14.08.2021 Views

ESYAV VAKFI DERGİSİ SAYI 2

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

KIZILCAHAMAM - ÇAMLIDERE

EĞİTİM VE SOSYAL YARDIMLAŞMA

VAKFI

Kızılcahamam Çamlıdere Eğitim ve Sosyal

Yardımlaşma Vakfı Adına

Yayın Sahibi –

Prof. Dr. Hasan Ayrancı

Yayın Organizatörü

Hüdaverdi Çakır

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Serkan Demir

Hacıbayram Mah. Şehit Keskin Sok.No:9

Altındağ / Ankara

Tel.: (0.312) 322 12 01 - 322 12 69

E-Posta: esyavvakfi@gmail.com

www.esyav.com

Instagram: esyav_

Twitter: esyav_

Whatsapp: 03123221201

Tasarım • Baskı

Semih Ofset

www.semihofset.com.tr

Prof. Dr. Hasan Ayrancı

Vakıf Başkanı

VAKIF OLMAK, VÂKIF OLMAK

Vakıf olmak ayakta kalmaktır; varlığını gelecek nesillere, yeni iman erlerine

ulaşmaktadır. Vâkıf (vakfeden) olmak, bir derde malik olmaktır. Vakıf

olmak hizmettir, kalıcı eser olmaktır. Vâkıf olmak malından rızai bari için

vazgeçmektir, say etmektir. Vakıf olmak maddedir. Vâkıf olmak manadır.

Vakıf olmak müşahhas hale gelmektir. Vâkıf olmak mücerretle buluşmaktır.

Vakıf olmak vâkıf olmanın sonucudur. Vâkıf olmak ise esbaba tevessülün

bir halidir.

Hacı Bayramı Veli hazretlerinin manevi otağında vakıf olurken vâkıf olmanın

manevi hazzındayız. Dualar ve salavatlarla meydan okuyoruz modern

dönüşümün son meydan okuyuşuna. Evet buradayız, imanı ile ahlakı ile

fikri ile maneviyatı ile kadim geleneğin son atlılarıyız.

İns olmanın, aşk halinde yaratılmanın, maveraya temasın tam bükülme

noktasındayız. Ahlak ve faziletin kalıba dökülmüş haliyiz. Biz top yekün

bir davayız. Bir bahar dokunuşu, ılık bir yağmur damlasıyız. Rüzgarın diliyiz.

Bir iman ve islam atlasıyız. Hayır, yapamaz bize bu tasallut. Kaybettiremez

öz varlığımızı. Biz diriliş erleri, cenneti alayı özleyen erleriz.

Bu halü ahval, sorumluluklar yüklüyor omuzumuza. Öyleyse, haykırmalıyız

sönmeyen, pörsümeyen yeniyi. Mademki emri bil maruf ve nehyi

anil münker ilahi ihtarının memurları olmuşuz. Ruhu kanatlandırmalıyız.

Uçmalıyız ötelere. İlimle, fenle, irfanla, şiirle, erdemle, yardımseverlikle,

titreyen yüreklerimizle.

Alemler her an yaratılırken eskimek nedir bizim için! Her an yeniye, keşfedilmemişe

iştiyakımız buradandır. Yeni dünyalara giderken heybemizdeki

varlığımız bize pusula olacak. Sarsılmayan bir irade ve maksada matlub

olmak için ihtiyacımız olan bütün umdeler burada. Bundan sonra ürkmeyiz

söyleneceklerden. Hakikat erleri yönelir artık menzile. Var olur Var

edenin kayrasıyla….

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

1


ESYAV YÖNETİM KURULU

a

ESYAV YÖNETİM KURULU

Prof. Dr. Hasan Ayrancı

Vakıf Başkanı

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

Hüdaverdi Çakır

Başkan Vekili

İsmail Sarıhan

Başkan Yardımcısı

2

Hasan Basri Acar

Yönetim Kurulu Üyesi

İsmail Özdemir

Yönetim Kurulu Üyesi

Elif Tamer Maradit

Yönetim Kurulu Üyesi


ESYAV YÖNETİM KURULU

ESYAV YÖNETİM KURULU

Sabri Özcan

Yönetim Kurulu Üyesi

Osman Sancak

Yönetim Kurulu Üyesi

Yusuf Gündüz

Yönetim Kurulu Üyesi

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

Mehmet Sacit Güran

Yönetim Kurulu Üyesi

3

Tahsin Aydın

Yönetim Kurulu Üyesi

Saim Çöllüoğlu

Genel Koordinatör


HEP İLERİ, DAHA DA İLERİ

Salih Bezci • BESA Yönetim Kurulu Başkanı

OSMANLI’DAN

GÜNÜMÜZE ARŞİVCİLİK

Prof. Dr. Uğur Ünal • Cumhurbaşkanlığı Devlet

Arşivleri Başkanı

MÜKEMMEL İYİYİNİN DÜŞMANIDIR

Prof. Dr. M. Cahit Güran • Hacettepe

Üniversitesi Rektörü

KAPISI HİÇ KAPANMAYAN BÜROKRAT

Adem Ceylan • Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı

PERGEL

Adnan Güran • Kamu İhale Kurumu Başkan Yardımcısı

6

12

18

24

28

SİGORTADAN ÖTE

Mahmut Güngör • Bereket Sigorta Genel Müdürü

30


34

37

40

42

ÜSTAD

Serdar Tuncer • Yazar

DOĞANIN ORTASINDA TARİH KOKAN

BİR CENNET

Metin Demirel • Çamlıdere Kaymakamı

DİJİTAL GELECEKTE PUSULA ARAYIŞI

Dr. Alper Efe • Öğretim Görevlisi

GELİYORUM DİYEN FELÂKET GELDİ,

KAPIYA DAYANDI

Yusuf Kaplan • Gazeteci-Yazar

44

46

FAALİYETLERİMİZ

26. GENEL KURUL


Salih BEZCİ

Salih BEZCİ

Vakıf Kurucu Başkanı BESA Grup Yönetim Kurulu Başkanı

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

6

Sayın Başkanım, birkaç cümleyle

kendinizi tanıtır mısınız?

03.03.1955 Ankara Kızılcahamam doğumluyum.

İlkokul, ortaokul ve liseyi Ankara’da

okudum. 1979 yılında Gazi Üniversitesi

Mimarlık bölümünden mezun

oldum. O günden bu güne inşaat işleriyle

iştigal ediyorum. Evliyim, 3 çocuğum ve 5

torunum var.

HEP İLERİ,

DAHA DA İLERİ


Hep İleri, Daha Da İleri

Başkanım, Ankara Ticaret Odası başkan

yardımcılığı ve başkanlığı yaptınız. Vakfımız

Yönetim Kurulu üyelerinden; sizi, kendi döneminizde

ATO’ya en çok katkıda ve güzel

hizmetlerde bulunan bir hemşerimiz ve ATO

başkanı olarak dinledik. ATO’da görevde

olduğunuz dönemde Ankara’mızın ticaret

hayatına yaptığınız hizmet ve katkılarınızdan

bahseder misiniz?

Ben Ankara Ticaret Odası’nda 12 yıl başkan

vekilliği, 6 yıl da başkanlık yaptım. Bu fahri bir

hizmetti. Oradan hiçbir maaş, katkı almıyorduk,

hatta bizim giderlerimiz oluyordu. Nasıl giderler

derseniz; maddi sıkıntı içerisindeki üyeler gelir,

para yatıramıyoruz, ödeyemiyoruz derlerdi. Biz

de yönetim kurulu üyesi arkadaşlarla birlikte

kendi cebimizden üyelere yardımcı olurduk.

ATO’da görev yaptığımız dönemde, ihtiyaç sahibi

ailelere ramazanda gıda yardımından tutun

da, yoksul ailelere kıyafet yardımına, köy okullarına

kırtasiye yardımından ihtiyaç sahibi çocuklara

giyecek yardımına kadar birçok başarılı

projeye imza attık.

Bence, ATO’da görev yaptığım dönemdeki en

önemli hizmetimiz ATO Kongre Merkezi’nin yapılması

oldu. Hem Ankara ticaretine hem de Ankaralıya

hizmet eden ve Ankara’ya değer katan

ATO Kongre Merkezi bir marka haline gelmiştir.

Yapıldığında Avrupa’nın ilk üç sırasında yer alan

Kongre Merkezi, halen “ATO Congresium” markasıyla

ulusal ve uluslararası fuar ve kongrelerle

Ankara ve Ankaralıya hizmet vermeye devam etmektedir.

ATO başkanlığı yaptığım dönemde, ticaretin

durgun olduğu zamanlarda üst üste iki yıl uluslararası

adı Shopping Fest olan “Ankara Alışveriş

Festivalini” gerçekleştirdik. Ankara’nın tanıtımında

büyük fayda sağlayan bu projemiz Ankara’nın

ticaretinin gelişmesinde de önemli katkılarda

bulunmuştur. Ne yazık ki ATO, sonradan piyasa

şartlarından dolayı bu projeye devam edemedi.

ATO’da görev yaptığım süre içerisinde, Cumhurbaşkanımızdan

Başbakanımıza, Bakanımızdan

Milletvekilimize, Belediye Başkanlarımıza kadar

devletin ve yerel yönetimlerin en üst makamlarına

sorunlarımızı aktarıyor genelde ülke ekonomisi

ve özelde de Ankara ekonomisine katkı sağlamak

için önerilerimizi sunuyorduk. Sağolsunlar, her

seferinde bizi dikkatle dinlemişler ve sorunların

çözümünde yardımcı olmaya çalışmışlardır.

Başkanım, Ankara ve Ankara dışında birçok

proje hayata geçirdiniz. Bu sizin için

nasıl bir duygu?

İnsanların ufkunun çok büyük olması gerekiyor.

Size bir anımı anlatayım; ben 1985 yıllarında o

dönem Ankara’nın en büyük binası olan Ulus

Rüzgârlı Sokak’ta 35.000 metrekare inşaat yapıyordum.

MÜSİAD olarak Rahmetli Turgut Özal’ı

ziyarete gittik. Sırasıyla herkese ne iş yaptığını

soruyordu. Bana ne iş yaptığımı sorunca “İnşaat”

dedim. “En son yaptığın bina kaç metrekare?”

diye sordu. “35.000 metrekare” dedim. “Çok küçük”

dedi. O zaman Ankara’nın en büyük binasıydı.

Rahmetli Özal’ın ufkunun ne kadar geniş

olduğunu orada anladım. Dolayısıyla geniş ufka

sahip olmanın çok önemli olduğunu anladım ve

kendime düstur edindim. Ondan sonra da Panora,

Armada, Galeria, Yaşamkent gibi daha büyük

projelere imzalar attık.

Başkanım, birçok projede yer almanın elbette

sizin için zor tarafları olabilir. Bu projeler

içerisinde en zorlandığınız, madden ve

manen size çok şey kazandırdığını düşündüğünüz

proje nedir?

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

7


Salih BEZCİ

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

8

Benim hayatım sürekli risk almak üzeredir. Ben

1979’da üniversiteden mezun oldum ve 1980 yılında

o zamanın ilk alışveriş merkezi olan Sütçü

Oğlu İşhanı’nı yaptık ki o da o dönemin büyük

binalarındandı. O bina bizim için dönüm noktasıydı

çünkü sıfırlayabilirdikte. Ancak Allah da

yardım etti o projeyi tamamladık. O proje bizim

ufkumuzu değiştirdi ve ondan sonra yukarıda

bahsettiğim daha büyük projelere imza atmaya

başladık.

Tabi maddi olarak değil de manevi anlamda

en büyük projelerimden birisi Akay Kavşağı’dır.

Akay Kavşağı’nın ihalesini aldık, Anıtlar Kurulu’ndan

geçirdik ve yapmaya başladık. Orası

Ankara’nın en zor projesiydi. Yani kârlılık olarak

demiyorum ama bir tarafta Genelkurmay Başkanlığı,

bir tarafta Türkiye Büyük Millet Meclisi,

bir tarafta Jandarma Komutanlığı, bir tarafta

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı derken o bölgede

çok zor bir projeydi. O Projeyi aldık ve alnımızın

akıyla çıktık. Tabi o projede biz çok tenkitlere

uğradık ancak hepsini de çözdük, hallettik. Siz

belki bilmezsiniz, o günlerde o kavşaktan geçmek

için yarım saat 45 dakika beklerdiniz. Ankara’da

diğer projelerin önünü açan bir proje

oldu. Akay Kavşağı’nı yaparken ben belediyeden

para alamıyordum. Belediyede o dönemki başkan

diyordu ki “senin paran var sana daire verelim”.

Gidiyorduk belediyenin dairelerine ihale

ile girip istihkakımıza karşılık daire alıp kavşak

düzenlemesini yapıyorduk. Adımız Akay Kavşağı’nı

yaparken daire karşılığı müteahhide çıktı

ki hiç kimse bunu o gün bugündür yapmadı.

Tahmin ediyorum 250’ye yakın daire alarak o

kavşağı bitirdik. Şu anda oradan geçerken çok

mutlu oluyorum. Düşünün o gün orada 45 dakika

da geçemediğiniz kavşak bugün olsaydı ne

olurdu. Yine o projeyi yaparken bazı sivil toplum

örgütleri(!) bize karşı çıkıyordu. Bir gün oradan o

dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geçiyordu,

dedim ki ben Demirel’i bu kavşak inşaatına

indirmem lazım. Süleyman Bey, şantiyenin

karşısında bulunan Odalar Birliği’ne geldi. Oradan

dönerken ben işçileri yola çıkarttım. “Baba,

Baba” diye bağırdılar. İnşaat maketini de aşağıya

indirdim. Cumhurbaşkanımız Süleyman

Bey geldi, baktı projeye kendisi de bir teknik

eleman olan Demirel; “Anlat bakalım ne yapıyorsun.”

dedi. Anlattım projeyi, kendi Isparta

şivesiyle “Eyi yapıyorsunuz, eyi yapıyorsunuz.

Allah yardımcınız olsun.” dedi. Ertesi gün gazetelerde

manşet: “Cumhurbaşkanı Demirel Akay

Kavşağı’nı Ziyaret Etti”. O gün yapılan Odalar

Birliği’nin genel kurulu filan hiçe gitti. Allah rahmet

eylesin Sayın Demirel’in oraya gelmesi o

projenin önünü açtı. O gün Ankara’ya büyük bir

hizmet oldu ve manevi anlamda bu proje benim

için çok önemli idi.


Hep İleri, Daha Da İleri

Yapmayı çok istediğiniz, hayal ettiğiniz projeleriniz

var mıdır? Varsa bunlar nelerdir?

Allah’a şükür benim her projem gerçekleşti. Yalnız

şunu söyleyeyim; Benim bir hayalim vardı;

İstanbul’da denizin ortasına iki başa iki tane 500

metre yüksekliğinde, etrafında yat limanı olan

bina yapmak. Bunu hayal ettim ve projelerini filan

da çizmiştim. Bunu o zamanki Bayındırlık Bakanı’na

anlattım fakat benim buna aklım yetmez

dedi. Tabi projede rafa kalktı. Yine bugünlerde

bir Kanal İstanbul projesi var. Benim beyanatlarımı

okursanız benim o günkü Kanal İstanbul

için çizdiğim portföy bugün aynen uygulanıyor.

Dedim ki bu kanalın genişliği 500 metre olması

lazım, etrafında yat limanları olması lazım, iki yakada

iki tane şehir kurulması lazım ki bu kurulan

şehirler buranın finansını kendiliğinden sağlasın.

Açın bakın gazetelere ATO Başkanı Salih Bezci’nin

Kanal İstanbul ile ilgili görüşleri diye. Bu

benim bir hayalimdi ve inşallah mümkün olan en

kısa sürede yapılacak. Hatta, bir Kanal İstanbul

da Anadolu Yakası’na yapmak lazım. Çünkü boğazlar

bizim hâkimiyetimizde değil. Dolayısıyla

bazı gemiler oradan geçer bazıları buradan geçer.

Bugün bir Süveyş Kanalı Mısır’ın ekonomisini

düzeltiyor. Geçen aylarda Süveyş Kanalı’nda

bir gemi arızası oldu bütün gelecek konteynerlerin

teslimatı geri kaldı.

Birde Ankara ile ilgili hayallerimi söyleyeyim. Bir

Ankara’ya fuar alanı yapılması meselesi var ve

biz o zaman fuar alanının yapılması için ATO olarak

karar aldık. O dönemki belediye başkanının

önderliğinde başladı ama en büyük mali kaynağı

da ATO sağlıyordu. Biz onu yapacak güçteydik

ve maalesef ki o projede sekteye uğradı.

Bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’mızca yürütülen

“Saraçoğlu Mahallesi Projesi” de ilk olarak

benim ATO başkanlığım zamanında bizim tarafımızdan

gündeme getirilmiştir.

Ankara ile ilgili çok ilginç projelerim vardı benim.

Mesela 19 Mayıs Stadı’nın olduğu yeri yıkacaksın,

stadın çevresini tamamen temizleyeceksin,

stadı oradan Kazım Karabekir Caddesi köşesine

alacaksın, Gençlik Parkı’nı büyüteceksin, Gençlik

Parkı, lunapark ve bu tarafta adliyenin önündeki

parkı alacaksın o arkadaki eski bir bina var

onu da kaldıracaksın, onu millet bahçesi ile birleştireceksin.

Aşağı yukarı 8 kilometrelik bir aks

olacak. Bu Ankara için hayati önem taşıyan bir

proje ve İnşallah yapılır.

Bir diğeri ise; Gölbaşı ile ilgili bir hayalim vardı

bugün Gölbaşı’nın tam hatırlayamıyorum kaç

kilometre devamını diyelim ki 3 kilometre onun

ilerisine oraya 2 metre yüksekliğinde bir duvar

yapsanız o 3 kilometre 6 kilometreye çıkar. Arkasına

bir daha yapsanız 9 kilometreye çıkar.

Buda Ankara’nın yeşilliğini ve suyunu bir araya

getirmiş olur. Bu projelerin hepsini ben gerekli

yerlere sundum. Belediye başkanlarına hatta Sayın

Cumhurbaşkanımız ATO’ya geldi ve bu projelerin

hepsini kendisine de sundum. O zaman

ki Bakanımız Cemil Çiçek Ankara milletvekili idi

ona sundum o da Cumhurbaşkanımıza sundu

ama maalesef bu proje henüz uygulamaya konulamadı.

Yine ilginç bir proje ise Eskişehir yolunun aksında

Ankara’ya gelirken bir yol yapıldı, o yol şimdi

geliyor ve ODTÜ’nün orada kesiliyor. Ben o

dönemki ODTÜ rektörüne gittim ve dedim ki bu

yolun yapılması lazım ama tabi ki ODTÜ’nün de

arazi bütünlüğünü sağlamak lazım. Buranın altını

tünel ile geçmek lazım dedim. O günkü rektör

bunu kabullendi ve gazetelerde “ATO’nun önerisi

ODTÜ’nün içerisi tünel yolu” başlığı ile manşet

oldu. Hiç kimse de karşı çıkmamıştı ama maalesef

yapılamadı.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

9


Salih BEZCİ

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

10

Başkanım, yöremizin ve ülkemizin yetiştirdiği

önemli ve öncü iş insanları içerisinde

yer almaktasınız. Bu durum sizlere nasıl bir

sorumluluk yüklemiştir?

Tabi ki bu durum bize çok ağır bir sorumluluk

yüklüyor. Neticede toplum içinde maddi olarak

demiyorum ama manevi anlamda önder, önemli

kişilerdeniz. Ben bununla ilgili çoğu üniversitelerde

konferanslar veriyorum, hayatımı anlatıyorum.

İnsanların iş yapmak için, ilerde ekonomik

güçlerinin iyi olması için illa zengin bir hayatta

başlaması değil fakirlikten, sıfırdan başlayabilirler.

Neticede bizde öyle başladık. Benim 3 kardeş

olan rahmetli babam köyden gelirken cebinde

3 bin lira parası varmış. Yani anne yok, baba

yok ilkokul bile okuyamamış. Ve gelmiş burada

amelelikle başlamış, gecekondu yapmış ve netice

itibariyle bizleri yetiştirip bu günlere getirmiş.

Dolayısıyla ailene ve topluma sahip çıkarsan ilelebet

kendin de iyi olursun, ruhen de iyi olursun.

Para bir gün gelir. O gün belki para kazanamazsın

ama sonra düzenli ve düzgün çalışırsan muhakkak

ki işlerin yoluna girer ve para kazanırsın.

Ankara’da birçok sosyal sorumluluk projelerinin

çalışmalarında bulundunuz. Sosyal

sorumluluk projelerini toplum açısından

nasıl değerlendirirsiniz?

Bizler birbirimize yardımlaşması olan bir milletiz

ve bu sayede de ayakta duruyoruz. Akrabalık ve

arkadaşlık ilişkileri o kadar önemli ki. Bakıyorsunuz

insanların bazı ücretlerle geçinmesi imkânsız.

Nasıl geçiniyor? Bu aile desteği ile arkadaş

desteği ile eş dost desteği ile devam edip gidiyor.

Bizim sosyal sorumluluk projelerinden en önemlilerinden

birisi de ESYAV. Biz o gün ESYAV’ı

kurduk ve o günden bu güne tahmin ediyorum

16-17 bine yakın öğrencimiz oldu. Mezun olanlarının

çoğu da şuanda hem özel sektörde hem

de kamu sektöründe önemli yerlerde görev sahibi

oldular. Bende bu öğrencilerimizle gurur

duyuyorum. Gittiğimiz yerlerde karşıma o kadar

güzel insanlar çıkıyor ki, ben Kızılcahamamlıyım,

ben ESYAV’dan burs alarak okudum diyorlar.

Ben tanımıyorum yani tanıyamıyorum çocukları.

Geçenlerde Muğla’da yine böyle bir çocuk geldi

yanıma. Ben ESYAV’dan burs alarak okudum

dedi. Bu o kadar önemli ki.

Yine Allah nasip etti biz 3 tane okul yaptık.

Bunlardan bir tanesi de Ankara Demetevler’de

Yahyalar Durali Bezci Temel Eğitim Okulu’dur.

Bir gün rahmetli babam mezarlığın oraya çiçek

almaya gidiyor. Orada çiçek alıyor ve bakıyor cebine

para yok. Çiçek satıcısına diyor ki; “Oğlum

adımı yaz şuraya ben paranı getiririm, göndertirim.”

diyor. Adını söylüyor, satıcı; “Amca paraya

gerek yok, ben senin adının olduğu okulda okudum.”

diyor. Tabi bu gibi şeyleri görmek, duymak

ya da yaşamak insanı hem gururlandırıyor

hem de duygulandırıyor. Bunlar çok önemli şeyler

yani memleketimize hizmet etmek, bir insan

yetiştirmek, topluma faydalı olmak o kadar

önemli ki. Allah’a şükür ki biz bu hazzı yaşadık

ve halende yaşıyoruz.

Başkanım, babanız merhum Durali Bezci,

anneniz merhum Ayşe Bezci ve zat-ı âliniz

1986 yılında kurulan ESYAV vakfımızın

maddi ve manevi kurucularındansınız, bu

çerçevede vakfın kuruluşu da Kalaba’daki

merhum Durali Bezci ile Merhum Ayşe Bezci’nin

villasında gerçekleşmiş ve daha sonraları

vakfın hizmetlerine Bezci ailesi olarak

maddi ve manevi destekleriniz devam

etmiştir. Vakıf kurucularımızdan Hüdaverdi

Çakır Beyden ilginç hatıralar dinledik. Bu

yılları ve merhum anneniz ve babanız ile ilgili

hatıralarınızdan bahseder misiniz?


Hep İleri, Daha Da İleri

Ben şuanda 66 yaşındayım ve vakfımızı 1986 da

kurarken 31 yaşındaydım. O gün Hüdaverdi Abi

dedi ki; “Sen başkan olacaksın”. Abi ben neden

olayım? Sen ol dedim. “Yok, illa sen olacaksın.”

Dedi. Dolayısıyla o gün Hüdaverdi abinin isteğiyle

başkan olduk. Bu vakfın kurulmasında Hüdaverdi

abinin çok büyük emekleri var. Bugün biz

hayra yöneldiysek onda da en büyük pay Hüdaverdi

abinindir. Onunla beraber birçok hatıralarımız,

çok iyi günlerimiz

oldu. Halen de birbirimizle

sürekli görüşürüz.

Annem ve babamla da

Hüdaverdi abinin çok

iyi ilişkileri vardı, babamı

çok ziyaret ederdi.

Ve benim babam çok

kadirşinas çok dürüst

bir insandı. Sıfırdan

gelmişti, anne yok baba

yok zor şartlarda evlenmiş.

Ankara’ya geliyor,

hamallık, amelelik yaparak

o şartlarda bizi yetiştirdi. Benim annem ve

babam ile ilgili bir hatıram var. İlkokul ya bir ya

ikinci sınıftaydım. Çinçin Bağları’nda gecekondu

yapıyoruz, babam harç karıyor, annem de Hasköy’den

eşeğin sırtında 4 teneke su getiriyor.

Annemle ben de beraber gidip getiriyorduk suyu.

Ben onun başında sözde bir erkeğim yani nedir

7-8 yaşlarında bir çocuk. Oradan oraya suyu alır,

getirirdik ve harcı karardık. İşte öyle zor günlerden

geldik. Bu vakıfta da babamın çok büyük

emeği vardır. Sıfırdan gelen bir adam zor şartlarda

yetişmiş ama hiç çekinmeden de “şunları

şunları vakıfa ver” derdi. Annemin ve babamın

Allah rahmet eylesin mekânları cennet olsun o

kadar çok hatıraları var ki anlatsam bunları herhâlde

program 2-3 saat sürer.

1986’da kurulan vakfımız ile ilgili düşünceleriniz

nelerdir?

Vakfımız inşallah bizden sonraki dönemlerde

de devam edecek. Biz 1986’dan bu güne kadar

vakfımızı belli bir noktaya kadar getirdik.

Vakfımız vatanına, milletine bağlı düşüncesi ve

çalışmasıyla ülkemizi nasıl ileri götürebiliriz şuurunu

dert edinmiş öğrencilere 1986 yılından

beri maddi destek sağlamıştır. Şuanda da bizim

vakfımızın başkanı

bizim ilk bursiyerlerimizden

olan Prof.

Dr. Hasan Ayrancı.

İnşallah devamında

benim çocuklarım,

ailem ve o günkü

yönetim kurulu

üyelerinin çocukları

hepsi bu işin içinde

bulunuyor. Vakfımız

genç nesillere

Vakfımızın kuruluş yıllarından devrolur ve onlarda

bunu devam ettirirler.

Ben bu vakfın kurulmasından bu güne kadar

emeği geçenlere şükranlarımı sunuyor, sağlık ve

afiyetle vakıf vazifelerinin devamını diliyorum.

Ahirete intikal edenlere de Allah’tan rahmet diliyorum.

Mekânları cennet olsun.

Sizleri örnek alan müteşebbis gençlerimize,

ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Az önce de söylediğim gibi; düzgün, düzenli çalışmak

ve yaptığın işi de sevmek. Ne yaparsan

yap işini seveceksin. İstersen gel şuraları süpür,

süpürgeyi tutuşundan senin işi sevip sevmediğin

belli olur. Yani zorlukların altından kalkmayı bileceksin,

yılmayacaksın, iş senden korkacak, işten

hiçbir zaman çekinmeyeceksin ve en önemlisi

de ben bunu başaracağım diyeceksin. Dolayısıyla

başarırsın ve hayatta da başarılı noktalara

gelirsin.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

11


Prof. Dr. Uğur ÜNAL

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

12

Prof. Dr. Uğur ÜNAL

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE ARŞİVCİLİK

Bize Kendinizi Kısaca Tanıtır mısınız?

27 Kasım 1975’te Ankara’da doğdum, Kızılcahamam

Yakaköylüyüm. Ortaokul ve Liseyi Tevfik

İleri İmam Hatip Lisesi’nde 1993 yılında tamamladım,

1998 yılında da Gazi Üniversitesi Eğitim

Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı’ndan mezun

oldum.

Üniversiteden mezun olduktan sonra akademik

kariyerime başladım. 2001 yılında yüksek lisansı

tamamladım. 2006 yılında Doktor, 2010 yılında

Doçent, 2017 yılında ise Profesörlük unvanını

aldım. Gazi Üniversitesinde lisans ve lisansüstü

düzeyde “Türk Yenileşme Tarihi”, “Osmanlı Paleografyası”,

“Osmanlı Arşiv Vesikaları”, “Türk

Eğitim Tarihi”, “Osmanlı Diplomatikası” ve “Osmanlı

Dış Politikası” derslerini okuttum.

5 Ocak 2012 - 7 Ağustos 2018 tarihleri arasında

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürü

olarak görev yaptım. 7 Ağustos 2018 tarihinde

yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı olarak

atandım ve halen bu göreve devam etmekteyim.


Osmanlı’dan Günümüze Arşivcilik

Arşivlerimizin Tarihi Süreçteki Gelişimini Anlatabilir Misiniz?

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren devletin

başkenti olan Bursa’da oluşturulan arşiv,

Timur’un Anadolu’yu istilası ile birlikte yok edilmiştir.

İstanbul’un fethinden sonra ise ilk defa

evrak mahzeni olarak Yedikule’nin kullanıldığı

bilinmektedir. Edirne Sarayı’ndaki Divânhâne’ye

ve ordu divânlarına ait defterler, fetihle birlikte

Topkapı Sarayı’na taşınmıştır.

Yedikule’den sonra arşivler Atmeydanı’na, oradan

ise Topkapı Sarayı’nın inşasını müteâkip

Hazîne-i Âmire ve Enderûn-ı Hümayûn’a nakledilmiştir.

Topkapı Sarayı’nın bazı bölümlerinin

arşivlerin muhafazası için kullanılması; Divân-ı

Hümayûn toplantılarının Bâb-ı Âlî’de yapılmaya

başlanıp orada kârgir bir mahzen inşa edilmesine

kadar sürecektir.

Divân defterleri ve battallarından oluşan Osmanlı

Arşivleri, ilk dönemlerde Divân toplantılarının

yapıldığı Kubbealtı’nın yanı başındaki Hazîne-i

Âmire’de devlet gelirleri, altın ve gümüş akçeler,

kıymetli eşyalar ile birlikte saklanmıştır.

Tanzimat’a gelinceye kadar geçen beş asırlık sürede

müsvedde evrakı bile büyük titizlikle saklanan

belge ve defterler, artık Topkapı Sarayı’nın

hazîne dairelerine sığmaz hale gelmiştir.

Tanzimat döneminde Hazine-i Evrak adı altında

yeni bir arşiv binasının tesis edilmesi kararlaştırılmıştır.

Gaspare Trajano Fossati’nin (ö. 1883)

projesine uygun olarak yapımına başlanan binanın

planında aradan çok fazla zaman geçmeden

bazı değişiklikler yapılması gerekmiştir. Bir kat

olarak yapılması düşünülen binanın tamamıyla

rutubetten kurtulamayacağı düşünülmüş, ayrıca

büyük belge sandıklarının da konulabilmesi için

binanın iki kat olarak yapılması gerektiğine karar

verilmiştir. İtalyan Mimar Fossati’ye ihale edilen

Hazîne-i Evrâk binasının inşaatı 1848 yılında tamamlanmıştır.

Hazîne-i Evrâk Binası 1848

Bab-i Âlî’de bulunan Hazine-i Evrak binası Cumhuriyet

Dönemi boyunca bazı bina ve depoların

da eklenmesiyle birlikte kullanılmaya devam

etmiştir. Ancak depo alanlarının kısıtlılığı nedeniyle

arşivlerimiz sıkıntılı bir süreçten geçmiştir.

Belgelerin uygun koşullarda saklanamaması evraklarda

ciddi bir yıpranmaya neden olmuştur.

Bu süreçte dönemin Başbakanı Sayın Turgut

Özal tarafından 1990’lı yılların başında başlatılan

girişimlerle Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğüne

ciddi bir personel istihdamı yapılmıştır. Özverili

çalışmaların sonucunda Bağcılar’da oluşturulan

yeni depolara taşınan evraklar kurtarılmaya başlanmıştır.

Sultanahmet Deposu 1960’lı yıllar

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

13


Prof. Dr. Uğur ÜNAL

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

14

Zaman içinde Sultanahmet’te bulunan hizmet

binasına gelen araştırmacıların yoğun talepleri

sebebiyle bu oluşturulan sisteminde yetersiz

olduğu gözlenmiştir. Merkeze uzak kalan depolardan

belge alışverişinin güçlüğü Başbakanlık

Osmanlı Arşivi için tüm belgelerin bir arada bulunacağı

geniş bir hizmet binasının oluşturulmasını

mecbur kılmıştır.

Osmanlı evrakının arşiv personeli tarafından

kurtarılmaya çalışılması 1990’lı yıllar

Nisan 2013’te gerçekleşen taşınma faaliyeti ile

birlikte Osmanlı Arşivi daha modern, geniş ve ferah

çalışma ve depolama alanlarına kavuşmuştur.

Bize Devlet Arşivleri Başkanlığı hakkında kısaca

bilgi verebilir misiniz?

Zira bu zorlu süreci size şu şekilde izah edeyim.

Öğrenciliğim döneminde Osmanlı Arşivinde

araştırmacı olarak çalışmalar yapmıştım. Bugünkü

gibi araştırma salonlarında bilgisayarlarda

ipucu kelimeler girerek belgelere ulaşma imkanı

yoktu. O dönemde kataloglar binlerce cilt

kitap şeklinde raflarda bulunmaktaydı ve belge

özetlerine elle tarama yaparak ulaşılmaktaydı.

İstediğiniz bir belgenin görüntüsü o günün

şartlarında eğer sistemde yüklü değilse ya da

çekilen belgenin görüntüsü okunacak gibi değilse

belgenin yeniden çekilmesini talep ettiğiniz

takdirde Sultanahmet arşiv binasına 30 km

uzakta bulunan Bağcılar ikitelli deposundan getirilen

evrak araştırmacının önüne koyuluyordu.

Yaptığımız incelemeler neticesinde günün sonunda

en fazla beş adet belgenin görüntüsünü

talep edebilmekteydik. Bu sistem maalesef

araştırmacıyı madden ve manen yormakta ve

belgelerin yıpranmasına neden olmaktaydı.

Yaşanan bu zorlukların önüne geçebilmek için

Kağıthane’de bulunan yeni Osmanlı Arşivi Sitesinin

inşasına başlanmıştır. Buradaki amaç bütün

Osmanlı evrakını tek merkezde toplamaktı.

Evrakların depolara taşınması 1990’lı yıllar

Başkanlığımız arşiv hizmet ve faaliyetlerini düzenlemek

ve kamuda belge yönetimini sağlamak üzere,

Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak 2018 yılında

yeniden teşkilatlandırılmıştır. Bu tarihte yayınlanan

yeni Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile MİT

ve TBMM arşivi hariç Türkiye’de yer alan bütün

arşivler Devlet Arşivleri Başkanlığı’na bağlanmıştır.


Osmanlı’dan Günümüze Arşivcilik

Kurumlarda tespit edilen devlet ve millet hayatını

ilgilendiren her türlü arşiv malzemesini toplamak,

değerlendirmek, tasnif ve tercüme etmek,

yayımlamak, belgelere erişimi sağlamak ve uygun

ortamlarda saklamak başlıca görevlerimiz

arasındadır. Başkanlığımız ayrıca, kamu kurum

ve kuruluşlarının hazırladıkları imha listelerine

uygunluk görüşü vermekte, Standart Dosya Planı

ve Elektronik Belge Yönetim Sistemi konuları

başta olmak üzere arşiv iş ve işlemlerinin mevzuata

uygun yürütülüp yürütülmediğini belirlemek

için denetleme çalışmaları yapmakta, karşılaşılan

problemlere çözüm bulmak amacıyla eğitim

ve rehberlik hizmetleri sunmaktadır.

Devlet Arşivleri Başkanlığı iki ana arşivden oluşmaktadır.

Bunlar İstanbul’da bulunan Osmanlı

Arşivi ve Ankara’da yer alan Cumhuriyet Arşividir.

Devlet Arşivleri Başkanlığı, bünyesinde

barındırdığı Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri ile

zengin bir tarihsel birikime sahiptir. Genel itibariyle

1300-1920 arası evrak Osmanlı Arşivinde,

Osmanlı Arşiv Binası Kağıthane/İstanbul

1920 yılından sonraki evrak ise Cumhuriyet Arşivinde

yer almaktadır.

Osmanlı Arşivi hizmet binası 2 Haziran 2013 tarihinde

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip

ERDOĞAN’ın teşrifleriyle İstanbul Kâğıthane’de

açılmıştır. Osmanlı Arşivi, 122 bin m 2 inşaat alanına

sahiptir. Ayrıca bina 109 depo ve toplamda

117 km raf uzunluğuna sahiptir. Bünyesinde

barındırdığı yaklaşık 95 milyon belge ve 400 bin

defter serisiyle dünya arşivciliğinin önde gelen

Yeni Arşiv Binasından Bir Depo

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

15


Prof. Dr. Uğur ÜNAL

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

16

kuruluşlarındandır. Bugün itibarıyla depolarımızda

doluluk oranı %60 seviyelerindedir. Burada,

çalışma alanları ve arşiv depolarının haricinde

bir daimi sergi alanı, bilimsel ve kültürel etkinliklerin

yapılabildiği 675 kişilik bir kongre merkezimiz

de bulunmaktadır. Bu külliyenin inşasıyla

birlikte arşivlerimiz layık olduğu ideal ortama

kavuşmuştur. Osmanlı Arşivi’nde 403’ü arşiv uzmanı

olmak üzere toplam

554 personel çalışmaktadır.

Cumhuriyet Arşiv’i 1988

yılında dönemin Başbakanı

Turgut ÖZAL tarafından

Demetevler’de hizmete

açılmıştır. Arşiv binası 45

depodan oluşmakta ve

toplamda 125 km’lik raf

uzunluğuna sahiptir. Günümüzde

Cumhuriyet Arşivi’nde

yaklaşık 40 milyon

belge ve 117 bin defter bulunmaktadır.

Bu sayı kamu

kurum ve kuruluşlarından

devredilen evraklarla birlikte

her geçen gün artmaktadır.

Cumhuriyet Arşivi’nde

278’i arşiv uzmanı

olmak üzere toplam 383

personel çalışmaktadır.

Devlet Arşivleri Başkanlığında Kimler Araştırma

Yapabilir?

Devlet Arşivleri Başkanlığı’nda araştırmacı olmak

gayet kolay ve pratiktir. Türkiye Cumhuriyeti

vatandaşı nüfus cüzdanı, yabancı uyruklular

ise pasaportları ile müracaat etmeleri halinde 10

dakika içerisinde kayıt olabilmektedir. Bu kayıtla

birlikte araştırmacılar, arşiv araştırma hizmetlerinden

faydalanabilmektedirler.

Pandemi Döneminde Ne Gibi Faaliyetleriniz

Oldu?

Devlet Arşivleri Başkanlığı olarak 2017 yılında

uygulamaya koyduğumuz hizmet ile araştırmacılar

internet üzerinden belge görüntülerine ulaşabilmektedir.

Fakat o dönemde belge görüntüsünün

1/4’ü gözükmekteydi. Tamamını görmek için

bilgisayarlarına indirmeleri gerekiyordu. Belgenin

tamamını araştırmacıların

sistemde görmelerine

yönelik çalışmamız aslında

daha önceden vardı. Fakat

salgının ortaya çıkmasıyla

“Kovid-19 Çalışma

Eylem Planı” ile kurum olarak

uzaktan çalışma programına

geçtik. Bu nedenle

bir süreliğine araştırma salonlarımızı

kapatmak durumunda

kaldık. Bu süreçte

araştırmacılarımız bize gelemiyorsa

biz onlara gidelim

düşüncesinden hareketle

“Belgeler Evimizde”

sloganı adı altında faaliyetlerimizi

yürüttük. Böylelikle

araştırmacılarımız (www.

devletarsivleri.gov.tr) resmi

internet sayfamızda yer

alan belge tarama sistemi

üzerinden çalışmalarına kolaylıkla devam edebildiler.

Kamuoyundan bu faaliyetimizle ilgili çok

iyi geri dönüşler aldık. Cumhurbaşkanımız Sayın

Recep Tayyip Erdoğan’ın “kurumlarımız insan

odaklı olmalı” sözünden hareketle faaliyetlerimizi

yürütmekteyiz. Bu süreçte belgelere en çok

ilgi ise %31 oranında lise, lisans, yüksek lisans ve

doktora öğrencilerinden geldi.



Prof. Dr. M. Cahit GÜRAN

Prof. Dr. M. Cahit GÜRAN

MÜKEMMEL İYİNİN DÜŞMANIDIR

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

18

Prof. Dr. M. Cahit GÜRAN

Hacettepe Üniversitesi Rektörü

Ben 1969 yılında Ankara’da doğdum.

İlk, orta ve lise tahsilimi Ankara’da tamamladıktan

sonra, Ankara Üniversitesi

Siyasal Bilgiler Fakültesi, Maliye

Bölümü’nde lisans, Gazi Üniversitesi

Maliye Anabilim Dalı’nda yüksek lisans,

Hacettepe Üniversitesi Maliye Anabilim

Dalı’nda doktora eğitimimi tamamladım

ve aynı üniversitenin Maliye Bölümü’nde

2007 yılında yardımcı doçent, 2009

yılında doçent ve 2011 yılında profesör

kadrolarına atandım.

2014 yılında Yükseköğretim Denetleme Kurulu Üyesi, 2015 yılında

Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan Vekili ve 2018

yılında Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanlığı görevlerini

yaptım ve 24 Haziran 2020 tarihinde atandığım Hacettepe Üniversitesi

Rektörü olarak atandım. Halen Hacettepe Üniversitesi

Rektörlüğü görevini yürütüyorum, evli ve iki çocuk babasıyım.


Mükemmel İyinin Düşmanıdır

YÖK Denetleme Kurulu Üyeliği ve Başkanlığı

görevlerinde bulundunuz, Türkiye’deki

üniversiteler hakkında bilgi verir misiniz?

Türkiye’de mevzuata göre devlet üniversitesi ve

vakıf üniversitesi olmak üzere iki tür üniversite

kurmak mümkün. Halk arasında özel üniversite

olarak nitelenen üniversiteler aslında vakıf

üniversitesidir. Ticari ya da kazanç elde etme

amacına yönelik olarak üniversite kurmak mümkün

değildir. Dolayısıyla aslında özel üniversite

olarak bilinen üniversiteler vakıf üniversiteleridir

ve bu üniversitelerin kuruluş aşamasında,

bu üniversitenin faaliyetlerine

başlayabilmesi için gerekli olan

parasal kaynakları, bina, arazi,

makine teçhizat gibi kaynakları

tahsis eden bir kurucu vakıf bulunmaktadır.

Anayasa ve yükseköğretim

mevzuatında bu vakıf

üniversitelerinin kaydetmiş olduğu

öğrencilerinin bir kısmını

tam ya da kısmi olarak burslu

okutması, ücretli okuttuğu öğrencilerden

elde edilen gelirle

faaliyetlerini finanse etmesi ve

yeni yatırımlar yaparak üniversitenin

gelişimine katkı sağlanması

amaçlanmıştır.

Türkiye’de 2020 yılı sonu itibariyle 129 devlet ve

74 vakıf üniversitesi olmak üzere 203 üniversite,

166.225 öğretim elemanı ve 3.777.114 örgün öğretim

öğrencisi bulunmaktadır. Yaklaşık 3,8 milyon

öğrenci sayısı düşünüldüğünde, bu rakam

dünyadaki 112 ülke nüfusundan daha büyük,

yani Türkiye’de örgün eğitim gören öğrencilerden

bir ülke kursanız nüfus büyüklüğü itibariyle

Sahip olduğunuz

işgücünü, ihracatını

yaptığımız ürünlerin

üretiminden

ithalatını yaptığımız

ürünlerin üretimine

doğru kaydıracak

dönüşümü

yapmaya

ihtiyacımız var.

bu ülke dünyanın en büyük 131. ülkesi olur. Bu

öğrenci sayısına açık öğretim öğrencilerini de

ekleseniz, 7,9 milyon kişi ile bu ülke nüfusuna

göre dünyanın en büyük 99. ülkesi oluyor ve 143

ülkeden daha büyük bir ülkeden bahsediyoruz.

Türkiye’de son 18-19 yılda alt yapı ve üst yapı,

sağlık, teknoloji üretimi ve kullanımı gibi birçok

konuya benzer şekilde yükseköğretim alanında

da halkımızın hizmete erişimi anlamında çok

büyük gelişme kaydedilmiştir. Muhakkak hala

yapılacak çok şey var. Bilirsiniz “Mükemmel,

iyinin düşmanıdır.” derler. Yükseköğrenim

alanında erişimin

önündeki engellerin ortadan

kaldırılmasının akabinde, verilen

eğitimin kalitesinin artırılması,

bilgi üretme, araştırma ve

teknoloji geliştirme potansiyelinin

yükseltilmesi ve Türkiye’nin

küresel bir güç olma çabasına

üniversitelerin her alanda kritik

katkı sağlaması gerekmektedir.

Üniversitelerimizde yaklaşık

olarak 8 milyon öğrenci

olduğu bilinmekte ve her yıl

1–1,5 milyon mezun olacağını

düşünürsek 4-5 yıl içerisinde

8 milyon öğrenci mezun olacak.

Bu öğrencilere iş ve güç temin etme noktasında

Türkiye’nin nasıl bir yol takip etmesi

hususunda tecrübelerinizi aktarır mısınız?

Aslında çok önemli ve Türkiye’deki yükseköğretim

sistemi, üniversiteler, iktidar, ilgili devlet kurumları

ve iş adamları gibi her düzey ve alan için yakıcı bir

konuya temas ettiniz. Bu soru gerçekten üzerinde

çok düşünülmesi, stratejiler kurulması, planlar ya-

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

19


Prof. Dr. M. Cahit GÜRAN

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

20

pılması ve dikkatle izlenmesi gereken, çok önemli

bir konu…

Bir önceki sorunuzu cevaplarken son vurguladığım

husus, aslında bu sorunun cevabının da temelini

oluşturuyor bence… İktisat kuramının da cevap

aradığı en temel problemlerden birisi; işsizlik

problemidir. Özü itibariyle ülkelerin sahip olduğu

işgücünün istihdam edilmesi, iş-güç sahibi yapılması,

ülkenin üretim kapasitesi, sektörlerin üretim

yapısı ve sahip olduğunuz işgücünün bu kapasite

ve yapıya uygun niteliklere sahip olmasına bağlı

bulunmaktadır. Eğer ülke olarak kişi başına gelirinizi

artırmak istiyorsanız, işgücü

başına üretilen katma değeri

yükseltebilecek bir yapısal dönüşümü

gerçekleştirebilmenize ve

daha yüksek bilgi, teknoloji içeren

ürünleri üreterek, bu ürünleri

gerek ulusal gerekse de küresel

pazarda satabilmenize bağlı olduğunu

zihnimizden çıkartmamalıyız.

Kilogram başı ihracat değeri savunma

ve havacılık sanayisinde

39,72 dolar, hazır giyim ve konfeksiyonda

14,9 dolar, otomotiv

endüstrisinde 7 dolar, fındık ve

mamullerinde 6,9 dolar, makine

ve aksamlarında kilogram başı

ihracat değeri 5,7 dolar, halıda

3 dolar, gemi ve yatta 3,5 dolar

olduğu, oysa ithalatını yaptığımız bilgisayar için

600 dolar ve akıllı telefonlar için 2 bin dolar olduğu

düşünülecek olursa ne demek istediğim daha net

anlaşılacaktır.

Bu süreçte sahip olduğunuz işgücünü, ihracatını

yaptığımız ürünlerin üretiminden ithalatını yaptığımız

ürünlerin üretimine doğru kaydıracak dönüşümü

yapmaya ihtiyacımız var. Doğal olarak

En önemli

konumuz, eğitimin

her seviyesinde

ve yükseköğretim

düzeyinde

kaliteli eğitim ve

çocuklarımızın,

gençlerimizin

en iyi şekilde

yetiştirilmesi

meselesidir.

bunun yapılabilmesi için en önemli adım, işgücünün

niteliğinin bu ürünlerin üretiminde rol alabilecek

girişimci, mühendis, tasarımcı, pazarlamacı

ve kalifiye teknik eleman haline getirilmesidir. Bu

dönüşümün gerçekleştirilmesinde hiç şüphesiz en

önemli rol, yükseköğrenim sistemine ve üniversitelere

düşmektedir. Eğer bunu başarabilirsek ve

küresel ölçekte kalitesi ve fiyatıyla rekabet edebilir

ürünlerin üretilebildiği bir üs olabilirsek, Türkiye

sözünü ettiğiniz genç mezunların istihdamını gerçekleştirebilecek

bir dinamizmi oluşturabilir. Üstelik

yükseköğretim alanında yetiştirdiğiniz mezunlar

eğer gerekli donanıma sahipse,

söz konusu mezunların istihdamı

için sadece ulusal düzeyde değil,

yurt dışı işgücü piyasalarından da

talep gelecektir. Bu da üniversite

mezunları için önemli bir iş bulma

kanalı daha oluşturacaktır.

Dolayısıyla en önemli konumuz,

eğitimin her seviyesinde ve yükseköğretim

düzeyinde kaliteli

eğitim ve çocuklarımızın, gençlerimizin

en iyi şekilde yetiştirilmesi

meselesidir.

Hacettepe Üniversitesi’nin

misyon ve vizyonundan bahseder

misiniz?

Hacettepe Üniversitesi’nin

kurumsal misyonu; araştırma

öncelikli bir üniversite olarak,

evrensel değerler ışığında verdiği eğitimle bilim,

teknoloji ve sanat alanlarında üstün nitelikli,

değişime ve gelişime açık, sorgulayıcı bireyler

yetiştirmek; ürettiği bilgi, hizmet ve teknolojiyi

toplum yararına sunmaktır.

Benzer şekilde kurumsal olarak belirlenmiş vizyonumuz;

toplum sorunlarını önceleyerek ülke-


Mükemmel İyinin Düşmanıdır

sinin gelişimine yön veren, mensubu olmaktan

gurur duyulan, öncü araştırma üniversitelerinden

biri olmaktır.

Üniversitemiz bu güne kadar bu misyon ve vizyona

uygun olarak faaliyetlerine yön vermekte ve

hem ulusal ölçekte öncü konumunu sürdürmekte

global ölçekte de en rekabetçi üniversiteler sıralamalarında

yer almaktadır. Sekiz uluslararası

üniversite sıralamasından yedisinde Hacettepe

Üniversitesi genel olarak ilk 600’de, geriye kalan

bir sıralama endeksinde ise ilk 650’de yer almaktadır.

Tıp, eczacılık ve eğitim gibi bazı alanlar

açısından değerlendirildiğin de ise ilk 200-300

bandında sıralamaya girmektedir. Önümüzdeki

yıllarda da bu başarının devam etmesi ve geliştirilmesi

en temel önceliğimiz olacaktır.

Hacettepe Üniversitesi’ne rektör olmanızla

birlikte kişisel/sosyal hayatınızda ne gibi

değişiklikler oldu?

Rektör olarak atanmamdan sonra genel olarak

dost, arkadaş, meslektaş ve hemşerilerimizden

büyük bir teveccüh gördüm. Bu vesile ile herkese

ilgilerinden dolayı tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Çalışma düzenimde çok büyük bir değişiklik olduğunu

söyleyemem. Daha önce üstlendiğim

görev de çok önemli ve yoğun mesaiyi gerektiren

bir görevdi. Bu nedenle çalışma tempomda

çok büyük bir değişiklik oluşmadı. Ancak rektörlük

görevinin daha önce yürüttüğüm görevden

temel olarak üç farklılığının olduğunu söylemem

mümkün; ilk olarak rektörlük görevinde daha çok

temsil görevi üstlenmeniz gerekiyor, daha çok

toplantıya kurumsal temsil açısından katılmam,

konuşmalar yapmam ve ziyaretleri kabul etmem

söz konusu oluyor. İkinci olarak rektörlük görevi

çok daha aktif ve farklı konuları yönetmeniz gereken

kapsamlı bir görev. Bu bazen çevrenizdeki

insanlarda sizin çok yetkiniz olduğu, isterseniz

yapamayacağınız hiçbir iş olmadığı şeklinde bir

algıya sahip olmasına sebep oluyor. Ancak, rektörlerin

de hem hukuken, hem idari olarak hem

de ahlaken uyması gereken kurallar var, bunlara

uyduğunuzda talep edilen her şeyi yapmanız

mümkün değil, tabii bu durum bazen talepleri

yerine gelmeyen kişileri mutsuz edebiliyor ve

size sempatilerini kaybetmelerine yol açabiliyor;

üçüncü olarak kurumun büyüklüğü ve üstlendiğiniz

sorumluluğun ağırlığı dikkate alındığında

rektörlük görevi çok daha stresli bir görev.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

21


Prof. Dr. M. Cahit GÜRAN

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

22

Bütün bu farklılıklara bağlı olarak kişisel hayatınızda

da iniş çıkışlar, ruh halinizde değişiklikler

oluyor. Bu durum ister istemez en yakınlarınızdan

başlayarak ilişkilerinizde yıpranmalara yol

açabiliyor.

Covid-19 ile değişen dünya üzerinde yeni

eğitim politikası hakkındaki görüşleriniz

nelerdir?

Covid-19 zaten dünyada var

olan uzaktan eğitim ve online/

çevrimiçi eğitim programlarını

çok daha görünür hale getirdi

ve artık geri dönülemez bir şekilde

yükseköğretim alanında

bir dönüşümü başlattı diyebiliriz.

Bu dönüşüm bir yandan

yükseköğretim alanındaki uluslararasılaşmayı

artırırken, uzaktan

eğitimi, online/çevrimiçi

diploma programlarının sayısında

artışı, eğitim-öğretimde teknoloji

kullanımını ve dijitalleşme

süreçlerinde yaygınlaşmayı

ve artan rekabeti beraberinde

getirecektir.

Merhum Hocamız Kemal Güran’dan kısaca

bahseder misiniz? (Vakfımıza ve ülkemize

yapmış olduğu hizmetler)

Rahmetli babam Kemal GÜRAN girişken, cesur,

fedakâr, mesleği ve kurumu uğruna her türlü zorluğa

katlanan, liderlik vasıflarını üzerinde taşıyan

bir kişiydi, yorulmak bilmeyen bir enerjiye sahipti,

alçakgönüllüydü, soğukkanlı şekilde olayları

geniş açıdan değerlendirir ve sonuca bağlamaya

çalışırdı. Dinî-millî konularda çok hassastı,

bu hususlarda karşısındaki kim olursa olsun hiç

Dinî-millî konularda

çok hassastı,

bu hususlarda

karşısındaki kim

olursa olsun

hiç çekinmeden

uygun bir üslupla

görüşlerini ortaya

koyar, mücadelesini

yapar ve sonuç

almaya çalışırdı.

çekinmeden uygun bir üslupla görüşlerini ortaya

koyar, mücadelesini yapar ve sonuç almaya

çalışırdı.

O, ömrü boyunca ülkemizde maalesef bugüne

kadar gerçek çizgisine oturtulamamış din eğitimi

konusundaki hemen her çalışmaya katılmış,

raporlar hazırlamış, temsil ettiği kurum ve sivil

toplum kuruluşlarının görüşlerini objektif, kapsamlı

ve cesur üslubuyla ortaya

koymuş bir kişidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde

özellikle Diyanet İşleri

Başkanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri

Hakkında Kanunun ve

uygulaması safhasında hazırlanan

tüzük ve yönetmelik çalışmalarının

her bölümünde ve bilahare

Din İşleri Yüksek Kurulu

Üyeliği zamanında kurumla ilgili

mevzuat çalışmalarının bütününde

hizmeti vardır.

1981 yılında erken yaşta emekli

olarak Türkiye Diyanet Vakfı

Genel Müdürlüğü’nü kabul etmiş,

Vakfın kurumlaşıp yurt içi

ve yurt dışına hizmetlerinin yaygınlaşmasında

büyük çabası ve katkısı olmuştur. 1992 yılında

Türkiye Diyanet Vakfı’ndaki Genel Müdürlük

görevinden ayrılmış, bu tarihten sonra Denetleme

Kurulu Başkanlığı, Mütevelli Heyeti İkinci

Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Özellikle

bu tarihten sonra ESYAV’da Genel Koordinatör

olarak görev almış ve herhangi bir maddi karşılık

beklemeksizin, aralıksız on beş yıl bu göreve

devam etmiştir. Özellikle bu görev döneminde

ESYAV’ın kurumsallaşması, mali açıdan güçlen-


Mükemmel İyinin Düşmanıdır

dirilmesi, hizmetlerin süreli yayınlar ve internet

ortamında duyurulması ve taşınmazlarının geliştirilmesi

gibi faaliyetlerde öncülük etmiştir.

Vakfımız hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

ESYAV özellikle gençleri yükseköğrenim alanına

yöneltmek, yükseköğretim alanına girmiş gençlere

ekonomik ve sosyal açıdan destek olmak

üzere hayırsever insanların bir araya geldiği bir

vakıf. Kurulduğu günden bu yana hayırsever insanların

kişisel olarak bu dünyaya yönelik hiçbir

hesap gözetmeksizin destek sağladıkları bir kurum.

Samimi ve hayra yönelik bu iyilik hareketinin

büyüyerek devam edeceği konusunda hiçbir

endişem yok. Allah bu Vakfı kuran ve bugüne

gelmesinde katkısı olan herkesten

razı olsun, inşallah sayılarını

artırsın.

Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Sorun çıkaran

değil çözüm üreten

taraf olun.

Gençlere en önemli tavsiyem;

öncelikle kendileri için bir iddialarının olması,

kendilerini tanıyıp, hayattan ne bekledikleri, gelecekte

neyi yapmaktan mutlu olacakları konusunu

düşünmeleri ve cevaplarını bulana kadar

bu konudaki belirsizliklerin üstüne gitmeleridir.

Bu soruların cevabını bulduktan sonra yapmaları

gereken, başkaları ile yarışmak değil kendileri ile

yarışmaktır. Her insan kabiliyetlerini ve yapabileceklerini

en iyi kendisi bilebilir, sahip olduğu

kabiliyet ve kapasitenin tümünü kullanıp, sınırlarını

zorlamayan bir kişinin dünyada iz bırakması

mümkün değildir. Kabiliyet ve kapasitenin

sınırlarını zorlamayan bir kişi olağanüstü işler yapamaz

ve tarihe not düşemez. Bu nedenle esas

olan mücadele insanın diğer insanlarla yarışı değil,

insanın kendisi ile yapmış olduğu mücadeledir.

Eğer “ben var olan kabiliyet ve kapasitemin

üzerine çıktım”, “daha iyisini yapmam mümkün

değil” diyebiliyorsanız, vicdanen rahat edebilirsiniz.

Hayata ilişkin bu genel tavsiye dışında, genel

olarak şunu söyleyebilirim: Meraklı olsunlar,

her şeyi öğrenmeye çalışsınlar, ancak bu merak

faydasız konulara yönelik olmamalı, kendilerine

bir kabiliyet, yetkinlik kazandıracak bir merak

olmalı… Yaradılışı, tarihi, evrim kuramını, uzayı,

astronomiyi, kuantum fiziğini, spor branşlarını,

müziği, enstrüman çalmayı, kebap yapmayı, dikiş

dikmeyi, alçı çekmeyi, duvar boyamayı, bilgisayar

toplamayı, farklı yazılımları kullanmayı,

mizanpaj yapmayı, kitap kapağı tasarımı yapmayı,

dinleri, Kuran okumayı, diğer

dilleri öğrenmeyi, Latinceyi, işaret

dilini, on parmak yazmayı,

çiçek, meyve ve sebze yetiştirmeyi,

hayvan yetiştirmeyi, neyin

nerede üretildiğini, nerede

satıldığını, mantar toplamayı

veya yetiştirmeyi, çevresel problemleri, velhasılı

kelam çevrelerine ve insanlığa yararı olacak

her şeyi merak etsinler ve öğrenmeye çalışsınlar,

bana küçükken yaşlı bir hemşerimizin dediği

gibi; “En kötü meslek davulculukmuş, onu da

öğrenip bir kenara koyacakmışsın.”

Son olarak; hangi sorun olursa olsun bir sorunla

karşılaştığınızda çözüm üretmek için çabalayın

ve çözüme katkı vermek için talip olun, sorun çıkaran

değil çözüm üreten taraf olun, unutmayın

anahtarını kaybedip, kapıda kalan herkes çilingiri

arar… Dünyanın her tarafında çözüm üretebilecek

niyet, zekâ, kabiliyet ve yetkinliğe sahip

olan insanlar aranır ve baş üstünde tutulur.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

23


Adem CEYLAN

Adem CEYLAN

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

24

KAPISI HİÇ KAPANMAYAN BÜROKRAT

Adem Ceylan, 1963 yılında Çamlıdere Meşeler

köyünde doğdu. İlkokulu köyünde birleştirilmiş

sınıfta okudu. Ortaokulu Meşeler köyünden

her gün Çamlıdere’ye gidip gelerek bitirdi daha

sonraki yıllarda Anadolu’nun birçok köyünde

Ankara’nın ilçelerinden/köylerinden olduğu gibi

bir nüfus akını olmuştu. O da ailesiyle birlikte

1977 yılında Ankara’ya geldi ve hemşerimiz

Adem Ceylan’ın macerası başladı. 1977 yılında

başlamış olduğu lise öğrenimini de 1980 yılında

tamamladı. Başkanın tabiriyle “Tabi o yıllar

zor yıllardı. 1980 öncesi diye tarif edilebilir, hem

siyasi hem ekonomik hem de sosyal olarak zor

yıllar yaşanmıştır ama o yıllarda liseyi 7 Haziran

1980’de tamamlayarak öğrenimimi bitirdim.” 10

Haziran 1980’de çalışma hayatına sitelerde başladı.

Sitelerde birçok işletmede çeşitli görevlerde

bulundu. Aynı zamanda Ceylan, Afyon Mali Bilimler

Fakültesi Maliye bölümüne yerleşti. 1986

yılında da oradan mezun oldu. Akabinde zaten

özel sektörde çalışıyordu. Mezuniyetten sonra

Karayolları Genel Müdürlüğü’nde bütçe bölümünde

bütçe uzmanı olarak görevine devam

etti. Ama onun idealinde müfettişlik gibi biraz

daha kariyer meslek mensubu olmak vardı. Ceylan,

“Bu arada Karayolları Genel Müdürlüğü’nde

iken vatani görevimi Şırnak’ta tamamladım.

Döndükten sonra tekrar Karayollarındaki görevime

devam ettim. Daha sonra İçişleri Bakanlığı’nda

denetim elamanı olarak göreve başladım.

1990 yılında İçişleri Bakanlığı mahalli idareler

kontrolörlüğü olarak görevime devam ettim. Ak

Parti hükümetinin kurulmasına müteakip 2002-

2003 yıllarında kamuda yeniden yapılanma ve

mahalli idareler reformu yazım durumda yer aldım

ve aynı zamanda TBMM’de İçişleri Bakanlı-


Kapısı Hiç Kapanmayan Bürokrat

ğı’nı temsilen araştırma komisyonlarında görev

aldım. Özellikle yerel yönetimlerin yapısı, işleyişi

ve hizmet alanları ile ilgili olarak Hollanda,

Fransa ve Almanya gibi ülkelere seyahatlerim

oldu. Daha sonra 2005 yılında İl özel idarelerinin

yeniden yapılanmasından sonra İçişleri Bakanlığı’mız

beni Ankara İl Özel İdaresi’ne kurucu

genel sekreter yardımcısı olarak görevlendirdi.

Kendi memleketim olduğu için bu görev çok

önemliydi. Burada özel idareleri biliyorsunuz,

hem merkezi idarenin eğitim, sağlık, turizm, ticaret

gibi bir takım görevlerini yapar hem de kırsal

kesimin yol, su, kanalizasyon, sulama tesisleri,

tarımsal hizmetler gibi hizmetleri yürüten bir kurum

haline geldi. Benim için kendi memleketime

hizmet etmek onurdu, şerefti. Ankara İl Özel İdaresi’nde

2 yıl genel sekreter yardımcılığı 7 yılda

genel sekreter olarak 2013 yılına kadar görevimi

yürüttüm. Benim için bu sadece bürokratik bir

görev değildi. Özellikle denetim elemanlığı ve

diğer görevlerim sebebiyle Anadolu’nun birçok

şehrini gezdim hatta gezmediğim il, ilçe sayısı

parmakla sayılacak kadar azdır.

Tabi bizi bu göreve layık görev siyasetçilerimize

teşekkür ediyorum. Çalışma arkadaşlarımız ile

beraber hem siyasetçiler ile hem bölge yöneticileri

ile Ankara’ya çok önemli hizmetler yaptık.

Akabinde 2014 yılı yerel seçimlerinde Yenimahalle

Belediyesi Başkan adayı gösterilmem için

istifa etmem gerekiyordu ve istifa ettim. Aslında

oy oranlarını %25 seviyelerinden %38’lere

getirdik ama yeterli olmadı. Sonrasında İçişleri

Bakanlığı’ndaki teftiş görevimize tekrar döndük.

2015 yılı milletvekili seçimlerinde siyasetçilerimizle

yaptığımız istişareler sonucunda Ak Parti

2. bölgeden aday gösterildim fakat milletvekili

seçilme durumumuz olmadı. 2016 yılının Nisan

ayında halen görev yaptığım MYK Başkanlığı’na

getirildim. Bu kurum çalışma hayatı açısından

memleketimiz için hem ulusal hem de uluslararası

düzeyde çok önemli bir kurumdur. Özellikle

çalışma hayatının beklentilerini karşılayacak

nitelikli iş gücü oluşması açısından paydaşlarımız,

eğitim öğretim camiası ve çalışma hayatı

aktörleri ile birlikte önemli hizmetler yapıyoruz.”

Adem Ceylan gönlündeki Çamlıdere’yi şöyle

anlatıyor

Ben hep şunu söylerim; insanların içerisinde

vatan sevgisi olması gerekiyor. Vatan sevgimiz

özellikle Ankaralılar için en üst seviyededir ve bu

sevgi önce köyünü, ilçeni sevmekle başlar. Ben

Meşeler Köyü’nde doğdum, ilkokulu köyümde

okudum, ortaokulu da Çamlıdere’ye gidip gelerek

okudum. Çamlıdere’nin benim hayatımda

çok derin izleri vardır çünkü biliyorsunuz ki

Çamlıdere Şeyh Ali Semerkandi Hazretleri’nin

manevi şemsiyesi altında özel bir alandır. Geçmişte

özellikle Şeyh Ali Semerkandi Hazretleri

Çamlıdere’ye gönderilmesi hususuna, o döneme

çok değinmeyeceğim ama o bölge insanı garip

insanlardır. Dolayısıyla benimde gerek çocukluğum

gerek gençliğe ayak attığımız öğrencilik

dönemlerimizin önemli bir bölümünün geçtiği

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

25


Adem CEYLAN

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

26

Çamlıdere’nin Meşeler köyü, Kızılcahamam ve

Kahramankazan bütünüyle Yabanabad bölgesi

bir bütün olarak değerlendirilir. Tabi Ankara’nın

25 ilçesinin yanında bunlar özel bir alandır.

Sayın Ceylan ile röportajımızda bile ne telefonu

ne gelen gideni eksik olmadı. Bu

da hemşerimiz Adem Ceylan’ın bölgede ve

çevresinde ne kadar sevilen bir bürokrat

olduğunu göstermektedir. Sayın başkana

Mesleki Yeterlilik Kurumu’nu da sorduk.

TOBB, TESK, TİSK, TÜRSAB gibi işverenleri temsil

eden meslek kuruluşları ile bir diğer tarafta

sosyal taraf diye tabir ettiğimiz çalışanları temsil

eden sendikalarımız ve bunların oluşturduğu

konfederasyonlar ile MEB, YÖK, Çalışma Bakanlığı,

Maliye Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Sanayi

Bakanlığı, KOSGEB, İŞKUR gibi kamu kurumların

yönetim kurullarına eşit temsil edildiği bir

kurumdur. Zaten tarif tanımında da açık bir şekilde

de ifade edildiği gibi çalışma hayatımızın

beklentilerini karşılayacak nitelikli iş gücünün

oluşturulması, eğitim ve istihdam arasında bağı

kurmaktadır.

Sınavlarımız 360 derece kamera görüntüsü altında

yapılan sınavlardır. Bu sınavlar herhangi

bir şekilde suiistimalin yapılamadığı, yapılmasına

izin verilmediği sınavlardır. Hakikaten kişilerin

bilgisinin, becerisinin ve performansının ölçüldüğü

sınavlardır. Uluslararası meslek standartları

ve yeterliliklere uygun bir şekilde bu işi yapıp

yapamayacağının değerlendirildiği ve ölçüldüğü

sınavlardır. Mesleki Yeterlilik Belgesi, Uluslararası

Akredite Sınav Belgelendirme Sistemi ile Türkiye’de

önemli bir görevi icra ediyor. Dolayısıyla

kurumumuz sosyal taraflarda iş dünyasıyla, eğitim

dünyasıyla diğer kamu kurum ve kuruluşlarla

entegre bir kurumdur. Benim açımdan da aslında

benim çalışma alanıma da uygun bir kurumdur.

Bizi bu göreve layık gören Sayın Cumhurbaşkanımızı

ve bakanlarımızı da mahcup etmemek ve

iş dünyasına önemli kazanımlar iletmek açısından

da bu görevi de severek yürütüyoruz.

Sayın Başkana ESYAV hakkındaki düşüncelerini

sorduk.

ESYAV esasen kuruluş amacı kuruluş tarihine

baktığımızda o zaman abilerimiz, büyüklerimiz

bir kısmı ahirete irtihal etti tabii Cenab-ı Allah

rahmet eylesin mekânlarını cennet eylesin hayatta

olanlara sağlıklı sıhhatli uzun ömürler versin.

ESYAV başkanı olan Hasan hocam da bizim

dostumuz, arkadaşımız. ESYAV’dan burs alarak

eğitim öğretim süreçlerini tamamlamış ve bilgisi,

beceresi yüksek etkili bir akademisyen ve

eğitim camiasına yönetici olarak önemli katkılar

sağlayan değerli bir rektörümüzdür. Aynı zamanda

yürütmüş olduğu rektörlük görevi bütün

akademisyenlerin hayalidir. Yönetim kurulunda

bulunan abilerimizin tamamının amacı hakikaten

bölgemizin insanı yani Çamlıdere’nin Kızılcahamam’ın

ekonomik olarak imkâna sahip olmayan

zor şartlarda eğitim öğretim süreçlerini

tamamlamaya gayret sarf eden gençlerimize bir

nebze de olsun destek olmak amacıyla kurulmuş,

oluşturulmuş ve uzun zamandan beri de

zor şartlara rağmen kişilerin ülkemizin ekonomik

şartlarının zorlandığı zamanlarda bile öğrenci

burslarının gecikmeye bir sebebiyet vermeden

onların eğitim öğretim süreçlerini tamamlamasına;

hayata bakış açılarının geliştirilmesi açısından

değer katan, kurumsal yapıda faaliyetlerini

devam ettirmektir. Vakıf aslında bizim özümüzdür.

Ben aslında ESYAV’ı çok önemsiyorum. Tabi


Kapısı Hiç Kapanmayan Bürokrat

STK olmak çeşitli meslek kuruluşları kurmak, yönetmek,

sürdürülebilir bir yapı içerisinde hayatını

devam ettirmek zor şeylerdir. Özellikle yöneticileri

için çok ciddi bir fedakârlık gerektirir.

Ben bu fedakârlıkta bulunan herkese teşekkür

ediyorum. Özellikle birçok isim var ama şuanda

yanlış anlaşılmasın başkan vekilliği görevini

yapan Hüdaverdi abi ve diğer abilerimizin, kurucularımızın

faaliyetleri devamı açısından gerek

sağlıklarından gerek özel hayatlarından gerekse

iş hayatlarından fedakârlıkta bulunmak

suretiyle can havliyle çalıştıkları biliyorum ve

yakinen şahidim. Bu çalışmaları münferiden

yapan arkadaşlarımız, hemşerilerimiz, dostlarımız

var. İş hayatı, bürokrasi ve siyaset alanında

faaliyet gösteren diğer hemşerilerimizin de hem

ekonomik hem de vizyoner anlamda vakfımıza

katkıda bulunmalarını arzu ederim.

Ceylan’ın gençlere tavsiyesi ise;

Özgüveninizin yüksek olması ve hayatta iddialı

olmanız gerekiyor. Ama bu iddianızın, vizyonunuzun,

hedeflere ulaşmayla ilgili gayretinizin

mutlaka size bir fedakârlık gerektireceğine inanıyorum.

Bu fedakârlığı, mücadele gücünü ve azmi

de oluşturmanız lazım. Tabi insanların bireysel

hedefleri olabilir. Kendisiyle, aile yapısıyla, iş

hayatıyla, sosyal hayatıyla, siyasal hayatıyla ilgili

olabilir. Bu hedeflere ulaşması için bir defa özgüvenin,

inancın ve bunun gerektirdiği fedakârlığın

gençler tarafından yapılması gerekiyor. Çok

çalışılması gerekiyor. Artık Türkiye eski Türkiye

değil, dünyada eski dünya değil. Bir takım süreçler

sizi bir tarafa götürmüyor. Mutlaka bu

hedeflere ulaşmanız için milli ve manevi değerlerimizden

uzaklaşmadan ama önce kendinize,

ailenize, devlete, millete ve sorumlu olduğunuz

herkese karşı sorumluluğunuzu yerine getirebilecek

bilgi, beceri, yetkinlik ve temsil kabiliyetine

sahip olmak için çok ciddi manada emek

sarf etmeniz gerekiyor. Şu çok önemli sözü

biliyorsunuz: “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün

yeni şeyler konuşmak lazım”. Şimdi yaşadığımız

süreçlerden ve hâlihazırda dünyanın ve

ülkemizin içerisinde bulunmuş olduğu şartlara

bakıp bir de geçmişi gözden geçirdikten sonra

yeni hedefler koymak, değişen ve gelişen dünyada

bu hedeflere ulaşmak için gereken gayreti

ve hassasiyeti göstermiş olmak gerekiyor. Milli

ve manevi değerlerden uzaklaşmadan toplumsal

sorumluluk bilinci içerisinde olmayı tavsiye ediyorum.

Çok çalışın, hani meşhur iş adamımızın

“çalışmak, çalışmak, çalışmak” diye bir sözü var.

Yani hakikaten çalışmak gerekiyor ve bu olduğu

zaman da başarı arkasından gelecektir.

Sayın başkanım bizlere zaman ayırdığınız ve

kıymetli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür

ederiz.

Misafirim olduğunuz için ben teşekkür ediyorum.

Hakikaten gençlerin bu tür faaliyetlerde

bulunmuş olmasını önemsiyorum. Bu sizin ileriki

hayatınızda çok önemli tecrübeler oluşturmuş

olacak. Yarın sizler çalışma hayatında, akademik

hayatta, iş hayatında, bürokraside görev

alacaksınız. Gençler gelecek sizlerle mülakat

yapacak. Geriye dönüp baktığınızda hakikaten

dağarcığınızda ne varsa ortaya koyup diğer insanlara

katkı sağlamak, devlete, millete, insanlara,

insanlığa hayırlı işler yapmış olmak manevi

olarak bizim en önemli görevlerimizden bir tanesidir.

Bu açıdan da bu tür faaliyetler içerisinde

bulunmak sizin açınızdan önemli tecrübe oluşturacaktır.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

27


Adnan GÜRAN

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

28

PERGEL

Adnan GÜRAN, 1975 yılında Ankara’da dünyaya

geldi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Fakültesi’nden 1998 yılında mezun oldu. Maliye

Bakanlığı’nda 1999 yılından itibaren Gelirler

Kontrolörü, Gelirler Başkontrolörü, Vergi Başmüfettişi

olarak görev yaptı. Yine aynı Bakanlıkta

2009-2013 yılları arasında çeşitli kademelerde

Adnan GÜRAN

Kamu İhale Kurumu Başkan Yardımcısı

yönetici olarak görev ifa etti. 2012 yılında Yeminli

Mali Müşavirlik, 2014 yılında Bağımsız Denetçilik

ruhsatlarını aldı. 2013 yılında Kamu İhale

Kurumu’na Daire Başkanı olarak atandı. Bu görevi

ifa etmekte iken 2020 yılında aynı Kurumda

Başkan Yardımcılığına atandı. Evli ve üç çocuklu

olup Arapça ve İngilizce bilmektedir.


Pergel

Coğrafyamızın hamurunu aşkla, muhabbetle yoğuran

ellerden biri Mevlâna Celaleddin-i Rûmi

Hazretleridir. Hazretin pergel metaforu meşhurdur.

Pergel metaforu, pergelin sabit ayağını hakikate

sıkıca sabitledikten sonra diğer ayağıyla

bütün iklimleri, kıtaları gezmek şeklinde ifadelendirilmiştir.

Ecdadımız, bu esastan hareketle

insanlık tarihinin hayata dair tecrübelerine bigâne

kalmayıp onları titizlikle elden geçirmiş, diğer

kültür ve medeniyetlerin istifadeye şayân özelliklerini

tecrübe havuzumuza aktarmıştır. İşte bu

noktada pergelin sabit ayağının hakikate sabitlenmesi

hayati derecede önemlidir.

Batı medeniyeti önce Antik Yunan ve

Roma sonrasında Hristiyanlık temelleri

üzerinde yükselmiş, aydınlanma

tecrübesinden sonra

seküler aklın rehberliğinde yol

almıştır. Bu aşamada Batı medeniyeti,

metafiziği dışlayan seküler

aklı kullanarak ve sermaye

birikimine dayanarak, pozitif

bilimlerden aldığı ivmeyle diğer

medeniyetleri teknik gelişmeler anlamında

geride bırakmıştır. Modernite, bu

dönemi insanlık için ulaşılması gereken bir zirve

kabul eden zihin durumudur.

İnsanlık tarihi boyunca medeniyetler tabii olarak

birbirlerini etkilemiş ve birbirlerinden etkilenmişlerdir.

Ancak yukarıda bahsedilen teknik gelişmeler,

diğer medeniyetlerin bazı mensuplarını

önemli ölçüde etkilemiş ve bunlar eşya ve hadiselere

Batı medeniyetinin bakış açısıyla bakmaya

başlamışlardır. Oysa bireylerin atomize olduğu,

psikolojik rahatsızlıkların arttığı, aile yapılarının

bozulduğu, toplum dayanışmasının ortadan

kalktığı Batı medeniyetine yakından bakıldığında,

bu gelişmişliğin bizzat kendi mensuplarına

mutluluk getirmediği görülebilmektedir. Öyle

olmasaydı teknik anlamda iletişim imkânlarının

hiç olmadığı kadar arttığı bir dönemde Yalnızlık

Bakanlığı diye bir bakanlık kurarlar mıydı? Yalnızlık

Bakanlığı’nın sayın yetkilileri, toplumsal buhranlardan

Müslüman toplumların neden daha az

etkilendiğini merak ediyorlar mıdır acaba? Yahut

onlara en iyi sosyal güvenlik sisteminin bile aile

ve cemiyet dayanışmasının yerini dolduramayacağını

anlatmanın bir yolu bulunabilir mi?

Türkiye’nin insani yardımda milli gelirine oranla

dünyada ilk sırada olması şaşırtıcı değildir. Biz

azdan dahi verebilmenin, sofraya bir tabak daha

koyabilmenin, kardeşini kendi nefsine tercih

edebilmenin eşsiz örneklerini sergilemiş

bir medeniyetin mensuplarıyız.

Biz ‘insan insanın kurdudur’

değil ‘insan insanın ümididir’

diyen, ‘başkaları cehennemdir

(cehennem ötekilerdir)’ değil

‘her geleni Hızır bil’ diyen bir

kültürden geliyoruz. O halde geliniz

biz dünyaya kendi bakış açımızla

bakalım. Yabanabad’dan bakalım

dünyaya, Şeyh Ali Semerkandî (ks)

Hz.’nin eteğine sarılalım. Ankara’dan bakalım

dünyaya, Hacı Bayram-ı Velî (ks) Hz.’nin gönül

iklimine dâhil olalım. Bize standartlar, kriterler

kabul ettirmek isteyenlerin bizden öğrenecekleri

çok şey var. Dünyaya Batı gözlüğüyle bakan

aydınlarımız Mevlâna’yı, Yûnus’u şair, filozof,

ozan sanıyorlar. Hâlbuki bunlar ve coğrafyamızın

zenginliği olan bütün ârifler insanlığa şunu

söylüyorlar; gerçek ilim mârifetullahtır, gerçek

zenginlik kanaattir, gerçek mutluluk karşılıksız

verebilmektir. Böyle bir mirasa sahip olan bizlere

düşen de pergelin sabit ayağını sıkıca sabitleyip

onların izinden yürümek ve onlardan öğrendiğimiz

bu hakikatleri terennüm etmektir.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

29


Mahmut Güngör

SİGORTADAN ÖTE

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

30

Bereket Sigorta, Bereket Emeklilik, Bereket Tekaful

Genel Müdürü Mahmut Güngör, Bereket

Tekafül’ün çalışma yapısını, katılım finans ve

katılım sigortacılığının dün, bugünü ve yarınına

dair perspektiflerini, sektördeki büyümeye ve

gelişmelere dair değerlendirmelerini dergimize

aktardı. Özellikle şirketlerinin sektörde öncü

olarak yer bulduğu tekafül sistemine dair önemli

bilgiler aktaran Güngör, bu sektörün geleceğine

dair beklentilerini paylaştı.

Bereket Sigorta, Bereket Emeklilik ve Bereket

Tekaful’ün faaliyetlerini sizden dinleyebilir

miyiz?

Mahmut Güngör

Bereket Sigorta Genel Müdürü

Katılım finans ve katılım sigortacılığı ilkelerine

göre yönetilen şirketlerimiz; bireysel emeklilik,

hayat ve hayat dışı sigortacılığı kapsamındaki

tüm branşlarda faaliyet göstermektedir. Tüm

süreçlerini kuruluşunda belirlediği değer ve hassasiyetlere

uygun olarak işleten, Türkiye’nin ilk

katılım emeklilik şirketi olan Bereket Emeklilik,

tamamen katılım finans etiğine uygun fonlarıyla

katılımcılarına değişen piyasa koşullarına göre

seçebilecekleri hisse senetleri, kıymetli madenler,

kira sertifikası, katılım bankalarında açılmış

kâr-zarar ortaklığı hesapları gibi farklı seçeneklerle

hizmet vermektedir. 2019 yılında %33,52’lik

getiri oranı ile yılı lider olarak kapatan Şirketimiz,


Sigortadan Öte

2020 yılında sergilemiş olduğu yüksek fon performansıyla

sektördeki konumunu güçlendirirken

2021 yılının ilk çeyreğinde fon getirisindeki

başarısıyla sektör birincisi oldu.

Çalışanları ve iş ortaklarıyla birlikte müşteri beklentilerine

göre hizmet veren, çağın gerektirdiği

değişimlere açık, çevik ve dijitalleşmeyi odağına

alan, kendini yenileyebilen kalıcı bir marka vizyonuyla

yola çıkan Bereket Sigorta; sigorta sektöründe

yenilikçi ve dinamik alt yapısıyla pazar

payını artırmaya devam etmektedir.

İslami prensipler çerçevesinde dizayn edilmiş

olan ve Türkiye Modeli olarak adlandırılan düzenlemeler

ile katılım sigortacılığında yenilikçi,

ilk ve özgün modeli olan Bereket Tekaful ise,

kurulan sigorta havuzu ile katılımcılarına/müşterilerine

geleneksel sigortacılığın alternatifi olan

ürünler sunmaktadır.

Çoklu satış kanalı iş modeli çerçevesinde hizmet

veren şirketlerimiz, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri,

katılım bankaları, acenteler ve brokerlarla

sağlanan güçlü iş birlikleri ile satış faaliyetlerini

sürdürmektedir.

Müşterilerinize sunduğunuz ürünleri kısaca

özetler misiniz?

Müşterilerin sigorta ve emeklilik ihtiyaçlarının

hızlı ve etkin bir şekilde karşılanması amacıyla

“Müşteri Odaklı İş Modeli” benimsenmiştir.

Müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda

şekillenen sigorta ve emeklilik ürünlerinin,

doğru dağıtım kanalından, doğru zamanda

ve uygun teminatlarla sunulmasıyla uzun süreli

müşteri sadakatinin sağlanmasını amaçlıyoruz.

Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde

karantina ve kısıtlamaların da etkisiyle,

online satış kanalı öne çıktı. Bu kapsamda hızlı

bir şekilde aksiyona geçerek dijital kanallarımızın

etkinliğini artırak, ürünlerimizin online olarak

satışına ağırlık verdik. 2019 yılında başlattığımız

dijital dönüşüm projesi ile müşterilerinin hayatını

kolaylaştıracak uygulamalarla aralıksız gelişimimizi

sürdürürken, BİP uygulaması üzerinden

sigorta ve bireysel emeklilik satın alma hizmetini

müşterilerine sunarak sektörde bir ilke daha

imza attık.

Yenilikçi ve dinamik yapısıyla öne çıkan Bereket

Sigorta, BİP kanalı üzerinden Konut ve DASK sigortası

satın alınabilmekte, katılım esaslı emeklilik

yatırım fonları ile birikim yapmak adına bireysel

emeklilik sözleşmesine sahip olabilmekte

ve diğer ürünler ile ilgili teklif alınabilmektedir.

Bununla birlikte müşteriler tek tıkla kendilerine

en yakın acente ve servis bilgilerine ulaşarak adres

tarifi alabilmektedirler.

Bereket Tekafül’ün hedeflerini detaylandırır

mısınız?

Gelişen ekonomik ve ticari koşullara göre dünyada

birçok ülkede uygulanan hem ekonomik

hem de dini açıdan temelleri olan tekafül sigortacılığının,

toplumumuzda bulduğu karşılık ve ülkemizin

nufüs yapısı dikkate alındığında önemli

bir potansiyelin bulunduğu aşikardır. Hal böyle

olunca da katılım sigortacılığı; dini gerekçelerle

geleneksel sigorta ürünlerine mesafeli yaklaşan

insanımız için risk paylaşımı ve dayanışma esasları

çerçevesinde dizayn edilen sigorta ürünleriyle

alternatif olmaktadır.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

31


Mahmut Güngör

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

32

2019 yılında “Sigortadan Öte” mottosuyla ilk

tekafül şirketi olarak kurulan Bereket Tekafül;

sigorta ürünlerinin tekafül ilkelerine uygun şekilde

düzenlenmesine öncülük etmekte, ürün ve

hizmetleriyle katılımcı tabanının genişletilmesini

amaçlamaktadır.

Ülkemizde tekafül modelini uygulayan şirket

olma sorumluluğunun bilinciyle, tekafül sisteminin

bilinirliğinin ve farkındalığının arttırılması

misyonumuzla Tekafül sigortacılığının daha geniş

kitlelere yayılmasına hizmet etmeye devam

edeceğiz.

Türkiye’de faizsiz prensipler doğrultusunda

çözüm sunan sigorta ve emeklilik hizmetlerinin

gelişimini nasıl görüyorsunuz?

Cumhurbaşkanlığı 11. Kalkınma Planı ile Yeni

Ekonomi Programı’nda önem atfedilen katılım

bankacılığı ve katılım sigortacılığına yönelik

ekosistem oluşturulması vizyonu ile gelişmiş finansal

alt yapısı, genç nüfusu, nitelikli iş gücü

ve jeopolitik konumu ile Türkiye’yi “global faizsiz

finans merkezi” haline getirmek hedefi, finansal

piyasaların gelişimi için kritik önem arz etmektedir.

Bu kapsamda, katılım sigortacılığını teşvik

edici mevzuatın hayata geçirilmesi, katılım finans

ekosisteminin daha hızlı ve sağlıklı büyümesi

vizyonuna önemli bir katkı sağlamaktadır.

Finans sektöründeki konumları ve tecrübeleriyle

Katılım bankalarının ana faaliyetlerinin tamamlayıcısı

olan katılım sigortacılığına gösterecekleri

ilgi ve katkı katılım sigortacılığının bilinirliğinin

artması ve hızla büyümesinde öncü rol üstlenmeleri

hayati önem taşımaktadır.

Hayat ve hayat dışı katılım sigortacılığı ürünleri,

katılım bankaları tarafından kullandırılan finansal

ürünlerin önemli bir parçası olduğu gibi katılım

bankalarından hizmet alan katılımcılar için

de kendilerini güvence altına almak için önemli

bir fırsat sunmaktadır. Katılım sigorta şirketleri

de katılım bankacılığı ve katılım finans ekosistemi

için önemli bir paydaş konumundadır. Katılım

Bankaları yanı sıra; yeni Kanun’la BDDK’nın

denetimi ve gözetimine alınan ve katılım finans

ilkelerine göre faaliyet gösteren Tasarruf Finansman

Şirketlerinin katılım finans ekosisteminin

ve tekaful sisteminin gelişiminde önemli bir rol

üstlendiklerini söyleyebiliriz.


MATBAACILIK

YAYINCILIK İNŞ. LTD. ŞTİ.


ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

34

Serdar TUNCER

Sevenin sevme iddiasında olduğu insanı hiç tanımamakla

mâlûl, sövenin sövdüğü insana niçin

sövdüğünü bilmemekle mâruf ve her iki insan tipinin

de iki buçuk asrı aşkın zamandır yaşamakta

olduğu türlü inkisâr ve travmalar sebebiyle, bu

garabetlerinde nispeten mâzur olduğu garip bir

diyardır Türkiye.

Bu tamamen bize has, her şeyiyle yerli ve millî,

sevme iddiasında olduğu halde tanımama ve 'niçin'ini

bilmeden sövme hastalığını tarif için bir

portre yapılmak icap etse, fırça, renk, çizgi ve tuval

bizi bir adamın resmini birebir kopya ederek

yapmaya mecbur ederdi: Necip Fazıl Kısakürek.

Sol söver Necip Fazıl'a. 'Kaldırımlar'la; bir mısraı

bir millete şeref verecek şair diye takdim ettiği

adama, şairliği cücelere terk edip büyük sanatkârlığa

göz dikişiyle 'sâbık şair' yaftasını yapıştırır,

şiirine yazık etti, der ve söver.

Sağ tanımaz Necip Fazıl'ı. İşine geliyorsa Necip

Fazıl'cı geçinir, işsiz kalır Necip Fazıl'dan geçinir

ve hatta haddini bilmeyişine inat, işini bilir Necip

Fazıl geçinir ama tanımaz.

Solun kendilerince tamamen haklı bir sebepler

manzûmesi içinde kendisini sevmeyişini çok az

fâniye nasip olmuş müstesnâ ve ulvî bir şeref

madalyası gibi göğsünde taşıyan Üstâd, sağın

kendisini sevme iddiasına rağmen derdini ve davasını

hiç tanımayışını, sevgi ambalajı içerisinde

zavallı ve pespaye bir küfür gibi görür ve vefatından

38 sene sonra bile bağrında bir sızı gibi

taşımaya devam eder.

Ceketin göğüs kısmına madalya gibi asılacak bir

nefret, kalbin orta yerinde sızı gibi taşınacak bir

sevgi!

Binip gittiği güzel atın ayak ritimlerinden yükselen

senfoni sinemizde bir oluş çilesinin yakıcı

melodisi olup yankılanan dava ve aksiyon şuuru

bestecisi güzel adamın payına bizden yana düşen

maalesef budur!

Lise yıllarında âşık olduğumuz güzelin gönlünü

etmek için ezberlediğimiz 'Ne hasta bekler sabahı

/ Ne taze ölüyü mezar' romantizmi ile dava

diye bir şeyin varlığından haberdar oluşumuzu

ispat için eteğinden tuttuğumuz 'Yüz üstü çok

süründün ayağa kalk Sakarya' sloganı arasında

hapsettiğimiz Üstâd'ı tefekkürü, davası, aksiyonu

çilesi ve nihayet kalbi ile tanımak ve tanıtmak

borcundayız.

Üstâd diyorsam; sadece Sakarya Türküsü'nün,

Zindan Mehmed'e Mektup'un, Beklenen ve Bekleyen'in

şairi değil; Çile'nin, Aynalar'ın, Takvimdeki

Deniz'in, Yolculuk'un da şairi olan Üstâd.

Üstâd diyorsam; sadece bir şair değil; Bir Adam

Yaratmak'ın, Reis Bey'in, Sahte Kahramanlar'ın,

Aynadaki Yalan'ın, Ulu Hakan'ın, O ve Ben'in,

İdeolocya Örgüsü'nün de yazarı Üstâd.

Üstâd diyorsam; sadece bir yazar değil; ezanın

Türkçe okunduğu, camilere ahır muamelesi yapıldığı,

el yazması kitapların evlerin bahçesine

gömüldüğü zamanlarda; yani dedelerimiz ve ninelerimizin

kendi evlerinin bir odasında tespih

çekerken bile, ya kapı çalarsa endişesi içinde

gizli saklı Allah deyip ürktüğü zamanlarda, şehir

şehir, konferans konferans, sütun sütun “Durun

Kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak” diye haykıran,

bir milletin öz evlatlarına reva görülen parya

muamelesine isyanını 'Büyük Doğu' idealiyle âbi-


deleştiren aksiyon adamı Üstâd.

Üstâd diyorsam; bir başkasının çizdiği tefekkür

yolunun kuru ve taklitçi herhangi bir aksiyoneri

değil; hakkını veremeyenin münevverden sayılmayacağını

ifade ettiği 'kriz entelektüel'in pençesinde

kıvrana kıvrana, aklını ve ruhunu bu

kıvranışın yangınında didik didik ede ede saflaştırdığı

dimağ ve kalbi ile, Türk'ün üç yüz yıldır

yapamadığı doğu- batı, geçmiş-gelecek muhasebesini

destanlık çapta muhakemeleştirici ve

aksiyonuna işte bu tefekkürü maya ve sermaye

kılıcı, mütefekkir Üstâd.

Üstâd diyorsam; fildişi kulesinde purosunu tüttüren,

agoradan bîhaber yalnız ve yalnızca bir

mütefekkir yahut iş bedel

ödemeye gelince rahat köşesine

çekilip dava ve iddiasını

sükûta mecbur eden

tatlı su balığı çapsızlığında

bir aksiyoner değil; yaşadığı

ömrün 30 küsur sene

fazlasıyla hakkında verilen

hapis cezalarını, 'öp beni

alnımdan, sen öp seccadem'

tebessümü, 'Ne gelir

ki elden kader bu emir'

tevekkülü, 'Gün doğmuş,

gün batmış ebed bizimdir'

terennümü ile göğüslemeyi

şereflerin en büyüğü bilen,

dava adamı Üstâd.

Üstâd diyorsam, yalnızca

râm olduğu ulvî hakikatin bedelini yiğitçe ödeyen

bir dava adamı değil; 'Büyük Doğu İdeolocya'sını,

insanın kendi dışına doğru demirden

çarıklarla kaba ve nefsânî yürüyüşünden ziyade

rüzgârdan hafif topuklarla kendi içine doğru ince

ve rûhânî seyrinin ifadesidir diye tarif eden ve bu

tarifin hakkını, şahsında bütün bir altın silsileye

'Sonsuzluk kervanı peşinizde ben/ Üç ayakla seken

topal köpeğim' dediği mürşidi Seyyid Abdulhakîm

Arvâsî hazretlerine olan tavizsiz bendeliğiyle

öz nefsinde veren, derviş Üstâd.

Üstâd diyorsam; sadece 'sordum aynaya hani ya

kendim' diyecek nispette mürşidinde fenâ hudûdunu

zorlayan bir derviş değil; bu gün bu ülkede

siyasetten bürokrasiye, fikirden entelijansiyaya,

şiirden akademyaya kadar uzanan bir çizgide bu

toprakların ruh köküne bağlı her kim varsa, kabul

ve itiraf etsin yahut etmesin, her birinin tek tek

ruh hamurunda parmak izleri olan ve bu mânâ

ve ruh hamurunun yoğuruculuğu sıfatıyla Yeni

Türkiye'nin hakiki kurucusu diye takdim edilme

makamının fikir ve iddiada yegâne sahibi Üstâd.

Üstad diyorsam; bu ülkenin ruh köklerine dönüş

yolculuğunun fikirdeki sahibi

değil yalnızca, bir vakitler

'öz yurdunda garip öz vatanında

parya' muamelesi gören

ve fakat bu gün okçular

tepesinden ganimet meydanına

koşturma gafletindeki

bu toprağın gerçek sahiplerine,

kaderin muazzam bir

cilvesi içinde, doğduğu günün

vefat ettiği günden bir

sonraki güne denk gelişiyle

'doğmadan evvel ölünen ve

öldükten sonra doğulan' bu

hayata gelişimizin hakiki ve

yegâne gayesinin ne olduğunu

ihtar ederek, aklınızı başınıza

devşirin çağrısının da

sahibi Üstâd.

Üstad diyorsam; yaşadığı hayat ve ızdırabın,

taşlardan yontulmuş bir tekzîbi gibi sağa sola

diktiğimiz heykelleri ile ruhunu incittiğimiz değil;

dava ve çilesini tavizsiz bir iman kıvamı ile kalbimizde

heykelleştirmek suretiyle dudaklarımızdan

evvel halimizle Fatiha Fatiha selamlayarak

ruhunu şâd etmek borcunda olduğumuz Üstâd.

Mekânın cennet, makamın âlî, komşun 'O' olsun.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

35

Kaynak: https://www.yenisafak.com/yazarlar/serdar-tuncer/ustd-2029274


ADA GROSS

TOPTAN & PERAKENDE

ANKARA’NIN

EN UCUZ

GROSS

MARKETİ

4000 mt 2 Satış Alanı

. . -

ALISVERISIN . . DOGRU ADRESİ

OVACIK MAHALLESİ

YOZGAT BULVARI

NO:45/H KEÇİÖREN / ANKARA

(0312) 339 27 77

info@adagross.com

www.adagross.com

8 ŞUBE

ile hizmetinizdeyiz

Lorem Ipsum

SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE

ÇALDIRAN

KUŞCAĞIZ

ETLİK

BASINEVLERİ

AKTEPE

HALK GÜNLERİ

CUMA

ATAPARK

HASKÖY

ESERTEPE

. . . . . . . .

AKTEPE ATAPARK BASINEVLERİ ÇALDIRAN ESERTEPE ETLİK KUŞCAĞIZ HASKÖY


Metin DEMİREL

Metin DEMİREL

Çamlıdere Kaymakamı

DOĞANIN ORTASINDA TARİH KOKAN BİR CENNET

İlçe Kaymakamımız Sayın Metin DEMİREL;

1970 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise

öğrenimini Ankara’da, Lisans Eğitimini Gazi Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat

Bölümü’nde tamamlamıştır. İsteğe bağlı olarak

Merkez Bankası’nda staj yapmış olup, yüksek lisansını

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Kamu

Yönetimi Bölümü’nde tamamlamıştır.

2000 yılında Kırıkkale Kaymakam Adayı olarak

göreve başlayarak, il stajının ardından, Haymana

Kaymakam Refikliği stajını bitirmiş, Mülkiye

Teftiş Stajını tamamladıktan sonra Milli Güvenlik

Akademisi’nde düzenlenen Kamu Diplomasi

kursunu tamamlamıştır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi

(ODTÜ) Yabancı Diller Yüksek Okulu

yabancı dil kursunun ardından 2 ay süre ile İngiltere

(Londra) de bulunmuş olup, çeşitli kurs

ve seminerler ile birlikte, Eskişehir (Beylikova),

Adana (Pozantı), Samsun (Yakakent) İlçelerinde

Kaymakam Vekilliği yaparak, 2004 yılında Trabzon

(Hayrat) Kaymakamı olarak atanmıştır. Siirt

Aydınlar (Tillo), Afyon (Dazkırı), Muğla (Kavaklıdere),

İzmir (Kiraz) İlçeleri Kaymakamlığı, Isparta

Vali Yardımcılığı, Şanlıurfa (Siverek) Kaymakamlığı,

Batman Vali Yardımcılığı, Siirt Vali Yardımcılığı,

Siirt (Eruh) Kaymakamlığı, Muğla Vali

Yardımcılığı, Yozgat (Boğazlıyan) Kaymakamlığı

görevlerinde bulunmuştur.

Kaymakamımız Metin DEMİREL, 2019 yılı Mülki

İdare Amirleri Atama Kararnamesi ile Çamlıdere

Kaymakamlığı’na atanmış olup, 1 erkek evlat

sahibidir.

Sayın Kaymakamımızın İdareciler dergisinde

yayınlanmış; Terörle Mücadeleye yönelik bir

makalesi, HSYK Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı,

mobilya endüstrisi, 4483 sayılı kanuna yönelik

tez çalışmaları bulunmaktadır.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

37


Doğanın Ortasında Tarih Kokan Bir Cennet

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

38

Projeler :

İlçemizde Ankara Valiliği Yatırım İzleme ve

Koordinasyon Başkanlığı tarafından yapılarak

teslim edilen 2 tane okul projesi Kaymakamımız

Metin DEMİREL döneminde, pandemi nedeni ile

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDO-

ĞAN Beyefendi’nin Telekonferans yöntemiyle

katılımları ile Toplu Açılış Töreni kapsamında

açılışı gerçekleştirilerek İlçemize kazandırılmıştır.

Projeler; Çamlıdere Merkez Atatürk İlk ve

Orta Okulu ile Çamlıdere İmam Hatip Ortaokulu

ve Lisesi olmak üzere Toplam 40 Derslikli olarak

dizayn edilerek tamamlanmıştır.

Kaymakamlığımız Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma

Vakfı’nın Yaşlı Bakım Projesi olan “Ulu

Çınarlar” projesi kapsamında toplam 40 (65 yaş

üstü kimsesiz, herhangi bir geliri olmayan, yaşlı

ve engellileri kapsayan) vatandaşımıza 4 Personel

ile temizlik ve kişisel bakım hizmeti verilmektedir.

Devletimizin tüm imkanları kullanılarak İlçemiz

genelinde ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza sürekli

olarak yardımlar gerçekleştirilmektedir. Bu bağlamda

tüm dünyayı etkisi altına alan ve ülkemiz

genelinde de yaşanan COVID-19 Pandemisi nedeni

ile ilçemizde maddi durumu elverişsiz olan

ve salgından etkilenen toplam 891 kişiye pandemi

yardımı yapılmıştır.

Kaymakamımız Sayın Metin DEMİREL’in İlçemiz

hakkındaki düşünceleri :

İlçemize, ben Ankara’nın en güzel, en sakin ve

en özel ilçesi olarak bakıyorum, gerçekten de

gerek çok çeşitli turizm potansiyeli, gerek tarihi

ve kültürel zenginlikler olmak üzere çok özel bir

lokasyonumuz var. Özellikle pandemi sürecinde

yaşanan ve turistlerin doğa ile iç içe, kalabalık

ortamlardan uzakta, farklı, sessiz ve sakin

turistik rotalar arayışında oluşlarından da en üst

düzeyde faydalanacak bir konuma sahibiz.

İlçemiz, Şeyh Ali Semerkandi Hz.’nin manevi ikliminde

yaşanan inanç turizmi başta olmak üzere,

doğa turizmi, yayla turizmi, kamp-karavan turizmi,

yakın zamanda hizmete girecek olan termal

turizm ile çok çeşitli turizm destinasyonlarını

bünyesinde barındırmaktadır.

Ayrıca, Şeyh Ali Semerkandi Hazretlerinin “Gün

Olacak Dünya Çamlıdere’ye Dolacak” sözü ile

İlçemizin çok kısa zamanda başta Başkentimiz

olmak üzere tüm ülkemize ve inşallah yabancı

ülke turistlerini de kapsayan bir turizm cenneti

olacağını sizlere memnuniyetle ifade etmek istiyorum.

Bu vesile ile tüm vatandaşlarımızı en kalbi duygu

ve düşüncelerimle selamlıyor, ESYAV’a yapmış

olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum.


Anafartalar Caddesi No:24/A-B Ulus Ankara

0 312 324 02 02

sevalkuyumcu.com


DİJİTAL GELECEKTE PUSULA ARAYIŞI

*Dr. Alper EFE, Öğretim Görevlisi, alperefe.com

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

40

Merhaba! 20 yıldan beri Üniversitelerde ve Milli

Eğitim Bakanlığında eğitim ve bilişim alanında

birçok seminer, konferans verdim. Binlerce gence

rehber olmaya çalıştım. Bunun yanında girişimci

gençler yetiştirmek amacıyla iş yönetimi, e-ticaret,

dış ticaret konularında sertifika programları

da düzenlediğimiz oldu.Yazılım, Eğitim Teknolojileri,

Reklam Tanıtım ve Organizasyon konularında

da ciddi özel sektör deneyimlerim oldu. Çin,

Avrupa, Amerika ve Orta Doğu ülkelerinde bir

çok deneyimler edindim. Yüzlerce fuara, onlarca

uluslararası konferans, üst düzey resepsiyon ve

zirveye katıldım.Şuan bir kamu üniversitesinde

Sağlıkta Yapay Zeka ve Nesnelerin İnterneti uygulamaları

üzerine uygulama ve araştırmalar yapıyorum.

Bu yıl içerisinde 2 patentli buluş hedefim

var. Bunları söylemekteki amacım kendimi övmek

değil elbette… Birazdan sizinle bazı gözlem ve

önemli deneyimlerimi paylaşacağım. Bu deneyimleri

daha fazla dikkate almanızı sağlamak istedim

sadece. Çünkü ne söylendiğinden ziyade

kimin söylediğine odaklanan bir yapımız var. Bu

insanoğlunun bir gerçeği…

Şuanda bir liseye gidiyor olabilirsiniz, liseden

mezun üniversiteye hazırlanıyor olabilirsiniz, ya

da bir üniversite de okuyor olabilirsiniz… Belki

de üniversiteyi bitirdiniz ve kariyer yaşamınızda

bir arayış içerisinde olabilirsiniz. Eğitim ve kariyer

sürecinizde şuan hangi aşamada olursanız olun

işinize yarayacağını düşündüğüm bazı anahtar

bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle hangi sektörde çalışmayı düşünüyor

olursanız olun veya belki de girişimci olarak kendi

işinizi kurmayı düşünüyor da olabilirsiniz; göz

önünde tutmamız gereken bazı temel beceriler

var. Bunlar aynı zamanda başarı için geliştirmek

durumunda olduğunuz beceriler.

Öncelikle gelişme ve kapasite alanlarınızın farkında

olmanız gerektiğini söyleyebilirim. Bu alanları

(1) bireysel, (2) fiziksel, (3) ruhsal, (4) finansal ve

(5) sosyal alanlar olarak sıralayabiliriz. Gelişimin

tek yönlü olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Bu sözüne ettiğimiz alanlar için her birini ayrı

ayrı düşünüp kendinizi nasıl geliştireceğiniz ile

ilgili birtakım kariyer planları yapmanız gerekecek.

Günümüzde artık her konuda bilginin çok

fazla artmış olması doğru kaynaklara erişim ve

bizim için gerekli olacak bilgiyi nereden ve ne kadar

öğreneceğimize doğru karar vermek zorunda

bırakıyor.

Başka bir deyişle doğru kişilerle görüşmeli, doğru

kitapları okumalı, doğru video kanallarını

izlemeliyiz. Tecrübeli insanların tecrübelerinden

istifade etmek bu noktada kilit rol oynuyor. Bir

anlamda yapay zeka, makine öğrenmesi, derin

öğrenme gibi günümüzde çok popüler olan bu

teknolojiler de aslında gücünü daha önceden

elde edilmiş veri setlerinden yani tecrübelerden

almıyor mu? Bu bağlamda sizler de kendi kariyer

planınızı gelecek planınızı yaparken tecrübelerden

istifade ederseniz hata yapma payınız da

o kadar azalacaktır. Unutmayalım ki bir insanın

hayatını okuduğu kitaplar, izlediği videolar,

tanıştığı insanlar değiştirir.

Bu yukarıda bahsettiğim gelişme alanları üzerinde

ayrı ayrı bir takım hedefler belirlememizde

fayda var. Ve bu belirlediğiniz hedefleri mutlak

surette yazılı hale dönüştürmemiz çok önemli.


Yapılan bir araştırmada hiç hedef belirlememiş

bir kişiye göre hedeflerini yazılı hale getirmiş

kişinin, hedeflerine ulaşma olasılığı 30 kat daha

fazla. Benzer şekilde hiç hedefi olmayan bir kişiye

göre hedeflerini yazılı olmasa bile netleştirilmiş

olan kişinin başarıya ulaşma şansı ise 10

kat daha fazla. Bu bilimsel gerçeği de bu vesileyle

burada belirtmiş olayım. Neticede hedeflerini

belirlemek ve bunları yazmak önemli.

Bu hedefleri belirlerken çok yönlü ve kategorik

olarak belirlemeniz gerekecek. Bu kategoriler

nelerdir? Sırasıyla belirtmeye çalışayım. Eğitim,

kariyer hedeflerimiz, aileye dönük hedeflerimiz,

finansal hedeflerimiz, fiziksel yani sağlık ve spora

yönelik hedeflerimiz, tutum hedeflerimiz, hayata

pozitif bakış, eğlenceye dönük kendimize

yönelik hobilerimiz, sosyal sorumluluk hedeflerimiz,

sanatsal yönde kendimizi geliştirmeye

dönük hedeflerimiz… vb bunları daha çoğaltabilirsiniz…

Bu hedeflere ulaşmak için de farklı

stratejiler var. Onları da inşallah başka bir yazıda

detaylı bahsederiz.

Aslında bu yazıda günümüzde çok popüler olan

yazılım, yapay zeka, eğitim 4.0, endüstri 4.0, toplum

5.0, Work 4.0, lojistik 4.0, şirket 2.0 gibi kavramlardan

bahsetmeyi planlamıştım ancak şuan

için yukarıda sözüne ettiğim konuların daha öncelikli

ve herkese hitap eden konular olduğunu

düşünüyorum. Yine de genel olarak en azından

yazılım teknolojileri ve diğer sektörler ile ilişkisinden

söz etmekte fayda var. Yazılım teknolojileri

artık tüm mesleklerde, sektörlerde… Yaygın

bir metafor ile ifade edecek olursak şekerin çayın

içerisinde yayıldığı gibi yazılım teknolojileri

de tarımdan uzay teknolojilerine inşaattan tıbba

hemen hemen tüm alanlarda kullanıyor. O halde

soru şu: “biz bu büyük resmin neresinde olacağız?”.

Bilgisayar mühendisliğinden mezun olduktan

sonra veya son sınıfa olan birçok öğrenci bana

ulaşıyorlar ve hocam biz şimdi ne yapacağız diyorlar.

Hiç birşey için geç kalınmış sayılmaz. Ben

de o geç arkadaşımızın kendini güçlü hissettiği

alana göre yöneleceği doğru kurumu bulmaya ve

yönlendirmeye çalışıyorum. Çoğu durumda 2-3

hafta içerisinde memnun olacağı bir yerde işe

başlamış oluyor. Doğru yönlendirme ve potansiyelinin

farkında olmak çok önemli. Mevcut ve

gelecek değişimlerin farkında olmak, adımımızı

atarken 10 yıl, 20 yıl, hatta 30 yıl sonraki değişimlere

göre düşünmek önemli.

Elbette herkes yazılım mühendisi, bilgisayar

mühendisi, endüstriyel otomasyoncu olmayacak

ama bu alanlardaki değişimin ve dönüştürme

potansiyelinin farkında olmak zorundayız.

Benzer şekilde bu teknolojileri kendi uğraş

alanlarımıza nasıl yansıyacağını, söz gelişi bulut

bilişimden, derin öğrenmeden, otomasyondan

nasıl istifade edebileceğini ya da bazı yardımcı

mobil uygulamalar ile aslında günlerce uğraştığı

bir problemi çözebileceğini farkettiğinde birçok

sorun zaten kendiliğinden çözülmüş olacak.

Yine günümüzde dünya genelinde çok popüler

olan ilgi çeken konular insansız hava araçları,

biyoteknoloji, humanoidler, büyük veri, veri

analitiği, yazılım ve alt yapı servisleri, akıllı şehirler,

yapay zeka uygulamaları, genetik, doku

mühendisliği, 3B yazıcılar, biobaskı teknolojileri,

nükleer enerji, yeşil enerji, bor teknolojileri ve

her alanda inovatif yaklaşımlar önemini giderek

artıracak. Sizlerin de kendi kariyer planlarınızın

ne olduğunu ve bu konularda neler düşündüğünüzü

görüş ve önerilerinizi merak ediyorum.

instagram.com/alperefeofficial adresim üzerinden

rahatlıkla bana ulaşabilir görüş alışverişinde

bulunabilirsiniz. Hayat yolcuğunuzda herşeyin

gönlünüzce olmasını diliyorum. Hoşcakalın.

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

41


Geliyorum Diyen Felâket Geldi, Kapıya Dayandı:

Çocuklarımızı Kaybediyoruz! Ey Devlet, Uyuma!

Yusuf Kaplan • Yazar

eşcinsel sapkın ilişki biçimlerine yakalarını paçalarını

kaptıran genç çocukları yüzünden aileler

perişan durumda, şok yaşıyorlar! Bir psikiyatrist

dostumuz söyledi bunu geçtiğimiz günlerde ürpererek!

Neler anlattı, neler! Şok oldum!

Sürükleniyoruz…

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

42

Asıl felâket henüz geliyor! Yıllardır, bangır bangır

bağırıp duruyorum gerek bu sütunda gerek sosyal

medyada gerekse televizyonlarda!

İnsanlar beni felâket tellalı olmakla suçluyorlar

gelen tehlikelere dikkat çeken yazılar yazdığımda

ya da televizyonlarda bu konuları dillendirdiğim

zaman.

Felâket başlarına gelmeyince, kapılarını çalmayınca,

evlerine girmeyince görmüyor, görmek istemiyor

insanlar, maalesef!

İNSAN TÜRÜNÜ YOK EDECEK ÜRPERTİCİ

BİR FELÂKET BU!

Ürpertici gerçek şu: Umursamıyorlar insanlar

başlarına gelmeyince!

Ama o felâket artık bize kâbuslar gördürecek kadar

yakınımızda, en yakınımızda.

Onunla yüzleşmek, hesaplaşmak ve püskürtmek

için gerekli hazırlıkları yapmaktan başka seçeceğimiz

yok.

Geliyorum diyen felâket şu: Çocuklarımız,

gençlerimiz, özellikle de muhafazakâr ailelerin

Postmodernizm ilk defa bütün dünya ölçeğinde

toplumları paramparça edecek, kültürel aidiyet

biçimlerini, değerlerini yok edecek kadar kök

salmaya başladı.

Dün teorisini yapıyorduk, bugün kendisiyle, yıkıcı

gerçekleriyle boğuşuyoruz postmodern küresel

popüler kültürün.

Sapkın eşcinsel ilişki biçimleri sosyal medya üzerinden

acayip reklam ediliyor. Film sektörü, dizi

sektörü, özellikle de Netflix, sadece bu pespayeliği

yaymak için acayip kaynaklar kullanıyor…

İnsan türünün geleceği tehlikede!

Organize çeteler var bu konuda harıl harıl çalışan.

Okullarda, sosyal medyada, film, reklam ve televizyon

sektöründe inanılmaz organizeler! Ve

çeşitli STK’lara tonla fon ayırıyor Avrupa Birliği

dışarıdan!

Devlet aslâ sessiz kalamaz bunlara!

Sorun sadece eşcinsel sapkınlık biçimlerine

meyledenler değil, ateizm belasına yakalananlar

aynı zamanda! İnanın seküler aileler de, muhafazakâr

aileler de aynı ölçüde yıkılıyor bu tür durumlarda!

Çok açık söylüyorum!


Sapkın eşcinsel şebekeler de, ateizm şebekeleri

de “vazifelerini” yapıyorlar! Toplum, toplumun

bütünü, özellikle de toplumun muhafazakâr aileleri

vazifelerini bu sapkın şebekeler kadar yapmıyorlar!

Çocuklarının zihnî, ruhî, ahlâkî gelişimleriyle neredeyse

hiç ilgilenmiyorlar!

Çocuklarını bu tür şebekelere kaptırdıkları zaman

da dünyaları yıkılıyor!

Ateş düştüğü yeri yakıyor, elbette!

AİLELER ŞOKTA! DEVLET UYUMA!

Bu konuda bir öğretmen okuyucumdan gelen

ürpertici bir mesajı paylaşıyorum bugün sizlerle.

İsmi bende mahfuz öğretmenimiz şunları yazmış:

“Yusuf Hocam,

Açıkçası konuyu nasıl izah edebileceğimi bilemeyerek

yazıyorum bu mesajı. Hocam, lise öğrencilerim

var. Onlara sadece öğretmenlik değil

ağabeylik de yapmaya çalışıyorum. O yüzden

yaşadıkları sorunları daha iyi gözleme imkânına

sahip oluyorum. Bir tanesinin ailesi perişan! Delikanlıyı

zorlayarak bana getirdiler. Hocam, delikanlıyı

görünce, nutkum tutuldu. Aslında erkek

çocuğu ama kıyafetleri kız kıyafeti. Biz o delikanlıyı

bir anlık gafletle bir başka çocuğumuzla konuşturduk

belki ona faydası olur diye. Ama tam

tersi oldu! Faydası olur diye düşündüğümüz delikanlıyı

da, kandırdı, yolundan saptırdı. O da ailesinin

baskısından bunalmış biriymiş o yüzden

o genci de ayarttı kolayca! Neye uğradığımızı şaşırdık!

Şok geçirdik! Hidayet Allah’tan ama ben

çok üzüldüm. Lise ikiye geçmiş ve erkek ama

görünüşü kız gibi. Biliyorum ki böyle gençlerle

daha çok karşılaşacağım. Örnek aldığı şahıslar

çok korkunç! Asyalı sapkın gruplar! Size yazma

sebebimse kendimi çok çaresiz hissetmem. Hocam

nasıl bir yol izlemeliyim? Nasıl bu gençleri

kazanmalıyım? Bu genç delikanlının ailesi perişan.

Her gün ağlıyorlar, çıldırmak üzereler! Bu

genç çocuk, yarın kiliseye gidecekmiş. Onlarla

konuşacakmış. Dini sorguluyor. Ne yapmalıyım

hocam? Lütfen yol gösterin.”

***

İnanılır gibi değil!

İnsanın nutku kesiliyor, gerçekten!

Bu konuya en ciddi şekilde Doğu Perinçek dikkat

çekti sadece. Başta hükümet partisi olmak üzere,

bütün partilerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın,

okullarımızın ve ailelerimizin bu konuda

çocuklarımıza sahip çıkmaları şart!

İnsan türünü yok etme tehlikesi taşıyan bu sapkın

yönelimlerin karşısında İslâm dimdik durabilir

sadece. İnsanlığın geleceği beden ve ruh sağlığı

bakımından İslâm’ın insanı yücelten, haysiyetini

koruyan, adaleti sağlayan ilkelerinin hayata geçirilmesinde

gizli bir kez daha.

Kaynak: https://www.yenisafak.com/yazarlar/

yusuf-kaplan/geliyorum-diyen-felket-geldi-kapiya-dayandi-cocuklarimizi-kaybediyoruz-ey-devlet-uyuma-2059021

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

43


Vakıf yeni merkezimizde yönetim kurulu ve kıymetli

misafirlerin katılım gösterdiği istişare toplantısı

Vakıf Kurucusu Salih Bezci’nin ziyareti

Keçiören-Etlik Eski Vakıf Merkezi

Kızılcahamam öğrenci yurdu

Devlet Arşivleri Başkanı ile İstişare Yemeği

Kızılcahamam Belediye Başkanı Süleyman Acar

(Esyav bursiyerliğinden başkanlığa yolculuk semineri)


Hacıbayram Camii Baş İmam Hatibi Ahmet Karalı Hatim Duası

Gizem Acar Yurt dışı eğitim ve kariyer

(Lancester Üniversitesi Öğretim Görevlisi)

Kızılcahamam Belediye Başkanı Süleyman Acar

Emekli Müftü Hüseyin Tamer Hatim Duası

Elmadağ Kaymakam’ı Alper Tanrısever

Vakıf yeni merkezimizde yönetim kurulu ve kıymetli

misafirlerin katılım gösterdiği istişare toplantısı

Ramazan Yardımları

Yönetim Kurulu Toplantısı


26. OLAĞAN GENEL KURUL


26. OLAĞAN GENEL KURUL


Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!