Oltacı Mart Nisan Dergi 2020 sayı 109(BASKI)
Mart/Nisan1
- Page 2 and 3: Oltacı Dergisi - MART/NİSAN 2020
- Page 4 and 5: Evvela selamlar dostlarKadir AKAR4
- Page 6 and 7: Yıllardır beklediğim abanticusav
- Page 8 and 9: den 10 saniye sonra bir abanticusun
- Page 10 and 11: BUZ GİBİ SOĞUKTABARAKÜDALAR İL
- Page 12 and 13: 130 km uzaktaki meramıza sonunda v
- Page 14 and 15: 14
- Page 16 and 17: 16
- Page 18 and 19: üretmişler ve benimde kullandığ
- Page 20 and 21: Bir makarada 60 yıllık birikimin
- Page 22 and 23: EVDEYİZ KARANTİNADAYIZBüyükşeh
- Page 24 and 25: 24
- Page 26 and 27: Avcılık ve Alabalık ÜstüneBura
- Page 28 and 29: 3. Altın Kanca AmatörOlta Balık
- Page 30 and 31: 30ra’dan beraber gitme planların
- Page 32 and 33: İkinci etapta tutulan balık sayı
- Page 34 and 35: Kemal HESAPCI Züber - ANTALYAAdnan
- Page 36 and 37: İhtimalÇanakkale - Uzun bir arada
- Page 38 and 39: bir umut ışığı doğdu. Sabah e
- Page 40 and 41: 40
- Page 42 and 43: LRF AvındaKamışTercihiAlper Sert
- Page 44 and 45: Nedense avcı olup da balıkçıolm
- Page 46 and 47: VUSLATBirol TANGUTSeni avuçlarımd
- Page 48 and 49: rımız tehlike altında. Belki ara
- Page 50 and 51: 50
Mart/Nisan
1
Oltacı Dergisi - MART/NİSAN 2020 • Sayı: 109-110
Dereden Okyanusa Amatör Sportif Balıkçılık Dergisi
28
İÇİNDEKİLER
Evvela Selamlar Dostlar
Kadir AKAR 4
Buz Gibi Soğukta
Baraküdalar İle Dans
Tolga ÇALIM 10
Alabalık Kültürü
Onur Fırat POLAT 15
Evdeyiz Karantinadayız
Tolga YÜCEBAŞ 22
Avcılık ve Alabalık Üstüne
Burak KALAÇ 26
Altın Kanca Amatör
Olta Balıkçıları Turnavası
Tunç ÇATALOĞLU 28
Sizin Trofeleriniz
Kadir AKAR 34
İhtimal
Altay Tuna POLAT 36
LRF Avında Kamış Tercihi
Alper SERTTAŞ 42
10
26
Dereden Okyanusa Amatör Sportif Balıkçılık Dergisi
Yönetim Yeri: Dörtrenk Yayın Tanıtım
Matbaacılık Ticaret Limited Şirketi
Kazım Karabekir Cad. 85/7 İskitler / ANKARA
Tel-Fax: 0312 230 41 82
kamilucbas.com - kamilucbas@gmail.com
Reklam ve Halkla İlişkiler:
Ali İhsan ÜÇBAŞ - 0544 341 40 82
avdogaoltacidergisi@gmail.com
2
KATKIDA BULUNANLAR: Türker SÜMER •Tolga ÇALIM • Tunç ÇATALOĞLU • Tolga YÜCEBAŞ • Rıza
BALCI • Tarık ERSAL • Ercan KARA • Onur Fırat POLAT• Kadir AKAR • Altay Tuna POLAT • Yücel
CANVAR • Necmi FİDAN • Murat YAREN • Hristo YUVANIDIS • Ümit METİN • Mustafa ÜÇBAŞ •
Muvaffak İŞMEN • Burak KALAÇ • Cem LİMAN • Şeyhmus ÇELİK • Orhan KÜÇÜKBİÇMEN • İshak
BALLICA • Nedim İNAL • Murat AYÇE • Osman DEMİRTAŞ • Emre Can ÜÇBAŞ • Ayhan ŞAHİN •
Funda ELÇİ •Onur AKÇAY • Bülent GÜNER • Birol BABADAĞLI • Birol TANKUT • Ümit SEZGİN •
Çetin DİKİCİ • Oktay AYÇAKMAK • Sinan IŞILDAK • Nejat ÜNER • M. Erhan ÖZEN • Mustafa
ÖZKAN • Alper SERTTAŞ• Amil ÜÇBAŞ • Kaan KUZUCU • Turgay İNANÇ• Ferda ÇAKICI • Erkut
DEMİREL • Serkan İNANÇ • Ergün ALTUNTAŞ • Tayyar ÇELİK • Erhan DOĞAN
İmtiyaz Sahibi: Dörtrenk Yayın Tanıtım
Matbaacılık Ltd. Şti.
İdari ve Teknik Sorumlu: Tevfik ÜÇBAŞ
Sorumlu Yazı İşleri Müd. : Tevfik ÜÇBAŞ
Yayın Danışmanı: Tunç ÇATALOĞLU
Basım Tarihi: Nisan 2020
Basım Yeri: Dörtrenk Yayın Tanıtım
Matbaacılık Tic. Ltd. Şti.
Kazım Karabekir Cad. 85/7 İskitler/ANKARA
Tel:0312 230 41 82 • 0544 341 40 82
Tasarım: Mustafa ÜÇBAŞ
Hukuk Müşaviri: Avukat Onur KESKİN
Yayın Türü: Aylık Yerel Süreli Yayın
Yıllık Abone Bedeli: 180 TL
Editörden...
Hem Avcı Hem De
Balıkçı Olmak
Hristo YUVANIDIS 44
Vuslat
Birol TANGUT 46
Kirvenin Mercan Alaları
Onur AKÇAY 52
Eğriliman Günlüğü
Bülent GÜNER 58
Ukrayna’da Balık Avı
Cenk NAYIR 62
62
2020 Alabalık Sezon Açılışı
Seyhan Alası
Tayyar ÇELİK 68
Biz Avlanmaya Ne Zaman
Gidecegiz?
Servet YENERER 72
52
Sevgili Avcı Dostlar; Avdoğa dergisi ve Oltacı dergisi olarak
içinde bulunduğumuz bu karantinalı, izole vaziyette önlemler
dahilinde de olsa 30 yıldır avcı, atıcı, balıkçı, doğaseverin yanında
olan bizler dergilerimizi sizlere ulaştırmak için yazarlarımız ve
teknik ekibimizin fedakarlıklarıyla özveri ile çalışmaya devam
ediyoruz. Bizler bu fedakarlıkları göstererek evlerinizde kaldığınız
bu dönemde daha çok okuma imkanına sahip olduğunuzu bilerek
tün zorluklara rağmen dergilerimizi sizlere ulaştırmaya çalışıyoruz.
Bu dönemde sektör üreticileri, toptancı ve av bayileri ekonominin
neredeyse durma aşamasına geldiğini yaşayanlar olarak, bizlerinde
sizlerden beklentilerimiz var, aboneliklerimizi zamanında yenilemenizi
ve yeni okurlar abonelikler konusunda katkı sağlamanızı rica ediyoruz.
Tüm dünyayı ve ülkemizi de etkileyen korona covid -19 virüs salgını
yaşantımızı ve hayata bakışımızı değiştirmeye devam ediyor. Dünya
genelinde hızla yayılan corona virüs vakası önlemleri dahilinde eğitim,
iş ve sosyal yaşantımızı alt üst etmiş durumda. Bununla birlikte yeni bir
dönem yaşıyoruz. Bu dönemde izole vaziyette evlerimizde tedbirlerimizi
alarak iş ve yaşam mücadelesi imkanlar dahilinde vermeye çalışıyoruz.
Durum böyle olunca sosyal faaliyetler, hobilerimizi de mecburiyetten
ötelemiş bulunuyoruz. Avcı, atıcı, balıkçı doğaseverler olarak doğayla iç
içe yaşamaya alışmış bizlerin kendi, ve sevdiklerimizin sağlıkları için evde
kalmanın önemini anlayanlar olarak kurallara uyarak mümkün olduğunca
evdeyiz. Evde olmanın ve zaman açısından daha verimli geçirmek için de
bir imkan sağladığını düşünerek, sosyal medyayı kullanarak ve iletişim
araçlarıyla birlikte işbirliklerini geliştirip avcı, atıcı, balıkçı ve doğaseverler
ve sektör sorunlarını dile getirecek ortamlar sağlayıp daha önceleri
iş güç koşturmacası içinde gerekli zamanı ayıramadığımız konuların
geniş kitlelerle değerlendirip çözümleri konusunda fikir birliktelikleri
ve dayanışma imkanları sağlama fırsatını da değerlendirmeliyiz.
Konfederasyonlar, federasyonlar, dernekler ve sosyal medya
grupları öncülüklerinde her konunun irdelenmesi imkanını yaratmalıyız.
Bu ortamda en çok etkilenen sektörlerin başında gelen av ve
balıkçılık ürünleri üreticisi ve satıcılarıdır. Özellikle oltacı dostların
kurallara uyarak balık avına gidememesi nedeniyle binlerce bu işten
ekmeğini kazanan sektör temsilcileri av bayileri maddi anlamda
zarar görmelerine sebep olmaktadır. Amatör olta balıkçılığının yeni
belirlenecek kurallar dahilinde serbest bırakılmasını tabep etmeliyiz.
Avcı, balıkçı dostlarımızın bu dönemde birlik beraberlik anlayışı
içinde sektöründe ayakta kalması için imkanları dahilinde ileride
kullanabilecekleri malzemeleri alarak katkı sağlamalarını diliyoruz.
“BİRLİKTE DAHA DA GÜÇLÜYÜZ” Sağlıklı günler dileklerimle..
Saygı ve Sevgilerimle
Tevfik ÜÇBAŞ
Mart/Nisan
3
Evvela selamlar dostlar
Kadir AKAR
4
Oltacı Derggssne özel tüm ürünlerde
%10 nddrrm kodunuz.
“oltacc”
www.salmanavspor.com.tr
Müşterr HHzmetlerr : 0850 346 90 38
r n f o @ s a l m a n a v s p o r . c o m . t r
Anafartalar Mh. Çellk Cad. No:38/A Altındağ/Ankara
Mart/Nisan
5
Yıllardır beklediğim abanticus
avını sonunda gerçekleştirdim ve siz
OLTACI dostlarım ile bu güzel anıyı
paylaşmak istedim..Son zamanlarda
ülkede bir gerginlik ve soğuk hava
rüzgarları esiyordu.Malum corona
virüsü tüm dünyayı tehdit etmeye
başlamıştı.Tabi böyle zamanlarda
moralleri iyi tutmak olduğunu hepimiz
de iyi biliyoruz .Ve bir akşam
Ersin kardeşimden gelen bir telefon
ile ne zamandır beklediğimiz av için
yani Abanticuslar için plan yapmaya
başladık.Sevgili Yaşar Demir abimi
de plana eşlik etmesi için aradım ve 3
kişi olmuştuk.Planlar yapıldı ve gece
saat 4 te yola çıkmak için hazırlıklarımızı
tamamladık.Ersin kardeşim
zaman kaybı olmaması için o gece
bende kaldı ve sabah 4 te yola çıktık.
Heyecanlar tavan yapmıştı ne
zamandır beklediğimiz avı gerçekleştirmek
için gidiyorduk ve yolda
güzel bir kahvaltı yaptık ve yaklaşık
2.5 saatlik bir yoldan sonra avlağa
ulaştık. Merada kimsecikler yoktu
ve bu bizi çok mutlu etti ve sabahin
ışıklarinda başladık at çek yapmaya
2 saat boyunca hiç birimiz balık
alamadı. Benim bir tane güzel bir
abanticus kaçırmamı saymazsak.
Saatler ilerliyordu derken
Ersin kardesim biraz ilerleyip
şansini bente yakin yerde denemeye
karar verdi ki 5 dakika sonra Ersin
den bir ses yükseldi aldım aldım
diye seviniyordu.
Çok güzel bir abanticus kandırmıştı
yaklaşık 48 cm civarı bir balikti.
Bu bizi çok mutlu etmişti Ersin
kardeşimi tebrik ettik ve sonradan
gözüm karşı kıyıdaki bir yere odaklandı
ve Yaşar abim e oraya gitmemizi
ısrarla söyledim bunun üzerine
oda beni dinledi sagolsun ve karşı
kıyıya araç ile geçmeye karar verdik.
Ersin kardeşim kamp alanında
kalmayı tercih etti ve biz yola koyulduk.5
dakika sonra karşı kıyıya
ulaşmıştık ve hemen at çek yapmaya
başladık.
Yaşar abim yemini suyun içinde
bir dala taktı ve yem suda kalmıştı
hemen kutudan bir güzel jig çıkarıp
ona verdim ve ısrarla devam etmesini
söyledim derken 10 dakika geçmedi
çok güzel bir abanticus oltanın
ucunda sağa solahamleleryapmaya
başladı ve Yaşar abim aldım diye bağırdı
ve balığı kıyıya aldık çok güzel
bir abanticus kandırmayı başarmıştı
yaklaşık boyu 45 cm civarı idi ve çok
sevindik beni yakın dostlarım iyi bilir
yanimdaki insanların balıkyakalaması
beni her zaman mutlu etmiştir.
Aksi olduğu durumlar da eve geri
dönüşte onların çok mutsuz olmaları
çünkü beni çok üzer.Yaşar abime
devam etmesini bugün senin günün
dedim ve tekrardan a çek yapmaya
başladı.bende hala bir şey yoktu sabah
kaçırdığım abanticus dışında.
Aradan kısa bir süre geçti ve derken
Yaşar abim ikinci abanticus u da
kandırmayı başardı yaklaşık oda 45
cm civari gelmişti ve çok mutlu olmuştuk.Ve
bana döndü verdiğim jig
ı geri uzattı bunu kullan dedi ve ben
de ısrarla devam etmesini söyledim
çünkü ben nasibe inanırım.
Saatlerce at çek yapmamızın sonrasında
balıklardan hiç bir tepki yoktu
ve daha fazla zaman harcamadan
karşı kıyıda avımızı sonladırıp tekrardan
Ersin kardeşimin yanına geldik
ve onda da bir abanticus dışında
6
balık olmadığını öğrendik. Akşam
suyuna kalmayı çok istiyordum
çünkü içimden bir ses beni
bekleyen bir güzel bir abanticus
olduğunusöyluyordu.Ama eve
erken dönmemiz icap etti ve avı
sonlandırmak zorunda kalmıştık.Saat
4 e yaklaşmıştı ve yavaş
yavaş toplanmaya başlamıştık
suyun kenarında sağa sola bakıyordum
yaşar abi araba ya çıkmış
bizi bekliyordu.
Suyun kenarında yolda karşılaştığımız
furkan kardeşimi
gördüm ve yanına gittim.Abi var
mı bir şey diye sordu ona sabah
kaçırdığımı ve 1 tane Ersin
kardeşimin ve 2 tane de yaşar
abimin aldigini söylüyordum.
Furkan kardeşimde o gün güzel
abanticuslar kandırmıştı 2 kişi 6
tane balık yakalamışlardı onları
da tebrik ettim ve araba nın yanından
Yaşar abinin seslendiğini
duydum yola çikmamız gerekiyordu
ve tamam abi geliyorum
dedim ve çıkarken son bir atış
daha yapmak istedim ve yemi
tekrardan( strike Pro jg-005 Cyber
vibe 781 ) takıp son atışı mı
yaptım ve yemin suya düşmesin-
Mart/Nisan
7
den 10 saniye sonra bir abanticus
un yemi aldığını ve sağa sola zıpladigini
suyun üstünde görünce
bir anda işte bu dedim bekledigim
o abanticus oltanın ucundaydı
artık ve mücadele başlamıştı
balık oldukça büyüktü yanımda
duran furkan kardeşim abi çok
büyük balik dedi ve fırladı yanıma
hemen eline bir kepçe aldı ve
balığı almak için suya yanaştı ve
balık hala güçlü bir şekilde çırpınıyor
ve kendisini otun içine sokmaya
çalışıyordu bir an kaçacak
diye düşünmedim değil.
Ve sonunda balık kepçedeydi
çok mutlu olmuştum günün balığını
yakalamıştım çünkü yaklaşık
53 cm geldi tam bir Trofeydi.
Baliği kenarı aldıktan sonra
resimlerini çekip arabaya doğru
çıktım ve bir avımız daha son bulmuştu
ve yola koyulduk ve çok
güzel bir gün geçirmiştik ve eve
mutlu bir şekilde dönüyorduk...
Avına saygı duyan herkese
Rastgele Dostlar ...
Ömür boyu Rastgele...
TK Kadir AKAR
8
Mart/Nisan
9
BUZ GİBİ SOĞUKTA
BARAKÜDALAR İLE DANS
Tolga ÇALIM
10
Herkes merhaba değerli Oltacı
ailem...
Öncelikle bu zor günlerde
Ülkemizin koronavirüs illetinden
en kısa zamanda kurtulmasını
bütün içtenlikle diliyor
ve hergün dua ediyorum.
Özellikle biz balıkçıların bir
numaralı düşmanı haline gelen
virüsten tez zamanda kurtulma
dileklerimizle #EvdeKalTürkiyem
Size anlatacağım bu öykü
aşırı içtenlik ve samimiyet içerir.
Balıkçılık nedir ? Balıkçılık
sadece gidip orada balığı tutup
sonra tekrar eve dönmek
midir.. Yoksa balıkçılık rekabet
yada birileriyle çekişmek midir?
Bana göre bunların hiçbiri
değil. Kendi dünyamın penceresinden
size Balıkçılığın kısaca
açıklamasını yapayım .
Balıkçılık ; bir tutkudur , bir
yaşam felsefesidir , hangi disiplinle
olursa olsun hangi ekipmanla
tutulursa tutulsun tutulan
balıktan keyif duymaktır
, balıkçılık sportif doğal yaşamdır
, yeri geldiğinde alıkoyma
yapıldığı gibi aynı zamanda geri
salınımını eli titremeden yapabilmektir
, balıkçılık yaptığın
işten keyif almaktır , doğada
mangal yakıp doğanın sesini
dinlemektir , yeri geldiğinde
kuş sesleri eşliğinde tatlı uykuya
dalıp yeri geldiğinde böcekler
tarafından ısırılmaktır ,
kayalardan atlayıp gerekirse
suda yüzmektir , ne kadar boş
dönersen dön pes etmemektir
yılmamaktır , av badilerinle
dostlarınla yardımlaşmaktır
onlara kepçe tutup kakıç vurmaktır
ve bunu yaparken onlardan
daha çok sevinmektir ,
kısacası BALIKÇILIK kendini
bozmadan doğal kalabilmektir.
Gelelim hikayemize…
Ev arkadaşım Ferdi abim ve aile
dostumuz Kasım abimle buz gibi
soğukta predatör balıklardan
baraküdaların peşine düşmeye
karar vermiştik. Az gidip uz gittikten
sonra evimizden yaklaşık
Mart/Nisan
11
130 km uzaktaki meramıza sonunda varmıştık.
Abiler spin takımlarını getirdiler bense spin ve
shorejig ekipmanlarımla birlikte inecektim meraya
.Havada öyle bir soğuk vardı ki nefes alış
verişimizde ağzımızdan çıkan hava , havada donuyordu
adeta o derece keskin bir soğuk vardı.
İçimizi ısıtması adına içeceklerimizide alıp meranın
yolunu tuttuk , yaklaşık 20 dakika sonra
meraya vardığımızda ekipmanlarımızı yerli
yerince koyup takımlarımızı açmaya başladık
ve ısınma turu niyetiyle atışlara başladık.
Bir iki bir iki derken yarım saat içinde bırak vuruşu
takip bile olmayınca tekrar kayalara oturup dinlenmeye
karar verdik ve içimizi ısıtmaya devam,
hava aydınlanmasına yarım saat vardı ve haydi
abiler saat yavaş yavaş geliyor diyip bizimkileri
gazlamamla başladı herşey . Kasım abiyle ben
aynı kayaya , Ferdi abi ise yanımızdaki yüksekte
duran kayada gardını almış ve atışlara başlamıştı
. At çek at çek derken ilk balığını Kasım abi 17
cm lik beyaz dalarlı sahtesine bindirmişti bile ,
tabiki kepçelemek büyük bir gururla bana düştü
. Arkasından hemen bir tane daha bindirdi bu
sefer 14 cm lik limon sahtesiyle ve hemen ardından
bende bindirdim 13 cm lik limon sahtemle.
Bizden biraz uzak kalan Ferdi abimde limon
sahtesiyle bindirmişti ve kiloluk güzel boy
baraküdalar etrafımızı çevirmişti adeta .Akın akın
geliyorlardı sahtelerinizi kopartacağız dercesine.
Merada tanıştığımız bizden hariç üç kişi daha
vardı lakin onlarda çok bir hareket olmamış olsa
gerek gün sonu üç balıkla avı tamamlamışlardı.
Ben ise o güzel anları kameraya kaydedip
hem kendime hem de Kasım abime kepçecilik
yapıyordum Ferdi abi ise bizden uzakta
olduğu için tek başına kendi işini hallediyordu
(hoppp kaldır kayada balık Türk usulü )
Gün sonunda tam tamına 10 adet predatör
Baraküdayı kıyıya almıştık kaçanlar göçenler
hariç tabi. Balığa gitmeden önce akşama misafirim
var 10 tane tutmamız lazım diyip espiri
yapan Kasım abimin espiriside gerçeğe
dönmüştü ve dönüş yolunda bundan sonra
hep böyle dileklerde bulunalım diye de kendi
aramızda kahkaha eşliğinde sohbet ettik.
Benim bulunduğum diğer kareler başka
av günlerine aittir ve onların hey-
12
canı da bizim o gün yaşadığımız heycan
kadar vardır desek yeridir arkadaşlar.
Gün sonunda güzel bir kahvaltı , doğanın
sesini dinlemek , kömür ateşinde kestane , sahanda
yumurta keyfi unutamayacağımız güzel
anılar olarak hafızalarımızda yer aldı.
Oltanızın ucu KESKİN , Kalbinizin Temiz ve
Adımlarınızın SAĞLAM olması dileklerimle
Tolga ÇALIM /
Yazar , Molix saha elemanı , Youtuber , Veteriner
Hekim
Ekipman Bilgisi
Ben ; Makine : Penn conflict3000
Kamış : Apia Grandage 14-50gr
Sahte : Molix Audace130 (Pearl White orange ,
ghost french)
Ferdi abi ; Makine : Shimano ax4000
Kamış : Shimano Catana 10-40gr
Sahte : Molix Jugulojerk 180lc (Pearl White orange)
Kasım abi ; Makine : Shimano ax4000
Kamış : Shimano Catana 10-40 gr
Sahte : Kendo 17cm beyaz , Kendo 14cm limon
Mart/Nisan
13
14
ALABALIK KÜLTÜRÜ
Onur Fırat POLAT
Bir dönüm noktası, çok
uzun zaman geçmeden önce
Alabalıkçılığın bir kültür olduğunu
öğrendiğimde ve bunu
hissettiğimde, çevremde
gördüğüm ve hala görmeye devam
ettiklerim müdahale edebilemeyeceğim
bir haldeydi.
Bu konuyla ilgili çalışma yapanlar
ve bu konuya hayatını
adayan insanlarla tanıştım
daha sonraları, ama onların
dahi ömrü buna yetmeyecek
biliyordum. Hayallerdeki Alabalık
oltacılığı için adeta bir
sihirli değnek gerekiyordu.
Ben Japonların Alabalık
kültürünü hayranlıkla takip
ediyorum ve elimde bir sihirli
değnek olsaydı hiç tereddütsüz
bunu armağan ederdim bizim
camiamıza, gerek giyim kuşamları
gerek özenerek seçip kullandıkları
ekipmanları hiç de
binlerce liralar harcanan ürünler
değiller araştırınca göreceksiniz.
Bir Alabalık avcısı bu hobiye
nasıl başlamalı biraz bundan
bahsetmek istiyorum.
Alabalık Kültürünü benimsemeye
ve ruhunuzda hissetmeye
başladıysanız bu sizin hayatınızda
sosyal gelişiminizin
farklı bir biçimde şekillenmeye
başlayacağınızında habercisdir.
Öncelikle amacın balık yakalamanın
dışında doğayla
bütünleşmek olduğunun altını
çizelim ve alabalık yakalamak
için onu nerelerde bulacağımız
konusunun üzerine sıkı bir çalışma
yapmalarını tavsiye ederim.
Mart/Nisan
15
16
Alabalık ekipmanları
araştırırken ve bu ekipmanları
toplamaktan satın almaktan
ve üretmekten dahi heyecan
duyuyor ve keyif alıyorsanız
taşlar yerine oturuyor demektir.
Dünya genelinde Alabalık ekipmanları
standartları vardır
diyebilirim, çok çeşitli ve adını
dünyaya duyurmuş dev markaların
en özel ürünleri alabalık
grubundadır ve çok yakından
takip ettiğim sektördeki dev
markaların sahipleri özenerek
alabalık avını tercih etmektedir.
Alabalık avını layıkıyla yerine
getirmek için malzeme seçimi
konusunda dikkatli olmamız gerekiyor
zaten gördüğüm kadarıyla
işi uzaktan dahi takip eden
oltacılar ince eleyip sık dokuyor.
Alabalık avında kullanacağımız
sahteler arasında akla ilk gelen
sanırım Mepps markası olacak,
bu marka döner kaşıklarıyla
dünya çapında haklı bir üne
sahip, her ALA Balıkçının çantasında
olması bence şarttır.
Mepps markasının dışındada
döner kaşık üreten onlarca marka
var, çoğunu test etme ve kullanma
fırsatım oldu onlardanda
çantamıza ekleyebilir olmadık
yerlerde güzel balıklar kandırma
şansını yakalayabiliriz.
Evet gelelim benim alabalık
için favori sahtelerime, ben
genelde maket balık kullanmayı
seviyorum ve buna uzak
bakan bir çok arkadaşımızı
buna alıştırıp daha keyifli avlar
yapmalarını sağladım, Rapala
markasının Countdown
modelinin 3-5cm, suda batan
(sinking) modeli gerçekten
işin seyrini değiştiriyor.
Normal kaşıklardan tercih
ettiğim en efsane model ise
Acme little cleo bu modelin
3 ve 5 gr olanlarından bulursanız
renk ayrımı yapmadan
çantanıza ekleyin derim.
Bunların yanı sıra yine dünya
alabalık avcılarının sıklıkla tercih
ettiği, benimde yakinen takip
ettiğim ve kullandığım ITO
CRAFT markasının el yapımı
maket balıkları ve kaşıkları
inanın alabalıklara fısıldıyor.
El yapımı sahteler arasında
tercih ettiğim ve çok yakışıklı
alabalıklar kandırmayı başarabildiğim
yerli üretim bir marka
daha var TROUT LURE Dr.
Adil Çetin hocamızın ellerinden
sanat eserleri gerçekten
çantamızda olmayı hak ediyor.
Alabalık avında nasıl bir
olta makinası kullanmalıyız,
aslında makina konusunda
da ünlü markalar alabalık
avına özel makineler
Mart/Nisan
17
üretmişler ve benimde kullandığım
efsane modeller var.
Alabalık makinası bence
500-1000 yada 2000 kafa olmalı
daha büyük makinalar
gereksiz ağırlık olacaktır. Avlanacağımız
meraya göre makina
seçimimizi yapabiliriz.
Örneğin derede avlanıyorsak
500-1000 kafa olabilir, çok hızlı
akan bir derede avlanacaksak
devrini buna göre seçmeliyiz
tabiki bunlar ince detaylar.
Olta kamışı seçimimizi yaparkende
mutlaka özel bir alabalık
kamışı seçmekte fayda var,
en kötü ihtimal sert yada orta
sert bir kamış seçimi yapmalıyız
sebebini hemen belirteyim çok
yumuşak ve hassas bir kamış
kullanırsak balığı tasmalama,
iğneyi balığın ağzına oturtma
konusunda sürekli problem
yaşarız ama sert bir kamış
kullanırsak ufak bir hamleyle
iğne balığın ağzına oturur ve
sürekli balık kaçırmaktan kurtulmuş
oluruz bunun yanı sıra
sert kamış bize çok daha keyifli
avlar yaşatır en ufak kafa darbelerini
kamış çok esnemediği
için çok rahat hissederiz.
Bu av için kullanacağımız
uygun misina, benim tavsiyem
öncelikle ip misina olur
0.06mm ve 0.10mm olabilir
ve ucuna minimum 50cm
%100 fluorocarbon misinadan
beden yapmakta fayda var,
normal misinalarda ise fluorocarbon
kaplama 0.15 0.22
mm arası seçim yapabiliriz.
Misina seçimi yaparken atacağımız
yemlerin ağırlıklarında
göz önünde bulundurarak seçim
yapmakta fayda var. Sezona
Damgasını Vuran Alabalıklar...
Değerli dostum Mehmet ve
Aslan kardeşim Erdem ile birlikte
2020 Alabalık sezonunda
dev Abant alaları yakalayara devam
ediyoruz.
Oltacı dergisi aracılığıyla sizlere
sunma fırsatı bulduğum
bu fotoğrafları umarım beğenirsiniz...
Neredeyse 1 hafta boyunca
gecemizi gündüzümüze
kattık ve şükürler olsun hak ettiğimiz
güzelliklere kavuştuk.
Yakaladığımız doğal alabalıkların
hepsini fotoğrafladıktan
sonra ait olduğu yere doğasına
saldık. Avımızın videoları
#BalıkOyunları kanalımda...
Bu arada Alabalıkla ilgili genel
yazımın bir kısmını da sizlerlepaylaşmak
istiyorum.
18
Mart/Nisan
19
Bir makarada 60 yıllık birikimin eseri;
Japonya’da ürelen EXIST LT 2018, 60 yıllık Daiwa birikimini temsil etmektedir ve en son Daiwa teknolojilerinin bir yansımasıdır. Yeni LT
(Hafif ve Güçlü) konsepnin ve Monokok magnezyum gövdesinin mükemmel bir birleşimidir: dayanıklılık ve hafiflik arasındaki ideal denge.
20
Mart/Nisan
21
EVDEYİZ KARANTİNADAYIZ
Büyükşehirlere giriş çıkış yasaklarının
geldiği gece Kuşadası’ndaydık.
Sayın Cumhurbaşkanımız
ulusa sesleniyordu. “Bu gece yarısı
itibariyle, tedbir amaçlı Büyükşehirlere
giriş çıkışlar olmayacak”.
Biz de henüz kadehlerimizi almış
ve oturmuştuk. Ertesi günün balık
programını planlamaya başlamıştık.
Aman Allah’ım bende bir telaş,
evde ne var ne yoksa topladım.
Saat 21.00 gibi yola çıktık. Yaklaşık
bir buçuk saat sonra İzmir’de
evimizdeydik. Kuşadası’ndan getirdiklerimizi
yerlerine yerleştirmek
için torbaları açmaya başladık. İlk
açtığım torbadan çıkanı görünce
şok oldum ve katıla katıla gülmeye
başladım. Ben o panikle lavabo fırçasını
da getirmişim.
Avaz avaz bağırmak istiyorum,
Tolga diyor ki “sabır, bak karantina
günleri nasıl geçecek”. Öncesinde
Tolga YÜCEBAŞ
inanmamıştım ama geçiyor (henüz
3 gün oldu). Çoook mutsuzum.
Çünkü teknemizin bakımını
yeni bitirdik, denize kavuşturduk
daha bir kere meraları tanımak
için denize çıktık ki yasaklar geldi.
Eeee ne oldu? Maddi manevi her
şey bütün çaba, emek boşa gitti.
Ben bütün bunları düşünüp kendi
kendime söylenirken Tolga bir
tokat gibi vurdu yüzüme. “kendimize
gelelim ve geleceğe yatırım
yapalım. Hazırlıklar başlasın!”
Bütün malzemelerimiz Kuşadası’nda,
bir şekilde gidip almamız
lazım. Yasak olmasına
rağmen biz gene yollara düştük.
Bakalım ne maceralar yaşayacağız.
Yaşadıklarımızı sizlerle
de paylaşmak isterim. GİDEME-
DİK….
Eve geri döndük ve yeni malzemeler
alalım dedik. Birçok av ve
22
avcılık malzemesi satan yerler kapalıydı. Ama
sağ olsun Lahur Marin kapılarını özel olarak
açtı. Malzemelerimizi aldık ve deliler gibi beden
yapmaya başladık. Büyük iğneden küçük iğneye
kadar. Tolga özellikle jig asistlerini yeniledi.
Tabi bunun yanında her çeşit avımızda kullanacağımız
tüm takımlar fazlası ile hazırlandı. Katate
takımları, canlı yem takımları, yılandili tabir
edilen çipura takımları. Sanırım yaptığımız bedenler
iki yıl kadar bizi idare edecek. Özellikle
canlı kalamar ve canlı karides takımları denize
kavuştuğumuzda çok canlar yakacak gibi görünüyor.
Bu arada pastırma yapmayı da denemeye başladık.
Yapmayı denemediğimiz bir şey
kalmadı diye düşünüyorum. Bakalım bunun
sonu nereye varacak? Ben bilmiyorum. Bilen
varsa bana da söylesin
Hoşçakalın.
Mart/Nisan
23
24
Mart/Nisan
25
Avcılık ve Alabalık Üstüne
Burak KALAÇ
Çeşitli renkli (Alacalı), ”açık kestane”
olarak tarif edilir “Ala” kelimesinin
anlamı. Karışık renkli, açık
kahverengi balık. Bilimsel adı Salmo
Trutta, ama bizdeki formun tam
karşılığı coğrafi ayrımdan da yola
çıkarak Avrupa alabalığı olarak da
geçen Kahverengi Ala (Brown Trout).
Sportif balık avcılığının en gözde balığı.
Tüm dünyada onbinlerce insanı
büyülemiş, hayran bırakmış bir tür.
Pekiyi nedir bu balığın avını diğer
avlardan farklı kılan? Nedir bizleri
peşinden karlı dağlarda bu balığı
kovalamamıza sebep olan? Kendimi
bu balığa kaptırdığımı hissetiğimden
beri aklımda bu soru cümlesi önemli
bir yer kaplamıştı? Ben kendimce bu
soruya kişisel bir karşılık bulmuş gi-
26
biyim ama daha derinlerde akan kimi
daha köklü duyguların tanımına tercüman
olmak, insanın ancak zaman içinde
iç dünyasına yaptığı yolculuklardan
edindiği tecrübelerden de geçiyor sanırım.
Ve bu derin yolculuklara her çıkışınızda
elinizde sanki daha fazla soruyla
tekrar yüzeye çıkıyor gibisinizdir.
Dünyaya gelmiş olmayı gerçekleşmiş
bir olasılık olmaktan öteye götürmenin
gerekliliği ve bana tanınmış
belirsiz nefeslik sürede cismimi ”anlamlandırılacak
varlık” olarak algılamam
uzun bir zamanımı aldı. Bugün
belirli bir yaşa ulaşmış olarak yaptığım
bilinçdeki seçimlerimin “ben“i ifade ettiğini
daha derinden kavramış olmam
kendimi keşfim yolunda bana büyük
haz vermektedir. Bu seçimlerimden en
keyiflendiğim ise Alabalık avcılığımdır.
Sanırım pek çoklarımız gibi...
Bu seçimlerimin temelini teşkil
eden olguları sorguladığımda avcılık
ve alabalığın bencesinden şunlar çıkmaktadır;
“Avcılık eylemi” süreçlerle
ayrılır; av öncesi, av esnası ve sonrası
olarak. Öncesi ve sonrası sosyal paylaşım
yaratılabilinirken av esnası kişiye
özeldir. Avı ile karşılaşan modern
avcının o anki ruhsal yapısı sanki bu
safhada binlerce yıl önceki insanoğlunun
evrimleşmemiş genetik kodlamasının
yıllar sonraki dışa vurumu gibidir;
yabanileşir. Av o esnada herhangi bir
hayvandan öte duygular beselenen bir
varlıktır; gizlice buluşulan bir sevgili
misali. Tüm ruhsal ve bedensel mücadele,
sevgiliye belirli bir gizlilik ortamında ulaşma gayesiyle çekilmiş gibidir. Avcı avına yaklaştığında mevcut fiziksel
ve ruhsal formundan sıyrılıp sevgilinin bedenine teneffüs etme gayreti güder. Aslında avcının avına ulaşma başarısı
da ne kadar teneffüs ettiği ile orantılıdır. Bu öylesine bir durumdur ki avcının av esnasında esen bir meltem üst
yüzgeçlerini yalayıp geçer veya avcı ciğerlerinde su solumaktadır. Ve neticede her avcı sevgiliye karşı bencildir. Bu
bencillik sevgilinin paylaşılamaz olduğundandır. Av esnası, av ile avcının ruhsal bir ayini olup doğa sahnesindeki o iki
oyuncuya özeldir. Ve bu ayinin sonunda avın kanının akıtılmaması ise insanoğlunun en temel dürtülerinin bile terbiye
edildiğinin bir göstergesi gibidir.
Av ile avcının ilişkisiyle birlikte odaklanılan bir balık vardır; alabalık. Pekiyi buna sebep nedir? Acaba seçicilik sergilediğimiz
av hayvanının fizyolojik veya karakteristik özelliklerine mi özenilir, kendimizden bir parça mı buluruz? Nedir
kimisini sedece Sazan, kimisini Turna veya Alabalık avlamaya iten? Alabalığın mukavemeti, akıntıya karşı duruşu,
yaşam akışına karşı duruşumuzu mu simgeler? Zirvelerden doğan billur gibi tertemiz sularda süzülürcesine yüzen bu
balığı ulaşma eğilimimiz acaba içinde yaşadığımız çarpık ve bozulmuş modern dünyaya, tek dişi kalmış medeniyet
çarkına karşı duruşumuzun içgüdüsel dışavurumumudur? Belkide. Ama şu bir gerçek ki alabalık farklıdır. İnsanların
bu güzel yaratığa yaklaşımı da bu durumu belirginleştirmiştir; Kutsal kitaplarda cennet tasvirinde sedece alabalık
zirkedilir, Franz Schubert “alabalık” isimli kentet yazmıştır ve şair Yaşar MİRAÇ’ın da şiirinde dediği gibi hamsiyle eşdeğer
tatlısu balıkları içinde birtek alabalık dereden akraba olarak betimlenir. Özetle Karadeniz de de söylendiği gibi
“yakışıklı balıktır” vesselam.
Her balıkçıya bir gün bir alabalığın rastgelebilmesi dileğiyle…
Mart/Nisan
27
3. Altın Kanca Amatör
Olta Balıkçıları Turnuvası
AKOB-DER Başkanı Serkan Koç
telefon ile arayarak 08-09 Şubat’da
yapılacak olan 3. Altın Kanca Amatör
Olta Balıkçıları Turnuvasına Baş
Hakem olarak davet ettiğinde en
son Aralık ayında düzenlenen Golden
Leage Türkiye2019 da görev
aldığımı ve artık bu görevi gençlere
bırakmam gerektiğini belirtmeme
rağmen aralarından olmamı israrla
söyleyince ve Mersin ile birde gönül
bağı olunca, kuruluşundan beri yanlarında
olduğum derneği bu seferde
yalnız bırakmamak adına davetlerini
kabul ettim. Hakem Heyeti ben, Tuluhan
Torun (ÇUBADER) ve Serdar
Zini (OSABDER) oluştuğu için çok
memnundum zira iyi anlaşan bir
üçlü oluşmuştu. Saha hakemliğinin
organizasyonu ise Bülent Ercan ve
Doğu Akdeniz Surf Casting Grubu
üyeleri tarafından yapılmakta idi. 10
Saha hakemi ve 2 saha koordinatörü
Tunç ÇATALOĞLU
ile görev yapacaklardı ki bu biz masa
hakemlerini çok rahatlatacak bir sayı
idi.
Bu arada çok sevdiğim ve değer
verdiğim sevgili Nasuhi Albulak’ın
da Ana Sponsor PAN MARINE’nin baş
danışmanı olması ve onun da orada
konuk olması ayrı bir keyif olacaktı.
Ne zamandır sohbet etmemiştik.
Nasuhi Kaptan ile konuşup Anka-
28
a v b a
l i k m a r k e t
i m
BİZE
UĞRAMADAN
BALIĞA
ÇIKMAYINIZ
www.avbalikmarketim.com
Aradığınız Tüm Şeçkin
Marka ve Ürünler ile Hizmetinizdeyiz...
Turgay ve Alicansın İNANÇ
Av Tv - Programcı - Sunucu - Olta Balıkçılığı Koordinatörü
Yunus Emre Halk Çarşısı (ssk hastanesi karşısı) Açıkel Sk. 13. Peron No: 17-18 Dışkapı / ANKARA
T. 0312 311 42 41 G. 0535 764 13 18
Mart/Nisan 29
e-mail: guclulerav@hotmail.com www.avbalikmarketim.com Facebook\\Turgayinanç
30
ra’dan beraber gitme planlarını yapıp
6 Şubat için sözleştik. Gün geldiğinde
planlarımıza uygun olarak Ankara’da
buluşup Mersin’e doğru yola çıktık. Yolda
bol sohbet ve Nasuhi Kaptan’ın vaz
geçilmez hobisi kuş fotoğrafları ile neşe
içinde geçti. Akşamüstü Mersin’e sevgili
Serkan Koç’un ofisine vardık ve oradan
Nasuhi Kaptan’ın kalacağı otele geçtik.
Yarışma günü geldiğin de yarışmanın
yapılacağı geldiğim de hemen hemen
tüm hazırlıklar bitmiş gibiydi. Serkan
Başkan ve organizasyon ekibi her şeye
koşturuyorlar ellerinden geleni yapmaya
çalışıyorlardı. Yenişehir Belediyesinin
desteği ile kurulan Yarışma çadırında
yerimiz alıp gerekli düzenlemeleri yaparak
kayıt işlemlerini başlattık. Yarışmaya
başta Mersin olmak üzere Adana,
Antalya, Osmaniye, İstanbul, Kocaeli ve
çevre illerden gelen 95 takım kayıt yaptırıp
Kulvarlarını kura sonucu belirleyip
yerleştiler. İki etap halinde yapılacak
yarışma için her şey hazırdı, heyecan tırmanıp
doruk yapmıştı ki, başlama işareti
verildi. Hava koşulları mevsime göre
normal seyrediyordu. ilk 15-20 dakika
sakin geçmiş, çadırda keyifli sohbetler
başlamıştı ki ilk anons geldi. Yarışmanın
ilk balığı 20 cm lik Mırmır yakalanmış ve
kayıt için bildirilmişti.
Saatler içinde Levrek, Mırmır, Barbun,
Sargoz, Karakulak (Minekop) olmak
üzere farklı balıklar yakalandı. İlk
etabın sonuna doğru hava ayaza kesmiş,
soğuk başlamıştı. Ara verildiğin de (Saat
24 gibi) Mersin Büyükşehir Belediyesi
tarafından gönderilen Çorba aracından
dağıtılan nefis mercimek çorbası ikramı
herkesin içini ısıtmış, balık sohbetlerine
başlayan yarışmacıları gecenin hatta
son yılların en büyük sürprizi bekliyordu.
Hava sertleşmiş ve yağmur başlamıştı.
giderek soğuyan hava yıllar sonra
Mersin Davultepe sahil kesiminde uzun
yıllardır görünmeyen kar yağışını da
getirmişti. Resmen kar yağıyordu. Aynı
gün içinde bu kadar değişken bir havayı
kolay kolay yaşayamazdık. Kar yağışı
ile beraber biraz moralimiz bozulmuştu.
Yarışmacıların ayrılacağı yönünde bir
karamsarlık vardı hepimizde. Ama ikinci
etap başlayıp yarışma bitimine kadar
sadece 4 ekip yarışmadan çekildi ki
bunlardan ikisi bayanlardan oluşuyordu
Mart/Nisan
31
İkinci etapta tutulan balık sayısı
azalsa da yarışmacılar azim ile avlanmaya
devam ettiler, bu arada sıcak
içecek ve sucuk ikramı yapılmış yarışmacılara
doping sağlanmıştı. O gece
en çok beklenen şey kesinlikle ikram
edilen sıcak çay ve kahve olmuştur
herhalde. Sabah yarışma bitiminde
soğuk ve kar altında geçen zorlu yarışmanın
yorgunluğu tüm ekiplerin
yüzüne yansımakla beraber geçen
keyifli saatlerin mutluluğu da belli
oluyordu. Kısa süren bir değerlendirme
sonucu dereceye giren takımlar
belli olmuş ve tüm yarışmanın en heyecanlı
anı gelmişti. Dışarıda kurulu
platforma yapılacak olan ödül töreni
soğuktan dolayı Hakem çadırı içinde
yapılmak zorunda kalmış ve epey kalabalık
bir ortamda yapıldı.
PAN MARINE tarafından üretilen
teknenin 1.lik ödülü olarak verildiği
törene Mersin’de faaliyet gösteren Av
Bayiilerinin sponsorluklarında muhtelif
hediyelerin dağıtıldığı ödül töreni
bitimin de bizlere verilen hatıra
plaketlerinin dağıtımı ile bir yarışmayı
daha geride bıraktık.
Başta AKOB-DER Başkanı Serkan
Koç ve dernek üyelerine yaptıkları bu
başarılı organizasyon ve gösterdikleri
misafirperverlik için çok teşekkür
ediyorum.
Emeği geçen herkese de ayrıca bu
emeklerinden dolayı teşekkürler.
Başka yarışmalarda ve organizasyonlarda
görüşmek üzere hoşca kalın.
İğneleriniz keskin, misinalarınız
sağlam bahtınız açık olsun.
3.Altın Kanca Amatör Olta
Avcıları Turnuvasın da dereceye
giren takımlar;
1. Tekin Balıkçılık Cormoran
Team - Osmaniye
2. Baba Team - Antalya
3. Kocaeli Surfcasting
Derneği - Kocaeli
En Büyük Balık;
Engin Özkan
İscobder - İstanbul
32
Mart/Nisan
33
Kemal HESAPCI Züber - ANTALYA
Adnan KORKUSUZ Fırat Turnası - DİYARBAKIR
34
Ali YARALI Kırmızı Benekli Alabalık - KAHRAMANMARAŞ
Rıza BALCI Kum Lagosu - ANTALYA
Mikail KINALI Lagos - KUŞADASI
Fatih AÇAR Gökkuşağı Alabalığı - KARAMAN
Yusuf ÖZEN Sazan - ANKARA
Mart/Nisan 35
Murat AVKAYA Kırmızı Benekli Alabalık - ÇANKIRI
İhtimal
Çanakkale – Uzun bir aradan
sonra oltalarımızı hazırlayıp
Çanakkale’nin kristal
mavisi sularına doğru yola
çıktığımızda hedefimizde bu
sefer kıyıdan güzel balıklar yakalamak
vardı. Bu yüzden kıyı
avına odaklanacaktık. Dağların
arasından güneş doğarken
ve güne hoşça kal derken at
çek yaptık, ama ilk üç gün küçük
bir yazılı hani dışında ne
gelen vardı ne de giden. Bunun
üzerine bu civarlardaki tatlı su
meramızı da yoklamaya karar
verdik ve spin takımlarımızla
daha önce çok güzel turnalar
Altay Tuna POLAT
aldığımız yere doğru yola koyulduk.
Meraya geldiğimizde bizi
çok kuvvetli en az 25 knotluk
bir rüzgâr karşıladı. Kesinlikle
planda olmayan bu kötü hava
şartları yüzünden oltalarımızı
istediğimiz yerlere atamasak
da 4 takip ve 3 vuruş alıp öğlene
doğru avı sonlandırdık. Yine
balık alamamıştık. O günün
akşamı yanımızda getirdiğimiz
2 kg karidesle en azından
mercan avlarız diye düşünüp
daha önce güzel avlara imza
attığımız Mercan Kenan Kaptan’a
haber verdik. Fakat yine
kuvvetli poyraz ve zaman uygun
olmadığından dolayı denize
çıkamadık. O sırada başka
bir tekneyle çıkmayı planlasak
da motorun teknede olmaması
nedeniyle karidesleri yemli
avda kullanamayacağımızı
anladık. Biz de bunun üzerine
karidesleri LRF takımlarımızın
ucuna takıp liman çevresinde
isparilere merhaba dedik. Balıklar
çok küçük olduğundan
ve durmak bilmeyen poyraz
yüzünden avı sonlandırdık.
Avımızın son gününde Necmi
ve Selçuk ustaların beraber
ava çıkma önerisiyle bize de
36
Mart/Nisan
37
bir umut ışığı doğdu. Sabah erkenden
Vedat Kaptan’la çapari
avına çıkacaklardı. Bu fırsat
bunca başarısız av girişimden
sonra paha biçilemezdi. Sabah
5 buçukta limanda buluşup Vedat
Kaptan’ın teknesiyle açıldık
Çanakkale’nin kristal mavisi
gizem dolusu sularına. Hava
sakin, rüzgâr ortalama 6-7
knot hızında esiyordu. Açıklardaki
meramıza gidene kadar
sırtı çekmeye karar verdik ve
daha önce çok güzel balıklar
aldığımızı rapala husky jerk
deep diver’ı takımımızın ucuna
takıp alacakaranlıkta güneş
daha doğmadan sırtı çekmeye
başladık. Bir süre meraya doğru
ilerledikten sonra büyülü o
vuruş geldi. Balığı tasmalamamızla
çekmeye başlamamız
arasındaki boşluktan faydalanan
balık maalesef kurtulmayı
başarıp karanlık sularda kayboldu.
Bunun üzerine meraya
kadar sırtı çekmeye devam ettik
fakat başka vuruş alamadık.
Meraya geldiğimizde Selçuk
ustanın takımının ucuna Vedat
38
Kaptan’ın yaptığı çapariye takıp ava başladık. Çapari 20 iğneli olduğundan aktarma yöntemiyle
av yapıyorduk. Balıkları bir taraftan çekip iğneden çıkarmak için teknenin öbür tarafından kurşun
takıp yeniden aşağıya salıyorduk. Bu yöntemle bize ilk selam veren balıklar istavritler oldu. İri
boyları nedeniyle 4-5 tanesi birden takıma bindiğinde 400 gramlık kurşunun aşağıya inişini durdurabiliyorlardı.
Av hep aynı verimde geçmese de balığı genel olarak balık bulucumuz ve GPS’imiz
olmamasına rağmen bulmayı başardık.
İstavritlerin yanında onlara eşlik edip çapariye gelen uskumru kolyoz ve kupes balıkları da çaparinin
alt iğnelerini boş bırakmayan hanos balıklarıyla beraber livardaki istavritlerin yerlerini aldılar.
Avımız güneş iyice yükselene kadar saat 9’a kadar devam etti. Dönüş yolunda da yine sırtı
takımlarımızla rapala gezdirsek de meralarımızın üstünde şamandıra ve başka halatlara bağlı bir
sürü ilişken “cisim” olduğundan dolayı tam meralarımızın üzerine geçemedik.
Dönüş yolunda arkamızdan bizi takip eden küçük mavi rapalamıza da gelen giden olamadığı
için takımlarımızı topladık ve avımızı bitirip limana döndük. Bu Çanakkale maceramızda bir uskumru,
bir kolyoz, yirmi beş eşek istavriti, dokuz hanos, bir yazılı hani ve dört ispari yakalamış
olduk. Kuşkularımızı bir yana bırakıp balık tutmaya devam edeceğiz. Başkalarının belkilerini bir
yana bırakıp sevdiğimiz sularda ilerlemeye devam edeceğiz.
Bu avımızı gerçekleştirmemizdeki yardımlarından dolayı Necmi Usta’ya, Selçuk Usta’ya ve Vedat
Kaptan’a sonsuz teşekkürler.
Oltanız suda balığınız bol olsun.
Okuma Cortez 198cm 30-50Lbs+
Okuma Salina 3 10000
Kendo Dynema 8 Braid 0,28mm
Çapari + 400 Gram Kurşun
Okuma Sarasota 180cm 20-50lb
Okuma Azores Blue-4000
Sea Knight Monster W8 0,23mm + Take Akashi Fluorocarbon 0,50mm
Rapala Husky Jerk Deep 100 (Blue Sardine)
Okuma V-system 225cm 3-12g
Okuma Ceymar c-25 ( Spool: Okuma Inspira ISX-30b )
Kendo 0.08mm + Powerline Ultra Premium 0,25mm
Şamandıra + 0,22mm beden+ Sinek İğne + Karides
Savage Gear Salt CCS 260 cm 15-42g
Okuma Ceymar c-40
WFT Dynamix Pilk 0,12mm
Raiglon Power Accel Fluorocarbon Shock Leader 0,37mm
Hansen Pilgrim 22 g (Silver / Sardine)
Sayfalarımız:
•https://tr-tr.facebook.com/ATPFishing/
•https://atpfishing.blogspot.com.tr/
•https://www.instagram.com/atpfishing/
Mart/Nisan
39
40
Mart/Nisan
41
LRF Avında
Kamış
Tercihi
Alper Serttaş
Merhaba sevgili dostlar yaz dönemine
girdik. İletişim yolu ile en çok
sorulan sorulardan birincisi kamış
seçimi. Araştırdığım, gördüğüm ve
tecrübe edindiğim kriterleri sizleri
tek tek yazacağım. Yazıdan sonra da
umuyorum ki balık marketlerini bilginizle
terletecek ve bize marka model
sormadan kendi seçiminizi kendiniz
yapabileceksiniz.
Biliyoruz ki alt aralığı sıfırdan başlayan
ama üst aralığı 15’e kadar olan
bir çok lrf kamışı var. LRF ismini de
illa ki şu aralık diye sınırlandırmak
bana doğru gelmiyor. Öncelikle kriterimiz
atar aralığı olsun.
1- Atar Aralığı
Sıfırdan başlayıp 15 grama kadar
olan aralıkta bir çok lrf kamışı
mevcut. Burada hangisi daha doğru
dendiğinde aslında tek cevabı yok.
Hedefinizdeki balığa göre seçim yapmak
daha doğru. Ben bu konuda kamışları
ikiye ayırdım (kendimce tabi
ki): 0-14 gr gibi aralığı fazla olan kamışlar
ve 0,5-5 gr gibi aralığı az olan
kamışlar.
1.a. Aralığı büyük olan kamışlar
(0-14gr gibi): Bu kamışlardan ilki yani
aralığı fazla olan kamışlar için sert ve
kolay eğilmeyen kamışlar olduğunu
söyleyebilirim. Küçük vuruşları hisseder
miyim sorusu kafanıza takılmasın.
Her balık vuruşunu normal
şartlarda hissedebilirsiniz. Ama bu
kamışlar daha çok maket balık ve jig
kullanımına daha uygundur. Tabi ki
silikon da atabilirsiniz. Ama aralığı
düşük olanlar kadar iyi verim alamayabilirsiniz.
1.b. Aralığı az olan kamışlar (0,5-
5 gr gibi): Bu kamışlarda ise esneme
payı daha yüksek ve silikon&jighead
kombinasyonuna daha uygun diyebiliriz.
Aralığı azaldıkça hissiyat da artar.
Uçtan esneme yerine gövdeden
esner. Jig atmada yada maket balık
attığınızda sert kamış gibi verim alamayabilirsiniz.
Örneğin maket balığa
suda kıskandırma denilen ufak jerk
hareketini sert kamışla daha rahat
verirken yumuşak olan bu 0,5-5 gibi
aralıktaki kamışlarda zorlanabilirsiniz.
Genel olarak ikisi ile de jighead
silikon jig maket balık gibi tüm av
şekilleri yapılabilir. Hepsi balık tutar.
Ama genel olarak kamış yapılarını bu
iki başlıkta ayırdım.
2 -Solid veya Tubular uç: Kamışlar
solid yani dolgu uçlu ve tubular olmak
üzere ikiye ayrılmakta. Tubular
uç içi boş olan kamışlar aslında. Bu
teleskopik olarak kullandığımız oltaların
tümü tubular. Ama ucu dolgu vb
olabiliyor tabi. Solid için de en güzel
örnek tekne kamışları. İçi dolgu olan,
büyük bir trofede kolay kolay kırılmayıp
esneyen, çekme gücü yüksek
kamışlar.
LRF için ise bunu şöyle tanımladım:
Solid uçlu kamışlar esneme payı
yüksek ama vuruşu oltanın ucunda
hissettiren kamışlar ve tubular kamışlar
ise esneme payı biraz daha
düşük ve vuruşları bileğinizde hissettiren
kamışlar. Tubular ve solid uçlu
olup olmaması çok önem verdiğim
bir kriter değil. Fakat bilmenizde fayda
var. Favorite white bird 0,5-5gr ve
1-7 gr solid uçlu iken savagear 0,5-7
gr kamışı tubular uçludur. Ama ikisini
de aynı derece esnettim. Bu yüzden
çok takılmıyorum.
3- Kamış halka yapısı: Kamışların
halkası aslında her atışta sizin eriminizi
yani ne kadar mesafe attığı-
42
nızı etkileyen en önemli kriterlerden
biri. Halka kalitesi, halkaların kamışa
orantılı duruşu vb gibi bir çok küçük
kriteri bulunmakta.
Genellikle sekment yükselttikçe
Fuji series yada K - series gibi halkaların
yanında küçük yazılar göreceksiniz.
Bu da kamışın halkalarının kalitesini
gösterir.
4- Kamış boyu: 180cm ile 260 cm
arası bir çok LRF kamışı gördüm. Kullandığım
kamışın biri 210 cm iken
diğer 232 cm boyunda. Kamış boyu
nasıl seçilir? Bizim boyumuza göre
seçilir. Kısa boylu biri kısa kamış ile
rahat av yapabilirken uzun boylu bir
kişinin kolu neredeyse kamış kadar
olduğundan uzun kamış kullanması
daha verimli av yapmasını sağlar.
170 cm insan boyunun ortalama LRF
kamışı boyu 210-220 cm dir. Ama
eğer göl, dere gibi yerlerde avlanıyorsanız,
kamışınız bir ağacın dalına
takılma riski gibi riskler varsa 180 cm
gibi kısa kamışlar da tercih edebilirsiniz.
Ama denizde iseniz ve taşıma
sorununuz da yoksa 250-260cm bir
kamış da tercih edebilirsiniz. Kamış
boyu 220 cm üzerinde çıktıktan sonra
gördüğüm kamışların çoğunluğu sert
kamıştı.
Yani atar aralığı 0-10 gr gibi atar
aralığına sahipti. Bu da eğer aralığı
0,5-5 gr olup da 260cm kamış olsaydı
ufak bir darbeyi ememeyip kırılabilitesini
arttıracağı anlamına geldiği
için atar aralığı kamış boyu uzadığında
arttığını düşünüyorum.
Kamış Ağırlığına gelecek olursak
genellikle 210cm boy için 100 gr civarı
kamışların ideal olduğunu söylesem
de kamış uzadığında ağırlığın
da arttığını hesaba katmamız gerektiğinden
‘’şu aralık idealdir’’ diyemiyorum.
Genel olarak toparlayacak olursam,
alt aralığı sıfıra yakın (0-2 gr)
kamışlar tercih edilmesi LRF için
daha idealdir. 5-12 gibi bir kamış da
lrf aralığında fakat silikonları atarken
hissiyatı azaltacağı için size önerim
alt aralığının sıfıra yakın olması. Hassasiyet
arttıkça eğlence artar. Bu yüzden
alt aralığa önem veriyorum.
Kamış alırken boyuna, kalitesine,
halkasına baktıysanız artık gerisi
deneyim kazanmakta. Yazdıklarım
size sadece bu konuda yol gösterici
olabilir ama teorik olarak anlatıldığı
ile kalır. Kişisel olarak bir kamışı çok
beğenebilirim ama sizin tarzınız bu
kamışı beğenmeyebilir. Bu yüzden
hangi kamış olursa olsun tavsiyeler
üzerinden değil, elinize kamışı alıp
inceleyerek o kamışı satın alın.
Bir çok kamış kullansam da ben
sert ama atarken esneme payı yüksek
kamışları sevdim. Bu yüzden bu
sene sarıkanatları da LRF takımım ile
karşıladım. Edindiğim çıkarımların
sizlere yol göstermesi temennisiyle
sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşçakalın...
Mart/Nisan
43
Nedense avcı olup da balıkçı
olmayan veya balıkçı olup da avcı
olmayan çok az kişi vardır. Sadece
balığa veya sadece ava çıkanların
arasında da avda veya balıkta başlarına
gelen olumsuz bir olaydan
dolayı tövbe eden ve diğer etkinliğe
yönelen kişiler de az değildir.
Yalnız bunu vurgulamak gerekir
ki hemen hemen herkes için bu iki
etkinlikten biri daha ağır basmakta,
avcı için balıkçılık tali bir uğraşı, balıkçı
için ise avcılık tali bir uğraşıdır.
Yani avcı av olmadığı zaman balığa
çıkacak, balıkçı ise bir bıldırcın
fırtınasında veya deniz için uygun olmayan
bir günde tüfeğini kapıp dağların,
tepelerin yolunu tutacaktır.
Avcılıkta olduğu kadar, balıkçılıkta
da her balıkçının bir branşı vardır.
Amatör balıkçılığında da söz ettiğimize
göre oltacılığın branşları da az
değildir. Denizde olsun, gölde olsun,
derede olsun. Denizde kimisi devamlı
çapariye çıkar, kimisi uzun olta veya
kaşıkla devamlı hareket halinde,
kimisi de taş balıkları için saatlerce
hareketsiz demirli kalır. Gölde kimisi
devamlı ağır yolda gezer, kimisi sabit
durumda balığı bekler, derede de kimisi
sazanı, kimisi alabalığını bekler.
Bu branşların ustalarının ihtisasları
ise uzun senelerden sonra kazanılan
ihtisaslardır. Alabalık balıkçısı
gölgesini saklar, sazan balıkçısı sazanın
yakalanacağı ortamı hazırlar,
turna balıkçısı turnayı tahrik eder,
taş balığı balıkçısı balığı yanıltır, çapari
balıkçısı balığı oltasının peşine
koşturur.
Tıpkı üveyik avcısı gibi, ördek avcısı
gibi, çulluk avcısı gibi, bıldırcın
avcısı gibi…
Yazımın başında da belirttiğim
gibi her kara avcısı, bu deniz avlarıyla
ilgilenebilir, ava çıkamayacağı
zaman, denizde, gölde, derede hoş
vakit geçirebilir. Şansı yaver giderse
de yakalayacağı balıkların sayısı bu
balıkların ustalarının yakalayacakları
balıkların sayısına yaklaşabilir, geçebilir
de.
Böyle “tam amatör” bir balıkçıda
hemen hemen her balığın takımları
mevcut, her zaman her balığa hazırdır.
Ben şahsen bu şekilde hareket
ederim.
Çocukluğumu aklıma getirdiğimde
gözlerimin önünde avlaklar gelir.
Gerçekten de hayat derslerinden bile
önce avcılık derslerini aldım. Dedeme,
babama çantacılık yaptım, küçük
44
kalibreli tüfeklerle onlara arkadaşlık
ettim. Taa ki lise talebesiyken bir de
deniz tüfeği edindim. Hiç unutmam
o sene av mevsiminin kapalı olduğu
yazın Haziran-Temmuz aylarında bu
tüfekle balık avlıyordum. Saatlerce
suda kalıyordum. Eve geç dönüyordum.
Evdekiler de bunun çaresini aradılar,
buldularda. Sevdiğim, saydığım,
hürmet ettiğim yaşlı bir avcıyı
peşime taktılar, sudan çıktığımda
beni fırçalasın diye.
Nitekim de böle oldu. Yaşlı adam
denizden çıktığımı görünce yanıma
yaklaşarak;
- “Evladım nedir bu halin.
Ben de seni avcı biliyordum. Kendini
bu kadar ancak avda yoracaksın.
Bütün gücünü avda harcayacaksın.
Balıkla uğraşma demiyorum. Ancak
bu ikinci planda olsun” dedi.
Nitekim de böyle oldu.
Sakin bir denizde mercan-karagöz
balığı yakalamak, palamut çaparisinin
hemen hemen her kösteğini
doldurmak, denizde uzun oltanın
peşine lüferi, gölde kaşığın arkasına
turnayı koşturmak, derenin kenarından
ise kamışın misinasını derenin
sularına salmak, gelen balıkları derenin
sularında canlı olarak muhafaza
etmek. Sonra da bir ateş yakmak, balıkların
bir kısmını pişirmek.
Arkadaşlarımın arkadaşlığı eşliğinde
balıkları afiyetle yemek. Resmiyetten
uzak, çatalı, bıçağı tutma
kurallarından uzak, lüks koltuk olarak
iri taşları kullanarak.
Hayatım boyunca fotoğraflara
meraklı olmadığım için çok pişmanım.
En azından eşime dostuma gösterecek
zengin albümlerim olacaktı.
Anılarımı hayalimde yaşatıyorum.
Eski anılarım zaten aklımda. Yenileri
ise günlerce gözlerimin önündedir.
Mart/Nisan
45
VUSLAT
Birol TANGUT
Seni avuçlarımda eritmek için sevmedim
Sana özgürlük vadediyorum ey güzel
Gel yine kavuşalım kaldığımız yerden
Bir kez göreyim seni bir daha ki vuslata kadar
O bana yeter…
Selam sevgili okurlarım,
Alabalık sezonu 1 Mart’ta açıldı.
Ben de dağ taş gezip bu nadide canlıyla
tekrar buluştum. Kısa bir resim
faslının ardından ait olduğu ortama
iade ettim. Biliyorsunuz benim derdim
balık yemek değil. Fotoğraflık
bir iki balık yakalasam bana yetiyor.
Hele yanımda dostlarım da varsa
değme keyfine. Ne soğuk işliyor, ne
karlı dağlar. Bir kaç farklı dere gezip
sonunda bir tane de olsa alabalıkla
karşılaştım. Şimdi sezon başı olması
münasebetiyle biraz uzunca yazacağım
lütfen sonuna kadar okuyunuz
belki sizin de fikirleriniz değişir...
Bir alabalık deresine on metrelik
mesafede olan bir köy evinde doğmuşum.
Çocukluğum hep dere kenarında
geçti. Babam gurbette olduğu
için balıkçılığı babamdan öğrenemedim
ne yazık ki. Zaten onun da ilk
okuldan başlayan çalışma hayatı pek
de balık yakalamaya müsait değildi.
Kasnayı ilkokulda yakalamaya başladım.
Alabalık ise orta okulda ilgi
odağım oldu. İlk alabalığımı sanırım
lisenin ilk yılında yani 15 yaşımda ya-
46
kalayabildim. Yani alabalık avında 33
yılımı doldurdum. Ben limitlerin ve
kuralların olduğunu yirmi yıl sonra
anlayabildim. Tabi ki forumlar sayesinde
pek çok bilgi edindim. Ve bu
balığın benim kullandığım solucan,
kurt gibi yöntemlerin dışında farklı
yöntemlerle avlanılabildiğini öğrendim.
Zaten 2008 yılında da Akarsularda
doğal yemlerle alabalık avcılığı
yasaklandı. Ben de döner kaşıklarla
avcılığa başladım, ancak itiraf etmeliyim
ki solucandan ayrılmak da
çok zorlandım. Zira döner kaşıklarla
alabalık avcılığı ustalık istiyordu.
Bir avda 4-5 tane döner kaşığı dala
ağaca köklere takarak kaybettiğimi
biliyorum. Ancak zaman geçtikçe ve
evde de kovalara atış yaparak kendimi
geliştirdim. Ve bu yöntemin daha
önce avlandığım yöntemlerden çok
daha zevkli olduğunu gördüm.
Bugünün gençlerini bu açıdan
çok şanslı görüyorum. Zira zamanımız
bilgi çağı her türlü bilgiye çok
kolay ulaşabiliyorsunuz. Benim 33
yılda geldiğim noktaya genç arkadaşlarımız
araştırarak kendilerini
geliştirerek bir yılda gelebiliyorlar.
Ancak doğru bilgiye erişmeleri şartıyla…
Bende genç arkadaşlarımızın
bu yönde gelişimine katkı sağlamak
için videolar yayınlıyor ve sordukları
sorulara dilim döndüğünce cevaplamaya
çalışıyorum. Zira derelerimizde
ne kadar bilinçli avcı varsa o kadar az
illegal avcı var demektir. Zira şu anda
Anadolumuzun endemik türleri olan
alabalıklar derelerde hızla azalıyorlar
azalıyorlar. Gerek küresel ısınma
gerekse bilinçsizce yapılan HES’lerle
derelerin su debilerinde azalmalar
oldu. Tabi ki yurdumuzun çeşitli
bölgelerinde belki de onlarca farklı
türü bulunan alabalıklarımız bundan
olumsuz etkileniyor. Üzerine bir de
sadece et için yapılan avcılık olunca
dedelerimizin sadece suyun altına
sepet koyarak tuttukları alabalıkları
tutmak için biz bugün kilometrelerce
yol kat etmek ve kilometrelerce
yürümek zorunda kalıyoruz. Bilinçsizce
avlanma sonucu bazı derelerde
soyu tamamen tükenen bazılarında
ise can çekişmekte olan alabalıkla-
Mart/Nisan
47
rımız tehlike altında. Belki aranızda
bunu çoğaltmak devletin görevidir
diyenler olabilir. Evet devletimizin
bu konuda yürüttüğü bir politika
var; derelerden anaç toplayıp onları
yumurtlatıp yavrularını tekrar aynı
derelere bırakıyorlar. Ama inanın yetersiz
kalıyor zaten pek çok derede
toplayacak anaç bulamıyorlar. Eğer
biz balık avcıları olarak bu konuya
gereken ihtimamı göstermez isek
eğer biz elimizi taşın altına koymaz
isek inanın çocuklarımız bizim alabalık
yakaladığımız derelerde kurbağa
yakalayacak.
Pekala neler yapabiliriz; Öncelikle
çevremizde balık popülasyonu
azalan alabalık deresi var ise ki şu
şartlarda muhakkak vardır, BİMER’e
net üzerinden bir yazı yazıp derenin
durumunu anlatıp balıklandırılmasını
isteyebiliriz. Benim şimdiye kadar
yazdığım tüm yazılara telefonla geri
dönüş sağlandı. Madem devletimiz
böyle bir imkan sağlamış lütfen kullanalım.
Kendi sosyal medya hesabımız
üzerinden bu konuyla ilgili bir bilgi
paylaşımı yapıp çevremizdekileri bu
konuda bilgilenmesini sağlayabiliriz.
(alabalık avında sayı ve boy limitlerini
de belirterek)
Mümkün olduğunca doğal alabalıklarda
yakala bırak tarzı avlar yaparak
genç kardeşlerimizin özendirilmesini
sağlayabiliriz. İnanın balığı
salmak yemekten çok daha zevklidir…
Bir arkadaşımız limit üstü doğal
alabalığı alıkoydu diye ona kızamayız,
darılamayız, çünkü kurallar çerçevesinde
av yapıyor. Devletimiz ona
48
o imkanı vermiş, ancak kim ki limitleri
aşıyorsa ve uymuyorsa ben ona
amatör balıkçı demem bohçacı derim,
ki bu soyu tükenmek üzere olan
bir balık da sınır tanımadan yapılıyorsa
vay halimize… Zira o balık da
doğmamış çocukların hakkı var. Siz
kuralları çiğnemekle sadece kendi
vicdanınızı çiğnemiş olmuyor halkın
hukukunu da çiğniyorsunuz demektir…
Yarın HAKK’ın divanına varınca
şaşırmayın sonra…
Şimdi bazı arkadaşlarımız ama
illegal avcılar dereleri bitiriyor, biz
yakalamasak onlar yakalıyor diyebilir,
doğrudur ben de hak veriyorum,
ancak siz bunun olmaması için ne
yaptınız? Neler yapıyorsunuz? Ve onların
yerine sizin illegal avlanmanız
vicdanınızı hafifletiyor mu?...
Neyse bu konuda fazla uzun konuştum.
Ben bu sene de yine derelere
sadece doğal alabalıklarla resim
çektirmeye gidiyorum ve emin olun
en büyük amacım bilinçli bir neslin
yetişmesi ve çocuklarımıza balıklı
dereler bırakmak...
Umarım benim gibi düşünenlerin
sayısı çoğalır...
Ve umarım çocuklarımız da bu
balığı yakalamanın tadına varırlar...
Mart/Nisan
49
50
Mart/Nisan
51
Kirve’nin Mercan Alaları 1
Onur AKÇAY
2000’li yılların henüz başlarına
Adana Yumurtalık’ta bir enerji
santrali projesinin yapımında
çalışıyordum. Denize sıfır
projede bolca Levrek, Lüfer,
Çipura, Karagöz tuttuğumuz
zamanlardı.
Ama alabalık aklımızda yeni
yeni bütçe imkan fırsat bulabildiğimiz,
ustalardan bilgi
alışverişinin yayılmaya yeni
başladığı zamanlardı.
Bende o tarihlerde yaptığım
avların raporlarını resimlerini
derneğimizden önce kurulan
yahoo grubunda paylaşırdım.
O tarihlerde şirketin başka
bir projesinde bir yeni mezun
mühendisin işe alınmasına
yardım etmiştim, yolcu ederken
de gider gitmez araştıracaksın
bölgeyi, doğal alabalık varsa,
bana bilgi vereceksin diye tembih
etmiştim.
Çok geçmedi haber geldi,
gittik. İyi karşılandık, misafir
edildik, avımızı yaptık, güzel
insanlarla tanıştık. Ben yine av
raporumu ve resimlerimi grubumuzda
paylaşmıştım. Takip
eden günlerde bir mail geldi.
Bana bir dere ismi söyledi, oraya
gitmelisin mutlaka, balıkları
çok daha güzel ve değişiktir, diyordu.
Aylarca bölge ile ilgili bilgi
toplamaya, bilenlerden daha
önce oranın balığını avlayanlardan
bilgi almaya çalıştım. O dereye
mutlak gitmeliydim. Ama
elimdeki bilgiler iç açıcı değildi,
terör bölgesi olması nedeni ile
boşaltılmış köyler vardı, dağlarda
askerler terörü temizlemek
için operasyonlar sürüyordu.
Sevimsiz gergin bir ortamdı,
gitme diyorlardı, aklına getirme
diyorlardı.
Camiadaki eski tanıdıklardan
biri, benim bir tanıdığım
var, ona senden bahsettim, seni
götürecek, dedi bir telefon numarası
verdi. Aradım şahsı
anlattım derdimi, dedi ki ne
zaman istersen bekleriz, korkmana
çekinmene gerek yok,
ama gelmeden birkaç günönce
haber ver mutlaka…
Aradan aylar ve bir sezon
geçti, gideceğim, gitmeliyim,
gidemem, gitmemeliyim kafa
karışık. Aradım bana verilen
numarayı, dedim 2 gün sonra
geliyorum, bugün yola çıkıp
buraya geleceğim. Gel kardeşim
dedi. 2004 yılının baharında
52
yanıma eski çalışanlarımdan
birini alarak düştüm yola.
Şantiyeden önce avcı dostları
göreyim sohbet edeyim diye
mekanlarına uğradım. Anlattım
konuyu, yok gidemezsin gitmemelisin,
diyorlar başka bir şey
demiyorlar. Anlattıklarından tedirgin
olmamak mümkün değil.
Yanımda götürdüğüm
adamım, tedirgin, herkes tedirgin.
Akşamüstü aradım adamı
birkaç kez telefon kapalı, telefon
açılmıyor diye çocukların
yüzlerinde belli belirsiz bir tebessüm
oluyor. Malzemeleri
bir bir elden geçirelim, her şey
tamam tekrar topla çantaları
düzenle, derken makinelerden
biri makarayı sarmıyor, can sıkkın
kafa tedirgin, makinede bozuldu.
Gece 1’de nihayet telefonuma
cevap verdi, hazırım ben buradayım,
dedim. Sabah saat
7’de şurada bir araba bekleyecek,
silahlı 4 kişi olacak, ben
göreve çıktım, Van’dayım yarın
helikopterle döneceğim, avdan
sonra getirirler yanıma tanışırız,
dedi. Çocuklar tedirgin, silahlı
adamlar, helikopter diyor adam,
kim olduğunu ne iş yaptığını
bilmiyorum. Kafa iyice karıştı,
bir cesaret geliyor, sonra insanların
anlattıkları tembihleri geliyor.
En son keyif için doğa da
huzurlu vakit geçirmek için
yapıyoruz bu hobiyi, peşimde
silahlı korumalarla, dağlara kim
var, dağlarda ne olduğunu bilmediğimiz
bir durumda nasıl
keyifle alabalık tutulur ki, gitmiyoruz
tamam dedim çocuklara.
Aradım adamı iptal ettim, başka
bir zaman inşallah diye
sözleştik..
Yıl oldu 2018, aradan yıllar
geçmiş asla gidememişim, arada
haber alıyorum, gidenler
var, youtube videolarını koyanlar
var. Serpme ile tuttukları
balıkları, vadiden çıkaramadıkları
için taşıyamadıkları
için çuval çuval ölü balığı dereye
dökenler var, içinde adını sanını
bildiğim bana burayı ballandıra
ballandıra anlatan bölge insanı
tanıdıklar da var.
Anlatıyorsun anlamıyor, dinlemiyor,
serpme atmadık diyor,
yediğimiz kadar tuttuk, diyor.
Yalanın bini bin para. Üzülerek
yıllarca takip ettim. Bölgedeki
diğer derelerde avlanıyorum,
yine bölge insanı uzun zamandır
dostum olan bir Kuzu
dayım, var. Sürekli o dereden
o balıktan bahsederdi, en son
90’larda gitmiş.
O zamanlar sene de bir kez,
katırlarla iner bir hafta kalırlarmış,
anlattıklarına inanası
gelmez insanın. Yol yok diyor,
Mart/Nisan
53
katır lazım diyor, yüksek araba
olsa belki bir kısmına kadar gidilir
diyor, sonra şu kadar mesafe
yürümek lazım diyor da diyor.
Ama asla gidemiyoruz, koskoca
14-15 yıl geçmiş aradan. 2018
Nisanının son haftasında telefon
çalıyor baktım, benim Kuzu
dayı genelde aynı şeyleri tekrar
tekrar anlatır, yüz yıl önceki alabalık
avlarından tekrar tekrar
bahseder.
Selam sabah derken, benim
Kirve var dedi, 40 yıllık dostum,
onunla görüştüm seni arayacak,
ben gelemem zaten, oraları benden
iyi bilir, seni ona emanet
ederim, o götürecek seni, dedi.
Yarım saat geçmedi, telefon
çalıyor, Ben Kirve, Kuzu dayı
verdi numaranı, güzel… dedim
anlattım durum böyle böyle,
gideriz balık var tutarız, sıkıntı
yok dedi, yüksek araba lazım
dedi, bizdeki arabaları söyledim
hiçbirini beğenmedi, tamam
araba işi bende dedi.
Kalabalık sevmiyoruz dedim,
arabanın sahibi, ben birde siz
kaç kişiyseniz o kadar dedi, valla
biraz da huysuz geldi. Neyse 10
Dk da programı yaptık. Burak
abi ile görüştük, güne karar ver
dik, karşı tarafı bilgilendirdik.
Bir Nisan sabahı, atladık arabamıza
çıktık yola.
Buluşma yerine geldik, 2 emmi
bizi bekliyor, bahsettikleri yere
inmek zor çıkmak zor, nasıl
olacak kafada anında sorular
uçuşuyor, aman renk verme
Onur. İndik selam sabah, biri
80’lerde biri 60’larının sonunda
çok güler yüzlü hoşsohbet
ikidelikanlı.
Bizden heyecanlılar, Toyota
4Runner yükseltilmiş tam bir
av arabası hazır, eşyalarını yerleştirmişler,
belli ki deneyimli
ustalar, kamp için ekipmanları
da tastamam. Bu macera çok
keyifli olacak. Eksik gedik ne
varsa, ha birde bolcana şişeleri
de çarşıdan alıp yükledik. Yol
uzundu, sohbet güzel, yol güzel,
manzara hiç bitmiyor.
Alabalık avlarını, alabalıkları,
maceraları anlatıyorlar, keyfimiz
gıcır, hem manzaranın
hem muhabbettin tadını
sürüyoruz, dedim ya bizden
heyecanlılar.
Saatler sonra bir köyden çıktık,
başka yerleşim yok, 30-40 dakikaya
varırız, dediler. Toprak
yol ama rahat sıkıntısız, tepeleri
aşıyoruz, vadilerden çıkıyoruz,
54
her yer çok güzel, çok keyifli.
baya yol aldık, yolda bir çoban
uyardı, dereye inemezsiniz,
köylüler yolları kapattı, diye.
Bizim delikanlılar aldırmadı,
bile. Sonunda derin bir vadiye
inmeye başladık, yol bozuk, yol
denemez durumda ilerliyoruz,
güzel bir sürpriz de zaten bizi
bekliyormuş, belli ki köylüler
kepçe ile yolu kazmışlar, baştan
başa derin bir çukur, indik
arabadan mümkün değil hiçbir
araç geçemez, öyle kazmışlar.
Dere görünüyor, ama bayağı
aşağıda arazi çok dik ve orman
içi. Zor olacağını bilerek gelmiştik
değil mi? Arabaya uygun
kamp için uygun bir genişlik
tespit edip, yerleşmeye karar
verdik. Ateşti, çadırdı, kamp kurulurken
de vakit kaybettik,
akşam avı için çok zamanımızda
kalmadı, Kirve, Burak abi ve
ben daldık vadiye, atom dayıda
ben beklerim odun toplayım falan
kaldı kampta. eski bir patika
işimizi kolaylaştırdı, bu dik yamacı
çıkmak dönüşte baya zorlayacak
beni, Kirve benden hızlı
maşallah.
Dere kenarına vardık, dere denemez
daha büyük muhteşem bir
alabalık suyu, sık bitki örtüsü,
ağaç çok, suya çok girip çıkacağız,
belli ıslanacağız. İlk atışta
hemen bir tane ufaklık yapıştı,
10 cm kadar henüz ufak olduğu
için ayırt edici bir özelliği yok,
ikincide aynı hemen hemen,
100-150 mt kadar ilerledim
ki, parkur bitti, sudan karşıya
geçmek lazım, yoksa ilerleme
şansı yok.
Zamanda yok zaten, geriye
döndüm birkaç takip bir ufaklık
daha kendini gösterdi. O Kadar.
Burak abide aşağıdan bana doğ
ru gelmiş, onda da bir şey yok.
Sabah avına heves artık, toplandık
hadi kampa, yamacı
çıkıyoruz, yav başka bir araba
var, başkaları da gelmiş, bizim
kampa çok yakınlar gibi.
Kamp yerinde 2-3 kişi,
tanıdıklarıymış delikanlıların,
balık, avlamaya gelmişler onlarda,
aşağı, ineceklermiş, yolu
dolduralım aşağıda birlikte
kamp kuralım diyorlar, valla o
kadar kalabalığı sevmeyiz, yola
yardım edelim, Burak abi ve
Atom dayı ile gitti yardıma.
Kirve ile ben ateş başında sohbet,
muhabbet. Hava karardı,
diğerleri hala yolla uğraşıyor,
bir rüzgar esti, Kirvenin çadır
sabitlenmemiş karanlığa doğru
uçtu gitti, 50mt kadar aşağıda
ağaçlara takıldı, karanlık indim
karanlığa elimde baton kafada
fener, çadırı sürükleye sürükleye
dik yamacı tırmandım, tam
çadırı yerine bırakacağım nefes
nefeseyim, evlat gel dedi, başı-
Mart/Nisan
55
ma bir hal geldi, hallettik çadırı
çıkarttık işte. Yok o değil dedi,
elini gösterdi, baş parmağında
meppsin iğnesi, ucuda dışarı
çıkacak kadar girmiş. tam o arada
bizim ekip yol çalışmasını
bitirdi, araba aşağı gidiyor.
Burak abi geldi, iğneyi kesti,
iğnenin ucundan pense ile tutup
çıkardı, operasyonu başarı
ile tamamladı. Benim asla yapamayacağım
bir şey. Kamp ateşi
saatlerce süren güzel muhabbet
ile geceyi ettik.
Sabah suyuna alacakaranlıkta
indik, akşamki parkurda hareket
yok, dereyi geçmemiz lazım,
su derin debi yüksek, ben korkarım
böyle yerlerde, Burak abi
atladı gitti karşıya, ben geçemiyorum,
sever beni geri geldi, birlikte
geçtik karşıya. Önümüzde
geniş çok güzel büyük bir havuz
üç beş atış derken yapıştı benim
meppse güzel bir balık,
Burak abi ile hem güzelce resimledik,
hem güzelce kaydımızı
alıp suyuna geri salıverdik. Biraz
daha irice olduğu için yağ
yüzgeçlerindeki beneklerin
çokluğu farklılığını nihayet bize
gösterdi. Burak önde ben arkada,
ben önde Burak abi geride,
parkura devam ettik, ben 2 defa
da bu güzel balıktan yakalama
imkanı buldum, suyuna iade ettim.
Birkaç tane de vuruş aldım.
En son dar bir boğaza geldik,
Daha 2 saat olmamış parkur bitti
gibi görünüyor, o boğazdan asla
geçemeyiz, ben geri dönmeye
karar verdim, rüzgar çarpıyor
üstüm ıslak, üşüyorum.
Ateş yakayım dedim uygun
bir yerde, parkurun başına kadar
döndüm hemen hemen,
sigaralarım ıslanmış, çakmak
yanıyor Allah’tan, rüzgar almayan
bir kuytuya ateşi yaktım,
çalı çırpı topluyorum, ormanın
içinde merhaba diye biri çıktı
karşıma, valla dizlerimin bağı
çözüldü, (bölgenin geçmişi belli
anlatınlar kulağımda zaten)
yav korkma akşam ki diğer
ekiptenim ben dedi, var mı bir
şey yok dedim biz salıyoruz 3-4
tane 25 cm civarı tutup saldım,
sende var mı dedim, var abi
dedi meeps iş yapmaz biz yavru
balıkla tutuyoruz dedi, açtı
bohçasını 7-8 Alabalık 2’si limit
üstü gerisi 15 cm civarı balıklar,
ben biraz mırın kırın ettim, ama
işe yaramayacak biliyorum. 3
kişi de arkadan geliyormuş, vay
anasını boğazı da yüzerek geçip
gidebildikleri en son yere kadar
gidiyorlarmış, kişi başı 5-6 kg
tutarız abi dedi. Ben yanmayım
kimler yansın. Birkaç dal sigara
ikram etti Allah var, yoluna devam
etti.
Burak abide tutmuş 4-5 tane
resimlemiş, balığı gördük resimledik,
parkurda kısa, yerel
avcılarda var balık tutma
şansımız iyice azaldı, başka bir
yere ya da bölgeye geçelim diyerek,
geri döndük. Bizim Atom
dayı, durmamış o arada kahvaltı
sofrasını hazırlamış, odun
toplamış, adam da enerji hiç bitmiyor
arkadaş, karnımızı doyurup
gideceğimiz yeni bölge için
yola düştük…
Devamı gelecek sayıda…
56
Mart/Nisan
57
EĞRİLİMAN GÜNLÜĞÜ
Bülent GÜNER
Bir ay önceydi,henüz corona belası ülkemiz için mevzubahis değildi,,ama dünyada bilhassa
Çin de durum iyi değildi,İtalya da ise ilk günlerdi,,dört arkadaş bu durumu değerlendirmek istedik,,çünkü
bir daha balığa çıkamayabilirdik,, nitekim bu satırlarımı evde sokağa çıkma yasağı
fırsatıyla yazıyorum.
58
Balık avına dönecek olursak,
son günlerde iyi av veren Ildır
Eğriliman’a gitme fikri ağırlıkkazandı,Eğriliman
değince akla
bölgenin tanınmış kaptanı Eser
Işıkçı geliyor, kendisiyle hemen
irtibata geçtik ve uygun hava,
uygun gün konusunda anlaştık,
artık av gününe konsantre olmaktan
başka yapacak bir şey
yoktu.
Av günü gelmiş çatmıştı, ava
başlama saati olarak sabah 07.00
yi seçmiştik ,bölgeye gitmek için
05.00 de yola çıktık ,akşam biraz
yağmur yağmıştı yollar baya
ıslaktı, hele eğriliman yolunun
son 10 kilometresi yağmurların
açtığı derin çukurlarla doluydu,
ölü dalganın yarattığı bulantı
gibi midemiz alt üst olmuştu
yağmurdan sonra tertemiz çok
güzel dingin hava olur derler
deniz aynı öyleydi.Teknede son
hazırlıkları yaptıktan sonra
06.30 gibi denize açıldık.
İlk avlağımıza varmıştık, büyük
bir heyecanla yemlerimizi taktık
ve 80 metrede oltamızı suyla
buluşturduk, 5-10 dakika
geçmiştiki ılk balık sesi Işık
dan geldi 2 metrelik ince özel
kamışı çok güzel suya doğru iniş
çıkışlar yapıyordu bu durum
balığın porsiyon üstü olduğuna
işaretti, ve balık göründü çok
güzel porsiyon üstü fangiri yakalamıştı
Işık arkadaşımız, derken
ben, Şahin, kardeşim Levent
arka arkaya balıkları almıştık,
Levent yoğun işlerinden dolayı
pek balığa çıkmaya vakit bulamıyordu
ama en büyük fangiriyi
yakalamıştı, yaklaşık 1300
gr lık bir fangiri idi, el oltasıyla
büyük keyif alarak yakalamıştı
balığı.
Saatler çabuk geçiyordu, herkes
3-5 parça bir şeyler almıştı,
Mart/Nisan
59
öğlen vakti gelince balık biraz
kesmişti, arada tek tük mercanlar
gelmeye başlamıştı, bu arada
oltalarımızı istenmeyen müsafirler
ziyaret etmeye başladı, iri vatoz 3
kiloya yakın Müren ve küçük boy
mercanları denize iade etmiştik.
Akşam suyu olunca yine iri
balıklar boy göstermeye başladı,
bu sefer ege denizinin güzel balığı
Iskaterya arka arka gelmeye
başladı, küçük olanları iade edildi,
son iri balıkları aldıktan sonra
saat 18.00 gibi avı bitirdik.
Çok keyifli geçen ve güzel balıklar
tuttuğumuz bu av unutulmayan
avlar arasında yerini aldı, tüm
hobidaşlarımıza böyle güzel avlar
diliyor, iğneniz keskin oltanız
sağlam olsun diyorum.
60
Mart/Nisan
61
UKRAYNA’DA BALIK AVI
Cenk NAYIR
Başlığı gördüğünüzde hepinizin
bıyık altından Ukrayna’ya
gidip de balık mı avladın
diye hırzırca güldüğünü biliyorum.
Ancak her doğa sevdalısı
ve sürdürülebilir sportif balık
avcılığına gönül vermiş birisi
gördüğü her nehri bir avlak
olarak nitelemekten kaçınamaz.
Üstelik eşiniz zaten Ukraynalı
ise oraya gittiğinizde
balık avlamak için sorun yaşamazsınız.
Öncelikle biraz genel
bilgi vereyim. Ukraynalıların
verdiği isim ile Dnipro (Türkçesi
Dinyeper) nehri 2290 km
uzunluğunda Valday Dağlarından
doğup, Belarus üzerinden
Ukraynaya ulaşıyor. Desna
ırmağı ile birleştikten sonra
62
Mart/Nisan
63
gerçekten debisi yüksek,
geniş ve fazlasıyla
derin bir nehir halini
alıyor. Kiev’den geçtiği
bölgede Adana benzeri
bir görüntü oluşur.
Tıpkı Seyhan nehrinin
Adana’yı ikiye bölmesi
gibi Dnipro da şehri
ikiye böler. Nehir daha
sonra Polyova yakınlarından
güneye yönelip
Dnipropetrovski şehrinden
geçer ve Odessa
yakınlarından Karadenize
dökülür.
Nehirde kıyıdan
veya tekne ile balık
avlayabilmeniz için
64
önce izin belgesi almanız gerekiyor. Günlük balık
avlama tezkeresi adı verilen bu belge 200 grivni
(Yaklaşık 40 TL)karşılığında temin edilebilir. Bu
belgeyi kontrol sırasında ibraz etmek zorundasınız.
Belgesiz avlanmanın cidden ağır cezaları söz
konusu. Ayrıca tekne ile yapılan av sırasında can
yeleği bulundurma mecburiyetiniz de var. Devlet
kontrolü dışında sizi balığa götürenler de bu kurallara
uymanız konusunda ısrarcılar.
Gelelim av hikayemize ; Asıl niyetim aralık
ayında buz tutmuş göl yüzeyinde delik açarak av
yapmak olsa da buz kalınlığının güvenli olmaması
nedeniyle av hevesim haziran ayındaki seyahatime
denk geldi. Dnipro nehri hem etçil hem
otçul balıklara hayat veriyor. Nehirde;
Kadife Balığı (Tinca tinca), Bıyıklı Balık (Barbus
barbus), Çapak (Abramis brama), Kocaağız
(Aspius aspius), Tahta Balığı (Blicca bjoerkna),
Tatlısu Kefali (Leuciscus cephalus), Tatlısu Levreği
(Perca fluviatilis), Yayın (Silurus glanis) ve
Turna (Esox lucius) mevcut.
Ukraynalılar bizim klasik sazan avı tekniklerimiz
ile avlanmayı çok seviyorlar. Çünkü
av süresi sonuna kadar alkol tüketimi
devam ediyor. Malzeme konusunda Türkiye’deki
av marketler kadar çok seçenek sahibi
değiller. Genellikle kendi yaratıcılıkları
Mart/Nisan
65
ile olta takımı hazırlanıyor. Şamandıra yerine şişe mantarı, klip yerine çengelli iğne kullananı bile
gördüm. Misinalar çoğunlukla monoflament ve 0,60 kalınlığında. Yakalanan otçullar ortalama 600
gr ile 2 kilo arasında değişkenlik gösteriyor. Ben farklı olanı ortaya koymak adına Turna için at-çek
yaparak sasi ve rapala ile avlanmayı tercih ettim. Bizi teknesine alan Oleg rapalayı ilk gördüğünde
dalga geçse de ilerleyen zamanda pişmanlıkla beraber takdirlerini de sundu. Çünkü Onlar kaşık
ile sürütme yapıyorlar.
Saat 11:00 gibi başladığımız avımızda ilk ciddi balığımızı ancak 25 dakika sonra alabildik. 63
cm’lik 2830 gr ağırlığındaki Turna yüzümün gülmesini sağladı. Ne de olsa Ukraynalılar için fazlasıyla
efor sarfedilen bir metot ile sabırla metodik ava devam etmeliydim. Yakalayamadığınız her
an onlar için alay konusu olmaya başlıyorsunuz. İkinci dostumuz hemen arkasından teşrif etti.
Doğru yerde avlanmanın keyfi ile 100 metrelik bölgede aşağı yukarı yer değiştirdik. Saat 15:00
civarında yeteri miktar ve keyfe ulaşınca kıyıya dönmeye karar verdik. Gün bilançosu en büyüğü
63 cm en küçüğü 47 cm’lik 6 adet turna oldu. Balık popülasyonu düşündüğümden iyi diyebilirim.
Bilinçli ve kontrollü avcılık sayesinde korumayı avcı düzeyinde devam ettiriyorlar. Nehri fabrika ve
şehir atıklarından uzak tutuyor olmaları da ayrı bir başarı öyküsü.
Ukrayna’da Turnayı alıştığımızdan çok farklı pişiriyorlar. Tamamen temizlenmiş balığı tereyağı
ve Ayçiçek yağı karışımı ile harmanlıyorlar. Akabinde mayasız ekmek hamuru tarzında hazırlanmış
hamurun içine sarıp, yüksek ateşte fırında pişiriyorlar. Tatlısu balıklarının yanında daima tuzlu
garnitür ikram ediliyor.
66
Mart/Nisan
67
2020 Alabalık Sezon Açılışı
Seyhan Alası / Salmo Labecula
Tayyar Çelik
68
Merhaba arkadaşlar yazıma
başlamadan önce avını yaptığım
alabalık türünün ve avlanma zamanları
ile ilgili kısa bir bilgi paylaşmak
istedim. 4/2 Amatör Amaçlı
Su Ürünlerini Avcılığını Düzenleyen
Tebliğ’e göre 1 Ekim – 28 Şubat
tarihleri arasında tüm Türkiye
genelinde doğal alabalık türleri avı
yasağa girmektedir. Av süresince
alıkonulabilir limit ise 3 adettir ve
25cm den büyük olmalıdır.
Avını yaptığım alabalığın türü
ise Seyhan Alası’dır (Salmo Labecula).
Bu türe Seyhan nehri ve
Ecemiş Çayı kollarında yaygın bir
şekilde rastlanmaktadır. Bu avlak
ise buralardan çok çok uzaklardadır.
Bu türü bu avlakta ilk yakaladığımızda
çok şaşırmıştık. Burada
da yaygın bir şekilde çıkmaktadır.
Beş aylık uzun bir ayrılığın ardından
çok şükür sezonu açabildik.
Beş ayı beş yıl gibi geçirdik.
Sezon açılışına haftalar kala dostum
Fatih AÇAR ile sezonu nerede
açacağımız ile ilgili çalışmalara
başladık. Malum daha kış aylarında
olduğumuz içinde meralar bir
hayli sıkıntılıydı. Açılışa günler
kala belirlediğimiz meralarda ya
yoğun bir kar yağışı vardı ya da
yağmur. Bu yüzden birçok yeri eledik
ve en az yağış alan bu meramıza
gitmeye kadar verdik. Aslında
yağmur sonrası bu merada suyu
tavında yakalamak çok zordu.
Kumar oynayarak şansımızı denemeye
karar verdik. Meramız Karaman’a
250 km uzaklıkta olmasına
rağmen yolculuğumuz beş saati
buluyordu.
23:00 da başladığımız yolculuğu
03:40 da meramızda sonlandırdık.
Gelirken yollar ıslaktı ve ilk
işimiz dereye bakmak oldu. Derede
su seviyesi yüksek olmasına
rağmen su oldukça berraktı. Bu
dereye daha önce birkaç kez gelip
olta bile atamadan dönmüştüm.
Suyun berrak olmasına çok sevindik.
Telefonlarımızın alarmlarını
07:00 ye kurduk aracımızda yatmaya
çalıştık.
Çok konforlu olmasa da üç saat
uyuduk. Alarmlarımızın çalması ile
heyecanlı bir şekilde uyanıp hazırlanmaya
başladık. Hava bir hayli
soğuktu fakat içimizde alabalık
aşkı soğuğu bastırıyordu. Yem tercihimi
ilk İlba tondo turuncu üzeri
siyah benekli döner kaşığı ile yaptım.
Bölgede faaliyet gösteren küçük
çaplı alabalık üretim tesisinin
altından avımıza başladık. Daha
ilk atışla da gökkuşağı alaları kaşıklarımıza
saldırmaya başladılar.
Bu bölgede porsiyon altı birkaç
gökkuşağı alası aldım ve doğal
türlere zarar vermemeleri adına
alıkoydum.
Aslında burada çok kızdığım bir
konuya değinmek istiyorum. Doğal
alabalık türlerinin yaşadığı akarsular
üzerine neden üretim amaçlı
çiftlikler veya restoran izinleri veriliyor
bunu bir türlü anlayabilmiş
değilim. Doğal türlerin olmadığı
yerlerde bu tarz işletmeler olabilir
fakat böylesine nadide bir balığın
olduğu sularda böyle işletmeler
çok can sıkıcı. Çünkü gökkuşağı
alalarının dereye karışmamaları
mümkün değil.
Tesisin yukarılarına çıktıkça kayalık
bölge artıyor ve ilerledikçe de
kanyona giriyorsunuz. Bu bölgede
ise doğal türleri bulma şansınız
daha da yükseliyor. Sezonun ilk
doğal türü ise işaret parmağım büyüklüğünde
bir Seyhan Alası oldu.
Fotoğrafını bile çekmeden hemen
suya geri iade ettim. Çok geçmeden
birde porsiyonluk bir Seyhan
alası aldım. Bu balığında hızlı bir
şekilde suya geri iadesini sağladım.
Bu bölgede birkaç da gökkuşağı
alası aldım. Tabii bunları hem
doğal türlere zarar vermemeleri
açısından hem de öğle yemeği olmaları
açısından alıkoydum.
Hiç ummadığım bir anda ise
gelen trofe sayılabilecek Seyhan
Mart/Nisan
69
Alası beni benden almıştı. Net ölçüm yapamadık ama
tahminlerimize göre 35cm civarlarındaydı. Araştırdığım
kaynaklara göre bu türün ulaştığı en büyük boyu
40cm olarak geçmekteydi. Ne yazık ki bu tür ile ilgili
çok az kaynak mevcut. Yakışıklı balığımızla birkaç
poz çekindikten sonra tekrar suya iadesini sağladım.
Sezon açılışı için gerçekten muhteşem bir balıktı. Allah’ım
böyle balıklarla karşılaşmayı hep nasip ederse
inşallah
Bir müddet balık alamadık ve sahte değiştirmeye
70
karar verdik. Fatih kendi yaptığı maket balıkların aksiyonlarını
denerken ardından gelen takibi gördüm.
Uzun zamandır denemek istediğim ve bir türlü kısmet
olmayan Adil ÇETİN kardeşimin yapmış olduğu
maket balıklardan taktım. Adil’in alabalık avları için
özel tasarlamış olduğu bu yemler gerçekten çok harikalardı.
Suyun debisi çoktu ve döner kaşıklarımızı
verimli yüzdüremiyorduk. Bu maketler ise sert akıntılı
sularda inanılmaz derecede başarılılardı. Çok güzel
dalıyorlar ve harika aksiyonlar veriyorlardı.
Çok geçmeden birkaç takip ve vuruşun ardından
ilk balığı kandırmıştık. Gelen güzel bir Seyhan Alasıydı.
Fotoğrafladıktan sonra tekrar suya iade ettim. Peş
peşe gelen balıklar ile inanılmaz bir av günü yaşıyordum.
Fakat Fatih için işler pek yolunda gitmiyordu.
Ben sürekli balık alırken onda bir şanssızlık vardı.
Vuruş geliyor balık gelmiyordu. Balığı yakalıyordu
sudan çıkartırken balık kurtuluyordu v.s. Kullandığım
sahtenin farklı bir rengini verdim yine olmadı en sonunda
kendi kullandığım sahteyi verdim yine olmadı.
Demek ki olmayınca olmuyormuş zorlamanın anlamı
yoktu. Sanırım bugün benim günündü.
Dönüşe geçmeye karar verdik. Zamanda epey olmuştu.
Dönüş yolunda çoğu yere olta bile atmadık.
Birkaç yer denedik ve birkaç Seyhan alası daha aldık
ve tekrar suya iadelerini sağladık. Bu arada dönüş yolunda
Fatih bir Seyhan alası kandırmayı başardı. Aracımızın
yanına vardık ve oldukça yorulduğumuzu anladık.
Önce birer kahve içtik ve sonra yakaladığımız
alabalıkları pişirdik. Karnımız doyduktan sonrada dönüş
vakti gelmişti. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu
zaman kaybetmeden toparlanarak dönüşe geçtik.
Tayyar ÇELİK /KAROBDER Yön. Kur. Bşk.
www.alabalikgunlukleri.com
Mart/Nisan
71
BALIK AVLAMAYA NE ZAMAN MI GİDECEĞİZ ?
Servet Yenerer
BALIK AVLAMAYA NE ZAMAN MI GIDECEGIZ ?
Konu ile ilgili epey hararetli,hatta kavgaya
varan tartışmalarda oluyor.
Eğer tartışanlar samimi olduğum kişiler ise
,sohbete katılıyorum
Kişisel fikrim ;
Balık turu tekneleri,
Av malzemesi satışı yapan esnaf,
Balık yemi çıkaran ve satışını yapan esnaf
Tüm gelirleri bir anda bıçak gibi kesildiği ve
devletten de kendilerine benim bildiğim tek
kuruş destek gelmediği için,
Bu konudaki mağduriyetlerini dile getirmekte
son derece haklı.
Kolay değil, hazıra dağ dayanmaz.
Ama ,
Bu işi keyif olarak ,hobi olarak yapan bizler ,
72
Neredeyse takıntı haline getirip ,sürekli gündemde
tutmakta,
Hatta neredeyse 10 paylaşımın 9 ‘unda bu
konudan bahsederek doğru mu yapıyoruz ?
Deniliyor ki ;
- Kıyıdan bari av yapmak serbest bırakılsın.
Bu yasağı koyanlar milleti galata köprüsündeki
gibi omuz omuza av yapıyor mu sanıyor?
- Tekne kapasitesinin %50’sı kadar kişiye
izin verilmeli.
Zaten bu tartışmaları herkes bilip ,izlediği
için uzun uzun örnek vermeyeyim.
Ama hepimiz balık avına çıkarken rutin ritüelimiz
şöyle değil mi ?
- Arkadaşlarla belli noktada bulusulur.
- Bu noktaya kendi özel araçlarımız ile gelinir
veya hep beraber servise binilir.
- kahvaltı için bir yerlere oturulur veya yol
üstünde bir yerden alışveriş yapılır.
- Malzemeciye uğraşır,eksik malzemeler
,takım ve yem alınır.
- sabah 05.30 ‘da tekneye binilir ve ortalama
akşam 17.oo’-18.oo’ e kadar av yapılır.
Av boyunca teknede bol miktarda yakın
temas,malzeme alışverişi, çay v.s,yemek,herkesin
kullandığı tuvalet kullanılır.
- Akşam limana dönüş,araçlara biniş ve eve
dönüş yolculuğu başlar,yorgunluktan şoför
dahil herkes zaten uyur.
Hafta içi ve hafta sonu sadece Dikili,Aliağa,-
foça,çeşme, ildırı, mordoğan, karaburun,
Izmir korfezi ve kıyıları, Didim,Akbuk,Kazıklı,Güllük,
kuyucak,Güvercinlik,kiyikislaciktan
7’den 70’e binlerce kişi oltalar elinde av yapar.
Henüz tedavisi bulunamayan ,ve olağanüstü
bir sürat ile göz ve yüz bölgesine zerrecikler
,ellere de temas ile bulaşan bu illetten ,
Yukarıda saydığım ve evden çıktığımız andan
itibaren tamamen yakın temas içeren bu
faaliyette ,
Kendimizi nasıl koruyup steril kalacağız?
Bu ne kadar mümkün veya mümkün mü ?
Buna mümkün diye %100 garanti verebilecek
bir kişi var mı?
Bence yok.
Benim sayfamdaki doktor arkadaşlarin bu
soruya verdikleri tek cevap var .
Diyorlar ki :
ÖLÜRSÜN !!!
Sen yaşından veya kuvvetli bünyenden dolayı
ölmezsin belki ama,mikrobu evine taşıyarak,
Mart/Nisan
73
EN SEVDIKLERINE BULASTIRIR,ONLARIN
KATİLİ OLURSUN !!!
Yani kesin tedavi yöntemi ve aşı bulunana
kadar tehlike bitmeyecek.
Bir dönem azalacak,sonra tekrar tepe yapacak
ama bitmeyecek.
Biraz daha sabretmek.
Umarım tek kişi bile eksilmeden,
Motorları yine maviliklere sürecegimiz günler,
Bir an önce gelir.......
Başta saydığım ekmeğini bu işten kazananların
yaşadığı büyük mağduriyeti,
Biz yaşamıyoruz,bizim yaşadığımız tek sıkıntı
çok sevdiğimiz bir hobiye mecburiyetten bir
süre ara vermek.
Bir süre ara verdigimiz için ecel dışında
ölmeyiz.
Tam tersi tıp insanlarının öneri ve talimatlarına
uyarak bu beladan kurtulma süresini
kısaltabiliriz.
Bu yüzden kendimiz ve en sevdiklerimize
zarar vermemek için,
Çok sevimli bir çözüm olmasa da
mecburiyet dışında evde kalıp,
diğer insanlarla yakın temastan kaçınmak
dışında yapacak tek şey.
74
Mart/Nisan
75
KAMU GÖREVLİLERİ, FEDERASYON BAŞKANLARI,
DERNEK YÖNETİCİLERİ VE OLTACILARIN KAÇAK
BALIK AVCILARIYLA MÜCADELESİ YOĞUN BİR
ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR…
ANKARA KURTBOĞAZI BARAJI’NA YASA-
DIŞI AVCILAR TARAFINDAN ATILAN 4 BİN
METRE AĞ TOPLANDI.
Küresel çapta etkili olan Covid-19 Virüs salgınından
dolayı ülkemizde alınan tedbir kararları
kapsamında 17 Nisan 2020 Cuma akşamı
24:00 ile 19 Nisan 2020 Pazar akşamı 24:00
saatleri arasında uygulanacak olan sokağa çıkma
yasağını fırsat bildiler.
Yasadışı avcıların yasak başlamadan önce
Başkent Ankara’nın içme ve kullanma su ihtiyacının
karşılandığı Kurtboğazı Barajı’na attıkları
4 bin metre civarındaki ağ Kızılcahamam
İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Ankara
Büyükşehir Belediyesi’nin barajın güvenliğinden
sorumlu Anfa Güvenlik ekipleriyle birlikte
toplandı.
Sıklıkla kontrol edilen barajda 18 Nisan 2020
Cumartesi (Bugün) öğlen saatlerinde Anfa
Güvenlik personelinin rutin yapmış olduğu
kontroller esnasında fark edilen ağlar İlçe
Müdürlüğü kontrol ekiplerinin de gelmesiyle
yaklaşık dört saatlik bir çalışma sonrasında
sudan toplanarak ağlara takılan balıklar canlı
olarak suya iade edilmiştir.
15 Nisan 2020 Çarşamba günü Ankara İl Tarım
ve Orman Müdürlüğü ile ASOF’un çalışmaları
sonrasında toplanan yaklaşık 2 bin metre ağdan
sonra bugün Anfa Güvenlik ve Kızılcahamam
İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerince toplanan
4 bin metre ağ ile yasadışı avcılara Ankara’da
büyük bir darbe daha vurulmuş oldu.
Bugün büyük özveri ile sürdürülebilirlik mücadelesi
veren Ankara Büyükşehir Belediyesi,
Anfa Güvenlik personeli ile Kızılcahamam İlçe
Tarım ve Orman Müdürlüğü, Su Ürünleri Kontrolünden
Sorumlu Personellerine teşekkürlerimizi
sunuyoruz.
Avına ve avlağına değer veren, onları koruyan
tüm doğa âşıklarına rast gelsin.
Amatör ve Sportif Olta Balıkçılığı Federasyonu
ASOF Yönetim Kurulu Başkanı.
M.Serkan İNANÇ
ASOF olarak geçtiğimiz hafta içerisinde
Covid-19 Virüs salgını sebebiyle alınan kararlardan
sonra sahadan uzaklaşan doğa aşığı olta
balıkçılarının yokluğunda yasadışı faaliyetlerin
yoğunluk kazandığını Kızılcahamam İlçe
Müdürlüğü’nü arayarak bildirmiş özellikle hafta
sonlarına dikkat edilmesini rica etmiştik.
76
KONYA ALTINAPA BARAJI’NA YASA DIŞI AVCILAR TARAFINDAN ATILAN AĞLAR 12
SAATLİK BİR ÇALIŞMA İLE TOPLANDI.
Dünya genelinde etkili olan COVID-19 virüs salgınından dolayı İlimizde alınan tedbirler
kapsamında 17 Nisan 2020 Cuma akşamı 24:00 ile 19 Nisan 2020 Pazar akşamı 24:00 saatleri
arasında uygulanan sokağa çıkma yasağını fırsat bilerek, Polis ve Jandarma kontrol noktalarının
olmadığı dağ yollarını kullanarak Altınapa Barajı’na ulaşan katliamcılar tarafından baraj sularına
bırakılan ağlar 12 saatlik bir çalışma sonrasında toplandı.
Sıklıkla kontrol edilen Baraj’da 18 Nisan 2020 Cumartesi (Dün) akşam 18:00’da başlayan ve 19
Nisan 2020 Pazar günü (Bugün) 06:00 da sona eren; KOSKİ | Konya Su ve Kanalizasyon İdaresi
Güvenlik Görevlilerinin bilgisi dahilinde, KONYA Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü
Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü personeli ve AVRASYA Federasyonu ile KAOBDER iş
birliği ile yapılan rutin kontrollerde güvenlik kameralarının görüş açıları dışında kalan, sık ağaç
ve çalılık olan 10 farklı bölgede sahipsiz 2.400 metre misina ağ baraj sularından toplanarak, ağlara
canlı olarak takılan balıklar suya iade edilmiştir.
Büyük bir özveri ile sürdürülebilirlik mücadelesi veren Federasyonumuz ve bağlı Derneklerinin
çıkarsız bu anlamlı mücadelesinde çeşitli imkansızlıklara rağmen bizleri yanlız bırakmayan, aldığı
görev ve sorumlulukları yerine getiren; tüm Kurum ve Kuruluşlar ile perde arkasında isimleri hiç
bilinmeyen, esamesi okunmayan, farklı destekler veren gönül birlikteliği yapmış olduğum tüm arkadaşlarıma
çok teşekkür ediyor, herkesin bir an evvel sağlıklı günlere kavuşmasını diliyorum.
İlhan BAL
AVRASYA Amatör ve Sportif Olta Balıkçılığı Federasyonu
Yönetim Kurulu Başkanı
Mart/Nisan
77
SAZAN VE DİĞER BAZI TÜRLERİN AV YASAĞI BAŞLADI! !!
Sazangiller türü balıklar için av yasaklarının 15 Mart’ta başladi.ABAF Göl, gölet ve akarsularda
sazan, yayın, tatlı su kefali, kadife ve şiraz türü balıkların 15 Mart 15 Haziran tarihleri arasında
avlanmasının yasak olduğunu bildirdi. Av yasaklarının amacının balık stoklarının yok olmasını
önlemek olduğunu belirten ABAF, avcıları yasaklara uymaya davet etti. Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ‘nün 4/2 Numaralı Sportif Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını
düzenleyen tebliğ hükümlerine göre yasakların uygulandığını belirten ABAF, 15 Mart’ta başlayan
av yasakları 15 Haziran’da sona erecek. Yasak; Amasya, Aksaray, Afyon, Ankara, Balıkesir, Bartın,
Bolu, Burdur, Bursa Bilecik, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, İstanbul, Isparta,
Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir,
Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova, Zonguldak illerini kapsıyor.
Sucul yaşam son yıllarda çeşitli etkenler yüzünden baskı altında. Özellikle üreme dönemlerinde
balıkların rahat bırakılması gerekiyor. Sazangiller sınıfı balıklar ülkemiz iç sularındaki balık
popülasyonunun çok büyük bir bölümünü oluşturuyor. Bu yasak dönem balık popülasyonlarının
devamı için çok önemli. Biz dernegimize bağlı tüm üyelerimizi bilgilendirdik. Tüm halkimizi yasaklara
uymaya çağırıyoruz.
ABAF - Amatör Balıkçılık Federasyonu Başkanı
Engin UZTÜRK
78
Mart/Nisan
79
80