11.12.2020 Views

Journo Almanak 2020

Unutulmaz yıl 2020'nin unutulmaz Journo içeriklerinden bir seçki...

Unutulmaz yıl 2020'nin unutulmaz Journo içeriklerinden bir seçki...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

29

ması konusunda) “Aile içinde

çözdük” ifadesi, aslında bizim

algılamakta zorlandığımız ama

muhafazakâr siyasetin içinde

çok geçerli bir söz. [Erdoğan’dan

uzaklaşma sürecinde] Böyle bir

şey yaşamışlar. Babacan’ın bu

dönemle ilgili özeleştirisinde

ketum olduğunu ben de düşünüyorum.

Bu soruların hepsi ona

soruldu, Cüneyt Özdemir’de vs.

O alana girildiğinde Babacan’ın

hâlâ bir mesafeli olma hâli var.

Bana sorarsanız o son beş altı

ayda acayip açıldı.

REKLAM OLDUĞUNU

SÖYLEMEDEN YAYINA

ALACAK KADAR UCUZ

DEĞIL EMEĞIMIZ

Biz ilk konuştuğumuzda

anlaşamama nedenlerimizden

bir tanesiydi, “Biz kendimiz çekeceğiz,

hiç size sormayacağız.

Bu bir PR işi değil.” Biz para

almadık bunun için. Alsak bayağı

para alırdık herhalde. Ama o

zaman da 140journos’da yayımlamazdık.

Hiçbir siyasi konuda,

reklam olduğunu söylemeden

yayına alacak kadar ucuz değil

bizim emeğimiz.

Sekiz buçuk yıldır bu işi yapıyoruz.

Bu ortamlara da girip

çıkıyoruz. İnsanlar da güvenmeli

ki biz yayın yapabilelim. Anketler

o “140journos’a güveniyoruz”

diyenlerin o tick’i atması

o kadar kıymetli ki… Hiç kolay

değil. Bunu yapacağımıza başka

şeyler yaparız. Eğer o parayı illa

kazanmamız gerekiyor gider

başka bir şey yaparız. Reklam

filmi çekiyoruz zaten. Bir sürü

markayla çalışıyoruz. Bizim

gelir modelimiz Türkiye’nin

en büyük markalarına reklam

filmi çekmek. Hikâye soslu. Bu

reklam dünyasında da bir şey

oluşturdu, ajansların iş yapış

biçimini değiştirdi. Bir ‘guidebook’a

(rehber) dönüşen bir takım

şeyler var: Altyazı, kurgu biçimi,

müzik gibi.

ELEŞTIRDIĞIMIZ ŞEYIN

YERINE GELIYORUZ

2012’de başladığımız günlerde

bir “medyaya karşıtız”

falan diyorduk. Başladığımızda

ben 20 yaşındaydım daha. Çok

daha sivri görüşlerim vardı.

Medyadan nefret ediyordum,

öyle söylemem lazım. “Nasıl güvenirsiniz

bunlara, nasıl oradan

bilgi alırsınız” noktasındaydım.

Anlamadı insanlar. “Niye bu

kadar sinirlisiniz, onlar da işini

yapıyor” dediler. Gezi olduğunda

bu daha büyük bir fark

edişe dönüştü kentli insanlar

arasında…

(Medyanın durumu) kademe

kademe herkesin gönül dünyasında

bu yıkım yarattı. Başka

şeyler aramaya başladılar. Başka

şeylere inanmaya ve güvenmeye

başladılar. 2020’ye geldik, el

değiştirme tamamlanıyor gibi.

Ana akım TV’lerin, gazetelerin

hüküm sürdüğü o yüzdesel

durum da değişiyor, etki olarak

de değişiyor. Ana akım siyasetin

yeni medya merkezli olarak da

konuşulmaya başlaması önemli

bir şey. Eleştirdiğimiz şeyin yerine

geliyoruz, yeni medya camiası

olarak. Bir dönem “alternatif ”

yapan insanlar olarak şu an

“ana akım” noktasına geliniyor.

Burada bizim de muhasebe vermemiz

gerekiyor, bunun farkındayız.

Nasıl para kazandığımızı

herkesin bilmesi gerekiyor.

SEKIZ YILDA

GAZETECILIĞE BAKIŞIM

DEĞIŞTI

Bu süreçte gazeteciliğe bakışım

da değişti. Gazeteciliğin

farklı birimleriyle ilgili tecrübelerim

oldu. Yurt dışına fotoğraf

satışı yaptık, bir dönem onları

yönettim. IŞİD’in ilk fotoğraflarının

TIME’a ve Avrupa

fotoğraf ajanslarına servis edilmesi

işini yaptım. World Press

Photo’dan büyük ödüller de

aldık. O dönemdeki ekibimizle

yaptığımız belgesel vardı, onunla

multimedya ödülü aldık. Çalıştığımız

“korsan gazeteciler” vardı.

Görevini kendi çalıştığı kurumda

yapan ama işleri yayımlanmayan,

bundan rahatsızlık duyan

ve bu yüzden korsan olarak

alternatif mecralara çalışan.

KARŞI DURDUĞUMUZ

ŞEY PATRON MEDYASI

Zaman içerisinde bizim karşı

durduğumuz şeyin gazetecilik

değil; kurumsallaşmış, katılaşmış

ve iktisat çevresinde şekillenmiş

patron medyası olduğunu

idrak ettiğimizi söyleyebilirim.

Yoksa gazeteciliğin özünde kafa

tuttuğumuz bir şey yok. Hiçbir

zaman da yoktu. Sadece bunun

icra ediliş biçimi… Sahiplik

yapısı ve bunun üzerinden tanımlanmış

roller çok rahatsız

ediciydi.

“Biz gazeteciyiz, bunun okulunu

okuduk, biz biliriz, ederiz”

gibi değiliz. Yaratıcı kesimden

geliyoruz. O yüzden sorun

çözme odaklıyız. Gazetecilikte

gördüğümüz bir sorunu kendimiz

için çözmek üzerinden bir

eylemlilik hâlimiz oldu, yıllarca.

Bu öğrenilerle dolu bir süreçti.

Her bir toplumsal olay… 2012-

2020 arası neler yaşadığımızı bir

hatırlayın. Türkiye’nin büyük

dönüşümü, kazanımların yok

edilmesi… Başladığımız yere

geri döndük.

ALI BABACAN

BELGESELINDE GÖREV

YAPAN 140JOURNOS

KADROSU

Yönetmen

Berkant Akarcan

Görüntü yönetmeni

Kürşat Bayhan

Kurgu

Berkant Akarcan

Yapımcı

Engin Önder

Editör

Sevgi Sena Macit, Sena Şenkal,

Kürşat Bayhan, Engin Önder,

Berkant Akarcan

Editöryel danışman

Utku Başar

Ses miksaj

Ahmet Türk

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!