17.04.2021 Views

EDEBİYAT PROJEM

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.


ÖN SÖZ

Sevgili Okuyucular,

Bu ayki dergimde Türk tarihinin önemli

dönemlerinden biri olan Tanzimat Dönemi'nde

edebiyatın nasıl olduğu hakkında bilgi vermeye

çalıştım.Bu dergimin amacı ; Tanzimat'ın Türk

Edebiyatı'na yapmış olduğu katkıları sunmak,

hu dönemdeki türlerin gelişimi hakkında bilgi

vermek ve değerli sanatçılarımızı sizlere

tanıtmaktır. Okurken keyif alacağınız bir dergi

olması dileğiyle...

Özlem DEMİR

Başyazar


İÇİNDEKİLER

• Tanzimat Edebiyatı Oluşumu

• Tanzimat Edebiyatı Hazırlık Dönemi(1839-1860)

• Tanzimat I. Dönem Özellikleri

• Tanzimat I. Dönem Sanatçıları

• Tanzimat II. Dönem Özellikleri

• Tanzimat II. Dönem Sanatçıları

• Tanzimat Edebiyatı'nda Şiir

• Tanzimat Edebiyatı'nda Nesir

• Tanzimat Edebiyatı'nda Hikaye ve Roman

• Tanzimat Edebiyatı'nda Tiyatro

• Tanzimat Edebiyatı'nda Gazetecilik

• Tanzimat Edebiyatı'nda Eleştiri

• Tanzimat Edebiyatı'nda Mizah ve Yergi

• Kaynakça


TANZİMAT EDEBİYATI (1860 – 1896)

Tanzimat Edebiyatı'nın Oluşumu

Osmanlı İmparatorluğu 18.

Yüzyıldan itibaren Batılı

devletlerin gösterdiği ekonomik,

bilimsel ve endüstriyel gelişmeleri

yakalayamamış ve Batı’nın

gerisinde kalmıştır. Askeri ve

ticari alanda da gerileme baş

göstermiştir. Zaman zaman

uygulanmaya çalışılan reform

çalışmaları gerileme

durdurulmaya çalışıldı ve 3

Kasım 1839 tarihinde Tanzimat

Fermanı (Gülhâne Hatt-ı

Hümâyun’u) ilan edildi. Bu

fermanla yönetim, maliye,

askerlik gibi alanlarda Batılı

anlamda değişiklikler

gerçekleştirildi.

Tanzimat Fermanı’nın

ilanıyla başlayan bu yükseliş

edebiyata da yansımıştır.


Tanzimat Fermanı 'nın ilanı sonrasında Batı’ya,

özellikle Fransa’ya öğrenim görmek için gönderilen ve Batı

kültürüyle yetişen aydınlar, Türk edebiyatı yolunda yeni

eserler vermeye çalıştılar. 1860’ta Şinâsi ve Âgâh

Efendi’nin çıkarmaya başladıkları Tercümân-ı Ahvâl

gazetesi ile Batı’ya yönelen edebiyatımız başlamış oldu.

Tercümân-ı Ahvâl gazetesiyle başlayan bu edebiyata

“Tanzimat Edebiyatı” adı verilmiştir. Tanzimat Dönemi

Edebiyatı; üç dönemde incelenebilir:


1. TANZİMAT EDEBİYATI HAZIRLIK DÖNEMİ (1839 – 1860):

Bu dönem Batı edebiyatı ile Türk aydınının çeviriler

yoluyla ilk kez yüz yüze geldiği

dönemdir. Şinasi, Fransızcadan

manzum olarak Türkçeye

çevirdiği bazı şiirleri, asıllarıyla

birlikte “Tercüme-i Manzume”

adlı eserinde toplamıştır. Yusuf

Kamil Paşa, Fenelon’dan

“Telemak” adlı romanı çevirmiştir. Böylece edebiyatımıza

çeviri yoluyla "ilk roman" kazandırılmıştır (1859).

İlk gazeteler de bu dönemde

çıkarılmıştır. İlk resmi Türkçe gazete

olan Takvim-i

Vakayi (1831),

yarı resmi Türkçe

gazete olan

Ceride-i Havadis

(1840) bu

dönemin

ürünleridir.

TAKVİM-İ VAKAYİ

CERİDE-İ HAVADİS


İlk yerli tiyatro eseri olan “Şair

Evlenmesi” bu dönemde Şinasi tarafından

1859’da yazılmıştır.

2. TANZİMAT EDEBİYATI BİRİNCİ DÖNEM GENEL ÖZELLİKLERİ

Bu dönem, ilk özel gazete

Tercümân-ı Ahvâl ile başlar.

Bu dönemde Türk

edebiyatına yön veren önemli sanatçılar yetişmiştir.

Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi,

Ahmet Vefik Paşa ve Şemsettin Sami gibi önemli sanatçılar

bu dönemde yetişmiş ve Türk edebiyatına pek çok ölümsüz

eser kazandırmışlardır.

“Toplum için sanat” anlayışı benimsenmiştir.

Edebiyat, toplumu eğitmede bir araç olarak kullanılmıştır.

Toplumsal konular olan yurt, ulus, özgürlük, hak,

adalet, devlet, eşitlik gibi konular ilk kez işlenmiştir.


Yazı dilinde konuşma dilinin kullanılması ilk kez

bu dönemde amaçlanmıştır. Ancak bu alanda yeterince

başarılı olunamamış, bu fikir ancak Milli Edebiyat

döneminde gerçekleşmiştir.

Hece ölçüsünün ulusal nazım ölçüsü olduğu

görüşünde fikir birliğine ulaşılmış; ancak aruz ölçüsü bir

türlü terk edilememiştir. Hece ölçüsü amaçlansa da daha

çok aruz ölçüsüyle şiirler yazılmıştır.

Makale, anı, eleştiri, tiyatro, hikâye, roman gibi yazı

türleri edebiyatımıza bu dönemde, girmiştir. Bu türlerin

Batılı anlamdaki ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir.

Divan Edebiyatı’nda önemli yer tutan söz

sanatlarının süs olarak değil, gerektiği yerde

kullanılmasına önem verilmiş, bu söz oyunları büyük

ölçüde terk edilmiştir.

Parça güzelliği yerine bütün güzelliğine önem

verilerek şiire ilk kez bağımsız adlar verilmiştir.

"Göz için uyak" anlayışı sürmüştür.

Batılı edebi akımlar edebiyatımıza girmeye başlar.

Özellikle klasisizm ve romantizmin etkileri görülür.

Klasisizm: Şinasi, Ahmet Vefik Paşa

Romantizm: Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi


TANZİMAT EDEBİYATI BİRİNCİ DÖNEM SANATÇILARI

• İbrahim Şinasi (1826-1871)

• Namık Kemal (1840-1888)

• Ziya Paşa (1825-1880)

• Ahmet Mithat Efendi (1844-1912)

• Ahmet Vefik Paşa (1823-1891)

• Şemsettin Sami (1850-1904)

• Direktör Ali Bey (1844-1899)

• Ali Suavi (1839 – 1878)


ŞİNÂSİ (1826-1871)

• Asıl adı İbrahim’dir.

• Âgâh Efendi ile birlikte 1860’ta ilk

özel gazete olan Tercümân-ı Ahvâl’i

çıkarmıştır. Türk basın tarihinin ilk

başyazarı sayılır.

• Edebiyatımıza birçok yeniliğin yerleşmesini

sağlamıştır.

• İlklerin yazarıdır: İlk tiyatro, ilk şiir çevirisi, Batılı

anlamda ilk fabl, ilk özel gazete, ilk makale, ilk

noktalama işaretini kullanan kişidir.

• "Halk için sanat" görüşünü benimsemiştir.

• Genellikle “didaktik” şiirler yazmıştır. Şiirlerini aruz

ölçüsüyle yazmıştır.

• 1862’de tek başına "Tasvir-i Efkâr" adlı

gazeteyi çıkarmıştır.

ESERLERİ:

‣ Tercüme-i Manzume

‣ Şair Evlenmesi

‣ Müntehabat-ı Eşhar (1862, Divan-ı Şinasi

adıyla da bilinir, şiirlerinden seçmeler)

‣ Durûb-u Emsâl-i Osmâniye (1863,

atasözleri derlemesi)

‣ Müntahabât-ı Tasvir-i Efkar (1863, 1885.

Ebüzziya Tevfik tarafından düzenlenen

seçme makaleler)


NÂMIK KEMAL (1840-1888)

• Tanzimat Edebiyatının en coşkulu

şairi olan Namık Kemal, Türk

edebiyatında "Vatan Şairi" olarak

bilinir.

• Hürriyet kavramını şiirde ilk kez

kullanan şairdir.

• Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır.

Gazel, kaside, murabba gibi eski nazım biçimleriyle

yeni kavram ve konuları işlemiştir. Şinasi’yle

tanıştıktan sonra divan şiirinden uzaklaşarak Batı

şiiri çizgisine yaklaşmıştır.

• Toplumcu bir sanat çizgisindedir. “Kanun, vatan,

hürriyet, adalet, hak, hukuk” gibi konuları

işlemiştir.

• Tiyatroları oldukça ses getirmiştir. Tiyatroyu bir

eğlence ve halkı bilinçlendirme aracı olarak

görmüştür. Tiyatrolarının tümü dramdır.

• Romantizmin etkisindedir.

• Gazetecilik yönü de vardır, Ziya Paşa ile birlikte

Hürriyet gazetesini çıkarmıştır.

ESERLERİ:

OYUN:

‣ Vatan Yahut Silistre (1873, yeni harflerle 1940)

‣ Zavallı Çocuk (1873, yeni harflerle 1940)


‣ Akif Bey (1874, yeni harflerle 1958)

‣ Celaleddin Harzemşah (1885, yeni

harflerle 1977)

‣ Kara Bela (1908)

ROMAN:

‣ İntibah (1876, yeni

harflerle 1944) (İlk edebi roman)

‣ Cezmi (1880, yeni harflerle

1963) (İlk tarihi roman)

ELEŞTİRİ:

‣ Tahrîb-i Harâbât (1885)

‣ Tâkip (1885)

‣ Renan Müdafaanamesi (1908,

yeni harflerle 1962)

‣ İrfan Paşa’ya Mektup (1887)

‣ Mukaddeme-i Celal (1888)

TARİHÎ KİTAPLAR:

• Devr-i İstila (1871)

• Barika-i Zafer (1872)

• Evrak-ı Perişan (1872, yeni harflerle 1973)

• Kanije (1874)

• Silistre Muhasarası (1874, yeni harflerle 1946)

• Osmanlı Tarihi (1889, ölümünden sonra, yeni

harflerle 3 cilt, 1971-1974)

• Büyük İslam Tarihi, (1975, ölümünden sonra)


ZİYA PAŞA (1825-1880)

• Düşünceleriyle yenilikçi ama yapıtları

ve yaşantısıyla eskiye bağlı bir sanatçı

olan Ziya Paşa’daki tezat ve ikilik

hem yaşantısına hem de yapıtlarına

yansımıştır.

• Sade bir dili savunmasına rağmen

Arapça, Farsça tamlamalarla yüklü bir dil

kullanmıştır.

• İlk edebiyat tarihi taslağı sayılan “Harâbât” eserini

yazmıştır.

• Halk şiirinin ve dilinin

gerçek edebiyatımız olduğunu

belirten “Şiir ve İnşa” adlı

makalesini yazmasına rağmen

kendisi böyle davranmamıştır.

• Biçimce eski içerikçe yeni

olmaya gayret göstermiştir.

• Terkîb-i bent, terci-i bent’leri meşhurdur.

• Birçok dizesi halk arasında atasözü gibi

kullanılmıştır.

• Hece ölçüsüyle yazdığı birkaç türküsü dışında bütün

şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.

ESERLERİ:

HİCİV:

‣ Zafernâme


RÖPORTAJ – MÜLAKAT:

‣ Rüyâ

MEKTUP:

‣ Veraset Mektupları

ŞİİR:

‣ Eş’ar-ı Ziyâ

MAKALE:

‣ Şiir ve İnşâ

ANI:

‣ Defter-i Âmal

TERCÜMELERİ:

‣ Viardot’tan Endülüs Tarihî‘ni

‣ Cheruel ile Lavallee’den Engizisyon Tarihî‘ni,

‣ J.J. Rousseau’dan Emil‘i,

‣ Moliere’den Tartuffe‘ü tercüme etmiştir.


AHMET MİTHAT EFENDİ (1844-1912)

• “Halk için roman” çığırını

edebiyatımızda açan sanatçımızdır.

• Halkın anlayacağı bir dilde ve onları

ilgilendiren konularda eserler vermiştir.

• İlk hikâye örneklerimizden biri sayılan

”Letaif-i Rivayat”ı yazmıştır.

• Romantizmden etkilenmiştir.

• En üretken yazarımız odur. Eserleriyle halk için

“Hâce-i Evvel” olmuştur. Roman, makale, öykü, anı,

tiyatro, gezi, tarih, hukuk, felsefe, coğrafya, ziraat,

iktisat gibi birçok alanda eser vermiştir. “Yazı

makinesi” olarak da bilinir. 36’sı roman olmak üzere

200’e yakın eseri vardır.

• Romanları teknik açıdan kusurludur. Olayın akışını

kesip araya girerek bilgi verir; gereksiz açıklamalar

yapar. Tarih, polisiye, macera, aşk, yanlış Batılılaşma

ve cariyelik gibi birçok konuda roman yazmıştır.

Romanların isimleri bile konuları hakkında bilgi

vermiştir.

• Gazetecilik yönü de vardır. Tercüman-ı Hakikat,

Bedir, Devir gazetelerini çıkarmıştır. Dağarcık ve

Kırkambar adlı dergileri de çıkarmıştır.


ESERLERİ:

ROMAN-ÖYKÜ:

‣ Kıssadan Hisse (öykü, 1869)

‣ Esaret (1870)

‣ Hasan Mellah (1873)

‣ Hüseyin Fellah (1873)

‣ Dünyaya İkinci Geliş yahut

İstanbul’da Neler Olmuş (1873)

‣ Yeryüzünde Bir Melek (1875)

‣ Felatun Bey’le Rakım Efendi (1875)

‣ Karı Koca Masalı (1875)

‣ Paris’de Bir Türk (1876)

‣ Süleyman Musuli (1877)

‣ Karnaval (1881)

‣ Vah (1882)

‣ Dürdane Hanım (1882)

‣ Acaib-i Alem (fenni roman, 1882)

‣ Cellad (1884)

‣ Letaif-i Rivayat (25 kitaplık öykü

dizisi, 1887)

‣ Haydut Montari (1888)

‣ Demir Bey yahut İnkişaf-ı Esrar (1888)

‣ Gürcü Kızı yahit İntikam (1889)

‣ Diplomalı Kız (1890)

‣ Müşahedat (romanın romanı, 1891)

‣ Hayal ve Hakikat (1892)


‣ Taaffüf (Fatma Aliye ile, 1895)

‣ Gönüllü (1896)

‣ Amerika Doktorları (fenni roman, 1898)

‣ Jön Türk (1910)

OYUNLAR:

‣ Eyvah (oyun, 1871)

‣ Açık Baş (oyun, 1874)

‣ Ahz-ı Sar yahut Avrupa’nın Eski Medeniyeti (1874)

‣ Zuhur-ı Osmaniyan (1877)

‣ Çengi (1877)

‣ Çerkeş Özdenler (1884)

‣ Fürs-i Kadim’de Bir Facia yahut Siyavuş (oyun,

1884)

DİL KİTAPLARI:

‣ Durub-ı Emsal-i Osmaniye Hekimiyatının Ahvalini

Tasvif (1871)

TARİH:

‣ Kainat (15 kitap, 1871-1881)

‣ Üss-i İnkilab (2 cilt, tarih 1877-1878)

‣ Tarih-i Umumi (2 cilt, 1878-1879)

‣ Mufassal Tarih-i Kurun-ı Cedide (3 cilt, 1886-

1888)

‣ Tedris-i Tarih-i Edyan (1913)

‣ Tedris-i Tarih-i Umumi (1913)


MAKALE-MEKTUP:

‣ Menfâ (1877)

‣ Zübdet-ül Hakayık (anı-belge, 1878)

‣ Ekonomi-Politik (1879)

‣ Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat (3 cilt, 1883)

‣ Arnavudlar ve Solyotlar (1888)

‣ Müntehebat-ı Ahmed Mithad (3 cilt, 1889)

‣ Halla-ü Ukad (mektuplar, 1890)

RUHBİLİM:

‣ Nevm ve Hâlât-ı Nevm (1881)

‣ İlhamat ve Tagligat (1885)


AHMET VEFİK PAŞA(1823-1891)

• Tanzimat Edebiyatının her iki

döneminde de yer alan sanatçımız

sanat anlayışı bakımından birinci

döneme daha yakındır.

• Tiyatroya büyük önem vermiştir. Türk tiyatrosunun

en büyük kilometre taşlarından biri sayılır. Bursa

valiliği sırasında ilk Türk tiyatro binasını

kurmuştur. Memurlarını tiyatroya gitmeye mecbur

kılmıştır.

• Halkın tiyatroyu sevmesi için özellikle Moliere’den

çeviriler yapmıştır.

• Dil ve tarih alanlarında da çalışmaları vardır.

Lehçe-i Osmânî’de Türkçe sözcüklerle dilimizde

kullanılan yabancı sözcükleri ayrı ayrı toplamıştır.

• Türkçülük akımının hazırlayıcısı ve

öncülerindendir. Osmanlının Türk milletinin bir

parçası olduğunu ilk defa Ahmet Vefik Paşa

vurgulamıştır.

• Klasisizm akımından etkilenmiştir.

ESERLERİ:

SÖZLÜK:

‣ Lehçe-i Osmanî (Sözlük çalışmasıdır. Bu eserde

“Türk” kavramı üzerinde durmuştur.)


TARİH:

‣ Şecere-i Türk (Ebulgazi Bahadır Han’dan çevirdiği

eseridir. Orta Asya tarihini anlatır.)

‣ Fezleke-i Tarih-i Osmanî, Hikmet-i Tarih

TİYATRO:

‣ Don Civani

‣ Dudu Kuşları

‣ Adamcıl

‣ Azarya

‣ Merakî

‣ Yorgaki Dandini

‣ Zor Nikâh

‣ Kocalar Mektebi

‣ Kadınlar Mektebi

‣ Tartüffe

‣ Zoraki Tabip

*** Moliere’in 16 eserini

tercüme etmiştir.


ŞEMSETTİN SAMİ (1850-1904)

• Devrinin en büyük dil bilgini sayılmıştır.

Dil, sözlük, ansiklopedi ve çeviri

alanlarında yaptığı çalışmalarla

tanınmıştır.

• Türk edebiyatında ilk yerli roman olan

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı yazmıştır. 1872’de yazılan

bu roman edebiyatımızda türünün ilk örneği

olmasının ötesinde edebiyat değeri taşımaz.

• Dilci olarak üne kavuşan yazar, romanı ve

tiyatrolarıyla bu türlerin gelişmesine katkıda

bulunmasına rağmen, Türk edebiyatında tiyatro ve

roman yazarı olarak tanınmaz.

• Türk dilinin sadeleşmesi yolunda önemli çabaları

olan yazarın, dilin nasıl sadeleştirilebileceği

konusundaki düşünceleri kendisinden sonrakiler

tarafından örnek alınmıştır.

• Orhun Yazıtları ve Kutadgu Bilig üzerinde çalışmalar

yapmıştır. Bu eserleri Türkiye Türkçesine çevirmiştir.

• Sabah ve Tercüman-ı Şark adlı gazeteleri çıkarmıştır.

Ayrıca Aile ve Hafta dergilerini çıkarmıştır.

• Robinson Crusoe ve Sefiller adlı çevirileriyle roman

türünün ünlü örneklerini tanıtmıştır.


ESERLERİ:

ROMAN:

‣ Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (1872)

OYUN:

‣ Besa yahut Ahde Vefa (1875)

‣ Gâve (1876)

DİL KİTAPLARI:

‣ Kamus-ı Türki (2 cilt, 1899-1900, tıpkıbasımları

1978, 1989)

‣ Kamus-ı Fransevi (1882-1905, Fransızca’dan

Türkçe’ye sözlük)

‣ Kamus-ı Fransevi (1885, Türkçe’den, Fransızca’ya

sözlük)

‣ Küçük Kamus-ı Fransevi (1886, Fransızca’dan

Türkçe’ye sözlük)

‣ Usul-i Tenkit ve Tertib (1886)

‣ Nev’usul Sarf-ı Türki ((1891)

‣ Kamus’ül Âlam (6 cilt, 1889-1898, tarih ve coğrafya

ansiklopedisi)

***Ayrıca “Cep Kitapları” adıyla çeşitli konularda küçük

öğrenci kitapları yayınlamıştır.


DİREKTÖR ALİ BEY (1844-1899)

• Teodor Kasap’ın çıkardığı ilk mizahî dergi

Diyojen’de mizahî yazılar yazmış ve bu

yönüyle tanınmıştır.

• İlk mizahî sözlük olan Lehçetü’l Hakayık’ı yazmıştır.

• Tiyatrolarında da gülmece unsurlarına yer vererek

tiyatrolarını halkın konuştuğu sade dille kaleme

almıştır.

• Yazdığı tiyatrolarla Türk tiyatrosunun gelişmesine

katkılarda bulunmuştur. Eserleri Güllü Agop ve

arkadaşları tarafından Gedikpaşa Tiyatrosunda

sahnelenmiştir.

• Sanatçının 1871′de yazdığı “Seyahat Jurnali” adlı

eseri edebiyatımızdaki ilk günlük örneğidir.

ESERLERİ:

TİYATRO:

‣ Ayyar Hamza

‣ Tosun Ağa

‣ Misafir-i İstiskal (Hoşlanılmayan Misafir)

‣ Kokana Yatıyor

‣ Geveze Berber

‣ Letafet

‣ Saffet Bey


GEZİ- GÜNLÜK:

‣ Seyahat Jurnali

MİZAH:

‣ Lehçetü’l Hakayık

‣ Seyyareler (Gezegenler)

SEYAHAT JURNALİ


ALİ SUAVİ (1839 – 1878)

• Ali Suavi, kültürlü bir ailede

yetişmemesine, düzenli bir eğitim

almamasına karşın basın ve edebiyat

dünyasında kendisini göstermiş usta bir

yazardır.

• Jön Türkler arasında dini konularda en çok eser

veren isimdir.

• Bir yandan dinî eğitim almasından dolayı İslam

birliğini savunması, bir yandan Meşrutiyeti

desteklemesi onun çelişen bir yapıya sahip olduğunu

gösterir. Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi isimlere de

muhalefet etmiştir.

• Ali Suavi, Tanzimat döneminin fikir hayatının en

karakteristik yapısı olan Doğu ve Batı kültürünün

edinilmesinde çaba gösteren isimlerdendir.

• Türk tarihiyle ilgili değerlendirmelerinde, Türk

ırkının dünyanın en eski ve medeni ırklarından biri

olduğunu savunmuş, buna bağlı olarak Türkçenin

dünyanın en eski ve mükemmel dillerinden biri

olduğunu belirtmiştir.

• Şinasi’nin başlatmış olduğu “sade Türkçe” fikrinin

özellikle gazete dilinde uygulanmasını benimsemiştir.

Bu düşünceleri ile o, Türkçülük hareketinin öncüleri

arasında gösterilir.


• Bütün bunların yanında Ali Suavi’nin siyasi kimliği

ön plana çıkar. Devlet yönetiminde laiklik ilkesini

savunur. Yönetimde meşrutiyet, onun en çok

savunduğu sistemdir.

• Genç yaşta ölmesine karşın fıkıh, hukuk, tarih,

coğrafya, filoloji ve biyografi türünde pek çok eser

vermiştir.

ESERLERİ:

‣ Kamus’ül-Ulum Vel-Maarif

‣ Ali Paşa’nın Siyaseti

‣ Hukuk’üş Şevari

‣ Hive Hanlığı


3. TANZİMAT EDEBİYATI İKİNCİ DÖNEM GENEL ÖZELLİKLERİ

İkinci dönem şairleri siyasi koşulların ağırlaşması ve

devlet yönetiminin aydınlar üzerindeki yoğun baskısı

sebebiyle “sanat için sanat” görüşünü benimsemişler ve

eserlerini bu görüş doğrultusunda vermişlerdir.

Şiirin konusu bu dönemde daha da genişletilmiştir.

Sanatçılar, toplumu ilgilendiren konulardan

uzaklaşarak aşk, sevgi, ayrılık, düş kırıklıkları, ölüm,

felsefi düşünceler gibi bireysel konulara yönelmişlerdir.

Dilde sadeleşme düşüncesi terk edilmiş, birinci dönem

sanatçılarına göre daha ağır bir dil kullanılmıştır.

"Kulak için kafiye" anlayışına dönülmüştür.

Şiirde biçim bakımından divan şiirinin etkisi

kırılmıştır.

Recaizade Mahmut Ekrem, Abdulhak Hamit Tarhan,

Samipaşazade Sezai, Nabizade Nazım ve Muallim Naci bu

döneme damgasını vuran sanatçılardır.

Bu dönem sanatçılarında romantizm, realizm ve

natüralizmin etkileri görülür.


TANZİMAT EDEBİYATI İKİNCİ DÖNEM SANATÇILARI

• Recaizade Mahmut Ekrem (1847 – 1914)

• Abdülhak Hamit Tarhan (1852 – 1937)

• Sami Paşazade Sezai (1860 – 1936)

• Muallim Naci (1850 – 1893)

• Nabizade Nazım (1862 – 1893)


RECÂİZÂDE MAHMUT EKREM (1847-1914)

• Tanzimat ikinci dönemini başlatan

sanatçıdır. Döneminde üstat olarak

tanınır.Tevfik Fikret’in akıl hocasıdır.

• Muallim Naci ile uzun yıllar süren “eski-yeni”

kavgasında yeniyi savunmuştur. Muallim Naci’nin

göz için uyak anlayışına karşı kulak için uyak

anlayışını benimsemiştir.

• Bütün yapıtlarında "sanat için sanat" anlayışını

benimsemiştir.

• “Şiirin tek gayesi güzelliktir. Şiirin

gayesi olan güzellik tabiat ve

insandadır. Güzel olan her şey şiirin

konusu olabilir.” görüşü dönemine

damgasını vurmuştur.

• Muallim Naci’nin Demdeme’sine

karşılık Zemzeme adlı kitabı

yazmıştır.

• Oğlu Nijat Ekrem’in ve diğer iki çocuğunun ölümü

onu bireysel ve hüzünlü eserler vermeye zorlamıştır.

• Roman ve öykülerinde realizm akımının etkisinde

kalmıştır.

ESERLERİ:

ŞİİR:

‣ Nağme-i Seher (1871)


‣ Yadigâr-ı Şebâb (1873)

‣ Zemzeme (3 cilt, 1883-1885)

‣ Tefekkür (düzyazı ile karışık, 1888)

‣ Pejmürde (düzyazı ile karışık, 1893)

‣ Nijad Ekrem (2 cilt, anılarla birlikte, 1900-1910)

‣ Nefrin (1914)

ROMAN:

‣ Araba Sevdası (1896-1963)

ÖYKÜ:

‣ Saime (1888)

‣ Muhsin Bey Yahut Şairliğin Hazin

Bir Neticesi (1890)

‣ Şemsa (1895)

OYUN:

‣ Afife Anjelik (1870)

‣ Atala Yahut Amerikan Vahşileri (1873)

‣ Vuslat Yahut Süreksiz Sevinç (1874)

‣ Çok Bilen Çok Yanılır (1916)

DÜZYAZI:

‣ Talim-i Edebiyat (1872)

‣ Takdir-i Elhan (1886)

‣ Kudemaden Birkaç Şair (1888)

‣ Takrizat (1896)


ABDÜLHAK HAMİT TARHAN (1852-1937)

• Türk edebiyatında “Şair-i Azam” (büyük

şair) olarak tanınır. Kendisine bu lakabı

Süleyman Nazif takmıştır.

• Şiir ve tiyatro türlerinde eserler vermiştir. Tanzimat

şiirinde Batılılaşma hareketinin ve yeniliklerin asıl

öncüsüdür. Şiirde yaptığı yeniliklerle Servet-i Fünun

şairleri üzerinde etkili olmuştur.

• Şiirin kurallarını değiştirmiştir. Hem Doğu’ya hem de

Fransız şiirine ait biçimleri ustaca kullanmıştır.

Hiçbir kurala bağlı olmayan şiirleri de vardır.

• Edebiyatımızın en bireysel şairlerindendir.

• Gözlem ve izlenimleriyle şiir yazmıştır.

• Düşünen adamdan çok yapan adam özelliği

taşımaktadır.

• Tiyatro eserlerini sahnelemek için değil, okunmak

için yazmıştır. Bu nedenle bu eserleri sahne tekniğine

uygun değildir.

• İlk eşi Fatma Hanım’ın

ölümü üzerine yazdığı ağıt

niteliğindeki Makber adlı

uzun şiiri, Türk şiirinde

metafizik düşünmenin

başlangıcı sayılır.

• Romantizmin etkisinde, metafizik konuları, ölüm,

aşk gibi temalar içeren eserler vermiştir.


ESERLERİ:

ŞİİR:

‣ Sahra (1879)

‣ Ölü (1886)

‣ Hacle (1886)

‣ Bir Sefilenin Hasbihali (1886)

‣ Bâlâ’dan Bir Ses (1911)

‣ Validem (1913)

‣ İlham-ı Vatan (1918)

‣ Tayflar Geçidi (1919)

‣ Ruhlar (1922)

‣ Garâm (1923)

OYUN:

‣ İçli Kız (1874)

‣ Sabr ü Sebat (1875)

‣ Duhter-i Hindu (1875)

‣ Nazife yahut Feda-yı Hamiyet (1876, 1919)

‣ Tarık yahut Endülüs Fethi (1879, 1970)

‣ Eşber (1880, 1945)

‣ Zeynep (1908)

‣ Macera-yı Aşk (1910)

‣ İlhan (1913)

‣ Tarhan (1916)

‣ Finten (1918, 1964)

‣ İbn Musa (1919, 1928)


SAMİPAŞAZADE SEZAİ (1860-1936)

• Roman ve öykülerinde realizm akımının

etkisindedir.Türk romanını realizme yönelten kişidir.

• Öykülerindeki teknik, romanlarındaki teknikten

güçlüdür. Küçük, şaşırtıcı, önemsiz konu ve olayları,

ruh çözümlemeleriyle, doğal ve günlük konuşma

diliyle işler.

• Eserlerinde gözleme önem vermiştir.

• Betimlemelerde ağır bir dil kullanmıştır. Konuşma

bölümlerinde sade ve doğal bir dil kullanmıştır.

• "Sanat için sanat" anlayışını benimsemiştir.

• Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk öykü (Küçük

Şeyler) örneklerini yazmıştır.

ESERLERİ:

ROMAN:

‣ Sergüzeşt (1889)

ÖYKÜ:

‣ Küçük Şeyler (1892)

OYUN:

‣ Şir (arslan, 1879)

SOHBET-ELEŞTİRİ-ANI:

‣ Rumuzu’l- Edeb (1900)

‣ İclal (1923)


MUALLİM NACİ (1850-1893)

• Tanzimatçılarla aynı dönemde yaşamasına

rağmen sanat anlayışı bakımından onlardan

ayrılır.

• Türk edebiyatında eski-yeni tartışmasında

eski edebiyat taraftarlarının öncüsü olmuştur.

Gelenekçi şiir anlayışının temsilcisidir.

• Recaizade Mahmut Ekrem’le girdiği kafiye

tartışmasıyla tanınır. Ekrem’in “kulak için kafiye”

anlayışına karşı “göz için uyak” anlayışını

benimsemiştir. Bu tartışmaya “abes-muktebes”

tartışması da denmiştir.

• Muallim Naci eski-yeni tartışmalarında “Demdeme”

başlıklı yazılarında Recaizade Mahmut Ekrem’in

“Zemzeme”lerine karşılık görüşler ileri sürer.

• Eski şiirin temsilcisi olarak tanınmasına rağmen

Batılı şiir tarzında başarılı örnekler yazmıştır.

• Dili ağırdır; ancak başarılıdır.

ESERLERİ:

ŞİİR:

‣ Terkib-i Bend-i Muallim Naci

‣ Ateşpare (1883)

‣ Şerâre (1884)

‣ Fürûzan (1885)

‣ Sümbüle (1889)


‣ Yadigâr-ı Naci

ELEŞTİRİ:

‣ Muallim (1886)

‣ Demdeme (1886)

ANI:

‣ Medrese Hatıraları (1885)

‣ Ömer’in Çocukluğu (1890-1969)

SÖZLÜK:

‣ Lügat-ı Naci (1891-1978)

ARAŞTIRMA:

‣ Osmanlı Şairleri (1890-1986)

‣ İstilahât-ı Edebiyye (1890-1984)

‣ Esâmi (1890)

MEKTUP:

‣ Muhaberat ve Muhaverat (1884)

‣ Şöyle Böyle (1884)

‣ Mektuplarım (1886)

OYUN:

‣ Heder (ölümünden sonra, 1908)


NABİZADE NAZIM (1862-1893)

• Edebiyata şiirle başlayan sanatçı, roman ve

öyküleriyle tanınır.

• Natüralizm ve realizmden etkilenen sanatçı, bu

anlayışta başarılı denilebilecek eserler vermiştir.

• İlk psikolojik roman denemesi sayılan Zehra’yı

yazmıştır.

• Roman ve hikâyenin konularını İstanbul dışına

çıkarmış, ilk kez köy yaşamını ve insanını konu

edinmiştir. İlk köy romanımız kabul edilen:

Karabibik’i yazmıştır.

ESERLERİ:

ROMAN:

‣ Karabibik(roman, uzun öykü,1891)

‣ Zehra (1896)

ÖYKÜ:

‣ Seyyie-i Tesamüh(-hoşgörünün kötülüğü-uzun

öykü,1892)

‣ Haspa (1891)

‣ Sevda(1891)

‣ Yadigarlarım (anı-öykü,1886)

‣ Zavallı Kız (1890)

‣ Bir Hatıra (1890)

‣ Hala Güzel (1891)


ŞİİR:

‣ Heves Ettim Heves Ettim(şiir,1885);

‣ Minimini-yahut-Yine Heves(şiir,1886);

‣ Mini Mini Mektepli(okuma ve yazma parçaları,1891)

MİTOLOJİ – BİLİM:

‣ Esatir(mitoloji,1892)

‣ Aynalar(fizik kitabı,1892)


TANZİMAT EDEBİYATI'NDA ŞİİR

Birinci dönem şairleri “toplum için sanat”

anlayışını, ikinci dönem şairleri ise “sanat için sanat”

anlayışını benimsemişlerdir. Yani birinci dönem şiiri

dışa, topluma; ikinci dönem şiiri ise içe, bireye yöneliktir.

Divan şiirinin soyut özellikleri bırakılmış; ancak

biçim özelliklerine bağlı kalınmıştır. Yani Tanzimat

şiirinde yeni düşünceler eski nazım biçimleriyle

verilmiştir.

Fransız İhtilâli ile dünyaya yayılan kanun, adalet,

vatan, millet, hak, hukuk gibi kavramlar birinci

dönemde şiire konu olmuştur.

İkinci dönemde ise yönetimin baskısını

arttırmasından dolayı bireysel konular ağırlık

kazanmıştır. “Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.”

görüşü hâkim olmuştur.

Gazel, kaside, murabba, terkib-i bent, terci-i bent

gibi nazım biçimlerinin yanında yeni nazım biçimleri de

kullanılmaya başlanmıştır.

İkinci dönem şiirinde beyit birimi ve Divan Edebiyatı

nazım biçimleri terk edilmeye başlanmıştır.


Birinci dönemde

sadeleşme amaçlansa da dil

ve anlatımda genel olarak

sadelik ilkesine bağlı

kalınmamıştır. Özellikle

ikinci dönemde dil daha da

ağırlaşmıştır.

Hece ölçüsüyle yazma

isteğine karşın genellikle aruz ölçüsü kullanılmıştır.

Nazım birimi olarak genel anlamda beyit

kullanılmıştır.

Divan şiirindeki parça güzelliği yerine bütün

güzelliği benimsenmiş, anlam şiirin bütününe

sindirilmiştir.

Divan şiirindeki göz için kafiye anlayışı yerine

kulak için kafiye

anlayışı

benimsenmiştir.

Fransız

edebiyatının

etkisiyle yeni

mecazlar

kullanılmıştır.


TANZİMAT EDEBİYATI'NDA NESİR

Tanzimat nesrinde, Divan nesrinin aksine anlatım,

süsten ve yapmacıklıktan giderek uzaklaşmış ve yerini

düşüncenin önemine bırakmıştır.

Konuşmaları gösteren çizgiler ve noktalama işaretleri

kullanılır. Böylece Divan nesrinde sayfalarca süren

cümleler kısaltılmış, sözcüklerin cümle içindeki işlevi

önemsenmiştir.

Divan nesrindeki iç

kafiye olan secilere pek

yer verilmemiştir.

Basmakalıp giriş

cümleleri bırakılmış,

konuya doğrudan girme

ilkesi önemsenmiştir.

Toplumu tümüyle

kuşatan sosyal konular

işlenmiş, edebiyat toplumun içine indirilmiştir.

Gazeteciliğin etkisiyle yeni nesir türleri olan roman,

makale, hikâye, fıkra, eleştiri gibi yazılar edebiyatımızda

yerini almıştır.


TANZİMAT EDEBİYATI'NDA HİKAYE VE ROMAN

Birinci dönem romanlarında daha çok romantizmin

etkisi görülür. Romantizmin etkisiyle Namık Kemal ve

Ahmet Mithat Efendi yer yer olayın akışını keserek okura

bilgi vermiş ve eserde kişiliklerini gizlememişlerdir.

İkinci dönem sanatçıları realizmin etkisiyle

“gözlem”e önem vermişler, nedenlerle sonuçlar arasında

ilgi aramışlar, olağanüstü kişi ve olaylarla aşırı

tesadüflerin yerine olabilir olaylara, kişilere

yönelmişlerdir.

Birinci dönem hikâye ve romanları teknik ve

kompozisyon yönünden ilk örnek olmanın eksikliklerini

taşırlar.

Birince dönemde yazarlar, eserlerinde kişiliklerini

gizlememiş hatta okuyucuyu aydınlatmak için yer yer

olayın akışını keserek bilgi ve öğüt vermişlerdir.

Roman ve hikâyede aydınlara ve halka seslenen iki

tutum kendini gösterir. Örneğin Namık Kemal aydınlara,

Ahmet Mithat Efendi halka seslenir.

Olaylar genellikle günlük yaşamdan ya da tarihten

seçilmiştir. Olayların yaşanmış ya da yaşanabilir olması

önemsenmiştir.

Kişiler çoğu zaman tek yönlü olarak ele alınır. İyiler

hep iyi, kötüler de hep kötüdür.


Eserler genel olarak duygusal, acıklı konular üzerine

temellenir. Görücü usulü ile evlilik, cariyelik kurumu ve

alafrangalık özentisi sık sık işlenen konular arasındadır.


TANZİMAT EDEBİYATI'NDA TİYATRO

Tanzimat Dönemi’ne gelinceye kadar Türk halkı,

tiyatro türüne yabancı değildi. Halkın eğlence ihtiyacını

karşılayan Karagöz, meddah, ortaoyunu ve özellikle kırsal

bölgelerde köy seyirlik oyunları vardı. Batılı anlamda

yazılı bir metne dayanan, oyuncuların bu metindeki

rollerini ezberleyip olayı sahnede seyirci önünde

canlandırabilecekleri ilk yerli eser Şinasi’nin “Şair

Evlenmesi” adlı komedisidir.

“Tiyatro bir eğlencedir; fakat eğlencelerin en

faydalısıdır.” diyen Namık Kemal bu dönemin önemli

tiyatro sanatçılarındandır. Tiyatrolarını halkı eğitmek

için yazan Namık Kemal, romantizmin etkisindedir.

Tanzimat İkinci Dönem tiyatro yazarlarından Abdülhak

Hamit Tarhan bu dönemde en çok tiyatro eseri veren

sanatçılarımızdandır. Çok farklı bir milli tiyatro

anlayışına sahip olan yazar tiyatro anlayışını “Asıl milli

tiyatro seyircilere herkesten iyi bildikleri kendi

hayatlarını değil, tanımadıkları toplulukların veya

azınlıkla­rın hayatlarını, İslâm ve Osmanlı tarihinin

muh­teşem olaylarını tanıtan eserlerdir.” sözleriyle ifade

eder. Ahmet Vefik Paşa, Moliere’den çeviriler yaparak

Tanzimat tiyatrosuna büyük hizmetler yapmıştır.


Edebiyatımız

da 1846’dan

sonra yerli

tiyatroların

faaliyete geçtikleri

görülmektedir. İlk

ciddi tiyatro 1867’de kurulan Osmanlı Tiyatrosu’dur.

Tanzimat Dönemi tiyatrosunun özellikleri:

✓ Tanzimat’a kadar geleneksel halk tiyatrosu (Karagöz,

meddah, ortaoyunu ve köy seyirlik oyunları) dışında

ürün verilmemiştir.

✓ Batılı anlamda tiyatronun gelişimi Tanzimat’la

başlar. Şinasi’nin 1859’da yazdığı Şair Evlenmesi

Batılı tiyatronun ilk örneğini oluşturur.

✓ Tanzimat tiyatrosunda çoğunlukla aile, gelenek,

görenek, vatan sevgisi konulan işlenmiştir.

✓ Tanzimat tiyatro yazarları halkı eğitme amacı

gütmüşlerdir.

✓ Komedilerde klasisizmin, dramlarda ise romantizmin

etkileri görülür.

✓ Tiyatro, doğrudan halka seslenen ve konuşmaya

dayanan bir tür olduğu için yapıtlar genellikle

konuşma diliyle yazılmıştır. Tiyatroda dil, diğer

türlere oranla daha sade ve konuşma diline yakındır.


✓ Tanzimat Edebiyatı’nda şiirden sonra tiyatro önemli

bir yere sahiptir.

✓ İkinci dönem Tanzimat Edebiyatı yazarlarından

Abdülhak Hamit Tarhan eserlerini okunmak için

yazdığını söyler. Eserleri sahne tekniğine uygun

değildir.


TANZİMAT EDEBİYATI'NDA GAZETECİLİK

Tanzimat Edebiyatı sanatçılarının çoğu gazete

çıkarma işiyle de uğraşmıştır. Edebiyat çalışmalarıyla

gazeteciliği yan yana yürütmüşlerdir. Edebiyat dergileri,

basın hayatımızda daha sonraki dönemlerde ortaya çıktığı

için edebiyat konulu yazılar, bu dönemde çıkarılan

gazetelerde ya­yımlanmıştır. Bu dönemde çıkarılan

başlıca gazeteler şunlardır:

Takvim-i Vakâyi: 1831 yılında Saray’ın

çıkardığı ilk resmi Türkçe gazetedir.

Ceride-i Havadis: 1840’ta İngilizlerle

ortak çıkarılan yarı resmi gazetedir.

Tercüman-ı Ahval: 1860’ta Agâh Efendi

ile Şinasi’nin birlikte çıkardıkları ilk özel

Türkçe gazetedir. Tanzimat Edebiyatı bu

gazete ile başlamıştır.


Tasvir-i Efkâr: 1862’de Şinasi’nin tek

başına çıkardığı gazetedir. Aynı gazeteyi

1865’ten sonra iki yıl Namık Kemal çıkarır.

Âyine-i Vatan: Ayine-i Vatan,Eğribozlu

Mehmed Arif Bey’in gazetesi 1866’da

çıkmıştır.İlk resimli gazetedir.

Kapatıldıktan sonra İstanbul adıyla

yeniden çıkmıştı

Muhbir: 1866 yılında Ali Suâvi çıkarır.

Avrupa’ya gittikten sonra bu gazeteyi Avrupa’da

çıkarmaya devam eder.

Terakki Gazetesi: Terakki, 1868’de Ali Râşid

ve Filip Efendi’lerin çıkarttığı gazetenin bir

hususiyeti haftada bir kadınlara mahsus bir

gazete çıkarmasıdır. Yine haftalık mizah

nüshası da vardır.

Mümeyyiz Gazetesi: 1869’da çıkan gazetenin

sahibi Sıtkı Efendi’dir. En önemli özelliği

çocuklara ait bir nüshasının olmasıdır.


Hürriyet: 1869’da Londra’da Ziya Paşa ve

Namık Kemal birlikte çıkarmışlardır. Daha

sonra Ziya Paşa Cenevre’de tek başına

çıkarmaya devam eder.

İbret: Avrupa’dan dönen Namık Kemal,

1871’de çıkarır.

Musavver Gazetesi: 1872’de çıktı. En

önemli özelliği tercümelere yer vermesi ve

fotoğraflı olarak yayımlanan ilk gazete

olmasıdır.

Devir: 1872’de Ahmet Mithat Efendi çıkarır.

Bedir: 1872’de Ahmet Mithat Efendi çıkarır.

Mizan Gazetesi : 21 Ağustos 1886’da

haftalık olarak çıkarılmıştır. Bu gazeteyi

Mizancı Murat adıyla anılan Murat bey

çıkarmıştır.

Tercümân-ı Hakîkat: 1878’de Ahmet

Mithat Efendi çıkarır.

İkdam Gazetesi:

1894’teAhmet Cevdet

tarafından çıkarılmıştır.


TANZİMAT EDEBİYATI'NDA ELEŞTİRİ

Tanzimat döneminden önceki edebiyatımızda Batılı

anlamda eleştiri yoktu. Bu alandaki eserler Tanzimat

Edebiyatı’yla verilmeye başlanmıştır. 1860’tan sonra

edebiyatımızı modernleştirmeyi amaçlayan sanatçılar,

eski edebiyatı yıkmaya ve yerine yeni bir edebiyat

kurmaya çalışmışlardır. Eleştiriler de bu yönde yoğunlaşır.

Böylece bu türün öncülüğünü Ziya Paşa ve Namık Kemal

yapar.

Ziya Paşa, Hürriyet gazetesinde çıkan “Şiir ve İnşa”

(1868) makalesinde Divan şiirini eleştirir. Bu şiirin

ulusallıktan uzak, yapay bir edebiyat olduğunu belirtir.

Ona göre gerçek edebiyat halk edebiyatıdır. Halk

Edebiyatı’na aydınlar ilgi göstermediği için bu edebiyat

gelişmemiştir. Ne var ki, Ziya Paşa daha sonra bu

düşüncesini tam tersi yönde değiştirir. 1874’te yayımladığı

Harâbât (İlk antoloji) Mukaddimesi’nde bu görüşlerin

tersini savunur. Divan şiirini över, halk şairlerini ve

şiirlerini aşağılar, alaya alır. Halk şairlerinin şiirlerini

eşek anırmasına benzetir. Bu çelişkilerden dolayı Namık

Kemal “Tahrîb-i Harâbât” ve “Tâkip” adlı yapıtlarında

Ziya Paşa’yı sert bir şekilde eleştirir.


Namık Kemal ise Divan Edebiyatı’na daha kararlı ve

sistemli saldırır. 1866’da Tasvir-i Efkâr’da yayımlanan

“Lisân-ı Osmânî’nin Edebiyâtı Hakkında Bazı

Mülâhazâtı Şâmildir” adlı yazısında Divan Edebiyatı’nı

eleştirir.

Tanzimat Dönemi’nde eleştiri yazıları Recâizâde

Mahmut Ekrem’in “Tâlim-i Edebiyat” adlı eserinin

çıkışından sonra yaygınlaşır. Recâizâde Mahmut Ekrem’le

Muallim Nâci arasında tartışmalar olur. Recâizâde

Mahmut Ekrem “Zemzeme” adlı eserinin önsözünde ve

“Takdir-i Elhan” da Muallim Nâci’nin düşüncelerini

eleştirir, eski edebiyata karşı çıkar. Muallim Nâci de bu

eleştirileri karşılıksız bırakmaz. Eleştirilerini “Demdeme”

adlı bir kitabında toplar.

Tanzimat Dönemi eleştirisinin temelini “eski -yeni”

mücadelesi oluşturur. Eleştiri türündeki eserler, Servet-i

Fünûn Dönemi’nde daha modern bir çizgiye ulaşır.


TANZİMAT EDEBİYATI'NDA MİZAH VE YERGİ

Tanzimat sanatçıları gerçek

anlamda mizah ve yergilerin

örneklerini de verirler. Ziya

Paşa’nın “Zafernâme” adlı eseri

yergi türünün başarılı bir

örneğidir.

İlk Türk mizah dergisi olan

“Diyojen” bu dönemde çıkarılır.

Dergiyi Teodor Kasap ve arkadaşları

çıkarırlar (1869).


KAYNAKÇA

Görseller internetten alıntıdır.

Yazılar için :

• Ansiklopedi

• www. turkedebiyatı.org

• www.edebiyatogretmeni.org

yararlanılmıştır.


Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!