14.01.2021 Views

Hacı Bayram Veli Hazretlerinin Manevi İkliminde Yeni Bir Başlangıç

  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ankara Milletvekili Prof.Dr. Emrullah İşler ile Röportaj

Ankara Milletvekili Prof.Dr. Emrullah İşler ile Röportaj

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

Türkiye’de siyaset oldukça zorludur. Tecrübeli bir si-

yasetçi olarak Türk siyaseti ile ne zaman tanıştınız

ve Türkiye’deki siyasetin geleceğini nasıl görüyorsu-

nuz?

belli bir düzen içerisinde yaratmış. Türkiye ölçeğinde

baktığımızda Elazığ’daki doğal afet 6,8 İzmir’deki

doğal afet 7 şiddetinde bir depremdi. Ciddi boyutlarda

bir hasarımızın olmaması ve kaybımızın az

olması bakımından mutluyuz ama temenni ederdik

ki hiç olmasaydı. Gelişmiş dünya ülkelerine baktığımızda

bizden daha çok depremle içli dışlı oldukları

ve yaşadıkları bir gerçektir. Japonya, 8-9 şiddetinde

bir deprem ile karşılaştığında kimsenin burnu dahi

kanamıyor. Biz ise 17 Ağustos 1999 Depremi’nde

17.000 insanımızı kaybettik. Buna kader diyemeyiz.

Tedbir almazsanız, tedbirsizlik kaderiniz olur. Ancak

tedbirinizi alırsanız o zaman

Ben 1960 doğumluyum ve anarşi dönemi gençlik

yıllarımıza denk geldi. O dönemde aktif olarak olayların

içerisinde hiçbir zaman olmadım, olayları da

tasvip etmedim. Ama bu ortam Türk insanının siyasete

daha çok ilgi duymasına neden olmuştur. Türk

insanının %90 gibi büyük bir kesimi siyasetle ilgilidir.

Bir fiil siyasetin içinde olmasa da siyasi gelişmeleri

takip eder ve konular hakkında bilgi sahibidir. Dolayısıyla

ben de her zaman siyasete yakın oldum ve takip

ettim. Türkiye özellikle AK Parti ile birlikte hayal

dahi edilemeyen mesafeler katetti. Bunu özellikle

darbeler geçmişi olan bir ülke açısından ve bunları

yaşayan ülkenin bir ferdi olarak söylüyorum. 60 Dar-

kaderiniz güzel olur, bu kader

Tedbir almazsanız,

bilinmektedir. Osmanlı İmpara-

konusu ince bir çizgidir. Özellikle

torluğu’nun dağılmasından sonra

gençlerimize bunu hatırlatmakta tedbirsizlik

eksik olmayan Ortadoğu’daki bu

fayda var. Hz. Ömer döneminde kaderiniz olur.

acının, kanın son bulmasını umut

besi, 71 Muhtırası, 12 Eylül, 80 Darbesi ve 28 Şubat

ordu sefere gittiğinde bir yerde

Deprem ülkesi olarak nitelendirilen ülkemizde 24

Ancak tedbirinizi

ediyoruz ama umut etmek yetmi-

18 veba hastalığı olduğu söyleniyor.

yor. Bu minvalde Ortadoğu’nun 19

Ocak 2020’de Elazığ’da ve 30 Ekim 2020’de İzmir’de

darbelerinden ülkemiz ve milletimiz çok çekti. Geldiğimiz

noktada çok şükür Türk siyasetinde, siyaset ve

siyasetçinin alanının genişlediğini görüyoruz. Özellikle

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ülkemiz

halktan yetki alınan ve halka hesap verilen bir döneme

girmiştir. Bu bakımdan ben ülkemizin gelmiş

olduğu noktayı önemsiyorum. Eğer demokratik bir

ülkede yaşıyorsak kimden yetkiyi aldıysak ona hesabı

vermemiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız

2003’te Başbakan olduğunda kameraların karşısında

şöyle bir cümle kullanmıştı hassaten hatırlatmak

istiyorum “AK Parti olarak iktidar olduğumuzu söyleyebilirim

ama muktedir olduğumuzu söyleyemem.”

demişti. 2003’te söylenen bir cümle aslında Türkiye’nin

o dönemki tablosunu ortaya koymaktadır.

Bu şu demektir; siz halk tarafından seçiliyorsunuz,

Başbakan oluyorsunuz ama devlet yönetiminde sizin

etki alanınız ancak %25-30 seviyesinde, pastanın

geri kalan büyük kısmında başka odaklar etkin

oluyor. Bu odaklar askeriye, yargı ve bürokrasi idi.

Ancak Tayyip Bey gibi siyasi öngörüsü güçlü olan

karizmatik bir lider aslında o sözüyle satır arasında

ben zamanla muktedir olacağım ve halktan aldığım

yetkinin hesabını da yine halka vereceğim mesajını

veriyordu. Son yıllarda birileri tarafından söylenmeye

çalışılan tırnak içinde söylüyorum diktatörlüktür,

tek adamlıktı söylemleri vesayet odaklarının muktedir

olamamasından kaynaklanmaktadır. Muktedir

bir iktidar olduğunuz zaman maalesef muhalefetiniz

olan siyasetçiler bile sizi diktatörlükle veya tek

adamlıkla suçlayarak siyasetin ve siyasetçinin etkisini

azaltmak gayreti içerisindedir. Fakat şunu belirtmekte

fayda vardır bunu hala eski kafayla düşünenler

için söylüyorum. Artık devir değişti bundan sonra

millet kimi seçiyorsa millete hesabı da o verecektir

ve milletten aldığı yetkiyi sonuna kadar kullanmak

zorundadır. Doğrusu da budur, çok şükür ülkenin bu

bakımdan gelmiş olduğu noktayı da önemsiyorum.

meydana gelen depremler ile ülke olarak sarsıldık.

Bu sarsıntı sonrasında devlet ve millet olarak bir

birliktelik göstererek yaralarımızı hızlıca sardık ve

sarmaya devam ediyoruz. Yaşanan bu üzücü doğal

afetler sonrasındaki birliktelik hakkında neler söyle-

mek istersiniz?

Öncelikle sergilenen tablo beni çok mutlu ediyor ve

gurur duyuyorum. Milletimizin dayanışması, birliği

ve beraberliği bu tür afetlerde gerçekten gurur verici

bir tablo doğuruyor. Yardımlaşma, destek olma

bunlar bizim milletimizin hasletleri bu hasletler başka

milletlerde kolay kolay bulunmaz. Bizdeki bu dayanışma

ve yardımlaşma ruhu, komşusu aç iken tok

yatmama duygusu gerçekten milletimizin en önemli

hasletleridir. Fakat biz deprem kuşağında bir ülkeyiz

özellikle kuzey ve doğu hattı ve şimdi batıda da sallantılar

oluyor. Bizim buradan çıkarmamız gereken

önemli dersler vardır. Aslında afet Allah’ın insanlara

gönderdiği bir şey değildir. Allah kâinatı yaratırken

alırsanız o zaman

kaderiniz olur bu

kader konusu ince

bir çizgidir.

Hz. Ömer diyor ki; oraya girilmesin.

Bazıları Hz. Ömer’e diyor ki

Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun

Hz. Ömer’in cevabı çok güzel ve

çok enteresandır. Evet diyor “Allah’ın

bir kaderinden başka bir

kaderine kaçıyoruz.” Şimdi eğer siz depreme dayanıksız

evler binalar yaparsanız, o sizin kaderiniz olur.

Hâlbuki siz depreme dayanıklı evler yapsanız 6,8 ve

7 şiddetinde bir depremde kimsenin burnu kanamaz,

hiçbir ev çökmez. Dolayısıyla bu kader ve tedbir

arasındaki ince çizginin farkına varmamız lazım.

Çok şükür, 99 depreminden sonra yapılan dayanıklı

binalarda hasar olmuyor. Onun için milletçe hızlı bir

şekilde kentsel dönüşümü gerçekleştirerek özellikle

depreme dayanıksız bölgelerin bir an önce yenilenmesi

gerekmektedir. Şu anda Elâzığ’da 10.000 konut

yeniden yapılacak. Devlet olarak çok hızlı hareket

ettik. 99 depreminde ‘Nerede bu devlet’ diye haykıran

vatandaşlarımızdan artık bu sözleri duymuyoruz.

Van Depremi’nde binlerce konut yapıldı. Devletimizin

ve milletimizin gücünü göstermesi açısından

gelmiş olduğumuz bu aşama iftihar ve gurur tablosudur.

Bir hususun altını bir kez daha çizmek isterim

ki vatandaşlarımıza da çok önemli görevler düşüyor,

devletin yürütmüş olduğu çalışmalara katkı sunarak

evimi mülkümü kaybederim düşüncesini bir tara bırakarak

o evleri mezar haline getirmemeleri gerekir.

Kentsel dönüşümleri bir an önce yapmamız lazım ki

bu tür depremlerde hasar ve zarar görmeyelim.

Ortadoğu’ya gelecek olursak çok hareketli bir coğrafya

olduğu, uzun zamandır acının, zulmün ve ka-

nın durmadığı bir bölge olduğu

refahı için gerekli gördüğünüz en

temel olgu nedir? Mesela güçlü ve

doğru bir eğitim modeli Ortado-

ğu’yu dönüştürmeye yeter mi?

Eğitim her şeyin başı onun bir defa

altını çizmekte fayda var. Güçlü

ve doğru bir eğitim sistemi ile ülkelerin kalkınması

çok daha kolay olur fakat sadece Ortadoğu’da yaşananları

buradaki eğitim seviyesindeki eksiklikle izah

etmek de mümkün değildir. Siz sorunuzda da ifade

ettiğiniz gibi 1. Dünya Savaşı, Balkan Savaşları ve

Osmanlı’nın yıkılmasından sonrasında İslam dünyası

çok ciddi meydan okumalarla karşı karşıya kalmıştır.

Şimdi aradan 100 yıl geçtikten sonra Osmanlı coğrafyası

üzerinde oluşan o devletlerde kendi içlerinde

çok ciddi meydan okumalarının olduğunu görüyoruz.

O bölünmüş ve parçalanmış olan bölge ülkelerini

daha da küçük parçalara ayırmak için bir çaba

sarf edildiği aşikardır. Arap Baharı bir demokrasi,

ESYAV Kızılcahamam - Çamlıdere Eğitim ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!