Hayalet Resimli Mecmua Sayı 42

Hayalet Resimli Mecmua Sayı 42 yayında Hayalet Resimli Mecmua Sayı 42 yayında

hayaleteposta
from hayaleteposta More from this publisher
11.01.2021 Views

Murat B.SarıÖykü...Aslında masajkoltuğundan tek derdibu değildi, koltuğunboynunu ovarkenomurgasını kırmasındanveya ensesine çıktığındaomurilik soğanınıezmesinden dekorkuyordu. Her şeyinötesinde makinanınbunu yapmak istediğinedair rasyonel olmayanbir his taşıyordu içinde.Sanki gece karanlıktayatıp ayağı pikesinindışında kaldığında,ayağını bir şeyinkavrayacağındanduyduğu korku gibibir şeydi bu; saçma,çocukça, hastalıklı…GÜNLÜK“Yirmi ikinci yüzyıla girmemize sadece dört ay kaldı” diyedüşündü Orkun “Ve yüz yirmi yaşındaki bu masaj koltuğuhala kuyruk sokumuma bir aparatını sokmaya çalışıyor. Hiç mi kullanıcıgeri bildirimi yapılmadı buna bugüne kadar?”Aslında masaj koltuğundan tek derdi bu değildi, koltuğun boynunuovarken omurgasını kırmasından veya ensesine çıktığında omuriliksoğanını ezmesinden de korkuyordu. Her şeyin ötesinde makinanınbunu yapmak istediğine dair rasyonel olmayan bir his taşıyordu içinde.Sanki gece karanlıkta yatıp ayağı pikesinin dışında kaldığında, ayağınıbir şeyin kavrayacağından duyduğu korku gibi bir şeydi bu; saçma,çocukça, hastalıklı… Yine de bir masöre gitmektense bu koltukları tercihediyordu. Günün yorgunluğunu atmasını sağlayan bu üç dakikadanvazgeçememesini kendine açıklarken yalan da söylüyordu üstelik. “Kadınparmakları erkek kaslarına yeterince geçmiyor.”“Ya bir robot? Hacip mesela, bana tam otuz altı bin krediye mal oldu,biraz da bana hizmet etmesinde ne sakınca var?”Pikenin dışından kapılmış bir ayak, kırılmış bir omurga ve ezilmişbir soğan…“Süreniz bitti tekrar masaj için bir kredi harcamak ister misiniz?”Orkun cevap vermeden koltuktan kalktı. Henüz koltuktanuzaklaşmak için adım atmadan da asistanını açıp holografik arayüzde “Neşem” adlı arama kaydını buldu. “Mesaj”, “Görüntülü” ve“Sesli” seçeneklerinden görüntülüye giden parmağını son anda sesliyeyönlendirdi ve Neşe’yi aradı. Altıncı çalışta Neşe telefonu açtı. Biraz tıknefesti.“Efendim hayatım?”50

“Canım, avm’deyim markettenistediğin bir şey var mı?”“Süt al sadece, çocuğunakşama sütü yok.”“Tamam canım on, on beşdakikaya gelirim.”“Tamam aşkım.”“Görüşürüz”Orkun çağrıyısonlandırdığında Neşe’ninkendisine “Görüşürüz” dediğinivarsaydı ama açıkçası sinirlenerekkarısını dinlemeden kapattığıiçin, çok da emin olamamıştı.Koltuktan uzaklaşıp yönünükoridorun sonundaki marketeçevirdiğinde hala yenemediği birsinirle “Bütün gün evdesin ve herşeyi en sona bırakıyorsun” sözleridöküldü ağzından.* * *Yemek masasında Orkun’unpek konuşası yoktu. Aslında içteniçe Neşe’yi sinir etmek için böyleyapıyordu ama Neşe, altı yaşındakioğulları Sarp’ı yedirmekleuğraştığı için –ki çocuk kesinlikleyemek yememe konusundaihtisas sahibiydi- Orkun’un bupasif saldırısını anlamadı. Esasenaynı şey neredeyse her geceolduğu için Orkun da yine böyleolacağının bilincindeydi amakendisini tutamıyordu. Fakatkontrolünü tam olarak yitirmişde değildi. Zaten Neşe ile gireceğiherhangi bir tartışma, Neşe’nin,kendisinin Sarp’a bakmak içinişten ayrıldığını, ancak Orkun’unbu büyük fedakarlığı bileanlamadığını bağıra çağıra ve yarıağlamaklı bir halde söylemesiyleson bulacak, sonrasında da birküsme dönemi gelecekti. Orkunbunu düşününce kendisini deşaşırtacak şekilde gülümsedi“Dişi yakarış” diye düşündü.Neşe’nin bu hali gözünün önünegelince eğlenmişti. O da bu dramkarşısında tepkisiz kalacak veNeşe’yi daha da çıldırtacaktı.Atalarının zamanındaki gibivurdumduymaz, sığ ve bununlagurur duyan bir adam: Orkun!Genlerinden kendisine geçen,insan sıfatında bir hayvan olmakdüşüncesi ile eğlenirken farketmeden sesli düşündü. “Yabizden ne bekliyorlar bu kadar,biz suratı kılla kaplı yaratıklarızsonuçta…”“Efendim canım?”“Yok bir şey hayatım.”“Neden gülüyorsun?”“Aklıma bir şey geldi de, iştenbir olay, erkek geyiği sarmaz seniboşver.”Neşe aslında alınmıştı. İşleilgili şeyler, özellikle işle ilgilikendisiyle paylaşılmayan şeylerkendisini kötü hissetmesinesebep oluyor ve Orkun buna hiçdikkat etmiyordu. Elinde olmadano sırada yemek istemediği birlokmadan kaçınmaya çalışanSarp’a bağırdı ve kaşığı ağzınasoktu.“Yaşıtların kendi yemeğinikoyup yiyor sen hala eldenbesleniyorsun. Ye şunu!”Orkun’un eski erkekliğedönme takıntısı ya da gizliarzusu diyelim, sadece Neşe ilesınırlı değildi. Eski tarz bir babaolmaya da meraklıydı ve her nekadar içten içe hasta da olsa,eşine karşı bir yirmi ikinci yüzyılerkeği olarak saygılı davranırken,çocuğunu tamamen kendisineait hissettiği için ona karşı dahaözgür hissediyordu.“Neşe! Neşe! Bırak kaşığı,bırak hayatım. Sarp oğlum, alkaşığı, hadi ye oğlum.”“Ya istemiyorum baba”“Ama yiyeceksin. Ya dao tabak bitene kadar masadakalacaksın.”Çocuk ağlamaya başladığındada yerinden kalktı ve onunomzunu sıkarak. “Peki yemekyemeden beni nasıl döveceksin?”diye sordu. Çocuk gülümsemiş vekaşığı eline alır gibi olmuştu ki,Neşe politik bir başka gülümsemeve göz işareti ile Orkun’u masadangönderip kaşığı da çocuğunelinden alarak, onu yine kendiyedirmeye başladı.Orkun önce bunu kendisineyapılmış açık bir saygısızlık saydı.Çocuğu ile arasına bu şekildegirilmesine izin vermemeliydi.Bu düşünceyle, itiraz etmek içinbir süre ayakta kaldı. Nedensonra biraz anlayışlı olmaya kararvererek, karısının evde kalmasebebinin tamamen oğullarıolduğunu tekrar etti kendisine.Sarp’ın kendi yemeğini kendiyemesi; her ne kadar Neşetarafından da dile getirilen birözlem olsa da, aslında Neşe’ninşu andaki sosyal statüsününtemellerinden sarsılması demektive Neşe buna hazır değildi. Neşe,çalışmayı Sarp için bırakmıştı veSarp kendine yetmeye başladığıanda kendisini işe yaramazhissedecekti. Orkun bunudüşününce bu sefer karısınınomzunu –karısı anlamadıysa daşöylebir sıvazladı ve koltuğunageçti.Koltuğuna oturduğundaönce duvarda vizyon alanıkurmak için hover projektörüçağırmayı düşünse de sonra birbaşka düşünce ona galip geldi.“Peki” dedi kendi kendine “YaHacip’i neden aldık?” Sonra51

“Canım, avm’deyim marketten

istediğin bir şey var mı?”

“Süt al sadece, çocuğun

akşama sütü yok.”

“Tamam canım on, on beş

dakikaya gelirim.”

“Tamam aşkım.”

“Görüşürüz”

Orkun çağrıyı

sonlandırdığında Neşe’nin

kendisine “Görüşürüz” dediğini

varsaydı ama açıkçası sinirlenerek

karısını dinlemeden kapattığı

için, çok da emin olamamıştı.

Koltuktan uzaklaşıp yönünü

koridorun sonundaki markete

çevirdiğinde hala yenemediği bir

sinirle “Bütün gün evdesin ve her

şeyi en sona bırakıyorsun” sözleri

döküldü ağzından.

* * *

Yemek masasında Orkun’un

pek konuşası yoktu. Aslında içten

içe Neşe’yi sinir etmek için böyle

yapıyordu ama Neşe, altı yaşındaki

oğulları Sarp’ı yedirmekle

uğraştığı için –ki çocuk kesinlikle

yemek yememe konusunda

ihtisas sahibiydi- Orkun’un bu

pasif saldırısını anlamadı. Esasen

aynı şey neredeyse her gece

olduğu için Orkun da yine böyle

olacağının bilincindeydi ama

kendisini tutamıyordu. Fakat

kontrolünü tam olarak yitirmiş

de değildi. Zaten Neşe ile gireceği

herhangi bir tartışma, Neşe’nin,

kendisinin Sarp’a bakmak için

işten ayrıldığını, ancak Orkun’un

bu büyük fedakarlığı bile

anlamadığını bağıra çağıra ve yarı

ağlamaklı bir halde söylemesiyle

son bulacak, sonrasında da bir

küsme dönemi gelecekti. Orkun

bunu düşününce kendisini de

şaşırtacak şekilde gülümsedi

“Dişi yakarış” diye düşündü.

Neşe’nin bu hali gözünün önüne

gelince eğlenmişti. O da bu dram

karşısında tepkisiz kalacak ve

Neşe’yi daha da çıldırtacaktı.

Atalarının zamanındaki gibi

vurdumduymaz, sığ ve bununla

gurur duyan bir adam: Orkun!

Genlerinden kendisine geçen,

insan sıfatında bir hayvan olmak

düşüncesi ile eğlenirken fark

etmeden sesli düşündü. “Ya

bizden ne bekliyorlar bu kadar,

biz suratı kılla kaplı yaratıklarız

sonuçta…”

“Efendim canım?”

“Yok bir şey hayatım.”

“Neden gülüyorsun?”

“Aklıma bir şey geldi de, işten

bir olay, erkek geyiği sarmaz seni

boşver.”

Neşe aslında alınmıştı. İşle

ilgili şeyler, özellikle işle ilgili

kendisiyle paylaşılmayan şeyler

kendisini kötü hissetmesine

sebep oluyor ve Orkun buna hiç

dikkat etmiyordu. Elinde olmadan

o sırada yemek istemediği bir

lokmadan kaçınmaya çalışan

Sarp’a bağırdı ve kaşığı ağzına

soktu.

“Yaşıtların kendi yemeğini

koyup yiyor sen hala elden

besleniyorsun. Ye şunu!”

Orkun’un eski erkekliğe

dönme takıntısı ya da gizli

arzusu diyelim, sadece Neşe ile

sınırlı değildi. Eski tarz bir baba

olmaya da meraklıydı ve her ne

kadar içten içe hasta da olsa,

eşine karşı bir yirmi ikinci yüzyıl

erkeği olarak saygılı davranırken,

çocuğunu tamamen kendisine

ait hissettiği için ona karşı daha

özgür hissediyordu.

“Neşe! Neşe! Bırak kaşığı,

bırak hayatım. Sarp oğlum, al

kaşığı, hadi ye oğlum.”

“Ya istemiyorum baba”

“Ama yiyeceksin. Ya da

o tabak bitene kadar masada

kalacaksın.”

Çocuk ağlamaya başladığında

da yerinden kalktı ve onun

omzunu sıkarak. “Peki yemek

yemeden beni nasıl döveceksin?”

diye sordu. Çocuk gülümsemiş ve

kaşığı eline alır gibi olmuştu ki,

Neşe politik bir başka gülümseme

ve göz işareti ile Orkun’u masadan

gönderip kaşığı da çocuğun

elinden alarak, onu yine kendi

yedirmeye başladı.

Orkun önce bunu kendisine

yapılmış açık bir saygısızlık saydı.

Çocuğu ile arasına bu şekilde

girilmesine izin vermemeliydi.

Bu düşünceyle, itiraz etmek için

bir süre ayakta kaldı. Neden

sonra biraz anlayışlı olmaya karar

vererek, karısının evde kalma

sebebinin tamamen oğulları

olduğunu tekrar etti kendisine.

Sarp’ın kendi yemeğini kendi

yemesi; her ne kadar Neşe

tarafından da dile getirilen bir

özlem olsa da, aslında Neşe’nin

şu andaki sosyal statüsünün

temellerinden sarsılması demekti

ve Neşe buna hazır değildi. Neşe,

çalışmayı Sarp için bırakmıştı ve

Sarp kendine yetmeye başladığı

anda kendisini işe yaramaz

hissedecekti. Orkun bunu

düşününce bu sefer karısının

omzunu –karısı anlamadıysa daşöyle

bir sıvazladı ve koltuğuna

geçti.

Koltuğuna oturduğunda

önce duvarda vizyon alanı

kurmak için hover projektörü

çağırmayı düşünse de sonra bir

başka düşünce ona galip geldi.

“Peki” dedi kendi kendine “Ya

Hacip’i neden aldık?” Sonra

51

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!