You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Telve
DOSYA
iş ile meşgul olan birini gördüğünüzde
“Kolay gelsin.” diyemezsiniz,
çünkü böyle bir ifade yoktur
Fransızcada. Oysaki Türkçeye
özgü çok özel ve zarif bir ifadedir
bu. Çalışan insana, bir moral ve
güç verir. Yardımlaşmanın ve dayanışmanın
kelimeye yansıması
gibidir. Hiç tanımadığımız biri de
olsa, çalışan bir işçi gördüğümüzde
“Kolay gelsin.” dememeyi bir
suç gibi algılarız, çünkü bizim dilimiz
nezaket dilidir. Çalışan insana
“Kolay gelsin.” dediğimizde, ona
psikolojik olarak bir destek sağladığımızı,
bir tebessüm ile ona manevi
bir güç hissiyatı verdiğimizi
hissederiz.
Aynı şekilde, emek verilen bir iş
veya bir yemek yapıldığında “Eline
sağlık.” ifadesi kullanılır. Bu
ifadeyi duyan kişi mutlu olur. Bütün
yorgunluğu gider, çünkü o işin
veya o yemeğin beğenildiğini fark
eder. Ve bu ifadeyi duyduğunda,
anlar ki verdiği emeğin değeri ve
kıymeti biliniyor etrafındaki insanlar
tarafından. Hangi iş zor gelir ki,
kıymeti bilindikten sonra? Ve kıymet
bilindiğini ifade eden sözler
kullanıldığında? “Eline, emeğine
sağlık.” denilmediğinde soruyor
insan kendi kendine: Hiç mi güzel
olmamış, boşuna mı uğraşmışım
bu kadar zaman?
Türkçe kıymet bilmektir sözüyle
insana verilen kıymeti en içten
hissettirmeyi sağlamak anlatılır;
bu yönüyle Türkçe çok zengin bir
dildir. Sahi ‘’Lambada titreyen
alev üşüyor’’ şarkı sözüne baktığımızda
fark ediyorum ki çok ince
düşünülmüş, çok zarif bir anlamı
var bu sözün. Hangi dile çevrilebilir
ki bu söz kolayca? Zengin ve
nezaket dolu Türkçemizden başka
hangi dilde bu söz en içten hissedilebilir
ki? Türkçe, kelimelerin ardında
hissiyatların gizlendiği zarif,
nezaket dolu bir dildir.
Mesela ben içimdeki hisleri yazıya
dökmek istediğimde, sadece
Türkçe yazarım. Daha yazarken,
hissederim kelimelerin ağırlığını,
derinliğini, nezaketini, duygusunu.
Fakat aynı cümleyi Fransızca
yazdığımda bu duygulara kapılamıyorum
ne yazık ki. „Ana dilimizin
Türkçe olmasından mı
kaynaklanıyor bu, yoksa Türkçenin
zenginliğinden mi?“ diye soracak
olursanız, bence Türkçenin
zenginliğinden ve hislerin kelimelere
gizlenmesinden kaynaklanıyor.
Küçük Prens kitabını Fransızca
okuduğumda hissettiğim
duygular ile Türkçe okuduğumda
hissettiğim duygular birbirinden
çok farklıydı. Türkçede en içten
hissederken cümleleri, Fransızca
aynı içtenliği bulamıyorum. Bazı
cümlelerde eksik olan şey hissiyattı…
Hissedememe eksikliği
vardı… Oysaki Türkçe de en büyük
zenginlik kelimeleri en içten ve derinden
hissedebilmektir bence…
En derinden hissedilen, fakat başka
hiçbir dile tercümesi yapılamayacak
kadar zengin, hissiyatlı,
anlamlı kelimeler ise ‘’hayırlısı ve
nasip’’ bence… Bu kelimelerdeki
teslimiyeti anlayabilmek için,
teslim olabilen insanlardan olabilmek
gerekir. Hayatımıza çıkan,
hayatımızda rastladığımız her insan
bir nasip kelimesi kadar gizlidir.
Rastlanılan her insan bir ders
öğretir, öğrenilen bu ders ise yolumuzu
çizmemize ve olgunlaşma
yolumuzda ilerlerken bize bir şeyler
katmaya vesile olur tıpkı öğrenilen
her kelimenin, bize, etrafımıza,
bakış açımıza ve hayatımıza bir
anlam katması gibi.
ELİF ÖZKAN
T
Fransa’nın Grenoble şehrine yakın bir
kasabada dünyaya geldi. İlk ve orta
öğrenimini burada tamamladı. Grenoble
Üniversitesi’nde Psikoloji dalında lisans
eğitimi aldı. Şu an Eğitim ve Öğretim
Programları üzerine yüksek lisans
programına devam ediyor.
54