You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Telve
DOSYA
Meryem Aydoğan
Bielefeld / Almanya
• İki kültür ve dil ile yaşamak benim için büyük bir
zenginliktir. Gerektiğinde bana farklı diller ve yaşam
tarzları arasında seçim yapma imkânı sağladığı için aynı
zamanda özgürlük de ifade ediyor iki dillilik-kültürlülük.
Türkiye ve Avrupa ülkeleri birçok konuda birbirinden
farklı. Eğer dikkatle gözlemlersek iki kültürün ve hakeza
iki dilin de güzel ve faydalı yönlerini birleştirip bunları bir
yaşam tarzına dönüştürebiliriz. İki dillilikle daha özel ve
aynı zamanda faydalı insanlar olabileceğimize inanıyorum.
Ayrıca iki dil ile büyümek insanın hitap edebileceği
kitleyi çoğalttığı için daha fazla insana ulaşmak daha da
kolaylaşıyor.
Bu durumun beni düşüncelerime kadar her alanda
derinden etkilediği için hayatımda tuttuğu alanı benim
belirlemem çok zor. Gündelik hayatımda iki ülkeyi temsil
ettiğimi düşünüyorum. Oranlar farklı olsa da hiçbir zaman
sadece bir ülkenin kültürünü yaşamıyorum. Bunun
mümkün olduğunu da düşünmüyorum.
• Ayrıcalık.
Esra Demirci, Paris / Fransa
Taibe Akdeniz,
Krefeld / Almanya
• Kanepeyi örten beyaz keten kumaş havada yavaşça hareket
ediyor. Güneşin ışığında toz parçacıkları küçük periler gibi
parlıyor. Anneannem Yozgat’taki evimizi vakum torbasından
kurtardı demektir bu. Sanki en son geldiğimden beri, zaman
ilerlememiş gibi. Burada inanıyoruz ve hissediyoruz. Burayı hep
özlüyoruz.
Evimi dört gözle bekliyorum. Uçaktan indiğimde, toprağın
kokusunu alıyorum: gaz, yağmur ve asfalt karışımı… Gülümsüyorum
çünkü çok tanıdık kokuyor. Burada düşünüyorum,
burada çalışıyorum, burada seviyorum, burada daha akıcı konuşuyorum
ve hepsinden önemlisi kendimi ifade edebiliyorum.
Burada zaman hızlı geçiyor. Bazen muhataplarım dediklerimi
anlamıyor. Belki konuşma-yazma arasına bir deyim karıştırmış
olabilirim.
İki kültür ve iki dil ile bir arada taşımak, 90’lıların ‘Wunderball’
şekeri gibidir. Her katmanda yeni bir renk tadabilirsin. Gökkuşağının
içinden geçen bir maceradır. Temelinde bu iki dünya
sakız gibi birbirine yapışıktır. Ve bir şekilde, o şekerli ve renkli
dudaklarından çıkan bu iki dil, iki kültür, iki sen- ile daha mutlu
olursun.
• Hatıralar.
• İki kültür ve dil arasında kalmış biri olarak kendimi Fransız olamayacak kadar Türk ve Türk olamayacak kadar Fransız
hissediyorum. Aslında daha derin bir şekilde açıklamak gerekirse iki kültür ve dil arasında kalmıyoruz, kalamıyoruz; sadece
iki kültürü yoğurup yeni bir kültür ortaya çıkartıyoruz. Genellikle biz gurbetçilerin yaşadığı en büyük sorun budur aslında,
iki tarafa da uyum sağlamak işin en zor kısmı. Misal evin içerisinde kendi kültürünü yaşamaya çalışırken dışarıda bambaşka
biri olmaya çalışıyoruz. Özellikle de gençler maalesef bu iki kültür arasında zorluk çekmekte ve ne yazık ki bu iki kültür tarafından
da kabul edilmemektedir. Türkiye’de gurbetçi Türkler ‚Almancı‘, Avrupa’da aynı gurbetçi Türkler ‘yabancı’ görülmektedir.
Peki biz kimiz? Bir yabancı mı yoksa bir Almancı mı? Aslında bu‚ ‚Kendinizi nereye ait hissediyorsunuz?‘ sorusunun
cevabında gizli.
İki kültür ve dil ile yaşamak bana insanlığı kendime daha da yakın hissettirdiği gibi iki kültür hakkında bildiklerim de bana
insanların duygularını daha iyi anlayabilme imkânı veriyor. İnsanları iki önemli açıdan, yani hem inançları hem de tutumları
açısından daha iyi anlayabiliyorum. Bulunduğum bu durum, bana bir engel değil bir avantaj gibi geliyor. Kısacası bu iki kültürün
ve dilin, beni insanlardan ayıran bir duvar değil de beni kendilerine bağlayan bir köprü olduğunu görüyorum. Özellikle
bu köprünün hayatıma derin bir anlam kattığını vurgulamak istiyorum.
Çok değerli sanatçımız, Barış Manço’nun da dediği gibi bütün meselenin aslında sadece tatlı dil kullanılması gerekliliği var.
• Türkçenin benim için ne ifade ettiğini en iyi anlatan bir kelime, hiç kuşkusuz ‘Emanet’tir. Peki neden emanet? Aslında
emanet denince aklımıza emanetin birine, geri almak üzere veya geçici olarak bırakılan, teslim alan kişinin koruması
gereken eşya veya kimse geliyor fakat emanet kelimesi aslında günümüze Arapçadan gelmektedir. Kelime kökündeki -emn
ise güvenmek, korku ve endişeden emin olmak anlamına gelir. Bu sebeple, Türkçe konuşup yazdığımda kendimi güvendiğim,
endişe ve korku duymadığım bir alanda hissediyorum. Aynı zamanda Türkçeyi atalarımızdan bize kalan ve kesinlikle
aktarılması gereken bir emanet gibi görüyorum; bundan dolayı da bu emanetin kuşaktan kuşağa aktarılan bir değer hâline
gelmesini istiyorum.
77