11.12.2020 Views

Journo Almanak 2020

Unutulmaz yıl 2020'nin unutulmaz Journo içeriklerinden bir seçki...

Unutulmaz yıl 2020'nin unutulmaz Journo içeriklerinden bir seçki...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

6

AKADEMISYEN GÖRÜŞÜ

Kapit-20’nin

aşısı var mı?

“Yeni normal” ile de olsa “normalleşmeyi”

bekliyoruz artık… Covid-19 salgını

sonrasında hayatın nasıl dönüşeceğini

konu alan “Virüsten Sonra” dizimizin bu

bölümünde, İstanbul Bilgi Üniversitesi

İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil

Nalçaoğlu; özellikle eğitim, ekonomi ve

siyasette dijitalin belirleyici olacağı iyikötü

değişimleri Journo için yazdı.

PROF. DR. HALIL NALÇAOĞLU

Covid-19 kâbusu, dünyayı yangın

yerine çevirmiş durumda.

Yüz yirmi nanometre çapındaki

bir varlık, formunun cazibesiyle

mütenasip olmayan bir yıkıcılıkla

can almaya devam ediyor. İ-

çinde bulunduğumuz büyük kaygı

ve telaş aslında Covid-19’un

öldürme değil, yayılma hızından

kaynaklanıyor. Biliyoruz ki 2019

doğumlu koronavirüs, akrabalarından

daha öldürücü değil.

Daha hızlı. Hız, çoğumuz için

bir problem değil(di). Hıza alışık

bir hayatımız var. Sosyal medya

pratiğimiz sayesinde “viral” kavramına

bu salgından çok önce

alışmamış mıydık? Ama şimdi

“viral” metafor olmaktan çıktı,

gerçek oldu. “Viral,” virüsün

metaforu değil kendisi olunca

işler değişiyor. Hızlı hayat şu

veya bu biçimde devam edecek.

Pandemi ise (umarım) bitecek.

Sonra? Pandemi bittiğinde iyi

ve kötü şeyler yaşayacağız. İyi

olanlardan başlayayım.

İYI ŞEYLER

Bir: Pandemi bitmiş olacak.

Bir otorite, “tamam millet, bitti”

dediği zaman pandeminin bittiğini

anlayacağız. Aslında hiç bir

zaman emin olamayacağımız

bir son olacak bu. Çünkü benim

anladığım, koronavirüsü ölmüyor.

Bunun da basit bir nedeni var.

Yaşamayan bir şey ölemez. Bir

salgın olarak koronavirüs, son bir

asırdır insan ve doğanın girdiği

yeni ilişkinin ürünü. Pandemi

süreci bize yalnızca parçası olduğumuz

doğanın parçası değilmişiz

gibi davranmamızın sonuçlarını

göstermedi. Farkında olmadan

verili kabul ettiğimiz pek çok karşıtlığın

aslında karşıtlık değil, tek

bir büyük bütünün yalnızca dilde

ayrışan hâlleri olduğunu ortaya

koydu. Yaşam ve ölüm, uzak ve

yakın, ekonomi ve toplum sağlığı,

özel alan ve kamusal alan, arzu

ve kısıt… Bu farkındalık da ikinci

iyi şey olarak kayda geçsin. Fark

edene tabii…

Pandemi sonrasında dijital-küreselleşme

bizlere sunduğu

olanakları çeşitleyecek. Eğitim

bunların başında geliyor. Şimdiye

kadar yalnızca yüz yüze eğitimin

gerçek eğitim olduğuna inanan

inatçı hocalar, envanterlerine

dijital ve etkileşimli araçları da

katmış olacaklar. Uzaktan eğitim

normalleşecek. Bunu da üçüncü

iyi şey olarak not edelim.

Uzaktan eğitim gibi uzaktan

alışveriş bir başka güç kazanan

alan olacak. Karantina sürecinde

geliştirilen alışkanlıkların sonucu

olarak “online ticaret” genişleyecek.

Bilirsiniz, pazarlama

alışkanlık yaratmaktır. Bu da iyi

şeyler listemizin (tartışmalı) son

unsuru olsun.

KÖTÜ ŞEYLER

“Pandemi bittiğinde

hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”

söylemini sık sık duyar

olduk. Bana kalırsa özel çaba ile

yaşatılması gereken bireysel kazanımlar

dışında değişen çok az şey

olacak. Hatta her şey eskisinden

daha kötü olacak.

Evet, kötü şeyler listesi maalesef

daha uzun. Ben gene de bir

denge yaratmaya çalışacağım.

Slavoj Žižek’in bir tür dayanışma

ruhu olarak tarif ettiği küresel

komünizm falan gelmeyecek.

Ateist materyalist olarak (!) yükselmesini

arzu ettiği tinsellik de

bence ham hayal. Bunun yerine

Henry Kissinger’ın (evet, hâlâ

yaşıyor) öngörüsü gerçek olacak.

Pandemi sonrası zaten bozulmuş

olan meşruiyet-otorite dengesi

iyice bozulacak.

Sıkıldıkça mutasyona uğrayan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!