Hayalet Resimli Mecmua Sayı 41
macera onları beklemektedir.Keyifli okumalar…Ava Çıkan Avlanır!Kalana Sarayı kesif (yoğun)ve büyük ağaçların ortasındabembeyaz rengi, binasınınmüzhiratı (gösterişi) ve büyüklüğünazar-ı dikkati (dikkatli bakışları)celp ederdi (çekerdi). Sarayınönünde geniş meydanlığınortasında mermerden mamul(yapılmış) büyük bir havuz vardı.Havuzdan fışkıran sular gayetgüzel, bedii bir manzara vücudagetiriyordu.Bu saray Hindistan’ın zenginmihracelerinden birine aitti.***Genç mihrace esmer, oldukçayakışıklı bir şark tipidir. Ağıradımlarıyla sarayın terasına doğruyürüyordu. Beyaz ipekli cübbesinigiymiş idi. Terasa geldiği zamanorada birkaç cariye parmaklığayaslanmış, şen kahkahalarsavurarak gülüşüyorlardı.Mihraceyi görünce hepsi birdeneğilerek ona resm-i tazim ifa ettiler(saygılarını gösterdiler).(2) Mihrace çapkın birtebessümle:- Haydi… İçeri girin. Birinizbana bir iskemle getirsin, dedi.Genç kızlar süratle haremliğegirdiler.Biraz sonra efendisinin istediğiiskemleyi getirmişlerdi.Mihrace iskemlenin üstüneoturdu. Cevval (hareketli)nazarlarıyla etrafındaki nefti (koyuyeşil) ağaç yapraklarından tabiatınçizdiği nefis tabloya teveccühetmiş (dönmüş), fikri bedayi-imahlûkatın (yaratılmışlarınşeylerin) güzelliğine gark olunmuşidi (boğulmuştu).Hava gayet sıcak olmaklaberaber muhit gayet sessiz vesakindi. Ufak bir patırtının sedasıher tarafa aksedilirdi.Birden bire sık ağaçlarınyapraklarının gıcırdadığı duyuldu.Gittikçe yakınlaşan bir hayvanınayak sesleri mihracenin nazar-ıdikkatini celp etti.Aradan birkaç dakika sonrasiyah bir atın üstünde açık yakalı,beyaz gömlekli, güzel, sarışın birAvrupalı kız sarayın önündeki düzve ağaçlıklı caddeden geçti. Hamilolduğu (taşıdı) silahtan bir aveğlencesine çıktığı anlaşılıyordu.Mihrace, geçen Avrupalıkızı daha iyi temaşa etmek içinayağa kalktı. Gittikçe uzaklaşanbu kadın süvari onun kalbindebir alaka uyandırmağa başladı.Mihracenin keskin ve ateşli gözlerigittikçe süzülüyordu. Bir an geldiki yere yığılır gibi oldu. Hemenparmaklığa dayanarak tekrariskemlenin üstüne oturdu.(3) Şirin ormanın içindençıkan bu sarışın kız, genç ve haris(hırslı) şarklı emirinin aklınıalmıştı.Mihrace seslendi:- Abad!Uzun boylu, geniş omuzluhademe süratle efendisinin önündediz çökerek:- Ne emredersiniz efendim,dedi.Mihrace sert ve amiranesesiyle:- Sarayımın kahramanmuhafızları ile gidip birazdanburadan geçen Avrupalı kızıincitmeden saraya getiriniz.Vakit kaybetmeden dediğimiyapın. Muvaffakiyetiniz takdirdesize bol bol inamlar (bahşişler)ve ikramlarda bulunulacağınışimdiden vaat ederim.Hizmetçi efendisinin emrinigarip bulmasıyla beraber koşarakmuhafaza askerlerinden birkaçınıaldı. Süratle kızın takip ettiğidüz şoseyi bırakarak kestirmebir yoldan gittiler. Dört kişi olanHintliler her birisi birer ağacınyanına saklanarak kızı beklemeğebaşladılar. Birkaç dakika sonrasüvari genç kız ıslıkla bir İngilizhavasını çala çala geliyordu.Hintliler, sakladıkları yeregeldiği vakit gayrı ihtiyari atınıdurdurdu ve attan aşağı inerek atınnallarını muayene etmeğe başladı.O esnada iri yarı dört Hintlietrafını sararak teslim olmasınısöylediler.(4) Kızın çehresi birden biredeğişti, gözleri tuhaf bir hal almıştı.Kendi kendine:- Teslim olmak mı? Asla!Diyerek kendini yere eğilirgibi yaptı. Hemen tabancasınıçıkararak:- Haydi defolun alçakhaydutlar. Yoksa sizi mahvederim,dedi.Hintliler, şaşırmışlardı. Kızınbu kadar cesur olduğunu akıllarınabile getirmemişlerdi.Abad, oldukça İngilizceyeaşina kurnaz ve tecrübeli olmaklaberaber mihracenin müteaddit(çeşitli) Avrupa seyahatlerineiştirak etmiş ve bu vesile ileAvrupalıları daha yakındantanımıştı.Abad, arkadaşlarına dönerekHintçe:- Kıza karşı sert davranmayın.Nezaketle selamlayın, dedi.Ve kıza dönerek:12
- Miss! Biz bildiğinizhaydutlardan değiliz. Demin buülkenin hâkimi olan mihrace,sarayın önünden geçerken sizigördü. Yabancı olmaklığınızhasebiyle onun nazar-ı dikkatinicelp etmişsiniz. EsasenAvrupalılara ve yabancılara karşıderin bir muhabbet besleyenefendimiz sizi sarayında bir çayziyafetine davet ediyor ve buvesile ile sizi davet etmek içingönderdi. Zannedersem misscenapları bu daveti reddetmeknezaketsizliğinde bulunamazsınız,dedi.(5) Kız, kol saatine bakarakbiraz düşündü.Hakikaten geçtiği yoldabüyük ve muhteşem bir sarayatesadüf etmişti. Her haldeHintlilerin dedikleri doğru olsagerektir.- Peki… Siz gidin, bensizi takip ediyorum. Mamafihaklınızdan bir fenalık geçecekolursa cümlenizi geberteceğimişimdiden söylerim, dedi.Hintliler önde ve kız arkadaolduğu halde yürüyorlardı.Nihayet sarayın önüne geldiler.Kız atından indi. Sarayınhademelerinden biri koşarak atıaldı.Abad, hâlâ mütereddit(tereddüt eder) halde bulunankıza:- Buyurun miss! İşte sizerefakat ediyorum, diyerekarkadaşlarını savdı.Geniş ve loş birkaç koridorugeçtikten sonra büyük bir kapınınönüne geldiler. Abad, kapıyı hafifvurdu. Çok sürmeden genç birhademe kapıyı açtı. İçeri girdiler.Burası oldukça geniş bir salondu.Duvarları gayet sanatkâranenakışlarla ve her tarafı halılarlamefruş (döşenmiş) idi.Hintli, kıza birazbeklemesini söyledi. Kendisibirkaç adım yürüyerek salonunkarşısındaki odaya dâhil oldu.Birkaç dakika sonra dönerek kızlaberaber salona girdiler. Girdiklerioda gayet mükellef ipekliminderler ve halılarla mefruş idi.(6) Odanın bir tarafında gençmihrace oturmuş, mütebessim(gülümser) ve mesrur (sevinçli)görünüyordu.Genç kız, şaşkın şaşkınetrafına bakıyor, bin bir gecegibi şark masallarında işittiğisarayların içinde bulunduğunabüsbütün hayran oluyordu,âdeta inanamayacağı geliyordu.Ciddiyetini muhafaza ederekmihraceyi hafif bir baş eğmesiyleselamladı.Mihrace ayağa kalktı.Misafirine bir yer göstererekoturmasını rica etti ve şivesiz birFransızca ile:- Ziyaretinizle müşerrefolduk. Zannedersem bu diyarayeni geliyorsunuz. Seyyah mısınız?Kız, sahte bir mahcubiyetle:- Evet, mihrace hazretleri…Birkaç günden beri bu taraftabulunuyoruz. New York’tabulunan meşhur bir hayvanat-ıvahşiye (vahşi hayvan)cambazhanesi hesabına kaplanve arslan avına çıktık. Diğerarkadaşlarımla Gabay Çayıkenarında çadır kurduk.Mihrace, ayakta duran Abad’ıbir göz işaretiyle savdıktan sonrakızı derin bir bakışla süzdü.Hatırasını yoklar gibi başını eğdi,sonra:- Ben sizi Paris’te ikentanıyordum, dedi.- !...- Evet, Bar de Paris’teşark danslarınızla meşhur birdansözdünüz. Zannedersemisminiz de Cecile!Kız oturduğu yerde terdöküyordu. Mazisini bilen buşarklı (7) adamın gözüne dikkatlebakıyordu. Evet, hakikatenmihracenin dediği gibi kendisivaktiyle Cecile namı altında birmaksad-ı mahsusiyle (özel biramaçla) birkaç ay Bar de Paris’dedansözlük etmişti. İhtimal kimihrace onu orada görmüştü.Avrupalı kız bunu tahayyülederken (hayallerken) genç birHintli kız elinde gümüş tepsiiçinde bir kadeh çay olduğu haldeiçeri girdi. Birisini mihraceyediğerini kıza takdim etti.Evvela mihrace müteakibenkız çayı aldılar. Çayını bitirirbitirmez kızın mavi gözlerigittikçe kapanıyordu. Bir angeldi ki kendinden büsbütüngeçerek yumuşak saçlarını ipekliyastıkların içine bıraktı.Hakiki RüyalarCecile, daha doğrusuHenriette, evet Arsen Lüpen’inmetresi ve şerike-i melaneti (kötüişlerdeki ortağı) Henriette derinbir uykudan uyanır gibi gözleriniaçınca birden bire hayrette kaldı.Gördüğü şeyler bir sinema hayaliveya bir tiyatro dekoru değildi.Hakiki bir sahne idi. Gece yarısıher tarafta mutat olan sükûnet…Açık olan pencerelerde süzülenkamerin ziyası (ayın ışığı)bulunduğu yere aksetmiş, güzelcazip bir manzara teşkil etmişti.13
- Page 2 and 3: HayaletAralık 2020Sayı: 41Yayın
- Page 4 and 5: Sözüm Meclistenİçeri...İllüst
- Page 6 and 7: Beyaz, ilerleyen yaşına rağmenki
- Page 8 and 9: Kitap İnceleme....Aynur KulakN at
- Page 10 and 11: 10
- Page 14 and 15: Henriette ayağa kalktı. Mehtabın
- Page 16 and 17: Sherlock Holmes, tabancasınınhede
- Page 18 and 19: Atilla BilgenMizah Öykü...KEREMA
- Page 20 and 21: “Biraz sabredersenizöğreneceksi
- Page 22 and 23: Comic Sohbet...Korkmaz UluçaySÜTL
- Page 24 and 25: 24Yazıp Çizen: Mesut Ekener
- Page 26 and 27: 26
- Page 28 and 29: 28Devam Edecek
- Page 30 and 31: Sibel ÇelikelKorku Öykü...Henüz
- Page 32 and 33: yerimize geçtik. Diğer nöbetçil
- Page 34 and 35: kurma kolunu çektim, geriyekilitle
- Page 36 and 37: 36
- Page 38 and 39: İlk Nostaljik Kitaplar...Bünyamin
- Page 40 and 41: bezelidir. Bu dizinin çevirmeniBed
- Page 42 and 43: 42
- Page 44 and 45: 44İllüstrasyon- Mehmet Kaan Sevin
- Page 46 and 47: onaramamış, dolayısıyla tahripe
- Page 48 and 49: 48
- Page 50 and 51: 50İllüstrasyon- Mehmet Kaan Sevin
- Page 52 and 53: öcüydüm. Hiç arkadaşım yoktu.
- Page 54 and 55: saçlarını avuçluyor ve yavaşç
- Page 56 and 57: şeyler olacağını hissetmiş gib
- Page 58 and 59: Ümit KireççiDuyduk Duymadık Dem
- Page 60 and 61: izlediğimi bilmiyorum. Nihayetbaş
macera onları beklemektedir.
Keyifli okumalar…
Ava Çıkan Avlanır!
Kalana Sarayı kesif (yoğun)
ve büyük ağaçların ortasında
bembeyaz rengi, binasının
müzhiratı (gösterişi) ve büyüklüğü
nazar-ı dikkati (dikkatli bakışları)
celp ederdi (çekerdi). Sarayın
önünde geniş meydanlığın
ortasında mermerden mamul
(yapılmış) büyük bir havuz vardı.
Havuzdan fışkıran sular gayet
güzel, bedii bir manzara vücuda
getiriyordu.
Bu saray Hindistan’ın zengin
mihracelerinden birine aitti.
***
Genç mihrace esmer, oldukça
yakışıklı bir şark tipidir. Ağır
adımlarıyla sarayın terasına doğru
yürüyordu. Beyaz ipekli cübbesini
giymiş idi. Terasa geldiği zaman
orada birkaç cariye parmaklığa
yaslanmış, şen kahkahalar
savurarak gülüşüyorlardı.
Mihraceyi görünce hepsi birden
eğilerek ona resm-i tazim ifa ettiler
(saygılarını gösterdiler).
(2) Mihrace çapkın bir
tebessümle:
- Haydi… İçeri girin. Biriniz
bana bir iskemle getirsin, dedi.
Genç kızlar süratle haremliğe
girdiler.
Biraz sonra efendisinin istediği
iskemleyi getirmişlerdi.
Mihrace iskemlenin üstüne
oturdu. Cevval (hareketli)
nazarlarıyla etrafındaki nefti (koyu
yeşil) ağaç yapraklarından tabiatın
çizdiği nefis tabloya teveccüh
etmiş (dönmüş), fikri bedayi-i
mahlûkatın (yaratılmışların
şeylerin) güzelliğine gark olunmuş
idi (boğulmuştu).
Hava gayet sıcak olmakla
beraber muhit gayet sessiz ve
sakindi. Ufak bir patırtının sedası
her tarafa aksedilirdi.
Birden bire sık ağaçların
yapraklarının gıcırdadığı duyuldu.
Gittikçe yakınlaşan bir hayvanın
ayak sesleri mihracenin nazar-ı
dikkatini celp etti.
Aradan birkaç dakika sonra
siyah bir atın üstünde açık yakalı,
beyaz gömlekli, güzel, sarışın bir
Avrupalı kız sarayın önündeki düz
ve ağaçlıklı caddeden geçti. Hamil
olduğu (taşıdı) silahtan bir av
eğlencesine çıktığı anlaşılıyordu.
Mihrace, geçen Avrupalı
kızı daha iyi temaşa etmek için
ayağa kalktı. Gittikçe uzaklaşan
bu kadın süvari onun kalbinde
bir alaka uyandırmağa başladı.
Mihracenin keskin ve ateşli gözleri
gittikçe süzülüyordu. Bir an geldi
ki yere yığılır gibi oldu. Hemen
parmaklığa dayanarak tekrar
iskemlenin üstüne oturdu.
(3) Şirin ormanın içinden
çıkan bu sarışın kız, genç ve haris
(hırslı) şarklı emirinin aklını
almıştı.
Mihrace seslendi:
- Abad!
Uzun boylu, geniş omuzlu
hademe süratle efendisinin önünde
diz çökerek:
- Ne emredersiniz efendim,
dedi.
Mihrace sert ve amirane
sesiyle:
- Sarayımın kahraman
muhafızları ile gidip birazdan
buradan geçen Avrupalı kızı
incitmeden saraya getiriniz.
Vakit kaybetmeden dediğimi
yapın. Muvaffakiyetiniz takdirde
size bol bol inamlar (bahşişler)
ve ikramlarda bulunulacağını
şimdiden vaat ederim.
Hizmetçi efendisinin emrini
garip bulmasıyla beraber koşarak
muhafaza askerlerinden birkaçını
aldı. Süratle kızın takip ettiği
düz şoseyi bırakarak kestirme
bir yoldan gittiler. Dört kişi olan
Hintliler her birisi birer ağacın
yanına saklanarak kızı beklemeğe
başladılar. Birkaç dakika sonra
süvari genç kız ıslıkla bir İngiliz
havasını çala çala geliyordu.
Hintliler, sakladıkları yere
geldiği vakit gayrı ihtiyari atını
durdurdu ve attan aşağı inerek atın
nallarını muayene etmeğe başladı.
O esnada iri yarı dört Hintli
etrafını sararak teslim olmasını
söylediler.
(4) Kızın çehresi birden bire
değişti, gözleri tuhaf bir hal almıştı.
Kendi kendine:
- Teslim olmak mı? Asla!
Diyerek kendini yere eğilir
gibi yaptı. Hemen tabancasını
çıkararak:
- Haydi defolun alçak
haydutlar. Yoksa sizi mahvederim,
dedi.
Hintliler, şaşırmışlardı. Kızın
bu kadar cesur olduğunu akıllarına
bile getirmemişlerdi.
Abad, oldukça İngilizceye
aşina kurnaz ve tecrübeli olmakla
beraber mihracenin müteaddit
(çeşitli) Avrupa seyahatlerine
iştirak etmiş ve bu vesile ile
Avrupalıları daha yakından
tanımıştı.
Abad, arkadaşlarına dönerek
Hintçe:
- Kıza karşı sert davranmayın.
Nezaketle selamlayın, dedi.
Ve kıza dönerek:
12