24.10.2020 Views

Patlak Teker 2

Yayın hayatına yeni başlayan 'Patlak Teker' dergisi şimdi E-Dergi olarak sizlerle buluşuyor. İçinde tur bisikletçiliğine dair hikayeler bulunan ' Patlak Teker'i beğeneceğinizi umuyor ve yayın dünyasında kalıcı olmasını diliyoruz. İyi okumalar.

Yayın hayatına yeni başlayan 'Patlak Teker' dergisi şimdi E-Dergi olarak sizlerle buluşuyor. İçinde tur bisikletçiliğine dair hikayeler bulunan ' Patlak Teker'i beğeneceğinizi umuyor ve yayın dünyasında kalıcı olmasını diliyoruz. İyi okumalar.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İÇİNDEN

BİSİKLET

GEÇEN

KİTAPLAR

San Francisco’dan Tahran’a

Bisikletle Dünya Turu

Bu kitap bir gezgin ve aynı zamanda bir bisiklet tutkunu

olan Thomas Stevens'in 1884 yılında gerçekleştirdiği

bisikletli yolculuğunu anlatıyor. Thomas Stevens’in bisikletiyle

çıktığı bu maceralı yolculuk dünya üzerinde bisikletle

çıkılan yolculuklar arasında ilk sırada yer alıyor. Yaşadığı

dönemi düşünecek olursak oldukça zor şartlarda yapılmış

bir bisiklet turu olduğunu söylememiz gerekiyor. Kitabı okurken

başından geçen maceraları, zorlukları gayet açık ve

akıcı bir dille anlattığını siz de görecek ve kendisine hayran

kalacaksınız.

Kitapta o zamanların Türkiye'sine de çokça yer veril miş.

Eğer o zamanın Türkiye'sini ve Türk insanını bisikletli bir

seyyahın gözünden okumak isterseniz, kitap tam size göre

diyebiliriz.

“Bisikletle dünya turu bilinmeyen dillere, yabancı ve

başka inançlara sahip insanlar arasında sadece kendi anlayış

ve cesaretiyle yol alan bir gezginin hikâyesidir.” (Arka

kapak yazısından alıntıdır.)

Aytaç

Aksoy

İÇİNDEN

BİSİKLET

GEÇEN

Ülkesinde genellikle drama ve belgesel

filmleriyle tanınan Bulgar yönetmen

Stephan Komandarev, 2008 yılı yapımı ‘Koca

Dünyada Kurtuluş Pusuda (The World is Big

And Salvation Lurks Around The Corner)’ adlı

filmiyle kendi tarzından biraz farklı yollara

saparak bizi ‘kendini iyi hisset’ duygusuyla

bir kez daha tanıştırmaya davet ediyor.

Balkan sinemasından oldukça tanıdığımız

ve dolayısıyla Bulgar sinemasının da öyle

ucundan, kıyısından bulaştığı bir duygudur

bu. Bulgar/Alman yazar IIija Trojanow’un

isimsiz bir otobiyografik romanından

uyarlanan bu

kurmaca filmde başrolü

insanların oynayıp hayat hakkında

türlü türlü sözler sarf

ettiği ‘tavla’ oynuyor. Tavla

her zaman oyunların en basiti

ama en karmaşıklarından

birisidir. Tavla zaman içerisinde

kahramanımızda var

olacak bir hafıza kaybının

tersine dönüp onu hayata

ve sevdiklerine bağlamasına

yardımcı olur.

Daha iyi yaşamak için

Bulgaristan’dan Almanya’ya

siyasi iltica eden bir aile, kendisini

hayatta tam olarak bir

yere oturtamamış genç Aleksander 'Sashko'

ve onun anarşist ruhlu dedesi Bai Dan… Emir

Kusturica’nın en iyi oyuncularından birisi

olan ve bu filmde dede rolüne hayat veren

Miki Manojlović’i tavla hastası, hareketi ve

bisikleti seven ayrıca Macar ayaklanmaları

sırasında öğrenci eylemlerinde bulunmuş bir

dede rolünde izliyoruz. Bai Dan karakteri nin

en önemli özelliklerinden birisi de eski bir

bisikletçi olması ve 1954 Bulgaristan Bisiklet

yarışlarından birinci olarak çıkmasıydı. Son

derece yardımsever ve özgürlükçü olan

dede Bai Dan, çocuklarının geçirdiği kazadan

kurtulan torunu Sashko’nun kazadan

dolayı hafızasını yitirmesi sonucunda onu

fİlmler

Koca Dünyada Kurtuluş

Pusuda

Bahadır

Özer

ruhsal bir yolculuğa çıkararak onun her şeyi

hatırlamasına yardımcı olur. Tandem bisiklet

sahneleri ise filmde altın gibi parıldar.

Filmin içerisindeki hikâye oldukça

gerçekçi. Geriye dönük çapraz kurgu özelliği

ile film hem sürükleyici hal kazanıyor hem

de filmi tam olarak neden-sonuç ilişkisi

içerisinde gözlemleyebiliyoruz. Bu bağlamda

Almanya’da çekilen iltica görüntüleriyse

çok etkileyici. Filmin yan anlamları içerisinde

yer alan siyasi iltica konusu, dönemin politik

figürlerine gönderme yapması ve işçi

hakları gibi konular filmin

temelini sağlam tutarken,

özgürlüğün simgesi haline

gelen tandem bisiklet ise

konuyu oldukça besliyor ve

karakterlerin bir bakıma

yaşam ile buluşmasında

onlara yardımcı oluyor. Müthiş

doğa görüntüleri, olağanüstü

güzel müziklerle bezenmiş o

harika anlar ise kendinizi iyi

hissetmenizi sağlıyor.

Filmde oyuncular tavla oynarken

sanki satranç oynar

gibi insanın hayattaki farklı

hamlelerinden bahseder. Bu

hamlelerin her birisi hayatın

ta kendisidir, hayatın kendisi

kadar gerçektir. Film didak tik olmayan

anlatım tarzı sayesinde de çok sıcak ve

sürükleyicidir.

Bu film Bulgar sineması açısından

başarılı bir örnektir. Festivallerden oldukça

önemli ödüllerle dönmesi de takdire şayan.

Açıkçası yönetmen Stephen Komandarev’in

kendi ülkesinden Dimitar Petrov gibi bir

ismin gölgesinde oluşu, ayrıca Bulgar sinemasının

Macaristan ve Sırbistan sinemaları

açısından da bir derece geride kalması da

hem Bulgaristan sineması için hem de yönetmenin

kendisi için bu filmin değerini bir

kat daha artırıyor. Salt yol filminden ziyade

bir içsel yolculuğu da beraberinde getiriyor.

14 15

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!