13.05.2021 Views

Çarçuba 2.Sayı

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ÇARÇUBA ‘‘İNSANLıK’’

İNSAN VAROLUȘUNDA KAYGı

İnsan ana rahminden ayrıldığı ilk an

hayata kaygı ile başlar. Ağlayacak mı,

ağlamayacak mı? Ciğerlerine ilk oksijenin

temas edeceği an nefesler tutularak

beklenir. İnsanın ana rahmine ilk düştüğü

zamana gidecek olursak da insan hep

eksiktir ve tamamlanmaya çalışır. İnsan tam

olabilir mi, olabilirse nasıl ve ne zaman

olabilir? İnsan kaygıyla doğar, eksikliğini

tamamlamaya çalışarak büyür, büyürken

çeşitli aşamalardan geçerek kendini

gerçekleştirmeye çalışır. Ancak bu aşamalar

ne sırayla olur ne de aşılan aşama geride

kalır. Her varılan aşamaya öncekiler eşlik

eder ve öngörülemez bir dansla yola devam

ederler.

İngilizlerin evleri için dediğini, ben

kederim için diyorum: Kederim benim

kalemdir. Birçoğu, keder sahibi olmayı

yaşamın refahlarından sayar (Kierkegaard,

2020: s.18). Kierkegaard burada “My home is

my castle” (Evim benim kalemdir veya

herkesin evi kendi kalesidir) özdeyişine

gönderme yapmaktadır. Ben burada keder

yerine kaygıyı önereceğim. Kaygı bizim

kalemizdir. Fazlası bizi içine çekecek, azı ise

bizi savunmasız bırakacaktır. Kaygımı ne

kadar tanıyor ve dengeleyebiliyorsak biz o

kadar güçlüyüzdür. Varoluşumuzdan bu

yana bize eşlik eden kaygıyı sahne dışı

bırakamayız. Ayrıca unutmayalım ki sahne

dışı da tiyatro salonuna dahildir, sadece

izleyiciler göremez. Sahne dışından sufle

edilir, destek verilir, hazırlıklar yapılır vs.

Kaygıyı istediğimiz kadar sahne dışına atalım

o kapıdan çıkıp bacadan girecektir. Kaygı ile

yapabileceğimiz en iyi şey itişip kakışmadan

sahnede birlikte var olabilmek gibi

gözüküyor.

Kaygıyı korkuyla karıştırmamaya dikkat

etmek gerekir. Bu farkı anlamamıza yardımcı

olan temel fark korkunun bir nesnesinin

olmasıdır. Korku canlı ya da cansız herhangi bir

şeye karşı duyumsanır. Ancak, kaygının herhangi

bir nesnesi yoktur. Nereden geldiği ya da nereye

gittiği bilinmez. Bu yüzden insanlar onu sahne

dışı bırakmaya çalışır. Korku nesnesi belli olduğu

için zapt edilen bir duygu iken, kaygı asla kontrol

altına alınamaz. Çünkü sonlu bir varlık olan insan

sonluluğunu asla yenemez (Alıntılanan Deren,

1999: 116; aktaran Manav, 2011: 207). Kaygının

nesnesinin hiçlik oluşu ve insanı yönlendirdiği

geleceğin yarattığı tedirginlik bir yandan sürekli

bir kaygıyı ifade ederken, bir yandan da insanın

yaşamını anlamlandırmasına yardım eder. Kaygı,

insanın dünyasının anlamsızlığı karşısında

üzerine çöken hiçlik durumundan silkinmesi ve

kendine gelmesi için gerekli olan bir ruh

durumudur. (Alıntılanan Güçlü ve diğerleri,

2002: 710; aktaran Manav, 2011: 206). Yani kaygı,

insanın kendi varoluş yolculuğunu

anlamlandırmadaki en yakın yol arkadaşıdır.

07

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!