You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
HÜKÜM
GENÇ HUKUKÇULAR DERNEĞİ DERGİSİ
1.SAYI
BİRİMLERİMİZİN YAZILARI
İNSAN HAKLARI TARİHÇESİ
VE ETİMOLOJİSİ
İNSAN HAKLARI
TEMALI FİLM ANALİZİ
B İ Z İ M L E İ L E T İ Ş İ M E G E Ç M E K İ Ç İ N ;
/genchukukcular.derneg
Genç Hukukçular Derneğ
/ghukukcularder
genchukukculardernek@gma l.com
İ Ç İ N D E K İ L E R
H Ü K Ü M
5
BİRİM YAZILARI
Derneğimiz bünyesinde faaliyet
gösteren birimlerimiz,
dergimizin ilk sayısı için çeşitli
konularda yazılarını bizlerle
paylaştı.
42
İNSAN HAKLARI
TARİHÇESİ
VE
ETİMOLJİSİ
Mert GİRGİNOĞULLARI
52
WHEN THEY SEE US
Umut KOKA
Dergimiz yazarlarından Mert
Girginoğulları bu sayımızda
insan haklarının tarihçesini ve
etimolojisini incelediği
yazısıyla yer aldı.
Dergimiz yazarlarından Umut
KOKA, When They See Us adlı
dizi üzerine bir inceleme
yaparak bu sayıda yer aldı.
47
NUREMBERG
DURUŞMASI
İrem KARAKAŞ
Dergimiz yazarlarından İrem
KARAKAŞ, Nuremberg Duruşması
adlı film üzerine yaptığı
analizle insan hakları
temasına farklı bir bakış
kazandırmış oldu.
57
60
BU AY NELER
YAPTIK?
Birimlerimizin yaptığı çalışmalar,
siz okuyucularımızla.
KAYNAKÇALAR
HÜKÜM
KRİPTO PARA HUKUKUNDA AKILLI
SÖZLEŞMELER VE
SAĞLADIĞI KOLAYLIKLAR
Ad l Fat h ALTUNTAŞ
B l ş m Hukuku B r m
Günümüzde b rçok nsan tarafından kr pto para her ne
kadar yalnızca yatırım aracı ve hatta bazıları tarafından b r
oyun olarak görülmekte se de; devletler n bu alanda
uygulamaya başladıkları regülâsyonlar, kr pto paranın
merkez yets z ve herhang b r kuruma bağlı olmayan yapısı,
düşük şlem mal yetler ve taşıma kolaylığı g b avantajları
neden yle kr pto paranın yakın gelecekte tüm dünyada
yaygın b r şek lde kullanılmaya başlanacağını
düşünmektey m. Kr pto para sektörünün hukuk boyutunun
en öneml mekan zmalarından b r olan akıllı sözleşmeler n
n tel ğ n ve sağladığı avantajları bu yazımda s z değerl
okurlarımıza anlatacağım.
B l nd ğ üzere b lg sayar s stemler yalnızca ver kaydetmek
amacıyla h zmet vermemekted r. Bunun yanı sıra çok farklı
amaca h zmet eden uygulamalar da b lg sayar s stemler
aracılığıyla çalıştırılmaktadır. Akıllı sözleşmeler de b lg sayar
s stemler üzer nde yaratılan uygulamalardan yola çıkılmak
suret yle blockcha n ağları üzer nde yaratılan ve çalıştırılan b r
s stemd r.
Akıllı sözleşmeler, taraflar arasında gerçekleşen ve tarafları
b r yükümlülük altına sokan durumlarda y ne tarafların
yükümlülükler n yer ne get rmes akab nde karşılıklı olarak
sonuç doğuran sözleşmelerd r. Bu sözleşmeler le taraflar
arasında akded lecek sözleşmen n şartları bel rlenerek ed m,
ödeme zamanı ve d ğer şartlar blokz nc rde b r blok hal ne
get r l r. Taraflarca yer ne get r lmes gereken şartlar fa
ed ld ğ nde kontrat şleme g rer ve kontrat bedel de transfer
ed l r.
TEMMUZ I 1
Bas t b r örnek le bu konuyu
netleşt recek olursak; şu anda b r araç
satış şlem yapmak stersek bu şlem
noter aracılığıyla gerçekleşt r r z. Ancak
araç satışı konusunda noterler n verd ğ
tek h zmet, tarafların b r araya geld ğ n
ve satış şlem n n resm olarak
gerçekleşt ğ n tey t etmekt r. Noterler,
taraflar arasında gerçekleşt r len para
alışver ş evres ne dâh l olmamakta;
taraflar para alışver ş n banka üzer nden
veya elden ödeme şekl nde kend
aralarında gerçekleşt rmekted r. Bu k
süreç arasında doğrudan b r kontrol
mekan zması olmaması da çoğu zaman
b r tarafın dolandırılması le
sonuçlanmaktadır.
İşte bu ve benzer sorunlar, akıllı
sözleşmeler kullanan b r blockcha n ağı
le kolaylıkla ortadan kaldırılab l r.
Nasıl mı?
Yalnızca araç satış şlem n
gerçekleşt rmek ve bedel transfer
etmek amacıyla akıllı sözleşme yaratılsa
ve bu akıllı sözleşmen n bulunduğu
blockcha n ağına g rerken araç satış
şlem n gerçekleşt recek ve parayı
ödeyecek tarafların b lg ler toplansa;
toplanan b lg ler sayes nde akıllı
sözleşmen n bağlı olduğu uygulama
çalışacak, önce araç sah b n n bu araca
sah pl ğ n lg l kurum ver tabanından
sorup öğrenecek daha sonra da satın
alacak k ş n n banka hesabında yeterl
para var mı yok mu kontrol edecek, her
k b lg de doğrulanınca, tarafların onay
vermes le b rl kte otomat k olarak araç
devr ve eşzamanlı olarak bankadan para
transfer şlem n gerçekleşt r leb lecekt r.
Yukarıda anlatılan tüm bu adımlar,
akıllı sözleşmen n bulunduğu blockcha n
ağında yazılacak ve bu s stem b r devlet
h zmet olduğu ç n yasal olarak b r del l
n tel ğ taşıyacaktır. Bu durumda, araç
kayıt s stem veya bankanın kend ne özel
b r blockcha n ağı olmasa b le s stemler
kend aralarında konuşarak, bu sürec n
sorunsuz ve nsan müdahales olmadan
çalışmasını sağlayacak ve nsan kaynaklı
gerçekleşeb lecek tüm r skler ortadan
kalkacaktır.
Tüm bunların yanısıra akıllı sözleşmeler
kullanılarak kurumsal şlemler
otomat k b r şek lde yapılab lecek,
vak tten tasarruf sağlanacak, bununla
b rl kte bu sözleşmeler n uygulamaya
konulması kâğıt üzer nde akded len
sözleşmeler ortadan kaldıracak ve bu
şek lde büyük oranda kâğıt tasarrufu
sağlanacaktır.
Blockcha n teknoloj s ve kr pto para
varlıkları alanında hukuk düzenleme
yapılması akıllı sözleşmeler n günlük
hayatımızın b r parçası olması, hem
vatandaşlar hem devlet hem de ülken n
ekonom s bakımından önem arz
etmekted r.
“B tco n g b şeyler durduramazsınız.
B tco n gelecekten her yerde olacak ve
dünya buna ayak uydurmak zorunda
kalacak. Dünya hükümetler de buna göre
yen den kend ler n düzenleyecek.”
John McAfee
HÜKÜM I 7
HÜKÜM
İLETİ YÖNETİM
SİSTEMİ
Selman ÇELENK
B l ş m Hukuku B r m
Günümüzde ş rketler n tamamına yakını mevcut ürünler n pazarlamak veya
yen ürünler n tanıtmak ç n SMS, e-posta, sesl arama g b kanallar
kullanmaktadır. Bu sayılan tanıtım yolları yapılan b lg lend rmen n doğrudan
hedef k tleye ulaşması konusunda da büyük avantajlar sağlamaktadır.
Maalesef k bu b lg lend rme faal yetler ş rketler açısından avantajlı gözükse de
kötü n yetl b r şek lde kullanıldığı zaman müşter ler açısından can sıkıcı b r hal
alab lmekted r. 6698 sayılı K ş sel Ver ler Koruma Kanunu yürürlüğe g rd kten
sonra kullanıcıların telefon numarası, e-posta adres g b k ş sel ver sayılab lecek
ver ler n n şlenmes ç n açık rıza alınması gerekt ğ nden yukarıda sayılan
şlemler n kötü n yetl b r şek lde gerçekleşt r lmes n n b r nebze de olsa önüne
geç lm şt r. Fakat kullanıcılar tarafından ne zaman ve nasıl onay ver ld ğ
b l nmeyen yerlerden gelen e- ma ller b r süre sonra gelen kutularını stenmed k
b r şek lde doldururken, zamansız b r şek lde gönder len mesajlar ve yapılan
aramalar se yer yer tac z boyutlarına kadar ulaşmaktadır. Kullanıcılar bu
b lg lend rme faal yetler ç n ne zaman ve ne ç n z n verd ğ n b lemed ğ ç n ret
mkanını kullanab lmes adına bu faal yetler gerçekleşt ren kurum ve kuruluşlara
tek tek başvuru yapmak zorunda kalıyorlardı. Bu şlemler n meşakkatl oluşu b r
süre sonra kullanıcıların nezd nde b lg lend rme amaçlı yapılan her türlü faal yete
art n yetle bakılmasına neden olmaktaydı.
Bütün bu yaşananlar gel şmeler akab nde 6563 sayılı Elektron k T caret n
Düzenlenmes Hakkında Kanun uyarınca ulusal b r t car elektron k let yönet m
s stem n n kurulmasına karar ver ld .
İYS le gerçek ve tüzel k ş ler n t car faal yetler doğrultusunda yapmış oldukları
her türlü t car let ş m le lg l z nler n tek b r merkezde toplanarak sürec n daha
şeffaf hale get r lmes , d ğer yandan kullanıcıların ş kâyetler n n ve verm ş
oldukları z nler n daha kolay yönet lmes amaçlanmaktadır.
İlet yönet m s stem n n s tes nde yapılan tanımlamaya göre İYS,
‘’Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe alınan T car İlet ş m ve T car Elektro-
TEMMUZ I 1
n k İlet ler Hakkında Yönetmel k'e
uygun olarak; H zmet Sağlayıcıların
arama, mesaj ve e-posta g b farklı t pte
let z nler n saklayıp yöneteb lecekler ,
alıcıların verd kler z nler görüntüley p
kaldırab lecekler , z ns z gönder mler n
ş kâyet edeb lecekler , kamunun se let
ş kâyetler n ve ş kâyete konu zn n
durumunu görüntüleyeb lecekler , web
s tes ve mob l uygulama üzer nden
h zmet verecek, tüm z nler zaman
damgasıyla kayıt altına alıp güvenl
b ç mde saklayacak ulusal ver tabanı
1
s stem d r.’’
İYS le lg l kavramlar Elektron k
T caret n Düzenlenmes Hakkında
Kanun’da tanımlanmış olup bunlardan
b rkaçından bahsedecek olursak;
2
T car elektron k let , “Gerçek ve tüzel
k ş ler n t car faal yetler doğrultusunda
mal ve h zmetler n tanıtmak,
pazarlamak ya da şletmes n n
tanınırlığını arttırmak amacıyla
elektron k let ş m araçlarıyla yapılan
her türlü t car let ş m” olarak,
H zmet sağlayıcısı, “Kanun çerçeves
nde, arama, mesaj, e-posta
vb.araçları kullanarak t car let ş m
sağlayan gerçek ve tüzel k ş ler” olarak,
Alıcı, “İşletmeler yan H zmet
Sağlayıcılar tarafından gönder len t car
elektron k let ler n muhatabı olan
arama, mesaj ve e-posta g b let ş m
adres sah b k ş ler.” olarak
n telend reb l r z.
Yapılan bu açıklamalardan sonra
h zmet sağlayıcıları tarafından alıcılara
elektron k let göndereb lmes ç n bel
rt len süreler çer s nde İYS s stem ne
kayıt yaptırma zorunluluğu bulunduğu
anlaşılmaktadır.
Kural olarak, t car elektron k let ler,
alıcılara ancak önceden onayları
alınmak kaydıyla gönder leb l r. Bu
onay, yazılı olarak veya her türlü
elektron k let ş m araçlarıyla alınab l r.
Fakat b r kural varsa mutlaka st nası da
vardır. H zmet sağlayıcısının, kend s yle
let ş me geç lmes amacıyla alıcının
let ş m b lg ler n vermes hâl nde,
tem n ed len mal veya h zmetlere l şk n
değ ş kl k, kullanım ve bakıma yönel k
t car elektron k let ler n, devam eden
abonel k, üyel k veya ortaklık durumu
le tahs lat, borç hatırlatma, b lg
güncelleme, satın alma ve tesl mat
benzer durumlara l şk n b ld r mler
çeren let ler n ve h zmet sağlayıcıya
lg l mevzuatla get r len b lg verme
yükümlülüğü durumlarının ve son
olarak da sermaye p yasasına l şk n
mevzuat uyarınca aracılık faal yet nde
bulunan ş rketlerce müşter ler
3ne
b lg lend rme amaçlı gönder len t car
elektron k let ler n gönder m ç n
ayrıca onay almasına gerek yoktur.
3
Bütün bu açıklamalar net ces nde
İlet Yönet m S stem le b rl kte h zmet
sağlayıcılarının kullanıcı kayıtlarının
tutulması ve saklanması hususlarında
b r düzen sağlayacağı ve kullanıcıların
verm ş oldukları z nler kolay b r şek lde
1 https:// ys.org.tr/ ys/sss
2 Elektron k T caret n Düzenlenmes Hakkında Kanun m. 2
3 Kahraman, İlet Yönet m S stem n n Get rd kler H+ Derg syf.146
HÜKÜM I 9
HÜKÜM
ger alab lmes n n avantajlarını göz önünde bulundurduğumuzda kullanıcılarda
bu tarz b lg lend rme faal yetler ne karşı oluşan önyargı kırılarak sadece
d kkatler n çeken ürünler n tanıtımına odaklanmaları g b konularda avantaj
sağlayacağı kanaat ndey m.
Hal hazırda İlet Yönet m S stem ( ys.org.tr) adres nden g r ş yaparak verm ş
olduğunuz z nler kontrol etme şansınız olduğunu da bel rtmek ster m.
TEMMUZ I 1
KÜRESEL ISINMA ve ULUSLARARASI İKLİM
ANLAŞMALARI
İ s m a l Ö z d e m r & O n u r E y d o ğ a n
Ç e v r e H u k u k u B r m
Küresel ısınma etk ler n her geçen gün daha da sert b r şek lde göstermekted r
ve buna nsanlığın sebep olduğu kuşkusuz b r gerçekt r. Bu sorunlardan küresel
kl m değ ş kl ğ ulusları, ekonom den sağlığa, d plomas den ç pol t kaya,
uluslararası t caretten dünya barışına kadar daha b rçok alanda etk lemekted r.
B rleşm ş M lletler İkl m Değ ş kl ğ Sözleşmes le başlayan ve bu yönde gel şen
kl m pol t kaları hem dünyamız hem de b zler ç n önem teşk l etmekted r.
Yazımızda kl m değ ş kl ğ le mücadelede devletler n zled kler yollar
tartışılacaktır. Ek olarak s zler n z hn nde kl m değ ş kl ğ adına temel b lg ler yer
ed nd rmek ve buna st naden ed nm ş olduğumuz b lg , ver ve anal zler ışığında
s yaset kurumuna ve ps koloj k kl m paradoksuna eleşt r yönelteceğ z.
HÜKÜM I 11
HÜKÜM
İlk olarak şe kl m değ ş kl ğ n ne olduğunu tanımlayarak başlamakta yarar var.
İkl m değ ş kl ğ : Günümüzde sözü ed len küresel kl m değ ş kl ğ , fos l yakıtların
yakılması, araz kullanımı değ ş kl kler , ormansızlaştırma ve sanay süreçler g b
nsan etk nl kler yle atmosfere salınan sera gazı b r k mler ndek hızlı artışın doğal
sera etk s n kuvvetlend rmes sonucunda Yerküren n ortalama yüzey
sıcaklıklarındak artışı ve kl mde oluşan değ ş kl kler fade etmekted r. Tanımdan
hareketle sera gazı ve sera etk s nden bahsetmek yer nde olacaktır. Karbond oks t
(CO2), Metan (CH4), N tröz Oks t (NO2), H droflorür karbonlar (HFCs) g b
atmosferde kızılötes ışınları tutarak atmosfer n ısınmasına neden olan gazlara ya
da b leş klere sera gazı den r.
Atmosferdek gazlar yeryüzünden uzaya yayılan uzun dalga boylu ışığı önce
soğurur (tutar), daha sonra tekrar yayar. Sera gazları Dünya’dan uzaya yayılan
ısının (kızılötes ışığın) b r
kısmını ger yansıtarak
Dünya’nın ısınmasına
neden olur. Bu olaya
sera etk s den r. Sera
gazının etk s yle küresel
ısınma ve kl m
değ ş kl ğ meydana
gel r. İkl m değ ş kl ğ ne
yönel k lk adım BMÇİDS
le başlayıp onu tak ben
Kyoto protokolü ve n ha
olarak 2020 yılında
yürürlüğe g ren Par s
kl m değ ş kl ğ sözleşmes
le kl m değ ş kl ğ dünya gündem ndek varlığını sürdürmekted r.
İkl m değ ş kl ğ problem nde gel şm ş ülkeler sorumlu tutmak, uzlaşmacı b r
tavrın gereğ olmamakla b rl kte b l msel ölçütler n ışığında kl m değ ş kl ğ n n
müsebb b enerj tüket m anlamında yüksek ver lere sah p ülkeler ve yüksek
karbon salınımına sebep olan büyük sanay sektörler n mesul görmek, bununla
b rl kte yüksek enerj tüket m ve yüksek karbon salınımına sebep olan gen ş ve
gel şm ş sanay kollarının varlığı b z tümevarım yöntem yle akıl yürüterek b r
sonuca ulaştırmaktadır. Bu sonuç se gel şm ş sanay kollarının ve yüksek enerj
tüket m n n kl m değ ş kl ğ ne mesul yet oluşturduğudur. Bu bağlamda gel şm ş
ülkeler n kl m değ ş kl ğ ne olumsuz yöndek katkısı sugötürmez b r gerçekt r.
Sonuç olarak kl m değ şl ğ tarım araz ler n n yok olmasına, ek lmeyen tarım ara-
TEMMUZ I 1
z ler n n artmasına, toprak ver ml l ğ n n
düşmes ne ve yağış rej mler nde
gerçekleşen düzens zl kler neden yle
ek m ve hasat süreçler n n
planlanamaması sonucunu ortaya
çıkarmaktadır. Bu sonuç en çok da
temel hraç ürünü tarım ürünler olan
gel şmem ş ülkeler etk lemekte ve
zaten yoksul olan ulusları daha da
yoksullaştırmaktadır. Bu yoksulluk se
söz konusu coğrafyalarda nsan
gel şm şl k sev yes n ve toplumsal barışı
olumsuz yönde etk lemekted r. B r
başka açıdan yoksul
makroekonom ler n varlığı se
d plomat k anlamda yalnızlaşan
ulusların sayısını artırmakta ve
ekonom k anlamda zor durumda olan
gel şmem ş ülkeler Dünya barışına
katkı sunma açısından steks z hale
get rmekted r. Temel nde kl m
değ ş kl ğ n n ekonom k sonuçlarını
barındıran bu sorun günden güne
dünya barışını olumsuz etk lemekte ve
b r güvenl k sorunu hal ne gelmekted r.
Keza BM’n n 2030 yılına kadar dünya
üzer ndek yoksulluğu b t rmeye yönel k
çabaları da kl m değ ş kl ğ n n sonuçları
göz ardı ed ld ğ takd rde yoksulluğu
b t rmeye yönel k beyhude b r çaba
olmaktan ler ye g demeyecekt r. Ancak
bu durumun ters de düşünüleb l r.
Yen leneb l r enerj kaynaklarının
yüksek kar marjını keşfeden dev
ülkeler n bu yönde b rkaç adımına göz
atalım. 2017 yılında Ç n, 2020 yılına
kadar yen leneb l r enerj ye 360 m lyar
dolardan fazla harcama yapmayı
planladığını açıklamıştır. Greenpeace,
2015 yılında Ç n’ n saat başı b r rüzgâr
türb n kurduğunu tahm n etmekted r.
ABD’n n bütün ülkeye fazlasıyla yetecek
ölçülerde rüzgâr kaynağının mevcut
olduğu b l nmekted r. Ekonom k
yönden eks ler se st krarın ve
öngörüleb l rl ğ n d ğer kaynaklara göre
daha düşük sev yede olmasıdır. Bu
duruma örnek olarak Güneş’ n her
zaman yeter nce parlamaması, rüzgarın
her zaman esmemes ya da ht yaç
duyulmadığında esmes n vereb l r z.
D ğer yandan nüfusun kl m
değ ş kl ğ ne olan olumsuz etk s göze
çarpmaktadır. Yapılan çalışmalara göre;
ülkeler n nüfuslarında gerçekleşecek
%1'l k b r artış, sera gazı salınımında
%1,28'l k b r artışa sebep olmaktadır.
Dünyanın En Büyük Global
Karbond oks t Em syonları Üret c s
Ç n’ n nüfus ve karbon em syonu
bakımından kl m değ ş kl ğ ne negat f
yöndek etk s göz önünde
bulundurulduğunda bununla b rl kte
c dd yen leneb l r enerj yatırımları
olmasına rağmen BM’n n Ç n’e karşı,
Par s İkl m Sözleşmes taahhütler n
2030 yılına kadar karşılayamayacağı
yönünde şüpheler mevcuttur. Bu
şüphe Ç n yöntem n n şeffaf ve açık
olmaması sebeb yle söz konusu
sorunun boyutlarının tesp t nde
güçlükler yaşanmaktadır. Meselȃ, Ç n
toprak kontrol ve denet m anal zler
2006 - 2011 yılları arasında b r nc
derecede g zl l k çeren belgeler ve
b lg ler sınıfında tutulmuştur. Buradan
HÜKÜM I 13
HÜKÜM
hareketle çıkarılması gereken öğret de kl m değ ş kl ğ le mücadelede paylaşılan
ver ler n şeffaf ve güven l rl ğ zarur hale gelmekted r.Dünyadak her hükümet Ç n
örneğ nden ders çıkartmalıdır.
B r d ğer öneml konu se kl m değ ş kl ğ le mücadelen n s yaset üstü b r
konuma gelmes n n gerekl l ğ d r. Z ra karbon salınımı bakımından k nc sırada
yer alan B rleş k Devletler, ç pol t kada yaşanan had seler sebeb yle 2017 yılında
Par s Sözleşmes ’nden çek lm ş, akab nde dünyanın en büyük k nc karbon
üret c s n n bu ç pol t kadak kt dar-muhalefet hesaplaşması kl m değ ş kl ğ le
mücadeley olumsuz etk lem şt r. Bu gel şmelere dönem n başkanı Trump’ın
kend seçmen dah destek çıkmamıştır. Örneğ n Yale Ün vers tes ’n n b r anket ne
göre Amer kalı seçmenler n %69’u Trump’ın ABD’y Par s İkl m Anlaşması’ndan
çıkarma kararını onaylamamıştır. (Fr edman 2019).
Sonuç olarak bu k örnekten çıkarım yapmak gerek rse, kl m değ ş kl ğ le
mücadelede güven l r-şeffaf ver paylaşımı ve ç pol t kadan bağımsızlaştırılıp
s yaset üstü b r konuma get r lmes hükümetler ç n b r terc h alanı değ l, b r
zorunluluktur.
TEMMUZ I 1
PANDEMİ VE
KIRILGANLIKLAR
G z e m M U T İ Ş
S o s y a l D a h l E t m e v e H u k u k B r m
Tar hsel süreç ç nde pek çok hastalık ve salgın, toplumları
oldukça etk lem şt r. Söz konusu bu durum toplumsal yapıyı
da etk lem ş ve sosyal hayatta bazı öneml değ ş mlere yol
açmıştır. Hastalık kavramı, bünyes nde taşıdığı bell kültürel
oluşumlarla nötr b r kavram olmaktan uzaktır. Bu fade le
anlatılmak stenen, tüm toplumlarda hastalığa l şk n unsurlar
mevcut olsa da sağlıklı olma kabuller yersell k
taşıyab lmekted r. Ancak modern tıp, evrensell k taşıyan
söylemsel yapısıyla kültürlerarası farklılıkları b r oranda
bertaraf ederek, modern toplumun sağlık tasarımını ortaya
koymuştur. Endüstr yal zm n hız kazanması ve
küreselleşmen n sınırları yok eden etk s , zaten b r oranda
benzer sağlık sorunlarını da ortaya çıkarmıştır (G ddens, 2008:
301). Bununla b rl kte nsanların günümüzde oldukça fazla
olan hareketl l ğ , salgınların bölgelerarası daha fazla
yayılmasına ve küreselleşmes ne yol açmaktadır.
Salgınlar, günümüz toplumsal yapısının mevcut koşullarıyla,
yan gerek endüstr n n doğa üzer ndek tahr batı gerek
nüfusun hızlı oranlarda artması hastalık g b süreçler k ş sel
olmaktan çıkarıp topluma yaymaktadır. Geçm ş dönem n
öneml salgınlarından b r olan veba g b COVID-19 da ç nde
bulunduğumuz dönem n sosyal ve ekonom k yapısını
etk lemekted r (Crawford, 2019: 108). Toplumda meydana
gelen olaylar toplum ç ndek tüm grupları aynı oranda
etk lememekte, kırılgan gruplar üzer nde sarsıcı etk ler
yaratab lmekted r. Bu sebeple salgının daha eş tl kç b r sey r
zleyeb leceğ yönündek görüşler n aks ne, sosyal eş ts zl kler
yen den nşa ett ğ görülmekted r. Çünkü salgın örneğ nde
olduğu g b sosyal sorunlar, tüm sosyal grupları etk l yor olsa
da hem kaynakların eş t dağıtılmamış olması hem de kaynak-
HÜKÜM I 15
HÜKÜM
lara eş t er ş m n söz konusu olmaması
sebeb yle dezavantajlı grupların
aleyh ne sonuçlar doğurmaktadır.
Salgının başından t baren dünya
genel ndek yönet c kadroların evde
kalmayı salık verd ğ n ve ev n güvenl
b r ortamı çerd ğ ne l şk n söylemler
hatırlanacaktır. Ancak, ev n herkes ç n
sığınak olmadığı aş kârdır. Z ra ev, kend
çer s nde ekonom k gereks n mlerle
beraber b rl kte yaşanan b reylerle
sosyalleşmey gerekt ren b r unsurdur.
Ekonom k açıdan düşünüldüğünde,
pek çok nsanın bu dönemde gel r
kaynaklarında azalmalar olmuştur. Ne
var k k ra, ödenmes gereken faturalar,
temel gereks n mler ve sağlığı
korumak ç n yapılan harcamalar h ç de
azalmamıştır. Bunun yanı sıra evde tüm
a le üyeler n n beraber daha fazla vak t
geç rmes k m durumlarda toplumsal
c ns yet nezd nde f z ksel ve ps koloj k
ş ddet de arttıran b r olgu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
B r süred r toplumsal kaygı ve
korkunun odaklarından b r n
mültec ler oluşturmaktadır. Savaşlar ve
despot k yönet mlerden kaçan
nsanların varlığı, modern zamanların
başından t baren var olan b r toplumsal
durumdur. Aynı zamanda ş md k ne
benzer b ç mde d ğer toplumların
kapısını çalan halklar, yabancı
düşmanlığı ve nefret söylemler n n
öznes olagelm şlerd r. Bununla l şk l
olarak Bauman, Ezop’un Tavşanlar ve
Fareler masalını örnek vererek durumu
açıklar. “İnsan hayvan toplumumuzda,
kend ler n Ezop’un masalındak ne
benzer durumda bulan ‘d ğer
hayvanlar tarafından ez yet ed len’ çok
sayıda tavşan var. Son on yıllarda
sayıları g tt kçe artıyor ve görünüşe
göre bu artış durdurulamıyor. Eş
görülmem ş konfor ve bolluğunun
zafer yle övünürken; sefalet, aşağılama
ve onursuzlukla kend ler n dışlayan b r
toplumun ç nde yaşıyorlar. ‘D ğer
nsan hayvanlar’ tarafından rut n
olarak alaya alınan, ayıplanan ve
kınanan b z m ‘tavşanlar’ımız d ğer
nsanlarca alçaltılmak ve
değers zleşt r lmekten ötürü kend
v cdan mahkemeler nde azarlanıyor,
alaya alınıyor ve aşağılanıyor. Herkes n
‘kend ç n olduğu’ varsayılan, beklenen
ve teşv k ed len b r dünyada, d ğer
nsanların saygı, lg ve onayından
yoksun bu nsan tavşanlar, tıpkı ‘d ğer
hayvanlar tarafından ez yet ed len
d ğer tavşanlar’ g b cehennem n
d b ne; ‘en ger ye’ atılıyor ve güven l r
b r vaat, kurtuluş ya da kaçışı, umut
b le olmadan orada tutuluyor.”
( Bauman, 2018: 15- 17)
Hatırlanacağı üzere mültec ler n
ülkem zde st hdam ed lmeye başladığı
yıllarda k m çalışanlar kend gel r
kayıpları üzer nden durumu
değerlend rm şt r. Söz konusu
mültec ler, esas t bar yle bazı b reyler n
şler n eller nden alan b r grup olarak
yorumlanmıştır. Buradak problem n
st hdam yapısı çer s ndek ve
sosyoekonom k pol t kaların gel ş güzel
TEMMUZ I 1
düzenlenm ş ya da daha doğru b r fadeyle düzenlenemem ş olduğu
göz ardı ed lm şt r. Bunun yanı sıra mültec ler n yer aldığı şler n büyük
b r kısmı kayıt dışı st hdam, hayl düşük ücretler ve çocuk şç g b
sorunları da bünyes nde barındırmıştır. Ancak burada yabancı olarak
adlandırılarak günah keç s lan ed len b r grubun varlığına sığınmak
bazı problemler n üzer n örtmekle eşdeğerd r. Mültec ler n henüz
ülkelere geç ş sürec yaşamadığı dönemde de emek sınıfına da r
sorunlar varlık gösterm şt r.
G rard’ın günah keç s kavramsallaştırmasıyla fade
ett ğ şey aslında toplulukları b r araya get rmeye de
öncülük etmekted r. Türk ye’de pek çok sosyopol t k
durum söz konusu olduğunda toplumdak b reyler n
kenetlen p b rl k oluşturamadığını gözlemlemektey z.
Ancak b rtakım olaylarda özell kle bel rl b r deoloj n n
yoğun mevcud yet n ç nde barındırdığı sosyal ortamı
düşündüğümüzde bu deallere yaslanan f k rlerde
toplumsal uzlaşı göreb lmektey z. Bu kapsamda
toplumun büyük b r çoğunluğunda yabancı nefret n ve
ş ddete varan boyutlarının çok defa yaşandığına tanık olduğumuz
haberlerle karşılaştık; toplumsal b rl k olma s yaset eksen nde de bu yolla
karşılandı, mültec ler n konumu pek çok örnekte olduğu g b değ ş k bağlamlarda
araçsallaştırıldı.
Mültec ler n pandem sürec yle daha yoğun b r şek lde h ssett ğ sorunlar ş
kaybı ve çocukların eğ t m sürec nde yaşadığı olumsuzluklar olarak
sınıflandırılab l r. ILO’nun Türk İşgücü P yasasında Sur yel Mültec ler Raporu’na
göre (2020) Sur yel mültec ler oluşturan 15 yaş grubunda yer alan erkekler n
st hdama katılım oranı %66,1’l k paya sah pt r. Bu durum, bu yaştak gençler n
eğ t me katılmamalarına da r b r ver y de ortaya koymaktadır. Kadın ve erkek
şgücüne katılım oranları karşılaştırıldığında farkın oldukça yüksek olduğu ortaya
çıkmaktadır. Z ra kadınların st hdama katılım oranı %11,2 ken erkeklerde bu oran
%71’d r. Aynı rapor, mültec ler n yoğun olarak kayıt dışı st hdam b ç m nde
kend ler ne yer bulab ld kler n göstermekted r. Bununla b rl kte mültec ler n bell
sektörlerde dağılım gösterd ğ gözlenmekted r. Bu sektörler nşaat, kundura,
sanay ve tekst l atölyeler oluşturmaktadır. Der Tekst l ve Kundura İşç ler
Derneğ ’n n hazırladığı raporda pandem dönem yle b rl kte kayıt dışı st hdam
ed len mültec oranının arttığı ve çalışab l r nüfus çer s nde olan mültec ler n
tamamına yakınının kayıt dışı çalışır hale geld ğ n b ld r lmekted r. Pandem de
yaşananlar hatırlandığında se b r süre şletmeler faal yetler n durdurmak mecbu-
HÜKÜM I 17
HÜKÜM
r yet nde kalarak pek çok çalışan zne çıkarılmıştır. Ancak bu sürec mültec ler n
büyük b r kısmı, şten çıkarılma şekl nde yaşamıştır.
Mültec çocukların eğ t m süreçler ne dâh l olamadıkları yukarıdak raporda da
açıkça kend n göstermekted r. Mültec çocuklar pandem den önce d l bar yer
sebeb yle okulda zorluklar yaşamışlardır. Bu durum hem akadem k gel ş mler ne
hem de akranlarıyla olan sosyall kler ne dezavantajlı b r durum oluşturmuştur.
Mültec çocukların c ns yet nazarındak okullaşma oranlarının hayl düşük olduğu
gözlenmekted r. 15 yaş altı okula devam oranı kızlarda %29,4 ken, erkeklerde aynı
oran %12,9’dur. Bununla b rl kte uzaktan eğ t m sürec nde d j tal uçurum söz
konusu eğ t m olanaklarına er ş m de zorlaştırmaktadır. İş kayıplarının yaşandığı
pandem sürec önces nde de mültec ler arasında görülen yüksek yoksullaşma
oranları teknoloj k aygıt mülk yet yle lg l sorunları da doğurmuştur. K m a leler n
n speten çocuk nüfusunun fazla olması aynı anda eğ t me devam eden çocuklar
ç n öneml b r teknoloj k bar yer olarak kend n göstermekted r. Mevcut her
problem toplumsal dezavantajlı her grupta olduğu g b salgınla beraber
koşulların zorluğunu daha da der nleşt rm şt r. K m s v l toplum kuruluşları bu
dönemde mültec lere yönel k k ra yardımı ve eğ t m ne devam eden mültec
öğrenc ler ç n tablet ve b lg sayar desteğ sunmuştur. Burada d kkat ed lmes
gereken temel nokta, ülkeler n mzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca
sorumlulukları altındak b reylere sağlamaları gereken temel gereks n mler n
karşılanmasıdır. Yukarıda açıklananlar, bunun önem n b r kez daha ortaya
koymaktadır.
TEMMUZ I 1
LOZAN’DAKİ MÜCADELE ve
LOZAN’IN ÖNEMİ
Ç a ğ l a r Ş E N G Ü L
U l u s l a r a r a s ı İ l ş k l e r v e H u k u k B r m
GİRİŞ
Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tar h nde İsv çre’n n Lozan şehr nde İsmet
İnönü başkanlığındak Türk Delegasyonu tarafından mzalanan Türk ye’n n
tapusu n tel ğ ndek antlaşma aynı zamanda da Türk ye Cumhur yet ’n n varlığına
1
ve toprak bütünlüğüne temel oluşturan en öneml uluslararası hukuk belges d r.
İsmet İnönü’nün de söyled ğ g b “I. Dünya Savaşı’ndan sonra günümüze kadar
2
d md k ayakta kalan tek barış antlaşmasıdır.” Bu antlaşmaya Lozan Antlaşması
yer ne Türk ye Antlaşması dense ancak öyle önem anlatılab l r.
Lozan hakkında zaman zaman büyük b r zafer m yoksa hez met m tartışmaları
olmuştur. Her ne kadar hez met olduğunu düşünen kes m azınlıkta olsa da
böyle düşünmeler n n sebeb Lozan hakkında yeterl b lg ye sah p olmamaları,
dönem n konjonktürüne göre değerlend rme yapmamaları ve kötü n yetl k ş ler
tarafından yanlış yönlend r lmeler d r. Bu yüzden tar h m z eğ t m öğret m n lk
başlarından t baren çocuklara y b r şek lde öğretmel ve tar h m zdek öneml
hususları tam olarak ben msemeler n sağlayarak b l nçler ne kazımalı Lozan g b
başarılı antlaşmaları tartışılmaz b r hale get rmel y z.
Lozan Konferansı’na g derken dönem n konjonktürünü y ce b lmek ve ona
göre değerlend rmek gerek r. Yunanları Ege’den tamamen çıkarmamıza rağmen
halen İstanbul şgal altında, Irak sınırı bel rs zl ğ n korumakta, azınlıklar ve
kap tülasyonlar g b b r sürü sorun çözüme kavuşmayı beklemekteyd .
LOZAN KONFERANSI’NDAKİ ORTAM ve İKİ TARAFIN BEKLENTİLERİ
Eğer k , Lozan’da tav z ver lmemes kes n olarak konuşulan konulardan İt laf
Devletler tarafından ısrarla tav z ver lmes sten rse savaş seçeneğ
bulunmaktaydı. Bu yüzden konferans çok gerg n ve stresl b r atmosfer ortamında
yapılmıştı. Konferans açısından başka b r zorluk se Sevr Antlaşması’nın hükümsüz
olması neden yle İt laf Devletler 1. Dünya Savaşı’nın kazananı oldukları
1 (ÖZDEMİR, 2013, s. 155)
2 (DEMİRCİ, 2017, s. 257)
HÜKÜM I 19
HÜKÜM
ç n konferansa rev ze ed lm ş b r Sevr
Antlaşması yapılması beklent s yle
masaya oturmuşlardı, n tek m bu
düşünce yüzünden lk görüşmelerde
sten len sonuç alınamadığı ç n
görüşmeler uzun b r dönem kes nt ye
uğramıştı.
3
İlk görüşmen n sonunda Al
Nac Karacan Lozan’ın arka planına
l şk n, Curzon’un “Türk ye’n n mza
edeceğ en y antlaşma budur. Eğer
mza etmezse, Türk ye düşünsün!
Asya’nın görünmez der nl kler nde
kaybolur!” sözler ne karşılık İsmet
Paşa’nın “Memleket m esarete
mahkum eden b r ves kaya [belgeye]
mza koyamam!” d yerek, Lozan’dan
ayrıldığını aktarmaktadır.
4
N hayet k nc
görüşmelerde se Türk ye, büyük b r
zafer elde ederek Curzon’un ve
müttef kler n n hevesler n kursaklarında
bırakmıştır.
LOZAN’DA EŞİTLİK MÜCADELESİ
İt laf Devletler ’n n bu tutumuna -
karşı Türk Hükümet konferansın en
başından t baren bu konferansın 1.
Dünya Savaşı’yla alakalı olmadığını ve
konferansa başlarken Büyük Taarruz ‘la
düşmanı den ze dökerek gal p devlet
statüsüyle katıldıklarını görüşmeler nde
eş tler arasında gerçekleşeceğ n
bel rterek büyük b r t t zl k ve d kkatle
gal p Devletler n eş t olduğunu her
fırsatta d le get rm şlerd r. Türk ye'n n
eş tl k konusundak bu hassas yet daha
konferans başlamadan, İsmet Paşa
Türk ye'n n gal p devletlerden uzakta,
küçük devletlerle aynı masaya
yerleşt r ld ğ n fark ett ğ nde kend s n
gösterm şt . Maksatlı b r hareket
olduğunu düşündüğü bu durumu
protesto etm ş ve daha elver şl b r
oturma düzen n n ayarlanmasını
sağlamıştı. Bu, Türk heyet başkanının
eş t koşulların sağlanması konusunda
maruz kaldığı son durum olmayacaktı.
İk nc olay konferansın açılış
oturumunda gerçekleşt . İsv çre
Başkanının hoş geld n z konuşmasının
ardından Curzon'un programda
olmayan b r konuşma yapacağını
öğrenen İsmet Paşa da aynısını
yapmaya karar verd . Curzon'un övgü
dolu konuşmasının ardından İsmet
Paşa beklenmed k b r b ç mde sahneye
çıktı ve heyetlere h taben Türk ye'n n
özgür ve bağımsız b r devlet olarak yen
konumunu vurgulayan b r konuşma
5
yaptı.” Görüldüğü üzere Lozan’da ne
kadar d kkatl b r şek lde görüşmeler n
yapıldığı buradan da anlaşılmaktadır.
LOZAN’DA BAŞARI ve GÖRÜŞÜLEN
KONULAR
Lozan’ın başarısını en y Sevr
Antlaşması’yla kıyaslayarak anlayab l r z
çünkü konferanstak gal p devletler 1.
Dünya Savaşı’nı sonlandıracak olan
antlaşmayı yapmaya gelm şlerd .
N tek m Atatürk, Nutuk’ta Lozan le Sevr
Antlaşmalarını karşılaştırmış ve Lozan’ın
6
önem n ortaya koymuştur. Atatürk,
Nutuk’ta Lozan hakkında ayrıca şu
konuşmayı yapmıştır. “Muhterem
3 (ÖZDEMİR, 2013, s. 159-164)
4 https://www. smet nonu.org.tr/ smet- nonu-ve-lozan-bar s-konferans -yay nlar
5 (DEMİRCİ H. , 2017, s. 255)
6 (DEMİRCİ H. , 2017, s. 255)
TEMMUZ I 1
efend ler, Lozan Barış Antlaşması'nın ht va ett ğ esasları, d ğer barış tekl fler yle
daha fazla mukayeseye mahal olmadığı f kr ndey m. Bu antlaşma, Türk m llet
aleyh ne asırlardan ber hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı
zanned lm ş büyük b r su kastın yıkılışını fade eder b r ves kadır. Osmanlı devr ne
7
a t tar hte emsal görülmem ş b r s yas zafer eser d r!” Dünya basınından b r
habere baktığımızda se “Da ly Chron cle” gazetes L. George’n n “Lozan
Muahedes İng ltere tarafından mzalanan muahedeler n en utanç ver c olanıdır”
şekl ndek düşünceler ne yer verm şt r.
8
Lozan’da çözülen öneml bell başlı konular özell kle kap tülasyonlar, azınlıklar
ve Osmanlı’dan kalan borçlar hakkında kısa b r değerlend rmede bulunulacaktır.
Daha sonra se Lozan’da çözülemeyen k l görüşmelerle çözülen veyahut M lletler
Cem yet ’n n çözdüğü sorunlar hakkında değerlend rme yapılacaktır.
Lozan’da kap tülasyonların kaldırılmamasına yönel k İt laf Devletler ’n n ısrarlı
tutumuna karşın Türk Kom syonu kap tülasyonların tamamen kaldırılması
sonucuna ulaşmayı başararak m ll egemenl k yönündek en büyük engellerden
b r n aşmıştır.
Türk Delegasyonu’nun azınlıklar konusunda da tavrı çok nett r. Azınlıklara
ver lm ş bütün ayrıcalıklar kaldırılacak, ne Anadolu’da b r Ermen devlet n n
kurulmasına ne de başka b r azınlığın devlet kurmasına z n verecekt . Yunan stan
le k l görüşmeler yapılarak Anadolu’da bulunan Rumlar le Yunan stan’da
bulunan Türkler arasında mübadele gerçekleşt r lecek böylece nüfusun
homojenl ğ sağlanacak ve d ğer devletler n ç şler m ze karışması engellenecekt .
Lozan’da, Osmanlı Devlet borçları, topraklarından ayrılan ülkeler arasında pay
ed lerek ödenecekt . Ayrıca Duyun-u Umum ye İdares kaldırılacak ve borçların
ödemes M lletler Cem yet gözet m nde b r kom syon aracılığı le yapılacaktı.
9
Ege Adaları
Ege Adaları konusunda Türk kom syonu, adaların Anadolu’nun uzantısı olduğu
ve bu yüzden Türk ye’ye ver lmes tez n ortaya atsa da Osmanlı, Balkan
Savaşları’nda mağlup olarak 1913 ve 1914’te mzaladığı antlaşmalarla adaları
kaybetm şt r. Böylel kle Türk Kom syonu’nun el kolu bağlanmıştır. 12 Adalar se
Lozan’ın konusu dah değ ld r çünkü 12 Adalar Trablusgarp Savaşı sonrası Uş
Antlaşması’yla İtalyanlara bırakılmış, 1947 yılında se İtalyanlar, adaları Yunanlara
7 (ATATÜRK, 2015, s. 582)
8 (Hâk m yet- M ll ye,1923, s.1.)
9 (DEMİRCİ H. , 2017, s. 256)
HÜKÜM I 21
HÜKÜM
verm şt r. Konferansta adalar konusunda özell kle Türk ye boğaz önü adalarının
ülke savunması açısından öneml olmaları sebeb yle stem şt r. Bunlardan
Bozcaada, Gökçeada le Tavşan Adaları’nı almayı başarmış fakat özell kle sted ğ
b r başka boğaz önü adası olan Semad rek Adası’nı Yunanlara Akden z’de sted ğ
Me s Adası’nı se İtalyanlara kaptırmıştır. Daha sonra y ne İtalyanlar, Me s Adası’nı
Yunan stan’a devretm şlerd r. Sonuç olarak bu konu Türk ye’n n aleyh ne çözülen
b r konudur.
Boğazlar
B r başka sorun se boğazlar konusudur, Lozan’dan önce boğazlar İt laf Devletler
yönet m nde b r kom syona bağlıyken Lozan sonrası b r Türk’ün başkanlığında
uluslararası b r kom syona bırakılmış, t caret gem ler ne serbest ve s lahtan
arındırılmış b r bölge hal ne gelm şt r. Bu sorun da tam olarak sten len şek lde
çözülemed ğ ç n Türk ye’n n aleyh ne sonuçlanmıştır. Fakat 1936 yılında dönem n
şartlarının elver şl olması ve Atatürk’ün oluşan fırsatı değerlend rmes üzer ne
Montrö Boğazlar Sözleşmes ’n n yapılmasıyla b rl kte t caret gem ler n n ücrets z,
serbest b r şek lde geç ş ne z n ver lmes şartıyla boğazlar tamamen Türk
yönet m ne bırakılmıştır. Böylece Lozan’da aleyhe çözülen bu sorun lehe
çevr lm şt r.
Irak Sınırı (Musul-Kerkük)
Irak sınırı konusuna gel rsek Türk ye çok büyük b r ısrarla Musul ve Kerkük’ü
stem ş hatta görüşmeler esnasında sorunun çözülemeyeceğ n anlayınca g zl b r
harekatla ele geç rmey b le düşünmüş ancak görüşmeler olumsuz etk leyeceğ
düşünces le vazgeç lm şt r. Bu sorun Lozan’da çözülemeyerek Türk ye ve
İng ltere arasında k l görüşmeyle daha sonra çözülmes ne karar ver lm şt r. İk l
görüşmelerde de çözülemezse M lletler Cem yet ’n n sorunu çözmes kararına
varılmıştır. Sorun k l görüşmelerde çözülemey nce Türk ye Musul’a asker harekat
düzenlemeye karar vererek hazırlıklara başlamıştır. Ancak Türk ye, 1925 yılında
çıkan Şeyh Sa t İsyanı sebeb yle Musul ç n hazırlanan orduyu syanı bastırmak
üzere göndermek zorunda kalmıştır. İsyanın bastırılması esnasında Türk ye
Cumhur yet hükümet nce uygulanan tedb rler, bölgede yaşayan Kürt halkının
cephes nden olumsuz olarak karşılanmıştır. Türk hükümet n n bölgedek
savunmasız halka katl am yaptığı, bölgedek köyler n Türk askerler nce
10
yağmalanıp yakıldığı g b c dd dd alar ortaya atılmıştır. O dönem bölgede faal yet
gösteren yabancı basın tarafından da aynı düşünce uluslararası b rçok cam ada
d le get r lm şt r.
10 (D lek, 2013: 496)
TEMMUZ I 1
N tek m syan bastırıldıktan sonra yakalanan syancıların üzer nde İng l z s lah
f rmalarına a t katalogların bulunması, İng ltere’n n doğrudan olmasa b le dolaylı
olarak ayaklanmada parmağı olduğu dd alarını güçlend rmekted r. Böylece
Musul Kerkük Sorunu, M lletler Cem yet ’nde Türk ye’ye zorla dayatılarak
İng ltere’n n leh ne çözülmüştür.
Hatay Meseles
Hatay meseles se Hatay’ın daha önce Kurtuluş Savaşı esnasında Fransızlarla
mzalanan Ankara Antlaşması sonucu Türk ye sınırları dışında kalmasından dolayı
Lozan’da tartışılmış ancak durumunda b r değ ş kl k sağlanamamıştır. Lozan
sonrası Atatürk’ün büyük çabaları sayes nde lk önce özerk b r hale gelm ş daha
sonra se Türk ye’ye bağlanmıştır. Fakat ne yazık k Atatürk, Hatay’ın Türk ye’ye
bağlandığını göremeden hayata gözler n yummuştur. Bu sorun da sonradan
Türk ye’n n leh ne çözülen konular arasında yer n almıştır.
SONUÇ
Lozan Antlaşması sonrası Anadolu’da tek b r tane dah düşmanı asker
kalmamış, vatan tamamen kurtulmuştur. Anadolu’nun öneml b r kehanet vardır
k ; bu coğrafyayı b r defa el nden çıkartan veya b r şek lde kaybeden meden yet,
b r daha onu asla elde edemem şt r. Bu sözden de yola çıkarak Kurtuluş Savaşı le
ayrıca d plomat k görüşmelerdek mücadele ve başarının neden bu kadar öneml
ayrıca büyük olduğu anlaşılmaktadır. B r kere vatan elden g derse b r daha ger
alab lecek gücümüzün olmaması muhtemeld r. Bu yüzdend r k tar h m zde
gerçekleşen dönüm noktalarını çok y b r şek lde b lmel ve yen nes llere
öğretmel y z k tar h tekerrür etmes n.
HÜKÜM I 23
HÜKÜM
Ş. D lan KARAKAŞ
Çocuk Hakları ve
Hukuk B r m
ÇOCUĞA YÖNELİK CİNSEL
İSTİSMAR SUÇLARINDA
ÇOCUĞUN YARARINI
GÖZETMEK
İç nde bulunduğumuz çağda yaşanan gel şmeler çocuk
ve a len n korunmasına yönel k pol t kalara daha fazla önem
ver lmes gerekt ğ n ortaya koymaktadır. Kırsal kes mden
kentlere göç, ekonom k sektörde yaşanan gel şmelere bağlı
olarak ortaya çıkan şs zl k, sağlık sorunları g b olgular
çocukların ve a leler n hmal ve st smara daha açık hâle
gelmeler ne neden olab lmekted r.
İlk olarak tecavüz ve st smar arasındak farkın b l nmes
gerek r. Çocuğa yönel k c nsel suçlarda hukuken tecavüz
yer ne st smar dey m kullanılır. Bunun sebeb tecavüzün
k ş n n rızası olmadan c nsel l şk anlamına gelmes ancak söz
konusu k ş b r çocuksa rıza kavramından söz ed lememes d r.
Çocuk stese b le rıza gösteremeyeceğ ç n h ç var olmamış
ve oluşmayacak b r rıza kavramının açıklanmasında st smar
fades kullanılır. Ülkem zde rıza yaşının 15 olması göz önünde
bulundurularak 15 yaş altındak çocukla olan c nsel l şk n n
her hâlükârda “çocuk c nsel st smarı” olarak n telend r l r.
Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 104. maddes ne göre ceb r,
tehd t, h le olmaksızın 15 yaşını b t rm ş olan çocukla c nsel
l şk de bulunan k ş ş kâyet üzer ne 2 yıldan 5 yıla kadar hap s
cezası le cezalandırılır.
‘B rleşm ş M lletler Çocuk Haklarına Da r Sözleşme’ de
tanımlanan “çocuğun üstün yararı” çocuğu lg lend ren bütün
süreçlerde ve konularda d kkate alınması gereken b r
lke/kavramdır. Bu lkeye göre çocuğun tüm haklarının
korunması gerek r. Çocuğun üstün yararı, çocuklar ç n
nsanlık onurunu zedelemeyecek uygulamalar gel şt r lmes ,
çocuğun bu tür davranışlara maruz kalmaması,
bulunduğu/yaşadığı tüm ortamlarda ş ddete / st smara
uğramaması, korunması; temel f z ksel, ruhsal, sosyal,
gel ş msel ht yaçlarının karşılanması, kend ler n lg lend ren
tüm kararlarda görüşler n fade etmes demekt r.
TEMMUZ I 1
lHerhang b r çocuğa yönel k c nsel
st smar suçunda çocuğun k ml ğ
açıkça bell olmasa b le yaşananların
teşh r ed lmes yle çocuğun k nc l
st smarı ve sömürüsü söz konusudur.
Çocuğun duygu ve düşünceler ,
stekler yan rades h çe sayılmış olur.
Kend s n lg lend ren bu durumun
görüntülenmes yle lg l büyük olasılıkla
görüşler n n ne olduğu, duyguları ve
düşünceler hesaba katılmaz çocuk
adeta yok sayılır, nesneleşt r l r. Aynı
zamanda c nsel st smardan /
sömürüden korunma hakkı hlal ed lm ş
olur. Dolayısıyla yaşanan olayda
mağdurun ya da del ller n kamuya açık
platformlarda, sosyal medya
mecralarında paylaşılmasında çocuğun
üstün yararının düşünülmes g b b r
durum kes nl kle söz konusu değ ld r.
İlerleyen zamanda kayıtların çocuğun
önüne çıkması veya çocuk tarafından
çevres nde bu konunun bahs
geçt ğ n n öğren lmes travmaları
tet kleyeb l r.
Çocuk st smarı ve hmal sadece
çocuğun yararını gözetmekle
sonlanacak b r ad syon değ ld r. Burada
asıl bel rley c olan toplumu ve özell kle
ebeveynler , çocukları b l nçlend rmek
olacaktır. Çocuklara st smarla lg l
eğ t m ver lmel ve detaylı b lg lend rme
yapılmalıdır. Çocukların bu konuda
b l nçl olması ve kend ler n
koruyab lmeler st smarı önlemek
açısından çok öneml d r. A leler ve
öğretmenler çocuklara st smarın ne
olduğunu, özell kle kötü dokunmanın
ne olduğu, özel alanlarını ve bunlara
k msen n
dokunamayacağını
anlatmalıdır. Örneğ n ebeveynler
çocuklarına ‘mayo kuralını’ yan
mayonun kapladığı alanların özel bölge
olduğunu, bu bölgelere dokunmanın
uygunsuz olduğunu anlatab l rler. Bu
anlatımda kel meler n doğru
kullanılması gerek r. Beden ne kend
rızası olmadan k msen n
dokunamayacağı çocuklara kes nl kle
öğret lmel d r. Çünkü c nsel st smar
olaylarında
st smarcıların
gerçekleşt rd ğ c nsel eylemler çocuk
tarafında oyun olarak veya sevg
göster s olarak algılanab lmekted r.
Ayrıca stemed ğ ve hoşlanmadığı
durumlar karşısında hayır d yeb lmey
a leler çocuklara öğretmel d r. Bu
açıdan eğ t m ve b lg lend rme st smarı
engellemes ç n büyük b r önem arz
etmekted r.
Ebeveynler ya da çevres ndek
herhang çocuğun c nsel st smara
uğradığını düşünenler lk olarak
çocuklar le sak n ve güvenl b r
ortamda onları korkutmadan
konuşab l rler. Sak nce onlara son
günlerde hoşlarına g tmeyen şek lde
dokunan veya hoşlarına g tmeyen
şeyler yapmaya zorlayan b r ler olup
olmadığı sorulab l r. Gerekl özen n
göster lmeyeceğ n düşünüyorlarsa da
profesyonel yardım (ps kolog veya
ps k yatr) alınab l r. Çocuğun lk
açıklamasına ver len tepk çok
öneml d r. Çocuklara olay defalarca
anlattırılmamalıdır.
HÜKÜM I 25
HÜKÜM
Travmayı tet kleyecek, k nc l kere yaşamalarına yol açacak bu eylemler aynı
zamanda “bana nanmıyorlar” h ss yatını oluşturur. Bu sebeple olayda lk adımı
uzmanların atmasının sağlanması çocuğun yararına olur.
Dünya'da ve ülkem zde çocuk st smarı ve hmal c dd b r sorun olarak
görülmekte fakat bu konuda yeterl sayıda çalışma yapılmamaktadır. Hemen her
gün medyaya yansıyan çocuğa ş ddet ve st smar haberler duyuyor ve görüyoruz.
Toplumdak et k ve v cdan anlayışı z nc rleme şek lde lerler. B r ebeveyn n
farkındalık kazanması sağlanırsa çocuklarının; çocuklarının farkındalık kazanması
sağlanırsa da onların yaşıtlarının olumlu etk lenmes olur. B zler de burada
toplumu oluşturan yapıtaşları olarak savunmasız ve korunmaya muhtaç çocuklar
ç n hep m z üzer me düşen görev yapmalı ve onların ses olmalıyız.
TEMMUZ I 1
YÖNETİM BİLİMİNİN DOĞUŞU VE
BİLİMSEL YÖNETİM YAKLAŞIMI İLE
HUKUK İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Özet
M e r t c a n Y I L M A Z
S y a s e t B l m E k s e n n d e İ ç
İ l ş k l e r v e H u k u k u B r m
Bu çalışma yönet m b l m n n ortaya çıkışını, b l msel yönet m anlayışının
uygulanışını ve bu uygulamadan doğab lecek sorunları sorular şekl nde fade
etm ş ve bu soruları cevaplamaya yönel k yazılmıştır. Taylor’un B l msel yönet m
anlayışının mobb ng le l şk s üzer ne b r değerlend rme yapılmıştır.
Anahtar Kel meler: Hukuk, Ver ml l k, Yönet m
Yönet m kavramı, Örgütün şb rl ğ ve koord nasyonun, etk n ve ver ml
sağlanmasına yönel k bütün çalışmaları fade etmekted r. Örgüt se bel rl b r
amaca yönel k eyleme geçmek üzere b r araya gelen k ş ler n oluşturduğu grup,
ek p veya topluluğu fade eder. Örgütlenmelerde yapısal olarak k ye ayrılır. Bunlar
doğal ve yapay örgütlenmelerd r. Doğal örgütlenmeler kend l ğ nden oluşan ve
hızlıca dağılan örgütler fade eder. Örneğ n b r traf k kazası sonrası kaza
geç renlere yardım etmek amaçlı toplanan grup doğal örgütü oluşturur. Bu grup
önceden b r plan bel rlemem şt r. Olay esnasında bulunan herkes olaya
katılab ld ğ g b bu gruplarda k ş lerarası l şk de amaç gerçekleşt kten sonra
yüksek ht malle kes lecekt r. Yapay örgütlenmeler de doğal örgütlenmeler g b
b r amacı gerçekleşt rmek uğruna örgütlen r ancak en öneml farkı bu amacın
önceden planlanmış olması ve kurallara bağlı olarak yapılanmasıdır. Yapay
örgütlenmeler kuruluşundan sonra erene kadar kurallara dayalı olması sebeb yle
hukuk le yoğun l şk ç nded r. Doğal örgütler ç n bu yoğunlukta b r l şk den söz
ed lemez. Yapay örgütlere örnek olarak, beled yeden bahsed leb leceğ g b
beled ye’n n asfaltlama çalışmasında görev alan b r m nden de bahsed leb l r.
HÜKÜM I 27
HÜKÜM
Yönet m b l m , 19.Yüzyılın sonlarında
ortaya çıksa da yönet m kavramı
k ş ler n b r arada yaşadığı her yerde
vardır. Kayded lmeyen nsanlık
tar h nde de vardır. Woodrow W lson’a
göre se yönet m devlet kavramının
kend s kadar esk d r. İlk defa y ne
Woodrow W lson’un “İdaren n
İncelenmes ” eser le ortaya çıkmıştır.
Aslında Avrupa’da yönet m le lg l
faal yetler ABD’den önce başlamıştır ve
W lson eser nde buna değ n r.
Avrupa’nın önce davranması daha çok
ht yaçtan kaynaklıdır çünkü o dönemde ABD’de herkese kalacak yer ve y para get ren
ş mkânı vardır ve kaynakları d kkatl kullanmayı sağlayacak özene gerek yoktur
(W lson, 2017: 54). Y ne de b l m olarak ortaya çıktıktan sonra gel ş m s yaset ve hukuka
göre çok daha hızlı oldu. Oysa uzun b r süre onların arkasında kalmıştı. Uzun süre
boyunca devlet güçlend rmek ve gel şt rmek yer ne devlet n sah b olmak daha
öneml yd ve bu aşamada s yaset yönet m n önüne geç yordu. Busbecq’e göre k
fesatçı şehzade Mustafa’yı yan Osmanlı hanedanının en parlak yıldızını
söndürmüşlerd r (Aktaran Güler, 2011: 32). Babası olan pad şahtan daha y ve başarılı b r
yönet c olab leceğ ht mal onu tahtın sah b yapmamıştır. Y ne o dönemde öneml
olan tahtın sah b olmaktır. S yaset ç n durum bu şek ldeyken hukuk ç nde pek farklı
değ ld r. Devletler yönet m b l m ne ulaşab lmek ç n öncel kle monarş dek yönet m n
sah b olma aşamasından geçt ler.
TEMMUZ I 1
Burada monarş k dar s stem
mevcuttur. İk nc aşama se bu
monarş k dar s steme halkın katılımı
le hukukun ön plana çıktığı aşama
olmuştur. Anayasalar hazırlanırken
yönet m b l m hala ön plana çıkamaz.
Anayasa aşaması sonrasında yönet m
gel şt r lme mkânı bulmuştur. Bunların
dışında s yaset yazarları da yönet m
ortaya çıkartamamıştır. Daha çok
dönemdek mevcut sorunlar üzer ne
yoğunlaşmaları ve ağırlıklı anayasa
üzer ne düşünmeler sebeb yle
yönet me lg yoktur. Yönet m b l m n n
ortaya çıkışında Sanay Devr m de
etk l d r. Bu devr m b r nüfus sıçraması
da yaşatmıştır ve toplumu dare etmek
zorlaşmaya başlamıştır. Devletle lg l
karmaşıklıklar artmaya başladıkça
yönet me ht yaçta aynı oranda
artmıştır.
Yönet m b l m n n gel ş m bel rl
dönemlere ayrılmaktadır. Yönet m
b l m önces dönem ayırırsak bunlar;
Klas k anlayış, neo-klas k anlayış,
modern anlayış ve yen kamu yönet m
anlayışı olmak üzere 4 başlıkta
nceleneb l r. Ortaya çıkışı le klas k
anlayış özdeşleşm ş ve bu dönem
l teratürün temel n oluşturmuştur.
Artık yönet m b l m d ğer b l mlerden
ayrı olarak ele alınıp ncelenecekt r.
Ortaya çıkış sebeb örgütün ver ml l ğ n
arttırmaktır. Yan m n mum g rd le
maks mum çıktıyı elde edeb lmekt r. B r
ş maks mum ver ml l kte yapab lmek
ç n tek b r yapım şekl vardır. Amaç bu
yöntem bulmak ve uygulamaktır.
Klas k dönemde şletme b l m n n de
babası sayılacak Freder ck W nslow
Taylor öneml çalışmalar yapmıştır.
B l msel yönet m n lkeler adlı eser ve
çeş tl çalışmaları örgüt ver ml l ğ n
arttırarak döneme damgasını
vurmuştur. Aynı dönemde
b rb rler nden habers z olarak Henr
Fayol’da yönet m b l m üzer ne
çalışmıştır. İk l arasındak en temel fark
Taylor’un daha özel lkeler üreterek
yönet m ncelemes Fayol’un se genel
lkeler koyarak yaklaşımda
bulunmasıdır. Aradak bu temel farkın
köken k s n n de kar yerler nden
anlaşılab l r. Taylor ün vers te eğ t m
almamış b r şç olarak kar yer ne
başladıktan sonra yönet c olmuştur.
Fayol se maden mühend s olarak
Commentry Maden ’nde kar yer ne
başlamıştır. Taylor yönet lecek grupta
bulunması ve ş en bas t hal yle
yapması dolayısıyla ayrıntılara nerken
Fayol daha üst kademel b r kar yere
sah p olarak örgütü genel görünümüyle
değerlend reb lecek tecrübeye sah pt r.
Bu sebeplerle k s n n de ver ml l ğe
bakışları farklı açılardandır.
Fayol’un genel lkeler nden b r s
komuta b rl ğ d r. İk yönet c den b rden
tal mat almakta olan şç bu tal matlar
çatışırsa uygulama konusunda sıkıntı
yaşayacaktır. Fayol bu problem ortadan
kaldırmak stem şt r. Tek b r yönet c den
tal mat alacak olan personel ne
yapacağından em n olacaktır. Bu
anlamda b r tal mat çatışması
yaşanması da mümkün olmayacaktır.
HÜKÜM I 29
HÜKÜM
Taylor, Fayol g b herkes ç n kurallar yer ne k ş ye özel olarak
konulmuş kurallara odaklanmıştır. Her şç yaptığı şe uygun
olarak b l m gel şt recek ve bunu uygulayacaktır. Yönet m ve
şç görev dağılımını eş t olarak paylaşacaktır. Taylor’un
lkeler nden öncek yönet m anlayışında ş n tamamlanması
tümüyle şç n n gayret ne bağlıdır ve bu gayret kolayca elde
ed lemez. O dönemde; kaytarma, ş asma ve kasten yavaş
çalışma yöntemler yle dünya her yer nde az çalışmaya
rastlanıyordu (Taylor: 2018: 7 ).
Çel k endüstr s nde çalıştığı dönemde az çalışma eylem ne
rastlar. Bu düşük kapas tel çalışma şekl n b rtakım hesaplarla
da doğrular. Bethlemm Çel k İşletmes ’nde p k dem r taşıma
ş Taylor’un hesaplamalarını yapab lmes ç n uygun ortamdı.
Günde k ş başı 12,5 tonluk yükleme yapan 75 k ş l k şç grubu
eğer Taylor’un tal matlarına göre hareket ederlerse günlük
yüklemeler ne 47-48 tona çıkartab lecekt r. Taylor’un
tal matları ş n mekan k boyutuyla doğrudan l şk l d r. İş
yapan şç n n ş gerçekleşt r rken yaptığı hareket sayısını
m n muma nd rmek üzere lkeler gel şt rm şt r. Bu test
öncel kle Schm dt adlı tek şç ye odaklı olarak yapıldı ve şç ye
gün boyunca sürekl olarak doğrudan tal matlar veren b r
gözetmen eşl ğ nde çalışıldı. Bu tal matlarda şç n n
oturmasından yürümes ne, d nlenmes nden ağırlığı kaldırma
şekl ne kadar her hareket ne müdahale ed l yordu. Şunu da
bel rtmek gerek r, şç tal matlara uymuş ve h çb r başarısızlık
göstermem şt r (Taylor: 2018, 34). Taylor’un hesapları
tutmuştu şç ş yle daha uyumlu olan hareketler yaparak
günlük yüklemes n neredeyse 4’e katlamıştı. Bu sebeple
günlük en fazla 1,5 dolar ücret alan şç kazancını da arttırmış
ve artık günlük 1,85 dolar kazanıyor duruma gelm şt r. O
dönem şler parça başı ücretle yapıldığı ç n net b r günlük
ücret yoktur. Daha sonra bu metotlar tüm şç lere uygulanmış
ve heps aynı ücret artışını kazanmıştır.
Buradak hukuk mesele se şç ler n tam ver ml l kte
çalıştırılab lmes d r. Bunun ç n yönet c n n aldığı kararlar
hukuka aykırı veya baskıcı olab l r m ? Sorusu öneml d r.
Örnekte ver len şç tal matları uygulayarak aynı sürede
yaptığı 12,5 tonluk şe ek olarak 35 tonluk b r ş daha
yapmaktadır.
TEMMUZ I 1
Bundan önce şveren ne ¾ oranında adalets z m davranıyordur? Bu noktada
ücret kısmına değ nmek uygun olmayacaktır çünkü l beral ekonom k s stemde
ücretler b rçok değ şkene bağlı olarak farklılaşab lmekted r. Taylor’un b l msel
yönet m nde, yönet c şç n n çalışma kapas tes n en yüksek düzeyde
göstereb lmes ç n h çb r hukuk kuralına dayanmamıştır. Bunu daha çok mot ve
ed c ücret artışı le gerçekleşt rm şt r.
Bu şç ver ml l ğ örneğ ne benzer olarak Taylor, bel rl deneyler sonucu elde
ett ğ ver ler b r matemat kç yle paylaşmıştır. Elde ett ğ ver lerde b r takım
kurallar bulunduğuna nanan Taylor sadece bunları görmekte zorlandığını
düşündüğü ç n farklı b r d s pl n n tems lc s ne ulaştı. Mr. Carl G. Barth dönem n
öneml b r matemat kç s olarak Taylor’un ver ler n nceled ve lg nç b r kural
buldu. Bu kural ağır çalışmanın yorucu koşulları üstüneyd (Taylor: 2018: 41-42).
İşç ler n nasıl daha ver ml dem r taşıyacaklarını hesaplamayı sağlıyordu. -Taylor
eser nde bu ağırlıkları 92 ve 46 pound olarak bel rtm ş ancak yazar tabloya
k logram olarak eklem şt r -
Tablo 1’de de görüldüğü üzere ağırlığın çalışma ve d nlenme süreler le oranları
mevcut. Eğer çalışma süres n tam yapıp d nlen len sürey sıfırlarsak maks mum
ver ml l ğ n elde ed leceğ çalışma ağırlığını bulmuş oluruz. Matemat ksel olarak
en ver ml çalışılab lme şekl n bulsak da ve şç n n hang hareketlerle bunu
başarab leceğ n bel rlesek de şç bunları uygulamaz se ne olacak? B l msel
yönet m anlayışı başta baskıcı g b gözükse de Taylor bu ş gayet yumuşak tavırla
gerçekleşt rm şt r. Ayrıca bu yöntemle genel olarak personel n refah ve mutluluk
düzey de artmıştır. Buna rağmen her yönet c Taylor g b olmak her şç de onun
tal matlarına uymak durumunda olmayab l r.
HÜKÜM I 31
HÜKÜM
Temelde her şç şveren n verd ğ tal matları hukuka uygun olmak koşuluyla
uygulamak durumundadır. Bu noktada y ne de yönet c her şey yapamaz st sna
olan şey mobb ngt r. Mobb ng kavramı Türk hukukunda kısaca s stemat k
uygulanan kötü muamele le şç y yıldırma çabasını fade eder. S stemat k olması
en öneml noktasıdır çünkü tek seferl k kötü muamele mobb ng olmaz. Örneğ n
yönet c başına gelen kötü b r olaydan dolayı gün ç nde üzgün ruh hal ne
bürünmüş ve kend s yle muhatap olanları o günün üzüntüsüyle sert davranmış
olab l r. Bu durum s stemat k olmadığı ç n mobb ng olmayacaktır. Taylor da kötü
muamelede bulunan b r yönet c değ ld r. Ayrıca temel amacı yıldırmadan z yade
ver ml l ğ arttırmaktır. Bu artışı sağlamak amacıyla yapılan uygulamalar mobb ng
değ ld r. İveren şç n n her hareket ne karışab l r. Ver ml l k artışı mobb ng olmasa
da eğer sadece bel rl b r k ş -gruba P lot uygulama har c nde uygulanıyorsa
mobb ng olab l r.Yapılan uygulama her şç ye uygulanmalıdır.
Bunun yanında p lot durum dışında bel rl b r standartta çalışan personel n
yanında düşük ver ml l kte çalışan personel n d ğerler n n sev yes ne
yükselt leb lmes ç n ona özel yapılan uygulamalar da mobb ng kapsamında
değ ld r. B r de her şç ye özel olarak b l m gel şt r lmes herkese farklı uygulama
şekl nde anlaşılab l r ancak bu yanlıştır. Bunun neden tablodak g b her şç n n
hang ağırlıkta tam çalışacağını bulup ona uygun ağırlığın ver lmes d r. Amaç
çalışma süres n %100 d nlenme süres n %0 yapmaktır. Farklı ağırlıklarla çalışmak
bu amacın b r yansımasıdır ve mobb ng değ ld r. B r de ver ml l k uygulamalarına
katılmak stemeyen şç se şten çıkartılab l r. Açıklamalar geneld r ve bunlar
dışında st snalar da olab l r. Olaylar ayrıntılarda farklı olab leceğ ç n her
yargılama da açıklamadak mantığa uygun sonuçlarla karşılaşılmayab l r. Ayrıca
sadece b l msel yönet m anlayışının ağır şlerde kullanıldığı örnekler üzer nden
anlatım yapıldığı da unutulmamalıdır.
TEMMUZ I 1
Sonuç olarak ver ml çalışmaya yönel k yoğun uygulamalar p lot uygulama
har ç herkese uygulandığında mobb ng değ ld r. Ayrıca şç ve şveren sted ğ
ver ml l kte çalışma konusunda aralarında anlaşmaktadır. Bu noktada enerj srafı
da önems z olacaktır. Y ne de uygulamada teor -prat k farkları oluşab l r.
Ver ml l ğ kılıf olarak kullanıp mobb ng uygulamak steyenlerle de karşılaşılab l r.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ ?
1- Yönet m B l m nde lk çalışma sayılan İdaren n İncelenmes Eser n n yazarı
Woodrow W lson’dur. Aynı zamanda kend s 1.Dünya Savaşı’ndan
hatırlayacağımız W lson İlkeler ’n n m marıdır.
2- Henr Fayol İstanbul’da doğmuştur. Babası André Fayol mühend st r ve
askerl ğ nden dolayı İstanbul’da bulunmuştur. André Fayol Galata köprüsü’nün
yapımında çalışmıştır.
3- Taylor, Bethlehem Çel k İşletmes ’nde çalışırken b l msel yönet m n lkeler n
uyguladığı şç lerde ver ml l ğ yaklaşık %375 arttırmış ancak maaşlarını sadece
%60 arttırmıştır.
4-Taylor M dvale Çel k İşletmes ’nde çalışırken şç lerden öyle b r baskı
görmüştür k bazı arkadaşları eve g derken yalnız yürümemes konusunda
kend s ne yalvarmıştır. Taylor bu tekl f reddetm şt r.
HÜKÜM I 33
HÜKÜM
ÖĞRENİLEN BİR OLGU OLARAK ‘ŞİDDET’
Esra Şule GÜRGİL
Toplumsal C ns yet Eş tl ğ
ve Hukuku B r m
İnsanoğlunun varoluşundan bu yana toplum yaşamını
gereğ nden fazla meşgul eden ş ddet, k ş den k ş ye çeş tl
çağrışımlar uyandırmakta ve f z ksel, ps koloj k, ekonom k
1
olmak üzere b rçok çeş d yle karşımıza çıkmaktadır. Özell kle
son yıllarda fazlasıyla artan ş ddet olayları, her ne kadar
stemesek de, hep m z n gündem ne oturmuş durumdadır ve
maalesef k ş ddet n kuşaklararası aktarımı se acı b r
gerçekt r. Gerek çocuklara yönelt len gerekse çocukların
tanıklığında uygulanan ş ddet, bu aktarımın başlıca
sebepler ndend r. Bu noktada a le ç ş ddet konusu büyük b r
önem kazanmaktadır.
2014 yılında Hacettepe Ün vers tes ve T.C. A le, Çalışma ve
Sosyal H zmetler Bakanlığı’nın ortak yürüttüğü b r araştırma
le ş ddet n kuşaklararası aktarımına yönel k öneml ver ler
ortaya konmuştur. Yayımlanan rapora göre annes ş ddete
maruz kalmış kadınların ş ddete uğrama yaygınlığı %51 ken
2
annes ş ddete maruz kalmamış kadınlarda bu oran %28’d r.
Y ne aynı rapora göre çocukluğu ş ddet le ç çe geçen kadın
ve erkekler n gelecektek yaşamlarında ş ddete başvurma
oranlarının, çocukluk yaşamında ş ddet görmeyen b reylere
3
nazaran çok daha yüksek olduğu saptanmıştır. 2020 yılında
yapılan b r başka araştırmaya göre se ülkem zde yaşamını
sürdüren kadınların %56’sının f z ksel ş ddete maruz kaldığı
veya tanıklık ett ğ kayded len ver ler arasındadır.
4
Tüm bu ver ler ışığında ş ddet n ‘öğren len’ b r olgu
olduğunu söylemek mümkündür. B r çocuğun yet şt ğ a le
ortamının, kend s n n gelecektek a le ortamını
bel rlemes ndek payı göz ardı ed lemeyecek oranda
büyüktür. Bunun sebeb se, ş ddet n a le ç nde (genell kle)
b r amaç uğruna kullanılması ve bunu gören çocuğun yet ş-
1 (Koçöz, 2011)
2. Bknz l nk http://www.h ps.hacettepe.edu.tr/s ddet2014/rapor/KKSA-TRAnaRaporK tap26Mart.pdf
3 Bknz l nk http://www.h ps.hacettepe.edu.tr/s ddet2014/rapor/KKSA-TRAnaRaporK tap26Mart.pdf
4. Bknz l nk https://www.twent fy.com/tr/blog/kad na-s ddet-arast rmas -2020
TEMMUZ I 1
yet şk nl k çağına geld ğ nde elde etmek sted ğ o amaca ş ddetle ulaşmayı
ebeveynler nden öğrenm ş olmasıdır. Bu açıdan, b reyler n ş ddete başvurma
sebepler oldukça öneml d r.
Doğan Cüceloğlu’nun da bel rtt ğ üzere: A le ç nde ş ddete başvuran b reyler,
çoğunlukla korku ortamı elde etmek amacıyla bu yola başvururlar. Bu amacın
nedenler arasında se ş ddet ve korkunun b r “güç” gösterges ve “terb ye verme
aracı” olarak görülmes olduğunu söylemek mümkündür. Bu görüşü ben mseyen
çevrelerde yet şen çocukların çoğu ş ddetle ç çe büyümekte ve yet şk nl k
dönemler nde kend ler de ş ddete başvurmaktadırlar. Kısaca, bu görüş dolayısıyla
ş ddet normal ze ed lmekted r.
Bu b lg ler göz önüne alındığında, ülkem zde ş ddet engellemek adına çok
c dd çalışmalar yürütülmes gerekt ğ apaçıktır. Geçt ğ m z dönemlerde bu
hususta her ne kadar oldukça başarılı yasal düzenlemelere mza atılmış olsa da
yıldan yıla artan ş ddet stat st kler yle karşı karşıya kalmaktayız. Dolayısıyla,
yapılan hukuk düzenlemeler n tek başına b r tes r olmadığı gözler önünded r.
İç nde bulunduğumuz şu noktada, ş ddete l şk n hukuk düzenlemeler n ve
özell kle de fa le yönel k yaptırımların en etk l olacak şek lde uygulanması
gerekt ğ görülmekted r.
İlaveten, ş ddetle mücadele kapsamında yalnızca hukuk değ l sosyoloj k
çalışmalar da yapılması gerekmekted r. Yukarıda da bel rtt ğ m z g b ülkem zde
‘ş ddet’ kavramı hakkında çok yanlış algılar vardır ve bu algılar da ş ddet n kend s
g b nes lden nesle aktarılmaktadır. Bu yanlış algıyı değ şt rmek, ş ddet n
h çb r haklı sebeb olamayacağını ve ne amaç uğruna olursa olsun asla
doğru b r araç olmadığını nsanlara aşılamak ş ddet önlemek adına
büyük b r adım olacaktır.
Sonuç olarak, ş ddet önlemek üzere gerçekleşt r len çalışmaların
yeter kadar etk n olamaması sebeb yle günümüzde,
özell kle kadınların ve çocukların can güvenl
ğ n n tehl kede olduğunu üzülerek bel rtmektey
z. B r hayl hassas ve c dd olan bu
konuda çalışmalar, asla son bulmamalı
ve hatta günden güne kuvvetlend r lerek
devam ett r lmel d r.
HÜKÜM I 35
HÜKÜM
TÜRKİYE’DE ÇOCUK GELİN SORUNU
D e n z K O Ç L U
T o p l u m s a l C n s y e t E ş t l ğ v e
H u k u k u B r m
Günümüzde b rey n yeterl olgunluğa er şt ğ ve yasal olarak evlenme hakkının
olduğu yaş 18’d r, bu yaştan önce b reyler n a le kurma hakkı olmamaktadır. Buna
rağmen ülkem zde 18 yaşın altındak çocukların ps koloj k ve f z ksel olgunluğa
er şmeden evlend r ld ğ görülmekted r. Bu alanda yapılan çalışmalar le her ne
kadar erken yaşta evl l k oranları düşürülse de yeters z kalmaktadır. Türk ye
İstat st k Kurumu’nun ver ler ne göre resm evl kız çocuklarının oranı 2002 yılında
%7,3 ken 2020 yılında %2,4’e düşmüştür, 2020 ver ler ne göre bu oran erkek
çocuklarında %0,1’d r (2020). Bu ver ler 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarını
kapsamaktadır ve daha küçük yaştak kız çocuklarının evl l k oranı net olarak
b l nmemekted r.
TEMMUZ I 1
Çocuk ve Erken Yaşta Evl l k Kavramı
Çocuk yaşta evl l k konusunu ayrıntılarıyla ncelemeden önce çocuk ve çocuk
yaşta evl l ğe da r tanımlamaları rdelemek konunun sağlam b r zem n üzer ne
kurulmasını sağlayacaktır. B rleşm ş M lletler Çocuk Haklarına Da r Sözleşme’n n
(1959) b r nc maddes nde geçen fadeye göre “çocuğa uygulanab lecek olan
kanuna göre daha erken yaşta reş t olma durumu har ç, onsek z yaşına kadar her
nsan çocuk sayılır”. UNICEF (2004) çocuk yaşta evl l kler “f z ksel, f zyoloj k ve
ps koloj k açılardan evl l k ve çocuk doğurma sorumluluğu taşımaya hazır
olmadan ve genell kle 18 yaşından önce gerçekleşen” evl l kler şekl nde
tanımlamaktadır.
Ülkem z açısından bakarsak Türk Meden
Kanunu Madde 11’de geçen “Erg nl k 18 yaşın
doldurulmasıyla başlar.” fades on sek z yaş altı
b reyler n çocuk sayıldığını bel rtmekted r. Çocuk
Koruma Kanunu (2005) se çocuğu, “Daha erken
yaşta erg n olsa b le, onsek z yaşını doldurmamış
k ş ” şekl nde tanımlamaktadır. Bu tanımların
ortak noktası 18 yaş sınırı olması ve 18 yaş altı
b reyler n çocuk sayıldığıdır. Hem ulusal hem de
uluslararası sözleşme ve kanunlarda çocuklara
yet şk nlerden farklı b r muamele göster lmes
gerekt ğ açıkça bel rt lm şt r. Cenevre Çocuk
Hakları B ld rges (1924) "çocuğun gerek
bedensel gerek z h nsel bakımdan tam erg nl ğe
ulaşmamış olması neden yle doğum sonrasında
olduğu kadar, doğum önces nde de uygun yasal
korumayı da çeren özel güvence ve koruma
gereks n m ” duyduğunu vurgulamaktadır.
Böylece devlet ve sosyal çevre tarafından
korunmaları gereğ n n bel rt lmekted r.
Çocukluk sınırının ardından çocuk yaşta evl l k tanımlamalarını da kanun
maddeler ve sözleşmeler nde bulmak mümkündür. Meden Kanun Madde 124’e
göre “erkek veya kadın onyed yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hâk m
olağanüstü durumlarda ve pek öneml b r sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan
erkek veya kadının evlenmes ne z n vereb l r. Olanak bulundukça karardan önce
ana ve baba veya vas d nlen r.” Ülkem z yasalarına göre 17 yaşını doldurmamış
çocuklar - st sna b r durum olmadıkça- evl l k kurumunun tarafları olamazlar.
HÜKÜM I 37
HÜKÜM
Türk ye’de Çocuk Gel n Sorununun Ortaya Çıkma Sebepler
Erken evl l kler n gerçekleşt ğ dönem ve coğrafyalar ncelend ğ nde b rtakım
ortak sebepler bulunmuştur. TBMM Kadın Erkek Eş tl ğ Kom syonu’nun erken
yaşta evl l klerle lg l çalışmasında erken evl l ğ n altında yatan temel sorunlar
sosyo-ekonom k gerekçeler, gelenekler, d n nanışın yanlış algısı, eğ t ms zl k ve
toplum baskısı olarak bel rlenm şt r (2010).Ataerk l toplumun geleneksel a le
yapısında erkek çocukların daha üstün ve öncel kl tutulması ve kız çocuklarının
ler de evlen p g deceğ eve a t olduğu düşünces le emanet gözüyle bakılması
c ns yet eş ts zl ğ n n başladığı nokta olarak göster leb l r. Kız çocuğunun a le
ev nde olduğu süre boyunca onur ve ahlakına sıkı sıkıya bağlı olması beklen rken
erkek çocuğun daha özgür ve serbest yet şt r ld ğ görülmekted r. Bu da namus
ded ğ m z kavramın sadece kız çocuklarına yüklend ğ n göster r. Ayrıca d l m zde
bulunan ‘Kız beş kte çey z sandıkta.’, ‘On beş ndek kız ya erd r ya yerde’, ‘Dem r
tavında d lber çağında’, ‘Erken evlenen döl alır, erken kalkan yol alır’ g b atasözler
çocuk yaştak kızların evlend r lmes n yönlend r r n tel kted r (‘’TBMM Erken
Yaşta’’, 2009). Ekonom k açıdan gel r düşük a lelerde kız çocuğu madd b r yük
olarak görülür, erken yaşta evlend r lerek hem madd yükümlülükten kurtulmak
hem de başlık parasıyla a leye ek gel r elde etmek amaçlanır. Eğ t m ve madd
kaynaklar konusunda erkek çocuğun öncel klend r lmes ve namus kavramının
kız çocuklarına thafen kullanılması bu sebepler n toplumsal c ns yet roller başlığı
altında toplanmasını mümkün kılar.
TEMMUZ I 1
Erken Yaşta Evl l ğ n F z ksel, Ruhsal ve Ps kososyal Sonuçları
Kız çocuklarının ne sebeple olursa olsun yet şk nl ğe adım atmadan
evlend r lmes hem sosyoloj k hem ps koloj k hem de f z ksel açıdan olumsuz
sonuçlar doğuracaktır. F z ksel olarak gel ş m n tamamlamamış kız çocuğunun
gebel k ve doğum yaşaması hem kend s hem de bebek ç n sakatlık ve ölüm r sk
taşımaktadır. Ayrıca çocuk yaşta evlenen kızlar daha fazla HIV enfeks yonuna
maruz kalmaktadır. Yapılan çalışmalarda 20 yaş önces evl l ğ n HIV enfeks yonu
açısından r sk faktörü olduğu b ld r lmekted r (Bulut ve ark. 2015). Ps koloj k olarak
olgunlaşmadan evlend r len çocuğa an den yet şk n rolü yüklenmes travmat k b r
etk yaratır. Evlen p eş n n ev ne yerleşt ğ nde önce ev şç s sonrasında se anne
rolü üstlenmekted r. Onları yet şk n hayata hazırlayacak yeterl eğ t me, a le
kurab lmeler ve çocuk sah b olmaları ç n yeterl b lg ve olgunluğa sah p
olmadan evlend r lmekted rler. Bu eks kl kler kend ler n ac z ve yeters z
görmeler ne, evl l kler nde yaşadıkları sorunlarla mücadele edememeye ve
kend ler n depres f h ssetmeler ne sebep olmaktadır. Çocuk yaşta evden
koparılmaları fazla sorumluluk üstlenmeler ne, benl k saygılarının düşmes ne
dolayısıyla duygusal zorlanmaya ve depresyona hatta nt hara neden
olab lmekted r. Ülkem zde erken evlenen kız çocuklarının katıldığı b r
araştırmada, erken evlenen çocukların %46’sında ruhsal b r bozukluk tanısı
olduğu, en sık görülen tanıların se majör depres f bozukluk ve uyum bozukluğu
olduğu görülmüştür. Erken yaşta evlend r lm ş kız çocuklarının %29’unda nt har
düşünceler n n, %21’ nde se nt har g r ş m n n olduğu fade ed lm şt r (Soylu ve
Ayaz, 2013). Erken evl l k yapan çocukların eğ t mden uzaklaştığı b l nmekted r.
Erken evl l klerde kız çocuklarının oranı daha yüksek olduğu göz önüne
alındığında yeterl eğ t m alamamış ve mesleğ olmayan kadınlar yet şmekted r.
Bu kadınlar eşler ne daha bağımlı hale geleb lmekted r ve bu durum toplumsal
c ns yet eş ts zl ğ n pek şt rmekted r.
Sonuç
Ülkem zde çocuk evl l kler hala çok yaygın olarak görülmekted r. Bu durumun
önlenmemes ülke sorunlarımız olan yoksulluk, toplumsal c ns yet eş ts zl ğ ,
eğ t ms zl k, çocuk st smarı g b sorunların çözümünü olumsuz yönde
etk lemekted r. Kız çocukları madd yük olarak değ l, toplumun değerl b rer b rey
olarak görülmel d r. Genç kadınların eğ t ml , sağlıklı ve yetenekl olmasına fırsat
tanınmalıdır, kaldı k bunlar onların en temel nsan haklarıdır.
HÜKÜM I 39
HÜKÜM
HUKUK SOSYOLOJİSİ NEDEN ÖNEMLİ
T u ğ ç e T O P A L
S o s y o l o j v e F e l s e f e H u k u k u
B r m
Çağımızda hukukçu olmak, sadece normu uygulamak veya normdan hareketle
yasayı hayata geç rmekle kalmamalıdır. Gel şen teknoloj ve dönüşen toplum
yapısıyla b rl kte b rçok alana hak m olması zorunlu b r hal almıştır. Bu nedenle
hukuk eğ t m alırken hukuk felsefes , hukuk sosyoloj s ve hukuk tar h g b
dersler fakültelerde lave ders olarak okutulmaktadır. Hukuk sosyoloj s n n amacı
da hukuku sadece norm boyutunda ncelemey p toplumun gerekler nden
bağımsız hareket etmemekt r. Hukukun muhatabı olan toplumdan bağımsız b r
hukuk düşünülmemel d r. Aks halde toplumla çatışan b r hukukun k mseye
faydası olmayacaktır. Hukukun toplumdak gel ş m n , dönüşümünü ve hang
aşamada olduğunu b zlere anlatır. Toplumun ekonom k, kültürel ve tar h
yönünün hukuktan bağımsız b r şek lde düşünülemeyeceğ n göster r. Hukuku ne
salt kanun olarak görmek ne de hak m n yarattığı hukuk olarak görmek
doğrudur. Hukuk toplumsal yapının b r sonucudur. Bu yüzden, kanunu
uygularken toplumun ç nde bulunduğu durumu ve koşulları göz ardı etmemek
gerek r.
Toplumun oluşturduğu değer kavramını anlamak ç n y ne geçm ş n kapısını
tıklamak yer nde olacaktır. ‘Yasa yasadır’ görüşüyle Naz Almanyası’nın
mantığında hareket edersek, sadece kanun koyucunun n s yat f ndek hukukun
ne tür sonuçlarla tar hle muhatap olduğunu nsanlık görmüştür. Sadece kanunda
yazan maddey uygulamak b zler doğru sonuca ulaştırmamaktadır. Kanun
maddes n uygularken toplum yapısı ve bazı kavramlar üzer nde (ahlak, et k vb.)
durmak b zler doğru sonuca yaklaştıracaktır.
TEMMUZ I 1
Kültür, kopma yapmadan süregelen b r olaydır. Değerler m z se kültürü
oluşturan yapı taşlarıdır. Kültür ve değerle bağdaştırdığımızda normu
uyguladığımız toplumun yansıması hukuk olacaktır. Ahlak kavramı se nsanların
davranış ve eylemler n sınırlandırmakla beraber herhang b r madd müeyy de
çermemekted r. Genelde manev müeyy de olarak adlandırdığımız, toplum
tarafından dışlanma, kınanma söz konusudur. Ahlak değerler hukuk kurallarıyla
korunmaktadır lak n her ahlak değer ç n bunu söylemek yanlış olacaktır. B r
konu hakkında hüküm ver rken hak m n o toplumun esk den ber süregelm ş
olan ahlak yapı ve değer n h ç sayması beklenmez. Lak n ahlak da d ğer her şey
g b değ ş me mahkum olmaktadır. Bu durumda hak m n kararını ne katı b r
ahlakçı tavırla vermes ne de ahlaktan tamamen kopuk b r karar vermes beklen r.
Ahlak, kültür, örf ve adetler her toplumda farklı b r sey r zlemekte ve hukuk
s stemler de bunlara göre entegre olmaktadır. Ne kadar evrensel ölçütlerden söz
etsek de, Amer ka devlet nde yaşayan k ş n n muhatap olduğu hukukla İran
devlet nde yaşayan k ş n n muhatap olduğu hukukun farklılık arz etmes
kaçınılmazdır. İşte bu noktada, bahs geçen hukuk sosyoloj s ne bakmak lazım
gelmekted r.
HÜKÜM I 41
HÜKÜM
İNSAN HAKLARI TARİHÇESİ
VE
ETİMOLJİSİ
M e r t G İ R G İ N O Ğ U L L A R I
H ü k ü m D e r g s Y a z a r ı
İnsan Haklarının tar hçes nsanlık tar h yle eşzamanlı olmasına karşın nsan
hakları üzer nde gel şmeler n lk belges olarak kabul ed len İnsan Hakları Evrensel
B ld rges (The Un versal Declarat on of Human R ghts) 1948 yılında B rleşm ş
M lletler tarafından ben msenm şt r. 20. Yüzyılın 2. Çeyreğ n n sonuna kadar
uzayan bu sürec n detaylarını yazımda açıklamış olacağım. Bu kadar geç
belgelenm ş, üzer nde yapılan hummalı çalışmalara rağmen asırlardır değ ş me
uğrayan tek konusunun objes olan ve ant k b r problem olarak kabul
edeb leceğ m z ‘’İnsan Haklarının’’ tar hçes n okuyacak okurlarımıza key fl
okumalar d ler m.
İnsan hakları, yüzyıllardır f kr alanda, Anayasa'da ve uluslararası sözleşmelerde
yer alan ve korunması gerekt ğ ortak nancına dayanan b r değerler bütünüdür.
Bunlar, b r k ş n n nsan olarak elde ett ğ haklardır. Bu haklar temel olarak b r
b rey n nsanlara karşı talep edeb leceğ b r haklar kategor s d r. K ş bu hakları
doğumda hatta doğumdan önce kazanır. İnsan hakları devlet n gücünü sınırlar.
K ş y devlet üzer nde bel rl hak ve yetk lere sah p b r varlık hal ne get r r ve hedef
alınmasını engeller. İnsan hakları, b reylere sömürü, baskı, ş ddet, saldırganlık ve
her türlü olumsuz dış etk lere karşı ortak nsan değerler n n korunmasını talep
etme hakkı ver r.
TEMMUZ I 1
B reysel hak ve özgürlükler ayrılmaz b r şek lde b reyle bağlantılıdır. Bu nedenle,
esastır, dokunulmazdır ve dokunulmazdır. Ancak nsanların b rl kte yaşayarak
a leler ne, topluma ve nsanlığa karşı da yükümlülükler ve sorumlulukları vardır.
İnsanların temel hak ve özgürlüklere sah p olması, onlara çeş tl şek llerde kötü
muamele görme hakkını vermez. B rçok anayasa özgürlüğü şöyle tanımlar:
Kavram olarak nsan hakları II. B rleşm ş M lletler' n II. Dünya Savaşı'ndan sonra
kurulduğu söylen yor, ancak kökenler doğa yasalarına dayanıyor. Kölel kle
mücadeleden çevre haklarına karşı mücadeleye ve v cdan retç lere kadar nsan
hakları mücadeles n n üzer nden 2500 yıl geçt .
Ar stoteles'e göre, "esas olarak haklı" olan her şey "yasa tarafından haklı"
değ ld r.
John Locke, nsanın bazı haklarının sadece nsan olduğu ç n var olduğunu ve
bu haklara toplumsal sözleşmeden önce yaşadığı doğal durumda sah p olduğunu
dd a eder. ..
Hobbes'a göre nsanın doğa üzer nde ömür boyu b r hakkı vardır. Doğa yasası
(jus naturale) “herkes n kend doğasını, yaşamını korumak ç n güçler n kullanma
özgürlüğüdür.
İnsan haklarının tar htek gel ş m tar hte
gerçekleş r. 18. yüzyıllar. Ar stokras ye ve feodal zme
karşı burjuva devr m , özgürlük ve eş tl k
kavramının doğmasına ve gel şmes ne yol açmıştır.
On yed nc yüzyılda dünyada ortaya çıkan "b reysel
haklar" f kr , doğal hukuk ve sosyal sözleşmeler
f kr ne dayanıyordu. Toplum sözleşmes ne göre
devlet, b rey n temel ve devred lemez hak ve
özgürlükler n korumakla yükümlüdür.
Ülke bu yükümlülüğe saygı göstermezse,
sözleşmen n yasallığı kaybolacaktır. Bu nedenle
nsanlar haklarını m llete d renmek ve syan etmek
ç n kullanırlar. Bu dönemde gel şt r len hak ve
özgürlükler, bu dönemde B rleş k Krallık, Amer ka
B rleş k Devletler ve Fransa'nın Haklar B ld rges 'ne
dah l ed lm ş ve hukuk s stem n n nşasına temel
oluşturmuştur.
HÜKÜM I 43
HÜKÜM TEMMUZ I 1
HÜKÜM
İnsan Hakları tar h n n en öneml k lometre taşlarından b r Fransa ve 1789
devr m yd . Bu B ld r , burjuva demokras s n n temel lkeler n ve yayılımını ortaya
koyan dünyadak en öneml belged r. Fransız B ld rges 'n n b r özell ğ , Büyük
Br tanya ve Amer ka B ld rgeler g b ulusal değ l, evrensel olmasıdır. Bu b ld rge,
yalnızca Fransız halkını değ l, tüm nsanlığı kapsayan özgürlük anlayışının altını
ç zmekted r. Beyanname hakkı, tıpkı b r nsan g b , k ş n n nerede ve ne zaman
yaşadığına da r sah p olduğu b r haktır.
Bu dönemde kap tal zm n ve burjuva görüşler n uygun gördüğü ve savunduğu
lkeler, kanun önünde eş tl k, k ş sel güvenl k, düşünce ve nanç özgürlüğü, s yas
ve mülk yet hakları, yaşam hakkı ve şkenceye karşıydı. b r nc nes l haklar). .. Bu
haklar karşısında Devlet n bekled ğ şey, g zl l k yükümlülükler ne müdahale
etmeden yer ne get r lmes d r. B r nc kuşak haklar, hukukun üstünlüğünü
anlamada öneml b r rol oynamıştır, ancak bunlar yeterl değ ld r.
TEMMUZ I 1
İk nc aşama, 19. yüzyılın sonlarında sosyal st hareket n etk s yle gel şen
ekonom k, sosyal ve kültürel hakların ( k nc kuşak haklar) ortaya çıkmasıdır. Bu
noktada nsanların d kkate alınması yeterl değ ld r. özgürlük; Ayrıca gerçekte
gerçekten özgür olmalısınız. Bunlar, b reylere olumlu hareket etme, yan
devletten h zmet alma fırsatı verme haklarıdır. Devlet akt f olmalıdır. Bu haklara
ekonom k ve sosyal talepler veya haklar da den r. Bu kategor , çalışma hakkı,
eğ t m hakkı, sağlık h zmet hakkı, sosyal güvenl k hakkı, örgütlenme özgürlüğü
hakkı ve kültürel yaşama katılma hakkını çer r. Devlet bu haklara karşı b rçok
önlem almıştır. .. Bu nedenle, nsan hakları kategor s n n sosyal haklara doğru
gen şlemes , sosyal hakların y rm nc yüzyılın anayasa met nler ne dah l
ed lmes ne yol açmıştır. Bu dönemde gel şen Marks zm, zaman ç nde özgürlük
anlayışını soyut ve b ç msel olduğunu ler sürerek eleşt rm ş ve bu özgürlük
kavramının doğası gereğ genel halk ç n uygun olmadığını açıklamıştır. B r nc
kuşak haklar nsanları özgürleşt rmez. İk nc kuşağın haklarına saygı
göster lmezse, b r nc kuşağın hakları anlamsızdır. Örneğ n, b r k ş a le
bağışıklığına sah pt r, ancak kametgah eks kl ğ neden yle bu hak b rey ç n
geçerl değ ld r. Mal ve sosyal açıdan dezavantajlı k ş ler, özgürlükler n kullanma
olanağından yoksun bırakılmaktadır. Bunu yapmak ç n devlet n yükümlülükler n
dah l etmek gerek r.
• Saygı gösterme yükümlülükler : Devletler, b reysel hareket özgürlüğü haklarına
saygı göstermek ç n ht yaç duydukları kaynakları kullanmalı ve bunlara saygı
göstermel d r. Örneğ n, k ş sel protestolar, protestolar ve yürüyüş hakları.
• Koruma yükümlülüğü. Devletler, nsanları devlet ve devlet dışı aktörler
tarafından yapılan hak hlaller nden korumalıdır.
• Yükümlülükler n yer ne get r lmes Devlet n b r b rey n haklarını kullanması ç n
ht yaç duyduğu kaynakları sağlaması neden yle, b rey n temel ht yaçlarının
karşılanması buna dah ld r.
• Hakları gel şt rme yükümlülükler . Dünya değ şt kçe, her b rey n ht yaçları da
değ ş yor. Bu bağlamda devletler, b reylere farkındalık yaratmaları ve
sürdürüleb l r b r şek lde b r arada yaşamaları ç n ht yaç duydukları fırsat ve
araçları sağlamalıdır.
HÜKÜM I 45
HÜKÜM
Hakların üçüncü aşaması, bağlantılı hakların 20. yüzyılın k nc yarısında
Anayasa'da yer almaya başlamasıdır. Doğal, sosyal, ekonom k ve s yas
bütünlüğün olması gerekt ğ görüşüne dayanır. varlığının bu denge ç nde devam
etmes gerek r. Bu nedenle barışı koruma ve geleceğ bel rleme hakkı, ulusal
sosyal, kültürel ve ekonom k kaynakların korunmasını, sağlıklı ve dengel b r
çevrede yaşama hakkını, a t oldukları tar h yerler görme hakkını çer r. Doğal
kaynaklardan f nansal fayda sağlama hakkını çer r.
İnsan hakları bekleyerek kazanılacak haklar değ ld r. S yasal güçler bazen nsan
hakları konusunda, karşılarında sess z halk k tleler n gördükler nde, nsanların
haklarını vermeme yolunu seçeb l rler. İşte bu noktada toplumsal hak mücadeles
sonucu haklar elde ed leb l r. Yönetenler n yönet lenler düşünmed ğ ve her
alanda toplumun haklarını kısıtlamaya yöneld ğ , üstel k bunu yaparken
toplumun yararını tamamen b r kenara tt ğ ortamlarda ne nsan haklarından ne
de demokras den söz ed leb l r. B rey d yalekt k bakımdan doğaya, b lg ye bugüne
kadar h ç bu kadar hak m olmamıştı. Bu özleme, b l mde ve teknoloj de atılan dev
adımlara karşın, nsanlık pragmat k açıdan aynı lerley ş haklarının muhafazası,
değ ş m ve gel ş m nde gösteremed . Günümüz Dünyası ve Türk ye`s artık
hakların stenmeden, mücadele ed lmeden ver ld ğ b r dönemde değ ld r.
İnsanlar hoşgörü, hüman zm, eş tl k ve özgürlük anlayışları doğrultusunda
mücadele ed p, haklarına sah p çıkmalı, kazanımlarını korumalıdır.
F lm Anal z
TEMMUZ I 1
NUREMBERG
DURUŞMASI
İ r e m K A R A K A Ş
H ü k ü m D e r g s Y a z a r ı
rek tar he d pnot
düşülmüştür. Bu
efsane f lm 1961
tar h nde Amer ka’da
göster me g rm ş ve
tar h f lmler sevenler
ç n s yah beyaz
şek lde yayınlanmıştır.
Naz Almanya’sında
yaşanan gerçek
olayları ele alan f lm n
oyuncu kadrosu
Spencer Tracy (Baş
Yargıç Dan Haywood),
Burt Lancaster (Ernst
JANNİNG), Max m l an
Schell (Avukat Hans
Rolfe) g b dönem ne
damga vurmuş usta
oyunculardan oluşmaktadır.
Max m ll an Schell buradak
efsanev oyunculuğuyla Oscar En İy
Erkek oyuncu ödülüne layık
görülmüştür. (Ben m g b genç b r
hukukçuyu etk leyen sahneler n çoğu
Nuremberg Duruşması (JUDGMENT
AT NUREMBERG) adlı yapıt, s nema
tar h n n en çarpıcı hukuk f lmler nden
b r d r. F lm n yapımcılığını ve
yönetmenl ğ n Stanley Kramer
üstlenm ş, mükemmel oyunculuk ve
gerçek b r h kâye le kült b r f lm çek lekend
s ne a tt r.) İy ve kötü kavramlarını
der nlemes ne nceleyen f lm, Naz
Almanyası dönem nde şlenen nsanlık
suçlarından tüm dünya ülkeler n n ve
nsanlığın sorumlu olduğu mesajını
vermekte, zley c ye, savaşın
günahlarının sadece Naz ler n üzer ne
yıkılmasının doğru b r
sonuç doğurmayacağı
tez n önermekted r.
F lm, II.Dünya
Savaşı sonrası yıkıma
uğramış Nuremberg
şehr n n görüntüler y-
le başlıyor. Sanık
sandalyes nde dört
esk yargıç oturuyor;
bu dört yargıç savaş
dönem ndek tüm
nsanlık dışı suçların
karar alıcıları olarak
karşımıza çıkıyor.
Amer ka’dan gelen
yargıç Haywood,
sanıkların yargılanmasını
sağlamak ç n görevlend
r lm şt r. Mahkeme sahneler
oldukça etk ley c ; tar hte lk kez çev r
s stem n n kullanıldığı bu mahkemede
salonun oldukça kalabalık olduğunu
görüyoruz.
HÜKÜM I 47
HÜKÜM
Sanıklar arasında, kend s ne snat ed len suçlar le gurur duyan, bunu ülkes -
ç n yaptığını ve p şman olmadığını söyleyenler olduğu g b ; mahkemen n
meşruluğunu tanımadığı ç n mahkeme boyunca f lm n sonlarına kadar sess z ve
suratı asık şek lde oturan Ernst Jann ng s ml yargıç da vardır. Mahkemede, Savcı
Tad Lawson, açılış konuşmasını şöyle noktalar: "Yargılananlar, burada, başkalarına
vermey es rged kler adalet alacaklar.” Suçlamalar çok çeş tl , ama hem dd a
makamının hem savunma makamının en çok üstünde durduğu 2 konu var; toplu
kısırlaştırmalar ve Yahud ler le pol t k karşıtların savunmaları alınmadan yapılan
damları.
İdd a makamında Ernst Jann ng’ n avukatı olarak Hans Rolfe yer almakta. Rolfe,
b r Alman m ll yetç s d r ve Naz ler n yaptıklarının tüm Alman halkına mal
ed lmes ne ş ddetle karşı çıktığı ç n davaya dört elle sarılmıştır. Rolfe’ dd a makamının
savunmalarını zekâsıyla çok güzel çürüteb lmeler yapmaktadır.. Avukat
Rolfe, bu duruşmanın dünya tar h ç n ve meden yetler açısından büyük anlam
fade ett ğ n çünkü bunun b rkaç adamı cezalandırmaktan daha çok “adalet n
yen den tes s ”ne adandığını ve bütün dünyanın sorumluluğu olacağı b r adalet
kodu bulunmasına yarayacağını söyler. F lm n etrafında yoğunlaştığı kavram
adalett r. Adalet, suç ve ceza çerçeves nde nasıl sağlanab l r? F lmde bu soruya
cevap aranmaktadır.
TEMMUZ I 1
F lm n b rçok sahnes nde, dönem n sosyo-ps koloj k yapısının başarıyla
yansıtıldığı söyleneb l r. Bu noktada, yargıcın h zmetç ler n n H tler dönem le
alakalı olarak konuşmaya çek nd ğ ; s yasete baştan ber lg l olmadıklarını
bel rtmeler ne rağmen H tler’ n y şeyler de yapmış olduğunu söylemeler halkın
durumunu ve ps koloj s n yansıtmak açısından öneml . O dönemde yaşanan
vahşet çer kl eylemler başarılı görüntülerle destekleyerek sunan f lmde,
tanıkların fadeler aracılığıyla, yaşanan sosyoloj k ve ps koloj k süreçle b rl kte
baskılar da ele alınmıştır.
Yargılama devam ederken H tler’ n yaptıklarına meşruluk kazandırılmamakla
beraber H tler’ ve z hn yet n ortaya çıkaran şartların da rdelend ğ görülmekted r.
Sanıklardan Em l Hahn yaptığından p şmanlık duymamaktadır ve her fırsatta ne
yaptıysa ülkes ç n yaptığını savunur, fakat y ne de bu kıyımlardan haber
olmadığını söyler. Toplu katl amların yapıldığına ve nsanların b nler hal nde gaz
odalarında öldürüldüğüne duruşma salonundayken b le nanmamaktadır.
Özell kle o dönemde oldukça ses get ren Feldenste n davasının sonunda Ernst
Jann ng konuşmaya karar ver r. Jann ng dava hakkında konuşur, aslında
hükmünü Feldenste n mahkemeye h ç gelmeden verd ğ n ve bunun b r
yargılama değ l b r kurban meras m olduğunu söyler. Zavallı savunmasız b r
Yahud ’n n kurbanı. “Belk m lyonların yok ed ld ğ n b lm yorduk ama yüzlerce
nsanın öldürüldüğünü b l yorduk, bu b z daha az suçsuz da yapmaz k b lm yor
d ysek bu b z m bunu b lmemek sted ğ m z ç nd ” der.
F lm en güzel fade eden sahneler se Sovyetler n Çekoslovakya’ya saldırması
sonrasında Amer kan komutanların Nuremberg sanıklarının, mahkeme
sonucunda sembol k cezalarla kurtulmaları ç n Baş Yargıç Dan Haywood’a baskı
yapmalarıdır. Haywood, b rdenb re kend s n , yargıladığı Naz hâk mler yle aynı
poz syonda bulur. Yargılanan hâk mler, yaptıkları adalets zl kler “ülke çıkarları”
HÜKÜM I 49
HÜKÜM
gerekçes yle savunmuşlardı. Ş md yse Haywood’un, kend ülkes n n, ABD’n n
çıkarları gereğ , nsanlık suçuyla yargılanan davalılara sembol k cezalar vermes
gerek yordur. Yaşanan tüm bu vahşet n “adalet n” ülke çıkarlarına kurban
ed lmes n n b r sonucu olduğunu düşünen Haywood, kend s nden sten len değ l,
olması gereken yapacaktır. Bunu yaptığı ç n büyük tepk yle karşılaşan
Haywood’a se tek b r k ş destek verecekt r: Ernst Jann ng.
“Çünkü burada tek yargılanan Ernst Jann ng değ l, Alman halkıdır da.” Ben m
ç n f lm özetleyen cümlelerden b r avukat Rolfe’un lk savunmasında kullandığı
bu haykırıştır. “B r hâk m yasaları yapmaz, onları uygular.” Bu Rolfe’ın sık sık
değ nd ğ öneml noktalardan b r d r. Yargılanan hâk mler n c dd nsanlık
suçlarına ortak oldukları kaçınılmazdır, ancak dönem n şartları ele alındığında
onlar sadece yasaları uygulamışlardır. Kalem eller nde tuttukları ç n sanıkları
yargılamak ne kadar doğrudur? Bu yasaları yürürlüğe koyan, yürürlüğe g rmes ne
ses çıkarmayan, tüm bu nsanlık suçlarına şah t olan, duyan, gören nsanları yok
saymak gerçekten adalet arayanlar ç n doğru mudur?
F lm zlerken aklınıza sık sık bu sorular gel yor ve f lm zley c s n düşünüp
sorgulama sürec ne sokmayı başarıyor. Özell kle nsan hakları d ye bağırdığımız
bu dönemlerde, devletler n yasalarla bu suçları meşru kılması mümkün müdür?
Meşru kılınan b r eylem, yasanın değ şmes le suç teşk l eder m ve yasa
uygulayıcılarını bu eylemler nden dolayı yargılamak ne kadar ad l? Bu yönüyle
zley c lerde farklı düşüncelere ve sorgulamalara yol açab lecek, hatta belk de
günümüz s stemler n çok daha farklı eleşt rmem z sağlayacak çarpıcı mesajlara
sah p b r yapıt.
F lm n başında kend m yargılanan hâk mler n en ağır cezayı almaları gerekt
ğ n düşünürken bulmuştum çünkü dd a makamının yöneltt ğ suçlamalar
şu dönemde dünyanın h çb r yer nde kabul görmeyecek eylemlerd . Irk ayrımının
yasallaşması, Yahud ler n ve pol t k karşıtlarının savunmaları alınmadan dam
ed lmes , toplumu bozanlar ç n toplu kısırlaştırmalar ve f lm n son sahneler nde
hep m z n gözler n dolduracak toplama kampları... Bu vahşet yaşatan Alman
hükümet yd , pek ama bunlara sess z kalanlar da en az onlar kadar suçlu değ l
m yd ? Yargılanması gerekenler sadece yargıçlar, doktorlar veya mühend sler
değ l; bu yaşananlara kulak tıkayan halk ve d ğer tüm dünya ülkeler yd . Bana
dokunmayan yılan b n yaşasın d ye düşünen herkes, en az bu vahşet yaşatanlar
kadar suçluydu. Tüm bunların yanında f lm şunu da düşündürüyor: Çoğunluğun
yararı ç n azınlığa zarar vermek, o dönem Almanya’sında ne kadar yanlıştı?
TEMMUZ I 1
F lmde sıkça H tler’ n çok korkunç şeyler yaptığına fakat yaptığı kötülükler n
yanında Almanya’ya c dd anlamda katkılar da sağladığına değ n ld ğ n
görüyoruz. F lm, dönem n Alman hükümet n n eylemler ne bu açıdan
bakab lmey , devlet n selamet ç n yapılacak olan her şey b reyden ve b rey n
yararından çok daha öneml olduğu f kr n vermekle beraber; düzen oluşturmak,
korumak bu kadar nsanlık dışı eylemlerle yapılmaması gerekt ğ n söylüyor
deneb l r. Güç tek b r k ş n n el ne geçt ğ nde çok ç rk n sonuçlara yol açab l r ve
Almanya’nın başına gelen şey de tam olarak budur. Amaç düzen ve ülkey
korumayı çoktan geçm ş, artık kend ler ne muhal f olan herkese karşı oluşmuş b r
savaşa dönmüştür.
Şüphes z k f lm n en alıcı sahneler nden b r
de Amer kan komutanların kend ülke çıkarları
ç n yargılanan hâk mlere ceza ver lmes ne
engel olmak stemeler yd . Her ülke kend
çıkarları ç n bu nsanlık dışı eylemler yok
saymaya müsa t duruma geleb l r ve
suçlamalara hedef olanların amacı doğru
yoldan olmasa da kend ülke çıkarlarını
koruyab lmek olab l r. Pek , o zaman yıllardır
mücadeles n ver len nsan hakları ne kadar
gerçek b r zem ne yerleşt r ld ? Ben gerçek
anlamda b rey odaklı değ l, devlet odaklı
yasaların hala yürürlükte olduğuna
nananlardanım. F lmde de gördüğümüz üzere,
eğer yargıçlar gerçekten nsanlık suçları ç n
yargılanıyor olsalardı ve amaç gerçekten
b reyler korumak olsaydı, Amer ka kend
ülkes n korumak adına hâk mlere bu baskıyı
yapmayacaktı.
İnsan hakları ded ğ m z bu gen ş kavram bütünü tam olarak bu noktada
devreye g rmekte; devletler korumaya çalışırken, devletler n asıl süjes olan b rey
yok saymak kurulan yönet mler n çok uzun sürmemes ne yol açar. Devletler b r
araya gelerek, görünüşte devletten güçsüz olan nsanı koruyarak ve her şey n ana
merkez ne b rey koruyarak aslında kend yaşam süreler n uzatırlar.
F lm hakkında daha fazla spo ler vermeden yazıma burada son vermek ster m.
Ancak s z sevg l okuyucularımızın bu muhteşem yapıtı zlemes n nanın çok
ster m. F lm hakkında görüş ve yorumlarınızı bekl yoruz!
HÜKÜM I 51
HÜKÜM
F lm Anal z
WHEN THEY
SEE US
U m u t K O K A
H ü k ü m D e r g s Y a z a r ı
When They See Us, yönetmen
koltuğunda Ava Duvernay’ın yer aldığı
ve ABD tar h ne “Central Park Jogger”
davası olarak büyük damga vurmuş,
1989 yılında yaşları 14 la 16 arasında
değ şen 5 çocuğun, Central Park’ta
koşuya çıkmış olan Tr sha Me l s ml
genç öğretmen n tecavüze
uğramasından, darp ed lmes nden
haksız yere sorumlu tutulmasını,
sorgulama aşamasından t baren ABD
hukuk s stem n n, kend vatandaşlarına
eş t mesafede durab lmekte ne kadar
zorlandığını ve ırksal ayrımın geld ğ
korkunç boyutu, yargılamanın
ad ll ğ n n ve tarafsızlığının ne denl
aşındırıldığını, adalet n geç tecell
etmes n n ne kadar ağır sonuçları
olab leceğ n gözler önüne seren 2019
yılında Netfl x’te yayınlanmış ABD yapımı 4 bölümlük b r m n d z d r.
D z , b r grup s yah genc n eğlenmek ç n Central Park’a g tmes yle ve çok kısa b r
süre sonra olay mahall n n etrafının pol slerce çevrelenerek bu gruptan b r kısmının
yakalanarak karakola götürülmes yle başlar. Bu olay ç n görevlend r len savcı L nda
Fa rste n, suç mahall nde yeterl del l olmamasına rağmen Kev n R chardson, Anton
McCray, Yusef Salaam, Raymond Santana ve Korey W se s mdek beş s yah genc
fa l olarak n telend r r ve bu beş çocuğun karakolda hukuka taban tabana zıt şek lde
fades n n alınması aşamasına geç l r. Yanlarında herhang b r ps kolog, avukat,
vel /vas olmaksızın ş ddet, tehd t ve baskı altına fadeler alınan çocuklar h çb r şey
b lmed kler n ve fa l n kend ler olmadığını söylemes ne rağmen üzerler ndek
baskıyla ve eğer b ld kler n anlatırlarsa fadeler alındıktan sonra eve gönder lecekler
TEMMUZ I 1
vaad yle b r şey b lmemeler ne karşın karakoldan b r an önce ayrılma üm d yle
b rb rler n suçlayan n tel kte fade ver rler. N tek m yaşı 18’den küçük olan
herhang b r n n bahs geçen şartlar altında fades n n alınması yargılamanın lk
aşaması olan sorgulamayı baştan t baren sakat hale get rmekted r. N hayet ne
çocukların verd kler fadeler tutarlıdır ne de mağdurun üzer nden alınan sperm
ve DNA örnekler bu çocuklardan herhang b r le eşleşmekted r. Savcı L nda, fa l
meçhul olay bırakmama çgüdüsü le yakalayamadıkları altıncı b r k ş olduğunu
söyleyerek çocukların masum olmadığı yönündek dd asını el nde h çb r del l
olmamasına rağmen devam ett rmekted r. Yargı mensuplarının sah p olması
gereken sarsılmaz adalet duygusu, toplumda travma yaratan bu tarz olaylar
karşısında çok daha büyük önem arz etmekted r. Toplumda der n yaralar açan
had selerde yen mağdurlar yaratmamak ve toplumun adalet duygusunu
sarsmamak ç n adalet n ve hukukun genel lkeler ne sıkı sıkıya bağlı kalmak en
elzem husustur.
Yargılama aşamasında mahkemede d nlenen tanıklar da fa l n veya fa ller n bu
beş çocuktan herhang b r olmadığını ve olay mahall nde bulunmadıklarını fade
etmes ne rağmen tanıkların bu sözler , yargıç tarafından d kkate alınmamıştır.
B z m de hukuk s stem m zde yer alan temel lkelerden b r olarak göster len
“şüpheden sanık yararlanır lkes ” burada c dd anlamda hlal ed lm şt r.
HÜKÜM I 53
HÜKÜM
Esas amacı gerçeğ ortaya çıkarmak ve suçluyu tesp t etmek olan savcı L nda
ve yardımcıları, toplumda bu kadar büyük ses get ren ve der n yaralar açan b r
olayın, fa l meçhul b r olay olarak kalmasını stemed kler nden del l karartma
yoluna dah g tm şler ve hukukun en öneml aktörler nden olmalarına rağmen
hukuku da en çok onlar hlal etm şlerd r. Central Park beşl s olarak n telend r len
çocuklar adalet n yer n bulmasını beklerken nt kamcı adalet n pençeler nde can
çek şm şlerd r.
Basının da bu davaya yoğun lg göstermes ve çıkan haberlerde de bu beş
genc suçlayan fadeler yer alması savcının, yargıcın ve oradak hukuk s stem nde
öneml rol oynayan jür n n beyn n büyük ölçüde yıkamıştır. Hak mler n, yargı
mensuplarının ve hatta soruşturma aşamasını yürüten pol s n ve st hbarat
teşk latının her zaman soğukkanlılığı ve sağduyuyu el nde tutması gerek r. K n ve
nefretle yargılama ve kovuşturma yürütülemez, yürütülmemel d r. Yargı,
toplumda travma yaratan
olaylardan kend n soyutlamalı,
kt dardan, güçten,
baskından, kend s n haksız
yere veya dolduruşa
get rmeye çalışan her
türlü bey n yıkayıcı
faal yetten uzak
durmalıdır.
TEMMUZ I 1
Yargı erk aynı zamanda kend n toplumdan da soyutlamalıdır. Çünkü toplumun
amacı her zaman adalet sağlamak değ ld r, bazı durumlarda bunu stemez
de. Toplumun nt kam duygusuyla hareket etme olasılığına karşılık yargı
mensupları her zaman sağduyulu davranmakla mükelleft r. Mağdur yet
büyüdükçe suçlama daha kolay hale gelmemel d r. Yargı, toplumu oluşturan
herkese eş t mesafede olmalı ve toplumdak herhang b r k ş veya herhang b r
grubun özell ğ yargıyı farklı davranmaya tmemel d r. Kötü b r yargı, devlet n
çten çürümes ne yol açar ve kötü yargı devlet n en büyük düşmanıdır.
D l, d n, mezhep, c ns yet, c nsel yönel m, s yas düşünce g b h çb r ayrım
gözetmeks z n herkese eş t davranmakla yükümlü olan yargı makamının, o
dönemde bütün vatandaşlarına eş t mesafede durab lmekte başarılı olduğunu
söylemek çok güçtür. Bu anlamda d z n n en etk ley c sahneler nden b r de Yusef
Saleem’ n annes n n suçlamanın çocukların s yah olmasından ler geld ğ n ve
bunun eş tl k prens b ne aykırı olduğunu fade etmes fakat bu söylem n
redded lmeden dd a makamı tarafından kullanılarak, çocukların çok fak r
a lelerden ve bölgelerden geld kler n ve geld kler bu fak r bölgen n, zeng n
kes me ve zeng n a lelere karşı olan nt kam duygusunu ve nefret n Central
Park’ta kustukları şekl nde karşı beyanda bulunmasıdır. Dolayısıyla 80’ler sonu
ABD’s nde ırkçı söylemler n bu denl yaygın olmasının da etk s yle çocuklar
yargılamaya b r sıfır ger de başlamışlar ve net cede de jür ve yargıç tarafından
aleyhler ne yeterl del l olmamasına rağmen suçlu bulunmuşlardır.
Haksız yere yargılanarak ABD’n n zorlu hap shane şartlarında yıllarını geç ren
gençler, zaman zaman çıktıkları şartlı tahl ye duruşmalarında suçlarını t raf
etmeler hal nde şartlı olarak tahl ye ed leb lecekler beyanında bulunulmasına
rağmen suçun fa l n n kend ler olmadığını ısrarla fade ederek yıllarını
hap shanede geç rmeye razı olmuşlardır.
HÜKÜM I 55
HÜKÜM
Geçen yıllar net ces nde gerçek suçlu ortaya çıkarak olayın bu beş çocukla h çb r
lg s n n olmadığını, bütün suçu tek başına şled ğ n t raf etm şt r. Bu t raftan
sonra mahkemece bu beş çocuk serbest bırakılmış ve çocuklar üzer ndek ceza
kaldırılmıştır.
Gerçek ortaya çıkmasına rağmen çocukların hap shanede boş yere geç rd ğ
yılların yanı sıra a leler üzer nde yıllarca süren baskı, hap shaneden çıkanların
h çb r şe alınmayarak toplumda en kötü olarak n telend r len şler yapmaya
mecbur bırakılmaları bu gençlere ver lecek en büyük ceza olarak
değerlend r leb l r. B r başka fadeyle bu beş çocuğa, yargı makamının haksız yere
verd ğ ceza yetmezm ş g b çocuklar b r de toplum tarafından
cezalandırılmışlardır. Bu anlamda o dönem n hem Amer ka hükümet hem de
halkı çocukların topluma kazandırılma konusunda da sınıfta kalmıştır. 2002
yılında gerçeğ n ortaya çıkmasıyla b rl kte ABD tar h n n en büyük tazm natı olan
41 m lyon dolar devlet tarafından bu beşl ye ödenm şt r.
D z , hukuk s stem n n adaletten uzak, güce dayalı olarak yönet ld ğ b r düzende
b r an ç n yanlış yerde olmanın, yanlış karar vermen n, güçlünün karşısında
olmanın nsana ne g b büyük zulümler yaşatab leceğ n , onun hayatından neler
çalab leceğ n açıkça göstermekted r. Adalet n gücü el nde bulunduranların
leh ne olduğu sürece tecell etmes b r topluma ver leb lecek en büyük zarardır ve
ad ll kten uzak b r hukuk s stem n n varlığı topumun nefes borularını tıkamak
anlamına gelecekt r. D z y tek b r cümle le özetlemek gerek rse şüphes z k şu
fade yer nde olacaktır:
“Adalet n en kötüsü geç tecell
eden d r. Sonunda hüküm
sabetl olsa da, gec ken adalet
zulümdür.”
TEMMUZ I 1
BU AY
NELER YAPTIK?
B l ş m H u k u k u B r m
B l ş m hukuku b r m olarak gerçekleşt rd ğ m z lk etk nl k b r m çer s n-deyd .
B r m üyeler tarafından bel rlenen, “Ekonom de D j tal Dönüşüm: Blockcha n
Teknoloj s ve Uygulama Alanları Üzer ne B r İnceleme” adlı makale üzer nde b r
çalıştay yapıldı. Bu etk nl k sayes nde b r m üyeler arasında hem kaynaşma
sağlandı hem de b lg alışver ş gerçekleşt r ld .
Ardından Buğra AYAN le “Web3” konu-su hakkında b r söyleş yapıldı. Bu
etk nl k b r m üyeler arasında gerçekleşt r lmek üzere planlanmış olsa da Buğra
AYAN’ın davet üzer ne dernek üyeler ne açık b r şek lde yapıldı.
En son yapılan etk nl kte se Av. Burçak ÜNSAL’ın anlatımıyla ve dernek
üyeler n n katılımıyla “Kr pto Para Düzenlemeler ve THODEX Olayı” konusu ele
alındı.
B l ş m H u k u k u B r m
2021 yılı Yargı Reformu Çalıştayı kapsamında ele alınab lecek konulara da r öner
raporu hazırlandı. Raporda, Anayasa değ ş kl ğ yle çözüm get r leb lecek, ç şler ne
l şk n sorunlar (Part l Cumhurbaşkanı, Ekonom k ve Sosyal Konsey,
Cumhurbaşkanı seç leb lme şartları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemes ve yerel
mahkemeler arasındak uyuşmazlıklar) ele alındı.
Türk ye’de uzun yıllardan ber uygulanan ve bolca tartışmalara konu olan seç m
barajı hakkında öner raporu hazırlandı. Raporda seç m barajının Türk ye ve
Dünya’dak tar hçes , Anayasa Mahkemes ’n n seç m barajı hakkındak kararları,
Avrupa’dan seç m barajı örnekler ve seç m barajının yarattığı toplumsal tepk ler
üzer ne anal zler yer aldı.
B r m m z n danışman hocası Prof. Dr. Al Ulusoy le b r m olarak b r görüşme
yapıldı. Bu görüşmede ülkem z n ç şler alanındak sorunlarının neler olduğu,
nasıl çözüm get r leb leceğ tartışıldı. Bu konularda kend s n n çok değerl f k rler
alındı.
HÜKÜM I 57
HÜKÜM
Ülkem zde 2017 Anayasa değ ş kl kler yle b rl kte, sık sık tartışmalara konu
olan hükümet s stemler konusunda b lg lend r c b r rapor hazırlandı. Raporda
çeş tl hükümet s stemler n n öne çıkan özell kler , hükümet s stemler nde
yasama, yürütme ve yargının yapısı, Türk t p başkanlık s stem konuları ele
alındı.
Ç o c u k H a k l a r ı v e H u k u k u B r m
Genç Hukukçular Derneğ Çocuk Hakları ve Hukuk B r m dışarıya açık ve e-
sert f kalı olarak gerçekleşt rd ğ Çocuk İst smarına Genel Bakış adlı etk nl kler nde
Doç.Dr. Hasan SINAR ve Uzm.Psk. Şeyla İBRAHİMOĞLU DELEN’ n anlatımıyla
b reylerde çocuk st smarı konusunda b l nç oluşturmaya çalışmışlardır. İk
oturumdan oluşan etk nl ğ n lk oturumunda çocuğa yönel k c nsel st smarın
hukuk boyutu, güncel mevzuat ve yürürlüktek koruyucu önlemler ardından
k nc oturumunda ps koloj k boyutu, a leler n gerçekleşt reb leceğ koruyucu
önlemler ve st smara uğrayan çocuğun ps koloj s ele alınmıştır. Bu etk nl ğ n
amacı b reyler lg l konuda b l nçlend rmek, b reylerde farkındalık oluşturmak ve
çocuk st smarının, hmal n n önüne geç lmes n sağlamaktır.
Çocuk Hakları b r m geçt ğ m z aylarda 2021 yılı yargı reformuna da r çalıştay
dah l nde ele alınab lecek konulara da r çocuğun anayasada b rey olarak ele
alınması, çocuğun yüksek yararının gözet lmes , çocuğun eğ t m ve öğret m hakkı
ödev , çocuğa yönel k suçlarda ceza, çocuk ve genç şç l ğ konularında b r öner
raporu hazırlamıştır.
Çocuk Hakları b r m derneğ n d ğer b r proje b r m olan Sosyal Dah l Etme ve
Hukuk b r m le ortak olarak güncel b r sosyal sorumluluk projes yürütmekted r.
“Okuyan Gelecek Projes ” s ml bu proje tesp t ed len f z k açıdan ve eğ t m-
öğret m açısından dezavantajlı durumdak okullarda eğ t m gören öğrenc lere
yardımlar yapmak ve bu sayede bu okullardak öğrenc ler n yaşıtları le aralarında
eğ t mde fırsat eş tl ğ elde etmeler n sağlamak üzer ne temellenm şt r.
Ayrıca b r m üyeler tarafından gündemdek olaylar dah l nde çocuğa yönel k
c nsel st smarın tanımını, st smara yönel k koruyucu önlemler ve çocuk
st smarı/ hmal suçlarından çocuğun yararının göz ardı ed ld ğ durumları
açıklayan b r paylaşım hazırlayarak toplumsal b l nç oluşturmak amacıyla
derneğ n Instagram hesabında paylaşılmıştır.
TEMMUZ I 1
T o p l u m s a l C n s y e t E ş t l ğ v e
H u k u k u B r m
8 Mart Dünya Emekç Kadınlar Günü’nde b r m üyeler n n ve Tanıtım
D rektörlüğünün katkılarıyla v deo çalışması yapıldı ve derneğ n Instagram
hesabında paylaşıldı.
V deo çalışmasının ardından dernek üyeler n n katılımı ve Prof. Dr. Al
ULUSOY'un anlatımıyla 10 N san 2021 tar h nde "İstanbul Sözleşmes 'n n Türk ye
Cumhur yet Bakımından Feshed lmes " konusu üzer ne söyleş gerçekleşt r ld .
Etk nl k bünyes nde İstanbul Sözleşmes 'n n feshed lmes hakkında 3718 Sayılı
Cumhurbaşkanı Kararı ncelend . Etk nl k le dernek üyeler n n konu üzer ne
sorularının cevaplanmasıyla b rl kte fes h sürec hakkında b lg ed nmeler n
sağlandı.
Son olarak 8 – 30 Mayıs 2021 tar hler arasında beş oturumluk ş ddet ve
türevler n n konuşulduğu "Ş ddet Konuşuyoruz" etk nl ğ gerçekleşt r ld . Dışarıya
açık şek lde gerçekleşt r len etk nl kte; Ş ddet n Hukuk Boyutu oturumunda
Ceren KALAY EKEN; Kadına Yönel k Ps ko-Sosyal Ş ddet oturumunda Duygu
BUĞA; Erkekler Açısından Toplumsal C ns yet Temell Ş ddet oturumunda Murat
GÖÇ; Ş ddet n Ekonom k Boyutu oturumunda Canan ARIN; Ş ddet n C nsel
Boyutu oturumunda Efsun SERTOĞLU anlatım ve sunumlarını gerçekleşt rd ler.
Sert f kalı olarak yapılan etk nl ğ n amacı katılımcılara ş ddete ve ş ddet
eğ l mler ne l şk n farkındalık kazandırmaktı.
HÜKÜM I 59
#antalya
#muğla
#alanya
#kayser
#adana
#osman ye
#marmar s
#mers n
#d d m
#kütahya