You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Telve
DOSYA
sıyor. Bireysel ve mesafeli bir hayat
sürmek gelmiyor elimizden. Almanya’daki
gibi Frau Müller (Bayan Müller)
veya Herr Maier (Bay Maier) diyemeyiz
komşularımıza. Soyadıyla değil ismiyle
hitap ederiz ve çoğu zaman da teyze,
amca veya abi gibi akrabalık terimlerini
kullanırız. Ailemizden biri gibi
görürüz çünkü tanıdığımız insanları.
Tanımadıklarımızla da çabuk kaynaşırız.
Türkçenin tarifine sıcakkanlılığı
ekleyebilir miyiz sizce? Bence ekleyebiliriz.
Başka hangi dilde sırf küçük bir
iyiliğinizin karşılığında ‘Kuzum, Allah
senden razı olsun, yüzünü hep güldürsün.’
diye bir teşekkür alabilirsiniz
ki. Kuzum, canım, oğlum, öğretmenim,
hocam-farkındaysanız hep bir
iyelik ekiyle birlikte sahiplenmemiz
söz konusu.
Başka dillerde de böyle güzellikler
var mıdır acaba? Avrupa dillerinde
bu tür ifadelerin pek bulunmadığını
size söyleyebilirim. Almancada
kimseye iyelik ekiyle hitap edilmez
mesela. Tanıdıklarınıza isimleriyle,
biraz daha mesafeli olduklarınıza
ise soy isimleriyle hitap edersiniz.
Benden 20 yaş büyük iş arkadaşlarıma
sadece ismiyle hitap etmekte ne
kadar zorlandığımı anlatamam. Temenniler
de pek kullanılmaz. Bazen
iş arkadaşları Noel döneminde kurabiyeler
yapıp getiriyorlar. İnsanın
‘Ellerine sağlık.’ diyesi geliyor fakat
Alman dilinde bulunmayan ifadeler
bunlar. Bu gibi durumlarda gönül
istese de dil çaresiz kalıyor. Hâlbuki
bizim kültürümüzde edilen ikrama
ilişkin söylenebilecek ne güzel teşekkürler
var: Ellerine sağlık, kesenize
bereket, ziyade olsun gibi.
İnsan sahip olduklarının kıymetini
bilmezmiş ya! -başka bir dil ile karşılaştırana
kadar kendi dilimizdeki
özelliklerin farkına varamıyoruz.- Alman
yazar Goethe’nin de dediği gibi
‘Yabancı dil bilmeyen kendi dilini de
bilemez.’ Yine “Bir lisan bir insan, iki
lisan iki insan.” atasözü, birden fazla
dil bilmenin kişiye katacağı zenginliği
çok güzel vurgular.
Verdiğim misaller haricinde daha nice
güzellikler var dilimizde. Çocuklarımıza
ana dilini öğretmediğimizde kaybettikleri
değerleri hatırlayalım. Yurt
dışında yaşıyoruz, Türkçeyi az çok konuşabilirsek
yeter deyip geçmeyelim.
Yeni nesil fark ettiyseniz atasözlerimizi
ve deyimlerimizi pek bilmez, temennilerde
bulunmaz. Belki de iletişimlerinin
yüz yüze değil de daha çok ekran
üzerinden olmasıyla alakalıdır bu durum.
Sosyal medya kullanımının etkisi
vardır. Her gün saatlerini geçirdikleri
bir ortam ve o ortamdaki yorumların,
yazılanların, hızlı hızlı mesajlaşmanın
getirdiği özellikle yazı dilindeki hatalar.
Bu hatalara Almanca kelimeler ve
Almanca telaffuz da eklenince ortaya
Türkçe cümleler yerine muazzam bir
karışıklık çıkıyor.
Kelimelerin değişimiyle birlikte
gençlerin değişimini de gözlemleyebiliyoruz.
Ağzımızdan çıkan kelimelerin
karakterimizi, alışkanlıklarımızı,
kimliğimizi ve dahi hayatımızı
nasıl etkilediğinin farkına varmamız
gerekir. Dil, bir iletişim aracı olmaktan
çok daha fazla şeyi ifade eder.
Ana dilinin kullanımıyla sadece dilimizi
değil kültürümüzü de devam
ettiririz. Dilin önemini Mevlâna Celaleddin
Rumi’nin şu sözleriyle her
daim kavrayıp atalarımızdan yadigâr
güzel Türkçemize sahip çıkalım:
“İnsanda güzel olan yüzdür,
Yüzünde güzel olan gözdür,
Ama insanı insan yapan
Ağızdan çıkan sözdür.”
BİLGE ÇİMEN
T
1988 yılında Almaya’nın Göppingen
şehrinde dünyaya geldi. Yüksek lisans
eğitimimi Otto Friedrich Üniversitesi
Türkoloji bölümünde tamamladıktan
sonra çeşitli kurumlarda eğitim görevlisi
olarak çalıştı. Haziran 2019 tarihinden
bu yana Esslingen Üniversitesi
bünyesindeki Uluslararası İlişkiler
Koordinatörlüğünde çalışmaktadır.
52