01.05.2021 Views

ÇevirWomen Mayıs Sayısı

ÇevirWomen dergisinin Mayıs ayı sayısı çıktı!

ÇevirWomen dergisinin Mayıs ayı sayısı çıktı!

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayı: 3 | Mayıs 2021

It’s never too (Trans)late!

Çeviri Çalışmaları . Yabancı Dil Öğrenimi . Çeviri Sektörü . Yeni Mezun ve Öğrenci


Sayı: 3 | Mayıs 2021

It’s never too (Trans)late!

Çeviri Çalışmaları . Yabancı Dil Öğrenimi . Çeviri Sektörü . Yeni Mezun ve Öğrenci

Mayıs 2021/ Yıl: 1 / Sayı: 3

..............................................................................................

Yayın Sahibi

ÇevirWomen

Genel Yayın Yönetmeni ve

Sorumlu İşler Müdürü

Kevser Taşlık

Editörler

Büşra Ölmez

Elif Melis Babat

Hayranur Çetinkaya

Nafiye Mercan

Nehir Gürbüz

Şüheda Köroğlu

Kurumsal İletişim ve

Projeler Koordinatörü

Sümeyye Topal

Kapak ve Sayfa Tasarımı

Kevser Taşlık & Tasarım Ekibi

..............................................................................................

İletişim Adresi

cevirwomendergi@gmail.com

Reklam ve İşbirliği için

info@cevirwomen.com

Web Sitesi

https://cevirwomen.wixsite.com/cevirwomendergi

Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın

Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazara

aittir. Gönderilen yazılarda

editoryal değişiklikler yapılabilir.

Yazılardan kaynak gösterilerek alıntı

yapılabilir.

@cevirwomendergi



İçindekiler

Çeviri Kuramı

Ünlü Çevirmenler: Azra Erhat

Bir Dil Bir Çeviri: Arapça

Bir Ülke Tanıyalım

Söyleşi: Eser Tözüm

Moda

SaveRalph

Time-line

Köşe Yazısı

Bu Ay

ÇevirWomen Yarışması Kazananı

ÇevirWomen | 1



Kuram Neye Yarar?

KURAM .PELİN ESEN

Bir çevirmen dergisinin çeviri kuramından bahsetmiyor

oluşu beni bu sayıda yayınlanmasını ümid

ettiğim yazımı yazmaya teşvik etti. Böylelikle, ÇevirWomen

Dergisi ekibine yazımı gönderdim, kısa bir

süre sonra ekip mailime geri döndü ve bu sayıda

yayınlamak üzere yazımı beğendiklerini dile getirdiler,

üstünde birkaç oynama ile güzel bir yazı olduğunu

da

söylediler. Öncelikle kendilerine çok teşekkür ederim

bana böyle bir dergide böyle bir bölümde yer

verdikleri için.

Bilmiyorum, derginin bu bölümünü atlayacak, belki

de başlığını okuyup bırakacaksınız ancak ben gene

de bazılarımız için boğucu derece de sıkıcı olan

bu konuyu sizler için bazen bir öğrenci gözünden

bazen de kuramın

kendisinin özünden bahsederek yazdım. Yani, yazıma

sevgimi kattım.

Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bir zamanlar

çeviri kuramlarının hepsinden ayrı ayrı hazmetmez

ayrıca kuramı bulan kişiye de, başka bulacak bir

şey bulamadım mı, diye serzenişlerde bulunurdum.

Ancak kuramlarla ilgili aydınlanışım, bir merdiven

altı çeviri bürosunda oldu. Öğrenciyken, sırf mezun

olunca

deneyimsizlikten iş bulamazsam korkusuna böyle

bir büroya girmiştim. Kanımın son damlasına kadar

emdiler ancak işte benim aydınlanmam tam da bu

beş katlı binanın giriş katındaki büronun küçük bir

odasında oldu.

Size burada yaşadığım anıları uzun uzadıya anlatmak

isterdim, konumuz “Kuram/Teori” olmasaydı.

Ancak yaşadıklarımı kısaca özetlemem gerekirse

yalnızca dili bilmek yetmiyor. İyi bir çeviri yapabilmek

için gerekli altyapının da olması gerektiğini

dolayısıyla kuram bilgisinin önemini anlamış oldum.

3 Maddede Kuramın Yararı ve Anlamı

Madde 1- Kuram, bize bir olayı ya da olguyu sınıflandırmamıza

ve onu anlamamıza yarar. Kuram

açıklamaları soyut olabilir. Birbirinden ayrı biçimlerde

ortaya çıkmış olayları

birbiriyle ilişkilendirmemizi sağlayan özellik kuramın

soyut olma niteliğidir. Örnek vermek gerekirse; çeviri

sürecinden bahsedildiği çeviri olayını gerçekleştiren

kişiyi/kişileri, ne

çevirdiklerini, nasıl ve neden çevirdiklerini gözden

geçirir, inceleriz. Bunları soyutlama yoluyla yaparız.

Madde 2- Açıklayıcı kurama dayanarak belli başlı

sonuçları önceden tahmin etmemiz mümkündür.

Olayın ya da olgunun neden ortaya çıktığını

açıklayabildiğimizi gibi aynı zamanda buna göre

de davranışlarımıza yön verebiliriz. Yani, bir fizik

sorusunu çözebilmek için formülü bilmemiz gerekmektedir.

Dolayısıyla bir çevirmenin de kurama

ihtiyacı vardır. Marget

Ammann, Akademik Çeviri Eğitimine Giriş kitabında,

Oysa kimi çevirmenler faaliyetlerinden söz ederken

hep deneyim ileri sürerler: “Ben bu işi şimdiye kadar

hep böyle yaptım. Benim kurama ihtiyacım yok,”

diyenler çoktur. Böyle durumlarda kuram düşmanlığı,

kişilerin “neyi niçin yaptıklarını” açıklamaları gerektiğinde,

özgüven eksikliğini gizlemek üzere başvurdukları

bir çare olabilir, der.

Madde 3- Kuram, çevirmene bir işin nasıl, ne

şekilde hangi yollarla yapılacağını bilmesine olanak

sağlar, tıpkı bir formülün fizik sorusunun cevabını

bulmaya yardım etmesi gibi.

Ammann, bu bilginin uzman ile acemiyi birbirinden

ayırdığını söyler, çünkü uzman bir işi nasıl yapacağına

bilgilerine dayanarak karar verir.

Kuramın bir çevirmen için ne kadar önemli

olduğuna biraz değindiğime göre şimdi asıl konumuza

gelebiliriz.

Skopos Kuramı

Sanırım eğitim hayatım boyunca en sevdiğim kuram

skopos olabilir. Yunanca bir sözcük olan Skopos

terimi “hedef, amaç, gaye, kasıt, erek” anlamlarına

gelmektedir. İlk kez 70’li yıllarda Hans J. Vermeer

tarafından geliştirilen kuram çeviriye işlevsel bir

yaklaşımı savunmaktadır. Buna göre çeviri iletişimin

özel bir türüdür ve iletişim de eylemin özel türüdür.

(Bkz. Vermeer 1990)

Yaşantımız boyunca yaptığımız bütün

eylemlerin bir amacı vardır. Sokakta yürürken bakkala

girerken otururken hep bir amaca hizmet ederiz.

Çeviri de bir eylemse o zaman onun da bir amacı

olmalıdır, skoposu.

Eylemin en temel özelliklerinden biri de her zaman

belli bir amaca yönelik olmasıdır. Böylece çeviri, bir

eylem olarak her durumda bir hedefe ulaşmak için

yapılır. Amacın ne olduğuna verilecek yanıt çevirinin

kimin için

yapıldığıyla yakından ilişkilidir.

Bir siyasi içerikli metni bir bakan için çevirmek, aynı

metni çeviri eğitimi veren okulda/kurumda ödev

olarak çevirmek ve aynı gene aynı metni kendi

için sırf bu konuyu merak ettiği ya da keyif almak

için çevirmek… Bu üç eylem ilk görünüş aynı gibi

görünse de çeviride farklılıklar olacaktır. İlki, bir

bakana verilecek bir çeviridir dolayısıyla zaman

zaman metinde yumuşatmaya gidilebilir, ikinci de

bir ödev olduğu için ve metninizin beğenilmesini

ya da iyi not almayı düşünerek çevireceksinizdir,

üçüncüde ise metninde hiç bir sansür ya da yumuşatma

yapmadan kendiniz için çevireceksinizdir.

Bir çeviri eyleminde birden fazla spokos bulunabilir,

bir kaynak metinden birçok erek metin çıkarılabilir.

Skopos kuramına göre belli bir

skoposa uygun çevrilmiş metin (Translatum) tekrar

kaynak diline çevrildiğinde ortaya bambaşka bir metin

çıkar. Bu sebeple çeviri işlemi geri döndürülemez

bir eylemdir.

Skopos kuramına göre, kaynak metin ve erek metin

kendi gerçekleri içinde ele alınır. Dolayısıyla erek

metin kaynak metinden bağımsız bir işleve hizmet

edebilmektedir. Bu bağlamda Skopos kuramında,

“Uzman” olarak çevirmene sorumluluk yüklenmektedir.

Çevirinin amacını iş veren belirler ancak

uzman olarak çevirmen bu amaca yön verir.

Hans Vermeer bu kuramın tüm metinlere uygulanabileceğini

savunmaktadır ve dolayısıyla bu kuramla,

genel bir çeviri kuramı oluşturmayı amaçlar.

Bir çevirinin değerlendirilmesi yapılırken çeviri

ediniminden daha önce buna ilişkin alınan karalar

hesaba katılmalıdır. Alınan bu kararların çeviriye

nasıl yansıması bu açıdan önemlidir. Çeviri eleştirisi

yapılırken öncelikle çevirinin hangi amaçla

yapıldığını ve bunun erek kültürde istenilen işlevi

yerine getirip getirmediğinin değerlendirmesini ön

plana çıkarmıştır.

Skopos kuramı bağlamında yapılan çeviri eleştirisinde

metinlerden çok, bireysel kararların ölçüt

alınması, bu kuramda öznel normların

belirleyici olduğunu gösterir. Dolayısıyla bu kuramda

eleştirmenin görevleri arasında, çevirmenin ve

çeviri görevini veren kişilerin biçimlendirdiği normları

saptayıp çeviri ile alınan kararların tutarlığını irdelemek

de yer almaktadır. Bu nedenle, Skopos

.

kuramı

açısından yapılan eleştirilerin daha çok ‘olası ilişkiler’

üzerinde durduğu ileri sürülebilir.

Kaynakça:

Akademik Çeviri Eğitimen Giriş, Marget Amman

Çeviri: Dillerin Dili, Akşit Göktürk

Enginaksungur.wordpress.com

ÇevirWomen | 2 ÇevirWomen | 3



Tarihin Sol Yanı:

ÜNLÜ ÇEVİRMENLER .NEHİR GÜRBÜZ

AZRA ERHAT

4 Haziran 1915 yılında İstanbul Şişli’de dünyaya

gelen Azra Erhat, hümanist görüşün temsilcilerinden

başarılı bir çevirmen, deneme ve inceleme

yazarı ve arkasında bıraktığı birbirinden

güzel edebi eserlerin sahibidir.

İlk, orta ve lise öğrenimini Belçika’da tamamlayıp

Türkiye’ye dönen Erhat, Almanya’dan yeni

gelen George Rohde’nin, Ankara Üniversitesi

Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Klasik

Filoloji Enstitüsü’nü kurmakla görevlendirilmesi

üzerine onunla birlikte Ankara’ya gelmiştir. Kendisi

Rohde’nin yanında hem çevirmenlik yapmış

hem de yükseköğrenimine devam etmiştir.

1939’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih

Coğrafya Fakültesini bitirerek Klasik Filoloji

Bölümünde asistan olarak görev yapmaya

başlayan Azra Erhat, 1946 yılında doçentlik

unvanını elde etmiş ve bundan iki yıl sonra aynı

fakültedeki öğretim üyeleri Pertev Naili Boratav,

Behice Boran, Adnan Cemgil, Niyazi Berkes’le

birlikte sol görüşlü olduğu düşüncesiyle üniversiteden

uzaklaştırılmıştır.

Kendisi hiç pes etmeden çalışmalarına devam

etmiş, 1949-1950 yılları arasında Yeni İstanbul

ve Vatan gazetelerinde çalışmış, Uluslararası

Çalışma Örgütü (International Labour Organization)’nde

kütüphaneci olarak görev almıştır.

Yunan klasiklerinden yaptığı çevirilerle tanınan

Erhat’ın ilk çevirileri “Tercüme” dergisinde

çıkmış ve Sofokles, Aristofanes gibi felsefeci

yazarların eserlerini Türkçeye kazandırmıştır.

Daha sonra Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim

Bakanı olduğu bir dönemde giderek yayılmış

ve güçlenmiş olan “Hümanist Akımın İki Temel

Eğilimi” ortaya çıkmıştır. Yunanca, Almanca,

Fransızca, Latince ve kendi dili ile beş dil bilen

Azra Erhat her iki eğilimin de güçlenmesine

önemli katkılarda bulunmuştur. Kendisi “Mavi

Anadolu” (1960) ve “Mavi

Yolculuk” (1962) adları

ile yayınlamış olduğu bu

kitaplarla, ülkemizin arkeolojik

ve turistik beldelerini

tanıtarak Anadolu sevgisini

ve ilgisini güçlendirmiştir.

Onunla aynı görüşlere

sahip olan Orhan Burian’ın

çıkardığı “Yeni Ufuklar

dergisinin yazarlarından

biri olan Azra Erhat, bu

dergi çevresinde de

gelişen hümanist anlayışların

öncüleri arasında

yer almıştır. Batı uygarlığın

kökenini Anadolu’ya

dayandıran ve Anadolu

kültürlerini bir bütün olarak

gören yazar Halikarnas

Balıkçısı yani Cevat

Şakir Kabaağaçlı ile de

aynı görüşleri paylaşmış

ve bunun sayesinde

aralarında bir yakınlık

oluşmuştur. Yine çok

yakınlarından Sebahattin

Eyüpoğlu ile birlikte çevirdiği Hesiodos’un

Theogania ve İşler ve Günler adlı yapıtlarıyla

Hesiodos üzerine araştırma, 1977’de “Hesiodos,

Eseri ve Kaynakları” adı ile basılmıştır.

Böylece Balıkçı, Eyüpoğlu ve Erhat birlikte

“Mavi Yolculuk” terimini Türk ve dünya edebiyatına

kazandırmışlardır.

Azra Erhat kendi alanının en önemli kitaplarından

biri olan Mitoloji Sözlüğü’nü ve Troyal

Masalları adlı çocuk kitabını yazmıştır. A. Kadir

ile birlikte Homeros’tan çevirmiş

oldukları “İlyada”nın birinci

cildi (1959), Habib Edip

Törehan Bilim Ödülü’nü kazanmış,

üçüncü cildi (1961)

ise Türk Dil Kurumu Çeviri

Ödülüne lâyık görülmüştür.

Aynı zamanda Yunan masal

ve destanlarından çevirilerinde

gösterdiği üstün başarıdan

dolayı Yazko Çeviri dergisince

1983’ten itibaren adına ödül

koyulmuştur.

Tüm hayatı boyunca

özgürlüğü benimsemiş ve

özgürlük uğruna herkese

destek olmaya çalışmış olan

Azra Erhat, aynı şekilde

gençleri koruyan ve onların

özgürlüğünü her şeyden üstte

tutan biri olmuştur. Kendisi

bu hislerini “Bırakın gençleri,

almayın özgürlüklerini ellerinden,

uğraşmayın onlarla,” sözü

ile açıklamıştır. Erhat, her Türk

gencinin içinde bir Mustafa

Kemal olma yeteneğini savunmuş

ve hiçbir olasılığın, hiçbir

çarpık düzenin buna engel olamayacağını

söylemiştir. Kansere yakalanarak hayata gözlerini

yuman Azra Erhat’ın vasiyeti üzerine mezar

taşına Füreya Koral’ın yapmış olduğu bir kuş

koyulmuştur. Kim bilir, belki değerli çevirmenimiz

bir sonraki yaşamında da özgürlüğü hissetmek

istemiştir. Tıpkı yaşarken herkese özgür

olmanın nasıl olduğunu hissettirdiği gibi…

Azra Erhat’ın sözleri, kitapları, çevirileri üzerinden

ne kadar geçerse geçsin unutulmuyor.

Onun düşünceleri hâlâ bizim hayatımıza bir

fener olup bize yol gösteriyor. Ne gariptir ki

kendisi de bu tuhaf olayı “En sağlam taştan

yapılmış surların, sarayların, anıtların gittiğini

ama bir dizi insan sözünün yüzlerce yıl sonra

bile taptaze, dipdiri olarak kalabildiğinden etkilendiğini

söyleyerek” dile getirmiştir. Ve şimdi

o, hâlâ daha çoğu genci özgürlüğüne

.

kavuşturan

bir kahraman, unutulmayan ve unutulmayacak

başarılı bir çevirmen…

... Ne güzel Türk gençleri, bizim çocuklarımız,

ne sağlam, bilinçli, inançlılar yine de,

güven dolu Atatürk yolunda bunca engellere

karşın yürüyebileceklerine!

Azra Erhat

ÇevirWomen | 4 ÇevirWomen | 5



“Başka bir dile sahip olmak, ikinci bir ruha sahip

olmaktır.”

- Charlemagne

ÇevirWomen | 6 ÇevirWomen | 7



Kur’an Dili Arapça

BİR DİL BİR ÇEVİRİ .ŞÜHEDA KÖROĞLU

2500 yıl öncesine ait yazılı belgeleri bulunan

Arapça, Aramice İle akrabadır. Arapça yazılan

en eski belge Zabad yazıtıyla 512 yılına dayanmaktadır...

2020 yılında yapılan araştırmaya göre 60 ülkede

246 milyon kişinin konuştuğu Arapça, dünya

genelinde en çok konuşulan diller sıralamasında

5.sırada yer almıştır. Aynı zamanda Birleşmiş

Milletler’de kabul edilen 6 resmi dilden biridir.

Arapçanın diğer dillerden en önemli farkı,

Kur’ân-ı Kerim’in dili oluşudur. Öncelikle

belirtmek gerekir ki fasih (saf, edebi) Arapçanın

en önemli ve ilk kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir. Ayrıca

oldukça zengin olan bu dilin bir çok lehçesi

bulunmaktadır. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki

her ülkenin kendi lehçesi vardır. Farklılık sadece

telaffuz ve kullanılan cümlelerde değildir.

Dolayısıyla ihtiyaca göre lehçe öğrenmek gerekmektedir.

Neden Arapça?

3. İş fırsatları sunar… Ekonomik ilişkilerin her

geçen gün gelişmesi ve turizmin büyümesiyle

yaşadığımız coğrafyada Arapça büyük önem

kazanmıştır.

4.Türkçe kelimeler içerisinde 12000 Arapça kelime

vardır. Bu durum da Arapça öğrenmemizi

daha da kolaylaştıracaktır.

5.Arapça çok zengin bir dildir. Günümüzde yaygın

olan bir çok dil Arapça’dan pek çok sözcük

almıştır.

Dil Öğrenmek Disiplinli Çalışma İster

Bir dil öğrenmek için yola çıktığınızda

çevrenizdeki insanların öğrenmek istediğiniz

dile karşı olan yargılarını bir kenara bırakmanız

Yeni bir dili kendimizi geliştirmek, insanlarla daha iyi iletişim kurabilmek, daha iyi iş imkanlarına sahip

olabilmek, farklı kültürleri tanıyabilmek gibi genel ve özel nedenlerden dolayı öğrenmek isteriz.

Ancak yeni bir dili öğrenmek için yola çıktığımızda bizi bilişsel olarak ne kadar geliştireceğinin de

farkında olarak bu süreçte motivasyonumuzu daha uzun vadeli sağlayabiliriz. Özellikle Arapça için

konuşacak olursak oldukça zengin bir dil oluşu hasebiyle beyninizi aktif kullanmanızı sağlayacak

ve zihninizi açacaktır.

Neden Arapça sorusunun cevabına gelecek olursak:

1. Kur’an-ı Kerim’in dilidir... Arapça’da kullanılan söz sanatlarını daha iyi anlayıp Kur’an-ı Kerim’in

mucize olduğuna şahit olabilirsiniz.

2. Dünyada en çok konuşulan 5.dildir… Dünya genelinde yaklaşık 250 milyon kişi Arapça konuşmaktadır.

Arapça öğrenmek sizin iletişim gücünüzü artırır.

gerekir. Çünkü dil öğrenmenin kolaylığı da zorluğu da sizin motivasyonunuza, dolayısıyla öğrenme

eyleminizin kaynağına bağlıdır. Örneğin ana dili Türkçe olan birine göre Arapça öğrenimi dışarıdan

bakıldığında çok zor görünebilir. Çünkü her iki dile uzaktan şöyle bir baktığınızda göreceksiniz ki

hem yapı olarak hem de mantık olarak birbirinden oldukça farklıdırlar. Özellikle Arap dilinin

zengin bir yapısının olması; harekelerden dolayı yazıldığı gibi okunmuyor olması; insan ve hayvan

dışındaki varlıkların “eril, dişil” olması; 14 ayrı zamir, 14 bitişik zamir, 14 geçmiş zaman çekim

kipi, 14 şimdiki zaman kipi ve 6 tane de 2. şahıslar emir kipi olması; Arapça isim tamlaması, sıfat

tamlaması ve fiil cümlesinin Türkçe dil mantığına ters olması, gibi belli başlı konuların Türkçede

olmaması, Arap dili öğrenimini “zor” kategorisinde gözükmesine neden olabilir. Ancak paragrafın

başında belirttiğim gibi bu süreç sizin öğrenmeye olan yaklaşımınıza ve motivasyonunuza bağlıdır.

Çünkü hiçbir dil kolayca öğrenilmez, çalışmak ve emek vermek gerekir. Bir dili dinleyerek, okuyar-

ÇevirWomen | 8 ÇevirWomen | 9



ak, kelime dağarcığınızı geliştirerek, kendi

kendinize cümleler kurarak, dili konuşmaya

yavaş yavaş başlarsınız. Arap dili için ise bunlara

ek olarak telaffuz çalışmaları gerekmektedir.

Bunun içinde diksiyonu düzgün, her iki dili

de ileri derecede bilen ve konuşabilen birinden

bilgi ve destek almakta fayda var. Bireysel tavsiyem

ise dili öğrenmeye başlar başlamaz -farklı

bir işle meşgul oluyorsanız dahi- Arapça (fasih)

radyo kanallarını dinlemeniz. Siz farketmeden

doğru telaffuz konuşmanıza yansımış olacaktır.

Hangisi Daha Zordur? Arapça-Türkçe Çeviri

Mi, Türkçe-Arapça Çeviri Mı?

Öncelikle belirtmek gerekir ki hangi dilde olursa

olsun çevirmen her şeyden önce çeviri yaptığı

alanın uzmanı olmalıdır. Alan uzmanlığının yanı

sıra kaynak dilin grameri, konuşma üslupları

ile kültürlerini iyi düzeyde bilmelidir. Çünkü bir

metin ne kadar açık ve anlaşılır bir şekilde hedef

dile aktarılırsa o kadar başarılı bir çeviri olmuş

demektir.

Çevirinin esas amacı, anlamın kaynak dilden

hedef dile doğru bir şekilde aktarılmasıdır.

Çeviri eylemi bir dilden diğerine yapıldığından

kaynak dilin kültürel olarak aktardığı ile hedef

dilinki ister istemez aynı olmayacaktır. Bu iki dilde

de benzer durumlar, ifadeler, yapı ve üsluplar

olmasına rağmen çevirmen, kültürel aktarımlar

hususunda çok titiz davranmalıdır. Aksi takdirde

kültürel aktarım hatası, okuyucunun orijinal

metinde verilmek istenen mesajları tam

anlamıyla algılayamamış olmasına neden

olacaktır.

Yazı da ele aldığımız bu iki dili birbirleriyle

karşılaştıracak olursak sorunun cevabını çok

net dile getirebiliriz:

Türkçe’den Arapça’ya çeviri daha zordur.

Çünkü çevirmek istediğimiz anadilimiz Türkçe

olunca düşünceyi aktarmak bizim için daha zor

olmaktadır. Ayrıca Arapça gramer bilgisi Türkçe

gramer bilgisinden çok farklı olduğu için de

çeviri yaparken çevirmenleri çok zorlar.

Arapça dilinden Türkçeye çeviri yaparken

bağlamlardan anlamlar çıkarabiliriz. Fakat

Türkçe’den Arapça’ya çeviri yaparken karşı dilin

yapısal zenginliği açısından ifadeleri aktarmak

işi daha da zorlaştırabilir. Doğru, anlaşılır ve açık

bir çeviri için daha önce bahsetmiş olduğum

konularda çevirmenlerin kendilerini geliştirmesinde

fayda var..

ÇevirWomen | 10 ÇevirWomen | 11



BİR ÜLKE TANIYALIM .HAYRANUR ÇETİN

EL HAMRA SARAYI

BİTMEYEN KİLİSE

UNESCO Dünya Mirası’nda yer alan El

Hamra Sarayı, Endülüs bölgesinde Granada

şehrinde yer almaktadır. Saray, kızıl renkli

kilden yapılmıştır. Kızıl anlamına gelen El

Hamra, geçmişte burada İslam devletlerinin

yaşamasından dolayı İslam medeniyetinin ve

Arap mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.

Sarayın iç ve dış işlemeleri, suyun ve yeşilin birlikte

uyumu, avluları, çeşmeleri, doğanın sarayla

bir bütün olması ve yemyeşil bahçeleriyle birlikte

El Hamra Sarayı, Endülüs Devleti’nin mirası

olarak görülmektedir.

Flamenkonun anavatanı, ünlü plajları, mimari yapıları, dillere destan festivalleri ve futboluyla İspanya

ya da resmi adıyla İspanya Krallığı, Avrupa’nın güneybatısında İber Yarımadası’nda yer alan bir

ülkedir. Başkenti ve en büyük şehri Madrid olup resmi dili ise İspanyolcadır. İspanya, Batı Avrupa’daki

2. en büyük ülke ve ortalama yükseltisiyle Avrupa’nın 2. en yüksek ülkesidir.

İspanya, Avrupa’daki en eski devletlerden biridir. Günümüzden tam 35.000 yıl öncesine dayanan

tarihiyle İber Yarımadası, Fenikelilerden Yunanlara, Romalılardan Vizigotlara kadar birçok kavim ve

uygarlık tarafından ele geçirilmiştir. 8. yüzyılda İspanya topraklarına gelen Müslümanlar, bu topraklarda

Endülüs medeniyetini oluşturdular. 16. yüzyıl itibariyle ise İspanyol İmparatorluğu Avrupa’daki

en güçlü imparatorluklardan biri oldu. İmparatorluk, toplumları öylesine etkiledi ki bugün İspanyolca,

500 milyona yakın kişi tarafından anadil olarak konuşulan 2. dil haline geldi. Dünya çapında

ise en çok konuşulan diller arasında 4. sırada yer almaktadır. İspanyolca, dünyada 20’den fazla

ülkede resmi dil olarak kabul edilmiştir. İspanya, bugün parlamenter demokrasiye dayalı anayasal

monarşi ile yönetilmektedir.

Hadi o zaman İspanya’yı daha yakından tanıyalım, ¡vamos!

La Sagrada Familia (Kutsal Aile) nam-ı diğer

“Bitmeyen Kilise” İspanya’nın Barcelona

şehrinde bulunmaktadır. Yapımına 1882 yılında

başlanan kilise günümüzde halen yapım

aşamasındadır. Antoni Gaudí’nin en bilindik

eserlerinden biri olan La Sagrada Familia’nın

yapımına, Gaudí’nin ölümü, İspanya’daki iç

savaş, II. Dünya Savaşı’nın çıkması gibi nedenlerden

dolayı dönem dönem ara verilmiş.

Orijinal Gaudí çizimlerinin de 139 yıl içinde

büyük hasar görmesi ve Gaudí’nin karmaşık

mimarisini çözmek, kilisenin yapımını sekteye

uğratan diğer nedenlerden. Barcelona’nın tam

ortasında yapılmaya devam eden kilisenin bitiş

yılı 2026-2028 olarak öngörülmüş. Fakat Antoni

Gaudí’nin imzasını taşımasının yanı sıra bu

kiliseyi özel yapan faktör halen tamamlanmamış

olması. Kilisenin yapımı için gerekli maddi

destek ise yapılan bağışlarla sağlanıyor. Bunun

nedeni geçmişte kilise yapımına başlanırken

bağış toplanması. İspanyollar, bu sembolik

hareketi geçmişten günümüze devam ettiriyorlar.

Gaudí, 1926 yılında yapımı neredeyse bitecek

olan kiliseyi uzaktan gören bir yere giderken

tramvay çarpmasıyla hayatını kaybetmiştir.

Gaudí’nin mezarı La Sagrada Familia’da bulunmaktadır.

Bitmeyen Kilise, UNESCO Dünya

Miras Listesi’nde yer almaktadır.

ÇevirWomen | 12 ÇevirWomen | 13



BİR PERİ MASALINDA GİBİ: PARK GUELL

Ünlü mimar Antoni Gaudí imzası taşıyan Park

Güell, Barcelona’da bulunmaktadır. Yapımı

1914’te biten parkın mimari özellikleri dikkat

çekiyor. Kıvrımlı yapılar, kullanılan rengarenk

taşlar, yükselen kuleler Park Güell’e girdiğinizde

karşılaşacağınız kendine özgün özelliklerinden

sadece birkaçı. Gaudí mimarisinde temel, doğa

ve birbirinden farklı renklerdir. Örneğin, parkta

bulunan banka baktığınızda kıvrımlı şeklini

görerek bunu bir yılana benzetebilirsiniz. Parkın

terasından Barcelona manzarasını panoramik

bir şekilde izleyebilirsiniz. Ayrıca yolunuz buraya

düşerse parkta bulunan Gaudi’nin evini de

ziyaret etmeyi unutmayın.

LA TOMATINA

İspanya denilince festivallerden bahsetmemek

olmaz. La Tomatina (Domates Festivali) Valencia,

Buñol’da 1945 yılından beri her yıl yapılan

bir festival. Festivalin ortaya nasıl çıktığı hakkında

kesin bir bilgi yok. İnsanlar her yıl Ağustos

ayının son Çarşamba’sında bir araya geliyor

ve bir haftalık festivalde birbirlerine domates

atıyorlar. Festivalin en önemli kurallarından biri

ise “Domates dışında hiçbir şey atma!”

TIBIDABO

Tibidabo, 512 metrelik yüksekliğiyle Barcelona’daki

en yüksek dağ. Dağdan bakıldığında,

eşsiz bir Barcelona manzarasını ve sahilini

görmeniz mümkün. Dağda bir kilise (İsa’nın

Kutsal Kalbi Kilisesi) ve eğlence parkı bulunuyor.

Bu dağdaki dikkat çekici özelliklerden biri

kilisenin tepesinde yer alan İsa heykeli. Efsaneye

göre şeytan Hz. İsa’yı bu tepeye çıkarıyor

ve onu, kendi tarafına çekmek için bu manzarayı

göstererek “Tibi dabo” diyor. Tibi dabo,

Latincede “Sana sunuyorum.” demek. Diğer

bir özellik ise buradaki eğlence parkının 20.

yüzyılda yapılmış olması. Park, 100 yıldan uzun

süredir hizmet veriyor fakat parktaki oyuncaklar

hala yeni gibi gözüküyor. Barcelona’ya gelen

turistlerin uğrak noktalarından biri olan dağa

ulaşım kolay değil fakat efsanevi dağı görmek

için bu zorlu yoldan geçmek gerekiyor.

BİR ANTONI GAUDI HARİKASI DAHA: CASA

BATLLO

Antoni Gaudí’siz İspanya, İspanya’sız Antoni

Gaudí olmaz. İspanya ve Barcelona’dan bu

kadar çok bahsetmişken Gaudí’nin bir diğer

başyapıtını daha görmek gerekiyor. Bir diğer adı

da Kemikler Evi olan Casa Batlló, Barcelona’da

yer alıyor. Gaudí’nin diğer yapıtları gibi bu yapıt

da hayvanlardan oldukça esinlenilmiş. Binanın

en üstünde bulunan ve ejderha sırtına benzeyen

çatısı, kemik şeklindeki balkonları, kafatasından

sütunları ile Casa Batlló etrafındaki evlere göre

oldukça sıradışı gözüküyor. Binanın dışı gibi içi

de aynı şekilde kemikleri andıran şekilde dizayn

edilmiş.

FORÇA BARÇA!

Camp Nou, Barcelona Futbol Kulübü’nün

sahası, futbol sevenlerin de sevmeyenlerin de

hayran olduğu stadyumlardan. Avrupa’nın en

büyük, dünyanın ise en büyük 7. stadı. 1957’de

açılan stad, olağanüstü atmosferiyle gezilip

görülecek yerlerden biri. .

ÇevirWomen | 14 ÇevirWomen | 15



“Her iletişim eylemi bir çeviri mucizesidir.”

- Ken Liu

ÇevirWomen | 16 ÇevirWomen | 17



9 Dil 1 Eser

SÖYLEŞİ .SÜMEYYE TOPAL

Her ay birbirinden farklı sektörün önemli isimleri,

ünlü çevirmenlerimiz ve ilgili bölümlerden

mezun arkadaşlarımız ile sizlerle bir arada

olacağımız köşemizin bu ayki konuğu dokuz dil

bilen, Beyaz Show’un tercümanı Eser Tözüm

bizlerleydi. Gerçekleştirmiş olduğumuz bu

söyleşide kendisinin dil yolculuğundan ve bu

yolda nasıl bir yol izlediğine, eğitim hayatına

ve sektöre dair birçok konudan bahsettik. Eser

Hanım’a bizlerle bu güzel ve içten söyleşiyi

gerçekleştirdiği için çok teşekkür ediyor ve kendisine

başarılar diliyoruz. Dilersiniz söyleşimize

daha fazla sizleri bekletmeden geçelim.

KİMDİR?

21 Kasım 1979 İstanbul’da doğan,

eğitim hayatını ailesiyle birlikte Amsterdam’da

geçirmiş olan Eser Tözüm ulusal ve uluslararası

platformlarda konferans tercümanlığı ve sunuculuğu

yapmaktadır. Amsterdam Üniversitesi Sosyal ve

Davranış Bilimleri Fakültesi İletişim bilimleri mezunu

olan Tözüm, yüksek lisans eğitimini Amsterdam

Üniversitesinde tamamlamıştır ve kendisi Almanca,

Felemenkçe, Fransızca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca,

Latince, Portekizce ve Türkçe olmak üzere

dokuz dile hakimdir. UEFA Şampiyonlar Ligi basın

toplantılarında futbol çevirmenliği yapan Tözüm,

Kanal D’de canlı yayınlanan Beyaz Show’un 4 yıl

boyunca çevirmenliğini yapmıştır. Ülke çapında

üniversitelerde “Eser Tözüm ile Yabancı Dil ve Sözlü

Çevirinin Dinamikleri” başlıklı konferanslar vermiştir.

Çoğunlukla sosyal medya ve sitesinden almış olduğu

yoğun ilgiye karşılık 2015 yılında “Ben Öğrendim

Siz de Öğrenebilirsiniz” adlı kitabını

yayınlayarak birçok dil severle dil yolculuğunu paylaşmıştır.

Aynı zamanda son zamanlarda dünyanın

dört bir ucundan dil öğrenmek isteyenlere online bir

şekilde dil koçluğu yapmaktadır.

Mezun olduğunuz bölümün Tercümanlık

kariyerinizde size olumlu anlamda katkıları

olduğunu düşünüyor musunuz?

Kesinlikle, çünkü bir tercüman olarak aynı zamanda

iletişim becerilerimiz çok güçlü olmalı

dolayısıyla ben de iletişim bilimlerinden mezun

oldum ve okuduğum bölümün bana çok katkıda

bulunduğunu düşünüyorum.

Çift dilli büyüyen kişilerin dili sonradan öğrenenlere

nazaran daha şanslı olduklarını

düşünüyor musunuz, bu konudaki düşünceleriniz

nelerdir?

Evet, çift dilli büyümenin gerçekten bir avantaj

olduğunu düşünüyorum çünkü sonuçta beyin

iki dilde düşünmeyi öğreniyor, yani dil kası

gelişmiş oluyor ve sonrasında yeni dilleri öğrenmede

o becerilerin daha gelişmiş olduğu için

kolaylık sağladığını düşünüyorum.

İlk tercümanlık deneyiminize baktığımız

zaman çok büyük bir adım atmışsınız aslında

bu büyük adımı atmak sizi tedirgin etmedi

mi? Ben Öğrendim Siz de Öğrenebilirsiniz

adlı yazdığınız kitapta elbette tedirgin olduğunuzu

belirtmişsiniz fakat yine de tedirginliğinize

rağmen teklifi geri çevirmemişsiniz

bu çok büyük bir adım bu konudaki

düşüncelerinizi alabilir miyiz? İlk tercümanlık

deneyimi yaşayacak olanlara tavsiyeleriniz

nelerdir?

Evet, kesinlikle. İlk tercümanlık deneyimim çok

büyük bir şampiyonlar ligi basın toplantısının

çevirisiydi. Basın mensupları için Milan ve PSV

takımlarının Felemenkçe ve İtalyanca çevirisini

yapmam gerekiyordu. Kesinlikle çok tedirgindim

ancak bir şekilde evet dedim ve gerisi geldi.

İlk tercümanlık deneyimini yaşayacak olan

öğrencilere veya yeni mezunlara da korkularının

üzerine gitmelerini tavsiye ediyorum. Kendimizi

geliştirmemiz için konfor alanından çıkmamız

ve bizi biraz tedirgin eden durumlara bir şekilde

girmemiz gerekiyor, böylelikle anca bir şekilde

kendimizi geliştirebiliriz ve meslekte deneyim

sahibi olabiliriz. Hata yapmaktan da

korkmamak lazım. Hazırlık çok önemli ama

terminoloji anlamında ve deneme çevirileri anlamında

gerekli hazırlığı yaptıktan sonra heyecanlı

olsanız da bir çeviri için bir fırsat çıkarsa

karşınıza mutlaka o fırsatı yakalayın derim.

Hayatınızda ne zaman evet ben bu mesleği

yapmalıyım, ben bu mesleğe aitim hissiyatı

oluştu?

Bu ilk basın toplantısını yaptıktan sonra dil

aralığıyla değer katmanın yarattığı duygu beni

çok mutlu etti. Zaten sonrasında İtalyan basın

mensuplarından birkaç tanesi yanıma gelip “Ne

kadar güzel çeviri yaptınız!” dediler. Hollandalı

basın mensupları memnun kaldı. Dilin en güzel

avantajı bir köprü oluşturmak, insanların iletişim

kurmalarına katkıda bulunmak. Dolayısıyla ben

dil aracılığıyla değer katmayı çok değerli ve çok

tatmin edici buluyorum.

Lisede yabancı dil tercihi yaparken Fransızca,

Almanca ve Latince derslerinizi seçtiniz.

Peki, bu dilleri neye göre seçtiniz? Üç dili

aynı anda öğrenmeniz sizi zorlamadı mı?

Bu dilleri tamamen o anki müsaitlik durumuna

göre seçtim yani okuduğum okul, lise bu dilleri

seçme dersi olarak sunuyordu ve ben bunları

seçtim. Başka diller olsaydı ve daha fazla

dil öğrenme şansım olsaydı onları da mutlaka

seçerdim. Üç dili aynı anda öğrenmek beni zorlamadı

çünkü sonuçta belli bir, uzun bir zaman

dilimi esnasında öğrendim bu dilleri. Bazen

bana şu soru geliyor: “İki dili aynı anda öğrenebilir

miyiz?” Evet, öğrenebilirsiniz. Çünkü beyin

bir şekilde onu kategorilere ayırıyor. Yani iki dil

aynı anda öğrenilebilir ama çok fazla dil aynı

anda öğrenilecekse eğer bazen biraz zorlayıcı

olabiliyor, özellikle diller birbirine yakınsa.

Dil eğitimi alırken öğrendiğiniz dillerin

konuşulduğu ülkelere gittiniz ve yerinde

öğrendiniz. Sizce bir dili en iyi şekilde öğrenmenin

yolunun o dilin konuşulduğu ülkeye

gitmekten mi yana olduğunu düşünüyorsunuz?

Sizin için hırslı ve cesur biri olduğunuzu

söyleyebilir miyiz?

Eğer mümkünse yani bir dili öğrenirken aynı

anda o dilin konuşulduğu bir ülkeyi ziyaret edebilirseniz,

bu büyük bir avantaj sağlar. Ben bunu

aslında bütün diller için yaşadığımı söyleyemem,

örneğin; Almanca öğrenirken Almanya’ya

gitmedim veya Fransızcayı öğrenirken

Fransa’ya gitmedim. Ama İspanyolcayı öğrenirken

Meksika’da seyahat ettim, Portekizceyi

öğrenirken Brezilya’da seyahat ettim. Bunlar bir

ÇevirWomen | 18 ÇevirWomen | 19



avantajdı kesinlikle. Ama günümüzde artık online

platformlar sayesinde de o ülkeden insanlarla

da iletişim halinde olabiliriz, pratik yapabiliriz.

Yabancı dil öğrenmek sadece kelimeler

öğrenip bu kelimeleri birbirine yapıştırmak değil,

aynı zamanda yepyeni bir kültüre giriş yapmaktır.

Yani bir dili öğrenirken o dilin ait olduğu

ülkelerin kültürünü anlamak, değerlerini, örf

ve adetlerini anlamak, bu çok önemli. Seyahat

etme şansınız varsa bu çok güzel, eğer böyle

bir şansınız yoksa internet aracılığıyla birçok

konuda bilgi sahibi olabilirsiniz. Sizin için hırslı

ve cesur biri olduğunuzu söyleyebilir miyiz derseniz,

cesur olmaya çalışıyorum, evet. Çünkü

konfor alanından çıkmanın hayatta yarattığı

olumlu etkileri birebir yaşadığım için

öğrencileri de yüreklendirmek istiyorum, biraz

konfor alanından çıkıp korkularına doğru

yürümeyi. Hırslı, evet. Yani herkesin içine belli

yeteneklerin yerleştirildiğini düşünüyorum.

Burada size düşen görev, içinizdeki yetenekleri

keşfetmek, sizi mutlu eden, heyecanlandıran

konular üzerine gidip bu yetenekleri geliştirmek

ve dünyaya geri vermek.

Beyaz Show’daki Yolanthe Cabau’nun çevirisinde

‘enemy’ kelimesini ‘rakip’ olarak

çevirdiniz. Aslında burada ortamı yumuşatmaya

gittiniz. Bu deneyiminizden yola

çıktığımızda sizce Çevirmenlerin özel durumlarda

inisiyatif kullanarak ortamı yumuşatmaları

mı gerekiyor? Eğer tercüman

böyle durumlarda birebir çeviri yaparsa onu

neler karşılar?

Evet, ben program esnasında, canlı yayında

‘enemy’i ‘rakip’ olarak çevirdiğim için biraz

ses getirdi. Hatta ertesi gün gazetede haber

bile oldu. Twitter baya bi’ sallandı. Ben inisiyatif

aldım o an çünkü yumuşatmam gerektiğini

düşünüyordum, çünkü futbol gerçekten çok

duyguları fazla büyüten, bazen nasıl söyleyelim,

baya bir duygu yoğunluğuna sebep olan

bir spor olduğu için o anda ben uygun gördüm

o kelimeyi yumuşatmayı. Ve çevirisini yaptığım

kişinin de neyi kast ettiğini anladığım için,’enemy’

derken zaten tırnak arası işaretiyle yaptı

bunu. Gerçekten ‘düşman’ kelimesini kast

etmediğini de anladım. Sonradan programdan

sonra, yayından sonra yayındakiler yanıma gelip

“Seni işte bu yüzden tercih ediyoruz, inisiyatif

aldığın için. O şekilde çevirmen bizi çok mutlu

etti. Beyazıt bey çok mutlu oldu,” dediler. Yani

böyle bir şansım vardı ve bunu kullandım. Normalde

tercüman olarak birçok şeyi bire bir

çevirmemiz bekleniyor bizden ama bazen

nüansları anlamak gerekiyor, konteksti anlamak

gerekip bazı durumlarda inisiyatif almakta fayda

var.

Oldukça etkileyici bir yöntem olan ve

kitabınızda da vermiş olduğunuz taktiklerden

biri de zihin haritası ‘mind map’ bu yöntemi

nasıl keşfettiniz? Öğrenmiş olduğunuz tüm

dilleri öğrenirken bu yöntemi mi kullandınız?

Yaş ilerledikçe dil öğreniminin çok daha zor

olduğu söylenir bu konudaki düşünceniz nedir?

Bu arada kitapta dil öğrenmenin aslında

zor olmadığı sadece emek ve zaman isteyen

bir iş olduğunu belirtmenize çok sevindim

çünkü insanlarda bu konuyla ilgili büyük bir

yanlış bir algı var.

Yok, tüm diller için bu yöntemi kullanmadım

ama genel olarak bir araştırma sonucu yani bir

‘research’ sonucu buldum ve etkili olduğunu

gördüm. Ve bazı dillerde kullandım, çok da tavsiye

ederim.

Evet, şimdi yaş ilerledikçe dil öğrenmek, ben

yaşın çok fazla bir engel olduğunu düşünmüyorum.

Burada önemli olan dile karşı bir

heyecan duymak, bir sevgi duymak, ilgi duymak

ve gerçekten gereken eforu göstermek.

Yaşın burada kısıtlayıcı bir faktör olduğuna

inanmıyorum. Dil öğrenmek gerçekten zor

değil derken şunu kastediyorum, dil öğrenmeyi

eğlenceli bir süreç haline getirmek lazım.

Kendi üzerimizde çok baskı uygulayarak ve bir

gerekçe olarak görmekten ziyade, hayatımızda

getireceği avantajları, bize sağlayacağı olumlu

sonuçları göz önünde bulundurursak dil

öğrenmek daha eğlenceli ve daha etkin bir hale

getirilebilir.

Şu an yeni bir dil öğreniyor musunuz? Öyleyse

hangi dil ve öğrenme süreci nasıl gidiyor?

Şu an yeni bir dil öğrenmiyorum. Zaman içerisinde

belki 10’ncu dili düşünebilirim. Ama şu

an öyle bir zamanım yok.

Genelde uzmanlar, öğrendiğiniz dili rüyanızda

konuştuğunuzu görürseniz bu dili iyi bir

şekilde öğrenmiş olduğunuzu söylerler. Sizin

bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Bu doğru olabilir. Örneğin, ben seyahatlerim

esnasında bazen öğrenmekte olduğum yani aktif

olarak üzerine çalıştığım dilin, bazen rüyamda

bazı kelimeler söylediğimi gördüğüm oldu

ve buda beynin aslında uyku esnasında bile

çalışmaya devam ettiğinin, bilinçaltına işlediğini

gösteriyor. Dolayısıyla benim genelde öğrencilerime

tavsiyem, sabah erken saatlerde daha

beyin henüz yeni uyanmışken, zihin çok açıkken

dil üzerine çalışma yapmak yani terminolojiyi

ezberlemek, gramar’in üzerinden geçmek ve

uyku öncesi yani beyin uykuya geçmeden önce

çünkü o zaman bile rüyada bile, derin uyku

esnasında bile beyin çalışmaya devam ediyor.

Dilleri öğrenirken zaman yönetiminizi nasıl

yapıyordunuz? Eser Tözüm’ün bir günü nasıl

geçiyordu?

Dilleri öğrenirken gün esnasında mutlaka ufak

zaman dilimleri ayırdım, dil öğrenmeye. Nasıl

yaptım bunu, örneğin, Hollanda’da öğrenciyken

ÇevirWomen | 20 ÇevirWomen | 21



otobüs durağında, tramvay durağında

beklerken cebimden notlarımı çıkarırdım ve

kelime listesinin üzerinden geçerdim. Önceki

soruda belirttiğim gibi sabahın erken

saatlerinde ve gece uyumadan önce mutlaka

tekrar yapardım. Tekrar gerçekten çok önemli

bir faktör, dil öğrenirken. Gerçekten tekrar

yapmamız bir dili içselleştirmemizde çok büyük

fayda ediyor. Eser Tözüm’ün bir günü nasıl

geçiyordu dersek, dil mutlaka gün esnasında,

gün içerisinde defalarca devreye giriyordu. Mutlaka

küçük anlar yaratıp, tekrarımı yapıyordum

diyebiliriz.

İyi bir çevirmenin katılacağı toplantı öncesi

mutlaka ön hazırlığı olmalıdır. Peki, sizin hala

bir iş öncesi hazırlığınız oluyor mu, deneyimli

olduğunuz bir konuda bile?

Evet, kesinlikle. Çeviride işin küçüğü veya

büyüğü yoktur. Çeviriyi iki kişi için yapabilirsiniz

veya çok büyük bir topluluk, yüzlerce kişi için

yapabilirsiniz, televizyonda yapabilirsiniz. Benim

için gerçekten işin küçüğü büyüğü yok. Her iş

çok değerli, saygın dolayısıyla ben her toplantı

öncesi mutlaka terminolojinin üzerinden

geçmeye çalışırım. Toplantının konusuna

bakarım. Eğer bir şirketse şirketi araştırırım,

haberlere bakarım. Toplantıya kimler katılacak,

kişiler hakkında ufak bir ön araştırma yaparım.

Ön hazırlık gerçekten sizi daha hâkim olma

konusunda size yardımcı olacaktır o yüzden

şiddetle ön hazırlığı her daim öneriyorum. Ben

bunca yıldır bu işi yapıyor olmama rağmen ön

hazırlığımı yine de hiçbir zaman eksik etmiyorum.

Bir çevirmenin diksiyonu çok önemli bu

açıdan baktığımızda sizce diksiyon eğitimi

alınmalı mı hem Türkçe hem sahip olunan

dilde? Siz böyle bir eğitim aldınız mı?

Ben kendim diksiyon eğitimi almadım ama evet,

yani diksiyon üzerine çalışma gibi bir isteğiniz

varsa bence kendinize yapacağınız çok değerli

bir yatırım olur. Sesli okumak çok etkin, yani

hem Türkçede hem de çeviri yaptığınız veya

yapmak istediğiniz dilde sesli olarak okumak da

o dildeki telaffuzunuzu mutlaka

geliştirecektir. Akıcılığınıza

katkıda bulunacaktır.

Türkiye ‘de yaz tatilinde annenizin

çektiği videonun bir

ay sonra gerçeğe dönüşmesi

ve Karayipler’de program

sunuculuğu yapmanız olayına

dayanarak kişinin bazen

bazı olayları üstüne çektiğine

inanıyor musunuz?

Evet, kesinlikle inanıyorum.

Çekim yasası. Gerçekten

bir şeyleri çok şiddetle istediğinizde

ve o enerjiyi evrene

gönderdiğinizde, evren size

bazen kısa bir süre içerisinde

bazen uzun bir zaman sonra

dönüş yapıyor ve bir takım

fırsatları önünüze sunuyor. Bu

fırsatları değerlendirip değerlendirmemeniz

size kalmış bir şey. Ama doğru fırsatlara evet dediğinizde bazı hayaller gerçek olabiliyor.

E tabii burada emek her zaman çok önemli, emek vermeden hiçbir şey olmuyor. Her daim

gerekli emeği vermemiz gerekiyor, gerekli zamanı harcamamız gerekiyor, bazı konularda kendimizi

geliştirebilmemiz için.

Hayatınızın sonuna kadar sahip olduğunuz dillerin dışında tek bir dil konuşmak zorunda

olsaydınız bu hangi dil olurdu?

Bu benim ana dilim olurdu. Sonuçta Türkiye’de doğdum, Türkçe olurdu. Çünkü anadilinin o hissiyatı,

anadilinin o kalpteki yeri çok başka. Türkçe benim hayatımda her zaman en önemli dil

olacaktır.

Son olarak öğrencilere ve yeni mezunlara vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?

Çevirmenin yeri çok önemli. Her daim kendinizden emin olun. Çevirmen bir toplantının çok

başarılı veya başarısız geçmesine çok katkıda bulunabilir. Dolayısıyla bir çevirmen olarak sizin

pozisyonunuz, yeriniz çok önemli. Yeri geldiğinde inisiyatif alın, yeri geldiğinde toplantıda eğer

bir şeyler aksıyorsa, o anda müdahale etmeniz gerekiyorsa müdahale etmekten çekinmeyin.

Örneğin, baktınız konuşmacı çok aşırı hızlı okuma yapıyor heyecandan dolayı burada bir mesaj

verebilirsiniz, konuşmacı daha yavaş konuşabilir mi çeviriyi etkiliyor, şeklinde. Kendinizden emin

olun, yarattığınız değerden emin olun. Ve bunu bu şekilde yansıtın. Çeviri gerçekten çok önemli

insanların birbiriyle iletişim kurmasına, şirketlerin birlikte iş yapmasına, ülkelerin anlaşmasına

kadar gidiyor. Dolayısıyla çok kutsal ve çok saygın bir meslek bu. Hiçbir zaman çekinmeyin, hiçbir

zaman güvensizliğe kapılmayın. Bu meslek çok değerli. Dediğim gibi işin küçüğü büyüğü yoktur,

her toplantının önemi çok büyük. Ön hazırlığınızı yapıp, en güzel şekilde yapabileceğiniz en güzel

işi çıkarın derim. Konfor alanınızdan çıkın, kendinize güvenin, cesaretli olun. Ve bu mesleği hep

birlikte daha yüksek yerlere taşıyalım. Herkese sonsuz başarılar diliyorum. Ve bu yolculukta emin

adımlarla ilerlemenizi diliyorum..

ÇevirWomen | 22 ÇevirWomen | 23



“Çeviri olmasaydı, kendi ülkemin sınırları ile sınırlı

kalırdım. Çevirmen benim en önemli müttefikimdir.

Beni dünyayla tanıştırıyor.”

- Italo Calvino

ÇevirWomen | 24 ÇevirWomen | 25



Moda ve İspanya

MODA .NAFİYE MERCAN

Bu ay moda köşemizde

İspanya’nın moda dünyasında

neler olduğuna bakacağız.

İspanyol kadınların

yaz aylarındaki giyim tercihlerini

puantiyeli, renkli tiril

tiril elbiseler ve espadriller

oluşturuyor. Ancak son

zamanlarda 90’lı yılların

jean etekleri de günümüz

sokak modasının vazgeçilmez

parçaları arasında yerini

alarak geri dönmüş gibi. Kış

mevsimlerinde ise siyah paltolar,

botlar ve kot pantolonlar

tercih edilmekte.

Turistlere Modaya dair bir

İpucu:

Söz konusu Madrid’deki

giyim tarzı olduğunda kesin

olan bir şey var ki, o da moda

mevsime göre yönetiliyor.

Kışın sıcak olsa bile, şortlu

insanları göremezsiniz çünkü

bu İspanyollara göre

démodé.

“Siyah” modası İspanya’da çıktı

Belki de bunu ilk kez duyuyorsunuz ama gerçek

şu ki, siyahın asaleti sadece Chanel veya Yves

Saint Laurent’e atfedilmemeli. II. Felipe döneminde

İspanya, Avrupa’nın çoğunluğu için bir

ilham kaynağıydı ve “bir İspanyol gibi giyinmek”

modaya uygundu. İşte o dönem siyah,

en büyük zarafetin belirleyici rengi oldu. Peki

neden siyah? Siyahın önemli bir yeri olmasının

nedeni İspanyolların sade ve iç karartıcı bir

toplum olmalarıyla ilgili değildi. Asıl sebep

ekonomikti!

Amerika’nın keşfinden önce, siyah giymek

servetin sembolü olarak görülüyordu çünkü

bakımı zor ve pahalı bir renkti. İspanyollar yeni

Dünya’da yer edindiklerinde, yoğun ve uzun

ömürlü bir siyah renk elde etmeyi mümkün kılan

bir bitki keşfettiler. İlerleyen zamanlarda ise II.

Felipe, siyah boyayı satmak ve İspanyol Tacı

için büyük karlar toplamak üzere siyahı modaya

uygun hale getirecekti. İşte böylece, siyah yeni

bir trend haline gelmişti.

Madrid Moda Haftası

Her yıl en seçkin İspanyol moda tasarımcıları

yeni koleksiyonlarını sunmak için Madrid Moda

Haftası’nda bir araya geliyor. Roberto Verino,

Ágatha Ruíz de la Prada ve Andrés Sardá,

David Delfín ve Hannibal Laguna gibi isimler

son yıllarda İspanyol modasının yeniden canlanmasında

önemli ol oynadılar.

Madrid Moda Haftası’ndaki bir gösteri biletinin

ne kadara mal olduğunu hiç merak ettiniz

mi? Madrid ve ICEX’İN (İspanyol şirketlerinin

globalleşmesini teşvik eden bir kuruluş) sübvansiyonları

nedeniyle yaklaşık 5.000 ila 7.000€

arasında ücretler değişmekte. Madrid moda

Haftası’nın tüm modellerinden sorumlu tek bir

kuaför olduğunu biliyor muydunuz? Söz konusu

kuaförün adı ise pembe saçlarıyla dikkat

çekmeyi başaran Beatriz Matallana. Kendisi

büyük bir kuaför ve makyaj sanatçısı ekibinden

sorumlu olmakla birlikte Shakira ile turneye bile

çıkmıştı.

ÇevirWomen | 26 ÇevirWomen | 27



İspanyol Giyim Sektöründe Kullanılan İfadelere Bakalım!

Mağazalara gitmeden önce, kıyafetlerle ilgili bazı ifadeleri ve kelime dağarcığınızı tazelemek isteyebilirsiniz.

Giyim sektöründe kullanılan, işimize yarayacak bazı ifadeler:

Talla: beden

Estrenar: ilk kez bir şeyler yapmak anlamına gelen bir fiil. Yani ilk kez bir şey giydiğinizde şöyle

dersiniz: lo estás estrenando!

Quedarle bien: bu fiil, kıyafetin üstünüzde iyi oturduğunu ve size yakıştığını ifade etmek için

kullanılır

Efectivo: nakit ödeme

Tarjeta: kredi kartı ile ödeme.

ÇevirWomen | 28 ÇevirWomen | 29



İyi bir çevirmen ninja gibidir; eğer varlığını hissetmezseniz

işini iyi yapıyor demektir.

ÇevirWomen | 30 ÇevirWomen | 31



#SaveRalphKÖŞE YAZISI .SÜMEYYE TOPAL

Merhaba Sevgili ÇevirWomen okuyucuları!

Bildiğini üzere geçtiğimiz ay dünya çapında özellikle sosyal medyada oldukça ses getiren senaristliğini

ve yönetmenliğini Spencer Susser’ın üstlendiği stop-motion türündeki kısa film SaveRalph

çok konuşuldu ve oldukça beğeni ve yorum aldı.

Filmin izleyicileri sosyal medyada çok fazla paylaştı.

Film dünyaca ünlü markalar ile

müşteriler arasında yeni bir tartışma başlattı.

Filmi izleyen birçok kişinin “acaba bende

Ralph ve arkadaşlarına zarar veren markalardan

alışveriş yaptım mı?” gibi sorular akıllarında

yer aldı. Sizlerin de bu konu üzerinde bir şeyler

yapma daha fazla can dostlarımızın üzerinden

testler yapılmaması konusunda harekete

geçmek istediğinizi biliyoruz. Bu konu hakkında

detaylı bilgileri sizinle paylaşmadan evvel

izninizle, bilmeyenler için SaveRalph nedir buna

açıklık getirmek istiyoruz.

Save Ralp kısa filmi ile dermatolojik testlerde

kullanılan tavşanlar konu ediliyor. Deney tavşanlarının

ele alındığı Save Ralph kısa filminde

deneyler esnasında yaşanan olumsuzluklara

dikkat çekiliyor. Ralph isimli bir tavşanın gündelik

hayatının anlatıldığı kısa filmde tavşanın

işe gitmesi ve bir laboratuvarda denek olarak

çalıştığı görülüyor.

Film, güzellik için hayvanların acı çekmemesi

ve ölmemeleri için önemli bir söz söyleyerek

sona eriyor. Deneklik yapan bir tavşanın anlattığı

hikâyede, tavşan Ralph karakterini, ünlü

yönetmen ve oyuncu Taika Waititi seslendiriyor.

Seslendirme kadrosunda ayrıca Zac Efron,

Ricky Gervais ve Olivia Munn başı çekiyor.

Tricia Helfer, Pom Klementieff ve Rodrigo Santoro’nun

da seslendirme kadrosunda yer aldığı

kısa film, Humane Society International’ın

başlattığı kampanya ile başladı.

Peki bizler Ralph ve arkadaşlarını kurtarmak,

onlara yapılan bu zulme sessiz kalmamak için

neler yapmalıyız?

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki piyasada oldukça

fazla marka var bunların önünü almak çok

kolay değil ama eğer bizler bu konuda bilinçlenirsek

ve buna göre ürünleri satın alırsak veya

almazsak sektör de bizlerin sesini duyacak ve

artık daha fazla can dostlarımıza zarar

gelmeyecek. Lütfen bu konuda bilinç sahibi

bireyler olarak yaptığımız alışverişlere dikkat

edelim ve etrafımızdaki dostlarımızı ve yakınlarımızı

da bu konuda bilinçlendirelim. Gelelim

alacağımız önlemlere…

Peki hayvanlar üzerinde testler yapmayan

markaları ve ürünlerini nasıl anlayacağız?

Cruelty-Free yazan veya küçük bir tavşan

logosu bulunan ürünlerde, bu ürünün üretim

sürecinin hiçbir aşamasında hayvanlar üzerinde

deney yapılmadığını ifade eder. Cruelty-Free ne

demek dersiniz, Cruelty-Free demek ‘hayvanlar

üzerinde denenmemiş’ anlamına gelmektedir.

Sadece Cruelty-Free yazan veya küçük bir tavşan

logosu bulunan ürünleri değil aynı zamanda

organik ve vegan olan ürünleri hem sağlığınız

için içeriğinden emin olduğunuz ürünleri satın

alabilir gönül rahatlığı ile kullanabilir hem de can

dostlarımızı kurtarabilirsiniz.

Peki Vegan kozmetik ne demek?

ÇevirWomen | 32 ÇevirWomen | 33



Vegan kozmetik, hayvansal ya da hayvanlardan

dolaylı olarak elde edilen (süt, yumurta, bal gibi)

hiçbir içeriği formülünde bulundurmayan kozmetik

ürünlerini ifade eder. Vegan ve vejetaryan

ürünler arasında da fark vardır. Vejeteryan kozmetik

ürünleri hayvanlardan dolaylı olarak elde

edilen içerikleri formüllerinde barındırabilir. Ama

her iki ürün grubunda da hayvanlar üzerinde test

yapılmaz. Yani cruelty-free ürünlerdir.

Ürünleri satın alırken üstlerinde ‘Cruelty-Free’

ya da ‘Leaping Bunny’ yazanları, tavşan logosu

bulunmasına dikkat ederek ve eğer vaktiniz

varsa cruelty free peta’nın oluşturmuş olduğu

“Companies Test Do Animals” başlıklı belgeyi

inceleyip, okursanız can dostlarımıza

markalar tarafından yapılan zulme sessiz kalmamış

olursunuz. Vakti olmayanlar www.crueltyfree.peta.org

sitesinden arama kutusundan

veyahut telefonlarınıza, tabletlerinize ‘crueltyfree

cutter’ uygulamasını indirerek de markaların

hayvanlar üzerinde test yapıp yapmadıklarına

dair bilgiye ulaşabilirsiniz.

Siteden Nasıl arama yapabilirim?

Peta’nın sitesine girdiğinizde sizi bir arama

kutusu karşılıyor. Bu arama kutusuna arattırmak

istediğiniz markanın ismini yazıp arama tuşuna

tıklıyorsunuz. Yapmış olduğunuz aramanın

sonucunda site size marka hakkında olumlu ya

da olumsuz bilgi veriyor.

Eğer markanın adının altında İngilizce “Warning!

This company DOES test on animals”

şeklinde bir uyarı veriyorsa bunun anlamı “Uyarı!

Bu şirket hayvanlar üzerinde test yapıyor”

demek oluyor. “This company DOES NOT test

on animals” şeklinde bir uyarı

.

veriyorsa bunun

anlamı da “Bu şirket hayvanlar üzerinde test

yapmıyor” demek oluyor.

Kaynak:

makyajtrendi.com

miliyet.com

crueltyfree.peta.org

Güzellik uğruna hiç bir hayvan acı

çekmemeli...

ÇevirWomen | 34 ÇevirWomen | 35



. NE KONUŞTUK?

Geçtiğimiz ayın en çok konuşulan başlıklarını

sizin için derledik. Keyifli okumalar dileriz...

Belçika’nın başkenti

Brüksel’de, “1 Nisan

şakası” amacıyla

sosyal medya

üzerinden duyurulan

ve maskesiz, mesafesiz

gerçekleşeceği belirtilen

“La Boum Dans

Festivali” kontrolden

çıktı.

Polis Teşkilatı, terör ve

suçla mücadele envanterine

eklenen Atak helikopterinin

komutasını Pilot Komiser

Yardımcısı Özge Karabulut’a

devretti. 9 haftalık

sıkı bir eğitimden sonra

kokpite geçen Karabulut,

Türkiye’nin ilk kadın taarruz

helikopter pilotu olarak

tarihe geçti.

ABD’nin Minnesota eyaletindeki

davada jüri, eski polis memuru

Derek Chauvin’i, George

Floyd’un ölümüne neden olmaktan

2’nci ve 3’üncü derece

cinayetten suçlu buldu.

23 Nisan Ulusal Egemenlik

ve Çocuk Bayramı Kutlu

Olsun!

En iyi Film kategorisinde Oscar’a layık

görülen film, Hong Kong protestolarını

konu alan Nomadland adlı yapım oldu.

En İyi Yönetmen Ödülü de Nomadland

filminin yönetmeni Chloe Zhao’ya verildi.

Chloe Zhao, bu kategoride Oscar

alan ilk Asyalı kadın oldu.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30

‘Tavşan Ralph’ kısa filmi sosyal medyanın

gündemine oturdu. Başta

kozmetik olmak üzere insan sağlığı

için deneylerde kullanılan test hayvanlarına

yaşatılan eziyete dikkat çekmek

isteyen kısa animasyon film tartışmaları

da beraberinde getirdi.

İngiltere Kraliçesi Elizazbeth’in eşi

Edinburgh Dükü Prens Philip, 99

yaşında yaşamını yitirdi.

Ramazan başladı. Hoş geldin, Ey

Şehr-i Ramazan!

Danimarka İlaç

Ajansı’nın Farmakoloji

Bölüm Direktörü Tanja

Erichsen Oxford

Üniversitesi ve Astra-

Zeneca tarafından COV-

ID-19’a karşı geliştirilen

aşının kullanımını durdurulmasına

yönelik

düzenlenen basın toplantısı

sırasında aniden

fenalaşarak bayıldı.

Her yıl şölen havasında bir kutlamayla

yeni yaşına giren İngiltere

Kraliçesi 2’nci Elizabeth

95 yaşına bastı. Prens Philip’i

son yolculuğuna uğurlayan

Kraliçenin yas tutmaya devam

edeceği açıklandı.

ABD Başkanı Joe Biden, 1915

yılındaki Ermeni tehcirini

“soykırım” olarak niteledi.

Böylece Biden, 1981 yılında

aynı sözcüğü kullanan Ronald

Reagan’dan bu yana “soykırım”

diyen ilk ABD başkanı oldu.

ÇevirWomen | 36 ÇevirWomen | 37



“Çeviri yalnızca sözcüklerden ibaret değildir:

bütün bir kültürü anlaşılır kılma meselesidir.”

- Anthony Burgess

ÇevirWomen | 38 ÇevirWomen | 39



Çevirmenlik Yazarlıktır

KÖŞE YAZISI .BÜŞRA ÖLMEZ

buluyorsak bu çevirmenin başarısıdır. Bu konu gündem olsaydı eminim ki ezici bir çoğunluk

yazarın başarısı olduğunu ve çevirmenin onu alıntıladığını söyleyecekti. Peki o zaman yazar metnini

Türkçe yazmadıysa, “çeviri” adını verdiğimiz Türkçe metin kime aitti?

Kafalarda deli sorular…

Ayşe Ece’nin makalesi üzerine birkaç araştırma yaptım. Bu konu ile ilgili çok farklı düşüncelere

rastladım. Ben gibi düşünenlere sempati duydum. Mesela Meksikalı Juan Villoro şöyle söylemiş;

“Çevirmen komutları veren sesten yoksundur, bir başkasının sesiyle uyuşur, onu ele geçirir, anlar;

kendini ona teslim etmeden onu yeniden üretmenin yolunu arar. Bir köle değildir, bir yorumcudur.”

Çevirmenler yazardan farklı olarak kendi sesinden yoksun gibi görünebilirler, ama özgünlükten

yoksun değiller; çünkü çevirmenin konumu da aynı şeyi söylemek için çoğu zaman taklit edilemez

olan kendine has bir çözüm bulmayı gerektirir. Sonuç olarak yazarlar sözcükler dışındaki

.

dünyayı

sözcüklere aktararak, çevirmenler de sözcüklerin dünyasındaki metinleri farklı dillere taşıyarak

“biricik” metinler üretirler, ister bu metinler “özgün” ister “çeviri” olarak nitelensinler.

‘Çevirmenlik yazarlıktır’ dedim, çünkü şüphesiz

özgün eserin sahibi kadar çevirmende eserin

sahibidir. Nobel ödüllü Meksikalı yazar ve şair

olan Octavia Paz, bu konudaki düşüncelerimi

özetlemiş aslında; “Her çeviri birbirinden farklı

olduğundan, tüm metinler biriciktir. Buna göre

her çeviri, belli ölçüde olmak üzere, bir buluş

sayılır ve biriciklik niteliğini taşıyan bir metin

oluşturur.”

Fransız Denemeci Roland Barthes yazarların

kelimeleri birbirine karıştırdığını ve sürekli kavga

ettirdiğini söylüyor, çevirmenlerde öyle

yapmıyor mu zaten? Çeviri de yazı gibi kelimelerden

yapılır ama, yazı gerçekleri ve fantezileri

söze çevirir, çeviri ise sözleri başka sözlere

çevirir. Yazarlar kendi iç dünyasının çevirmeni

olurlar. Düşüncelerini, duygularını, olmasını istediği

şeyleri yazıya dökerler yani iç

dünyalarını çevirirler. Çevirmenlerde yazarların

iç dünyasındaki kelimeleri dönüştürerek yeni bir

metin ortaya çıkarır o yüzdendir ki tartışmasız

‘Çevirmenlik yazarlıktır.’

Bu söylemi belki yazarlar kabul etmeyecektir

ama bu su götürmez bir gerçektir. Ayşe Ece’nin

bu konudaki makalesini okuduktan sonra

düşündüm ve şu soruları bir yazarla tartışma

isteği uyandırdı bende. ‘Acaba bir çevirmen,

eğer metni bir ölçüde dönüştürüyorsa, onu bir

bakıma “yeniden yazmış” sayılamaz mı?’ ya da

‘Bir yazar, romanını önce bir dilde yazıp daha

sonra başka bir dilde yeniden yazıyorsa, yaptığı

işlem bir çeviri sayılabilir mi?’ Bu sorulara bir

yazar nasıl cevap verirdi merak ettim doğrusu.

Bence ilk söyleyeceği şey ‘çevirmenlikle

yazarlık karıştırılmamalı’ olurdu. Çünkü eserinin

iki yazarı olsun istemezdi.

Yazarlık çevirmenlikten üstün değildir, altında

da değildir. Eşit seviyededirler. Türkçeye başka

bir dilden çevrilmiş bir edebiyat eserinin dilini,

üslubunu, anlatım tekniklerini başarılı

ÇevirWomen | 40 ÇevirWomen | 41



“Her dil bir dünyadır. Çeviri olmasaydı sessizlik

sınırlarıyla çevrili dünyamızda yaşıyor olurduk.”

- George Steiner

ÇevirWomen | 42 ÇevirWomen | 43



Dizi/Film/Podcast Önerileri

BU AY .ELİF MELİS BABAT

Dergimizin Bu Ay kısmında yer vereceğimiz önerilerimiz bu sefer İspanyolca dilindeki

yapımlardan oluşacak. Çoğunuz eminim ki Netflix ve benzeri platformlarda İspanyol dram

dizilerinin (ve filmlerinin de) nasıl rüzgarlarını estirdiklerinin farkındasınız. Bunun sebebi ise

bence, İspanyolların ve İspanyolca konuşan ülkelerin, dram, entrika ve aşk üçlsünü bir

yapımda birleştirmekte yetenekli olmaları. Sözü daha fazla uzatmadan keyifle izleyeceğiniz

önerilerimize geçelim. Vamos!

DİZİLER

Valeria (2020- IMDb 6.2 / Komedi – Romantik

Tatlı mı tatlı, şirin mi şirin bir dizi karşınızda. Bir

cumartesi gecesi sıkıldıysanız ve arkadaşlarınızla

toplanıp bir dizi izleyelim diyorsanız

aradığınızı buldunuz. Valeria dizinin adı üstünde

ana karakter, dizide Valeria’nın ve üç kız arkadaşının

iş ve aşk hayatlarıyla ilgili problemlerini

ve bunlarla nasıl başa çıktıklarını izliyoruz. Çoktan

uzun süreli bir ilişkide olan Valeria’nın ilişkisi

de kötüleşmeye devam ettikçe ve yazması

gereken kitap için de bir konu bulamadıkça

hayatı sarpa sarmaya başlar. Ta ki bir yakışıklıyla

tanışana dek. Eğlenmek için dizi arayışındaysanız

bu dizi tam sizlik.

Las Chicas Del Cable / Cable Girls (2017-

2020 IMDb 7.6 / Romantik – Dram)

Bu dizi benim İspanyol dizilerine aşık olmama

öncülük etmiş dizidir. Hatırlıyorum da diziyi

ilk keşfettiğimde tüm gece uyanık kalıp 2 sezonunu

da bitirmiştim. Yine Valeria’ya benzer

şekilde ana karakterlerimiz dört kız arkadaştan

oluşuyor ancak bu bir dönem dizisi. 1928

yılında Madrid’de dört yakın ve feminist kız

arkadaşın aşk hayatlarındaki kaosun yanında o

dönemlerde kadın olarak özgürlükleri için verdikleri

savaşı da izliyoruz. Demem o ki bu dizide

ne ararsanız var. İspanyol dramı, 1928 yılında

esen bir feminizm rüzgarı ve aşk, bolca aşk.

Monarca (2019-2021 IMDb 8.0 / Dram):

Bu dizi tam anlamıyla bir aile dramı. Meksika’nın en büyük tekila imparatorluğuna sahip

bir aileyi izliyoruz. Ana María 20 sene sonrasında Meksika’ya babasının ricası üzerine

dönmesi bu tekila imparatorluğunun kimin üzerine geçeceği ile ilgili soruları beraberinde

getirir. Sonrasında çıkan karışıklıklarla hem aile ortamı hem Ana María’nın ABD’deki

düzenli hayatı sarpa sarmaya başlar.

Velvet (2013-2016 IMDb 8.1 / Romantik – Dram)

Bu dizi sizi ekrana kilitleyecek. Yine bir dönem dizisi ile karşınızdayım. Dizinin ana konusu

Galerías Velve ismindeki ülkenin en ünlü moda şirketlerinden birisinin varisi Alberto

Márquez ve bu şirkette terzi olarak çalışan Ana Ribera’nın arasındaki aşk hikayesi. Dizinin

1950’lerde geçmesinden dolayı da (1950’lerin modası vazgeçilmezdir) muhteşem kostümler ve

kıyafetlerden etkileneceksiniz. Bu tatlı dizi aşkıyla, dramıyla, kıyafetleriyle kalbinizi çalacak.

ÇevirWomen | 44 ÇevirWomen | 45



La Casa De Las Flores / House of Flowers

(2018-2020 IMDb 7.7 / Komedi-Dram)

Bu bir kara komedi dizisi. Dizi insan tiplemeleri

açısından oldukça zengin. Renkli renkli

karakterleri ve olayları ile gözünü ayırmadan

izleyeceksiniz bu Meksika dizisini. Dizi oldukça

varlıklı ve Meksika’da en ünlü çiçek satıcısı olan

ailenin etrafında dönüyor. Kocasının metresi ve

bu metresle ilgili kötü sırlar ortaya dökülmeye

başladıkça ailenin başındaki annenin bunları

gizlemeye ve ailenin mükemmel görüntüsünü

devam ettirmek için elinden geleni yapmasıyla

ilgili. Keyifli ve uzun soluklu bir dizi, çok

seveceksiniz!

Sky Rojo (2021- IMDb 6.4 / Aksiyon)

Güçlü ve kendi ayakları üstüne sapasağlam

basan kadınlar mı izlemek istiyorsunuz? Bu dizi

üç hayat kadınının kendilerini çalıştıran adamlara

zarar vererek hayatlarını değiştirmeleri için

savaşmalarını anlatıyor. Elbette bu adamlar

bunun üstüne kadınların peşine düşüyor. Dizi

bambaşka hayatlar, geçmişler yaşamış bu üç

kadının mücadelesiyle ilgili. Çok yeni olan bu

diziyi kaçırmayın ve hemen izleyin. Sonrasında

kendinizi arkadaşlarınıza önerirken bulacaksınız.

Club de Cuervos / Club of Crows (2015 IMDb

8.2 / Komedi – Dram)

Bu pandemide hayat bizi güldürmedi benim

gülmem lazım diyorsanız size güzel bir dizi

önerim var: Club of Crows. Entrika, hırs, mücadele

dolu bir dizi. Ana karakterlerimiz Chava

ve Isabel isimli iki kardeş, konu ise bu iki

kardeşe bir futbol takımının miras kalması. Evet,

babalarının ölümü üzerine iki kardeş bu futbol

takımı için varlarını yoklarını ortaya koymaya

başlarlar. Espri anlayışı, kadrosu, konusu her

şeyiyle oldukça ilgi çekici ve kaliteli bir dizi.

Kaçırmayın derim.

Criminal Spain (2019- IMDb 6.9 / Suç-

Gizem)

Bu adından da anlaşılabileceği üzere bir polisiye

dizisi. Bu dizinin farklı ülke yapımları da

bulunmakta, örneğin; Criminal France. Dizinin

her sezonu üç bölümden oluşuyor. Ve hepsinde

her şey aynı sorgu odasında geçiyor. Dizide

izlediğimiz ve gördüğümüz başka hiçbir mekan

yok. Tamamen sorgulama odasını izliyoruz.

Böyle diyince gözünüzü korkutmuş olabilirim,

tek odada sıkıcı bir sorgulama süreci izleyecekmişsiniz

gibi. Ancak durum hiç de öyle değil,

sorgulama süreci boyunca diziyle birlikte siz

de kafanızı yoracaksınız ve kendinizi kaptıracaksınız.

Atıştırmalıklarınızı kapın ve diziye

başlayın!

Desenfrenadas (2020- IMDb 7.4 / Komedi)

Yine bir kız arkadaş grubu hikayesi ile karşınızdayım.

Ama ne yapayim bu kadar güzel olmasalarmış.

Hem pandemi dolayısıyla kendi

arkadaşlarımızdan uzak kaldıkça böyle dizilere

daha çok çekiliyormuş gibi hissediyorum. Neyse

lafı uzatmadan konuya geçeyim. Üç yakın

arkadaş hayatlarındaki sorunlardan uzaklaşmak

için bir yolculuğa çıkmaya karar verirler. Bu yolculukta

onları çok harika ve bir o kadar da garip

şey karşılayacaktır, buna aralarına davetsiz bir

misafirin katılması da dahil.

If I Hadn’t Met You / Si no t’hagués conegut

(2018 IMDb 7.7 / Romantik- Fantastik)

Bu 10 bölümlük, tek oturuşta izleyebileceğiniz

inanılmaz keyifli bir dizi. Hatta belki de fazla

keyifli. Bu dizide tüm ailesini trajik bir kazada

kaybetmiş bir adamı izliyoruz. Asıl konu bu

adam ailesinin hayatta olduğu alternatif evrenlere

gitmenin yollarını bulduğunda başlıyor. Ve

bu evrenlerde onları o kazadan kurtarmak için

yollar arıyor. Daha fazla konuşursam çok ipucu

vermiş olacağım için sadece bu kadarla

bırakıyorum ve sizi diziyi izlemeye uğurluyorum.

Bonuslar: Vis is a Vis (2015-2019 IMDb 8.2 /

Gerilim – Dram), Narcos (2015 -2017 IMDb 8.8 /

Suç- Dram ), Fugitiva (2018 IMDb 5.7 / Suç).

FİLMLER

Pan’s labyrinth / El laberinto del fauno (2006

IMDb 8.2 / Dram-Fantastik)

Bu garip filmi kesinlikle izlemelisiniz. Film 1944

yılında iç savaştan beş yıl geçmesine rağmen

hala toparlanamamış İspanya’yı konu alıyor.

Halkı derken aslında demek istediğim masumları,

çocukları konu alıyor. Üvey babasından

nefret eden Ofelia bunlardan kaçabilmek için

kendine büyülü bir dünya kurar. Ancak bu

büyülü dünya hayal ettiğiniz gibi masalsı bir yer

değil, karanlık ve soğuk bir yer. Ofelia’nın bu

fantastik dünyada hüküm sürmesi için geçmesi

gereken bazı testler bulunmaktadır. Keyifli ve

özellikle çekimleri açısından oldukça doyurucu

bir film.

ÇevirWomen | 46 ÇevirWomen | 47



El Hijo (2019 IMDb 5.4 / Gerilim- Gizem)

Bu filmle birlikte İspanyol yapımlarda gerçekten

iyi gerilim filmleri konusunda bir cevher olduğu

ile ilgili düşüncemde siz de bana katılacaksınız.

Bu filmde karısıyla birlikte bir çocuk isteyen

ressam Lorenzo’yu izliyoruz. Her şey iyi güzel

giderken, karısı da hamile kalmışken bazı şeyler

garipleşmeye başlar. Lorenzo karısının tavırlarında

bir farklılık hisseder. Bu gerginlik hamilelik

boyu devam ettikten sonra doğum ile birlikte

bambaşka bir hal alır.

El Cuerpo (2012 IMDb 7.6 / Gerilim)

Bu filmin kelime anlamı ‘Ceset’. Direkt adından

anlaşılacağı gibi bir cesetle ilgili. Öldüğü gün

morgda cesedi kaybolan bir kadın ve onun kocasıyla

ilgili bu film. Cesedin kaybolması üzerine

dedektif bu aileyi araştırmaya başladıkça,

herkesin sırları ve gerçek kişilikleri yüz üstüne

çıkmaya başlar. Gerim gerim gerileceğiniz bu

filmi gözünüzü kırpmadan izleyin. Özellikle

sonuna çok dikkat edin, harika ve şok edici bir

son ile karşı karşıya kalacaksınız.

Vivir es fácil con los ojos cerrados/Living

is easy with eyes closed (2013 IMDb 7.0 /

Komedi – Macera)

John Lennon hayranlarını duyar gibiyim

bu yazıyı yazarken. Filmin adı Easy With

Eyes Closed, John Lennon’ın en meşhur

parçalarından biri olan Strawberry Fields Forever’da

geçiyor. Film de çıkarabileceğiniz gibi

John Lennon ile bağlantılı. 1966 yılında büyük

bir John Lennon hayranı olan Antonio onunla

tanışmak için yola çıkar. Ancak bu yolculuk iki

kaçağı yanına almasıyla şekil değiştirecektir.

Volver (2006 IMDb 7.6/ Dram)

Güzeller güzeli Penélope Cruz’un bir filmi bu.

Güçlü kadınlar üzerine olan bir film. Hayatını

çok zor koşullarda geçirmiş ama hala ayakları

üstünde duran Raimunda, ailesine bakabilmek

için birden fazla işte çalışmaktadır. Ablası Sole,

onun kadar güçlü değil, daha kırıgandır, ancak

o da kuaförlük yaparak para kazanmaya çalışır.

Bu iki kardeş bir gün halalarının ölüm haberini

alır. Cenazede onları derinden sarsacak bir şey

beklemektedir. Beğenmekten öte seveceğiniz,

nefessiz izleyeceğiniz bir film bu. İçeceğinizi alın

ve izlemeye koyulun.

7 años (2016 IMDb 6.8 / Dram)

Bu film aslında sık sık rastladığımız, tek odada

bir grup insan arasında geçen filmlerden. Dört

arkadaş yolsuzluğa bulaşmış durumdadır ve

suçları için birinin hapise girmesi gerekmektedir.

Birisi suçu kabul ederse diğerlerini kurtaracak

ve 7 sene hapis yatacaktır. Peki sizce buna

nasıl karar verecekler?

Bonuslar: Y Tu Mamá También (2001 IMDb 7.6

/ Dram), Perdiendo El Norte (2015 IMDb 5.8 /

Komedi), Soltera Coicidada (2018 IMDb 6.2 /

Komedi –Romantik)

İspanyolca Öğrenme Amaçlı Podcastler:

Duoling Spanish Podcast:

Duolingo dil öğrenme uygulamasını hepiniz bir

yerlerden duymuş olabilirsiniz. Bu uygulama

İspanyolca ve Fransızca için ücretsiz podcastler

düzenliyor. Hepsinde orta seviyede bir

İspanyolca kullanarak gerçek olaylar anlatılıyor

konuşmacı tarafından. Keyifli, öğretici ve sizi

gülümsetecek bir podcast bu.

Coffee Break Spanish:

Evet, bu podcasti önceki sayılarımızda da önermiştim.

Ama gerçekten etkili olduğu için öneriyorum.

Yine öncesinde de bahsettiğim gibi iki

konuşmacımız her sezon farklı bir konsepte dili

bize öğretmeye çalışıyor. Bu ister metin okuyup

onun üzerinden gitmek olsun ister sokak röportajı.

News in Slow Spanish:

Bu podcast de yine yukardaki gibi çoğu dilde

serisi olan bir podcast. Bu da yine ne kadar etkili

olduğunun bir kanıtı. Podcast sadece sıkıcı

ve zor kelimeler içeren haberlerden oluşmuyor

aksine oldukça eğlenceli ve ilgi çekici olayları

bize yine orta seviye bir İspanyolca ile aktarıyor.

Evde herhangi bir iş yaparken kulaklıklarınızı

takıp dinleyebilirsiniz.

İleri Düzey İspanyolca Podcastler:

Neteando con Kate y Jessica:

Neteando ‘bir şeyi olduğu gibi anlatmak’ anlamına

geliyor. Konuşmacılar Meksikalı oyuncu

Kate del Castillo ve Jessica Maldonado’dan

oluşuyor. Bu podcast bu harika iki kadın ve her

bölümde olan bir misafir ile sizi kahkahalara

boğacak.

Entiente Tu Mente:

Meditasyon tadında bir podcast bu.

Konuşmacılardan biri psikoloji öğrencisi Luis

Muiño, bir diğeri Molo Cebrián ve üçüncüsü de

bir terapist olan Mónica

Gonzalez. Bu üçlü her

bölümde farklı sorunlar

üzerinde duruyor ve

öneriler veriyor.

La Redada:

Popüler kültürün her

dalıyla ilgili bölümler

bulabileceğiniz

bir podcast.

Konular dizi

filmden ilgili

çekici tarihsel

içeriklere

kadar

uzayabiliyor.

ÇevirWomen | 48 ÇevirWomen | 49



Sia- Elastic Heart/ Duyarsız Kalp

And another one bites the dust

Ve bir başkası daha bu savaşta son nefesini verir,

But why can I not conquer love?

Neden aşkta zafere ulaşamıyorum?

And I might’ve got to be with one

Oysaki, birbirimiz için yaratıldığımızı düşünmüştüm.

Wanted to fight this war without weapons

Bu savaşta silahsız savaşırız istemiştim.

And I wanted it, I wanted it bad

İstedim, onu deli gibi istedim.

But there were so many red flags

Etrafta birçok tehlike işaretleri vardı.

Now another one bites the dust

İşte şimdi bir başkası daha bu savaşta son nefesini

veriyor

Yeah, let’s be clear I’ll trust no one

Onun için açık konuşalım, hiç kimseye güvenemem.

+++++++++

You did not break me

Hayır beni kırmadın,

I’m still fighting for peace

Hala barış için mücadele ediyorum.

I’ve got thick skin and an elastic heart

Duyarsız bir kalbim var ve kendi yarama merhem olabilirim.

But your blade it might be too sharp

Çok zor olabilirsin,

I’m like a rubber band until you pull too hard

Ben bir lastik gibiyim, sen hızlıca çekersen

I may snap and I move fast

Kopabilir ve hızla fırlayabilirim

But you won’t see me fall apart

Ama zerrelere ayrıldığımı göremeyeceksin

Cos I’ve got an elastic heart

Çünkü artık kalbim acımıyor/duyarsız

++++++++

I’ve got an elastic heart

Kalbim duyarsız,

Yeah, I’ve got an elastic heart

Evet duyarsız bir kalbim var

And I will stay up through the night

Tüm gece ayakta olacağım

Let’s be clear won’t close my eyes

Açık olalım, gözlerimi dahi kırpmayacağım

And I know that I can survive

Ve biliyorum ki hayatta kalabilirim

I’ll walk through fire to save my life

Hayatımı kurtarmak için tüm zorluklara göğüs gereceğim

And I want it, I want my life so bad

İstiyorum, yaşamayı deli gibi istiyorum

I’m doing everything I can

Elimden geleni yapacağım

Then another one bites the dust

Ve sonra bir başkası daha bu savaşa yenik düşer,

It’s hard to lose a chosen one

Bu savaşı kaybetmek gerçekten zor

++++++

nakarat(*2)

Çeviri: Mervenur Ekmekçi

ÇevirWomen Dergisinin Nisan Sayısı

Kazananı Mervenur Ekmekçi’yi tebrik

ediyoruz. Başarılarının devamını dileriz.

Güzel bir çeviri ile bu ay ki dergimizi noktalayalım. John Compere’den Personal Excellence Oath.

Kişisel Mükemmellik Andı

Ben dünyaya geldiğim genetik yapıyla, yaşamımı oluşturan tüm deneyimlerimin bir toplamıyım.

Deneyimlerimin bazıları iyi, bazıları kötü ama hepsi benim. Şu anda olmayı hak ettiğim kişiyim.

Yaşamım, konumum ve çevreme olan etkim, kendi seçimlerimin bir yansıması. Eğer tümüyle olabileceğim

kişi değilsem; bu daha yükseğe ulaşmayı seçmediğim içindir.

Değiştiremeyeceğim, geçmişte yaşayamayacağım ya da garantilemeyeceğim geleceği bekleyerek

zaman yitirmemeye ve tüm sahip olduğum şeyleri günün gerçekliğinde yaşamaya kararlıyım. Her

şeyin üstesinden gelemeyebilirim, ama bazı şeyleri iyi yapabilirim. Elbette her şeyi de iyi

yapamayabilirim, ama bazı şeylerin üstesinden pekala gelebilirim. Sürekli kazanacağımı garanti

edemem, böyle bir beklenti içinde olamayacağımı da biliyorum.

Ama şunun için söz verebilirim: Kaybetmenin, yaşamımda bir alışkanlık haline gelmesine izin vermeyeceğim

ve eğer kaybedersem, bu yürekliliğimi kaybetmek anlamına gelmeyecek. Böylece,

yaşamı dimdik ve yüreklilikle karşılayacak, onu tüm benliğimle duyumsayacak, büyük düşünecek

ve tüm varlığımla çabalayacağım... Başarılarım belki de insanlık tarihinin yönünü değiştirmeyecek,

Ama şuna kesinikle inanıyorum; girişimlerimle kendi geleceğimi değiştirebilirim

Kendimi bu sözü gerçekleştirmeye adıyorum.

John Compere

ÇevirWomen | 50 ÇevirWomen | 51



Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!