Meftun.Art 2. Sayı | Oğuz Atay Sayısı ©

Sanat ve Edebiyat Dergisi Meftun.Art 2. Sayısı Oğuz Atay www.meftun.art Sanat ve Edebiyat Dergisi Meftun.Art 2. Sayısı Oğuz Atay
www.meftun.art

06.02.2021 Views

Requiem For a Dream (Darren Aronofsky, 2000))Darren Aronofsky’ın yönettiği ve Hubert Selby’nin romanından uyarlanarak senaryolaştırılan bu filmbizlere bir bağımlılık dünyasını ve tüm karakterlerin bu bağımlılıkları karşısındaki çaresizliğini anlatıyor.Film, karakterlerin yaşadığı çöküşü bizlere çekimleriyle, kurgusuyla ve ses unsurlarıyla son derecedehissettiren bir yapıttır. Harry, kız arkadaşı Marion ve arkadaşı Tyrone uyuşturucu bağımlısılardır.Harry’nin annesi Sara Goldfarb ise televizyon bağımlısıdır. Her karakterin belli bir amacı vardır. Üçarkadaş uyuşturucu satarak zengin olmayı hedeflerler, Sara Goldfarb ise televizyondaki programa davetedilmiştir ve eskiden giydiği kırmızı elbisesine girebilmek için diyet hapları kullanmaya başlar. Aronofskyhikâyesini, bağımlılığın ileri halini ve zamansal değişimini göstermek için üç mevsime yayıyor.Hikaye yaz mevsiminde başlıyor veAronofsky bu kısımda canlı renkler,gündüz çekimlerini sıklıkla kullanıyor.Bu manzaralarının aydınlatılmasıkarakterlerin iç dünyası veilişkileri gibi aydınlık ve iyi gittiğiningöstergesi olarak düşünebiliriz.Üç arkadaş uyuşturucu alan gençler olmanın dışında Tyrone sayesinde iyi iş teklifleri alıyorlar. Sara Goldfarbise diyet haplarını kullanarak kilo vermeye başlar. Fakat uyuşturucu ve hap bağımlılıklarının ilerlemesiylebirlikte bu karakterler için işler kötüye gider. Filmde sonbahara geçtiğimizde bir önceki evrede olangündüz çekimleri azalır. Canlı renkler yerine daha çok soğuk tonlar görmeye başlarız. Sara Goldfarb’ın dahaçok hap içmeye başlaması, Tyrone’un hapise girmesiyle onu kurtarmak için tüm parayı harcayan Harry veMarion’un uyuşturucuları kalmaz ve bunlar karakterlerinin çöküşlerini gösterir. Aronofsky uyuşturucualma sahnelerinin abartılı ses efektleri ve hip-hop montajıyla göstererek çok daha etkileyici kılmıştır. Buhızlı montajın yanı sıra karakterin daha çok bağımlı hale geldiğini bu sahnelerin artması ve sürekli gösterilmesiyleanlayabiliriz. Bu şekilde izleyicilere bağımlılığın ne kadar tekrarlayıcı olduğunu da gösterir.Filmin son kısmı yani kışa geçildiği zaman karakterlerin ruhsal ve bedensel olarak en dipte olduğu anlardır.Harry ve Marion’un hiç uyuşturucusu kalmaması sonucunda Harry farklı uyuşturucuları damardan almayabaşlamıştır. Marion ise uyuşturucu kullanabilmek için bedeni üzerinden para kazanmaya çalışır. Tyronetekrar hapse düşmüştür ve Sara Goldfarb içtiği haplar nedeniyle halisünasyonlar görerek mental sağlığıbozulur. Bu dört karakter de bağımlılıkları sonucunda bir şeyler kaybetmiştir. Sara akıl sağlığını, Marionbedenini, Harry kolunu ve Tyrone da özgürlüğünü kaybeder. Son sahne izleyiciye nefes almadan izlettiriyor.Kurgusu ve çekimlerinin yanında Clint Mansell’in soundtracki özellikle bu kadar etkilenmemizdebüyük bir payı olduğunu düşünüyorum. Aronofsky izleyiciye hissettirmek istediği duyguları kurguyla, sesefektleriyle, yakın çekimleriyle çok iyi hissettiriyor. Bağımlılığa ve toplumsal sorunlara atıfta bulunmasıylabiraz kamu spotu hissiyatı veriyor olsa da filmdeki teknikler yönetmenin diğer filmlerinde de olduğu gibiçok iyi kullanılmış.Elif Rana SivriMeftun.Art34

İtalyan Yeni Gerçekçiliğinin geç ve vurucu filmi: “Umberto D.”Sinemada İtalyan Yeni Gerçekçiliği, savaş sonrası İtalya’nın ekonomik ve sosyolojik durumuna ışık tutar.Yönetmenler hayatımızdan insanları ve sokakları sinemaya konu eder. İnsanların yaşadığı zorlukları süslemeden,vurucu bir gerçeklikle izleyiciye sunar, bir nevi bir pencere açar. Karakterleri aktörler yerine gerçekinsanlar oynar. Set ise her günki gibi işleyen sokaklardır.Yeni Gerçekçilik döneminin altın yıllarına göre çok geç yapılmış olan, senaryosunu Cesare Zavattini’ninyazdığı, yönetmenliğini ise Vittorio De Sica’nın yaptığı, 1952 yapımı “Umberto D.”, uzun süre etkisindençıkılmasının zor olduğu bir film. Gerçek hayatı tüm acımasızlığıyla ortaya koyan “Umberto D.”, dönemininsosyal, politik ve ekonomik sıkıntılarını gereksiz dram ve abartıya yer vermeden yaşlı Umberto karakteriüzerinden izleyiciye sunar.Yaşlı ve yalnız bir adam olan Umberto, borçları dolayısıyla evinin kirasını ödemekte zorlanır. Köpeği Flikedışında dostu olmayan Umberto’nun İtalya sokaklarındaki ötelenmiş ve dışlanmış duruşu, filmin etkileyicimüziğinin yanı sıra, Vittorio De Sica’ nın kamerasıyla izleyiciye güçlü bir şekilde hissettirilir. İzleyici, onunyalnızlığına ve çaresizliğine tanık olmaktansa onun yalnızlığıyla bütünleşir.Bir protestoyla başlayan açılış sahnesi, zam isteyen emeklilerin polislere yakalanmamak için saklanırkenyaptıkları konuşmayla devam eder: “İzin almaları gerekirdi” der yaşlı bir adam. “Bize izin vermezlerdi”diye ekler Umberto. “O zaman evde oturmalıydık.” Fakat zaten aldığı maaş borçlarını ödemeye yetmediğiiçin evini de kaybetmek üzeredir Umberto.Fakat umudunu kaybetmez.Yaşamak için savaşır. Aldığı yemeğiköpeğine verir. Sokakta saatini satmaya çalışır. Yirmi yıldır kaldığı eski apartmanın sahibi, Umberto’nunodasını öğlenleri çiftlere kiraya verir. Ve ay sonu kirayı ödemezse Umberto’yu kovacağını söyler. Kiracınınyanında çalışan kız, Umberto’nun köpeği dışındaki tek sırdaşıdır. Bir nevi onu kızı gibi görür. Diğer insanlarumursamazdır.Sokakta karşılaştığı insanlar,arkadaşları,evsahibi... Herkes kendi derdindedir. Umbertoevsahibi için, "Eskiden iyi biriydi savaştan sonra böyle oldu" der.Film sadedir. Umberto hastalandığında ambulansı arar, çantasını hazırlar, kendisi yatar sedyeye, çantasınıda kucağına koyar. Aşırılık yoktur, hayattır bu. Hastanedeyken, köpeğini emanet ettiği yardımcı kız köpeğikaybedince panikle arar Flike’ı.Çünkü onun tek dostudur. Kaybolan köpeklerin tutulduğu yerin hali isehayvan haklarının geldiği durumu da gözler önünde serer.Finale yaklaşırken, sinema tarihinin en vurucu ve ilham verici sahnelerinden biri yaşanır. Dilenmeyeutanan Umberto, dilenmesi için köpeği Flike’a verir şapkasını. Bu sırada eski asker arkadaşı geçer sokaktan.Fakirliğinin ve umutsuzluğunun, Umberto’da yaşattığı utanç olduğu gibi yansır izleyiciye. Umberto askerarkadaşına yalan söyler. Tüm bunlar olurken seyircinin hissettiği acıma duygusu değildir, empatidir.Umberto’nun başına gelen tüm talihsizliklerle, onun umudunu yavaş yavaş yitirişini görürüz. Artık kendihayatı konusunda çözümsüz kalır. Bir çıkış yolu yoktur. Fakat Flike vardır. Onu iyi birine emanet etmekister. Hiçbir yere layık görmez onu.En sonunda köpeği çocuklara vermek için ebeveynlere yalvarırken seyircide bu ümitsizliğin ve çıkmazın içine çoktan girmiştir. Flike'ı da alır trenin yanına gider, ölümü bekliyorsanarız.Flike kaçar ve intihar edemez.Yine de Flike'ın gönlünü almaya çalışır.Her zaman ki gibi ikisi birlikteilerlerler.Sonuç yoktur. Toplum aynıdır. Hayat devam etmektedir.Meftun.Art35Eylül Avcı

İtalyan Yeni Gerçekçiliğinin geç ve vurucu filmi: “Umberto D.”

Sinemada İtalyan Yeni Gerçekçiliği, savaş sonrası İtalya’nın ekonomik ve sosyolojik durumuna ışık tutar.

Yönetmenler hayatımızdan insanları ve sokakları sinemaya konu eder. İnsanların yaşadığı zorlukları süslemeden,

vurucu bir gerçeklikle izleyiciye sunar, bir nevi bir pencere açar. Karakterleri aktörler yerine gerçek

insanlar oynar. Set ise her günki gibi işleyen sokaklardır.

Yeni Gerçekçilik döneminin altın yıllarına göre çok geç yapılmış olan, senaryosunu Cesare Zavattini’nin

yazdığı, yönetmenliğini ise Vittorio De Sica’nın yaptığı, 1952 yapımı “Umberto D.”, uzun süre etkisinden

çıkılmasının zor olduğu bir film. Gerçek hayatı tüm acımasızlığıyla ortaya koyan “Umberto D.”, döneminin

sosyal, politik ve ekonomik sıkıntılarını gereksiz dram ve abartıya yer vermeden yaşlı Umberto karakteri

üzerinden izleyiciye sunar.

Yaşlı ve yalnız bir adam olan Umberto, borçları dolayısıyla evinin kirasını ödemekte zorlanır. Köpeği Flike

dışında dostu olmayan Umberto’nun İtalya sokaklarındaki ötelenmiş ve dışlanmış duruşu, filmin etkileyici

müziğinin yanı sıra, Vittorio De Sica’ nın kamerasıyla izleyiciye güçlü bir şekilde hissettirilir. İzleyici, onun

yalnızlığına ve çaresizliğine tanık olmaktansa onun yalnızlığıyla bütünleşir.

Bir protestoyla başlayan açılış sahnesi, zam isteyen emeklilerin polislere yakalanmamak için saklanırken

yaptıkları konuşmayla devam eder: “İzin almaları gerekirdi” der yaşlı bir adam. “Bize izin vermezlerdi”

diye ekler Umberto. “O zaman evde oturmalıydık.” Fakat zaten aldığı maaş borçlarını ödemeye yetmediği

için evini de kaybetmek üzeredir Umberto.Fakat umudunu kaybetmez.Yaşamak için savaşır. Aldığı yemeği

köpeğine verir. Sokakta saatini satmaya çalışır. Yirmi yıldır kaldığı eski apartmanın sahibi, Umberto’nun

odasını öğlenleri çiftlere kiraya verir. Ve ay sonu kirayı ödemezse Umberto’yu kovacağını söyler. Kiracının

yanında çalışan kız, Umberto’nun köpeği dışındaki tek sırdaşıdır. Bir nevi onu kızı gibi görür. Diğer insanlar

umursamazdır.Sokakta karşılaştığı insanlar,arkadaşları,evsahibi... Herkes kendi derdindedir. Umberto

evsahibi için, "Eskiden iyi biriydi savaştan sonra böyle oldu" der.

Film sadedir. Umberto hastalandığında ambulansı arar, çantasını hazırlar, kendisi yatar sedyeye, çantasını

da kucağına koyar. Aşırılık yoktur, hayattır bu. Hastanedeyken, köpeğini emanet ettiği yardımcı kız köpeği

kaybedince panikle arar Flike’ı.Çünkü onun tek dostudur. Kaybolan köpeklerin tutulduğu yerin hali ise

hayvan haklarının geldiği durumu da gözler önünde serer.

Finale yaklaşırken, sinema tarihinin en vurucu ve ilham verici sahnelerinden biri yaşanır. Dilenmeye

utanan Umberto, dilenmesi için köpeği Flike’a verir şapkasını. Bu sırada eski asker arkadaşı geçer sokaktan.

Fakirliğinin ve umutsuzluğunun, Umberto’da yaşattığı utanç olduğu gibi yansır izleyiciye. Umberto asker

arkadaşına yalan söyler. Tüm bunlar olurken seyircinin hissettiği acıma duygusu değildir, empatidir.

Umberto’nun başına gelen tüm talihsizliklerle, onun umudunu yavaş yavaş yitirişini görürüz. Artık kendi

hayatı konusunda çözümsüz kalır. Bir çıkış yolu yoktur. Fakat Flike vardır. Onu iyi birine emanet etmek

ister. Hiçbir yere layık görmez onu.En sonunda köpeği çocuklara vermek için ebeveynlere yalvarırken seyirci

de bu ümitsizliğin ve çıkmazın içine çoktan girmiştir. Flike'ı da alır trenin yanına gider, ölümü bekliyor

sanarız.Flike kaçar ve intihar edemez.Yine de Flike'ın gönlünü almaya çalışır.Her zaman ki gibi ikisi birlikte

ilerlerler.Sonuç yoktur. Toplum aynıdır. Hayat devam etmektedir.

Meftun.Art

35

Eylül Avcı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!