kadrosundan ve konusundan<br />
da bahseder misiniz, ne<br />
zaman yayınlanmaya başladı?<br />
Sekiz bölümlük mini dizi projemiz<br />
Bunu Bi’ Düşünün, BluTV ile hayata<br />
geçirdiğimiz işbirliği kapsamında 20<br />
Ağustos’ta, bu online video platformunda<br />
yayına girdi. Mini dizi projemizle<br />
sorumlu hayvan sahipliği konusunda<br />
bireyselden kolektife yayılan bir<br />
farkındalık yaratmayı hedefliyoruz. Bu<br />
kapsamda hayvanseverler ve veteriner<br />
H<br />
Bunu Bi’ Düşünün<br />
projemiz hayvan<br />
refahı olgusuna<br />
ve hayvanların<br />
kendilerine özgü<br />
beslenme, sağlık,<br />
bakım, ilgi, onları<br />
oldukları gibi kabul<br />
etme, birlikte<br />
oyun oynama ve<br />
anlaşılma gibi<br />
ihtiyaçlarının<br />
da karşılanması<br />
gerektiğine vurgu<br />
yapıyor.<br />
hekimler başta olmak üzere izleyen<br />
tüm paydaşlarımızdan oldukça olumlu<br />
dönüşler aldık.<br />
Hazırlıksız Yakalanan Yağmur, Çok<br />
Meşgul Adam Cenk, Dünyayı Kurtaran<br />
Çocuk Feza, Sevmeyi Unutmayan Münevver<br />
gibi başlıklara sahip mini dizi,<br />
birbirinden tamamen farklı sekiz kişiyi<br />
ve onların hayvanlarıyla ilişkilerini<br />
konu alıyor. Mini dizide yer alan birbirinden<br />
farklı karakterlerin ortak noktası<br />
ise hayvanlarıyla kurdukları ilişki<br />
ve bu ilişkinin taşıdığı sorumluluklar.<br />
Hayalî bir uzmanın odasında geçen<br />
mini dizide, hayvan sahiplerinin hikâyeleri<br />
üzerinden, her bölümde sorumlu<br />
hayvan sahipliği konusunun farklı bir<br />
alt başlığı odağa alınıyor. İnsanların<br />
hayvanlarıyla ilişkilerindeki sorumluluk<br />
bilincinde geliştirilmesi gereken<br />
noktalar olduğu gerçeğine pozitif<br />
mesajlarla değiniliyor. Senaryosunu<br />
Erkan Tunç’un yazdığı, yönetmen koltuğunda<br />
Onur Ünlü’nün oturduğu mini<br />
dizide hayvanlarla paylaşılan yaşamı<br />
güzelleştiren anılar da işleniyor.<br />
Mini dizinin ana karakteri olan<br />
uzman rolünde ise usta oyuncu Ahmet<br />
Mümtaz Taylan var. Aslında bir şair<br />
olan ama yaşadığı bir ayrılık sonrası<br />
hayatını tamamen değiştiren Ahmet<br />
Kenan karakteri, yaşam boyu bir birlikteliği<br />
mümkün kılabilmek için hayvan<br />
sahiplerine sorumlu hayvan sahipliği<br />
ve onları eşsiz doğalarıyla oldukları gibi<br />
kabul etme konusunda yol gösteriyor<br />
ve hayatını hayvanlar için daha iyi bir<br />
dünya yaratmaya adıyor. Her bölümde<br />
farklı bir oyuncunun konuk oyuncu<br />
olarak yer aldığı mini dizide Ahmet<br />
Mümtaz Taylan’a gerçek hayatlarında<br />
sorumlu birer hayvan sahibi olmalarıyla<br />
dikkat çeken Şebnem Bozoklu,<br />
Ahmet Rıfat Şungar, Pınar Deniz, Kubilay<br />
Aka, Dilara Aksüyek, İsmail Ege<br />
Şaşmaz, Başak Daşman, Müjde Uzman,<br />
Ulaşcan Kutlu ve Ayşenil Şamlıoğlu eşlik<br />
ediyor.<br />
Neden böyle bir projeye imza<br />
atma gerekliliği duydunuz?<br />
Evcil hayvanların dünyayı daha iyi bir<br />
yer haline getirdiğine olan inancımız<br />
bize bu dizi projesini hayata geçirmek<br />
için ilham verdi. Royal Canin olarak,<br />
kedi ve köpeklerin dünyamızı daha iyi<br />
bir yer haline getirdiğine inanıyor ve<br />
sorumluluğumuzun onlara sunduğumuz<br />
kaliteli ürün ve hizmetlerimizin<br />
çok ötesine geçtiğini biliyoruz. Marka<br />
olarak bizim hayvan sahiplerine ve<br />
hayvan sahiplenmek isteyenlere anlatmak<br />
istediklerimiz var; hayvanlarla yaşam<br />
boyu birlikteliğin ancak sorumlu<br />
hayvan sahipliğiyle mümkün olabileceğine<br />
inanıyoruz. Bu kapsamda, mesajımızı<br />
iletebileceğimiz farklı ve yaratıcı<br />
içerikler oluşturmak için çalışıyoruz.<br />
Royal Canin olarak dijital bir platformda,<br />
daha önce yapılmamış yaratıcı bir<br />
proje ortaya koymuş olmaktan dolayı<br />
son derece mutluyuz.<br />
Bu ve bundan sonra hayata geçireceğimiz<br />
sorumlu hayvan sahipliği bilincini<br />
artırmaya yönelik çalışmalarla<br />
iyi bir fikrin arkasında olmayı önemsiyor,<br />
bunu savunuyoruz ve hayvanlar<br />
için daha iyi bir dünya sunma hedefimize<br />
emin adımlarla ilerlemeyi sürdürüyoruz.<br />
■<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 93
TASARIM<br />
Futbolda<br />
tasarım kültürü<br />
OZAN KARAKOÇ<br />
Marka Tasarımcısı<br />
N<br />
ielsen’in verilerine göre ülkemiz,<br />
dünyada futbola en<br />
çok ilgi duyan üçüncü ülke.<br />
En korkunç siyasi gelişmeler<br />
ya da en acı doğa olayları bile, bir<br />
derbiyle kolayca unutuluyor, kanlı bıçaklı<br />
insanlar bir milli maçla el ele tutuşuyor.<br />
Bir yanıyla tuhaf ve düşündürücü,<br />
diğer yanıyla sektörün büyüklüğü<br />
ve ekonomik hareketlilik bakımından<br />
olumlu.<br />
Pandemi öncesindeki son sezonda,<br />
dört büyük takımımız, sadece maç günlerinde<br />
tam 426,5 milyon TL gelir elde<br />
etti. Sponsorluk kazancı 535 milyon<br />
TL oldu. Her birinin maliyeti 1 milyar<br />
TL’yi geçen stadyumlar, 500 milyon<br />
dolara satılan yayın ihalesi, oyuncu<br />
transferleri, maaşlar ve dahası...<br />
Şimdi gelelim sorumuza. Elde halihazırda<br />
bu denli güçlü bir malzeme ve<br />
böylesine büyük bir potansiyel varken,<br />
bunu neden pazarlayamıyoruz?<br />
PAZARLAMA ÇIKMAZI<br />
Dünya futbolunun en önde gelen beş<br />
liginin ortak özelliklerinden biri,<br />
hepsinin profesyonel bir tasarım di-<br />
Dünya futbolunun<br />
en önde gelen<br />
beş liginin ortak<br />
özelliklerinden biri,<br />
hepsinin profesyonel<br />
bir tasarım<br />
dilinin olması. Ve<br />
unutmayalım ki,<br />
gelişmek isteyen<br />
toplumlar için<br />
tasarım kültürü<br />
bir lüks değil, bir<br />
zorunluluktur.<br />
linin olması. İngiltere'nin Premier<br />
League’i, bu konuda başı çekiyor. İngilizler,<br />
geçtiğimiz yıllarda liglerinin<br />
kurumsal kimliğini yenilediler. Profesyonel<br />
bir tasarım ajansı tutuldu,<br />
logo güncellendi, özgün ve kullanışlı<br />
bir yazı tipi tasarlandı, yayın grafikleri<br />
ve web sitesi bütünüyle yenilendi.<br />
Çağı yakalayan, İngiliz futbolseverde<br />
heyecan uyandıran, dünya futbolunu<br />
İngiltere sınırları dışında takip edenleri<br />
de kıskandıran bir kimlik üretildi.<br />
Premier League, bu müthiş imaj<br />
güçlendirme çalışmasıyla markasının<br />
değerine değer kattı.<br />
Manchester City, Nantes, Juventus<br />
gibi kulüpler, takımlarının eskiyen<br />
amblemlerini radikal bir biçimde<br />
değiştirerek fark yarattılar. Atletico<br />
Madrid ve Everton gibi kulüpler, ufak<br />
tefek dokunuşlarla çağı yakaladılar.<br />
PSV’den Lazio’ya, Roma’dan Arsenal’e,<br />
Real Madrid’den Torino’ya kadar, irili<br />
ufaklı birçok futbol kulübü, forma arkası<br />
yazıları için, kendi karakterlerine<br />
uygun, orijinal yazı tipleri tasarlattılar.<br />
VE TÜRKİYE…<br />
• Ülkemizde, futbolun patronu olan<br />
Türkiye Futbol Federasyonu'nun<br />
(TFF) web sitesi, tam 14 yıl önce ilk<br />
tasarlandığı haliyle duruyor. Dünyanın<br />
beş büyük liginin aksine, Sü-<br />
per Lig'in bir web sitesi yok.<br />
• Son yıllarda sezonlara, Türk futboluna<br />
katkı sağlamış kişilerin adları<br />
veriliyor. Bu, güzel bir uygulama.<br />
Ancak üretilen logo tasarımı, en hafif<br />
tabiriyle içler acısı...<br />
• Futbolun bir diğer önemli bileşeni<br />
Kulüpler Birliği. Toplam piyasa<br />
değeri 826 milyar Euro'yu bulan<br />
takımların patronları, bu kurumda<br />
futbolun sorunlarını tartışıyor, çözüm<br />
önerileri sunuyor. Bu birliğin<br />
görsel kimliğinde de akıl almaz bir<br />
amatörlük söz konusu.<br />
• Avrupa kulüpleri, özgün yazı tipleri<br />
tasarlatırken, TFF, Türk takımlarının<br />
formalarında, hiçbir<br />
profesyonel tasarımcının kullanmadığı<br />
Arial yazı tipinden başkasına<br />
izin vermiyor.<br />
• Başta, piyasa değeri 400 milyon<br />
TL’nin üzerinde olan Alanyaspor<br />
olmak üzere, çok sayıda Süper Lig<br />
ve alt lig kulüplerinin amblemlerinde,<br />
gözleri kanatan tasarım hataları<br />
ve amatörlükler söz konusu...<br />
Bütün bunları çözmek çok ama çok<br />
kolay. Zor olan, yöneticilere vizyon kazandırmak<br />
veya vizyonlu yöneticileri<br />
göreve getirmek... Unutmayalım ki, gelişmek<br />
isteyen toplumlar için tasarım kültürü<br />
bir lüks değil, bir zorunluluktur. ■<br />
94 <strong>MediaCat</strong>
TASARIM<br />
Söyleşi<br />
Sakin kal,<br />
tasarıya odaklan<br />
İkonik beyaz kapaklarıyla vedalaşan Can<br />
Yayınları’nın yeni kapak tasarımlarının<br />
ardındaki isim Utku Lomlu ve Lom<br />
Creative Studio. Ortaya iyi bir iş koymak<br />
için önemli olanın güvensizlik ve<br />
huzursuzluğa düşmeden sakin kalıp<br />
tasarıya odaklanmak olduğunu söyleyen<br />
Lomlu’ya göre, önyargıları kırmanın<br />
yoluysa cesaret ve inançtan olduğu<br />
kadar zaman ve sabırdan da geçiyor.<br />
u ARZU NİLAY KOCASU<br />
96 <strong>MediaCat</strong>
“Öznellik Nedir?” için yaptığı tasarım,<br />
2017 The Type Directors Club Tipografide<br />
Mükemmellik Ödülü - Kitap Kapağı Tasarımı<br />
Kategorisi ve 2017 AIGA 50 Kitap / 50 Kapak<br />
Ödülü’nü almıştı.<br />
Felsefe mezunu bir tasarımcısınız.<br />
Yaratım süreçlerinizde felsefeden<br />
besleniyor musunuz;<br />
başka bir bölümden mezun olsaydınız<br />
bugün tasarım diliniz<br />
farklı olur muydu sizce?<br />
Başka bir bölümden mezun olsaydım<br />
tasarım dilim farklı olur muydu bilemiyorum<br />
tabii ama felsefe eğitiminin tasarımla<br />
olan ilişkim içerisinde önemli<br />
bir yere sahip olduğunu düşünüyorum.<br />
Olayları ve olguları anlama, brief’i ya<br />
da problemi yorumlama ve buna uygun<br />
çözüm geliştirme aşamalarında kuşkusuz<br />
ki felsefe kökenli oluşum yaptığım<br />
işe ekstra bir değer katıyordur. Sadece<br />
işe de değil, hayata olan bakışıma ve yorumlayışıma<br />
da.<br />
Can’ın kapaklarının dönüşümü<br />
ve bu dönüşümdeki rolünüz<br />
hayli konuşuldu. Önyargılarla<br />
cebelleşeceğinizi bildiğiniz<br />
riskli bir işe girişmeden önce<br />
kendi kendinize nasıl telkinlerde<br />
bulunuyorsunuz?<br />
Gerek gündelik hayatta gerekse de zorlu<br />
bir işle uğraşırken ya da çıkmaza girdiğimi<br />
düşündüğüm anlarda en büyük<br />
desteği yine dönüp dolaşıp kendimden,<br />
bilgi ve deneyimimden alıyorum. Kendi<br />
kendime “Bu noktaya daha önce de<br />
geldin, bunu ya da bir benzerini daha<br />
önce de yaşadın ama sonunda buradan<br />
Bu serinin tasarımları Lomlu’ya 2018’de<br />
GMK En İyi Kitap Kapağı Tasarımı Ödülü,<br />
Tipografi Ödülü, Sait Maden Tipografi Özel<br />
Ödülü, GMK Tipografi Özel Ödülü; 2019’da<br />
ise Type Directors Club - Tipografide<br />
Mükemmellik Ödülü’ni getirmişti.<br />
çıktın. Biraz rahat ol, yine çözeceksin”<br />
diyorum. Bu beni cesaretlendiriyor…<br />
Bu cesaretle birlikte bakış açımı<br />
değiştirip, probleme daha farklı bir<br />
açıdan yaklaşıp daha yaratıcı çözümler<br />
geliştirebiliyorum. Önyargıları kırmak<br />
için ise sadece cesaret ya da inançlı olmak<br />
değil, zaman ve sabır da gerekiyor.<br />
nusu bir edebi eser olduğunda problem<br />
çok da tanımlı olamayabiliyor.<br />
Genel hatlarıyla söylersek kitabın<br />
yazıldığı dönem, yazarın benliği, dille<br />
ve hatta dış dünyayla olan ilişkisi, okur<br />
kitlesi, eserde yer alan karakterler,<br />
bunların kişilik ve duygu durumları,<br />
olay örgüsü, zaman, imgeler ve alt metin…<br />
Bunlar iyi bir kitap brief’inin olmazsa<br />
olmazları bence.<br />
Tabii bir de öncelikli olarak neyi ön<br />
plana çıkartacağımız; yazarı mı, kitabın<br />
ismini mi, görsel dünyasını mı sorusu<br />
da net olarak yanıtlanmış olmalı.<br />
“Kitap kapakları insan yüzleri<br />
gibidir” diyorsunuz. Bir insanın<br />
suratı söz konusu olduğunda;<br />
bazıları gözlere vurulur bazıları<br />
ufak kusurlara. Siz bir kitabı ilk<br />
kez elinize aldığınızda öncelikle<br />
neresine bakarsınız? Kitap kapağına<br />
ilk bakışta vurulmanız<br />
için orada ne görmeniz gerekir?<br />
Ben demiyorum, Öteki Renkler kitabında<br />
Orhan Pamuk diyor. Çok da katılıyorum<br />
ve her yerde de söylüyorum.<br />
Etkili ve önemli bir benzetme. Sanırım<br />
Reklam sektöründe iyi brief<br />
meselesi çok tartışılır. Kitap<br />
kapağı tasarımında da brief’in<br />
kalitesinin nihai işe katkısı şüphesiz<br />
çok büyük. İyi kitap kapağı<br />
brief’i nasıl verilir?<br />
Reklam sektörüyle kıyaslarsak bence<br />
kitap kapağı için iyi bir brief vermek,<br />
verebilmek kesinlikle daha zor. Söz koben<br />
görselle tipografinin uyumuna;<br />
bütünleşmiş, hemhal olmasına takılıyorum<br />
en çok. Kapağı parça parça görmektense<br />
tek seferde bir bütün olarak<br />
görmeyi seviyorum. Tabii bunu her<br />
kitap için mümkün kılabilmek söz konusu<br />
değil.<br />
Yakın tarihte European Design<br />
Awards’tan ödülle döndünüz.<br />
Bu, sizin ilk ödülünüz değil. Aldığınız<br />
ödüllerin “Daha iyisini<br />
yapmalıyım” diyerek kendinizi<br />
daha fazla zorlamanıza veya<br />
aşırı özgüven yüklenmenize neden<br />
olduğu seferler oldu mu?<br />
Ödüllerin motive edici yanı olduğu kadar<br />
bahsettiğiniz gibi zorlayıcı bir yanı<br />
da var. Bu durum ister istemez zamanla<br />
bir baskı unsuru haline dönüşüyor. Her<br />
zaman bir öncekinin üstüne koyarak<br />
ilerleme isteği, daha da iyisini yapma<br />
arzusu kimi zaman epey yorucu olabiliyor.<br />
Yani aşırı özgüvenden ziyade güvensizlik<br />
ve huzursuzluk daha hâkim<br />
diyebiliriz. Buna çok düşmeden sakin<br />
kalıp, tasarıya odaklanmak önemli. İyi<br />
iş de ancak bu şekilde çıkıyor. ■<br />
Lomlu’nın tasarladığı Klasik Kadınlar Serisi, geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye<br />
European Design Awards’tan iki ödül getirdi.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 97
TASARIM<br />
Kreatifin<br />
Keşfi<br />
Yeni aya daha pozitif başlamak<br />
isteyenleri Kreatifin Keşfi sayfamıza<br />
alalım. BLAB Creative Group Head<br />
Çarman Çifter'in son keşifleri hayata<br />
biraz mola verdiren türden.<br />
98 <strong>MediaCat</strong>
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 99
ADVERTORIAL<br />
Vestel<br />
voleybolu<br />
kitlelerle<br />
buluşturuyor<br />
Vestel, başta voleybol<br />
olmak üzere futbol,<br />
hentbol, cimnastik,<br />
yelken ve espor<br />
yatırımlarını artırıyor.<br />
Sponsorluğu logo<br />
kullanımının ötesine<br />
taşıyan marka, spor<br />
dallarının gelişimi<br />
için çalışıyor, yeni<br />
sporcuların yetişmesi<br />
ve özellikle kadın<br />
sporunun yükselişi<br />
için sorumluluk alıyor.<br />
100 <strong>MediaCat</strong><br />
DUYGU BADEM UYLUKÇUOĞLU<br />
Vestel CMO<br />
FEZA TURUNÇOĞLU<br />
Vestel Pazarlama İletişimi & Perakende<br />
Pazarlama Grup Müdürü<br />
estel, 20 yılı aşkın süredir<br />
V<br />
Türkiye’de futbol, voleybol,<br />
cimnastik, hentbol ve<br />
yelken sporlarının destekçilerinden.<br />
Marka ayrıca Türkiye’de<br />
900 milyon dolarlık büyüklüğe ulaşan<br />
espor’un ülkemizde gelişiminin öncüsü<br />
konumunda bulunuyor. Yüksek<br />
teknolojiye sahip ürünlerini 157 ülkeye<br />
ulaştıran ve ülkemizi dünyanın dört<br />
bir yanında gururla temsil eden Vestel,<br />
sporun uluslararası ölçekte ülke itibarına<br />
sağladığı katkı ve toplumun gelişiminde<br />
oynadığı kritik rolün bilinciyle<br />
desteklerini artırıyor.<br />
Vestel’in kuruluşundan bu yana<br />
sporla iç içe olduğuna dikkat çeken Vestel<br />
CMO’su Duygu Badem Uylukçuoğlu,<br />
“Sporun, toplumun gelişiminde ne<br />
kadar etkili olduğunun farkındayız.<br />
Özellikle gençlerin, gelişmekte olan<br />
spor dallarının, kadın sporunun toplumsal<br />
hayatta büyük önem taşıdığına<br />
olan inancımızla kuruluşumuzdan bu<br />
yana sporun farklı dallarıyla iç içe olduk.<br />
Destek verdiğimiz sporun dünya<br />
standartlarında bir seviyeye gelmesi,<br />
izleyici kitlesinin artırılması ve ülkemize<br />
dünya çapında başarılar getirmesi<br />
için çalışmak en önemli amaçlarımızdan.<br />
Türk voleybolunun Vestel’in katkılarıyla<br />
dünya voleybol sporuna adını<br />
altın harflerle yazdırması, bu hedefimizin<br />
en somut örneklerinin başında<br />
geliyor” diyor.<br />
“Destekçisi olduğumuz Sultanlar<br />
Ligi’nin, bugün Avrupa’nın en değerli<br />
kadın voleybol ligi olmasından gurur<br />
duyuyoruz. Pandeminin hemen başında<br />
2016’dan beri sürdürdüğümüz<br />
Sultanlar Ligi sponsorluğuna yeni bir<br />
açılım getirdik. Türkiye Voleybol Milli<br />
Takımlarının göğsünde yer alarak, spora<br />
ve voleybola desteğimizi perçinledik.
2020 yılından itibaren, Türkiye Kadın<br />
ve Erkek Voleybol Milli Takımlarının<br />
ana sponsoruyuz. Birçok marka spor<br />
yatırımlarını iptal ederken, biz desteğimizi<br />
büyüttük. Voleybolun mabedi<br />
TVF Burhan Felek Voleybol Salonu Vestel<br />
adını taşıyor. Gençlerimiz, voleybol<br />
izleyicilerimiz ve takımlarımız orada<br />
her gün Vestel çatısı altındalar” şeklinde<br />
konuşan Uylukçuoğlu, “Kadın spor<br />
dalları sponsorluğuna özel önem veriyor,<br />
genç kızlarımızı cesaretlendirmek<br />
için çalışıyoruz. Hedefimiz daha fazla<br />
kadın oyuncunun profesyonel olmasına<br />
altyapıdan destek vermek, varlık<br />
gösterdiğimiz spor dallarının değerinin<br />
artmasına yardımcı olmak ve sporcularımızın<br />
tüm dünyada ilham alınan<br />
bireyler olmasına katkı yapmak” diyor.<br />
‘BİZ VOLEYBOL ÜLKESİYİZ’<br />
Vestel’in voleybola desteğini sponsorluğun<br />
yanı sıra her alanda hissettirdiğini<br />
belirten Vestel Pazarlama İletişimi<br />
& Perakende Pazarlama Grup Müdürü<br />
Feza Turunçoğlu, “Biz 20 bin kişilik<br />
çok büyük bir aileyiz. Önemli maçlarda,<br />
kritik dönemeçlerde desteklediğimiz<br />
sporcularımızı, takımlarımızı asla<br />
yalnız bırakmıyoruz. Manevi desteğimizi<br />
onlara her daim hissettiriyoruz.<br />
Dünyanın en büyük spor organizasyonlarında<br />
mücadele veren Filenin<br />
Sultanları’nı desteklemek, voleybolu<br />
daha fazla insana sevdirmek ve aslında<br />
gerçek bir voleybol ülkesi olduğumuzu<br />
kitlelere anlatmak amacıyla harekete<br />
geçtik” dedi.<br />
Biz Voleybol Ülkesiyiz kampanyası<br />
hakkında bilgi veren Turunçoğlu, “Biz<br />
voleybol ülkesiyiz sloganı ve özel bestelenen<br />
marşıyla Filenin Sultanları’nı<br />
destekledik ve reklam filmimizle voleybol<br />
coşkusunu üst seviyeye taşıdık.<br />
Fabrikamızı, Vestel mağazalarımızı<br />
voleybolla donattık. Havaalanı ve metrolarda<br />
çalışmalar yürüttük. İstanbul<br />
Caddebostan Sahili’nde Vestel Voleybol<br />
Sahası kurarak dileyen herkesin<br />
dilediği her an voleybol oynayabileceği<br />
bir yapı yarattık” diyor.<br />
CİMNASTİK İLE OMUZ OMUZA<br />
Sporun farklı dallarına desteğini hiçbir<br />
zaman esirgemeyen; futbol, voleybol,<br />
espor ve hentboldaki sponsorluklarıyla<br />
X<br />
Sporun farklı<br />
dallarına desteğini<br />
hiçbir zaman<br />
esirgemeyen Vestel,<br />
<strong>2021</strong> yılında Türk<br />
cimnastiğinin daha<br />
da ileri gitmesi için<br />
Türkiye Cimnastik<br />
Federasyonu ile<br />
birlikte çalışma<br />
kararı aldı.<br />
hem spor dallarının hem de sporcuların<br />
gelişimini destekleyen Vestel, <strong>2021</strong><br />
yılında Türk cimnastiğinin daha da ileri<br />
gitmesi için Türkiye Cimnastik Federasyonu<br />
ile birlikte çalışma kararı aldı.<br />
Türkiye Cimnastik Federasyonu’nun<br />
co-sponsorluğu ve Kadın Ritmik<br />
Cimnastik Grup Milli Takımı’nın<br />
ana sponsorluğunu üstlendiklerinin<br />
bilgisini veren Duygu Badem Uylukçuoğlu,<br />
“Türkiye Cimnastik Federasyonu<br />
ile imzaladığımız sponsorluk anlaşması<br />
kapsamında 2020 Avrupa Şampiyonu<br />
Kadın Ritmik Cimnastik Grup Milli<br />
Takımı’nı desteklemekten gurur duyuyoruz.<br />
Birlikte nice başarılara imza<br />
atacağımıza inancım tam. Türkiye’nin<br />
daha önce tatmadığı başarıları ülkemize<br />
kazandıran, gelecek vadeden, geleceğe<br />
dair umutlarımızı yeşerten genç<br />
sporcularımızı desteklemeye devam<br />
edeceğiz. Sporun her alanında varız.<br />
Son olarak ülkemizde halen gelişmekte<br />
olan spor dalları arasında sayılabilecek<br />
yelkeni de yatırım alanlarımıza aldık.<br />
470 Yelken Dünya Şampiyonası’nda yarışıp<br />
tarihe geçen milli sporcularımız<br />
Beste Kaynakçı ve Okyanus Arıkan’ı<br />
da olimpiyat döneminde destekledik”<br />
diyor. ■<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 101
YARATICILIK<br />
Söyleşi<br />
Sanatın<br />
sordurduğu<br />
sorular<br />
Amy Whitaker<br />
NYU GÖRSEL SANATLAR<br />
YÖNETİMİ PROFESÖRÜ VE YAZAR<br />
Ne design thinking ne de<br />
art thinking fenomenleri<br />
yeni sayılabilir. Ancak sanat<br />
odaklı düşünme olarak<br />
tarif edilebilecek olan art<br />
thinking, yeni ekonomi<br />
araçları ve NFT patlamasıyla<br />
yeni anlamlar kazandı. Tabii<br />
halihazırda “business” ve<br />
“art” kavramlarını büyük<br />
oranda yakınlaştıran bu<br />
perspektif, pandeminin<br />
getirdiği belirsizlik ortamının<br />
yönetimi için de yeniden<br />
gündeme geldi.<br />
u TUĞBA ÖZÖĞRETMEN<br />
102 <strong>MediaCat</strong>
t thinking denince akla gelen<br />
ilk isimlerden biri NYU<br />
A<br />
Görsel Sanatlar Yönetimi<br />
Bölümü profesörlerinden<br />
Amy Whitaker. Bundan beş yıl önce art<br />
thinking kavramının referans kitaplarından<br />
biri haline gelen, aynı isimli<br />
eseri yayımlanan Whitaker’ın Temmuz<br />
ayında, Economics of Visual Art isimli<br />
bir kitabı da çıktı. Whitaker’la yaptığımız<br />
söyleşiye geçmeden önce, kavrama<br />
dair yeniliklerden bahsetmekte fayda<br />
var. Özellikle de kendisinin üzerinde<br />
durduğu “belirsizlik” ve “art thinking”<br />
bağlantısı özelinde.<br />
HAYAL GÜCÜ VE ANALİTİK<br />
DÜŞÜNME<br />
Pandeminin ilk günlerinde Yale School<br />
of Management’a ufak bir demeç veren<br />
Whitaker pandemiyi, hayal gücü<br />
ve analitik düşünmenin bir araya gelmesini<br />
zorunlu kılan bir süreç olarak<br />
tarif ediyor. Kendisinin Art Thinking<br />
kitabında da üzerinde durduğu, A ve B<br />
noktaları arasındaki yolculuk üzerinden<br />
anlatıyor değişenleri. Sanat odaklı<br />
düşünmenin bir numaralı koşulunu,<br />
bu yolculukta, belirli bir şablona bağlı<br />
kalmaksızın B noktasını icat etmek olarak<br />
veriyor Whitaker. Ancak kendisine<br />
göre pandeminin değiştirdiği şey, bir<br />
başka deyişle belirsizliğin ta kendisi,<br />
bildiğimiz ve ayaklarımızın yere bastığı<br />
A noktasını da kaybetmemizle oluyor.<br />
Bu durumda yaratacağımız B noktasına,<br />
bir sanat projesi olarak bakmak<br />
gerekiyor. Çünkü ancak sanat sayesinde<br />
soracağımız ve ortaya atacağımız<br />
sorular, bu yol haritasını oluşturmada<br />
fayda sunabilir. Ve yine sanatın odağındaki<br />
bu sorular, tam da iş dünyasındaki<br />
belirsizlikleri yönetmede beklendiği<br />
gibi, hem hayal gücü hem de rasyonel<br />
analizler yapabilmeyi zorunlu kılıyor.<br />
Art thinking kavramı, design<br />
thinking’den sonra popülerlik<br />
kazanmaya başladı. Ancak<br />
bunu bir geçiş olarak değerlendirmek<br />
ne kadar doğru?<br />
Design thinking harika bir metot. Art<br />
thinking’in farklılaştığı yer ise, bir şablona<br />
sahip olmayan ancak daha ziyade<br />
rehberlik eden bir vizyon ya da amaç<br />
görevi gören, açık uçlu ve karmaşık<br />
W<br />
Art thinking, daha<br />
önce yaşamadığımız<br />
disiplinlerarası<br />
büyük problemlerde<br />
-ister pandemi<br />
ister iklim değişimi<br />
olsun- bizlere<br />
yardımcı oluyor.<br />
Whitaker’ın 2016 tarihli Art<br />
Thinking kitabında, sanatçının<br />
payının, işin zamanla<br />
değerlenmesi durumunda artması<br />
için bazı mülkiyet paylarını elinde<br />
tutması savunuluyor.<br />
yaratıcı işlere alan sağlamasında saklı.<br />
Art thinking aynı zamanda ekonomi ve<br />
finansı (burada artık business, sanatsal<br />
araçların kendisi gibidir) tıpkı tasarım<br />
araçları gibi kendisine kapsamlı şekilde<br />
çeker. Kimileri art thinking’i design<br />
thinking’e benzetebilir ancak saf sanat<br />
ve saf business arasında daha yüksek<br />
bir standart sapma ile!<br />
Paranın kavramsallaştırılması<br />
elbette sanatta yeni bir fenomen<br />
değil. Sanat ve blockchain<br />
arasındaki diyaloğa dair tartışmalar<br />
da birkaç yıldır devam<br />
ediyor. Peki, bu ilişki sanat ve<br />
yeni ekonomiler arasında ne<br />
tür yeni bağlar inşa ediyor? Ve<br />
dahası sanat eserleri ve alıcılar<br />
arasındaki etkileşimi ne şekilde<br />
değiştiriyor?<br />
Evet, sanatı uzun zamandır bir yatırım<br />
sınıfı olarak gördük ve işleyiş biçimleriyle<br />
boğuştuk. Bir yanda alternatif<br />
bir para birimi olması diğer yanda ise<br />
–nakit akışı problemi sebebiyle- değerleme<br />
yöntemleriyle modellenmesi<br />
zor bir koleksiyon ürünü olması vardı.<br />
Sanata, tarihin her noktasında değer<br />
biçilmesi zordu. Bunda kültürel, sosyal<br />
ve estetik değerlerin farklılaşması<br />
rol oynadı. Dahası sanatçıların erken<br />
yatırımları ve üretilen işin anlaşılması<br />
için üzerinden geçmesi gereken<br />
süre hesaba katıldığında, bu durum<br />
giderek daha da zor bir hal alıyor.<br />
NFT ekonomisinin bu duruma yardımı,<br />
zamanla oluşan bu ikinci değer<br />
sorunu üzerine oldu. Çünkü bu sayede<br />
sanatçılar daha kolay bir biçimde,<br />
bu kısmi eşitliğe sahip olabiliyorlar ya<br />
da işleri tekrar satıldığında fiyat yüzdesinden<br />
pay talep edebiliyorlar. Bu<br />
şekilde, yaratılmasına yardımcı oldukları<br />
değere daha fazla katkıda bulunabildiklerini<br />
söylemek mümkün.<br />
NFT patlaması art thinking<br />
perspektifinde ne anlama geliyor<br />
sizce?<br />
Art thinking tam da, yaratıcı bir işe zamanla<br />
değer biçilmesi sorununa hitap<br />
ediyor. Art thinking perspektifinde bir<br />
sanat ürünü, kendisine yer açmak için<br />
o dünyayı değiştirmek zorunda olan<br />
herhangi bir yenilik olarak ifade edilir.<br />
Hangi alanda sanat üretirseniz üretin,<br />
bilinen bir A noktasından bilinen bir B<br />
noktasına gidemezsiniz. B noktasını<br />
bizzat sizin icat etmeniz gerekir. Bu<br />
demek oluyor ki A noktasında, nasıl bir<br />
değerlemeye sahip olacağını bilmeksizin<br />
kaynak yatırımı yaparsınız. Sanatçıların<br />
bulundukları pozisyon işte<br />
tam olarak bu. Art Thinking kitabımda,<br />
sanatçının payının, işin zamanla<br />
değerlenmesi durumunda artması için<br />
bazı mülkiyet paylarını elinde tutması<br />
savunuluyor. NFT platformlarının<br />
sanatçılara sağladığı özkaynak payları<br />
ya da yeniden satış telif hakkı gibi imkânlar,<br />
daha sağlıklı ve sürdürülebilir<br />
bir ekonomik destek modeli yaratıyor.<br />
Art thinking bakış açısı, pandemi<br />
sonrası iş dünyası için ne<br />
gibi fırsatlar anlamına geliyor?<br />
Kendi adıma art thinking bakımından<br />
pandemi vesilesiyle edindiğim en büyük<br />
çıkarım, aynı anda hem yaratıcı<br />
hem de analitik olma gerekliliği. Yani<br />
bildiklerimizi ampirik olarak modellemek<br />
ancak aynı zamanda geçmişte<br />
olanların ötesinde, geleceğin neler ortaya<br />
koyabileceğini anlayabilmek… Art<br />
thinking özellikle, daha önce yaşamadığımız<br />
disiplinlerarası büyük problemlerde<br />
-bu ister (umarım) nesilde bir<br />
görülen bir pandemi ister iklim değişimi<br />
gibi, sonucu ancak, değişim için çok<br />
geç kalındığında görülebilen olaylar olsun-<br />
yardımcı oluyor.<br />
Pandeminin girişimcilik adına<br />
nasıl bir katalizör olacağını<br />
uzun süredir tartışıyoruz. Yolun<br />
başındakiler için, art thinking<br />
perspektifi nasıl bir faydalar<br />
dünyası sunuyor?<br />
Art thinking kişilere -cevaplamakta başarılı<br />
olsunlar ya da olmasınlar- onlara<br />
fayda sağlayacak sorulara yanıt vermelerinde,<br />
bu sürecin içindeki kıymeti<br />
keşfetmelerinde, potansiyellerinin ve<br />
yaratıcı işlerinin kırılganlıklarını anladıklarında<br />
kendilerini daha az yalnız<br />
hissetmelerinde yardımcı oluyor. ■<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 103
YARATICILIK<br />
BRAND WEEK ISTANBUL <strong>2021</strong><br />
21’inci yüzyıl<br />
nasıl gidiyor?<br />
“İnsan”ı, dünyayı<br />
dönüştüren icatlar<br />
arasında düşünme<br />
eğiliminde değiliz.<br />
Ancak çağımıza<br />
damga vuran;<br />
gündelik hayatımızı<br />
ve dönemin ruhunu<br />
şekillendiren<br />
gelişmeler<br />
düşünüldüğünde,<br />
“insan”ın da<br />
içinde bulunduğu<br />
tüm kavramları<br />
gözden geçirmenin<br />
zamanının geldiğini<br />
hissetmiyor<br />
musunuz?<br />
P<br />
op(üler)-bilimsel gaflar<br />
listesinin üst sıralarındaki<br />
yerini koruyan “Artık yeni<br />
hiçbir şey yok. İcat edilebilecek<br />
her şey icat edildi” sözleri, aslında<br />
hiçbir zaman sarf edilmedi. Hatta sözlerin<br />
atfedildiği Amerikan Patent Dairesi<br />
Başkanı Charles H. Duell, 20’nci<br />
yüzyılın erken günlerinde derin bir iç<br />
çekişin ardından şöyle demişti: “Zannediyorum<br />
ki, şimdiye kadarki tüm<br />
ilerlemeler bu yüzyılın tanık olacağı gelişmelerle<br />
kıyaslandığında ehemmiyetsiz<br />
görünecek. Gelecekteki bu harikaları<br />
görebilmek için hayatımı yeniden<br />
yaşamayı dilerdim.”<br />
Duell, yaşadığı 1920 yılına kadar<br />
dünyayı değiştiren icatlardan ateşi,<br />
tekerleği, yazıyı, elektriği, telefonu<br />
ve arabayı “deneyim”lemişti. Ancak<br />
penisiline, televizyona, bilgisayara ya<br />
da internete tanık olamamıştı. (İyi bir<br />
fantastik edebiyat okuruysa, uzay seyahatlerini<br />
ya da akıllı makineleri düşlemiş<br />
olabilir tabii.) New York’luydu.<br />
Dolayısıyla Sivil Savaş ya da (Birinci)<br />
Dünya Savaşı’na dair haberleri yalnızca<br />
gazetelerden okumuştu, yaşadığı<br />
coğrafyada herhangi bir trajedi yaşanmamıştı.<br />
Ne Büyük Buhran’ı takip eden<br />
ekonomik çöküşü ve toplumsal depresyonu<br />
ne alkol yasaklarını takip eden<br />
hedonizmi görmüştü.<br />
GÖRDÜKLERİMİZ<br />
GÖRECEKLERİMİZİN<br />
TEMİNATI MI?<br />
20’nci yüzyılı geride bırakmış ve<br />
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinden geleceğe<br />
bakan bizlerse “epey bir gördük,<br />
geçirdik” desek yeridir. Duell gibi,<br />
yarınların getireceği bambaşka ve radikal<br />
yenilik ihtimallerinin farkında-<br />
D<br />
Kulağa ne kadar<br />
soyut gelirse<br />
gelsin, insana<br />
dair felsefi<br />
bilanço iş<br />
dünyasının da<br />
omuzlarında.<br />
yız ancak iyimserliğimize eşlik eden<br />
endişe ve tereddütler de mevcut. Aziz<br />
Yuhanna’nın kıyametin arifesinde,<br />
cennete ulaşmadan hemen önce kutsal<br />
Patmos Adası’ndan son kez dünyaya<br />
bakışını anımsatıyor durumumuz. Yuhanna’nın<br />
gözlerinin önünde, insanın<br />
yarattığı medeniyetler ve barbarlıklar,<br />
kurulan ve yıkılan uluslar, keşfedilen<br />
ve yitirilen değerler, hem en yücelerin<br />
hem en diplerin mimarı olabilmiş bir<br />
dünya uzanıyordu.<br />
21’nci yüzyıla biz de böyle bir yorgun<br />
mirası devralarak başladık. Geleceğe<br />
dair bizim sahip olduğumuz “kıyamet”<br />
olasılıklarıysa çok daha seküler:<br />
İnsanlık, iklim krizini aşabilecek mi?<br />
Uzay seyahatleri gündelikleştiğinde,<br />
Dünya evimiz olmaktan çıkacak mı?<br />
Yapay zekâ doğal bir bilince dönüştüğünde,<br />
yeni yaratıcılık neler yaratacak?<br />
Biyoteknolojik gelişmelerin vaat ettiği<br />
hastalıksız ve sonsuz ömürler; değer,<br />
duygu ve anlam dünyasında ne tür<br />
yarıklar açacak? İşte burada, dünyayı<br />
yorumlamaktansa dünyayı değiştir-<br />
104 <strong>MediaCat</strong>
menin hedeflenmesi gerektiğini iddia<br />
eden Karl Marx’la yollarımız ayrılıyor<br />
zira 21’inci yüzyıl öyle bir tarihsel dönem<br />
ki; acil durum planlarını ya da panik<br />
eylemlerini değil, yeni ve sakin bir<br />
düşünüşü talep ediyor.<br />
İNSANLIK DURUMU<br />
BRAND WEEK ISTANBUL’DA<br />
Brand Week Istanbul’un bu yılki teması<br />
“21’inci yüzyılda insan olmak”.<br />
Bu tercihte pandeminin etkisi büyük.<br />
Çağın ironisi olsa gerek; insan bir süredir<br />
yaşamını evine sığdırmışken,<br />
ait olduğu tüm sembolik evleri teker<br />
teker yitiriyor. Savaşlar nedeniyle göç<br />
ediyor; yükselen duvarlarla yeni bir ev<br />
inşa edebilme umudunu yitiriyor ve<br />
daimi bir göçmen haline geliyor. İklim<br />
krizi nedeniyle toprağını, hasadını yitiriyor<br />
ve hiçbir coğrafyanın artık güvenli<br />
bir ev olasılığı sunamayacağını<br />
anlıyor. Pandemiyle birlikte de yeni<br />
bir tür evsizlikle karşı karşıya kalıyor:<br />
Toplumsal hayattan çekilişin, kolektif<br />
bir paylaşımın ürünü olan gerçekliğin<br />
j<br />
İnsanlık, iklim krizini<br />
aşabilecek mi?<br />
Uzay seyahatleri<br />
gündelikleştiğinde,<br />
Dünya evimiz<br />
olmaktan çıkacak<br />
mı? Yapay zekâ<br />
doğal bir bilince<br />
dönüştüğünde,<br />
yeni yaratıcılık<br />
neler yaratacak?<br />
Biyoteknolojik<br />
gelişmelerin vaat<br />
ettiği hastalıksız<br />
ve sonsuz ömürler;<br />
değer, duygu ve<br />
anlam dünyasında<br />
ne tür yarıklar<br />
açacak?<br />
çözülüşünün yarattığı dünyasızlaşma<br />
hali. Bu dünyaya sahip olmadan, insan<br />
insan olarak kalabilir mi? Gerçekliği<br />
paylaşmadan; bildiklerimize hangi<br />
norma göre çeki düzen vereceğiz, nesneleri<br />
nasıl kategorize edeceğiz, ortaklığa<br />
nasıl ulaşacağız, eylemlerinin<br />
ufkunu neye göre şekillendireceğiz,<br />
nereye evimiz nereye dünyamız diyeceğiz?<br />
Kulağa ne kadar soyut gelirse gelsin,<br />
bu felsefi bilanço iş dünyasının da<br />
omuzlarında. Dolayısıyla 21’inci yüzyılı<br />
ve bu yüzyılın insanını anlamak;<br />
gerek iktisadi gerekse varoluşsal bir<br />
pusula belirleyebilmek adına bugünün<br />
en önemli gündem maddelerinden<br />
biri. Bu yıl programda her zamankinden<br />
fazla filozof görmeye hazır olun!<br />
İyi haberse, bu sohbeti Kasım ayında<br />
saatlerce konuşarak, yüz yüze, güvenli<br />
ortamlarda, fiziksel olarak bir arada<br />
yapabilecek olmamız.<br />
ESKİ VE YENİ SORULARLA<br />
GÜNDEM<br />
Geçtiğimiz yıldan itibaren birçok soru<br />
birikti gündemde. Türkiye’nin göçmen<br />
politikaları ve kültürel diyaloğun<br />
yeni hatları, iklim kriziyle mücadelede<br />
atılan ve atılmayan adımlar, gençler<br />
ve yetenek yönetimi, artan fiyatlar<br />
ve işsizlik ortamında ülkenin orta sınıflarının<br />
geleceği ve tüketim evreni<br />
sıcak konular arasında. Uzak Asya’nın<br />
yoğunlaşan teknolojik ve ekonomik gücüne<br />
kültürel bir hegemonyanın eşlik<br />
edip etmeyeceği, uzay seyahatlerinin<br />
toplumsal anlamı ve iktisadi vaatlerinin<br />
neler olabileceği, dijital dünyada<br />
yeni kamusallık biçimleri, eğlence ve<br />
spor endüstrilerinin geleceği, zihinsel<br />
sağlık, bireysel ve toplumsalın dönüşümü<br />
ise pandeminin açtığı yeni hatlar<br />
üzerinden yeniden düşünülmesi gereken<br />
başlıklardan bazıları. E-ticaret,<br />
yapay zekâ, yaratıcılığı şekillendiren<br />
yeni trendler, çoğalan mecralar arasında<br />
güçlü hikâye tasarımları, karar vermenin<br />
anatomisinde yeni içgörüler, işinize<br />
ışık tutacak inovatif stratejiler ve<br />
provokatif araştırmalarsa her zaman<br />
olduğu gibi, bu yıla da damga vuracak.<br />
21’inci yüzyılın en yoğun hissi belirsizlik.<br />
Bu belirsizlik yeni ve kullanışlı<br />
icatlar üretecek. Bu icatlardan biri de<br />
yeni bir insan olacak… Ya da insan fikrini<br />
tümüyle geride bırakmış; çalışma,<br />
tüketme ve yaratma gibi olguların ötesinde<br />
konumlanmış yeni bir kavramsal<br />
durak olacak. Bu hikâye, bir melankoliye<br />
dönüşmek zorunda değil. Neye dönüşebileceğini<br />
ve nasıl dönüşebileceğini<br />
birlikte düşleyelim. ■<br />
Bu yıl Brand Week Istanbul’da Filozof, Yazar & Eleştirmen Santiago Zabala ve Filozof &<br />
Yazar Renata Salecl’in de aralarında olduğu çok sayıda filozof yer alacak.<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 105
YARATICILIK<br />
Söyleşi<br />
Tüketicilerin<br />
gözünü yeşile<br />
boyamayın<br />
Madhavi Venkatesan<br />
NORTHEASTERN ÜNIVERSITESI EKONOMI PROFESÖRÜ<br />
Sürdürülebilirlik kültürünü<br />
yaygınlaştırmak hedefiyle<br />
çalışmalarını yürüten<br />
Northeastern Üniversitesi<br />
Ekonomi Profesörü<br />
Madhavi Venkatesan,<br />
sürdürülebilirliğin üç temel<br />
yapıtaşının sosyal adalet,<br />
çevresel adalet ve ekonomik<br />
eşitlikten oluştuğunu<br />
söylüyor. Venkatesan bu<br />
yıl Brand Week Istanbul’da<br />
katılımcılarla buluşmaya<br />
hazırlanıyor.<br />
u GÖNÜL HADIMLI<br />
106 <strong>MediaCat</strong><br />
Ekonomi ve iklim değişikliği arasındaki<br />
bağlantıdan ve markaların iklim üzerindeki<br />
olumsuz etkilerini indirgeyebilmek adına<br />
yapabileceklerinden bahseder misiniz?<br />
GSYİH'nin 1940’larda küresel olarak benimsenmesiyle<br />
birlikte dünyanın dört bir yanındaki ülkeler ekonomik<br />
gücü pazarın üretim değeriyle birlikte değerlendirmeye<br />
başladı. Bu olumlu bir gelişme olarak gözükse de,<br />
aslında üretim hem kaynak hem enerji olarak yoğun bir<br />
güç ister. Üretim sürecinin ekosisteme etkilerinin göz<br />
önünde bulundurulmaması da günümüzde iklim krizinin<br />
bu noktaya gelmesinde büyük oranda etkili.<br />
Bugün tüketiciler sürdürülebilirlik konusunda<br />
güçlü bir bakış açısına sahip. Bu da şirketler için sürdürülebilirliği<br />
operasyonlarına entegre edebilmek<br />
adına büyük fırsatlar sunuyor. Markaların perspektifinden<br />
baktığımızda bu yalnızca iş yapış biçimlerine<br />
sürdürülebilirliği entegre etmek ya da tüketicileri<br />
tatmin etmek değil; aynı zamanda markaların kendi<br />
varlıklarını sürdürülebilir kılabilmeleri ve değişen<br />
global çevreye tam anlamıyla uyum sağlayabilmeleri<br />
adına çok önemli.<br />
Sürdürülebilir gözükmek işleri her zamanki gibi<br />
yöneterek sadece tüketicilerin gözünü yeşile boyarken,<br />
gerçekten sürdürülebilir olmak çok ciddi bir taahhüttür.<br />
Tüketiciler aradaki farkı ayırt edeceklerdir.<br />
Günün sonunda liderliği üstlenebilen ve hatta ayakta<br />
kalabilen şirketler bu taahhüdü verebilenler olacak.<br />
Markalar sosyal sorumluluktan bir pazarlama<br />
aracı olarak nasıl faydalanabilirler?<br />
İlk başlarda şirketlerin yayımladığı sosyal sorumluluk<br />
raporlarının çoğu, aslında sürekliliği olmayan, fa-<br />
aliyetlerin dönemsel olarak değerlendirildiği, geçici<br />
projeleri içeren, gerçeği raporlamaktan ziyade algıyı<br />
yönetmeye odaklanan raporlardı. Ancak günümüzde<br />
Carbon Disclosure Project ya da Global Reporting<br />
Initiative gibi sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarıyla<br />
iddiaların ötesine geçen, şeffaf, ölçümlenebilir<br />
veriler sunulması sağlanıyor. Tedarik zinciri, atık<br />
bertarafı gibi operasyonlarının sürdürülebilirlik<br />
stratejisiyle nasıl örtüştüğü konusunda şeffaf olan<br />
markalar, sektörlerinin lider oyuncuları olarak konumlanacaklar.<br />
Sürdürülebilirliğin üç temel yapıtaşı olduğundan<br />
bahsediyorsunuz, biraz anlatır mısınız?<br />
Sosyal adalet, çevresel adalet ve ekonomik eşitlik.<br />
Bunlar birbiriyle ilişkili ve hepsi ekonomik karar<br />
alma süreçlerine ahlakın dahil edilmesiyle bağlantılı.<br />
Sosyal adalet temel olarak zenginlik ve fırsat dağılımını;<br />
çevresel adalet, gelir veya diğer ayırt edici özelliklerden<br />
bağımsız olarak tüm canlıların temiz hava,<br />
temiz su ve besleyici gıda haklarını ele alır. Ekonomik<br />
eşitlik ise bireylerin hayatta farklı başlangıç noktalarına<br />
sahip olduğunu ve bu nedenle de bazılarının<br />
toplumsal eşitliği elde edebilmek için ek kaynaklara<br />
ihtiyaç duyabileceğini savunur.<br />
Bu temel yapıtaşları, yoksulluk sadece sürdürülebilirliğe<br />
katkı sağlamanın önüne geçtiği için değil;<br />
aynı zamanda çevre kirliliği, arazi bozulmaları gibi<br />
sürdürülebilirliğe olumsuz etki eden sonuçlar da doğurduğu<br />
için aslında ihtiyaç sahiplerini hedef alır. ■
YARATICILIK<br />
Söyleşi<br />
Bir arayüz<br />
olarak insan<br />
vücudu<br />
Misha Sra<br />
UNIVERSITY OF CALIFORNIA<br />
BİLGİSAYAR BİLİMLERİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ<br />
İnsanlık ve teknoloji kelimeleri<br />
yan yana geldiğinde pek çok<br />
distopya senaryosu akıllarda<br />
canlansa da, teknolojinin<br />
sunduğu yeni vaatler kapımıza<br />
pek çok yenilik getiriyor.<br />
İnsan beyniyle entegre olan<br />
teknolojiler üzerine çalışan,<br />
Brand Week Istanbul’un<br />
bu yılki konuşmacılarından<br />
University of California<br />
Bilgisayar Bilimleri Bölümü<br />
Öğretim Üyesi Misha Sra şu<br />
soruyu soruyor: “Eğer insan<br />
vücudu tamamıyla bir arayüz<br />
olsaydı ne olurdu?”<br />
u GÖNÜL HADIMLI<br />
108 <strong>MediaCat</strong><br />
İnsanın beden fonksiyonlarını dünya dışı<br />
"<br />
ortamların gereksinimlerini karşılayacak<br />
şekilde değiştirmek, ona uzayda dünyadakine<br />
benzer bir ortam sağlamaktan daha<br />
mantıklı olacaktır… İnsanın bilinçsiz, otomatik kontrollerini<br />
geliştirecek yapay organizma sistemleri bir<br />
olasılıktır.” Bu olasılığı ilk kez 1960 senesinde Manfred<br />
Clynes ve Nathan S. Kline “siborg” olarak tanımlamıştı.<br />
Her ne kadar tanım 1960’lara dayanıyor olsa da,<br />
yarı insan-yarı robot olasılığının ilk kez net bir şekilde<br />
insanların akıllarında canlanmasının ve olasılığın gerçeklik<br />
payı olabileceğine dair bir algı oluşturulmasının<br />
en büyük fitillerinden birisini, belki de 1984 yılında<br />
James Cameron’ın yönetmen koltuğunda oturduğu<br />
Terminatör filmi ateşledi. Uzaydan yeryüzüne düşen<br />
bir parçadan sıyrık almadan yürüyerek çıkan Arnold<br />
Schwarzenegger, akıllarda pek çok yeni soru işaretinin<br />
doğmasına neden oldu.<br />
ALGI MÜHENDİSLİĞİ<br />
Yeni dünya, beyinle entegre olabilen, tabiri caizse siz<br />
henüz düşüncenizi kesinleştirmemişken, düşündüğünüzü<br />
icraata dökebilen yapay organizma sistemleriyle<br />
tanıştırıyor insanlığı. Günümüzde bu yapay<br />
organizma sistemleriyle ilgilenen isimlerden bir tanesi<br />
de University of California Bilgisayar Bilimleri<br />
Bölümü Öğretim Üyesi Misha Sra.<br />
İnsan beyniyle entegre olan teknolojiler üzerine<br />
çalışan Sra, şu soruyu soruyor: “Eğer insan vücudu<br />
tamamıyla bir arayüz olsaydı ne olurdu?” Kendisinin<br />
tüm çalışmalarının ortak amacı, insan vücudunun<br />
her alanına, her kullanıcının kendi eşsiz durumuna<br />
ve algısına göre otomatik olarak adapte olan bir sistem<br />
yaratmak. İşini algı mühendisliği (perceptual<br />
engineering) olarak adlandıran Sra, aynı zamanda<br />
sanal gerçeklik ve yapay zekâ kullanımıyla, bireylerin<br />
birbirleriyle etkileşimde bulunabilecekleri çeşitli<br />
sanal gerçeklik ortamları oluşturduğu projeler de<br />
yürütüyor.<br />
Tamamen teknolojinin geldiği son noktanın,<br />
insanın algısı ve benliğiyle olan bağlantısı üzerine<br />
çeşitli projeler yürüten Sra, Brand Week Istanbul<br />
kapsamında katılımcılarla buluşmaya hazırlanıyor.<br />
Teknolojinin nasıl bireylerin günlük hayatlarına sirayet<br />
edecek köklü değişimlerin kapısını araladığı,<br />
yakın geleceğin neler vaat ettiği, yapay zekâ destekli<br />
sanal gerçeklik ortamlarının insanlık için nasıl yeniliklere<br />
gebe olduğu ve çok daha fazlası Brand Week<br />
Istanbul’da Misha Sra’nın oturumunda sizleri bekliyor.<br />
■
Ekim AyıTakvimi<br />
Açıklandı<br />
Marka yaratmak ve yönetmekle ilgili yetkinliğinizi maksimum<br />
düzeye çıkartmak, gerçek vakaları analiz etmek, yeni stratejik<br />
ve yaratıcı yaklaşımları öğrenmek için Marka Okulu’nun online ve<br />
güncel eğitimlerini kaçırmayın.<br />
ONLINE<br />
TAKVİM<br />
11.10.<strong>2021</strong> Pazartesi 10 HAFTALIK PROGRAM<br />
12.10.<strong>2021</strong> Salı 8 HAFTALIK PROGRAM<br />
Pazarlama ve Yaratıcılık<br />
Tuğbay Bilbay<br />
WPP Türkiye, Kıdemli Danışman ve Reklamcı<br />
Marka Büyüten Stratejiler<br />
Lale Saral Develioğlu<br />
Strateji ve Marka Danışmanı &<br />
Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi<br />
13.10.<strong>2021</strong> Çarşamba 10 HAFTALIK PROGRAM<br />
14.10.<strong>2021</strong> Perşembe 10 HAFTALIK UYGULAMALI PROGRAM<br />
Dijital Dönüşüm ve<br />
Sosyal Medya Yönetimi<br />
Hakan<br />
Akben<br />
Pazarlama<br />
Danışmanı<br />
ve Eğitmen<br />
Dr. Erdem<br />
Aksakal<br />
SAP Pazarlama<br />
Direktörü ve<br />
Akademisyen<br />
Oğuzhan<br />
Saruhan<br />
Street1227<br />
Kurucusu,<br />
Eğitmen ve<br />
Yazar<br />
Kullanıcı Deneyimi<br />
Tasarımı (UX)<br />
Prof. Dr. Kerem Rızvanoğlu<br />
Akademisyen<br />
15.10.<strong>2021</strong> Cuma 8 HAFTALIK PROGRAM<br />
Evrimci Pazarlama<br />
İhsan Özçıtak<br />
Deeper, Yönetici Ortak<br />
• Her eğitimin sonunda <strong>MediaCat</strong> ve<br />
eğitmenin onayladığı katılım belgesi verilir.<br />
• Eğitim süreleri 8-10 haftadır.<br />
• Dersler Zoom üzerinden<br />
online yapılır.<br />
AYRINTILI BİLGİ İÇİN:<br />
markaokulu.ist<br />
markaokulu@kapital.com.tr
YARATICILIK<br />
Yorum<br />
Bay K.’nın hayatı<br />
nasıl değişti?<br />
SAİT AYTEMUR<br />
Reklamcı, Yazar<br />
ay K. alışveriş öncesi her zaman<br />
yaptığı gibi bankasının<br />
B<br />
ATM’sinden para çekti. Bay<br />
K. zorunlu durumlar dışında<br />
kredi kartı kullanmıyordu çünkü<br />
başka bir bankanın kredi kartıyla yurtdışında<br />
ödeme yaptığı bir otel ikinci bir<br />
odayı da hesabına yazmıştı. 48 saatlik<br />
bir kriz yönetimi sonrasında olay güç<br />
bela tatlıya bağlanmıştı.<br />
İşin trajikomik yanı Bay K. ilk ATM<br />
kurulduğundan beri bankacılık sektörü<br />
ile ilgiliydi. İki kredi kartı markasının<br />
relansmanı, telefon bankacılığı,<br />
alternatif dağıtım kanalları, yatırım<br />
hesapları, yurtdışı bankacılık, 70’inci<br />
yıl kutlamaları dahil olmak üzere pek<br />
çok etkinliğin tanıtım kampanyasını<br />
yapmıştı. Hem iletişimci hem de müşteri<br />
olarak…<br />
PEKİ, NE OLDU DA BAY K.’NIN<br />
HAYATI DEĞİŞTİ?<br />
Bay K. 28 Mart 2020 sabahı cüzdanından,<br />
üzerinde Visa yazan ATM kartını<br />
çıkarıp bankasının ATM’sinin kart yuvasına<br />
soktu. Her zaman yaptığı gibi<br />
şifresini girdi. Çekmek istediği para<br />
miktarını da yazdı. Ve ATM’den çıkan<br />
parayı cüzdanına koyup fişini aldı.<br />
Her şey her zamanki gibiydi. ATM<br />
banka şubesinin yan cephesindeydi.<br />
Sokak tenhaydı, kaldırımda oturan<br />
çöpçü dışında kimse yoktu o sakin sokakta.<br />
Bay K. kasaptan organik tavuk aldı.<br />
Şarküteriden peynir, bal ve yumurta.<br />
Poşetleri arabasının arka koltuğuna<br />
koyup emekli bir hekim olan annesinin<br />
evinin yolunu tuttu. Öğlen yemeğini<br />
yiyip sohbet ettikten sonra evine<br />
döndü.<br />
O gece 23:00 sularında cep telefonu<br />
çaldı. Bilmediği bir numaraydı. O saat-<br />
K<br />
Bay K. 28 Mart 2020<br />
sabahı cüzdanından,<br />
üzerinde Visa yazan<br />
ATM kartını çıkarıp<br />
bankasının ATM’sinin<br />
kart yuvasına soktu.<br />
Her zaman yaptığı<br />
gibi şifresini yazdı.<br />
Çekmek istediği para<br />
miktarını da yazdı.<br />
ATM’den çıkan parayı<br />
cüzdanına koyup<br />
fişini aldı. Ve hayatı<br />
değişti…<br />
te bilmediği numaraya normal koşullarda<br />
cevap vermezdi. Ve zaten yıllardır<br />
bu saatte telefonu çalmıyordu Bay<br />
K.’nın çünkü kendisini erken emekli<br />
etmişti. Hatta ulu Leviathan’ın taktir<br />
ettiği yaştan dört yıl önce. Fakat o gece<br />
içinden bir ses Bay K.’yı uyardı ve telefonu<br />
açmasını fısıldadı. Bay K. sezgilerine<br />
önem verirdi; sezginin duyguyla<br />
aklın kesiştiği şey olduğuna inanırdı.<br />
Ona özel bir ihtimam gösterir, değer<br />
verirdi.<br />
Cep telefonunun yeşil aç göstergesine<br />
dokundu Bay K.<br />
Bir ses:<br />
“İyi akşamlar. Sizi bankanızın güvenlik<br />
biriminden arıyorum. İsmim<br />
……….!”<br />
Bay K.:<br />
“İyi akşamlar.”<br />
………..:<br />
“Bu akşam 16’da havale yaptınız<br />
mı? Para çektiniz mi?”<br />
Bay K:<br />
“Hayır yapmadım!”<br />
……….:<br />
“O zaman kartınız kopyalandı ve<br />
hesabınızdan ………. TL havale yapıldı<br />
ve ……… TL çekildi.<br />
Bay K.’nın 60 yıllık deneyimleri sonucu<br />
oluşan sezgisi kulağına fısıldadı:<br />
“Bay K. artık hayatın değişti…”<br />
Bay K. soğukkanlılığını korudu.<br />
CORONA! CORONA!<br />
O günleri hatırlayalım. Leviathan’ın<br />
sağlık komiserliği kısa sürede dünyayı<br />
kasıp kavuracak ilk Covid-19 vakasının<br />
Bay K.’nın vatanında tespit edildiğini<br />
duyurmuştu. Leviathan’a paralel popüler<br />
medyatıp alimleri çeşitli görüşler<br />
ortaya atmıştı. Kelle paça yiyin diyen<br />
vardı. Bay K.’nın mensup olduğu halkın<br />
genetik olarak dirençli olabileceği ifade<br />
edilmişti bir başka medyatıp uzmanı<br />
tarafından. Bir diğeri hastalarına derhal<br />
sıtma ilacı alıp önleyici olarak kullanmalarını<br />
söylemişti. Bu öneri ABD<br />
Başkanı tarafından da seslendirilmiş;<br />
ayrıca bu yüce şahsiyet deterjanın da<br />
110 <strong>MediaCat</strong>
faydalı olduğunu vurgulamıştı. Ve bu<br />
salgının basit bir üst solunum yolları<br />
enfeksiyonu olduğunu eklemeyi ihmal<br />
etmeyerek.<br />
Bay K.’nın, cimriliği tasarruf ve çevreyi<br />
kurtarma maskesi altında ilkesel<br />
hale getirmiş bir hekim arkadaşı da<br />
market kuyruğunda çok sayıda tuvalet<br />
kâğıdı alan kadına kızarak kısa bir hezeyan<br />
geçirmişti:<br />
“Corona! Corona! Habire tuvalet<br />
kâğıdı almış kadın. Yahu bildiğimiz<br />
üst solunum yolu enfeksiyonu işte! Ne<br />
stokluyorsun bunları?”<br />
Bay K. hastane kuruculuğu ve yöneticiliği<br />
yapmış annesinin görüşlerini de<br />
göz önüne alarak sezgisinin gösterdiği<br />
yoldan yürümeye karar verdi. Maskeleri<br />
araştırdı ve kendisini koruyabilecek<br />
maskelerden satın aldı. Ve en önemlisi<br />
soyulmasını mümkün mertebe sakin<br />
karşılamaya karar verdi. Bankadaki<br />
müşteri temsilcisi ile görüştü. Müşteri<br />
temsilcisi olayın ciddiyetinin bilincinde<br />
gereken işlemleri yaptı, onayları aldı<br />
ve Bay K.’nın maddi konudaki mağduriyetini<br />
giderdi. Havale yoluyla gönderilen<br />
para Bay K.’nın hesabına iade edildi.<br />
Bay K. o meşhur sezgisinin dürtmesiyle<br />
bankasını ikaz etti. Bu olayın<br />
hukuki sonuçlarının çok karmaşık olabileceğini<br />
dolayısıyla şeffaf bir şekilde<br />
ne olduğunun anlaşılması ve takip edilmesi<br />
gerektiğini özellikle vurguladı.<br />
Bay K.’nın vatanında salgın nedeniyle<br />
sokağa çıkma yasakları devreye<br />
girdi. Böylece salgını hafife alan, önlemleri,<br />
tedavileri abartan teoriler<br />
çöktü. Bay K. böyle bir gün evinde otururken<br />
sabit telefonu çaldı.<br />
ŞÜPHELER YOĞUNLAŞIYOR<br />
Genelde bu telefon taksi durağının<br />
numarasıyla karıştırılıyordu. Bir ses<br />
“……….. adrese bir taksi gönderin” derdi<br />
Bay K’ya.<br />
Fakat bu sefer farklıydı:<br />
“Ben emniyet amirliğinden arıyorum<br />
Bay K. ile mi görüşüyorum?”<br />
Bay K.:<br />
“Sizin emniyet amirliğinden aradığınıza<br />
emin olamıyorum.”<br />
Amirlik:<br />
“Son zamanlarda kart dolandırıcılığı<br />
olayları olmuş…”<br />
Bay K.:<br />
“Olabilir…”<br />
Amirlik:<br />
“Açık konuşun. Ben polisim.”<br />
Bay K.:<br />
n<br />
Bay K. hayatının<br />
değiştiğini<br />
hissetse, sezse de<br />
umudunu yitirmek<br />
istemez. Ama Bay<br />
K. artık yeni bir<br />
hayata yelken<br />
açmıştır.<br />
“Bilemiyorum…”<br />
Karşıdaki ses sertleşir.<br />
“Niye güvenmiyorsun bana?”<br />
Bay K.:<br />
“Uyarılar var içişleri komiserliğinden…”<br />
Amirlik:<br />
“Ne duydun? Birileri polisim diye<br />
arayıp dolandırmış mı?”<br />
Bay K.:<br />
“Yakınlarımızdan, tanıdıklardan da<br />
duyuyoruz böyle şeyler.”<br />
Amirlik:<br />
“Bu adamı buraya getirin!”<br />
Yüksek sesle çevresine seslenir.<br />
O noktada Bay K.’nın şüphesi artar<br />
ve telefonu kapatır. Bir daha sabit<br />
telefona cevap vermeyecektir çünkü<br />
telefonu açanın polis olduğuna inanmamıştır.<br />
Üstelik sokağa çıkma yasağı<br />
ortamında hiçbir teması göze almak<br />
istemez.<br />
Bay K. hayatının değiştiğini hissetse,<br />
sezse de umudunu yitirmek istemez.<br />
Ama Bay K. artık yeni bir hayata<br />
yelken açmıştır.<br />
*Birinci perdenin sonu. İkinci perde<br />
gelecek sayıda. Bu olayın gerçekle<br />
hiçbir ilgisi yoktur; gerçek olay ve kişilerle<br />
benzerlikler tesadüfidir. Kafka’ya<br />
tüm insanlık adına teşekkür ederiz;<br />
kendisine minnet borçluyuz. ■<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 111
YARATICILIK<br />
Ad*Watch<br />
Başarılı reklamın<br />
reçetesi<br />
Doğru içgörüyle birlikte rasyonel ve duygusal ilgiyi yakalayan<br />
bir hikâye kurgusunda; reklam filmindeki karakterlerden çok,<br />
ana problem ve buna çözüm getiren ürünü açık, kolay anlaşılır<br />
ve samimiyetten ödün vermeden merkezine alan reklamların<br />
başarıyı yakalamaları çok olası.<br />
HATIRLANMA SKORU<br />
TRENDYOL<br />
ONLINE ALIŞVERİŞ<br />
KAMPANYA BAZINDA<br />
BEĞENİ SKORU<br />
TRENDYOL<br />
ONLINE<br />
ALIŞVERİŞ<br />
BİM<br />
İNDİRİMLER<br />
%49,1<br />
%51,2<br />
BİM<br />
İNDİRİMLER<br />
%6,5 %2,7<br />
ARAŞTIRMA ÖRNEKLEMİNİN<br />
SES DAĞILIMI<br />
AB %13<br />
C1C2 %57<br />
KAMPANYA BAZINDA<br />
WOMM SKORU<br />
D %29<br />
TRENDYOL<br />
ONLINE ALIŞVERİŞ<br />
%26,4<br />
BİM<br />
İNDİRİMLER<br />
%29,8<br />
İYİ BİR YARATICI TARZIN SIRRI<br />
Tarih aralığı:<br />
28 Haziran – 1 Ağustos <strong>2021</strong><br />
Özge Sönmez<br />
Ipsos / Research Director<br />
Özelikle perakende sektörünün<br />
Türk izleyicisinin<br />
zihnini domine<br />
ettiği mevcut dünyada,<br />
birkaç aydır izleyicinin dikkatini başka<br />
yöne döndürmeyi başaran reklamları konuşuyoruz.<br />
İlk sıralarda görmeye alıştığımız<br />
e-ticaret ve perakende reklamlarının<br />
yanında, bu ay Prima’nın reklam yüzü<br />
olarak Fahriye Evcen’i tercih ettiği “Dünyalarını<br />
Güzelleştirmek için Birlikte” reklamı<br />
Türk tüketicisinin dikkatini çekti.<br />
Dikkatli analiz edildiğinde, reklamın<br />
iyi bir yaratıcı tarzın olmazsa olmazlarını<br />
barındırdığını görmek mümkün:<br />
• Pozitif tonda, anneler için anlamlı/geçerli<br />
ve duygusal yönden hedef kitleyi<br />
yakalayabilecek bir içgörüyle daha ilk<br />
saniyelerden, gerek ana hedef kitlesini<br />
gerekse daha geniş kitleleri hikâyeye<br />
davet ederek izleyicinin dikkatini çekme<br />
potansiyeline sahip,<br />
• İlgiyi çektikten sonra acı noktasının<br />
ortaya çıkışıyla bir “twist” yaşatan,<br />
• İzleyenin de kendi hayatından parçalar<br />
bulabildiği,<br />
• Fonksiyonel beklentiyi rakiple karşılaştırma<br />
tekniği kullanarak, markanın<br />
bu beklentiye hangi özelliğiyle cevap<br />
verdiğinin görsel-işitsel aktarımıyla<br />
ürünün sağladığı faydayı net ve ikna<br />
edici bir şekilde aktaran,<br />
• Duygusal faydayla pozitif duyguları<br />
tekrar tetikleyen ve zihinlerde kalıcı<br />
bir tortu bırakan bir reklam.<br />
112 <strong>MediaCat</strong>
YARATICILIK<br />
Felis Kampanyalar<br />
HAYAL KURMA SANATI – Sevan Bıçakçı Jewellery<br />
REKLAMVEREN: Sevan Bıçakçı Mücevher Tasarım<br />
UX/UI DESIGNER: Baran Şen<br />
REKLAMVEREN YETKILILERI: Sevan Bıçakçı, Emre Dilaver, Penyamin UI DESIGNER: Zahid Karagöz<br />
Bıçakçı, Arman Bıçakçı, Herman Bıçakçı, Aslı Velioğlu<br />
AJANS BAŞKAN YARDIMCISI VE MÜŞTERI İLIŞKILERI DIREKTÖRÜ:<br />
REKLAM AJANSI: Tribal Worldwide İstanbul<br />
Alp Gürsoy<br />
AJANS BAŞKANI VE YÖNETICI KREATIF DIREKTÖR: Arda Erdik<br />
MARKA DIREKTÖRÜ: Ece Özmen Süvari<br />
AJANS BAŞKAN YARDIMCISI VE YÖNETICI KREATIF DIREKTÖR: Başar<br />
AJANS PRODÜKTÖRLERI: Gülengül Soytürk, Ümit Bak,<br />
Bellisan<br />
Nisan Turgul<br />
YÖNETICI ORTAK: Emir Medina<br />
PRODÜKSIYON ŞIRKETI: Jaguar Film<br />
REKLAM YAZARI: Merve Selamet<br />
YÖNETMEN: Barış Sarhan<br />
HEAD OF DIGITAL PRODUCTION: Cenk Hobaplı<br />
MÜZIK: Taner Yücel<br />
SEVİYORUZ İŞTE – Digiturk<br />
REKLAMVEREN: Digiturk<br />
AJANS PRODÜKTÖRÜ: Begüm Özkul<br />
REKLAM AJANSI: VMLY&R İstanbul<br />
YÖNETMEN: Can Pehlivanlı<br />
YÖNETICI KREATIF DIREKTÖR: Arkın Kahyaoğlu<br />
PRODÜKSIYON ŞIRKETI: Norr Film<br />
KREATIF DIREKTÖRLER: Erdem Güler, Renan Erdener<br />
MÜZIK: Metin Alkanlı - Seviyorum İşte Var mı Diyeceğin?<br />
YARATICI GRUP BAŞKANLARI: Cem Yolal, Aybars Gürlü<br />
TELIF DANIŞMANI: Pelikan Müzik<br />
REKLAM YAZARI: Ezgi Etçi<br />
MÜZIK DÜZENLEME: Opus Jingle<br />
SANAT YÖNETMENI: Mine Pek<br />
GRAFIK: Halit Özüdoğru<br />
MÜŞTERI İLIŞKILERI: Dilara Ergün, Nazlı Polat<br />
STRATEJIK PLANLAMA: Burak Kaçi<br />
OTOBİL’LE FARK EDER - Opet<br />
REKLAMVEREN: Opet<br />
REKLAMVEREN YETKILILERI: Mehmet Alpinanç, Ceren Saygıner,<br />
Tuğçe Sak, Gökçin Mert, Gökçe İçer, Emre Günay<br />
REKLAM AJANSI: Medina Turgul DDB<br />
YARATICI EKIP: Cem Yılmaz, Kurtcebe Turgul, Zeynep<br />
Karakaşoğlu, Hakan Bıçakçı, Çağlar Kurtaran, Tolga Özbakır,<br />
Pınar Ergün, Can Salar<br />
MÜŞTERI İLIŞKILERI: Canan Ayvacı, Müge Bozkurt, Ecem Tuncer,<br />
Asil Kaan<br />
STRATEJIK PLANLAMA: Berkant Avcı<br />
AJANS PRODÜKTÖRLERI: Gülengül Soytürk, Baran Saraç<br />
SOSYAL MEDYA EKIBI: Selin Aygün, Zülal Damla Doğan<br />
PRODÜKSIYON ŞIRKETI: PToT Film<br />
YÖNETMEN: Ozan Açıktan<br />
MÜZIK: Mert Tünay<br />
İYI KI AGESA – AgeSA Hayat ve Emeklilik<br />
REKLAMVEREN: AgeSA Hayat ve Emeklilik<br />
STRATEJI EKIBI: Eren Alphan, Tunga Şen<br />
REKLAMVEREN YETKILILERI: Yeşim Taşlıoğlu, Özgecan Okay, MÜŞTERI İLIŞKILERI: Ayşenaz Altınöz, Cansen Zoga, Levent<br />
Güliz Örnek, Gamze Kurt, Melis Kabadayı, Meltem Işık, Tüker, Ayşe Hocaoğlu<br />
Hasan Yaz<br />
PRODÜKSIYON EKIBI: Gülşah Batıbeki, Kasım Bektaş, Can<br />
REKLAM AJANSI: 4129Grey<br />
Aran, Sezgin Saka<br />
CEO: Alemşah Öztürk<br />
DIJITAL İLETIŞIM EKIBI: Emre Hacısalihoğlu, Aytaç Erdoğan,<br />
YÖNETICI KREATIF DIREKTÖR: Sami Basut<br />
Batuhan Dinlenmez, Didem Dezer, Ali Ufuk Özgül, Selin<br />
AJANS BAŞKAN YARDIMCISI: Leslie Krespin Tuncel<br />
Saka, Soner Saygılı, Sena Yaman, Sena Durmaz Ateş<br />
CDO: Kayhan Dural<br />
PRODÜKSIYON ŞIRKETI: Depo Film<br />
KREATIF DIREKTÖR: Merve Gezer Subaşı<br />
YÖNETMEN: Serdar Dönmez<br />
TASARIM DIREKTÖRÜ: Koray Doyran<br />
MÜZIK: Rahman Altın<br />
KREATIF GRUP YÖNETICISI: Tuğkan Cabbar<br />
MEDYA AJANSI: MediaCom<br />
ART DIREKTÖRLER: Özden Tokkuş, Büşra Aksu<br />
114 <strong>MediaCat</strong>
AKLINDAKİ SORU – Allianz Türkiye<br />
REKLAMVEREN: Allianz Türkiye<br />
REKLAMVEREN YETKILILERI: Onur Kırcı, Mehmet Nakkaşoğlu,<br />
Gözde Kersu<br />
REKLAM AJANSI: Concept<br />
YÖNETICI YARATICI KREATIF DIREKTÖR: Kerem Özkut<br />
KREATIF DIREKTÖRLER: Deniz Ergin, Mustafa Özmal<br />
YARATICI EKIP BAŞKANLARI: Cihan Akköse, Berat Kösemen<br />
YARATICI EKIP: Emirhan Dilege, Uğurcan Sezen<br />
GRAFIK TASARIM: Ufuk Akbaharer<br />
MÜŞTERI İLIŞKILERI DIREKTÖRÜ: Barış Alemdar<br />
MÜŞTERI İLIŞKILERI: Özlem Najdi, Kübra Yazıcı, Caner Başaran,<br />
Müge Kocadağ<br />
STRATEJIK PLANLAMA DIREKTÖRÜ: Onur Aydın<br />
STRATEJIK PLANLAMA: Su Solak<br />
AJANS PRODÜKTÖRLERI: Mert Turan, Canan Polat<br />
PRODÜKSIYON ŞIRKETI: Yapar İstanbul<br />
YÖNETMENLER: Umut Dizdar, Sedat Dündar<br />
GÖRÜNTÜ YÖNETMENI: Engin Özkaya<br />
POST PRODÜKSIYON: IPD<br />
BİZİM TARZIMIZ DA TAVRIMIZ DA GÜZEL - Boyner<br />
REKLAMVEREN: Boyner<br />
PAZARLAMA VE MARKA YÖNETIMI GENEL MÜDÜR YARDIMCISI:<br />
Nurçin Koçoğlu<br />
MARKA YÖNETIMI MÜDÜRÜ: Ebru Eğilmez<br />
MARKA YÖNETICILERI: Gizem Piroğlu, Fırat Alagözlü<br />
SOSYAL MEDYA YÖNETICISI: Hazal Altuntaş<br />
MARKA TEMSILCISI: Ilgın Özkan<br />
REKLAM AJANSI: VMLY&R İstanbul<br />
YÖNETICI KREATIF DIREKTÖR: Arkın Kahyaoğlu<br />
KREATIF DIREKTÖRLER: Renan Erdener, Erdem Güler<br />
YARATICI EKIP DIREKTÖRLERI: Cem Yolal, Aybars Gürlü<br />
REKLAM YAZARI: Ege Samur<br />
ART DIREKTÖR: Ecem Yurdagül<br />
MÜŞTERI İLIŞKILERI: Merve Çiçek Tuyun, Tuğçe Saraçoğlu<br />
GRAFIK: Erdoğan Kirpi<br />
AJANS PRODÜKTÖRLERI: Beril Talu, Can Ayanoğlu<br />
YÖNETMEN: Fora Norman<br />
PRODÜKSIYON ŞIRKETI: C-Section Prod. House<br />
MÜZIK: FFW<br />
SAÇKURTARAN – Daily Perfection<br />
REKLAMVEREN: Daily Perfection<br />
REKLAMVEREN YETKILISI: Gökhan Oturakçıibogil<br />
MARKA DANIŞMANI: Yunus Arslanoğlu<br />
REKLAM AJANSI: Serdesin<br />
YÖNETICI KREATIF DIREKTÖR: Serhat Bayram<br />
AJANS BAŞKANI: Zeynep Çamcı<br />
KREATIF DIREKTÖR: Şükran Genç<br />
YARATICI EKIP LIDERI: Nevzat Özenmiş<br />
YAZAR EKIBI: Cansu Hocaoğlu, Emre Kaptan, Salih Bozcu,<br />
Zülal Işılga<br />
TASARIM EKIBI: Emre Özbey, Gamze Kutlu, Hande Rodoplu,<br />
İlkay Kocahaliloğulları, İlknur Coşkuntuna, İsmail Kayar,<br />
Suat Demiriz, Şeyma Şimşir<br />
MARKA YÖNETIMI EKIP LIDERI: Buket Aybek<br />
MARKA YÖNETIMI EKIBI: Derya Yıldırım, Damla Kızıltan, İrem<br />
Aydoğan, Fuat Tüncer<br />
DIJITAL EKIP LIDERI: Kutay Savut<br />
DIJITAL EKIP: Baran Özen, Batuhan Emre Reis<br />
STRATEJIK PLANLAMA: Serhat Bayram<br />
PRODÜKSIYON ŞIRKETI: Autonomy<br />
YÖNETMEN: Enis Baruh<br />
YAPIMCI: Murat Pekin<br />
GÖRÜNTÜ YÖNETMENI: Florent Herry<br />
MÜZIK: OPUS - Mehmet Yaranona, Tolga Türünz<br />
ÖDÜL GİBİ Bİ’ DENEYİM – OBSESSO<br />
REKLAMVEREN: OBSESSO / DİMES Grup<br />
REKLAMVEREN YETKILILERI: Duygu Süleymanoğlu, Burcu<br />
Karadayı Gülşen, Merve Ekem, Ezgi Özyıldırım, İpek<br />
Yıkılmaz, Begüm Tuncel, Helin Oran<br />
REKLAM AJANSI: aRthuR<br />
PRODÜKSIYON ŞIRKETI: Panda Film<br />
PRODÜKTÖR: Zeki Kahveci<br />
YÖNETMEN: Burak Günaydın<br />
MÜZIK ŞIRKETI: FFW<br />
POST PRODÜKSIYON: Bando<br />
DUBLAJ: İrem Sak - İmaj Seslendirme<br />
<strong>Eylül</strong> <strong>2021</strong> 115
YARATICILIK<br />
#ofotoğrafınhikâyesi<br />
Kenan’ın arşivinden<br />
Kenan Ünsal<br />
MUHABBET, KURUCU ORTAK & ECD<br />
Anılara yolculuğun en konforlu adresi<br />
#ofotoğrafınhikâyesi sonbaharla gelen hüzünbaz<br />
havaya, Kenan Ünsal’ın hatıralarıyla neşe katmak için<br />
karşınızda. Ülke sınırlarını aşan anılar geçidinde Ünsal’ın<br />
payına cömertçe düşen başarılara, nazarlık niyetine bir<br />
de zatürre eşlik ediyor.<br />
2012<br />
2005<br />
İSTANBUL, BABYLON<br />
McCann Istanbul’un giriş katındaki bar ve arşiv<br />
odasında başlayan mütevazı Cuma Happy Hour<br />
buluşmaları zamanla, yılların eskitemediği binasının<br />
sınırlarını aşmıştı. Levent’ten Asmalımescit’e doğru<br />
kapasite artırımına gitmiştik. O zamandan sonra<br />
partilerimizin yeni ev sahibi Babylon olmuştu.<br />
SANTOS, BREZILYA<br />
Filmcilik cephesinde yan yana büyük<br />
özveriyle savaştığım sevgili yönetmen<br />
arkadaşım Bertan (Başaran) ve PTT Film<br />
ekibiyle; Türkiye’nin o sene en beğenilen<br />
reklam filmini yapmakta olduğumuzdan<br />
bihaber dünyalı müzisyenlere karşı<br />
2015<br />
pusuda, hayalimizin izinde işimizin<br />
üstündeyiz pürdikkat. Gözlerimiz keskin,<br />
kulaklarımız açık; THY – Milli Marş filminin<br />
çekimindeyiz.<br />
Yedi kişilik küçük ama işinde uzman<br />
PTT Film ekibiyle birlikte dünyayı dolaşıp<br />
tüm Türkiye’nin kalbini fethetmeye hazır<br />
olduğumuzun resmidir bu iki fotoğraf.<br />
2018<br />
İSTANBUL, DCC FILM<br />
Temmuz 2015 yazı. SGK'dan henüz Bağ-Kur’a<br />
geçiş yaptığımız, hayallerimize ev sahipliği<br />
yapacak muhabbet ofisimizi yeni aramaya<br />
başladığımız, bize inanacak ilk personellerimizin<br />
kimler olacağı konusunda kafa patlattığımız,<br />
Emrah’la (Karpuzcu) Muhabbet’i ilk kurduğumuz<br />
günler. Ofis kirası, tabela masrafı, Adobe lisansı,<br />
personel maaşı, muhtasar gibi hesapların<br />
yüzümü astığı anlardan bir tanesi sanırım. O<br />
süreçte bize ofislerini açan ve bu anlarımızı<br />
fotoğraflayan Ali ve Ömer biraderlerimize tekrar<br />
sonsuz teşekkürler.<br />
ISPARTA<br />
Setteki endişeli ve konsantre ruh hallerimizden ender<br />
kurtulduğumuz, İstanbul’a dönüşte başımıza gelecekten<br />
habersiz bir çekim arası anımız Emrah’la! Isparta’nın<br />
kuru ve sert ayazından hediyelik eşya olarak İstanbul’a<br />
getirdim zatürreyi. Uçaktan inmemizle beraber acile<br />
yatış kâğıtlarımı imzalamıştı ortağım Emrah’ım. “Aman<br />
çok güldük başımıza bi’ şey gelmese bari!” lafına<br />
inanmayanlara kılavuzluk edecek bir fotoğraf.<br />
116 <strong>MediaCat</strong>
METAMORFOZ<br />
www.dpodulleri.org