Hayalet Resimli Mecmua Sayı 41
Hayalet Resimli Mecmua Sayı 41 Hayalet Resimli Mecmua Sayı 41
Benim babam bir yetim olarakbabasız büyümüş, ta ki babaannemyeniden evlenerek şeker gibi birbaba getirene kadar. Tabii aradakibu sürede babama da hem anahem baba olmuş, onu her türlütehlikeden bir başına korumasıgerekmiş.Zor yıllarmış o zamanlar.Sokaklarda yürümek üzerinizdeuçuşan mermilerden dolayı çokzormuş. Evlere aniden baskınlaryapan ve “yasaklı yayın” adınıverdikleri nice hazinenin peşinedüşen askerlerden ölesiyekorkarlarmış.İşte böyle zamanlarda yaşamışbu koruyucu yürek, kanatlarınıiyice açmalı ve evlatlarını altınasıkıca almalıymış. Çizdiği katı birprofilin ardında durması gerekenzamanlarda yaşıyormuş. Askerlerinkapı kapı gezerek tüm kitaplarıincelediklerini, bazen gelişi güzelyakıp yıktıklarını ve özellikle belirliyayınları okuyanları topladıklarınıduyan yalnız ve çileli kadın nebilsin babamın Tommiks veTeksas’larını? Elinden acımasızcaçekip almış, peçkaya bir güzelatmış. O gün, ısınmak için başkabir şey yakmalarına gerek olmamışbizim evde. Tabii babamın gözyaşları soba ateşinden daha uzunsürmüş.Aradan geçen yıllarla birliktehikâyeleşen bu ve benzer anılarbenim gibi nice çocuklarınkulaklarına anlatılıp durmuştu.Doksanların başında yedi yaşınabasan bir çocuk olan ben, okocaman aile bana yetmezmişgibi hayal gücümü en üst seviyedekuşanmıştım. Yine de halen o eşsizkahramanlarımı kendi kendimeinşa edemiyordum.Günün birinde, farkında bileolmadan Bakırköy sahaflarınıno ilgi çeken loş ve ağır ortamınaçekildiğim günün bir değil, ikideğil, onlarca yeni kahramanı banatanıtacağını nereden bilebilirdimki? O gün kucağıma aldığımilk çizgi roman kırmızı mavirenkli bir kostümü ve göğsündetaşıdığı S harfi olan, ölümsüz birkahramana aitti belki ama benimilk kahramanım o olmayacaktı.Bana o çizgi romanı karşılıksızverirken gülümseyen "Ne zamanistersen getir ve karşılığında biryenisini al," diyerek yüreğimeışığını katan Sadık isimli satıcıydı.İsmini hatırlamak için çok uzunsüre düşünmem gerekmiş, yıllarsonra bir gün elime aldığım birbaşka Superman çizgi romanınakadar bir türlü hatırlayamamıştım.O gün, Sadık abinin benimSuperman’im olduğunu anladığımgündü. Kahramanım, Sadıkabim, nice çizgi romanı, belkide hiç olmayan evladı yerinekoyduğu benimle paylaşmış, bende değiştirip değiştirip okuyarakMartin Mystere'den Superman'e,Baltalı İlah'tan Örümcek Adam'adoğru atlayıp durmuş, nice renksizama capcanlı sayfanın arasındayeni bir ben olmuştum.Tabii ki evde bu aşkı yaşatmakçok daha zordu, çünkü yaşamınınbir dönemini kapsayan korkularınıkendisine zırh gibi giymişbir babaanneden köşe bucakkaçmak ve hazinenizi saklamakgerekiyordu. Defter araları efsaneolmuş, döşek altları sırlarıma ortakolmuştu.Yine de ne diyeceğim biliyormusunuz? “Torun baldan tatlıdır,”derler ya, işte o doğruymuş. Birgün defterimin arasındaki Batmanile babaanneme yakalandığımdakaşlarını çatmış, sonra eğilipyanağıma bir öpücük kondurmuşve tek söylediği "Dikkatli ol,kimseye yakalanma oğlum!"olmuştu.64
Ceyhun Tansu EbiçBenim babam biryetim olarak babasızbüyümüş, ta kibabaannem yenidenevlenerek şeker gibi birbaba getirene kadar.Tabii aradaki bu süredebabama da hem anahem baba olmuş, onuher türlü tehlikedenbir başına korumasıgerekmiş.KAPA ÇENENİÇizgi romanla ilgiliunutamadığım biranım var. Hâlâ bazen aklımagelir ve gülümserim. Küçük biranekdot, tabii, benimki aslında.Bir cümlelik birşey.Sanırım 10-12yaşlarındayım, dayımlarınAdana’daki evlerine yaztatiline gitmişiz. Baraj gölüyanında Çukurova Üniversitesilojmanlarındayız. Sabaherkenden kalkıyor, göleyüzmeye gidiyoruz. Abim, benve Kemal dayımın oğlu Serhatve kızı Arzu; kuzenlerim.Herhalde Adana’nın öğlesıcakları yüzünden evde oturmuş dördümüz birden çizgi romanokuyoruz. Meşhurdur bizim dört-beş çocuk hep beraber bir odadatoplanıp, kimi divanda, kimi koltuğa yayılmış, kitap okumalarımız...İlerleyen yıllarda anneannemin evinde çizgi roman yerine Asimov’larStephen King’ler okuyacağız...Divanın altında yüklük gibi bir yerden çizgi romanlar çıkarılıyor.Yığınla çizgi roman var ya da çocuk gözümle bana öyle geliyor:Kızılmaske, Örümcek Adam, Mandrake bir sürü çizgi roman. Biriniokuyor, diğerine geçiyoruz; elimizdekini beğenmiyor, başkasıyla değiştokuş ediyoruz. Arzu o sırada benim okuduğum Örümcek Adam’ısoruyor: “Sendeki hangi macera?”. İlk sayfaya bakıp cevap veriyorum“Kapa Çeneni!”. Kısa bir süre geçiyor yine soruyor, aynı cevabı veriyorum“Kapa Çeneni!” Bir süre sonra kitabı indirip Arzu’ya bakıyorum. Birazağlamaklı, incinmiş gözlerle bana bakıyor: “Niye öyle karşılık veriyorsun?Ben sana normal bir soru sordum, sadece.” diyor. Kitabın ilk sayfasınıgösteriyorum “Ben de sana normal bir cevap veriyorum. Maceranın ismi“Kapa Çeneni!”. Gülüşüyoruz.Bu çizgi roman benim kütüphanemde yok. Bu kitap haricinde hiç birçizgi roman macerasının ismini de bilmem. Belki binlerce çizgi romanokumuşumdur ama hiç bir maceranın ismini hatırlamam. Çizgiler,kapaklar ya da çizerler aklımda kalır ama çizgi romandaki macerayıbile çok iyi hatırlayamam. Ama “Kapa Çeneni!”yi yaklaşık otuz yıldırhatırlıyorum. Şimdi internet sayesinde tekrar görme fırsatım da oldu.Gambit, Örümcek Adam ve Kara Kedi...Mega Macera: “Kapa Çeneni!”...Arzucum sana demedim!65
- Page 14 and 15: Henriette ayağa kalktı. Mehtabın
- Page 16 and 17: Sherlock Holmes, tabancasınınhede
- Page 18 and 19: Atilla BilgenMizah Öykü...KEREMA
- Page 20 and 21: “Biraz sabredersenizöğreneceksi
- Page 22 and 23: Comic Sohbet...Korkmaz UluçaySÜTL
- Page 24 and 25: 24Yazıp Çizen: Mesut Ekener
- Page 26 and 27: 26
- Page 28 and 29: 28Devam Edecek
- Page 30 and 31: Sibel ÇelikelKorku Öykü...Henüz
- Page 32 and 33: yerimize geçtik. Diğer nöbetçil
- Page 34 and 35: kurma kolunu çektim, geriyekilitle
- Page 36 and 37: 36
- Page 38 and 39: İlk Nostaljik Kitaplar...Bünyamin
- Page 40 and 41: bezelidir. Bu dizinin çevirmeniBed
- Page 42 and 43: 42
- Page 44 and 45: 44İllüstrasyon- Mehmet Kaan Sevin
- Page 46 and 47: onaramamış, dolayısıyla tahripe
- Page 48 and 49: 48
- Page 50 and 51: 50İllüstrasyon- Mehmet Kaan Sevin
- Page 52 and 53: öcüydüm. Hiç arkadaşım yoktu.
- Page 54 and 55: saçlarını avuçluyor ve yavaşç
- Page 56 and 57: şeyler olacağını hissetmiş gib
- Page 58 and 59: Ümit KireççiDuyduk Duymadık Dem
- Page 60 and 61: izlediğimi bilmiyorum. Nihayetbaş
- Page 62 and 63: Her şey geçer zamanla derdibabam.
- Page 66 and 67: S. İpek Ortaer MontanariEvde o kad
- Page 68: 68
Benim babam bir yetim olarak
babasız büyümüş, ta ki babaannem
yeniden evlenerek şeker gibi bir
baba getirene kadar. Tabii aradaki
bu sürede babama da hem ana
hem baba olmuş, onu her türlü
tehlikeden bir başına koruması
gerekmiş.
Zor yıllarmış o zamanlar.
Sokaklarda yürümek üzerinizde
uçuşan mermilerden dolayı çok
zormuş. Evlere aniden baskınlar
yapan ve “yasaklı yayın” adını
verdikleri nice hazinenin peşine
düşen askerlerden ölesiye
korkarlarmış.
İşte böyle zamanlarda yaşamış
bu koruyucu yürek, kanatlarını
iyice açmalı ve evlatlarını altına
sıkıca almalıymış. Çizdiği katı bir
profilin ardında durması gereken
zamanlarda yaşıyormuş. Askerlerin
kapı kapı gezerek tüm kitapları
incelediklerini, bazen gelişi güzel
yakıp yıktıklarını ve özellikle belirli
yayınları okuyanları topladıklarını
duyan yalnız ve çileli kadın ne
bilsin babamın Tommiks ve
Teksas’larını? Elinden acımasızca
çekip almış, peçkaya bir güzel
atmış. O gün, ısınmak için başka
bir şey yakmalarına gerek olmamış
bizim evde. Tabii babamın göz
yaşları soba ateşinden daha uzun
sürmüş.
Aradan geçen yıllarla birlikte
hikâyeleşen bu ve benzer anılar
benim gibi nice çocukların
kulaklarına anlatılıp durmuştu.
Doksanların başında yedi yaşına
basan bir çocuk olan ben, o
kocaman aile bana yetmezmiş
gibi hayal gücümü en üst seviyede
kuşanmıştım. Yine de halen o eşsiz
kahramanlarımı kendi kendime
inşa edemiyordum.
Günün birinde, farkında bile
olmadan Bakırköy sahaflarının
o ilgi çeken loş ve ağır ortamına
çekildiğim günün bir değil, iki
değil, onlarca yeni kahramanı bana
tanıtacağını nereden bilebilirdim
ki? O gün kucağıma aldığım
ilk çizgi roman kırmızı mavi
renkli bir kostümü ve göğsünde
taşıdığı S harfi olan, ölümsüz bir
kahramana aitti belki ama benim
ilk kahramanım o olmayacaktı.
Bana o çizgi romanı karşılıksız
verirken gülümseyen "Ne zaman
istersen getir ve karşılığında bir
yenisini al," diyerek yüreğime
ışığını katan Sadık isimli satıcıydı.
İsmini hatırlamak için çok uzun
süre düşünmem gerekmiş, yıllar
sonra bir gün elime aldığım bir
başka Superman çizgi romanına
kadar bir türlü hatırlayamamıştım.
O gün, Sadık abinin benim
Superman’im olduğunu anladığım
gündü. Kahramanım, Sadık
abim, nice çizgi romanı, belki
de hiç olmayan evladı yerine
koyduğu benimle paylaşmış, ben
de değiştirip değiştirip okuyarak
Martin Mystere'den Superman'e,
Baltalı İlah'tan Örümcek Adam'a
doğru atlayıp durmuş, nice renksiz
ama capcanlı sayfanın arasında
yeni bir ben olmuştum.
Tabii ki evde bu aşkı yaşatmak
çok daha zordu, çünkü yaşamının
bir dönemini kapsayan korkularını
kendisine zırh gibi giymiş
bir babaanneden köşe bucak
kaçmak ve hazinenizi saklamak
gerekiyordu. Defter araları efsane
olmuş, döşek altları sırlarıma ortak
olmuştu.
Yine de ne diyeceğim biliyor
musunuz? “Torun baldan tatlıdır,”
derler ya, işte o doğruymuş. Bir
gün defterimin arasındaki Batman
ile babaanneme yakalandığımda
kaşlarını çatmış, sonra eğilip
yanağıma bir öpücük kondurmuş
ve tek söylediği "Dikkatli ol,
kimseye yakalanma oğlum!"
olmuştu.
64