09.09.2020 Views

Telve

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Maskeli Balo

ELİF NESLİHAN GÜNEY

G

ustav yaşlı elleriyle siyah kasketini düzeltip

sandalyeye oturdu. Uzun zamandır

dokunmadığı akordeonunu, notaları unutmadığından

emin bir şekilde eline aldı. Yorgun

parmaklarıyla, özlemini duyduğu tuşları hafifçe okşadı.

Gözleri, karşıdaki görkemli Theatiner Kilisesi’ne

kilitlenmiş, masmavi gökyüzündeki bulutların

kilisenin kulelerine doğru süzülüşünü, sarı renginde

kayboluşunu izliyordu. Kiliseye gözlerini dikmişken,

bir çift gözün de onu gözetlediğini hissetti bir

an. Bulunduğu cadde çok kalabalıktı, fakat kimsenin

gözü onu görmüyordu. Gustav gözlerini kısmış

etrafını inceliyordu, ama bir türlü kendisini izleyen

o gözlerin sahibini bulamadı.

“Ne tuhaf bir his!” diye geçirdi içinden. Kendisini

rahatlatmaya çalıştı. Arkasındaki sarayın bahçesinden

burnuna rengarenk çiçek kokuları gelmiş, bir

ferahlık yayılmıştı içine. Kendini artık hazır hissediyordu.

Akordeonu çalmadan önce gözlerini sıkıca

kapattı. Dikkatini toplaması çok önemliydi. Kalabalığın

sesini duyabiliyordu sadece, sesleri ayırt

etmeye kulakları yetişemiyordu. İçinde bir ürperti

oluştu. Sesler boğazını sıkıyor, onu nefessiz bırakıyordu.

Alnından birkaç damla ter süzüldü. Gözlerini

çabucak açtı. Her köşeden insanlar çıkıyor, bu

insanlar başıboş bir yerlere gidiyordu. Takip etmek

güçtü. “Bu acelecilik, bir yerlere yetişme hırsı yormuyor

mu bu insanları?” diye düşündü. Üstüne üstlük

yapmacık kahkahalar, içten olmayan tebessümler

sarmıştı etrafını. Ruhları çürümüş insanlar sanki

yüzlerini mutluluk maskesiyle süslemişti.

Gustav kucağındaki akordeonla etrafına bakınmaya

devam etti. Ellerindeki kamerayla boş anlar çeken

turistleri şaşkınca izliyordu. Bir yanda öğle yemeği

için şık bir restorana gidip tıka basa karınlarını

doldurmalarına rağmen doymak bilmeyen takım elbiseli

beylere hayret ediyor, diğer yandan açlıktan

ağzı kokan dilencilere acıyordu. Güzellik salonundan

çıkan makyajın, süsün içinde kaybolan kadınlara

üzülüyor, yayalara saygı duymayan hırçın bisikletçilerle

onlara ceza yazan sert polisleri izliyordu.

Tasmalarından çekilen köpekler, okuldan kaçan

gençler, anne babalarının yanında şımaran çocuklar,

geceleri ortaya çıkan evsizler sahiplenmiş gibiydi

bu meydanı. Gustav hayretle bu taktıkları maskenin

sadece mutluluk maskesi olmadığını, aynı zamanda

bencilliği, yalnızlığı, merhametsizliği de örtüğünün

farkına varmıştı.

6

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!