09.09.2020 Views

Telve

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Telve

DOSYA

iş ile meşgul olan birini gördüğünüzde

“Kolay gelsin.” diyemezsiniz,

çünkü böyle bir ifade yoktur

Fransızcada. Oysaki Türkçeye

özgü çok özel ve zarif bir ifadedir

bu. Çalışan insana, bir moral ve

güç verir. Yardımlaşmanın ve dayanışmanın

kelimeye yansıması

gibidir. Hiç tanımadığımız biri de

olsa, çalışan bir işçi gördüğümüzde

“Kolay gelsin.” dememeyi bir

suç gibi algılarız, çünkü bizim dilimiz

nezaket dilidir. Çalışan insana

“Kolay gelsin.” dediğimizde, ona

psikolojik olarak bir destek sağladığımızı,

bir tebessüm ile ona manevi

bir güç hissiyatı verdiğimizi

hissederiz.

Aynı şekilde, emek verilen bir iş

veya bir yemek yapıldığında “Eline

sağlık.” ifadesi kullanılır. Bu

ifadeyi duyan kişi mutlu olur. Bütün

yorgunluğu gider, çünkü o işin

veya o yemeğin beğenildiğini fark

eder. Ve bu ifadeyi duyduğunda,

anlar ki verdiği emeğin değeri ve

kıymeti biliniyor etrafındaki insanlar

tarafından. Hangi iş zor gelir ki,

kıymeti bilindikten sonra? Ve kıymet

bilindiğini ifade eden sözler

kullanıldığında? “Eline, emeğine

sağlık.” denilmediğinde soruyor

insan kendi kendine: Hiç mi güzel

olmamış, boşuna mı uğraşmışım

bu kadar zaman?

Türkçe kıymet bilmektir sözüyle

insana verilen kıymeti en içten

hissettirmeyi sağlamak anlatılır;

bu yönüyle Türkçe çok zengin bir

dildir. Sahi ‘’Lambada titreyen

alev üşüyor’’ şarkı sözüne baktığımızda

fark ediyorum ki çok ince

düşünülmüş, çok zarif bir anlamı

var bu sözün. Hangi dile çevrilebilir

ki bu söz kolayca? Zengin ve

nezaket dolu Türkçemizden başka

hangi dilde bu söz en içten hissedilebilir

ki? Türkçe, kelimelerin ardında

hissiyatların gizlendiği zarif,

nezaket dolu bir dildir.

Mesela ben içimdeki hisleri yazıya

dökmek istediğimde, sadece

Türkçe yazarım. Daha yazarken,

hissederim kelimelerin ağırlığını,

derinliğini, nezaketini, duygusunu.

Fakat aynı cümleyi Fransızca

yazdığımda bu duygulara kapılamıyorum

ne yazık ki. „Ana dilimizin

Türkçe olmasından mı

kaynaklanıyor bu, yoksa Türkçenin

zenginliğinden mi?“ diye soracak

olursanız, bence Türkçenin

zenginliğinden ve hislerin kelimelere

gizlenmesinden kaynaklanıyor.

Küçük Prens kitabını Fransızca

okuduğumda hissettiğim

duygular ile Türkçe okuduğumda

hissettiğim duygular birbirinden

çok farklıydı. Türkçede en içten

hissederken cümleleri, Fransızca

aynı içtenliği bulamıyorum. Bazı

cümlelerde eksik olan şey hissiyattı…

Hissedememe eksikliği

vardı… Oysaki Türkçe de en büyük

zenginlik kelimeleri en içten ve derinden

hissedebilmektir bence…

En derinden hissedilen, fakat başka

hiçbir dile tercümesi yapılamayacak

kadar zengin, hissiyatlı,

anlamlı kelimeler ise ‘’hayırlısı ve

nasip’’ bence… Bu kelimelerdeki

teslimiyeti anlayabilmek için,

teslim olabilen insanlardan olabilmek

gerekir. Hayatımıza çıkan,

hayatımızda rastladığımız her insan

bir nasip kelimesi kadar gizlidir.

Rastlanılan her insan bir ders

öğretir, öğrenilen bu ders ise yolumuzu

çizmemize ve olgunlaşma

yolumuzda ilerlerken bize bir şeyler

katmaya vesile olur tıpkı öğrenilen

her kelimenin, bize, etrafımıza,

bakış açımıza ve hayatımıza bir

anlam katması gibi.

ELİF ÖZKAN

T

Fransa’nın Grenoble şehrine yakın bir

kasabada dünyaya geldi. İlk ve orta

öğrenimini burada tamamladı. Grenoble

Üniversitesi’nde Psikoloji dalında lisans

eğitimi aldı. Şu an Eğitim ve Öğretim

Programları üzerine yüksek lisans

programına devam ediyor.

54

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!