Journo Almanak 2020
Unutulmaz yıl 2020'nin unutulmaz Journo içeriklerinden bir seçki...
Unutulmaz yıl 2020'nin unutulmaz Journo içeriklerinden bir seçki...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
13
ülkede ise bu yetki doğrudan sağlık bakanlıklarında].
Aşıların ve diğer ilaçların
araştırma denemeleri birden fazla aşamada
gerçekleştiriliyor. Farklı ülkelerde
FDA uygulamalarını destekleyecek başka
araştırmalar da yapılabiliyor.
Faz 1 adı verilen birinci aşamada aşı
adayı, 20 ila 100 arası sağlıklı gönüllü
üstünde deneniyor. Bu aşamada aşının
etkinliğiyle ilgili çok fazla veri toplanamadığını
belirten Branswell, “Burada
amaç, kullanılması gereken dozu belirlemek
ve aşının daha sonraki aşamalar
için güvenli olup olmadığını saptamaktır”
diyor. Ona göre Faz 2 çok daha
büyük çaplı bir denemedir ve aşının
işe yarayıp yaramadığını gösterir. Faz
3 ise aşının işe yarayıp yaramadığını
netleştirir. Salgınla daha etkin mücadele
amacıyla bilim insanları arasındaki bilgi
paylaşımını artırmak için akademik
yayın öncesi sunucuların kullanımı artırılmıştı.
Araştırmacılar bu sunucular
üstünden, henüz büyük yayıncıların
şartlarını karşılamadan da bulgularını
paylaşabiliyor. Piyasanın COVID-19
aşı haberlerine “çıldırdığını” belirten
Branswell, bu sunucular üstünden paylaşılan
ön bulguların bu yüzden borsaları
coşturabildiğini ifade ediyor.
Örneğin Cambridge merkezli biyoteknoloji
firması Moderna, sekiz kişi
üstünde Faz 1 denemesini yaptığı CO-
VID-19 aşısının tüm deneklerde antikor
üreterek başarılı olduğunu 18 Mayıs’ta
bir basın bülteniyle açıkladı. Aynı gün
bu şirketin hissesi yüzde 20 prim yaptı
ama Branswell’e göre söz konusu basın
bültenindeki bilimsel veriler aslında yetersizdi.
“Ertesi gün bu basın bülteninde
yeterince bilgi bulunmadığını yazdım.
Aşının işe yaramadığını öne sürmedim
ama bu bültene bakıp da bir şey söyleyemeyeceğimizi
belirttim” diyor Branswell.
Ertesi gün Moderna hisseleri yüzde 10
değer kaybetti.
Schwitzer’in dikkat çektiği bir nokta
ise kimileri sadece hayvan deneylerine
dayanan erken dönem araştırmalardan
elde edilen bulguların bazen fazla iyimser
bir şekilde duyurulması. Schwitzer
ve JAMA’nın yardımcı editörü Richard
Saitz, geçen ay yayımladıkları bir makalede,
belirlenen bir araştırmaya
odaklanan haberlerde, bu konunun tek
araştırmayla aydınlatılamayacağının
da vurgulanması gerektiğini belirtiyor.
Onlara göre gazeteciler bu alandaki
diğer uzmanlara da danışmalı ve habere
onların görüşünü de eklemeli.
COVID-19 aşılarının en azından
2. hafif yan etkileri olabileceğini
belirtin
Branswell şöyle diyor: “Bu aşılar
bazı hastaların kendisini kısa bir süre
de olsa kötü hissetmesine neden olacaksa
insanlar buna hazırlanmalı. Bu
bilginin önceden alınması, sonrasında
sosyal medyada patlak verebilecek tartışmalara
karşı topluma bir bağışıklık
kazandıracaktır.”
Bugüne kadar yapılan anketler birçok
insanın aşının olası yan etkileri konusunda
endişeli olduğunu gösterdi. Aşı
denemelerinin bazılarında birkaç gün
boyunca sürebilen kas ağrıları ve mide
bulantısı gibi yan etkiler saptandı. Bazı
hastalarda aşı yapılan bölgede acı, baş
ağrısı, yorgunluk, üşüme ve ateş gibi yan
etkiler de söz konusu olabiliyor. Daha
ciddi yan etkiler (örneğin hayati tehlike
barındırmasa da tıbbi müdahale gerektiren
“3. Derece” yan etkiler) saptandığında
ise o aşı iptal edilip denemeleri
sonlandırılıyor.
Aşıyı kimlerin denediğini, okura
3. ve izleyiciye açıklayın
Gazeteciler, klinik deneme sonuçlarının
paylaşıldığı raporlarda, denek
grubunun nasıl ve kimlerden oluşturulduğuna
dikkat etmeli. Tıbbi akademik
dergilerde bu bilgi genelde “Tablo
1″ içinde yer alıyor.
Bauchner bu durumu şöyle açıklıyor:
“Araştırmanın kimler üstünde yapıldığı
önemli bir soru. 20-40 yaş arası sağlıklı
insanlar mı? Eğer öyleyse bu deneme,
60-80 yaş grubu için veya sağlıklı olmayan
yetişkinler için geçerli sonuçlar
vermeyecektir.”
Haberlerde aşıyla ilgili bilinenlerin
sınırını çizin 4.
“Başka zamanlarda bu hâlde yayımlanmayacak
bazı araştırmaları salgının
ortasında olduğumuz için yayımlıyoruz”
diyor Bauchner. Araştırmacıların örneğin
aşının yan etkilerini tam olarak
anlayabilmesi için vakte ihtiyacı olduğunu,
okur ve izleyicilerin de idrak etmesi
gerekiyor. Klinik denemeler, aşının güvenlik
bilgilerine dair ilk zemini sunuyor.
Tıp alanında araştırmacılar genelde
yüzde 95 güven aralığında hesaplamalar
yapıyor. Bunun anlamı şu: “Eğer
bir araştırma yüzde 95 güvenliyse ve
güven aralığı da 47-53 ise, araştırmacılar
aynı araştırmayı tüm nüfus üzerinde
tekrarladıklarında, bu denemelerin yüzde
95’inde 47 ile 53 arasında sonuçlar
alacaklardır.”
Bauchner’in bu konuda verdiği hayali
bir örnek şöyle: Diyelim ki bir aşı denemesi
yapıldı. bu aşının yüzde 40 başarı
oranıyla bulaşıyı engellediği saptandı.
Bu sayı, araştırmacıların yapabildiği en
iyi tahmindir ve güven aralığı içindeki
muhtemel başarı oranlarını esas alır. Bu
hayali örnekteki denemede güven aralığı
oldukça geniş. Söz konusu aşının gerçek
etkinliği muhtemelen en az yüzde 20 ve
en çok yüzde 60 düzeyindedir.Bauchner
insanların bilimsel bir terim olan güven
aralığı (“confidence interval” veya kısaca
CI) kavramını anlamakta zorlabileceğini,
ancak bunun önemli olduğunu
vurguluyor. “Bir aşının ne kadar etkili
olduğuna dair kesin bir cevabımız aslında
yok. Sadece bir aralık söz konusu.
Bu aralığın gerçeğe ne kadar yakın olduğunu
ifade etmeye çalışıyoruz” diyor.
Kaynaklarınızdan bir ağ oluşturun
5.
Brennan, COVID-19 aşılarını haberleştiren
gazetecilere, mümkün olduğunda
çok bakış açısını yansıtmalarını
ve şirketlerin sunduğu bilgileri iyice
irdelemelerini de öneriyor: “Aşı uzmanlarıyla
konuşun. Araştırma raporlarının
eklerini ve tablolar gibi destekleyici
diğer malzemeleri de inceleyen birilerini
bulun. Gazeteciler kelimeleri okur
ama aşı denemelerinde kritik bilgiler
sayılardadır. Bazen veriler, kelimelerin
tanımlamadığı veya en azından öneminin
hakkını vermediği şeyler gösterir.”
Gazetecilerin akılda tutması gereken
bir diğer gerçek de, deneysel COVID-19
aşılarından birçoğunu geliştirirken
kullanılan yeni yaklaşımların yarattığı
zorluklardır. FDA bu yeni teknolojilerin
bir kısmını henüz onaylamadı.Patojenlerin
hastalığa yol açarken kullandığı
proteinlerin genetik kodlarının vücuda
verilmesini sağlayan bir araç olan mR-
NA aşısı bunlardan biri. Peki bu neden
önemli? Branswell şu cevabı veriyor:
“FDA’in yeni bir yaklaşımla ilgili deneyimi
arttıkça bilim insanlarının denenen
aşıları değerlendirmesi de kolaylaşacak.
Şu anda geliştirme aşamasında olan,
özellikle de en fazla yol kat etmiş çoğu
COVID aşısı için böyle bir durum söz
konusu değil.”
Journo‘nun Türkçe’ye çevirdiği bu yazı,
ilk olarak Journalist’s Resource‘da Kerry
Dooley Young imzasıyla 23 Ağustos’ta yayımlandı.