Oltacı Mart Nisan Dergi 2020 sayı 109(BASKI)

Avdoga.OtaciDergisiTV
from Avdoga.OtaciDergisiTV More from this publisher
24.11.2020 Views

Mart/Nisan1

Mart/Nisan

1


Oltacı Dergisi - MART/NİSAN 2020 • Sayı: 109-110

Dereden Okyanusa Amatör Sportif Balıkçılık Dergisi

28

İÇİNDEKİLER

Evvela Selamlar Dostlar

Kadir AKAR 4

Buz Gibi Soğukta

Baraküdalar İle Dans

Tolga ÇALIM 10

Alabalık Kültürü

Onur Fırat POLAT 15

Evdeyiz Karantinadayız

Tolga YÜCEBAŞ 22

Avcılık ve Alabalık Üstüne

Burak KALAÇ 26

Altın Kanca Amatör

Olta Balıkçıları Turnavası

Tunç ÇATALOĞLU 28

Sizin Trofeleriniz

Kadir AKAR 34

İhtimal

Altay Tuna POLAT 36

LRF Avında Kamış Tercihi

Alper SERTTAŞ 42

10

26

Dereden Okyanusa Amatör Sportif Balıkçılık Dergisi

Yönetim Yeri: Dörtrenk Yayın Tanıtım

Matbaacılık Ticaret Limited Şirketi

Kazım Karabekir Cad. 85/7 İskitler / ANKARA

Tel-Fax: 0312 230 41 82

kamilucbas.com - kamilucbas@gmail.com

Reklam ve Halkla İlişkiler:

Ali İhsan ÜÇBAŞ - 0544 341 40 82

avdogaoltacidergisi@gmail.com

2

KATKIDA BULUNANLAR: Türker SÜMER •Tolga ÇALIM • Tunç ÇATALOĞLU • Tolga YÜCEBAŞ • Rıza

BALCI • Tarık ERSAL • Ercan KARA • Onur Fırat POLAT• Kadir AKAR • Altay Tuna POLAT • Yücel

CANVAR • Necmi FİDAN • Murat YAREN • Hristo YUVANIDIS • Ümit METİN • Mustafa ÜÇBAŞ •

Muvaffak İŞMEN • Burak KALAÇ • Cem LİMAN • Şeyhmus ÇELİK • Orhan KÜÇÜKBİÇMEN • İshak

BALLICA • Nedim İNAL • Murat AYÇE • Osman DEMİRTAŞ • Emre Can ÜÇBAŞ • Ayhan ŞAHİN •

Funda ELÇİ •Onur AKÇAY • Bülent GÜNER • Birol BABADAĞLI • Birol TANKUT • Ümit SEZGİN •

Çetin DİKİCİ • Oktay AYÇAKMAK • Sinan IŞILDAK • Nejat ÜNER • M. Erhan ÖZEN • Mustafa

ÖZKAN • Alper SERTTAŞ• Amil ÜÇBAŞ • Kaan KUZUCU • Turgay İNANÇ• Ferda ÇAKICI • Erkut

DEMİREL • Serkan İNANÇ • Ergün ALTUNTAŞ • Tayyar ÇELİK • Erhan DOĞAN

İmtiyaz Sahibi: Dörtrenk Yayın Tanıtım

Matbaacılık Ltd. Şti.

İdari ve Teknik Sorumlu: Tevfik ÜÇBAŞ

Sorumlu Yazı İşleri Müd. : Tevfik ÜÇBAŞ

Yayın Danışmanı: Tunç ÇATALOĞLU

Basım Tarihi: Nisan 2020

Basım Yeri: Dörtrenk Yayın Tanıtım

Matbaacılık Tic. Ltd. Şti.

Kazım Karabekir Cad. 85/7 İskitler/ANKARA

Tel:0312 230 41 82 • 0544 341 40 82

Tasarım: Mustafa ÜÇBAŞ

Hukuk Müşaviri: Avukat Onur KESKİN

Yayın Türü: Aylık Yerel Süreli Yayın

Yıllık Abone Bedeli: 180 TL


Editörden...

Hem Avcı Hem De

Balıkçı Olmak

Hristo YUVANIDIS 44

Vuslat

Birol TANGUT 46

Kirvenin Mercan Alaları

Onur AKÇAY 52

Eğriliman Günlüğü

Bülent GÜNER 58

Ukrayna’da Balık Avı

Cenk NAYIR 62

62

2020 Alabalık Sezon Açılışı

Seyhan Alası

Tayyar ÇELİK 68

Biz Avlanmaya Ne Zaman

Gidecegiz?

Servet YENERER 72

52

Sevgili Avcı Dostlar; Avdoğa dergisi ve Oltacı dergisi olarak

içinde bulunduğumuz bu karantinalı, izole vaziyette önlemler

dahilinde de olsa 30 yıldır avcı, atıcı, balıkçı, doğaseverin yanında

olan bizler dergilerimizi sizlere ulaştırmak için yazarlarımız ve

teknik ekibimizin fedakarlıklarıyla özveri ile çalışmaya devam

ediyoruz. Bizler bu fedakarlıkları göstererek evlerinizde kaldığınız

bu dönemde daha çok okuma imkanına sahip olduğunuzu bilerek

tün zorluklara rağmen dergilerimizi sizlere ulaştırmaya çalışıyoruz.

Bu dönemde sektör üreticileri, toptancı ve av bayileri ekonominin

neredeyse durma aşamasına geldiğini yaşayanlar olarak, bizlerinde

sizlerden beklentilerimiz var, aboneliklerimizi zamanında yenilemenizi

ve yeni okurlar abonelikler konusunda katkı sağlamanızı rica ediyoruz.

Tüm dünyayı ve ülkemizi de etkileyen korona covid -19 virüs salgını

yaşantımızı ve hayata bakışımızı değiştirmeye devam ediyor. Dünya

genelinde hızla yayılan corona virüs vakası önlemleri dahilinde eğitim,

iş ve sosyal yaşantımızı alt üst etmiş durumda. Bununla birlikte yeni bir

dönem yaşıyoruz. Bu dönemde izole vaziyette evlerimizde tedbirlerimizi

alarak iş ve yaşam mücadelesi imkanlar dahilinde vermeye çalışıyoruz.

Durum böyle olunca sosyal faaliyetler, hobilerimizi de mecburiyetten

ötelemiş bulunuyoruz. Avcı, atıcı, balıkçı doğaseverler olarak doğayla iç

içe yaşamaya alışmış bizlerin kendi, ve sevdiklerimizin sağlıkları için evde

kalmanın önemini anlayanlar olarak kurallara uyarak mümkün olduğunca

evdeyiz. Evde olmanın ve zaman açısından daha verimli geçirmek için de

bir imkan sağladığını düşünerek, sosyal medyayı kullanarak ve iletişim

araçlarıyla birlikte işbirliklerini geliştirip avcı, atıcı, balıkçı ve doğaseverler

ve sektör sorunlarını dile getirecek ortamlar sağlayıp daha önceleri

iş güç koşturmacası içinde gerekli zamanı ayıramadığımız konuların

geniş kitlelerle değerlendirip çözümleri konusunda fikir birliktelikleri

ve dayanışma imkanları sağlama fırsatını da değerlendirmeliyiz.

Konfederasyonlar, federasyonlar, dernekler ve sosyal medya

grupları öncülüklerinde her konunun irdelenmesi imkanını yaratmalıyız.

Bu ortamda en çok etkilenen sektörlerin başında gelen av ve

balıkçılık ürünleri üreticisi ve satıcılarıdır. Özellikle oltacı dostların

kurallara uyarak balık avına gidememesi nedeniyle binlerce bu işten

ekmeğini kazanan sektör temsilcileri av bayileri maddi anlamda

zarar görmelerine sebep olmaktadır. Amatör olta balıkçılığının yeni

belirlenecek kurallar dahilinde serbest bırakılmasını tabep etmeliyiz.

Avcı, balıkçı dostlarımızın bu dönemde birlik beraberlik anlayışı

içinde sektöründe ayakta kalması için imkanları dahilinde ileride

kullanabilecekleri malzemeleri alarak katkı sağlamalarını diliyoruz.

“BİRLİKTE DAHA DA GÜÇLÜYÜZ” Sağlıklı günler dileklerimle..

Saygı ve Sevgilerimle

Tevfik ÜÇBAŞ

Mart/Nisan

3


Evvela selamlar dostlar

Kadir AKAR

4


Oltacı Derggssne özel tüm ürünlerde

%10 nddrrm kodunuz.

“oltacc”

www.salmanavspor.com.tr

Müşterr HHzmetlerr : 0850 346 90 38

r n f o @ s a l m a n a v s p o r . c o m . t r

Anafartalar Mh. Çellk Cad. No:38/A Altındağ/Ankara

Mart/Nisan

5


Yıllardır beklediğim abanticus

avını sonunda gerçekleştirdim ve siz

OLTACI dostlarım ile bu güzel anıyı

paylaşmak istedim..Son zamanlarda

ülkede bir gerginlik ve soğuk hava

rüzgarları esiyordu.Malum corona

virüsü tüm dünyayı tehdit etmeye

başlamıştı.Tabi böyle zamanlarda

moralleri iyi tutmak olduğunu hepimiz

de iyi biliyoruz .Ve bir akşam

Ersin kardeşimden gelen bir telefon

ile ne zamandır beklediğimiz av için

yani Abanticuslar için plan yapmaya

başladık.Sevgili Yaşar Demir abimi

de plana eşlik etmesi için aradım ve 3

kişi olmuştuk.Planlar yapıldı ve gece

saat 4 te yola çıkmak için hazırlıklarımızı

tamamladık.Ersin kardeşim

zaman kaybı olmaması için o gece

bende kaldı ve sabah 4 te yola çıktık.

Heyecanlar tavan yapmıştı ne

zamandır beklediğimiz avı gerçekleştirmek

için gidiyorduk ve yolda

güzel bir kahvaltı yaptık ve yaklaşık

2.5 saatlik bir yoldan sonra avlağa

ulaştık. Merada kimsecikler yoktu

ve bu bizi çok mutlu etti ve sabahin

ışıklarinda başladık at çek yapmaya

2 saat boyunca hiç birimiz balık

alamadı. Benim bir tane güzel bir

abanticus kaçırmamı saymazsak.

Saatler ilerliyordu derken

Ersin kardesim biraz ilerleyip

şansini bente yakin yerde denemeye

karar verdi ki 5 dakika sonra Ersin

den bir ses yükseldi aldım aldım

diye seviniyordu.

Çok güzel bir abanticus kandırmıştı

yaklaşık 48 cm civarı bir balikti.

Bu bizi çok mutlu etmişti Ersin

kardeşimi tebrik ettik ve sonradan

gözüm karşı kıyıdaki bir yere odaklandı

ve Yaşar abim e oraya gitmemizi

ısrarla söyledim bunun üzerine

oda beni dinledi sagolsun ve karşı

kıyıya araç ile geçmeye karar verdik.

Ersin kardeşim kamp alanında

kalmayı tercih etti ve biz yola koyulduk.5

dakika sonra karşı kıyıya

ulaşmıştık ve hemen at çek yapmaya

başladık.

Yaşar abim yemini suyun içinde

bir dala taktı ve yem suda kalmıştı

hemen kutudan bir güzel jig çıkarıp

ona verdim ve ısrarla devam etmesini

söyledim derken 10 dakika geçmedi

çok güzel bir abanticus oltanın

ucunda sağa solahamleleryapmaya

başladı ve Yaşar abim aldım diye bağırdı

ve balığı kıyıya aldık çok güzel

bir abanticus kandırmayı başarmıştı

yaklaşık boyu 45 cm civarı idi ve çok

sevindik beni yakın dostlarım iyi bilir

yanimdaki insanların balıkyakalaması

beni her zaman mutlu etmiştir.

Aksi olduğu durumlar da eve geri

dönüşte onların çok mutsuz olmaları

çünkü beni çok üzer.Yaşar abime

devam etmesini bugün senin günün

dedim ve tekrardan a çek yapmaya

başladı.bende hala bir şey yoktu sabah

kaçırdığım abanticus dışında.

Aradan kısa bir süre geçti ve derken

Yaşar abim ikinci abanticus u da

kandırmayı başardı yaklaşık oda 45

cm civari gelmişti ve çok mutlu olmuştuk.Ve

bana döndü verdiğim jig

ı geri uzattı bunu kullan dedi ve ben

de ısrarla devam etmesini söyledim

çünkü ben nasibe inanırım.

Saatlerce at çek yapmamızın sonrasında

balıklardan hiç bir tepki yoktu

ve daha fazla zaman harcamadan

karşı kıyıda avımızı sonladırıp tekrardan

Ersin kardeşimin yanına geldik

ve onda da bir abanticus dışında

6


balık olmadığını öğrendik. Akşam

suyuna kalmayı çok istiyordum

çünkü içimden bir ses beni

bekleyen bir güzel bir abanticus

olduğunusöyluyordu.Ama eve

erken dönmemiz icap etti ve avı

sonlandırmak zorunda kalmıştık.Saat

4 e yaklaşmıştı ve yavaş

yavaş toplanmaya başlamıştık

suyun kenarında sağa sola bakıyordum

yaşar abi araba ya çıkmış

bizi bekliyordu.

Suyun kenarında yolda karşılaştığımız

furkan kardeşimi

gördüm ve yanına gittim.Abi var

mı bir şey diye sordu ona sabah

kaçırdığımı ve 1 tane Ersin

kardeşimin ve 2 tane de yaşar

abimin aldigini söylüyordum.

Furkan kardeşimde o gün güzel

abanticuslar kandırmıştı 2 kişi 6

tane balık yakalamışlardı onları

da tebrik ettim ve araba nın yanından

Yaşar abinin seslendiğini

duydum yola çikmamız gerekiyordu

ve tamam abi geliyorum

dedim ve çıkarken son bir atış

daha yapmak istedim ve yemi

tekrardan( strike Pro jg-005 Cyber

vibe 781 ) takıp son atışı mı

yaptım ve yemin suya düşmesin-

Mart/Nisan

7


den 10 saniye sonra bir abanticus

un yemi aldığını ve sağa sola zıpladigini

suyun üstünde görünce

bir anda işte bu dedim bekledigim

o abanticus oltanın ucundaydı

artık ve mücadele başlamıştı

balık oldukça büyüktü yanımda

duran furkan kardeşim abi çok

büyük balik dedi ve fırladı yanıma

hemen eline bir kepçe aldı ve

balığı almak için suya yanaştı ve

balık hala güçlü bir şekilde çırpınıyor

ve kendisini otun içine sokmaya

çalışıyordu bir an kaçacak

diye düşünmedim değil.

Ve sonunda balık kepçedeydi

çok mutlu olmuştum günün balığını

yakalamıştım çünkü yaklaşık

53 cm geldi tam bir Trofeydi.

Baliği kenarı aldıktan sonra

resimlerini çekip arabaya doğru

çıktım ve bir avımız daha son bulmuştu

ve yola koyulduk ve çok

güzel bir gün geçirmiştik ve eve

mutlu bir şekilde dönüyorduk...

Avına saygı duyan herkese

Rastgele Dostlar ...

Ömür boyu Rastgele...

TK Kadir AKAR

8


Mart/Nisan

9


BUZ GİBİ SOĞUKTA

BARAKÜDALAR İLE DANS

Tolga ÇALIM

10


Herkes merhaba değerli Oltacı

ailem...

Öncelikle bu zor günlerde

Ülkemizin koronavirüs illetinden

en kısa zamanda kurtulmasını

bütün içtenlikle diliyor

ve hergün dua ediyorum.

Özellikle biz balıkçıların bir

numaralı düşmanı haline gelen

virüsten tez zamanda kurtulma

dileklerimizle #EvdeKalTürkiyem

Size anlatacağım bu öykü

aşırı içtenlik ve samimiyet içerir.

Balıkçılık nedir ? Balıkçılık

sadece gidip orada balığı tutup

sonra tekrar eve dönmek

midir.. Yoksa balıkçılık rekabet

yada birileriyle çekişmek midir?

Bana göre bunların hiçbiri

değil. Kendi dünyamın penceresinden

size Balıkçılığın kısaca

açıklamasını yapayım .

Balıkçılık ; bir tutkudur , bir

yaşam felsefesidir , hangi disiplinle

olursa olsun hangi ekipmanla

tutulursa tutulsun tutulan

balıktan keyif duymaktır

, balıkçılık sportif doğal yaşamdır

, yeri geldiğinde alıkoyma

yapıldığı gibi aynı zamanda geri

salınımını eli titremeden yapabilmektir

, balıkçılık yaptığın

işten keyif almaktır , doğada

mangal yakıp doğanın sesini

dinlemektir , yeri geldiğinde

kuş sesleri eşliğinde tatlı uykuya

dalıp yeri geldiğinde böcekler

tarafından ısırılmaktır ,

kayalardan atlayıp gerekirse

suda yüzmektir , ne kadar boş

dönersen dön pes etmemektir

yılmamaktır , av badilerinle

dostlarınla yardımlaşmaktır

onlara kepçe tutup kakıç vurmaktır

ve bunu yaparken onlardan

daha çok sevinmektir ,

kısacası BALIKÇILIK kendini

bozmadan doğal kalabilmektir.

Gelelim hikayemize…

Ev arkadaşım Ferdi abim ve aile

dostumuz Kasım abimle buz gibi

soğukta predatör balıklardan

baraküdaların peşine düşmeye

karar vermiştik. Az gidip uz gittikten

sonra evimizden yaklaşık

Mart/Nisan

11


130 km uzaktaki meramıza sonunda varmıştık.

Abiler spin takımlarını getirdiler bense spin ve

shorejig ekipmanlarımla birlikte inecektim meraya

.Havada öyle bir soğuk vardı ki nefes alış

verişimizde ağzımızdan çıkan hava , havada donuyordu

adeta o derece keskin bir soğuk vardı.

İçimizi ısıtması adına içeceklerimizide alıp meranın

yolunu tuttuk , yaklaşık 20 dakika sonra

meraya vardığımızda ekipmanlarımızı yerli

yerince koyup takımlarımızı açmaya başladık

ve ısınma turu niyetiyle atışlara başladık.

Bir iki bir iki derken yarım saat içinde bırak vuruşu

takip bile olmayınca tekrar kayalara oturup dinlenmeye

karar verdik ve içimizi ısıtmaya devam,

hava aydınlanmasına yarım saat vardı ve haydi

abiler saat yavaş yavaş geliyor diyip bizimkileri

gazlamamla başladı herşey . Kasım abiyle ben

aynı kayaya , Ferdi abi ise yanımızdaki yüksekte

duran kayada gardını almış ve atışlara başlamıştı

. At çek at çek derken ilk balığını Kasım abi 17

cm lik beyaz dalarlı sahtesine bindirmişti bile ,

tabiki kepçelemek büyük bir gururla bana düştü

. Arkasından hemen bir tane daha bindirdi bu

sefer 14 cm lik limon sahtesiyle ve hemen ardından

bende bindirdim 13 cm lik limon sahtemle.

Bizden biraz uzak kalan Ferdi abimde limon

sahtesiyle bindirmişti ve kiloluk güzel boy

baraküdalar etrafımızı çevirmişti adeta .Akın akın

geliyorlardı sahtelerinizi kopartacağız dercesine.

Merada tanıştığımız bizden hariç üç kişi daha

vardı lakin onlarda çok bir hareket olmamış olsa

gerek gün sonu üç balıkla avı tamamlamışlardı.

Ben ise o güzel anları kameraya kaydedip

hem kendime hem de Kasım abime kepçecilik

yapıyordum Ferdi abi ise bizden uzakta

olduğu için tek başına kendi işini hallediyordu

(hoppp kaldır kayada balık Türk usulü )

Gün sonunda tam tamına 10 adet predatör

Baraküdayı kıyıya almıştık kaçanlar göçenler

hariç tabi. Balığa gitmeden önce akşama misafirim

var 10 tane tutmamız lazım diyip espiri

yapan Kasım abimin espiriside gerçeğe

dönmüştü ve dönüş yolunda bundan sonra

hep böyle dileklerde bulunalım diye de kendi

aramızda kahkaha eşliğinde sohbet ettik.

Benim bulunduğum diğer kareler başka

av günlerine aittir ve onların hey-

12


canı da bizim o gün yaşadığımız heycan

kadar vardır desek yeridir arkadaşlar.

Gün sonunda güzel bir kahvaltı , doğanın

sesini dinlemek , kömür ateşinde kestane , sahanda

yumurta keyfi unutamayacağımız güzel

anılar olarak hafızalarımızda yer aldı.

Oltanızın ucu KESKİN , Kalbinizin Temiz ve

Adımlarınızın SAĞLAM olması dileklerimle

Tolga ÇALIM /

Yazar , Molix saha elemanı , Youtuber , Veteriner

Hekim

Ekipman Bilgisi

Ben ; Makine : Penn conflict3000

Kamış : Apia Grandage 14-50gr

Sahte : Molix Audace130 (Pearl White orange ,

ghost french)

Ferdi abi ; Makine : Shimano ax4000

Kamış : Shimano Catana 10-40gr

Sahte : Molix Jugulojerk 180lc (Pearl White orange)

Kasım abi ; Makine : Shimano ax4000

Kamış : Shimano Catana 10-40 gr

Sahte : Kendo 17cm beyaz , Kendo 14cm limon

Mart/Nisan

13


14


ALABALIK KÜLTÜRÜ

Onur Fırat POLAT

Bir dönüm noktası, çok

uzun zaman geçmeden önce

Alabalıkçılığın bir kültür olduğunu

öğrendiğimde ve bunu

hissettiğimde, çevremde

gördüğüm ve hala görmeye devam

ettiklerim müdahale edebilemeyeceğim

bir haldeydi.

Bu konuyla ilgili çalışma yapanlar

ve bu konuya hayatını

adayan insanlarla tanıştım

daha sonraları, ama onların

dahi ömrü buna yetmeyecek

biliyordum. Hayallerdeki Alabalık

oltacılığı için adeta bir

sihirli değnek gerekiyordu.

Ben Japonların Alabalık

kültürünü hayranlıkla takip

ediyorum ve elimde bir sihirli

değnek olsaydı hiç tereddütsüz

bunu armağan ederdim bizim

camiamıza, gerek giyim kuşamları

gerek özenerek seçip kullandıkları

ekipmanları hiç de

binlerce liralar harcanan ürünler

değiller araştırınca göreceksiniz.

Bir Alabalık avcısı bu hobiye

nasıl başlamalı biraz bundan

bahsetmek istiyorum.

Alabalık Kültürünü benimsemeye

ve ruhunuzda hissetmeye

başladıysanız bu sizin hayatınızda

sosyal gelişiminizin

farklı bir biçimde şekillenmeye

başlayacağınızında habercisdir.

Öncelikle amacın balık yakalamanın

dışında doğayla

bütünleşmek olduğunun altını

çizelim ve alabalık yakalamak

için onu nerelerde bulacağımız

konusunun üzerine sıkı bir çalışma

yapmalarını tavsiye ederim.

Mart/Nisan

15


16


Alabalık ekipmanları

araştırırken ve bu ekipmanları

toplamaktan satın almaktan

ve üretmekten dahi heyecan

duyuyor ve keyif alıyorsanız

taşlar yerine oturuyor demektir.

Dünya genelinde Alabalık ekipmanları

standartları vardır

diyebilirim, çok çeşitli ve adını

dünyaya duyurmuş dev markaların

en özel ürünleri alabalık

grubundadır ve çok yakından

takip ettiğim sektördeki dev

markaların sahipleri özenerek

alabalık avını tercih etmektedir.

Alabalık avını layıkıyla yerine

getirmek için malzeme seçimi

konusunda dikkatli olmamız gerekiyor

zaten gördüğüm kadarıyla

işi uzaktan dahi takip eden

oltacılar ince eleyip sık dokuyor.

Alabalık avında kullanacağımız

sahteler arasında akla ilk gelen

sanırım Mepps markası olacak,

bu marka döner kaşıklarıyla

dünya çapında haklı bir üne

sahip, her ALA Balıkçının çantasında

olması bence şarttır.

Mepps markasının dışındada

döner kaşık üreten onlarca marka

var, çoğunu test etme ve kullanma

fırsatım oldu onlardanda

çantamıza ekleyebilir olmadık

yerlerde güzel balıklar kandırma

şansını yakalayabiliriz.

Evet gelelim benim alabalık

için favori sahtelerime, ben

genelde maket balık kullanmayı

seviyorum ve buna uzak

bakan bir çok arkadaşımızı

buna alıştırıp daha keyifli avlar

yapmalarını sağladım, Rapala

markasının Countdown

modelinin 3-5cm, suda batan

(sinking) modeli gerçekten

işin seyrini değiştiriyor.

Normal kaşıklardan tercih

ettiğim en efsane model ise

Acme little cleo bu modelin

3 ve 5 gr olanlarından bulursanız

renk ayrımı yapmadan

çantanıza ekleyin derim.

Bunların yanı sıra yine dünya

alabalık avcılarının sıklıkla tercih

ettiği, benimde yakinen takip

ettiğim ve kullandığım ITO

CRAFT markasının el yapımı

maket balıkları ve kaşıkları

inanın alabalıklara fısıldıyor.

El yapımı sahteler arasında

tercih ettiğim ve çok yakışıklı

alabalıklar kandırmayı başarabildiğim

yerli üretim bir marka

daha var TROUT LURE Dr.

Adil Çetin hocamızın ellerinden

sanat eserleri gerçekten

çantamızda olmayı hak ediyor.

Alabalık avında nasıl bir

olta makinası kullanmalıyız,

aslında makina konusunda

da ünlü markalar alabalık

avına özel makineler

Mart/Nisan

17


üretmişler ve benimde kullandığım

efsane modeller var.

Alabalık makinası bence

500-1000 yada 2000 kafa olmalı

daha büyük makinalar

gereksiz ağırlık olacaktır. Avlanacağımız

meraya göre makina

seçimimizi yapabiliriz.

Örneğin derede avlanıyorsak

500-1000 kafa olabilir, çok hızlı

akan bir derede avlanacaksak

devrini buna göre seçmeliyiz

tabiki bunlar ince detaylar.

Olta kamışı seçimimizi yaparkende

mutlaka özel bir alabalık

kamışı seçmekte fayda var,

en kötü ihtimal sert yada orta

sert bir kamış seçimi yapmalıyız

sebebini hemen belirteyim çok

yumuşak ve hassas bir kamış

kullanırsak balığı tasmalama,

iğneyi balığın ağzına oturtma

konusunda sürekli problem

yaşarız ama sert bir kamış

kullanırsak ufak bir hamleyle

iğne balığın ağzına oturur ve

sürekli balık kaçırmaktan kurtulmuş

oluruz bunun yanı sıra

sert kamış bize çok daha keyifli

avlar yaşatır en ufak kafa darbelerini

kamış çok esnemediği

için çok rahat hissederiz.

Bu av için kullanacağımız

uygun misina, benim tavsiyem

öncelikle ip misina olur

0.06mm ve 0.10mm olabilir

ve ucuna minimum 50cm

%100 fluorocarbon misinadan

beden yapmakta fayda var,

normal misinalarda ise fluorocarbon

kaplama 0.15 0.22

mm arası seçim yapabiliriz.

Misina seçimi yaparken atacağımız

yemlerin ağırlıklarında

göz önünde bulundurarak seçim

yapmakta fayda var. Sezona

Damgasını Vuran Alabalıklar...

Değerli dostum Mehmet ve

Aslan kardeşim Erdem ile birlikte

2020 Alabalık sezonunda

dev Abant alaları yakalayara devam

ediyoruz.

Oltacı dergisi aracılığıyla sizlere

sunma fırsatı bulduğum

bu fotoğrafları umarım beğenirsiniz...

Neredeyse 1 hafta boyunca

gecemizi gündüzümüze

kattık ve şükürler olsun hak ettiğimiz

güzelliklere kavuştuk.

Yakaladığımız doğal alabalıkların

hepsini fotoğrafladıktan

sonra ait olduğu yere doğasına

saldık. Avımızın videoları

#BalıkOyunları kanalımda...

Bu arada Alabalıkla ilgili genel

yazımın bir kısmını da sizlerlepaylaşmak

istiyorum.

18


Mart/Nisan

19


Bir makarada 60 yıllık birikimin eseri;

Japonya’da ürelen EXIST LT 2018, 60 yıllık Daiwa birikimini temsil etmektedir ve en son Daiwa teknolojilerinin bir yansımasıdır. Yeni LT

(Hafif ve Güçlü) konsepnin ve Monokok magnezyum gövdesinin mükemmel bir birleşimidir: dayanıklılık ve hafiflik arasındaki ideal denge.

20


Mart/Nisan

21


EVDEYİZ KARANTİNADAYIZ

Büyükşehirlere giriş çıkış yasaklarının

geldiği gece Kuşadası’ndaydık.

Sayın Cumhurbaşkanımız

ulusa sesleniyordu. “Bu gece yarısı

itibariyle, tedbir amaçlı Büyükşehirlere

giriş çıkışlar olmayacak”.

Biz de henüz kadehlerimizi almış

ve oturmuştuk. Ertesi günün balık

programını planlamaya başlamıştık.

Aman Allah’ım bende bir telaş,

evde ne var ne yoksa topladım.

Saat 21.00 gibi yola çıktık. Yaklaşık

bir buçuk saat sonra İzmir’de

evimizdeydik. Kuşadası’ndan getirdiklerimizi

yerlerine yerleştirmek

için torbaları açmaya başladık. İlk

açtığım torbadan çıkanı görünce

şok oldum ve katıla katıla gülmeye

başladım. Ben o panikle lavabo fırçasını

da getirmişim.

Avaz avaz bağırmak istiyorum,

Tolga diyor ki “sabır, bak karantina

günleri nasıl geçecek”. Öncesinde

Tolga YÜCEBAŞ

inanmamıştım ama geçiyor (henüz

3 gün oldu). Çoook mutsuzum.

Çünkü teknemizin bakımını

yeni bitirdik, denize kavuşturduk

daha bir kere meraları tanımak

için denize çıktık ki yasaklar geldi.

Eeee ne oldu? Maddi manevi her

şey bütün çaba, emek boşa gitti.

Ben bütün bunları düşünüp kendi

kendime söylenirken Tolga bir

tokat gibi vurdu yüzüme. “kendimize

gelelim ve geleceğe yatırım

yapalım. Hazırlıklar başlasın!”

Bütün malzemelerimiz Kuşadası’nda,

bir şekilde gidip almamız

lazım. Yasak olmasına

rağmen biz gene yollara düştük.

Bakalım ne maceralar yaşayacağız.

Yaşadıklarımızı sizlerle

de paylaşmak isterim. GİDEME-

DİK….

Eve geri döndük ve yeni malzemeler

alalım dedik. Birçok av ve

22


avcılık malzemesi satan yerler kapalıydı. Ama

sağ olsun Lahur Marin kapılarını özel olarak

açtı. Malzemelerimizi aldık ve deliler gibi beden

yapmaya başladık. Büyük iğneden küçük iğneye

kadar. Tolga özellikle jig asistlerini yeniledi.

Tabi bunun yanında her çeşit avımızda kullanacağımız

tüm takımlar fazlası ile hazırlandı. Katate

takımları, canlı yem takımları, yılandili tabir

edilen çipura takımları. Sanırım yaptığımız bedenler

iki yıl kadar bizi idare edecek. Özellikle

canlı kalamar ve canlı karides takımları denize

kavuştuğumuzda çok canlar yakacak gibi görünüyor.

Bu arada pastırma yapmayı da denemeye başladık.

Yapmayı denemediğimiz bir şey

kalmadı diye düşünüyorum. Bakalım bunun

sonu nereye varacak? Ben bilmiyorum. Bilen

varsa bana da söylesin

Hoşçakalın.

Mart/Nisan

23


24


Mart/Nisan

25


Avcılık ve Alabalık Üstüne

Burak KALAÇ

Çeşitli renkli (Alacalı), ”açık kestane”

olarak tarif edilir “Ala” kelimesinin

anlamı. Karışık renkli, açık

kahverengi balık. Bilimsel adı Salmo

Trutta, ama bizdeki formun tam

karşılığı coğrafi ayrımdan da yola

çıkarak Avrupa alabalığı olarak da

geçen Kahverengi Ala (Brown Trout).

Sportif balık avcılığının en gözde balığı.

Tüm dünyada onbinlerce insanı

büyülemiş, hayran bırakmış bir tür.

Pekiyi nedir bu balığın avını diğer

avlardan farklı kılan? Nedir bizleri

peşinden karlı dağlarda bu balığı

kovalamamıza sebep olan? Kendimi

bu balığa kaptırdığımı hissetiğimden

beri aklımda bu soru cümlesi önemli

bir yer kaplamıştı? Ben kendimce bu

soruya kişisel bir karşılık bulmuş gi-

26


biyim ama daha derinlerde akan kimi

daha köklü duyguların tanımına tercüman

olmak, insanın ancak zaman içinde

iç dünyasına yaptığı yolculuklardan

edindiği tecrübelerden de geçiyor sanırım.

Ve bu derin yolculuklara her çıkışınızda

elinizde sanki daha fazla soruyla

tekrar yüzeye çıkıyor gibisinizdir.

Dünyaya gelmiş olmayı gerçekleşmiş

bir olasılık olmaktan öteye götürmenin

gerekliliği ve bana tanınmış

belirsiz nefeslik sürede cismimi ”anlamlandırılacak

varlık” olarak algılamam

uzun bir zamanımı aldı. Bugün

belirli bir yaşa ulaşmış olarak yaptığım

bilinçdeki seçimlerimin “ben“i ifade ettiğini

daha derinden kavramış olmam

kendimi keşfim yolunda bana büyük

haz vermektedir. Bu seçimlerimden en

keyiflendiğim ise Alabalık avcılığımdır.

Sanırım pek çoklarımız gibi...

Bu seçimlerimin temelini teşkil

eden olguları sorguladığımda avcılık

ve alabalığın bencesinden şunlar çıkmaktadır;

“Avcılık eylemi” süreçlerle

ayrılır; av öncesi, av esnası ve sonrası

olarak. Öncesi ve sonrası sosyal paylaşım

yaratılabilinirken av esnası kişiye

özeldir. Avı ile karşılaşan modern

avcının o anki ruhsal yapısı sanki bu

safhada binlerce yıl önceki insanoğlunun

evrimleşmemiş genetik kodlamasının

yıllar sonraki dışa vurumu gibidir;

yabanileşir. Av o esnada herhangi bir

hayvandan öte duygular beselenen bir

varlıktır; gizlice buluşulan bir sevgili

misali. Tüm ruhsal ve bedensel mücadele,

sevgiliye belirli bir gizlilik ortamında ulaşma gayesiyle çekilmiş gibidir. Avcı avına yaklaştığında mevcut fiziksel

ve ruhsal formundan sıyrılıp sevgilinin bedenine teneffüs etme gayreti güder. Aslında avcının avına ulaşma başarısı

da ne kadar teneffüs ettiği ile orantılıdır. Bu öylesine bir durumdur ki avcının av esnasında esen bir meltem üst

yüzgeçlerini yalayıp geçer veya avcı ciğerlerinde su solumaktadır. Ve neticede her avcı sevgiliye karşı bencildir. Bu

bencillik sevgilinin paylaşılamaz olduğundandır. Av esnası, av ile avcının ruhsal bir ayini olup doğa sahnesindeki o iki

oyuncuya özeldir. Ve bu ayinin sonunda avın kanının akıtılmaması ise insanoğlunun en temel dürtülerinin bile terbiye

edildiğinin bir göstergesi gibidir.

Av ile avcının ilişkisiyle birlikte odaklanılan bir balık vardır; alabalık. Pekiyi buna sebep nedir? Acaba seçicilik sergilediğimiz

av hayvanının fizyolojik veya karakteristik özelliklerine mi özenilir, kendimizden bir parça mı buluruz? Nedir

kimisini sedece Sazan, kimisini Turna veya Alabalık avlamaya iten? Alabalığın mukavemeti, akıntıya karşı duruşu,

yaşam akışına karşı duruşumuzu mu simgeler? Zirvelerden doğan billur gibi tertemiz sularda süzülürcesine yüzen bu

balığı ulaşma eğilimimiz acaba içinde yaşadığımız çarpık ve bozulmuş modern dünyaya, tek dişi kalmış medeniyet

çarkına karşı duruşumuzun içgüdüsel dışavurumumudur? Belkide. Ama şu bir gerçek ki alabalık farklıdır. İnsanların

bu güzel yaratığa yaklaşımı da bu durumu belirginleştirmiştir; Kutsal kitaplarda cennet tasvirinde sedece alabalık

zirkedilir, Franz Schubert “alabalık” isimli kentet yazmıştır ve şair Yaşar MİRAÇ’ın da şiirinde dediği gibi hamsiyle eşdeğer

tatlısu balıkları içinde birtek alabalık dereden akraba olarak betimlenir. Özetle Karadeniz de de söylendiği gibi

“yakışıklı balıktır” vesselam.

Her balıkçıya bir gün bir alabalığın rastgelebilmesi dileğiyle…

Mart/Nisan

27


3. Altın Kanca Amatör

Olta Balıkçıları Turnuvası

AKOB-DER Başkanı Serkan Koç

telefon ile arayarak 08-09 Şubat’da

yapılacak olan 3. Altın Kanca Amatör

Olta Balıkçıları Turnuvasına Baş

Hakem olarak davet ettiğinde en

son Aralık ayında düzenlenen Golden

Leage Türkiye2019 da görev

aldığımı ve artık bu görevi gençlere

bırakmam gerektiğini belirtmeme

rağmen aralarından olmamı israrla

söyleyince ve Mersin ile birde gönül

bağı olunca, kuruluşundan beri yanlarında

olduğum derneği bu seferde

yalnız bırakmamak adına davetlerini

kabul ettim. Hakem Heyeti ben, Tuluhan

Torun (ÇUBADER) ve Serdar

Zini (OSABDER) oluştuğu için çok

memnundum zira iyi anlaşan bir

üçlü oluşmuştu. Saha hakemliğinin

organizasyonu ise Bülent Ercan ve

Doğu Akdeniz Surf Casting Grubu

üyeleri tarafından yapılmakta idi. 10

Saha hakemi ve 2 saha koordinatörü

Tunç ÇATALOĞLU

ile görev yapacaklardı ki bu biz masa

hakemlerini çok rahatlatacak bir sayı

idi.

Bu arada çok sevdiğim ve değer

verdiğim sevgili Nasuhi Albulak’ın

da Ana Sponsor PAN MARINE’nin baş

danışmanı olması ve onun da orada

konuk olması ayrı bir keyif olacaktı.

Ne zamandır sohbet etmemiştik.

Nasuhi Kaptan ile konuşup Anka-

28


a v b a

l i k m a r k e t

i m

BİZE

UĞRAMADAN

BALIĞA

ÇIKMAYINIZ

www.avbalikmarketim.com

Aradığınız Tüm Şeçkin

Marka ve Ürünler ile Hizmetinizdeyiz...

Turgay ve Alicansın İNANÇ

Av Tv - Programcı - Sunucu - Olta Balıkçılığı Koordinatörü

Yunus Emre Halk Çarşısı (ssk hastanesi karşısı) Açıkel Sk. 13. Peron No: 17-18 Dışkapı / ANKARA

T. 0312 311 42 41 G. 0535 764 13 18

Mart/Nisan 29

e-mail: guclulerav@hotmail.com www.avbalikmarketim.com Facebook\\Turgayinanç


30

ra’dan beraber gitme planlarını yapıp

6 Şubat için sözleştik. Gün geldiğinde

planlarımıza uygun olarak Ankara’da

buluşup Mersin’e doğru yola çıktık. Yolda

bol sohbet ve Nasuhi Kaptan’ın vaz

geçilmez hobisi kuş fotoğrafları ile neşe

içinde geçti. Akşamüstü Mersin’e sevgili

Serkan Koç’un ofisine vardık ve oradan

Nasuhi Kaptan’ın kalacağı otele geçtik.

Yarışma günü geldiğin de yarışmanın

yapılacağı geldiğim de hemen hemen

tüm hazırlıklar bitmiş gibiydi. Serkan

Başkan ve organizasyon ekibi her şeye

koşturuyorlar ellerinden geleni yapmaya

çalışıyorlardı. Yenişehir Belediyesinin

desteği ile kurulan Yarışma çadırında

yerimiz alıp gerekli düzenlemeleri yaparak

kayıt işlemlerini başlattık. Yarışmaya

başta Mersin olmak üzere Adana,

Antalya, Osmaniye, İstanbul, Kocaeli ve

çevre illerden gelen 95 takım kayıt yaptırıp

Kulvarlarını kura sonucu belirleyip

yerleştiler. İki etap halinde yapılacak

yarışma için her şey hazırdı, heyecan tırmanıp

doruk yapmıştı ki, başlama işareti

verildi. Hava koşulları mevsime göre

normal seyrediyordu. ilk 15-20 dakika

sakin geçmiş, çadırda keyifli sohbetler

başlamıştı ki ilk anons geldi. Yarışmanın

ilk balığı 20 cm lik Mırmır yakalanmış ve

kayıt için bildirilmişti.

Saatler içinde Levrek, Mırmır, Barbun,

Sargoz, Karakulak (Minekop) olmak

üzere farklı balıklar yakalandı. İlk

etabın sonuna doğru hava ayaza kesmiş,

soğuk başlamıştı. Ara verildiğin de (Saat

24 gibi) Mersin Büyükşehir Belediyesi

tarafından gönderilen Çorba aracından

dağıtılan nefis mercimek çorbası ikramı

herkesin içini ısıtmış, balık sohbetlerine

başlayan yarışmacıları gecenin hatta

son yılların en büyük sürprizi bekliyordu.

Hava sertleşmiş ve yağmur başlamıştı.

giderek soğuyan hava yıllar sonra

Mersin Davultepe sahil kesiminde uzun

yıllardır görünmeyen kar yağışını da

getirmişti. Resmen kar yağıyordu. Aynı

gün içinde bu kadar değişken bir havayı

kolay kolay yaşayamazdık. Kar yağışı

ile beraber biraz moralimiz bozulmuştu.

Yarışmacıların ayrılacağı yönünde bir

karamsarlık vardı hepimizde. Ama ikinci

etap başlayıp yarışma bitimine kadar

sadece 4 ekip yarışmadan çekildi ki

bunlardan ikisi bayanlardan oluşuyordu


Mart/Nisan

31


İkinci etapta tutulan balık sayısı

azalsa da yarışmacılar azim ile avlanmaya

devam ettiler, bu arada sıcak

içecek ve sucuk ikramı yapılmış yarışmacılara

doping sağlanmıştı. O gece

en çok beklenen şey kesinlikle ikram

edilen sıcak çay ve kahve olmuştur

herhalde. Sabah yarışma bitiminde

soğuk ve kar altında geçen zorlu yarışmanın

yorgunluğu tüm ekiplerin

yüzüne yansımakla beraber geçen

keyifli saatlerin mutluluğu da belli

oluyordu. Kısa süren bir değerlendirme

sonucu dereceye giren takımlar

belli olmuş ve tüm yarışmanın en heyecanlı

anı gelmişti. Dışarıda kurulu

platforma yapılacak olan ödül töreni

soğuktan dolayı Hakem çadırı içinde

yapılmak zorunda kalmış ve epey kalabalık

bir ortamda yapıldı.

PAN MARINE tarafından üretilen

teknenin 1.lik ödülü olarak verildiği

törene Mersin’de faaliyet gösteren Av

Bayiilerinin sponsorluklarında muhtelif

hediyelerin dağıtıldığı ödül töreni

bitimin de bizlere verilen hatıra

plaketlerinin dağıtımı ile bir yarışmayı

daha geride bıraktık.

Başta AKOB-DER Başkanı Serkan

Koç ve dernek üyelerine yaptıkları bu

başarılı organizasyon ve gösterdikleri

misafirperverlik için çok teşekkür

ediyorum.

Emeği geçen herkese de ayrıca bu

emeklerinden dolayı teşekkürler.

Başka yarışmalarda ve organizasyonlarda

görüşmek üzere hoşca kalın.

İğneleriniz keskin, misinalarınız

sağlam bahtınız açık olsun.

3.Altın Kanca Amatör Olta

Avcıları Turnuvasın da dereceye

giren takımlar;

1. Tekin Balıkçılık Cormoran

Team - Osmaniye

2. Baba Team - Antalya

3. Kocaeli Surfcasting

Derneği - Kocaeli

En Büyük Balık;

Engin Özkan

İscobder - İstanbul

32


Mart/Nisan

33


Kemal HESAPCI Züber - ANTALYA

Adnan KORKUSUZ Fırat Turnası - DİYARBAKIR

34

Ali YARALI Kırmızı Benekli Alabalık - KAHRAMANMARAŞ

Rıza BALCI Kum Lagosu - ANTALYA


Mikail KINALI Lagos - KUŞADASI

Fatih AÇAR Gökkuşağı Alabalığı - KARAMAN

Yusuf ÖZEN Sazan - ANKARA

Mart/Nisan 35

Murat AVKAYA Kırmızı Benekli Alabalık - ÇANKIRI


İhtimal

Çanakkale – Uzun bir aradan

sonra oltalarımızı hazırlayıp

Çanakkale’nin kristal

mavisi sularına doğru yola

çıktığımızda hedefimizde bu

sefer kıyıdan güzel balıklar yakalamak

vardı. Bu yüzden kıyı

avına odaklanacaktık. Dağların

arasından güneş doğarken

ve güne hoşça kal derken at

çek yaptık, ama ilk üç gün küçük

bir yazılı hani dışında ne

gelen vardı ne de giden. Bunun

üzerine bu civarlardaki tatlı su

meramızı da yoklamaya karar

verdik ve spin takımlarımızla

daha önce çok güzel turnalar

Altay Tuna POLAT

aldığımız yere doğru yola koyulduk.

Meraya geldiğimizde bizi

çok kuvvetli en az 25 knotluk

bir rüzgâr karşıladı. Kesinlikle

planda olmayan bu kötü hava

şartları yüzünden oltalarımızı

istediğimiz yerlere atamasak

da 4 takip ve 3 vuruş alıp öğlene

doğru avı sonlandırdık. Yine

balık alamamıştık. O günün

akşamı yanımızda getirdiğimiz

2 kg karidesle en azından

mercan avlarız diye düşünüp

daha önce güzel avlara imza

attığımız Mercan Kenan Kaptan’a

haber verdik. Fakat yine

kuvvetli poyraz ve zaman uygun

olmadığından dolayı denize

çıkamadık. O sırada başka

bir tekneyle çıkmayı planlasak

da motorun teknede olmaması

nedeniyle karidesleri yemli

avda kullanamayacağımızı

anladık. Biz de bunun üzerine

karidesleri LRF takımlarımızın

ucuna takıp liman çevresinde

isparilere merhaba dedik. Balıklar

çok küçük olduğundan

ve durmak bilmeyen poyraz

yüzünden avı sonlandırdık.

Avımızın son gününde Necmi

ve Selçuk ustaların beraber

ava çıkma önerisiyle bize de

36


Mart/Nisan

37


bir umut ışığı doğdu. Sabah erkenden

Vedat Kaptan’la çapari

avına çıkacaklardı. Bu fırsat

bunca başarısız av girişimden

sonra paha biçilemezdi. Sabah

5 buçukta limanda buluşup Vedat

Kaptan’ın teknesiyle açıldık

Çanakkale’nin kristal mavisi

gizem dolusu sularına. Hava

sakin, rüzgâr ortalama 6-7

knot hızında esiyordu. Açıklardaki

meramıza gidene kadar

sırtı çekmeye karar verdik ve

daha önce çok güzel balıklar

aldığımızı rapala husky jerk

deep diver’ı takımımızın ucuna

takıp alacakaranlıkta güneş

daha doğmadan sırtı çekmeye

başladık. Bir süre meraya doğru

ilerledikten sonra büyülü o

vuruş geldi. Balığı tasmalamamızla

çekmeye başlamamız

arasındaki boşluktan faydalanan

balık maalesef kurtulmayı

başarıp karanlık sularda kayboldu.

Bunun üzerine meraya

kadar sırtı çekmeye devam ettik

fakat başka vuruş alamadık.

Meraya geldiğimizde Selçuk

ustanın takımının ucuna Vedat

38


Kaptan’ın yaptığı çapariye takıp ava başladık. Çapari 20 iğneli olduğundan aktarma yöntemiyle

av yapıyorduk. Balıkları bir taraftan çekip iğneden çıkarmak için teknenin öbür tarafından kurşun

takıp yeniden aşağıya salıyorduk. Bu yöntemle bize ilk selam veren balıklar istavritler oldu. İri

boyları nedeniyle 4-5 tanesi birden takıma bindiğinde 400 gramlık kurşunun aşağıya inişini durdurabiliyorlardı.

Av hep aynı verimde geçmese de balığı genel olarak balık bulucumuz ve GPS’imiz

olmamasına rağmen bulmayı başardık.

İstavritlerin yanında onlara eşlik edip çapariye gelen uskumru kolyoz ve kupes balıkları da çaparinin

alt iğnelerini boş bırakmayan hanos balıklarıyla beraber livardaki istavritlerin yerlerini aldılar.

Avımız güneş iyice yükselene kadar saat 9’a kadar devam etti. Dönüş yolunda da yine sırtı

takımlarımızla rapala gezdirsek de meralarımızın üstünde şamandıra ve başka halatlara bağlı bir

sürü ilişken “cisim” olduğundan dolayı tam meralarımızın üzerine geçemedik.

Dönüş yolunda arkamızdan bizi takip eden küçük mavi rapalamıza da gelen giden olamadığı

için takımlarımızı topladık ve avımızı bitirip limana döndük. Bu Çanakkale maceramızda bir uskumru,

bir kolyoz, yirmi beş eşek istavriti, dokuz hanos, bir yazılı hani ve dört ispari yakalamış

olduk. Kuşkularımızı bir yana bırakıp balık tutmaya devam edeceğiz. Başkalarının belkilerini bir

yana bırakıp sevdiğimiz sularda ilerlemeye devam edeceğiz.

Bu avımızı gerçekleştirmemizdeki yardımlarından dolayı Necmi Usta’ya, Selçuk Usta’ya ve Vedat

Kaptan’a sonsuz teşekkürler.

Oltanız suda balığınız bol olsun.

Okuma Cortez 198cm 30-50Lbs+

Okuma Salina 3 10000

Kendo Dynema 8 Braid 0,28mm

Çapari + 400 Gram Kurşun

Okuma Sarasota 180cm 20-50lb

Okuma Azores Blue-4000

Sea Knight Monster W8 0,23mm + Take Akashi Fluorocarbon 0,50mm

Rapala Husky Jerk Deep 100 (Blue Sardine)

Okuma V-system 225cm 3-12g

Okuma Ceymar c-25 ( Spool: Okuma Inspira ISX-30b )

Kendo 0.08mm + Powerline Ultra Premium 0,25mm

Şamandıra + 0,22mm beden+ Sinek İğne + Karides

Savage Gear Salt CCS 260 cm 15-42g

Okuma Ceymar c-40

WFT Dynamix Pilk 0,12mm

Raiglon Power Accel Fluorocarbon Shock Leader 0,37mm

Hansen Pilgrim 22 g (Silver / Sardine)

Sayfalarımız:

•https://tr-tr.facebook.com/ATPFishing/

•https://atpfishing.blogspot.com.tr/

•https://www.instagram.com/atpfishing/

Mart/Nisan

39


40


Mart/Nisan

41


LRF Avında

Kamış

Tercihi

Alper Serttaş

Merhaba sevgili dostlar yaz dönemine

girdik. İletişim yolu ile en çok

sorulan sorulardan birincisi kamış

seçimi. Araştırdığım, gördüğüm ve

tecrübe edindiğim kriterleri sizleri

tek tek yazacağım. Yazıdan sonra da

umuyorum ki balık marketlerini bilginizle

terletecek ve bize marka model

sormadan kendi seçiminizi kendiniz

yapabileceksiniz.

Biliyoruz ki alt aralığı sıfırdan başlayan

ama üst aralığı 15’e kadar olan

bir çok lrf kamışı var. LRF ismini de

illa ki şu aralık diye sınırlandırmak

bana doğru gelmiyor. Öncelikle kriterimiz

atar aralığı olsun.

1- Atar Aralığı

Sıfırdan başlayıp 15 grama kadar

olan aralıkta bir çok lrf kamışı

mevcut. Burada hangisi daha doğru

dendiğinde aslında tek cevabı yok.

Hedefinizdeki balığa göre seçim yapmak

daha doğru. Ben bu konuda kamışları

ikiye ayırdım (kendimce tabi

ki): 0-14 gr gibi aralığı fazla olan kamışlar

ve 0,5-5 gr gibi aralığı az olan

kamışlar.

1.a. Aralığı büyük olan kamışlar

(0-14gr gibi): Bu kamışlardan ilki yani

aralığı fazla olan kamışlar için sert ve

kolay eğilmeyen kamışlar olduğunu

söyleyebilirim. Küçük vuruşları hisseder

miyim sorusu kafanıza takılmasın.

Her balık vuruşunu normal

şartlarda hissedebilirsiniz. Ama bu

kamışlar daha çok maket balık ve jig

kullanımına daha uygundur. Tabi ki

silikon da atabilirsiniz. Ama aralığı

düşük olanlar kadar iyi verim alamayabilirsiniz.

1.b. Aralığı az olan kamışlar (0,5-

5 gr gibi): Bu kamışlarda ise esneme

payı daha yüksek ve silikon&jighead

kombinasyonuna daha uygun diyebiliriz.

Aralığı azaldıkça hissiyat da artar.

Uçtan esneme yerine gövdeden

esner. Jig atmada yada maket balık

attığınızda sert kamış gibi verim alamayabilirsiniz.

Örneğin maket balığa

suda kıskandırma denilen ufak jerk

hareketini sert kamışla daha rahat

verirken yumuşak olan bu 0,5-5 gibi

aralıktaki kamışlarda zorlanabilirsiniz.

Genel olarak ikisi ile de jighead

silikon jig maket balık gibi tüm av

şekilleri yapılabilir. Hepsi balık tutar.

Ama genel olarak kamış yapılarını bu

iki başlıkta ayırdım.

2 -Solid veya Tubular uç: Kamışlar

solid yani dolgu uçlu ve tubular olmak

üzere ikiye ayrılmakta. Tubular

uç içi boş olan kamışlar aslında. Bu

teleskopik olarak kullandığımız oltaların

tümü tubular. Ama ucu dolgu vb

olabiliyor tabi. Solid için de en güzel

örnek tekne kamışları. İçi dolgu olan,

büyük bir trofede kolay kolay kırılmayıp

esneyen, çekme gücü yüksek

kamışlar.

LRF için ise bunu şöyle tanımladım:

Solid uçlu kamışlar esneme payı

yüksek ama vuruşu oltanın ucunda

hissettiren kamışlar ve tubular kamışlar

ise esneme payı biraz daha

düşük ve vuruşları bileğinizde hissettiren

kamışlar. Tubular ve solid uçlu

olup olmaması çok önem verdiğim

bir kriter değil. Fakat bilmenizde fayda

var. Favorite white bird 0,5-5gr ve

1-7 gr solid uçlu iken savagear 0,5-7

gr kamışı tubular uçludur. Ama ikisini

de aynı derece esnettim. Bu yüzden

çok takılmıyorum.

3- Kamış halka yapısı: Kamışların

halkası aslında her atışta sizin eriminizi

yani ne kadar mesafe attığı-

42


nızı etkileyen en önemli kriterlerden

biri. Halka kalitesi, halkaların kamışa

orantılı duruşu vb gibi bir çok küçük

kriteri bulunmakta.

Genellikle sekment yükselttikçe

Fuji series yada K - series gibi halkaların

yanında küçük yazılar göreceksiniz.

Bu da kamışın halkalarının kalitesini

gösterir.

4- Kamış boyu: 180cm ile 260 cm

arası bir çok LRF kamışı gördüm. Kullandığım

kamışın biri 210 cm iken

diğer 232 cm boyunda. Kamış boyu

nasıl seçilir? Bizim boyumuza göre

seçilir. Kısa boylu biri kısa kamış ile

rahat av yapabilirken uzun boylu bir

kişinin kolu neredeyse kamış kadar

olduğundan uzun kamış kullanması

daha verimli av yapmasını sağlar.

170 cm insan boyunun ortalama LRF

kamışı boyu 210-220 cm dir. Ama

eğer göl, dere gibi yerlerde avlanıyorsanız,

kamışınız bir ağacın dalına

takılma riski gibi riskler varsa 180 cm

gibi kısa kamışlar da tercih edebilirsiniz.

Ama denizde iseniz ve taşıma

sorununuz da yoksa 250-260cm bir

kamış da tercih edebilirsiniz. Kamış

boyu 220 cm üzerinde çıktıktan sonra

gördüğüm kamışların çoğunluğu sert

kamıştı.

Yani atar aralığı 0-10 gr gibi atar

aralığına sahipti. Bu da eğer aralığı

0,5-5 gr olup da 260cm kamış olsaydı

ufak bir darbeyi ememeyip kırılabilitesini

arttıracağı anlamına geldiği

için atar aralığı kamış boyu uzadığında

arttığını düşünüyorum.

Kamış Ağırlığına gelecek olursak

genellikle 210cm boy için 100 gr civarı

kamışların ideal olduğunu söylesem

de kamış uzadığında ağırlığın

da arttığını hesaba katmamız gerektiğinden

‘’şu aralık idealdir’’ diyemiyorum.

Genel olarak toparlayacak olursam,

alt aralığı sıfıra yakın (0-2 gr)

kamışlar tercih edilmesi LRF için

daha idealdir. 5-12 gibi bir kamış da

lrf aralığında fakat silikonları atarken

hissiyatı azaltacağı için size önerim

alt aralığının sıfıra yakın olması. Hassasiyet

arttıkça eğlence artar. Bu yüzden

alt aralığa önem veriyorum.

Kamış alırken boyuna, kalitesine,

halkasına baktıysanız artık gerisi

deneyim kazanmakta. Yazdıklarım

size sadece bu konuda yol gösterici

olabilir ama teorik olarak anlatıldığı

ile kalır. Kişisel olarak bir kamışı çok

beğenebilirim ama sizin tarzınız bu

kamışı beğenmeyebilir. Bu yüzden

hangi kamış olursa olsun tavsiyeler

üzerinden değil, elinize kamışı alıp

inceleyerek o kamışı satın alın.

Bir çok kamış kullansam da ben

sert ama atarken esneme payı yüksek

kamışları sevdim. Bu yüzden bu

sene sarıkanatları da LRF takımım ile

karşıladım. Edindiğim çıkarımların

sizlere yol göstermesi temennisiyle

sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşçakalın...

Mart/Nisan

43


Nedense avcı olup da balıkçı

olmayan veya balıkçı olup da avcı

olmayan çok az kişi vardır. Sadece

balığa veya sadece ava çıkanların

arasında da avda veya balıkta başlarına

gelen olumsuz bir olaydan

dolayı tövbe eden ve diğer etkinliğe

yönelen kişiler de az değildir.

Yalnız bunu vurgulamak gerekir

ki hemen hemen herkes için bu iki

etkinlikten biri daha ağır basmakta,

avcı için balıkçılık tali bir uğraşı, balıkçı

için ise avcılık tali bir uğraşıdır.

Yani avcı av olmadığı zaman balığa

çıkacak, balıkçı ise bir bıldırcın

fırtınasında veya deniz için uygun olmayan

bir günde tüfeğini kapıp dağların,

tepelerin yolunu tutacaktır.

Avcılıkta olduğu kadar, balıkçılıkta

da her balıkçının bir branşı vardır.

Amatör balıkçılığında da söz ettiğimize

göre oltacılığın branşları da az

değildir. Denizde olsun, gölde olsun,

derede olsun. Denizde kimisi devamlı

çapariye çıkar, kimisi uzun olta veya

kaşıkla devamlı hareket halinde,

kimisi de taş balıkları için saatlerce

hareketsiz demirli kalır. Gölde kimisi

devamlı ağır yolda gezer, kimisi sabit

durumda balığı bekler, derede de kimisi

sazanı, kimisi alabalığını bekler.

Bu branşların ustalarının ihtisasları

ise uzun senelerden sonra kazanılan

ihtisaslardır. Alabalık balıkçısı

gölgesini saklar, sazan balıkçısı sazanın

yakalanacağı ortamı hazırlar,

turna balıkçısı turnayı tahrik eder,

taş balığı balıkçısı balığı yanıltır, çapari

balıkçısı balığı oltasının peşine

koşturur.

Tıpkı üveyik avcısı gibi, ördek avcısı

gibi, çulluk avcısı gibi, bıldırcın

avcısı gibi…

Yazımın başında da belirttiğim

gibi her kara avcısı, bu deniz avlarıyla

ilgilenebilir, ava çıkamayacağı

zaman, denizde, gölde, derede hoş

vakit geçirebilir. Şansı yaver giderse

de yakalayacağı balıkların sayısı bu

balıkların ustalarının yakalayacakları

balıkların sayısına yaklaşabilir, geçebilir

de.

Böyle “tam amatör” bir balıkçıda

hemen hemen her balığın takımları

mevcut, her zaman her balığa hazırdır.

Ben şahsen bu şekilde hareket

ederim.

Çocukluğumu aklıma getirdiğimde

gözlerimin önünde avlaklar gelir.

Gerçekten de hayat derslerinden bile

önce avcılık derslerini aldım. Dedeme,

babama çantacılık yaptım, küçük

44


kalibreli tüfeklerle onlara arkadaşlık

ettim. Taa ki lise talebesiyken bir de

deniz tüfeği edindim. Hiç unutmam

o sene av mevsiminin kapalı olduğu

yazın Haziran-Temmuz aylarında bu

tüfekle balık avlıyordum. Saatlerce

suda kalıyordum. Eve geç dönüyordum.

Evdekiler de bunun çaresini aradılar,

buldularda. Sevdiğim, saydığım,

hürmet ettiğim yaşlı bir avcıyı

peşime taktılar, sudan çıktığımda

beni fırçalasın diye.

Nitekim de böle oldu. Yaşlı adam

denizden çıktığımı görünce yanıma

yaklaşarak;

- “Evladım nedir bu halin.

Ben de seni avcı biliyordum. Kendini

bu kadar ancak avda yoracaksın.

Bütün gücünü avda harcayacaksın.

Balıkla uğraşma demiyorum. Ancak

bu ikinci planda olsun” dedi.

Nitekim de böyle oldu.

Sakin bir denizde mercan-karagöz

balığı yakalamak, palamut çaparisinin

hemen hemen her kösteğini

doldurmak, denizde uzun oltanın

peşine lüferi, gölde kaşığın arkasına

turnayı koşturmak, derenin kenarından

ise kamışın misinasını derenin

sularına salmak, gelen balıkları derenin

sularında canlı olarak muhafaza

etmek. Sonra da bir ateş yakmak, balıkların

bir kısmını pişirmek.

Arkadaşlarımın arkadaşlığı eşliğinde

balıkları afiyetle yemek. Resmiyetten

uzak, çatalı, bıçağı tutma

kurallarından uzak, lüks koltuk olarak

iri taşları kullanarak.

Hayatım boyunca fotoğraflara

meraklı olmadığım için çok pişmanım.

En azından eşime dostuma gösterecek

zengin albümlerim olacaktı.

Anılarımı hayalimde yaşatıyorum.

Eski anılarım zaten aklımda. Yenileri

ise günlerce gözlerimin önündedir.

Mart/Nisan

45


VUSLAT

Birol TANGUT

Seni avuçlarımda eritmek için sevmedim

Sana özgürlük vadediyorum ey güzel

Gel yine kavuşalım kaldığımız yerden

Bir kez göreyim seni bir daha ki vuslata kadar

O bana yeter…

Selam sevgili okurlarım,

Alabalık sezonu 1 Mart’ta açıldı.

Ben de dağ taş gezip bu nadide canlıyla

tekrar buluştum. Kısa bir resim

faslının ardından ait olduğu ortama

iade ettim. Biliyorsunuz benim derdim

balık yemek değil. Fotoğraflık

bir iki balık yakalasam bana yetiyor.

Hele yanımda dostlarım da varsa

değme keyfine. Ne soğuk işliyor, ne

karlı dağlar. Bir kaç farklı dere gezip

sonunda bir tane de olsa alabalıkla

karşılaştım. Şimdi sezon başı olması

münasebetiyle biraz uzunca yazacağım

lütfen sonuna kadar okuyunuz

belki sizin de fikirleriniz değişir...

Bir alabalık deresine on metrelik

mesafede olan bir köy evinde doğmuşum.

Çocukluğum hep dere kenarında

geçti. Babam gurbette olduğu

için balıkçılığı babamdan öğrenemedim

ne yazık ki. Zaten onun da ilk

okuldan başlayan çalışma hayatı pek

de balık yakalamaya müsait değildi.

Kasnayı ilkokulda yakalamaya başladım.

Alabalık ise orta okulda ilgi

odağım oldu. İlk alabalığımı sanırım

lisenin ilk yılında yani 15 yaşımda ya-

46


kalayabildim. Yani alabalık avında 33

yılımı doldurdum. Ben limitlerin ve

kuralların olduğunu yirmi yıl sonra

anlayabildim. Tabi ki forumlar sayesinde

pek çok bilgi edindim. Ve bu

balığın benim kullandığım solucan,

kurt gibi yöntemlerin dışında farklı

yöntemlerle avlanılabildiğini öğrendim.

Zaten 2008 yılında da Akarsularda

doğal yemlerle alabalık avcılığı

yasaklandı. Ben de döner kaşıklarla

avcılığa başladım, ancak itiraf etmeliyim

ki solucandan ayrılmak da

çok zorlandım. Zira döner kaşıklarla

alabalık avcılığı ustalık istiyordu.

Bir avda 4-5 tane döner kaşığı dala

ağaca köklere takarak kaybettiğimi

biliyorum. Ancak zaman geçtikçe ve

evde de kovalara atış yaparak kendimi

geliştirdim. Ve bu yöntemin daha

önce avlandığım yöntemlerden çok

daha zevkli olduğunu gördüm.

Bugünün gençlerini bu açıdan

çok şanslı görüyorum. Zira zamanımız

bilgi çağı her türlü bilgiye çok

kolay ulaşabiliyorsunuz. Benim 33

yılda geldiğim noktaya genç arkadaşlarımız

araştırarak kendilerini

geliştirerek bir yılda gelebiliyorlar.

Ancak doğru bilgiye erişmeleri şartıyla…

Bende genç arkadaşlarımızın

bu yönde gelişimine katkı sağlamak

için videolar yayınlıyor ve sordukları

sorulara dilim döndüğünce cevaplamaya

çalışıyorum. Zira derelerimizde

ne kadar bilinçli avcı varsa o kadar az

illegal avcı var demektir. Zira şu anda

Anadolumuzun endemik türleri olan

alabalıklar derelerde hızla azalıyorlar

azalıyorlar. Gerek küresel ısınma

gerekse bilinçsizce yapılan HES’lerle

derelerin su debilerinde azalmalar

oldu. Tabi ki yurdumuzun çeşitli

bölgelerinde belki de onlarca farklı

türü bulunan alabalıklarımız bundan

olumsuz etkileniyor. Üzerine bir de

sadece et için yapılan avcılık olunca

dedelerimizin sadece suyun altına

sepet koyarak tuttukları alabalıkları

tutmak için biz bugün kilometrelerce

yol kat etmek ve kilometrelerce

yürümek zorunda kalıyoruz. Bilinçsizce

avlanma sonucu bazı derelerde

soyu tamamen tükenen bazılarında

ise can çekişmekte olan alabalıkla-

Mart/Nisan

47


rımız tehlike altında. Belki aranızda

bunu çoğaltmak devletin görevidir

diyenler olabilir. Evet devletimizin

bu konuda yürüttüğü bir politika

var; derelerden anaç toplayıp onları

yumurtlatıp yavrularını tekrar aynı

derelere bırakıyorlar. Ama inanın yetersiz

kalıyor zaten pek çok derede

toplayacak anaç bulamıyorlar. Eğer

biz balık avcıları olarak bu konuya

gereken ihtimamı göstermez isek

eğer biz elimizi taşın altına koymaz

isek inanın çocuklarımız bizim alabalık

yakaladığımız derelerde kurbağa

yakalayacak.

Pekala neler yapabiliriz; Öncelikle

çevremizde balık popülasyonu

azalan alabalık deresi var ise ki şu

şartlarda muhakkak vardır, BİMER’e

net üzerinden bir yazı yazıp derenin

durumunu anlatıp balıklandırılmasını

isteyebiliriz. Benim şimdiye kadar

yazdığım tüm yazılara telefonla geri

dönüş sağlandı. Madem devletimiz

böyle bir imkan sağlamış lütfen kullanalım.

Kendi sosyal medya hesabımız

üzerinden bu konuyla ilgili bir bilgi

paylaşımı yapıp çevremizdekileri bu

konuda bilgilenmesini sağlayabiliriz.

(alabalık avında sayı ve boy limitlerini

de belirterek)

Mümkün olduğunca doğal alabalıklarda

yakala bırak tarzı avlar yaparak

genç kardeşlerimizin özendirilmesini

sağlayabiliriz. İnanın balığı

salmak yemekten çok daha zevklidir…

Bir arkadaşımız limit üstü doğal

alabalığı alıkoydu diye ona kızamayız,

darılamayız, çünkü kurallar çerçevesinde

av yapıyor. Devletimiz ona

48


o imkanı vermiş, ancak kim ki limitleri

aşıyorsa ve uymuyorsa ben ona

amatör balıkçı demem bohçacı derim,

ki bu soyu tükenmek üzere olan

bir balık da sınır tanımadan yapılıyorsa

vay halimize… Zira o balık da

doğmamış çocukların hakkı var. Siz

kuralları çiğnemekle sadece kendi

vicdanınızı çiğnemiş olmuyor halkın

hukukunu da çiğniyorsunuz demektir…

Yarın HAKK’ın divanına varınca

şaşırmayın sonra…

Şimdi bazı arkadaşlarımız ama

illegal avcılar dereleri bitiriyor, biz

yakalamasak onlar yakalıyor diyebilir,

doğrudur ben de hak veriyorum,

ancak siz bunun olmaması için ne

yaptınız? Neler yapıyorsunuz? Ve onların

yerine sizin illegal avlanmanız

vicdanınızı hafifletiyor mu?...

Neyse bu konuda fazla uzun konuştum.

Ben bu sene de yine derelere

sadece doğal alabalıklarla resim

çektirmeye gidiyorum ve emin olun

en büyük amacım bilinçli bir neslin

yetişmesi ve çocuklarımıza balıklı

dereler bırakmak...

Umarım benim gibi düşünenlerin

sayısı çoğalır...

Ve umarım çocuklarımız da bu

balığı yakalamanın tadına varırlar...

Mart/Nisan

49


50


Mart/Nisan

51


Kirve’nin Mercan Alaları 1

Onur AKÇAY

2000’li yılların henüz başlarına

Adana Yumurtalık’ta bir enerji

santrali projesinin yapımında

çalışıyordum. Denize sıfır

projede bolca Levrek, Lüfer,

Çipura, Karagöz tuttuğumuz

zamanlardı.

Ama alabalık aklımızda yeni

yeni bütçe imkan fırsat bulabildiğimiz,

ustalardan bilgi

alışverişinin yayılmaya yeni

başladığı zamanlardı.

Bende o tarihlerde yaptığım

avların raporlarını resimlerini

derneğimizden önce kurulan

yahoo grubunda paylaşırdım.

O tarihlerde şirketin başka

bir projesinde bir yeni mezun

mühendisin işe alınmasına

yardım etmiştim, yolcu ederken

de gider gitmez araştıracaksın

bölgeyi, doğal alabalık varsa,

bana bilgi vereceksin diye tembih

etmiştim.

Çok geçmedi haber geldi,

gittik. İyi karşılandık, misafir

edildik, avımızı yaptık, güzel

insanlarla tanıştık. Ben yine av

raporumu ve resimlerimi grubumuzda

paylaşmıştım. Takip

eden günlerde bir mail geldi.

Bana bir dere ismi söyledi, oraya

gitmelisin mutlaka, balıkları

çok daha güzel ve değişiktir, diyordu.

Aylarca bölge ile ilgili bilgi

toplamaya, bilenlerden daha

önce oranın balığını avlayanlardan

bilgi almaya çalıştım. O dereye

mutlak gitmeliydim. Ama

elimdeki bilgiler iç açıcı değildi,

terör bölgesi olması nedeni ile

boşaltılmış köyler vardı, dağlarda

askerler terörü temizlemek

için operasyonlar sürüyordu.

Sevimsiz gergin bir ortamdı,

gitme diyorlardı, aklına getirme

diyorlardı.

Camiadaki eski tanıdıklardan

biri, benim bir tanıdığım

var, ona senden bahsettim, seni

götürecek, dedi bir telefon numarası

verdi. Aradım şahsı

anlattım derdimi, dedi ki ne

zaman istersen bekleriz, korkmana

çekinmene gerek yok,

ama gelmeden birkaç günönce

haber ver mutlaka…

Aradan aylar ve bir sezon

geçti, gideceğim, gitmeliyim,

gidemem, gitmemeliyim kafa

karışık. Aradım bana verilen

numarayı, dedim 2 gün sonra

geliyorum, bugün yola çıkıp

buraya geleceğim. Gel kardeşim

dedi. 2004 yılının baharında

52


yanıma eski çalışanlarımdan

birini alarak düştüm yola.

Şantiyeden önce avcı dostları

göreyim sohbet edeyim diye

mekanlarına uğradım. Anlattım

konuyu, yok gidemezsin gitmemelisin,

diyorlar başka bir şey

demiyorlar. Anlattıklarından tedirgin

olmamak mümkün değil.

Yanımda götürdüğüm

adamım, tedirgin, herkes tedirgin.

Akşamüstü aradım adamı

birkaç kez telefon kapalı, telefon

açılmıyor diye çocukların

yüzlerinde belli belirsiz bir tebessüm

oluyor. Malzemeleri

bir bir elden geçirelim, her şey

tamam tekrar topla çantaları

düzenle, derken makinelerden

biri makarayı sarmıyor, can sıkkın

kafa tedirgin, makinede bozuldu.

Gece 1’de nihayet telefonuma

cevap verdi, hazırım ben buradayım,

dedim. Sabah saat

7’de şurada bir araba bekleyecek,

silahlı 4 kişi olacak, ben

göreve çıktım, Van’dayım yarın

helikopterle döneceğim, avdan

sonra getirirler yanıma tanışırız,

dedi. Çocuklar tedirgin, silahlı

adamlar, helikopter diyor adam,

kim olduğunu ne iş yaptığını

bilmiyorum. Kafa iyice karıştı,

bir cesaret geliyor, sonra insanların

anlattıkları tembihleri geliyor.

En son keyif için doğa da

huzurlu vakit geçirmek için

yapıyoruz bu hobiyi, peşimde

silahlı korumalarla, dağlara kim

var, dağlarda ne olduğunu bilmediğimiz

bir durumda nasıl

keyifle alabalık tutulur ki, gitmiyoruz

tamam dedim çocuklara.

Aradım adamı iptal ettim, başka

bir zaman inşallah diye

sözleştik..

Yıl oldu 2018, aradan yıllar

geçmiş asla gidememişim, arada

haber alıyorum, gidenler

var, youtube videolarını koyanlar

var. Serpme ile tuttukları

balıkları, vadiden çıkaramadıkları

için taşıyamadıkları

için çuval çuval ölü balığı dereye

dökenler var, içinde adını sanını

bildiğim bana burayı ballandıra

ballandıra anlatan bölge insanı

tanıdıklar da var.

Anlatıyorsun anlamıyor, dinlemiyor,

serpme atmadık diyor,

yediğimiz kadar tuttuk, diyor.

Yalanın bini bin para. Üzülerek

yıllarca takip ettim. Bölgedeki

diğer derelerde avlanıyorum,

yine bölge insanı uzun zamandır

dostum olan bir Kuzu

dayım, var. Sürekli o dereden

o balıktan bahsederdi, en son

90’larda gitmiş.

O zamanlar sene de bir kez,

katırlarla iner bir hafta kalırlarmış,

anlattıklarına inanası

gelmez insanın. Yol yok diyor,

Mart/Nisan

53


katır lazım diyor, yüksek araba

olsa belki bir kısmına kadar gidilir

diyor, sonra şu kadar mesafe

yürümek lazım diyor da diyor.

Ama asla gidemiyoruz, koskoca

14-15 yıl geçmiş aradan. 2018

Nisanının son haftasında telefon

çalıyor baktım, benim Kuzu

dayı genelde aynı şeyleri tekrar

tekrar anlatır, yüz yıl önceki alabalık

avlarından tekrar tekrar

bahseder.

Selam sabah derken, benim

Kirve var dedi, 40 yıllık dostum,

onunla görüştüm seni arayacak,

ben gelemem zaten, oraları benden

iyi bilir, seni ona emanet

ederim, o götürecek seni, dedi.

Yarım saat geçmedi, telefon

çalıyor, Ben Kirve, Kuzu dayı

verdi numaranı, güzel… dedim

anlattım durum böyle böyle,

gideriz balık var tutarız, sıkıntı

yok dedi, yüksek araba lazım

dedi, bizdeki arabaları söyledim

hiçbirini beğenmedi, tamam

araba işi bende dedi.

Kalabalık sevmiyoruz dedim,

arabanın sahibi, ben birde siz

kaç kişiyseniz o kadar dedi, valla

biraz da huysuz geldi. Neyse 10

Dk da programı yaptık. Burak

abi ile görüştük, güne karar ver

dik, karşı tarafı bilgilendirdik.

Bir Nisan sabahı, atladık arabamıza

çıktık yola.

Buluşma yerine geldik, 2 emmi

bizi bekliyor, bahsettikleri yere

inmek zor çıkmak zor, nasıl

olacak kafada anında sorular

uçuşuyor, aman renk verme

Onur. İndik selam sabah, biri

80’lerde biri 60’larının sonunda

çok güler yüzlü hoşsohbet

ikidelikanlı.

Bizden heyecanlılar, Toyota

4Runner yükseltilmiş tam bir

av arabası hazır, eşyalarını yerleştirmişler,

belli ki deneyimli

ustalar, kamp için ekipmanları

da tastamam. Bu macera çok

keyifli olacak. Eksik gedik ne

varsa, ha birde bolcana şişeleri

de çarşıdan alıp yükledik. Yol

uzundu, sohbet güzel, yol güzel,

manzara hiç bitmiyor.

Alabalık avlarını, alabalıkları,

maceraları anlatıyorlar, keyfimiz

gıcır, hem manzaranın

hem muhabbettin tadını

sürüyoruz, dedim ya bizden

heyecanlılar.

Saatler sonra bir köyden çıktık,

başka yerleşim yok, 30-40 dakikaya

varırız, dediler. Toprak

yol ama rahat sıkıntısız, tepeleri

aşıyoruz, vadilerden çıkıyoruz,

54


her yer çok güzel, çok keyifli.

baya yol aldık, yolda bir çoban

uyardı, dereye inemezsiniz,

köylüler yolları kapattı, diye.

Bizim delikanlılar aldırmadı,

bile. Sonunda derin bir vadiye

inmeye başladık, yol bozuk, yol

denemez durumda ilerliyoruz,

güzel bir sürpriz de zaten bizi

bekliyormuş, belli ki köylüler

kepçe ile yolu kazmışlar, baştan

başa derin bir çukur, indik

arabadan mümkün değil hiçbir

araç geçemez, öyle kazmışlar.

Dere görünüyor, ama bayağı

aşağıda arazi çok dik ve orman

içi. Zor olacağını bilerek gelmiştik

değil mi? Arabaya uygun

kamp için uygun bir genişlik

tespit edip, yerleşmeye karar

verdik. Ateşti, çadırdı, kamp kurulurken

de vakit kaybettik,

akşam avı için çok zamanımızda

kalmadı, Kirve, Burak abi ve

ben daldık vadiye, atom dayıda

ben beklerim odun toplayım falan

kaldı kampta. eski bir patika

işimizi kolaylaştırdı, bu dik yamacı

çıkmak dönüşte baya zorlayacak

beni, Kirve benden hızlı

maşallah.

Dere kenarına vardık, dere denemez

daha büyük muhteşem bir

alabalık suyu, sık bitki örtüsü,

ağaç çok, suya çok girip çıkacağız,

belli ıslanacağız. İlk atışta

hemen bir tane ufaklık yapıştı,

10 cm kadar henüz ufak olduğu

için ayırt edici bir özelliği yok,

ikincide aynı hemen hemen,

100-150 mt kadar ilerledim

ki, parkur bitti, sudan karşıya

geçmek lazım, yoksa ilerleme

şansı yok.

Zamanda yok zaten, geriye

döndüm birkaç takip bir ufaklık

daha kendini gösterdi. O Kadar.

Burak abide aşağıdan bana doğ

ru gelmiş, onda da bir şey yok.

Sabah avına heves artık, toplandık

hadi kampa, yamacı

çıkıyoruz, yav başka bir araba

var, başkaları da gelmiş, bizim

kampa çok yakınlar gibi.

Kamp yerinde 2-3 kişi,

tanıdıklarıymış delikanlıların,

balık, avlamaya gelmişler onlarda,

aşağı, ineceklermiş, yolu

dolduralım aşağıda birlikte

kamp kuralım diyorlar, valla o

kadar kalabalığı sevmeyiz, yola

yardım edelim, Burak abi ve

Atom dayı ile gitti yardıma.

Kirve ile ben ateş başında sohbet,

muhabbet. Hava karardı,

diğerleri hala yolla uğraşıyor,

bir rüzgar esti, Kirvenin çadır

sabitlenmemiş karanlığa doğru

uçtu gitti, 50mt kadar aşağıda

ağaçlara takıldı, karanlık indim

karanlığa elimde baton kafada

fener, çadırı sürükleye sürükleye

dik yamacı tırmandım, tam

çadırı yerine bırakacağım nefes

nefeseyim, evlat gel dedi, başı-

Mart/Nisan

55


ma bir hal geldi, hallettik çadırı

çıkarttık işte. Yok o değil dedi,

elini gösterdi, baş parmağında

meppsin iğnesi, ucuda dışarı

çıkacak kadar girmiş. tam o arada

bizim ekip yol çalışmasını

bitirdi, araba aşağı gidiyor.

Burak abi geldi, iğneyi kesti,

iğnenin ucundan pense ile tutup

çıkardı, operasyonu başarı

ile tamamladı. Benim asla yapamayacağım

bir şey. Kamp ateşi

saatlerce süren güzel muhabbet

ile geceyi ettik.

Sabah suyuna alacakaranlıkta

indik, akşamki parkurda hareket

yok, dereyi geçmemiz lazım,

su derin debi yüksek, ben korkarım

böyle yerlerde, Burak abi

atladı gitti karşıya, ben geçemiyorum,

sever beni geri geldi, birlikte

geçtik karşıya. Önümüzde

geniş çok güzel büyük bir havuz

üç beş atış derken yapıştı benim

meppse güzel bir balık,

Burak abi ile hem güzelce resimledik,

hem güzelce kaydımızı

alıp suyuna geri salıverdik. Biraz

daha irice olduğu için yağ

yüzgeçlerindeki beneklerin

çokluğu farklılığını nihayet bize

gösterdi. Burak önde ben arkada,

ben önde Burak abi geride,

parkura devam ettik, ben 2 defa

da bu güzel balıktan yakalama

imkanı buldum, suyuna iade ettim.

Birkaç tane de vuruş aldım.

En son dar bir boğaza geldik,

Daha 2 saat olmamış parkur bitti

gibi görünüyor, o boğazdan asla

geçemeyiz, ben geri dönmeye

karar verdim, rüzgar çarpıyor

üstüm ıslak, üşüyorum.

Ateş yakayım dedim uygun

bir yerde, parkurun başına kadar

döndüm hemen hemen,

sigaralarım ıslanmış, çakmak

yanıyor Allah’tan, rüzgar almayan

bir kuytuya ateşi yaktım,

çalı çırpı topluyorum, ormanın

içinde merhaba diye biri çıktı

karşıma, valla dizlerimin bağı

çözüldü, (bölgenin geçmişi belli

anlatınlar kulağımda zaten)

yav korkma akşam ki diğer

ekiptenim ben dedi, var mı bir

şey yok dedim biz salıyoruz 3-4

tane 25 cm civarı tutup saldım,

sende var mı dedim, var abi

dedi meeps iş yapmaz biz yavru

balıkla tutuyoruz dedi, açtı

bohçasını 7-8 Alabalık 2’si limit

üstü gerisi 15 cm civarı balıklar,

ben biraz mırın kırın ettim, ama

işe yaramayacak biliyorum. 3

kişi de arkadan geliyormuş, vay

anasını boğazı da yüzerek geçip

gidebildikleri en son yere kadar

gidiyorlarmış, kişi başı 5-6 kg

tutarız abi dedi. Ben yanmayım

kimler yansın. Birkaç dal sigara

ikram etti Allah var, yoluna devam

etti.

Burak abide tutmuş 4-5 tane

resimlemiş, balığı gördük resimledik,

parkurda kısa, yerel

avcılarda var balık tutma

şansımız iyice azaldı, başka bir

yere ya da bölgeye geçelim diyerek,

geri döndük. Bizim Atom

dayı, durmamış o arada kahvaltı

sofrasını hazırlamış, odun

toplamış, adam da enerji hiç bitmiyor

arkadaş, karnımızı doyurup

gideceğimiz yeni bölge için

yola düştük…

Devamı gelecek sayıda…

56


Mart/Nisan

57


EĞRİLİMAN GÜNLÜĞÜ

Bülent GÜNER

Bir ay önceydi,henüz corona belası ülkemiz için mevzubahis değildi,,ama dünyada bilhassa

Çin de durum iyi değildi,İtalya da ise ilk günlerdi,,dört arkadaş bu durumu değerlendirmek istedik,,çünkü

bir daha balığa çıkamayabilirdik,, nitekim bu satırlarımı evde sokağa çıkma yasağı

fırsatıyla yazıyorum.

58


Balık avına dönecek olursak,

son günlerde iyi av veren Ildır

Eğriliman’a gitme fikri ağırlıkkazandı,Eğriliman

değince akla

bölgenin tanınmış kaptanı Eser

Işıkçı geliyor, kendisiyle hemen

irtibata geçtik ve uygun hava,

uygun gün konusunda anlaştık,

artık av gününe konsantre olmaktan

başka yapacak bir şey

yoktu.

Av günü gelmiş çatmıştı, ava

başlama saati olarak sabah 07.00

yi seçmiştik ,bölgeye gitmek için

05.00 de yola çıktık ,akşam biraz

yağmur yağmıştı yollar baya

ıslaktı, hele eğriliman yolunun

son 10 kilometresi yağmurların

açtığı derin çukurlarla doluydu,

ölü dalganın yarattığı bulantı

gibi midemiz alt üst olmuştu

yağmurdan sonra tertemiz çok

güzel dingin hava olur derler

deniz aynı öyleydi.Teknede son

hazırlıkları yaptıktan sonra

06.30 gibi denize açıldık.

İlk avlağımıza varmıştık, büyük

bir heyecanla yemlerimizi taktık

ve 80 metrede oltamızı suyla

buluşturduk, 5-10 dakika

geçmiştiki ılk balık sesi Işık

dan geldi 2 metrelik ince özel

kamışı çok güzel suya doğru iniş

çıkışlar yapıyordu bu durum

balığın porsiyon üstü olduğuna

işaretti, ve balık göründü çok

güzel porsiyon üstü fangiri yakalamıştı

Işık arkadaşımız, derken

ben, Şahin, kardeşim Levent

arka arkaya balıkları almıştık,

Levent yoğun işlerinden dolayı

pek balığa çıkmaya vakit bulamıyordu

ama en büyük fangiriyi

yakalamıştı, yaklaşık 1300

gr lık bir fangiri idi, el oltasıyla

büyük keyif alarak yakalamıştı

balığı.

Saatler çabuk geçiyordu, herkes

3-5 parça bir şeyler almıştı,

Mart/Nisan

59


öğlen vakti gelince balık biraz

kesmişti, arada tek tük mercanlar

gelmeye başlamıştı, bu arada

oltalarımızı istenmeyen müsafirler

ziyaret etmeye başladı, iri vatoz 3

kiloya yakın Müren ve küçük boy

mercanları denize iade etmiştik.

Akşam suyu olunca yine iri

balıklar boy göstermeye başladı,

bu sefer ege denizinin güzel balığı

Iskaterya arka arka gelmeye

başladı, küçük olanları iade edildi,

son iri balıkları aldıktan sonra

saat 18.00 gibi avı bitirdik.

Çok keyifli geçen ve güzel balıklar

tuttuğumuz bu av unutulmayan

avlar arasında yerini aldı, tüm

hobidaşlarımıza böyle güzel avlar

diliyor, iğneniz keskin oltanız

sağlam olsun diyorum.

60


Mart/Nisan

61


UKRAYNA’DA BALIK AVI

Cenk NAYIR

Başlığı gördüğünüzde hepinizin

bıyık altından Ukrayna’ya

gidip de balık mı avladın

diye hırzırca güldüğünü biliyorum.

Ancak her doğa sevdalısı

ve sürdürülebilir sportif balık

avcılığına gönül vermiş birisi

gördüğü her nehri bir avlak

olarak nitelemekten kaçınamaz.

Üstelik eşiniz zaten Ukraynalı

ise oraya gittiğinizde

balık avlamak için sorun yaşamazsınız.

Öncelikle biraz genel

bilgi vereyim. Ukraynalıların

verdiği isim ile Dnipro (Türkçesi

Dinyeper) nehri 2290 km

uzunluğunda Valday Dağlarından

doğup, Belarus üzerinden

Ukraynaya ulaşıyor. Desna

ırmağı ile birleştikten sonra

62


Mart/Nisan

63


gerçekten debisi yüksek,

geniş ve fazlasıyla

derin bir nehir halini

alıyor. Kiev’den geçtiği

bölgede Adana benzeri

bir görüntü oluşur.

Tıpkı Seyhan nehrinin

Adana’yı ikiye bölmesi

gibi Dnipro da şehri

ikiye böler. Nehir daha

sonra Polyova yakınlarından

güneye yönelip

Dnipropetrovski şehrinden

geçer ve Odessa

yakınlarından Karadenize

dökülür.

Nehirde kıyıdan

veya tekne ile balık

avlayabilmeniz için

64


önce izin belgesi almanız gerekiyor. Günlük balık

avlama tezkeresi adı verilen bu belge 200 grivni

(Yaklaşık 40 TL)karşılığında temin edilebilir. Bu

belgeyi kontrol sırasında ibraz etmek zorundasınız.

Belgesiz avlanmanın cidden ağır cezaları söz

konusu. Ayrıca tekne ile yapılan av sırasında can

yeleği bulundurma mecburiyetiniz de var. Devlet

kontrolü dışında sizi balığa götürenler de bu kurallara

uymanız konusunda ısrarcılar.

Gelelim av hikayemize ; Asıl niyetim aralık

ayında buz tutmuş göl yüzeyinde delik açarak av

yapmak olsa da buz kalınlığının güvenli olmaması

nedeniyle av hevesim haziran ayındaki seyahatime

denk geldi. Dnipro nehri hem etçil hem

otçul balıklara hayat veriyor. Nehirde;

Kadife Balığı (Tinca tinca), Bıyıklı Balık (Barbus

barbus), Çapak (Abramis brama), Kocaağız

(Aspius aspius), Tahta Balığı (Blicca bjoerkna),

Tatlısu Kefali (Leuciscus cephalus), Tatlısu Levreği

(Perca fluviatilis), Yayın (Silurus glanis) ve

Turna (Esox lucius) mevcut.

Ukraynalılar bizim klasik sazan avı tekniklerimiz

ile avlanmayı çok seviyorlar. Çünkü

av süresi sonuna kadar alkol tüketimi

devam ediyor. Malzeme konusunda Türkiye’deki

av marketler kadar çok seçenek sahibi

değiller. Genellikle kendi yaratıcılıkları

Mart/Nisan

65


ile olta takımı hazırlanıyor. Şamandıra yerine şişe mantarı, klip yerine çengelli iğne kullananı bile

gördüm. Misinalar çoğunlukla monoflament ve 0,60 kalınlığında. Yakalanan otçullar ortalama 600

gr ile 2 kilo arasında değişkenlik gösteriyor. Ben farklı olanı ortaya koymak adına Turna için at-çek

yaparak sasi ve rapala ile avlanmayı tercih ettim. Bizi teknesine alan Oleg rapalayı ilk gördüğünde

dalga geçse de ilerleyen zamanda pişmanlıkla beraber takdirlerini de sundu. Çünkü Onlar kaşık

ile sürütme yapıyorlar.

Saat 11:00 gibi başladığımız avımızda ilk ciddi balığımızı ancak 25 dakika sonra alabildik. 63

cm’lik 2830 gr ağırlığındaki Turna yüzümün gülmesini sağladı. Ne de olsa Ukraynalılar için fazlasıyla

efor sarfedilen bir metot ile sabırla metodik ava devam etmeliydim. Yakalayamadığınız her

an onlar için alay konusu olmaya başlıyorsunuz. İkinci dostumuz hemen arkasından teşrif etti.

Doğru yerde avlanmanın keyfi ile 100 metrelik bölgede aşağı yukarı yer değiştirdik. Saat 15:00

civarında yeteri miktar ve keyfe ulaşınca kıyıya dönmeye karar verdik. Gün bilançosu en büyüğü

63 cm en küçüğü 47 cm’lik 6 adet turna oldu. Balık popülasyonu düşündüğümden iyi diyebilirim.

Bilinçli ve kontrollü avcılık sayesinde korumayı avcı düzeyinde devam ettiriyorlar. Nehri fabrika ve

şehir atıklarından uzak tutuyor olmaları da ayrı bir başarı öyküsü.

Ukrayna’da Turnayı alıştığımızdan çok farklı pişiriyorlar. Tamamen temizlenmiş balığı tereyağı

ve Ayçiçek yağı karışımı ile harmanlıyorlar. Akabinde mayasız ekmek hamuru tarzında hazırlanmış

hamurun içine sarıp, yüksek ateşte fırında pişiriyorlar. Tatlısu balıklarının yanında daima tuzlu

garnitür ikram ediliyor.

66


Mart/Nisan

67


2020 Alabalık Sezon Açılışı

Seyhan Alası / Salmo Labecula

Tayyar Çelik

68


Merhaba arkadaşlar yazıma

başlamadan önce avını yaptığım

alabalık türünün ve avlanma zamanları

ile ilgili kısa bir bilgi paylaşmak

istedim. 4/2 Amatör Amaçlı

Su Ürünlerini Avcılığını Düzenleyen

Tebliğ’e göre 1 Ekim – 28 Şubat

tarihleri arasında tüm Türkiye

genelinde doğal alabalık türleri avı

yasağa girmektedir. Av süresince

alıkonulabilir limit ise 3 adettir ve

25cm den büyük olmalıdır.

Avını yaptığım alabalığın türü

ise Seyhan Alası’dır (Salmo Labecula).

Bu türe Seyhan nehri ve

Ecemiş Çayı kollarında yaygın bir

şekilde rastlanmaktadır. Bu avlak

ise buralardan çok çok uzaklardadır.

Bu türü bu avlakta ilk yakaladığımızda

çok şaşırmıştık. Burada

da yaygın bir şekilde çıkmaktadır.

Beş aylık uzun bir ayrılığın ardından

çok şükür sezonu açabildik.

Beş ayı beş yıl gibi geçirdik.

Sezon açılışına haftalar kala dostum

Fatih AÇAR ile sezonu nerede

açacağımız ile ilgili çalışmalara

başladık. Malum daha kış aylarında

olduğumuz içinde meralar bir

hayli sıkıntılıydı. Açılışa günler

kala belirlediğimiz meralarda ya

yoğun bir kar yağışı vardı ya da

yağmur. Bu yüzden birçok yeri eledik

ve en az yağış alan bu meramıza

gitmeye kadar verdik. Aslında

yağmur sonrası bu merada suyu

tavında yakalamak çok zordu.

Kumar oynayarak şansımızı denemeye

karar verdik. Meramız Karaman’a

250 km uzaklıkta olmasına

rağmen yolculuğumuz beş saati

buluyordu.

23:00 da başladığımız yolculuğu

03:40 da meramızda sonlandırdık.

Gelirken yollar ıslaktı ve ilk

işimiz dereye bakmak oldu. Derede

su seviyesi yüksek olmasına

rağmen su oldukça berraktı. Bu

dereye daha önce birkaç kez gelip

olta bile atamadan dönmüştüm.

Suyun berrak olmasına çok sevindik.

Telefonlarımızın alarmlarını

07:00 ye kurduk aracımızda yatmaya

çalıştık.

Çok konforlu olmasa da üç saat

uyuduk. Alarmlarımızın çalması ile

heyecanlı bir şekilde uyanıp hazırlanmaya

başladık. Hava bir hayli

soğuktu fakat içimizde alabalık

aşkı soğuğu bastırıyordu. Yem tercihimi

ilk İlba tondo turuncu üzeri

siyah benekli döner kaşığı ile yaptım.

Bölgede faaliyet gösteren küçük

çaplı alabalık üretim tesisinin

altından avımıza başladık. Daha

ilk atışla da gökkuşağı alaları kaşıklarımıza

saldırmaya başladılar.

Bu bölgede porsiyon altı birkaç

gökkuşağı alası aldım ve doğal

türlere zarar vermemeleri adına

alıkoydum.

Aslında burada çok kızdığım bir

konuya değinmek istiyorum. Doğal

alabalık türlerinin yaşadığı akarsular

üzerine neden üretim amaçlı

çiftlikler veya restoran izinleri veriliyor

bunu bir türlü anlayabilmiş

değilim. Doğal türlerin olmadığı

yerlerde bu tarz işletmeler olabilir

fakat böylesine nadide bir balığın

olduğu sularda böyle işletmeler

çok can sıkıcı. Çünkü gökkuşağı

alalarının dereye karışmamaları

mümkün değil.

Tesisin yukarılarına çıktıkça kayalık

bölge artıyor ve ilerledikçe de

kanyona giriyorsunuz. Bu bölgede

ise doğal türleri bulma şansınız

daha da yükseliyor. Sezonun ilk

doğal türü ise işaret parmağım büyüklüğünde

bir Seyhan Alası oldu.

Fotoğrafını bile çekmeden hemen

suya geri iade ettim. Çok geçmeden

birde porsiyonluk bir Seyhan

alası aldım. Bu balığında hızlı bir

şekilde suya geri iadesini sağladım.

Bu bölgede birkaç da gökkuşağı

alası aldım. Tabii bunları hem

doğal türlere zarar vermemeleri

açısından hem de öğle yemeği olmaları

açısından alıkoydum.

Hiç ummadığım bir anda ise

gelen trofe sayılabilecek Seyhan

Mart/Nisan

69


Alası beni benden almıştı. Net ölçüm yapamadık ama

tahminlerimize göre 35cm civarlarındaydı. Araştırdığım

kaynaklara göre bu türün ulaştığı en büyük boyu

40cm olarak geçmekteydi. Ne yazık ki bu tür ile ilgili

çok az kaynak mevcut. Yakışıklı balığımızla birkaç

poz çekindikten sonra tekrar suya iadesini sağladım.

Sezon açılışı için gerçekten muhteşem bir balıktı. Allah’ım

böyle balıklarla karşılaşmayı hep nasip ederse

inşallah

Bir müddet balık alamadık ve sahte değiştirmeye

70


karar verdik. Fatih kendi yaptığı maket balıkların aksiyonlarını

denerken ardından gelen takibi gördüm.

Uzun zamandır denemek istediğim ve bir türlü kısmet

olmayan Adil ÇETİN kardeşimin yapmış olduğu

maket balıklardan taktım. Adil’in alabalık avları için

özel tasarlamış olduğu bu yemler gerçekten çok harikalardı.

Suyun debisi çoktu ve döner kaşıklarımızı

verimli yüzdüremiyorduk. Bu maketler ise sert akıntılı

sularda inanılmaz derecede başarılılardı. Çok güzel

dalıyorlar ve harika aksiyonlar veriyorlardı.

Çok geçmeden birkaç takip ve vuruşun ardından

ilk balığı kandırmıştık. Gelen güzel bir Seyhan Alasıydı.

Fotoğrafladıktan sonra tekrar suya iade ettim. Peş

peşe gelen balıklar ile inanılmaz bir av günü yaşıyordum.

Fakat Fatih için işler pek yolunda gitmiyordu.

Ben sürekli balık alırken onda bir şanssızlık vardı.

Vuruş geliyor balık gelmiyordu. Balığı yakalıyordu

sudan çıkartırken balık kurtuluyordu v.s. Kullandığım

sahtenin farklı bir rengini verdim yine olmadı en sonunda

kendi kullandığım sahteyi verdim yine olmadı.

Demek ki olmayınca olmuyormuş zorlamanın anlamı

yoktu. Sanırım bugün benim günündü.

Dönüşe geçmeye karar verdik. Zamanda epey olmuştu.

Dönüş yolunda çoğu yere olta bile atmadık.

Birkaç yer denedik ve birkaç Seyhan alası daha aldık

ve tekrar suya iadelerini sağladık. Bu arada dönüş yolunda

Fatih bir Seyhan alası kandırmayı başardı. Aracımızın

yanına vardık ve oldukça yorulduğumuzu anladık.

Önce birer kahve içtik ve sonra yakaladığımız

alabalıkları pişirdik. Karnımız doyduktan sonrada dönüş

vakti gelmişti. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu

zaman kaybetmeden toparlanarak dönüşe geçtik.

Tayyar ÇELİK /KAROBDER Yön. Kur. Bşk.

www.alabalikgunlukleri.com

Mart/Nisan

71


BALIK AVLAMAYA NE ZAMAN MI GİDECEĞİZ ?

Servet Yenerer

BALIK AVLAMAYA NE ZAMAN MI GIDECEGIZ ?

Konu ile ilgili epey hararetli,hatta kavgaya

varan tartışmalarda oluyor.

Eğer tartışanlar samimi olduğum kişiler ise

,sohbete katılıyorum

Kişisel fikrim ;

Balık turu tekneleri,

Av malzemesi satışı yapan esnaf,

Balık yemi çıkaran ve satışını yapan esnaf

Tüm gelirleri bir anda bıçak gibi kesildiği ve

devletten de kendilerine benim bildiğim tek

kuruş destek gelmediği için,

Bu konudaki mağduriyetlerini dile getirmekte

son derece haklı.

Kolay değil, hazıra dağ dayanmaz.

Ama ,

Bu işi keyif olarak ,hobi olarak yapan bizler ,

72


Neredeyse takıntı haline getirip ,sürekli gündemde

tutmakta,

Hatta neredeyse 10 paylaşımın 9 ‘unda bu

konudan bahsederek doğru mu yapıyoruz ?

Deniliyor ki ;

- Kıyıdan bari av yapmak serbest bırakılsın.

Bu yasağı koyanlar milleti galata köprüsündeki

gibi omuz omuza av yapıyor mu sanıyor?

- Tekne kapasitesinin %50’sı kadar kişiye

izin verilmeli.

Zaten bu tartışmaları herkes bilip ,izlediği

için uzun uzun örnek vermeyeyim.

Ama hepimiz balık avına çıkarken rutin ritüelimiz

şöyle değil mi ?

- Arkadaşlarla belli noktada bulusulur.

- Bu noktaya kendi özel araçlarımız ile gelinir

veya hep beraber servise binilir.

- kahvaltı için bir yerlere oturulur veya yol

üstünde bir yerden alışveriş yapılır.

- Malzemeciye uğraşır,eksik malzemeler

,takım ve yem alınır.

- sabah 05.30 ‘da tekneye binilir ve ortalama

akşam 17.oo’-18.oo’ e kadar av yapılır.

Av boyunca teknede bol miktarda yakın

temas,malzeme alışverişi, çay v.s,yemek,herkesin

kullandığı tuvalet kullanılır.

- Akşam limana dönüş,araçlara biniş ve eve

dönüş yolculuğu başlar,yorgunluktan şoför

dahil herkes zaten uyur.

Hafta içi ve hafta sonu sadece Dikili,Aliağa,-

foça,çeşme, ildırı, mordoğan, karaburun,

Izmir korfezi ve kıyıları, Didim,Akbuk,Kazıklı,Güllük,

kuyucak,Güvercinlik,kiyikislaciktan

7’den 70’e binlerce kişi oltalar elinde av yapar.

Henüz tedavisi bulunamayan ,ve olağanüstü

bir sürat ile göz ve yüz bölgesine zerrecikler

,ellere de temas ile bulaşan bu illetten ,

Yukarıda saydığım ve evden çıktığımız andan

itibaren tamamen yakın temas içeren bu

faaliyette ,

Kendimizi nasıl koruyup steril kalacağız?

Bu ne kadar mümkün veya mümkün mü ?

Buna mümkün diye %100 garanti verebilecek

bir kişi var mı?

Bence yok.

Benim sayfamdaki doktor arkadaşlarin bu

soruya verdikleri tek cevap var .

Diyorlar ki :

ÖLÜRSÜN !!!

Sen yaşından veya kuvvetli bünyenden dolayı

ölmezsin belki ama,mikrobu evine taşıyarak,

Mart/Nisan

73


EN SEVDIKLERINE BULASTIRIR,ONLARIN

KATİLİ OLURSUN !!!

Yani kesin tedavi yöntemi ve aşı bulunana

kadar tehlike bitmeyecek.

Bir dönem azalacak,sonra tekrar tepe yapacak

ama bitmeyecek.

Biraz daha sabretmek.

Umarım tek kişi bile eksilmeden,

Motorları yine maviliklere sürecegimiz günler,

Bir an önce gelir.......

Başta saydığım ekmeğini bu işten kazananların

yaşadığı büyük mağduriyeti,

Biz yaşamıyoruz,bizim yaşadığımız tek sıkıntı

çok sevdiğimiz bir hobiye mecburiyetten bir

süre ara vermek.

Bir süre ara verdigimiz için ecel dışında

ölmeyiz.

Tam tersi tıp insanlarının öneri ve talimatlarına

uyarak bu beladan kurtulma süresini

kısaltabiliriz.

Bu yüzden kendimiz ve en sevdiklerimize

zarar vermemek için,

Çok sevimli bir çözüm olmasa da

mecburiyet dışında evde kalıp,

diğer insanlarla yakın temastan kaçınmak

dışında yapacak tek şey.

74


Mart/Nisan

75


KAMU GÖREVLİLERİ, FEDERASYON BAŞKANLARI,

DERNEK YÖNETİCİLERİ VE OLTACILARIN KAÇAK

BALIK AVCILARIYLA MÜCADELESİ YOĞUN BİR

ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR…

ANKARA KURTBOĞAZI BARAJI’NA YASA-

DIŞI AVCILAR TARAFINDAN ATILAN 4 BİN

METRE AĞ TOPLANDI.

Küresel çapta etkili olan Covid-19 Virüs salgınından

dolayı ülkemizde alınan tedbir kararları

kapsamında 17 Nisan 2020 Cuma akşamı

24:00 ile 19 Nisan 2020 Pazar akşamı 24:00

saatleri arasında uygulanacak olan sokağa çıkma

yasağını fırsat bildiler.

Yasadışı avcıların yasak başlamadan önce

Başkent Ankara’nın içme ve kullanma su ihtiyacının

karşılandığı Kurtboğazı Barajı’na attıkları

4 bin metre civarındaki ağ Kızılcahamam

İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Ankara

Büyükşehir Belediyesi’nin barajın güvenliğinden

sorumlu Anfa Güvenlik ekipleriyle birlikte

toplandı.

Sıklıkla kontrol edilen barajda 18 Nisan 2020

Cumartesi (Bugün) öğlen saatlerinde Anfa

Güvenlik personelinin rutin yapmış olduğu

kontroller esnasında fark edilen ağlar İlçe

Müdürlüğü kontrol ekiplerinin de gelmesiyle

yaklaşık dört saatlik bir çalışma sonrasında

sudan toplanarak ağlara takılan balıklar canlı

olarak suya iade edilmiştir.

15 Nisan 2020 Çarşamba günü Ankara İl Tarım

ve Orman Müdürlüğü ile ASOF’un çalışmaları

sonrasında toplanan yaklaşık 2 bin metre ağdan

sonra bugün Anfa Güvenlik ve Kızılcahamam

İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerince toplanan

4 bin metre ağ ile yasadışı avcılara Ankara’da

büyük bir darbe daha vurulmuş oldu.

Bugün büyük özveri ile sürdürülebilirlik mücadelesi

veren Ankara Büyükşehir Belediyesi,

Anfa Güvenlik personeli ile Kızılcahamam İlçe

Tarım ve Orman Müdürlüğü, Su Ürünleri Kontrolünden

Sorumlu Personellerine teşekkürlerimizi

sunuyoruz.

Avına ve avlağına değer veren, onları koruyan

tüm doğa âşıklarına rast gelsin.

Amatör ve Sportif Olta Balıkçılığı Federasyonu

ASOF Yönetim Kurulu Başkanı.

M.Serkan İNANÇ

ASOF olarak geçtiğimiz hafta içerisinde

Covid-19 Virüs salgını sebebiyle alınan kararlardan

sonra sahadan uzaklaşan doğa aşığı olta

balıkçılarının yokluğunda yasadışı faaliyetlerin

yoğunluk kazandığını Kızılcahamam İlçe

Müdürlüğü’nü arayarak bildirmiş özellikle hafta

sonlarına dikkat edilmesini rica etmiştik.

76


KONYA ALTINAPA BARAJI’NA YASA DIŞI AVCILAR TARAFINDAN ATILAN AĞLAR 12

SAATLİK BİR ÇALIŞMA İLE TOPLANDI.

Dünya genelinde etkili olan COVID-19 virüs salgınından dolayı İlimizde alınan tedbirler

kapsamında 17 Nisan 2020 Cuma akşamı 24:00 ile 19 Nisan 2020 Pazar akşamı 24:00 saatleri

arasında uygulanan sokağa çıkma yasağını fırsat bilerek, Polis ve Jandarma kontrol noktalarının

olmadığı dağ yollarını kullanarak Altınapa Barajı’na ulaşan katliamcılar tarafından baraj sularına

bırakılan ağlar 12 saatlik bir çalışma sonrasında toplandı.

Sıklıkla kontrol edilen Baraj’da 18 Nisan 2020 Cumartesi (Dün) akşam 18:00’da başlayan ve 19

Nisan 2020 Pazar günü (Bugün) 06:00 da sona eren; KOSKİ | Konya Su ve Kanalizasyon İdaresi

Güvenlik Görevlilerinin bilgisi dahilinde, KONYA Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü

Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü personeli ve AVRASYA Federasyonu ile KAOBDER iş

birliği ile yapılan rutin kontrollerde güvenlik kameralarının görüş açıları dışında kalan, sık ağaç

ve çalılık olan 10 farklı bölgede sahipsiz 2.400 metre misina ağ baraj sularından toplanarak, ağlara

canlı olarak takılan balıklar suya iade edilmiştir.

Büyük bir özveri ile sürdürülebilirlik mücadelesi veren Federasyonumuz ve bağlı Derneklerinin

çıkarsız bu anlamlı mücadelesinde çeşitli imkansızlıklara rağmen bizleri yanlız bırakmayan, aldığı

görev ve sorumlulukları yerine getiren; tüm Kurum ve Kuruluşlar ile perde arkasında isimleri hiç

bilinmeyen, esamesi okunmayan, farklı destekler veren gönül birlikteliği yapmış olduğum tüm arkadaşlarıma

çok teşekkür ediyor, herkesin bir an evvel sağlıklı günlere kavuşmasını diliyorum.

İlhan BAL

AVRASYA Amatör ve Sportif Olta Balıkçılığı Federasyonu

Yönetim Kurulu Başkanı

Mart/Nisan

77


SAZAN VE DİĞER BAZI TÜRLERİN AV YASAĞI BAŞLADI! !!

Sazangiller türü balıklar için av yasaklarının 15 Mart’ta başladi.ABAF Göl, gölet ve akarsularda

sazan, yayın, tatlı su kefali, kadife ve şiraz türü balıkların 15 Mart 15 Haziran tarihleri arasında

avlanmasının yasak olduğunu bildirdi. Av yasaklarının amacının balık stoklarının yok olmasını

önlemek olduğunu belirten ABAF, avcıları yasaklara uymaya davet etti. Gıda Tarım ve Hayvancılık

Bakanlığı Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ‘nün 4/2 Numaralı Sportif Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını

düzenleyen tebliğ hükümlerine göre yasakların uygulandığını belirten ABAF, 15 Mart’ta başlayan

av yasakları 15 Haziran’da sona erecek. Yasak; Amasya, Aksaray, Afyon, Ankara, Balıkesir, Bartın,

Bolu, Burdur, Bursa Bilecik, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, İstanbul, Isparta,

Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir,

Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova, Zonguldak illerini kapsıyor.

Sucul yaşam son yıllarda çeşitli etkenler yüzünden baskı altında. Özellikle üreme dönemlerinde

balıkların rahat bırakılması gerekiyor. Sazangiller sınıfı balıklar ülkemiz iç sularındaki balık

popülasyonunun çok büyük bir bölümünü oluşturuyor. Bu yasak dönem balık popülasyonlarının

devamı için çok önemli. Biz dernegimize bağlı tüm üyelerimizi bilgilendirdik. Tüm halkimizi yasaklara

uymaya çağırıyoruz.

ABAF - Amatör Balıkçılık Federasyonu Başkanı

Engin UZTÜRK

78


Mart/Nisan

79


80

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!