Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Telve
DENEME
üzerine Feyza’nın da benim de moralimiz oldukça
bozulmuştu.
Listenin son sırasında yazan aileye gidip gitmemekte
kararsız kalmıştık. Genelde kolonya
serpiştirdikleri kirli elimize şeker doldurup yolluyorlardı.
Yine de şansımızı denemek için ilk
olarak Feyza ve ben kapılarını çalmış, içeriye
buyur edilmiş ve ikramlıklarından tatmıştık. Bu
kadar… Uzun bir süre oturmamıza rağmen içinde
bulunduğumuz vaziyette herhangi bir değişiklik
olmadı. Bir ara Feyza´yla göz göze geldik ve birbirimize
‘Buradan hayır yok, hadi kalkalım.’ anlamında
bir bakış attık. Tam kapıdan çıkarken ne
oldu dersiniz? Ev sahibi amca cebinden kâğıt para
çıkarıp vermesin mi bize! Çok şaşırmıştık, ama
bir o kadar da mutlu olduk. Şimdiye kadar topladığımız
madenî paraların avuç içimizi terlettiğini
bile hissetmedik o an. Sadece bu kâğıt parayla rakip
grubun topladığı harçlık miktarının tamamını
geçebiliyorduk! Teşekkür edip evden ayrıldıktan
sonra, bir süre daha Feyza´yla binanın içinde kaldık
ve sessizce bir plan yaptık.
Binanın dış kapısında heyecanla bekleyen Özge
ve Leman’ın yanına vardığımızda asık suratlarımızdan
bize harçlık verilmediğini hemen anlamışlardı.
‘Hiç boşuna üç kat çıkıp yorulmayın. Şeker verip
gönderdiler.’ dedik.
Bunun üzerine, haklı olarak neden evde bu kadar
uzun kaldığımızı sordular. Bu sorunun sorulabileceği,
daha öncesinde aklımıza gelmemişti. Yutkunduktan
sonra hemen cevap verdim:
‘Yenge çok konuştu. Bizi bir türlü bırakmadı!’
Uzun bir süre yüzüme baktılar. Ben yine yutkundum.
Boyumdan daha büyük bir yalandı bu. Belki
biraz da utanmıştım o sırada. Ardından rakip
gruptaki arkadaşlarımın ‘İyi o hâlde, biz de boşuna
çıkmayalım.’ demeleri üzerine yakındaki parka
doğru yürürken, arkalarından Feyza ile sinsice
gülüştük.
Parkta topladığımız harçlıkları karşılaştırdık.
Daha az harçlık topladığımızı ve yenildiğimizi
düşünen Özge ve Leman kıkırdayarak evlerine
gittiler. Eminim o anda Feyza da benim gibi kurnazca
içinden onlara gülüyordu.
Evin yolunu tuttuğumda mutluluktan ağzım kulaklarımdaydı.
Ne çok harçlık toplamıştım! Eve
vardığımda misafirlerle karşılaştım. Yaşıtım olan
misafir kız bana yaklaşarak beni baştan aşağıya
süzdü. Ben de onu. Çok güzel bir elbise giymişti.
Ayaklarında beyaz dantelli çorapları vardı.
Saçlarına güzel taşlı bir toka tutuşturmuştu. Benimse
ellerim kirli ve yüzüm terliydi. Üzerimde
de sıradan günlük bir kıyafet vardı. Bana neden
bayramlığımı giymemiş olduğumu sordu. Soruyu
çok garipsedim. Demek onun için bayram, üzerindekilerden
ibaretti. Ona doğru elimi uzattım
ve avucumun içindekileri gösterdim. Paslanmaya
yüz tutmuş madeni paraların arasında kâğıt param
bütün ihtişamıyla boy gösteriyordu. Zannımca o
sırada kazandıklarıma imrenmişti; bense o gün
kaybettiklerimi düşünüyordum.
105