Journo Almanak 2020
Unutulmaz yıl 2020'nin unutulmaz Journo içeriklerinden bir seçki...
Unutulmaz yıl 2020'nin unutulmaz Journo içeriklerinden bir seçki...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
4
GAZETECI GÖRÜŞÜ
Gerçeklerin tsunamisi
Yeni tip koronavirüsün Türkiye’de ilk ölüme neden olduğunun
açıklanmasından yaklaşık iki ay sonra yetkililer, kontrollü
de olsa “normalleşme” için ilk adımları bu hafta atmaya
başladı. Covid-19 salgını sonrasında hayatın nasıl dönüşeceği
konusunda gazetecilerin ve iletişim akademisyenlerinin
görüşlerini aktardığımız “Virüsten Sonra” dizimizin bu
bölümünü, deneyimli televizyoncu Erdoğan Aktaş yazdı:
Medya için ‘gerçeklerin tsunamisi’ne hazırlanma zamanı…
ERDOĞAN AKTAŞ
Bugünlerde herkesin dilinde
pelesenk olan cümle şu: “Hiçbir
şey artık eskisi gibi olmayacak.”
Belki de tıpkı M.Ö–M.S gibi,
K.Ö ve K.S olacak. Koronadan
önce, koronadan sonra. Artık bu
konuda hemen herkes hemfikir.
Her sektörün derinden etkileneceği
bir dalgadan medyanın
muaf olması beklenemez. Aksine,
hepsinden önce bu etkiyi,
gelişimi, dönüşümü ve krizi
medyanın görmesi gerekir.
Ayrıca, çok derin tartışılması
gereken bir konu, biliyorum ama
şu notu da düşmek istiyorum.
Tüm dünyanın yeni, bambaşka
bir ‘izm’e ihtiyacı olduğu gerçek.
Çünkü kapitalizm yetmiyor,
yetemiyor ve yoksulluk küresel
bazda en büyük sorun olarak
karşımıza çıkıyor. Bunu sadece
tarihe bir not düşelim.
Türkiye’de hâlâ şöyle konuşanlar
var: “Gelecek internette…”
Yahu ne geleceği, o geçti bile.
Artık her şey dijitalde. Korona
krizi bir anlamda “dijital bir
darbe” gibi. Tüm dünyayı, belki
de 20-30 yıl sonra dijital olarak
geleceği noktaya sadece birkaç
ayda getirdi. Herkes buna mecbur
kaldı. Tabii ki medya da…
Oysa Türkiye’de internet deyince,
dijitalleşme deyince akla,
bir haber portalı kurmak ya da
online alışveriş yapmak geliyordu.
Fakat korona gelip bir omuz
atınca anladık ki; durum bu
değil. Teknolojik olarak yatırım
yapmak, öngörmek ve tüm bunlar
kadar önemlisi, dijitalleşmiş
insan yetiştirmek gerekiyormuş.
Tabii ki bu tanımlamalar bile
çok genel geçer ifadeler. Ancak
medyanın teknolojik gelişimini
hızlandırması gerekiyor.
KÂĞIT BU KRIZE
DAYANAMAYACAK
GIBI GÖRÜNÜYOR
Ayrıca bu süreç basılı medyanın
ömrünün, tahmin edilenden
de önce tamamlanacağını gösteriyor.
Koronadan sonra, kâğıt bu
krize dayanamayacak gibi görünüyor.
Kendisini online konumlayabilen
gazete ve dergiler, hızla
kâğıdı terk edecekler.
Eğlence medyasında da gittikçe
her şey dijital platforma
kayacak. “İstediğin zaman,
istediğin yerde ve istediğin şekilde
izle” mantığı ile, eğlence
televizyonculuğu çok fazla baş
edemez gibi görünüyor. Bu
nedenle ‘konvansiyel TV’lerin
de bu açıdan yatırım yapması
gerekiyor.
Fakat haber kanallarını bir
nebze bunun dışında tutuyorum.
Çünkü kriz ortamlarının en
büyük haber kaynağı internetle
birlikte haber kanalları oluyor.
Elbette haber kanallarının da
kendisini yenilemesi, teknolojik
yatırımlarına hız vermesi ve bu
çerçevede iyi ekipler yetiştirmesi
gerekiyor.
Korona bize, “uzman muhabirliğin”
ne kadar önemli
olduğunu da gösterdi. Eskiden
her tv ve gazetede diğer alanların
yanında sağlık ve eğitim
muhabirleri vardı ki bunlar özel
uzmanlık alanıdır. Ancak son dönemlerde
–bunun birçok nedeni
var fakat bence hepsi geçersizhaber
merkezleri bu uzmanlık
gerektiren alanlardan çekildi.
Dolayısıyla bunun eksikliğini
salgın döneminde çok gördük.
Sabahtan akşama sağlık
konularının konuşulduğu bir
dönemde, milyonlarca öğrenci
tüm dünyada olduğu gibi uzaktan
eğitime yönlendirildi. Fakat
eğitim ve sağlık muhabiri yok
denecek kadar az. Tabii sadece
eğitim ve sağlık alanında değil,
aynı zamanda ekonomide de
“uzman muhabire” ihtiyaç var.
Bir başka konu editörlük.
Bana göre; “iyi editör, kullandığı
haberle değil, vazgeçtiği