Hacı Bayram Veli Hazretlerinin Manevi İkliminde Yeni Bir Başlangıç
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
OSTİM Başkanı Orhan Aydın
2030’a Hazır Olmak
ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı
Sanayileşme stratejik bir kavram
Bir ülkenin bağımsızlığının temel şartlarının başında,
ekonomik alandaki gücü gelmektedir. Ekonomik alandaki
gücü ise üretim kabiliyetleri ve markalaşmayla
pekişmektedir. Uluslararası alanda söz söyleyebilme
ve hâkim ülke pozisyonunda olmak da yine temel ekonomik
dengelerle ilgilidir. Sanayileşmeyi stratejik bir adımları ümit verici. Zaman kaybetmeden hayata geç-
Devletimizin yerlileşme konusundaki beyanları ve
Araştırmalar 20 yıl sonra X kuşağı yöneticilerin şirketleri
yönetmeyeceğini, yerlerini Y kuşağı yönetibilmek
ve ürünlerimizi başkasına pazarlayabilmek,
bir tarlaya dönüşüyor. Bu tarlada söz sahibi ola-
kavram olarak görüyoruz. Savunma sanayiindeki gelişmeler
bunun en güzel örneğidir. Sektör, birçok ürünü lar var. Bu çok kıymetli ama bizim hep söylediğimiz;
mesi şart. Özellikle savunma sanayiinde ciddi başarıcilere
ve bırakacaklarını gösteriyor. Aynı zamanda, ürün tedarik etmek için yabancı dil şart. Ülkemiz-
32 33
kendi imkânlarıyla, mühendisleriyle tasarlayıp, üretip
Türkiye’nin gücüne güç katabiliyor. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde, savunma
sanayiindeki kritik ürünler Türkiye’de üretiliyor.
Türkiye sanayisi yerli ve milli yönde adımları attıkça, gelişmiş
ülkeler, “Serbest piyasa ekonomisi var, bu kuralı
koyamazsınız, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) kuralları
var, böyle yapamazsınız.” gibi dayatmalarda bulunuyorlar.
Oysa kendileri gelişirken bu kurallara uymadılar. Merdivenle
üste çıktılar; merdiveni üst kata koyup bize ne
yapmamız gerektiğini tarif ediyorlar. Onların tarifleriyle
biz sanayileşme sürecimizi tamamlayıp 10 bin dolardan
25 bin dolara hiçbir zaman gelemeyiz. Onların malını satın
aldıkça, standartlarını kabul ettikçe biz onlardan 10
adım geriden gitmeyi kabullenmişiz demektir.
Ülke kalkınmasının bize göre en kritik noktasını “Yerli
ve Milli Üretim” anlayışı oluşturmaktadır. Bilinmelidir
ki; bir ülke kendi tasarımını ve markalarını ortaya koymadıkça
dünya ekonomisinde söz sahibi olamaz.
Ülkeleri güçlü yapan üretim gücüdür
Ülkeleri güçlü yapan üretim gücüdür. Başkalarının tasarladığını
üretmek güç kazandırmaz. Bilgiyi ve teknolojiyi
üretime çevirmek gerekir. Kendi yaptığımız ürünleri
önemsemezsek, yabancıların ürettiği ürünlerle
kalkınmamızı sürdüremeyiz. Bu nedenle birbirimize
yardımcı olarak kendi imkânlarımızla üretmeliyiz.
Üretimin nitelikli hale gelmesi, marka çıkartmak için
gelişmiş ekonomilerin yaptığı gibi davranmalıyız. Kendi
üreticimizin önü açılmalı, onlara Ar-Ge ve inovasyon
süreçlerinde sabır gösterilmeli ve destek sağlanmalı,
uluslararası pazarlarda rekabet gücü geliştirilmelidir.
Savunma sanayiinin yaptıklarını öngörerek, diğer alanlarımızı
da aynı şekilde uzun vadeli bir stratejik plana
dönüştürüp, bütün kurum ve kuruluşların ortak hareketiyle,
sanayileşme konusundaki hamleler pekiştirilmelidir.
Üretim yapanları çok önemsememiz gerekiyor.
“Katma değeri yüksek olan ürün üretelim, açığı kapatalım
ama nasıl?” sorusunun cevabını tam yazmalıyız.
savunmada yaptığımızı diğer alanlara da taşımak. Yani
sağlıkta aynı şekilde değiliz, enerjide, ulaştırmada aynı
şekilde değil. Yapabiliriz, bunu için paradigma bu noktaya
çekilmeli.
Satın almadan vazgeçmeliyiz. Başkalarının bize yazdırdığı
sözleşmeler ve şartnameler bizi hep satın almaya
götürüyor. Uzun soluklu, stratejik çaba sarf etmemiz
gerekiyor. Teknolojik ürün üretme kısa vadeli değildir.
Uzun vadeli, uzun soluklu; azim ve kararlılıkta üzerine
gidilmesi, sabredilmesi gereken bir olgudur
yapay zekanın 10 yıl içinde bir çok meslek grubunun
ortadan kaldıracağına dair söylemler bir çok makalede
ve dünya basınında sıkça yer alıyor. Sigortacılık
mesleği çalışanlarının yerini yapay zeka alacağı söyleniyor
ve Japonya’da bu alanda çalışmalar hayata
geçti bile. Peki 10 yıl sonrasına şimdiden nasıl hazırlık
yapabiliriz, en kritik konu bu. Genç bir mühendis
ve ihracat yapan bir sanayici olarak, bu konu üzerindeki
izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
Dünyada trendler değişiyor, kopyalanmasın diye
kimse ile paylaşmadığımız iş fikirleri 10 yıl geride
kaldı. Artık her konu ile ilgili makaleyi ya da iş planı
örneğini Google ve bir çok akademik online kütüphanede
bulabiliyoruz. Haliyle şuanda dünyada bizim
bildiğimiz ama başka kimsenin bilmediği hiçbir bilgi
yer almıyor. Bu durumda ne yapacağız? Pazarı iyi
okumak ve genele hitap edebilmek için kariyerimize
ve şirketlerimize yapılabilecek bazı iyilikler var.
Bunlardan bir tanesi yabancı dil becerisi. Dünya
artık küreselleşti ve git gide iletişim sayesinde ufak
de yabancı dil eğitimi maalesef basit değil, ama
üniversite mezunu olan, iş girişiminde bulunan ve
şirketi olan herkesin iletişim yeteneğine ve bunun
için yabancı dile ihtiyacı var. Bu gün olmasa bile
10 sene sonra olacağı kesin. Ulusal boyutta bir yabancı
dil eğitimi revizyonuna ihtiyaç var. Ama bu
şuan mümkün değilse, bizlerin bireysel girişimleri
ile bunu çözmemize ihtiyaç var.
Ülkemiz ve bir çok dünya ülkesi şuan ekonomik bir
durgunluk dönemi geçiriyor, bu dönemin bize katkısı
şu oldu; dış ticaretten korkan herkes, gözünü
dış pazarlara dikti. Çok iyi oldu, şuanda daha önce
hiç ihracat yapmamış, dış ticaret departmanı olmayan
40 yıllık firmalar ilk ihracatlarını yaptı bile. Gelecek
10 yılda dünya daha küresel bir hale gelecek,
ayakta kalanlar bu küreselliğe adapte olabilen, Tayvan’dan
rahatlıkla elektronik parça tedariği yapıp,
ürettiği ürünü Gana’ya satabilenler olacak. Bunun
için ne yapmalı, lisans derecesi ne olursa olsun,
herkesin temel düzeyde dış ticaret eğitimi alması,
ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı