05.06.2020 Views

IT network Special 2020

IT network Special 2020

IT network Special 2020

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.



Pandemi’nin sözlük anlamına baktığımızda, dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş

bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isim olduğunu söylemek

mümkün. Bir bulgunun pandemi sayılabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ilan

edilmesi gerekiyor. Koronavirüs olarak adlandırdığımız Covid-19 salgını da eldeki verilere göre

geçtiğimiz yılın Aralık ayı içerisinde Çin’in Wuan kentinde kendini göstermeye başladı ve çok kısa

süre içerisinde yayılmaya başladı. Bu hızlı yayılma dolayısıyla hızlıca tüm dünyayı etkisi altına

almayı başardı. Peki, bu koronavirüs ile hayatımızda neler oldu?, Bundan sonra hayatımızda neler

olacak?, Hayatımız hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak mı?, Bu salgın bizden neleri aldı ve bize

neler kazandırdı? vb. birçok soruyu arka arkaya sormak elbette ki mümkündür. Zaten dünya yazılı

tarihine baktığınızda birçok salgın hastalığın yaşandığını, çok fazla ölümlere neden olarak insan

hayatının sosyal boyutu ve dünyanın ekonomik gelişimini etkilediğini görebiliriz. Koronavirüs de

bunlardan sonuncusu olarak hayatımızın tam da orta yerinde yer alıyor.

Bu öyle bir durum ki karşınızda düşman olarak baktığınızda kimse yok ki savaşasınız… Tek

yapmanız gereken kendinizi ve bulunduğunuz ortamınızı temiz tutup dezenfekte etmeniz.

Tabi ki bu sadece sizin yapmanızla da yeterli değil; aynı özeni

çevrenizdekilerin ve sosyal yaşamın içinde bulunan tüm bireylerin

yapması gerekiyor.

Pandemi ile

gelen değişim!

Evet, bu koronavirüs hayatımıza neler getirdi dersek; aslında

önümüzdeki belki 5 yılda görebileceğimizi düşündüğümüz

birçok yeniliği, teknolojik gelişimi bir anda hayatımızın içine

soktu diyebiliriz. Tabi bu da birçok teknolojik yenilikle beraber,

oldukça fazla bilinmezi ve tehlikeyi de hayatımıza yerleştirdi.

Öncelikle bu öyle bir şey ki nice büyük ekonomi dediğimiz

devletleri karşısında çaresiz bırakırken, birçok hayatı da olumsuz

etkiledi. Dünyanın sayılı ekonomilerine sahip ülkeler birer birer bu virüs karşısında çaresiz

kalırken; Sağlık Bakanımız Faruk Koca başta olmak üzere devlet yetkililerinin ciddi yaklaşımı

karşısında birçok ülkenin düştüğü duruma düşmekten kurtulduğumuzu söylemek mümkün. Tabi

bu bizi etkilemedi olarak algılanmamalı. Fazlasıyla hem sağlık, hem sosyal, hem fiziksel hem de

çevresel olarak birçok açıdan etkilenen bir Türkiye’den bahsetmek mümkün. Ama diğer ülkelerle

kıyaslama yaptığımızda çokta kötü durumda olmadığımız söyleyebiliriz. Birçoğumuz ofislerimizi

kapatıp uzaktan çalışma hayatına geçerken, Milli Eğitim Bakanlığının hızlı karar vermesi ile de

okulların tatil edilmesi ve uzaktan eğitimin hızlıca başlaması ülkemiz adına önemli adımlardan

bir tanesiydi. Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma derken bu hayatımıza birçok teknolojinin girişi

demek. Biz de teknoloji sektörünün bir yayın organı olarak bu döneme yönelik içerik ve teknolojik

gelişmeleri sayfalarımıza ve online portallarımıza yansıtıp okuyucularımızı bilgilendirme gayreti

içerisinde olduk. Bu dönem zarfında hazırladığımız Special özel sayımızı da değerli teknoloji

sektörü oyuncularının ve okuyucularının ilgisine sunuyoruz.

Umarız hayatımızın biraz daha normalleşmeye başladığına inandığımız bu günleri hızlıca atlatır

ve gerçek anlamda normalleşmeye çok kısa zamanda kavuşuruz. Yine de tedbirli olmayı asla

bırakmayalım…

Sağlıkla kalın…

Ahmet Mızrak

ahmet.mizrak@img.com.tr


İÇİNDEKİLER

Videoya

Dokunan

Her Alanda

Farklılık

Sunuyoruz

8-9

18-19

Çözümlerimizle

kullanıcıların

hayatını

kolaylaştırıyoruz

20-21

Akıllı telefonda

yepyeni bir

bakış açısı

HUAWEI P40


Mayıs Haziran 2020

54

Corona

eğitimde

algılarımızı mı

değiştiriyor?

32

Virüs Z

kuşağına

stok yapmayı

öğretti

Evden çalışma

döneminde

hızdan şikayet

ediyoruz

58

İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK YAYINCILIK

İÇ VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. ADINA

İMTİYAZ SAHİBİ

H. FERRUH IŞIK

GENEL MÜDÜR

(Sorumlu)

MEHMET SÖZTUTAN

mehmet.soztutan@img.com.tr

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ

SIDIKA AKYOL KAYIR

sidika.kayir@aplusmedya.com

GE NEL YA YIN MÜ DÜ RÜ

AHMET MIZRAK

ahmet.mizrak@img.com.tr

DIŞ İLİŞKİLER MÜDÜRÜ

YUSUF OKÇU

yusuf.okcu@img.com.tr

HABER MERKEZİ

ENES KARADAYI

enes.karadayi@img.com.tr

KAT KI DA BU LU NAN LAR

Prof. Dr. İS MAİL KA YA

is ma il ka ya@gmail.com

Doç. Dr. M.ALİ ÖZ BU DUN

ozbudun@gmail.com

ÖMER KARDAŞ

omer.kardas@ihlas.com.tr

ALİ İLKER YÜCEER

ali@mak ro bil.com.tr

GRAFİK TASARIM

HAKAN SÖZTUTAN

hakan.soztutan@img.com.tr

FİNANS MÜDÜRÜ

MUSTAFA AKTAŞ

mustafa.aktas@img.com.tr

MUHASEBE MÜDÜRÜ

ZEKAİ TURASAN

zturasan@img.com.tr

A BO NE VE DAĞI TIM

NURTEN DEMİR

nurten.demir@img.com.tr

İSMAİL ÖZÇELİK

ismail.ozcelik@img.com.tr

Reklam Rezervasyon

A PLUS MEDYA

NISH ISTANBUL RESIDENCE

Çobançeşme Mah. Sanayi Cad.

No: 44/B - D: 167 Yenibosna/

Bahçelievler - İstanbul

Reklam İletişim

reklam@aplusmedya.com

Tel : 0212 216 99 13

İdare Merkezi:

İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK YAYINCILIK İÇ VE DIŞ TİC. LTD.ŞTİ.

Evren Mahallesi Bahar Caddesi Polat İş Merkezi B Blok

No: 1 Kat:4 ,Güneşli - Bağcılar / İstanbul / TURKEY

Tel: +90 212 604 51 00 Fax: +90 212 604 51 35

Renk Ayrımı:

Türkiye Gazetesi Renk Ayrımı Servisi

CTP - BASKI : İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza

No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler / İSTANBUL

Tel: 0212 454 30 00




Bağlantı, Hesaplama,

Platform ve Ekosistem ile

Akıllı Dünya için Sağlam

Temeller Atıyoruz

Yakın gelecekte; 5G,

AI ve IoT gibi yeni ICT

başlıkları, iş yapma

şeklimizi temelden

değiştirecek. 2030

dünyası daha akıllı

olacak. Yeni bağlantı

türleri, hesaplama,

platform ve ekosistem

türleri, 2030’un akıllı

dünyası için sağlam bir

temel oluşturacak.

Huawei Kurumsal İş Birimi Kıdemli Çözüm Direktörü Burak Bıçakhan

Konuya, 2030’lu yılların projeksiyonu ile başlamış

olsak da 2020’ye özel olarak Huawei’in odaklandığı

çözümleri biraz daha detaylandırdığımızda; karşımıza

iki temel başlık çıkıyor. Bunlardan ilki; artık temel

bir ihtiyaç olarak değerlendirilmesi gereken ‘bağlantı’

ve diğeri de bilinmeyenleri bulmamıza yardım edecek

olan ‘yapay zeka’.

Bağlantı, sadece insanların kullandığı cihazların

değil, etrafımızda olan her objenin yüksek bant

genişliği ve düşük gecikme ile; önce birbirine, sonra

da buluta bağlanması anlamına geliyor. Bu noktada;

önce mevcut ağ teknolojilerinin yeterliliği sorgulandı,

sonra da karşımıza 5G ve Wi-Fi 6 teknolojileri çıktı.

Wi-Fi 6; önceki nesil 802.11 standartlarına kıyasla hız,

kapasite, güç tüketimi ve gecikme değerlerinde iyileşme

vaat ediyor. Huawei ise başkanlığını yaptığı ve en fazla

üyeye sahip olduğu 802.11ax Çalışma Grubu’nun belirlediği

ortak standartların ötesinde, kendi yeniliklerini de


bu çözümlerde uygulamaya başladı. Bu yıl Wi-

Fi 6 teknolojilerine odaklandık ve 10 yeni AP

modeli barındıran, AirEngine Wi-Fi 6 çözümlerimizi

pazara sunduk.

Sadece yeni kurulan kablosuz altyapılarda

değil, halen kullanılan önceki nesil kablosuz

altyapılarda da Wi-Fi 6 tercihinin giderek

arttığını biliyoruz. Başlattığımız tamamen

kablosuz kampüs çağında, standart Wi-Fi 6

ağlarına üç ayrı özellik ekledik.

- Yüksek hız: Huawei AirEngine Wi-Fi 6, 16

spatial stream ile tasarlandı ve bu sayede

endüstri ortalamasının iki katı olan 10,75

Gbps’ye kadar hava arayüzü veri hızı sağlar

hale geldi.

- Kesintisiz hareketlilik: Sinyal gücünü iki

katına çıkaran, %20 daha fazla kapsama

alanı sağlayan ve girişimi azaltan “akıllı

anten” teknolojisine ek olarak, Huawei’nin

geliştirdiği kayıpsız dolaşım teknolojisinden

bahsedebiliriz. Ayrıca Huawei AirEngine

Wi-Fi 6 çözümlerinde, akıllı bir uygulama hızlandırma

teknolojisi olan Dynamic Turbo

kullanılır ve böylece sektör ortalamasının

yarısı olan 10 ms gecikme değeri ile VR/AR

ve HD videoları daha istikrarlı hale gelir.

- Her yerde @100 Mbps: Huawei, AirEngine

Wi-Fi 6 çözümlerinde çok sayıda patentli

5G teknolojisini Wi-Fi ağına entegre ederek,

yüksek yoğunluklu terminal erişim senaryolarında,

her bir terminalin her zaman,

her yerde sabit 100 Mbps elde edebilmesini

sağladı.

2020 ve sonraki yıllarda

Huawei AirEngine ile:

- Akıllı ofisler hızlanacak. Çalışanlar, çalışma

alanlarında geleneksel iletişimden, her yerde

HD video ile daha verimli iş birliğine geçecekler.

- AR/VR destekli öğretim yaygınlaşacak.

Öğrenciler, kitaplardan etkileşimli öğrenmeye

geçecekler ve uzaktaki öğrencilere de

kaliteli eğitim sunularak eğitim eşitliği teşvik

edilecek.

- İnsansız fabrikalar gerçeğe dönüşecek.

Akıllı robotlar, fabrikaları otomatik üretime

doğru yönlendirerek tekrarlayan, mekanik ve

tehlikeli işleri daha fazla ele alacak.

- Kamu hizmeti değişecek, hizmet kuruluşları

her zaman ve her yerde kullanılabilen

kişiselleştirilmiş hizmetler sunarak memnuniyeti

artıracak.

Diğer konumuz da bu platformun ve global

olarak da 5G’nin taşıyacağı verilerin hesaplanması

ve AI. Veri her yerde astronomik bir

hızla artarak üretiliyor ve hesaplama için gereken

gücü artık cebimizde taşıyabiliyoruz.

Geriye, kendi kendine karar vermesi için gereken

yapay zekayı dahil etmek kalıyor.

Huawei; tamamen kendi geliştirdiği Ascend

serisi yongaları, Da Vinci mimarisi adını

verdiği ve sadece AI hesaplamasına özel kübik

mimari kullanarak inşa ettiği ve Atlas

900 AI kümesi adını verdiği AI platformu ile

bu alanda da farkını ortaya koyuyor:

- En yüksek hesaplama gücü: 256 TFLOPS

gücünde 1024 adet yongayı tek bir kümede

çalıştırma

- Daha iyi enerji verimliliği: Özellikle uç

noktada aynı gücü %80 daha az enerji harcayarak

elde etme

- Açıklık ve kolay kullanım: Açık standartlar

kullanarak tüm endüstri uygulamaları ile entegre

olabilme

- Güvenli ve güvenilir: Yongadan sisteme

kadar her aşamada düşünülmüş güvenlik ve

dayanıklılık

Üniversitelerden uzay araştırma

kuruluşlarına, finansal kurumlardan enerji

ve üretim sektörlerine kadar her alanda

kullanılabilen Atlas serisi AI sistemleri ile

Huawei, gelecek on yılda müşterilerinin dijital

dönüşüm yolculuklarında onların yanında

olacak.

Akıllı gelişimin bu şaşırtıcı çağına öncülük

etmekten gurur duyuyoruz. Huawei Kurumsal

İş Grubu’nun “Platform + AI + Ekosistem”

stratejisi ile birlikte, akıllı dünyaya giden yolda

yeni bağlantı türleri, hesaplama, platform

ve ekosistem ile sağlam bir temel oluşturmak

için tüm ekosistem ortakları, kamu kuruluşları

ve kurumsal işletmelerle iş birliğine

odaklanıyoruz.


Videoya

Dokunan

Her Alanda

Farklılık

Sunuyoruz

Özgür Uygur

Milestone Systems Güney Doğu Avrupa Satış Müdürü

Öncelikle bize Milestone firmasını

dünden bugüne anlatır mısınız?

Milestone “IP tabanlı bir video yönetim platformudur.”

Esnek, ölçeklenebilir ve en son teknolojinin

kullanıldığı, her türlü sisteme kolayca entegre edilebilen

bir açık platform. Milestone Systems 1998

yılında Danimarka’da kuruldu. Güvenliğin nasıl

sağlanacağından, varlıkların nasıl korunabileceğine,

iş verimliliğinin artırılmasına ve maliyetlerin

düşürülmesine yardımcı olan tüm teknolojileri

kullanıcılarımıza sunuyoruz. Milestone bugün

130’dan fazla ülkede, 800’den fazla çalışanıyla 500

binden fazla kurulu sisteme sahip. Türkiye’de 10

yılı aşkın süredir faaliyetteyiz, 2014’ten bugüne de

yerleşik olarak kendi ekibimizle hizmet veriyoruz.

Milestone’un faaliyet alanları

ve sunduğu ürün ve çözümler

nelerdir?

Videoya dokunan her alanda çalışıyoruz. Küçük

bir dükkandan, on binlerce aygıtlı akıllı şehir projelerine

kadar sağlık, perakende, ulaştırma, lojistik,

enerji, bankacılık başta olmak üzere hemen

her sektörde çözümler sunuyoruz. Vizyonumuz

dünyada video ile ilintili her sistemin bir parçası

olmak.

Geleneksel kamera güvenlik sistemi kavramının,

fiziksel güvenliğin yanında, varlık ve veri güvenliğine

evrildiğini, ihtiyacın insanların hayatını

kolaylaştıran çözümler olduğunu görüyor, yol haritamızı

buna göre şekillendiriyoruz.

Hem kamuda hem özel sektörde videonun kullanıldığı

her alanda varız. Hiç kamera kullanmadan,

Üçüncü parti sistemlerle kolayca entegre edilebilen açık platform olan

Milestone Video Yönetim Sistemleri’nin bugüne kadarki serüvenini ve Türkiye’deki

faaliyetlerini Milestone Systems Güney Doğu Avrupa Satış Müdürü

Özgür Uygur ile konuştuk. Küçük bir dükkandan onbinlerce aygıtlı akıllı şehir

projelerine kadar sağlıktan enerjiye hemen hemen her sektörde çözümler

sunduklarını belirten Uygur, çalışmalarını tüm dünyada video ile ilintili her

sistemin bir parçası olma vizyonuyla sürdürdüklerini söyledi…

yani hiç video kullanmadan gerçekleştirdiğimiz

projelerimiz de var. Sensör datası, IoT cihazları

kullanıyoruz. Bunları bizim platformumuza bağlayıp,

gelen datayı yorumlayarak anlamlı bilgi haline

çevirip iş akışlarına entegre ediyoruz. Marka

bağımsız olduğumuz ve 9 binin üzerinde aygıt sürücüsüne

sahip olduğumuz için güvenliğin ötesinde

uygulamaları rahatlıkla hayata geçirebiliyoruz.

Sunduğumuz ürün kendini sahada ispatlamış, sürekli

geliştirilen ve yeni teknolojileri adapte eden

bir çözüm, dolayısıyla kullanıcılarımıza gelecek

garantili bir çözüm sunuyoruz.

“Power of Open” mottonuzla

Milestone’un bir “Açık Platform”

olmasının gücüne sık sık vurgu

yapıyorsunuz. Milestone çözümleri

sektörde nasıl farklılaşıyor,

açık platform olmak size ve

müşterilerinize ne katıyor?

Farklı büyüklüklere, farklı bütçelere göre ürünlerimiz

var. Bu da her zaman iş ortaklarımız ve son

kullanıcılarımız nezdinde bize önemli bir esneklik

sağlıyor, her bir farklı ihtiyaç için doğru çözümü

bulabilmemize imkan tanıyor. Milestone Systems

olarak, iş ortaklarımızın hızla değişen yeni teknolojilere

aynı hızla yanıt vermelerini sağlıyoruz.

Bütünüyle ve gerçek anlamda açık bir platform

olmak, entegrasyon yetkinliği olan bir mimari

bizim yegane önceliğimiz. Odağımızın bu netliği

de farklı entegrasyonlar, analiz, erişim kontrolü,

bulut çözümleri gibi başlıklarda birçok verimli iş

ortaklığı kurmamızı sağlıyor. Müşterilerimiz kendi

ihtiyaçları doğrultusunda herhangi bir çözümü,

üçüncü parti yazılımları dahil, bizim platformumuz

üzerinde çalıştırabiliyorlar.

Açık teknoloji platformumuz partnerlerimizin

yazılımımızla entegre olmalarına ve açık iş platformumuz

Milestone Marketplace de işlerini daha

hızlı büyütmelerine olanak tanıyor. Geçtiğimiz yıl

kurulan Milestone Marketplace, alıcıları ve satıcıları

yenilikçi çözümler oluşturmak için bir araya

getiriyor. 2020’de, müşterilerimizin video çözümleri

sunan bayileri ve entegratörleri (aracı kurumları)

bulmalarını sağlayan Milestone Marketplace

2.0 versiyonunu piyasaya süreceğiz.

Milestone Marketplace ile tüm Milestone ekosistemine

“Açık Olmanın Gücünü” sağlamaya devam

ediyoruz.

2020

8

www.itnetwork.com.tr


Az önce bahsettiğim gibi, Dünya çapında 500 binin

üzerinde kurulu sistemimiz mevcut. Müşterilerimizi

yakından dinleyerek gelişen ihtiyaçlarına

hızlıca adapte oluyor, kritik bilgi seviyesine ulaştıktan

sonra ise ihtiyaçları öngörebilmeye ve önceden

çözüm yaratabilmeye başlıyoruz. Günümüzde

müşterilerimiz bir ihtiyaçlarını bize aktarıp çözüm

beklediğinde, genellikle daha önceden karşılaştığımız

ve çözümü hâlihazırda sağlamış olduğumuzu

görüyorlar.

Son dönemde yaşadığımız

gelişmelerle her sektörde iş yapma

süreçlerimizde de belli değişimler

oldu. Bu bir video yönetim yazılımı

olarak Milestone’u ve sizin iş

ortaklarınızı nasıl etkiledi? Bu

etkileri minimize etmek için neler

yapıyorsunuz?

Küresel pandemi ilanının ardından, iş dünyası da

operasyonel verimliliği artırmak, müşteri deneyimini

geliştirmek ve riskleri minimize etmek için her geçen

gün yeni çözümlere yöneliyor. Diğer taraftan maliyetleri

optimize etmek de çok önemli. Teknoloji ve inovasyonun

önemi de bu doğrultuda eşzamanlı olarak

artıyor. Sosyal izolasyonla birlikte, şirketler bugünlerde

videonun gücünü ilk elden deneyimliyor. Video bu

süreçte insanları birbirine bağlamanın ötesine geçen

önemli bir araç olarak ön plana çıktı.

Açık platformumuz; yapay zeka, veri analizleri, termal

kameralar gibi çeşitli teknolojilerin video sistemlerine

entegre edilmesi ve böylelikle tesislerin,

halka açık alanların ve depoların uzaktan izlenmesinden,

sahada çalışmaları durumunda büyük bir

risk altına girebilecek personel ihtiyacının yerini almaya

kadar pek çok fonksiyon için kullanılabiliyor.

Milestone Systems olarak zaten XProtect Video Yönetim

Yazılımımızı, ücretsiz WebClient ve Mobile

Client ile kullanıcılarımıza sunuyorduk. WebClient,

XProtect IP video yönetim yazılımımızın videoları

izlemek, oynatmak ve paylaşmak için kullanılabilen

basitleştirilmiş, sezgisel bir web tabanlı istemci

uygulaması. Pek çok sektörün evden çalışmaya

geçiş yaptığı bu dönemde hiçbir ek ödeme ya da ek

bir kurulum gerektirmeyen Web Client özelliğimiz

kullanıcılarımız için hayat kurtarıcı oldu.

Diğer taraftan yatırım ve işletme maliyetlerin her

zamankinden daha önemli hale geldiğini görüyoruz.

Doğal olarak her donanımın bir kullanım

ömrü var ama bizim yazılımımız her yıl 3 defa güncelleniyor.

Böylece sürekli son teknolojiye sahip olduğunuzdan

emin olabiliyorsunuz. Teknoloji kullanımında

destek, işimizin önemli bir parçası. Ticari

her lisansımız ücretsiz ömür boyu çevrimiçi Türkçe

teknik destek paketiyle birlikte geliyor. Satın alınan

lisanslar ömür boyu kullanılıyor, böylece yatırımınız

hiçbir zaman çöpe gitmiyor.

Bunun yanında; zor zamanlarda birlik olmanın

gücüne ve önemine olan inancımızla Milestone’un

gelişmiş teknik destek hizmeti olan Milestone Care’de

de bu dönemde büyük bir kampanya yaptık.

Tüm kullanıcılarımızın bu dönemde fiziksel olarak

uzakta da olsak Milestone ekibinin üst düzey teknik

destek ve hizmetlerine kolaylıkla ulaşabilmesi

ve bu zor zamanları hep birlikte aşabilmemiz için

şirket olarak sorumluluk alıyor ve zor süreçte iş ortaklarımıza

destek oluyoruz.

Global olarak teknolojik dönüşümün iyice hızlandığı

yeni dönemde özellikle siber güvenlik konusu da

çok gündemde. Yapılan araştırmalar siber saldırıların

sadece yüzde 40’ının dışardan geldiğini gösteriyor.

Yüzde 60’ı dahili, yani içeriden sızdırılan datalarla

yapılıyor. Bu noktada şifreleme çok önemli.

XProtect’in şifre anonimleştirme özelliği ile, desteklenen

cihazların tamamına tek hamlede benzersiz

ve sizin görmediğiniz birer şifre atanıyor. Sahadaki

cihazların şifrelerini tek bir tuşla, benzersiz

ve mümkün olan en geniş algoritmayla, en zor şifrelemeyle

saniyeler içinde atayabiliyoruz. Tahmin

edilebilen şifreler yerine XProtect her aygıta benzersiz

bir şifre atıyor ve bunu kullanıcı da bilmiyor.

Şifreleri, SQL veritabanına yazıyor. Kullanıcı ancak

yetkisi varsa yeni şifreyi sunucuya sorabiliyor. Bunu

sorduğunu da kayıt altına alıyoruz. Kim sormuş,

ne zaman sormuş kaydediliyor. Böylece şifre paylaşımı

dahil, insan faktöründen muaf bir siber güvenlik

katmanı oluşuyor. Siber güvenlik anlamında

hem büyük bir yenilik hem de büyük bir kolaylık

bu. Uzaktan erişimin öneminin iyice arttığı bu yeni

dönemde, sahada binlerce aygıtınız varsa olası bir

tehdit halinde bunların şifrelerini tek tek değiştirmek

çok zor bir şey ve biz bunu saniyeler içerisinde

yapabiliyoruz.

2019 yılını planlarınız ve

beklentileriniz ışığında değerlendirir

misiniz, 2019 Milestone için nasıl

bir yıl oldu?

Milestone Systems olarak 2019 yılında da istikrarlı

büyümemize devam ettik. Net ciromuz, son beş

yılda yıllık yüzde 14 artışla 2019 yılında 137 milyon

489 bin Euro’ya yükseldi. Ciromuzdaki bu artışın

kaynağı öncelikle lisans ve Care satışları. Bununla

birlikte tüm pazarlarımızda satışlarımızı da artırmaya

devam ettik.

Aldığımız bu olumlu sonuçları etkileyen iki önemli

faktör var: Şirketimizin kuruluşundan bugüne her

yıl kârlılıkla sonuçlanan uzun vadeli sürdürülebilir

büyüme odağımız ve daha da önemlisi ekibimiz.

Birlikte çalışabilmek, doğru insan kaynağına yatırım

yapmak Milestone kurum kültüründe çok

önemli. Bu bakış açımız bizim kurumsal verimliliğimizi

de olumlu etkiliyor. Ekosistemde yetkin

ve doğru iş ortakları, herkesin en iyi yaptığı işte

buluşması ve ihtiyaç için doğru entegrasyonu yapabilmesi

demek. Bu da tüm taraflar, en önemlisi son

kullanıcı için sürdürülebilir değer yaratmayı mümkün

kılıyor.

Globaldeki bu istikrarlı büyümemizi Türkiye’de de

güzel sonuçlarla destekledik. Türkiye; sürekli gelişen

potansiyeliyle Milestone olarak çok önem verdiğimiz

bir pazar. 2019 yılında ekibimizin gayretleriyle,

çok iyi bir sene geçirdik büyüme kaydettik.

Türkiye’nin lokomotifliğini yaptığı SEE bölgemiz,

iddialı büyümesi ile 2019 yılı sonunda Milestone içerisinde

“gelişmekte olan pazarlar” kategorisinden

çıkarak, “kanal satış” dediğimiz gelişmiş pazarlar

arasında yerini aldı.

2020 sonrasında yaşanan son

gelişmeler nasıl bir değişime neden

olacaktır. Teknolojinin ve görüntü

sistemlerinin geleceğini nasıl

öngörüyorsunuz?

İçinde bulunduğumuz süreç bize dijitalleşmenin ve

dönüşümün ne kadar önemli olduğunu birkez daha

gösterdi. Özellikle dijital verinin doğru kullanımı,

dijital videonun ve IoT aygıtların getirdikleri artık

“olsa iyi olur” değil “olmazsa olmaz”. Bundan sonra

dijital dönüşümde daha hızlı artış ve güvenlik ile

birlikte IoT ve video destekli iş verimliliği uygulamalarının

standart hale geldiğini görebiliriz.

Covid19 pek çok konuda yarattığı hızlı dönüşümün

yanında, teknolojinin sorumlu kullanımını da

gündemin üst sıralarına taşıdı. 2017 yılında altına

imza attığımız Kopenhag Mektubu’nun aslında ne

kadar kritik olduğunun farkına varılması memnuniyet

verici. Kopenhag Mektubu yalnızca bilişim

dünyası profesyonelleri değil, girişimcilerden tasarımcılara,

filozoflara dünyadan pek çok kanaat

önderinin ortak çalışması olan, teknolojinin etik

ve olumlu kullanılması yönünde bir bildiri. Teknolojinin

“kullanıcıyı” değil, insanı odağına alması gerektiğini

vurgulayan bir manifesto. “Biz insanlığın

yararına teknoloji geliştiriyoruz, kullanıcılarımız

da bunu insanlık yararına kullanmak zorundalar”

taahhüdünün altına imzamızı atıyoruz. Bunun bir

yaptırımı da var. Milestone olarak eğer ürünlerimizin

bu strateji dışında kullanıldığını fark edersek

müdahale ediyoruz ve yazılımımızı kullandırmıyoruz.

Bugünden sonra artık sadece teknolojiyi değil,

“iyi teknolojiyi” tartışıyor olacağız. Biz Milestone

Systems olarak, geçmişte olduğu gibi gelecekte de

teknolojinin sorumlu kullanımına ve insanlık yararına

çalışmaya devam edeceğiz.

www.itnetwork.com.tr 9 2020


ANKER Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Cem Bodur

Türkiye pazarındaki ikinci yılında

yüzde 200 büyüme kaydeden Anker,

üç yıl sonunda pazar payını yüzde

15’in üzerine çıkarmayı ve Premium

Marka kategorisinde akla gelen ilk

marka olmayı hedefliyor. Gelecek döneme

dair hedeflerini konuştuğumuz

Anker Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü

Cem Bodur, Türkiye pazarında

da güçlü büyüme hedeflerinin bulunduğunu

ve üç yıllık bir süreçte pazardaki

paylarını yüzde 15’in üzerine

çıkartmayı planladıklarını söyledi.

Bodur ayrıca Premium Marka kategorisinde

akla gelen ilk marka olmayı da

amaçladıklarını vurguladı…

Cem Bodur:

“3 yıl içinde yüzde

15 Pazar payı hedefliyoruz…”

Anker’den kısaca bahsedebilir misiniz?

Anker Innovations olarak, başta şarj teknolojisi, kulaklık,

hoparlör ve akıllı telefon aksesuarları olmak üzere akıllı

yaşam teknolojilerinde Amerika, Avrupa, Asya, Ortadoğu

gibi pek çok pazarda lider konumundayız. Tüketici odaklı

inovasyon yaklaşımımızla, tüketicilere “premium” kalitede

ürünleri çok daha erişilebilir fiyatlarla sunuyoruz. Bu

da kısa sürede son kullanıcıya ulaşmamızı kolaylaştırıyor.

Biz Türkiye pazarına 2018 yılı başında girdik. Globalde

olduğu gibi ilk etapta e-ticaret platformlarına ve perakende

zincirlerine yoğunlaşan bir rota izledik. Bugün baktığımızda

750 mağazada ürünlerimizi müşterilerimiz ile

buluşturuyoruz. Tüketici Anker’i zaten globaldeki başarısından

ötürü tanıyor ve bekliyordu. Bu nedenle markaya

alışma süresi neredeyse yaşanmadı. Türkiye’nin güncel

teknolojiye büyük ilgi duyan genç nüfusu başta olmak

üzere tüketici Anker’i çok sevdi.

Ürün kategorilerimize değinmek gerekirse; Anker Innovations,

toplamda 5 kategori markasıyla tüketicilerin farklı

ihtiyaçlarına yanıt veriyor. Eufy markası altında hane

yaşamında konfora yönelik teknolojiler geliştiren Anker,

2020 10

www.itnetwork.com.tr


ROAV markasıyla inovasyonu araç içine

taşıyan teknolojiler sunuyor. Projeksiyon

sistemlerinin bir sonraki nesli gibi görülen

Nebula markasıyla hem ev içi eğlence

hem de ofislerde dijital dönüşüm için olmazsa

olmaz ürünler yer alıyor. Soundcore

markası ile kaliteli bir ses deneyimini

rekabetçi bir fiyat performansı ile sunan

kablosuz ses teknolojileri geliştiren Anker,

özellikle şarj teknolojileri ve akıllı yaşam

aksesuarlarında yaptığı inovasyonlarla

dünyada lider konumda bulunuyor.

2019 yılını genel olarak

değerlendirmeniz gerekirse,

Anker ve sektör açısından neler

söyleyebilirsiniz?

2019, Türkiye pazarındaki ikinci yılımız

olmasına rağmen tüketicilerimize Anker

ürünlerini sevdirdik. 2019 yılında her ay

satış adetlerimizi yüzde 30 civarında artırdık.

Türkiye pazarında BT kulaklık, taşınabilir

bataryalar ve Robot Süpürgede

gerçekleşen satış performansının beklentimizi

fazlasıyla karşıladığını söyleyebilirim.

Sektörde söz sahibi olan Hepsiburada,

Teknosa, D&R, Amazon, Turkcell, APR,

MediaMarkt, Vodafone ve Trendyol gibi

çözüm ortaklarımız ile Anker ürünlerimizi

tüketicilerimizin beğenisine sunuyoruz.

Tüm bu çalışmalar neticesinde,

geçen yılı yüzde 200’lük ciro artışıyla kapattık.

2020 için öngörü ve tahminlerinizi

hem sektör, hem de Anker

perspektifinde paylaşır mısınız?

Nasıl bir yıl bizi bekliyor?

Anker yeni girdiği tüm pazarlarda tüketicilerin

hayatına katma değer, kolaylık ve

konfor sağlayan yenilikçi ürünler sunduğu

gibi, bazı yeni nesil teknolojilere duyulan

ihtiyacı da tetikleyip büyütüyor. Örneğin;

Robot Süpürge pazarı Türkiye’de

henüz istenen büyüklükte değil, ancak

son bir yılda pazarın yüzde 80’ine hâkim

konuma geldik. Müşteri memnuniyeti anketlerine

baktığımızda fayda-maliyet anlamında

Anker Eufy RoboVac ile en çok

tercih edilen markayız. Geçtiğimiz sene

Black Friday döneminde bazı modellerde

Türkiye’deki satışlar, ABD ve diğer ülkelerin

üzerinde gerçekleşti. Hedefimiz, robot

süpürge kategorisinde önümüzdeki iki yıl

içerisinde 100 bin haneye daha girmek.

2020 için ne gibi hedefler

belirlediniz?

Tüketici odaklı inovasyon yaklaşımıyla

çözümler sunan Anker’in istihdam gücünün

yüzde 50’si Ar-Ge odaklı çalışıyor.

Bu vizyon ışığında, Türkiye pazarında da

güçlü büyüme hedeflerimiz var. Üç yıllık

bir süreçte pazardaki payımızı yüzde

15’in üzerine taşımayı ve Premium Marka

kategorisinde akla gelen ilk marka olmayı

amaçlıyoruz. 2020-2021 yılları içinde

kendi mağazalarımızı açma planlarımız

mevcut. Hem Anker ürünlerinin deneyimlendiği

hem de satıldığı mağazalar

tasarlayacağız. Şu anda burada irtibat

ofisimiz var ve bu ofisimizi de büyütmeyi

planlıyoruz. Münhasır distribütörümüz

olan Sanal İletişim ile birlikte bugüne kadar

büyük başarılara imza attık ve atmaya

da devam edeceğiz.

Anker olarak gelecek dönemde

2020’de odaklanacağınız

kategoriler neler olacak? Hangi

ürün grupları öne çıkacak?

Teknoloji dünyasında son yılların en çok

konuşulan konu başlıkları arasında elbette

yapay zeka, IoT ve sesli arama başı çekiyor.

Konu akıllı yaşam olunca özellikle

tüketiciye konfor sağlayan nesnelerin interneti

(IoT) ve sesli arama özellikleri öne

çıkıyor. Örnekle anlatmak gerekirse; Google

Voice Assistant destekli Roav Bolt,

çakmak şarj cihazına takılıyor ve bir araç

içi sesli asistana dönüşüyor. “OK Google”

komutuyla pek çok işlemi yerine getirmek

böylece kolaylaşıyor.

Yine benzer şekilde IoT odaklı ürün portföyümüzün

amiral gemisini Nebula mobil

projeksiyon ürünlerimiz, Soundcore

Kulaklık ve Hoparlör ve elbette Türkiye’de

de çok ilgi gören akıllı robot süpürgemiz

Anker Eufy RoboVac oluşturuyor. Bu aygıtlar

sahip oldukları yenilikçi teknolojiler

ve hayatı kolaylaştıran fonksiyonlar

sayesinde, Anker’i tüketicinin gözünde

konfor ve işlevsellikle eşdeğer bir markaya

dönüştürüyor.

www.itnetwork.com.tr 11 2020


Ergin Öztürk

IFS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Ürünlerimizde

teknolojimizle

farklılaşıyoruz…

ERP’nin önemli global oyuncularından

olan IFS’in dünden

bugüne yaşam serüvenini,

bugün gelinen noktadaki sunduğu

çözümlerini anlatan IFS

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Ergin Öztürk, birçok

farklılıklarının bulunduğunu

ancak IFS’in en büyük farkının

ürünlerinde kullanmış olduğu

teknoloji olduğunu belirtti.

IFS Türkiye olarak akıllı üretim

çağında sürdürebilir başarı

arayan Türk iş dünyasına rehberlik

etmeyi sürdürdüklerine

değinen Öztürk, bu kapsamda

dijitalleşmenin önemli buluşma

noktalarından biri olarak

IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi

ile IFS Gelecek Yatırımcıları

Platformunu hayata geçirdiklerini

belirtti.

Dünden bugüne IFS’i sizden

dinleyebilir miyiz? Önemli mihenk

taşlarıyla serüvenini aktarır mısınız?

IFS, şirketlerin verimlilik sorunlarını çözmeye yardımcı

ERP sistemleri geliştiren, 1983 yılında kurulan,

bugün itibarıyla 4000’den fazla çalışanı olan İsveç

menşeili bir firmadır. 10.000’den fazla müşterisi ve

1.000.000 üzerinde kullanıcısıyla 60 ülkede hizmet

sunuyor. 2004 yılında girdiğimiz Türkiye pazarında

ise bugün itibariyle 750’nin üzerinde şirkette 25 binden

fazla kullanıcıya hizmet verir duruma geldik.

Farklı ülkelerdeki altı AR-GE merkezinde tecrübeli

endüstri uzmanlarının koordinasyonunda sektörel

yeni çözümler geliştirilmekte, bunun yanında artırılmış

gerçeklik, yapay zeka, nesnelerin interneti, mobil

uygulamalar, giyilebilir teknolojiler gibi pek çok yeni

teknoloji sektörel çözümlere dahil edilmektedir.

Biz işletmeleri geleceğe taşıyan, verimliliklerini ve

karlılıklarını artırmalarını sağlayan kurumsal iş

uygulamaları (ERP/EAM/FSM) sunuyoruz. Bu uygulamalar

şirketlere kendi iş süreçlerini uluslararası

standartlara getirme imkanı sunmaktadır. Sunulan

çözümler, her biri sektörel tecrübeye sahip deneyimli

danışmanlarımız tarafından devreye alınmaktadır.

Bu yüzden IFS için aslında bir dijital dönüşüm

şirketidir diyebiliriz. Biz şirketlerin dijital dönüşüm

yolculuklarında doğru temeller atmalarını sağlamakla

başlayıp, onları uluslararası rakipleriyle rekabet

edebilecekleri çevikliğe ulaştırıyoruz. Hepsinden

önemlisi sürdürülebilir başarıyı sağlayacak altyapıyı

sunuyoruz..

IFS’in yeni nesil ürünü “IFS Applications 10”, yeni nesil

ileri teknolojisi, benzersiz esnek yapısı, katmanlı

servis odaklı mimarisi ve kolay kullanım özellikleri

ile şirketleri geleceğe taşımaktadır. IFS Application

10 ile bir şirketin ihtiyaç duyacağı tüm fonksiyonları

içeren, uçtan uca tüm süreçleri standart uygulama

içerisinde kapsayan ve şirket ihtiyaçlarına göre kolayca

uyarlanabilen komple bir çözüm

sunulmaktadır.

Sektörün önemli oyuncularının

başında gelen IFS’in sunduğu çözüm

ve hizmetler nelerdir?

Dijital dönüşüm bir teknoloji dönüşümü gibi görünse

de aslında işletmelerin gelecekte var olmalarını sağlayan

ve onlara rekabet avantajı sağlayan bir iş stratejisi.

Dijitalleşmeyi doğru şekilde gerçekleştirdiğinizde

yurt içi ve yurt dışı pazarda rekabet gücünüzü

artırabilecek ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayabileceksiniz.

Bugün pek çok sektörde geleceğe yatırım

yapmayan, dijital dönüşümü önceliklendirmeyen

şirketlerin rekabette zorlanmaya başladıklarını ve

sektördeki eski iyi konumlarını yeni dinamik oyunculara

kaptırabildiklerini görüyoruz. Bu örnekler

yakın gelecekte daha da dikkat çekici hale gelecektir.

Türk sanayisi küresel rekabette yer almak için teknolojiden

güç alması gerektiğinin farkında. IFS olarak

bizim hedefimiz; 60 ülkede 10.000’in üzerinde projede

edindiğimiz ve çözümlerimize yansıttığımız bilgi

birikimimizi Türk sanayisinin hizmetine sunmak ve

sanayimizin geleceği hedefleyen güzide şirketlerine

dünyadaki rakipleri ile rekabet etme gücü sağlayacak

süreçleri ve altyapıyı kurmaktır.

Farklı sektörlerden yüzlerce şirketin sektörel ihtiyaçlarına

doğrudan yanıt veren çözümler sunuyoruz.

Bu çözümler şirketlerin operasyonel süreçlerini

iyileştirmekte, verimliliklerini artırmakta,

maliyetlerini düşürmekte ve tüm şirketi izlenebilir,

ölçülebilir ve yönetilebilir hale getirmektedir.

Şirketleri gerçek zamanlı raporlama yetenekleri olan,

analitik şekilde yönetilebilen, bölümler arası entegrasyonun

en verimli şekilde işlediği birer çevik organizasyona

dönüştürüyoruz.

Bugün çeşitli sektörlerde pek çok şirketin ERP kullanımına

baktığımızda en basit haliyle temel satış,

satınalma ve muhasebe süreçlerinin kullanılmakta

olduğunu görmekteyiz. Oysa biz bu örneklerden

farklı şekilde IFS olarak şirketlere tüm departmanların

iş süreçlerini entegre edecekleri uçtan uca bir

çözüm sunuyoruz. Ürettiğiniz ürünün ARGE süreçlerinden

başlayarak Üretim, Planlama, Kalite Yönetimi,

Stok Yönetimi, Satınalma, Satış, Sevkiyat, Satış

Sonrası Hizmetler ve Servis Yönetimine kadar bütün

süreçlerini IFS üzerinden yönetiyorsunuz. Yani bir

ürünün fikir aşamasından satış sonrası hizmetlerine

kadar tüm süreçlerini IFS içerisinde yönetebiliyorsunuz.

Bu süreçlerle birlikte muhasebe, finansman,

bütçe yönetimi, maliyet muhasebesi, bordro,

stratejik insan kaynakları , bakım yönetimi, proje

yönetimi vb. süreçler şirketin hiçbir fonksiyonu /

süreci dışarıda bırakılmadan entegre olarak devreye

alabiliyorsunuz.

IFS Applications 10 platform ve işletim sistemi bağımsız

her ortamdan erişilebilen Aurena arayüzleri

üzerinden kullanıcılara PC, tablet ve akıllı telefonlar

üzerinden benzersiz bir deneyim yaşatmaktadır.

Bunun yanında Native Android ve iOS uygulamaları

üzerinden pek çok süreçte ofis dışında bulunan çalışanları

ve özellikle yöneticileri şirketlerine yakın tutmaktadır.

2019 yılının sonunda Çin’de başlayan ve

2020 yılının ilk çeyreğinde tüm dünyaya yayılan Corona

Covid-19 virüs salgınında evden çalışma düzenine

geçen IFS kullanan şirketlerin bu uygulamalar

ile süreçlerini aynı verimlilik ile kesintisiz olarak sürdürmüşlerdir.

Bu IFS’in teknolojik olarak bugünlerde

çok gündemde olan “gelecekteki çalışma düzenine”

yüzde 100 hazır olduğunu göstermiştir.

IFS Applications dünya genelinde 1 milyondan fazla

kullanıcı tarafından kullanılıyor. Enerji, Telekom,

Savunma Sanayi, Üretim, Proje Endüstrileri, Servis

Endüstrileri gibi pek çok endüstride Dünya’nın en

büyükleri arasında yer alan şirketler süreçlerini IFS

ile yönetmektedir. Türkiye’de ise; AKO ve Petlas Şirketler

Grubu, FNSS Savunma, KVK Teknoloji, Sinpaş

Holding, Özaltın Holding, Yeşilova Holding, Durmazlar

Makina, Durmazlar Raylı Sistemler, Koska, Burotime,

Samet, Bursa Çimento, Bursa Beton, Çemtaş,

Tatmetal, Teknorot Otomotiv, SKT Otomotiv, Jotun,

2020 12

www.itnetwork.com.tr


Müzekart, Dearsan Tersanesi, Gülermak ve Makyol

gibi farklı sektörlerde yaklaşık 750 şirket IFS’i tercih

etmiştir.

Sunulan çözüm, hizmet ve satış

sonrası ile rakiplerine göre

farklılıklarından bahseder misiniz?

IFS’in çözüm tarafında en temel farkı ürün

teknolojisidir. Sunulan derin fonksiyonalite, teknoloji

ve tasarım farkı sayesinde kolay öğrenilip, kolay

devreye alınabilmektedir. Bu IFS projelerinin daha

kapsamlı olmasını, uçtan uca ve tüm süreçleri içermesini

ve bu içeriğin daha kısa sürelerde devreye

alınmasını sağlamaktadır. Yani başarılı projelerimizin

birinci sebebi ürünün derinliği ve teknolojisidir.

IFS olarak çözümlerimizi projelerde devreye alırken

sunduğumuz hizmetin kalitesine önem veriyoruz.

Projelerimizdeki başarının bir diğer sebebi de bu hizmeti

veren sektörel uzmanlığa sahip danışmanlık ekibimizin

yetkinliği ve kalitesidir. Dünyada ve Türkiye’de

IFS Ofislerinde ortalama çalışma süreleri sektör ortalamalarının

2 katından daha fazladır. Danışmanlarımız

IFS’in sunduğu fonksiyonlara hakim olmanın yanında

sektörel ihtiyaçları sürekli takip etmekte, projelerde

bunlara ilişkin çözümleri devreye almaktadırlar. IFS

Türkiye Ofisi ile birlikte çözüm ortaklarımız da başarılı

projeler geliştirmektedirler. IFS Türkiye ve çözüm ortakları

2004 yılından bu yana yüzlerce projeyi başarılı

bir şekilde devreye almıştır.

Uluslararası kurumsal iş çözümlerinin Türkiye’deki

şirketlerde başarılı bir şekilde kullanılması için en

önemli unsurlardan bir tanesi de ürün yerelleştirmeleridir.

Türkiye mali mevzuat açısından ihtiyaçlar ve

gereklilikleri dünyada en ileri seviyede olan ülkeler

arasında gösterilmektedir. IFS Türkiye olarak ülke

mevzuatına uygun çözümler geliştirmek ve bunları

tek elden güncel tutabilmek ve yönetebilmek için kuruluşumuzdan

bu yana geniş bir ARGE ekibine sahip

olduk. ARGE ekibimiz yeni projeler için 2019 yılında

TÜBİTAK Marmara Teknokent’te taşınmıştır. Yeni

versiyon mevzuat uyarlamaları, yerel insan kaynakları

ve bordro geliştirmeleri, mali işlere yönelik özel

süreçler, e- çözümler ve sektörel özel ihtiyaçlar AR-

GE ekibi tarafından ihtiyaçlar doğrultusunda projelendirilmektedir.

Danışmanlık ve teknik hizmetlerin yanında müşteri

memnuniyetini belirleyen en önemli unsurlardan

bir tanesi de destek hizmetleridir. Türkiye’de uzun

yıllardır müşterilerimize hizmet sağlayan bir destek

merkezimiz mevcut. Tecrübeli danışmanlardan

oluşan destek ekibimiz e-uygulamalar ve mali işlere

yönelik konular başta olmak üzere pek çok konuda

ihtiyaç halinde müşterilerimize destek hizmeti sunuyorlar.

Firma olarak Türk sanayisine

katkı sağlayacak ürünleriniz ve

servislerinizi firmalara yeterince

anlatabiliyor musunuz? Bunu

arttırmak için planlarınız nelerdir?

Başta da söylediğim gibi IFS’i farklı kılan en temel

özelliği ürün ve teknolojisi ile müşterisine sunduğu

hizmetin kalitesi ve bu hizmetin sağladığı avantajlar.

IDC’nin yaptığı araştırmaya göre IFS’in kurumsal

yazılımını kullanarak elde edilen iş değerini hesapladığı

son kullanıcı değerlendirme raporu da bu görüşümüzü

kanıtlar nitelikte. Bizler için gurur verici

sonuçlar içeren rapor; IFS müşterilerinin ortalama

yüzde 18 daha verimli olduğunu ve bizimle çalışan

şirketlerin yaptıkları yatırımın karşılığını sadece 15

ay gibi kısa bir sürede geri döndüğünü ortaya koyuyor.

Yani bizi Türk sanayisine en çok, müşterilerimiz ve

onlar için sağladığımız avantajlar anlatıyor. Gururla

söylemeliyim ki Türkiye’de ilk faaliyete geçtiğimiz

dönemde çalışmaya başladığımız şirketlerle iş birliğimiz

devam ediyor. Projelerimiz sektörümüzde

başarı öyküsü olarak anlatılıyor. Yaptığımız müşteri

memnuniyeti anketlerinde yüksek bir memnuniyet

oranı var ve müşterilerimiz bizi birlikte çalıştıkları

diğer şirketlere memnuniyetle tavsiye ediyorlar.

Ürünlerimizi ve hizmetlerimizi daha iyi anlatabilmek

için yıl içerisinde sektörel etkinlikler ile şirketlere

ulaşmaya çalışıyoruz. Bu etkinliklerde IFS çözümlerini

anlatıyor, sektör temsilcilerinin sorunlarını

dinleme ve sorularına birebir yanıt verme imkanı

buluyoruz. Bu etkinlikler sektör temsilcilerinin sektör

uzmanı danışmanlarımıza sordukları sorular ile

katılımcıların ve bizlerin çok keyif aldığı ileri seviye

workshoplara dönüşebiliyor.

Dijital dönüşüm konusunda

şirketlere önerileriniz nelerdir?

Öncelikle dijital dönüşüm bir amaç olmamalı;

şirketler onu rekabet avantajı sağlayan bir araç

olarak görmeli. Dijitalleşmeyi doğru şekilde

gerçekleştirdiğinizde rekabette avantaj sağlarsınız.

Bu adımı yeni pazarlara açılmak ya da yeni alanlarda

ürün gamı geliştirmek gibi görebilirsiniz. Şirketlerin

tüm süreçlerini ilgilendirdiği ve sadece teknolojik bir

yazılım ya da araç olmadığı için sadece bilgi işlem

departmanlarına bırakılması ise konuya yeterince

önem verilmediğinin bir göstergesi olabiliyor. Zaten

IFS’in yaptığı dijital değişim anketi de bu görevin;

CEO, CFO ve CIO üçlüsü tarafından yönetilmesi gerektiğini

bir kez daha ortaya koyuyor. IFS’in geçtiğimiz

yıl geniş bir endüstri yelpazesinde, 16 ülkeden

750 profesyonelle gerçekleştirdiği bu anketten ilginç

bulduğum diğer sonuçları da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ankette yöneticilere ilk olarak, dijital dönüşümün en

temel etkileri nedir, diye soruluyor. Katılımcıların

yüzde 27’si dijital dönüşümün şirketler için hayati

öneme sahip olan “farklılaşmayı” sağladığını ve böylece

onları daha rekabetçi yaptığını söylüyor. Yüzde

29’u ana faydayı, “inovasyonun hızlandırılması”

olarak görürken yüzde 28’i dijitalleşmeyi “yeni

pazarlarda büyüme fırsatları” olarak değerlendiriyor.

İkinci olarak şirketlere iç süreçlerinin ne kadar entegre

olduğu sorusu yönlendiriliyor. Şirketlerin yüzde

13’ü adacık çözümler, yani küçük küçük programlar

kullandıklarını söylüyor. Yaklaşık yüzde 30’luk kısmı

yarı yarıya entegre olmuş durumda. Yüzde 50’lik kısım

ise büyük oranda entegre ama tamamen değil.

Katılımcı şirketlerin sadece yüzde yedilik kısmı süreçlerini

uçtan uca entegre etmiş durumda. Dikkat

ederseniz sadece Türk şirketlerinden bahsetmiyorum,

küresel çapta da daha gidilecek çok yol var.

Anketin devamında ise katılımcılara şu soru soruluyor

“Entegre olmamaktan kaynaklanan sorunları

en yoğun hangi departmanlar yaşıyor?” Şaşırtıcı gelecek

ama ilk sırada finans var. Dolayısıyla para kaybetmek

istemiyorsanız bunu entegre edip kontrol

altına almak zorundasınız.

Konu oldukça derin. Özetlemek gerekirse: Dijital dönüşüm

bir günlük, altı aylık ya da iki yıllık bir konu

değil; yaşayan bir süreçtir. Donanım altyapınız çalışmıyorsa

üzerine düzgün bir ERP sistemi kuramazsınız.

ERP‘niz düzgün çalışıyorsa yavaş yavaş buluta

açılayım IoT kurayım dersiniz. İyi bir analitik sistem

kurarsınız. Büyük veri gibi teknolojileri sağlamlaştırırsınız.

Temel olarak bu hiyerarşi, önümüzdeki yılların

da konusu olarak görünüyor.

IFS Türkiye olarak kurduğunuz “IFS

Gelecek Yatırımcıları Platformu”

hakkında bilgi verir misiniz? Hangi

amaçla ne zaman kuruldu?

IFS Türkiye olarak akıllı üretim çağında sürdürebilir

başarı arayan Türk iş dünyasına rehberlik etmeyi

sürdürüyoruz. Bu bakış açımız ile Türk şirketlerinin

geleceğe yatırım yapma idealinin bir karşılığı olarak

yepyeni bir oluşuma imza attık ve ‘dijitalleşmenin’ en

önemli buluşma noktalarından biri olarak uzun zamandır

üzerinde çalıştığımız “IFS Gelecek Yatırımcıları

Platformu”nu kasım ayında gerçekleştirdiğimiz

“IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi” ile hayata geçirdik.

Bu platform aracılığı ile vizyoner iş insanlarını

birleştirirken, dijital çağda sürekli değişen ve

adaptasyonu şart olan teknolojilerin şirketleri nasıl

geleceğe taşıyacağı konusunda iş insanlarına ilham

verebilmeyi ve bu sayede şirketlerin vizyon genişletmelerine

destek olmayı amaçlıyoruz.

Bu bağlamda sürdürülebilir başarılara imza atabilen

ve dünyada Türkiye adına rekabet avantajı yaratmayı

hedefleyen şirketleri, tecrübelerini paylaşmak

üzere, bir araya getirdiğimiz platformumuzun ilk

etkinliği “IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi 2019” yoğun

katılım ve ilgi ile gerçekleştirdik. Yıl boyu devam

edecek buluşmalarımıza da devam ediyoruz. Şubat

ayında gerçekleştirdiğimiz IFS Gelecek Yatırımcıları

Buluşmaları “Dijital Dönüşümde CFO’nun Rolu” adlı

buluşmamız da aynı şekilde yoğun bir ilgiyle karşılandı.

Platform çatısı altında gerçekleştireceğimiz etkinliklerde

farklı ihtiyaçlardaki şirketlere, yaşanmış

hikâyeler üzerinden rehberlik etmeyi amaçlıyoruz.

Şirketlerimizin özellikle sürdürülebilir başarılar elde

edebilmeleri ve uluslararası rekabette öne çıkabilmeleri

için dijitalleşmeyi nasıl kullanabileceklerini yaşanmış

somut örneklerle anlattığımız bir platform.

Tecrübelerin paylaşıldığı, yeni teknolojilerin konuşulduğu

ve en önemlisi bu teknolojilerin ülkemiz

lehine nasıl bir rekabet avantajına dönüştürülebileceğimizi

konuştuğumuz, faydalı ve sonuca yönelik

olduğuna inandığımız etkinlikler planlıyoruz.

www.itnetwork.com.tr 13 2020


yılda

3 Hedefimiz

Kurumsal Pazarın

Yüzde 20’si

ASUS Türkiye Sistem İş Birimi Ülke Müdürü Özge Kılıç Güler ile ASUS’un

sunduğu teknolojiler ile her segmentten iş dünyası profiline hız ve üst

düzey güvenlik sunan kurumsal ürün ailesini, bugünün yatırımlarını ve

gelecek teknolojilerini konuştuk. ASUS olarak son kullanıcı alanında kendilerine

önemli bir Pazar payı edindiklerinin altını çizen Güler, kademeli

olarak önümüzdeki 3 yıl sonunda Türkiye’de kurumsal segmentte KO-

Bİ’lerde yüzde20’lik Pazar payını hedeflediklerini söyledi. ASUS Türkiye’nin

donanımlarına vurgu yapan Güler, teknolojik gelişmelerle daha

farklı, ilgi çeken, ergonomik yapıdaki notebook ve mobil cihazların önümüzdeki

dönem hayatımızda daha fazla yer alacağını belirtti…

Özge Kılıç Güler

ASUS Türkiye Sistem İş Birimi Ülke Müdürü

Dünden bugüne ASUS dünyasını

sizden dinleyebilir miyiz?

1989 yılında teknolojiye ve gelişime önem veren

üç mühendis arkadaşın bir araya gelerek kurduğu

ASUS, her şeyden önce rakiplerinden bir adım önde

olmak için çalışmalarını sürdüren, geliştirdiği yeni

teknolojilerini herkesten önce piyasaya sunan bir

firma. Geçmişinde bunun birçok örneğini bulmanız

mümkün. 2005 yılında çıkarttığımız ilk deri notebook

serimizi, henüz gaming oyun serileri ortaya

çıkmadan önce “Lamborgini” adı altında sektöre

sunduğumuz oyuncuların kullandığı özel tasarım

bilgisayarlarımızı, çevreye olan duyarlılığımızı gösterdiğimiz

ilk “Bambu” ile ürettiğimiz cihazımızı

ve yakın dönem içinde “ScreenPad” teknolojisi ile

duyurduğumuz yeni Zenbook ve Vivobook bilgisayarlarımızı

yeniliklerimiz noktasında örnek olarak

gösterebiliriz... Yine “netbook” kategorisini pazara

çıkartan ve tanıtan ilk firma biziz. Dolayısıyla konu

son kullanıcı notebook cihazları ise bu alanda kendimize

rakip tanımadığımızı söyleyebilirim. Çünkü

bu alanda birçok teknolojiyi ve yeniliği çıkartıp

piyasaya sunan ve rakiplerine öncülük eden marka

ASUS’tur.

Bunu sadece notebook olarak düşünmeyin. Teknolojinin

arkasındaki mühendislik de çok önemli.

Çalışanlarımızın yarısına yakını Ar-Ge üzerine

çalışıyor. O yüzden sürekli bir teknolojik gelişim

söz konusu. Notebook olarak bahsettiğimiz noktada;

ekran kartını da, ana kartını da, network wireless’i

de üreten biziz. Bunları sadece kendimiz için

üreten bir firma olmanın ötesinde, diğer markalar

için de bir üretici firma konumunda bulunuyoruz.

Belki de bugün dünyada üretilen her 3 notebooktan

birisinde ASUS anakart yer almaktadır. Dolayısıyla

biz kendimize, üretimimize ve teknolojimize güveniyoruz.

Ürün gamı noktasında üst segment akıllı telefonlarımızı

ve aksesuarlarımızı da unutmamak lazım.

Kulaklık, klavye ve mouse ürünlerimizin yanı sıra,

desktop, mini PC, All in One ürünlerimiz ile de sektörde

önemli ihtiyaca cevap veriyoruz diye düşünüyorum.

Hem bitmiş ürün hem de parça olarak

istediğiniz şekilde sunduğumuz çözümlerimize

ulaşabilirsiniz.

Yeni gözdemiz kurumsal ürünler

Bu kadar teknolojisi ve sunduğu çözümleri ile sektörün

lider konumunda bulunan markamızda

bugüne kadar eksik olan bir ürün portföyümüz

bulunuyordu. Bu da kurumsal ürün gamımız.

Hem globale hem de Türkiye pazarına baktığınızda

ASUS her zaman consumer ürün gamında ilk

üçte yer alan bir markadır. Bazı ülkelerde birinci

bazı ülkelerde ikinci bazı ülkelerde üçüncü. Genel

olarak ilk üçte yer alan marka olarak kurumsal tarafta

hiçbir ürünümüz bulunmuyordu. KOBİ’lere

giden birçok üründen kurumsal olarak bahsetmek

mümkün. Dolayısıyla tüketici dediğimiz kısmın

içerisinde de bir miktar kurumsal müşteri yer alıyor.

Pazarın yarısı kurumsaldan, yarısı da tüketici

tarafından ilerliyor.

Kurumsal tarafta olmadığımızı düşündüğünüzde

bugüne kadar pazarın yarısına hitap eden bir

marka olarak ilk üç içinde yer alıyorduk. Ancak

kurumsal tarafa sunduğumuz ürün gamımız ile

bugün pazarın tümüne hitap eden konumdayız. Bu

yönden baktığımızda önümüzdeki 3 yıl için ilk sıra

ya da bazı noktalarda ikinci sırada yer alan marka

olmaya devam edeceğimizi öngörüyoruz. Çünkü

büyük hedeflerle piyasaya giriyoruz. 3 yıl için KOBİ

tarafında yüzde 20’lik bir büyüme planımız bulunuyor.

Bunun yanı sıra DMO, Sistem Entegratörleri

ya da katma değerli çözüm sunan bayiler tarafında

proje ve ihalelere katılıyoruz. Dolayısıyla hızlıca yer

alarak ciddi pazar payı hedefimize ulaşacağımızı

düşünüyoruz.

Yakın zamanda ASUS Kurumsal

Ürün lansmanı yaptınız.

Lansman sonrası neler yaşandı?

Global planlamamızın 2019 stratejileri noktasında

kurumsal alana kaynak ayıracağımızı ve bu alanda

ciddi bir pazar payı elde etme hedefimizi belirledik.

Sonrasında da Türkiye lansmanı ile global yaklaşımımızı

Türkiye’ye de sunmuş olduk. Notebook, All

In One, desktop ürünleri ve aksesuarları kurumsal

ürün gamımızı oluşturuyor.

Lansmanda bahsettiğim gibi kurumsal ürünlerimiz

ASUS Türkiye’nin stoklarında Aralık 2019’da

yer almaya başlamıştı. Bugün baktığımızda lansman

sonrası notebook stoklarımızın hepsinin bittiğini,

All In One stoklarımızın da bittiğini ve desktop

2020 14

www.itnetwork.com.tr


stoklarımızın da bitmeye yakın olduğunu söylemeliyim.

Korana öncesinde sipariş geçtiğimiz, yolda

gelmesini beklediğimiz ürünlerimiz bulunuyor.

Onlar Mayıs ayı itibariyle stoklarımızda yer almaya

başlayacak. Şu an önümüze ciddi anlamda hem

desktop hem de notebook tarafında proje ve ihaleler

geliyor.

Rakiplerinden çok daha iyi kaliteye ve maliyete sahip

olan B9450 serimize özellikle önemli bir talep

bulunuyor. Süpermarketlerden kurumsal firmaların

yönetici seviyelerine kadar bu ürünümüze olan

talep bizi mutlu ediyor. Bu üründen almak talebi ile

bizi özel toplantılara çağırdıklarını söyleyebilirim.

Şuan için bu ürünümüzle ilgili listeye aldığımız

talepleri ne zaman teslim ederiz konusunu konuşuyoruz.

Lansman sonrası proje

taleplerinde artış oldu mu?

Evet, lansmanın buna büyük etkisi oldu diyebilirim.

Lansman öncesi insanlarda ASUS kurumsala giriş

ne zaman yapacak?, ürünleri nereden bulabiliriz

gibi konularda soru işaretleri bulunuyordu. Lansman

sonrası bunların belirginleşmesi, ürünlerin

neler olduğu, nereden ve nasıl tedarik edileceği

konusunda adreslememiz sonrası talep fazlasıyla

arttı. İnsanlar istedikleri ürüne direkt ulaşmaya ve

projelerine ilave etmeye başladı diyebilirim. 2 bin

ve üzeri yüksek miktarlı projeler içerisinde yer alıyoruz.

Neden bu projelerin bize yöneldiğini düşünürsek

buna cevap olarak hem markamızın kalitesini,

hem ürünümüzün maliyet avantajını hem de rakip

ürünlere göre bizim ürünlerimizin daha fazla artılarının

olmasını söyleyebiliriz. Her alanda üretim

yapıyor olmamız bir projede ürünlerin birbiri ile

konuşabilmesi adına bizim önemli artılarımızdan

birisi olarak öne çıkıyor. Hatta bizi şaşırtan noktalardan

bir tanesi kendilerini ziyaret etmediğimiz

müşterilerde dahi şartnameler ve ihaleler bizim

ürünlerimize özel yazılmış olarak gelmesi. Yani

bizden başkasına gidemeyecek projeler olarak söyleyebiliriz.

Bu bizi ayrıca mutlu ediyor. Sektörün

böyle bir beklentisinin olduğunu ve zamanında bu

beklentilerine cevap verebilecek olmamız pazardaki

heyecanımızı artırıyor. Pazar hedeflerimize ulaşabilme

konusunda bize güç oluyor.

Lansmanda tanıtılan 20 ürünün

sizin adınıza öne çıkanları

hangileri oldu?

Lansmanda notebook tarafında P ve B serilerimizi

tanıtmıştık. Bunların farklı farklı özelliklere sahip

kasa versiyonları bulunuyor. Bu kapsamda kurumsal

tarafta öne çıkan B9450 ürünümüz oldu. Diğer

bir ürünümüz ise StudioBook ürünümüzdü. Bu da

tasarımcılar ve ve diğer tüm içerik üreticileriiçin

farklı opsiyonlarda sunduğumuz ilgi çeken bir ürünümüz

oldu. Workstation olarak kullanılabilecek

kapasiteye sahip bir ürün olması nedeniyle bu ürün

ailemiz üzerinden de çok talep aldık. Diğer ürün

grubumuz desktoplarda da öne çıka D940 modelimiz

oldu. Bu ürünümüz sadece 8 lt hacime sahip

olmasına rağmen maksimum performansa sahip

bir ürün. Bu ürünümüz dışındaki desktop modellerimiz

de hem tasarımları hem de sahip oldukları

özellikleri açısında ciddi ilgi ile karşılaşacaklar. Diğer

yandan All In One ürün ailemiz de değişebilen

diğer kurumsal ihtiyaçlara çözüm olacaktır. Bu

kapsamda getirdiğimiz ürün gamımızı kurumsal

projelerde değerlendirmeye çalışıyoruz. Talep çok

fazla olduğu için gelen ürün hemen karşılık buluyor.

Tüm modellerin ilgi çektiğini söylemek yanlış

olmaz.. Tabii ki burada yıldız, Expert serisi. Expert

serisinin de All In One ürünleri bulunuyor. Onlar da

orta segmentte önümüzdeki dönemde yerlerini alacaklar

vebizce orta segmentin kahramanı ürünler

konumunda olacaklar. Belki hiç aklınıza gelmeyecek,

15.6 inç All In One ürünlerimiz şu an için hastane

ve restoran gibi alanlarda çok fazla tercih edilir

konumda bulunuyor.

Sektörel olarak

değerlendirdiğinizde ürünlerinizi

tercih eden sektör grupları

nelerdir?

15.6 inç ürün gruplarımız gıda ve sağlık sektöründe

ön planda yer alıyor. Restoranlarda sipariş takibi

ve hastanelerde ise hasta takibi olarak çok fazla

tercih ediliyor. Bugün Türkiye’deki neredeyse tüm

Polis Evleri’nde 15.6 inç ürünümüz bulunuyor. Diğer

taraftan bir havalimanında bütün monitörlerin

arkasındaki mini PC ürünler ASUS. Birçok sektörde

aktif olarak ürünlerimiz kullanılıyor. Servis olarak

da öne çıkan özelliklerimiz bu tercihlerde önemli

rol oynuyor. Yerinde servis, global 3 yıl garanti, 5 yıla

kadar lokal garanti gibi kurumsal tüm servis hizmetlerimizi

sağlıyoruz. Teslimat noktasında en kısa

sürede gerçekleştirmek adına önemli çalışmalar

yapıyoruz. Şu an için Covid 19 gibi özel bir durum

olmasına rağmen, gelen projeleri Haziran’a yetiştirmeye

çalışıyoruz. ASUS Türkiye olarak kurumsal

alanda her türlü opsiyonu sağlayabilecek konumda

ve her sektöre aynı seviyede yaklaşımımızı sürdürüyoruz.

2019 yılını hedefleriniz

doğrultusunda değerlendirir

misiniz? Nasıl bir yılı geride

bıraktınız?

2019 yılını bir önceki yıla paralel geçirdik. Hedeflerimizi

tüm ürün gruplarımızda yüzde 90 tutturduğumuz,

büyüme ve küçülmenin yaşanmadığı bir

yıl olarak geride bıraktık. Pazar payı olarak GFK

verilerine baktığımızda tüketici pazarı özelinde

ilk üç ayda yüzde 20’lik Pazar payına sahip olarak

kapattık.

Yaşanan son gelişmeler ışığında baktığımızda da

tüketici ürün segmentinde 2020 yılının bir önceki

yıla göre ya yüzde 5’lik bir büyüme ile ya da aynı

seviyede kalarak geçmesini bekliyoruz. Şu an için

önümüzü görmeye çalıştığımız ve henüz hedeflerimizi

revize etmediğimiz bir dönemden geçiyoruz.

Haziran gibi bu dönemlerin normalleşmeye başlayacağını

öngörürsek yılı kapatmak, hedeflerimizi

tutturabilmek adına önümüzde gerçekten uzun sayılabilecek

bir 6 ayımız olacak. Hedeflerimizi revize

etmeden yakalayabileceğimiz yeterli bir süre diye

düşünüyorum. Eğer Haziran ayında normalleşmeler

başlamaz ise o zaman hedeflerimiz ve önümüzdeki

dönem için revize etmemiz gereken bir dönem

olacak gibi görünüyor.

Kurumsal ürünler tarafına baktığımızda ise; KOBİ

tarafının katkısını da düşünürsek yüzde 20’lik bir

Pazar payımızın olması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu alanda ilk yılımız olması nedeniyle pazardaki

hedefimiz yüzde 10 olacak. İkinci yılda yüzde 15

ve üçüncü yılda ise asıl hedefimiz olan yüzde 20’lik

Pazar payına ulaşma hedefimiz bulunuyor. Bu yıl

için KOBİ harici tüm kurumsal pazar özelinde düşünürsek

tüm pazarda yüzde 5’lik bir pazar payına

ulaşacağımıza inanıyoruz.

Satış sonrası servis hizmetlerinde

sizi öne çıkartan noktalar

nelerdir?

Servisten konuşurken biraz tedbirli olmakta fayda

olduğunu düşünüyorum. Çünkü servis noktası demek

insanları bir arıza, bir mutsuzluk üzerine size

müracaatları demektir. Ya problemi çözüp mutlu

müşteri profilinizi artırıyorsunuz, ya da problemi

çözemeyip mutsuz profilinizi yükseltiyorsunuz.

Burada önemli olan şey mutsuz gelen müşteriyi günün

sonunda problemi çözülmüş, mutlu bir müşteriye

dönüşmüş olarak göndermek. Burada öncelikle

önemli olan gelen müşteri ile servis çalışanı arasındaki

doğru iletişim. Eğer gelen müşteriyi ve sorununu

doğru anlayamazsanız problemini çözmek

yerine daha da mutsuz hale çevirmeniz çok kolay.

Bu noktada hiçbir markanın yüzde 100 servis mutluluğuna

sahibiz diyebileceğini düşünmüyorum.

Burada önemli olan bu oranı ne kadar yüksek seviyelerde

tutabilirseniz o kadar başarı yakalamışsınız

demektir.

ASUS olarak arıza geri dönüşümüzün çok düşük

olduğunu söyleyebilirim. Önemli olan çıkan soruna

karşılık çözüm oluşturabilmek. Çünkü firmalar bu

noktada yakalayabildikleri çözümler ile ön plana

çıkıyorlar. Regülasyonlar kapsamında ne gerekiyorsa

müşterimizi hiçbir şekilde zor durumda bırakmadan

gerekeni yerine getirmeye çalışıyoruz. Eğer

parça eksikliğinden kaynaklanan bir durum söz

konusu ise ürüne değişim verip müşterimizi bekletmeden

hızlıca problemini ortadan kaldırıyoruz.

Kargo dahil 5 gün içerisinde hizmetimizi tamamlama

oranımız yüzde 95’in üzerinde bulunuyor. Bu

noktada servis konusundaki hedeflerimizi tutturmuş

bulunuyoruz.

ASUS olarak kurumsal projeler özelinde 7/24 yerinde

servis hizmeti veriyoruz. Opsiyonel olarak 3 yıl

global 5 yıl da lokal garanti tanımlayabiliyoruz.

Pazarın geleceği hakkındaki

öngörüleriniz nelerdir?

Kurumsal tarafın geleceğini nasıl

görüyorsunuz?

Bugünün cihazları ile geçmişteki cihazların değişim

süreleri teknolojilerin yenilenme hızına göre

değişiyordu. Önceden 2 yılda bir olan cihaz değişimi

günümüzde 4-5 yıla kadar çıkmış bulunuyor.

Geçmiş döneme baktığımızda bilgisayar sektöründe

tüketici pazarı ekonomi ile doğru orantılı olarak

hızla ilerledi ve sonrasında gerileme dönemi yaşadı.

Geçtiğimiz 5 yıl içerisinde tüketici pazarında gerçekleşen

oynamalar kurumsal tarafta yaşanmadı.

Önümüzdeki dönemi değerlendirirsek öncelikle

kurumsal pazarın büyüme yakalayacağına

inanıyorum. Çünkü çok

fazla firma, KOBİ ve kamu tarafında

notebook yenileme yatırımlarının

yapıldığını görüyoruz.

Tüketici tarafına bakarsak eğer,

geçtiğimiz yıllarda gerileme yaşadığı

için önümüzdeki dönemde

yükselme ivmesine yakalayacağını

öngörüyorum. Ancak

burada önemli olan 2 milyon

adet seviyelerine ne zaman

geleceği. Çünkü elde edilmiş

böyle bir pazarın küçüldüğünü

düşünürsek

yeniden toparlanacağını

söyleyebiliriz.

2021 yılının

ilk yarısından

sonra bu rakamlara

tekrar

ulaşabileceğini

düşünüyorum.

Ancak burada

önemli etken ekonominin

destekleyen gücünün

devam etmesidir.

www.itnetwork.com.tr 15 2020


Red Hat

İnovasyonun

önünü

açıyor

Haluk Tekin

Red Hat Türkiye Genel Müdür

Red Hat’in IBM tarafından

satın alınması sonrası

gerçekleşen yapılanmadan

bahseder misiniz? Bu satın

alma Red Hat için ne gibi

değişimler sundu?

Red Hat’in IBM tarafından satın alınması,

34 milyar dolarla bugüne kadarki en

büyük yazılım şirketi satın alması olarak

tarihe geçti. Bu süreçte Red Hat’in

müşterilerine kattığı değer öne çıkıyor.

Red Hat bugün hibrit bulutun en önde

gelen firmalarından bir tanesi. IBM de bu

konumda yer alıyor. Dolayısıyla misyonları

benzeyen iki firmanın bir araya gelmesi

olarak da tanımlayabiliriz.

Red Hat, bu satın almadan sonra aynı Red

Hat olarak kaldı.

Yani Red Hat tüm dünya da tamamen bağımsız

ve çalışmalarını da ayrı bir kurum

olarak gerçekleştiriyor. IBM’e rakip olan birçok

firmayla çalışmaya devam ediyoruz.

Özellikle bazı ürün stratejilerinde IBM’le

geleceğe yönelik adımlar atılıyor. Çünkü

Red Hat’in bugüne kadar sağladığı özellikle

açık kaynaktan gelen birçok avantaj

var. IBM, Cloud Packs adı altında 5 ayrı

ürün paketini açıkladı. Bu paketlerin altında

platform olarak Red Hat OpenShift

yer alıyor. Yani böylece geleceğe yönelik

işbirliğinin ilk ürünü oldu. Farklı konularda

işbirlikleri de geliştirilmeye devam ediyor.

Mesela Red Hat Ansible Automation,

IBM’in çözümleri içinde yer alacak şekilde

adımlar atılıyor. Bunun gibi birçok ortak

ürün haritaları oluşturuluyor. Red Hat’in

birçok büyük müşterisi, aynı zamanda

Yazılım sektörünün en büyük satın alınması ile tarihe adını yazdıran Red Hat’in sunduğu

açık kaynak çözümlerini, çözümleri ile kurumlara sağladığı faydaları Red Hat Türkiye

Genel Müdürü Haluk Tekin ile konuştuk. IBM tarafından satın alındıktan sonra tüm dünyada

Red Hat olarak bağımsız ve çalışmalarını ayrı yürüten bir kurum olarak faaliyetlerine

devam ettiklerini belirten Tekin, satın alma noktasında Red Hat’in müşterilerine katmış

olduğu değerin öne çıktığını belirtti. Geleceğe yönelik birçok planlarının bulunduğunu belirten

Tekin, IBM ile geleceğe yönelik önemli adımlar attıklarını söyledi…

IBM müşterisi konumunda. Dolayısıyla

müşterilerin faydasını öne çıkaran bir birliktelik

var.

Açık kaynak platformunun

lider oyuncusu olan

Red Hat’in sunduğu

avantajlardan bahseder

misiniz?

Dünyada pek çok firma, açık kaynak teknolojilerini

tercih ediyor. Hatta Fortune

500 listesinde yer alan birçok şirket Red

Hat’in farklı çözümlerini kullanıyor. Yazılımlarının

tamamı açık kaynak olan ve

yeni yazılımlar aldığında bunları da açık

kaynak haline getirip müşterilerine sunan

bir firmayız. Firmaları lisans bağımlılığından

kurtarıyoruz. Çünkü abonelik sistemimiz

üzerinden müşterilerimize yazılım

destek hizmetlerini ve ihtiyaç duyulan

danışmanlık ve eğitim gibi tamamlayıcı

hizmetleri sunuyoruz. Açık kaynak yazılımlara

günümüzde ulaşmak ve bunları

denemek çok kolay. Müşteriler yazılımdan

verim alabileceklerini düşündükleri

zaman Red Hat abonelikleri çerçevesinde

kendilerini güvenceye alabiliyor, bakım

hizmetine sahip olabiliyor ve destek anlaşması

imzalayarak yoluna Red Hat’le

devam edebiliyorlar. Bu kolaylıkla inovas-

2020 16

www.itnetwork.com.tr


yonun da önünü açıyoruz. Günümüzün

inovatif teknolojilerine baktığımızda hepsinin

altyapısında açık kaynak olduğunu

görüyoruz.

Burada büyük bir servis ve danışmanlık

ekibimiz var. Müşterilerimizi projelerinde

hiçbir zaman yalnız bırakmıyoruz. Projelerin

uygulanmasında, entegrasyonunda

onların yanında oluyoruz.

Red Hat’in açık kaynak ve

hibrit bulut odaklı sunduğu

çözüm ve yaklaşımlar nelerdir?

Hibrit altyapı, kurum ihtiyaçlarına bağlı

olarak farklı ortam ve konumlardaki

birçok iş yükünü bir arada çalıştırıyor.

Buradaki en önemli nokta, bu faydaları

sunarken güvenlik gibi BT sistemleri için

önemli olan hiçbir şeyin feda edilmemesi.

Hibrit BT altyapısını kullanan şirketler,

sunulan esneklik sayesinde mevcut teknoloji

yatırımlarını en verimli düzeye çıkarabiliyor.

Açık hibrit altyapı, açık kaynak

çözümlerinin birçok sistemle çalışabilme

özelliğini çoklu ortamları destekleyebilen

altyapıyla birleştiriyor. Hibrit altyapı aynı

zamanda kurumsal değerleri korumak

ve geleceğe hazırlanmak açısından çok

önemli bir rol oynuyor.

Öte yandan uzun zamandır teknolojilerde

yaşanan değişimlere öncülük eden bir

şirket olarak müşterilerimizin açık hibrit

bulut temelinin sunacağı tutarlılık ve

esneklikle istedikleri uygulamayı geliştirmelerini

ve istedikleri yerde hizmete

almalarını sağlamak için çalışıyoruz. Bu

vizyon ile geliştirdiğimiz OpenShift sanallaştırma,

Kubernetes için Red Hat Advanced

Cluster Management gibi yeni ürün

ve hizmetlerimiz, hibrit bulutun temelleri

üzerinde kritik hizmetlerin ve uygulamaların

teslimatını, erişilebilirliğini ve istikrarını

küresel çapta iyileştirecek şekilde

tasarlandı.

Red Hat sunduğu çözümlerle

en fazla hangi sektörlerin

odağında bulunuyor?

Sektörel bazlı olarak spesifik

çözümleriniz bulunuyor mu?

Pek çok sektörde kurumlar açık teknolojinin

ve ona eşlik eden topluluk çalışmalarının

ticari değerinin farkına vararak açık

kaynaktan giderek daha da artan oranlarda

faydalanmaya başladı.

Türkiye’de tüm sektörlere yönelik olarak

çalışıyoruz. Telekomünikasyon ve finans

sektörü önde koşuyor. Türkiye’deki üç

büyük operatörün hepsiyle büyük projeler

yapıyoruz. Türkiye’nin en büyük bankalarının

büyük çoğunluğunun dijital

dönüşüm ajandalarında önemli projelerle

yer alıyoruz. Kamuda da özellikle Red Hat

Enterprise Linux’a, sanallaştırma ve konteynerleşme

alanlarına ciddi bir ilgi var.

Ulaşım, enerji, perakende, otomotiv ve

FMCG gibi tüm sektörlerde açık kaynağa

yönelik gittikçe artan bir ilgi var.

Girişimcilik alanında açık

kaynağın artılarını nasıl

değerlendirirsiniz?

Lisans ücretini ortadan kaldırıyor olmamız

aslında girişimcilerin de işine yarıyor.

Çünkü girişimlerin aldıkları yatırımları

çok dikkatli bir şekilde kullanması gerekiyor.

Abonelik modelimiz sayesinde

girişimcilerin yazılıma yapacakları harcamayı

azaltıyoruz ve yatırımı doğru yere

yapmalarına yardımcı oluyoruz. Mesela

IDC, RHEL kullanan BT kuruluşlarının

2020’de yaklaşık 7 milyar dolar tasarruf

yapabileceğini ortaya çıkardı. Böyle ciddi

rakamları göz önünde bulundurarak açık

kaynak yazılımların girişimcilere de büyük

faydalar sağladığını söyleyebiliriz.

Geleceğin teknolojisi 5G,

IoT ve M2M gibi konuların

altyapılarında açık kaynak

platformları ne kadar aktif rol

alıyorlar?

Son yıllarda büyük bir hız kazanan açık

kaynak artık neredeyse tüm dünyayı

içine katıyor. Google, makine öğrenme

teknolojisinin tümünü açık kaynakla

geliştirirken, Elon Musk yapay zekanın

açık kaynağı temel alacağı üzerine

bahse giriyor. Açık kaynak, bugünün ve

yarının inovasyonlarının önünü açan

gücün ta kendisi ve geleceği bugünden

şekillendiren teknolojilerde de çok

önemli bir paya sahip.

Bir örnek vermek gerekirse, interneti

icat eden ilk gruplar bu yapıyı genelde

açık kaynak teknolojilerini (Linux işletim

sistemi ve Apache Web sunucu uygulaması)

temel alarak kurdukları için,

bugün internet kullanan herkes, topluluklar

tarafından geliştirilen açık kaynak

yazılımlar sayesinde bunu yapabiliyor.

Güncel teknolojilere dönersek, 5G;

gelişmiş mobil bağlantı hızı, kurumsal

sınır bulut hizmetleri, nesnelerin interneti,

sıfıra yakın bekleme süresi, telefon

üzerinden tedavi, kişiselleştirilmiş robot,

zenginleştirilmiş gerçeklik, sanal

gerçeklik hizmetleri ve diğer tüm uygulama

ve hizmetleri kullanıcıya ulaştıran

temel mimari olacak. Büyük bir kısmının

açık kaynaktan güç aldığı 5G platformu,

yapay zekâ ve öğrenen makineler

teknolojileri ile birlikte geleceğin belirleyici

unsurlarından biri olacak. Açık kaynak

teknolojileriyle desteklenen 5G, son

kullanıcıların da faydalanacağı yaygın

bir teknoloji haline gelecek.

Nesnelerin İnterneti çözümlerini geliştirirken

en önemli gerekliliklere baktığımızda,

açık kaynak çözümleri etrafındaki

destek şaşırtıcı gelmiyor. Çünkü

Nesnelerin İnterneti çözümleri geliştiren

kurumların, tam da açık kaynağın

ayırıcı çözüm özellikleri olan ölçeklilik,

güvenilirlik, karmaşıklık ve hacim gereklilikleri

gibi konulara cevap bulmaları

gerekiyor.

Hibrit çoklu bulut

platformunda konteynerler ve

Kubernetes ile beraber Red

Hat neler sunuyor?

Dünyanın öncü kurumsal Linux platformu

Red Hat Enterprise Linux’u (RHEL) ve

sektörün en kapsamlı kurumsal Kubernetes

platformu Red Hat OpenShift’i en

çok önem verdiğimiz ürünlerimiz olarak

sıralayabiliriz.

Modern BT’nin temelini oluşturan bir işletim

sisteminden çok daha fazlası olan

RHEL, gelişmekte olan teknolojileri de

destekliyor. Aynı zamanda dahili yönetim

ve entegrasyon özelliklerinin yanında en

yeni geliştirici araçlarını ve konteyner teknolojilerini

de sunarak şirketlerin inovasyonuna

da güç veriyor.

OpenShift 4.3’te ise kurumlar için FIPS

(Federal Bilgi İşleme Standardı) ile uyumlu

şifreleme ve ek güvenlik iyileştirmeleri

bulunuyor. Bunun gibi yeni ve genişletilmiş

özellikler, kullanıcıların hassas verilerinin

korunmasına yardımcı olmanın yanında

uygulamalar ve platform üzerinde

erişim kontrolünün daha iyi gözetilmesini

sağlıyor. Kapalı kaynak yazılımlara kıyasla

daha uygun maliyetle sunulan açık kaynak

yazılımları, güvenlikten de ödün vermiyor.

OpenShift’in en yeni versiyonu olan

4.4’te ise uygulama iş yükleri için platform

metriklerine ilişkin geliştirici merkezli bir

görünüm ve gözetim imkanı sunuluyor.

Ayrıca kaynak değerlendirme ve hibrit

bulutta belirli uygulamalar için kullanılan

maliyetlerin yönetimi gibi birçok başka

özellik de yer alıyor.

Red Hat’in sunduğu Linux

konteynerler ile bulut tabanlı

geliştirmede kurumlara

sağlanan faydalar nelerdir?

Konteynerler; içinde dosyalar, kütüphaneler

ve diğer hayati bilgilerin hepsiyle donatılmış

ve izole edilmiş ve kompakt işlem

kümeleridir. Ayrıca herhangi bir kesinti

olmadan herhangi bir yere kolayca taşınabiliyor.

Konteynerleştirilmemiş uygulamalar

ve işlemler yalnızca hazırlandıkları

ortamda çalışabileceği için, başka bir yere

taşınamıyor. Bununla birlikte, konteynerler

tüm hayati bilgileri içlerinde bulundurdukları

için bir yerden bir yere taşınırken ve taşındığında

bile sürekli çalışabiliyor. Bu teknoloji,

geliştiricilerin genellikle çok zaman

alan, zor ve büyük bir baş ağrısı olan kodu

yeniden yapılandırmak zorunluluğu yerine

konteynerlerini teknolojik ortamlarına

uyarlamalarına olanak tanıyor.

Özetle, konteynerler her şeyden önce

esneklik sunuyor ve süreçleri çok

hızlandırıyor. Ölçeklendirme de çok

önemli bir nokta. Eski sistemlerde

ölçeklendirme yapmak zor bir süreçti.

Bu yüzden konteynerleri tercih eden

firmaların her geçen gün arttığını

görüyoruz.

www.itnetwork.com.tr 17 2020


Çözümlerimizle

kullanıcıların hayatını

kolaylaştırıyoruz

Bulut tabanlı uçtan uca ağ çözümleri

sunan Zyxel Networks

son dönemde sağlık, üretim ve

turizm alanında başarılı birçok

projeye imza attı. Kurum, yaptığı

stratejik iş ortaklıkları ile de adından

söz ettiriyor. Son dönemdeki

gelişmeleri ve yeni teknolojileri

Zyxel Networks Türkiye Channel

Head Tuğba Şişik ile konuştuk…

Tuğba Şişik

Zyxel Networks Türkiye Channel Head

Zyxel Networks olarak Pandemi

döneminde yaptığınız projeler

hakkında bilgi alabilir miyiz?

Zyxel Networks olarak odağında inovasyon

ve müşteri merkezli çalışma sistemi olan

bir şirketiz. Firmamız, ağ teknolojilerindeki

deneyimini, iş ve ev kullanıcılarının hayatlarını

kolaylaştırmak için kullanıyor. İş ortaklarımız

ile yarının iletişim ağlarını inşa

ederken, geleceğin kurumları ve iş profesyonellerine

yeni nesil bir dünya yaratmak için

30 yıldır var gücümüzle çalışıyoruz. Bu bağlamda

pandemi döneminde de projelerimiz

hız kesmeden devam etti. Son dönemde

2 hastanenin ve bir eğitim kurumunun

projesini tamamladık. Keçiören ve Milas

Devlet Hastanesi’ne ek olarak Bilnet Okulları’nın

iletişim altyapında Zyxel Networks

çözümlerinin kullanılması bizleri oldukça

gururlandırıyor.

Diğer projeleri biraz daha detaylandırmakgerekirse;

KHM Enerji, üretim sektöründe

faaliyet gösteren vizyoner şirketlerden biri.

Zyxel Networks Türkiye olarak Çumra Güneş

Enerji Santrali bünyesinde güvenlik ağ

altyapısı projesi için destek sunmuş olmak

bizler için çok anlamlı. Ülkemizin yarınları

ile katkı sağlayan böylesi bir kurumun teknoloji

altyapısında Zyxel Networks’ün imzası

olması bizi çok mutlu ediyor.

İşletmelerin yeni teknoloji ve yeni iş yapış

modellerine adaptasyonunu sağlamak için

rehberlik hizmeti sunmak ve onları yarınlara

hazırlamak firmamızın nihai hedefleri

arasında yer alıyor. Zyxel Networks olarak, iş

ortaklarımız ile beraber; firmaların mevcut

durumlarını netleştirmelerini sağlayarak

dijital dönüşüm yolculuklarına hangi noktadan

başlamaları gerektiğini görmelerini

sağlıyoruz. Son dönemde Zyxel Networks

çözümleri ile SADAL Tarım Makinaları Dış

Tic. A.Ş.’nin ağ projesinde; firmanın mevcut

2020 18

www.itnetwork.com.tr


kaynaklarını da kullanarak daha verimli,

daha rekabetçi ve daha sağlam temeller

üzerinde yükselen bir ağ yapısı oluşturduk.

Turizm, Zyxel Networks’ün

odaklandığı sektörlerin

başında geliyor. Bu alanda yeni

projeleriniz, hedefleriniz ve

öngörüleriniz hakkında bilgi

verir misiniz?

Zyxel Networks olarak eğitim, sağlık, hizmet

sektörü, öncelikli sektörlerimiz arasında yer

alıyor. Turizm ise odaklandığımız bir diğer

sektör.

2023 yılında Türkiye’ye 75 milyon ziyaretçi

ve 65 milyar dolar turizm geliri hedefleniyor.

Bu hedeflere ulaşmak için otellerin müşteri

memnuniyetine yatırım yapması gerekiyor.

Bu noktada özellikle Wi-Fi erişim hızını artırmak,

kesintisiz ve güçlü bir iletişim altyapısı

için iş sürekliliği sağlamak adına ağ

teknolojilerine yatırım yapılacağını tahmin

ediyoruz. Zyxel Networks olarak iş ortaklarımız

ile beraber tatil beldelerinde birçok proje

gerçekleştirdik. Örneğin Delphine Be Grand

Resort, Atlantique Holiday Club, Antalya

Adam & Eve Otel Bilici Termal Otel, Bodrum

Yasmin Resort bunlardan sadece bir kaçı.

İşletme sahipleri, hizmet kalitesini artırmak

için teknolojiye yatırım yapmaya devam

ediyor. Sahil kasabaları dışında 2022-

2023’ten itibaren özellikle Anadolu destinasyonlarında

yeni yatırımların yapılacağını

bekliyoruz. Bu yörelerde de bilgi teknolojileri

yatırımlarında artış öngörüyoruz.

Turizm sektörü, 2020 yılında da siber korsanların

ana hedefi olmaya devam edecek.

Geçen yıl beş yıldızlı global otellere yapılan

siber atak sonrası, birçok otel güvenlik yatırımlarını

artırdı. Türkiye’de de veri güvenliği

gündemdeki konuların başında yer alıyor. Bu

nedenle güvenlik alanında da yatırım beklentimiz

bulunuyor. Hataya geçirilen projeleri

dikkatle izliyor, ancak yeterli görmüyoruz.

Bu nedenle güvenlik alanında yatırımların

daha da artacağını öngörüyoruz.

Turizm sektörü için projeler üretmek ve

ekonomiye destek olmak bizler için ayrı bir

mutluluk kaynağı. 2020’nin son altı ayında

da gözde turizm beldelerinin en prestijli

otellerinin ağ altyapısını güçlendirmeye devam

edeceğiz. Hayata geçirdiğimiz projelerle

turizm sektörümüzün en büyük destekçileri

arasında yer almak için ciddi anlamda çaba

sarf ediyoruz.

Zyxel Networks ve McAfee

güvenlik çözümleri alanında

stratejik bir işbirliği yaptı.

Bu güç birliği sektöre ne

kazandıracak?

Bireyler ve kurumlara yönelik, yapay zekâ

entegreli bulut tabanlı ağ çözümleri sunan

bir firma olarak, güvenlik çözümleri alanında

lider firmalardan biri olan McAfee ile işbirliği

yaptık. Güçlerini birleştiren Zyxel ve

McAfee, küçük ve orta ölçekli kurumların

siber korsanlar ile mücadelesine karşı daha

etkin koruma vaadinde bulunuyor. Pandemi

ile beraber güvenliğin önemi çok daha arttı.

Siber korsanlar bu dönemi fırsat bilip, maalesef

küçük işletmelere yönelik ataklara odaklandı.

McAfee güvenlik yazılımı çözümünün

Zyxel Networks’ün ATP ürün ailesine entegrasyonu

ile işletmelerin bilgisayar ağları üst

düzey güvenlik elde edilerek garanti altına

alınmış olacak. Tek bir cihaz üzerinden üstün

koruma avantajı elde edebilecek olan işletmeler,

siber korsanların saldırılarına karşı

üst seviyede önlem almış olacaklar.

2019 Verizon Veri İhlali Araştırmalar Raporuna

göre, siber saldırıların yüzde 40’ından

fazlasının küçük işletmeleri hedeflediğine

dikkat çekmek isterim. İki firmanın güç

birliği yapması neticesinde nihai hedefimiz;

artan siber saldırılara karşı küçük işletmeleri

daha efektif bir şekilde korumak. Kötü

amaçlı yazılımlardan ve siber saldırılardan

korunmak için en etkin çözüm; güçlü bir

güvenlik duvarına sahip olmaktır. Yeni ATP

serisi ürün ailemiz işletmelerin tüm güvenlik

ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bu zorlu süreçte

temennimiz; işletmelerimizin güvenli,

verimli ve esnek bir ağ altyapısı ile kendi ana

işlerini yürütmeye odaklanmasıdır. Zyxel

Networks olarak bu zor günlerde işletmelerimizin

yanındayız. ATP Güvenlik Duvarlarımız,

alışılmışın dışında ekstra güvenlik

önlemleri sunmaktadır. Ürün bulut tabanlı

tehdit zekâsı tespit yaklaşımı ile kötü amaçlı

yazılımlara karşı anında önlem almaktadır.

Zyxel Networks’ün yeni

güvenlik çözümleri, artan Zero

Day ataklarına karşı nasıl bir

koruma vaadinde bulunuyor?

Büyük küçük her ölçekten firma için üstün

koruma sağlayan ATP güvenlik serisi, hepsi

bir arada çözüm mantığı ile işletmeleri siber

korsanlara karşı koruyor. ZyWALL AT-

P100W ve ATP700, bilinen ve bilinmeyen

tüm ataklara karşı önlem alıyor. Yapay zekâ

entegreli, çok katmanlı yapısı, bulut tabanlı

sandboxing özelliği ile ATP güvenlik serisi,

kurumların iş sürekliliğine de katkı sağlıyor.

ATP Ürün Ailesi, geleceğin bilinmeyen ataklarına

karşı derinlemesine savunma imkanı

ile tüm gelişmiş tehditlere karşı kusursuz

koruma imkanı sunuyor. Güvenlik çözümünün

“akıllı bulut” sistemi, işletmelerin iş yükünü

de hafifletiyor.

Zyxel Networks’ün bulut

tabanlı çözüm ailesi Nebula’ya

son dönem eklenen ürünler

nelerdir?

Bulut tabanlı Nebula ürün ailesine yatırım

yapmaya devam ediyoruz. Yeni ürünlerle

Nebula Bulut Çözümleri her geçen gün zenginleşiyor.

Nebula Ürün Ailesi, dijital dönüşüm

yatırımı yapan kurumlara birçok alternatif

seçenek sunuyor. Örneğin seriye dahil

olan WAX650S, NWA110AX ve WAX510D

model erişim noktalarının hepsinde Wi-Fi 6

(802.11ax) desteği bulunuyor. Zyxel XS3800,

28-port desteği bulunan 10G Yönetilebilir

Switch’lerimiz ise küçük işletmeler ve kampüs

ağları için tasarlandı. Bu ürünümüze

pazardan yoğun talep bekliyoruz. Çoklu

bağlantı (Multi-Gigabit) imkanı sunan yönetilebilir

switchler, 100M, 1G, 5G, 2.5G ve 10G

hızlarını destekliyor. Zyxel olarak sektördeki

birçok firmanın aksine ağ çözümlerinde oldukça

geniş bir ürün yelpazesine sahibiz. Dijital

dönüşüm yolculuğunda kurumların

yanında olmaya devam

edeceğiz.

www.itnetwork.com.tr 19 2020


Akıllı telefonda

yepyeni bir bakış açısı

HUAWEI P40

HUAWEI P serisinin

önemli yeniliklerle

donatılmış son

üyelerinden

“P40”, fotoğraf,

video, bağlantı,

ekran ve yapay

zeka özellikleri ile

önemli bir yaşam

asistanı.

Cihazın Ultra Vision Leica Üçlü Kamera sistemi,

göz alıcı fotoğraf ve videolar çekmek için birçok

önemli yapay zeka özelliği ile destekleniyor. Kirin

990 5G işlemcisi ile çok daha hızlı ve güçlü bir donanıma

sahip olan HUAWEI P40, yenilikçi tasarımı

ve ergonomik yapısı ile de öne çıkıyor.

Akıllı telefon fotoğrafçılığında

yeni ufuklar

HUAWEI, akıllı telefon fotoğrafçılığında devrim

niteliğinde yeniliklere imza atmaya devam

ediyor. HUAWEI P40, güçlü 1/1,28 inç sensörü

ve 2.44 μm değerindeki süper piksel değerleriyle

bu segmentte önemli bir fark yaratıyor. Cihazın

RYYB renk filtresi dizisi, önemli bir performansı

da beraberinde getiriyor. 4’ü 1 arada piksel gruplama

ve Octa PD Otomatik Odaklanma özelliğini

destekleyen 50 MP ana kamera, tüm ışık koşullarında

son derece detaylı sonuçlar alınmasını

sağlıyor.

HUAWEI XD Fusion Engine mimarisi, Kirin 990

5G’nin de gücüyle, yüklü miktarda veriyi hızlı bir

şekilde işleyebilirken, olağanüstü bir netlik performansı

da sunuyor. Ultra Vision 1/1,28 sensör

ile donatılmış HUAWEI P40’ın, 50 MP değerindeki

ana kamerasıyla eşsiz gündüz ve gece çekimleri

yaparken, yapay zeka desteği ile son derece doğal

portreler de çekmek mümkün. Üstelik HUAWEI

Golden Snap ile hareket halindeki en iyi anı yakalayabilir

ya da fotoğraf karesine yanlışlıkla giren

kişileri veya yansımaları kadrajdan çıkarabilirsiniz.

Cihazın 16 MP ultra geniş açılı kamerası ise manzara

fotoğrafçılığı ve peyzaj çekimlerinde, dopdolu

kareler çekmek için ideal. Makro tutkunları

içinse 2,5 cm ultra yakın çekim seçeneği de

HUWEI P40’ta yer alıyor. Ayrıca 8 MP değerindeki

telefoto lens ile 3x optik, 5X hibrid ve 30x dijital

zoom ile farklı mesafelerden de önemli kareler

elde etmek mümkün. 32 MP değerindeki ön kamera

ise kusursuz ve doğal görünümlü selfie’ler

elde etmek için özel olarak optimize edildi.

HUAWEI P40’ın Ultra Vision ve Multi-Spectrum

özellikleriyle geliştirilmiş ana kamerası, Yapay

Zeka algoritmasından faydalanarak renkleri %45

oranında iyileştirir ve ortamdaki objeleri hassas

bir şekilde analiz eder. Piksel seviyesi geliştirme

özelliği ile orijinal görüntüyü; aydınlatma, doğal

renkler ve keskin ayrıntılarla yeniden canlandırır.

HUAWEI P40 videolar için de gerçek zamanlı Bokeh

simülasyonu özelliğine sahip. Geniş diyafram

lensinin etkilerini yansıtan bu özellik, çekimlerin

ana öğesini vurgulamaya yardımcı olmak için,

görüntüye aşamalı olarak Bokeh efekti ekliyor.

Telefoto kamera, 4K videoların yanı sıra, yüksek

çözünürlüklü zoom görüntüleri de sorunsuz

2020 20

www.itnetwork.com.tr


yakalıyor. HUAWEI P40 Serisi’nde yer alan ses

yakınlaştırma özelliği (Audio Zoom), kullanıcıların

ses kaynağını netleştirerek daha berrak ve

yüksek sesler elde etmesine de olanak sağlıyor.

Yüksek performans ve daha

fazlası

HUAWEI P40’ın yenilikçi CPU mimarisi yüksek

güç ve verimliliği bir arada sunuyor. Yapay

zeka desteğiyle mükemmel performans ve daha

uzun kullanım süresi elde edilirken, 3.800 mAh

değerindeki batarya, uzun soluklu bir kullanım

sağlıyor.

HUAWEI P40, dünyanın ilk entegre 5G destekli

Kirin 990 işlemcisi, 7nm+ EUV teknolojisi ve

yenilikçi CPU mimarileri ile önemli bir performansa

imza atıyor.Üstün grafik performansı,

yükseltilmiş ISP ile desteklenen benzersiz görüntü

işleme ve çift çekirdekli NPU destekli

gelişmiş AI özellikleri, HUAWEI P40’ı bir üst

seviyeye taşıyan özellikler arasında.

Tam bağlantılı 5G desteği

HUAWEI P40 Serisi’nde, önceki modellerden

daha küçük bir form faktörde, en kapsamlı 5G

band desteği bulunuyor. Üst düzey yapay zeka

performansı ve güç verimliliği ile entegre 5G

bağlantısı sağlamak için, Kirin 990 5G desteği

yine bu cihazda yer alıyor.

Yüzünüz Şifreniz

Düşük ışıkta da yüksek performansla çalışan

“Yüz ile Kilit Açma” özelliği, kullanıcının yüz

özelliklerini en doğru şekilde algılayarak ekran

kilidinin güvenli bir şekilde açılmasını sağlar.

Ayrıca, dokunmatik ekranda büyütülmüş doğrulama

alanında parmak izi kullanarak da cihaza

güvenle giriş yapılabilir. HUAWEI P40’ın ön hareket

sensörü ve çift NPU desteği, el hareketlerinizi

anlamak ve telefona dokunmadan slaytları

kontrol etmenize veya ekran görüntüsü almanıza

yardımcı olmak için tasarlandı. HUAWEI P40 ayrıca,

telefonunuza bakan birini tespit ettiğinde,

özel bir bildirimle kullanıcısını uyarıyor, bu da

gizliliğin korunmasına yardımcı olan, önemli bir

özellik olarak öne çıkıyor.

Zengin uygulama içeriği

Global geliştiricilerle yakın iş birliği içinde çalışan

HUAWEI, resmi uygulama mağazası olan

AppGallery’de farklı kültürlerin ihtiyaçlarına yönelik,

küresel ve yerel uygulamalar sunuyor. Kullanıcılar

ayrıca, HUAWEI Video, HUAWEI Music

ve HUAWEI Reader uygulamaları ile günden

güne gelişen zengin içeriklerden de faydalanabilecek.

HUAWEI AppGallery’nin zengin uygulamalarıyla

gelen yeni HUAWEI P40 Serisi, tüketicilere

yepyeni bir akıllı telefon deneyimi sunmak

için hazır. HUAWEI AppGallery’de sunulan her

uygulamanın güvenliğini sağlamak için, geliştirici

kimliği doğrulaması, 4 katmanlı güvenlik

algılama, indirme/yükleme korumaları ve çalışma

zamanı algoritmalarını içeren kapsamlı bir

sistem yer alıyor.

www.itnetwork.com.tr 21 2020


İsmail Uzelli

Sensormatic CEO

COVID-19 ile en çok etkilenen

sektörlerden birisi perakende

oldu. Normalleşme sürecinde

ise mağazalar tekrar açılıyor.

Perakendede nasıl bir değişim

öngörüyorsunuz?

Daha önceki deneyimlerimiz de gösteriyor ki,

perakende, kriz durumlarında ilk etkilenen

ama aynı zamanda en hızlı toparlanan sektör.

Covid-19 salgının kontrol altına alınması ile tüketimin

hızla iyileşeceğini düşünüyorum. Ülkemizde

ve tüm dünyada insanlar internetten

daha çok alışveriş yapmaya başladılar. Pandemi

ile birlikte internet alışverişinde yüzde 42’lik bir

artış yaşandı. Bundan sonrası için e-ticaret kullanım

alışkanlığı daha güçlü olacak. Araştırmalar

tüketicilerin yüzde 49’unun pandemi sonrası

orta ve uzun dönemde online alışveriş yapmaya

devam edeceğini gösteriyor.

Perakendecilerin bu konuda kendilerini geliştirmeleri

gerekiyor. Oluşabilecek yoğun talebi karşılayabilmek

için bu dönemde tedarik zinciri operasyonlarına,

e-ticaret faaliyetlerini geliştirme ve

iyileştirme çalışmalarına eğilmeleri gerekiyor.

Tüketiciler özellikle sosyal medyanın gücünü de

kullanarak pazar üzerindeki güçlerini daha da

fazla hissettirmeye başladı. Sınırlamalar tümüyle

kalktıktan sonra tüketiciler mağaza, restoran vb.

toplu alanlarda sosyal mesafe ve yoğunluk gözetmeye

başlayacaklar.

Müşterinin ürünü denemeden alabilmesi ya da

kontrollü olarak denemesi ve mağaza personeliyle

fiziksel mesafeyi koruyabilmesi için ürün

hakkında bilgilendirme yapan, hatta kombin

öneren ekranlar, akıllı aynalar, kasiyersiz kasalar,

temassız ve mobil ödemeler daha güçlü olarak

gündeme gelecek.

Diğer yandan, uzaktan hizmetlerde eskiye kıyasla

bir artış yaşayacak. Salgından önce bu hizmetlere

yönelik, verimlilikle alakalı çeşitli kaygılar

varken, salgında yaşanan zorunlu tecrübe ile bu

Covid-19 salgınının başlaması

ile en hızlı etkilenen ve sonrasında

hızlıca toparlanan sektörlerin

en önünde yer alan perakende

sektörünü, sektörün yeni normaldeki

değişen alışkanlıklarını,

salgın ile birlikte sektörün teknolojik

yeniliklerini Sensormatik

CEO’su İsmail Uzelli ile konuştuk.

Uzelli, pandemi ile birlikte

internetten alışverişin yüzde

42’lik oranda artış yaşadığını

ve bundan sonrasında e-ticaret

alışkanlığının daha da güçleneceğini

söyledi. Orta ve uzun

vadede alışverişlerin online tarafta

ağırlık kazanacağına da

değinen Uzelli, perakendecilerin

bu dönemdeki yoğunluğu karşılayabilmek

için altyapılarını geliştirme

ve iyileştirme yatırımları

içerisinde olmaları gerektiğini

belirtti…

2020 22

www.itnetwork.com.tr


kaygıların azaldığını ve olumlu tecrübe edinildiğini

düşünüyorum. Bu sebeple yeni normale geçtikten

sonra insanların birçok hizmeti uzaktan

alma konusunda daha istekli olacağını düşünüyorum.

Salgınla güvenlik alanında

hangi teknolojiler öne çıkıyor?

Salgınla kullanımı ve önemi artan teknolojilerin

başında temassız teknolojiler geliyor. Örneğin

daha önce kredi ve banka kartlarındaki temassız

ödeme özelliğini kullanmayan birçok kişi, artık

bu özelliği kullanıyor. Özellikle iris ve yüz tanıma

gibi temassız güvenlik teknolojileri de daha çok

kullanılmaya başlanacak.

Daha önce verimlilik ve hız için kullanılan bu çözümler

artık sağlık önlemleri için de kullanılmaya

başlanacak. Çünkü geldiğimiz noktada, artık

en önemli şey, iş sürdürülebilirliğini sağlamak ve

aynı zamanda bulaşıcılığı engellemek.

Temassız biyometrik sistemler sayesinde çalışanlar

ve ziyaretçiler önceden tanıtılan yüz ve iris bilgileri

sayesinde herhangi bir yere dokunmadan

sadece birkaç saniye gibi kısa bir sürede güvenli

biçimde giriş-çıkış yapabiliyor.

Salgın başladığında en çok konuşulan teknolojilerden

biri de termal kameralar oldu. Bugün

sahip olduğumuz termal kamera teknolojisi ile

noktasal ya da bölgesel ısı tespiti yapabiliyoruz.

Bu da şu anlama geliyor; vücut ısısı normal değerlerin

üzerinde olan bir kişiyi 5 metre gibi güvenli

bir mesafeden tespit edebiliyoruz. Üstelik bunu

35 derecelik bir açı ile yapabildiğimiz için aynı

anda birden fazla insanda ateş ölçümü gerçekleştirmiş

oluyoruz. Bu da başta AVM, ofis, okul,

hastane, toplu taşıma istasyonları, havaalanları

olmak üzere tüm iş yerleri ve binalarda kontrol

amacıyla kullanılabileceğiniz anlamına geliyor.

Elbette ateşi yüksek olan her insanın enfekte olduğunu

söyleyemeyiz. Ancak sağlık kuruluşuna

yönlendirmek için bir ön bilgi sağlaması, önemli

bir fayda.

Benzer şekilde ateş ve maske kontrolü yapan geçiş

kontrol sistemleri de gündemde. Vücut sıcaklığının

doğal değerler dışında olduğu durumlarda

geçiş izni vermeyen sistem, maske kullanmayan

kişilere sesli ve görsel uyarı verirken, maskesiz geçişlere

de engel oluyor.

Pandemi döneminde öne çıkan bir diğer çözüm

ise market ve AVM’lerin açık kaldığı sürelerde

müşteri sayısını toplam alanın onda biri ile

sınırlandırılmasına yönelik ek genelge kapsamında,

marketlere özel geliştirdiğimiz bir sistem olan

yoğunluk yönetim sistemi.

Normalde mağaza ve alışveriş merkezlerinde pazarlama

ve operasyonel kararlar için veri oluşturmak

üzere kullanılan kişi sayma çözümünü, geliştirdiğimiz

ek bir yazılım ile kişi sınırlama için de kullanıyoruz.

Sistem; marketin girişine ve çıkışına yerleştirilen

algılayıcılar sayesinde, içeriye giren ve çıkan kişi

sayısını otomatik olarak belirliyor.

İçeride bulunan kişi sayısı sınırı aşıldığı taktirde,

geliştirdiğimiz entegre yazılım üzerinden girişteki

ekranlarda sesli ya da ışıklı bir alarm oluşuyor.

Bu şekilde market personeli ve müşteri ikaz edilmiş

oluyor. Bununla birlikte market yönetimine

gün ve saat bazında yoğunluk ve sınır ihlal raporları

iletilebiliyor. Ayrıca kapasite doluysa giriş ekranlarında

dışarıdaki kişilere bekleme sürelerini

de gösterebiliyor.

Yine benzer şekilde sosyal mesafe koruma çözümünden

bahsedebiliriz. Yalnızca mağazalarda

değil AVM içinde eve hatta ofislerde sosyal mesafeyi

korumayı sağlayan bir teknoloji. Sosyal mesafe

kuralları dışına çıkıldığı zaman uyarı veren

çözüm, sağlıklı sosyalleşme ve çalışma ortamları

sağlamaya yardımcı oluyor. 2 metre mesafeden

az ve 2 dakikadan daha uzun süre temas halinde

olan kişilere sesli uyarı veren çözüm, temasta

olunan kişilerin de kaydını tutuyor. Mesafeyi ve

süreyi kendiniz tanımlayabiliyorsunuz. Böylece

hastalığa yakalananların ve temasta bulunduğu

kişilerin bilgisine uygulama üzerinden kolayca

erişilebiliyor. Hem iç hem de dış ortamda kullanıma

uygun olan Sosyal Mesafe Uyarı çözümünü

akıllı telefonlara indirilebilen uygulama ile ya da

giyilebilen beacon şeklinde kullanabiliyorsunuz.

Bu bahsettiğim teknolojiler aslında sadece şu an

koron virüsün yayılmasını önlemek için değil,

ileriki dönemde de influenza gibi pek çok bulaşıcı

hastalığın yayılmasını kontrol altına almak için

kullanılabilir. Sonuçta çalışanların ve müşterilerin

sağlığı her zaman kurumlar için önemli.

Bir diğer teknoloji de uzaktan izleme. Mağazaların

kapalı olduğu ve evden çalışanların yoğun

olduğu bu gibi olağanüstü dönemlerde, işletmelerin

artan kötü niyetli eylemlere ve kişilere karşı

güvenlik için ekstra önlem alması gerekiyor. Sensormatic

olarak müşterilerimize uzaktan izleme

hizmetleri sunuyoruz. Örneğin, iş yerinde kimse

yokken biri içeri girmeye çalıştığında önce sesli

uyarıda bulunuluyor, daha sonrasında operasyon

merkezi üzerinden kolluk kuvvetlerine haber

veriliyor. Yine herhangi bir alarm durumunda

alarmın doğru olup olmadığı kamera görüntüleri

aracılığıyla görülebiliyor.

Bu değişim dalgasında elbette güvenlik de değişiyor.

Araştırmalar işsizlik ile suç oranı arasında

pozitif

korelasyon olduğunu gösteriyor. Pandemi

döneminde işsizlik artışı ve ekonomik dengenin

bozulması yeni normale dönüşte güvenlik

ihtiyacının artacağına işaret ediyor. Diğer yandan

iş yapma kültürünün

farklılaşması ile zaman ve mekan kavramının

değişmesi sanal devriye, uzaktan izleme ya da

uzaktan refakat gibi yenilikçi güvenlik çözümlerini

gündeme getirecek.

Sanal Devriye ile Uzaktan İzleme Merkezimizdeki

özel eğitimli operatörler, istenilen alanın

kamera sistemine erişerek tüm noktaları canlı

olarak izleyebiliyor. Güvenlik görevlilerine ek olarak

kullanılabilen Sanal Devriye çözümü ekstra

güvenlik sağlıyor.

Bu yılki büyüme planlarınız

nedir? COVID-19

beklentilerinizde bir değişikliğe

yol açtı mı?

26 yıldır entegre elektronik güvenlik ve iş zekası

teknolojileri sunan bir şirket olarak, sürekli iyileşmeyi

her zaman hedeflerimiz arasında tutuyoruz.

Stratejimiz kapsamında bulunan müşteri

merkezli, insan odaklı ve veri destekli iş modelini

sürdürebilmek için bu kaçınılmaz. Bu nedenle

2020, kendi içimizde iş yapış şekli modelimizi değiştireceğimiz

önemli bir yapılanma yılı olacak.

Çeşitli planlamalar ve yatırımlarla bu dönüşümün

öncüsü olacağız. Özellikle yönetilen hizmetlere

ağırlık vereceğiz.

Sunduğumuz çözümlerle dünyanın daha güvenli

bir hale gelmesine yardımcı oluyoruz ve bu işi çok

iyi yaptığımıza inanıyoruz. Ancak koronavirüs

salgını ile 2020 yılı için bir büyüme öngörüsünde

bulunmak zor. Ancak yüzde 10’luk bir büyüme

hedefi ile yola çıktık ve yaşanan bu krize rağmen

hedefimizi değiştirmeyeceğiz. Verimliliğimizi

daha da artırarak hedefimize ulaşmaya çalışacağız.

Önümüzdeki 5 yılda

sektörde nasıl bir değişim

öngörüyorsunuz?

Tüm dünyada, sadece güvenlik teknolojilerinde

değil her alanda büyük bir değişim var. Değişim

elbette olağan, ancak günümüzde en büyük sıkıntı,

değişimin değişim hızı. Eskiden değişimler

çok uzun aralıklarla yaşanırken, şimdi çok daha

sık aralıklarla yaşanıyor.

Bundan 30 sene önceki Fortune 100 listesine

bakıyorsunuz, bu şirketlerin birçoğu artık yok.

Büyük bir değişim yaşanıyor ve bu da tüm sektörleri

etkiliyor. Diğer taraftan COVID-19 salgını

hem günlük hayatı hem de işletmelerin iş yapış

şekillerini değiştiriyor. Uzaktan çalışma, uzaktan

eğitim, temassız teknolojiler hayatımızda artık

daha çok yer kaplıyor. Teknoloji ile hayat daha iç

içe bir hal alıyor.

Değişimin bu denli hızlı olduğu bir zamanda 5 yıl

dahi artık çok uzun bir süre, bu nedenle bir tahminde

bulunmak çok zor. Ancak sektörün hızla

gelişen teknolojilerle daha da ileri gideceğini söylemek

mümkün.

Bu süreçte en önemli

projeleriniz ne olacak?

Müşterilerimize küresel rekabet avantajı sağlayacak

çözümler geliştirmeye devam ediyoruz.

Son dönemde en çok önem verdiğimiz konulardan

biri yönetilen hizmetler. Yönetilen hizmetler

sayesinde işletmelerin, güvenlik teknolojilerinin

yönetimi için herhangi bir insan kaynağına veya

büyük ölçekli donanım yatırımları yapmalarına

gerek kalmıyor.

Yönetilen hizmetlerle şirketlerin güvenlik teknolojilerine

ilişkin uçtan uca tüm ihtiyaçlarını karşılayacak

şekilde ürün tedariğinden montaja, 7/24

izlemeden raporlamaya, alarm müdahalesinden

servis ve bakım süreçlerine kadar tüm ihtiyaçlarını

sağlıyoruz.

Güvenlik teknolojilerini yönetilen hizmetlerle temin

eden işletmeler, ürün tedariki, bakımı, alarm

izleme ve raporlama gibi süreçlerin hiçbirini düşünmek

zorunda kalmaksızın kendi işine odaklanabiliyor.

Sensormatic’in yönetilen hizmetler operasyon

merkezinde çalışan, kullanılan tüm teknolojiler

üzerinde tam yetkinlik sahibi olan güvenlik

uzmanları sistemleri en verimli biçimde

yönetiyor. Böylelikle şirketler, kendi

içinde insan kaynağı ayırmaksızın,

güvenlikte doğru bilgi

birikimine ve yetkin insan

kaynağına ulaşmış

oluyor.

www.itnetwork.com.tr 23 2020


Deniz Kırca

Micro Focus Türkiye Yunanistan Ülke Müdürü

Yüksek kaliteli,

hızlı, güvenilir

ve ölçeklenebilir

yazılımlar

sunuyoruz

Merkezi İngiltere’de bulunan Micro Focus’un

hem global hem de Türkiye’deki faaliyetleri,

sunduğu çözümler ve gelecek hedeflerini Micro

Focus Türkiye Yunanistan Ülke Müdürü Deniz

Kırca ile konuştuk. Kırca, 50 ülkede 40 binin

üzerinde kurumsal müşterisi ve 18 bini aşkın

çalışanı bulunan Micro Focus’un. Hem dünyanın

en büyük yazılım firmalarından biri hem de

dünyanın en fazla çeşitliliğe sahip şirketlerinden

biri olduğunu vurguladı…

Micro Focus olarak 2019

yılını değerlendirebilir

misiniz?

Micro Focus, Türkiye pazarına girdiği

günden beri kendine güçlü hedefler

koyan bir şirket. Özverili çalışmalarımız

ve bize duyulan güvenin sonucu

olarak, Bilişim 500 listesinde 93. sırada

yer aldık ve ‘3 Yaşından Küçük

Genç Şirketler’ kategorisinin lideri

olduk.

Micro Focus’un arkasındaki büyük

deneyim sayesinde DevOps, BT operasyonları,

bulut, güvenlik, bilgi yönetimi

ve Linux/Açık Kaynak gibi pek

çok farklı noktaya temas eden geniş

çözüm ağımız büyük ilgi görüyor.

2019, Türkiye ekonomisi açısından

zorlu geçen bir yıldı, buna karşın

hedeflerimizin üzerine çıkarak yüzde

120 büyüme kaydettik. 2019 mali

yılının son çeyreğinde (Eylül, Ekim

ve Kasım) ise hedeflerimizin yüzde

200’ünün üstüne çıktık.

Dijital dönüşüm artık

tüm sektörlere hitap

eden bir konu. Siz

de kısa süre önce

Türkiye’de ilk büyük

etkinliğinizi düzenlediniz

ve farklı sektörlerden

isimleri bir araya

getirdiniz. Özellikle

buradaki geri dönüşü

nasıl buluyorsunuz,

sektör dijitalleşmede ne

durumda?

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de

de her alanda rekabet artıyor. Buna

tüm şirketlerin hazır olması ve kalkanlarını

hazırlaması gerektiğine

inanıyoruz.

Bizler, ülke olarak ne kadar katma değerli

üretim yaparsak ve üretim teknolojilerine

sahip olursak gelişmişlik

seviyemiz de o derece yükselir. Dünya

rekabet ortamında çok daha fazla söz

sahibi oluruz. Bu, ülkemizin, ihracat

satış hacmini artırırken, ekonomimizin

de yükselişe geçmesini sağlar.

Bunu gerçekleştirmek için tüm şirketlere

düşen bir görev var: Dijitalleşmenin

yükseldiği bu çağda teknolojiye

yatırım yapmak… Üretimden

pazarlamaya, müşteri ilişkilerine

kadar birçok alanda devrim yaratan

bu teknolojileri kullanmayan ve iş

süreçlerine adapte etmeyen şirketler

başta maliyetlerin artması ve verimlilik

olmak üzere birçok konuda sorun

yaşayacak.

Ancak ülkemizde dijital dönüşümün

konuşma aşamasından planlama aşamasına

geçtiğini gözlemliyoruz. Kurumlar

artık stratejilerinde, iş planlarında,

bütçelerinde dijital dönüşüme

yer vermeye başladılar. Bu hareketin

daha da ivme kazanması gerektiğine

inanıyoruz.

Micro Focus, şirketleri bu kalkanlar-

2020 24

www.itnetwork.com.tr


la donatmak için, mevcut ve gelişmekte olan

teknolojiler arasında köprü kurarak, işletmelerin

daha hızlı ve daha az riski şekilde dijital

dönüşüm sağlamalarına destek veriyor. Türkiye’deki

şirketlerin BT kadrolarının son derece

yetenekli ve teknolojiyi yakından takip

eden profesyonellerden oluştuğunu gözlemliyoruz.

Ayrıca dünyanın nereye gittiğini gören

birçok şirket sürekli bir inovasyon ve özel bir

Ar-Ge vizyonu arayışında… Bu da hem bölgesel

hem de küresel anlamda Türkiye’yi bizim

için yatırım yapacak cazip bir pazar haline

getiriyor.

Micro Focus genç bir şirket

ve CEO Stephen Murdoch’un

global başarı hikayesi

yaratmaya odaklanma

vizyonu var. Buna paralel

olarak Türkiye’den başarı

hikayesi çıkıyor mu?

Global olarak bakarsak, 30’dan fazla bileşenden

oluşan karmaşık rezervasyon ve biletleme

sistemlerinde, günde 50 milyardan fazla

kısa mesaj gönderen iletişim altyapılarında,

Boeing 787’ye eşlik eden 14 milyon satır kodda

veya her gün dünyanın çevresini turlayan

Wi-Fi bağlantısına sahip 8 bin uçakta, Micro

Focus olarak teknolojimizin izi var.

Geçtiğimiz yıl, Türkiye’den çıkan bir dünya

devi ile çalışmaya başladık ve Türk Hava

Yolları’nı müşteri portföyümüze kattık. Dünyanın

en çok ülkesine uçan havayolu şirketi

THY, 2019 yılında 75 milyona yakın yolcu

taşıdı. KVKK ve GDPR uyum sürecinde çalışmalarını

en başından bu yana titizlikle uygulamaya

geçirirken süreçlerin otomasyonu

için yazılım desteğine ihtiyaç duydu. Şirket,

yapısal ve yapısal olmayan veriler üzerinde

kişisel veri keşfi, sınıflandırılması ve gerekli

aksiyonların alınması için Micro Focus ürünlerinden

destek almaya karar verdi.

2020 hedeflerinizden ve

gündem başlıklarınızdan

bahsedebilir misiniz?

Araştırma şirketi Gartner, BT Operasyonları

personelinin (IT Ops) bir devrimin ortasında

olduğunu söylüyor. Dijital iş dönüşümü geleneksel

BT yönetim tekniklerinde bir değişimi

zorunlu kılıyor. Gartner BT operasyonlarında

yapay zeka kullanımının artacağını öngörürken,

bunu AIOps olarak adlandırıyor.

AIOps aslında yeni bir tabir değil, son yıllarda

patlama yaşayan bir pazar kategorisine

dönüşmüş durumda. Yapay zeka, milyonlarca

veri kümesini insan müdahalesi olmaksızın

inceleyebiliyor. Bu kadar büyük verilerin işlenmesi

ve her geçen gün karmaşıklaşan BT

operasyonlarının daha iyi bir şekilde yönetilebilmesinde

AIOps kritik öneme sahip, ayrıca

BT süreçlerindeki otomasyonun da geleceği

olarak görülüyor.

AIOps Exchange’de yapılan bir araştırmada,

üst düzey BT yöneticilerinin yüzde 68’i var

olan AIOps projeleri olduğunu söyledi. Katılımcıların

yarıdan fazlası ise müşteri deneyimini

iyileştirmek için hâlihazırda AIOps

kullandıklarını dile getirdi.

Bir diğer önemli konu ise Robotik Süreç Otomasyonu.

Önümüzdeki 20 yıl içerisinde işlerin

yüzde 47’si otomatik olarak, robotlar tarafından

gerçekleştirilecek. Dolayısıyla RPA

çözümleri şirketlerin geleceğe hazırlanmasında

büyük bir öneme sahip. RPA’yı sistemlerine

entegre eden işletmelerde, en çok 9 ay

içinde maliyetlerin yüzde 30 oranında azaltıldığı

belirtiliyor.

Bu noktada Micro Focus olarak iddialı bir

çözüm sunuyoruz. Ölçeklenebilirlik, esneklik

ve güvenlik gibi temel yetenekleri sunan yeni

RPA çözümümüzü kısa süre önce tanıttık.

Müşteri hizmetlerinden pazarlama ve satışa

kadar pek çok birimde devreye alınabilecek

RPA platformumuz, rutin işleri en kısa zamanda

en az maliyetle gerçekleştiriyor.

Faturaların oluşturulması ve iletilmesi, sahtekârlık

(fraud) bulgularının ortaya çıkarılması,

kart aktivasyonları, hizmet sipariş

yönetimi ve raporlama gibi işlemlerin gerçekleştirilebileceği

RPA platformu, insan

kaynaklı hataları sıfıra indiriyor ve tasarruf

etme imkanı veriyor. Böylece şirketlerin dijital

dönüşüm yolculuğunda en büyük destekçisi

oluyor.

Bunlara ek olarak, özellikle bulut altyapılarına

yönelik teknoloji yatırımlarımızla

Türkiye’den büyük küresel başarı hikayeleri

çıkarma hedefiyle çalışmalarımıza da devam

ediyoruz. Ayrıca yeni müşteriler kazanmaya

yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz,

bu doğrultuda yeni iş birliklerini hayata

geçiriyoruz.

Özellikle veri merkezi

tarafındaki değişim,

buradan başlayarak tüm BT

altyapılarını ve kurumları

etkiliyor. Sizce 2020’de ne

gibi trendleri konuşacağız?

Bu yıl içerisinde en çok etki sahibi olduğuna

inandığım trendlerin başında yapay zeka ile

desteklenen iş uygulamaları geliyor. Bunun

arkasındaki itici güç de AIOps olacak.

Herkesin 5G konuştuğu ve bazı ülkelerde devreye

alındığı, Türkiye’nin de hazırlıklarını tamamlamak

üzere olduğu bir dönemdeyiz. Sınır

bilişim ve 5G’nin birleşimi ile BT işlemleri

veri büyüklüğü, mesafe gibi engeller olmadan

gerçek zamanlı şekilde gerçekleştirilebilecek.

2020’nin BT dünyası için Agile kavramının

bir kez daha altını çizmek gerekiyor. Bu konsept

ile oluşturulan yapılardaki operasyonel

sürate DevOps ile esneklik kazandırılabilecek.

Elbette süreçlerdeki insan kaynağını daha

verimli kullanmak için RPA’nın faydasından

bahsetmemek olmaz. Şirketler son birkaç

sene içerisinde RPA kavramına aşina oldular

ve kullananlar da ne kadar hızlı bir yatırım

geri dönüşü aldıklarına genelde şaşırıyorlar.

Bu yıl daha fazla kurumun RPA’dan faydalandığını,

kullanmakta olanların da farklı

alanlarda RPA’yı devreye alacaklarını öngörüyorum.

Buradan kazanılacak insan gücü

kaynağı, katma değerli çalışanlara dönüşecektir.

Bulut konusunda ise kurumsal uygulamalar

açık buluta doğru ilerliyor. Ancak migrasyon

süreçleri sıkı bir planlama ve uzmanlık

gerektiriyor. Bulut hizmetlerini yürütmek

için kurumlar dış kaynaklara da ihtiyaç

duyabiliyorlar.

Bu saydığım yükselen eğilimler çerçevesinde

ana bilgisayarlardan mobile kadar DevOps,

Hibrit IT Yönetimi, Güvenlik, Risk ve Öngörüye

Dayalı Analitikler konularındaki sorunlara

çözüm getiren geniş ve kapsamlı bir portföye

sahibiz.

Anahtar teslim çözümlerimiz ile müşterilerimizin

her türlü ihtiyacına yönelik çözümler

sunuyoruz. Daha önce de vurguladığım gibi,

odak noktamızda müşterilerimiz yer alıyor

ve bu yaklaşım, bizim büyük gurur duyduğumuz

yüksek kaliteli, hızlı, güvenilir ve ölçeklenebilir

yazılımlar sunma misyonumuzu

destekliyor.

Micro Focus, yüksek kadın

çalışan oranı ile sektöre

örnek oluyor. Ülkemizde de

kadın istihdamı konusunda

çalışmalar artıyor.

Türkiye’deki kadın istihdamı

konusunda görüşlerinizi

paylaşır mısınız?

Merkezi İngiltere’de bulunan Micro Focus’un

50 ülkede 40 binin üzerinde kurumsal müşterisi

ve 18 bini aşkın çalışanı bulunuyor. Hem

dünyanın en büyük yazılım firmalarından

biri hem de dünyanın en fazla çeşitliliğe sahip

şirketlerinden biri olduğumuzu rahatlıkla

söyleyebiliriz. Bu yaklaşım, hizmet verdiğimiz

toplumun ihtiyaçlarını en iyi şekilde

yansıtıyor.

Bugüne kadarki çalışmalarımızda, farklı bakış

açıları ve deneyimlerin bir araya geldiğinde

inovasyonu teşvik ettiğini gördük. Bu

nedenle çeşitliliğimizi geliştirme konusunda

sürekli ilerleme kaydediyoruz.

Kadınların bilişim alanında istihdamı hem

dünya hem de Türkiye ekonomisine büyük

katkı sağlıyor. Çalışanlarımızın üçte biri kadınlardan

oluşuyor ve bu sayı her geçen gün

artıyor. Kadınların istihdamı ve hakları konusunda

herkesi farkındalığa çağırıyor ve bu

konuda çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

Benim iş hayatı konusunda kadınlara önerim;

ilkelerine sadık kalıp çok çalışmaları, pes etmemeleri

ve kendilerine güvenmeleri. Strateji,

başarı, para kazanma, ürün geliştirme ve

benzeri konularda çok fazla kitap ve kaynak

var. Ancak, bence en önemlisi ve en az vurgulananı,

olumlu ve değere dayalı bir benlik

duygusunu korumak. Kadınların gerçekten

istedikleri şeyleri başarabildikleri yönünde

inancım yüksek.

Özellikle genç nesil araştırmaya, öğrenmeye

ve geliştirmeye meraklı bir düzlemde

yetişiyor. Koşullar ne kadar zor olursa olsun,

her durumda sağladıkları katma değeri

öncelikle kendilerinin farkına varması ve

sonrasında ise bulundukları şirketlerde

bunun fark edilmesini sağlamaları gerekir.

Son olarak ne olursa olsun kendilerini

geliştirmekten asla vazgeçmesinler

www.itnetwork.com.tr 25 2020


Pandemi

Döneminde

En Çok İletişim,

Spor ve Müzik

Ürünlerini Tercih Ettik

Tüm dünyayı kasıp

kavuran Koronavirüs

salgınının

içerisine düştüğümüz

ilk günden bu

güne hayatımızda

birçok şeyin öncelik

sırası yer değiştirdi.

Evden çalışma

modeli ve uzaktan

eğitim sisteminde

en çok yardımcı

olan ürünlerden birisi

de Jabra Evolve

65t oldu. Hayatımıza

kattığı fayda ve

özellikleriyle Jabra

Evolve 65t’yi inceledik.

Yaşadığımız salgın dönemi tüm

dünyada 7’den 70’e her bir bireyin

hayatını etkiledi. Kimimiz evlerimize

kapanıp, sosyal izolasyon ile yaşamımızı

sürdürürken, kısıtlı çalışma

döneminde ya da önemli tedbirlerin

alındığı bir ortamda çalışma hayatımıza

devam ettik. Yaşamımızı sürdürdüğümüz

bu günlerimizi daha

verimli ve konforlu geçirebilmek

için birçok teknolojiyi hayatımızın

en odak noktasına koyduk. Bunları

değerlendirirsek eğer; spor yaparak

zinde kalmaya, müzik dinleyerek

günlerimizi daha renkli hale getirmeye

ve telekonferans ürünleri ile de

uzaktan iletişimi sağlamaya çalıştık.

Bu yaşam tarzımızda bize yardımcı

olan teknolojik ürünlerin önemli isimlerinden

birisi de Jabra oldu. Jabra’nın

birbirinden etkileyici ve bizleri teknolojisiyle

mutlu edecek birçok üründen

bahsedebiliriz. Bu ürünlerden en fazla

tercih edilenlerden birisi olan Jabra

Evolve 65t ürününün teknolojisini ve

altyapısındaki teknik özelliklerini sizler

için araştırdık…

Jabra Evolve 65t

Gerçek kablosuz kulak içi tasarıma

sahip dünyanın ilk UC onaylı kulaklığı

olarak geliştirilmiştir.

• 4’lü mikrofon teknolojili profesyonel

ses kalitesi

• 15 saate kadar batarya süresi

• Arka plandaki gürültülerin duyulmasını

önler

• Mobil profesyoneller için idealdir

• Zamanlarının büyük bölümünü

önemli toplantılar arasında mekik dokuyarak

geçiren mobil profesyoneller

için tasarlanmıştır.

Eğer bilgisayar bağlantısına ihtiyacınız

yoksa, tercihinizi Elite True Wireless

erişim mesafemizden yana kullanmak

isteyebilirsiniz.

4’LÜ MİKROFON

TEKNOLOJİLİ

PROFESYONEL SES

KALİTES

Profesyonel seviyede ses kalitesi. Gerçek

kablosuz kulak içi kulaklıklar.

4’lü mikrofon teknolojisi ile üstün gerçek

kablosuz arama kalitesi. Profesyonel

iletişim için Skype Kurumsal ile

UC onayına ve %100 kablosuz tasarıma

sahip mobil bir çözüm.

Arka plandaki rahatsız edici gürültülerin

duyulmasını önler. İşinize seyahatte

de konsantre olun.

Kulakların içine sıkıca oturarak sağladığı

Pasif Gürültü Önleme özelliği ile

işinize odaklanabilmenizi sağlar.

Gün boyu batarya süresi. Kesintisiz

bağlantı.

Tek şarj ile 5 saate kadar ve cep boyutlarındaki

şarj birimi ile 15 saate kadar

batarya süresi. Aynı anda iki cihaza

bağlanabilir.

Çevrenizde olup

bitenlerin farkında olun

Tek bir düğmeye basarak çevrenizde

olup bitenlerin daha fazla farkında

olabilirsiniz. HearThrough özelliği,

sizi çevreleyen sesleri filtreleyip gerekli

olanları kulaklığa iletir.

Kullandığınız platformla uyumludur

Jabra’nın tüm kulaklıkları ve

mikrofonlu hoparlörleri, en iyi

bilinen online sesli arama hizmetleri

ile uyumludur.

Mükemmel bir ses kalitesini

üstün konfor ile buluşturan

ürünlerimiz, kutudan

çıkarıldıkları

gibi çalışır.

2020 26

www.itnetwork.com.tr


Ses

• Mikrofon konsepti

Dört mikrofonlu ortam gürültüsü önleme teknolojisi

• Mikrofon frekans aralığı

100 Hz - 10 kHz

• Mikrofon bant genişliği

100 Hz - 8 kHz

• Hoparlör

6,0 x 5,1 mm

• Hoparlör bant genişliği – Müzik modu

20 Hz - 20 kHz

• Hoparlör bant genişliği – Konferans modu

100 Hz - 10 kHz

• Aktif Gürültü Önleme

Hayır

• Pasif gürültü önleme

Evet

• HearThrough

Çevrenizde olup bitenleri kulaklığınızı çıkarmadan duymak için çok

fonksiyonlu düğmeye iki kez üst üste basın

Uyum ve Konfor

• Kulaklığın tasarımı

Gerçek kablosuz kulak içi kulaklıklar

• EarGels

Silikon kauçuk kulaklık başlıkları (3 ebat)

• Otomatik açılma

Kulaklıklar şarj biriminden alındığı zaman

• Otomatik duraklatma

Bir kulaklık kulaktan çıkarıldığı zaman

• Kullanılan malzemeler (dış)

PC/ABS plastik. Silikon kauçuk. PMMA boya. Altın kaplı metal

Kullanım Kolaylığı

• Kullanımı kolay ses kontrolü

Arama cevaplama/sonlandırma - Arama reddetme - Ses seviyesi kontrolü

- Parça kontrolü- Müzik çalma/duraklatma

• Sesli yönlendirme

Amazon Alexa, Siri® veya Google Assistant* erişimi için, çok fonksiyonlu

düğmeye iki kez üst üste basın

Batarya

• Konuşma süresi

15 saate kadar (şarj biriminde 2 kez yeniden şarj ederek)

• Şarj gücü ve süresi

Orijinal USB duvar şarj cihazı (500 mA) ile yaklaşık 2 saatte

Bağlanabilirlik

• Bluetooth® standardı

Bluetooth® 5.0

• Desteklenen Bluetooth® profilleri

Kulaklık Profili (HSP v1.2), Eller Serbest Profili (HFP v1.7), Gelişmiş

Ses Dağıtım Profili (A2DP v1.3), Ses Video Uzaktan Kumanda

Profili (AVRCP v1.6), Telefon Rehberi Erişim Profili (PBAP)

• Kablosuz erişim mesafesi

10 metreye kadar

• PC USB Bluetooth adaptörü (Jabra Link 370)

USB BT sesli iletişim cihazı Bluetooth® 4.2 – Bluetooth®

Düşük Enerji (BTLE)

• Bluetooth eşleştirme listesi

8 cihaza kadar

• Eşzamanlı Bluetooth bağlantıları

2

Genel

• Ambalajın ebatları (U x G x Y)

12,5 x 5,5 x 18,65 cm

• Ana cihazın ebatları

U 27 x G 30 x Y 22,5 mm, şarj birimi U 72 x

G 51 x Y 26,5 mm

• Kutu içeriği

Şarj birimi, Mikro USB kablosu, 3 çift

silikon EarGel, saklama kılıfı, Hızlı

Başlangıç Kılavuzu, Garanti ve

Uyarı Belgeleri, TA etiketi

• Kulaklığın ağırlığı

Sağ kulaklık 6,5 g, sol kulaklık

5,8 g, şarj birimi 67 g

• Garanti

2 yıl

• Jabra Direct

Evet

• Çalışma sıcaklığı

-10 °C ila 55 °C (14 F ila 131 F)

www.itnetwork.com.tr 27 2020


Röportaj

Zekai Güler

Vertiv Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü

Veri merkezleri ve altyapı

tarafında büyüme devam edecek…

Ülkemizde ve dünyada yaşanan Covid-19 sonrası yaşanan değişimleri,

teknolojik gelişmeleri ve yeni düzen ile geleceğe yönelik nelerin değişeceğini

Vertiv Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Zekai Güler’e sorduk. Güler

bu dönemle ilgili öncelikle ulaşım ve retail gibi bazı sektörlerinin olumsuz

etkileneceğini ancak telekomünikasyon, sağlık, medya ve eğitim gibi sektörlerin

de yatırıma devam edeceğini belirtti. Önümüzdeki dönemde sınır

bilişime doğru bir eksen kaymasının yaşanacağını kurumların bu alanda

2025 planları yaptığını belirten Güler, önümüzdeki dönemde bu alanda

önemli gelişmeler beklediklerini ve tüm ürün ve çözüm seçenekleriyle kurumların

bu alandaki büyümelerinde onlara destek olmaya devam edeceklerini

söyledi…

COVID-19 dönemini nasıl

değerlendiriyorsunuz, sizin

tarafınızda nasıl etkileri oldu?

Koronavirüs ile dünyanın her yerinde sağlık

endişeleri sebebiyle hayat ve iş yapış biçimleri

ciddi bir değişimden geçiyor. Bireyler kendilerini,

işletmeler ise çalışanlarını düşünerek belirli

önlemler aldılar. Her iki tarafta da yoğun bir internet

kullanımı birçok hizmetin kesintisiz sürebilmesinin

önemini ortaya koydu.

Gartner, planlanmamış kesintilerin bir kurum

için saat başı 100 bin dolar maliyeti olduğunu

ortaya koyuyor. Hepimiz veri merkezlerinin ne

kadar kritik bir rol oynadığını gördük ve savunma,

kamu hizmetleri, telekomünikasyon, ulaşım,

enerji gibi sektörlerde bilişim altyapılarındaki

yatırımlar öncelikli hale geldi.

İş dünyası, hizmet sürekliliği kadar operasyonlarını

sürdürmek için gereken altyapıların da

dijitaldeki ağırlığını yeniden değerlendiriyor.

Deprem, sel ya da salgın hastalık gibi acil durumlara

karşı hazırlığın en önemli adımı, dijital

dönüşüm ve altyapı modernizasyonudur. Vertiv

olarak altyapılara kesintisiz güç sağlama, termal

yönetim, entegre ve altyapı izleme çözümlerimizle,

bu konu bizim uzmanlık alanımıza

giriyor. Dolayısıyla COVID-19 ile yaptığımız işin

ne kadar değerli olduğunu bir kez daha görmüş

olduk.

Kısa süre önce Türkiye’de yaptığımız çalışmalar,

bu tip süreçlerde her büyüklükte işletmenin

yanında olduğumuzu ortaya koyuyor. Vertiv

Academy ile kendi çalışanlarımızı ve iş ortaklarımıza

eğitim veriyoruz. Bu sayede Türkiye’nin

her bölgesinde yetişmiş kadrolarla müşterilerimize

en iyi ve hızlı hizmeti sağlayabiliyoruz.

Ayrıca, özellikle böyle bir dönemde desteğe

ihtiyacı olan KOBİ’lerin dijital dönüşüme katılmasına

yardımcı oluyoruz. Bu yaklaşım doğ-

2020 28

www.itnetwork.com.tr


rultusunda, ilk günden bu yana iş ortağı ekosistemimize

yatırım yapıyoruz. Vertiv İş Ortağı

Programı (VPP) da bunun en güzel örneği. VPP

ile bayi ve kanal ekosistemine destek sağlayarak

çevrimiçi ve yüz yüze satış eğitimleri ile teknik

eğitimler sunuyoruz.

İş ortağı programınızdan daha

detaylı bahsedebilir misiniz?

Vertiv olarak, ilk günden bu yana iş ortağı

ekosistemimizle birlikte büyümeye dayalı bir

felsefeyle çalışıyoruz. Yenilikçi kanal portföyümüzü

büyütme yatırımlarımıza ek olarak,

bayilerimizin başarılı olmalarını sağlamak

için kanal stratejisini de hızlandırıyoruz.

EMEA’da aşamalı olarak sunmakta olduğumuz

iş ortağı programımız, ticari politikalar

ile kanala olan bağlılığımızın bir göstergesi.

Vertiv İş Ortağı Programı kapsamındaki

EMEA Vertiv Teşvik Programı (VIP), Yetkili ve

Silver seviyesindeki bayilere otomatik olarak

bonus puan kazandırıyor. Daha sonra bu puanları

hızla nakde çevirebiliyorlar. Teşvikler

ile aynı zamanda Gold ve Platinum seviyesindeki

bayiler de özel indirimlere sahip oluyor.

Bayilerin sisteme hızlı bir şekilde kayıt olarak,

varlık ve avantajlara hemen ulaşabilmesini

sağlayan Vertiv Partner Portalı ile iş ortaklarının

becerilerini geliştirmelerine ve BT

sektöründeki yetenek açıklarını kapatmaya

yardımcı olmak için hazırlanmış çevrimiçi

eğitim kursları sunuyoruz. Bayi ve kanal ekosistemimizi

çeşitli teşvik ve takviyelerle desteklemeyi

sürdüreceğiz.

Son dönemde 5G ve akıllı

şehirler konusundaki gelişmeler

hız kazanıyor. Bu teknolojiler

veri merkezlerini nasıl

etkileyecek?

Vertiv’in “En kritik endüstriler” raporunda savunma

sanayinin hemen ardından 7’inci sırada

akıllı şehirler yer alıyor. Akıllı şehirler, sürdürülebilirlik

ve verimliliğe olan vurgu kadar

güvenli olmalarıyla da hayatımızı değiştirecek.

Tüm bu sistemlerdeki verilerin yönetimi

ve elde edilen çözümlerin verimliliği de akıllı

altyapı çözümleri ile doğrudan bağlantılı.

Akıllı şehirlerin merkezde olduğu yeni dünyada

veri merkezlerine de büyük bir rol düşüyor.

Akıllı şehir uygulamaları için gereken düşük

gecikme süresi ve her noktaya sunulabilen

yüksek hızlı erişimde 5G ve fiber bağlantılar

çok büyük önem taşıyacak. Ortaya çıkan yüksek

miktardaki verinin iletilmesi, saklanması

ve işlenmesi için gereken enerjinin miktarı da

artacak. Bu nedenle akıllı şehirler alanında

Vertiv’in katkısı çok büyük olacak ve kritik

önem taşıyacak.

Türkiye’ye baktığımızda yeni teknolojilerin

Avrupa’ya göre çok daha hızlı benimsendiğini

görüyoruz. Telekomünikasyon ve finans

kuruluşları bu konuda öncüler. Bu şirketlere

gidip çözümlerimizi anlattığımızda çok kolay

kavrayabiliyor ve üst yöneticilerini rahatlıkla

ikna edebiliyorlar. Türkiye’de kullanılan birçok

yenilikçi çözüm henüz Avrupa’nın üç dört

ülkesinde ancak kullanılmaya başlanıyor. Bir

kere yatırım yapıp on yıllarca sıkıntısız bir şekilde

kullanmayı tercih ediyorlar.

Teknolojiyi faydaya dönüştürme açısından baktığımızda

her şeyin başı verimlilik. Verimlilik

için optimum kullanım önemli. Bir ürünün yüzde

50’sinden fazlasını kullanıyorsanız verimli

olarak kabul edilebilir. Ama yüzde 10’unu kullanıyorsanız

kayıp çok büyük demektir. Bu nedenle

kaynakları izlemek büyük önem taşıyor. KVM

anahtarlar olsun, DCIM olsun hep bunlara izleme

ile alakalı. Bu ayrıca bizim veri toplamamızı

ve detaylı bir analiz yapabilmemizi sağlıyor.

Müşterilerimize detaylı raporlar sunabiliyoruz.

Örneğin kesintisiz güç kaynaklarından topladığımız

verilerle elektrik kesintilerini, sistemin ne

kadar süre devrede kaldığını görebiliyoruz. Bu

sayede sistemde kullanılan akülerin kullanım

ömrünü hesaplayıp sistemde kesintiye neden olmadan

değiştirerek önlem alabiliyoruz. Ayrıca

yeni bir tesis kurulduğunda burasının elektrik

kalitesi hakkında müşterimize doğru bilgiler

vererek en iyi çözümü sunabiliyoruz. Sadece

Türkiye değil, tüm dünyadan topladığımız çok

büyük miktarda veriye sahibiz.

2020 yılında başka hangi

trendleri göreceğiz? Bu trendler

ışığında Vertiv kendini nasıl

konumlandıracak?

2020 yılında mevcut pandemi nedeniyle başta

Ulaşım ve retail sektörü olma üzere bazı sektörlerin

olumsuz etkileneceğini öngörüyoruz. Bununla

beraber telekomünikasyon, sağlık, medya

ve eğitim sektörlerinde yatırımların devam edeceğini

öngörüyoruz. Türkiye ve Orta Asya bölgesinde

özellikle veri merkezi ve altyapı tarafında

özellikle yılın 2. yarısında büyümenin devam

edeceğini öngörüyoruz.

Gerçek zamanlı sistemler ile artık veriler kurum

içi yerine bulut, veri merkezi ve sınır bilişim

üzerinden toplanıyor, birleştirilerek saklanıyor

ve tüm noktalarda anında kullanılabiliyor. Sınır

bilişime doğru yaşanan eksen kayması, kurumların

veri merkezi hakkındaki düşüncelerini de

değiştiriyor. Liderlerin yönetmesi gereken ekosistem

artık dağıtık bir yapıya sahip; farklı noktalardaki

veri merkezleri, buluttaki uygulamalar,

sınır bilişim üzerindeki verilerin yönetilmesi

gerekiyor. Vertiv olarak 2025’e kadar sınır bilişim

kurmayı düşünenlerin bu tesisleri ortalama

yüzde 226 büyütmesini bekliyoruz. Bu büyümeye

tüm ürün ve çözümlerimizle biz hazırız.

www.itnetwork.com.tr 29 2020


TÜBİTAK ve British Council’dan bilim ve teknoloji

alanında ikili iş birliği

Türkiye ve Birleşik

Krallık’taki

bilim ve teknoloji

alanında akademik

iş birliklerini

desteklemek

ve yaygınlaştırmak

üzere hayata

geçirilen

Newton-Katip

Çelebi Fonu, iki

ülkedeki bilimsel

araştırma ve

inovasyon kapasitesini

bir araya

getirerek Türkiye’deki

ekonomik kalkınma ve toplumsal refaha

katkı sağlamayı hedefliyor. Türkiye’deki

sorunlara ortak çözümler geliştirilmesini

amaçlayan fon, 20 Nisan tarihi itibariyle Institutional

Links Programı için her iki ülkeden

katılımcılar için açık çağrı başlatıyor.

Türkiye’nin ekonomik

kalkınmasına katkı

sağlayabilecek projeler

aranıyor

Institutional Links Programı, ortak yürütülen

bilimsel araştırmalar yoluyla bireysel

Türkiye ve Birleşik Krallık arasında, bilim ve teknoloji iş birliklerini desteklemek

amacıyla hayata geçen Newton-Katip Çelebi Fonu, TÜBİTAK işbirliğiyle

Institutional Links Programı için açık çağrı başlattı. Sağlık, tarım ve gıda, enerji,

bilgi ve iletişim teknolojileri, otomotiv gibi birçok alanda projelerin kabul edileceği

açık çağrıya, 12 Haziran 2020 tarihine kadar British Council web sayfası

ve TÜBİTAK’ın UİDB sistemi üzerinden başvuru yapılabiliyor…

araştırmacı bağlantılarının ötesinde, sürdürülebilir

araştırma ortaklıklarının kurulmasını

amaçlıyor. Fon ile Türkiye’nin ekonomik

kalkınmasına ve toplumsal refahının artmasına

katkı sağlayabilecek, düşük gelirli ve

nüfusun sorunlarına çözüm oluşturabilecek

projelerin desteklenmesi hedefleniyor.

2014 yılından bu yana süregelen fonun Türkiye’deki

araştırmacılar tarafından en çok

tanınan programı olan Institutional Links,

‘2551 TÜBİTAK ve British Council İkili İş

birliği Programı’ kapsamında iki kurum tarafından

ortaklaşa yürütülüyor.

Türk yürütücü ortaklara 720 bin TL destek

Açık çağrı başvuruları için kriterlerin en başında,

projelerin hem Türkiye hem de Birleşik

Krallık’tan birer ana iş ortağını içermek

zorunda olması geliyor. Türk yürütücü ortaklara

azami 720 bin TL, Birleşik Krallık tarafındaki

yürütücü ortaklara ise azami 150

bin Sterlin destek sağlanıyor.

Institutional Links Programı kapsamında

sağlık, enerji, tarım ve gıda, bilgi ve iletişim

teknolojileri, makine imalatı, robotik sistem

teknolojileri, üretim teknolojileri, otomasyon

sistemleri, makine tasarım ve imalatı,

otomotiv, madencilik ve sosyal bilimler gibi

iş birliği araştırma alanlarındaki başvurular

öncelikli kabul ediliyor.

Açık çağrıya, 12 Haziran 2020 tarihine kadar

British Council’ın web sayfası (https://

www.britishcouncil.org.tr/programmes/

education/newton-katip-celebi-fund/institutional-links-2020)

üzerinden başvuru

yapılabiliyor.

Sosyal mesafeye teknolojik çözümler!

Pek çok işletme yakın zaman içinde ofisten çalışmaya, mağazalar,

AVM’ler ise açılmaya hazırlanıyor. Peki, bir araya gelindiğinde sosyal

mesafe korunabilecek mi?

COVID-19 salgınının daha da yayılmasını

engellemek için önlemler alınmaya

devam ediliyor. Bu önlemler doğrultusunda

insanların kalabalık olarak durabileceği

alanlarda kişilerin arasında en

az bir metre mesafe bırakılması isteniyor.

Sosyal Mesafe Koruma Çözümü ile de

kişiler arasındaki mesafe çok yakın ise

uyarı veriyor, böylece sağlıklı sosyal ve

çalışma ortamları sağlamak için tedbir

alınmış oluyor. Çözüm insanların toplu

olarak durdukları kurumsal işletmelerin

sigara içme alanları, acil toplanma

alanları, servis bekleme noktaları ve

yemekhanelerinde, mağaza, market gibi

yerlerde kullanılabiliyor.

Sosyal Mesafe Koruma için iki farklı çözüm

bulunuyor. Sensörler ve kameralar

ile sunulan, 3 sensör ile yaklaşık 80 metrekarelik

bir alan kapsanabildiği çözüm,

yüksek doğruluk ile çalışıyor.

Bir diğeri ise akıllı telefonlar üzerinde

kolayca kurduğumuz uygulama ile çalışan

sosyal mesafe koruma çözümümüz.

Uygulama kurulu telefonlar bluetooth

üzerinden 2m mesafeden az 2 dakikadan

daha uzun süre bir arada bulunan

kişileri algılayarak sesli uyarı ve takip

imkanı sağlıyor.

Sağlık tedbirleri almak adına teknoloji

kullanımının büyük önem taşıdığının

altını çizen Sensormatic Pazarlama Direktörü

Pelin Yelkencioğlu ‘İnsan sosyal

bir varlık. Ancak içinden geçtiğimiz

dönemde sosyal mesafeyi korumak ve

koruduğumuzdan emin olmak istiyoruz.

Teknoloji olmadan sosyal mesafeyi

kontrol etmek maalesef mümkün değil.

Sosyal mesafe koruma çözümleri sayesinde

insanların bir arada bulunduğu

ortamlarda aralarında bıraktığı mesafeyi

ölçmek ve uyarı vermek mümkün’

diyor.

2020 30

www.itnetwork.com.tr


Türkiye’nin Lider

Finansal Teknoloji Şirketlerinden

Intertech Fintech

Ekosistemi İle Bankacılığı

Yeniden Şekillendiriyor

Ömer Uyar

Intertech CEO’su

Ekosistem, yenilikçi ve uzmanlaşmış çözümler sunan

fintechlerin sektöre ve ülke ekonomisine yüksek

katma değer sağlamasını hedefliyor. Bankalar

müşterilerine bu çözümleri ulaştırarak değişim

sürecini kendi avantajlarına çevirebilecekler ve kayda

değer maliyet optimizasyonu sağlayabilecekler.

Fintechler de bankaların dijital bankacılık, satış,

risk yönetimi ve hukuk gibi alanlarda güçlü birikimlerinden

faydalanarak büyük müşteri tabanlarına

ulaşma imkanı bulacaklar.

Intertech CEO’su Ömer Uyar, Açık Bankacılık alanında

cesur vizyonları ile ilgili şu açıklamalarda

bulundu; “Intertech olarak 200’den fazla servisin

kullanıma hazır olduğu, bulut uyumlu Türkiye’nin

en büyük API platformunu geliştirdik. İçeriği, güvenliği

ve altyapı kalitesi açısından küresel çapta

bu servisi sağlayan firmalara rakip olabileceğimizi

rahatlıkla söyleyebilirim. Daha şimdiden PSD2 ile

uyumlu platformumuzu Avrupa’da iki banka kullanmaya

başladı.

Fintechlerin yenilikçi çözümlerini sınırsız bir şekilde

kolayca entegre olarak bankalara sunabileceği

geniş kapsamlı bir finansal ekosistem hedeflemekteyiz.

İlham verici bir örnek olarak Denizbank için

geliştirilmiş olan yeni Mobil Deniz uygulamasının

tamamen bu platform üzerinde geliştirildiğini vurgulamak

isterim. Son dönemde 50’den fazla fintech

firma ile iş modellerini görüştük ve entegrasyon

süreçlerimizi hızlandırdık. Şu ana kadar 15 fintech

firmanın ürünlerini müşterimiz olan kurumlarda

aktif olarak kullanıma açtık.

api.intertech.com.tr adresinden ziyaret edebileceğiniz

platformumuz zengin dokümantasyonu

ve kusursuz formatıyla fintechlerin ve finansal kurumların

açık bankacılığa erişimini kolaylaştırmayı

amaçlıyor.

Açık bankacılık ekosistemi ile fintechler değerlerini

arttırabilecekleri fırsatları yakalayacaklar. En önemlisi

ise bankalar ve fintechler doğru iş modelleri ile

müşterilerine kişiye özel, pratik çözümler ulaştırarak

onların hayatlarını kolaylaştıracaklar. Bireyler

ve kurumlar; finansal verisini, karar alma süreçlerini

ve işlemlerini daha etkin yönetebilecekler.

Ayrıca, son dönemde yaşadığımız pandemi ile hayatımızın

ve finansal aktivitenin dijital platformlara

hızla kaydığını gözlemliyoruz. Bu yeni gerçekle

birlikte açık bankacılığın ve inovasyonun önemi

daha da anlaşılır hale geldi. Sonuç olarak, değişime

ayak uydurabilen ve açık bankacılık alanına yatırım

yapan bankalar olası dezavantajları yıkıp tam

tersi rekabetçi avantaj elde edebilecek.

Gelecek vizyonumuzun en önemli girişimi olan bu

ekosistemin sektör açısından stratejik anlamda çok

değerli olduğunu düşünüyoruz. Aynı motivasyona

sahip fintechlere çok değer veriyoruz ve iş ortağımız

olmalarını istiyoruz.”

Bankacılık ve finans sektörüne

ürün ve servis sağlayan, Türkiye’nin

en büyük finansal teknoloji

şirketlerinden biri olan Intertech,

inter-API “Açık Bankacılık Platformu”

ile geleceğin bankacılığının

kapılarını aralıyor. Platform, dijital

transformasyon sürecinde devrim

niteliğinde bir girişimle bankaları

ve fintechleri bünyesinde entegre

ederek Türkiye’nin en geniş finansal

ekosistemini oluşturuyor.

Ekosistem Bankalar için Riski

Fırsata Dönüştürecek

Fintechlerin yükselişinin bankalar için taşıdığı

risklerle ilgili Ömer Uyar, “Açık Bankacılık” ile ilgili

şu bilgileri paylaştı; “Öncelikle, fintechlerle müşterilerin

ve pazarın paylaşılıyor olması fikri rekabet

açısından bir dezavantaj gibi algılanabilir. İş hacmi

ve gelir kaybı endişesi yaratması doğaldır. Ancak,

açık bankacılıkta küresel örneklere baktığımızda

tablo daha farklı ve olumlu sonuçlara işaret ediyor.

Her şeyden önce fintechlerin yenilikçi, kişiye özel

çözümlerini apiler üzerinde entegre eden bankalar

yüksek müşteri memnuniyeti sağlayacaklar. Aynı

zamanda, açık bankacılık ekosistemleri ile fintechlerin

ve e-ticaret platformlarının müşteri tabanına

ulaşan bankalar, ödemeler ve kredi alanlarında pazar

payı ve gelirlerini arttırabilecekler. Açık bankacılık

ekosistemleri içerisinde ticaret, sağlık, turizm,

eğitim, sigortacılık, yatırım bankacılığı gibi farklı

alanlarda fintech çözümleri ile yeni pazarlara ve

dataya ulaşabilecekler. Bankalar, sadece ödemeler

alanında değil, krediler, risk yönetimi, müşteri deneyimi,

güvenlik ve lojistik gibi farklı ihtiyaçları için

de inovasyonu dışarı açabilecekler. Birçok dijital

yenilikçi çözümü apilerle kendi temel bankacılık

sistemlerine ve kanallarına entegre edebilecekler.

Özellikle veri analitiği ve yapay zeka ile gelişmiş

fintech uygulamaları farklı alanlarda bankalara

çözüm üretmekte. Bu çözümleri kullanarak inovasyonu

dışarı açan bankalar daha etkin maliyet

yönetimi yapabilecekler. Sürecin sonunda kendi

kaynakları ile daha verimli teknolojik yatırımlara

odaklanabilecekler.”

Açık Bankacılık Tüketicinin

Hayatını Kolaylaştıracak

Ömer Uyar, ekosistem bankacılığının tüketicinin

hayatını nasıl değiştireceği hakkında önemli tespitlerde

bulundu; “Açık bankacılık alanında üretilen

teknolojilerin ana amacı müşteri memnuniyeti. Dijital

Teknoloji kişiye özel, yenilikçi ve pratik çözümlerle

hayatımıza girecek. Bireyler ve şirketler, mobil

cihazlarında, bilgisayarlarında fintech ve bankaların

uygulamalarını kullanarak finansal işlemlerini

rahatlıkla gerçekleştirecekler. Açık bankacılığın

sağladığı şeffaf ve güvenli ortamda finansal verinin

kontrolü artık tüketiciye geçecek. Gündelik hayatta

alış-veriş, eğitim, spor, seyahat, sağlık, sigortacılık

gibi birçok farklı alan açık bankacılık ekosistemleri

ile buluşacak. Bu sayede hayatımızı planlamak

ve paramızı yönetmek daha kolay olacak. Özellikle

şirketler hızlı ve anında bilgiye ulaşma ve işlem

rahatlığı sayesinde daha etkin finansal karar alma

süreçleri yönetecekler. Açık bankacılığın sağlayacağı

inovasyon iş hacimlerini büyütmelerine ve etkin

kaynak yönetimine ortam sağlayacak. Dijital çözümlerin

etkin kullanımı ile maliyetler düşecek ve

gelirler artacaktır.”

Intertech dünyanın önde gelen

teknoloji şirketleri arasında yer

alıyor

Intertech finans ve bankacılık sektörüne yönelik

geliştirdiği yenilikçi çözümlerle 11 ülkede 54 banka

ve finans kurumuna ürün ve hizmet sağlıyor.

1987 yılında kurulan ve 2002’de Denizbank Finansal

Hizmetler Grubu bünyesine katılan Intertech

hız kesmeden yatırımlarına ve büyümeye devam

ederek çok kısa sürede ürettiği ileri teknolojilerle

Türkiye’nin en önemli değerlerinden biri oldu.


Virüs Z kuşağına stok yapmayı öğretti

Koronavirüs (Covid-19) salgını tüm dünyada tüketicilerin satın

alma alışkanlıklarını değiştirmeye devam ediyor. Daha az harcamaya

başlayan tüketiciler market ziyareti sayısını azaltırken sepetleri

büyüttü. Geçmişte ihtiyaçlarına hızlıca ulaşıp tek seferde tüketmeyi

tercih eden Z kuşağı ise şimdiye kadar pek bilmediği ‘stoklama davranışını’

ilk defa deneyim etmeye başladı…

Koronavirüs salgınının hüküm sürdüğü

belirsizlik ortamında tüketicilerin satın

alma davranışları da değişmeye başladı.

Daha az harcamaya başlayan tüketiciler

market ziyareti sayısını azaltırken sepet

ortalamalarını büyütüyor. Geçmişte

ihtiyaçlarına hızlıca ulaşıp tek seferde

tüketen Z kuşağı ise şimdiye kadar

bilmediği stoklama kavramını öğrenmeye

başladı. Yeni nesil araştırma ve

perakende teknolojileri şirketi REM People’a

göre bu salgınla birlikte eski satın

alma davranışlarından bazıları da kalıcı

olarak değişebilir.

Uluslararası markalara 43 ülkede perakende

analitiği hizmeti veren REM

People’ın CEO’su Bülent Peker, Covid-19

salgını kısıtlamalarıyla birlikte tüketicilerin

market alışverişinde yeni bir

dönemin başladığını söylüyor. Peker,

dünyada ve Türkiye’deki alışveriş alışkanlıklarını

şöyle anlatıyor:

Z kuşağı değişime öncülük

ediyor

Kendisinden önceki nesillere göre tüketim

ve alışveriş alışkanlıkları çok daha

farklı olan Z jenerasyonu Koronavirüs

kriziyle yeni davranışlar sergilemeye

başlıyor: Stoklama Alışkanlığı. Bugüne

kadar ihtiyaç duyduğu şeye hızlı bir şekilde

ulaşıp tek seferde tüketen, geleneksel

alışveriş yöntemlerinden ziyade, online

alışveriş yöntemlerini daha yoğun

kullanan Z kuşağı kendileri için yeni, bir

önceki nesiller için alışılmış stoklama

davranışını öğrenmeye başladı. Tabi bu

krizin etkilerinin uzun sürmesi bu yeni

davranışı da pekiştirecek.

3 yerine 1 markete gidiyorlar

Salgının yayılmaya başladığı ilk fazda,

alışverişçiler market ve bakkal ziyaretlerini

daha az yapmalarına karşılık sepet

başına daha fazla harcama yapma

eğilimine girdiler. Mağazalara giderek

kendilerini virüse maruz bırakma konusunda

endişelenen birçok market alışverişçisi,

online market alışverişi teslimatı

veya eve servis hizmeti kullanımını

artırdı. Eskiden uygun fiyatlı ürünü bulabilmek

için ortalama 3 mağaza gezen

alışverişçiler, bu dönemde tek bir fiziki

mağazadan ya da birden fazla online kanaldan

alışveriş yapmaya başladı.

50 yaş üstü de online sipariş

veriyor

50 yaş üstü tüketicilerin bir kısmı online

alışverişi bu süreçte ilk kez deneyimledi.

Online alışveriş alışkanlığının gelecekte

de devam etmesi bekleniyor. Ancak tüketici,

yaşadığı deneyimin kalitesine

bağlı olarak tedarik kanallarını değiştirme

yoluna gidebilir. Belirli bir markaya

karşı sadakat geliştirecek kadar

henüz derinleşmemiş olan bu tecrübe

sürecinde, markaların tüketiciyi elinde

tutabilmesi için her zamankinden daha

dikkatli olması ve proaktif bir tutum takınması

kritik önem arz ediyor.

Harcamalar yüzde 6 düştü

Mart ayında Amerika’da yapılan bir online

araştırmada; çoğu insanın Koronavirüs

salgını nedeniyle yüzde 4 ila yüzde

6 daha az harcadığı tespit edildi. İlginç

bir şekilde Kovid-19’un şiddetini en

kritik olarak değerlendiren kişiler (katılımcıların

%18’i) yüzde 17 daha fazla

harcama yaptıklarını söyledi. Bunda tüketicinin

stoklama davranışının önemli

bir etken olduğu görünüyor.

Mağazalar dijitalleşecek

Tüketiciler krizin etkileri geçtikten sonra

mağazalara, alışveriş merkezlerine ve

sosyal buluşma yerlerine geri dönecekler.

Bununla birlikte kriz, perakendecileri

öncelikle mağazalarına kalabalık

kitleleri çekmeye odaklanmak yerine,

daha fazla uzaktan erişilebilir (sanal)

deneyimler sunmak ve çevrimiçi alışveriş

yapanlarla daha çok etkileşime

geçmek için alternatif yollar aramaya

itecek. Mağazalar, çevrimiçi görüntülenebilen

mağaza içi sistemler veya alışveriş

yapanlarla anlık etkileşime girebilecek

sanal satış görevlileri gibi yeni ve

inovatif deneyimlere yatırım yapmaya

başlayacak.

2020 32

www.itnetwork.com.tr


Yüksek Baskı

Hızında ve Kapasitesinde

Epson’un Süper Üçlüsü

Teknoloji sektörünün lider

markalarından Epson’un WorkForce

C20590, C17590 ve C869R yazıcı

modelleri yüksek baskı kapasitesi

ihtiyacı olan kurumlara büyük

avantaj sağlıyor.

Lazer yerine inkjet teknolojisi kullanarak

doğanın korunmasına da katkıda bulunan

Epson, çevreye duyarlı kurumların da

tercih ettiği marka haline geliyor ve enerji

tasarrufunu destekliyor.

Isısız teknolojinin önemi

Epson’un ısısız teknolojisinde yazıcı,

yazdırma moduna geçerken ısınmaya gerek

duymadığı için daha az güç tüketiyor.

Bunun nedeni Fuser’in olmayışı. Bu aynı

zamanda daha hızlı ilk sayfa çıkışı demek.

Isınabilir ünitesi de olmadığından yedek

parça maliyeti de azalıyor.

Dakikada 100 sayfa baskı hızı

Epson WorkForce Enterprise WF-C20590

dakikada 100 sayfalık muhteşem hızıyla

dikkat çekiyor. Mürekkep püskürtmeli,

renkli, A3 yazıcı; tarama, fotokopi ve faks

özellikleriyle de diğer ofis ihtiyaçlarına

çözüm getiriyor. Lazer teknolojisine oranla

yüzde 88’e varan oranda enerji tasarrufu

sağlayan model, düşük sarf malzemesi ihtiyacıyla

da ön plana çıkıyor. Epson WF-

C20590 ile mürekkep yenilemeden 100

bine kadar siyah ya da 50 bine kadar renkli

baskı almak mümkün.

Gelişmiş entegrasyon

ile daha verimli iş akışı

Epson WF-C20590’da, uzaktan yönetimden

baskı güvenliği ve Follow Me çözümlerine

kadar çok geniş bir yazılım çözümü

yelpazesinden yararlanılabiliyor. Bu

çözümler, üretkenliği iyileştirip verimliliği

arttırmak üzere mevcut teknoloji altyapısına

entegre edilebiliyor.

WorkForce Enterprise WF-C17590 ise

tamamen aynı özelliklere sahip. Tek fark

ise baskı hızının dakikada 75 sayfa olması.

Değiştirilebilir Mürekkep Paketi Sistemi

ile sarf malzemesi değiştirmeden 84 bin

sayfalık baskı

Epson’un geliştirdiği ve yine bir ilke imza

atarak lanse ettiği “Değiştirilebilir Mürekkep

Paketi Sistemi”ni (RIPS) kullanan

WorkForce Pro WF-C869R model yazıcı ise

ultra yüksek baskı kapasitesine hitap ediyor.

Model ile sarf malzemesi değişikliği olmadan

siyah beyazda 86 bin ve renklide 84

bin sayfaya kadar baskı almak mümkün.

Daha az servis ihtiyacı, yüzde 95’e varan

enerji tasarrufu ve yüzde 99’a varan oranda

daha az atık ile hem kurumlar hem de

doğa kazanıyor.


Türk Telekom’dan 2020’ye sağlıklı ve güçlü başlangıç

Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik

eden Türk Telekom, 2020’nin ilk çeyreğinde

yüzde 17 büyüme ile 6,3 milyar TL

gelir elde ederken, 2008’deki halka arzdan

bu yana en yüksek ilk çeyrek gelir artışını

gerçekleştirdi. Güçlü gelir büyümesiyle

Türk Telekom’un faiz, amortisman ve vergi

öncesi kârı da (FAVÖK), geçen yılın aynı

dönemine göre yüzde 12 artışla 3 milyar

TL olarak gerçekleşirken, FAVÖK marjı

47,2 oldu. Güçlü operasyonel performans

ve yabancı para riskinin azaltılması ile

düşen finansal giderler sayesinde yılın ilk

çeyreğinde Türk Telekom, 661 milyon TL

net kâr kaydetti. Türk Telekom’un yatırım

harcamaları da 2020’nin ilk çeyreğinde

geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 41

artarak 896 milyon TL’ye yükseldi.

Ümit Önal: “Yılın ilk

çeyreğinde yüzde 17 büyüme

kaydettik”

Konuya ilişkin açıklama yapan Türk Telekom

CEO’su Ümit Önal, “Yılın ilk çeyreğinde

özellikle sabit genişbant segmentindeki

büyümenin katkısı ile konsolide

gelirlerimiz, geçen yılın ilk çeyreğine göre

yüzde 17 büyüme kaydetti. Nakit akış

yaratma kapasitemiz artmaya devam

ederken, gelir tablomuzun kur hareketlerine

karşı hassasiyetinin azalması, içinden

geçtiğimiz bu olağanüstü durumda dahi

öngörülebilir finansal giderler ve net kâr

yaratmamıza olanak sağladı. Vergi öncesi

net kârımız geçen yıla göre yaklaşık 4 katına

çıkarken vergi sonrası net kârımız ise

661 milyon TL olarak gerçekleşti. Türk Telekom

olarak 2020’ye ‘sağlıklı’ ve güçlü bir

başlangıç yaptık” dedi.

“Güçlü bilançomuz ile

kur risklerine karşı daha

korunaklıyız”

2020 yılı birinci çeyreğinde, koruma işlemleri

gerçekleştirmeye devam ettiklerini ve

aynı zamanda TL cinsinden borçlanma

payını artırdıklarını da sözlerine ekleyen

Önal, “Borçluluk seviyesindeki düşüş ve

türev işlemlerin etkisi ile net açık yabancı

para pozisyonumuz, halka arzdan bu

yana en düşük seviye olan 225 milyon dolara

gerilemiş bulunuyor. Diğer yandan,

Türk Telekom, 2020’nin ilk üç ayında yüzde 17 büyüme ile 6,3 milyar

TL gelir elde ederek 2008’deki halka arzdan bu yana en yüksek ilk

çeyrek gelir artışını kaydetti. Geçen yılın aynı dönemine göre kârlılığını

ikiye katlayan Türk Telekom 661 milyon TL net kârıyla 2020’ye sağlıklı

bir başlangıç yaptı. Son on iki ayda net 1,7 milyon abone kazanan Türk

Telekom’un toplam abone sayısı da 48,4 milyona ulaştı…

Net Borç/FAVÖK oranımız da aşağı yönlü

seyrini sürdürerek son beş yılın en düşük

seviyesi olan 1.38x seviyesinde gerçekleşti”

diye konuştu.

“2020 yatırım öngörümüzü

yükselttik”

Yılın ilk çeyreğinde güçlü finansal ve operasyonel

sonuçlar kaydettiklerini aktaran

Önal, “Bu sonuçlar neticesinde, FAVÖK

için belirlemiş olduğumuz yıllık öngörümüzü

‘12,4 milyar TL’den ‘12,4 - 12,6 milyar

TL’ aralığına; yıllık yatırım öngörümüzü

ise ‘yaklaşık 5,8 milyar TL’den ‘yaklaşık

6,4 milyar TL’ye yükseltmiş bulunuyoruz”

dedi.

“Süreç, internet kullanım

alışkanlıklarını değiştirdi”

Sosyal izolasyon tedbirleri uyarınca evde

kalınan bu dönemde dijital dönüşümün

önemine tanık olunduğunu belirten

Önal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mart ayı

ortasından itibaren ülke çapında alınan

önlemlerle çok sayıda faaliyetin online

ortamlara taşınması, hem internet trafiğine

yansıdı hem de üst paketlere geçişi

hızlandırdı. Ortalama günlük sabit data

kullanımı Şubat ayına göre, Mart ayında

yaklaşık yüzde 20, Nisan ayında yaklaşık

yüzde 45 artış gösterdi. Ayrıca sosyal

izolasyon döneminde ‘Online İşlemler’

uygulamamızı kullanan tekil abone sayısı

son üç ayda 2 milyon artışla 19,8 milyona

yükseldi.”

“Kesintisiz ve güvenli iletişim”

Önal, “Ülkemizin 81 ilinde 30 bini aşkın

çalışanımız, yaygın ve güçlü altyapı

yatırımlarımız, Türkiye’nin dört bir

yanında 308 bin kilometreye ulaşan

güçlü fiber ağımızla kesintisiz ve güvenli

iletişimi sağlamaya devam ediyoruz. Son

12 ayda 3,5 milyon artarak 22,6 milyona

ulaşan fiber hane kapsamamız sayesinde

trafiğin arttığı yoğun saatlerde dahi hiçbir

kapasite sorunu yaşamıyoruz” dedi.

Toplam abone sayısı 48,4

milyona ulaştı

Yılın ilk çeyreğinde 563 bin net abone kazanımı

sağlayan Türk Telekom, toplam

abone sayısını 48,4 milyona taşıdı. Sabit

genişbant internet aboneleri, fiber abone

sayısındaki güçlü büyüme ile 11,6 milyona

ulaşırken sabit genişbant ARPU ilk

çeyrekte 2011 yılından bu yana en yüksek

yıllık büyümeyi kaydederek yüzde 14 artış

gösterdi. Fiber abone sayısı ilk çeyrekte,

yıllık yüzde 22 artış ile 4,4 milyona yükseldi.

Mobil abone sayısı 23,2 milyona yükselirken

sabit seste 103 bin net abone artışı

ile 2008 yılındaki halka arzdan bu yana

en yüksek ilk çeyrek net abone kazanımı

kaydedildi.

2020 34

www.itnetwork.com.tr


İş Sürekliliği Planlarının

Temelinde Artık Dijital Çalışma Alanı

Teknolojileri Olmalı

Sevi Tüfekçi

Citrix Gelişen Pazarlar Satış Mühendisliği Müdürü

Yeni dönemde şirketler artık dijital çalışma alanı çözümlerinden yararlanmak

zorunda. Citrix bir işletmenin ve çalışanlarının üretken olmak için ihtiyaç

duyduğu dijital çalışma alanı çözümleri yelpazesini sağlıyor. Yeni

döneme ve Citrix’in sunduğu çözümlere dair Citrix Gelişen Pazarlar Satış

Mühendisliği Müdürü Sevi Tüfekçi ile konuştuk…

Citrix olarak içinde

olduğumuz süreci nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Dünya şimdiye kadarki en büyük ve en

ciddi uzaktan çalışma deneyimini yaşıyor.

Biz bu dönemden dijital çalışma

alanı altyapısını oturtmuş şirketlerin

daha güçlü çıkacağını düşünüyoruz. İş

sürekliliği planlarının temelinde dijital

çalışma alanları bulunan kuruluşlar,

kaynakları, öngörülemeyen iş ortamlarının

gerektirdiği dinamik yollarla

yönetmek için gereken çevikliği, hızı ve

verimliliği ortaya koydular.

Sizce bu yeni dönemde

şirketler nelere dikkat

etmeli, kriz nasıl fırsata

çevirebilir?

Esnek çalışma modelleri ve güvenli dijital

işbirliği teknolojileri rekabet gücünü

korumak açısından kritik önem taşıyor.

İlerisi için akıllı ve kapsayıcı sanal çalışma

yöntemi, şirketlerin çalışan bağlılığını

ve iş sürekliliğini sağlayacak; tercih

ettikleri yerden çalışarak verimli olma

esnekliğine sahip yarı zamanlı, sözleşmeli,

evden çalışan ve geçici işçiler gibi

kullanılmamış yetenek havuzlarını kullanma

fırsatları yaratacak. İşverenler

dijital olarak desteklenen uzaktan üretkenliğin

sunabileceği değerin farkına

vardılar. Bu, şirketler için bir büyüme

kaynağı haline gelebilir.

İş sürekliliği planları artık

her zamankinden önemli

mi olacak? CIO’lar ve

teknoloji liderlerine de bu

yeni dönemde yeni görevler

düşecek mi?

Büyük kuruluşlar için iş sürekliliği

planları her zaman önemliydi ve düzenli

aralıklarla gözden geçirilip test

ediliyordu. İçinden geçtiğimiz süreçte,

yakından çalıştığımız pek çok CIO’dan

da küresel bir salgının iş sürekliliği

planlarının içinde yer aldığını öğrendik.

Kesinlikle yeni öğrenimlerimizin de bu

planlara yansıyacağına inanıyorum.

Çalışanların kişisel ihtiyaçlarıyla iş ihtiyaçları

arasındaki denge daha ön plana

çıkacak. Şirketlerin bir yandan iş sürekliliğini

sağlarken, bir yandan da çalışanların

emniyetini sağlamaya yönelik

stratejik işlevleri ve altyapıyı destekleyecek

esnek iş modellerini ve çalışma

alanı teknolojilerini hızla uygulamaya

koyması gerekiyor. Bu noktada CIO’lar

ve BT kuruluşları üç kritik alan üzerinde

düşünerek işe başlamalılar: bağlantı,

iletişim ve işbirliği.

Bu noktada Citrix’in

sunduğu teknolojiler

şirketlere ve çalışanlara

neler getiriyor?

Şirketler, hizmet kalitesini, uygulama

kaynak ve ağ kapasite planlamasını

en etkin şekilde dinamik olarak

yönetebilmek için Citrix SD-WAN ve

Application Delivery Controller (ADC)

çözümlerinden faydalanabilirler. Bu

altyapı, Citrix Application Delivery

Manager (ADM) ile tek merkezden yönetilebilir.

Paylaşılan kurumsal veriye

uzaktan güvenli olarak erişip ortak kullanabilmek

amacıyla, temel içerik işbirliği

platformu olan Citrix Files kullanılabilir.

Citrix Workspace ile çalışanlara

bir dijital çalışma alanı sunularak, hem

uygulama ve veriler güvenlik altında

tutulabilir, hem de uzaktan çalışma ve

cihaz esnekliği ile işgücü üretkenliği

sağlanabilir. Bu dönemde Citrix’in dijital

çalışma alanı çözümlerini kullanan

birçok kuruluşun, çalışanların öngörülemeyen

durumlar karşısında güvenle

ve emniyet içinde çalışabilmeleri için

ihtiyaç duyduğu araçlara ve veriye erişim

sağlayan esnek çalışma ortamlarını

ivedilikle sunabildiğini gördük.


Toyota RAV4

Güvenlik Testlerinde

Zirvede Yer Aldı

SUV segmentinin yaratıcısı ve segmentine

adını veren Toyota RAV4 modeli, tüm

dünyada önde gelen çarpışma ve güvenlik

testlerinden üst seviye dereceler elde

etmeye devam ediyor. Test metotlarını ve

değerlendirme standartlarını her yıl daha

da zorlaştıran ve Japonya’daki gerçek trafik

kazalarını kriter alan JNCAP, üstün

güvenlik performansına sahip RAV4 modeline

en yüksek puanı verdi.

JNCAP her yıl yükselttiği çarpışma güvenliği

kriterlerini bir kez daha revize ederek

yaşlanan nüfusunun sürüş kondisyonları-

2020 36

www.itnetwork.com.tr


nı testlere daha iyi yansıtmaya başladı ve insan vücuduna

daha yakın özelliklere sahip mankenleri testlere

adapte etmeye başladı.

JNCAP, önleyici güvenlik performansı değerlendirmesine

geçtiğimiz yıl gece sokak lambaları

altında yayaları algılayan otomatik

fren sistemlerini de eklemişti. Bu yıl ise

standartları zorlaştırmak adına, araştırmalara

göre yoldaki yaya ölümlerinin

önemli bir bölümünün gece gerçekleştiği

gerçeğine dayanarak,

ışıklandırma olmayan bölgelerdeki

yaya algılayan otomatik

fren sistemlerini de ekledi.

Gece sürüş koşullarında yayaları algılayan

Ön Çarpışma Önleyici Sisteme

sahip Toyota Safety Sense sayesinde

yüksek güvenlik standartlarına

sahip RAV4, bu yeni kriterlerden

5 yıldız alarak JNCAP’ın değerlendirmesinde

en iyi dereceyi elde etti.

Trafik kazalarında ölümler yıldan

yıla azalsa da, Toyota sıfır ölümlü

kaza hedefiyle Toyota Safety Sense’i,

bağlantılı teknolojilerini ve otonom

sürüşü her açıdan geliştirmeye devam

ederek trafik kazalarını azaltıyor.

www.itnetwork.com.tr 37 2020


Dijitalleşmenin gücü, Sabancı Holding’in ilk çeyrek

rakamlarına yansıdı

Yılın ilk üç aylık mali tablolarıyla ilgili

değerlendirme yapan Sabancı Holding

CEO’su Cenk Alper, söz konusu mali

gerçekleşmelerin, koronavirus (Covid-19)

pandemisinin etkisinin tüm

dünyada görülmeye başlandığı bir dönemi

de kapsadığına dikkat çekti. Alper

ayrıca Türk sağlık sisteminin, bu zorlu

mücadelede başarılı bir performans sergilediğine

de özellikle vurgu yaparken,

Topluluk olarak da sağlık konusunda

zamanında alınan önlemlerle süreci etkin

şekilde yönetmeye devam ettiklerinin

altını çizdi.

Cenk Alper açıklamasında şunları kaydetti:

“2020 yılının ilk çeyreği, finansal

yönetimde başarılı sonuçların elde edildiği

bir dönem olarak kayıtlara geçti.

Borçluluk oranlarındaki düşüş ve faaliyet

karındaki artış, ilk çeyrek bilanço

döneminin güçlü bir mali performansla

tamamlanmasını sağladı. Özellikle sürdürülebilirlik

odağındaki stratejimizin

meyvelerini toplamaya başladık. Bu sayede

de 2020 yılının ilk çeyrek bilanço

dönemini sağlıklı finansal sonuçlarla

tamamladık.

Topluluk olarak, uzun vadeli stratejimizde

de yer alan çevre ve iklim değişikliği

hassasiyetlerini ön planda

tutarak; tüm faaliyetlerimizde sürdürülebilirlik

odağındaki sorumluluklarımızı

gözeteceğimizin sözünü vermiştik.

Pandemi süreci, bu konunun

önem ve hassasiyetini bizlere net olarak

gösteriyor. Bundan önce olduğu gibi

bundan sonra da bu konu bir numaralı

önceliklerimiz arasında olacak.”

Başta enerji, bankacılık, sanayi ve perakende

olmak üzere faaliyet gösterilen

tüm sektörlerde önemli adımlar

attıklarını belirten Alper şu noktaların

altını çizdi: “Tüm dünya insanlık tarihinin

karşılaştığı en önemli sınavlardan

birini veriyor. Pandemi süreci, iş yapış

şekillerindeki tüm ezberleri bozduğu

gibi başlı başına bir kırılma noktası da

oluşturuyor. Sabancı Topluluğu olarak

70 bine yakın çalışanımız, dengeli

ve dirençli portföy yapımız, güçlü bilançomuz,

düşük borçluluk oranımız ve

kuvvetli bilgi teknolojileri altyapımızla

girdiğimiz bu özel dönemi aşmak için

süreci yakından takip ediyor, stratejik

ve operasyonel tüm önlemleri alıyoruz.”

Covid-19 Dönemini

Başarıyla Yönetiyoruz

Bu noktada teknolojik altyapı ve dijitalleşmeye

vurgu yapan Alper, “Rahatlıkla

söyleyebiliriz ki, dijital iş modellerinin

hiç olmadığı kadar önem kazandığı bu

dönemi Sabancı Topluluğu olarak son

derece başarılı bir şekilde yönetiyoruz.

Şirketlerimiz, uzun zamandır teknolojik

altyapı ve dijitalleşme alanında yapmakta

olduğumuz etkin çalışmaların

bir eseri olarak, işlerini geliştirme ve

büyütme konusundaki çalışmalarına

ara vermeden devam ediyorlar. Bu sayede

Covid-19 döneminde de iş sürekliliğimizde

herhangi bir aksama olmadan

operasyonlarımızı yürütüyoruz” dedi.

Cenk Alper, “Bu süreçte bankacılık, gıda

perakendesi ve enerji alanında kamu

hizmetini aksatmadan sürdürüyoruz.

“Evde kal” dediğimiz bugünlerde dijitalleşmenin

ve uzun süredir devam ettirdiğimiz

teknolojik yatırımların ne kadar

isabetli olduğu bir kez daha görülmüş

oldu” ifadelerini kullandı.

Ayrıca bu dönemde değer zincirlerinin

sağlıklı kalmasının önemine dikkat çeken

Alper “Ekosistem yaklaşımımız

çerçevesinde, tedarikçilerimize,

Sabancı Holding, 2020

yılının ilk üç aylık dönemine

ait finansal sonuçlarını

açıkladı. Bu sonuçlar doğrultusunda,

Sabancı Topluluğu’nun

konsolide satışları

13.6 milyar TL olarak

gerçekleşti. Net karını 2019

yılının aynı dönemine yüzde

13 artıran Sabancı Topluluğu’nun

konsolide net karı üç

aylık dönemde 1 milyar 193

milyon 206 bin TL olarak

kayıtlara geçti…

bayilerimize, iş ortaklarımıza yol gösteriyor

ve destek oluyoruz” dedi. Ayrıca

kurumsal vatandaşlığı her zaman önceliği

olarak gören Sabancı Topluluğu’nun,

desteklerinin bilim ve teknoloji alanına

odakladığının altını çizen Alper, şimdiye

kadar 30 milyon TL’ye ulaşan bağış

yaptıklarını belirtti.

Planlarımızı Ertelemedik

Alper şöyle devam etti: “Covid-19’dan

kaynaklı olarak birçok zorluk yaşansa da

geleceğe dair planlarımızı ertelemedik.

Kurumsal Girişim Sermayesi fonumuz

SPK tarafından onaylandı. 200 milyon

liralık bu fonu özellikle teknoloji odaklı

girişimler için kullanacağız. Şu an ilk

etapta 25 startup ile görüşmelerimizi

sürdürüyoruz. Bu konuda daha hızlı

adımlar atacağız. Dolayısıyla uzun vadeli

yol haritamızdan vazgeçmeden yol

alıyoruz.

Tüm dünyayla birlikte ülkemizi de içine

alan Covid-19 sürecine sağlıklı bir

bilanço ve borç seviyesi ile girdik. Yılın

ikinci çeyreği için de nakit yönetimi ve

iş sürekliliği önceliğimizi koruyarak

paydaşlarımıza değer yaratmak hedefimizdir.

İleri teknoloji ve sürdürülebilirlik

odaklı hamlelerimizle, önümüzdeki

dönemde tüm paydaşlarımıza maksimum

değeri sağlamak için Türkiye’nin

Sabancı’sı olarak daha güçlü bir şekilde

çalışmayı ve üretmeyi sürdüreceğiz.”

2020 38

www.itnetwork.com.tr



Korona Virüs sektörlerde chatbot kullanımını katladı!

Yapay zeka alanında yetkin tecrübesiyle

vatandaşlara Korona Virüs hakkında

doğru bilgiler veren Koronabot’u ve Milli

Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde dijital

eğitim platformu EBA üzerinde kullanıma

açılan EBA Asistan’ı hayata geçirerek

bu kritik dönemde 2 büyük projeye imza

atan CBOT; Korona Virüs pandemisi

sürecinde kritik sektörlerde diyalog bazlı

yapay zeka çözümleri odağında yaşanan

talep artışını değerlendirdi. CBOT yaptığı

açıklamada yeni gelişmelere hızla adapte

olan yapısıyla öne çıkan bankacılık

sektöründe chatbot kullanım hacminin

son iki ayda 5 kat arttığının, müşteri yönetiminin

kritik önem taşıdığı e-ticaret

tarafında ise 2 kat artış gözlemlendiğinin

altını çiziyor. Yine CBOT’un teknolojisiyle

güç verdiği EBA Asistan da bu dönemde

Türkiye’ninyapay zeka ile en çok soru yanıtlayan

chatbotu konumuna gelerek global

çapta bir başarıya imza attı.

Bankacılık, e-ticaret, sağlık, eğitim ve

kamu gibi önemli sektörlerdeki chatbot

geliştirme konusundakitalep artışınınsadece

büyük şirketler tarafında değil orta

ölçekli şirketler ve KOBİ’ler tarafında da

gözlemlendiğini vurgulayan CBOT’a göre;

chatbot kullananların sayısında yaşanan

artış da vatandaşların chatbotları büyük

oranda benimsediğini ve bu dönemde

daha çok kullandığını gösteriyor. Koronavirüs

sürecinde göze çarpan en büyük

değişiklik Mart ayı itibari ile bankacılık

chatbotlarına gelen kredi başvurusu, kredi

taksit erteleme soru sayısındaki artış

oldu.Buna ek olarak şifre alma, şifre belirleme

soru sayısındaki yükseliş ise dijital

bankacılık kanalların ilk defa kullanmaya

başlayan kişi sayısındaki yoğunluğu gösteriyor.

Online satışın artış gösterdiği bu

dönemde, chatbotlar özellikle satış sonrası

destek hizmetleri alanında e-ticaret

markaların en büyük yardımcısı oldu.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Korona Virüs Pandemisi birçok sektör

üzerinde kalıcı etkiler doğuruyor. Temassız teknolojilerin daha

fazla tercih edildiği bu dönem müşteri ilişkileri yönetiminde de farklı

bakış açılarının giderek yerleşmesini destekliyor. Yine uygulamaya

alınan uzaktan çalışma ve eğitim modelleri de yeni yöntemlerin hızla

benimsendiğini gösteriyor. Bu noktada yapay zeka teknolojileri

de giderek önemini pekiştiriyor ve özellikle diyalog bazlı çözümler

şirketlere yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Maliyet tasarrufu

sunan, müşteri deneyimini iyileştiren ve personelin daha karmaşık

işlere adapte olabilmesini sağlayan chatbotlar Korona Virüs sürecinde

ve sonrasında kritik bir önem taşıyor.

“Pandemiden sonra

dijitalleşme dalgası hız

kazanacak”

“Bu olağanüstü dönem, şirketlerin hem

operasyonel modellerinde hem de hizmet

modellerinde köklü ve kalıcı değişiklikler

getirecektir.” diyen CBOT Kurucu ve

CEO’su Mete Aktaş: “ Yeni dönemde hizmetin

aksamayacağı, dijital araçlar sayesinde

aynı kalitede sürdürülebileceği ve

verimliliğin ön plana çıkacağı bir dünya

bizi bekliyor. Zaten başlamış olan büyük

dijitalleşme dalgası hız kazanacak.

Bugün bile gördük ki dijital altyapılarını

sağlam şekilde kurmuş olan şirketler yeni

duruma çok hızlı adapte oldular ve hizmetlerini

aksatmadan sürdürdüler. Türkiye’deki

özellikle bankaların bu konuda

dünyaya da örnek olacak şekilde hızlı bir

adaptasyon süreci ortaya koyduğunu gördük.

Bu da onların ileri seviye bir dijital

altyapıya sahip olmasının sonucu elbette.

Öngörüde bulunmanın çok zor olduğu

bu dönemdeyiz, yapılan tahminlemeler

ve farklı senaryolar söz konusu ve bunlar

şirketler için çeşitli seviyelerde gelir düşüşlerine

işaret ediyor. Bu da bize gösteriyor

ki maliyetlerin azaltılması, şirketlerin çok

daha verimli yapılar olarak yollarına devam

etmesi gerekecek. Dijitalleşme artık

her ölçekteki şirket için bir seçenek değil

bir zorunluluk. Bu büyük dijitalleşme dalgası

içinde diyalogsal yapay zeka ciddi bir

yere sahip. Çünkü bu alan şirketlere hem

çalışanlarının hem de müşterilerinin

kullanabileceği, sorularına anında yanıt

alabileceği, işlemlerini anında yapabileceği,

uzaktan çalışma modellerini ve dijital

hizmet modellerinin merkezinde yer alan

araçlar sunuyor. Sanal asistan ve chatbotların

bu anlamda hayatımıza giriş hızını

arttırdığını ve yakın geleceğin bu çerçevede

şekilleneceğini düşünüyoruz.” diyor.

CBOT yaptığı açıklamada; çağrı merkezlerinde

yaşanan sorunların yanı sıra

uzaktan çalışma stillerinin de müşteri

deneyiminde bazı olumsuzluklar ortaya

çıkarttığını vurguluyor. Zira uzaktan

çalışan personelin internet altyapısı istediği

her bilgiye anında ve hızlı bir şekilde

erişmesini zorlaştırabiliyor hatta

bazen bu noktada sorunlar da yaşanıyor.

Kimi çağrı merkezlerinde çalışanların

bir kısmının bu aksaklıkların önüne geçilebilmesi

için hala merkezde çalışmayı

sürdürüyor. CBOT’a göre bu süreçte

chatbotlar müşteri hizmetlerinde önemli

bir rol oynuyor. Zira; yapay zekaya sahip

kişiselleştirme yeteneğine sahip chatbotlar,

iyi kurgulandıklarında müşterilerden

gelen soruların %90’ını cevaplayabilir.

CBOT yapay zeka teknolojisindeki liderliğiyle

müşterilerinin işlerini bu aşamada

sorunsuz ilerletmelerine destek oluyor,

bu dönemde artan chatbot taleplerine

de yine yetkin tecrübesiyle cevap veren

CBOT Kısa bir süre içinde bir chatbotun

tüm altyapısını kurup canlıya alabilecek

duruma getirebiliyor.

2020 40

www.itnetwork.com.tr



Toplantı odasının

kontrolü tek bir dokunuşla

Logitech Tap’te

Logitech, yeni ürünü Tap dokunmatik panel ile toplantı odalarının

karmaşasına çözüm getiriyor. Video konferansın ötesinde, tüm servis

sağlayıcılarla entegre çalışabilen Logitech Tap, şirketlere uygun fiyatlı

Premium bir hizmet sunarak, dokunmatik kontrol cihazlarının karmaşık

ve maliyetli sistemlerine de meydan okuyor...

Bilindiği üzere eski toplantı odası kontrol arayüzleri,

ideal olmaktan çok uzak bir performansa

sahip. El kumandalarındaki onlarca düğme,

takvimlerde yaşanan çakışmalar, kabloların

fazlalığı derken toplantılar bir dizi beklenmedik

ve istenmeyen durumlar yaratabiliyor. Bu

anlamda Logitech Tap, önde gelen servis sağlayıcıların

tümüyle entegre çalışıp 10.1 inçlik tek

bir dokunmatik ekranıyla toplantı odalarındaki

teknik sorunların hızla aşılmasını sağlayarak

vakit ve iş gücü kaybının önüne geçiyor. Önde

gelen servis sağlayıcılarının sezgisel yazılımı

sayesinde tek dokunuşla başlatma, takvim

oluşturma ve kesintisiz içerik paylaşımı gibi

fonksiyonlar sunan Logitech Tap; Google Hangouts

Meet Hardware, Microsoft Teams Rooms

(eski adıyla Skype Room Systems) ve Zoom Rooms

gibi büyük işbirliği platformu sağlayıcıları

için önceden yapılandırılmış oda çözümlerinin

de bir parçası konumunda bulunuyor.

Orta ve büyük ölçekli odalar için:

Rally/Rally Plus

Orta ve büyük ölçekli odalar için tasarlanan

Rally/Rally Plus, 4K çözünürlüğe sahip PTZ kamerasıyla

üstün kaliteli görüntü, Computer-Vision

tabanlı oto-çerçevelemeyle de herkesin net

şekilde görülmesini sağlıyor.

Logitech Rally, kullanıcıların Google Hangouts

Meet, Microsoft Skype® Kurumsal, Microsoft

Teams ve Zoom dahil olmak üzere, USB cihazlarıyla

çalışan görüntülü konferans uygulamalarıyla

daha iyi toplantılar yapabilmeleri için,

stüdyo kalitesinde ses netliği ve RightSense

otomasyonu sunuyor. Modüler ses yönetim sistemi,

detaylıca düşünülmüş kablo yönetimi ve

üstün kaliteli malzeme yapısıyla Rally, orta ve

büyük boyuttaki odalara şık bir şekilde entegre

oluyor.

2020 42

www.itnetwork.com.tr


www.itnetwork.com.tr 43 2020


Bilal Topçu: “Kuluçka merkezleri genç girişimciler için

fırsat yuvası”

OECD’nin 2019 1The Missing Entrepreneurs Raporu”na Türkiye’de

hırslı ve yüksek bir büyüme yakalaması beklenen genç girişimcilerin

oranı yüzde 25. Türkiye bu oranla Avrupa Birliği ülkeleri ve OECD

ülkelerini geçerek ilk sırada yer alıyor…

“Genelde öğrencilik döneminde başlayan

girişim hikayeleri kuluçka merkezleri

ve teknoparkların desteğiyle

katlanarak büyüyor ve alanında büyük

başarı hikayeleri yazılıyor” diyen

Teknopark İstanbul Genel Müdür Bilal

Topçu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dış

dünya ile rekabetin ileri düzeyde devam

ettirilebilmesi ve sürdürülebilir

bir kalkınma sağlanması için katma

değerli ürün ve süreçlerin yaratılması

ülkemiz açısından önem taşıyor. Genç

girişimcilerimiz de teknolojik atılımlarla

Türkiye’yi ileriye taşıma potansiyeline

sahipler. Kuluçka merkezlerimiz

genç girişimciler için bir fırsat

yuvası. Teknopark İstanbul olarak kuluçka

merkezimiz Cube Incubation’da

bugüne kadar 200’ü aşkın girişimi başarıyla

mezun ettik şu an hali hazırda

95’i aşkın girişime ev sahipliği yapıyoruz.

Savunma sanayi başta olmak üzere;

havacılık/uzay, denizcilik, enerji,

sağlık bilimleri gibi kritik alanlarda

projeler yürüten girişimcilerimiz ülkemizin

yerli ve milli üretim kapasitesine

önemli katkılar sunuyor.”

Açıklamasında Cube Incubation’da

yer alan başarılı genç girişimcilerden

de örnekler veren Teknopark İstanbul

Genel Müdürü Bilal Topçu Haziran

2019’da Cube Incubation’a roket

motoru geliştirme projesiyle giren ve

Ocak 2020’de TÜBİTAK BİGG desteği

alarak kurulan “NOVART Savunma

ve Uzay Teknolojileri” adlı girişimin

Cube Incubation’da kritik çalışmalar

hayata geçirdiğine değiniyor. NOVART

Savunma ve Uzay Teknolojileri’nin hikayesi

2015 yılında 3 ortağın İstanbul

Teknik Üniversitesi’nde Uzay Mühendisliği

okurken Uçak ve Uzay Bilimleri

Fakültesi’nde faaliyet gösteren PARS

Roket Grubuna katılmasıyla başlıyor.

PARS’ta bulundukları süre boyunca

ABD’de düzenlenen roket mühendisliği

yarışmasında dereceler alan ekip

2018 yılında Türkiye’nin ilk hibrit

yakıtlı roketini uçurdu ve kurtardı.

Teknofest Roket Yarışması’nın yazılmasına

da katkı sunan ekip bu süreçte

roketler ve roket motorları üzerine

yoğun çalışmalar yürüttü. Bu süreçte

Havacılık ve Uzay teknolojileri alanında

nitelikli şirketlere ev sahipliği

yapan Teknopark İstanbul’da yolları

sık sık düşen ekip üyeleri projeleriyle

Teknopark İstanbul’un Kuluçka merkezine

girdi.

NOVART Savunma ve Uzay Teknolojileri;

roket motoru geliştirme ve roket

simülasyonu olmak üzere iki ana başlıkta

çalışmalarını yoğunlaştırıyor.

Roket motoru geliştirme konusunda,

üniversitede üzerinde bolca çalışma

imkanı buldukları hibrit roket motorlarının

sivil amaçlı roketlerde kullanımı

için geliştirme çalışmaları yapan

ekip ayrıca kat yakıtlı roket motorları

üzerine de çalışma yapıyor. Girişim

roket simülasyonu konusunda ise; TÜ-

BİTAK BiGG desteği ile atmosfer içi

uçuş yapan, roketlerin tasarımın ve

simülasyonunu kapsayan bir program

geliştiriyor. Bu program ile kullanıcılar

roketlerini kolayca tasarlayabilecek

ve birçok bilgisayar programı arasında

gidip gelmekten kurtulacaklar.

Ekip program piyasaya çıktıktan kısa

bir süre sonra roket motoru tasarım

eklentileri gibi kapsamlı eklentiler de

sunmaya hazırlanıyor.

Tuvis çözümleri ile tekstil

sanayicilerinin verimliliği

artabilir

Cube Incubation’da yer alan bir diğer

başarılı girişim şirketi ise Tuvis.

Tekstil endüstrisi kumaş üreticileri

için yapay zeka destekli bir görsel

kalite kontrol sistemi sunan şirket

TÜBİTAK 1512 teşvik programı kapsamında

fonlanıyor. Bursalı genç girişimcilerin

hayata geçirdiği girişim

sanayiciler için ürün kalitesini, kalite

kontrol sürecinin verimliliğini ve üretim

hızını arttıracak bunun yanı sıra

kalitesizlik maliyetlerini de önemli bir

ölçüde azaltacak çalışmalar üzerinde

yoğunlaşıyor. Bugüne kadar bir yandan

teknolojisini geliştirmeye odaklanırken

diğer yandan da önemli hızlandırıcı

programları tamamlayan Tuvis;

Growth Circuit VC’den erken aşama

yatırımı aldı, iki ay süreyle Silikon

Vadisi’nde gerçekleşen bir programa

davet edilerek eğitim alan girişim döner

dönmez de ihracat odaklı kumaş

üreticileri ile anlaşmalar sağlayarak

saha çalışmalarımızı başlattı. Tekstil

endüstrisinin dinamiklerini dünya ça-

2020 44

www.itnetwork.com.tr


pında değiştirmek ve bunun için son hızla çalışmalara

devam Etmek hedefinde olan Tuvis makine öğrenmesi

ve derin öğrenme teknolojilerini kullanarak geliştirdiği

yaklaşımlarla görüntü ve analiz üzerinde çalışıyor. Girişimin

görüntünün yanı sıra, numerik veriler ile üretim,

satış, lojistik gibi süreçlerin verimlilik ölçümü ve tahminlemesi

noktasında da çalışmaları bulunuyor.

2010 - 2019 yılları arasında kurulan

teknoloji girişimlerinin %16’sında kadın

girişimciler yer alıyor

Türkiye’de kadın girişimci oranlarına da dikkat çeken

Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu yapılan

araştırmalara göre 2010 - 2019 yılları arasında kurulan

teknoloji girişimlerinin yüzde 16’sında kadın girişimcilerin

yer aldığını ve Türkiye’nin bu ortalama ile Çek

Cumhuriyeti, İtalya ve Portekiz’den sonra Avrupa’daki

en yüksek orana sahip dördüncü ülke olduğunu ifade

ediyor. Cube Incubation’da yer alan Hümeyra Ergin de

Bilal Topçu’nun örnek gösterdiği genç girişimciler arasında

yer alıyor. Ufuk açıcı projeleriyle Cube Incubation’a

girmeye hak kazanan Hümeyra Ergin’in girişim hikayesi

karanlık korkusuyla başlıyor. Karanlıktan korkanların

sayısının da azımsanmayacak oranda olduğunu fark

eden genç girişimci özellikle deprem anlarında yaşanan

bu paniğin en aza indirilmesini hedefliyor. Kendini

ışıktan ve gün ışığından şarj edebilen, karanlık ortamda

elektriksiz 8 saat aydınlatma sağlayan zemin kaplama

çalışmalarına yoğunlaşan Ergin aynı zamanda elektriksiz

gece lambası üzerinde de çalışmalarını sürdürüyor.

Girişimciliğe genç yaşlarda

eğilim yapılan işlerin heyacanını

kaybetmemesini sağlıyor

Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu; Kuluçka

merkezlerine baktıklarında genç girişimcilerin heyecanlarından

mutluluk duyduklarını ifade ediyor. Teknopark

İstanbul olarak yeni fikri olan herkese kapılarının açık

olacağını aktaran Topçu; Cube Incubation’da girişimcilerin;

300 metrekarelik alana kurulu Biyoküp Laboratuvarı’ndan,

100 metrekarelik alana kurulu Temiz Odalar’dan,

Post Kuluçka Alanı’ndan ve 400 metrekarelik

alana kurulması planlanan Prototipleme Merkezi’nden

ücretsiz ya da çok düşük bir maliyet karşılığında yararlanabildiğini

dile getiriyor. Kuluçka merkezinde girişimciler;

iş planı hazırlama, başarılı sunum teknikleri,

pazarlama, finans gibi konularda eğitim ve mentörlük

imkânlarından sıfır maliyetle yararlanıyor, mali desteklere

ulaşmak noktasında ücretsiz danışmanlık hizmeti

alıyor ve yatırımcı buluşmalarından faydalanarak işlerini

nasıl büyütecekleri konularında bilgiler alabiliyorlar.

Tüm bunların yanında sağlanan yan imkânlarla da ofis

alanı, açık çalışma alanları, toplantı odaları, internet ve

telefon hizmetlerini ücretsiz karşılayarak 18 ay boyunca

yararlanabiliyorlar. Cube Incubation geçen yıl faaliyete

geçirdiği Ortak Çalışma Alanı’yla (Co-working) da kuluçka

merkezinden başarıyla mezun olan girişimcileri

ofis kurana kadar desteklemeye devam ediyor. Kuluçka

merkezinden mezun olan girişimciler teknopark firması

olarak ticari ve Ar-Ge faaliyetlerini sürdürüyorlar. Ayrıca

kuluçka mezuniyeti sonrası girişimciler; post kuluçka

olarak adlandırılan dönemde düşük kira bedeli ödeyerek

Teknopark İstanbul’da kalabiliyor.

www.itnetwork.com.tr 45 2020


ASUS Kurumsal ile Güvende, İşler Tıkırında

Dünyanın en beğenilen şirketleri arasında

yer alan lider bilgisayar üreticisi ASUS, geniş

ürün yelpazesinde yer alan bol ödüllü

bilgisayarlarla şirketlerin ihtiyacını uçtan

uca karşılıyor. Teknoloji üreticiliğinde 30 yılı

aşkın global tecrübeye sahip olan ASUS’un

uzmanlığı ve inovasyonu, her ihtiyaca yönelik

geniş kurumsal ürün gamıyla Türkiye’de

büyümeyi hedefleyen şirketler için katma

değerli yatırımlara dönüşüyor.

Kurumsal İhtiyaçlara “Terzi

İşi” Çözümler

Tüketici elektroniğinde daha yüksek işlem

gücü ve daha kaliteli bir ekran, ihtiyaçları

büyük oranda karşılayabiliyor. Ne var ki

iş dünyasının beklentileri için bu iki unsur

sadece başlangıç sayılıyor. Şirketler faaliyet

alanlarına, büyüklüklerine ve çalışma standartlarına

göre kendine özgü pek çok ek ihtiyaçla

teknoloji arayışına giriyor.

ASUS, ile tüm iş süreçlerini tek bir bilgisayara

emanet etmesi gereken KOBİ’lerden,

yüzlerce kişinin aynı proje üzerinde çalıştığı

sektör devlerine kadar her kurumun profiline

tam oturacak, “terzi işi” teknolojiler sunuyor.

İş hayatının zorlu koşullarına uygun

şekilde tamamı askeri düzeyde dayanıklılığa

sahip, yüksek mühendislik harikası

ASUS, prestijli ödüllerle kendini kanıtlamış

dizüstü, masaüstü ve All-in-One bilgisayarlardan

oluşuyor.

Kurumsal Veri Her An

Güvende

Dijital çağda her şirketin en değerli sermayesini

sahip olduğu kurumsal veri oluşturuyor.

Bu dijital varlığı korumak için, cihazın kendisinden

başlayıp tüm şirketin dahil olduğu

iş ağına uzanan güvenlik zincirinin ileri

düzey teknolojilerle korunması gerekiyor.

ASUS, üç katmanlı yenilikçi güvenlik yaklaşımıyla

yazılım koruması, veri güvenliği

ve IT yönetimi düzeylerinde uçtan uca tam

koruma sağlıyor.

Parmak izi okuyucu ve yüz tanıma gibi gelişmiş

doğrulama seçeneklerinin yanı sıra,

USB port kontrolü sayesinde cihazlardan

izinsiz veri kopyalanmasının önüne geçiliyor.

Kurumsal bilgisayarlara özel webcam

güvenlik koruması ise, olası bir güvenlik

ihlali neticesinde yaşanabilecek izinsiz

görüntülemeleri engelliyor.

Şirketler, rekabette öne çıkmalarını

sağlayacak hassas bilgileri uzaktan cihaz

kilitleme ve kurumsal düzeyde ağ giriş

yetkilendirmesi gibi gelişmiş teknolojilerle

her an, her yerde koruma altında tutuyor.

ASUS sayesinde şirket çalışanları ister

masa başında ister ofisten uzakta olsunlar,

İş dünyasında rekabetin kuralları teknolojiyle yazılıyor. Teknolojiye

doğru yatırımı yapan, inovasyonu iş süreçlerinde verimliliğe dönüştüren

şirketler kazanıyor. Başarıya giden en kısa yol, ihtiyaçlara

kusursuz yanıt veren ürün ve çözümlere yatırım yapmaktan geçiyor.

Buna karşın, her kurumun ihtiyacı, çalıştığı sektöre ve iş hacmine

göre değişiyor. Büyümeyi hızlandıracak doğru teknoloji çözümlerini

bulmak bu nedenle zorlaşıyor…

kurumsal verinin her an güvence altında

olduğunu bilmenin rahatlığıyla iş yapıyor.

Çok Yönlülük Arayan

Profesyonellere Özel

ASUS’un yeni nesil ofis ihtiyaçlarına yönelik

geliştirdiği ExpertBook Serisi, çok yönlü

ihtiyaçlara yanıt veren geniş bir ürün ailesi

sunuyor. Çok yönlü profesyonellere iş hayatında

eşlik eden ExpertBook serisi bilgisayarların

ortak özellikleri ise daha hafif,

daha dayanıklı ve daha yüksek performanslı

olmaları.

Her bütçeye uygun, kaya gibi sağlam beş

ayrı modelle iş dünyasını selamlayan ASUS

ExpertBook P Serisi, harici ekran kartı ve

yüksek hızlı SSD depolama gibi özelleştirilebilir

yönleriyle kurumsal ihtiyaçlara eksiksiz

yanıt veriyor. ExpertBook serisinin sıra

dışı üyesi C214 ChromeBook ise 360 derece

dönebilen menteşesi ve tam katlanabilir,

dokunmatik ekranıyla çok farklı kullanım

alanlarına dahi ASUS kalitesini ulaştırıyor.

En Bilinen Ofis Problemleri

Tarih Oldu

Güç kaynağına erişim için yapılan “priz

savaşları” ve sürekli gidip gelen kablosuz

internet bağlantısı, her ölçekte şirketin tanık

olduğu gündelik problemler arasında

başı çekiyor. ASUS ExpertBook Serisi’nde

yer alan dizüstü bilgisayarlar, üstün performans

ve güçlü donanım özelliklerinin yanı

sıra bu sorunları ortadan kaldıracak teknolojiyle

donatıldı.

Ofis içindeki internet sorunlarını tümüyle

çözmek için 8,5 kata kadar daha hızlı çalışan

ve 300 metreye kadar mesafelerde sorunsuz

bağlantı kuran yeni nesil Wi-Fi teknolojisi

belirli ExpertBook modellerinde yer alıyor.

Tek şarjla gün boyu devam eden mesaiye kesintisiz

uyum için 24 saat pil ömrüne sahip

modeller de yine ASUS ExpertBook serisinde

bulunuyor.

Basınç, nem ve ani darbe konularında askeri

düzeyde testlere tabi tutulup, tümünü başarıyla

geçen ASUS ExpertBook serisi bilgisayarlar,

ofislerde yaşanabilecek her küçük

kazada yüklü masrafların önüne geçiyor.

Daha Hafifi Yok: ASUS

ExpertBook B9450

Kurumsal kullanım için en çok tercih edilen

dizüstü ekran boyutlarının başında 14

inç geliyor. Bu klasmanda sadece 870 gram

ağırlığıyla dünyanın en hafif bilgisayarı olan

ASUS ExpertBook B9450, sık hareket eden

ve masaya bağlı kalmak isteyen profesyonellerin

yüksek performans ihtiyaçlarını karşılıyor.

Ultra ince çerçevenin yüzde 94’ünü

kaplayan NanoEdge ekran teknolojisi, ExpertBook

B9450’yi ofisin yeni gözdesi haline

getiriyor.

Gün boyu devam eden iş temposunda profesyonellere

eşlik edebilmek için 24 saate

kadar pil ömrü sunan ASUS ExpertBook

B9450, en iyi yazma deneyimi için tasarlanmış

ErgoLift menteşesiyle uzun mesai saatlerinde

konfor sağlıyor. ASUS’un dizüstü

bilgisayar üretiminde uzun yıllara dayanan

bilgi birikimi ve uzmanlığıyla tasarlanan bu

yenilikçi menteşe sayesinde cihazın alt kısmında

etkin havalandırma sağlanıyor ve soğutma

verimliliği artırılıyor. Bilgisayarın alt

kısmının havada kalması sayesinde kullanıcıya

eşsiz bir ses deneyimi sunuluyor.

Klavyenin altında bulunan fare alanını

ikinci bir ekrana dönüştüren NumberPad

teknolojisi, iş süreçlerinde verimliliğin yeni

ufuklarını çiziyor. Kullanıcılar, bu yenilikçi

ekranda tek dokunuşla dokunmatik yüzey

ve dijital bir tuş takımı arasında geçiş yapabiliyor.

Böylelikle klavye alanı genişletilmeksizin,

tam boyutlu bir tuş takımı dizüstü

bilgisayarlarda da kullanılabiliyor.

Uzmanlar için Hazır

Bilgisayar

Kurum içi işleyişin temelini oluşturan masaüstü

bilgisayarlar, ASUS ExpertPC serisinin

sunduğu kolay yükseltme imkanıyla

birlikte çok daha verimli bir seçenek haline

geliyor. Şirket için alınan bilgisayarlar, gelecekte

değişen teknoloji ihtiyaçları gereği donanım

güncellemesine ihtiyaç duyabiliyor.

ASUS ExpertPC modelleri, performans ve

kalitenin yanı sıra esnek donanımlarıyla da

kolay yükseltme sağlıyor.

En üstün performans için Intel Core i9 ailesine

kadar güçlendirilebilen işlemci ve SSD

depolama seçenekleri sunan ExpertPC serisi,

ASUS’un verimlilik odaklı İş Yöneticisi

ve Kontrol Merkezi gibi çözümleriyle toplu

olarak kolayca yönetilebiliyor. Yüzde 100

katı kapasitör ve tüm ASUS Expert Serisi

gibi askeri düzeyde dayanıklılıkla üretilen

bilgisayarlar, malzeme kalitesini birinci sınıf

işçilikle taçlandırıyor.

2020 46

www.itnetwork.com.tr


Ofis Tipi Performans Canavarı!

ASUS Expert Serisi bilgisayarların performans piramidinin zirvesinde,

baş döndüren teknik özellikleriyle ProArt Station D940 yer alıyor.

Göz alıcı dizaynıyla 8 litre hacimli kompakt bir kasanın içinde, inanılmaz

performansı mümkün kılan Intel Core i9-9900K işlemci ve

tam 11 GB belleğe sahip NVIDIA GeForce RTX2080TI ekran kartı

yer alıyor. Geleceğin donanımlarıyla bugünden tanışmak isteyenler,

D940 sistemlerini Intel Xeon işlemci ve RTX Quadro grafik çözümüne

kadar yükseltebiliyor.

Çok farklı senaryolarda kullanıma uyum sağlaması için en geniş

bağlantı seçenekleriyle donatılan ProArt Station D940, kompakt

gövdesinde gizlenen performans canavarını soğutmak için yenilikçi

bir hibrit sistem kullanıyor. Bugüne kadar sadece sunucu bilgisayarlarda

kullanılan buhar odasının yanı sıra, dörtlü fan tasarımıyla

ASUS ProArt Station D940 hem soğuk hem de sessiz çalışıyor. Yenilikçi

dizaynı sayesinde yüksekliği kolayca ayarlanabilen bilgisayar,

hiçbir ekstra araç gerece ihtiyaç olmaksızın kolaylıkla açılabiliyor.

Yeni Nesil İhtiyaçlar için

ASUS Expert All-in-One

İş yerini kablo karmaşasından arındırıp, masalardaki kalabalığı

ortadan kaldırmak isteyen şirketlerin öncelikli tercihi olan All-in-

One (AiO) bilgisayarlar, şirketler için verimliliğin yanı sıra konfor

sağlıyor. ASUS Expert AiO bilgisayarlar, incelikte çığır açan tasarımlarının

yanı sıra dokunmatik ekran seçenekleriyle de şirketlerin

verimlilik ihtiyacına en iyi yanıtı veriyor.

Yaygın Servis Ağı ve ASUS Güvencesiyle

Kurumsal bilgisayar alımı yaparken, bu cihazların uzun süreli kesintisiz

kullanımını sağlayabilmek için bakım ve servis süreçlerinden

de emin olmak gerekiyor. Dünyanın lider bilgisayar üreticilerinden

ASUS, global bilgi birikimini ve uzmanlığını Türkiye’deki şirketler

için yüksek müşteri memnuniyetine dönüştürüyor.

Türkiye’nin dört bir yanında konumlanan yaygın servis ağı ile kurumlara

7 gün 24 saat destek veren ASUS, 3 yıl uluslararası garanti,

kapıdan alma ve kapıya iade, yerinde servis gibi müşteri odaklı

yaklaşımıyla satış sonrası hizmetleriyle de fark yaratıyor. Kurumlar,

ASUS’un global güvencesiyle 3 yıl uluslararası garanti altında

bulunan Expert Serisi bilgisayarlar ile kendi gelecekleri için teknolojiye

en doğru yatırımı yapıyor.

İşinizi Kolayca Yönetin

ASUS Expert Serisi bilgisayarlar IT ekibinin yükünü en aza indirecek

şekilde tasarlandı. Dayanıklı malzeme ve yüksek performans

özellikleriyle birlikte bu bilgisayarları diğerlerinden ayıran en önemli

özelliklerin başında mükemmel yönetilebilirlik geliyor.

ASUS Kontrol Merkezi çözümü, donanım ve yazılımların izlenmesi

ve uzaktan yönetimini kolaylaştırıyor. IT yöneticileri, ofisteki tüm

bilgisayarlara zahmetsizce yazılım yüklemesi yapabiliyor.

ASUS İşletmecisiyle bilgisayarların cihaz bazında etkin yönetimi

mümkün oluyor. Sistem geri izlemesi sağlayan ve USB erişimini kilitleyebilen

bu yazılım, ayrıca tek tıkla uzaktan dosya imhası yapıyor.

Her İhtiyaca Bir ASUS

ASUS 30 yılı aşkın süredir dünyanın lider teknoloji üreticilerinden

biri olarak bilgisayar tasarlıyor. 30 yılda değişen teknoloji trendleri

ve çeşitliliği hızla kurumsal ihtiyaçlar neticesinde ASUS ürün ailesi

birçok farklı üyeyle her türlü amaca hizmet ediyor.

ASUS’un kapsamlı ürün gamı, farklı formlarda dizüstü bilgisayarlardan,

güçlü iş istasyonlarına, mini bilgisayarlardan yeni nesil Allin-One

çözümlere çok çeşitli seçenekler sunuyor.

www.itnetwork.com.tr 47 2020


Sosyal mesafe ve doluluk sensörlerle yönetilecek

Toplam vaka sayısının 5 milyonu aştığı

COVID-19 salgınında dünyanın büyük

bölümünde yeni bir evreye geçiliyor. Salgınının

kontrol altına alındığı ve bulaşıcılığının

azaldığı ülkelerde normalleşme

sinyalleri verilirken salgının tekrar yayılımını

önlemek için maske kullanımı ve

sosyal mesafe kuralına uyulması gerekiyor.

Sosyal mesafenin fabrika, okul, hastane,

AVM, kafe ve restoran gibi alanlarda

düzenli olarak nasıl ölçüleceği zihinlerde

soru işareti oluştururken çözüm yine teknoloji

şirketlerinden geldi.

Londra’daki kırmızı otobüslerin yakıt

tüketiminin takibinden, Kanada’daki orman

yangınları için erken uyarı sistemine

kadar pek çok noktada nesnelerin interneti

adı verilen (IoT) sensörler aracılığıyla

çözüm geliştiren, NetOP Teknoloji şirketi,

sosyal mesafe kuralının denetlenmesini

sağlayan çözümleri kullanıma sundu.

Sensör temelli teknolojiler geliştiren NetOP

Teknoloji’nin, masa doluluk oranı sensöründen

vücut ısısı sensörüne, ortamın

hava kalitesini ölçen sensörlerden kapalı

alanda kaç kişinin bulunduğunu ölçen

sensörlere, sosyal mesafe bilekliğinden

akıllı mesafe alarm sensörüne pek çok ilgi

çekici ürün bulunuyor.

Sosyal mesafeye uymayanlar

için alarmlar devrede

Sağlık Bakanlığı tarafından normalleşme

döneminde uyulması gereken en önemli

kural olarak belirtilen sosyal mesafe, toplum

sağlığı ve virüsün tekrar yayılımını

engellemek için hayati bir öneme sahip.

Özellikle zaman zaman sosyal mesafenin

kaybolduğu market ve pazar yerlerinde,

geliştirilen sensörler kişiler arası uzaklığı

gerçek zamanlı ölçerek ihlal edildiği durumlarda

sesli ve ışıklı alarmları devreye

sokuyor. Aynı zamanda sosyal mesafe bilekliğiyle

de kişinin kapalı alanı paylaştığı

diğer kişilerle sosyal mesafeye uyulmaması

durumunda uyarılar yapılıyor.

COVID-19 salgını sonrasında tüm dünya yeni şartlara uyum sağlamaya

çalışırken, sosyal mesafe kuralı, bir lokasyondaki kişi sayısı, ortamın

sıcaklık, hava kalitesi vb toplum sağlığı için büyük önem taşıyor.

Salgınla mücadele için geliştirilen sosyal mesafe bilekliği gibi sensör

temelli teknolojik çözümler, toplu kullanıma açık alanlarda sosyal mesafe

kuralını denetleyip, ihlal edenleri anlık olarak uyaracak…

arasındaki mesafe düzenli olarak denetlenerek

ihlal edilmesi durumunda uyarı

verilebilecek.

Evde karantina, IoT

teknolojisiyle denetim altında

COVID-19 hastalarının büyük bir bölümü

hastalığın hafif seyri nedeniyle evde

tedavi altına alınıyor. IoT çözümlerinden

biri olan EvdeKal sensörü ile karantina

kurallarına uyulup uyulmadığı uzaktan

takip edilebiliyor. Tedavi gören hastaların

yanı sıra risk gurubundaki kişiler için de

tercih edilen sensörler; küçük boyutlu, su

geçirmeyen ve uzun ömürlü bir pile sahipken

çıkarılamayan bir kayışı bulunuyor.

Kesilip atılması durumunda ise yetkililere

uyarı veriyor. Sağlık çalışanları, yalnız yaşayanlar,

bakım evi konukları ve toplu taşıma

araçlarında çalışan şoförler gibi risk

altındaki diğer kesimler için geliştirilen

vücut ısısı sensörü ise yeni tip koronavirüsün

en yaygın belirtisi olan vücut ateşin,

belli aralıklarla ölçerek kişiyi bilgilendiriyor.

“Covid-19 ile mücadele

çözümlerini Türkiye

pazarına sunmaktan dolayı

gururluyuz”

IoT temelli teknolojileri 50’den fazla ülkeye

ihraç eden Hollanda merkezli NetOP

Teknoloji, IoT alanındaki çözümlerini,

ülkemizin yüzde 100 Türk sermayeli en

büyük SAP İş Ortağı Detaysoft ortaklığı

ile Türkiye’de ve tüm dünyada yaygınlaştırmayı

hedefliyor.

Türk mühendisler tarafından geliştirilmiş

olan Covid-19 ile mücadele çözümlerini

Türkiye pazarına sunmaktan dolayı gururlu

olduklarını belirten Detaysoft Genel

Müdürü ve NeTOP Teknoloji Yönetici Ortağı

Alkin Aksoy, sözlerine şöyle devam

ediyor: “Güvende ve sağlıklı kalmak için

sunduğumuz IoT çözümleri, başkalarıyla

etkileşimde bulunulan başta AVM, okul,

fabrika, hastane, havalimanı ve iş yerleri

olmak üzere, yeni normale alışmaya

çalışan tüm dünyanın ajandasında yer

alan önemli bir konu.

Biz Detaysoft olarak bu çözümleri sunmanın

yanı sıra, yine NetOP Teknoloji iş

birliği ile bugün en önemli gündemimiz

olan Covid-19 önlemleri kapsamında akıllı

sağlık uygulamalarından başlayarak

işletmelerin Endüstri 4.0 dönüşümleri,

akıllı şehirler, akıllı havalimanları, akıllı

tarım, akıllı lojistik gibi pek çok alanda

geliştirilen sensörlerin tasarımından üretimine,

yönetim platformlarından verilerinin

analiz edildiği yapay zeka katmanlarına

kadar uçtan uca anahtar teslim

projeler yürütüyoruz. Sanayi Bakanlığı

onaylı Ar-Ge merkezimiz ve yerli teknoloji

çözümlerimizle, TÜBİTAK projeleri ve

üniversite işbirlikleri ile yazılım ihracatına

odaklıyız.

Kafe ve restoranlarda doluluk

sensörleri iş başında

Kapalı alanlarda sosyal mesafenin yanı

sıra doluluk oranı da dikkat edilmesi gereken

diğer husus. Bu noktada geliştirilen

sensörlerle kapalı alanlardaki aktif kişi sayısı

ölçülerek yeni girişler önlenecek. Kafe

ve restoran gibi alanlarda ise masalardaki

doluluk oranı ve sosyal mesafe takip edilerek

gerekli uyarıların yapılması sağlanıyor.

Geliştirilen sensör teknolojisinde

günde yüzlerce müşteriyle temas eden

çalışanlar da unutulmadı. Akıllı mesafe

alarm sensörü ile çalışanlar ile müşteriler

2020 48

www.itnetwork.com.tr


Aruba

Çözümleriyle

Geleceğinizi

Aydınlatın

Ağ güvenliği alanındaki son gelişmeler

ve Aruba’nın bu alanda sunduğu

çözümler nelerdir?

Ağ güvenliği konusu Aruba’nın odağında olan konuların en

başında yer almakla birlikte, bu alanda farklı yetenekler ortaya

koyan pek çok çözüm, BT yöneticilerinin korkulu rüyası haline

gelen ağ güvenliği konusunda onların hayatını kolaylaştırmasına

yardımcı olmaktadır. Bu çözümlerin başında kullanıcıların

güvenliğini sağlamak üzere tasarlanmış controller üzerindeki

dahili firewall mekanizması kullanılmakla beraber,

kimlik doğrulama ya da ağ erişim kontrolü vb. gibi konularda

da Clearpass çözümü öne çıkmaktadır. Özellikle Dinamik

Segmentasyon özelliği ile beraber, hem kablolu hem de kablosuz

kullanıcıların güvenliği için bütünleşik bir politika uygulama

mekanizması sunmaktayız. Aruba, kullanıcı güvenliğinin

yanı sıra, IoT cihazlarının güvenliğini sağlayabilmek üzere de

Device Insight (cihazların profillendirilmesi için) ya da Clearpass

(profillenen cihazlara çeşitli politikalar uygulayabilmek

için) gibi çözümleri müşterilerine sunmaktadır.

Bora Yüksel

Kanal Müdürü / Aruba, a Hewlett Packard Enterprise company

Kablolu ve kablosuz ağ güvenliğinin lider oyuncularından olan

Aruba sunduğu yenilikçi ve kesintisizliği ilke edinen çözümleri ile

sektörün en önemli oyuncuları olmaya devam ederken; iş ortakları ile

gerçekleştirdiği birçok irili ufaklı proje eli sektöre deneyim ve hizmetlerini

yansıtmaya devam ediyor. Aruba Networks’ün birçok iş ortağından

birisi de kökleri 1995 yılına dayanan Asır Bilgisayar Sistemleri.

Bu iş ortaklığı ile Aruba’nın sağladığı katkılar ve Asır Bilgisayar’ın

sunmuş olduğu çözümleri bir Hewlett Packard Enterprise şirketi olan

Aruba’dan Kanal Müdürü Bora Yüksel ve Asır Bilgisayar’dan da Genel

Müdür Yardımcısı Mesut Ayvaz’dan dinledik. Bora Bey yeni kanal

yapısı ile iş ortaklarına sağladıkları faydaları ve yeni çözümleri detaylı

anlatırken; Mesut Bey’de Asır Bilgisayar olarak ülke geneline

yayılmış bölge temsilcilikleriyle Aruba ürün ve çözümlerini uçtan uca

birçok önemli projede nasıl kullandıklarını ve bu kapsamda sağladıkları

artıları anlattılar…

Bize Aruba olarak yeni kanal

yapılanmanızdan bahseder misiniz?

Aruba olarak son üç senedir kanal ekibimiz ile büyüyen bir

yapılanmaya girmiş bulunmaktayız. Hem yaygın bir kanal

ağı yönetmek, hem de iyi işleyen bir distribütör ağı sağlamak

için alanında tecrübeli iş arkadaşlarımız aramıza katıldı. Genişleyen

yapımızla tüm Türkiye’de yaygınlık sağlamış olduk.

Kanal ekibimiz içinde iş ortakları ağımızın gelişimini ve proje

takiplerini Mert Dagaş ve Alper Dondurmacı sağlıyor. İş ortaklarının

yetkinlik seviyelerini takip eden, eğitim programlarını

ve sertifikasyon süreçlerini planlayan Özge Susever, Kanal Sistem

Mühendisi olarak görev yapmaktadır. Bizim için bir diğer

önemli ağ olan distribütör kanalımız ise Egemen Şatıroğlu’nun


Aruba Merkez Ofisi-Santa Clara

sorumluluğunda. Ekibimizdeki her görev yapan

arkadaşımız kendi alanlarında uzman ve tecrübeli

kişiler, bu da iş ortaklarımız nezdinde güven

sahibi olmamızın en önemli nedenlerinden biri…

İş ortaklarınızın bu yeni

yapılanma ile elde edecekleri

farklılıklar ve kazanımlar neler

olacak?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; Aruba olarak

dünya üzerinde gerçekleşen projelerin yüzde 94’ü

iş ortaklarımız ile birlikte yapılmaktadır. Bu oran

ülkemizde yüzde 100 olarak gerçekleşmektedir.

Bu da Aruba olarak kazandığımız tüm projelerin

kendi ekosistem iş ortaklarımız üzerinden

gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Yeni kanal

programımızda iş ortakları seviyelerimizi belirleyen

uzmanlıklarımız bulunuyor. Bu uzmanlık

seviyeleri iş ortaklarımızın network anlamında

kendilerini daha da geliştirmeleri için olanak sağlamaktadır.

Yeni kanal programlarının iş

ortaklarınıza sunmuş olduğu

teşvikler neler?

Bu yıl global olarak açıklanan yeni kanal programı

ile beraber iş ortakları çok yüksek oranda geri

ödeme rakamları kazanıyor olacaklar. İş ortaklığı

seviyesine göre belirlenen oranlar üretici ile iş

ortağı arasında güçlü bir bağ ve kazanım oluşturmaktadır.

İş ortakları yetkinlik seviyelerine göre

bu geri ödemelerden faydalanabilmektedir. Bu

oranlar sayesinde iş ortaklarımız Aruba tarafında

daha da uzmanlaşmak ve seviyelerini yukarı

çıkarmak istemektedirler. Ayrıca yeni kanal programımız

iş ortaklarına, müşterilerine daha fazla

ulaşabilmeleri için yeni pazarlama bütçeleri ve

programları sağlamaktadır. Geçtiğimiz yıl Aruba

olarak müşterilerimiz ile bir araya geldiğimiz

100’den fazla etkinlik gerçekleştirdik.

Kanal yapılanmanızda öne çıkan

başlıklar nelerdir?

Kanal yapılanmamızdaki önceliğimizi loyal ve

uzman iş ortaklarımız oluşturuyor. Aruba kanal

ekibi olarak iş ortaklarımız ile bir araya geliyoruz,

şu günlerde mekan bağımsız olsak bile online

olarak toplantılar yapıyoruz. Kanal ağımız

Aruba’nın önemli bir parçasıdır, ekosistemimizle

tamamen uzmanlığa ve yıllar içinde daha da gelişen

karşılıklı güvene dayanan bir birliktelik oluşturmaktayız.

Mobil ağlar konusunda

sunduklarınız ve geleceği

hakkında düşünceleriniz

nelerdir? Bu alanda güvenlik

konusunda dikkat edilmesi

gerekenler nelerdir?

Siber atakların saldırı mekanizmaları çeşitlilik

gösterse de bu atakların çoğunun özellikle son

dönemde IoT cihazlar üzerinden geldiğini gözlemliyoruz.

IoT cihazlar önü kesilemeyecek bir

hızda ilerleyecek ve 2023 yılında IoT cihaz sayısının

50 milyara ulaşması bekleniyor. IoT cihazlarının

güvenli networke dahil edilmesi, edilse dahi

network içinde bu cihazların yetkilendirilmesinin

yapılması ve takip edilmesi IT yöneticilerini en

çok zorlayan konuların başında geliyor. Dolayısıyla

gelecek dönemde de IoT güvenliği konusu IT

ekiplerinin dikkat etmesi gereken konuların başında

yer alıyor. Bu tarafta Aruba olarak geliştirdiğimiz

çözümlerle hem bugün hem de gelecekte

müşterilerimize destek vermeye devam ediyor

olacağız.

Son dönemde ortaya çıkan

Pandemi sonrası tüm dünyada

beklenen teknolojik yenilikler

farklı boyutlara ulaşırken daha

sonra gelmesi beklenen bazı

teknolojiler hızlıca hayatımıza

girmeye başladı. Bu konuda

Aruba olarak yeni stratejileriniz

ve sunduğunuz çözümlerdeki

yenilikleri anlatır mısınız?

Pandemi süreci, Aruba’nın iş sürekliliği çözümlerinin

ne kadar kritik bir değere sahip olduğunun

çok daha net bir şekilde gözlemlenebildiği bir

dönem oldu. Bu dönemde, çalışanları evlerinden

çalışmak durumunda olan pek çok kurum, Aruba’nın

geliştirmiş olduğu Remote Access Point ya

da VIA Client çözümleriyle, evlerinden kolaylıkla

ofislerinin güvenli ağına bağlanabildi, böylelikle

kurumları içerisinde güvenli ağ altında korunan

pek çok kaynağa da erişebildi. Bu durum aslında,

böyle bir dönemde pek çok çalışanın işlerinde bir

kesintiye uğramadan çalışabilip iş sürekliliğinin


Aruba Türkiye Kanal Ekibi

sağlanmasına da vesile oldu. Aruba olarak sunmuş

olduğumuz bu iş sürekliliği çözümlerinin,

özellikle pandemi sürecinde müşterilerimizin hayatını

kolaylaştırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Daha fazla online yaşama dönen

iş hayatındaki değişimlerle

Aruba olarak nasıl bir öngörü ile

çözüm ve hizmet geliştirmeye

başladınız?

Aruba kurulduğu günden itibaren “Mobile

First-Cloud First” vizyonunu kendisine ilke edinmiş

ve bu kapsamda, sunduğu tüm çözümler;

bireylerin istedikleri an, istedikleri lokasyondan,

istedikleri bağlantı tipi üzerinden birbirleriyle

iletişim halinde olabilecekleri bir deneyimi onlara

yaşatmak üzere tasarlanmıştır. Dolayısıyla,

halihazırda DNA’mızda var olan bu vizyon, her

geçen gün daha fazla online yaşama dönen iş hayatındaki

değişimler konusunda da pazarda öne

çıkmamızı ve sektöre yön veren ve liderlik eden

üretici konumunda olmamızı sağlıyor.

Uzaktan erişim konusunda ön

plana çıkan güvenlik konusu

bugün daha önemli hale

gelmeye başladı. Bu konudaki

gelişmeleri değerlendirir

misiniz?

Uzaktan erişim konusunda dikkat edilmesi gereken

en önemli konuların başında tabii ki güvenlik

geliyor. Şirket kaynakları güvenli ağda belirli

mekanizmalarla koruma altındayken, bu ağlara

uzaktan erişim durumunda da aynı güvenlik politikalarının

uygulanması hayati önem taşıyor.

Uzaktan erişim ya da iş sürekliliği çözümleri olarak

adlandırdığımız Aruba Remote Access Point

ya da VIA Client çözümleri, ofisteki güvenli ağı

evinize taşıma konusunda size yardımcı olurken,

aynı zamanda bu erişimin güvenli bir bağlantı

üzerinden gerçekleştirilmesini sağlıyor. Dolayısıyla

risk almadan, şirket kaynakları erişilebilir

hale gelirken, çalışanların üretkenliği de artırılmış

oluyor.

zenginleştirecek katma değerli çözümlerle, bulundukları

ortam ile olan angajmanları artırılıyor.

Müşterilerinizin mobil-bulut

dünyasına hazır olmalarını

sağlayacak entegre kablolu

ve kablosuz erişim katmanı

portföyünüzden bahseder

misiniz?

Kablolu ve kablosuz ağ altyapılarının Dinamik

Segmentasyon özelliği sayesinde bütünleşik politikalar

uygulanarak yönetilebiliyor olması son

dönemde öne çıkardığımız en önemli gündem

maddelerimiz arasında yer alıyor. Özellikle kablolu

ürün portföyünde konumlandırdığımız CX serisi

anahtarların programlanabilir özellikte oluşu,

çeşitli sektörlerde çok farklı kullanım alanlarına

sahip pek çok müşterimizin ağ altyapısı ile ilgili

deneyimlediği en temel problemlerini ortadan

kaldırmıştır. Yazılım tabanlı olarak programlanabilen

bu seri, campus access tarafından data

center core tarafına kadar uzanan geniş bir aileyi

temsil etmektedir.

Bilişim Sektörünün çeyrek

asırlık firmalarından olan

Asır Bilgisayar Sistemleri’nin

dünden bugüne yaşam

serüvenini anlatabilir misiniz?

Türkiye bilişim sektörünün öncü firmalarından

olan Asır Bilgisayar Sistemleri 1995 yılında İstanbul’da

kurulmuştur. O günün şartları olan kutu

satışı ile bu sektörde yer alan Asır Bilgisayar Sistemleri,

1999’da HP ile birlikte bir iş ortaklığı kapsamında

Hardware dünyasına adım attı. Bizim

için önemli olan bu atılımla beraber HP donanım

satışlarına devam ettik. O dönemde HP hem uç

noktadaki bilgisayar, notebook, Thinclient ürünlerini

müşterilerimize konumlandırırken aynı

zamanda sunucu, disk yedekleme sistemleri ve

network ekipmanlarını uçtan uca müşterilerimize

sunmaya başladık. Gelişen yıllar içinde sırasıyla

Microsoft yazılımları, o dönemin çeşitli güvenlik

çözümleri ve yedekleme yazılımları ile beraber

müşterilerimize destek vermeye devam ettik.

Asır Bilgisayar Sistemleri’ni rakiplerinden ayrıştıran

en önemli misyonu ise her sattığı ürüne dokunarak

bir teknik hizmet sunmaya başlamasıydı.

2008 yılı itibari ile kadromuzu 20 kişiye çıkartıp,

o dönemin olumsuz ekonomik koşulları ve krizlerine

rağmen ciromuzu her geçen seneye göre

yüzde 25 civarında artışla kapatarak yaptığımız

yatırımların ve kazandığımız müşteri memnuniyetlerinin

dönüşlerini ciddi bir şekilde almaya

başladık .

2015 yılında HPE, Aruba Networks markasını

satın alarak sektöre ciddi bir ivme kazandıracağının

sinyalini vermiş oldu. Tüm iş modelimizi

o günden itibaren ciddi anlamda evrimleştirerek

Aruba ürün ve çözümlerine hakim bir kadro oluşturduk.

Satış ağımızı bu duruma göre revize ettik

ve tüm ekibimizi Aruba teknolojilerine hakim bir

şekilde yeterliliklerini ve bilgi becerilerini artırdık.

HPE’nin yaptığı bu hamle ile biz de tüm Türkiye’de

stratejik olarak genişlemeye ve şubeler açmaya

karar verdik. İlk şubemizi Ankara’da açarak

hem kamu projelerinde hem de özel sektörde “biz

de varız” dedik. O yılların sonunda personel sayımızı

35’e, yıllık ciromuzu ise yaklaşık 20 Milyon

USD’ ye çıkardık.

Bölgelerde olma kararı ve Aruba vizyonu ile beraber

sırasıyla Yalova, İzmit, Konya Antalya ve İzmir

olmak üzere şubelerimize yeni adresler ekledik.

Bulut teknolojisinin yeni yeni konuşulduğu o yıllarda

biz bulutla beraber lokal network ihtiyaçlarının

artacağını, kablosuz tarafta ise müşterilerimize

farklılık katacak yeni çözümlerin bir fırsat

olduğunu görüyorduk. Aruba tarafında yatırımlarımıza

hız kesmeden devam ettik.

2017 yılında Aruba Networks’de bölgede Ent.partner

ödülüne layık görüldük. Bu ödül yaptığımız

yatırımların ve koyduğumuz hedefin çok doğru

olduğunu bize tartışmasız göstermekteydi.

Günümüze geldiğimizde ise 60 kişinin üzerinde

mesai arkadaşlarımızın olduğu, yıllık 30 Milyon

USD’nin üzerinde ciro sağladığımız ve işinin tamamını

teknoloji çözümlerinden sağlayan sektörün

köklü firmalarından biri haline geldik.

Teknoloji sektörüne yön

veren vizyonunuz ışığında

sunduğunuz çözüm ve

hizmetlerinizden bahseder

misiniz?

Asır Bilgisayar Sistemleri olarak tüm sektörlerde

derinliğimizin olduğunu söyleyebilirim. Birçok

alanda çeşitli projelere imza attık ve hali hazırda

devam eden projelerimiz de bulunuyor. Ankara

Aruba olarak dijital işyeri

için sunduğunuz önce-mobil

yaklaşımınızı anlatır mısınız?

Önce-Mobil mimarisinin, altında pek çok bileşeni

barındıran bir çatı çözüm olduğunu söyleyebiliriz.

Bu mimari altında alt yapı katmanında kullanılabilecek

donanımsal cihazlar bulunmakla beraber,

asıl katma değeri sağlayan yazılım tabanlı

çözümler öne çıkmaktadır.

Bu çözümlerin başında On-Prem Ağ Yönetimi

(Airwave), Cloud Tabanlı Yönetim Yazılımı (Aruba

Central), Ağ Güvenliği (Clearpass), Lokasyon

Tabanlı Hizmetler (Meridian, ALE, Asset Tracking)

gelmekle beraber, çeşitli üçüncü parti ekosistem

partnerleri ile de entegre çözümler oluşturulabilmektedir.

Buna istinaden, kullanıcıların

her yerden kesintisiz ve güvenli erişimi sağlanırken

bir yandan da kullanıcı deneyimini

Mesut Ayaz

Asır Bilgisayar Genel Müdürü Yardımcısı


ofisimiz ile kamu sektöründe yoğun çalışmalarımız

mevcut. İzmit şubemiz odağında üretim sektöründe

oldukça yoğun çalışmalar yürütüyoruz, Antalya

ve İzmir şubelerimizde ise otelcilik ağırlıklı ve diğer

sektörlere de yönelik çalışmalarımız devam ediyor.

Ankara şubemiz ile Ankara’daki kamu tarafında ve

merkez ofisimizle İstanbul’daki özel sektör tarafında

önemli projeler gerçekleştiriyoruz. Özel sektöre

baktığımızda da üretim, sağlık, telekomünikasyon

ve perakende sektörleri gibi çeşitli sektörlerde farklı

büyük ölçekli kurumlar ile çalışmalar yapıyoruz.

Asır Bilgisayar Sistemleri’nin rakipleriyle ayrıştığı

noktaya gelirsek; biz müşterilerimize değer katan

ve onları farklılaştıran bir iş ortağıyız. Ekibimiz adına

müşteri memnuniyeti bir kıstas değil, gereklilik.

Bizim hedefimiz müşterimizde devamlılığı oluşturabilmektir.

Burada bahsedilen bir üretim bandını

simüle etmekten kurumsal yazışma sistemine,

ürünün yaşam döngüsüne kadar olan ve yıllarca

otomotize edilemeyen tüm süreçleri otomotize

ederek verimliliği artırmaktır. Bunları yaparken,

danışmanlık hizmetimizi, sistemde çalışacak donanımları,

gerekli lisans ihtiyaçlarını bir paket halinde

sunuyoruz ve bunu da hem öz kaynaklarımız

hem de iş ortaklarımızla beraber sağlıyoruz. Biz bu

tarz projeler gerçekleştirdiğimizde kendimizi onlar

gibi hissediyor ve müşterilerimiz ile ortak bir hayatı

paylaşabiliyoruz.

Önceliğimiz müşterimize bizden aldığı hizmet ve

çözümle hem para hem de sektör başarısı kazandırmak.

Sonuç itibariyle onların kazancı da bize

kazanç olarak yansıyor. Bugün sektörlerinde öncü

birçok büyük firma ile 10-15-20 yıllara kadar ulaşmış

referanslarımız bulunuyor. Ekibimizin deneyimli,

özgüvenli ve ileri seviyede donanımlı oluşu ve

sunduğumuz birçok çözümü kendi bünyemizde de

kullanıyor oluşumuz bizim bu konudaki en büyük

artılarımızın başında geliyor. Ekibin bu alandaki

deneyimi ve tecrübesi yatırımlarımızla birleşince

de başarı geliyor.

Asır Bilgisayar Sistemleri HPE ve Aruba ürünlerinin

yetkili servis noktasıdır. Böylelikle müşterilerimize

konumlandırdığımız tüm ürün ailesinin servisini

yerinde sağlayan bir teknoloji firmasıdır.

Satış sonrası hizmet ve servis

çözümleriniz nelerdir? Bu

alandaki yaklaşımınızı anlatır

mısınız?

Asır Bilgisayar Sistemleri olarak İş Çözümleri,

Teknoloji Çözümleri, İş Uygulamaları ve Mobil Çözümler

başlığı altında sunduğumuz çeşitli çözümlerimiz

bulunuyor. Bunların içerisinden ön plana

çıkartacağımız birkaç çözüm sayarsak, Müşteri

Yerinde Servis Hizmetleri, Bakım Anlaşmaları ve

Outsource, IoT Çözümleri ve bunların çalıştığı

çeşitli platformlar ile Yönetilebilir Servisler olarak

sıralayabiliriz.

HPE ürünlerinin yetkili servis noktası olan Asır Bilgisayar

Sistemleri’nin tüm Türkiye’yi kapsayan öz

kaynakları ve lokal iş ortaklarıyla güçlü bir servis

ağına sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Hizmet sunduğumuz sektörlerin başında perakende

gelmektedir. Sonrasında ise üretim, sağlık

ve kamu sektörleri ile de yoğun çalışıyoruz. Ayrıca

KOBİ’ler tarafında sunduğumuz özel paketlerimiz

ve yine yüzde 100’ü Asır Bilgisayar’ın olan cloud

alanında sunduğumuz çözümlerimiz bulunuyor.

Bu bağlamda onları nasıl büyütebiliriz, farklılaştırabiliriz

ve rakiplerinden ayrıştırabiliriz kapsamında

yaklaşımımızla çözümler sunuyoruz.

Asır Bilgisayar Sistemleri olarak servis hizmetlerimize

de çok önem veriyoruz. Ciromuzun yaklaşık

1/3’ü ilgili hizmet ve servislerden geliyor. Yaklaşık

yüzde 35’i donanım ve bununla beraber kurulum

hizmetlerinden gelirken, ciromuzun geri kalan kısmı

da satış öncesi ve sonrası hizmetlerden geliyor.

Asır Bilgisayar Sistemleri olarak sektöre yönetilebilen

servisler noktasında HPE GreenLake modeli ile

hem rekabetçi hem de farklılaştıran fırsatlar sunmaktayız.

Bizler her ne olursa olsun öncelikle yaptığı işe saygısı

olan ve her departmanındaki personeli ile bu işi

sevgi ve özveri içerisinde yapan bir takımız. Bu da

başarımızın sürekli olmasını sağlayan önemli unsurların

başında geliyor.

Sunduğunuz çözümler

arasında yer alan Aruba

Networks ile kurumlara

sunduğunuz çözüm ve

hizmetler nelerdir?

Aruba Networks’ün firmamıza kattığı

en önemli katma değer,

uçtan uca tüm

network çözümlerini içerisinde barındırmasıdır.

Aruba, kablolu kenar anahtarları, kablosuz çözümleri,

lokal ya da bulut controler entegrasyonları,

özelleştirilmiş yazılımları ve KVKK süreçlerinde

çok önemli fayda sağlayan güvenlik çözümleri ile

beraber tam bir kilit rol oynamaktadır.

Aynı zamanda Aruba, ürünlerinde sağladığı ömür

boyu müşteri yerinde değişim garantisi ile rakiplerinden

ciddi anlamda ayrışmayı da sağlayan en

büyük network üreticisidir. Örneğin Asır Bilgisayar

olarak sunduğumuz bulut tabanlı Aruba Central

çözümü özellikle çok şubeli network yapılarının

kolayca yönetilmesini sağlayan ve analitik yazılımları

sayesinde pazarlama departmanlarına veri

analizini aktarabilen, bu bilgiler doğrultusunda da

nokta atışı pazarlama modellerinin belirlenmesine

olanak sağlayan bir hizmet.

Aruba ile kurumlara

sunduğunuz avantajları sizden

dinleyebilir miyiz?

Aruba’nın en önemli avantajlarından biri Aruba

Türkiye olarak İstanbul merkezli bölge ofislerinin

olmasıdır. Bu durum hem projelendirme noktasında

hem de teknik çözüm noktasında tartışmasız

avantaj sağlamakta ve markayı sahiplenen müthiş

bir ekibin her konuda destekleriyle doğabilecek

fırsatları daha iyi bir şekilde sonuçlanması adına

müthiş sonuçlar çıkarmaktadır.

Firmamız, sektör ayırt etmeksizin tüm sektörlere

katma değer sağlayacak Aruba ürün ve çözümleri

sunmaktadır. Bu ürünler data center içinde

konumlandırılan şase ve omurga network anahtarlarından

uçlardaki ürünlere kadar, kablosuz

ürünlerden yazılımlarına kadar her türlü çözümleri

sunmaktadır.

Aruba’nın AX teknolojisi ile beraber hem çok ciddi

performans artışı olmuştur hem de yeni nesil cihazlarla

daha stabil çalışması sağlanmıştır.

“Her gün Yeni Bir Proje”

“Her gün Yeni Bir Proje” sloganıyla yola çıkan ASIR

Bilgisayar Sistemleri, lokasyon bağımsız birçok

projeyi konusunda uzman kadrosuyla müşterilerine

sorunsuz bir şekilde teslim etmiştir ve edecektir.

Satış öncesi destek ve ürünlerin kurulumları için

firmamız sizlere destek vermeye hazırdır.



Türk Halkı salgının 6 aydan fazla sürmeyeceğine inanıyor

5.007 kişinin katıldığı araştırmada,

katılımcıların

yüzde 88’i koronavirüs salgını

nedeniyle satın alma

önceliklerinin değiştiğini

belirtirken, yüzde 72’si tatil,

gayrimenkul ve araba

gibi büyük bir satın alma

yapmayacağını bildirdi.

Araştırma, katılanların

yüzde 63’ünün yazın tatile

çıkmayı düşünmediğini,

yüzde 78’inin ise yaz tatili planlarını değiştirdiğini

gösterdi.

Hitay Holding bünyesinde bulunan, Türkiye’nin

en büyük izinli veritabanına sahip online

araştırma şirketi DORinsight, “Salgından

sonra değişen tüketici davranışları”na ışık

tutmak için bir araştırma gerçekleştirdi. 15 –

20 Nisan tarihleri arasında online olarak tamamlanan

araştırmaya, 18 yaş üstü, Türkiye

kent temsili 5.007 kişi katıldı.

Gıda ilk, hijyen ürünleri ikinci

sırada

Yapılan araştırmada katılımcıların yüzde 88’i

koronavirüs krizi nedeniyle satın alma önceliklerinin

değiştiğini belirtti. Kadın katılımcılarda

bu oran yüzde 92, erkek katılımcılarda

ise yüzde 84 oldu. Katılımcıların yüzde 60’ı

salgın nedeniyle aylık harcamalarının arttığını

söyledi.

Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi

DORinsight tarafından yapılan “Salgından sonra değişen tüketici davranışları”

araştırması, koronavirüs krizinin Türk halkının satın alma önceliklerini

nasıl etkilediğine dair çarpıcı sonuçlar ortaya koydu…

Araştırma sonucu, satın alma tercihine göre

yüzde 69 oranla gıda sektörünün ilk sırada

yer aldığını gösterdi. Bu sektörü sırasıyla Ev

temizlik ürünleri ile Sağlık ve kişisel bakım

ürünleri ve Vitamin ve destekleyici besinler

izledi.

Yüzde 60’ı hijyene dikkat ediyor

Bu dönemde ihtiyaçlarını karşılarken katılımcıların

yüzde 60’ı en çok hijyene dikkat ediyor.

Yüzde 15’i fiyata, yüzde 12’si ulaşılabilirliğe,

yüzde 9’u kaliteye, yüzde 4’ü de hıza önem veriyor.

Planlar rafa kalktı

Katılımcılara “Önümüzdeki 3 ay için büyük

bir satın alma yapmayı düşünüyor musunuz?”

sorusu yöneltildiğinde, yüzde 72’si “Hayır”

yanıtını verirken, yüzde 28’i “Evet” dedi. Önümüzdeki

günlerde büyük bir satın alma yapmayı

planlayanların yüzde 27’si araba almayı

planlarken, yüzde 19’u gayrimenkul, yüzde 18’i

mobilya, yüzde 11’i tatil, yüzde 7’si seyahat yanıtını

verdi.

Türk halkı salgının 6 aydan fazla

sürmeyeceğine inanıyor

Katılımcıların yüzde 26’sı koronavirüs salgınının

6 aydan daha fazla bir süre içerisinde

bitmesini öngörürken, yüzde 25’i 3 ayda, yüzde

22’si 2 ayda, yüzde 9’u 6 ayda, yüzde 7’si 1

ayda, diğer bir yüzde 7’si 4 ayda, yüzde 4’ü ise 1

aydan az bir süre içerisinde bitmesini öngördü.

Sosyal medya kullanımı arttı

Araştırma, bu dönemde sosyal medya kullanımının

da arttığını gösterdi. Katılımcıların

yüzde 86’sı salgın günlerinde sosyal medya

kullanımının arttığını belirtirken, yüzde 35’i

sosyal medyada 2-3 saat vakit geçirdiğini,

yüzde 24’ü 4-5 saat, yüzde 23’ü 5 saatten fazla,

yüzde 14’ü yarım saat-1 saat arası, yüzde 4’ü

ise yarım saatten az kullandığını belirtti.

Yaz tatili planları değişti

Katılımcıların yüzde 63’ü yazın tatile çıkmayı

düşünmediğini, yüzde 78’i ise salgının yaz tatili

planlarını değiştirdiğini dile getirdi.

Visa İnovasyon Programı ile Türk Fintech’leri yurtdışına açıldı

Türkiye’nin dijital ödeme ekosisteminde inovasyonu desteklemek

ve hızlandırmak amacıyla Visa ve Hackquarters ortaklığında hayata

geçen Visa İnovasyon Programı ilk dönemini tamamladı. İlk

döneme dahil olan fintech’ler Glocalzone, Masraff, Kobaküs, Global

Miles ve Manim ortaya çıkardıkları çözümleri girişimci ekosistemi

temsilcilerinin katılımı ile düzenlenen dijital etkinlikte sundu…

Etkinlikte açıklanan programın 2. dönemine

seçilen fintech’ler; Adisyo, ARF, Cameralyze ve

Price&Me yeni dönemde dijital ekonomi, altyapı

ve kart kabulü ve sınır ötesi harcamalar alanında

yeni nesil çözümler üzerinde çalışacak.

6 ay sürecek programın ikinci döneminde fintech’ler

uzmanlardan girişimlerini hızlandıracak

eğitimler alacak, Visa Developer Platform

üzerinden Visa API’lerine erişim sağlayacak,

tasarım odaklı düşünme programlarıyla ürün

ve hizmetlerine değer katacak ve Visa’nın yerel

ve global iş ağındaki banka, e-para kuruluşları ve

üye işyerleri ile bir araya gelecek. Bu yıl Fintech İstanbul’la

gerçekleştirilen iş birliği ile programın

2. dönemine dahil edilen fintechler, “FinTech 101

Eğitimi”ne de katılacaklar.

Visa İnovasyon Programı 2. Dönem Açılış etkinliğinde

konuşan Visa Türkiye Genel Müdürü

Merve Tezel şunları kaydetti; “Visa İnovasyon

Programı ile geçen yıl bu zamanlar ülkemizdeki

fintech ekosistemini geliştirmek üzere yola çıktık.

Bugün programın ilk dönemine katılan fintech’leri

mezun ettik. Fintech’lerimiz program

sonunda yeni ürünler ortaya çıkarttı ve Visa’nın

yerel ve uluslararasındaki iş ortakları ile yeni iş

birlikleri kurdu. İki fintechimiz yurt dışına açıldı.

Bu açıdan son derece gururluyuz. Visa İnovasyon

Programı’nın ikinci dönemini ise daha da zengin

bir içerikle başlatıyoruz. Programın ilk yılında

yalnızca kurumsallaşma yolunda ilerleyen fintech’lere

odaklanmıştık. Bu yıl, kurumsallaşmış

ancak hedefindeki ticari ölçeği henüz yakalayamamış

fintech’leri de programa katarak büyümelerine

destek olurken yurt dışına açılmalarına

da köprü olmayı sürdürmeyi hedefliyoruz”.

Program ortağı Hackquarters Kurucusu Kaan

Akın ise açılışta gerçekleştirdiği konuşmasında

hızla değişen dünyada ödeme çözümleri ve yeni

iş modellerinin öneminin giderek arttığını ifade

ederek; “Visa İnovasyon Programı ile ülkemizdeki

finansal teknoloji ekosistemine değer katmaktan

mutluluk duyuyoruz. Programın ikinci

dönemine kabul edilen fintech’ler Hackquarters

ekibiyle program boyunca aynı ofisi paylaşıp,

mentor ekibimizden çeşitli başlıklarda eğitim

alma fırsatı bulacak. Visa uzmanları ve finans

sektöründeki oyuncular ile bir araya gelecek,

program kapsamında girişimcilik ekosisteminde

ticarileşme ve müşteri geliştirme desteği alacaklar.

Yakın gelecekte daha da çok kullanıcının

hayatını kolaylaştıracak ödeme çözümlerine

destek olmak ve bu alandaki inovasyonları desteklemek

adına Visa İnovasyon Programı’nın

yeni dönemini açmanın heyecanı içerisindeyiz”

dedi.

2020 50

www.itnetwork.com.tr



Apsiyon, sosyal izolasyonun toplum

yaşamına etkisini araştırdı

Site Yöneticisinin Dijital Asistanı Apsiyon, “Koronavirüs dönemi

toplu yaşam alanlarındaki davranış değişimleri” araştırmasının sonuçlarını

açıkladı. 760 binden fazla konutun 01 Ocak 2020 - 30

Nisan 2020 tarihleri arasındaki verilere göre; konut sakinlerinin misafir

ağırlama oranları, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde

36,9 azalırken, taşınma oranları da yine aynı döneme göre yüzde

16,2 azaldı. Koronavirüs dolayısıyla evden çıkamayan komşuların

birbirleri ile yardımlaşabileceği “Komşum Var” özelliğinden ise en

çok ekmek, maske ve internet paylaşımı talep edildi…

Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs

ile birlikte insanların davranışlarında

da değişimler gözleniyor. Toplu

yaşam alanlarına; yönetim, finans ve dijital

güvenlik sistemleri gibi birçok kritik

iş sürecinde tam entegre bir teknoloji

platformu sunan Apsiyon, 760 binden

fazla konutun 2020 yılının ilk 4 ayına

ait verileri analiz ederek “Koronovirüs

döneminde toplu yaşam alanlarındaki

davranış değişimleri araştırması”nın

sonuçlarını açıkladı. Araştırmaya göre;

misafir ağırlama oranlarında bir önceki

yılın aynı periyoduna bakıldığında yüzde

36,9 oranında düşüş gerçekleşti.

Misafir ağırlama oranları

azaldı

Ocak ayından bu yana Türkiye’de misafir

ağırlama oranlarının Koronavirüs

tedbirleri ve izolasyon süreci dolayısıyla

düşüş gösterdiğini belirten Apsiyon

CEO’su Kudret TÜRK, “Geçtiğimiz yılın

aynı dönemi ile kıyaslama yaptığımızda

Ocak ayından bu yana azalan bir hareket

söz konusu. Koronavirüs sürecine

bağlı olan düşüş trendi ocak ayında

yüzde 21,2, Şubat ayında yüzde 10,3 ve

mart ayında yüzde 41,2 iken, bu oran

nisan ayında yüzde 64,9’u buluyor” dedi.

En yüksek aidat ortalaması

İstanbul, en düşük ise

Osmaniye

Aidat ortalamaları il bazında değerlendirildiğinde

en yüksek aidat ortalamasının

660 lira 70 kuruş ile İstanbul olduğunu

söyleyen Kudret TÜRK, “İstanbul’u

sırasıyla 582 lira 10 kuruş ile Ankara,

454 lira 10 kuruş ile İzmir, 445 lira 40

kuruş ile Konya ve 417 lira 80 kuruş ile

Bursa takip ediyor. Aidat ortalamasının

en düşük olduğu il ise 65 lira 20 kuruş ile

Osmaniye” dedi.

Ülke genelinde aidat ödeme oranlarında

da azalma olduğunu dile getiren Türk;

“Ocak ayında yüzde 86,4’lerde olan bu

oran nisan ayında yüzde 66,8’lere kadar

geriliyor. Son iki ayda yaklaşık yüzde

12,3 azalan oranların 4 aylık periyodunu

incelediğimizde ise yaklaşık yüzde

22,7’lik bir düşüş gözlemliyoruz” dedi.

Taşınma oranları bir önceki

yılın aynı dönemine göre

yüzde 16.2 azaldı

2020 yılının ilk ayında yüzde 26,8 artış

gösteren taşınma oranlarının şubat,

mart ve nisan aylarında azaldığını aktaran

Türk; “Taşınma oranları mart

ayında yüzde 21 azalırken düşüş trendinin

zirve yaptığı nisan ayında bu oran

yüzde 57,9. Verileri önceki yılın aynı dönemine

göre değerlendirdiğimizde ise

yüzde 16,2 oranında bir azalış olduğunu

söylemek mümkün” dedi.

Doğalgaz ve su

faturalarındaki ortalama

artış Nisan ayında azalıyor

Daire başı doğalgaz ve su fatura ortalamalarının

da 4 aylık periyotta artış

gösterdiğini söyleyen Türk; “Geçtiğimiz

yıl ocak ayında 318 lira 60 kuruş olan

doğalgaz fatura ortalaması bu yıl yüzde

14,5 oranında artış göstererek 364 lira

70 kuruşa kadar çıktı. Geçtiğimiz yılın

aynı dönemine göre yüzde 29 oranında

artış göstererek mart ayında pik noktasına

ulaşan doğalgaz fatura ortalaması,

nisan ayında ise bir önceki yılın aynı dönemine

kıyasla yüzde 9,2 oranında arttı.

Daire başına su faturası ortalamalarında

ise bir önceki yılın 4 aylık periyodu

ile kıyaslandığında ortalama yüzde 27,7

oranında bir artış söz konusu” dedi.

Komşular birbirlerinden

en çok ekmek, maske ve

internet erişimi talep etti

Koronavirüs nedeniyle evden çıkamayan

komşuların birbirleriyle yardımlaşabileceği

“Komşum Var” özelliğini

nisan ayının ilk haftası hayata geçirdiklerini

aktaran Türk sözlerine şu şekilde

devam etti; “Komşuların market, eczane,

günlük alışveriş gibi ihtiyaçlarında

birbirlerine yardımcı olmaları için Komşum

Var özelliğimizi 3 Nisan tarihinde

hayata geçirdik. 11-12 Nisan tarihinde

ilan edilen ani sokağa çıkma yasağında

Komşum Var’a gelen talep sayısı 10 kat

arttı. 12 Nisan’dan bu yana ise gelen taleplerde

yüzde 100’ün üzerinde artış söz

konusu. Bu süreçte komşular birbirlerinden

en çok ekmek, kırmızı mercimek,

çay, kahve gibi gıda ürünleri konusunda

yardım isterken, gıda dışında ise maske,

internet paylaşımı, kedi/köpek maması,

şarj aleti taleplerinde bulundular.”

2020 52

www.itnetwork.com.tr



Corona eğitimde algılarımızı mı değiştiriyor?

Coronavirüs tedbirleri kapsamında erken kapanan

okulların ve eğitim hayatımızın imdadına

elbette teknoloji yetişti. Temelde okullar

kapanmadı ve eğitim tüm hızı ile devam ediyor.

Sadece “taşınmadan taşımalı” eğitime

geçtik. Başka bir yaklaşımla uzaktan ve online

eğitim kavramını hayatımıza dahil ettik.

Peki, çocuklarımıza günlük tablet, telefon,

televizyon saatlerini kısıtlarken ne oldu da

kendimizi bir anda teknolojinin ortasında bulduk?

Bu aletler ile dersler izler, öğretmenlerle

veli toplantıları yapar, çocuklar arkadaşları

ve öğretmenleriyle online ortamlarda görüşür

oldu!

Öğrenme Süreçleri Yeniden

Şekilleniyor!

“Hayatımızın içinde olan ama hep kısıtladığımız

teknolojiler gündelik yaşamlarımızın

ayrılmaz bir parçası oldu” diyen Technopc

Kurucu Ortağı Murat Yücel; “Yeni teknolojiler

ve internet, öğrencilerin eğitim süreçlerinde

daha kolay ve daha hızlı yol almalarına imkân

sağlıyor. Öyle ki çocuklar ve genç yetişkinler

tüm internet kullanıcılarının neredeyse üçte

birini oluştururken bilgiye ebeveynlerinden

daha hızlı erişen ve uygulayan bir nesli iyi anlamalıyız.

Yapılan bazı çalışmalarda birçok

eğitimcinin; dijital içeriklerin ve teknolojik

gelişmelerin 2030’lu yıllara kadar bilinen ders

kitaplarının ve okul süreçlerinin yerini alacağına

inandığını ortaya koyuyor” diyor.

Her ne kadar dijital dünya hayatımızı çok önceden etkilemeye

başlamış olsa da özellikle son dönemde hızla değişen günlük yaşantımız,

teknoloji ile ilişkimizde devrimsel mesafeler kat etmemize

sebep oldu. Öyle ki corona salgını nedeniyle alışverişten, eğlenceye

hatta eğitime kadar birçok temel ihtiyacımızı ‘online’ ortamlarda

internet üzerinden gideriyoruz. Bu noktada en önemli değişim ise

usulen erken kapanan ama evlerimizden devam eden eğitim ve eğitim

teknolojileri alanında yaşandı.

Senin Hızında Senin

Hedefinde

Bin 400 eğitimcinin katıldığı başka bir çalışmanın

sonuçları ise; eğitimcilerin, geleceğin

sınıflarında kişiselleştirilmiş öğrenmeye

odaklanan teknolojik yapıların oluşacağına

inandıklarını gösteriyor. Bu ‘kişiselleştirilmiş

öğrenme’ veya başka bir tanımlama ile öğrenci

merkezli yaklaşım; çocukların yapay zekâ,

sohbet robotları ve video tabanlı öğrenme

tarafından yönlendirilebilecek ve bireysel ilgi

alanlarına göre kendi hızlarını ve öğrenme hedeflerini

seçmelerine izin verecek.

Yapay Zekâ ile Öğrenilir mi?

Technopc Kurucu Ortağı Murat Yücel; “Eğitimde

yapay zekâ kavramı; klasik bir yaklaşımla

bir öğrencinin ne yaptığını veya bilmediğini

belirlemeye ve daha sonra bu öğrenci için kişiselleştirilmiş

bir müfredat geliştirmeye odaklanır.

Eğitimde yapay zekâ pazarının önceki

verilere göre 2025 yılına kadar 6 milyar dolara

ulaşması bekleniyordu ama son gelişmelerle

ve teknolojik atılımlarla çok daha farklı noktalara

ulaşabilir” diyerek teknoloji alanındaki

gelişmelerin hızına da dikkat çekiyor.

Video Algılarımız Daha da

Gelişiyor

Yapılan araştırmalar; video ile öğrenmenin

başarıyı yüzde 82, öğrenci memnuniyetini ise

yüzde 91 artırdığını gösteriyor. Bu nedenle

eğitimciler, videoyu giderek daha fazla alanda

kullanmaya başlayacak gibi görünüyor.

Kendi Kendimize Sohbet!

Chatbotlar olarak tanımlanan ve soruları algılayarak

ya da kişiyi yönlendirerek sohbet eden

yazılımlar yeni nesil eğitimde hızla temel bir

araç haline geliyor. Öğrenci ve bilgisayar arasındaki

etkileşimi basitleştirmek için tasarlanan

sohbet botları; aralıklı öğrenme, anında

geri bildirim, bireyin kendi hızında ilerlemesi

gibi pek çok avantaj sağlıyor. Bu yenilikçi teknoloji,

eğitimcileri yeni stratejilerle donatırken

aynı zamanda iş yüklerini de azaltıyor.

Gelecek de Gelecek

“Okula gitmek çok önemli olsa da eğitim araçları

olarak teknolojinin faydaları yadsınamaz”

diyen Murat Yücel; “Özellikle de tüm dünyayı

etkisi altına alan ve her şeyi durma noktasına

getiren bir virüs dolayısıyla evden çıkamadığımız

şu günlerde teknolojinin her alandaki

nimetlerinden faydalanıyoruz. Teknoloji hayatımızın

neredeyse her yönünü değiştirdi ve

şimdi de dünyadaki bilinen eğitim sistemlerinde

güncellemeler yapılmasına önayak oluyor.

Eğitim teknolojileri ilerleyen yıllarda; öğrenmeyi

iyileştirme ve herkesin uygun, kaliteli

bir eğitim alabilmesini sağlamak için yüksek

önceliğe sahip olmaya devam edecek” dedi.

2020 54

www.itnetwork.com.tr


5,5 milyon kişi MentalUP’ta

Türk Telekom’un kurumsal girişim sermayesi şirketi TT Ventures

ile ortak olduğu eğitim platformu MentalUP, uzaktan eğitim döneminde

de çocukların bilişsel beceri gelişimine destek oluyor. Bu dönemde

500 bin yeni abone edinerek 5,5 milyon kullanıcıya ulaşan

MentalUP, üyelik ücretlerinde de yüzde 30 indirim yaptı…

Türkiye’nin dijital gelişimine liderlik eden

Türk Telekom’un kurumsal girişim sermayesi

şirketi TT Ventures ile ortak olduğu

MentalUP, Türkiye’nin çocuklara yönelik

ilk ve tek oyunlaştırılmış eğitim platformu

olma özelliği ile yoğun ilgi görüyor. Bu doğrultuda,

MentalUP’ın kullanıcı sayısı, uzaktan

eğitim sürecinde 500 bin artarak 5,5 milyona

ulaştı.

MentalUP, uzman doktorlar, akademisyenler

ve oyun tasarımcıları tarafından geliştirilen

keyifli egzersizlerle çocukların dikkat,

hafıza, problem çözebilme gibi zihinsel becerilerinin

gelişmesini amaçlıyor. Uzaktan

eğitim döneminde de çocukların yanında

olan MentalUP, yüzde 30 fiyat avantajı sağlayarak

tam sürüm üyelik ücretlerini 179 TL

yerine 125 TL’ye sunuyor.

4-13 yaş arası çocuklara özel içerikler

İnovasyon ve girişimciliğin ekonominin

itici gücü olduğunu belirten Türk Telekom

Strateji Planlama ve Dijital Genel Müdür

Yardımcısı Barış Karakullukçu, 2016 yılında

Türk Telekom Girişim Hızlandırma

Programı Pilot’a dâhil ettikleri MentalUP’a,

girişimciliği desteklemek amacıyla TT Ventures

aracılığıyla ortak olduklarını ifade

etti. Karakullukçu, “MentalUP, eğitici zekâ

oyunlarıyla 4-13 yaş arası çocuklarımızın

zihinsel gelişimini, dikkat ve motivasyonlarını

artıran son derece faydalı içeriklere

sahip. MentalUP, ders içeriklerinin ötesinde,

çocukların problem çözme, dikkat, hafıza,

görsel ve sözel yetenekler gibi alanlarda da

gelişimlerine katkı sağlıyor” dedi.

4 farklı dilde, 102 ülkede

MentalUP Kurucu Ortağı Emre Özgündüz,

MentalUP’ın, 200’den fazla okulda kullanılan,

4 farklı dilde, 102 ülkede satışı yapılan

bir uygulama hâline geldiğini belirtti. Özgündüz,

“Ana kategorisinde 100’den fazla

oyun bulunan MentalUP’ta; dikkat, mantık,

hafıza, görsel ve sözel ögelerin yer aldığı içeriklerle

çocukların anlık gelişiminin takip

edildiği analizler bulunuyor. Ayrıca çocuklara,

kişisel becerilerini kendi yaş grubuyla

kıyaslayabilme olanağı da sunuyoruz. Onların

kişisel özelliklerine uygun bir egzersiz

planı oluşturuyoruz. MentalUP’ta günlük

çalışma planını 20 dakika süre ile sınırlandırdık

ve çocukların belirlenen süreyi aşmasını

engelliyoruz. Bu sayede çocukların

ekran karşısında uzun saatler geçirmemesi

ve teknolojiyi faydalı yönde kullanabilmesini

amaçlıyoruz” dedi.

Microsoft Teams, güvenlik açığını kapattı!

Zoom, Microsoft Teams veya Slack gibi önde gelen video konferans

platformlarına yönelik yoğun global ilgi, siber suçluların da iştahını kabartıyor.

Siber güvenlik kuruluşu ESET, çeşitli güvenlik araştırmacıları

tarafından belirlenen ve Microsoft Teams’e yönelebilecek bir güvenlik

açığına dikkat çekti. Microsoft, açığı hemen kapattı ancak siber suçluların

bu tür açıklara yönelik arayışları devam edecek gibi görünüyor.

Siber güvenlik kuruluşu ESET, ABD merkezli

CyberArk araştırmacılarının incelemesini

mercek altına aldı. Araştırmacılar “Microsoft

Teams’te bir ‘alt etki alanını’ ele geçirebilecek

güvenlik açığı bulunduğunu tespit

ettiler. Buna göre siber saldırganlar, bu açık

yoluyla kullanıcı verilerini çalmak ve sonuçta

bir kuruluşun tüm Teams hesaplarını ele

geçirmek için kötü amaçlı bir GIF kullanma

imkanına sahipler.

Araştırmacılar, hazırladıkları incelemede

“Saldırgan bir şekilde kullanıcıyı, ele geçirilen

alt etki alanlarını ziyaret etmeye zorlayabiliyorsa,

kurbanın tarayıcısı bu çerezi

saldırganın sunucusuna gönderir ve saldırgan

bir skype belirteci oluşturabilir. Tüm

bunları yaptıktan sonra, saldırgan kurbanın

Teams hesap verilerini çalabilir” açıklamasını

yaptılar.

Güvenlik açığı nasıl istismar

ediliyor?

Güvenlik açığından faydalanmak, kurbanlara

kötü amaçlı bir GIF dosyası göndermekle

başlıyor. Endişe verici ölçüde, GIF’i görüntülemek

bile etkilenmek için yeterli. Saldırı,

solucan benzeri bir şekilde otomatik olarak

yayılabilme potansiyeline sahip. Kusurun,

Teams’in hem masaüstü hem de web tarayıcı

sürümlerinde mevcut olduğu söyleniyor.

CyberArk araştırmacıları, bulgularını Microsoft’la

paylaştı. Teknoloji devi hızlı hareket

etti ve hemen yanlış yapılandırılmış

Domain Name System (DNS) kayıtlarını

düzeltti. 20 Nisan tarihinde ise Microsoft

Teams için bir yama yayınlandı. İlk tespitler,

bu aşamada hiçbir saldırının gerçekleşmediği

yönünde. Yine de bu örnek, video konferans

sistemlerinin oldukça gözde olduğu bir

dönemde, bundan fayda çıkarmaya çalışan

siber suçlulara karşı daha fazla tetikte olunması

gerektiğine işaret ediyor.

www.itnetwork.com.tr 55 2020


DORinsight, ‘evde çocuklarla hayat’ı mercek altına aldı

Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma

şirketi DORinsight tarafından yapılan ‘Evde Çocuklarla Hayat’ başlıklı

araştırma, bu süreçte anne-babaların evde çocuklarla olan ilişkilerine

dair dikkat çeken sonuçlar ortaya koydu…

Türkiye genelinde 2.735 ebeveynin katıldığı

araştırmaya göre çocuklar sokaklarda, bahçelerde

oynamaya kısa süreli veda ederken,

ekran başında geçirilen zaman arttı. Araştırmaya

katılanların yüzde 56’sı çocuklarının

bu süreçteki ruh halini ‘Ne mutlu ne

mutsuz’ olarak tanımladı.

Hitay Holding bünyesinde bulunan, Türkiye’nin

en büyük izinli veritabanına sahip

online araştırma şirketi DORinsight, “Evdekal”

çağrılarının sıkça tekrarlandığı bu dönemde,

‘Evde Çocuklarla Hayat’ başlıklı bir

araştırma gerçekleştirdi.

21 – 22 Nisan tarihlerinde online olarak yapılan

ve Türkiye kent temsili 2.735 anne-babanın

katıldığı araştırma sonucunda, bu

süreçte ebeveynlerin evde çocuklara olan

tutumlarıyla ilgili önemli veriler elde edildi.

Araştırmaya katılan ebeveynlerin yüzde

53’ü yaşadıkları bu süreçten sonra evde yeni

düzen içerisinde çocuklarına ekran kısıtlaması

getirmediklerini, yüzde 47’si ise getirdiklerini

belirtti. Katılımcıların yüzde 52’si

çocuklarıyla televizyon ya da bilgisayarda

her gün ortalama olarak 1-3 saat arası zaman

geçirdiklerini söylerken, yüzde 37’si 3

saatten fazla, yüzde 11’i ise 1 saatten az zaman

geçirdiklerini dile getirdi.

Anne-babaların yüzde 61’i bu süreçte çocuklarının

uyku düzenlerinin değiştiğini

belirtti.

Çocuklara salgın eğitimi

“Çocuğunuza koronavirüs hakkında ne anlattınız?”

diye sorulduğunda katılımcıların

yüzde 80’i hijyen kurallarına dikkat etmesi

gerektiğini, yüzde 77’si bir salgın hastalık olduğunu,

kimseye bulaştırmamak için evde

kalınması gerektiğini, yüzde 66’sı salgının

yayılmasını önlemek için okullara ara verildiğini,

yüzde 57’si düzenli beslenme ve düzenli

uykunun önemli olduğunu, yüzde 49’u

hastalığı tüm yönleriyle anlatıp sorularını

cevapladığını söyledi.

Sokaklara kısa süreli veda

Katılımcıların yüzde 89’u çocuklarının sokakta/bahçede

arkadaşlarıyla oynamasına

izin vermezken, yüzde 56’sı çocuklarının

bu süreçteki ruh halini ne mutlu ne mutsuz

olarak, yüzde 25’i çocuklarının ruh halini

mutlu olarak, yüzde 19’u da mutsuz olarak

değerlendirdi.

Katılımcıların yüzde 63’ü bu süreçte çocuklarıyla

eşit derecede ilgilendiğini (anne-baba),

yüzde 21’i anne olarak kendilerinin

daha fazla ilgilendiğini, yüzde 7’si baba

olarak kendilerinin ilgilendiğini, yüzde 5’i

çocuklarının kendileri hallettiklerini, yüzde

4’ü aile büyüklerinin ilgilendiğini belirtti.

Sorumluluklar arttı

Katılımcıların yüzde 93’ü bu süreçte sorumluluklarının

artığını dile getirdi. Yüzde

69’u temizlik alanında, yüzde 66’sı çocuğun

ihtiyaçları konusunda, yüzde 58’i çocuğun

eğitimi konusunda, yüzde 56’sı yemek, yüzde

32’si ise iş konusunda sorumluluklarının

artığını söyledi. Katılımcıların yüzde 67’si

kendilerine vakit ayırabildiklerini kaydetti.

Katılımcıların yüzde 80’i bu süreçte çocuklarının

psikolojisi/gelişimi için bir profesyonelin

desteğine ihtiyaç duymadıklarını,

yüzde 92’si bu süreçte çocuklarının psikolojisi/gelişimi

için bir profesyonelin destek

almadıklarını söyledi. Katılımcıların yüzde

75’i de bu süreç bittikten sonra kendilerinin

bir profesyonelden destek almayı planlamadıklarını

dile getirdi.

Mio, motosiklet sürücülerinin de yol arkadaşı oluyor

Motosiklet sürücülerinin merakla beklediği kamera, Mayıs 2020’de

Türkiye’ye geliyor; Mio MiVue M760D ile motosiklet sürücülerinin de

yollardaki arkadaşı olmaya hazırlanıyor. Araç içi kamera sektöründe

dünyada lider markalarından biri olan Mio; MiVue M760D Motosiklet

Kamerası ile Türkiye’deki motosiklet tutkunlarına merhaba diyor…

Ü l k e m i z d e

motosiklet

kullanımının

her geçen gün

artmasıyla,

motosiklet

bilinci ve

güvenli sürüş

fa rk ında l ığ ı

da artmakta.

Artmakta olan kullanım ve gelişen talepler,

motosiklet kameralarından beklentiler de artırmış

durumda. Motosiklet sürücüleri, tercih

ettikleri kameralarda birçok özelliğin bir arada

sunulmasını bekliyor. Çektikleri görüntüleri

düzenleyebilmek ve paylaşabilmeleri için

Wi-Fi özelliği, konum takibi, su ve darbeye dayanıklı

olması ve çok daha fazlası kameralardan

beklenmekte. Araç içi kamera sektöründe,

ülkemizde de geniş bir kullanıcı kitlesi bulunan

Mio’nun, motosiklet kameralarının ülkemize

ne zaman geleceği merak edilen bir konuydu.

Mio, Mayıs 2020 itibarıyla motosiklet

kamerası MiVue M760D’yi ülkemizde satışa

sunacağını duyurdu. Mio, araç içi kamera sektöründe

birçok özelliği ilk kez kullanan marka

olması nedeniyle araç içi kamera kullanıcılarının

yanı sıra teknoloji tutkunlarının da yakın

takibinde. Mio MiVue M760D’de sunduğu;

ön ve arka olmak üzere çift kamerası ile seyir

halindeyken hem ön tarafta hem de arka tarafta

olup biteni kaydedebilirsiniz, Çok yüksek

kaliteli Sony Starvis Sensörü, tek tuşla kayıt

özelliği, darbelerin nereden geldiğini algılayan

3 eksenli G sensörü, mikrofonu, otomatik konum

belirleyen GPS’i (çektiğiniz görüntüleri

seyrederken eş zamanlı olarak harita üzerinde

nerede olduğunuzu, hızınızı görüntüleyebilirsiniz),

IP67 seviyesinde su ve toza karşı dayanıklı

tasarımı ve daha birçok özelliği ile daha

piyasaya çıkmadan, motosiklet kullanıcılarında

merak uyandırmayı başardı.

2002 yılında kurulan ve dünyada 60’a yakın

ülkede faaliyetlerini sürdüren Mio; araç içi

kameraları, navigasyon cihazları ve motosiklet

kameraları alanında dünyada pazar lideri

olma özelliğini sürdürmekte. 2018 yılından itibaren

ülkemizde de araç içi kameralarıyla kullanıcılarının

beğenisini kazanmış durumda.

Motosiklet kamerası olarak piyasaya sürdüğü

Mio MiVue M760D, motosiklet kullanıcılarında

şimdiden merak uyandırırken; kullanıcısına

sunduğu birçok özellik ve Sony Starvis

Sensör desteği ile oluşan beklentileri boşa çıkarmayacak

gibi gözüküyor.

2020 56

www.itnetwork.com.tr


RE-SET Workspace, pandemi sonrası çalışma

alanlarının standartlarına reset atıyor

HAN Spaces’in öncülüğünü yaptığı ortak düşünce ve proje platformu RE-

SET Workspace, içerisinde bulunduğumuz salgın süreci sonrasında sosyal

izolasyonun korunacağı yeni dönemde farklı platformlarda görüş bildiren

tüm paydaşları, aksiyona geçilmesi ve standartların belirlenmesi için bir

araya getiriyor.RE-SET Workspace’in iki aşamadan oluşması ve üç aya yayılacak

bir program olması planlanıyor. İnisiyatifin ana amacı; bu öngörüler

ile iş hayatının yeni düzene bir an önce adapte olmasını sağlamak, insanı

odağına alan, sağlıklı, sürdürülebilir, teknolojiye entegre mekanlar ve çalışma

standartları için yeni döneme yol gösterici olmak…

Yüzyıllar öncesinden gelen iş hanı kültürünü tasarım

ve teknolojiyle harmanlayıp, insan odaklı,

doğaya saygılı ve mutlu mekanları hayata geçiren

HAN Spaces, içerisinde bulunduğumuz salgın

süreci sonrası ofis ve çalışma alanlarının tartışılacağı

RE-SET Workspace adlı bir ortak düşünce

ve proje platformu kurdu.

RE-SET Workspace, Nurus’un ana sponsorluğunda;

mimariden, insan kaynaklarına, teknolojiden,

sağlık ve sürdürülebilirliğe farklı platformlarda

yer alan tüm paydaşları bir araya getirecek.

Alkaş organizasyonuyla sektör paydaşları aksiyona

geçecek ve yeni düzen standartlarının belirlenmesi

için çalıştaylara katılacak. RE-SET

Workspace, Peryön, İDEALİST İç Mimarlık

Derneği, WWF- Türkiye (Doğal Yaşamı Koruma

Vakfı), Özyeğin Üniversitesi, Girişimcilik Vakfı,

Özay Hukuk gibi değerli paydaşlar, akademisyenler,

sektörün önde gelen şirketlerinin insan

kaynakları yöneticileri, teknoloji şirketleri, proje

yöneticileri, gayrimenkul uzmanları ve servis

sağlayıcılarıyla birlikte geleceği kurgulayacak.

Tüm katılımcılar, pandemi sonrası yeni dünyanın

yeni insanı için iş hayatının nasıl değişeceğini

ve bu değişimin mekansal etkilerinin ne olacağını

değerlendirecek. Future Bright araştırma

şirketi, katılımcılardan gelen iç görü ve çözüm

önerilerini bir araştırma raporu haline getirecek.

Tüm bu çıktılar hem kamuoyu hem de kamu

otoriteleri ile paylaşılacak.

HAN Spaces kurucu ortağı ve CEO’su Gizem

Burteçin, “Biz HAN Spaces olarak çalışmayı

verimli ve keyifli kılan, kurumlara uçtan uca

hizmetler, deneyimler sunan bir Flex Space yönetimi

ve Proptech (gayrimenkul teknolojileri)

şirketiyiz. Yüzyıllar öncesinden gelen iş hanı

kültürümüzü teknoloji ve tasarımla buluşturuyor,

odağında insan olan, doğaya saygılı ve mutlu

mekanlar kurguluyoruz. Covid-19 ülkemizde de

ofislerin genelini ve tabi ki ortak calışma alanlarını

ve bina yönetimlerini de doğrudan etkiledi.

Biz de HAN Spaces olarak kurucularımızdan

da gelen tecrübe ve bina yönetimi deneyimimizle

bu dönemde üzerimize düşeni yaparak yeni

dünyanın yeni insanı için iş hayatı nasıl olacağını

disiplinler arası bir bakış açısıyla ele almak adına

RE-SET Workspace adlı bir ortak düşünce ve

proje platformu kurduk. Amacımız tüm paydaşlarımızla

beraber çalışma alanlarının geleceğini

planlamak ve ofis alanlarını açtığımız yarınların

standartlarını beraber oluşturmak”.

Toplantıya katılan JLL Türkiye ve HAN Spaces

YK Başkanı Avi Alkaş ise görüşlerini şu şekilde

dile getirdi: “Global ölçekte 93 binden fazla çalışanı

olan bir şirketin yönetim kurulu başkanı olarak

dünyadaki çalışma arkadaşlarımla düzenli

aralıklarla görüşüyorum. Çin, Japonya ve Güney

Kore’nin farklı koruma ve güvenlik önlemleriyle

çalışmaya başladığını gözlemliyoruz. Bu senaryolara

bakarak ben de iki ay sarkma ile Çin’i takip

edeceğimizi düşünüyorum”

JLL’nin araştırmasına göre 10 sene içerisinde

Amerika Ofis pazarının yüzde 30’u Flexible

Space olacak yani esnek çalışma alanlarına geçileceğini

belirten Avi Alkaş, “Re-Set Workspace

platformunu mesafe kavramının iş hayatına nasıl

uyumlanacağı ve neleri / nasıl değiştireceği

insan – mekan – zaman üçlemesi çerçevesinde

tartışmak için hayata geçirdik. Covid-19 sonrasında

daha da büyük bir ivme ile konvansiyonel

ofislerin yerini home ofisleri de belli oranda

içeren ama eve yakın uydu ofislere de yer açan

hibrid ve esnek yapılanmaya bırakacağını düşünüyoruz.

Biz de bu kapsamda Türkiye için kolları

sıvadık. Türk iş dünyası için önemli kazanımlar

ortaya koymayı hedefleyen bu platforma bu süreci

önceden deneyimlemiş ve çalışma alanlarının

standartlarını önceden belirlemiş uluslararası

profesyonelleri, dernek başkanlarını, üst düzey

yöneticileri de dahil etmeye özellikle özen gösterdik.

Bu platformun çıktılarını TÜSİAD ve ilgili

bakanlıklarla paylaşacağız.‘’

Nurus YK Başkanı Güran Gökyay ise görüşlerini

şu şekilde dile getirdi: “Dünyada şirketlerin çalışanlarını

hangi koşullarda ofislere geri getirecekleri

bu günlerde sıklıkla konuşulan konuların

başında yer alıyor. 93 senelik bir sanayi şirketi

olarak binaların, ofislerin evrimine birebir tanıklık

ettik. Paylaşım ekonomisine geçişle içine

kapalı hiyerarşik düzen yerini açık ofislere, paylaşımlı

sistemlere bıraktı. Bu şeffaflık ve sosyalliğin

iletişimsel kazanımlarını kaybetmeden yeni dönem

adaptasyonunu sağlamalıyız. Şimdi insanı

odağımıza alarak, teknolojiyle doğru şekilde entegre

edeceğimiz ekosisteme saygılı, yaşanabilir

şehirler için binaları ve çalışma alanlarını konuşmanın

zamanı. Özellikle çok katlı binalarda

asansöre binme trafiğinin ya da öğle yemeğine

gitme sürecinin nasıl kurgulanacağı herkes için

merak konusu. Çalışma alanlarının standartlarının

acilen ve en doğru şekilde belirlenmesinin

her sektörü birebir etkileyen, insan sağlığını

doğrudan etkileyen, ekonominin yeni döneme

hızla adapte olmasına büyük ivme sağlayacak

bir konu. Ofis binaları ve çalışma alanlarında ihtiyaçlar

nedir? Nasıl standartlar oluşturulmalı?

Ofis içi sosyal mesafe nasıl korunacak? Ofis içi

sirkülasyon nasıl sağlanacak? Kapı kollarından,

masa seperasyonlarına, dezenfeksiyon koşullarından,

mobilya ve havalandırma standartlarına

kadar tüm teknik konular detaylandırılmalı,

somut, uygulanabilir ve herkese yol gösterecek

çıktılar, standartlar olmalı. Bu değişimi konsensüs

ile yönetmeliyiz. Türk şirketleri yeni dönem

adaptasyonunu hızlı, makul ve uygulanabilir

şekilde hayata geçirirse global ölçekte rekabet

avantajı sağlarız, bölgesel üretim gücümüzü ve

ekonomik etkinliği sağlarız.

IDEATHON’la başlıyor

Platformun ve programların ana amacı bu öngörüler

ile iş hayatının bir an önce yeni düzene

adapte olmasını sağlamak, insanı odağına alan,

sağlıklı, sürdürülebilir ve teknolojiye entegre mekanlar

ve çalışma standartları için yeni döneme

yol gösterici olmak.

Bu kapsamda Re-Set Workspace’in programı

Ideathon ve Design Challenge’dan oluşacak 2

faz ile 3 aya yayılacak. Her fazın somut çıktıları

olacak. 30 Nisan’da açılış oturumu ile start

alacak olan platformun ilk ayağı Ideathon’da;

söyleşiler, anketler, paneller ve fikir havuzunun

oluşturulması için bir fikir maratonu düzenlenecek.

İnsan, Çalışan Sağlığı ve İş Yeri Güvenliği,

Sürdürülebilirlik, Tasarım, Teknoloji ve Çalışma

Alanları’ndan oluşan 6 farklı alanda alt komisyonlar

oluşturulacak ve düzenlenecek çalıştaylar

sonrasında her komisyonun çıktılarından raporlar

ve makaleler oluşturulacak. Mekan Tasarımı

Proje Yarışması kapsamında ortaya çıkacak fikir

ve komisyon raporları doğrultusunda; mimari

proje yarışması açılacak, sektörlerin önde gelen

isimlerinden oluşturulacak jüri projeleri değerlendirecek.

Pandemi sonrası mesafe kavramının iş hayatına

nasıl uyumlanacağı ve neleri / nasıl değiştireceğinin

tüm perspektifler çerçevesinde tartışılacağı

platformun tüm çıktıları; ilgili kamu kurumları,

STK’lar ve iş dünyası ile paylaşılacak.

www.itnetwork.com.tr 57 2020


Evden çalışma döneminde hızdan şikayet ediyoruz

Citrix’in Araştırmasına

göre günümüz şartlarında

evden çalışma döneminde

biraz daha uyuyor, evdeki

internet hızından şikayet

ediyor, evdeki gürültüden

kaçmak için toplantılara

yatak odası ve banyodan

giriyoruz…

Çalışanların evlerinden iş yapmaya adapte

olmalarıyla birlikte konferans odalarının

yerini banyolar alıyor, çocuklar ve evcil

hayvanlar toplantıların ortasına dalıyor,

kameralar evdeki her anı ve tuhaf sesleri

olduğu gibi yakalıyor.

Citrix Systems adına OnePoll tarafından

yapılan yeni bir araştırma sonuçlarına

göre dünyanın her yerinde insanların evden

çalışmanın getirdiği gerçeklere uyum

sağlamalarıyla birlikte, çalışma yepyeni bir

boyut kazandı. Yataklar çalışma masası,

banyolar konferans odası haline geldi, çocuklar

ve evcil hayvanlar sanal toplantıların

davetsiz misafiri oldu ve kapalı olduğu

düşünülen kameralar tuhaf sesleri ve anları

yakaladı. Ancak çalışanlar üretkenliğini,

her zamankinden daha fazla olmasa da sürdürüyor.

“Normal” Tanımı Yeniden

Yapılıyor, Yeni Bir Rutin

İşe gidip gelmek için saatler yerine yalnızca

birkaç dakika harcanmasıyla birlikte,

OnePoll araştırmasına katılan, şu anda

Koronavirüs salgını nedeniyle evlerinden

çalışan 2000’in üzerinde ABD’li ofis çalışanının

çoğunluğu günlük rutinlerini bu yeni

düzene uyarlıyor. Bu katılımcıların yüzde

24’ü ofise giderken kalktıkları saatte kalkıyor.

Büyük bir çoğunluk ise saatlerinin

değiştiğini söylüyor:

• Yüzde 25’i biraz daha fazla uyuyor

• Yüzde 22’si çevrimiçi olmaları gereken son

ana kadar uyuyor

Kişisel rutinlerini de bu düzene uyarlıyor ve

işe hazırlanmak için daha az zaman harcıyorlar:

• Yüzde 34’ü her gün duş alıyor

• Yüzde 26’sı saçını/makyajını/kişisel bakımını

yapmaya devam ediyor

• Yüzde 15’i daha az tıraş oluyor

Bunun sonucunda katılımcıların Yüzde

25’i daha hızlı odaklanarak işlerini daha

kısa sürede tamamladıklarını söylüyor.

Hazır Olun veya Olmayın, Durum Bu

Koronavirüs pandemisinin getirdiği bu

uzaktan çalışma düzenine ani geçiş için

çok az çalışan hazırdı. OnePoll araştırmasına

katılanların yüzde 82’si şirketlerinin

“tamamen” veya “oldukça” hazır olduğunu

ve kısa bir sürede gerekli teknolojiyi ve altyapıyı

hayata geçirdiklerini söyledi. Ancak

evden çalışmayı zorlaştıran birçok soruna

da değindiler:

• Uygulamalara erişim için iki faktörlü

kimlik doğrulaması ve birden çok parola

gerektiren, tekli oturum açma (single signon)

olanağının olmaması ve sıkı güvenlik

protokolleri (%33) • Evdeki bant genişliğinin/Wi-Fi

hızının yavaşlığı (%33)

• İşlerin yapılması için gereken tüm

uygulamalara erişimin olmaması

(%23)

• Yavaş Virtual Private Network (VPN) bağlantısı

(%16)

Ofis Olarak Ev

OnePoll verilerine göre birçok çalışan, ortamlarını

evden çalışmak veya öğrenmek

zorunda olan başkalarıyla paylaştıklarından

bu konuda da yaratıcılık sergiliyor.

Ortamlarını paylaştıkları gruplar ise şöyle:

• Eşler (%64)

• 2 yaş ve altındaki bebekler (%28)

• 3 - 12 yaş arası çocuklar (%56)

• 13-17 yaş aralığındaki gençler (%41)

• 18 yaşın üzerindeki yetişkinler (%22)

• Anne-babalar (%23)

• Akrabalar (%19)

• İleri yaştaki akrabalar (%15)

• Oda arkadaşları (%15)

Ayrıca ofis çalışanlarının yüzde 14’ü geçici

olarak ikinci evinden/yazlığından çalıştığını,

yüzde 13’ü ebeveyninin veya eşinin

ailesinin evinde çalıştığını, hatta yüzde 5’i

bir otelde kaldığını belirtiyor.

Toplantı Odasından Banyoya

OnePoll araştırmasına katılanlar, yeni ofis

arkadaşlarının programlarına uymak ve

dikkati dağıtan unsurları en aza indirmek

için aramalarını hiç olmayacak yerlerde

yaptıklarını söylüyorlar:

• Yatak odaları (%33) veya çocuklarının

odaları (%25)

• Banyo (%29)

• Garaj (%24)

• Bodrum (%23)

• Elbise odası (%17)

• Tavan arası (%15)

• Dışarısı (%14)

Ancak tüm bunlar bölünmenin önüne geçemedi.

Çocuklarının ve evcil hayvanlarının

görüntülü aramalarda göründüğünü

söyleyenler:

• Çocuklar (%24)

• Evcil hayvanlar (%13)

• Hem çocuklar hem evcil hayvanlar (%29)

Tabii bazı tuhaf anların yaşanmasına da

neden olabiliyor. Çalışanların yaklaşık yüzde

44’ü görüntülü toplantılarda oturum

açıp kameralarının açık olduğunu fark etmeyerek

şunları yaparken görüldü:

• Temizlik, temiz çamaşırları katlama,

bulaşık makinesini boşaltma gibi ev işleri

(%44)

• Banyoda (%41)

• Yemek pişirme (%40)

• Egzersiz (%38)

• Yemek yeme (%37)

• Yatakta veya kanepede uzanma

(%33)

Birçoğu mikrofonları aslında açıkken sesini

kapattığını düşünüp utanç verici anlar

da yaşıyor:

• Tuhaf sesler çıkarma (%41)

• Telefonda birileri hakkında konuşma

(%37)

• Odada başka biriyle konuşma (%28)

Günlük Kıyafetler

Evden çalışmak nasıl görünüyor?

• Araştırmaya katılanların yüzde 29’u terlik

giyiyor veya ayakkabı giymiyor

• Yüzde 28’i ofisteki gibi giyiniyor

• Yüzde 25’i pijama veya eşofman giyiyor

• Yüzde 25›i “video konferanslarda hoş

görünmek” için sadece üstüne bir şeyler

giyiyor

• Yüzde 24’ü spor kıyafetlerini giyiyor

Peki, Pandemi sona

erdiğinde bu durum devam

edecek mi?

• Araştırmaya katılan çalışanların yüzde

37’si kuruluşlarının evden çalışma konusunda

daha rahat olacağını, yüzde 32’si ise

bunu daha sık yapmayı planlayacaklarını

düşünüyor

• Yüzde 33’ü ofise dönme konusunda istekli

• Yüzde 28’i ise sürekli olarak uzaktan çalışmalarına

izin verecek yeni bir iş arayacaklarını

belirtiyor

2020 58

www.itnetwork.com.tr


Zyxel ve McAfee’den güç birliği!

Zyxel, Küçük ve Orta Ölçekli işletmelerin veri güvenliğini garanti

altına almayı hedefliyor. McAfee ile stratejik işbirliği yapan kurum,

ZyWALL ATP Güvenlik Serisi’ne McAfee çözümlerini entegre etti…

Bireyler ve kurumlara yönelik, yapay zeka entegreli

bulut tabanlı ağ çözümleri sunan Zyxel,

güvenlik firması McAfee ile işbirliği yaptığını

duyurdu. Güçlerini birleştiren iki firma, küçük

ve orta ölçekli kurumların siber korsanlar ile

mücadelesine karşı daha etkin koruma vaadinde

bulunuyor.

McAfee güvenlik yazılımı çözümünün Zyxel’in

ATP ürün ailesine entegrasyonu ile işletmelerin

bilgisayar ağlarında üst düzey güvenlik elde edilerek

garanti altına alınmış olacak. Tek bir cihaz

üzerinden üstün koruma avantajı elde edebilecek

olan işletmeler, siber korsanların saldırılarına

karşı üst seviyede önlem almış olacaklar.

İki firma arasındaki stratejik anlaşma ile ilgili bir

açıklama yapan McAfee Kurumsal Ürün Stratejisi

ve Birlikleri Küresel Başkanı Javed Hasan

“Küçük işletmeler günümüzde siber güvenlik

desteğine her zamankinden daha çok ihtiyaç

duyuyor. McAfee olarak kurumların ana işlerine

odaklanarak faaliyetlerini sürdürmesi için

güvenlik çözümlerimiz ile onları siber tehditlere

karşı koruyoruz. Bu noktada Zyxel ile iş ortaklığı

yapmaktan gurur duyuyoruz” dedi.

2019 Verizon Veri İhlali Araştırmalar Raporuna

göre, siber saldırıların yüzde 40’ından fazlasının

küçük işletmeleri hedeflediğine dikkat

çeken Zyxel Channel Head Tuğba Şişik ise şöyle

konuştu: “İki firmanın güç birliği yapması neticesinde

nihai hedefimiz; artan siber saldırılara

karşı küçük işletmeleri daha efektif bir şekilde

korumak. Pandemi dönemi, işletmeler için de

zorlu bir dönem. Geçtiğimiz ay birçok işletme,

ekibini korumak için evden çalışan personeli ile

hizmet vermeye başladı. Bu nedenle güvenlik

yatırımlarına ihtiyaç daha da arttı. Kötü amaçlı

yazılımlardan ve siber saldırılardan korunmak

için en etkin çözüm; güçlü bir güvenlik

duvarına sahip olmaktır. Yeni ATP serisi ürün

ailemiz işletmelerin tüm güvenlik ihtiyaçlarına

cevap veriyor. Bu zorlu süreçte temennimiz;

işletmelerimizin güvenli, verimli ve esnek bir

ağ altyapısı ile kendi ana işlerini yürütmeye

odaklanmasıdır. Zyxel olarak bu zor günlerde

işletmelerimizin yanındayız. ATP Güvenlik Duvarlarımız,

alışılmışın dışında ekstra güvenlik

önlemleri sunmaktadır. Ürün bulut tabanlı tehdit

zekası tespit yaklaşımı ile kötü amaçlı yazılımlara

karşı anında önlem almaktadır.”

Genişleyen ATP Ailesi Zero

Day Ataklarına Karşı Kalkan

Vazifesi Görüyor

Büyük küçük her ölçekten firma için üstün koruma

sağlayan ATP güvenlik serisi, aileye eklenen

iki yeni üye ile büyümeye devam ediyor. Hepsi

bir arada çözüm mantığı ile işletmeleri siber

korsanlara karşı koruyan ZyWALL ATP100W

ve ATP700, bilinen ve bilinmeyen tüm ataklara

karşı önlem alıyor. Yapay zeka entegreli, çok katmanlı

yapısı, bulut tabanlı sandboxing özelliği

ile ATP güvenlik serisi, kurumların iş sürekliliğine

de katkı sağlıyor. ATP Ürün Ailesi, geleceğin

bilinmeyen ataklarına karşı derinlemesine savunma

imkanı ile tüm gelişmiş tehditlere karşı

kusursuz koruma imkanı sunuyor. Güvenlik

çözümünün “akıllı bulut” sistemi, işletmelerin iş

yükünü de hafifletiyor.

“Sandboxing (Korumalı Alan), geleneksel statik

güvenlik mekanizmasının algılayamayacağı

yeni zararlı yazılım türlerini tanımlamak için

bilinmeyen dosyalar içeren ve sıfır gün (zero day)

saldırılarına karşı koruma sağlayan yalıtılmış bir

bulut ortamıdır” diyen Tuğba Şişik,

ZyWALL ATP güvenlik çözümünün; hem hızlı,

hem de akış modları ile eşzamanlı olarak kötü

amaçlı yazılımlara karşı önlem alabildiğini sözlerine

ekliyor.

Ürünün yapay zeka entegreli hızlı modu, üst

düzey tehdit istihbaratı sağlamak için sürekli

genişleyen bulut veri tabanından yararlanırken,

akış modu ise ayrıntılı ve kapsamlı bir derin

analiz için imza tabanlı bir veritabanı kullanıyor.

Yeni hibrit mod ise bu iki modu bünyesinde

barındırıyor. Böylece siber saldırılara karşı en üst

seviyede koruma sağlanmış olur.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler için Zyxel

ZyWALL Serisi ATP -Gelişmiş Tehdit Koruma

Güvenlik Çözümünün; ATP100, ATP100W,

ATP200, ATP500, ATP700 ve ATP800 gibi farklı

seçenekleri bulunmaktadır.

Wirecard Anında POS ile E-Ticarete hızlı geçişin önü açıldı

Farklı alanlarda ödeme çözümlerini bir arada sunan Wirecard

Türkiye, e-ticaret alanında faaliyet göstermek isteyen firmaların

üye iş yeri tanımlama (onboarding) sürecini yalnızca beş dakikaya

indiren yeni ürünü Anında POS’u tanıttı…

Wirecard Türkiye, küçük ve orta ölçekli

işletmelerin e-ticaret ortamına geçişini

kolaylaştırmak ve desteklemek üzere yeni

ürünü Anında POS’u geliştirdi. Bu uygulamayla

daha önce e-ticaret yapmamış olan

kurumların üye iş yeri tanımlaması sürecinin

kısaltılması ve dijital dünyaya hızla geçişi

hedefleniyor.

Anında POS, firmaların herhangi bir basılı

belge ihtiyacı olmaksızın tamamen dijital

kanallar üzerinden, beş dakika içinde Wirecard

Üye İşyeri olarak satışa başlamalarına

olanak sunuyor. Uygulama-ticarete geçiş

sürecinde yaşanan sıkıntıları gidererek kurumları

evrak karmaşasından kurtarıyor ve

ödeme sistemleri dünyasına hızlı bir giriş

yapmalarını sağlıyor.

Wirecard Türkiye Genel Müdürü Burhan

Eliaçık, Anında POS’la ilgili şunları söylüyor:

“Türkiye’de milyonlarca KOBİ olmasına

rağmen e-ticaret oranları hala

düşük seviyelerde seyrediyor. İçinde bulunduğumuz

pandemi süreci, dijital dünyanın

ve iş süreçlerimizin bu dünyaya adapte

olabilmesinin önemini bir kez daha gözler

önüne serdi. Biz de bu süreçte firmaların

e-ticaret operasyonlarını hızlandırarak bu

mecraya geçişlerini kolaylaştırmak istedik.

Hem iş ortaklarımıza hem de KOBİ’lere

yönelik pratik ve hızlı bir çözüm olarak

geliştirdiğimiz Anında POS vesilesiyle

kurumların Wirecard Üye İşyeri olmak için

temin etmesi gereken belgelere harcayacağı

zamanı, satış faaliyetlerine yönlendirebilmesini

sağlıyoruz.”

www.itnetwork.com.tr 59 2020


Yıldız Teknopark Şirketi Fiber Games’ten yerli oyun atağı

Weld it 3D oyunuyla, 154 ülkede İOS platformunda Top10 listesine

girerek büyük bir başarıya imza atan Fiber Games, yerli çizgi

kahraman Kral Şakir’i oyuna taşıdı. Kral Şakir; Macera Adası adını

taşıyan oyunun en büyük özelliği tekrar oynanabilirlik ve dinamik

yapısı. Oyunun Android ve iOS platformlarında ve ücretsiz yayınlandığını

söyleyen Fiber Games Kurucu ortağı Furkan Faruk Akıncı,

“Önümüzdeki dönemde hedefimiz, aklımızdaki PC ve konsol multi-platform

projelerini hayata geçirebilmek” diye konuşuyor.

Yıldız Teknopark’ta faaliyetlerini sürdüren

Yıldız Kuluçka firması Fiber Games,

Türkiye’de yıllık 1 milyar dolar civarında

seyreden oyun piyasasında faaliyet

gösteren şirketlerden biri. 2018 yılında

kurulmuş bir şirket olsa da Fiber Games,

son yıllarda yükselişe geçen, ‘hypercasual’

olarak tanımlanan ve toplu

taşımada, ayakta yolculuk yaparken bile

rahatlıkla oynanan oyunlarda kendini

ispatlamış durumda. Çünkü şirketin

geliştirdiği hypercasual oyunu Weld it

3D, İOS platformunda 154 ülkede Top10

listesine girerek ilk büyük başarısını

elde etti. Ardından ise Android ve IOS

platformlarına Kral Şakir: Macera Adası

oyunuyla çıktı şirket. Bu oyunun yerli

bir çizgi kahraman için hazırlamış hikâye

serisini takip eden ilk oyun olduğunun

altını çizen Fiber Games kurucu ortaklarından

Furkan Faruk Akıncı, Kral

Şakir’i sevenlerin yakın zamanda çıkan

Macera Adası kitabının hikayesinin devamını

oyunun içinde bulabileceğini de

sözlerine ekliyor.

Fiber Games ortakları önlerine önümüzdeki

dönem için hedefler de koymuş.

Akıncı “5 yıllık nihai hedefimiz,

hayalimizdeki Türkiye oyun sektörünü

ivmelendirecek multi-platform oyun

projelerini hayata geçirebilmek” diye bu

hedefleri özetliyor. Akıncı, bu projeleri

hayata geçirirken yatırımcı arayışlarının

olabileceğinin de altını çiziyor.

Oyun Projesi Nasıl Doğdu?

Kral Şakir markası birçok platformu,

çizgi-dizi, animasyon film, kitap gibi

ürünlerle trans-medyayı etkili kullanıyor.

Varol Yaşaroğlu ve Grafi2000’in

yaratmış olduğu bu dünyayı benzerlerinden

ayıran en önemli unsursa her

yaşa hitap eden bir yanının olması. Kral

Şakir’in çok katmanlı bir mizah altyapısı

var. Kitap serisinin yayıncı olan Eksik

Parça Yayınları Fiber Games’e olası bir

oyun projesi için ulaştığı zaman oldukça

heyecanlandıklarını söyleyen Fiber

Games Kurucu Ortağı Furkan Faruk

Akıncı, ilk önce bildikleri bu dünyanın

hakkını verebilecek bir oyunun nasıl

olması gerektiğini araştırmaya koyulduklarını

anlatıyor. Oldukça yoğun

geçen bu sürecin sonunda iki ana unsura

odaklandıklarını söyleyen Akıncı,

konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Tekrar

oynanabilirlik ve dinamik yapı bizim

için önemliydi. Kral Şakir: Macera Adası

oyununda birbirinden farklı beş bölüm

bulunuyor ve bölümlerin tümü birbirinden

tamamen farklı bir oyun mekaniğine

sahip. Kral Şakir dünyasını seven

her yaştan oyuncu deneyip sevecektir.

Oyunu her denediğinizde daha iyi oynayıp

yüksek skor elde etmeye ve Şakir ve

arkadaşlarını her bir bölümde en uzak

mesafeye taşımaya çalışıyorsunuz.”

İlk Oyunları Değil

Fiber Games yol haritasını üç faza bölmüş.

Birincisi basit ama keyifli oyunlar

üretebilmek. Şu an hyper casual modelinde

faaliyet gösteriliyor. iOS platformunda

154 ülkede Top10 listesine giren

Weld it 3D şirketin ilk büyük başarısı

oldu. Hyper casual stüdyosu şu an 8 kişi

ve ayda ortalama 10 prototip üretebilir

durumda. İkinci faz ise servis bazlı çevrimiçi

bir ya da iki proje üretebilmek.

Şirket önümüzdeki 2 yıl içerisinde bu iş

modeline bir ürün çıkarmayı planlıyoruz.

Mobil cihazlardan oynanabilen, rekabetçi

ve servis bazlı iki proje fikrinin

masalarında olduğunu söyleyen Akıncı,

“Bunlardan en az birini yere indirmeyi

hedefliyoruz.” diye konuşuyor. Üçüncüsü

ise AAA kalitesinde bilgisayar ve

konsol oyunları üretebilen bir stüdyoya

dönüşmek.

“Yatırımcı Arayışımız

Olacak”

Planlanan üçüncü fazda ise AAA kalitesinde

bilgisayar ve konsol oyunları

üretebilen bir stüdyoya dönüşmek var.

Akıncı bu konuyla ilgili şöyle konuşuyor:

“5 yıllık nihai hedefimiz, aklımızdaki

PC ve konsol multi-platform projelerini

hayata geçirebilmek. Yıldız Teknopark

bünyesinde bu hedeflerimize ulaşabilmek

için oldukça faydalı teşviklerle birlikte

ivmeyi yakaladık. Bir sonraki faz

için yatırımcı arayışımız olacak fakat

yatırımcı tarafında işe sadece finansal

açıdan bakmıyoruz. Bize yatırım yapmak

isteyenler mutlaka oyun sektörünü

biliyor olmalı; buna tutku duymalı. Yatırım

sadece para yatırmak olmamalı,

bizim önümüzü açacak, bize inanacak

her kişi ya da kurumla görüşebiliriz. Bu

önemli bir network’ü açmak olabilir,

uluslararası yayıncı ilişkileri olabilir.

Finans kaynağı bir şekilde bulunabiliyor

ancak fikirleri ve network’üyle bize katkıda

bulunabilecek kişiler ve kurumlar

da bizi heyecanlandırır. “

2020 60

www.itnetwork.com.tr


Mastercard Avrupa Başkanlığına Mark Barnett atandı

Mastercard, Brüksel merkezli yürüttüğü Avrupa operasyonlarının

başına Mark Barnett’i getirdi. Barnett, başkanlık görevi kapsamında

Mastercard’ın Avrupa bölgesindeki iş stratejileri, planlama ve

başarılarından sorumlu olacak…

Mastercard’ın Türkiye de dahil 53 ülkeyi

kapsayan Avrupa operasyonu; perakendeciler,

finansal kurumlar ve işletmelerle yapılan

ortaklıklar aracılığı ile 950 milyondan fazla

kişiye hizmet veriyor. Yeni görevinde Uluslararası

Başkan Gilberto Caldart’a raporlayacak

olan Barnett, 1 Haziran 2020’den geçerli

olmak üzere de Mastercard’ın Yönetim

Komitesine katılacak.

Yeni görevi ile ilgili değerlendirme yapan

Barnett “Mastercard için özellikle Avrupa’da

önemli bir dönemden geçiyoruz. Böyle

dinamik bir dönemde, çeşitliliği yüksek bir

bölgenin liderliğini yapmaktan mutluluk

duyuyorum. Basit ve güvenli ödeme

seçenekler sunma konusunda eşsiz bir

konuma sahibiz. Hizmet verdiğimiz herkes

için, tercih edilen ortak olarak konumumuzu

güçlendirirken, yeni teknolojileri ve inovasyonu

teşvik eden bir kültürü de geliştirmeye

devam etmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

Mastercard, Avrupa genelinde insanlara,

işletmelere ve ekonomilere güç veren gerçek

bir şampiyon. İnsanların hayatlarını kolaylaştırmaya

odaklanmış bir ekibe ve organizasyona

liderlik etme fırsatına sahip olduğum

için çok mutluyum” diye konuştu.

Barnett, Avrupa Başkanı olarak atanmadan

önce İngiltere, İrlanda İskandinav ve

Baltıklar Bölge Başkanı olarak görev yaptı.

Sektöre ve insanların ödeme şekillerini değiştiren

yeni teknolojilere yönelik derin bilgi

birikimi, Mastercard’ın birçok ülkede başarı

kazanmasında kritik bir nokta oldu. 2003

yılında katıldığı Mastercard’da Avrupa’nın

yanısıra, küresel çapta da farklı roller üstlenen

Barnett, bireysel bankacılık ve ödeme

sektöründe 20 yılı aşkın deneyime sahip.

Barnett, yıl sonunda emekli olan şu anki

Mastercard Avrupa Başkanı Javier Perez’in

yerini alacak. 1996 yılında Mastercard’a

katılmış olan Perez, 15 yıldır yürüttüğü

Mastercard Avrupa Başkanlığı’ndan önce

çeşitli üst düzey görevlerde bulundu. Mastercard’daki

çeyrek asra yaklaşan tecrübesinde

Perez, kurduğu yıldız ekiple, ödemelerin

olağanüstü büyümesini sağlarken,

ödeme ekosistemindeki yenilikçiliğin desteklenmesi

ve güvenin artırılması amacıyla

iş dünyası, hükümetler ve düzenleyicilerle

ortaklıklar hayata geçirdi.

Caldart, Perez’in emekliliği ile ilgili olarak

ise “Javier, yerel, bölgesel ve küresel müşterilerle

güçlü ortaklıklar kurdu. Yeni pazarların

açılmasına liderlik edip yönetmelik

ve mevzuatlara yön verirken, maksimize

edilmesini sağladı. Tüm bunlar sayesinde,

Mastercard’ı Avrupa çapında gerçek bir

pazar lideri haline getirirken, işleri sürekli

başarı getirecek şekilde çeşitlendirdi. Arkasından

muazzam bir miras bırakan Javier’e

tüm organizasyonumuz adına, işimizi inşa

etmek ve büyütmek için yaptığı önemli

katkılardan dolayı içtenlikle teşekkür etmek

istiyorum” ifadelerini kullandı.

Çağrı merkezleri ile hayata bağlı kaldık

Çağrı merkezleri sayesinde pek çok şirketin müşteri hizmetleri

kesintisiz olarak devam ediyor, evlerinden çıkamayan vatandaşın

ihtiyaçları karşılanıyor…

Çağrı Merkezleri Derneği (ÇMD) Yönetim

Kurulu Başkanı Rengin Ağılönü, “Dernek olarak,

tüm insanlığı tehdit eden Covid19 salgınının

yayılımını engellemek ve toplum sağlığını korumak

kadar, ekonomik ve sosyal fayda üretmeyi

sürdürmek için mevcut döngünün korunmasını

da önemsiyoruz. Tüm üyelerimiz, içinden

geçtiğimiz bu zorlu dönemde mevcut yapılarını

koruyarak hizmet vermeye devam ediyorlar. Bu

dönemde evlerinden çıkamayan vatandaşlara

kesintisiz hizmet verilmesini sağlayan çağrı merkezlerinin

kritik rolü bir kez daha anlaşıldı” dedi.

Salgın, sosyal, ekonomik ve teknik olarak tüm

sektörlerde olduğu gibi çağrı merkezi süreçlerini

de etkiledi. İçinde bulunduğumuz sosyal

izolasyon döneminde, çağrı yoğunluğu hizmet

verilen sektörlere göre farklılık gösteriyor.

Özellikle finans, telekomünikasyon ve e-ticaret

sektöründe faaliyet gösteren firmaların çağrı

yoğunluklarında artış olduğunu söyleyen Ağılönü,

bu artış oranlarını ortalama olarak şöyle

ifade etti; telekomünikasyonda yüzde 30, e-ticarette

yüzde 30-40, bankacılıkta ise yüzde 25.

Müşteri deneyimine yatırım

yapan markalar fark yarattı

Bu zorlu süreçte çağrı merkezlerinin, müşteri

hizmetleri için taşıdığı kritik önemin daha iyi

anlaşıldığını vurgulayan Ağılönü, “bugün tüketiciler

taleplerini karşılayabilmek, sorularına

yanıt bulabilmek için her zamankinden daha

fazla çağrı merkezleri ile temas ediyor. Salgın

öncesinde müşteri deneyimini merkezine alarak

yatırım yapan şirketler, bu dönemde sorunsuz işleyen

müşteri hizmetleriyle marka bağlılıklarını

güçlendirdiler” dedi.

Evden çalışma modeline çok

hızlı geçebildik

Vatandaşa sunulan bu kritik hizmetlerin sürekliliği

için çağrı merkezi sektörünün evden çalışma

modeline ilişkin altyapı çalışmalarını salgının ilk

haftalarında hızlıca tamamladığını vurgulayan

Rengin Ağılönü, “toplu çalışma alanlarında hizmet

vermemiz nedeniyle salgının ilk günlerinden

itibaren önceliğimiz çalışan ve kamu sağlığı oldu.

Bu nedenle salgının ülkemizdeki ilk bulgularının

görülmeye başlandığı Mart ayından önce evden çalışan

müşteri temsilci sayısı 900 civarında iken, bugün

üyelerimizin neredeyse tamamı evden hizmet

veriyor. Sektörümüzün teknolojiye olan yatkınlığı

ve esnek yapıları sayesinde üyelerimiz, hem salgının

yayılmasının önüne geçmek hem de kesintisiz

hizmet verebilmek adına bu dönemde çok hızlı hareket

edebildiler” şeklinde konuştu.

www.itnetwork.com.tr 61 2020


E-Posta trafiği arttı: Veri hırsızlarına dikkat!

Koronavirüs pandemisi, şirketlerin siber güvenlik stratejilerini

yeniden şekillendiriyor. Karantina süresince e-posta trafiğinin

artmasını fırsat bilen hackerlerin saldırı girişimlerine dikkat çeken

Bitdefender Türkiye Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu, e-posta

saldırılarına karşı şirketlerin uygulaması gereken 9 siber güvenlik

önerisini paylaşıyor…

Koronavirüs pandemisiyle mücadelede

siber güvenlik dünyası yoğun çaba harcıyor.

Özellikle hackerlerin, uzaktan çalışma sistemine

geçen şirket çalışanlarını hedeflerine

alarak bu dönemde yoğun şekilde kullanılan

e-posta servislerine saldırılar gerçekleştirdiği

görülüyor. Kötü amaçlı yazılımların birçoğunun

yayılma noktası olarak görülen e-posta

saldırılarının karantina sürecinde şirketleri

ciddi derecede tehdit ettiğini belirten Bitdefender

Türkiye Genel Müdürü Barbaros

Akkoyunlu’ya göre, önemli verileri ve finansal

zararları hedeflerine alarak gerçekleşen

e-posta saldırılarına karşı şirketlerin dikkat

etmesi gereken 9 siber güvenlik önlemi

bulunuyor.

Geliştirilmiş E-Posta Savunma

Hattına İhtiyaç Var

E-posta servis sağlayıcılarının sunduğu güvenlik

çözümleri, gelen ve giden e-posta trafiğini

filtreleyerek kötü niyetli içeriği alıcılarına

ulaşmadan engellemeye çalışıyor. Ancak etkili

ve gelişmiş bir e-posta çözümü için sadece

spam ve şüpheli linkleri filtrelemenin yeterli

olmayacağına dikkat çeken Barbaros Akkoyunlu,

bir e-posta güvenlik platformunun

şüpheli öğeleri sürekli olarak engellemesi, karantinaya

alması ve zamanında ilgili tehdit istihbaratına

bağlanması gerektiğini aktarıyor.

Gelişmiş e-posta dinamiklerini oluşturabilmek

için de temelleri sağlam e-posta güvenlik

altyapısının oluşturulmasının da önemini hatırlatan

Akkoyunlu, şirketlerin artan e-posta

trafiğinde siber saldırılara karşı tetikte olması

için gerekli 9 adımı sıralıyor.

1. Sadece Antispame güvenmeyin. Antispam

çözümleri uzun zamandır tehditten çok bir

sıkıntı haline gelmiş durumda. Kötü ya da

şüpheli içeriklerden antispame güvenerek

korunmaya çalışmak geçerli bir çözüm

sayılamaz. E-posta güvenlik çözümünüzün

e-posta eklerini tarayan ve içeriği filtreleyen

gelişmiş güvenlik katmanlarını içermesi

gerektiğini unutmayın.

2. Güncel kalın. Özellikle de siber güvenlik

çözümlerinde her zaman güncel kalmanız gerekiyor.

Karantina gibi bu tarz önemli kriz süreçlerini

iyi değerlendiren hackerlerin iki hafta

önce güvenli olarak bildiğiniz dosya türünü

zararlı hale getirmediğinden emin olmanız

gerekiyor.

3. Otomatik raporlandırmalara sahip olun.

Siber güvenlik ekiplerinizin mevcut bütün

e-posta altyapısı ve politikaları üzerinde tam

denetime sahip olması, ayrıca algılanan ve karantinaya

alınan tüm dosyalar hakkında bilgi

sahibi olması gerekiyor. Bu nedenle yapılandırılabilir,

otomatik raporlar ekibinizin başarısı

için hayati önem taşıyor.

4. E-posta güvenlik platformunuzun yeteneklerini

genişletin. Dikkate alınması gereken bir

başka önemli husus ise sisteminizin büyük

hacimli e-posta ve mail eklerini tarama ve

kontrol etme kapasitesidir. Aslında ne kadar

çok filtre uygularsanız, iş yükü o kadar büyük

olduğu için çözümünüzün yüksek çalışma süresi

ve hizmet sürekliliğini garanti edebilecek

güvenilir bir teknoloji üzerine inşa edilmesi

gerekiyor.

5. Çalışan faktörüne karşı tetikte olun. Birçok

güvenlik uzmanı çalışan unsurunun kontrollerinin

ötesinde olduğunu varsayar. Aslında,

çalışanlar güvenlik önlemlerini uygulamak

üzere eğitilebilir, ancak bunu yapmaya zorlanamazlar.

Yapabileceğiniz şey, otonom ve otomatik

bir çözüm uygulamak. Bu şekilde insan

unsuru birçok zararlı etkileşimden korunur ve

güvenlik süreci üzerinde daha az etkisi olur.

6. Üst düzey BEC (iş e-postaları) oltalamalarına

karşı korunun. Sahtekarlık içeren ve kimlik

avı, şifre hırsızlığı gibi taktiklerden beslenen

bu tarz oltalama saldırılarına karşı dikkatli

olunması gerekiyor. Şirketlerin %70’inin bu

tarz oltalama saldırılarına karşı kendilerini

koruyacak teknolojiye sahip olmaması da ciddi

bir sorun olarak görülüyor. Çünkü şirketlerin

en çok zarar gördükleri bu tarz saldırılara

karşı önlem almaması savunma zafiyeti doğuruyor.

7. Ödemelerinizi koruyun ve e-posta iletişiminden

ayırın. Şirketlerin sadece %10’u

ödeme yöntemi güvenliği ya da güvenli iş istasyonu

aşamalarını kullanıyor. Bunu bilen

hackerlerin gözü de veri ve paralarda oluyor.

Fatura dolandırıcılığının en yüksek düzeyde

olması nedeniyle, herhangi bir finansal işlem

için e-posta kullanılmamasını öneriyoruz.

Sisteminiz bu tür hassas bilgilerin e-posta ile

iletilmesini kontrol etmeli ve engellemelidir.

8. Sunucularınızı DHA’ya (Dizin Hasat Saldırısı)

karşı koruyun. Dizin hasat saldırısı,

spam gönderenler tarafından kaba kuvvet

kullanarak bir etki alanında geçerli ya da var

olan e-posta adreslerini bulma girişiminde

kullanılan bir tekniktir. Gelişmiş teknikler

kullanılarak daha da tehlikeli hale gelen bu

saldırı tarzına karlı şirketlerin sahip olduğu

normal spam filtrelemeleri etkin savunma

göstermiyor. Daha güçlü ve geniş bir savunma

çözümüne sahip olunması gerekiyor.

9. Veri sızıntısını önleyin. Şirketinizin e-posta

sunucularından çok çeşitli bilgiler alınabilse

de en hassas olanlar kişisel olarak tanımlanabilir

bilgiler, kişisel finansal bilgiler ve şifreleme

anahtarlarıdır. Bu tür sızıntılar sadece

mali kayıplara değil, aynı zamanda KVKK ve

GDPR gibi kişisel verilerin korunması ihlaline

de yol açabilir. Bu yüzden gelişmiş bir güvenlik

çözümü yalnızca kötü amaçlı URL’leri engellemekle

kalmamalı, aynı zamanda herhangi

bir kişisel verinin e-posta ile gönderilmesini de

engellemelidir.

2020 62

www.itnetwork.com.tr


Dassault Systèmes sürdürülebilirlik kurulu

oluşturdu ve başkanını atandı

Teknoloji liderlerinden biri olan şirket, bünyesinde Sürdürülebilirlik alanında

bir kurul ve yönetici pozisyonu oluşturan ilk şirketler arasında yer

aldı. Yeni oluşturulan Sürdürülebilirlik Kurulu Başkanı pozisyonu, şirketin

sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği geliştirdiği teknolojilere daha iyi entegre

etme çabalarını yönetecek. Dassault Systèmes ürün, doğa ve yaşamı

birbiriyle uyumlu hale getirme misyonunu güçlendirdi…

Dassault Systèmes,

Alice Steenland’in

Sürdürülebilirlik

Kurulu Başkanlığı

görevine getirildiğini

duyurdu. Steenland,

yeni oluşturulan bu pozisyonda

şirketin sosyal

ve çevresel sürdürülebilirliği,

hâlihazırda dünyanın

en sürdürülebilir

firmalarının yeni deneyim

kurgulamak, yaratmak ve üretmek amacıyla

kullanmakta oldukları 3DEXPERIENCE

platformuna daha iyi entegre etme yönündeki

çalışmalara öncülük edecek.

Büyük çokuluslu şirketler, sivil toplum kuruluşları,

derecelendirme kuruluşları, danışmanlık

şirketleri, akademi, startuplar ve

çoktaraflı şirketler bünyesinde tam zamanlı

veya danışman olarak hizmet vermiş ve hem

ABD’de hem Avrupa’da küresel ölçekli projelerde

görev yapmış olan Alice Steenland, Dassault

Systèmes’e 20 yılı aşkın bir tecrübe ve geniş

ölçekli bir bakış açısı getirecek. Daha önce

AXA Group bünyesinde kurucu Kurumsal

Sorumluluk Başkanı görevini yürüten Steenland,

AXA Group’un küresel sürdürülebilirlik

sıralamalarında lider bir konuma

yükselmesine katkıda bulundu. AXA’ya katılmadan

önce, bugün Moody’s iştiraki olan Vigeo

bünyesinde yatırımcı araştırma iş kolunu

yöneten Steenland ayrıca Arthur Andersen’in

iş danışmanlık biriminde görev aldı ve Save

the Children USA için stratejik planlama alanında

harici danışmanlık yaptı.

Şu anda ShareAction’da yönetim kurulu

üyeliği yapan ve Fransız Ecole Polytechnique’de

ders veren Alice Steenland, aynı zamanda

Yale School of Management, etki yatırım

fonu Giant Ventures ve Fransa’nın önde

gelen sürdürülebilirlik araştırma enstitüsü

IDDRI danışma kurullarında hizmet veriyor.

İnsan biyolojisi üzerine lisans eğitimini Stanford

Üniversitesi’nde ve işletme yüksek lisans

eğitimini Yale Üniversitesi’nde tamamlayan

Alice Steenland, tarihin bu anında Dassault

Systèmes’e katılmaktan mutluluk duyduğunu

belirtti.

Teknoser, Olta.la Platformu ile oltalama saldırılarına

karşı koruma sağlıyor

Tamamen yerli kaynaklarla geliştirilen, sistem entegratörü Teknoser’in

sunduğu Olta.la platformu, son dönemde sayısı giderek artan

ve büyük tehdit oluşturan oltalama saldırılarına karşı hazırlıklı

olmayı sağlayarak ve farkındalığı artırarak koruma sağlıyor…

Son yıllarda kuruluşların ve bireylerin kullandıkları

güvenlik çözümlerinin daha güçlü bir hale gelmesiyle

birlikte siber saldırganlar güvenliğin en temel

bileşeni olan insanlara odaklanmaya başladılar.

Hedef aldıkları bilgi varlıklarını ele geçirerek maddi

veya manevi çeşitli nedenlerle kötüye kullanmayı

amaçlayan siber saldırganlar, özellikle elektronik

posta altyapıları ve İnternet üzerinden oltalama

(Phishing) adı verilen saldırı yöntemiyle insanları

hedefliyorlar. Siber saldırganlar, e-posta ve internet

kullanım alışkanlıklarından faydalanarak kullanıcıları

aldatmayı ve güvenlik çözümlerini aldatmayı

amaçlıyorlar. Bu sayede enjekte ettikleri zararlı kod

parçalarıyla kullanıcı bilgilerine erişerek sistem dışına

çıkarabiliyorlar.

Yapılan araştırmalara göre her yıl neredeyse 10 kat

artarak devam eden oltalama saldırıları işletmeler

için büyük bir tehdit oluşturuyor. 2020 yılında yapılan

Cyber Security Breaches Survey araştırması,

2019 yılında işletmelerin yüzde 86’sının oltalama

saldırısına maruz kaldığını gösteriyor.

Olta.la, işletmelerin oltalama

saldırılarına hazırlıklı olmalarını

sağlıyor

Bu tür oltalama saldırılarının önlenebilmesi için

güçlü bir güvenlik altyapısının yanı sıra sistemin

en önemli bileşenlerinden olan insan unsurunun

da büyük bir önem taşıdığını ifade eden

sistem entegratörü ve saha hizmetleri şirketi

Teknoser’in Genel Müdürü Ozan İnan, “Oltalama

saldırıları temelde insanların zafiyetlerini

kötüye kullanarak başarıya ulaştığı için her ne

kadar kullanılan teknolojik ürünleri ve altyapıları

güvenli hale getirerek söz konusu içeriklerin

sistemlere bulaşmasını engelleseniz de farklı varyasyonları

olan tek bir elektronik posta içeriğinde

bulunan bir makro, kullanıcı tarafından çalıştırıldığında

alınan tüm önlemlerin hiçbir önemi

kalmayacaktır. Bu nedenle altyapıyı güvenli hale

getirmenin yanı sıra çalışanların da olası bir saldırıya

karşı hazırlıklı olması, bu alandaki farkındalığın

yüksek tutulması oltalama saldırılarının

önlenmesi için büyük önem taşıyor. İşte Olta.la

ile hedeflediğimiz ve gerçekleştirdiğimiz de tam

olarak bu” dedi.

Tamamen yerli kaynaklarla geliştirilmiş milli bir

çözüm olan Olta.la platformu ile şirket çalışanlarına

yönelik sürekli ve özelleştirilmiş oltalama

simülasyonları gerçekleştirilerek, gelebilecek

gerçek saldırılara karşı hazır olmaları sağlanıyor.

Ayrıca platform dahilinde bulunan etkileşimli

eğitim ve çevrimiçi testler sayesinde çalışanların

farkındalık seviyeleri artırılabiliyor ve ölçülebiliyor.

Olay müdahale modülü ise gerçek bir oltalama

saldırısı durumunda, işletmenin otomatik

ve manuel adımlar atarak saldırının etkisini ortadan

kaldırmasına olanak tanıyor. Olta.la platformunu

aktif ve verimli bir şekilde kullanabilen

işletmelerde çalışan tüm personelin herhangi

bir oltalama saldırısına karşı sürekli teyakkuz

halinde oluyor ve bu konuda işletme genelinde

farkındalık son derece yüksek düzeye çıkarılıyor.

www.itnetwork.com.tr 63 2020


Dijitalleşen KOBİ’ler hızla öne çıkıyor

Sanayi 4.0, yapay zeka, nesnelerin interneti

ve akıllı fabrika gibi kavramlar Türk

sanayisini ve özellikle de KOBİ’leri çok

yakından ilgilendiriyor. Çünkü Bilim, Sanayi

ve Teknoloji Bakanlığı’nın Dijital Türkiye

Yol Haritası Raporu’na göre KOBİ’ler,

Türkiye’deki istihdamın yarısını ve toplam

girişimlerin yüzde 99’unu oluşturuyor.

Türkiye ekonomisinin itici gücü olan

KOBİ’lerin gelecekte daha da önem kazanacak

küçük, verimli ve dinamik üretim

merkezlerine dönüştürülmesinin yoğun

rekabet ortamında ülkemiz için olumlu

sonuçlar yaratacağına dikkat çeken CLPA

(CC-Link Partner Association) Türkiye

Müdürü Tolga Bizel, bu noktada KOBİ’lerin

yeni dünya düzenine adaptasyonunun

kritik önem taşıdığını vurguladı.

Ekonomi ve rekabetin çok hızlı değiştiği bir dünyada KOBİ’lerin yeni üretim biçimlerine

adapte olarak ayakta kalabilmesi için dijitalleşme sürecini acilen başlatmalarının

zorunluluk haline geldiğini vurgulayan CLPA Türkiye Müdürü Tolga

Bizel, dijital dönüşümün en önemli unsurunun endüstriyel haberleşme olduğunu

söyledi. Geleceğin haberleşme üzerine kurulacağına dikkat çeken Bizel, Sanayi

4.0’ın gereklerini hayata geçirmek için fabrikalarda robotlar dahil tüm makine

ve sistemlerin birbiriyle çok hızlı ve kesintisiz bir şekilde haberleşmesinin kritik

önem taşıdığını belirtti. KOBİ’lerin üretim süreçlerinde bu haberleşme sistemlerini

kurarak akıllı fabrikalara dönüşmeleri ve tüketicilerin hızla değişen kişiselleştirilmiş

üretim taleplerine cevap verebilecek şekilde stratejilerini oluşturmaları

gerektiğini belirten Bizel, aksi halde günümüzün rekabet koşullarında hayatta

kalmalarının mümkün olamayacağını ifade etti. Bizel, dijital ve akıllı fabrikaların

haberleşme sistemleri sayesinde küresel salgınlar ya da farklı nedenlerle tesise

uzaktan erişim sağlamanın zorunlu olduğu durumlarda da üretimin kesintisiz

devamına imkan tanıdığının altını çizdi.

KOBİ’lerin yeni dünya

düzenine adaptasyonu için

dijital dönüşüm şart

Uzun yıllardır kamu tarafından desteklenerek

bugünkü gelişim seviyesine ulaşan

KOBİ yapılanmalarının korunmasının

yanı sıra büyük işletmelerin Sanayi 4.0’a

adaptasyonu konusunda planlanan çalışmalara

KOBİ’lerin de eklenmesi gerektiğini

belirten Bizel, sözlerine şöyle devam

etti; “Ekonominin ve rekabetin çok hızlı

değiştiği bir dünyada yaşıyoruz. KOBİ’lerin

bu değişen dünyada rekabet edebilmesi,

ayakta durabilmesi ve yeni üretim

biçimlerine geçiş sağlayabilmesi için dijitalleşme

sürecini bir an önce başlatmaları

bir zorunluluk haline geldi. Aksi halde günümüz

rekabet koşullarında hayatta kalmaları

ve faaliyetlerini sürdürebilmeleri

mümkün değil. KOBİ’lerin zaman kaybetmeden

üretim süreçlerinde esnek ve akıllı

fabrika sistemlerini kurmaları, seri üretim

yerine tüketicilerin kişiselleştirilmiş üretim

taleplerine cevap verecek şekilde stratejilerini

oluşturmaları gerekiyor. Dijitalleşmenin

KOBİ’ler için en büyük avantajı

dünya ekonomisine giriş yapma imkanı

tanıması. Ek olarak, üretimde düşük maliyet,

zaman tasarrufu ve verimlilik artışı

gibi pek çok artısı da bulunuyor. Dijital

ve akıllı fabrikalar haberleşme sistemleri

sayesinde küresel salgınlar ya da farklı nedenlerle

tesise uzaktan erişim sağlamanın

zorunlu olduğu durumlarda da üretimin

kesintisiz devamına imkan tanıyor.”

Gelecek haberleşme üzerine

kurulacak

KOBİ’lerin dijital ve akıllı fabrikalara dönüşmesi

yolculuğunda endüstriyel haberleşme

teknolojilerinin devreye girdiğinin

altını çizen Bizel, geleceğin haberleşme

üzerine kurulacağı gerçeğinden hareketle

Sanayi 4.0’ın gereklerini hayata geçirmek

için fabrikalarda robotlar dahil tüm makine

ve sistemlerin birbiriyle çok hızlı ve

kesintisiz bir şekilde haberleşmesi gerektiğini

ifade etti. Yeni endüstri evresinde

bilgiye, birden çok cihaz tarafından ve birden

çok noktadan gerçek zamanlı olarak

ulaşılmasının önem kazandığını bildiren

Tolga Bizel; “Sanayi 4.0 sürecinde büyük

verinin toplanması, paylaşılması ve işlenmesi

önemli bir gündem maddesi. Makinelerin

birbiriyle iletişim kurabildiği akıllı

fabrikalarda, iletişim verilerinin güvenilir

bir şekilde yönetilmesi gerekiyor ve bu sürecin

başarısında haberleşme teknolojilerinin

bant genişliği büyük önem taşıyor.

Bu noktada rakipsiz bant genişliği ile öne

çıkan endüstriyel iletişim ağı CC-Link’in

dünya genelinde yaygınlaşması için faaliyet

gösteren Japonya merkezli bir kuruluş

olan CLPA, yeni teknolojilerle Türkiye’deki

sanayicileri de destekliyor. CLPA’nın en

yeni teknolojisi CC-Link IE TSN, Zaman

Duyarlı Ağ (TSN-Time Sensitive Network)

teknolojisinden yararlanan dünyanın ilk

endüstriyel açık ağı olarak öne çıkıyor.

TSN teknolojisi işletmelerin süreçlerinin

iyileştirilmesine ve rekabet gücünün

arttırılmasına katkıda bulunuyor. Farklı

teknolojilerle birlikte kullanıldığında ise

fiziksel ve sanal makinelerin performansına

ilişkin yüksek kalitede gerçek bilgilerin

aktarılması için verimli ve güvenilir bir ağ

görevi görerek son derece doğru ve duyarlı

bir gerçek zamanlı dijital ikiz oluşturma

imkanı tanıyor” diyerek sözlerini tamamladı.

2020 64

www.itnetwork.com.tr


Salgın sürecinde online işe giriş görüşmeleri % 300 arttı

Koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirler,

şirketlerin pek çok süreci dijital ortamlara

taşımasına neden oldu. Bu süreçte en dikkat

çekici değişimlerden biri de işe alım süreçlerinde

yaşandı. Araştırmalar, dünya genelinde

şirketlerin yüzde 36’sının salgın döneminde

işe alımlara devam ettiğini ve değerlendirmeleri

online mülakatlar ile yaptığını gösterdi.

Genç yetenekler için kariyer ve dijital işveren

markası platformu Youthall.com’un açıkladığı

verilere göre şirketlerin online mülakat gerçekleştirme

oranlarında son 1 ay içerisinde yüzde

300’e varan ciddi bir artış yaşandı. Bu artış,

adayların online mülakatlara yatkınlığını da

arttırmaya başladı.

Youthall.com, video mülakat gerçekleştiren

8 adaydan birinin işe alımının olumlu sonuçlandığını

da açıkladı. Adayların bu süreçte

daha fazla deneyim kazanmasıyla önümüzdeki

günlerde online mülakatlardan olumlu

dönüş yapılan aday sayısının daha da artması

öngörülüyor.

Dünya genelinde şirketlerin yüzde 36’sı koronavirüs salgını sürecinde

de işe alımlara devam ediyor. Alınan tedbirler kapsamında

işe giriş mülakatları ise dijital ortamlara taşındı. Youthall.com’un

verilerine göre son 1 ayda 3 kat artan online mülakatlarda en çok

bilişim ve teknoloji sektörlerlerinde işe alım yapılıyor…

Teknoloji ve bilişim

sektöründe iş gücü arayışı

arttı

Türkiye’de enerji, ilaç, kimya ve endüstriyel

üretim sektörlerinde de koronavirüs etkisinin

düşük olduğunu vurgulayan Youthall.com kurucu

ortağı Emre Aykan, online mülakatlara

ilişkin yaptıkları incelemelerde de özellikle

teknoloji ve bilişim sektöründeki arayışların

hız kazandığını saptadıklarını belirti. Aykan

“KPMG Türkiye’nin yaptığı İş Dünyası Gözünden

Covid-19 Etkileri Anketi, Türkiye’de tüm

sektörler pandemiden olumsuz etkilenirken

enerji, ilaç, kimya ve endüstriyel üretim sektörlerinde

etkinin daha az hissedildiği ortaya

koydu. Ankete katılan enerji şirketlerinin yüzde

30’u, ilaç şirketlerinin yüzde 29’u, kimya

sektöründeki şirketlerinin yüzde 17’si ve endüstriyel

üretim yapan şirketlerin yüzde 11’i

sektörlerinin pandemiden düşük derecede

etkilendiklerini belirtti. Youthall olarak bizler

de bu sektörlere ek olarak teknoloji ve bilişim

sektöründe de tablonun benzer şekilde seyrettiğini

ve bu sektördeki iş gücü ihtiyacında ciddi

bir artış eğilimi meydana geldiğini saptadık.

Çünkü koronavirüse karşı alınan tedbirlerle

pek çok sektörün teknolojik ihtiyaçları arttı ve

bu talebe cevap veren bilişim ve teknoloji sektörü

yoğun bir iş gücü arayışına girdi. Bu kapsamda

özellikle teknoloji alanındaki uzman/

uzman yardımcısı pozisyonlarına ilişkin online

mülakatlarda artış yaşandı. Bunun yanında

gıda sektöründe hizmet gösteren şirketler için

de ihtiyacın artmasına bağlı olarak farklı uzmanlık

alanları için arayışlar sürüyor” dedi.

“İK’da 3 senede

gerçekleşecek dijital

dönüşüm bir anda yaşandı”

Koronavirüs salgınıyla birlikte dijital ortamlara

taşınan işe alım süreçleri, İnsan Kaynakları

alanının dijital dönüşümünü de ciddi

oranda hızlandırdı. Emre Aykan, fiziksel temasın

en aza indirildiği ve sosyal izolasyonun

uygulandığı salgın döneminde online

mülakatlarda yaşanan yüzde 300’lük artışın

İK sektörünün dijital dönüşümünü öne çektiğini

vurguladı. Aykan, “Şirketlerin online

mülakat gerçekleştirme oranlarındaki artış

insan kaynakları alanının 3 yıl içerisinde

gelmesini beklediğimiz dijital yetkinliğe bir

anda ulaştırdı. Adayların bu dönüşüme adapte

olma hızı ise gelinen noktanın kalıcı olacağına

işaret ediyor. Şu anda video mülakat gerçekleştiren

8 adaydan 1’i olumlu dönüş alırken,

önümüzdeki günlerde bu oranın daha da artmasını

bekliyoruz. Bu kapsamda Youthall.com

olarak, değişen dünya şartları doğrultusunda

şirketlerin işveren olarak marka oluşturabilmesi,

yani bir ‘işveren markası’ inşa edebilmesi

ve iş gücü ihtiyacını doğru ve kalifiye adaylar

arasından seçebilmesi için çalışmaya devam

ediyoruz” şeklinde konuştu.

Yemeksepeti’nden görme engellilere özel

“Erişilebilirlik” entegrasyonu

Yemeksepeti, mevcut uygulamalarında hayata geçirdiği “Erişilebilirlik”

entegrasyonu ile görme engelli kullanıcıların online yemek ve market siparişi

ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmelerine imkân sağlıyor. Son dönemde

bu entegrasyondan faydalanan kullanıcı sayısında %80, verilen

siparişlerde ise %100 artış yaşandı…

Yemeksepeti, görme engelli

kullanıcıların online

yemek ve market siparişi

ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmelerine

imkân

sağlamak adına tüm uygulamalarında “Erişilebilirlik”

entegrasyonunu gerçekleştirdi. Bu entegrasyon

ile Yemeksepeti, görme engelli kullanıcıların

online alışveriş sistemine dahil olmalarını

ve hayatlarını kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Görme engelli kullanıcılara özel hayata geçirilen

bu özellik sayesinde kullanıcılar sesli komutlar

ile yemek ve market siparişlerini hızlı ve eksiksiz

bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Kullanıcılar, sesli

komutlar ile restoran ve yemek arayabiliyor, arama

sonuçlarını sesli olarak dinleyebiliyor, ürün

ekleme-çıkarma, ödeme ve sepeti onaylama işlemlerini

gerçekleştirebiliyorlar. Ayrıca, ödeme

sırasında temassız teslimat özelliğini seçebildikleri

gibi sipariş verdikten sonra restoranı yorumlama

ve puanlama adımlarını ise yine sesli

komut ile uygulamada yazdırabiliyorlar.

Yemeksepeti görme engellileri hayata daha

fazla katmak adına gerçekleştirdiği bu proje

kapsamında aynı zamanda engelli çalışanlara

istihdam sağlıyor. Şirket, “Erişilebilirlik” entegrasyonunu

daha başarılı hale getirmek için çalışmalarına

devam ederken, bu proje kapsamında

daha fazla görme engelli çalışanı istihdam etmeyi

ve böylelikle onların hayata katılmaları konusunda

desteklerini sürdürmeyi hedefliyor.

“Erişilebilirlik” entegrasyonunu sürekli

iyileştirmelerle geliştiren Yemeksepeti, daha

fazla görme engelli kullanıcının uygulamadan

faydalanmasını hedefliyor. “Erişilebilirlik” entegrasyondan

faydalanan kullanıcı sayısında son

dönemde %80 artış yaşanırken verilen siparişler

de %100 artarak aylık 2.500 seviyesine ulaştı.

www.itnetwork.com.tr 65 2020


Türkiye’nin oyun kurucu olmasının tek yolu

sanayide dijital dönüşüm

Dünya genelinde

300’den fazla

fabrikanın dijital

dönüşümünü gerçekleştiren

teknoloji

şirketi Doruk;

yapay zekâ, artırılmış

gerçeklik, IIoT,

makine öğrenmesi

ve görüntü işleme

teknolojileriyle

tam entegre olan

dünyadaki tek akıllı

üretim yönetim

sistemi ProManage

ile sanayicileri bu geleceğe hazırlıyor. İşletmeler,

uzaktan çalışmanın zorunlu olduğu zamanlarda

bile Doruk’un üretim yönetimi sistemi ProManage

sayesinde üretimlerini daha verimli ve çevik

hale getiriyor, kayıplarını tespit edip azaltarak

maliyetlerini yönetebiliyor. Doruk Yönetim Kurulu

Üyesi Aylin Tülay Özden, sanayicilerin global

pazarlarda daha rekabetçi olabilmeleri ve sürdürülebilir

büyüyebilmeleri için tek yolun üretim ve

yönetim sistemlerini dijitalleştirmekten geçtiğini

vurguluyor.

Dünyayı pek çok yönden etkisi altına alan koronavirüs

salgınıyla birlikte sanayicilerin en önemli

gündem maddesi, her an her yerden fabrikalarına

erişim sağlayarak üretimi sürdürülebilir kılmak

ve maliyetlerini azaltıp verimliliklerini artırarak

rekabetçiliklerini korumak oldu. Akıllı üretim yönetim

sistemi ProManage ile üreticilere dijital dönüşüm

mentorluğu yapan teknoloji şirketi Doruk,

tam da bu noktada devreye girerek yeni dünya

düzeninde sanayicilerin global arenada çok daha

güçlü bir şekilde söz sahibi olabilmeleri için hız kesmeden

çalışıyor. İş dünyasının dili, sistemleri ve iş

yapış şekillerinin büyük bir değişime uğradığına

dikkat çeken Doruk Yönetim Kurulu Üyesi Aylin

Tülay Özden, gerek büyük çaplı sanayicilerin

gerekse Türkiye’deki toplam girişimlerin yaklaşık

yüzde 99’unu oluşturan KOBİ’lerin çağ atlamaları,

küresel pazarlarda daha rekabetçi olabilmeleri

ve sürdürülebilir büyüyebilmeleri için tek yolun

üretim ve yönetim sistemlerini dijitalleştirmekten

geçtiğini vurguladı.

Endüstri 4.0’dan 15 yıl önce

Türkiye sanayisinde dijital

dönüşüm başlamıştı

Dünya ekonomisinde oyunun kuralları yeniden

kurulurken Türkiye’nin bu yapılanmada avantajlı

konuma geçebilmesi için üretim sanayisinin

dijital dönüşüm yolculuğunun acilen hızlanması

gerektiğinin altını çizen Aylin Tülay Özden, Doruk

olarak akıllı üretim yönetim sistemi ProManage

ve çığır açıcı teknolojilerle çağı yakalamanın

ötesinde çağ atlamaları için sanayicilerin yanında

olduklarını belirtti. Tüm dünyada ve ülkemizde

sayısı, istihdama katkısı, üretim değeri ve esnek

çalışma sistemleri ile ekonominin lokomotifi olan

KOBİ’lerin ülkelerin dijitalleşme stratejilerinde

öncelikli paydaşların başında geldiğini hatırlatan

Özden, Türkiye’deki sanayicilerin dinamiklerine

hakim bir teknoloji şirketi olarak 22 yıldır KOBİ’ler

başta olmak üzere tüm sanayi işletmelerinin üretimlerini

daha hızlı, çevik, kaliteli ve verimli yönetmeleri

için dijital yazılım ve donanım araçları

geliştirdiklerini anlattı. Endüstri 4.0 kavramının

Pandemiyle birlikte dünya ekonomisi dijitalleşme temelinde yeniden kurgulanırken

Türkiye’nin bu yapılanmada avantajlı konuma geçebilmesi için üretim

sanayisinin dijital dönüşüm yolculuğunun acilen hızlanması gerekiyor…

dünyanın gündemine taşınmasından 15 yıl önce

Türkiye sanayisinin dijital dönüşümü için çalıştıklarını

ifade eden Özden, bu tecrübeyi Amerika’daki

şirketleri üzerinden sınırlarımızın ötesine

taşıyarak dünya genelinde 300’den fazla fabrikayı

dijitalleştirdiklerini bildirdi.

4 haftada dijitalleşen fabrikalar

2 ayda yüzde 20 verim artışı

sağlıyor

Yapay zekâ, artırılmış gerçeklik, IIoT, makine

öğrenmesi ve görüntü işleme teknolojileriyle

tam entegre olan dünyadaki tek akıllı üretim

yönetim sistemi ProManage ile şirketlere maksimum

verimlilik sağladıklarını söyleyen Özden,

sözlerine şöyle devam etti: “İşletmelerin

kendilerini sürekli ve otomatik olarak geliştirebilmesini

sağlayan ProManage, bu doğrultuda

işletmelerin dar boğazlarını, zayıf yönlerini,

gelişime açık noktalarını sürekli olarak gösteriyor

ve bu açıkların iyileştirilmesi için işletmeyi

uyarı mesajları ve farklı yollarla bilgilendiriyor.

ProManage, anlık üretim organizasyonlarının

yapılmasına ek olarak işletmede normalde fark

edilmeyen hız düşümü, duruş, arıza, bekleme

ve kalite kayıplarının nedenleriyle birlikte görünür

olmasını ve analizler yapılarak kök nedenlerinin

tespit edilmesi yoluyla bu sorunların

giderilmesini sağlıyor. Bu sayede işletmelerde

üretim hızlanıyor, üretim miktarı artıyor, kayıplar

azalıyor ve maliyet ciddi oranda düşüyor.

İşletmelerin dijital dönüşüme geçirilmesinin

yalnızca 4 ila 8 hafta sürdüğü bu sistemimizle

sanayiciler yaklaşık 2 ay sonunda yüzde 20’ye

varan oranda verimlilik artışına tanık olmaya

başlıyor. Yıl olarak düşünüldüğünde ise örneğin

ayda 1 milyon Euro’luk girdi maliyeti olan bir

işletme için 10 ayda yapılan 10 milyon Euro’luk

masraf 8 milyon Euro’ya düşüyor ve işletme yılda

2 milyon Euro tasarruf edebiliyor.”

Fabrikalar 7/24 cepte

Özellikle gündemde olan salgın hastalık ya da iş

sürecinin normal seyrinde ilerlediği zamanlarda

yapılan seyahatler gibi nedenlerle işletmelerine

uzaktan erişme ihtiyacı duyan profesyonellere

de büyük kolaylık sunduklarını söyleyen Aylin

Tülay Özden, “ProManage ile tam entegre olan

ProManage Mobil uygulamamız; yöneticilerin

ve şeflerin gerçek zamanlı olarak tesise ait makinelerini

izleyebilmelerine, makinelerinin üretim

performansına ulaşabilmelerine, parametreleri

takip edebilmelerine, makine göstergelerini ve raporları

görebilmelerine imkân tanıyor. Anlık düşen

bildirimlerle de herhangi bir detayın gözden

kaçması önleniyor. ProManage Mobil, ProGuard

entegrasyonuyla da tüm üretim ve IT süreçlerinin

her yerden izlenebilmesini sağlıyor. Böylece işletmedeki

olası bir soruna anında müdahale edilirken

zaman ve maliyetten tasarruf da sağlanıyor”

diye konuştu.

Yapay zekâ ile fabrikanızın

geleceğini bugünden görün

Akıllı üretim yönetim sistemi ProManage’ın artırılmış

gerçeklik (AR) ve yapay zekâ (AI) çözümleriyle

işletmelerin teknoloji gelişimine destek

sunduğunu söyleyen Özden şu bilgileri aktardı;

“İşletmede daha önce izlenilen yolların ve bilgilerin

kendi içlerindeki ilişkilerini anlamlandıran

ProManage yapay zekâ uygulamamız sayesinde

fabrikalar, gelecekte neler olabileceğini kestiren,

yani kestirimci algoritmaların temelini oluşturan

altyapıya geçiş sağlıyor. ProManage kullanıcısı

pek çok işletme, 2019 yılının ilk aylarından itibaren

üretim operasyonları yönetiminde makine

öğrenmesi ve yapay zekâ konulu yatırımlarını

hayata geçirdi ve 2020 yılı itibariyle bu yatırımlarının

sonuçlarını almaya başladı.”

Artırılmış Gerçeklik ile üretimde

tam kontrol

ProManage AR (Artırılmış Gerçeklik) uygulamasıyla

üreticilere ekipmanlarının ötesini görme

imkânı tanıyarak geleceğin fabrikası olma yolunda

büyük bir adım atmalarını sağladıklarını söyleyen

Aylin Tülay Özden, “Üretimde tam kontrol

sağlayan Artırılmış Gerçeklik teknolojisinin kullanıldığı

ProManage AR uygulamamız sayesinde,

işletmelerdeki üretim şefleri, operatörler ve

teknisyenler üretim alanı içinde dolaşırken akıllı

telefon, tablet ya da AR gözlüklerindeki kameraya

makine üzerindeki AR etiketini göstererek, o

makinenin üretim performansına ve görüntülenmesini

istediği tüm verilere gerçek zamanlı olarak

ulaşabiliyorlar. Uygulama sayesinde operasyonel

işlemlerde görev alan çalışanlar bilgiye anında

erişim sağlayabiliyor. ProManage AR ile fabrikada

değilken bile oradaymış gibi çalışmak ve üretimi

takip etmek mümkün. Online makine izleme imkânı

sunan bu uygulama, işletmedeki bilgiye hızlıca

ulaşılmasına ve proaktif davranılarak önlem

alınmasına katkıda bulunuyor” diyerek sözlerini

tamamladı.

2020 66

www.itnetwork.com.tr


Bir Türk uygulama, dünyanın en iyileri arasına girdi

Geliştirdiği ürünler ve

sunduğu teknolojik hizmetlerle

kısa sürede birçok

başarıya imza atan

PEAKUP, Ar-Ge merkezinde

Türk yazılımcılar

tarafından geliştirdiği

Velocity sayesinde tüm

dünyanın dikkatini

üzerine çekti. Microsoft

Teams’e entegre edilen

globaldeki tüm uygulamalar

arasında ilk 8

uygulamadan biri olan

Velocity, en çok fayda üreteceğine inanılan

stratejik uygulama, dijital pazarlamada yetkinlik

sahibi uygulama ve global yaygınlık elde

etme potansiyeline sahip uygulama olarak değerlendirildi.

Dijital iş yeri, Velocity

Tüm dünyanın konuştuğu “dijital iş yeri” kavramı,

barındırdığı bulut hizmetleri, mobilite

ve yapay zeka uygulamaları ile coğrafi bariyerleri

kaldırması ve bilgiye 7/24 ulaşılmasını sağlaması

açısından gittikçe daha fazla önem kazanıyor.

Çalışan bağlılığını artırması, birlikte

çalışma ve verimlilik açısından fark yaratması,

içerik/doküman yönetimi ve iş süreçlerini

kolaylaştırması da dijital iş yeri uygulamalarının

önemli hedefleri arasında yer alıyor. Bu

hedeflere ulaşmak üzere geliştirilen Velocity,

kolektif yapısı sayesinde çalışanların etkileşimini

artırıp kurumlara verimlilik sağlıyor.

Çalışanlar arası sosyalleşmeyi, birbirleri arasındaki

kesintisiz bilgi paylaşımını ve iş birliğini

güçlendiriyor. Dijital platformlar üzerinden

çalışmaya önyargılı yaklaşan çalışanlar için

Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerinden PEAKUP tarafından

geliştirilen dijital iş yeri platformu Velocity, dünyanın en

iyi 8 uygulamasından biri seçildi. Microsoft Teams Store’a yüklenen

binlerce uygulama arasından seçilen Velocity, tek Türk uygulama

oldu. Merkezi Amerika Seattle’da bulunan Microsoft Corp. tarafından

yapılan değerlendirmede, kullanıcı kolaylığından yaygınlığa

birçok kriter ele alındı.

hızlı ve en kolay yoldan uyum sağlayabilmeleri

dijital iş yeri olmanın ilk adımı olan kurum

içi iletişim platformlarından geçiyor. İletişim

süreçlerini dijitalleştiren ve kullanımı en basit

haline getiren bir intranet platformu olan Velocity,

şirketlerin dijital dönüşümdeki en önemli

yardımcılarından biri.

Tüm dünyada 75 milyon tekil

kullanıcı

Bugün tüm dünyada 75 milyon günlük tekil

kullanıcıya, 200 milyon günlük toplantı katılımcısına

ev sahipliği yapan Microsoft Teams,

dijital iş yeri platformu Velocity ile entegre olabiliyor.

Velocity, Microsoft Teams üzerinden

kullanıldığında da dosyalarınıza, duyurulara,

KVKK, aydınlatma metinleri ve iş prosedürlerine,

belgelerinize, burç yorumlarınıza, servis

saatlerinize ve daha birçok bilgilendirmeye

kolayca ulaşmanıza yardımcı oluyor. Bu sayede

tüm çalışanlara aynı anda ve hızda ulaşabiliyor

ve iletişiminizi tek bir çatı altından

merkezi olarak sürdürebiliyorsunuz. Bugün,

binlerce kişi Microsoft Teams üzerinden Velocity

uygulamasını kullanıyor.

“Velocity’e olan talep 1 ayda

yüzde 70 arttı.”

Pandemi ile birlikte dijital iş yeri platformlarının

daha efektif ve verimli kullanılmaya başlandığını

dile getiren PEAKUP CEO’su Ahmet Toprakçı,

Velocity’e olan talebin ve ilginin arttığını belirtti.

“Özellikle perakende ve lojistik gibi sektörler

başta olmak üzere imalat dahil tüm sektörlerden

yoğun talep alıyoruz” diyen Toprakçı; “Virüs

salgını herkesi evinden çalışmaya yönlendirdikçe

ekonominin devamlılığı açısından rutin iş

süreçlerini devam ettirebilmek, işverenler

açısından oldukça önemli bir sorumluluk haline

geldi. Çok sayıda çalışanı, şubesi ve satış ağı olan,

birden fazla ofise sahip firmalar dijital iş yeri

platformuna yoğun ilgi gösteriyorlar. Velocity

adını verdiğimiz dijital iş yeri platformumuza

olan talep son 1 ayda yüzde 70 arttı. İngiltere’deki

ofisimiz de buradaki ofisimiz kadar yoğun bir çalışma

temposunda. En iyi uygulamalar arasında

seçilmiş olmamızın da bu talep artışında büyük

etkisi var. Velocity ile yıl sonuna kadar ciddi ölçüde

teknoloji ihracatımız olacağına inanıyorum”

ifadelerini kullandı.

Algo’dan yeni dijital kodlama oyunu

Çocuklarımızın evlerinde kaldıkları bu günlerde dijital becerilerini

geliştirmeye yönelik Kodlama oyunu TEGV’den…

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın

(TEGV), bilişim etkinliklerinin önemli

bir parçası olan ve çocukları algoritmik

düşünmeye yönelten Algo Dijital’in ilk

oyunu 2017 yılının sonlarında hayata geçmişti,

şimdi ise yepyeni bir oyun bambaşka

bir içerik ve pek çok yenilikle yayında.

TEGV Eğitim Teknolojileri Ekibi ve Bahçeşehir

Üniversitesi Oyun Laboratuvarı

iş birliği ve Google org desteği ile hayata

geçirilen oyun, ana karakterimiz Yuko

ve arkadaşlarının bulunduğu uzay aracının

arızalanarak Dünya’ya zorunlu iniş

yapmasının ardından Dünya’daki maceralarında

çocukların desteği ile yaşamda

kalmaya ve uzay gemilerini yeniden

inşa etmeye çalışmalarını konu alıyor. 40

bölümden oluşan ve deniz, park, şehir ve

festival temalarının işlendiği oyunda çocuklar,

bilimden sanata matematikten

spora, hijyenden, trafik kurallarına ve gönüllülüğe

farklı disiplinlerde kurgulanmış

kodlamalar oluşturarak gerçek yaşam algoritmalarını

keşfediyorlar.

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı tarafından

çocuklara algoritmik düşünce ve

kodlamayı öğretmek amacıyla hayata

geçirilen ‘Algo Dijital’ projesinin yeni oyununun

mobil uygulaması çıktı.

Oyunun mobil uygulamaları tüm Türkiye’de

ve dünyada, Türkçe ve İngilizce

dil seçenekleriyle ücretsiz olarak Google

Play ve App Store kütüphanelerinde

çocuklarımız ile buluşmaya başladı.

Oyuna TEGV ya da Algo Dijital ismiyle

arama yaparak erişilmesi mümkün.

www.itnetwork.com.tr 67 2020


Avrupa “dijital endüstrisi” resesyon bekliyor

TBV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı,

TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Erman Karaca

ve TESİD Yönetim Kurulu Başkanı C. Müjdat

Altay’ın katıldığı etkinlikte; Avrupalı şirketlerin

yüzde 93’ünün hem kendi ülkelerinde hem de

dünyada resesyon beklentisinde olduğu açıklandı.

Hem Avrupalı hem de Türk şirketlerin ortak beklentisi

ve isteği, devletlerinin çalışan ücretlerine

katkı yapması ve vergilerin ertelenmesi yönünde

şekilleniyor.

14 Avrupa ülkesinden 14 STK’nın katkı verdiği ve

Türkiye verileri için Dijital Türkiye Platformu’nun

(DTP) aracılık ettiği raporun sunumunu Türkiye

Bilişim Vakfı Projeler Koordinatörü Seda Çakmak

yaptı. İçerisinde pek çok önemli tespit ve gelecek

beklentilerinin yer aldığı ve bir anlamada içinde

bulunduğumuz durumun özellikle AB ülkeleri

teknoloji ağırlıklı endüstrisi ve Türkiye karşılaştırmasının

yapıldığı raporun öne çıkan başlıkları

oldukça dikkat çekiyor.

Avrupalı şirketler neler

bekliyor?

Seda Çakmak’ın paylaştığı bilgilere göre

araştırmaya katılanların yüzde 77’si salgının sektörlerini

olumsuz etkilemesini beklerken, yüzde

35’i ise çalışan sayılarında azalma bekliyor ve

yüzde 74’lük önemli bir kesim de sınır ötesi ticarette

aksamalar olduğunu belirtiyor. Asıl dikkat

çeken sonuçların başında ise katılımcı şirketlerin

yüzde 93’ü bu pandeminin hem kendi ülkeleri adına

hem global olarak bir resesyona yol açacağını

düşündüğünü ifade ediyor. Avrupalı şirketlerin

ayrıca etkin önlemler olarak devletlerinden; çalışan

ücretlerine katkı, vergi erteleme, ulusal ve AB

genelinde uzaktan yönetilebilir ihalelere çıkılması

ve özellikle dijital eğitim ve altyapı yatırımlarının

desteklenmesi yönünde beklenti içinde olduğu

görülüyor. Ülkemizde de nasıl olacağı çok merak

edilen evden çalışma konusunda ise şirketlerin

yüzde 82’sinin çalışanlarının evden çalışma koşullarının

sağlandığı belirtmesi dikkat çekiyor.

Türk şirketlerin öngörüleri

neler?

Yaşanan sorunlar özelinde araştırmanın Türkiye

tarafındaki sonuçlarına bakıldığında ise katılımcı

şirketlerin yüzde 63’ü müşterilerinin durumunda

bir belirsizlik olduğunu, bu doğrultuda yüzde

57’lik kesimin ise sipariş iptalleriyle karşılaştığını

açıkladığı görülüyor. Pazarlarında yatırım kararlarının

askıya alındığını ifade edenlerin oranı ise

yüzde 40 olarak ortaya çıkıyor. Türk şirketlerinin

yüzde 64’ü çalışanlarının evden tam kapasite çalışabildiğini

belirtirken, dijital endüstrinin geneli

de kamu ve özel ihalelerin tabana yayılmasının

önemini belirtiyor. Öte yandan, Türk şirketlerinde

hijyen önlemlerinin ve kriz takımlarının hızla

DIGITAL EUROPE tarafından tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19

salgınının etkileriyle ilgili olarak içerisinde Türkiye’den de 35 şirketin dahil

olduğu ve toplamda 650 dijital endüstri şirketinin mevcut durum ve

gelecek beklentilerini içeren bir araştırma raporu hazırlandı. 2011 yılında

Türkiye Bilişim Vakfı, TÜBİSAD ve TESİD birlikteliğiyle kurulan ve DIGITAL

EUROPE’un üyesi olan Dijital Türkiye Platformu internet üzerinden gerçekleştirdiği

toplantıyla çalışmanın detaylarını paylaştı…

oluşturulması sağlandığı da vurgulanıyor.

Resesyon konusunda beklentilerini ortaya koyan

şirketlerin yüzde 83’ü çalışan ücretlerinin devlet

tarafından desteklenmesi ve yüzde 74’ü ise vergi

ertelemesi yapılması gerektiğini belirtiyor. CO-

VID-19’un mücbir sebep kapsamına alınması

belirtenlerin oranı yüzde 74 olurken, düşük faizli

kredi beklentisi ise yüzde 52 oldu.

Kırılımların en büyüğünü

COVID-19 ile yaşadık

Rapor detaylarının paylaşılmasının ardından ilk

sözü alan TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı konuşmasında

dünyadaki kırılımların en büyüğünü

COVID-19 ile yaşadığımıza dikkat çekerek, “Amacımız,

Bilgi Toplumu olma yönünde AB stratejilerinin

paydaşı olmak ve gerek AB’de oluşan bilgi birikimlerinden

yararlanabilmek ve gerekse tecrübe

ve birikimlerimiz ölçüsünde katkı vermek. Ayrıca,

Türk kuruluşlarının ve STK’ların Avrupa Birliği

kanalıyla özellikle teknolojik ve finansal alanlarda

gelişmelerini sağlamak. Bizim de kendi içimizde

önemle desteklediğimiz Digital Europe’un genel

stratejisi ise bu yönde koyduğumuz hedeflerle

birebir örtüşüyor. Özellikle köklü teknolojik atılımların

belirsizleştirdiği bu geleceğin yaratacağı

ortamlarda böyle bir ortak aklın paydaşı olmayı

bizler gerçekten çok önemsiyoruz. Bakınız 4 ay

gibi kısa bir sürede “geleceğin belirsizleşmesi”

özellikle COVID-19 ortamında birincil bir şekilde

ortaya çıktı ve bütün dünya hiç beklenmedik

bir anda ağır bir travma yaşıyor. Geleceği belirsiz

bir sağlık ortamıyla karşı karşıyayız… Ne kadar

sürecek? Yoğunluğu ne kadar olacak? Sosyal etkileri

ne olacak?.. Asıl önemlisi ekonomik etkileri ne

olacak? TBV olarak zaten bizim temel hedefimiz

teknolojik kırılımlara karşı gerek toplumsal, gerek

kurumsal, gerekse bireysel davranışları hazırlamak

olmuştur. Rahatlıkla söyleyebilirim ki “kırılımların

en büyüğünü COVID-19 ile yaşadık. En

çok söylenen şeylerden birisi “hiçbir şey eskisi gibi

olmayacak”. Neyin eskisi gibi olmayacağını söylemediğiniz

sürece bu laf bir klişe olarak kalıyor. Elbette

bir şeyler değişecek, değişmeye başladı bile...

ve bugünkü gibi uzaktan görüşmelerimiz, toplantılar,

eğitim, ticaret alışkanlıkları gibi değişen

gelişmeleri görmeye başladık.

Raporun içeriğinde değerlendirmeye katılan kurumların

geleceğe yönelik çok kuşkucu ve hatta

kötümser bir bakış açısı sergilediğini gördüklerini

de belirten Eczacıbaşı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Doğru… Gelecek belirsiz, ekonomik olarak zor

bir dönem. Bunu kabul etmemiz lazım ancak

böyle ortamlar aynı zamanda da değişim için

büyük fırsatlar yaratıyor. Geleceğe umutsuzca

bakıp bugünün ağır yükü altında sıkışmaktan

ziyade bu büyük kırılımın getireceği farklı iş ve yaşam

modellerine odaklanmalı, geleceği inşa için

teknolojinin desteğini de her zaman yanımıza

almalıyız. Digital Europe ile çalışmalarımız hem

ortak aklın ve ortak çalışmaların fırsatlarından

yararlanmamız için önemli bir ortam hem de

kendi girişimlerimize batımızdaki coğrafyalarda

yeni fırsatlar yaratmak için olanak sağlıyor. Şunu

da memnuniyetle söylemem gerekir ki Digital

Europe da Türkiye ile iş birliğini bizim gördüğümüz

kadar değerli bir fırsat olarak değerlendiriyor

ve geliştirilmesi için katkı sağlıyor. Elbette bizler

de hem yakın hem de orta vadede bu yakınlığı artırarak

devam etmeyi hedefliyoruz”.

Bilişim sektöründeki

iddiamızı yükseltmede 4

kritik faktör öne çıkıyor

Toplantıda daha sonra söz alan TÜBİSAD Yönetim

Kurulu Başkanı Erman Karaca da konuşmasında

Digital Europe araştırmasının krizin tüm

ülkeler için korkutucu boyutlarını gözler önüne

serdiğini hatırlatarak, “Salgının başladığı günlerden

bu yana olumsuz haberlerden hepimiz çok

yorgun düştük. Olumsuzluklara bakmak yerine

bu süreçte olumlu neler olduğuna bakarsak geleceğe

ilişkin elimizde ne yapmamız gerektiğine

ilişkin bir yol haritası olabilir. Bu salgın bize dijital

teknolojilerin hayatımızdaki önemini bir kez

daha gösterdi. Salgın öncesinde hem donanım

hem yazılım olarak yatırımlarını yapmış olan

firmalar, uzaktan çalışmaya geçerek, faaliyetlerini

dijital ortama taşıyarak, iş süreçlerinde büyük

kopuşlar olmadan bu süreçleri atlatma imkanını

buldular. Buna karşılık, bu yatırımları yapamamış

olan birçok KOBİ ve birçok küçük esnaf ya bu

süreçte önemli ticari kayıplara uğradı, ya da yüksek

sağlık riski almak zorunda kaldı. Almanya,

Kore, Japonya, İsveç, Norveç, Hong Kong gibi bazı

ülkeler hem mücadeleye erken başlayarak hem de

teknolojiyi iyi kullanarak attıkları adımlarla salgının

ilerlemesinde önemli başarılar elde ettiler.

Salgının yol açtığı zararın atlatılmasında bilgi ve

iletişim teknolojileri anahtar rolü oynayacağına

göre, bu alandaki performans açığımızı en kısa

sürede kapatma gayretinde olmamız gerektiği

aşikar. Bilişim sektöründeki iddiamızı yükseltmede

4 kritik faktör; insan sermayesi, yazılım, donanım

ve altyapı. Ekonominin süratle ayağa kalması

ve gelecek risklere hazırlıklı olmak için bu dört

alanda mutlaka ilerleme sağlamamız gerekiyor.

Bu nedenle her şeyden önce bilişim sektöründeki

firmaların açıklanmış olan teşviklerden yararlanabiliyor

olması gerekir” şeklinde konuştu.

2020 68

www.itnetwork.com.tr


OPPO Reno3 ve Reno3 Pro tanıtıldı

OPPO, yeni Reno3 Serisi’nin tanıtımını gerçekleştirdi. Yepyeni ColorOS 7

ile güçlendirilen ve OPPO’nun son teknolojik gelişmelerini 48 MP Arka Dörtlü

Kamera tasarımında sunan seri, yeni bir mobil fotoğrafçılık trendi oluşturacak

ve koleksiyon değeri taşıyan fotoğraflar çekmek artık daha kolay olacak.

OPPO’nun marka estetiğinin

güçlü mirasını sürdüren

Reno3 Serisi’nin

tasarımı, tüm kullanıcılar

için hafif ve çekici

bir cihaz sunmak

amacıyla daha da geliştirildi.

Yeni nesil tasarımının

ardındaki temel fikir ise incelik…

Reno3 Serisi ile çekilen

fotoğraflar koleksiyon değeri

taşır

Fotoğrafçılık OPPO’nun en önemli odak noktası

ve güçlü yanlarından birini oluşturuyor.

Reno3 Serisi, yepyeni Ultra Video Sabitleme

2.0 video modunu sunarak Reno2’nin video

keşif ve geliştirmelerini daha ileri noktaya

taşıyor. Aynı zamanda Reno3 Pro’da video çekerken

normalden %87 daha geniş görüş açısı

yakalamak için Geniş Açı Sabitleme Modu da

bulunuyor. Reno3 Pro, iç ve dış mekan fark etmeksizin

sarsıntısız ve net fotoğraflar çekiyor.

Buna ek olarak, OPPO Reno3 Pro’daki video

bokeh efekti ve akıllı video düzenleme mükemmel

sonuçlar veriyor. Reno3 Pro’da bulunan

akıllı video düzenleme yazılımı SoLoop,

özelleştirilmiş şablonlara video klipler oluşturuyor.

90Hz ekranla birlikte, kullanıcılar video

çekimlerinin keyfini çıkarabiliyor.

OPPO Reno3 Pro’nun dörtlü arka kamera modülünde

48 MP ana kamera, 13 MP telefoto

lens, 8 MP ultra geniş açılı kamera ve 2 MP

siyah beyaz kamera bulunuyor. OIS’li Sony

IMX586 sensöre sahip ana kamera, yeni IPS

görüntü algoritması sayesinde görüntüleme

efektini iyileştiriyor. 13MP telefoto lens 48MP

ana kamera ile beraber 2x optik, 5x hibrit ve

20x digital zoom yapmasını sağlıyor. Ayrıca

geniş açı lensi kullanarak geniş açıda da sabit

fotoğraflar elde edebilirsiniz.

OPPO Reno3 Pro, ön kameralar açısından

sektörün en yüksek piksel sayısına sahip ön

kamera modüllerinden biri olan 32MP ultra

net kamerayı kullanıyor. Selfie’leri net ve güzel

hale getirmek için özelleştirilen Portrait

Beautify 2.0, selfie çekerken ten rengini ve ışık

durumunu algılıyor. Reno3 modelinde ilk kez

ön kameraya Gece Modu algoritması ekleyen

OPPO, geceleri selfie çekmek isteyenler için de

farklı bir deneyim vaat ediyor.

Fotoğraf ve videoları daha iyi görmek için

Reno3 Pro’nun 90Hz hıza sahip ekranının

parlaklığı 800nit’e ve maksimum parlaklığı

1100nit’e kadar çıkıyor. Güneş ışığı gibi tüm

aydınlatma koşullarında ekran kolayca görülüyor.

Maksimum 180Hz dokunma örnekleme

oranı, kullanıcıların oyun ve videolar gibi

uygulama senaryolarındaki taleplerini karşılayarak

yumuşak dokunuşlarla bulanıklık olmadan

oyun oynamasına olanak tanıyor.

Olağanüstü performans

sunan gelişmiş yazılım

Reno3 Pro’nun performansı önemli ölçüde iyileştirildi.

Reno3 Pro’da 12GB bellek ve 256GB’a

kadar artabilen dahili hafıza seçenekleri bulunuyor.

Yazılım konusunda ise Reno3 Pro yeni

ColorOS 7 sistemiyle birlikte geliyor. Kenarsız

bir estetiğe sahip ColorOS 7 sistemi, yeni

simgeleriyle renk doygunluğunu azaltıyor ve

oluşan görsel etki göze hitap ediyor. Gün boyu

koyu mod özelliği ve akıllı arka ışık mekanizmasıyla

Reno3 Pro, gözleri korumak için çeşitli

kullanım senaryolarına uyum sağlıyor.

ColorOS 7 ile Reno3 Serisi, geliştirilmiş bir

oyun performansı ile etkileyici ve akıcı bir

oyun deneyimi sunuyor. Hyper Boost, dokunmatik

optimizasyon ve kare hızı optimizasyonu

ile gecikmeyi azaltıyor; oyunların daha

hızlı ve sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlıyor.

Dokunmatik optimizasyon sayesinde güç

azaldığında bile dokunma tepkisi hızlı kalıyor,

gereksiz işlemleri azaltırken dokunmatik tarama

sıklığını artırıyor. Ayrıca, kare hızlarını

optimize etmek için senaryoları tespit edip

tahmin ederek sistem kaynaklarını yeniden

bir araya getiriyor. Böylece oyunlar ağır yüklenme

senaryolarında bile daha sorunsuz çalışıyor.

Bunlara ek olarak Elevoc algoritması

ile Reno3 Serisi, oyun esnasında yapılan sesli

sohbetlerde oyuncuların birbirine çok yakın

olmasından kaynaklanan gürültüyü de ortadan

kaldırabiliyor.

Anker’den Türkiye’nin bölgesel konumunu

güçlendiren önemli atama

Tüketicilerin hayatına

kolaylık

ve konfor sunan

teknolojileri bir

araya getiren Anker,

hızlı büyüme

yaşadığı Türkiye’de

de önemli

değişiklikler yaptığını

duyurdu.

Yapılan açıklamaya

göre, Orta

Asya ülkelerinin bağlı olduğu Türkiye, İsrail’in

de bağlandığı bölgesel ve önemli bir ülke konumuna

yükseldi.

Cem Bodur yönetiminde, Türkiye’nin güncel

teknoloji ürünlerine ilgi duyan genç nüfusuyla

Anker Innovations, Orta Asya’dan sonra İsrail’i de Türkiye’deki

yönetime bağlarken, Cem Bodur’un görevine Türkiye, İsrail ve Orta

Asya Ülke Müdürü olarak devam edeceğini açıkladı…

birlikte ülkedeki tüm tüketicilere ulaşarak başarılı

bir strateji izleyen Anker Türkiye, artık

Orta Asya’dan sonra İsrail’in de yönetildiği

merkez ofis konumuna geldi. Cem Bodur da bu

değişiklikle, Anker Türkiye, İsrail ve Orta Asya

Ülke Müdürü görevine getirildi.

Türkiye açısından bu önemli gelişmeyle ilgili

görüşlerini sunan Cem Bodur, “Ülkemizle ilgili

bu değişiklikten dolayı son derece mutluyuz.

Türkiye, Anker Innovations ekosisteminde

geçtiğimiz son iki yılda en hızlı büyüyen ülkeler

arasında yer almıştı. Bu gelişme ile birlikte

Anker nezdinde de bölgesel olarak çok daha

önemli bir konuma sahip olmuş durumdayız.

Daha önce olduğu gibi bundan sonraki süreçte

de daha güçlü hedeflerle çalışmalarımıza

devam edeceğiz” dedi.

www.itnetwork.com.tr 69 2020


SAP’den herkesin erişimine açık

“Dijital Eğitim Platformu”

SAP, koronavirüs salgını nedeniyle içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde

eğitimlerine devam etmek isteyenler için dijital bir eğitim

hamlesi başlattı. SAP’nin yenilikçi ve interaktif eğitim içeriklerinden

öğrenciler, profesyoneller ve ilgilenen herkes yararlanabilecek…

Tüm dünyayı etkileyen yeni tip koronavirüs

(Kovid-19) nedeniyle birçok ülkede

okullarda eğitim ve öğretime ara verilirken

kurumsal uygulama ve yazılım

alanında dünya lideri SAP’den eğitime

destek geldi. SAP, yeni başlattığı inisiyatif

ile yenilikçi ve interaktif eğitim içeriklerini

herkesin kullanımına açtı. Bu kapsamda

openSAP platformu üzerindeki online

kurslara öğrenciler, profesyoneller ve bu

dönemde öğrenmeye devam etmek isteyen

herkes ücretsiz olarak erişebilecek.

STEAM alanına ilgi duyanlar ise SAP

Genç Düşünürler Programı (SAP Young

Thinkers Program) üzerinden eğitimlere

ulaşabilecek.

SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan

yaptığı açıklamada, “Kovid-19 salgını

ülkemiz dâhil olmak üzere tüm

dünyayı etkisi altına aldı. Bu dönemde

eğitimde gerileme yaşanmadığından

emin olmak istiyoruz. Öğrenciler ve alanlarında

uzman kişiler, eğitimlerine online

olarak devam etmek için güvenli ve iyi

işleyen bir öğrenme platformuna ihtiyaç

duyuyor. SAP olarak, bu inisiyatifimiz ile

inovasyonu ve etkileşimi kolaylaştıracak

kapsamlı dijital eğitim içeriklerimize erişimi

genişleterek gelecek kuşağın profesyonellerini

ve kullanıcılarını destekleme

taahhüdümüzü ileriye taşıyoruz.” dedi.

Kurumsal uygulama ve yazılım alanında

dünya lideri SAP’nin kapsamlı eğitim

ve yetkinlik kazandırma programının

bir parçası olan bu dinamik inisiyatif,

üç önemli bölümden oluşuyor: Kitlesel

çevrimiçi açık kurslar (MOOCs), üniversiteler

için öğrenme yolculuğu ve SAP

Genç Düşünürler Programı (SAP Young

Thinkers Program). Sunulan tüm bu

eğitimlere https://open.sap.com/ adresi

üzerinden ulaşılabiliyor. Kayıt olmak

için 16 yaşından büyük olmak gerekiyor

ancak her yaştan kişiye uygun kurslar

bulmak mümkün. SAP, kurs içeriklerini

sürekli olarak geliştirmek ve ihtiyaçlara

uyarlamak amacıyla katılımcıların geri

bildirimlerini değerlendirecek ve bu doğrultuda

gerekli düzenlemeleri hayata geçirecek.

OpenSAP platformu herkesin

kullanımına açık!

Ödüllü openSAP platformu, öncü teknolojiler,

en son inovasyonlar ve dijital

ekonomi hakkında bilgi edinmek isteyen

herkese, kitlesel çevrimiçi açık kurslardan

(MOOCs) yararlanma olanağı sağlıyor.

Dersler arasında robotik süreç otomasyonu,

veri bilimi, öğrenen makineler,

etik yapay zekâ, Nesnelerin İnterneti

(IoT), sürdürülebilirlik, Java programlama

ve daha fazlasını bulmak mümkün.

openSAP platformundan ücretsiz olarak

ulaşılabilen kitlesel çevrimiçi açık derslerin

(MOOCs) tümü online olarak ve

oyunlaştırma, sınıf arkadaşlarıyla ve uzmanlarla

tartışma forumları gibi başarısı

kanıtlanmış sınıf içi öğrenme yöntemleri

ile sunuluyor. Eğitimlere herhangi bir

kısıtlama olmaksızın, her zaman, her

yerden ve tüm cihazlardan erişilebiliyor.

Podcast’ler ve mikro öğrenme formatları,

kullanıcılara anlaşılır ve özet içerikler

sunuyor.

SAP’den üniversite

öğrencilerine özel, sistem

erişimli ve global sertifikalı

ücretsiz eğitim fırsatı

SAP ekosisteminde bir kariyere dijital

olarak hazırlanan veSAP Üniversite İş

Birliği programındaki üniversitelerden

birinde okuyan öğrenciler, belirlenen

dört alandaki eğitime 22 Haziran’a kadar

ücretsiz olarak erişebilecek. SAP Üniversite

İş Birliği programında dünyada

3.800’den fazla üniversite, Türkiye’de ise

39 üye üniversite bulunmaktadır. Eğitim

alanları, SAP S/4HANA®’ya özel kapsam

ve iş süreçleri, SAP S/4HANA Cloud Finance

çözümü, SAP® SuccessFactors®

Employee Central (Çalışan Merkezi) çözümü

ve SAP HANA®’da modellemeyi

kapsıyor.

Özel olarak öğrenciler için tasarlanan bu

içerikler ücretsiz olarak erişime açıldı.

Birçok dilde farklı öğrenme formatlarının

yanı sıra uygulamalı alıştırmaları içeren

eğitim sistemlerine de ücretsiz erişim

olanağı sunuluyor. Eğitimler, öğrencilerin

belirlenen bu alanlarda SAP’nin Global

Sertifikasını alabilmelerini sağlayan

sınava hazırlanmalarına da yardımcı

oluyor. Bu kapsamda bir sınav da ücretsiz

olarak sunuluyor. Eğitimlere https://

training.sap.com/content/student-learning-offering

adresinden ulaşabilirsiniz.

SAP Genç Düşünürler

Programı herkesin

kullanımına açık

SAP, tüm dünyada okulların belirli süreliğine

kapatılmasının ardından öğrencileri

ve öğretmenleri desteklemek amacıyla,

başlangıç seviyesindeki kodlama eğitimi

“Get Coding with Snap’’i de içeren SAP

Genç Düşünürler Programı’ndaki dersleri

merkezi bir web sitesi üzerinden erişime

açtı.

SAP Genç Düşünürler Programı, çocuklara

ve gençlere dijital okuryazarlık

altyapısı kazandırarak genç kuşakları

STEAM (bilim, teknoloji, mühendislik,

sanat ve matematik) alanlarında kariyer

sahibi olmaya teşvik ediyor. Öğrencilerin

ve Bilişim Teknolojileri (BT) alanına yeni

adım atanların, daha iyi bir dünyanın şekillendirilmesine

yardım etmelerini sağlayacak

yaratıcı metodolojileri ve teknolojileri

keşfetmelerine destek oluyor.

2020 70

www.itnetwork.com.tr


Yeni Nesil Çalışma Platformu TempOda İle Ofis

Standartları Eve Taşınıyor

Tempo, değişen koşullara ayak uydurmak, rekabetçi yönünü korumak

ve güçlendirmek amacıyla başlattığı, sektöre yeni bir yön

veren TempOda projesiyle dikkat çekiyor. TempOda, tüm sektör çalışanlarının

işe/ofise gitmeden güvenli ve konforlu bir şekilde evden

çalışmalarına olanak sağlıyor…

İçinde bulunduğumuz küresel sürecin birçok

değişime ve gelişmeye hız kazandırdığı bir

gerçek. Süreç boyunca; çalışma ortamları,

formülleri ve adaptasyonları en hızlı şekilde

tamamlanmaya çalışılıyor. Tüm sektörlerin

evden çalışma yöntemlerini deneyimlediği,

verimlilik/sonuç ilişkisini kavradığı,

yönetmeyi öğrendiği bu dönemde, TempOda

hayati bir önem taşıyor.

Tempo, yeni dünyanın ve jenerasyonun iş

dünyasına katılmasıyla birlikte, çalışanların

istedikleri zamanda ve yerde, istedikleri işi

yapabilecekleri Prosumer (Türetici) platformu

için çalışıyor. TempOda bu sürecin bir aşaması

olan evden çalışma konsepti olarak tasarlandı.

TempOda, şirketlerin en önemli önceliği olan

bilgi güvenliği standartlarını, ofis ortamındaki

kadar yüksek seviyede sağlıyor. Şifreli giriş

kapısı, panik butonu ve “one vision” cam gibi

güvenlik özelliklerinin yansıra; ses geçirmez,

kamerayla izlenebilen, havalandırma sistemi

düzenlenmiş, 1.20cm x 1.20cm boyutlarındaki

“evde çalışma ortamları” hazır.

“TempOda, dünyada bir ilk”

Bugüne çözüm üretirken yarından ilham

aldıklarını kaydeden Tempo CEO’su Cemal

Akar; “Yeni nesil çalışma alanları, bugünün

anlayışıyla tanımlanan ofisler değil. Yarının

çalışanıysa, ofislerle sınırlı değil. Yeni dünyanın

çalışma koşullarına göre tasarladığımız

ve inovasyon ödülüne layık görülen TempOda,

dünyada bir ilk. Hayallerin işini hayata geçirirken,

herkese, her anlamda kolaylık sağlamayı

hedefledik. Kabin çözümü daha büyük bir

vizyonun bir parçası. Yeni çalışma kültürüyle

ilgili hayalimizin köşe taşlarından biri. Daha

sonra böyle bir şeye de ihtiyaç kalacağını düşünmüyorum.

Fakat bugün için bir ihtiyaç.

TempOda’dan sonra yeni çalışma kültürünü

destekleyecek bir yazılım çözümünü eklemek

üzerine çalışıyoruz” diye belirtti.

Çevreye ve iş gücüne pozitif

katkı

TempOda, ekonomik sorunlarla başa çıkmak

için çalışanlarını işten çıkarmak zorunda

kalan işverenler için, ofis ve çalışan gibi gider

maliyetlerini düşürmek üzere alternatif bir çözüm.

Bu sayede çalışan konforu gözetilirken,

işverenin maliyeti düşecek, yakıt tasarrufu

sağlanmasıyla karbon ayak izi azalacak ve binalardaki

metan gazı salınımının azalmasıyla

da çevreye pozitif bir katkı sunacak.

Serbest ve konforlu bir çalışma ortamını evlere

getiren TempOda, evlerinden çıkmakta

zorlanan birçok dezavantajlı grubun iş gücüne

katılımına da destek. Engellilerin iş hayatına

katılımını önemseyen Tempo, onlar için özel

TempOda tasarlattı. Anadolu’da belli nedenlerle

evlerinden çıkamayan birçok kadın, iş

bulamayan gençler ve denetimli serbestlikle

evinde cezasını çeken yükümlüler de TempOda

ile hayata sarılacak.

Yakın gelecekte, evlerdeki TempOda’ların çalışma

alanları metro duraklarına, kafelere ve

kamu alanlarına yayılması hedefleniyor. Bu

büyüme, geleceğin sürdürülebilir iş modeline

sağlam bir temel olacak.

2,6 milyon çalışanın kısa çalışma başvurusu kabul edildi

İşsizlik Sigortası Fonu

verilerine göre, Nisan 2020

sonu itibariyle fonun toplam

varlığı 133 milyar 223 milyon

TL oldu. Nisanda 2 milyon

590 bin 589 kişi, toplamda

4 milyar 95 milyon TL kısa

çalışma ödemesi almaya hak

kazandı. Mart ayında ise

96 bin 636 kişi kısa çalışma

ödeneği almaya hak kazanmıştı.

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafında yayımlanan İşsizlik Sigortası

Fonu verilerine göre, nisan ayında yaklaşık 2,6 milyon çalışan için

toplam 4,1 milyar TL kısa çalışma ödemesi yapıldı. Mart ayında 77

bin 979 kişiye işsizlik maaşı bağlanırken bu sayı nisan ayında 82 bin

490 kişiye ulaştı.

Ödeneğe başvuran

işyerlerinin yüzde 40’ı

imalat sektöründen

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan

yapılan açıklamaya göre, kısa çalışma

ödeneğine en çok başvuru yapan sektör

yüzde 40 ile imalat sektörü. Ödeneğe en

fazla başvuru yapan diğer sektörlerin oranı;

yüzde 15 ile toptan ve perakende ticaret sektörü,

yüzde 12 ile konaklama ve yiyecek hizmeti

faaliyetleri, yüzde 6 ile eğitim sektörü

olarak belirtildi.

Başvuru yapan firmaların

yüzde 90’ında 50’den az

çalışan var

Kısa çalışma ödeneğinden yaralanan KO-

Bİ’lerle ilgili IFASTURK Mali Müşavirlik

ve Denetim Kurucusu Serbest Muhasebeci

Mali Müşavir Mesut Şenel, “Koronavirüs salgınıyla

birlikte yüz binlerce işletme kısa çalışma

ödeneğine başvurdu. Bu işletmelerin

yüzde 51’inin işyerlerinde 1 ila 3 kişi istihdam

ediliyor. 4 ila 9 çalışanı olan işletmelerin

oranı ise yüzde 28. Çalışan sayısı 50’den

az olan işletmeler, toplam başvuru yapan

işletmelerin yüzde 90’ından fazlasını oluşturuyor.

Bu zorlu süreçte KOBİ’lerin ayakta

kalmasına katkıda bulunacak teşvik ve ödeneklerin

yakın takipçisi olmayı sürdürerek

desteklerden en doğru şekilde faydalanmaları

için yanlarında olacağız” bilgisini verdi.

www.itnetwork.com.tr 71 2020


HUAWEI: Hayatta kaldık ve ilerlemeye

devam ediyoruz

HUAWEI ANALYST SUMMIT, bu yıl 17’nci kez Çin’in Şenzen kentinde

gerçekleştirildi. İlk kez online katılım altyapısı ile düzenlenen etkinliğe;

telekomünikasyon ve finans sektörleri de dahil olmak üzere

birçok alandan, 2.000’den fazla analist ve medya temsilcisi katıldı.

Katılımcılar etkinlikte, bu zor dönemde sektörlerin birlikte çalışmasının

önemine değinerek akıllı dünyanın gelişimini hızlandırmanın

yöntemlerini ele aldı…

HUAWEI Dönüşümlü CEO’su Guo Ping,

etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada

şirketin son bir yılda yaşadığı deneyimleri,

rakamlar eşliğinde paylaştı. Guo

Ping, “HUAWEI: Bir Yıl ve Ötesi” başlıklı

bir sunum gerçekleştirirken, şu ifadelere

yer verdi; “Geçtiğimiz yıl, birçok teknoloji

bizim için erişilmez hale geldi. Buna

rağmen, HUAWEI hayatta kalmak için

mücadele etti ve ilerlemesini sürdürüyor.

HUAWEI uzun zamandır bilgi ve

iletişim teknolojileri endüstrisine aktif

olarak katkıda bulunuyor. Şirket, kurulduğu

günden bu yana dünyayı daha

ileriye taşımak için dijitalleşmeyi daha

fazla insana, daha fazla eve ve kuruma

yaymak için kararlılıkla çalışıyor. HU-

AWEI, 30 yılı aşkın bir süredir 170’ten

fazla ülke ve bölgede 1.500’den fazla iletişim

ağının kurulumunu gerçekleştirdi

ve dünya çapında 3 milyardan fazla kişiye

hizmet sağladı. Bunun yanı sıra, 600

milyon tüketiciye akıllı cihazlarını sundu.

ABD’nin HUAWEI’ye karşı gerçekleştirdiği

eylemler, sadece HUAWEI’ye

değil, aynı zamanda HUAWEI’nin ürün

ve hizmetlerini kullanan kişi ve kurumların

deneyimlerine de zarar vermektedir.”

Bilgi ve iletişim teknolojileri altyapısı

akıllı dünyanın temelidir. 2025 yılına

gelindiğinde, dijital ekonomi 23 trilyon

dolarlık bir sektörü temsil edecek. Bilgi

ve iletişim teknolojileri endüstrisi büyük

bir potansiyele sahiptir. Akıllı dünyaya

giden yolda, bu endüstrisinin sağladığı

birçok fırsatı görmek mümkündür.

Geleceğe baktığımızda, HUAWEI üç

alanda yatırım yapmaya ve yenilikler

getirmeye devam edecek; İletişim ağları,

akıllı hesaplama ve akıllı cihazlar.

Müşterilerimiz ve iş ortaklarımızla;

yeni organizasyonlar, tedarik zincirinin

büyütülmesi, standartların belirlenmesi

ve yeni yeteneklerin yetiştirilmesi gibi

alanlarda birlikte çalışacağız. Bu şekilde,

açık iş birliğini ve kapsayıcı bir endüstri

gelişimini teşvik etmek, en önemlisi

de geleceği birlikte keşfetmek için

yolumuza devam edeceğiz.

“Bugünün dünyası, entegre bir iş birliği

ekosistemdir. Küreselleşme eğilimi

asla tersine çevrilmemelidir. Bölünmüş,

farklı standartlar ve tedarik zincirleri

hiç kimseye fayda sağlamadığı gibi, parçalanmanın

ve bölünmenin, tüm sektör

üzerinde ciddi bir etkisi olacaktır. Endüstri

bir bütün olarak fikri mülkiyet

haklarını, adil rekabeti ve birleşik küresel

standartları korumak üzere, küresel

tedarik zincirini teşvik etmek için birlikte

çalışmalıdır.”

ABD’nin son kararına

kategorik olarak karşı

çıkıyoruz

Zirvede, ABD Ticaret Bakanlığı’nın aldığı

yarı iletken ürünleriyle ilgili kısıtlama

kararına yönelik bir açıklama da yapıldı.

“ABD hükümeti HUAWEI’yi 16 Mayıs

2019’da hiçbir gerekçe olmaksızın Varlık

Listesi’ne eklemiştir. Bu kararla bir dizi

kilit endüstriyel ve teknolojik unsurun

tarafımızca kullanımı kısıtlanmıştır.

Buna rağmen ABD’nin duyurduğu kurallar

ve düzenlemelere uymaya kararlıyız.

Bu dönemde, müşterilerimiz ve

tedarikçilerimiz için sözleşme yükümlülüklerimizi

yerine getirdik ve her şeye

rağmen hayatta kalmaya ve ilerlemeye

devam ettik.”

Bununla birlikte ABD hükümeti, şirketimizdeki

baskısını sürekli artırmaya

yönelik arayışları çerçevesinde, birçok

şirket ve endüstri birliğinin endişelerini

artıracak şekilde kararlar almayı ve

sektörün tüm kaygılarını tamamen göz

ardı etmeyi sürdürdü. Bu keyfi ve zarar

verici kararlar, tüm endüstriyi tehdit

etmektedir. Bu yeni kural, 170’ten fazla

ülkede sunduğumuz yüz milyarlarca

dolar değerindeki iletişim ağının genişletilmesini,

bakımını ve sürdürülebilir

operasyonlarını etkileyecektir. Ayrıca,

dünya çapında HUAWEI ürünlerini ve

hizmetlerini kullanan 3 milyardan fazla

kullanıcının iletişim hizmetlerini de etkileyecektir.

ABD hükümeti, başka bir ülkeden sektör

lideri bir şirkete müdahale etmek adına,

HUAWEI müşterilerinin ve tüketicilerinin

çıkarlarına bilinçli olarak sırtını

döndü. Bu yaklaşım, ABD hükümetinin

tüm bunları iletişim ağlarının güvenliği

gerekçesiyle yaptığı söylemlerine da ters

düşmektedir.

ABD hükümetinin bu kararı sadece HU-

AWEI’yi etkilemez. Çok sayıda küresel

endüstri üzerinde ciddi bir etkisi olacaktır.

Bu karar, uzun vadede birçok endüstrinin

bağlı olduğu küresel yarı iletken

sektöründeki güven ve iş birliğine

zarar verecektir, bu alandaki çatışmayı

ve iş kaybını artıracaktır.

ABD, farklı şirketleri kendi sınırları dışında

etkisiz hale getirmek için tüm

teknolojik imkanlarını kullanıyor. Bu

durum sadece, uluslararası şirketlerin

ABD teknolojisi ve tedarik zincirlerine

duyduğu güvenin zedelenmesine hizmet

edecektir ve sonuç itibarıyla ABD’nin çıkarlarına

da zarar verecektir.

HUAWEI olarak, duyurulan yeni kuralları

kapsamlı bir şekilde inceliyor ve kaçınılmaz

olarak iş süreçlerimizin olumsuz

etkilenmesini bekliyoruz. Şirket

olarak bir çözüm aramak için elimizden

geleni yapacağız. Müşterilerimizin

ve tedarikçilerimizin bizimle birlikte

olmaya devam etmelerini diliyor ve bu

ayrımcı kuralın etkisini en aza indirgeyebilmeyi

umuyoruz.”

2020 72

www.itnetwork.com.tr


Pandemi döneminde uzaktan

eğitime olan talep patladı

Pandemi ile birlikte gelen sosyal izolasyon döneminde çalışanların uzaktan

eğitime olan talebi patladı. Uzaktan eğitim şirketi Enocta’nın yayınladığı

veriler, çalışanlar tarafından alınan dijital eğitim sayısı, canlı sanal

sınıflarda oturum sayısı ve mobil cihazlardan uzaktan eğitime erişim gibi

başlıklarda yüzde 1000’e varan artışların olduğunu gösterdi.

Uzaktan eğitim alanında, 500’den fazla kuruma

ve yaklaşık 3 milyon kişiye hizmet veren

Enocta’nın yayınladığı veriler çarpıcı sonuçlar

ortaya koydu.

Araştırmaya göre, “Korona Salgını” nedeniyle

iş yerlerinin bir kısmının kapandığı, evde geçirilen

sürenin uzadığı 15 Mart sonrasında,

çalışanların aldıkları dijital eğitim sayısı adeta

patlama gösterdi. 2019 Mart - Nisan döneminde

1 milyon 780 bin olan dijital Eğitim” sayısı,

2020’nin aynı döneminde yüzde 1041 artış göstererek

20 milyon 293 bin’e ulaştı.

Enocta CEO’su Ahmet Hançer, evde geçirilen

sürenin uzamasına bağlı olarak uzaktan

eğitim alan profesyonellerin eğitim talebini

patlattıklarını ve farklı eğitimlere olan talebin

görülmemiş şekilde artış kaydettiğini söyledi.

Enocta’nın, uzmanlar tarafından hazırlanmış

5 bin içeriği kurumlarda çalışan, gelişime

açık bireylerin hizmetine sunduğunu ve stres

yönetiminden, sigortacılığa kadar çok farklı

başlıklarda son derece değerli eğitimlerin bulunduğunu

belirten Hançer şöyle devam etti:

“Uzaktan eğitim bilinen, kullanılan ancak

tümüyle benimsenen bir eğitim yöntemi değildi.

Mart-Nisan döneminde uzaktan eğitimin

sağladığı fayda daha iyi anlaşıldı ve geçmişte

hiçbir dönemde görülmedik biçimde benimsendi.”

Enocta’nın verilerine göre farklı başlıklarda artışlar

şu şekilde gelişti:

• Sisteme toplam giriş, hafta içi yüzde 57, hafta

sonu ise yüzde 80 artış gösterdi.

• Sanal sınıf toplam oturum sayısı da hızlı artış

gösteren bir başka başlık oldu. Çoklu interaktif

eğitimin alındığı sanal sınıflarda oturum sayısı

yüzde 418’lik bir artışla, 125’den, 648’e çıktı.

• Pandemi öncesi dönemde sisteme yoğunlukla

sabah saatlerinde girilirken, Pandemi

döneminde yoğunluk 13:00 ila 16:00 saatleri

arasında gerçekleşti.

• Yine bu dönemde mobil cihazlardan hafta içi

eğitimlere erişim ortalaması yüzde 92 oranında

arttı

Enocta CEO’su Ahmet Hançer, “sosyal izolasyon”

döneminin birçok eğitim ihtiyacını da

beraberinde getirdiğini belirterek şunları söyledi:

“Kurumlar çalışanları için evde verimli

ve güvenli çalışma, sanal toplantılarda verim

elde etme, uzaktan ekip yönetimi ve uzaktan

çalışırken takım olma gibi iş hayatıyla ilgili

online eğitimler sunmaya başladı. Kurumlar

aynı zamanda çalışanların bu dönemdeki

psikolojilerini desteklemek için kaygı yönetimi

ve stres yönetimi gibi konularda da online

eğitimler sunmakta. Yine bu dönemde pek çok

kurum, gerek sosyal sorumluluk kapsamında,

gerekse çalışan bağlılığını artırmak için

çalışanların aileleri, eşleri, çocukları, sevenleri

için de farklı konularda online eğitim sunuyor.

Şunu belirtebiliriz, Kovid 19 ile birlikte özel

şirketlerde ve kamu kurumlarında iş ile ilgili

hiç olmadığı kadar uzaktan eğitim yapılmaya

başlandı. Enocta olarak günümüz teknolojilerini

kullanarak geliştirdiğimiz, öğretici, eğlenceli

ve ölçümü son derece kolay içeriklerimizi

gelişmiş teknolojimiz ile sunmaya devam edeceğiz.“

Airbus, Avrupa Birliği’ne uydu haberleşme çözümleri sunuyor

Airbus Savunma ve Uzay Genel Müdürü Dirk

Hoke, “Bu uydu haberleşme programı ile Airbus,

hem Avrupa savunma sanayii için ortak

yeteneklerin kurulmasına hem de sivil ve askeri

barış koruma misyonlarına katkı sağlayacak”

dedi.

‘AB SatCom Market’ adlı sözleşme, AB üye devletlerinin

uydu haberleşme ihtiyaçlarını merkezileştirmelerini

ve bu hizmetlere koordineli,

daha ekonomik ve etkili erişim sağlamalarına

imkan tanıyacak. Bunun sonucunda, Avrupa’dan

20 Savunma Bakanlığı da dahil olmak

üzere katkıda bulunan 32 üye, 2012 yılından

bu yana ‘AB SatCom Market’ projesi üyelerine

uydu haberleşme kabiliyetleri sağlayan EDA

aracılığıyla uydu çözümleri ve hizmetlerine

Airbus, Avrupa Birliği ve üye devletlerinin askeri ve sivil görevleri

için uydu haberleşme çözümleri sağlamaya yönelik anlaşma yaptı.

Bu, 10 milyonlarca Avro değerinde olduğu tahmin edilen ve dört

yıllık işbirliğini içeren anlaşma, Avrupa Savunma Ajansı (EDA) tarafından

sunuldu…

hızlı ve verimli bir şekilde erişebilecekler.

Bu uydu haberleşme çözümleri, dünya çapında

uygulanabilir. Avrupa sivil ve askeri barışı

koruma ve güvenlik misyonlarının yanı sıra

teknik ve ekonomik kalkınma ve işbirliği operasyonlarında

da önemli rol oynarlar. Bu, son

birkaç yıldır AB SatCom Market hizmetlerinin

başarıyla yürütüldüğü pek çok AB sivil ve askeri

misyon ve operasyonunda zaten uygulanmaktadır.

AB üye devletlerinin silahlı kuvvetleri

de bu çözümleri kullanmaktadır.

‘AB SatCom Market’ sözleşmesi, uydu haberleşme

(C, Ku, Ka ve L frekans bantlarında),

terminallerin satışı ve kiralanmasının yanı

sıra, özellikle AB dışındaki operasyonlarda

‘anahtar teslim çözümler’ sunulmasını kapsamaktadır.

Bu anlaşma için Airbus, haberleşme

terminallerinden bazılarını ve özellikle

L ve Ku band hizmetlerini tedarik edecek olan

Marlink ile bir araya geldi.

Askeri ve resmi hükümet kullanıcıları için

telekomünikasyon çözümlerinde öncü olan

Airbus, küresel ölçekte ve tüm ticari ve askeri

frekans bantlarında (L, C, Ku, Ka, X ve UHF)

uydu haberleşmesi konusunda benzersiz bir

deneyime sahiptir. Bu hizmetler, aynı zamanda

Avrupalı operatörlere önemli hizmetlerin

yerine getirilmesinde de fayda sağlayabilir

www.itnetwork.com.tr 73 2020


Uzmanlardan salgın travmasından

korunmada kişisel bakım uyarısı

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr.

Pervin Sevda Bıkmaz, AA muhabirine

yaptığı açıklamada, bu dönemde kitlesel

travmatik bir deneyimden geçildiğini

belirterek, vatandaşların beden sağlıklarını

korudukları gibi ruh sağlıklarını

da korumaları gerektiğini söyledi.

Salgın nedeniyle evde kalma sürelerinin

arttığını vurgulayan Bıkmaz, “Geçmiş

yaşam deneyimlerimiz, mevcut

yaşam koşullarımız, duyarlılıklarımız,

kırılganlıklarımız, fiziksel ve duygusal

bakım ve destek mekanizmalarımız bedensel

direncimizi olduğu kadar ruhsal

direncimizi de etkiler. Dolayısıyla bu süreç

travmatik deneyimlere dönüşebilir”

dedi.

Bıkmaz, travmanın, dış dünyadan gelerek,

tolerans sınırını, baş etme kapasitesini

aşan zorlayıcı, örseleyici olay ve durumlarla,

şiddetli bir duygusal yükle iç

dünyayı sarstığını ifade ederek, güvende

hissetmenin, yeterli korunma ve ekipmana

sahip olmanın, doğru bilgilerden

haberdarlık durumu ile yakın duygusal

ilişkilerin koruyucu faktörler olduğunu

kaydetti.

“Birçok insanda ruhsal

bozukluklar artış gösterdi”

Bıkmaz, herkesin salgının yarattığı bu

travmatik deneyimden etkilenme eşiğinin,

baş etme biçiminin ve kapasitesinin

farklılık gösterdiğini, bu durumdan kurtulmanın

en önemli unsurunun bireyin

yol haritası olduğunu aktardı.

Salgın nedeniyle insanların çalışma ve

yaşam koşullarının büyük ölçüde değiştiğini

hatırlatan Bıkmaz, şöyle konuştu:

“Alışkın olduğumuz, yoğun sosyal temas

içeren yüz yüze işlerimizi online ve

telefon gibi kısmi çalışma modellerine

dönüştürdük. İş yeri kavramı çoğumuz

için çok gerilerde kaldı. İşler zamansızlaştı,

iş yerleri mekansızlaştı. Evden

çalışır olduk. Bu hızlı dönüşümün çok

yönlü etkileri oldu ve olmaya devam

ediyor. Bu süreçte birçok insanda, depresyon,

panik atak, kaygı bozuklukları,

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Uzmanlarından Psikiyatri

Doktoru Bıkmaz, Kovid-19 tedbirleri kapsamında uzun süre evde

vakit geçirenlere travmadan korunması için önerilerde bulunarak,

öz bakımın kişiye kendisini iyi hissettirmesi açısından önemli olduğunu

vurguladı…

ağrı bozuklukları, travma sonrası stres

bozukluğu gibi ruhsal sorunlarda artış

görülmekte. Bu tür ruhsal durumlar

özellikle bireyin salgından sonraki hayatı

için büyük önem teşkil ediyor.”

Günlük rutinleri koruyarak,

belirsizlikten ve karmaşadan

kurtulun

Salgın sürecinde kişinin ruhsal yapısını

korumasının yol haritasını anlatan

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi

uzmanlarından Bıkmaz, günlük

rutinleri sürdürmenin, belirsizlikten

ve karmaşadan korunmak için önemli

olduğunu dile getirdi.

Bıkmaz, rutin oluşturmanın temelinde

uyku düzenine sadık kalınmasının

yattığını belirterek, şöyle devam

etti: “İyi ve düzenli uyku stresle başa

çıkmaya yardımcı olur. Sabahları

erken uyanmaya devam edin. Online

çalışmalarınızda mesai ve hafta sonu

tatili mefhumuna sadık kalmaya özen

gösterin. Her ne kadar evde olsanız

da en az bir saatlik öğle arası verin.

Yakın geçmişte kullandığımız, ‹Eve

iş getirmeme› tavsiyeleri geçerliliğini

yitirse de kişisel hayatınıza alan

ayırın. Mümkünse akşam üzeri çalışmalarınızı

sonlandırın, geceye iş

bırakmayın. Kalan işlerinizi sabah tamamlamayı

hedefleyin. Evden çalışma

sürecinde dikkat edilmesi gereken diğer

bir konu da yeme alışkanlıkları. Bu

süreçte yeme alışkanlıklarında değişimler

olabilmekte. İnsanlar olduğundan

fazla yiyecek, atıştırmalık tüketme

eğilimindeler. Bu durum biraz da

yiyecek kaynaklarına yakın olmakla,

zulalar bulundurmakla ilişkili. Öğün

mantığına sadık kalın. Mümkünse işlerinizi

mutfaktan yürütmeyin. Yemek

masası ile çalışma masasının taşıdığı

anlamlar, zihnimizdeki karşılıkları ve

davranışlarımız üzerinde yaratacakları

etkiler birbirinden farklıdır.”

Pandemi sürecinde kişisel

bakımınızı ihmal etmeyin

Sosyal temasın az olması nedeniyle insanların

öz bakım alışkanlıklarında da

değişikliklerin olduğunu anlatan Uzman

Dr. Bıkmaz, bu süreçte insanların

öz bakımlarına daha az önem gösterdiğini

söyledi.

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi

uzmanlarından Bıkmaz, öz bakımın,

öz saygı, öz değerlilik ve öznel iyi

oluşla yakından ilişkili olduğunu dile

getirerek, şöyle konuştu: “Her koşulda

asgari öz bakımınızı sağlayın; örneğin

düzenli olarak duşunuzu alın, tıraşınızı

olun, temiz kıyafetler giyinin. Fiziksel

ve duygusal bakım en temel ihtiyaçlarımızdır.

Evde rahat kıyafetler giymek

elbette çoğu insanın tercih ettiği bir

durum. Ancak iş yaparken giyiminize

özen gösterin. Pijamalarınızla iş yapmayın.

‘Pijama’ tasarımı zihnimizde uyku,

yatak ve dinlenmeyle ilgili bağlantılar

içerir. Son olarak rutinleri korumak

yetmez yeni rutinler oluşturun. Keyif

aldığınız uğraşıları rutininizin bir parçası

haline dönüştürün. Hobiniz yoksa

edinmek için hala iyi bir fırsatınız var.

Egzersiz yapmıyorsanız başlayabilirsiniz.

Hep merak ettiğiniz ancak fırsat

bulamadığınız konuları araştırabilirsiniz.

Örneğin derin denizlerdeki yaşam

formları, grup içinde insan davranışları,

Eflatun’un mağara alegorisi… gibi.

Bunları ‘öteki›lere göstermek için değil

kendiniz için yapın. Keyif aldığınız, size

iyi gelen, sizin için gerçek bir anlamı

olan uğraşları keşfedin. Yaşadığımız

kitlesel travmada onarıcı olan kayıplarımızın

kabulü ve bütün bunlar kolektif

bir acıya dönüşmeden yasının tutulmasıdır.

Kayıplarımızın geride bıraktığı eksikliğin

izlerini, iç dünyamızı, uygarlığı

ve geleceği onarabilmemiz ancak her

birimizin kendisinde keşfedeceği ruhsal

panzehirle mümkün olacak.”

2020 74

www.itnetwork.com.tr


Korona günlerinin parlayan teknolojileri

Gaming hazır sistemlerden profesyonel oyuncu

ekipmanlarına kadar çok geniş bir yelpazede

binlerce teknoloji ürünü sunan İncehesap.

com, salgın tedbirleri döneminde evlerdeki

sinema sistemleri ve bilgisayar kullanımının

artmaya devam ettiğini açıkladı. Buna göre

Türkiye genelinde LED TV satışları yüzde 260

artarken, notebook satışları ise yüzde 70 artış

gösterdi.

Korona günlerinde tıbbi malzeme, mobil cihazlar,

PC’ler, televizyonlar, küçük ev aletleri

ve kişisel bakım cihazlarının, e-ticaret şirketleri

için avantajlı ürün grupları haline geldiğini

vurgulayan İncehesap.com Kurucu Ortağı

Nurettin Erzen, Mobil Dünya Kongresi başta

olmak üzere global markaların yeni teknolojilerini

duyurdukları birçok geliştirici konferansın

iptal edildiğini hatırlatarak üretimini

Çin’de gerçekleştiren bazı global markaların

üretim faaliyetlerini geçici süreyle durdurduklarına

dikkat çekti. Erzen, “Bu gelişmeler bazı

teknoloji ürünlerinin fiyatlarına artış olarak

yansıdı. Teknolojik ürünlerin ithalat ve ihracatına

güvenlik nedeniyle kısıtlama getirildi. Bu

noktada İncehesap.com olarak öngörülü hareket

ettik ve salgın globale yayılmadan önce

büyük ölçüde stok teminini gerçekleştirdik”

şeklinde konuştu.

Korona tedbirleri sürecinin devam etmesi tüketicilerin teknoloji kullanımı ve

online ortamda kalma sürelerini artırırken, bu eğilim teknoloji ürünlerinin satışlarına

olumlu yönde yansımaya devam ediyor. İncehesap.com’un verdiği

bilgilere göre salgın döneminde tıbbi malzeme, mobil cihazlar, PC’ler, televizyonlar,

küçük ev aletleri ve kişisel bakım cihazları, e-ticaret şirketleri için

avantajlı ürün grupları haline geldi. Mayıs ayı itibariyle önceki iki aya oranla

PC grubu satışlarında yüzde 54’lük artış yaşayan İncehesap.com, hazır sistem

satışlarında ise yüzde 55 artış yaşadığını açıkladı…

Bilişim ürünleri satışı artmaya

devam ediyor

Son dönemdeki gelişmeler ışığında özellikle

küçük ev aletleri sektöründe 2020 yılında yüzde

25 ila 30 oranında artış yaşanmasını beklediklerini

kaydeden Erzen, İncehesap.com’un

satışlarındaki artışa ilişkin de bilgi verdi. Erzen,

“11 Mart tarihinden 5 Mayıs’a kadar geçen

sürede önceki iki aya oranla PC grubu satışlarımızda

yüzde 54’lük artış yaşadık. Hazır sistem

özelinde baktığımızda ise bu oran yüzde

55 olarak gerçekleşti” şeklinde konuştu.

Sağlıkta yeni nesil

teknolojilere yönelim

Erzen, bu dönemde birçok global teknoloji

şirketinin çalışmalarını sınırlandırdıklarını

hatırlatarak teknoloji şirketlerinin bir kısmının

da asıl üretimleri yerine sağlık teknolojileri

üretimine odaklandıklarına dikkat çekti. Salgın

döneminde dünya genelinde öne çıkan ve

büyümesi beklenen teknoloji alanlarına ilişkin

de bilgi veren Erzen, korona günlerinin parlayan

yıldızlarını şöyle sıraladı:

* Sağlık ekipmanları ve teknolojilerinin geliştirilmesinde

ise yapay zeka, büyük veri (big

data), nesnelerin interneti (IOT) ve bulut teknolojileri

gibi birçok yeni nesil teknolojiyi destekleyen

uygulamalar hız kazandı. Özellikle

sağlık sektörüne yönelik AR-GE çalışmaları

artarken takip sistemleri geliştirilmeye başlandı.

* Nesnelerin interneti (IOT) teknolojilerinin,

ağırlıklı olarak tıbbi ekiplere sınır ötesi çevrimiçi

iletişimi sağlamak adına yaygınlığı artırıldı.

Salgın kontrolünü sağlamak ve yayılımı

önlemek adına akıllı ses tarama sistemleri

geliştiriliyor. Bu sistem sayesinde hastaların ya

da risk gruplarının sesi analiz ediliyor.

* Yapay zeka ve 5G teknolojileri insan kaynaklarının

yetersiz kaldığı noktada devreye alındı.

Akıllı görüntülü okuma sistemi hasta teşhislerinde

aktif olarak kullanılırken risk analizi,

hasta değerlerinde stabilizasyon kontrolü,

röntgen tahlil okuma ve sınıflandırma alanlarında

da teknoloji çalışmaları yoğunlaşıyor.

Özellikle Çin’de tıbbi malzeme teslimatlarında

drone’lar kullanılıyor.

* Mobil aplikasyonların yanı sıra GPS ve Bloetooth

teknolojileri yardımı ile lokasyon bazında

kişisel takip sağlanıyor.

Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Sanayi ve

Teknoloji Bakanlığı’nı tarafından yapılan

ortak açıklamayla, evinden çalışmaya uygun

gördükleri personel sayılarını Sanayi ve

Teknoloji Bakanlığına bildiren teknopark

şirketleri ile Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin

muafiyet ve teşviklerden Nisan ayı sonuna kadar

faydalanmaya devam edebilecekleri bildirildi.

Kanun kapsamında istisna,

destek ve teşviklerden

yararlanacaklar

Nisan 2020 sonuna kadar geçerli olan bu uygulama,

11 Mart’tan itibaren olmak üzere 4 ay uzatıldı.

“Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik

Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması

Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik

Yapılmasına Dair Kanun” kapsamında Ar-Ge ve

Koronavirüs desteği 4 ay uzatıldı

Koronavirüs salgınının ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması

kapsamında alınan karar ile teknokent şirketleri ile Ar-Ge ve tasarım merkezi

çalışanlarına tanınan uzaktan çalışma esnekliği 4 ay daha uzatıldı.

tasarım merkezlerinde

yürütülen faaliyetlerin

Ar-Ge ve tasarım

merkezleri dışında

yapılmasına karar verildi.

Ayrıca 4691 sayılı

Teknoloji Geliştirme

Bölgeleri Kanunu kapsamında

bölge sınırları

içinde yürütülen faaliyetlerin

bölge dışında da yürütülmesine kararı

alındı. Konuyla ilgili olarak Sanayi ve Teknoloji

Bakanlığına izin verebilme yetkisi tanındı.

Sanayi ve Teknoloji

Bakanlığı’na bilgi verilecek

Konuyla ilgili bilgi veren IFASTURK Mali Müşavirlik

ve Denetim Kurucusu Serbest Muhasebeci

Mali Müşavir Mesut Şenel, “Sanayi ve Teknoloji

Bakanlığı, belirtilen sürenin bitiminden itibaren

uygulamayı 3 ay daha uzatılabilir. Sanayi ve Teknoloji

Bakanlığının bilgilendirilmesi kaydıyla,

ilgili iş yerleri 5746 sayılı Kanun ile 4691 sayılı

Kanun kapsamındaki indirim, istisna, destek ve

teşviklerden yararlanmaya devam edilebilecek”

değerlendirmesinde bulundu.

www.itnetwork.com.tr 75 2020


“Uluslararası Göç Filmleri Festivali” pek yakında!

50’dan fazla filmin gösterileceği festival;

yerli ve yabancı yüzlerce sinemacı,

basın mensubu, sivil toplum kuruluşlarından

katılımcılar ve akademisyenleri

ağırlayacak. ‘’Uluslararası Göç Filmleri

Festivali’’ herkesi, insanlığın ortak kaderi

göçün medeniyete katkılarını, toplumlar

arasındaki kültürel etkilerini ve

adaptasyon süreçlerini yeniden anlamaya

davet edecek.

Festival boyunca, dünyanın dört bir

yanından ünlü isimler ile tecrübe paylaşımı,

(Masterclass) alanında uzman

isimlerle atölyeler, sinema profesyonelleri

ve sektörel konuklarla paneller düzenlenecek.

Dünyada ve Türkiye’de son

beş yılda önemli festivallerde ödüle layık

görülmüş film ve senaryolara yarışmalar

sonrası toplam 26 bin Avro ödül

verilecek.

Gaziantep’te gerçekleştirilmesi planlanan

ancak dünyayı etkisi altına alan

salgın sebebiyle ertelenen dünyanın en

geniş kapsamlı tematik film festivali

‘Uluslararası Göç Film Festivali’ için

hazırlıklar tamamlandı. Festival, T.C.

Cumhurbaşkanlığı himayelerinde İçişleri

Bakanlığı tarafından düzenleniyor.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel

Müdürlüğü’nün organize ettiği festivale

Kültür ve Turizm Bakanlığı da katkı

sağlıyor. Festival, 14-21 Haziran

tarihleri arasında zengin bir içerik ve

son teknolojik imkânlarla izleyicilerin

karşısında olacak

50’den Fazla Film, Yüzlerce

Katılımcı

Göç ve medeniyet temalı 50’den fazla filmin

gösterileceği festival; yerli ve yabancı

yüzlerce sinemacı, basın mensubu,

sivil toplum kuruluşlarından katılımcılar

ile akademisyenleri ağırlayacak.

İnsanlığın ortak kaderi göç olgusunun

medeniyete katkılarının da ele alınacağı

festivalde film gösterimleri normal bir

festivaldeki gibi, takvimi önceden açıklanacak

şekilde gerçekleşecek. Sinema

sektörünün önde gelen uluslararası ve

ulusal ustalarının yer alacağı jüri, en iyi

film ve senaryoları belirlemek için toplanacak.

Dünyanın en geniş katılımlı ve kapsamlı tematik film festivali olarak

yola çıkan “Uluslararası Göç Filmleri Festivali” için geri sayım

başladı. Milyonlarca göçmene kucak açan Türkiye’nin ev sahipliğinde

düzenlenecek festival, 14-21 Haziran tarihleri arasında online

olarak gerçekleştirilecek…

Masterclass, Atölyeler,

Paneller…

‘Uluslararası Göç Filmleri Festivali’nde

dünyanın dört bir tarafından ünlü

isimler ile tecrübe paylaşımları gerçekleştirilecek.

Sınırlı sayıda kişinin katılabileceği;

yönetmen ve oyuncunun deneyimlerini

aktaracağı özel Masterclass

etkinlikleri festivalin en keyifli anlarından

olacak. Festival boyunca yine alanında

uzman isimlerle atölyeler, sinema

profesyonelleri ve sektörel konuklarla

paneller düzenlenecek.

Sergileri Herkes

İzleyebilecek

Festival kapsamında herkesin ziyaret

edebileceği özel içerikli yeni nesil sergiler

hazırlandı. Bir kısmı göç, bir kısmı da

dünyanın tarihi yerleri olacak özel sergileri

VR gözlüklerle gezebilme imkânı

da olacak. Festival konserleri ise sahne

konseri gerçekliğinde, Youtube üzerinden

canlı olarak yayınlanacak. Göç konusunda

duyarlılık gösteren ve bu konuyla

ilgili müzikler yapan sanatçıların

eserlerine ağırlık verilecek.

26 Bin Avro Ödül Dağıtılacak

Dünyada ve Türkiye’de son beş yılda

önemli festivallerde ödüle layık görülmüş

filmler; Uluslararası Uzun Metraj

ve Uluslararası Kısa Metraj olmak üzere

iki kategoride yarışacak. Yarışma

sonucunda; “En İyi Uzun Metraj Film”

15 bin Avro, “En İyi Kısa Metraj Film” ile

“İlham Verici Senaryo” 5 bin Avro para

ödülünün sahibi olacak. Ayrıca, Aynı

Gemi-Same Boat adıyla düzenlenecek

bir başka kısa metraj film yarışmasında

da yine birinciye bin Avro ödül verilecek.

Göçün Kültürel Etkileri

Masaya Yatırılacak

2011 yılından bu yana maruz kaldıkları

insanlık dışı koşullar sebebiyle doğduğu

toprakları terk etmek zorunda kalan

milyonlarca göçmene kucak açan

Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen

festival, insanlığın gündeminden hiç

düşmeyen göç olgusuna ayna tutmayı

hedefliyor.

Uluslararası Göç Filmleri Festivali, göçlerin

tarih boyu tüm milletlerin yaşadığı

ortak bir hikâye olduğuna vurgu yapmayı

ve bu konuda farkındalık yaratmayı

hedefliyor. Sinema aracılığıyla göçlerin

tarih boyu toplumlara katkılarını

gündeme getirmeyi amaçlayan “Uluslararası

Göç Filmleri Festivali” ağırlıklı

olarak göç, göçmenler, göçün toplumlar

arası kültürel etkileri, medeniyete

katkıları ve insanların adaptasyon

süreçlerine ilişkin değişim konularını

irdeleyen filmlere ve bunları işleyen

yönetmenlere odaklanıyor.

2020 76

www.itnetwork.com.tr


Aile bütçeleri artık dijital olarak yönetiliyor

Koronavirüs salgını sebebiyle artık gündelik

işlerin büyük kısmı evlerden yönetilmeye

başlandı. Bulut tabanlı yazılımların sunduğu

her yerden çalışma avantajı mekana olan

bağımlılığı da ortadan kaldırıyor. Mikro Yazılım

tarafından geliştirilen bulut tabanlı bir

ön muhasebe programı olan MikroX evinizin

bütçesini yönetmenize olanak sağlıyor.

Kişiselleştirilebilen

kategorilerle ödeme takibi

Kira, aidat, market alışverişi, yol masrafları,

doğalgaz, elektrik, su ve cep telefonu gibi düzenli

ödemeler, okul masrafları ve giyim gibi

yapılan harcamaları MikroX’le takip etmek

mümkün. Masraff mobil uygulama entagrasyonu

ile fişlerinin yalnızca fotoğrafını çekerek

otomatik olarak MikroX’e aktararak

zamandan tasarruf edilebiliyor.

MikroX ev bütçenizi nasıl

yönetiyor?

Banka dışında tutulan tüm birikimler yazılıma

eklenebiliyor, kasa ekleme işlemiyle

günlük kazanç ve harcamalardan oluşan

bakiyeyi de birkaç tıkla görmek mümkün.

Değişen iş yapış biçimleriyle finansal operasyonlar da dijital dünyaya

taşındı. İşletmelerin en çok ihtiyaç duyduğu; muhasebe takibi,

gelir-gider ve stok kontrolü gibi özellikleriyle öne çıkan ön muhasebe

programı MikroX, tüm bunların yanında aile bütçesini dijital

olarak yönetmeye de imkan tanıyor. Türk yazılım mühendisleri tarafından

tasarlanan yazılım sayesinde hem evin hem de tüm aile

bireylerinin gelir ve gider takibini yapmak mümkün…

Özelleştirilebilen kategorilerle de ‘okul

masrafları’, ‘mutfak harcamaları’ gibi farklı

başlıklarda; nereye, ne kadar harcandığının

takibini yapılabiliyor. Kredi kartlarının

eklenmesine olanak veren platformda kart

ödemeleri de takip edilebiliyor.

Ayrıntılı raporlama ile ne

harcadığını bil

Gelir-gider ve nakit akışı kontrolü ve ayrıntılı

raporlarıyla aile bütçesinin her detayına

ulaşılmasını sağlayan yazılım, sonraki ayın

bütçesini bu raporlara göre düzenleme avantajı

sunuyor.

Mikro Yazılım Genel Müdürü Alpaslan

Tomuş, “Geçirmekte olduğumuz bu zorlu

günlerde finansal süreçler hem işletmeler

hem de aileler tarafından daha yoğun olarak

takip edilmeye başlandı. Ev ekonomisini

yönetmeyi sağlayan ticari yazılımlara da bu

dönemde daha çok ihtiyaç duyuluyor. MikroX,

detaylı raporlama özellikleriyle hem

zamandan hem de aile bütçesinden tasarruf

edilebilmesini sağlıyor. Tüm aile üyelerinin

kullanıcı olarak eklenmesini sağlayan yazılımımız

ile iyi yönetilen bir aile bütçesi oluşturmak

mümkün” diyor.

Uyumsoft, koronavirüs krizi sonrasında

bir dünya markası olmayı hedefliyor

Türkiye’nin inovasyon lideri Uyumsoft,

yazılımda bir dünya markası olmak için

kolları sıvadı. Geçmişte yaşamış olduğu

ve bugünlerde yaşanan koronavirüs krizi

sırasında, ekip olarak yüksek motivasyon

ve performansla çalışmalarını sürdüren

Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri

AŞ, koronavirüs krizi sonrasında, global

pazarlarda atılım yaparak bir dünya markası

olmayı hedefliyor.

Krizler sırasında ileriye

bakanlar, kriz bitiminde

iş hacimlerinin arttığı

görmüşlerdir

İş hayatı boyunca birçok krizi yaşadığını

anlatan Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve

Teknolojileri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı

Mehmet Önder, şunları söyledi:

“1994, 2001, 2008 dahil tüm krizleri gördüm

ve psikolojisini gayet iyi biliyorum.

Son aylarda da dünyamızda koronavirüs

krizini yaşıyoruz. Yaşadığım krizlerden

edindiğim ana fikir şudur.

Krizler sırasında moraller asla bozulmamalıdır

ve hep ileriye bakmak gereklidir.

Çünkü, sonunda işlerin önü hep açılıyor.

Uyumsoft olarak, 24 yıldır yaşadığımız

Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder,

“Krizleri ar-ge yaparak fırsata çeviriyoruz, Uyumsoft’u bir dünya

markası yapacağız”

tüm krizlerden büyüyerek çıktık. Zor zamanlarda,

işimize ve ar-ge’ye odaklandık,

web ve bulut tabanlı yeni ürünlerimizi

çıkardık ve krizler bittiğinde de pazarda

rakiplerimizin bir adım önünde olduk.

Geçmiş krizlerden de büyüyerek çıkmamız,

Uyumsoft’u Türkiye’nin inovasyon

liderleri arasında yer alan bir firma yaptı.

Bugünlerde yaşadığımız koronavirüs krizinde

de, ülke genelindeki ekiplerimiz ile

yüksek motivasyon ve performansla evlerimizden

çalışıyoruz ve bu krizi de büyüyerek

atlatmayı planlıyoruz. Koronavirüs

krizi sonrasında, global pazarlarda atağa

geçerek, bir dünya markası olmayı hedefliyoruz”

dedi.

Koronavirüsü, ekosistemimiz

ile birlikte

atlatacağız

Koronavirüs ile ilgili haberler çıkmaya

başladığı tarihten itibaren anında evden

çalışmaya geçtiklerini ifade eden Mehmet

Önder, şunları kaydetti:

“Ülkemizin dijital dönüşümüne değer katan

firmalarından birisiyiz. Pandemiyle

birlikte anında evden çalışmaya geçerek,

çalışanlarımızın, iş ve çözüm ortaklarımızın,

müşterilerimizin sağlığını koruduk.

Firma olarak kullandığımız uzaktan

çalışma teknolojik altyapısını, iş- çözüm

ortaklarımız ve müşterilerimize açarak

evden çalışmalarını rahatlıkla gerçekleştirmelerine

katkı sağladık. Aynı zamanda,

işletmeler evinden çalışırken işleri durmasın

ve ticari faaliyetleri aksamasın diye,

EkoTicari, EkoHR, UyumCRM, e-Uyum,

Banka Bakiyem, EkoCari dahil temassız

ticaret ürünlerimizi 3 ay ücretsiz kullanma

imkanı sağlıyoruz. Uyumsoft olarak,

her zaman işletmelerimizin yanında yer

alarak, ülkemiz ekonomisine katkı sağlamaya

devam edeceğiz” diye konuştu.

www.itnetwork.com.tr 77 2020


Alzheimer ve Parkinson

hastaları için 2 yeni mobil uygulama

Abdi İbrahim, COVID-19 nedeniyle çoğunlukla evde kaldığımız bu dönemde

bir ilke imza atarak Parkinson hastaları için akıllı takip özelliğinin,

Alzheimer hastaları için ise hastalıkla ilgili merak edilen tüm bilgilerin

yer aldığı iki yeni mobil uygulamayı hayata geçirdi…

Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, yeni tip

koronavirüs salgını sürecinde evinden çıkamayan

Alzheimer ve Parkinson hasta ve hasta yakınlarının

hayatını kolaylaştıracak iki ayrı mobil uygulama

geliştirdi. Parkinson hastaları için akıllı semptom

takip özelliği, Alzheimer hastaları ve hasta yakınları

için ise hastalıkla ilgili merak edilen sorulara yanıtlar

içeren bu mobil uygulamalarda, hastalıklarla ilgili

pratik bilgilerden, yapılması gereken egzersizlere

kadar çok yönlü bir içerik ücretsiz olarak sunuluyor.

Alzheimer ve Parkinson hastası, hasta yakını ve

hastane üçgenindeki iletişimin COVID-19 sürecinde

zorunlu olarak kısıtlandığına dikkat çeken Abdi

İbrahim Satış ve Pazarlama Genel Müdürü Dr. Oğuz

Mülazımoğlu, “Bu mobil uygulamalarla COVID-19

nedeniyle çok yoğun günler geçiren hekimlerimize

zaman tasarrufu, hasta ve hasta yakınlarımıza ise

takip kolaylığı ile düzenli bilgi sağlamayı hedefliyoruz”

dedi.

Türkiye’de ilaç sektörünün büyümesine ve gelişmesine

108 yıldır öncülük eden Abdi İbrahim, Parkinson

hastaları için akıllı semptom takip özelliği

ile birlikte, hastaların fizyoterapi, beslenme, yüz ve

nefes egzersizi gibi ilaç dışı yöntemlere ulaşabileceği,

Alzheimer hastaları ve hasta yakınları için ise hastalıkla

ilgili ihtiyaçları olan tüm bilgilerin yer aldığı

iki ayrı mobil uygulama hayata geçirdi. Alanında bir

ilk olan Parkinson’da Yanımda uygulaması, hastaların

günlük ve haftalık durumlarının pratik şekilde

izlenmesine ve analiz edilmesine destek olurken,

hasta ya da hasta yakınının günlük hayatları kısıtlanmadan,

uygulamadaki soruları periyodik olarak

yanıtlayarak kaydetmesine ve hekimleriyle paylaşabilmesine

imkan sağlıyor.

Uzmanlar tarafından hazırlanan, Alzheimer hastaları

ile yaşama dair güvenlik, kişisel bakım, beslenme,

uyku düzeni ve risk faktörleri gibi hastalar için

çok önemli olan içeriklerin yer aldığı Alzheimer’in

Sesi uygulamasında ise kişilerin hastalıkla ilgili

merak ettikleri sorular videolarla yanıtlanıyor. Çevrimdışı

durumundayken de kullanılabilen bu uygulamada

yanıtı hazır olarak bulunmayan sorular uzmanlara

soruluyor ve alınan cevaplar kısa videolar

şeklinde uygulamaya yüklenerek hastaların ihtiyaçlarının

karşılanmasına katkı sağlanıyor.

“Hasta, hasta yakınları

ve doktorların hayatını

kolaylaştırmayı hedefliyoruz”

Uygulamalarla ilgili birli veren Abdi İbrahim Satış

ve Pazarlama Genel Müdürü Dr. Oğuz Mülazımoğlu,

özellikle koronovirüs salgını dolayısıyla evinde

kalan, ancak tedavilerinin aksamaması gereken Alzheimer

ve Parkinson hastalarının ihtiyaçlarından

yola çıkarak mobil uygulamaları geliştirmeye karar

verdiklerinin altını çizdi. COVID-19 salgınının herkesin

mevcut sorumluluklarına yenilerini eklediğini

vurgulayan Dr. Oğuz Mülazımoğlu, “Abdi İbrahim

olarak hepimizin çoğunlukla evde kaldığımız bu

dönemde tedavilerine devam etmesi gereken Alzheimer

ve Parkinson hastaları ile hasta yakınlarına

2020 78

www.itnetwork.com.tr


daha faydalı olabilmek için uygulamalarımızı kullanıma

sunduk. Bu süreçte 60 yaş ve üzeri Alzheimer

ve Parkinson hastalarımızın bir kısmı hastanelere

gidemiyor ve dolayısıyla da hekimlerinden

sağlık durumları hakkında bilgi alamıyor. Parkinson’da

Yanımda aplikasyonu sayesinde, hastaların

günlük ve haftalık durumları izlenebiliyor, ayrıca

beslenme ve egzersiz önerileriyle tedavisine katkı

sağlanıyor. Bir ilk olan bu aplikasyonla COVID-19

ile mücadele döneminde çok yoğun günler geçiren

hekimlerimize zaman tasarrufu, hasta ve hasta

yakınlarımıza ise takip kolaylığı sağlamayı hedefliyoruz.

Alzheimer’ın Sesi uygulamasında ise hasta

ve hasta yakınlarının Alzheimer’la ilgili merak

ettikleri tüm soruların yanıtlarını bulabilmelerini

umuyoruz. Bu uygulamalar sayesinde hem hasta,

hem hasta yakını, hem de hekimlerimiz zaman

tasarrufu sağlayacak. Ayrıca aralarında sürekli bir

iletişim oluşacak” şeklinde konuştu.

Abdi İbrahim’in bir asrı aşkın başarısının arkasında

güçlü bir Ar-Ge ve inovasyon altyapısı bulunduğuna

işaret eden Mülazimoğlu, salgın dolayısıyla

kısıtlanan günlük yaşam ve kesintiye uğrayan

hekim kontrollerinin bazı hastalar için kritik olduğuna

dikkat çekerek, “Dijital yeteneklerimizi ve

birikimlerimizi birleştirdik ve ücretsiz indirilebilen,

kullanımı kolay bu uygulamaları geliştirdik.

Amacımız, hasta ve hasta yakınlarımızın salgın

sürecinde daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesine,

tedavinin aksamamasına destek olabilmek. Bu

aplikasyonlarla alanında ilk olan, öncü bir çalışmaya

imza atmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

Hasta günlük ve haftalık durumunu

hekimiyle paylaşabilecek

Son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de

yaşlı nüfusta sıkça rastlanan hastalıklar arasında

ön sırada yer alan Alzheimer ve Parkinson’da, hastalığın

seyrinin takip edilmesi ve hastalıklarla ilgili

güncel bilgiye erişim en önemli maddeler arasında

bulunuyor. Yaklaşık 150 bin Parkinson, 600 bin Alzheimer

hastası bulunan ülkemizde, hastalık seyrinin

takibi ve bakım konusunda hasta yakınlarına

büyük bir sorumluluk düşüyor. Bu nedenle yenilikçi

çözümlerin varlığı hastaların tedaviye uyumunda

büyük önem taşıyor.

Alzheimer hastaları için hazırlanan Alzheimer’ın

Sesi ve Parkinson hastaları için hazırlanan Parkinson’da

Yanımda uygulamalarıyla hasta, hasta

yakını ve hekimlere birçok fayda sağlanması amaçlanıyor.

Telefon hafızasında çok yer kaplamayacak boyutta

tasarlanan Parkinson’da Yanımda uygulaması,

hastalara yönelik iletilen soruların yanıtlanmasıyla

kişiselleştirilebiliyor. Aplikasyon tarafından kaydedilen

bilgiler, hekimlerle paylaşılabiliyor, bu sayede

hasta-hekim iletişimi aksamamış oluyor. Uygulamayla,

hasta yakınları açısından güç olan bakım

sürecine destek olunması amaçlanıyor. İçeriğinde

yer alan denge ve koordinasyonu artıracak fizyoterapi

önerileri, yüz ve nefes egzersizleri ve beslenme

önerileri sayesinde hasta yakınları ve hasta arasında

daha sağlıklı bir ilişki kurulmasına ve tedaviye

uyumlu bir süreç izlenmesine katkı sağlanıyor.

Kullanımı son derece kolay olan Alzheimer’ın Sesi

uygulamasında, hastalar ve hasta yakınları merak

ettiği konuları öğrenmek için hastaneye gitmek zorunda

kalmıyor. Uygulama aracılığıyla bulunduğu

il ya da ilçesinde nöroloji branşı olan hastaneleri

bulabiliyor, bildirimler sayesinde hastalık ya da

hastası ile ilgili gelişmelerden haberdar olabiliyor.

Hasta ve hasta yakınına kolaylık sağlayan bu uygulama

aynı zamanda yoğun poliklinik ortamında

hastasına istediği kadar zaman ayıramadığını düşünen

hekime de büyük kolaylık sağlıyor.

Hastanın elindeki titremenin

şiddetini ölçüyor, sosyalleşmeye

katkı sağlıyor

Parkinson’da Yanımda uygulamasında daha önce

teknoloji anlamında başka aplikasyonlarda yer

almayan tremor (el titremesi) testi de yer alıyor.

Uygulama, Parkinson hastalarının yüzde 80’ninde

görülen tremorun şiddetini ölçümleyebiliyor.

Uygulamaya yerleştirilen günün sözü, günün şarkısı

gibi içeriklerle, depresyon görülme oranı çok

yüksek olan ve sosyalleşmenin önemli olduğu Parkinson

hastalarının keyifli vakit geçirmesine katkı

sağlanıyor. Hastaların mobil uygulama ekranında

günlük olarak yayınlanan sözler ve şarkıları yakınlarıyla

paylaşarak daha fazla sosyalleşmesi ve hayatın

içinde kalması amaçlanıyor.

Tamamen ücretsiz olarak indirilebilen uygulamalara,

IOS işletim sistemli mobil cihazlarda App Store

ve Android işletim sistemli mobil cihazlarda ise

Goolge Play üzerinden ulaşılabiliyor.

www.itnetwork.com.tr 79 2020


EMEA Bölgesindeki şirketler verilerin sunduğu fırsatları

değerlendirebilecekleri araçlara ihtiyaç duyuyor

Aruba’nın yayımladığı yeni rapora göre şirketler, verileri gerçek

zamanlı bütüncül bir şekilde toparlamakta ve karar verme mekanizmasında

kullanmakta zorlanıyor…

Bir Hewlett Packard Enterprise şirketi

olan Aruba’nın yeni yayımladığı rapora

göre, sistemlerin yükselen talep

baskısı altına girmesiyle şirketler, verilerden

değer açığa çıkarmakta güçlük

çekiyorlar.

Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EMEA)

bölgesindeki Aruba ekosisteminde faaliyet

gösteren 170’in üzerinde IT yöneticisi

ve Network yöneticisinin dahil

olduğu ankete katılanların büyük çoğunluğu,

veri yönetimindeki eksikliklerden

şikayetçi. Katılımcılara verilerde

karşılaştıkları en büyük zorluklar

sorulduğunda yüzde 61’i “şirketimizin

verilerinde tam kontrolü sağlayamamak”,

yüzde 51’i “verileri bütünsel olarak

inceleyememek” ve yüzde 52’si ise

“verileri aksiyon alınabilir içgörülere

çevirememek” cevaplarını veriyor.

Veriyle Karar Vermek: Verinizin Gücünü

Çözmeye Yarayan Bir Kural Kitabı

(Data to Decisions: A Rulebook to Unlock

the Power of your Data), şirketlerin

verilerini daha iyi anlama yolunda

atılacak altı kritik adımı tanımlıyor.

Raporun ana teması şunları içeriyor:

Farkına varılmamış

potansiyel

Katılımcılar, veri potansiyelinin şirketlerini

daha verimli, inovatif ve

müşteri merkezli yapacağına inanıyor.

Veri yönetimindeki iyileşmeyle beraber

katılımcıların yüzde 60’ı daha iyi

bir müşteri deneyimi sunabileceklerini,

yüzde 38’i verimliliğin artacağını,

yüzde 35’i ise ürün geliştirmede inovasyon

çalışmalarının hızlanacağını

düşünüyor.

Katılımcılar aynı zamanda, kullandıkları

mevcut sistem ve altyapılarının

bu tip fırsatları sınırlayan eksikliklerinin

üzerinde durdular. Ellerinde

halihazırda olmayan veriyle ne yapmak

isteyebilecekleri sorulduğunda

katılımcıların yüzde 63’ü önceliklerinin

güvenliği iyileştirmek, yüzde 55’i

gerçek zamanlı analize daha fazla yer

vermek, yüzde 55’i verilere dayalı daha

fazla karar vermek ve yüzde 45’i ise temel

iş yapış biçiminde veriyi daha iyi

kullanmak cevaplarını veriyor.

Beceri geliştirme ihtiyacı

Ankette, şirketler için bir diğer kritik

konunun bilgi ve beceri eksikliği olduğu

öne çıkıyor. Ankete katılanların

yüzde 36’sı “veri patlamasını yönetecek

becerilere sahip olamamayı” en

büyük problemlerinden biri olarak

görüyor. Katılımcıların en büyük korkusu

ise yüzde 28’lik oranla “çalışanlarının

veri politikalarıyla uyum sağlayamaması.”

Rapor, verilerden çıkan beceri ve bilgileri

geliştirmek yolunda şirketlerin

mevcut çalışanlarını sektör hakkında

derin bilgilerle donatmalarını, verileri

düzenlemek ve değer açığa çıkarmaktan

mükellef veriden sorumlu bir üst

düzey yöneticinin (CDO) kadroya alınmasını

ve şirketin en kritik fonksiyonlarından

karar vericilerin dahil edildiği,

ihtiyaçlarının veri stratejisi ve

yönetimiyle belirlendiği veri yönetişim

gruplarının yaratılmasını savunuyor.

Rapora katkılarını sunan yazar ve

teknoloji filozofu Tom Chatfield, “En

değerli bilgilerin çoğunluğu halihazırda

şirketinizde zaten vardır. Mevcut

çalışanlarınızın becerilerini artırarak

bilgisayar uzmanlarıyla diyalog kurmalarını

ve uygulama programlama

arayüzlerini (API) kullanabilmelerini

sağlamak, bilgisayar bilimlerinde

doktora yapmış birini yeni bir sektöre

hızlıca adapte etmekten çok daha büyük

değer taşır” diyor.

Güvenlik ve uyumluluk

Katılımcıların taleplerinin en başında

yer alan veri güvenliği konusu aynı

zamanda geleceğe ilişkin en büyük

korkular arasında. En büyük üç endişeden

ikisi güvenlik ya da uyumlulukla

ilişkili: Katılımcıların yüzde 21’i

hacklenmekten korkarken, yüzde 12’si

ise şirketlerinin Kişisel Verilerin Korunma

Kanunu (KVKK) çerçevesinde

ceza almasından endişe duyuyor.

Rapor, şirketlerin risk seviyelerini temel

alarak verileri sınıflandırmalarını,

veri ihlaliyle karşılaşıldığında acil

durum planını devreye almalarını ve

tehditlere ilişkin farkındalıklarını artırmak

için çalışanlara senaryo bazlı

eğitimler vermelerine yönelik çeşitli

önerilerde bulunuyor.

Rapora katkılarını sunan bir diğer

isim fütürist Andrew Grill ise “Güvenliğin

en uç noktası çalışanlardır”

diyor ve devam ediyor: “En iyi VPN ve

firewall’lara sahip olabilirsiniz fakat

çalışanlarınızdan biri şifre dosyasını

Gmail’ine yapıştırdıktan sonra hacklenirse,

güvenlik üzerindeki tüm kontrolü

kaybedersiniz.”

Aruba’nın EMEA’dan sorumlu Başkan

Yardımcısı Morten Illum konu

hakkında şunları söylüyor: “Artık her

bir şirket, verinin, inovasyon yapmayı

güçlendirmekte, ürün geliştirmede

uzmanlaşmakta ve hem çalışan hem

de müşteri deneyimini dönüştürmekte

ne gibi fırsatlar barındırdığının

farkında. Şirketlerin veriler ve karar

mekanizmalarıyla ağlardaki etkinliği

arttıkça, sistemleri ve iş süreçleriyle

başa çıkabilmeleri için her zamankinden

daha fazla hazır olmaları gerekiyor.

Bu çalışmanın öne sürdüğü üzere

şirketler, çalışanlarının becerilerini

artırıp eğiterek, etkili yönetim yapılarını

devreye sokmalı ve veri güvenliğine

ısrarla odaklanmalılar. Küresel

salgınla evden çalışmanın artık bir

standart hale gelmesiyle birlikte, bireyleri

hedefleyen siber saldırıların

artış gösterdiği bu dönemde kilit güvenlik

özelliklerinin tüketici Wi-Fi’larında

bulunmaması, bu argümanı

daha da geçerli kılıyor.”

2020 80

www.itnetwork.com.tr


Tech Data VirtualMetric’in iş sürekliliği çözümünü

müşterilerine sunacak

Tech Data, yerli sermayeyle kurulan

ve uluslararası pazarda

birçok firma tarafından tercih

edilen VirtualMetric’le “BT’de

yeni nesil risksiz iş sürekliliği”

çözümünün dağıtımı için anlaşma

imzaladığını duyurdu.

2014’te kurulan VirtualMetric

yerli sermayeli bir teknoloji

şirketi olarak uluslararası pazarlarda bankacılık,

veri merkezi, telekomünikasyon ve üretim sektörlerinde

birçok müşteri tarafından tercih ediliyor.

Şirketlerin bulut ve veri merkezi altyapılarını

entegre bir şekilde yönetebilen VirtualMetric, BT

yöneticilerine sistemin yönetimini kolaylaştıran

birçok özellik sunuyor. Türk mühendisler ile yola

çıkan şirkete halihazırda dünyanın en seçkin

yazılım geliştiricileri katkıda bulunuyor.

Donanımı veya markası ne olursa olsun tüm

ortamları ön gereksinim ve kurulum olmadan

izleyebilmesi, gerçek zamanlı performans takibi,

envanter raporlama, log ve güvenlik analizi gibi

özellikleri tek bir arayüzde toplayarak kolay ve

hızlı bir şekilde sunabilmesi, VirtualMetric’in

en güçlü yanları olarak öne çıkıyor. Müşteriler

bu sayede sahip oldukları birden fazla çözümü

VirtualMetric ile tek bir arayüze konsolide ederek,

ortamlarını daha rahat ve sağlıklı bir şekilde

izleyebiliyorlar. VirtualMetric’in müşterilerine

sunduğu profesyonel servisler ile müşteri

isteklerine bağlı olarak özel geliştirmeler ve

müşteri ortamındaki diğer servisler ile entegrasyon

yapılabiliyor.

VirtualMetric, bakım ve yükseltme bedelleri göz

Tech Data Türkiye, işletmelere bilişim teknolojilerini izleme ve yönetim

hizmetleri sağlayan ve ”BT’de yeni nesil risksiz iş sürekliliği”

çözümü sunan VirtualMetric çözümlerinin dağıtımını üstlenecek.

önünde bulundurulduğunda uygun maliyetli çözümler

sunuyor. Aynı zamanda BT ortamlarının

toplam sahip olma maliyetini ve sürdürülebilirliğini

öne çıkararak yeni nesil özellikleri ile BT

giderlerini de düşürüyor.

Tech Data Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı,

anlaşma konusunda yaptığı açıklamada

“Tüm dünyada başarısı kanıtlanmış bir

dağıtıcı olarak özel bir iş ortaklığı kurduğumuz

VirtualMetric çözümlerinin, kanala erişim

gücümüz sayesinde bilinirliğini artıracağız

ve pazar payı metriklerinde çok daha yüksek

seviyelere taşıyacağız. Mevcut Tech Data portföyü

ile uyumlu çözümlere sahip VirtualMetric,

müşteri ihtiyacını giderme açısından da stratejik

öneme sahip. Dolayısıyla bu tür çözümlerin BT

pazarına ulaşması için heyecanla çalışıyoruz.

Tech Data olarak dünyanın en güçlü BT çözümleri

üreticilerinin ürünlerini portföyümüzde

bulunduruyoruz ve birçok uluslararası BT şirketiyle

çalışıyoruz. Öte yandan ülkemizde önemli

başarılar yakalamış yerli sermayeli çözümlerin

uluslararası pazarlara ulaşmasına katkı sağlamaktan

da memnuniyet duyuyoruz” dedi.

Ürünlerinin avantajları hakkında bilgi veren

VirtualMetric Kurucu Ortağı Ali Vargonen ise,

“Uçtan uca tüm süreçlerde VirtualMetric olarak

kurulum, devreye alma, eğitim ve teknik destek

ihtiyacına sahip müşterilerimizle online ortamda

toplantı yapabiliyoruz ve soru-cevap yöntemiyle

ilerleyerek ihtiyaçlarını hızlı ve etkili bir

şekilde gideriyoruz. Ayrıca sadece kavramlarda

değil, iş yapış biçimimizle de müşteri odaklı bir

şirketiz. Bu yaklaşımımız sayesinde müşterilerimizden

gelen yeni özellik taleplerini dikkate alarak

ve bunları ürün geliştirme yol haritamıza ekleyerek

kendimizi diğer firmalardan ayırıyoruz.

Öte yandan veriye dayalı BT yatırım yaklaşımımız

sayesinde BT ortamlarını pusulasız bir gemi

olmaktan kurtarıyoruz. Mevcut sunuculara tahmini

ya da beklentisel yatırımlar yapan birçok

kurum var. Oysa sağlıklı bir şekilde izlenen altyapılar,

BT yöneticisine doğru bir yatırım haritası

sunuyor. İhtiyaç duyulan performansı sisteme ek

sunucu alarak, depolama veya garanti yatırımları

yaparak giderme alışkanlığı devam ediyor.

VirtualMetric analizleri, tüm kaynakları tüm

detaylarıyla analiz etme imkanı sunuyor. Öngörülemeyen

yatırım kalemlerini ortadan kaldıran,

öngörülebilir riskler için tedbirlerini alarak çevik

bir BT altyapısı sağlayan ve en iyi yatırım planını

yapabilen bir BT şirketi olarak başarılarımızı

sürdürmeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

Boğaziçi Ventures Yönetim Kurulu Başkanı Agah Uğur oldu

İngiliz Erkek Lisesi ve Birmingham Üniversitesi

Endüstri Mühendisliği’nden mezun olan Agah

Uğur, profesyonel hayatına uluslararası denetim

ve danışmanlık firması Touche Ross’un (şimdiki

adıyla Deloitte) Birmingham, Londra ve Jersey

ofislerinde başladı. Türkiye’de ise Arthur Andersen

ve Emlak Bankası’nda çalıştıktan sonra 1989

yılında Borusan Holding’de Mali İşler Başkanı

(Chief Financial Officer) olarak göreve başladı.

Daha sonra, 1995 yılında Borusan Holding Genel

Müdürlüğü görevini üstlenmiş, ardından

2001 – 2018 yılları arasında Borusan Grubu’nun

CEO’luk görevini yürütmüştür. Agah Uğur halen

Borusan Holding yönetim Kurulu üyesi olarak

Başarılı şirket satışları gerçekleştiren girişimciler tarafından teknoloji

girişimlerini desteklemek, yerli teknoloji şirketlerine yatırımlar

yapmak üzere kurulan Boğaziçi Ventures’ın Yönetim Kurulu

Başkanı iş dünyasının önemli ve deneyimli üst düzey yönetici isimlerinden

Agah Uğur oldu. Agah Uğur aynı zamanda Boğaziçi Ventures

yatırımcılarından biri olarak şirketin ortakları arasına katıldı…

çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca Pegasus Havayolları

ve Doğan Holding A.Ş. Yönetim Kurulu

Üyesi olarak çalışmaktadır.

Sivil toplum kuruluşlarında

etkin görev

Agah Uğur, profesyonel yöneticilik kariyerinin

yanı sıra 15’ten fazla sivil toplum ve eğitim

kuruluşunun yönetim ve danışma kurullarında

başkan ve üye olarak görev aldı. Uğur halen TÜ-

SİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanlık Divanı

üyesi, DEİK Türk Amerikan İş Konseyi Danışma

Kurulu üyesi, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti

üyesi, Columbia Üniversitesi İstanbul Global

Center Danışma Kurulu üyesi, Endeavour Derneği,

YGA (Young Guru Academy) ve Yönetim

Kurulunda Kadın Derneği’nde Mentor ve kurucularından

olduğu Saha Derneği Yönetim Kurulu

Başkan Yardımcısı görevlerini yürütüyor.

Agah Uğur, profesyonel kariyerini noktaladıktan

sonra yerli ve yabancı teknoloji girişimlerine

yatırım yapmaya başladı. Agah Uğur evli ve iki

kız çocuk babasıdır.

www.itnetwork.com.tr 81 2020


Zyxel’den evden çalışanlara destek

Zyxel, SD-WAN ağ yönetimi çözümünün kapasitesini genişletti.

Evden çalışanlara destek olmak ve bilgi işlem yöneticilerin iş yükünü

hafifletmek isteye firma, uzaktan ağ yönetimi çözümü SD-

WAN’a yeni özellikler entegre etti…

Bireylere ve kurumlara yönelik yapay

zeka entegreli bulut tabanlı ağ çözümleri

sunan Zyxel Networks, SD-WAN çözümünün

yeni sürümünü piyasaya sundu.

Ürünün yeni versiyonu; bilgisayar ağlarının

uzaktan yönetimini daha pratik hale

getiren bir dizi ek özellik içeriyor. Böylece

BT personelinin iş yükü hafiflerken, evden

çalışanlar internetleri kesintiye uğramadan

gönül rahatlığı ile kendi ana işlerine

odaklanabiliyor.

Dünya genelinde iş dünyası profesyonellerinin

evden çalışma süreci devam ederken;

bilgi işlem ağlarının efektif bir şekilde

uzaktan yapılandırılması ve yönetilmesi

ihtiyacına olan talep artıyor. Bu nedenle

iş süreçlerinin kesintiye uğramadan devamlılığı

için; güvenli ağ bağlantısı gereksinimi

daha da önem kazanıyor. Pazarın

bu beklentisine hızla cevap veren Zyxel,

SD-WAN çözümüne bulut tabanlı kontrol

paneli üzerinden yedekleme, yük devretme

ve yüksek erişilebilirlik ayarları gibi bir

dizi iş uygulamasının uzaktan zahmetsizce

yapılabilmesine imkan tanıyan yeni

özellikler ekledi. Bu güncellemeyle beraber

bilgi işlem yöneticilerinin evden işlerini

daha kolay yapmalarına olanak tanındı.

7/24 teknik destek için CLI

yönetim seçeneği

SD-WAN çözümünün yeni sürümüne, BT

yöneticilerinin mekan ve yer bağımsız bilgisayar

ağlarındaki sorunları gidermeye

olanak tanıyan “Komut Satırı Arayüzü

(CLI) özelliği de eklendi. Böylece pandemi

döneminde evden çalışan iş dünyası

profesyonellerinin iş sürekliliği garanti

altına alınmış oldu.

Yazılım Tanımlı Geniş Alan Ağ, (SD-

WAN/Software-Defined Wide Area

Networking) şube ağ yapılarını basitleştirmek

ve merkezi olarak yönetilen WAN

sanallaştırmayı kullanarak optimum

uygulama performansını yakalamak için

devrimsel bir yöntem. Geleneksel WAN

bağlantılarının aksine SD-WAN, yüksek

kapasiteli network çevikliği ile hat maliyetlerinde

tasarruf sağlıyor.

Esnek ağ yönetimi

Günümüz iş dünyasında şirketler artık,

pahalı veya özel tescilli donanım seçeneklerini

içeren özel WAN teknolojisi yerine;

daha esnek, açık ve bulut tabanlı WAN

teknolojilerini talep ediyor. SD-WAN bağlantısı,

bulut yazılımı aracılığıyla kontrol

edilebildiğinden, kurum bünyesinde yoğun

talep oluştuğunda bağlantının büyütülmesine

olanak tanıyor. Öte yandan

çözüm, anlık kapasite artışı ihtiyaçlarına

cevap verebilecek yapıda olması nedeniyle

maliyet avantajı sunuyor. Geleneksel

WAN’lara kıyasla merkezi ve kullanıcı

dostu yapısı ile SD-WAN’ın yönetilmesi de

çok daha kolay.

QoS ile trafik önceliklendirme

imkanı

“Evlerde tüm aile üyeleri veya ofislerdeki

çalışanlar aynı anda çevrimiçi olarak

internete bağlandığında sınırlı bant genişliğine

sahip ağlarda ister istemez bir

trafik sıkışıklığı meydana gelir. Zyxel’in

SD-WAN çözümü ağ performansını optimum

seviyede tutar. İşin aciliyetine ve

önemine göre, ağ trafiği önceliklendirilir.

Örneğin telekonferans görüşmelerine öncelik

tanınır veya evlerde online eğitim

alan öğrencilerin derslerinde kesintiye

uğramamaları için ağ optimum şekilde

konfigüre edilir” diyen Zyxel Satış Mühendisi

Kerem Kırkıç sözlerini şöyle

sürdürüyor:

“Uzaktan çalışma, ev ofislerde bulunduğumuz

bu dönemde bir ihtiyaç olarak

karşımıza çıktı. Ancak bu model özellikle

global şirketler ve çok şubeli yapıya sahip

tüm lokal işletmeler için uzun zamandır

aktif olarak kullanılmaktaydı. Günümüzde

rekabet avantajı sağlamanın önkoşullarından

biri de dijitalleşme. Zyxel

Networks’ün SD-WAN çözümü ise yenidünya

düzeninin iş ihtiyaçlarını tam olarak

karşılıyor.”

SD-WAN çözümü Zyxel’in VPN50,

VPN100, VPN300, VPN1000 model güvenlik

duvarı ile entegre çalışıyor.

2020 82

www.itnetwork.com.tr


Turkcell’den şirketlere yerli ve milli siber güvenlik hizmeti

Evden çalışma süreci siber güvenlik konusunu

şirketler için daha da önemli hale getirdi. Sunduğu

özel koruma çözümlerinin yanı sıra yüzden

fazla siber uzmanla hizmet veren Turkcell,

şirketlere bu konuda danışmanlık sunarak;

analiz, altyapı, test gibi süreçleri müşterileri

için yönetiyor. Maltepe Teknoloji Plaza’da

bulunan Siber Güvenlik Operasyon Merkezi’nde

7/24 esasına göre atakları izleyerek

müşterilerine hizmet veren Turkcell, kurumsal

şirketlerin altyapılarını yöneterek güvenli

hale getiriyor. Böylece saldırı ve virüs önleme

konusunda Turkcell mühendislerince gerekli

önlemler önceden alınabiliyor.

Konuyla ilgili değerlendirmesinde Turkcell

Kurumsal Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı

Ceyhun Özata şunları söyledi: “Dünya

koronavirüs salgınıyla mücadele ederken bu

kaos ortamından beslenen siber suçluların

da iş başında olduğunu görüyoruz. Şirketlerin

evden çalışma düzenine geçmesi, verilerini

uzaktan erişim sağlayarak yönetmesi akıllara

güvenlik konusunu getiriyor. Turkcell olarak

binden fazla kurumsal müşterimize yerli ve

milli siber güvenlik hizmeti sunarak onların

bu olağanüstü dönemde de yanında oluyoruz.

Turkcell kurumlara sunduğu özel koruma çözümleri ve yüzden

fazla siber güvenlik uzmanıyla kesintisiz hizmet sunuyor. Müşterilerinin

altyapılarını 7/24 takip ederek muhtemel saldırılar öncesinde

gerekli önlemlerin alınmasını sağlıyor. Şirketlere yerli ve milli siber

güvenlik hizmeti sunan Turkcell, bireyleri de başta dolandırıcılık olmak

üzere internetin kötü sürprizlerinden koruyor…

Müşterilerimizin altyapılarını 7/24 izleyerek

olası tehditlere karşı öncesinde önlemler alıyoruz.

Dileyen müşterilerimize özel danışmanlık

hizmeti de vererek sistemlerinin güvenliğini

test ediyoruz. Bu alanda ne tür ihtiyaçları

olduğunu analiz ederek kendilerine özel çözümler

sunuyoruz. Yeni dönemde şirketlere

mutlaka güvenli erişim yöntemlerini tercih

ederek siber olaylara müdahale planlarını hazırlamalarını

ve tatbikatlar yapmalarını öneriyoruz.

Şirket çalışanlarının siber güvenlik farkındalığının

artırılması için online eğitimlerin

düzenlenmesini de önemli buluyoruz.”

Turkcell Dijital Güvenlik

Servisi ile bireyler güvende

Kurumların alacağı siber güvenlik önlemlerinin

yanı sıra bireylere de uyarılarda bulunan

Özata sözlerine şöyle devam etti: “Evden çalışan,

ödemesini internet üzerinden yapan herkesin

öncelikle kendi siber güvenliğini sağlaması

gerekiyor ki riskler en aza indirgenebilsin.

İlk olarak internet altyapısına erişmemizi sağlayan

modemlerin şifresinin karmaşık olması

gerekiyor. Bununla birlikte bilgisayarda yüklü

olan işletim sistemlerinin, antivirüs programlarının

ve uygulamaların güncel olması büyük

önem taşıyor. Kötü niyetli kişilerce koronavirüs

konulu haberlerin paylaşıldığı e-postalar

üzerinden zararlı yazılımlar gönderilebiliyor.

Bu gibi e-postalar aldığınızda göndereni kontrol

ederek, tanımadıkları kişilerden gelmişse

açmamaları gerekiyor. Bu noktada Dijital

Güvenlik Servisimiz ile phishing (oltalama)

saldırılarının önüne geçiyor; müşterilerimizi

internetin kötü sürprizlerinden koruyoruz.

Öte yandan internet üzerinde ücretsiz olduğu

iddia edilen video konferans uygulamaları

yerine şirketlerinin önerdiği uygulamaları kullanabilirler.

Yine kullanıcılar iş toplantıları ya

da sevdikleriyle kişisel görüşmeleri için yerli ve

milli uygulamamız BiP’i de tercih ederek 10 kişiye

kadar görüntülü görüşme yapabilir.”

Dijital Güvenlik Servisi için Turkcell hat sahiplerinin

Dijital Operatör uygulamasından başvurması

ya da GUVENLIK yazıp 2200’a mesaj

göndermesi yeterli oluyor. Ayrıca Turkcell mağazalarından

ya da çağrı merkezlerinden de

abonelik başlatılabiliyor.

Mobil tanışma uygulaması Türkiye pazarına girdi

Koronavirüs salgını en çok sosyal hayatı etkiledi, tüm dünyada olduğu

gibi Türkiye’de de evlerine kapanan insanlar sosyalleşmenin yollarını

aramaya başladı. Bu tablo karşısında harekete geçen mobil çevrimiçi tanışma

uygulaması Hello, Türkiye pazarına adım attı…

Koronavirüs salgını kapsamında alınan sosyal

izolasyon önlemleri, tüm dünyada olduğu gibi

Türkiye’de de milyonlarca insanın evlere kapanmasına

neden oldu. Sosyalleşmek ve yeni insanlarla

tanışmak isteyenler ise sanal ortamlara

yöneldi. Yapılan araştırmalar salgın sürecinde

dünya genelindeki online kullanıcı sayısının 3.5

milyara, sosyal medya hesabı sayısının ise 7.7 milyara

ulaştığını ortaya koydu. Genç yetişkinlerin

büyük çoğunluğunun kullanıcı olduğu dijital

dünyada Türkiye, yüzde 88.1 ile dünyanın yedinci

büyük genç kitlesine sahip ülkesi olarak öne çıkıyor.

Türkiye’deki bu potansiyel karşısında genç

kullanıcıların sosyalleşme ihtiyaçlarına yanıt

vermek sosyal etkileşimi artırmak için harekete

geçen çevrimiçi tanışma uygulaması Hello, Türkiye

pazarına giriş yaptı. Uygulama, sunduğu iki

dakikalık online telefon görüşmesi ile kullanıcıların

Türkiye ve dünyadan binlerce yeni insanla

tanışmasına ve görüşmenin ardından arkadaş

olabilmesine imkan sağlıyor.

Bir ‘merhaba’ pek çok şeyi

değiştirebilir

Bugüne kadar aracı olduğu 500 milyon görüşme

ve aylık 250 bin kullanıcısıyla insanların tek

bir dokunuşla dünyanın pek çok yerinden yeni

insanlarla tanışmasını sağlayan sesli chat uygulaması

Hello, artık Türkiye’deki kullanıcılara

da erişim imkanı sunuyor. Konum ve hedef ülke

seçiminin ardından tek tıkla Türkiye’den ve dünyadan

rastgele kullanıcılarla 2 dakikalık bir sesli

görüşme ile iletişimin başladığı uygulamada, görüşülen

kişiyi arkadaş olarak ekleme ve mesajlaşma

seçenekleri de bulunuyor. Yalnızca merhaba

diyerek başlatılan bir konuşmanın arkadaşlık,

kariyer veya duygusal ilişkiler gibi pek çok alanda

fırsat sağlayabileceğini belirten Hello CEO’su

Arian Kastrati, “Bir merhabanın pek çok şeyi

değiştirebileceğine olan inancımızla çıktığımız

bu yolda, kiminle ve hangi konularda konuşacağınızı

bilmediğiniz ve konuşmanın seyrine göre

pek çok konuda yeni ilişkiler inşa edebileceğiniz

bir macera sunmayı hedefledik. Böylece özellikle

sosyal anlamda zorlu bir süreç olan pandemi

döneminde insanların sanal ortamlarda da olsa

sosyalleşerek eğlenmesine ve yeni insanlar keşfederek

yararlı ilişkileri kurabilmesine katkı sağlamak

istiyoruz” şeklinde konuştu.

www.itnetwork.com.tr 83 2020


HUAWEI Türkiye Tüketici Elektroniği Grubu 2020 yılı

1.çeyrek değerlendirmesini gerçekleştirdi

HUAWEI Tüketici Elektroniği

Grubu Türkiye

Ülke Müdürü Seth Wang

yaptığı açıklamada, “Hepimizin

bildiği gibi, dünya

son 2 ayda ciddi bir

şekilde değişti. Hepimiz

hayatlarımıza devam

etmeye ve işimizi doğru bir şekilde yapmaya

devam ediyoruz. Pandeminin ne Türkiye’de ne

de küresel olarak markamızı ve hizmetlerimizi

durdurmadığını söyleyebilirim. Tüketicilerimiz

için zengin bir cihaz ve servis eko-sistemi oluşturmak

için çok çalışmayı hiç bırakmadık. Örnek

olarak, HUAWEI Çin’de pandemik dönemde

satışlarını artıran tek şirketti” dedi.

Tüm endüstrinin karşı karşıya olduğu büyük dış

zorluğa rağmen, HUAWEI istikrarlı bir büyüme

sürdürüyor. Güncel IDC raporuna göre, 2020

yılının ilk çeyreğinde HUAWEI, yıllık yüzde 1,4

artışla 192,2 milyar CNY (25,7 milyar USD) gelir

elde etti. Küresel tüketicilerin desteğiyle, HU-

AWEI’nin tüketici elektroniği satış gelirleri yüzde

3,9 büyüdü.

Ekosistem gelişiminde önemli atılımlar yapıldı.

Mevcut ABD yönetiminin getirdiği kısıtlama ile

karşı karşıya kalan HUAWEI, müşterilerine sürekli

destek sağlamak için AppGallery’i geliştirdi.

HUAWEI Mobil Servisleri’nin (HMS) aylık aktif

kullanıcı sayısı yaklaşık yüzde 50 arttı ve ekosistem

gelişiminde istikrarlı ve sağlıklı bir büyüme

gösterdi.

Seth Wang, “İlerlemek için her zaman daha fazlası

var, ancak doğru yolda olduğumuzu söyleyebilirim.

Eklemem gereken önemli bir nokta var;

Tüm endüstrilerin zorluklarla karşı karşıya olduğu günümüzde HUAWEI

Tüketici Elektroniği Grubu, yoluna hız kesmeden devam ediyor. Üretim ve

hizmetlerini aksatmayarak globalde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla

gelirlerini 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 1,4 artırmayı başardı. Küresel

akıllı telefon sevkiyatında dünya 2.’liğini koruyan HUAWEI, tüketici

elektroniği satış gelirlerini yüzde 3,9 oranında artırdı…

Türkiye, HMS eko-sistemi ve AppGallery’i lokal

anlamda geliştiren lider ülkelerden biridir. Yerel

ekibimiz bunun için fazladan yol kat ediyor. Türkiye’de

toplam pazar payı hedefimiz yüzde 30 ve

bunun yüzde 20’sini ise AppGallery yani HMS

destekli telefonlarımız oluşturuyor.

2020 yılının ilk çeyreğinde HUAWEI, küresel akıllı

telefon sevkiyatında 2. sırada yer alırken Çin’de

1 numarayı korudu. HUAWEI, Çin pazarında

yıldan yıla yüzde 6 oranı ile büyüme sağlayan

tek üretici oldu. 8 milyondan fazla 5G akıllı telefonun

sevkiyatıyla, HUAWEI’nin dünyanın önde

gelen 5G cep telefonu tedarikçisi olma durumu

tartışmasız bir şekilde korundu. Ayrıca, Süper

Çözünürlüklü fotoğrafçılığa ve güçlü kameralara

sahip yeni amiral gemisi telefonlardan oluşan

HUAWEI P40 Serisi’ni piyasaya sürdü.

Seth Wang konuşmasını şöyle sürdürdü: “MATE

XS, önemli bir kitlenin hayran kaldığı üst düzey

HUAWEI ürünlerinden biri oldu. Bu ürün, Türkiye’de

de büyük ilgi uyandırdı. Artık yerel müşteriler

HUAWEI ürünlerini çok iyi biliyor. HUAWEI

telefonlar sadece medya tüketen cihazlar değil,

aynı zamanda üretim ve iş birliği için de kullanılabiliyor.

HUAWEI’nin PC grubu ürünleri de piyasadaki en

ünlü ürünler arasına katıldı. HUAWEI 2019’dan

beri Türkiye’de MateBook ürünlerini satmaya

başladık. Artık Türkiye’de dizüstü bilgisayar pazarında

ciddi atılımlar yapacak. MateBook serisi

sadece HUAWEI Online Mağazası’nda değil, her

yerde satılıyor; zincir teknoloji mağazalarından

çevrimiçi e-ticaret web sitelerine kadar. Çoklu

ekran iş birliği gibi ileri teknoloji özellikleri ile

MateBook serimiz Türk kullanıcılar tarafından

sıcak karşılandı.”

Seth Wang PC grubu konusunda yaptığı bilgilendirme

sırasında “İlk iki hafta içinde ilk MateBook

15 stoklarımız tükendi. Ayrıca, HUAWEI Mate-

Pad Pro, cihazların kullanıcılarla ve birbirleriyle

etkileşimini temelden değiştiren Çoklu Ekran

Paylaşımı ve AppMultiplier gibi devrim niteliğinde

yenilikler sunuyor. Yeni akıllı saatimiz HU-

AWEI WATCH GT 2e de Watch GT2’de olduğu

gibi tüketicilerimizden büyük ilgi görmeye başladı”

dedi.

Taşıt alım satımında artık “PARAM GÜVENDE”

Hızlı ve güvenli bir

ödeme sistemi olan

PARAM GÜVENDE

ürününde, ilk 1.000 taşıt

alım-satım işlemi

ücretsiz gerçekleşiyor.

Uygulamaya başvurular

ise paramguvende.

param.com.tr adresinden yapılabiliyor.

Güvenli e-ödeme sisteminde hizmet veren

ilk elektronik para kuruluşu olan TURK

Elektronik Para, taşıt alım-satım sürecini

güvenli ve hızlı hale getiren yeni uygulamasını

başlattı. TURK Elektronik Para’nın

geliştirdiği “Param Güvende” ürünü, ikinci

el taşıt-alım satımlarında nakit taşıma nedeniyle

oluşan dolandırıcılık, hırsızlık gibi

riskleri ortadan kaldırıyor. Güvenli, basit

ve düşük maliyetli bir ödeme süreci oluşturan

Param Güvende ile gerçekleştirilecek

ilk 1.000 taşıt alım-satım işlemi ise ücretsiz

olacak.

TURK Elektronik Para’nın

geliştirdiği PARAM GÜVENDE

ürünü, 2. el taşıt alım-satımlarında

yaşanan dolandırıcılık,

hırsızlık gibi riskleri ortadan

kaldırarak maddi kayıpların

önüne geçiyor…

Taraflar öncelikle başvuruda

bulunmalı

İkinci el taşıt alım-satımlarında işlemlerin

sorunsuz tamamlanması için, alıcı ve

satıcıların öncelikle paramguvende.

param.com.tr adresinden başvurularını

gerçekleştirmesi gerekiyor. Ardından alıcının

taşıt bedelini Param Güvende uygulamasının

IBAN numarasına transfer etmesi gerekiyor.

E-ödeme başvurusu sonrası, tarafların alımsatım

işlemini gerçekleştirmek için notere

gitmesi ile satış süreci başlıyor. Noterde satışın

gerçekleşmesi ile eş zamanlı olarak taşıt

bedeli, satıcının hesabına gönderiliyor.

“Güvenli ve hızlı çözümler

sürecek”

Türkiye’nin lider elektronik para kuruluşu

TURK Elektronik Para A.Ş., Türkiye Noterler

Birliği ile imzaladığı anlaşma sonrası Ticaret

Bakanlığı ve Türkiye Noterler Birliği iş birliğiyle

hayata geçirilen güvenli e-ödeme sisteminde

hizmet veren ilk elektronik para kuruluşu

olmuştu. TURK Elektronik Para A.Ş. Genel

Müdürü Serkan Aziz Oral, «Geliştirdiğimiz tüm

teknolojilerle güvenli, hızlı ve kolay çözümler

sunuyoruz. Param Güvende ürünümüzde

de kullanıcılarımız, araç alım-satımlarında

güvenilir ve düşük maliyetli bir hizmet ayrıcalığı

elde ediyor” dedi.

2020 84

www.itnetwork.com.tr


Hewlett Packard Enterprise, HPE Konteyner

Platformunu kullanıma sundu

Hewlett Packard Enterprise (HPE), Kasım

2019’da tanıtılan HPE Konteyner Platformu’nu

genel kullanıma sundu.

HPE Hybrid IT Kıdemli Başkan Yardımcısı Kumar

Sreekanti, “Kurumsal konteyneri benimsemek

yenilikçi bir yaklaşım gerektiriyor” dedi.

Sreekanti şöyle devam etti; “HPE Konteyner

Platform yazılımımız, Kubernetes ile hedeflenen

ölçekte uygulama geliştirmeyi hızlandırmak için

çevikliği ve hızı beraberinde getiriyor. Müşteriler,

konteynerleri fiziksel sunucu üzerinde çalıştırarak,

VM’lerde veya bulut ortamında çalışma

esnekliğiyle artan verimlilikten ve maliyet avantajından

yararlanıyor”.

Sreekanti, ayrıca şunları söyledi, “Çoklu kiralama,

güvenlik ve konteynerlarla sürekli veri

depolama için açık kaynaklı Kubernetes topluluğunun

yeniliklerini kendi yazılım çözümlerimizle

birlikte kullanıyoruz. Yeni HPE Konteyner

Platformu, müşterilerin makine öğrenmesinden

CI/CD iletişim hatlarına kadar değişen kullanım

durumlarında çok sayıda büyük ölçekli Kubernetes

kümesi için konteynerizasyon dağıtımlarını

genişletmelerine yardımcı oldu.”

HPE Türkiye Hibrit BT Kategori Yöneticisi Burak

Özgür ise konuya ilişkin şunları söyledi; “Bilişim

Hewlett Packard Enterprise (HPE), Kasım 2019’da tanıtılan HPE Konteyner

Platformu’nun genel kullanıma sunulduğunu duyurdu. HPE Konteyner

Platformu, sektörün ilk kurumsal konteyner platformu olarak öne

çıkıyor. Bu platform, veri merkezinde sunucu sistemlerde, sanal sistemlerde

(VM), genel bulutta veya uçta çalışan, yüzde 100 açık kaynaklı Kubernetes

kullanan, buluta hazır ve bulut dışındaki uygulamaları desteklemek

için tasarlanan yapısıyla öne çıkıyor…

sektörü olarak büyük bir değişimin eşiğindeyiz

ve bu defa değişimin adı konteyner teknolojileri.

Hewlett Packard Enterprise olarak müşterilerimizin

konteyner teknolojilerinden kaynaklanacak

maliyet ve çeviklik kazanımlarını en kısa

sürede ve en yüksek geri dönüş oranında faydalanabilmeleri

adına “HPE Container Platform”

yazılımını duyurduk. Bu yazılım yüzde yüz açık

kaynaklı Kubernetes üzerine inşa edilmiş, veri

merkezinde, bulut ve uçlarda çalışabilen; hem

buluta hazır, hem de geleneksel uygulamaları

modernize ederek konteyner mimarisi içerisine

entegre etmek için geliştirilmiş bir selfservis platformudur.”

HPE Konteyner Platformu’nun ve fiziksel sunucu

konteynerlerin ek avantajları şöyle sıralanıyor:

• Hız. Konteyner uygulamalarını fiziksel sunucu

üzerine dağıtmak ve çalıştırmak daha hızlıdır.

Tam önyükleme işlemi de dahil olmak üzere

VM’nin konuk işletim sistemini (OS) başlatmanıza

gerek yoktur. Bu gelişme, operasyonları ve

piyasaya çıkış süresini hızlandırır.

• Maliyet ve kaynak tasarrufu. Her VM’nin kendi

konuk işletim sistemi olduğundan, bunların ortadan

kaldırılması belleğin, depolama ve işlemci

kaynaklarının ve bunları çalıştırmak için gerekli

olan veri merkezi maliyetlerinin azaltılmasını

sağlar.

• Orkestrasyon katmanının ortadan kaldırılması.

Sanallaştırılmış ortamlar için yönetim çerçevesine

ve kapsayıcılar için Kubernetes orkestrasyon

ortamına gerek yoktur.

• Donanım platformu başına daha fazla yoğunluk.

Konuk işletim sistemlerinin birden çok

kopyasını ortadan kaldırır. CPU, bellek ve depolama

gereksinimlerini yok eder. Yanı sıra fiziksel

ana bilgisayarda VM’lere kıyasla daha fazla

konteyner çalıştırır.

• Donanıma doğrudan erişim gerektiren uygulamalarda

daha iyi performans. Makine öğrenimi

(ML) algoritmalı analitik ve yapay zeka (AI)

iş yükleri, ML modellerini eğitmek için yoğun

hesaplama gerektirir. Bu uygulamalar sunucu

altyapılarda daha hızlı sonuçlar ve daha yüksek

verim sağlar.

VirtualConnect Etkinliğinde katılımcılar inovasyonları deneyimledi

Rockwell Automation, ücretsiz online etkinlik

dizisi VirtualConnect’in ilkine ev sahipliği

yaptı. Mekanı yenilikçi ve interaktif internet

platformuna taşıyan etkinlik, fiziksel bir etkinlikte

deneyimleyeceğiniz her şeyi ve daha

fazlasını katılımcılara sundu. Dünyanın farklı

yerlerinden katılımcılar, “VirtualConnect”

süresince sektör uzmanlarının bilgilendirici

sunumlarını izleyip, interaktif soru-cevap

oturumlarına katıldı. Kapsamlı bir sanal fuar

alanı da bulunan etkinliğin sanal fuayesinde

katılımcıları network oluşturma fırsatını da

yakaladı.

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Rockwell

Automation EMEA Bölge Başkanı Susana

Gonzales, katılımcıları bu eşsiz sanal ortamda

karşıladıklarını belirterek, “Bu platformu ilk

kez tamamen sanal ortamda gerçekleştiriyoruz.

Dijitalleşmenin işlerimizi yapış şeklimizi

nasıl değiştirdiğini sizlerle tartışacak olmaktan

dolayı heyecan duyuyoruz. Müşterilerimiz

genelde dijital dönüşümü operasyonlarının

verim ve güvenliğini artırmak için kullanmak

Rockwell Automation’ın başarıyla gerçekleşen uluslararası sanal

etkinliğinde dünya çapından katılımcılar inovasyonları deneyimledi.

Online konferans ve fuar etkinliği eşsiz özellikleri sayesinde katılımcı

üretim profesyonelleri için teknik uzmanlara gerçek zamanlı

erişim sağladı ve video sunumlarına ev sahipliği yaptı…

istediğini söylüyor. Bu bizim en öncelikli gündemimiz

çünkü şirketler bilgi teknolojileriyle

operasyon teknolojilerini birleştirmenin önemini

anlıyor. Ama genelde bu şirketlerin dijital

know-how eksikliği yaşadıklarını görüyoruz.

Size sunacağımız eğitim, dijitalleşmenin sunduğu

fırsatlar ve karşılaşılabilecek zorluklar

konusunda sizleri bilgilendirecek” diye konuştu.

Etkinlik Türkiye saati ile 11.00-15.00 arasında

gerçekleşti ve üretim profesyonellerinin son

sektör trendleri ve teknolojik gelişmelerinden

haberdar olmasını sağlayan iki bilgilendirici

paralel oturum oldu. Birinci oturum ‘Akıllı

Makine Yolculuğu’, sensör, güvenlik aygıtları,

motor kontrol, optimizasyon ve Endüstriyel

Nesnelerin İnterneti (IIoT) dünyasında güvenlik

gibi konularda eğitici içeriğe sahipti.

İkinci oturum ‘Dijital Dönüşüm Yolculuğu’

ise daha hızlı ve daha verimli işbirliğine dayalı

ortamlar sağlayan dijital enstrümanlar

konusunda bilgilendirdi. Dijital ikiz, big data

analitiği ve bağlı aygıtlar ekibi enstrümanlara

odaklanıldı.

Her iki sunumun bitiminde anlık-mesajlaşma

teknolojisiyle soru cevap bölümü gerçekleşti.

www.itnetwork.com.tr 85 2020


Tüketici

Mafyasından Hukuksal

Haklarınızla Korunun

Avukat Elvan Kılıç

www.elvankilic.com

Instagram/av.elvankilic

Facebook/av.elvankilic

Avukat Elvan Kılıç, bazı firmaların tüketicilere

sunduğu mal veya hizmetlerin

nasıl büyük problemlere dönüşebildiğini,

tüketiciye uygulanan baskıları, tüketicinin

bir malı/hizmeti satın aldıktan sonra

bile hala nasıl rahatsız edildiğini, bu durumun

hem özel hayat ihlaline hem de

Kişisel Verilerin Korunması mevzuatına

nasıl aykırılık teşkil ettiğini anlattı…

Son dönemde tüketicilere, yasal süreci

devam eden veya tebliği yapılmamış tüketici

borçlarına ilişkin bazı hukuk bürolarından

veya firmalardan SMS gönderiliyor

ya da tüketiciler aranıp rahatsız

ediliyor. Gönderilen SMS’lerde tüketicinin

belli bir miktarda borcu olduğu ve

bunun ödenmemesi halinde yasal

yollara başvurulacağı, icraya verileceği

belirtiliyor. Tam da bu durumda, tabiri

caiz ise aslında bir nevi “tüketici mafyalığı”

yapılıyor. Zira tüketici, satın aldığı hizmet

veya malın taksitinde en ufak bir gecikme

yaptığında, bu tarz bir zorbalık ve baskıya

maruz kalabiliyor.

Günümüzde iletişimin kolaylaşmasıyla telefon,

elektrik, internet gibi aboneliklerin

satışı çoğalıyor. Özel üyelikle sunulan TV

hizmetlerdeki paketlerin tüketiciyi yoracak

şekilde yapılan kampanyaları, yeni

üyelik işlemleri ya da üyelik sonlandırmaya

karşı yapılan baskılar aslen “zorlayıcı

davranışa” giriyor. Dahası, borç-alacak

ilişkilerinde, tüketiciler faturaya veya

hizmete itiraz ettiğinde, şirketlerin itiraz

sonuçlanmadan alacaklarının tahsili için

tüketiciyi avukatlık bürolarına verdiği

görülüyor. Oysaki kanunen tüketicinin

kendisine verilen hakları kullanabilmesi

gerekiyor.

Zorla internet üyeliği

Bir başka örnek tüketicinin televizyon

kanalına veya bir internet kampanyasına

zorla üye edilmesi durumu. Tüketicinin

telefonla aranarak indirim ya da kampanya

eşliğinde kanallara, paketlere abone

yapılması, kafasının karıştırılarak “zorla”

üyeleştirilmesi tüketici mafyasının en çok

yol açtığı problemlerden. Bu süreç önce

bir telefonla başlıyor; telefonlar açılıyor,

tüketici daha önce bir hizmet/mal satın

almış olduğu yerden aranıyor ve akabinde,

nezaketle konuşan bir call center çalışanı,

tüketicinin çokça indirimden, avantajlardan

yararlanabileceği bir hizmeti satmaya

çalışıyor. Tüketicinin o hizmete ihtiyacı

bulunmasa da önerilen indirimler, avantajlar

kafasını karıştırıyor ve bir de bakıyor

ki aslında çok pahalı, ödeyemeyeceği

ya da izleyemeyeceği bir kanalın tüketicisi

olmuş!

Tüketiciyi koruyan mevzuatlar

nedir?

Tüketiciyi en başta koruyan aslında Anayasa’dır.

Çeşitli nedenlerle tüketici korunması

gereken bir kişidir; zira tüketici bir

yandan sözleşmenin karşı tarafını teşkil

eden üretici, imalatçı, ithalatçı, satıcı karşısında

ekonomik bakımdan zayıf konumdadır.

Ayrıca satın aldığı mal ya da hizmetin

nasıl, hangi hammaddelerle, hangi

teknolojiyle üretilip kendisine verildiğini

ve sağlığı ya da huzuru için arz ettiği riskleri

bilmeyen/bilemeyen, bu nedenlerle

bilgilendirilmesi ve aydınlatılması gereken

biridir. Ancak günümüzde tüketiciye

bu bilgilendirmeler yapılmamakta, özellikle

tüketiciden alınan kişisel verilerin

nerelerde ne sebeplerle kullanılacağı tüketiciye

net olarak belirtilmemektedir. Böylece

tüketici güçsüz ve korunmaya muhtaç

bir konuma düşmektedir. Esasen tüketici

hakları insan haklarıdır ve bu haklar Anayasa’da

temel insan hakları bağlamında

korunmaktadır.

Tüketiciyi rahatsız edecek derecede

reklamlar yasak!

İkinci mevzuat olarak 6502 sayılı Tüketiciyi

Koruma Kanunu bulunmaktadır.

Özellikle kanunun 61. Maddesinde çok

net bir şekilde “tüketiciyi rahatsız edecek

şekilde reklam yapılmaması gerektiği”

belirtilmiştir. “Tüketiciyi aldatıcı veya

onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını

istismar edici, can ve mal güvenliğini

tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini

ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını

bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları

ve engellileri istismar edici ticari

reklam yapılamaz.” Bu şekilde maddeye

bakıldığında tüketiciye yapılan baskının,

adeta mafya ilişkisine dönüşmesi hukuka

ve kanuna aykırıdır. Tüketici böyle bir

durumla karşılaştığında sadece bu

kanuna bile dayanarak tüketici hakem

heyetine ve tüketici mahkemelerine

gidebilir.

Diğer bir mevzuat 6698 sayılı Kişisel Verilerin

Korunması Kanunu (KVKK) olup bu

kanun tüketicilerin üyelik veya abonelik

esnasında vermiş oldukları kişisel bilgilerin

korunmasını da kapsamaktadır. Kişisel

verilerin hukuka aykırı olarak elde

edilmiş olabileceği de göz önüne alınarak

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Verileri

Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele

Geçirme” başlıklı 136’ıncı maddesi çerçevesinde,

suç duyurusu seçeneği de göz

önünde bulundurulmalıdır. Kanun hükümlerine

aykırı olarak tüketicilerin açık

rızaları alınmaksızın e-posta adreslerine,

SMS veya çağrı ile cep telefonlarına reklam

bildirimleri/aramaları geldiği hususunda

Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na

intikal eden çok sayıda başvuru yapılmış,

buna ilişkin 2018 yılında gerekli önlemler

alınmış, kurulun 2018’deki kararı resmi

gazetede de yayınlanmıştır.

Bu ilke kararı ile tüketicilerin e-posta-

2020 86

www.itnetwork.com.tr


larına, cep telefonlarına mesaj veya arama

şeklinde reklam amaçlı ulaşılması, aslında

bir aydınlatma ve bilgilendirme kapsamında

tüketicinin rızasına bağlıdır. Öncelikle bu

konuda tüketiciyi aydınlatacak şekilde, (bilgilendirme

formuna ayrı bir imza veya kutucuklara

tik atma şeklinde) yapılan reklamları

veya iletişimi hangi yolla kabul ettiğini tek tek

sayarak (e-posta, telefon araması, mesaj vb.)

“kabul ediyorum/etmiyorum” seçenekleri sunulmuş

halde onayı alınır ve tüketicinin kabul

ettiği şekilde kendisiyle iletişime geçilir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur;

“aydınlatma” ve “onay” farklı iki işlem olarak

yapılmalıdır! Çünkü ikisi de farklı, biri işlem

biri fiildir. Aydınlatmada, tüketici aldığı ürün

veya işlem konusunda bilgilendirilir veya

verilen reklam ya da abone olunacaksa o konuya

ilişkin bilgiler verilir. Daha sonra

abonelik veya üyelik, hatta verilen iletişim

bilgilerinin başka mecralarda

kullanılması veya SMS/mail gönderilmesi

işlemlerinin onayı alınmaktadır.

hakkı vardır. Eğer veri sorumlusu tüketicinin

talebini karşılamaz ise o vakit tüketici Kişisel

Verileri Koruma Kuruluna bir şikayet oluşturabilir

ki 2018 yılında resmi gazetede yürürlüğe

giren kararla, tüketicilerin bu kurula başvurularının

yolu açılmıştır. Bu ilke kararına

aykırı davranan veri sorumlularına kanunen

belirlenen miktarda para cezası kesilmesi

gündeme gelebilir. Rahatsız edilme boyutuna

bağlı olarak Türk Ceza Kanunu’ndan da bahsedilebilir.

Tüketici hakkı anayasal açıdan da

bir insan hakkı olduğu için ceza kanunlarınca

korunması gereken bir haktır.

Firmalar tarafından telefonla

rahatsız edilmek suç teşkil ediyor

Tüketici daha çok SMS ve e-posta yoluyla

rahatsız edilmekten öte telefonla aranarak

rahatsız edilmektedir ki

telefon ile rahatsız etme Türk

Ceza Kanuna göre suçtur. Bu

bağlamda TCK 123 Maddesinde

aynen şöyle söylenmiştir: “Sırf huzur ve

sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye

ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya

da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta

bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti

üzerine, faile üç aydan bir yıla kadar hapis

cezası verilir…” Telefon ile rahatsız etmek tüketiciye

karşı yapıldığında bir suç oluştururken

bu noktada önemli bir diğer husus, telefon

ile rahatsız edilme suçunun şikayete tabi

olmasıdır. Tüketici bir reklam veya abonelik

yüzünden sürekli telefon alıyorsa, en kısa

zamanda en yakın mercie giderek şikayetini

bildirmesi, uzman bir avukat görüşü alarak

bu şikayetinin takibini devam ettirmesi yerindedir.

Aksi halde oluşan suç ile ilgili herhangi

bir soruşturma başlatılmaz.

E-devlet üzerinden de şikayet yapılabiliyor

Tüketici E-Devlet üzerinden şikayet başvurusu

yapabilir veya rahatsız eden firma devlete

Tüketici rahatsız

edilmekten nasıl

korunur?

Diyelim tüketici bir hizmet satın

aldı ve bilgilerini verdiği için

sürekli telefon, SMS ya da e-mail

ile reklam alarak rahatsız ediliyor.

Tüketicinin açık rızası

bulunmayan hallerde, ilgili veri

sorumlusundan (o an hangi

kurum yetkiliyse) kişisel verilerinin

silinmesini, reklam

aramalarına kapatılmasını

talep etme

bağlıysa CİMER’e başvurabilir. “Alo

175 Tüketici Hattından” da yardım

alarak bir nebze sorununa çözüm

bulabilir. Ancak en etkilisi en

yakın mercie giderek şikayetini

yapmak, uzman bir avukat

aracılığıyla davasını takip

etmektedir. Çünkü bu konu

hukukumuzda yeni bir

konu olup bu tarz davalar

hâkimler tarafından

fazla dikkate alınmayabilmektedir.

Bu

yüzden avukat takibi,

olumlu bir sonuç için

önerilmektedir.

Kısacası tüketici mafyası,

tüketicilerin satın

aldıkları hizmete, üyeliğe, aboneliğe,

iletişim ve haberleşmeye ilişkin

özgürlüklerinin kısıtlanmasında etken

olmaktadır. Tüketicinin telefonla rahatsız

edilmesi durumunda, gerekli

merciler, savcılıklar ve alanında uzman

avukatlarla hukuki önlemler alınabilir.

www.itnetwork.com.tr 87 2020


İleri teknoloji, üstün konfor, güvenlik ve şık tasarımı bir

arada sunan Geleceğin SUV’si Yeni Ford Kuga Türkiye’de

Ford’un Avrupa’da en çok satan SUV modeli olan Kuga, şimdi yepyeni

ve şık tasarımı, ergonomik ve rafine yaşam alanı ile geleceğin teknolojilerini

Türkiye ile tanıştırıyor. Yeni Kuga, Ford Co-Pilot 360˚, Kör Nokta

Uyarı Sistemi, Yaya Algılama Özellikli Çarpışma Önleme Yardımcısı gibi

gelişmiş uygulamalarla üstün güvenlik seviyesi sunuyor…

Ford’un Avrupa’da en çok satan SUV

modeli olan ve yenilenen Ford Kuga şık

tasarımıyla dikkat çekerken tamamen

yenilenen daha geniş iç mekân ve konfor

sunan tasarım ve teknoloji detaylarıyla da

öne çıkıyor.

Style, Titanium ve daha sportif karakterli

ST Line versiyonlarına sahip olan yeni

Ford Kuga gelişmiş güç ve aktarma organlarıyla

sınıfının en iyi verimliliğini sunuyor.

Yeni Ford Kuga, 1.5 litre EcoBoost benzinli,

manuelin yanı sıra yeni sekiz vitesli

otomatik şanzımanla da kombine edilebilen

1.5 litre EcoBlue dizel, Akıllı 4x4 Çekiş

Sistemi ile sunulan 2.0lt Ecoblue dizel ve

2.5 litre PHEV benzinli motorla zengin bir

güç ve aktarma organı çeşitliliği sunuyor.

Yeni Ford Kuga, 150 mm ileri-geri hareket

eden kızaklı arka koltuk tasarımıyla sınıf

lideri 2.sıra diz mesafesini ve esnek bagaj

hacmi kullanımı imkanını birlikte sunuyor.

Geniş ve ferah iç mekân özelliklerini;

kablosuz şarj özelliği, 8 inçlik renkli dokunmatik

ekranıyla SYNC bilgi-eğlence

sistemi, premium B&O ses sistemi ve farklı

sürüş modları ile tasarımı değişen 12,3

inç büyüklüğünde Dijital Gösterge Paneli

gibi gelişmiş konfor donanımları tamamlıyor.

Euro NCAP tarafından en yüksek derecelendirme

olan 5 Yıldız ile değerlendirilen

yeni Ford Kuga; Dur & Kalk ve Trafik

Levhası Tanıma Sistemine sahip Adaptif

Hız Kontrol ve Şerit Hizalama Asistanı,

Ford Dinamik LED Ön Far Sistemi, Göz

Hizası Gösterge Paneli ve Yeni Aktif Park

Asistanı gibi gelişmiş teknolojilerle üstün

güvenlik sunuyor.

Yücetürk: “Kuga’ya olan

talebi göz önüne alarak,

hızlıca müşterilerimizle

buluşturuyoruz”

Kuga’nın Ford’un Avrupa’da en çok satan

SUV modeli olması ve her kesime hitap

eden özellikleriyle büyük beğeni topladığını

vurgulayan Ford Otosan Pazarlama, Satış

ve Satış Sonrası Genel Müdür Yardımcısı

Özgür Yücetürk, “Geleceğin SUV’si

olarak konumlandırdığımız yeni Ford

Kuga Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de

çok beğenilen bir model ve büyük talep görüyor.

Müşterilerimizin bu talebini değerlendirerek

biz de Yeni Kuga’yı Türkiye’deki

müşterilerimizle hızlıca buluşturmak

üzere harekete geçtik. Şu an sınırlı sayıda

olmak üzere ön satışa başlıyoruz. Yeni

Kuga için alınan ön siparişler, Haziran

sonu itibarıyla sahiplerine teslim edilmeye

başlanacak. Bununla birlikte, çok yakında

Yeni Kuga modelimizi ‘Ford Dijital Stüdyo’

hizmetimizle müşterilerimize dijital ortamda

sunacağız. Müşterilerimiz, ‘Ford

Dijital Stüdyo’ aracılığıyla seçili Ford modellerini

bilgisayarından, telefonundan ya

da tabletinden inceleyip, kendisine özel

satış danışmanına istediği soruyu sorabiliyor.

Bu hizmete erişmek için online randevu

almaları yeterli. Yeni Kuga’nın dikkat

çekici tasarımını, ileri teknolojileri ve

sınıf lideri 2.sıra diz mesafesini müşterilerle

buluşturmak için sabırsızlanıyoruz”

Tamamen müşteri ihtiyaçları

göz önüne alınarak tasarlandı

Yeni Ford Kuga, yakıt verimliliğine katkı

sağlayan gelişmiş aerodinamik özellikler

dışında önceki nesil ile kıyaslandığında

eşdeğer güç ve aktarma seçeneğine oranla

80 kg’a kadar ağırlık avantajı sağlayan

Ford’un yeni esnek önden çekişli platformu

üzerine yükseliyor.

Sadece aerodinamik performansı iyileştirmekle

ve önemli bir ağırlık avantajı

sunmakla kalmayan yeni platform aynı

zamanda yeni Kuga’nın üstün güvenlik

seviyesine de katkı sağlıyor. Yeni Kuga’nın

çarpışma güvenliğinde önemli bir paya

sahip olan yeni platform, gelişmiş sürüş

dinamiklerini de beraberinde getiriyor.

Yüzde 10 daha fazla burulma dayanıklılığı

sağlarken daha fazla yaşam alanı yaratıp

aynı zamanda etkileyici ve dinamik bir tasarım

sunuyor.

Yeni Ford Kuga daha şık ve zarif hatlar,

arkaya doğru uzanan ön farlar, daha uzun

motor kaputu, daha eğimli arka cam, genişleyen

omuz ve daha alçak tavan çizgisi

ile uzun dingil mesafesine sahip akıcı hatlarıyla

çok daha prestijli, çevik ve dinamik

bir görünümü beraberinde getiriyor.

2020 88

www.itnetwork.com.tr


Zengin, verimli ve gelişmiş

yeni motor seçenekleri tüm

ihtiyaçları karşılıyor

6 ileri manuel ve 8 ileri otomatik şanzıman

seçenekleri ile sunulacak olan Ford’un 1.5

litre EcoBlue dizel motoru 120 PS güç ve

300 Nm tork üretiyor ve 4,2- 4,5* lt/100

km yakıt tüketimi ile 109 – 119* gr/km

CO2 emisyon değerleri sunuyor. EcoBlue

dizel motor; yanmayı daha verimli hale

getiren ve emisyonları azaltan su ve hava

soğutma sistemi, entegre emme manifoldu,

daha hassas gaz tepkileri için düşük

ataletli turbo besleme, yüksek basınçlı enjeksiyon

sistemi de dahil olmak üzere tüm

güncel, gelişmiş ve yenilikçi motor teknolojilerini

bünyesinde barındırıyor.

1.5 litre EcoBoost motor ise 120 PS güç

ve 240 Nm tork üretiyor ve 5,6 lt/100 km

yakıt tüketimi ile 127gr/km CO2 emisyon

değerine imza atıyor. Ford’un endüstride

bir ilk olan üç silindirli motorunda silindir

kapatma özelliği yüksek güç gereksiniminin

olmadığı durumlarda üç silindirden

birini kapatarak devre dışı bırakıyor. Silindir

kapatma veya devreye alma süresi sadece

14 milisaniye sürüyor ve kabin içinde

hissedilmiyor. EcoBoost motor; silindir

kapatma özelliğinin yanı sıra gelişmiş turbo

besleme, yüksek basınçlı direkt enjeksiyon,

iki adet bağımsız değişken zamanlamalı

eksantrik mili, emisyonları azaltan

benzinli partikül filtresi, düşük devirde

yüksek tork üreten düşük sürtünmeli üç

silindirli motor mimarisi, gaz tepkilerini

hızlandıran entegre egzoz manifoldu ve

ağırlık avantajı sağlayan tamamı alüminyum

yapı olmak üzere en güncel motor

teknolojileriyle yüksek verimlilik seviyesi

sunuyor.

Style, Titanium, ST-Line

donanım seviyeleri ve 11 renk

seçeneğiyle satışa sunuluyor

Style, Titanium ve ST-Line olmak üzere

her bir donanım seviyesine bağlı olarak

uygulanan özel tasarım detayları yeni

Kuga’nın karakterini değiştiriyor. 17 inçlik

jantlara sahip Style donanım seviyesi

daha yalın bir görünüme sahipken, 18 inçlik

jantlara sahip Titanium donanım seviyesinde

ilave teknoloji, konfor ve tasarım

detayları devreye giriyor. ST-Line versiyonu

ise; 19 inçlik jantlar, renkli fren kaliperleri,

daha sportif bir ön tampon tasarımı,

arka tampona entegre difüzör ve tam boy

spoyler ile LED gündüz farlarıyla Ford’un

performans DNA’sından izler taşıyor.

Yeni Ford Kuga; Buz Beyazı, Blazer Mavi, Pasifik

Mavi, Aytozu Gri, Akik Siyah, Kurşun Gri,

Manyetik Gri, Kumsal Gri, Bronz Turuncu,

Mercan Kırmızı ve Platin Beyaz olmak üzere

11 farklı gövde rengiyle satışa sunuluyor.

Yeni Kuga’nın karakterini

sürüş koşullarına uyarlayan

yepyeni sürüş modları

Yeni Kuga’da ayrıca ilk kez seçilebilir sürüş

modu teknolojisi sunuluyor. Sistem

gaz tepkisi, direksiyon sertliği ve çekiş

kontrolü dışında otomatik modeller için

vites değiştirme zamanlamasına müdahale

ederek Kuga’nın sürüş karakterini

uyarlıyor. Normal, Spor ve Eko sürüş modları

dışında sunulan Kaygan Zemin sürüş

modu sürücüye kar ve buz gibi daha az

tutuş özelliğine sahip yüzeylerde daha

fazla sürüş güvenliği sağlıyor. Derin Kar/

Kum sürüş modu ise yumuşak ve gevşek

zeminlerde aracın tutuşunu arttırmaya

yardımcı oluyor.

Genişlik, esneklik ve

bağlanabilirlik yüksek

konforla bir arada

Konfor, genişlik, esneklik ve bağlanabilirlik

Yeni Kuga’nın yolcu deneyiminin

temelini oluşturuyor. Yeni Kuga, yerini aldığı

nesil ile kıyaslandığında 44 mm daha

geniş, 89 mm daha uzun ve 20 mm daha

fazla dingil mesafesine sahip. Yeni boyutlar

önceki nesil ile kıyaslandığında 6 mm

daha alçak olan tavan yüksekliğine karşın

ön ve arka koltuk yolcularına daha fazla

omuz mesafesi ve baş mesafesi sunuyor.

Kızaklı arka koltuk tasarımıyla

sınıfının en iyi 2.sıra diz

mesafesi

Yanlarda oturan arka koltuk yolcularına

ilk kez ısıtmalı koltuklar sunulurken

kızaklı arka koltuklar ileri-geri hareket

edebiliyor. Koltukların geriye çekilmesiyle

Kuga 1.035 mm ile sınıfının en iyi 2. sıra

diz mesafesini sunarken koltuklar ileriye

kaydırıldığında 67 litre ek bagaj hacmini

kullanıma sunuyor ve 650 litrelik bir değere

ulaşıyor.

Geniş bagaj aynı zamanda gelişmiş fonksiyonellik

çözümleriyle de dikkat çekiyor.

Arka koltuklar 60/40 oranında katlanarak

düz bir yükleme zemini oluşturuyor.

İç mekanda hayatı

kolaylaştıran bağlanabilirlik

özellikleri

Yeni Kuga’nın iç mekânı, kullanıcının

hayatını kolaylaştıran yenilikçi çözümlerle

donatılıyor. Kablosuz şarj gibi gelişmiş

bağlanabilirlik çözümleri kabin içindeki

kablo karmaşasını ortadan kaldırıyor.

Kullanıcı akıllı telefonunu Bluetooth

üzerinden Ford’un SYNC iletişim ve

bilgi-eğlence sistemine bağlayarak aynı

zamanda kablosuz şarj özelliğinden

yararlanabiliyor ve 8 inçlik dokunmatik

ekrana sahip SYNC ile sisteme bağlı akıllı

telefonun ve aracının bazı özelliklerini da

kumanda edebiliyor. Sistem ayrıca Apple

CarPlay ve Android Auto özelliklerini de

destekliyor.

Yeni 12,3 inç büyüklüğünde

dijital gösterge paneliyle bir ilk

Yeni bir 12,3 inç büyüklüğündeki dijital

gösterge paneli, kesintisiz iç tasarım için

kavisli üst kenarı kullanan serbest biçimli

teknolojiyle sektörde bir ilk olmasıyla

öne çıkıyor. Serbest biçimli panel, ekranın

içine yerleştirilmiş özel bir devreyle

tasarımcıların geleneksel dikdörtgen

tasarımın ötesinde şekiller kullanmasına

imkan tanıyor. 24 bit gerçek renkli

dijital gösterge paneli ayrıntılı, yüksek

çözünürlüklü, daha gerçekçi görüntüler

ve simgeler üreterek daha parlak, gözlerde

daha az yorucu ve okunması kolay bir

yapı sunuyor. Bununla birlikte farklı sürüş

modları ile farklı tasarıma sahip oluyor.

Özel olarak geliştirilen 10 hoparlörlü 575

Watt gücündeki yeni B&O Ses Sistemi

hoparlörlerin konumu ve akustik optimizasyonu

ile araç içerisindeki her bir yolcuya

benzersiz bir ses deneyimi yaşatıyor.

Ford’un Akıllı Bagaj Kapağı teknolojisi

kullanıcının elleri doluyken arka tamponun

altına yapacağı basit bir ayak hareketiyle

bagaj kapağını konforlu bir şekilde

açma imkânı sunuyor. Ford mühendisleri

yerinden çıkarılan bagaj örtüsünü göz

önünden kaldıracak bir çözüm de geliştirdi.

Bir çekme kayışı ile pratik şekilde yerinden

sökülebilen bagaj örtüsü esnek bagaj

zemininin altına gizlenebiliyor.

Şarj Edilebilir (Plug-in) Hibrit

modeli

Önümüzdeki dönemde Şarj Edilebilir

(Plug-in) hibrit versiyonunun da Türkiye’de

sunulması planlanan Yeni Ford Kuga’nın

ilk etapta 1.5 litre EcoBoost benzinli

manuel şanzımanlı versiyonu ve sekiz ileri

otomatik şanzımanla kombine edilebilen

1.5 litre EcoBlue dizel versiyonları Türkiye’de

satışa sunulacak.

Yeni Ford Kuga, 269.300 TL’den başlayan

tavsiye edilen anahtar teslim satış fiyatıyla

Haziran ayı itibarıyla Ford Yetkili Satıcıları’nda

müşterilerini bekliyor.

www.itnetwork.com.tr 89 2020


Perakendenin Aşısı: Teknoloji!

Tüm dünyayı ve ülkemizi olumsuz etkileyen COVID-19 salgını

kontrol altına alınırken, tüketici alışkanlıklarındaki değişim kendini

hissettiriyor. Teması asgariye indiren, sosyal mesafeyi koruyan,

yoğunluk ölçümü yapabilen ve ateş, maske kontrolü yapabilen teknolojiler,

perakendecilerin ve AVM’lerin operasyonel yükünü azaltırken,

çalışanlarının ve müşterilerinin sağlığını koruyor…

Kapalı mekanlar için tavsiye edilen

metrekare başına düşen insan

yoğunluğunu belirlemek ve kontrol

edebilmek, alan büyüdükçe güçleşiyor.

Manuel çözümlerde de hata payı

maalesef çok yüksek oluyor.

Sensormatic Yoğunluk Ölçüm Çözümü,

gerçek zamanlı analiz yeteneği sayesinde,

bir alandaki kişi sayısının anlık

olarak takip edilebilmesini sağlıyor. Yoğunluk

ölçümü kapılacak alanın girişine

konumlandırılan ekrana, içeride kaç

kişi olduğu, kaç kişinin girebileceği ve

yaklaşık ne kadar süre bekleneceği bilgileri

görsel olarak yansıtılıyor.

Sunulan çözüm, AVM’lerin yemek alanlarında,

tuvaletlerinde, mağazaların

girişlerinde, deneme kabin bölgesi gibi

alanlarında kullanılabiliyor. Tak çalıştır

özelliğe sahip çözüm, kapasite sınırı

olan alandaki yoğunluğun artması durumunda

girişlerin kısıtlanması veya

yoğunluğun azaltılması gibi önlemlerin

alınmasına olanak tanıyor. Bu sayede

işletmeler, sahip oldukları alana göre

kapasiteyi daha verimli kullanabiliyor.

Müşteriler ve personel

Sosyal Mesafeyi Akıllı

Uygulama ile Korusun

COVID-19 salgınının daha da yayılmasını

engellemek için alınan önlemler

doğrultusunda insanların kalabalık olarak

durabileceği alanlarda kişilerin arasında

en az bir metre mesafe bırakılması

isteniyor.

Sosyal Mesafe Koruma Çözümü, kişiler

arasındaki mesafe çok yakın ise uyarı

veriyor, böylece sağlıklı sosyal ve çalışma

ortamları sağlamak için tedbir

alınmış oluyor. Çözüm insanların toplu

olarak bulundukları mağaza, market,

sevkiyat depoları gibi yerlerde kullanılabiliyor.

Akıllı telefonlara kurulan mobil uygulama

veya giyilebilir uyarı cihazı “beacon”

ile 2 metre mesafeden az ve 2 dakikadan

daha uzun süre temas halinde sesli

uyarı veriyor. Süre ve mesafe ayarlanabiliyor.

Akıllı telefon uygulaması üzerinden,

temasta olunan kişiler detaylı takip

edilebiliyor. Hastalığa yakalan kişilerin,

önceden kimle temas ettiği bilgisine kolay

erişim sağlanıyor.

Temassız çözümler ile hijyen

en üst seviyede

Temas ile kolayca bulaşabildiği ortaya

konan koronavirüsten korunmak için

teması asgariye indirmek ve belirli hijyen

kurallarını izlemek gerekiyor. Temassız

teknolojik çözümlerin başında

da biyometrik geçiş sistemleri geliyor.

Giriş çıkışların kontrol edilmesi gereken

tüm alanlarda kullanılabilen Sensormatic

Temassız Biyometrik Geçiş Kontrol

Çözümleri, hijyen endişesini ortadan

kaldırıyor.

Çalışanlar ve ziyaretçiler daha

önce sisteme tanıtılan yüz ve iris

bilgileri sayesinde herhangi bir yere

dokunmadan sadece birkaç saniyeyle

ölçülebilecek kısa bir sürede giriş-çıkış

yapabiliyorlar.

Tek tek değil toplu ateş

kontrolü

Koronavirüsün belirtilerinden birisi

olan yüksek ateşi ölçmek de teknoloji

ile kolaylaşıyor. Alışveriş merkezi ve

mağaza gibi yüksek yoğunluk olabilecek

alanlar için Noktasal Isı Tespiti Yapan

Termal Kamera Çözümü vücut sıcaklığı

normal değerlerin üzerindeki kişileri

tespit edebilmeyi sağlıyor. Çözüm ayrıca

video analiz özellikleri sayesinde

maske kullanımının zorunlu olduğu

noktalarda sesli ve görsel uyarı yapmanın

yanında, maskesiz girişlerin engel

olunmasını sağlıyor.

Çözümler hakkında konuşan Sensormatic

Teknoloji Yönetimi Direktörü Dr.

Serdar İnce, “Alışveriş merkezlerinin ve

mağazaların açılmasıyla beraber, normalleşme

sürecinin en önemli adımlarından

biri atılmış oldu. Ancak bu süreç

içerisinde işletmelerin işlerini sağlıklı

bir şekilde yürütebilmeleri için belirli kısıtlamalara

uymaları gerekecek. Bu kısıtlamaların

uygulanmasında en önemli

unsur teknoloji. Mağaza ve AVM’lerdeki

kişilerin sayılması ya da alışveriş merkezinde

insanların

vücut ısılarının

ölçülebilmesini

sağlayan teknolojik

çözümler tercih

ediliyor” dedi.

2020 90

www.itnetwork.com.tr


Zoom, veri rotalarında değişiklik yaptı

Tümleşik iletişim platformu Zoom, gerçek zamanlı görüşme trafiğinin

geçtiği veri merkezlerinin özelleştirilebileceğini duyurdu…

Zoom, görüşmeler ve webinar’lar için

en iyi kalitede hizmet alabilmek isteyen

kullanıcılarına yeni bir özellik sunuyor. 18

Nisan’da kullanıma açılan veri yönlendirme

özelliği, ücretli Zoom kullanıcılarının gerçek

zamanlı görüşmelerinin taşındığı veri

merkezlerinde belirli değişiklikler yapılmasına

olanak sağlıyor.

Tercih edilen ve

istenmeyen veri merkezleri

belirlenebiliyor

Zoom Meeting ve Webinar kullanıcıları, artık

belirli bir veri merkezi bölgesini seçerek

tüm iletişim trafiklerinin bu merkez üzerinden

gerçekleştirilmesini sağlayabilecek.

Ücretli Zoom hesap yöneticileri ve hesap

sahipleri, hesap, grup ve kullanıcı düzeyinde

bu değişikliği gerçekleştirebilecek. Ancak

hesabın tedarik edildiği bölgedeki veri merkezi

bu durumun istisnası olacak, örneğin

Türkiye’de açılan bir hesap, bölgedeki veri

merkezini kullanmayı bırakamayacak, ancak

diğer veri merkezlerinin de veri rotasına

dahil edilmesine ya da devre dışı bırakılmasına

karar verebilecek.

Yeni özellik, Zoom’un sektör lideri video iletişim

hizmetlerini kullanırken, küresel ağ ile

etkileşimleri ve verileri üzerinde daha fazla

kontrol olanağı sağlayacak.

ABD, Kanada, Avrupa, Hindistan, Avustralya,

Çin, Latin Amerika, Japonya ve Hong

Kong’daki kendisine ait veri merkezlerdeki

sistemlerin yanı sıra, sağlam bir açık bulut

mimarisi üzerinde hizmet sunan Zoom, kullanıcıların

bölgesel tercihlerini, görüşmeler

için ihtiyaç duyulan kaynaklara bakmaksızın

uygulayacağını belirtti.

Buna göre, kullanıcıların hizmet almak istemediği

bölgelerdeki Zoom Konferans Odası

Bağlayıcıları (CRC’ler), görüşmelere ya da

webinar’lara bağlanamayacak. Bir bölge

devre dışı bırakıldığında, görüşmelere katılmayı

sağlayan bölgesel arama numaraları

da kullanım dışı kalacak.

Ücretsiz Zoom kullanıcıları ise hesaplarının

etkinleştirildiği bölgelerdeki varsayılan hizmet

merkezlerinden platformu kullanmaya

devam edebilecekler.

Çin dışındaki kullanıcıların

verileri hiçbir zaman Çin’de

tutulmadı

Zoom, Çin dışında hesap açan ücretsiz kullanıcıların

verilerinin artık hiçbir şekilde

Çin’den geçmeyeceğini de belirtti. Çin’deki

kullanıcıların hesapları ise hesap yöneticisi

Çin’i devre dışı bıraktığında, 25 Nisan’dan

başlayarak veri taşıma için Çin’deki merkezleri

kullanmayacak.

Zoom yetkilileri, yaptıkları açıklamada

Çin’deki toplantı sunucularını kullanan ve

Çin dışındaki kullanıcıların verilerinin bugüne

kadar hiçbir zaman Çin’de tutulmadığını

da belirttiler. Zoom, Çin üzerinden

kasti olmayan bağlantıları önlemek için 3

Nisan’da Çin’deki tüm HTTPS Tünelleme

sunucularını kapatmıştı.

SNC’ye NASA’nın Ay’a insanlı iniş projesinde kritik görev

HLS programı NASA’nın ay keşfine yönelik Artemis

programının kritik bir parçası. SNC, hâlihazırda,

NASA’nın NextSTEP-2 kapsamındaki HLS

ihalesi için seçilen Dynetics Corporation liderliğindeki

ekip ile çalışmalarını yürütüyor.

SNC, astronotları ve kargoyu, ay yüzeyine taşıyacak

olan HLS mürettebat modülünün geliştirilmesine

liderlik ediyor. Söz konusu program hem

yeni bilimsel veri ve kaynak sağlamak hem de

gelecekteki Mars görevleri için Ay’da edinilecek

tecrübenin bir basamak olması amacıyla tasarlandı.

SNC’nin sahibi ve başkanı Eren Özmen, konuyla

ilgili; “SNC, bugüne kadar güneş sistemindeki

her gezegen dahil olmak üzere, 450’nin üzerinde

uzay görevini gerçekleştirdi. Bugün, Ay’a gidecek

olan Artemis görevinde NASA’ya ve Dynetics’e

destek verdiğimiz için büyük bir heyecan duyuyoruz”

dedi.

SNC, NASA CRS-2 ve NextSTEP-2/Gateway

programları aracılığıyla geliştirdiği yetenek ve

Forbes’un En Zengin 100 Türk listesinde yer alan Eren ve Fatih

Özmen’in sahibi olduğu, global havacılık-uzay ve ulusal güvenlik

şirketi Sierra Nevada Corporation (SNC), NASA’nın İnsan İniş Sistemi

(HLS) programı için kilit öneme sahip mürettebat modülü teknolojisini

üretecek…

deneyimle, mürettebat modülünün sistem entegrasyonu,

insan derecelendirmesi, güvenlik ve

görev güvencesinden sorumlu olacak.

SNC, Kolorado’daki üretim tesislerinde, başarılı

bir şekilde yürütülen dört astronotun uzayda

yaşaması için gerekli ortamı sağlayan şişirilebilir

kapsül LIFE (Hayat)TM prototipini geliştirdi.

Şirket ayrıca mürettebat değerlendirmesi ve

testleri için bir HLS test parçasını geliştirecek.

SNC’nin Kolorado’daki dünya standartlarındaki

görev kontrol merkezi, NASA ihalesi kapsamında

fırlatılacak Dream Chaser® uzay uçağı için de geçerli

olan yörünge üstü operasyonların sunulmasına

imkân veriyor.

“Ay’a insanlı iniş sistemi için

güçlü bir ekip yaratıyoruz”

Özmen, konuyla ilgili olarak; “Bu önemli görev

için Dynetics’in yetenekli ekibine SNC’nin insanlı

uzay uçuşu uzmanlığıyla katkıda bulunmaktan

gurur duyuyoruz. Dynetics’in ve SNC’nin birleşen

sistem mühendisliği ve entegrasyon kabiliyetleri,

bunun gibi hızlı bir geliştirme programının

gerektirdiği çeviklik ve esneklikliğe sahip,

insanlı iniş sisteminin zorlu geliştirme ve test gerekliliklerini

karşılayabilen güçlü bir ekip ortaya

çıkartıyor” dedi.

Yılların uzay tecrübesi ve Mars dahil yüzlerce

uzay görevi deneyimini bünyesinde barındıran

SNC, ana yüklenici olarak alçak yörüngeden

Ay’a çözümler sunuyor. SNC ayrıca, Ay’a ilişkin

Gateway programından ve uzayda sebze

yetiştiren Astro Garden® sisteminden edindiği

deneyimini, çevresel izleme ve kontrol sistemleri

için kullanmaya devam edecek.

NASA tarafından 2024 itibariyle astronotların

Ay’a ayak basmaları ve 2028 itibariyle sürdürülebilir

görevlerin planlanması hedefleniyor.

www.itnetwork.com.tr 91 2020


Sağlıkta

dijital dönüşüm

olmazsa olmaz

Korovirüs salgını tüm dünyada sürerken, değişimi de beraberinde

getirdi. Dijital dönüşüm hız kazanıyor. Bütün sektörler

süratle değişip yeniliklere ayak uydurmaya çalışıyor. Dijital

dönüşüm sektörleri nasıl etkileyecek, nasıl değiştirecek?

Sağlık sektörünün en önemli isimlerinden biri olan Prof. Dr.

Melih Bulut sağlıkta dijital dönüşümü ve etkilerini açıkladı…

2020 92

www.itnetwork.com.tr


Görüntülü iletişim plaftormu 11Sight’ın Dijital Dönüşüm

Sohbetleri’ne katılan Prof. Dr. Melih Bulut, pandemi

sürecinin uzayacağını, aşı bulunana kadar bu sürecin

devam edeceğini belirtirken, 1,5 sene bence böyle aşamalı

olarak devam edeceğiz. Bir şekilde bu hastalığı hepimiz

geçireceğiz. Aşıdan umutluyum. Türkiye aşıyı üretebilir.

Aşı için ciddi gruplar çalışıyor. Plazma da bir aşama.

Bunları doküman haline getirip bilimsel hale getirmek

lazım. Bizim burada üreteceğimiz bilgiler önemli.” dedi.

Özellikle sağlıkta dijital dönüşüm şart

Türk tıbbının bu zorlu süreçte kendini ispat ettiğini ancak

sürecin sonrasında özellikle sağlıkta dijital dönüşümün

şart olduğunu açıkladı. Türkiye’de emekleme

aşamasını geçmiş girişimler vardı, şimdiden sonra bu

girişimlerin önü çok açık. Bu noktada dijital girişimcilerin

işbirliği yapmaları lazım. Bunun yolu kooperatifleşme

olmalı. Bu krizler fırsatları da beraberinde getiriyor.

Dijitale çok hızlı bir geçiş şart

Acil servisler dolup taşıyordu, salgın başladı hepsi bomboş.

Demek ki şişirilmiş bir talep vardı. Çıkış dijital sağlık

ile olacak. Dijital sağlığı çok hızlı uygulayabilenler ayakta

kalacak. Dijitale çok hızlı bir geçiş şart.

Yapay zekayı ciddiye almamız lazım

Çok ciddi bir fırsat var hem dijital dönüşüm hem de yapay

zeka için. Biz insan kaynağımıza özen göstermiyoruz. Şu

Türkiye›nin elin çok potansiyelli bir insan kaynağı var.

Yeni yapılanmalar ortaya koyabilirsek çok yararlı bir yol

ulaşır.

Dijital Sağlık Türkiye için çok iyi bir çıkış

Start-up’ların önünü açma arzusu var. Salgın da gösterdi

ki büyük firmaların öyle inovasyon yapmaları çok kolay

değil. Dijital Sağlık Türkiye için çok iyi bir çıkış yolu, başka

çare de yok ben ümitliyim. Ocak 2020’ye kadar sağlık

harcamalarının yüzde 85’i hastanelere gidiyordu. Sağlık,

tedariği koruma, geliştirme artık ön plana çıkıyor. Bütün

alanlarda çok büyük katkı sağlayacak.

Zihniyet dönüşümünü de

gerçekleştirmeliyiz

Dijital dönüşümde kendimizi de değiştirmeli ve dijital

dönüşüme ayak uydurmalıyız. Zihniyet dönüşümü yaşamalıyız.

Aşı gelse de sorunumuz bitmeyecek. Aşı bizi

sadece virüsten koruyacak. Zihniyet dönüşümünü de

gerçekleştirmeliyiz.

Sigorta şirketleri de dijitalleşiyor

Normal şartlarda salgın hastalıklar özel sigorta kapsamına

girmez. Fakat Türkiye’de özel hastanelerin de pandemi

hastanesi ilan edilmesiyle sigorta şirketleri teşhis ve

tedavi süreçlerini poliçe kapsamına almaya karar verdi.

Koronavirüsün özel sağlık sigortası kapsamına alınmasıyla

sigortacılık sektöründe talepler arttı. Türkiye’nin

en çok tanınan sigorta şirketleri, artan talepleri karşılayabilmek

için hizmetlerini dijitalleştirerek hızlandırmaya

karar verdi. Şu anda birçok şirket, sigorta yaptırmak

isteyen müşterilerine mobil uygulamalar ve web siteleri

üzerinden canlı görüntülü

destek vermeye başladı.

Takip uygulamaları artıyor

Sağlık sektöründe gözlemlediğimiz bir diğer yenilik, CO-

VID-19 ile mücadele sırasında ilk olarak Çin tarafından

uygulandı. Şubat ayında piyasaya çıkan “Close Contact

Detector” isimli uygulama salgının yayılmasının önüne

geçmedeki etkisiyle sektörde öncü oldu. Bireyler yakın

iletişim kurdukları kişileri bu uygulama üzerinden belirleyip

onların ve kendilerinin risk durumlarını takip

edebiliyorlar. Çin bu konuda bir adım daha ileri giderek

anlık mesajlaşma uygulaması WeChat üzerinden her bir

kişiye risk durumuna göre etiketler oluşturmuştu. Günlük

hayatta girecekleri alanlarda bu etiketlere bakılarak

kontrol yapılıyordu.

Dünya’nın teknoloji devlerinden Apple ve Google da birlikte

çalışarak Koronavirüs takibi yapılacak bluetooth tabanlı

bir uygulama üzerinde çalıştıklarını duyurmuştu.

Bu sistemlere benzer olarak T.C Sağlık Bakanlığı da “Hayat

Eve Sığar” isimli bir uygulama geliştirdi. Uygulama

üzerinden bulunduğumuz il ve ilçedeki yoğunluğu görebiliyor

ve aynı evde yaşadığımız aile bireylerini de ekleyerek

onların durumlarını takip edebiliyoruz.

Lüksten öte artık gereklilik

Türkiye’de online hastane uygulamaları hayata geçmeye

başladı. Dünya’nın diğer yerlerinde de online randevu

sistemlerinden öte, doktorlarla görüntülü görüşme sağlayan

uygulamalar mevcut. Amerika Birleşik Devletleri’nde

sağlık sektöründe faaliyet gösteren startup’lar

2020’nin ilk çeyreğinde 3,1 Milyar Dolar yatırım aldılar.

Bu tür uygulamalar içinde bulunduğumuz dönemde

bir lüksten öte gereklilik haline geldi. Hastaneye gitmek

fiziksel temas anlamına geldiğinden insanlar bundan

çekiniyor. Bunu fark eden hastaneler, sistemlerini hızla

dijitalleştiriyorlar. Hastalar randevularını mobil uygulamalar

üzerinden almakla kalmayıp, görüşmelerini de bu

platformlar üzerinden sağlıyorlar.

www.itnetwork.com.tr 93 2020


Türkiye’nin en iyi 51 işvereni açıklandı

Great Place to Work Enstitüsü, Türkiye’nin en iyi işverenlerini açıkladı.

Araştırmaya 200 şirket katıldı, 101.544 çalışan temsil edildi…

30 yılı aşkın süredir dünya çapında En iyi

işverenleri belirleyen Great Place to Work

Enstitüsü, 2020’nin en iyilerini online

platformlar üzerinden gerçekleştirdiği

yayın ile açıkladı. Enstitü tarafından düzenlenen

“Türkiye’nin En İyi İşverenleri”

araştırmasına bu yıl 200 şirket katıldı.

Çalışan odaklı yönetim anlayışı ile yüksek

kurum kültürüne sahip 51 şirket “En

İyi İşveren” unvanı almaya hak kazandı.

Çalışmada; güvenilirlik, saygı, hakkaniyet,

gurur ve takım ruhu gibi Great Place

to Work modelinde yer alan 5 boyut değerlendirildi.

Ödüller, 20-50 Best Small

Workplaces, 50-250, 250-500, 500–2.000,

2.000-5000 ve 5.000+ olmak üzere çalışan

sayısına göre 6 kategoride verildi.

INSPARK, 20-50 Best Small

Workplaces kategorisinde

birinci oldu

En iyi işverenlerinin açıklandığı listede,

“20-50 Best Small Workplaces” kategorisinde

INSPARK birinci sırada yer alırken,

SOLID-ICT ikinci sıraya yerleşti. Kategorinin

üçüncüsü ise Kılınç Hukuk & Danışmanlık

oldu.

50-250 çalışan sayısı

kategorisinde birinciliği

Udemy göğüsledi

50-250 çalışan sayısı kategorisinde birinciliği

Udemy göğüslerken, ikinci GittiGidiyor

Bilgi Teknolojileri San. ve Tic.

A.Ş., üçüncü Mercedes Benz Finansal

Hizmetler oldu.

250-500 çalışan sayısı

kategorisinin ilk sırasında

Magna Seating yer aldı

250-500 çalışan sayısı kategorisinin ilk

sırasında Magna Seating yer alırken,

ikinci AbbVie, üçüncü Magna Exteriors

& Magna Mirrors oldu.

500-2.000 çalışan sayısına

sahip şirketler kategorisinin

birincisi sahibinden.com

Çalışan sayısı 500-2.000 olan şirketler

kategorisinde sahibinden.com birinci

oldu. Kategorinin ikinci sırasında DHL

Worldwide Express Taşımacılık ve Ticaret

A.Ş. yer alırken ESBAŞ – Ege Serbest

Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş. üçüncü

sıraya yerleşti. ESBAŞ, aynı zamanda ilk

kez geçtiğimiz yıl verilmeye başlanan

Ege Bölgesinin En İyi İşvereni ödülünün

de sahibi oldu.

2.000-5.000 çalışan

sayısında ilk sırayı Hilton aldı

2.000-5.000 çalışan sayısı kategorisinin

lideri Hilton olurken, Albaraka Türk Katılım

Bankası A.Ş. ikinci, Penti üçüncü

oldu.

Kuveyt Türk, 5.000 ve üzeri

çalışan sayısı kategorisinin

lideri oldu

5.000 ve üzeri çalışan sayısı kategorisinin

birincisi olan Kuveyt Türk Katılım Bankası,

Finans’ın En İyi İşvereni unvanı da

almaya hak kazandı. Kategorinin ikincisi

ise Turkcell Global Bilgi oldu.

Özel ödüller de sahiplerini

buldu

Magna Seating, Magna Exteriors & Magna

Mirrors ve Udemy; değerler, inovasyon,

finansal büyüme, liderlik etkinliği,

insan potansiyelini maksimize etme ve

güven gibi 6 temel bileşenin analizi ile

oluşan “Great Place to Work For ALL”

özel ödülüne layık görüldü. Şirketlerin

işveren markalarının çalışanları tarafından

değerlendirildiği çekme, tutma ve

bağlama skorlarının değerlendirilmesi

ile oluşan EVP Index Özel Ödülü; Magna

Seating, Zurich Sigorta, Organik Kimya,

Novartis İlaç ve GittiGidiyor Bilgi Teknolojileri

San. ve Tic. A.Ş şirketlerine verildi.

“İnovasyon & Dijital

Dönüşüm” özel ödülü

Organik Kimya’nın

“Yaşam Boyu Öğrenme” özel ödülü

AbbVie, “İş-Yaşam Dengesi” özel ödülü

Udemy, “Diversity” özel ödülü GittiGidiyor

Bilgi Teknolojileri San. ve Tic. A.Ş.,

“İnovasyon & Dijital Dönüşüm” özel ödülü

Organik Kimya tarafından alındı. GSK

Türkiye “Toplumsal Paylaşım” özel ödülüne

layık görülürken, Magna Exteriors

& Magna Mirrors “Çalışan Sağlığı ve İş

Güvenliği” özel ödülünün sahibi oldu.

Novartis İlaç, Best Women

Workplaces özel ödülünü

aldı

Best Women Workplaces özel ödülleri de

sahiplerini buldu. Kadın çalışanlar için

en iyi işyerleri sıralamasında lider Novartis

İlaç olurken, AbbVie ikinci, sahibinden.com

üçüncü sırada yer aldı.

2020 94

www.itnetwork.com.tr


DORinsight, salgın sonrası iş yaşamının

nasıl etkilendiğini araştırdı

Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma

şirketi DORinsight’ın iş yaşamını mercek altına aldığı araştırması,

koronavirüs salgını nedeniyle evden çalışanların yüzde 80’inin bu

modeli desteklediğini ortaya koydu.

Koronavirüs salgını, çalışma ve özel yaşamımızı

tamamen değiştirdi. Belli bir süre sonra

bu krizi atlatacağımıza şüphe yok, fakat bu

değişimlerin ne kadarı kalıcı olacak? Salgın

sona erdiğinde iş yaşamımız nasıl devam

edecek? Hitay Holding firmalarından Türkiye’nin

en büyük izinli veritabanına sahip online

araştırma şirketi DORinsight, ‘Salgından

sonra iş yaşamı’ başlıklı bir araştırma

gerçekleştirerek geleceğe ışık tuttu. 15 – 20

Nisan 2020 tarihleri arasında online olarak

tamamlanan araştırmaya, 18 yaş üstü, çalışan

ve Türkiye kent temsili 3.675 kişi katıldı.

Katılımcılar aileleri için

endişe duyuyor

Katılımcılara salgına yönelik tutumları sorulurken

yüzde 71’i “endişeliyim”, yüzde 15’i

“endişeli değilim”, yüzde 14’ü ise “kararsızım”

cevabını verdi. Katılımcıların yüzde

49’u ailesinin sağlık sorunu yaşamasından,

yüzde 23’ü ülke ekonomisinin çıkmaza girmesinden,

yüzde 14’ü sağlıklarıyla ilgili sorun

yaşamaktan, yüzde 6’sı işini kaybetmekten,

yüzde 4’ü psikolojisini etkileyeceği için,

yüzde 3’ü ise aile içi huzurlarının bozulmasından

endişe duyuyor.

Şirketlerin kriz yönetimi

başarılı

Katılımcıların yüzde 66’sı şirketlerinin aldığı

önlemleri yeterli gördüğünü, yüzde 68’i de

şirketlerinin kriz yönetimini başarılı bulduğunu

söyledi. Katılımcıların yüzde 50’sinin

yaptığı iş evden çalışma modeline uygun

olurken, yüzde 43’ü şu anda evden çalıştığını

belirtti. Evden çalışan katılımcıların yüzde

68’i evden çalışmanın verimliliğini artırmadığını

(mevcuttaki gibi çalıştığı için),

yüzde 80’i ise evden çalışma modelini desteklediğini

dile getirdi. Katılımcıların yüzde

55’i evden çalışma modelinin 2-3 ay, yüzde

14’ü 5 ay veya daha uzun süreceğini, yüzde

10’u 1 ay, yüzde 6’sı 4 ay, yüzde 4 ‘ü 1 aydan

az süreceğini tahmin ederken, yüzde 11’lik

kesim ise bir tahmini olmadığını söyledi.

Şirketin tutumu,

performansı yükseltiyor

Katılımcıların yüzde 62’si şirketlerinin salgın

sürecindeki tutumunun performanslarını

olumlu yönde etkilediğini dile getirdi.

Katılımcıların yüzde 60’ı bu dönemde işten

çıkarılma endişesi yaşamadığını belirtirken,

yüzde 67’lik kesim ise işverenin kendisine

ücretsiz izin/ücret düşürme/kısa çalışma

gibi bir öneri sunmadığını vurguladı.

Acer’dan etkileyici izleme deneyimi sunan kavisli monitörler

ED2 ve ED3 serisi monitörler, sundukları keskin 1800R kavisli ekranlarla

kullanıcıyı çevreleyen sıra dışı bir deneyim yaşatıyor. AMD

FreeSync uyumluluğu sayesinde, evde eğlence amaçlı oyun oynayanlar

için ideal…

Acer’ın kavisli ekranlı ED2 ve ED3 serisi

monitörleri, geleneksel panellerin çok daha

ötesinde bir izleme deneyimini mümkün

kılıyor. 31,5 inç, 23,6 inç ve 27 inç büyüklüklerinde

Full HD (1080x1920 piksel) çözünürlüklü

ekran seçeneklerine sahip monitörler,

1800R kavisli tasarımla tüm dikkatleri üzerine

çekiyor. Keskin kavisli ekranlar yalnızca

kullanıcıyı saran etkileyici ve sürükleyici

bir görsel deneyim yaşatmakla kalmıyor

aynı zaman da geniş izleme açısı özelliğini

de pekiştiriyor. 178 dereceye kadar izleme

açısı sunan ED2 ve ED3 serisi, ekrana nereden

bakılırsa bakılsın tüm içeriğin ve renklerin

en yüksek doğrulukla görülebilmesini

sağlıyor.

Etkileyici seviyelerdeki hızı ile göz dolduran

seride 144 Hz’e kadar yenileme hızı sunulurken,

4 ms tepki süresi de yüksek tempolu

oyunların keyfini sonuna kadar yaşatıyor.

Serideki tüm ürünlerde dikkat çeken AMD

FreeSync uyumluluğu sayesinde kullanıcılar,

tüm favori oyunların tadını çıkarıyor.

Aynı zamanda serinin 250 nit parlaklık değeri

ve 100M:1’lik çarpıcı kontrast oranı gibi

özellikleri de görüntülerin etkileyiciliğini

kat kat artırıyor.

Daha Az Titreşim, Daha

Yüksek Konforlu İzleme

Deneyimi

Acer monitörlerde karşımıza çıkan görüntü

teknolojileri, kullanıcıları rahat bir izleme

deneyimiyle baş başa bırakıyor. Mavi ışığın

daha az yayılmasını sağlayan BlueLightShiled

ve ekranda oluştuğunda son derece

rahatsız edici olabilen görüntüdeki titreşimi

ortadan

kaldırmaya

y a r d ı m c ı

Flickerless

özellikleri, bu

teknolojilerin

başında geliyor.

Ekrandan

yansıyan ışık miktarını azaltıp monitör

karşısındaki kullanıcı için daha konforlu bir

deneyim yaşatmayı hedefleyen ComfyView

da Acer’ın göz hassasiyetine odaklanan

çözümlerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Fiyat ve Bulunabilirlik

Acer ED2 (ED242QRA, ED322QA,

ED322QRP) ve ED3 (ED273) serisi monitörler,

1.300 TL ile 2.200 TL arasında değişen

fiyatlarla satışa sunuldu.

www.itnetwork.com.tr 95 2020


Dünyada 10 kişiden 8’i temassız ödemeyi tercih ediyor

Sosyal izolasyon ve fiziksel mesafedeki hassasiyet, süpermarket

kasalarına da yansıdı. Dünya genelinde 10 kişiden 8’i temassız ödemeyi

tercih ettiğini söylerken, bazı ülkelerde temassız işlemler iki

ayda dört kattan fazla büyüdü…

Fiziksel mesafenin daha önemli olduğu bugünlerde,

hijyen, kolaylık ve hız gibi özellikler

temassız ödeme işlemlerin de cazibesini

artırdı. Mastercard tarafından 19 ülkede 17

bini aşkın kişi üzerinde yapılan araştırmaya

göre, temel ihtiyaç alışverişlerinde temassız

ödemeyi tercih edenlerin sayısı hızla artmaya

devam ediyor. Şubat, Mart döneminde her

10 kişiden 8’i temassız ödemeyi tercih ederken,

bu dönemde süpermarket kasalarında

gerçekleştirilen temassız işlemler, tüm kartlı

ödemelere göre iki kat daha fazla arttı.

Temassız kartlar en üstte

Sağlığını korumak amacıya sosyal izolasyon

kurallarına uyan tüketiciler, ödeme işlemini

de en hızlı ve mümkün olan en az temasla

bitirmek istiyor. Araştırmaya katılanların

yüzde 46’sı temassız özellikli kartlarını cüzdanlarının

en üstüne taşıdığını belirtirken,

35 yaş altında bu oran yüzde 52’lere kadar

çıkıyor. Nakit paralardaki hijyen endişelerine

bağlı olarak, kartlı ödemelerde hacim

artmaya devam ediyor. Bu artışta ödeme

işleminin hızlı şekilde tamamlanması da etkili

oluyor. Araştırmaya katılanların yüzde

82’si, temassız ödemenin 10 kat daha hızlı

tamamlandığı ve böylece mağazalardan

daha hızlı çıkmaya imkan verdiği görüşünde.

Öte yandan, araştırmaya katılanların

yüzde 74’ü bundan sonraki dönemde de temassız

işlemleri kullanmaya devam edeceğini

ifade ediyor.

Mastercard verilerine göre, temassız ödemeler

2020 yılının ilk çeyreğinde küresel

bazda yüzde 40 oranında artış gösterdi.

Temassız alışverişlerin yüzde 80’ini 25

Amerikan Doları (yaklaşık 175 TL) altındaki

işlemler oluşturuyor, bu rakam aslında

nakitle ödenecek miktarların temassız

ödeme ile yapıldığını gösteriyor. Türkiye’de

ise temassız ödemelerde 250 TL’ye kadarlık

alışverişler şifresiz bir şekilde hızlıca tamamlanabilyor.

BAE ve ABD’de yüzde

100’den fazla büyüme

Coğrafi dağılıma bakıldığında; Şubat-Mart

aylarında Asya-Pasifik ülkelerindeki market

alışverişlerinde temassız ödemeler temaslı

işlemlere göre 2,5 kat fazla artarken, 2019’un

son çeyreğine oranla ise 4 kattan fazla yükseldi.

Ortadoğu ve Afrika genelinde, temassız

işlemler, diğer ödeme yöntemlerinde

göre yine 4 kat fazla büyürken, Birleşik Arap

Emirlikleri’nde Mart ayında yapılan temassız

ödemeler hem bir yıl öncesine göre toplam

işlem sayısında, hem de yüzyüze alışverişlerde

yüzde 100’den fazla büyüdü. ABD’de

de Mart ayında yapılan işlemler özelinde, bir

yıl öncesine göre yüzde 100’ü aşkın artış görülen

ülkeler arasında yer aldı. Kuzey Amerika’daki

temassız işlemler, diğer ödeme

yöntemlerine göre 3 kat hızlı artış gösterdi.

Mastercard Türkiye ve Azerbaycan Genel

Müdürü Yiğit Çağlayan “Temassız işlemler

özellikle yüzyüze işlemlerde tüketicilere

daha hijyenik, hızlı ve güvenli bir ödeme

olanağı sunarken, bugünlerde öne çıkan

fiziksel mesafenin de korunmasına imkan

veriyor. Zamanlaması farklı olsa da dünyada

genelinde tüketicilerde aynı eğilimleri

görüyoruz. Türkiye’de de marketlerde kredi

kartlı alışverişlerde, tüketicilerin yüzde

60’tan fazlası temassız ödemeyi tercih ediyor.

Bu dönemde ivmelenen temassız ödeme

alışkanlığının bundan sonraki dönemde de

artmasını bekliyoruz. Temassız işlemlerin

yakın zamanda toplu taşıma, perakende ve

akaryakıt gibi pek çok alana yayılacağını

öngörüyoruz” diye konuştu.

Turkcell Global Bilgi 10 günde 14 bin deneyim merkezi açtı

Türkiye’nin lider müşteri deneyimi merkezi Turkcell Global Bilgi, Covid-19

sürecinde uzaktan çalışma modeline geçen ilk şirketlerden biri oldu. Çağrı

merkezlerine olan talebin arttığı bugünlerde şirket, yetkin personeli ve sağladığı

altyapı sayesinde kesintisiz ve kaliteli hizmet vermeye devam ediyor.

Türkiye’nin lider

müşteri deneyimi

merkezi Turkcell

Global Bilgi, Covid-19

sürecinin

başından itibaren

çalışanlarına evden

çalışma imkanı

sunarak Türkiye’nin

dört bir yanında 14 bin deneyim

merkezini hayata geçirmiş oldu. Sürece hızla

uyum sağlayan şirket, verimli çalışmasını

dijital olarak sürdürüyor.

Evden çalışma sisteminin büyük önem taşıdığı

bugünlerde dijitalleşmenin önemini

vurgulayan Turkcell Global Bilgi Genel Müdürü

Çağatay Aynur şunları söyledi: “Dijital

dönüşüme çok önceden başlamış bir şirket

olmamız böyle büyük organizasyonlarda

hızlı karar almamızı destekliyor. Çalışanlarımıza

ve müşterilerimize eşsiz bir dijital

deneyim yaşatma vizyonu ile pek çok proje

hayal etmiş ve yatırım yapmıştık. Bugün de

hayallerimizi gerçekleştirmenin büyük mutluluğunu

yaşıyoruz. 10 gün gibi kısa bir süre

içerisinde 14 bin çalışma arkadaşımızı evden

çalışma modeline geçirmenin yanında

eğitim, gelişim, spor, motivasyon, psikolog

ve diyetisyen gibi çalışanlarımıza sağladığımız

tüm imkanları da dijital platformdan

devam ettiriyoruz.”

Turkcell Global Bilgi Genel

Müdürü Çağatay Aynur:

“Dijitalleşmenin önemini bir

kez daha anladık”

Globalim ve Globalbilgiliyim uygulamaları

sayesinde şirket içi tüm süreçlerin dijital

ortama taşındığını söyleyen Aynur şöyle devam

etti: “Dijitalleşme, müşteri talep ve istekleri

dikkate alınarak hayata geçirildiğinde

ve müşteriye fayda sağlayacak alanlarda

kullanıldığında pozitif geri dönüş sağlıyor.

Hizmet verdiğimiz firmalar için geliştirdiğimiz

Müşterimetre uygulaması üzerinden de

müşterilerimiz kendi operasyonel verilerini

anlık olarak görebilmekte, sosyal medyada

markaları hakkında yapılan yorumları takip

edebilmekteler. Yaşadığımız bu dönem

üzücü olmakla birlikte hem kurumlar hem

de bireyler bazında dijitalleşmenin ne kadar

kritik olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatmış

oldu.”

2020 96

www.itnetwork.com.tr


AYROTEK,

Çözüm Portföyüne

Yerli ve Milli NSS GRC çözümünü ekledi...

Öncelikle Ayrotek olarak

sunduğunuz çözümlerden

bahseder misiniz?

Ayrotek, IBM, RedHat, Cisco, HCL, Planview

gibi teknolojinin önde gelen firmalarının

çözüm ortağı olup; Yazılım Yaşam Döngüsü

Yönetimi /Entegrasyonu, Bilgi Güvenliği,

Bulut tabanlı teknolojiler, Proje ve Porföy

Yönetimi gibi konularda yazılım satış ve danışmanlık

hizmetleri sunuyor.

Gül Tercan

Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık Profesyonel Hizmetler Direktörü

Cisco iş ortaklığınıza ve bu

kapsamdaki çözümlerinize değinir

misiniz?

Cisco ile iş ortaklığımız, bizim yerli ve milli

çözüm NSS GRC’nin entegre ve otomatize

bir şekilde çalışabilmesi için bir ürün entegrasyon

arayışımızla başladı. Araştırmalarımız

sonucunda Cisco’nun uçtan uca

tümleşik güvenlik mimarisini etkin kılabilecek

ürün portföyüne sahip olduğunu gördük.

Bu kapsamda Cisco’nun ürünlerinin

NSS GRC’nin entegrasyon ihtiyaçlarını en iyi

şekilde karşıladığını gördük ve karşılıklı iş

birliğine gittik. Bu işbirliğimiz kapsamında

da distribütör olarak alanının en iyilerinden

olan katma değerli çözümleriyle ön plana

çıkan Tech Data ile çalışmaya karar verdik.

Bu bağlamda sunduğumuz çözümlerden

bahsedersek: Uç Nokta Koruması, Uzaktan

Erişim Güvenliği, Tehdit Yönetimi, Erişim

Güvenliği, E-mail Güvenliği, Çok Faktörle

Kimlik Doğrulama gibi çözümler sunuyoruz.

Bu çözümlerimizden biraz detayla bahsetmek

isterim.

Uç Nokta Koruması: Cisco AMP for Endpoints

ile hem klasik imza tabanlı antivirüs

hem de sezgisel tekniklerle zararlı yazılım

ve alt varyantlarına karşı uç noktalar üzerinde

etkin koruma sağlıyoruz. Zararlı yazılımların

tespit edilmesinde kullanılan makine

öğrenme, cihaz trafik akış korelasyonu

vb. teknikler özellikle sıfırıncı gün ataklarına

karşı geliştirilmiştir.

Uzaktan Erişim Güvenliği: Cisco Umbrella

ile hem zararlı olan ve yönetim tarafından

istenmeyen trafikleri kurum ağınıza kadar

gelmeden durduruyor hem de gezici kullanıcılarınız

dünyanın diğer ucundan da internete

çıksa anlık koruma ve raporlama

sağlayabiliyoruz. Bu çözüm gezici ve yerel

kullanıcı bilgisayarlarınızın BT politikalarında

yapacağınız güvenlik değişikliklerine

anında uyum sağlamasını mümkün kılıyor.

Tehdit Yönetimi: Cisco Stealthwatch

Network Anomaly Detection çözümü ise,

Kişisel verilerin korunması ve verilerin nerede tutulması gerektiği gibi konularla ilgili oluşturulan mevzuatlar ve artan güvenlik

riskleriyle birlikte; işletmelerde, yönetişim, risk ve uyum (GRC) faaliyetleri artık eskisinden çok daha önemli bir hâle geldi. Risk ve

uyumluluk süreçlerini, manuel, reaktif ve silolar hâlindeki çalışma modelleriyle yönetmek artık mümkün değil. Bu nedenle, yeni iş modelleri

geliştirilmesi, yeni iş ortaklıkları kurulması, yeni teknolojilerin uygulamaya sokulması ve artan tehditlere karşı yeni çözümlerin

bütünsel bir yaklaşım ile kullanılması gerekiyor. Tam bu kapsamda Ayrotek firması, yerli ve milli çözümü NSS GRC ürününü Cisco

ürünleriyle entegre ederek ’Tek Çözümle Tam Uyum’ mottosuyla çözüm portföyüne kattı. Konuyla ilgili Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık

firmasından Profesyonel Hizmetler Direktörü Gül Tercan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Ayrotek sunduğu bu özel çözümüyle

bankacılık ve finans dahil olmak üzere tüm sektörlerde, risk, uyum ve yönetişim faaliyetlerinin doğru bir şekilde yürütülebilmesi

için tam bir bütünlük sağlarken; tüm süreçlerin ve çözümlerin tek bir platformdan yönetilebilmesine olanak tanıyor…


ağ cihazlarından topladığı Netflow, J-Flow,

S-flow, IPFIX veya SPAN trafiğini 90’ın üzerinde

algoritmaya tabii tutarak trafik üzerindeki

tüm anomali bilgisini tespit edebiliyor.

Sahip olduğu algoritmalar sayesinde

işlediği trafik üzerinden, çalıştığı kurumda

mesai kaçta başlıyor, o kurum hangi ülkelerle

trafik alışverişinde bulunuyor, kurum

çalışanları ağda ne tür trafikler oluşturuyor

vb. ağa ait tüm normalleri öğrenebiliyor. Bu

bilgiler doğrultusunda örneğin gece yarısı

hiç de mutad olmadığı üzere dosya sunucusu

üzerinden XYZ ülkesine bir dosya transferi

tespit ettiğinde bu anormal davranışa

ilişkin Bilgi Güvenliği çalışanlarını uyarıyor.

Erişim Güvenliği: Cisco Identity Services

Engine (ISE), ağa yapılan tüm kablolu-kablosuz

ve uzak erişimler için merkezi erişim

denetim ve yetkilendirme işlemlerini gerçekleştiriyor.

İş rollerine dayalı olarak, erişim

kontrolü güvenli bir biçimde merkezileştirilebiliyor

ve birleşik olarak yönetilebiliyor.

E-mail Güvenliği: Cisco Email Security ise,

gelen e-postalarda; daha hızlı tehditleri algılayan,

engelleyen ve gideren gelişmiş tehdit

savunması ile şirketler için olası tehditleri

tespit ederek, bertaraf edilmesini sağlıyor.

Cisco E-Mail Security ile e-maillerinizi korurken;

aynı zamanda veri kaybını önleyip, veri

aktarımında uçtan uca şifreleme sağlıyoruz.

Çok Faktörlü Kimlik Doğrulaması: Cisco

Duo’nun sağladığı çok faktörlü kimlik

doğrulaması (multi-factor authentication/

MFA) çözümüyle kurumunuzda ‘Zero-Trust’

güvenlik politikasını uygulayabilirsiniz.

Bu kapsamda kurumlara

sunduğunuz hizmetler nelerdir?

Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık olarak

Cisco ile işbirliğimiz kapsamında; Yazılım

Güvenliği ağırlıklı olmak üzere kurumlara

Bilgi Güvenliği konusunda yazılım satış ve

danışmanlık hizmetleri sunuyoruz.

İşletmelerdeki risk ve uyum

süreçlerini yönetmek adına

sunduğunuz NSS GRC ve Cisco

Çözümlerinizi anlatır mısınız?

NSS GRC ve Cisco Güvenlik çözümleri bir

araya geldiğinde “Güvenlik Olgunluk” seviyesi

sadece BT bağlamında değil, tüm

organizasyon ve eko sistem genelinde istenilen

olgunluk seviyesine ulaşır. İnternet

erişiminden, istemci bilgisayarlarına kadar,

ağın tüm katmanlarında güvenlik tedbirleri

düzenli olarak taranır ve sistemlerden

otomatik olarak gelen veriler ile uygulanan

politikaların yeterliliği test edilir. Çözüm

bileşenlerini sıralayacak olursak:

• NSS GRC – Cisco ISE entegrasyonu ile düzenli

olarak ağ ve güvenlik envanteri oluşturulur

ve doğrulanır.

• NSSGRC - Cisco Stealthwatch entegrasyonu

ile tespit edilen anormallikler gerçek

zamanlı olarak risk yönetimini tetikler ve

tüm ilgili birimlerin süreçlerini başlatır.

• NSSGRC - Cisco Talos entegrasyonu ile

toplanan verinin bir saldırıya veya tehdide

işaret edip etmediği belirlenir ve risk erken

teşhis edilir.

• NSSGRC ile aşağıdaki Cisco çözümlerinin

entegrasyonu sayesinde otomatik olarak

risk tespiti, uyum seviyesinin izlenmesi ve

görev takibi gerçekleşir:

- Internet çıkışı Cisco Web Security, Umbrella,

Email Security, Firepower ile yönetilir.

- Kritik iş uygulamalarına erişimde Cisco

WSA ve Cisco Duo kullanılır.

- İstemci kademesinde Cisco AMP ile güvenlik

sağlanır.

NSC GRC Platformu ile kurumlara

sunduğunuz avantajlar ve

farklılıklar nelerdir?

NSS GRC platformu, yönetişim, risk ve uyum

faaliyetlerinin bütünleşik ve düzenlemelere

uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlıyor.

Kuruluşların riskleri etkin bir şekilde yönetirken

uyumluluk gereksinimlerini karşılayabilmelerini

ve bilişim teknolojilerini

hedefleriyle uyumlu hale getirebilmelerine

olanak tanıyor. Sadece siber güvenlik platformlarını

değil, aynı zamanda risk ve uyum

çalışmalarını bünyesinde barındırıyor.

NSS GRC, Cisco çözümleriyle entegre olarak

‘Tek Çözümle Tam Uyum’u sağlıyor.

Tüm Cisco çözümlerinden gelen otomatik,

entegre, doğrulanmış ve gerçek zamanlı

veri, NSS GRC platformu üzerinde kuruluşun

farklı standartlara, düzenlemelere

veya politikalara uyum düzeyini gösteren

raporlara, göstergelere, scorecard’lara dönüşür.

Analiz edilen ve raporlanan veri, bilgi

güvenliği ekiplerinin yanı sıra uyum risk

yönetimi ve iç denetim birimlerinin yorumlayacağı,

iş süreçlerinde de kullanılabilecek

anlamlı bilgiye dönüştürülür. Güvenlik

ihlallerinin erkenden tespitinin yanı sıra

kuruluş kapsamındaki birimlerin uyumlu

ve bütünleşik bir platform üzerinde aynı

dili konuşabilmelerini ve işlerin bir birimden

diğerine geçerken kesintisiz bir şekilde

sürdürülebilmesine olanak tanır.

Son dönemin gerçeği Covid-19

kapsamında uzaktan çalışma

prensibine geçen şirketlere

çözümlerinizle sağladığınız fayda

ve güvenlikten bahseder misiniz?

Cisco, uzaktan güvenli erişim sağlayabilmeniz

için VPN, Duo ve Umbrella ürünlerini,

sınırsız sayıda kullanıcı için 1 Temmuz’a

kadar ücretsiz olarak kullanıma açmıştır.

Halihazırda bu ürünlerden herhangi birisinin

kullanılıyor olması durumunda da

ihtiyaç duyulan sayıda lisans artırımı sağlanabilmektedir.

Biz de bu bağlamda aynı

hizmeti sunuyoruz.

Pandemi hem Cisco özelinde hem

de çözüm sunduğunuz diğer iş

ortaklarınız özelinde planlarınız

nasıl etkiledi? Gelecekle ilgili

planlarınızı gözden geçirdiniz mi?

Pandemi sonrası uzaktan erişimin önemini,

hayatımıza ne kadar hızlı girdiğini ve bunun

için gerekli olan teknolojileri öğrendik.

Ofisten çalışmanın gerekli olmadığı, İstanbul

gibi metropol şehirlerde zamanı trafikte

geçirmek yerine eğitim, webinar gibi daha

verimli etkinliklerde geçirebileceğimizi

gördük. Ofis ortamımızı

optimize etmeye karar

verdik.

Gül Tercan / Özgeçmiş

1992 yılında Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri ve Enformatik Mühendisliğinden mezun oldum. Kariyerimin ilk 7 yılında önce Akbank’ta Sistem/

Network Mühendisi olarak çalıştım. Sonrasındaki 15 yıllık dönemimde HPE’de (Hewlett Packard Enterprise) Teknik Danışman, Çözüm Mimarı, Project/

Program Yöneticisi olarak çalıştım ve büyük Telko operatörlerine iş kritik çözümler geliştiren uluslararası projelerde yer aldım.

HPE’deki son 2 yılımda, HPE Yazılım Departmanında Türkiye, Yunanistan, Ortadoğu ve Afrika’yı içeren Profesyonel Hizmetler biriminin danışmanlık

yöneticisi olarak çalıştım ve Business Service Monitoring, DevOps, ITSM gibi çözüm alanlarını kapsayan farklı ölçekteki projelerin iş geliştirme ve

teslimatından sorumlu oldum. HPE’den sonra Rengo Danışmanlık Şirketinde Proje Portföy Yönetimi konusunda Süreç Danışmanı ve Uluslararası Bilgi

Güvenliği projelerinde proje yöneticisi olarak 2 yıl çalıştım. 2019 itibariyle de Ayrotek Danışmanlık ve Yazılım firmasında Profesyonel Hizmetler Direktörü

olarak kariyerimi sürdürüyorum. Yazılım Yaşam Döngüsü Yönetimi/Modernizasyonu, Bilgi Güvenliği ve Proje Portföy Yönetimi gibi çözümlerle ilgili iş

geliştirme ve teslimatından sorumlu ekibin yöneticiliğini yapıyorum.



DDOS saldırılarına karşı şirketleri yanıltan 5 yanlış!

Hizmet reddi (DDoS) saldırılarının doğası değişiyor ve bazı şirketler

DDoS’un geçmişte kaldığına inanıyor olsa da durum böyle değil.

Yapılan araştırmaya göre şirketlerin 3’te 1’i DDoS saldırısı yaşarken,

şirketlerin hala gelişmiş savunmalara sahip olmadığını aktaran

Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü Gürsel Tursun, DDoS saldırıları

hakkında en çok dile getirilen ve şirketleri yanlışa sürükleyen

5 efsaneyi açıklıyor…

Hedeflenen internet hizmetini erişilemez

hale getiren bir siber saldırı biçimi

olan “Dağıtılmış Hizmet Reddi” (DDoS),

gelişmiş saldırı türleri ile şirketleri köşeye

sıkıştırıyor. Türkiye distribütörlüğünü

Komtera Teknoloji’nin yaptığı

Radware’in Küresel Uygulama ve Ağ

Güvenliği Raporuna göre, katılımcıların

yaklaşık 3’te 1’i hizmet reddi (DDoS) saldırısı

yaşarken, güvenilir çözümlere de

sahip olmadığı görüldü. Rapora istinaden

şirketlerin DDoS saldırılarına yeterli

düzeyde önem göstermediğine dikkat

çeken Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü

Gürsel Tursun’a göre, şirketlerin

DDoS saldırıları hakkında sıklıkla düştükleri

5 yanlış bulunuyor.

1. DDoS artık bir sorun değil. Birçok şirket

DDoS saldırılarını önemli bir sorun

olarak görmüyor, sahip olunan güvenlik

çözümlerinin yeterli olduğunu düşüyor.

Ancak her yıl daha da gelişmiş saldırıların

meydana geldiğini bu siber saldırı

türünün ağ katmanlarına yönelik ciddi

zararlar verdiği görülüyor. Bu da DDoS

saldırılarının niteliği değişirken, hala

şirketler için bir endişe kaynağı ve korunmaya

karşı yüksek bir öncelik olduğu

anlamına geliyor.

2. DDoS fidye saldırıları geçmişte kaldı.

Fidye saldırıları yıldan yıla artış gösteriyor

ve Kuzey Amerika şirketlerinin

yüzde 70’inin de yaşadığı bir durum haline

gelmiş durumda. Ayrıca son birkaç

ayda, iki önemli DDoS fidye saldırı kampanyası

da görüldü. Bu durum saldırganların

bu saldırı vektöründen vazgeçmedikleri

ve şirketlerin bu tür saldırılar

için uyanık ve dikkatli olmaları gerektiği

anlamını taşıyor.

3. İnternet servis sağlayıcınız sizi koruyabilir.

Bağlantı maliyetlerini keskin

bir şekilde azaltmak isteyen internet

servis sağlayıcıları, katma değerli hizmetler

sunmak ve müşteri elde tutmak

için DDoS koruma hizmetleri sunuyor.

Birçok şirket için internet servisleriyle

birlikte düşük maliyetli güvenlik hizmetleri

almak çok iyi bir teklif olarak

görünüyor. Ancak internet servis sağlayıcınız

için yan bir iş olarak görülen bu

güvenlik unsuru gerçekten etkili ve sağlam

bir koruma sağlayamıyor. Genellikle

en düşük maliyetli olan en basit temel

korumaları şirketlere sunabilen bu

güvenlik unsuru, birçok gelişmiş DDoS

saldırısına karşı şirketinizi savunamaz.

4. Bulut hizmeti sağlayıcınız sizi koruyabilir.

Şirketler giderek daha fazla bulut

altyapısını benimsediğinden, birçok

müşteri bulut hizmetleri sağlayıcıları

tarafından sunulan yerleşik, ücretsiz

DDoS korumalarını tercih ediyor. Ancak

genel bulut satıcıları tarafından

sunulan güvenlik araçlarının genellikle

temel korumayı sağlamalarından kaynaklanan

sorunlar ardı ardına oluşuyor.

Gelişmiş DDoS saldırılarına karşı yeterince

güvenilir çözümler oluşturamayan

bu hizmetlere karşı dikkatli davranılması

gerekiyor.

5. Tüm DDoS korumaları aynıdır. Giderek

daha fazla hizmet online olarak

taşınırken, güvenlik algıları da giderek

uygulama güvenliği ve veri korumasına

yönelik artış gösterip daha az ağ katmanı

güvenliğine odaklanmalarına neden

oldu. Artık eskisi gibi olmayan ve çok

değişkenlik gösteren DDoS saldırılarına

karşı tüm çözümlerin aynı sonuçlar

verdiğini söylemek anlamsız kaçıyor. Bu

yüzden her teknolojiye, ağa ve hizmete

yönelik gelişmiş DDoS koruma çözümlerine

sahip olmanın gerekliliğini şirketlerin

fark öğrenmeleri gerekiyor.

2020 98

www.itnetwork.com.tr


IoT kullanan şirketler siber saldırılardan

en iyi nasıl korunur?

Ersin Uyar

HPE Aruba Ülke Müdürü

Ağ söz konusu olduğunda,

zararlı yazılım

tutunacak bir cihaz

arar ve ardından içeriye

bulaşmaya çalışır.

Bunu önlemek için, IT

ekipleri her bir IoT cihazına

yalnızca ihtiyaç

duyduğu cihazlarla iletişime

geçme izni verdiğinden

emin olmalıdır.

Şirketler ağlarını

ve yazılım temelli politikalarını

bölümlere

ayırmalı ve ipleri sıkı

tutmalılar.

IoT’de En Temel Tehditler

En temel tehdit aslında IoT pazarının ta kendisidir.

Küçük IoT cihazlarının geliştirilmesi

nispeten daha ucuzdur; bu durum da her gün

yeni “nesneler” geliştiren startup’lar için yeni

yeni filizlenen bir ekosistem yaratmıştır. Her

ne kadar IoT hakkında yıllardır konuşsak da

bu, büyük oyuncuların halen kan kaybettiği

görece yeni bir pazar. Bugün pazarda gördüğümüz

üreticiler ya daha yeni “nesnelere” kayacak

ya da pazardan tamamen kaybolacak.

Gerçek risk, bu cihazların kullanımda kalarak

(bazen varlıklarını unuttuğumuz için) güvenlik

açıklarının saldırganlar karşısında savunmasız

bırakılmasına yol açmasıdır çünkü yamaları

geliştiren kimse yoktur.

Bir diğer tehdit de şirket davranışlarından kaynaklanır.

IoT cihazları genellikle operasyonel

teknolojilerin (OT) kapsamının gölgesinde kalır.

OT’lerde “Eğer bozulmadıysa düzeltmeye gerek

yoktur” anlayışı hakimdir ve 24 saat aralıksız

çalıştıkları rutinlerinde güncellemeleri yapmak

için her zaman vakitleri yoktur. Bu durum, güvenlik

açıklarının açığa çıkmasıyla yamanın uygulanması

arasındaki süreyi uzatır.

Nesnelerin İnterneti (IoT) kullanan şirketlerin ve iş ortaklarının güvenliği

her bir cihaz seviyesinde sağlayıp, bunu en iyi şekilde tesis edebilmelerinin

iki yolu vardır: Cihazların takibini yapmak ve ağı korumak. Cihazlar

denkleme girdiğinde şirketler de tedbirli olmalıdır. En son yayımlanan

yamalar, mümkün olan en kısa sürede uygulandığı müddetçe güvenlik

açıkları gözden kaçırılmayacaktır. Yamayı indirdiğiniz ve saldırganın

‘keşfedildiği’ an arasındaki süreyi azaltmak, siber saldırılardan kendinizi

korumanın en iyi yoludur.

Ayrıca çoğu şirket ağlarına hangi cihazın

bağlandığını yüzde yüz bilemez. Çalışanların

kendi cihazlarını iş yerine getirmesinin

bunda rolü elbette var. Fakat IoT cihazlarının

düşük maliyeti ve kullanım kolaylığı, IT ekiplerinin

konuya dahil olmasını engeller ve bu,

operasyonel süreci yürütenlerin tek başına

kalmasına yol açar.

Buna ilave olarak, ağlardaki mikro segment

uygulamasının geçmişinden kalan karmaşıklık,

siber saldırıların içeride yayılmasını

önlemek için yetersiz kaldığı anlamına gelir.

Bu, ağınıza neyin bağlandığını bilmemek ve

saldırının yayılmasını önleyememenin toksik

bir birleşimidir.

Yapay zeka ve makine öğrenimi kullanan, ağa

hangi cihazın bağlandığını ve bu cihazın yanlış

davranıp davranmadığını anlamaya yarayan

Aruba ClearPass Device Insights gibi yeni

araçlar mevcut. Bu çözüm, hangi cihazların

birbirleriyle nasıl konuştuklarını izne tabi tutan

politikaların sıkıca uygulanmasına olanak

tanır. Aruba ClearPass politika yöneticilerinin

çok daha sıkı uygulamalar ortaya koymasını

ve ağınızın yapılandırmalarla değil, politika

temelli çalışmasını mümkün kılar. Böylece

herhangi bir cihaz herhangi bir yere bağlanabilir.

Ağ bu cihazları tanımlar, profillemeye

tabi tutar, olağan dışı davranışlar algılandığında

uyarı verir ve yalnızca gerekli iletişime

izin veren bir politika uygular.

Birçok şirket için zorluk, işe en doğru yerden

başlamamalarından kaynaklanır. Birçoğu ağlarını

segmentlere ayırmazlar, tek bir ürün tedarikçileri

vardır ve son 20 yıldır kurdukları ağ

altyapılarını yapılandırma yolunu seçerler. Bu

yaklaşım yenidünyaya adım atanlar için yüklü

bir maliyet demektir.

Bu değişiklikleri benimsemek için bir zihniyet

değişimi gerekiyor. Bununla beraber, işleri

koruma yolunda atılacak bazı pratik adımlar

var. Öncelikle, ağda hangi cihazın olduğunu

bilmek... Bu bilgiye sahip olunduğu müddetçe

hangi cihaza izin verilip verilmediği hakkında

bilinçli bir karar verilebilir ve erişim kısıtlanmaya

başlanabilir.

Aynı zamanda, açık standartların benimsenmesi

gerekiyor. Birçok şirketin daha önceden

harekete geçmemesinin sebebi sadece şirket

içerisinde kullanılan standartlara tabi olup,

gerekli güncellemeleri yapmamalarıdır.

Son olarak şirketler, IT ekibi ve operasyonel

süreci yürütenler arasında iş birliğine dayalı

bir ortaklık yaratmalıdır. Operasyonel ekipler

‘kendi ürettikleri çözümler ile süreci yönetme’

yaklaşımını geride bırakıp, farklı ihtiyaçlara

yönelik güvenlik politikaları ve araçları uygulamaya

koymalıdır.

TELKODER’in yeni başkanı Halil Nadir Teberci oldu

Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği

(TELKODER); Yusuf Ata Arıak’ın sektörde

büyük üzüntü yaratan kaybının ardından

Kasım ayında gerçekleştirilecek olağan genel

kurul toplantısına kadar başkan ve başkan

vekilliği görevlerini yürütecek isimleri belirledi.

Yönetim Kurulu üyeleri gerçekleştirdikleri

toplantıda Arıak’ın vizyonunu yaşatması ve

TELKODER’in varlığını güçlenerek sürdürmesi

için; Halil Nadir Teberci’yi Yönetim Kurulu

Başkanlığı, Ceren Okutan’ı ise Başkan Vekillği

görevlerine getirdi.

Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe tam

rekabetin gelişmesi ve sektördeki şirketlerin

verimliliklerini artırması için çalışmalar yürüten

TELKODER; 18 yıldır Yusuf Ata Arıak öncülüğünde

ortaya koyduğu özverili çalışmalarla

sektöre önemli katkılar sundu. 6 Nisan’da

dernek kurucusu ve 18 yıl boyunca da derneğin

Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Yusuf

Ata Arıak’ın vefatının ardından toplanan

TELKODER yönetim kurulu; Arıak’ın vizyonunu

yaşatmak üzere yeni başkan ve başkan

vekilliği görevlerine

getirilecek isimleri

belirledi.

Derneğin Yönetim

Kurulu Başkanlığı’nı

Kasım’da yapılacak

olağan genel

kurul toplantısına

kadar başkan vekilliği

görevinde olan

Halil Nadir Teberci

yürütecek.

Gerçekleştirilen yönetim kurulu toplantısında

yönetim kurulu üyelerinden Ceren Okutan ise

başkan vekilliği görevine atandı.

www.itnetwork.com.tr 99 2020


Micro Focus “Virtual Universe” Etkinliği ile sanal

ortamda binlerce katılımcı bir araya geldi

Müşteri, iş ortağı ve çalışanlarının sağlığını bir numaralı öncelik

olarak belirleyen Micro Focus, Lahey’de düzenlenmesi planlanan

etkinliğini Koronavirüs (COVID-19) sebebiyle ortaya çıkan kamu

sağlığı endişeleri dolayısıyla sanal ortama taşıdı. Micro Focus, Virtual

Universe adıyla gerçekleştirilen yeni etkinlik ile birçok farklı

noktadan katılımcıyı bir araya getirmeyi başardı…

Dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden

Micro Focus, yayınladığı bir açıklamayla

Micro Focus Universe adlı müşteri

ve iş ortaklarına yönelik yılın en kapsamlı

etkinliğini sanal ortama taşıdığını duyurdu.

Şirket, etkinliği Micro Focus Virtual

Universe adıyla gerçekleştirdi.

Her yıl gerçekleşen bu kapsamlı etkinlikte

Micro Focus’un yeni dönemdeki

strateji ve planlamaları global başarı

hikayeleri paylaşımları ve teknik içerikli

birçok farklı sunum gerçekleştirildi.

Türkiye’den de sektörün öncü firmalarının

aralarında yer aldığı farklı oturumlar

dinleyicilerden tam not aldı.

Dünyanın farklı bölgelerinden kayıt olan

3.000’den fazla müşteri ve iş ortağı ile

gerçekleşen etkinlik 3 gün devam etti.

Yapay zekadan güvenliğe, servis yönetiminden

kişisel verilerin korunmasına

kadar farklı birçok konuda gerçekleştirilen

sunumlar, başarı hikayeleri aktarımları

ve birebir görüşmeler ile büyük

bir başarı elde edildi. Dijital dönüşümün

ne şekilde kullanabildiğini somutlaştıran

etkinlik, Micro Focus iş ortakları ve

müşterilerine büyük bir kazanım olarak

geri döndü. Etkinliğin sanal ortamda bu

kadar verimli geçmesinin ardından önümüzdeki

senelerde de bir kısmının yine

online olarak gerçekleştirilmesi gündeme

alındı. Bu sayede çok daha geniş

bir katılımcı kitlesine ev sahipliği yapma

şansı oluşacak.

Etkinliğin katılımcıları geri dönüşlerde

sorunsuz erişim, uyumlu, ölçeklenebilir

ve takip edilebilir bir deneyim gibi

çok sayıda pozitif geri dönüş bildirdiler.

Etkinlik sonrası, Micro Focus Türkiye

ekibi de “Bu eşsiz deneyimin bir parçası

olmaktan bizler de Micro Focus ekibi

olarak onur duyuyoruz. Ülkemizde yaşanan

bu zor günlerin bir an önce geçmesini

dileyerek bizler tüm müşterilerimize

ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretebilmek

için hız kesmeden çalışmalarımıza

devam ediyoruz” mesajını yayımlayarak

iş ortaklarına ve müşterilerine teşekkür

etti.

Avrupa’nın oyun devinden Türkiye’de stratejik ortaklık

Türkiye’nin “oyuncuyu esas

alan” dijital platformu Oyunfor.com,

Avrupa’nın en büyük

oyun yayın ve dağıtım

şirketlerinden Gameforge ile

stratejik iş ortaklığı yaptığını

duyurdu. Gameforge, Türkiye’de

oyunseverler tarafından

uzun yıllardır OGame ve Metin2 gibi oyunlarla

tanınırken, bu oyunların kullanıcı sayısının da

milyonları aştığı belirtiliyor.

Gameforge içeriklerine Oyunfor’un zengin ödeme

seçenekleri ile erişilebilecek

Stratejik iş ortaklığı kapsamında, Oyunfor’un

sunduğu kartlı ödemelere alternatif seçenekler

de Gameforge alışverişlerinde kullanılabilecek.

Oyunfor, daha önce 2019 yılı oyun ödeme verileri

konusunda bir çalışma paylaşarak, alternatif

ödeme yöntemlerinde adetlerin banka kartı ve

kredi kartı kullanımı adetlerinin önünde olduğunu,

ortalama sepet tutarının ise banka ve

kredi kartında 250 TL olurken, alternatif ödemelerde

bu miktarın 500 TL’ye çıktığını açıklamıştı.

Dolayısıyla alternatif ödeme yöntemleri, Gameforge

oyunlarını daha çok kişiye, daha pratik bir

şekilde ulaştıracak.

Oyunfor’un bölgesel gücünden de faydalanacak

Açıklama ile Gameforge yetkili satıcısı olan

Türkiye’nin en büyük dijital oyun mağazalarından Oyunfor.com,

Almanya merkezli oyun şirketi Gameforge ile stratejik iş ortaklığını

açıkladı. 75 ülkede 20’den fazla oyunuyla 450 milyondan fazla oyuncuya

ulaşan Gameforge, Oyunfor’un kartlı ödemeye alternatif seçenekleri

ve bölgesel, büyük internet kafe ağı kapsamıyla, Türkiye’deki

milyonlarca kişilik oyuncu tabanını genişletirken, oyunseverlere çeşitli

kolaylıklar ve kampanyalar sunacak…

Oyunfor, Gameforge ile ortak kampanyalar da

düzenleyecek ve bölgesel gücüyle ortaklığa fayda

sağlayacak. Bu kapsamda, Oyunfor’un Akınsoft

iş birliğiyle pratik ve güvenli alışveriş olanağı

sunan internet kafelerde de Gameforge içerikleri

kolaylıkla erişilebilir hale gelecek.

Oyunfor.com Genel Müdürü Mehmet Dumanoğlu,

“Gameforge, Türkiye’deki milyonlarca

oyunseverin aşina olduğu bir şirket. Metin2,

Aion, OGame, Ikariam gibi oyunları, ülkemizde

büyük bir kullanıcı sayısına sahip. Ancak oyunseverler

bugüne dek Gameforge içeriklerine sadece

banka ve kredi kartı kullanarak erişebiliyordu.

Oysa 2019 yılı için daha önce açıkladığımız

verilere bakıldığında, Türkiye’de özellikle yüksek

meblağlarda alternatif ödeme seçeneklerinin

daha çok tercih edildiğini, alışveriş tutarlarının

da alternatif ödemede iki katına çıktığını

görüyoruz. Yaptığımız stratejik iş ortaklığı

kapsamında, Oyunfor.com olarak sunduğumuz

alternatif ödeme seçenekleri de artık Gameforge

içerikleri alırken kullanılabilecek. Ayrıca İzmir

özelinde Akınsoft iş birliğimizle eriştiğimiz

internet kafe ağını da Gameforge’a açıyoruz. Gameforge

böylece Türkiye’nin üç büyük şehrinden

biri olan İzmir’deki oyunseverlere pratik bir erişim

olanağı daha sağlamış olacak. Gameforge ile

stratejik iş ortaklığımız ile yakın gelecekte başka

güzel haberleri de oyunseverlerle buluşturacak

olmaktan dolayı son derece mutluyuz” şeklinde

konuştu.

www.itnetwork.com.tr

2020100


Yeni Casper VIA S38 Plus Tablet tüketici ile buluşuyor

Tüm gençler, öğrenciler ve çalışanların hayatlarını

kolaylaştırmak için geliştirilen Casper

VIA S38 Plus Tablet, yüksek ürün kalitesi ve

uygun fiyat seçeneğiyle kullanıcıların beğenisine

sunuluyor. Benzersiz donanım ve fiyat

avantajına sahip S38 Plus, kolay kullanımı,

yüksek performansı, ince ve şık tasarımı ile

göz dolduruyor. Casper VIA S38 Plus Tablet,

günlük yaşamda büyük bir dijital konfor ve geliştirilmiş

kullanıcı deneyimi vadediyor.

Kolay kullanım, ince ve şık

tasarım

9 mm inceliği, 315 gr hafifliği ve kauçuk dokunuşu

ile ergonomik tasarım sunan Casper

VIA S38 Plus Tablet, kullanıcılara rahat bir

kullanım sağlıyor. 4300 mAh pil gücü ile 7 saat

video çekme kapasitesine sahip S38, uzun pil

ömrü ile de dışarda şarj etme ihtiyacını en aza

Teknolojik donanım ve kurumsal çözümlerin öneminin arttığı günümüzde,

tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayacak çalışmalara hızla devam

eden Casper, yeni geliştirdiği ve piyasaya sürdüğü ürünlerle dikkat çekmeye

devam ediyor. Mayıs ayının son haftasında tüketicilerle buluşacak

yeni ürünü olan VIA S38 Plus Tableti yeni yazılım ve işlemci hızı ile

kullanıcılara gelişmiş deneyimler sunmaya hazırlanıyor…

indiriyor. Çalışanlar ve öğrenciler için ideal bir

ekrana sahip olan S38 Plus, 8” ekran boyutu,

IPS ekran teknolojisi ve HD çözünürlüğü ile

kullanıcılar gelişmiş bir deneyim sunuyor.

Casper VIA S38 Plus’ın sahip olduğu önemli

özelliklerden biri olan 400 nit ekran parlaklığı;

ofis dışı çalışanlar için güneş altında kullanım

kolaylığı, oyun oynarken veya dizi film

seyrederken görüntülerin daha canlı olmasını

sağlar.

En yeni yazılım ve işlemci hızı

Casper VIA S38 Plus; aynı ekranda birde fazla

uygulama açık iken bile hızlı kullanım sağlayan

3G RAM’i, enerji tasarrufu yapan LP

DDR3 teknolojisi, 8 bin müzik dosyası ya da

62 adet film depolanan 32GB dahili hafızası

ile işlem gücü yüksek bir deneyim sunuyor. 4

çekirdek işlemcisi, 1.3gHz’e ulaşan hızı ile de

yüksek performans gerektiren oyunların rahatlıkla

oynanmasını sağlıyor. Yüksek veri aktarım

hızı ve yüksek çekim gücüne sahip olan

S38 Plus, daha istikrarlı bir bağlantı ve kaliteli

bir internet kullanımı sunuyor.

Dijital konfor ve yüksek

donanım

Bluetooth 4.1 ile kesintisiz bağlantı sunan S38

Plus ile, akıllı saatiniz veya nabız ölçerinizden

hızlı veri alabilir ve gönderebilirsiniz. 5MP

arka kamerası ile sevdiklerinizle anılarınızı

yakalarken, 2MP ön kamerası ile selfie çekme

imkânı sunan S38 Plus, çift kamera avantajı ile

kullanıcılara daha canlı fotoğraf çekme deneyimi

vadediyor.

Teknosa ilk çeyrekte E-Ticarette 2 kat büyüdü

Sabancı Holding iştiraklerinden Teknosa, 2020 yılının ilk çeyreğinde

başarılı bir performans göstererek 1 milyar 48 milyon TL ciroya

ulaştı. Teknosa bir önceki yılın aynı dönemine göre ciro bazında

yüzde 25 seviyesinde büyüme gösterdi…

Sabancı Holding iştiraklerinden, Türkiye teknoloji

perakendeciliğinin öncü markası Teknosa,

2019 yılının son çeyreğinde gösterdiği

başarılı performansı 2020 yılının ilk çeyreğinde

de devam ettirdi. ‘Yeni Neslin Teknosa’sı

mottosuyla dijitalleşme altyapısına yapılan

yatırımlar ve müşteri odaklı dönüşüm, ciro,

sepet büyümesi, Teknosa.com ve mobil platformlarında

yükselen satış grafiği ile kendisini

gösterdi. Bir önceki yılın aynı dönemine göre

yüzde 25’lik bir büyüme gerçekleştiren Teknosa’nın

ilk çeyrek cirosu ise 1 milyar 48 milyon

TL oldu.

Teknosa, 2020 yılının ilk üç ayında e-ticaret

kanalındaki performansıyla da dikkat çekiyor.

2020 yılında online satışlar, bir önceki yılın

aynı dönemine göre yüzde 109 büyüdü. Böylelikle

online satışların payı Teknosa’nın bu

dönemdeki toplam cirosunun yüzde 10,7’sine

ulaşmış oldu.

2020 yılı ilk çeyrek sonuçlarını değerlendiren

Teknosa Genel Müdürü Bülent Gürcan,

“Dijitalleşme ve müşteri odaklı dönüşüm ile

yükselen performansımızı sürdürdük. ‘Yeni

Neslin Teknosa’sı vizyonuyla dijital altyapımıza

önemli yatırımlar yaparak müşterilerimize

her an, her yerde, diledikleri şekilde alışveriş

yapabilmelerini sağlamak üzere çalışıyoruz.

Özellikle son birkaç yıldır üzerine eğildiğimiz

veri analitiği modelleriyle müşterilerimizin

ihtiyaç ve isteklerine göre şekil alabiliyor, onlara

daha fazla değer sunabiliyoruz. Bunun

karşılığını almak bu alandaki atılımlarımızı

hızlandırmak anlamında hepimizi motive ediyor”

dedi.

Salgın teknolojinin

sunduklarının önemini bir kez

daha hatırlattı

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 (Koronavirüs)

salgınının teknoloji alışverişi ihtiyaçlarına

etki ettiğini ifade eden Bülent Gürcan,

“Teknosa olarak bu dönemde en temel önceliğimiz

müşterilerimiz ve çalışanlarımızın

sağlığı. Bu kapsamda sürecin en başından

itibaren hızlıca önlemlerimizi aldık ve mağazaları

ilk kapatma kararı alan teknoloji perakendecisi

olduk. 22 Mart gecesi itibariyle tüm

mağaza faaliyetlerimizi geçici olarak durdurduktan

sonra müşterilerimize Teknosa.com

ve mobil platformlarımız üzerinden kesintisiz

hizmet vermeye devam ettik. Bugüne kadar

gerçekleştirdiğimiz dijitalleşme yatırımları

hem müşterilere sunduğumuz hizmetin devamlılığı

hem de operasyonların, süreçlerin

sürdürülmesi noktasında bu yeni ve zorlu koşullara

hızla adapte olmamızı sağladı. Bu zor

dönemde online kanallarımızdaki satış artışı,

bizlere hayatlarımızda teknolojinin ne kadar

önemli bir yer kapladığını ve zaruri bir ihtiyaç

olduğunu bir kez daha gösterdi. Dileğimiz tüm

dünyada ve ülkemizde en kısa zamanda bu

salgının geride bırakılması. Tüm müşterilerimizle

online kanallarımızın yanı sıra mağazalarımızda

en sağlıklı koşullarda buluşmak için

sabırsızlanıyoruz” dedi.

www.itnetwork.com.tr 101 2020


Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi

Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı

Covid-19

dünyada küreselleşmenin

çöküşünü

hızlandıracak

Yazılı tarihin

başlangıcından itibaren birçok salgın

hastalık, çok fazla sayıda ölüme sebep

olmakla birlikte sosyo – ekonomik

değişimleri beraberinde getirdi. Salgınların

yeni tarihsel olguların oluşumunda önemli

rol oynadığına dikkat çeken uzmanlar,

“Günümüzde tüm dünyayı etkisi altına alan

Koronavirüs Covid-19 salgını da dünyadaki

küreselleşmenin çöküşünü

belirginleştirecek” dedi…

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum

Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dekan

Yardımcısı Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı,

geçtiğimiz yıl Aralık ayında Çin’de başlayarak

tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs

ile birlikte insanlık tarihinde etkili olan

büyük çaptaki salgınlar hakkında değerlendirmelerde

bulundu.

Salgınlar, tarihi her dönemde

etkiledi

Salgınların dünya tarihinde çok önemli değişikliklere

yol açtığını söyleyen Doç. Dr. Hadiye

Yılmaz Odabaşı, “Gılgameş Destanı’nda

‘Tufan yerine keşke veba olsaydı’ denilerek

aslında bilinen ilk salgın hastalığın da veba

olduğuna işaret edilmiştir. Veba daha yüzyıllarca

insanlık tarihini etkilemeye devam

edecektir. Bu etkiler, tabii ki öncelikle ekonomik

ve siyasi hayatı değiştirmiş etkilerdir.

Örneğin veba salgını, MÖ 14’üncü yüzyılda

Hititler’de tahtın sahibinin değişmesine,

çocuk yaştaki bir kralın tahta geçmesine

sebep olarak Hititlerin kaderini etkiledi.

Bu durumun Roma imparatorları Lucius

Verus ve Marcus Aurelius Antoninus’un,

7’nci yüzyılda da Sasani hükümdarının

vebadan hayatını kaybetmesi gibi

tarih boyunca benzer pek çok örneği

vardır. Yani salgınlar siyasi iktidarlarda

değişikliklere yol açmışlardır. Bazen

iktidarı değiştirmese de büyük halk

isyanlarının çıkmasına sebep olmuş kimi

zaman ise iktidarı değiştirmekle birlikte

bir devletin sonunu da hızlandırmıştır.

Örneğin Büyük Roma’nın yıkılışında ya

da Sasani ordularının Müslüman orduları

karşısında yenilgiye uğrayarak 7’nci yüzyılda

tarih sahnesinden silinmesinde yine

salgınların etkisi büyüktür” dedi.

1.Dünya Savaşının bitmesinde

İspanyol Gribi etkili oldu

Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, salgınların

yeni tarihsel olguların oluşumunda da rol

oynadığını belirterek sözlerine şöyle devam

etti: “Örneğin savaşlar başlatmış, savaşlar bitirmiştir

ya da daha doğru ifadeyle bu olguları

hızlandırmıştır. Thukydides’in anlattıklarına

göre MÖ 5’inci yüzyılda 100 bin kişinin

hayatını kaybettiği Atina, vebadan kırılmasaydı

Peloponez Savaşı 14 yıldan daha uzun

sürebilirdi. Avrupa devletlerinin çoğunun

katıldığı 30 Yıl Savaşları, tifüs salgını nedeniyle

askeri güç büyük oranda tükendiği için

Vestfalia Barışı’nı getirdi. Salgın, yalnızca bir

savaşın bitişini değil, bugünün devletlerarası

sisteminin doğumunu da hızlandırmış

oldu. Şüphesiz İspanyol Gribi de ilk dünya

savaşının bitiş tarihini öne çeken etkenlerden

olmuştur. Salgınlar savaş bitirmiş ancak

www.itnetwork.com.tr

2020102


savaşların başlamasında da rol oynamıştır.

On yıllar boyunca süren Haçlı Seferleri’nin

organize edilmesinde açlık, yokluktan başka

salgın hastalıklardan da kırılan Avrupalı’nın

daha refah, daha zengin, daha sağlıklı topraklara

sahip olma motivasyonu yüksektir.”

Veba sosyal sınıfları ortadan

kaldırdı

Salgınlar nedeniyle oluşan yeni koşullarda

eski ekonomik sistemlerin değişmesinin insanların

hayatında büyük değişimlere yol

açtığını kaydeden Odabaşı, “Tarihte salgınlar

nedeniyle nüfusun hızla azalması, insan

gücüne dayalı toprağa bağlı ekonomiyi zayıflattı.

Onun yerini zamanla ticaret alırken

yeni ekonomik alan yeni kültürel-sosyal yaşamları

da biçimlendirdi. Salgın karşısında

çaresiz kalan insanın araştırma ve keşfetme

güdüsü tetiklendi ve Aydınlanma Çağı’nın

yeniliklerini ortaya çıkaracak ‘bilimsel anlayışa

yöneliş’ bu devirde filizlenmeye başladı.

Örneğin halk sağlığı ve tıp alanında gelişmeler,

iş gücü azlığı nedeniyle sanayiye yönelik

buluşlar birbirini izledi.

Avrupa’yı kasıp kavuran veba, coğrafi keşifleri,

yani yeni yerlerin keşfedilme zorunluluğunu

tarihsel olarak dayattı. İş gücü azaldığı

için ücretler arttı, serfler serbest bırakılarak

sosyal bir sınıf ortadan kalktı. Ciddi nüfus

kaybı nedeniyle yiyecek bollaştı. Vebaya çare

olamayan kilisenin otoritesi zayıfladı ve hümanizme

giden yolun kapısı açıldı. Bu dönemde

yaşanan başka bir ilginç gelişme ise

vebanın farelerden bulaştığının keşfedilmesi

üzerine ortaçağda kötü ruh taşıdığına inanılan

ve katledilen kedilerin artık canlarının

kurtulmasıdır” dedi.

Salgınlar dünya düzenini

değiştirdi

Odabaşı, tarih boyunca en yüksek insan kaybına

yol açan salgınların çarpıcı rakamlarından

şöyle bahsetti: “6’ncı yüzyılda Bizans’ta

yaşanan Justinian Vebası’nda 25 milyon,

14’üncü yüzyılda Kara Ölüm veba salgını

nedeniyle sadece Avrupa’da 25 ve toplamda

100 milyon, 16’ncı yüzyılda Meksika’da çiçek

hastalığı salgını sonucu 40 milyon ve 1918-

1919’da ABD merkezli yayılan İspanyol gribi

nedeniyle 40 milyon insan hayatını kaybetti.

Verilen kayıpları o günkü dünya nüfusuna

oranlarsak, Justinian Vebası devrinde dünya

nüfusu 300 milyon iken nüfusun yüzde 8.3’ü

kaybolmuş. Kara Veba devrinde ise dünya

nüfusu 400 milyon iken nüfusun yaklaşık

dörtte biri kaybedilmiş. İspanyol Gribi’nin

salgın olduğu 20’nci yüzyıl başında dünya

nüfusu 1,5 milyar iken nüfusunun yüzde

2.6’sı kayba uğramış. Bu salgınlar arasında

dünya düzeninin büyük oranda değişmesine

vesile olan salgınlar Kara Ölüm ve İspanyol

Gribi’dir. Kara Ölüm, Avrupa’da ortaçağ ve

feodalitenin sona ererek günümüze uzanacak

batı uygarlığının ve onun etkisiyle tüm

dünyanın erken modern serüveninin başlamasında

etkili olmuştur. İspanyol Gribi ise

dünya sağlık örgütünün kurulmasından,

kadın iş gücünden faydalanma zorunluluğu

dolayısıyla kadın hakları meselesinin önem

kazanmasına kadar günümüzün pek çok

hadisesinin köklerinin oluştuğu bir süreci

tetiklemiştir.”

Covid – 19 yeni yapılanmalar

oluşturabilir

Önceki salgınların neden olduğu tarihsel

olaylardan yola çıkarak Covid – 19 pandemisinin

de savaşlar başlatabileceğini ya da savaşlar

bitirebileceğini söyleyen Odabaşı sözlerini

şöyle sürdürdü: “İktidarları değiştirip

yeni siyasi iktidarlar ortaya çıkarabileceğini

de. Yeni ekonomik sistemler geliştirebileceğini

de söylemek mümkün. Yeni sosyo-kültürel,

psikolojik yapılanmalar da ortaya çıkarabilir.

Ancak karantina münasebetiyle

tüm dünyada üretim ve tüketimin gerilediği

gibi bazı muhtemel gelişmeleri öngörmek

mümkün.

Temel gıda sektörü hariç tekstilden hizmet

sektörüne ciddi bir durgunluk söz konusu.

Şüphesiz bu durumun tüm dünya

ekonomilerine bir faturası olacaktır.

Yine öngörülebilecek bir gelişme, sağlık

sektörünün ve sağlık politikalarının

dünyanın her yerinde önem kazanacak

olması. Bu süreci başarıyla yönetmiş

iktidarlar, tıpkı başarısız olmuş iktidarlar

gibi yakın gelecekte bir geri dönüş

alacaklardır.”

Milli iktisat modelleri

yükselebilir

Salgınların sebep olabileceği ekonomik değişimlere

de değinen Doç. Dr. Hadiye Yılmaz

Odabaşı, “Dünya çapında bakıldığında,

aslında Covid-19’dan önceki bir gelişme olan

küreselleşmenin çöküşü olgusunun salgınla

belirginleşeceği söylenebilir. Globalizme

karşılık glokalizmin yükselişi tetiklenebilir.

Bu perspektiften hareketle de, salgın dolayısıyla

yaşanan ekonomik gerileme de göz

önünde bulundurularak yeniden milli iktisat

modelinin yükselebileceği öngörülebilir.

Ancak altı kalınca çizilmelidir ki, eğer

böyle bile olsa 1930’ların devletçiliğinden

ziyade 2000’lerin ruhuyla sentezlenmiş yeni

bir devletçilik anlayışını beklemek daha yerinde

olur. Öte yandan salgın, tüm insanlığa

sosyal devlet anlayışının vazgeçilmezliğini

ve bilimsel gelişmelerin hayati önemini bir

kez daha hatırlattı. Salgın sonrasında bu iki

alanda gelişmeler beklenebilir” dedi.

www.itnetwork.com.tr 103 2020


Türkiye’nin ilk EvdeKal Ormanı Teknoloji ile kuruluyor

Tüm dünyayı etkisi altına alan evde kal

döneminin birçok çevresel etkisi görüldü.

Birleşmiş Milletler rakamlarına göre

birçok ülkede kara ve hava trafiği yüzde

60 ila yüzde 95 oranında azaldı. Bu süreçte

dünyanın birçok şehrindeki karbon

salınımı azaldı, denizler ve okyanuslar

gerçek sahiplerinin daha özgürce

hareket edebildiği temizliğe ulaştı.

Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra geri dönüştürülmemiş

atıkta artış yaşanırken,

tarım alanlarında azalmalar görüldü.

Endişeler nedeniyle son dönemde azalmaya

başlayan tek kullanımlık paketler

yeniden tercih edilmeye başlandı.

Doğanın tahrip edilmesini önlemeyi

amaçlayan çalışanların da evde kalmaları

sebebiyle aksayan süreçler; koruma

altındaki türler ve ağaçlandırma çalışmalarını

da negatif etkiledi.

Dell Technologies ve Intel, destekledikleri

sosyal girişim Ecording ile teknolojiden

yardım alarak insanlar evlerinde

güvenle yaşarken doğaya sahip çıkıyor.

Sosyal izolasyonun desteklenmesi ve insanları

evde kalmaya teşvik etmek amacı

ile sosyal medya üzerinden #EvdeKalOrmanı

etiketiyle yapılan her paylaşım

için bir tohum topu atılacak. Geliştirilen

ecoDrone adlı insansız hava aracı, ağaçlandırmaya

hızlı ve teknolojik bir alternatif

oluşturuyor. Gövdesinde bir depo

ve tohum topu atıcısının bulunduğu

drone’lar, ulaşılması zor alanlara havadan

tohum topu atışları gerçekleştiriyor.

ecoDrone’lar her uçuşunda 15 dakika

havada kalıyor ve 2 hektarlık alana, öngörülen

sıklıkta ve sürede 2500 tohum

topu atışı gerçekleştirebiliyor.

Dell Technologies Türkiye Pazarlama

Müdürü Belit Funda, “2030 hedeflerimiz

doğrultusunda dünya çapında birçok

çevre sorununa çözüm bulunması

için çalışmakla birlikte kendi ürün ve

hizmetlerimizde de çevresel etkiyi minimuma

indirmeye çalışıyoruz. Türkiye’deki

çevresel ekosisteme doğrudan

katkıda bulunacak bir proje ile tüm

dünyaya örnek olmak istiyoruz” dedi.

İnsanlık olarak; dünyanın, yaşamın ve

doğanın üzerindeki rolümüzün önemini

daha fazla kavradığımız günlerden

geçtiğimizi belirten Ecording Kurucusu

Mert Karslıoğlu, “Ecording olarak bu

süre aralığında devam eden çalışmalarımızın

belirli bir kısmını durdurup, bu

dönemde doğaya doğrudan katkıda bulunacak

çözümler üretmeye başladık.

Geliştirdiğimiz teknolojinin yardımıyla

ortaya çıkardığımız #EvdeKalOrmanı

Dell Technologies ve Intel, Türkiye’de dronelar aracılığıyla 250

bin tohumun toprakla buluşması ile kurulacak Evde Kal Ormanını

destekliyor

projesi ile 22 futbol sahası büyüklüğündeki

alanı sosyal mesafe kurallarına

uyarak ağaçlandıracağız” dedi. Atışı

gerçekleştirilecek tohum toplarının özel

olarak üretildiğine değinen Karslıoğlu,

tohumun tutunmasını sağlayacak bir

karışım ile tohum atışlarının gerçekleştirildiğini

aktardı. Tohum toplarının

üretimi iklim değişikliğinden kaynaklı

gelir eşitsizliği yaşayan kadınlar tarafından

gerçekleştiriliyor ve böylece hem

kadın istihdamına destek sağlanıyor

hem de iklim değişikliğiyle toplu olarak

mücadele ediliyor.

İnsanlığın gelişimi için

sürdürülebilir bir Dünya

Bugüne kadar 1 milyon tondan fazla

kullanılmış elektroniği geri dönüşüme

kazandıran şirket, 45 bin tondan fazla

geri dönüştürülmüş plastik ve diğer sürdürülebilir

materyali yeni Dell Technologies

ürünlerinde kullandı. Dell Technologies’in

operasyonlarını sürdürdüğü

binaların tamamı sürdürülebilir hale

getirildi. Üretimde atık su miktarını 4,56

milyon metreküp azaltmayı başaran şirket,

ürün portföyünün enerji yoğunluğu

ayak izini de yüzde 64 azalttı. Ayrıca

bilinçlendirme çalışmaları kapsamında

5 milyon saatlik gönüllü hizmet verildi,

öğrencilere mentörlük yapıldı ve yeni

kâr amacı gütmeyen teknoloji çözümlerine

destek olundu.

Hayata geçirilen 2020 planları Dell Technologies’in

2030 sosyal etki vizyonuna

destek oluyor. Şirket, özellikle çevre

alanında; müşterileri, iş ortakları ve

medyanın da katılımıyla daha iyi bir

dünyanın mümkün olduğuna inanıyor.

2030 hedeflerinde ise şirket içerisindeki

döngüsel ekonominin hızlandırılması,

operasyonel etkilerin azaltılması, müşterilerin

çevresel etkilerini azaltma

çabalarına destek olunması ve üretim

sürecindeki çalışanların da desteklenmesine

devam edecek.

2030 yılı ile birlikte Dell Technologies,

her bir ürün satın alan müşterisinin

adığı ürüne denk gelecek şekilde ürünü

geri dönüştürecek. Tüm paketleri

geri dönüştürülmüş ya da yenilenebilir

materyalden yapılacak. Ürünlerinin yarısından

fazlasının içeriği geri dönüştürülmüş

ya da yenilenebilir malzemeden

oluşacak.

www.itnetwork.com.tr

2020104


Yeni adıyla Microsoft 365 uygulamaları artık daha akıllı

Daha fazlasını başarmaları için dünyadaki

her bireye ve kuruma güç katan

Microsoft, iş ve kişisel hayata yönelik

sunduğu bulut destekli üretkenlik uygulamalarını

içeren yeni Microsoft 365

ailesini tanıttı. Yeni yetenekler kazanan

Office uygulamaları, akıllı bulut hizmetleri

ve birinci sınıf güvenlik önlemleri

sayesinde kullanıcılarına daha önce

görülmemiş deneyimler sunacak. Office

365 ürün ailesinin adı Microsoft 365

olarak değişirken içerik oluşturmaya,

paylaşmaya ve işbirliği yapmaya yardımcı

olan ve yenilenen ürün ailesi içinde

Office, Word, Excel, PowerPoint, Skype,

Outlook, OneNote ve kişi başına 1 TB

bulut depolama alanı sunan OneDrive

bulunuyor.

Yenilenen üyelik paketlerine mobil ve

sabit hatları aramak için 60 Skype dakikası,

kötü amaçlı yazılım ve kimlik

avından koruyan gelişmiş güvenlik uygulamaları

ve kesintisiz teknik destek

hizmeti de eklendi.

Microsoft Ortadoğu ve Afrika Tüketici

Kanalından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı

Halil Gökoğlu yenilenen ürünlerle

ilgili şunları söyledi: “Özellikle son

3 yılı değerlendirdiğimizde, Office 365

ile Türkiye’de büyüdüğümüzü görüyoruz.

İş ortaklarımızla yaptığımız ortak

pazarlama faaliyetleriyle birlikte, her

yıl daha fazla kullanıcıya ulaşmaya ve

başarılı uygulamalar hayata geçirmeye

devam ediyoruz. Evden çalışmanın ve

uzaktan eğitimin hayatımızda daha fazla

yer aldığı bu dönemde, ‘daha fazlasını

başarmaları için Türkiye’deki her birey

ve kuruma güç katmak’ hedefimiz daha

da önemli hale geldi. 21 Nisan’da Office

365’in adı Microsoft 365 olarak değişti.

Yapay zekâ teknolojileri ile güçlenen

yeni Microsoft 365, zamanınızı en iyi

şekilde değerlendirmek ve uzaktan bağlantı

kurmak gibi hızla değişen tüketici

ihtiyaçlarına hitap ediyor. Microsoft 365

ile tüketicilerimize, Office uygulamalarına

ek olarak, Windows, macOS, iOS,

Android cihazlarından da kullanabilecekleri

güvenli 1000 GB OneDrive bulut

depolama alanı sunuyoruz. Yeni adıyla

Microsoft, içerik oluşturmaya, paylaşmaya ve güvenli işbirliği

yapmaya yardımcı olan yeni Microsoft 365 uygulama ve hizmetlerini

duyurdu. Evden çalışma ve uzaktan eğitimde daha verimli

sonuçlara odaklanan yeniliklerle Office 365’in adı Microsoft 365

olarak değişti. Office, Word, Excel, PowerPoint, Skype, Outlook,

OneNote ve OneDrive uygulamaları buluttan güç alan yeni yapay

zekâ yetenekleri, zengin içerik ve şablonlarla donatıldı. Uygulamaları

Windows, macOS, iOS ve Android işletim sistemli cihazlarda ve

web’de kullanmak mümkün…

Microsoft 365 Aile ürünü, aynı hanede 6

kullanıcıya kadar paylaşılabilme özelliğiyle

kullanıcılar için en avantajlı sürüm.

Üstelik Microsoft 365’e önümüzdeki dönemde

gelecek Microsoft Aile Koruması

ve Microsoft Teams uygulamalarıyla

kullanıcılar, ailelerini fiziksel ve dijital

dünyada koruyup sevdiklerine istedikleri

yerden dijital ortamda ulaşabilecek.”

Microsoft Düzenleyici metin

yazmayı kolaylaştırıyor

Bugün 20’den fazla dilde kullanılabilen

Microsoft Düzenleyici’ye artık Word,

Outlook.com ve Microsoft Edge üzerinden

erişilebiliyor. Okul için ödev hazırlarken,

blog makalesi yazarken yazım

denetimi ve temel dil bilgisi gibi başlıca

Düzenleyici özellikleri sayesinde, kullanıcılar

kendilerini en iyi şekilde ifade

edebiliyor. Bu özellikle kullanıcılara

daha açık ve net ifadelerle yazmayı sağlayacak

gelişmiş dil bilgisi ve stil iyileştirmeleri

de sunuyor.

PowerPoint’e yaratıcılığı öne

çıkaran özellikler eklendi

PowerPoint içinde sunulan PowerPoint

Tasarımcısı zaman kazandıran ve yaratıcılığı

zenginleştiren yeni özelliklerle

donatıldı. Örneğin, metinler tek tıklamayla

şık bir zaman çizelgesine dönüştürülebiliyor.

Slaytlara resim eklendiğinde,

Tasarımcı otomatik olarak aralarından

seçim yapılabilecek slayt düzeni önerileri

sunuyor. Etkileyici ve yaratıcı belgeler

oluşturmak için, Microsoft 365 abonelerine

Getty Images’taki 8.000’den fazla

resim, 175 video ile 300 yeni yazı tipi ve

2.800 yeni simge sunuldu. PowerPoint

Tasarımcı özelliğinin yanında, bu yeni

içerikler Word ve Excel’de de kullanılabiliyor.

Ayrıca yenilenen Outlook’ta hem

iş hem özel hayattaki planlanmış görevler

tek yerden yönetilebiliyor, kişisel takvim

iş takvimine entegre edilebiliyor.

Skype ve Microsoft Teams

yeni araçlara kavuştu

Sevdiğimiz kişilerle bağlantıda kalmanın

önemini daha iyi fark ettiğimiz şu

günlerde Skype’ı günlük kullanan kişi

sayısı aydan aya yüzde 70 oranında artışla

40 milyona çıkarken iş hayatında

her gün 44 milyondan fazla kişi Microsoft

Teams kullanıyor. İnsanların daha

da hızlı bağlanmalarına yardımcı olmak

için Microsoft, Skype için Anında

Toplantı adlı yeni bir özellik tanıtıldı.

Anında Toplantı ile ücret ödemeden,

kaydolmadan ve indirmeye gerek kalmadan

üç tıklamayla kolayca görüntülü

toplantılar oluşturabiliyor. Tek bir yerden

sohbet etmeye, görüntülü konferans

ve arama yapmaya olanak veren Teams’e

yeni araçlar eklendi. Teams’te paylaşılan

yapılacak listeleri üzerinde işbirliği yapabiliyor,

toplantı videosu kaydedilebiliyor,

belirli kişilere görevler atanabiliyor,

zamanlamalar koordine edilebiliyor, fotoğraf

ve video paylaşılabiliyor.

Aile Koruması özelliğiyle

herkes güvende

iOS ve Android için yeni bir mobil

deneyim olan Microsoft Aile Koruması,

Microsoft 365 aboneleri için kullanıma

sunulacak.. Microsoft Aile Koruması,

aile fertlerini çevrimiçi ortamda ve gerçek

dünyada korumak amacıyla daha

sağlıklı alışkanlıkları artırmaya yönelik

araçlar ve iç görüler sunuyor. Bu araçlarla,

birden çok ekran süresi uygulaması

ve konum tabanlı hizmet kullanmaya

gerek kalmıyor. Microsoft Aile Koruması

uygulaması, Windows kişisel bilgisayarlar,

Android ve Xbox’taki ekran süresini

yönetmeyi de sağlıyor.

Yeni faydalar eklenen Microsoft 365 Bireysel

ve Aile abonelikleri yıllık abonelik

seçenekleriyle sunuluyor.

www.itnetwork.com.tr 105 2020


Pandemi döneminde satış ekibi yönetmenin 6 altın kuralı

Kovid-19 (Koronavirüs) salgını, çalışanların büyük bölümünü evden

çalışmak zorunda bıraktı. Şirketlerin büyük bir kısmı daha önceden

hazırlıklı olmadıkları bu duruma adapte olmak için stratejilerini değiştirmek

zorunda kalıyor. Saha satış yönetimi teknolojileri şirketi Ekmob

şirketlere satışlarını artırmaya yönelik önerilerde bulunuyor…

Türkiye’nin önde gelen saha satış yönetimi

uygulaması Ekmob’a göre Kovid-19

(Koronavirüs) salgınında şirketlerin düşen

performanslarını artırmak için değişmeleri

gerekiyor. Dünyayı derinden

etkileyen salgın, çalışanların büyük bölümünü

evden çalışmak zorunda bırakmıştı.

Ekmob Kurucusu ve CEO’su Sunay

Şener’e göre bazı önemli stratejileri

hayata geçirerek uzaktan çalışmayla da

satış ekiplerinin performansını yüksek

tutmak mümkün.

1 – Video ve telekonferans kültürü

edinin:

Çoğu firmanın evden çalışmaya

başlaması ile beraber, satış

süreçlerimizde alışkın olduğumuz yüz

yüze toplantılar bir süre için askıya

alındı. Artık saha ekipleri evlerinde ve

satış toplantılarını video konferanslar

ve telefon görüşmeleri ile yönetiyorlar.

Müşterilere ürünü telekonferans veya

videokonferans yöntemiyle tanıtmak

ve satış yapmak en faydalı yol olarak

görünüyor.

Yüz yüze görüşmelerin yerine video ve

telekonferans ile satış yapmak, satış maliyetlerini

düşürüyor. Hem zaman hem

ulaşım tarafında ciddi tasarruflar sağlanıyor.

Salgın sonrasında da bu yöntemle

satış yapmaya adapte olan firmaların bu

alışkanlığa devam etmesini bekliyoruz.

2 – Müşterinize güven verin:

Bu durum sizin için ne kadar yeniyse,

müşterileriniz için de okadar yeni. Bu

sebeple karşı tarafa kendini güvende

hissettirmeniz çok önemli. Dikkat edilmesi

gereken birkaç püf nokta olarak:

• Müşterilerinizle konferans saati ve içeriğini

önden paylaşın. Karşı tarafı motive

edecek, konferansınıza yüklediği

anlam artacaktır.

• Kesinlikle tüm katılımcılara e-posta

daveti gönderin. Eğer video konferans

yapacaksanız konum bölümüne toplantı

linkini ekleyin. Saat ve içerik de belirtin.

• Konferansta belirteceğiniz her detaya

önden çalışın. Karşı tarafa güzel bir deneyim

sunun.

• 10 dakikadan uzun toplantı yapmayın.

İnsanlar ev ortamındayken çok fazla

dikkat dağıtıcı element olduğunu unutmayın.

• Sizin tarafınızdan çocuk / süpürge /

ortam sesi gitmemesine dikkat edin.

• Görüşme detaylarını CRM’inize işleyin

ve ne zaman bir daha arayacağınıza

karar verin.

3 – Mevcut müşterilere odaklanın:

Salgın sürecinde yeni müşteri edinme

konusu daha zor olacak. Bu dönemin

dezavantajlarını en aza indirmek için

hali hazırda var olan müşteriler ile iletişimi

güçlendirmek çok daha verimlidir.

Müşteri portföyünüzle düzenli iletişim

kurmaya özen gösterin. Mümkünse her

hafta belli bir gün ve saatte 5 dakikalık

telefon konuşması yaparak müşterinizle

ilişkinizi canlı tutun.

4 – Gün içinde aktif olun:

Mobil olarak çalışmaya alışkın olan

satış ekipleri için bu ani değişiklik zor

olabilir. Bu süreçte verimlilikleri düşmemesi

ve sağlıklı kalmaları adına gün

içerisinde aktif olmaları çok önemli.

Bu yeni ve zorunlu çalışma şekli satış

yöneticileri için de geçerli. Eğer eviniz

müsaitse bahçede, değilse de ev içinde

hareketli olmanız, yapabiliyorsanız

spor yapmanız psikolojik sağlığınızı da

zinde tutmanızı sağlayacaktır. İş dışında

sosyal çevreniz ile de iletişim halinde

kalarak ‘hayatın hala devam ettiğini’

unutmayın.

5 – Ekibin moralini yüksek tutun:

Bir satış lideri olarak, ekibi güvende tutmak,

etkili uzaktan çalışma politikaları

oluşturmak gerekir. Toplantılarda günlerini

nasıl daha verimli kullanacaklarını

sağlayacak tavsiyeler verin ve ekibinizi

motive edin. Mümkün mertebe

dünyadan ve ülkemizden pozitif haberleri

paylaşın. Ekibinizin sizin yöneticiliğinizde

kalabalık motivasyon toplantıları

yapmasını, burada herkesin yorum

yapmasını sağlayın. Kimsenin yalnızlaşmasına

izin vermeyin.

6 – Kampanya düzenleyin:

Hem yeni müşteri ediniminde hem

mevcut müşterilerinize nefes verecek

şekilde kampanyalar düzenleyin. Bu

kampanyalar indirim kampanyaları da

olabilir, tamamlayıcı hizmetlerin ücretsiz

verilmesi de olabilir, ödeme vadelerinin

rahatlatılması da! Karınızın düşmesinin

müşteri kaybından daha az etkisi

olacağını göz önünde bulundurun bu

kötü günlerde kuracağınız güven esaslı

ilişkilerin de ömür boyunca sürecini

unutmayın.

www.itnetwork.com.tr

2020106


ING İnovasyon Merkezi ile Silikon Vadisi’ne açılacak

startup belli oldu

ING Türkiye’nin startup’lara eğitim, mentorluk ve networking

desteği sağladığı hızlandırma programının sonuçları açıklandı. ING

İnovasyon Merkezi tarafından düzenlenen programı, mobil uygulamalardaki

yazılım geliştirme sürecinde yapılan tasarımları koda

dönüştürerek tasarım sonrası başlayan geliştirmede süre ve maliyeti

yüzde 30 düşüren Monday Hero ekibi kazandı. Ekipten bir kişi,

büyük ödül olarak Kaliforniya’daki Draper Üniversitesi’nin 5 haftalık

Hero Training Programı ile Silikon Vadisi’ne açılarak projesini bir

adım daha ileri taşıma fırsatı bulacak…

Bankacılık lisansına sahip teknoloji

şirketi olma vizyonu ile faaliyetlerini

sürdüren ING Türkiye’nin startup

ekosistemini güçlendirmek amacıyla

düzenlediği hızlandırma programı tamamlandı.

ING İnovasyon Merkezi tarafından

yürütülen, MVP 1.0 ve daha

ileri aşama girişimlerin kabul edildiği

hızlandırma programını, mobil uygulamalardaki

yazılım geliştirme sürecinde

yapılan tasarımları koda dönüştürerek

tasarım sonrası başlayan geliştirmede

süre ve maliyeti yüzde 30 düşüren

Monday Hero ekibi kazandı. Ekipten bir

kişi, büyük ödül olarak Kaliforniya’daki

Draper Üniversitesi’nin 5 haftalık Hero

Training Programı ile Silikon Vadisi’ne

gidecek. Katılım, Draper Üniversitesi tarafından

koronavirüs salgını nedeniyle

programın iptal edilmemesi halinde gerçekleşecek.

Girişimcilik ekosisteminin

gelişimine katkı sunmayı hedeflediklerini

söyleyen ING Türkiye Teknoloji Genel

Müdür Yardımcısı Bahadır Şamlı, “Bu

bakış açısıyla startup’ları iş ortağımız

olarak görüyor, hızlı bir şekilde piyasaya

çıkıp kalıcı olmalarına destek verecek

projeler geliştiriyoruz. Hızlandırma

programımız ile Türkiye’de startup’lara

destek verildiğinde başarılı sonuçlar

elde edildiğini bir kez daha görüyoruz”

dedi.

Bu yıl Ocak ayında duyurulan hızlandırma

programına başvuran 100’ü aşkın

startup arasından seçilen 10 takım,

ilk etapta bir haftalık eğitim programına

alındı. Temel girişimcilik, pazarlama

ve büyüme stratejilerini de içeren bir

eğitim alan girişimcilerin arasından yapılan

değerlendirme sonucu iki ekip belirlendi

ve bu ekipler bir buçuk ay süren

kapsamlı bir eğitim gördü. Mentorluk,

networking ve potansiyel iş birlikleri

gibi fırsatlar da sunulan ekiplere ayrıca,

ürünlerini daha hızlı geliştirmeleri için

ING Türkiye tarafından 5 bin dolarlık

sponsorluk desteği sağlandı. Programın

sonunda sunumları gerçekleştiren

iki ekip arasından kazanan ise Monday

Hero oldu.

Mobil uygulama

yazılımlarının geliştirilmesi

Monday Hero ile kısalıyor

İTÜ İşletme Mühendisliğinden

mezunu Nazlı Temurtaş ve Yıldız

Teknik Üniversitesi Bilgisayar

Mühendisliğinden mezunu Burcu Geneci

tarafından kurulan Monday Hero,

mobil uygulamalar için hazırlanan tasarımları

otomatik olarak koda çevirerek

yazılım geliştirme sürecini kısaltan

bir yazılım geliştirici platformu sunuyor.

Saas olarak hizmet veren Monday

Hero, freemium (Ücretsiz premium)

modeline sahip. Kullanıcılar ilk projelerini

ücretsiz olarak oluşturup platformu

tüm özellikleriyle kullanabiliyor. Bir yıl

önce kurulan girişim, ABD ve İngiltere

pazarında kalıcı stratejilerle daha fazla

yayılmayı ve platforma cross-platform

desteklerini de katarak yazılımı daha

fazla firma ve yazılımcıya ulaştırmayı

hedefliyor.

Avrupa’dan Uzak Doğu’ya

ofis çalışanlarına egzersiz

yaptıran uygulama

Hızlandırma programı finalinde ikinci

olan Moovbuddy ise fiziksel sağlığı korumaya

ve tedavi etmeye yardımcı bir

egzersiz uygulaması. Ofis çalışanlarının

duruş bozukluklarının ve hareketsizlikten

dolayı oluşan ağrılarının giderilmesine

yardımcı olan bire bir egzersiz

programları sunan ücretsiz uygulama,

dört ayda Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar

dünyanın pek çok bölgesinden 20

bin aktif kullanıcıya erişti.

Bahadır Şamlı: “Startup’lar

ekosistemin gelişimine

değer katıyor”

Hızlandırma programı ve startup

iş birlikleri hakkında bilgi veren

ING Türkiye Teknoloji Genel Müdür

Yardımcısı Bahadır Şamlı, “ING Türkiye

olarak bankacılık lisansına sahip bir

teknoloji şirketi olarak konumlanıyor,

çalışmalarımızı bu doğrultuda

şekillendiriyoruz. Bu süreçte özellikle

ekosistemin gelişimine büyük değer

katacağına inandığımız fintech’ler ve

startup’lar ile iş birlikleri yapıyor, sağladığımız

eğitimlerle gelişimlerine katkı

sunuyoruz. Hızlandırma programını

da bu bakış açısıyla düzenledik. Sektör

için bir laboratuvar haline gelen ve girişimcilerin

en büyük destekçisi olmasıyla

gurur duyduğumuz ING İnovasyon

Merkezi’nde, çok sayıda başvuru arasından

titizlikle seçtiğimiz ekiplerle çok

keyifli ve verimli bir dönem geçirdik.

Ekiplerimiz bu süreçte projelerini geliştirirken

yenilikçi fikirleriyle bizlere de

ilham verdiler. Hem hızlandırma programını

kazanan Monday Hero hem de

son ikiye kalma başarısını gösteren Moovbuddy

ekibini kutluyorum. İki ekibin

de çok başarılı olacaklarına ING Türkiye

olarak tüm kalbimizle inanıyoruz. Bu

program ayıca Türkiye’de startup’lara

destek verildiği takdirde ne denli başarılı

sonuçlar elde edildiğini bir kez daha

gösteriyor” dedi.

www.itnetwork.com.tr 107 2020


Uzaktan çalışma

uygulamaları şirketlerin

Ümit Yalçın Şen

EY Türkiye Şirket Ortağı ve Siber Güvenlik Hizmetleri Lideri

siber

risklerini

artırdı

EY (Ernst & Young) Türkiye, CO-

VID-19 salgını ile ilgili şirketlerin

siber riskler, operasyonel

güvenlik ve sürdürülebilirliği

sağlamalarına destek olmak

amacıyla hazırladığı çalışmasını

yayınlandı. Çalışmaya göre;

şirketlerin salgının geniş kitlelere

yayılmasını önlemek amacıyla

uzaktan çalışma modeline

geçmesi, yeni siber risklerin

oluşmasına neden oldu ve bu

risklere ilişkin önlemler geliştirilmesine

yönelik ihtiyaç artış

gösterdi…

yeteri kadar hazır olmadığını düşündüğüne

işaret ediyor.

Uluslararası danışmanlık ve denetim

şirketi EY (Ernst & Young)’ın Türkiye

ofisi (EY Türkiye), COVID-19 (Koronavirüs)

salgını ile ilgili şirketlerin

siber riskler, operasyonel güvenlik ve

sürdürülebilirliği sağlamalarına destek

olmak amacıyla hazırladığı çalışmasını

yayınlandı. Dünya genelinde 1

milyonun üzerinde organizasyonun

koronavirüs salgınından etkileneceğinin

belirtildiği çalışmada; salgından en

çok etkilenen ülkelerin küresel ekono-

Uzaktan çalışma yeni siber

tehditler yarattı

Güvenlik yerine erişilebilirliği tercih

eden yaklaşımların şirketler için siber

tehditler yarattığını belirten EY Türkiye

Şirket Ortağı ve Siber Güvenlik

Hizmetleri Lideri Ümit Yalçın Şen, karşılaşılabilecek

sorunlarla ilgili şunları

söyledi: “Özellikle yönetilmeyen yazılım

ve varlıklar, içerisinden geçtiğimiz

bu zorlu dönemde şirketler için ciddi

risk oluşturuyor. Bu tür yazılım ve

varlıklar, onaylı uzaktan çalışma yazılımlarından

memnun olmayan veya

kullanma güçlüğü çeken kullanıcıların

kendi uygulamalarını yüklemelerine

veya gölge BT kurmalarına neden olaminin

yaklaşık %40’ını temsil ettikleri

ifade ediliyor. Çalışmaya göre; farklı

sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler,

salgından kaynaklanan etkiler nedeniyle

gelişen bir siber tehdit ortamı ile

karşı karşıya kalabilir. Salgının geniş

kitlelere yayılmasını önlemek amacıyla

şirketlerin uzaktan çalışma modeline

geçmesi, yeni siber risklerin oluşmasına

neden oldu ve bu risklere ilişkin önlemler

geliştirilmesine yönelik ihtiyaç artış

gösterdi. EY’ın 2020 Küresel Risk Anketi’nin

sonuçları da; bu trendi destekler

şekilde, iş dünyası liderlerinin yüzde

79’unun organizasyonlarının bir krize

www.itnetwork.com.tr

2020108


bilir. Uzaktan gerçekleştirilen yüksek

düzeyli işlemler izleme ve takip sistemlerinde

alarmları tetikleyebilir ve yeni

durum tanımlanan kadar tüm trafik

anomali olarak görülebilir. Bununla

birlikte uzaktan çalışmaya imkân veren

kaynaklara olan yüksek talep, örnek

olarak yama bekleyen sistemlerin

kapama/durdurma sürelerine imkân

tanımayabilir. Kurum bütününde kaynaklara

bağlantı sağlama çabası ağ

ayrıştırmasını riske atabilir. Uzaktan

çalışan kullanıcılar kimlik doğrulama/

yetkilendirme süreçlerini atlatacak şekilde

yardım masasını talep yağmuruna

tutabilir. BT hizmetleri için gerekli

olan fiziksel varlıklar erişilemez hale

gelebilir. Üçüncü taraf riskleri aynı kısıtlamalarla

ortaya çıkabilir.”

Tehditler belirsizlikten

besleniyor

Mevcut tehditlerin belirsizlik ve kamu

ilgisinden faydalandığını ifade eden

Ümit Yalçın Şen, “Sahte haber güncellemeleri,

ihtiyati yönlendirme, virüs haritaları,

tahlil sonuçları veya çalışan bilgi

notları araç olarak kullanılabilir. Salgın

ile ilgili baskı altında olduğu hissedilen

kuruluşlar hedef alınabilir. Bu doğrultuda;

şirketlerin çalışanlarına vermeleri

gereken birtakım önemli yönlendirmeler

bulunuyor. Örneğin; uzaktan

çalışmak için kullanılan ofis ekipmanlarının

diğer hane halkı tarafından kullanımına

izin verilmemesi, kişisel bir

cihaz üzerinden iş yapmak gerektiğinde

antivirüs vb. güvenlik önlemlerinin

alınması, kurum politika ve prosedürlerine

uyulması, şüpheli e-postaların

açılmaması/web site linklerine tıklanmaması,

salgın ile ilgili güncel bilgiler

için resmi kaynakların takip edilmesi

gibi önlemler ilk akla gelenlerdir” değerlendirmesini

yaptı.

Alınması gereken önlemler

EY çalışmasında kurumsal siber güvenlik

uzmanlarının riskleri azaltmak

amacıyla alması gereken önlemlere ilişkin

olarak şu önerilere ver veriliyor:

• VPN, ağ cihazları ve uzaktan çalışmayı

mümkün kılan cihaz ve sistemlerin

güncel yama ve güvenlik konfigürasyonlarına

sahip olunması adına güncellemeler

yapılmalı.

• Tüm VPN bağlantılarında 2+ Faktörlü

Kimlik Doğrulama kullanılmalı. Bu

mümkün değilse uzaktan çalışan personelin

güçlü parolalar kullandığından

emin olunmalı.

• VPN kapasitesi BT güvenlik ekiplerince

test edilmeli. Daha fazla bant genişliğine

ihtiyacı olan çalışanlara bu imkânı

verebilmek adına kısıtlamalara ilişkin

politikalar oluşturulmalı.

• Yüksek yetkili erişimler düzenli olarak

izlenmeli. Sistem yöneticisi seviyesindeki

kullanıcıların ve hassas veriye

erişim olan personelin olası şüpheli işlemlerini

tespit etmek için davranışsal

analitik araçlar kullanılmalı.

• Log izleme ve alarm takibi açısından

SIEM sistemleri kullanılmalı.

• Log gözden geçirme, saldırı tespit,

olay müdahale ve kurtarma gibi siber

güvenlik faaliyetlerine daha fazla önem

gösterilmeli.

• Çalışanlar sayısı artabilecek oltalama

saldırıyla ilgili uyarılmalı. Özellikle koronavirüs

ile ilgili web siteleri ve e-postalar

gibi zararlı yazılım ihtiva etmesi

muhtemel ortamlara girmeden BT ve

güvenlik ekiplerine bilgi vermelerini

sağlayacak yönlendirme, bildirim ve

duyurular yapılmalı.

• Web ve e-posta güvenliği için filtreleme

teknolojileri kullanılmalı. Bunlardan

kaynaklı riskleri azaltmak adına

özelleştirilmiş kuralları devreye sokulmalı.

• Acil durum ve kriz yönetimi yetkinlikleri

güncellenmeli. Buna göre kaynak

tahsisleri yeniden değerlendirilmeli.

Sistem ve veri yedekleri kontrol edilmeli

ve çalıştıklarından emin olunmalı.

www.itnetwork.com.tr 109 2020


Japonya’dan Türkiye’ye 6,5 milyon liralık yatırım

Çoklu soğuk cüzdan kullanımı, yüksek

güvenlik ve yüksek hacimde hızlı işlem

desteği sunan Koindex, yenilikçi getiri

modelleri ve düşük işlem ücretleriyle

de dijital varlık yatırımcılarına merhaba

diyor. Global borsaların çoğundan

daha düşük işlem ücretleriyle çalışan

Koindex’te kullanıcılar ödedikleri işlem

ücretlerini geri alma imkanına da

sahipler. Koindex ayrıca daha geniş bir

yatırımcı kitlesine ulaşmak için dijital

varlık platformları arasında yaygın olan

satış ortaklığı (referans) modelini de yatırımcıya

sunacağını duyurdu.

Yüksek kaliteli alım satım ve listeleme

hizmetleriyle sınıfının en iyi dijital varlık

platformu olma hedefiyle faaliyetlerine

başlayan Koindex güvenilir, şeffaf,

verimli ve istikrarlı bir ticaret platformu

sunarak küresel kullanıcı topluluğuna

hitap ediyor. Bitcoin başta olmak üzere

kripto para ve dijital varlıklara erişimi

kolaylaştırmak için kullanıcı dostu bir

arayüzle tasarlanan platform, token sahiplerine

al sat ticareti (trade mining),

token tutma (pledge) ve marj ticareti

(margin trading) gibi çeşitli kazanç yöntemleri

sunuyor.

Türkiye’nin Bitcoin başta olmak üzere yeni nesil dijital varlıklara

gösterdiği ilgi, Japon iş dünyasının da dikkatini çekiyor. Japon iş

adamlarının yaklaşık 6 buçuk milyon TL yatırımla Türkiye’de kurduğu

dijital varlık alım satım platformu Koindex faaliyetlerine başlıyor.

Dijital varlık yönetim şirketi Koindex’in kendi platformunda

kullanacağı kripto para birimi KOIN Türkiye’de, Türk mühendisler

tarafından geliştiriyor…

Yatırım Japonya’dan,

teknoloji Türkiye’den

Türkiye’de kripto para alanındaki yüksek

işlem hacminin kendilerini bu ekosisteme

yatırım yapmaya teşvik ettiğini

vurgulayan Koindex Uluslararası Pazarlardan

Sorumlu Yönetici Ortağı Anthony

Knode: “Geleceğin para birimi olarak

adlandırılan kripto paralara Türkiye

özelinde yoğun bir ilgi var. Türkiye’nin

inovatif dönüşümleri çabuk benimseyen

genç nüfusu, kripto para dünyasında

da kendini gösteriyor. Bu potansiyelin

ortaya çıkarılması için büyük bir özveriyle

çalışacağız. Türkiye pazarının yeni

oyuncusu Koindex olarak özellikle kendi

kripto paramız KOIN ile önemli bir

çıkış yakalamayı hedefliyoruz. Dijital

varlık alım satımı için yarının ihtiyaç ve

beklentilerini karşılayabilecek güçlü bir

altyapıya ve uzmanlığa sahibiz. Yatırımcıya

en iyi deneyimi sağlamaya odaklı

çalışarak, Türkiye’de bu alanda ihtiyaç

duyulan hizmetleri sunmak için yola

çıktık” diye konuştu.

Koindex’i diğer kripto para borsalardan

ayıran ana unsur olan platforma özgü

KOIN token’ın yerli bir ekip tarafından

geliştirildiğini yineleyen Koindex

İş Geliştirme ve Pazarlama Danışmanı

Demet Zübeyiroğlu: “Yapılan araştırmalar

Türkiye’de kripto para alanında

ilginin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.

Bireysel ve kurumsal yatırımcıların

kripto paralara olan ilgisinin özellikle

korona virüs salgını etkisiyle arttığını

da gözlemliyoruz. Tam bu dönemde Asyalı

yatırımcının parasını Koindex ile

Türkiye’de değerlendirme isteği de Türkiye’deki

kripto para ekosisteminin güvenilirliğini

pekiştiriyor” diye ekledi.

Sepet kura endeksli ilk

kripto token: KOIN

Koindex’in kendi platformunda kullanacağı

KOIN adlı token’in değeri altın,

ABD Doları ve Bitcoin (BTC) baz alınarak

oluşturulan KOIN Endeksi’ne göre

belirleniyor. Bu üç kur üzerinden her

ayın ilk günü otomatik olarak yapılacak

piyasa güncellemesi neticesinde, fiyatı

stabil tutabilmek için kur kompozisyonu

da yenileniyor. Endekste yaşanacak

günlük yüzde 10 üstü dalgalanmalarda

da altın, USD ve BTC oranı yeniden hesaplanıyor.

KOIN değerinin böylelikle

temelde altın fiyatına endeksli olarak

kademeli biçimde artması öngörülüyor.

Al sat madenciliği hem gelir hem de

sermaye kazancı sağlayan devrim niteliğinde

bir sistem olarak dikkat çekiyor.

Bu yapı işlem ücretlerinden elde edilen

getirilere dayanıyor. Bu ücretler Koindex

tarafından kısmi olarak veya tamamen

kullanıcıya “KOIN” şeklinde iade ediliyor.

3 Haziran 2020’de VIP yatırımcılar için,

7 Haziran 2020’de ise tüm Türkiye’deki

yatırımcılar için gerçekleştirilecek

KOIN ön satış günlerinde çok daha uygun

fiyatlarla KOIN sahibi olmak mümkün

olacak.

www.itnetwork.com.tr

2020110


Figopara 1 milyon dolar yatırım aldı

Tedarik finansmanına aracılık eden fintech girişimi Figopara, aralarında

Dünya Bankası ve Revo Capital’in de yer aldığı yatırımcılarından

1 milyon dolar yatırım aldı. Bugüne kadar KOBİ’lere 650 milyon

TL’lik işlem hacmine aracılık eden Figopara, yatırımcılarından

gelen kaynağı yine KOBİ’lere sağlanacak finansmana aracılık etmek

üzere yeni teknolojiler geliştirmek için kullanacak…

1Firmaların işletme sermayesini genişletmek

ve tedarik finansmanına aracılık etmek

amacıyla kurulan fintech girişimi Figopara

yatırım aldı. Sunduğu platform ile

alıcı ve satıcı arasındaki ticaretin finansmanını

kolay, ulaşılabilir hale getirirken,

tedarik zinciri döngüsünü de hızlandırıyor.

7 Mayıs tarihi itibarıyla 1 milyon dolar

yeni yatırım alan Figopara, bu kaynağı

KOBİ’lere sağlanacak finansmana aracılık

etmek üzere yeni teknolojiler geliştirmek

için kullanacak. Yatırımı, Figopara kurucu

ortakları olan Ahmet Bilgen ve Koray

Gültekin Bahar’ın yanı sıra yine şirketin

yatırımcılarından olan Dünya Bankası’nın

kardeş kuruluşu IFC ve Revo Capital’den

alırken Hasan Davcı ve Figopara

CTO’su Arman Eker de bu yatırım turunda

yer aldı. Orhan Ayanlar ise yeni katılan

yatırımcı isim oldu.

650 Milyon TL KOBİ

Finansmanına Aracılık Etti

Portföyünde 1.000’in üzerinde kayıtlı

müşterisi bulunan Figopara, bugüne

kadar 650 milyon TL’lik 60 bin üzerinde

işleme aracılık etti. Dünyanın ekonomik

ve sosyal olarak içinden geçtiği bu zorlu

süreçte aldıkları bu yatırımın, Figopara’ya

ve Türkiye’nin geleceğine olan güveninin

bir göstergesi olduğunu söyleyen Figopara

Kurucu Ortağı ve CEO’su Koray Gültekin

Bahar, söz konusu yatırımın şirkete güç

katacağını belirtti. Bahar, “Halihazırda tedarikçi

üye sayımız 1.000’i geçti. Tedarik

zinciri çok büyük olan 5 firma ve 6 banka

ile çalışıyoruz. KOBİ‘lerin ticaretlerini

devam ettirme noktasında yardımcı olabilecek

dijital çözümü Figopara ile sunuyoruz.

Figopara olarak şu ana kadar 650

milyon TL finansmana, KOBİ’lerin beklemeden,

hızlı, kolay ve banka güvencesiyle

ulaşmasına aracılık ettik. 1 milyon dolar

yatırımla birlikte KOBİ’lere sağlanacak

finansmana aracılık etmek için yeni teknolojiler

geliştirmek üzere kullanacağız.

KOBİ’lerin ticaretin finansmanına daha

rahat ulaşmaları için gerekli AR-GE çalışmalarını

yapmaya devam edeceğiz” diye

konuştu.

Akbank, Fibabanka, ING Türkiye ve Yapı

Kredi Bankası ile çalışan Figopara, ilk tur

yatırımını ise Türkiye’nin önde gelen girişim

sermayesi firmalarından Revo Capital,

etkin girişimcileri destekleme derneği

Endeavor Catalyst ve Dünya Bankası’nın

kardeş kuruluşu IFC’den almıştı.

AssisTT’ten Covid-19 döneminde 700 kişiye istihdam

Türkiye’nin lider çağrı merkezi

şirketi AssisTT, millî sorumluluk

bilinciyle Türkiye’ye değer üretmek

için hizmetlerini kesintisiz

devam ettiriyor. Salgın sürecinde,

çağrı merkezlerine yönelen

yoğun talep karşısında AssisTT

yeni döneme hızla adapte olarak,

çalışan sayısını artırmak için

adım attı. AssisTT artan iş hacmine

bağlı olarak Erzincan, Samsun, Ankara,

İzmir, Ordu, Giresun, Rize, Adıyaman, Çorum

ve Karaman illerinden 700 gencin istihdamını

Ağustos ayına kadar tamamlayacak.

“Türkiye’nin ilk online

mülakat üssünü devreye

aldık”

Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan AssisTT

İnsan Kaynakları ve İdari İşler Genel Müdür

Yardımcısı Ömer Faruk Tüfekçi şunları söyledi:

“Salgın ile birlikte günlük çağrı sayımızda

Türk Telekom’un çağrı merkezi şirketi AssisTT, Covid-19 sonrasında

başta telekomünikasyon, bankacılık olmak üzere hizmet verdiği

alanlarda artan çağrı yoğunluğuna cevap vermek amacıyla Anadolu’nun

10 farklı ilinde 700 kişiyi daha istihdam edecek…

yüzde 45’e varan artışlar görüldü. Teknoloji ve

insan kaynağı anlamında yeni dönemin gereklilikleri

için hızla aksiyonlar aldık. İletişimden

ulaşıma, sağlıktan finansa Türkiye’deki pek

çok özel ve kamu kurumuna hizmet veren AssisTT’te

‘evden çalışma’ modelini, mevcut çalışanlarımız

için geçen yıl devreye sokmuştuk;

bu süreçte tüm çalışanlarımızı bu modele taşıdık.

İşe alımda ise yüz yüze mülakatları 6 ay

önce kaldırarak Türkiye’nin ilk online mülakat

üssünü devreye almıştık. AssisTT olarak toplum

sağlığımız, ekonomimiz, insanımız ve geleceğimiz

için üretmeye ve çalışmaya devam

edeceğiz.”

Online işe alım süreci, evden

çalışma fırsatı

AssisTT’in iş başvuruları, sınavları,

mülakatları, işe giriş işlemleri ve işe uyum

eğitimleri gibi tüm süreçlerine, adaylar

evlerinden bilgisayarları ile katılabilecek. AssisTT,

evlerinde bilgisayarı olmayan adaylara

da kendi merkezlerinde, sosyal mesafe kuralları

kapsamında destek olacak. İşe alınanlar

salgın süresince de evden çalışmaya devam

edecek. Başvurular, belirlenen 10 ildeki adaylar

tarafından www.assisttkariyerim.com adresi

üzerinden yapılabilecek.

www.itnetwork.com.tr 111 2020




Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!