Meftun.Art 3. Sayı © Turgut Uyar Sayısı
https://forms.gle/FrRzshb9zTEGExB97 Meftun.Art Dergisi (Yeni) Turgut Uyar sayısını bu formu doldurarak sipariş verebilirsiniz. Form doldurulduktan sonra ödeme için sizinle whatsapp üzerinden iletişime geçilecektir. Dergi Fiyatı: 8₺ ( İNDİRİM ) Kargo Ücreti 5₺ Turgut Uyar tasarımlı ayraç HEDİYELİ!
https://forms.gle/FrRzshb9zTEGExB97
Meftun.Art Dergisi (Yeni) Turgut Uyar sayısını bu formu doldurarak sipariş verebilirsiniz. Form doldurulduktan sonra ödeme için sizinle whatsapp üzerinden iletişime geçilecektir.
Dergi Fiyatı: 8₺ ( İNDİRİM )
Kargo Ücreti 5₺
Turgut Uyar tasarımlı ayraç HEDİYELİ!
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Yazar
Bilgesu Özcan
Gelen Bahar, Yaklaşan
Yaz ve Bırakılan
Bazı Şeyler
" Durma
kendini hatırlat
Durma göğe
bakalım "
Turgut Uyar
Yüzümü çimlerin arasına koyup kokuyu
içime gömüyorum, birkaçı burnumu gıdıklıyor,
kendi kendime kahkaha atıyorum.
Çimlerin üstünde yayılmaya başlıyorum.
Yüzüm güneşe dönük yanımda
birkaç papatya ile gökyüzündeki değişen
bulutları izliyoruz. Köşedeki piknik sepetine
uzanıyorum ve bir limonata çıkarıyorum.
Bugün sadece ben varım, yanımdan
ayırmadığım alışkanlıklar bile o küçük
camdan odada kaldı. Düşüncelerimi yine
o ana odaklıyorum. Hafifçe esen rüzgâr
burnuma denizin tuzlu yosunlu kokusunu
getiriyor, ellerimin üzerindeki tuz izlerine
bakıyorum. Omzumdaki yanıkları hissediyorum.
Kocaman bir gülümseme aldım
yanıma buraya gelirken, gözlerimin parıldamasına
izin vereceğim artık. Koşup bir
çocuk gibi denize atlamak istiyorum, yüzmeyi
yeni öğrenmiş korkusuz bir küçük
çocuk gibi olacağım artık. Aklıma takılan
tek şey akşam eve gidince saçlarıma dolanan
kumları nasıl temizleyeceğim düşüncesi
sanırım. Denizin yakınında dolanıp
duran martılara odaklıyorum, onların
neşe içinde birbirleriyle konuşmasını dinliyorum.
Denizlerin tanrısının martı olmasının
sebebini düşünüyorum. Ben de
martı olurdum sanırım ya da bir yunus
balığı. Farklı yerler keşfetmek onlar için
bir sorun değil. Eski ‘ben’in yerinden bir
adım kıpırdamakta zorlanan halini hatırlıyorum.
O zamanki ‘ben’in yazdığı bir şey
aklıma geliyor;
Parçamı bulamıyorum. Her şey dağılmış
paramparça olmuş. Bir şekilde birleştirmeye
çalışıyorum. Ucundan tutacak
kimse yok. Çiçekler yerde görüyorum,
birinin kalbi kırık. Biri ise uğraşmak istemiyor.
Bırakıveriyor öylece karanlığa
karışıyor sessizce. Arkasından bağırıyorum
ama duyan, dönen kimse yok. Gece
dalgalarına karışıp kayboluyor. Bulursam
eğer bir yansımamı bırakmayacağım asla
diyorum. Her bulduğuma sanki oymuş
gibi seviniyorum heyecanlanıyorum. Kalbimi
ellerimde taşıyorum. Sonra kalan
saatler sessizlik ardından hayal kırıklığı.
Rüzgarlara karışan bir öfke, dağılmış her
şey. Parçamı bulamıyorum. Rüzgar getirmiyor,
deniz getirmiyor.
Bulutlar, gece, şarkılar, dalgalar hiçbiri
bana getirmiyor parçamı. İsyan ediyorum
hepsine, küsüyorum biraz. Yanıyorum
içinde. Kaybolmuş bir seneyim ben. Unutulan
bilinmeyen bir sene. Öylesine yavaş
öylesine istenmeyen. Öylesine bulunamayan.
Üstüne kimsenin bir şey yazmadığı
çizmediği bir dönem. Bir tek ben karaladığım
şeyler ve geçen mevsimler var.
Parçamı bulamıyorum.
Bu kişinin dalgalarla martılarla çimlerin
kokusu ile bana denizi getiren rüzgâr
ile gitmesine izin veriyorum. Bana bugün
daha mutlu olmayı ve o her yerde çaresizce
aradığım eksik parçanın dibimde
yaşadığını gösterdi. Bana hep uzaklara
bakarken eteklerimi çekiştiren o küçük
kız çocu-ğunu duymayı öğretti. Kafamı
kaldırıp bulutların şekline bakıyorum,
yalnızca dört yaşında küçük bir çocuğun
görebileceği şeyleri görüyorum, on gözlü
tatlı bir canavar, sevimli bir dinozor, minik
bir araba ve bir ev. Oturduğum yerden
kalkıyorum, ayaklarımı çimene daldırıyorum.
Serinliği diğer her şey gibi mutlu
ediyor beni. Piknik sepetini ve diğer her
şeyi orada bırakarak rüzgârı takip etmeye
gidiyorum. Artık gün batmaya başladı.
Ufukta gözüken bütün renkleri, her bir
de-tayı derinliği ışıkların sarıdan pembeye
oradan maviye dönüşmesini hayranlıkla
izliyorum. Göz-lerimi kocaman açık
tutuyorum bir anı bile kaçıramam. Burada
her gün farklı batıyor, bir anı bile aynı
değil, diğer dünler yaptığım gibi bugün
de kafamın içine hiç unutmayacağım bir
şekilde kazımalıyım. Bu mutluluk anlarını
şişeleyip saklamak mümkün olsa
keşke, her kara bulutlar gel-diğinde bu ışık
dolu şişeleri açar bu anın geri dönmesini
sağlardım. Sanırım bunun da bize öğre-teceği
bir şey var? Yalnızlıktan korkmamak
üzülmekten kaçmamak hepsini olduğu
gibi kabul etmek çünkü bilmeliyim ki ben
her gözümü kapattığımda o renkli anı içeride
duruyor. Bu anları şişelememe gerek
yok o sırada fark ediyorum. Zaten asla
unutmayacağım hep kurtulmak için tutunacağım
bir yerdeler.
Meftun.Art 30