izlediğimi bilmiyorum. Nihayetbaşını kitaptan kaldırıp, bitti, dedi,okumak istersen sana da veririm.İsterim, dedim, elimi uzattım.Ama bedava olmaz, dedikitabın arkasındaki fiyatınıgösterirken, bak ben beş yüz kuruşsaydım buna, elli kuruş kira isterimsenden. Bir gecede okur, yarın geriverirsin.Param yok, dedim, yarınkitapla beraber getirsem olur mu?Hiç düşünmeden kitabı uzattı.Alacağım sırada, sayfalarına birzarar gelmesin ha, dedi, yoksa beşyüz kuruş alırım senden. Kitabıkaptığım gibi evin yolunu tuttum.O akşam, gaz lambasının önündeiki kere okudum. Vereceğim ellikuruş boşa mı gitsindi?Çizgi romanlarla tanışmamböyle oldu. Sonraki haftalardaaynı şekilde devam ettik okumaya,ağabey yenisini alıyor, okuduktansonra bana kiraya veriyor, bende elli kuruşa yeni serüvenleregiriyordum. Tommiks’letanıştım daha sonra, Zagor’la,Kızılmaske’yle, Süperman’le,Batman’le... Okuduğum her kitabısahibine geri vermek bana ölümgeliyordu. Onları öylece yastığımınaltında, okul çantamda tutup,kafam estikçe okumak istiyordum.Bu kitaplardan benim deolmalıydı! Ben de kiraya verebilir,bir kitaptan yeni bir kitap parasıçıkarabilirdim.Harçlıklarımı biriktirdiktensonra sahibi olduğum ilk kitapKızılmaske’ydi. O ağabeyinyaptığı gibi ben de arkadaşlarımakiralamaya başlamıştım. Paralarellişer kuruş toplanırken, kitabıkiralayan üçüncü kişi kapağınıyırtarak getirince üzüntüden deliyedönmüştüm. Neyse ki bulduğumbir bantla eski haline getirmeyibaşarmıştım. Ancak kitaptakio yırtık, kapakta değil de sankiyüreğimdeymiş gibi gördükçe acıçektim.Nihayet ben de ortaokulabaşlamıştım. Çizgi roman tutkumöylesine büyümüştü ki içimde,elime geçen her harçlıkla kitapalır olmuştum. Ama bir türlüyetişemiyordum sayılara, birinialsam biri mutlaka kalıyordu. Sınıfarkadaşım Halil de aynı derttenyakınıyordu; şu sayıyı alamadım,bu sayıyı kaçırdım, diyerek okumakiçin benden eksikleri istiyordu.Birbirimizin eksiklerini biletamamlamakta güçlük çekiyorduk.Sonunda ekmek paralarına diktikgözümüzü; günlük olarak bizdenistenen dört ekmekten birinialmayacak, böylelikle haftada birkitap parası daha çıkaracaktık.Bunu öyle titizlikle yapacaktıkki kimse farkına varmayacaktı.Ancak günler sonra babalarımız,günlük dört ekmeğin yetmediğinidüşünerek sayıyı bir daha arttırıncaişimiz daha kolay olmuştu.Ortaokulla kalmayıp lisede dedevam ettim çizgi romanlara. Artıkistediğim kadar kitap alabiliyor,okuduktan sonra kimseyevermeden, yatağımın altındakikutuda biriktirebiliyordum. Üzeriniders kitaplarımla örttüğü içinkutunun içindekilerden kimseninhaberi olmuyordu. Hele babambir görse, ipe sapa yaramaz şeylereniye para veriyorsun, diyerek çokkızardı.Kitap kutumda gizlicebiriktirdiğim çizgi romanlarımı,yeteri kadar olduğunda tavanarasına çıkarıyor, anneminçeyizinden kalan kadifekaplı teneke sandığın içindebiriktiriyordum. Zamanla öncesandığı doldurdum, yetmedi,yanında iki çuval daha kitapbiriktirdim.Babamın işi kasabadaydı. O dabenim gibi her gün gelip gidiyor,yol yorgunluğundan yakınıyordu.Gününü doldurur doldurmazemekli oldu. Aldığı ikramiyeylekasabadan bir ev alınca köydekinikiraya verip taşındık.Çocukları olmayan yoksul birçifte vermiştik köydeki evi. Bazenkirayı zamanında getiriyor, bazende parası olmadığını söylemekiçin geliyordu. Ancak her gelişindeevle ilgili yaptığı işleri anlatarak,kira veremesem de evinizi gözümgibi bakıyorum, mesajını vermekistiyordu. Birinde budadığıağaçlardan söz ediyor, birindeyıkılan bahçe duvarını tamirettiğini söylüyor, bir başkasındaher yeri kireçle beyaza boyadığınımüjdeliyordu.Bir bahar günü kirayıgetirdiğinde, tavan arasını güzelcetemizledim emmi, dedi gururla,ne kadar eski kitap, defter varsadoldurmuşsunuz. Tam dört çuvalkitap indirdim aşağıya. Avluda birgüzel yakıverdim eskileri.Babam, iyi etmişsin Faik,derken, benim içimde yüzlercekahraman öldü o anda. Kavurucubir ateşte çığlık çığlığa yok olupgittiler. Çizgi romanlarımı değilçocukluğumu yakmıştı kiracı,düşlerimi, serüvenlerimi yakmıştı.O günden sonra nerede birçizgi roman görsem içim cız ettihep. Beni büyüten kahramanlarasahip çıkamamış, onları koruyupçocuklarımla tanıştıramamıştım.İhanet değilse neydi yaptığımın(yapamadığımın) adı?60
Cüneyt AksoyHer hafta bir bölümveriyordu gazete. Hercumartesi bir roman.Cumartesiler gelmekbilmiyordu. Acabahangi macera bu haftasonu. Sabah erkendengazeteciye gidip eki vardeğil mi diyordum. Hergazete alana vermiyordugazeteci. Sormayanakendiliğindenvermiyordu.SOBADA RED KİTSobada yanan sayfalara bakakaldım. Ağlasam fayda etmeyecekti.Kızgın değil, kırgındım. En sevdiği şey elinden alınmışçocuktum. Soba yanıyordu. Elliden fazla Red Kit’le ısınıyordu ev. Beşdakika sürmeyecekti alev. Oysa o ateş nasıl da saplanmıştı yüreğime.Soba yanıyordu. Yanan soba mıydı yoksa çocukluğum mu bilemiyordum.Duvardan atlayıp bir yerlerimi kırsaydım, bir uçurumun dibinde iki günsaklanıp babamı üzseydim, belki de onunla bir daha hiç konuşmasaydım.Gölgemden hızlı silah çekseydim, bulup bir yerlerden bir revolverçekiverip kurtarır mıydım çizgi romanlarımı babamdan? Sanmıyorum.Babamdı o benim. Ama yanan? İçimdeki şen şakrak hayaller.61