Hayalet Resimli Mecmua Sayı 41
Hayalet Resimli Mecmua Sayı 41 Hayalet Resimli Mecmua Sayı 41
yerimize geçtik. Diğer nöbetçileryanımızdan ayrılırken uzaktanFatih astsubayın devriyeye çıktığınıgördük. Onu gördüğüne çoksevinen Nurettin bir koşu Fatihastsubayın yanına gidip tekmilverdi:-Komutanım! Ben bu sukulelerine gitmeye korkuyorum,orada garip şeyler oluyor. Dedi.Alacakaranlığın gizlediğigölgelerini uzaktan da olsaseçebiliyordum. Fatih astsubaydönüp Kaddafi’ye:-Oğlum! Adam bukadar korkuyorsa niye zorlagötürüyorsunuz? Diye çıkıştı.Kaddafi ise:-Komutanım! Nöbet listesinisiz hazırlamışsınız, sorgulamakbana düşmez. Ben bu saattekimsenin nöbet yerini kafama göredeğiştiremem… Manasına gelecekbir şeyler geveleyerek kendinisavunmaya çalıştı.Fatih astsubay:-Kim korkmaz orada? Diyesordu.Kaddafi bir an biledüşünmeden:-Yücel korkmaz. Diye adımıverdi.Fatih astsubay nöbet listesinebenim adımı yazarak parafladı.İkisi tekrar geri dönüp:-Yücel, seni “giyindirme”yegötürüyoruz, Nurettin buradakalacak. Dediler.-Tamam. Dedim. Birlikte“giyindirme” nöbetine giderken:-Arkadaşlar, beni orayagötürüyorsunuz ama ben neredenöbet tutacağımı bilmiyorum.Dedim.Bahsi geçen yerde bir nöbetkulübesi yoktu. Nereden nereyekadar sorumlu olduğumuöğrenmem gerekiyordu.Kaddafi:-Biz sana tarif edeceğiz. Senyeter ki korkma. Dedi.-Korkacağım şey nedir?Onu bilmiyorum ki. Dedim.Acaba neyden korkmamam içintembihleniyordum.-Hayalet gibi bir varlıktanbahsediyorsanız, yaşamayan,nefes almayan bir çeşit enerjidenkorkmam. Yukarda Allah var.İnançlı bir insanım. Yok, eğercanlı bir varlıktan söz ediyorsanızüzerimde kırk tane mermi varbenim. Delik deşik ederim, niyekorkayım ki? Dedim.Nöbet yerine hep birliktegitmiştik. Normalde onların burayakadar çıkmasına gerek yoktu amabana alanı göstermek ve biraz dacesaret vermek için gelmişlerdi.Bölgeyi tanıttıktan sonra nöbetçiastsubayın devriye gezdiğinihatırlatarak yanımdan ayrıldılar.“Bu nasıl bir nöbet noktası.” diyedüşündüm. Bir nöbet kulübesi bileolmadığı için nöbet defteri koyacakyer de yoktu. Aslında subaylarburaya pek uğramazdı. Ancak bugece Nurettin’in korkması ve nöbetdeğişimi gibi sıra dışı durumlarolduğu için muhtemelen uğrayanolurdu. Nitekim bir süre sonrabana yaklaşan karaltının Fatihastsubay olduğunu yürüyüşündentanıdım. Ağaçların arasındaduracak belirgin bir noktaolmadığı için olduğum yerde durçektim, karşılıklı parola ve işaretsorduk.Fatih astsubay:-Yücel, nasılsın? dedi.-İyiyim komutanım! dedim.-Korkuyor musun? dedi.-Hayır, korkmuyorumkomutanım! Dedim.-İyi, hayırlı nöbetler! dedi.Sağ ol çektim ve arkasından birsüre gidişini seyrettim.Fatih astsubayın gerçektengittiğine emin olduktan sonraçapraz tutuştan biraz daha rahat birpozisyona geçtim.Düşüncelerimle baş başakalmıştım ki ağaçların arasındanhışırtı gibi bir ses geldiğiniduydum. Sesin geldiği yönedikkat kesildiğimde ağaçtanağaca gözle fark edilemeyecekkadar hızlı bir şekilde meydanagelmiş olan bir sıçrayış hareketigörür gibi oldum. Ancak buzıplamanın ne çeşit bir hayvan32
tarafından gerçekleştirildiğinigözlerimle yakalamama imkânyoktu çünkü çok hızlıydı.“Herhalde göz yanılmasıdır.” diyedüşünmek istedim. Karanlıktasık ağaçların arasında gözlerimihızla dolaştırırken gözlerim diğerbölgede olan şekilleri kaçırıyordubelki de. Bu düşünce beni çokkısa bir süre rahat tutabilmişti.Ardından hışırtılar yakınımdakiağaçlarda olmaya başladı. Bu öylehızlı bir şeydi ki her seferindebakmadığım noktadan geçmeyibaşarıyordu. Gözümü her netarafa çeviriyorsam sıçrama diğertarafta gerçekleşiyordu.Ağaçların arasından ayrılıpgiyindirme binasına doğrugeri çekilmeye karar verdim.Burası dar uzun bir binadır.Yeni gelen asker oradan girer,kaydını yaptırır, bölüğünedağılır, sırayla geçerken botunuve askeri kıyafetlerini alır, çıkar.Binanın yakınına çekilince içimdebiriken ürkme duygusunu birazatlatır gibi oldum. Tam “Buradaiyiyim.” derken. Sıçramalarepey yakınımda olmaya başladı.Gözümle yakalayamasam daçevremde adını koyamadığımbir varlığın beni rahatsızetmeye kararlı olduğundanartık emindim. Onunla iletişimkurmaya karar verdim.Ağaçlara doğru uzanarak:-İn misin?... Cin misin?...Doğa üstü bir canlı mısın?...Uzaylı mısın?.. Benden neistiyorsun?.. gibi soruları ardaarda yüksek sesle sordum.Beni uzaktan gören bir insankendime kendime konuştuğumudüşünüp halime gülebilir, dahakötüsü akıl sağlığımı yitirdiğimidüşünebilirdi. Ancak bu, oanda göze aldığım bir riskti. Sözkonusu varlığın belki de kötü birniyeti yoktu. Benim önyargılıolmadığımı, onunla iletişimkurmaya hazır olduğumu anlarsabana kendini göstermeye kararverir, diye umuyordum.Bunu daha açık bir dille ifadeetmek için:-Bak ben başka bir canlıtürüyle iletişime hazırım. Gelipbenimle konuşabilirsin. Dedim.Ama ağaçların arasındakikaranlıktan ses gelmiyordu.-Sana zarar vermekistemiyorum. Ben her canlınınyaşam hakkına saygılıyım. Sende bana zarar verme. Diyerekyeniden şansımı denedim amahiçbir karşılık gelmiyordu.Bu defa sesimi uygun birşekilde tonlayarak:-Benim kötülükle işimyoktur. Seni rahatsız edecek birşeyi bilerek yapmak istemem.Yaşam alanına mı girdim? Buradaolmamın sebebi sen değilsin.Sana zarar vermek için gelmedim.Dedim. Cevap gelmese dekaranlığın içinde bir yerlerde benidinlediğini hissedebiliyordum.Son bir çabayla:-Bak, ben senden hiçkorkmuyorum. Bu yüzdenendişeleniyorsan gerek yok.Benimle iletişim kurabilirsin.Dedim.Üç dört dakika kadar tambir sessizlik oldu. Sanırımdüşünüyordu. Neden sonraağaçların arasında zın zınnn diyeçınlama şeklinde sesler çıkararakatlayıp zıplamaya devam etti.Belki de benimle oyun oynamakistiyordu. Bu varlık her neysebelki türünün bir yavrusuyduama göremediğim bir canlıdançıkan bu çıtırtılar beni oldukçaürkütmeye başlamıştı. Ağaçlarmı rüzgâr yapıyor? Yapraklardanmı bu hışırtılar oluşuyor? Diyedüşünerek kendimi teselliedemiyordum artık çünkü yazgecesiydi havada esinti bile yoktu.Sesler iyice yakınıma gelmiş veçoğalmıştı. Adını koyamadığımbu varlığın iyice cesaretlendiğinive bana yaklaştığını seziyordum.Ancak ağaçların arkasında saklanasaklana gelmesi beni ürkütmeyebaşlamıştı. Onunla o kadariletişim kurmaya çalışmış olmamarağmen kendini saklaması beniiyice korkuttu.Sesler iyice yaklaşmıştı.Kendimi koruma içgüdüsüylebir çeşit refleks olarak tüfeğimin33
- Page 2 and 3: HayaletAralık 2020Sayı: 41Yayın
- Page 4 and 5: Sözüm Meclistenİçeri...İllüst
- Page 6 and 7: Beyaz, ilerleyen yaşına rağmenki
- Page 8 and 9: Kitap İnceleme....Aynur KulakN at
- Page 10 and 11: 10
- Page 12 and 13: macera onları beklemektedir.Keyifl
- Page 14 and 15: Henriette ayağa kalktı. Mehtabın
- Page 16 and 17: Sherlock Holmes, tabancasınınhede
- Page 18 and 19: Atilla BilgenMizah Öykü...KEREMA
- Page 20 and 21: “Biraz sabredersenizöğreneceksi
- Page 22 and 23: Comic Sohbet...Korkmaz UluçaySÜTL
- Page 24 and 25: 24Yazıp Çizen: Mesut Ekener
- Page 26 and 27: 26
- Page 28 and 29: 28Devam Edecek
- Page 30 and 31: Sibel ÇelikelKorku Öykü...Henüz
- Page 34 and 35: kurma kolunu çektim, geriyekilitle
- Page 36 and 37: 36
- Page 38 and 39: İlk Nostaljik Kitaplar...Bünyamin
- Page 40 and 41: bezelidir. Bu dizinin çevirmeniBed
- Page 42 and 43: 42
- Page 44 and 45: 44İllüstrasyon- Mehmet Kaan Sevin
- Page 46 and 47: onaramamış, dolayısıyla tahripe
- Page 48 and 49: 48
- Page 50 and 51: 50İllüstrasyon- Mehmet Kaan Sevin
- Page 52 and 53: öcüydüm. Hiç arkadaşım yoktu.
- Page 54 and 55: saçlarını avuçluyor ve yavaşç
- Page 56 and 57: şeyler olacağını hissetmiş gib
- Page 58 and 59: Ümit KireççiDuyduk Duymadık Dem
- Page 60 and 61: izlediğimi bilmiyorum. Nihayetbaş
- Page 62 and 63: Her şey geçer zamanla derdibabam.
- Page 64 and 65: Benim babam bir yetim olarakbabası
- Page 66 and 67: S. İpek Ortaer MontanariEvde o kad
- Page 68: 68
tarafından gerçekleştirildiğini
gözlerimle yakalamama imkân
yoktu çünkü çok hızlıydı.
“Herhalde göz yanılmasıdır.” diye
düşünmek istedim. Karanlıkta
sık ağaçların arasında gözlerimi
hızla dolaştırırken gözlerim diğer
bölgede olan şekilleri kaçırıyordu
belki de. Bu düşünce beni çok
kısa bir süre rahat tutabilmişti.
Ardından hışırtılar yakınımdaki
ağaçlarda olmaya başladı. Bu öyle
hızlı bir şeydi ki her seferinde
bakmadığım noktadan geçmeyi
başarıyordu. Gözümü her ne
tarafa çeviriyorsam sıçrama diğer
tarafta gerçekleşiyordu.
Ağaçların arasından ayrılıp
giyindirme binasına doğru
geri çekilmeye karar verdim.
Burası dar uzun bir binadır.
Yeni gelen asker oradan girer,
kaydını yaptırır, bölüğüne
dağılır, sırayla geçerken botunu
ve askeri kıyafetlerini alır, çıkar.
Binanın yakınına çekilince içimde
biriken ürkme duygusunu biraz
atlatır gibi oldum. Tam “Burada
iyiyim.” derken. Sıçramalar
epey yakınımda olmaya başladı.
Gözümle yakalayamasam da
çevremde adını koyamadığım
bir varlığın beni rahatsız
etmeye kararlı olduğundan
artık emindim. Onunla iletişim
kurmaya karar verdim.
Ağaçlara doğru uzanarak:
-İn misin?... Cin misin?...
Doğa üstü bir canlı mısın?...
Uzaylı mısın?.. Benden ne
istiyorsun?.. gibi soruları arda
arda yüksek sesle sordum.
Beni uzaktan gören bir insan
kendime kendime konuştuğumu
düşünüp halime gülebilir, daha
kötüsü akıl sağlığımı yitirdiğimi
düşünebilirdi. Ancak bu, o
anda göze aldığım bir riskti. Söz
konusu varlığın belki de kötü bir
niyeti yoktu. Benim önyargılı
olmadığımı, onunla iletişim
kurmaya hazır olduğumu anlarsa
bana kendini göstermeye karar
verir, diye umuyordum.
Bunu daha açık bir dille ifade
etmek için:
-Bak ben başka bir canlı
türüyle iletişime hazırım. Gelip
benimle konuşabilirsin. Dedim.
Ama ağaçların arasındaki
karanlıktan ses gelmiyordu.
-Sana zarar vermek
istemiyorum. Ben her canlının
yaşam hakkına saygılıyım. Sen
de bana zarar verme. Diyerek
yeniden şansımı denedim ama
hiçbir karşılık gelmiyordu.
Bu defa sesimi uygun bir
şekilde tonlayarak:
-Benim kötülükle işim
yoktur. Seni rahatsız edecek bir
şeyi bilerek yapmak istemem.
Yaşam alanına mı girdim? Burada
olmamın sebebi sen değilsin.
Sana zarar vermek için gelmedim.
Dedim. Cevap gelmese de
karanlığın içinde bir yerlerde beni
dinlediğini hissedebiliyordum.
Son bir çabayla:
-Bak, ben senden hiç
korkmuyorum. Bu yüzden
endişeleniyorsan gerek yok.
Benimle iletişim kurabilirsin.
Dedim.
Üç dört dakika kadar tam
bir sessizlik oldu. Sanırım
düşünüyordu. Neden sonra
ağaçların arasında zın zınnn diye
çınlama şeklinde sesler çıkararak
atlayıp zıplamaya devam etti.
Belki de benimle oyun oynamak
istiyordu. Bu varlık her neyse
belki türünün bir yavrusuydu
ama göremediğim bir canlıdan
çıkan bu çıtırtılar beni oldukça
ürkütmeye başlamıştı. Ağaçlar
mı rüzgâr yapıyor? Yapraklardan
mı bu hışırtılar oluşuyor? Diye
düşünerek kendimi teselli
edemiyordum artık çünkü yaz
gecesiydi havada esinti bile yoktu.
Sesler iyice yakınıma gelmiş ve
çoğalmıştı. Adını koyamadığım
bu varlığın iyice cesaretlendiğini
ve bana yaklaştığını seziyordum.
Ancak ağaçların arkasında saklana
saklana gelmesi beni ürkütmeye
başlamıştı. Onunla o kadar
iletişim kurmaya çalışmış olmama
rağmen kendini saklaması beni
iyice korkuttu.
Sesler iyice yaklaşmıştı.
Kendimi koruma içgüdüsüyle
bir çeşit refleks olarak tüfeğimin
33