Hayalet Resimli Mecmua Sayı 41

hayaleteposta
from hayaleteposta More from this publisher
12.12.2020 Views

Benim babam bir yetim olarakbabasız büyümüş, ta ki babaannemyeniden evlenerek şeker gibi birbaba getirene kadar. Tabii aradakibu sürede babama da hem anahem baba olmuş, onu her türlütehlikeden bir başına korumasıgerekmiş.Zor yıllarmış o zamanlar.Sokaklarda yürümek üzerinizdeuçuşan mermilerden dolayı çokzormuş. Evlere aniden baskınlaryapan ve “yasaklı yayın” adınıverdikleri nice hazinenin peşinedüşen askerlerden ölesiyekorkarlarmış.İşte böyle zamanlarda yaşamışbu koruyucu yürek, kanatlarınıiyice açmalı ve evlatlarını altınasıkıca almalıymış. Çizdiği katı birprofilin ardında durması gerekenzamanlarda yaşıyormuş. Askerlerinkapı kapı gezerek tüm kitaplarıincelediklerini, bazen gelişi güzelyakıp yıktıklarını ve özellikle belirliyayınları okuyanları topladıklarınıduyan yalnız ve çileli kadın nebilsin babamın Tommiks veTeksas’larını? Elinden acımasızcaçekip almış, peçkaya bir güzelatmış. O gün, ısınmak için başkabir şey yakmalarına gerek olmamışbizim evde. Tabii babamın gözyaşları soba ateşinden daha uzunsürmüş.Aradan geçen yıllarla birliktehikâyeleşen bu ve benzer anılarbenim gibi nice çocuklarınkulaklarına anlatılıp durmuştu.Doksanların başında yedi yaşınabasan bir çocuk olan ben, okocaman aile bana yetmezmişgibi hayal gücümü en üst seviyedekuşanmıştım. Yine de halen o eşsizkahramanlarımı kendi kendimeinşa edemiyordum.Günün birinde, farkında bileolmadan Bakırköy sahaflarınıno ilgi çeken loş ve ağır ortamınaçekildiğim günün bir değil, ikideğil, onlarca yeni kahramanı banatanıtacağını nereden bilebilirdimki? O gün kucağıma aldığımilk çizgi roman kırmızı mavirenkli bir kostümü ve göğsündetaşıdığı S harfi olan, ölümsüz birkahramana aitti belki ama benimilk kahramanım o olmayacaktı.Bana o çizgi romanı karşılıksızverirken gülümseyen "Ne zamanistersen getir ve karşılığında biryenisini al," diyerek yüreğimeışığını katan Sadık isimli satıcıydı.İsmini hatırlamak için çok uzunsüre düşünmem gerekmiş, yıllarsonra bir gün elime aldığım birbaşka Superman çizgi romanınakadar bir türlü hatırlayamamıştım.O gün, Sadık abinin benimSuperman’im olduğunu anladığımgündü. Kahramanım, Sadıkabim, nice çizgi romanı, belkide hiç olmayan evladı yerinekoyduğu benimle paylaşmış, bende değiştirip değiştirip okuyarakMartin Mystere'den Superman'e,Baltalı İlah'tan Örümcek Adam'adoğru atlayıp durmuş, nice renksizama capcanlı sayfanın arasındayeni bir ben olmuştum.Tabii ki evde bu aşkı yaşatmakçok daha zordu, çünkü yaşamınınbir dönemini kapsayan korkularınıkendisine zırh gibi giymişbir babaanneden köşe bucakkaçmak ve hazinenizi saklamakgerekiyordu. Defter araları efsaneolmuş, döşek altları sırlarıma ortakolmuştu.Yine de ne diyeceğim biliyormusunuz? “Torun baldan tatlıdır,”derler ya, işte o doğruymuş. Birgün defterimin arasındaki Batmanile babaanneme yakalandığımdakaşlarını çatmış, sonra eğilipyanağıma bir öpücük kondurmuşve tek söylediği "Dikkatli ol,kimseye yakalanma oğlum!"olmuştu.64

Ceyhun Tansu EbiçBenim babam biryetim olarak babasızbüyümüş, ta kibabaannem yenidenevlenerek şeker gibi birbaba getirene kadar.Tabii aradaki bu süredebabama da hem anahem baba olmuş, onuher türlü tehlikedenbir başına korumasıgerekmiş.KAPA ÇENENİÇizgi romanla ilgiliunutamadığım biranım var. Hâlâ bazen aklımagelir ve gülümserim. Küçük biranekdot, tabii, benimki aslında.Bir cümlelik birşey.Sanırım 10-12yaşlarındayım, dayımlarınAdana’daki evlerine yaztatiline gitmişiz. Baraj gölüyanında Çukurova Üniversitesilojmanlarındayız. Sabaherkenden kalkıyor, göleyüzmeye gidiyoruz. Abim, benve Kemal dayımın oğlu Serhatve kızı Arzu; kuzenlerim.Herhalde Adana’nın öğlesıcakları yüzünden evde oturmuş dördümüz birden çizgi romanokuyoruz. Meşhurdur bizim dört-beş çocuk hep beraber bir odadatoplanıp, kimi divanda, kimi koltuğa yayılmış, kitap okumalarımız...İlerleyen yıllarda anneannemin evinde çizgi roman yerine Asimov’larStephen King’ler okuyacağız...Divanın altında yüklük gibi bir yerden çizgi romanlar çıkarılıyor.Yığınla çizgi roman var ya da çocuk gözümle bana öyle geliyor:Kızılmaske, Örümcek Adam, Mandrake bir sürü çizgi roman. Biriniokuyor, diğerine geçiyoruz; elimizdekini beğenmiyor, başkasıyla değiştokuş ediyoruz. Arzu o sırada benim okuduğum Örümcek Adam’ısoruyor: “Sendeki hangi macera?”. İlk sayfaya bakıp cevap veriyorum“Kapa Çeneni!”. Kısa bir süre geçiyor yine soruyor, aynı cevabı veriyorum“Kapa Çeneni!” Bir süre sonra kitabı indirip Arzu’ya bakıyorum. Birazağlamaklı, incinmiş gözlerle bana bakıyor: “Niye öyle karşılık veriyorsun?Ben sana normal bir soru sordum, sadece.” diyor. Kitabın ilk sayfasınıgösteriyorum “Ben de sana normal bir cevap veriyorum. Maceranın ismi“Kapa Çeneni!”. Gülüşüyoruz.Bu çizgi roman benim kütüphanemde yok. Bu kitap haricinde hiç birçizgi roman macerasının ismini de bilmem. Belki binlerce çizgi romanokumuşumdur ama hiç bir maceranın ismini hatırlamam. Çizgiler,kapaklar ya da çizerler aklımda kalır ama çizgi romandaki macerayıbile çok iyi hatırlayamam. Ama “Kapa Çeneni!”yi yaklaşık otuz yıldırhatırlıyorum. Şimdi internet sayesinde tekrar görme fırsatım da oldu.Gambit, Örümcek Adam ve Kara Kedi...Mega Macera: “Kapa Çeneni!”...Arzucum sana demedim!65

Ceyhun Tansu Ebiç

Benim babam bir

yetim olarak babasız

büyümüş, ta ki

babaannem yeniden

evlenerek şeker gibi bir

baba getirene kadar.

Tabii aradaki bu sürede

babama da hem ana

hem baba olmuş, onu

her türlü tehlikeden

bir başına koruması

gerekmiş.

KAPA ÇENENİ

Çizgi romanla ilgili

unutamadığım bir

anım var. Hâlâ bazen aklıma

gelir ve gülümserim. Küçük bir

anekdot, tabii, benimki aslında.

Bir cümlelik birşey.

Sanırım 10-12

yaşlarındayım, dayımların

Adana’daki evlerine yaz

tatiline gitmişiz. Baraj gölü

yanında Çukurova Üniversitesi

lojmanlarındayız. Sabah

erkenden kalkıyor, göle

yüzmeye gidiyoruz. Abim, ben

ve Kemal dayımın oğlu Serhat

ve kızı Arzu; kuzenlerim.

Herhalde Adana’nın öğle

sıcakları yüzünden evde oturmuş dördümüz birden çizgi roman

okuyoruz. Meşhurdur bizim dört-beş çocuk hep beraber bir odada

toplanıp, kimi divanda, kimi koltuğa yayılmış, kitap okumalarımız...

İlerleyen yıllarda anneannemin evinde çizgi roman yerine Asimov’lar

Stephen King’ler okuyacağız...

Divanın altında yüklük gibi bir yerden çizgi romanlar çıkarılıyor.

Yığınla çizgi roman var ya da çocuk gözümle bana öyle geliyor:

Kızılmaske, Örümcek Adam, Mandrake bir sürü çizgi roman. Birini

okuyor, diğerine geçiyoruz; elimizdekini beğenmiyor, başkasıyla değiş

tokuş ediyoruz. Arzu o sırada benim okuduğum Örümcek Adam’ı

soruyor: “Sendeki hangi macera?”. İlk sayfaya bakıp cevap veriyorum

“Kapa Çeneni!”. Kısa bir süre geçiyor yine soruyor, aynı cevabı veriyorum

“Kapa Çeneni!” Bir süre sonra kitabı indirip Arzu’ya bakıyorum. Biraz

ağlamaklı, incinmiş gözlerle bana bakıyor: “Niye öyle karşılık veriyorsun?

Ben sana normal bir soru sordum, sadece.” diyor. Kitabın ilk sayfasını

gösteriyorum “Ben de sana normal bir cevap veriyorum. Maceranın ismi

“Kapa Çeneni!”. Gülüşüyoruz.

Bu çizgi roman benim kütüphanemde yok. Bu kitap haricinde hiç bir

çizgi roman macerasının ismini de bilmem. Belki binlerce çizgi roman

okumuşumdur ama hiç bir maceranın ismini hatırlamam. Çizgiler,

kapaklar ya da çizerler aklımda kalır ama çizgi romandaki macerayı

bile çok iyi hatırlayamam. Ama “Kapa Çeneni!”yi yaklaşık otuz yıldır

hatırlıyorum. Şimdi internet sayesinde tekrar görme fırsatım da oldu.

Gambit, Örümcek Adam ve Kara Kedi...Mega Macera: “Kapa Çeneni!”...

Arzucum sana demedim!

65

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!