You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Pandemi’nin sözlük anlamına baktığımızda, dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş
bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isim olduğunu söylemek
mümkün. Bir bulgunun pandemi sayılabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ilan
edilmesi gerekiyor. Koronavirüs olarak adlandırdığımız Covid-19 salgını da eldeki verilere göre
geçtiğimiz yılın Aralık ayı içerisinde Çin’in Wuan kentinde kendini göstermeye başladı ve çok kısa
süre içerisinde yayılmaya başladı. Bu hızlı yayılma dolayısıyla hızlıca tüm dünyayı etkisi altına
almayı başardı. Peki, bu koronavirüs ile hayatımızda neler oldu?, Bundan sonra hayatımızda neler
olacak?, Hayatımız hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak mı?, Bu salgın bizden neleri aldı ve bize
neler kazandırdı? vb. birçok soruyu arka arkaya sormak elbette ki mümkündür. Zaten dünya yazılı
tarihine baktığınızda birçok salgın hastalığın yaşandığını, çok fazla ölümlere neden olarak insan
hayatının sosyal boyutu ve dünyanın ekonomik gelişimini etkilediğini görebiliriz. Koronavirüs de
bunlardan sonuncusu olarak hayatımızın tam da orta yerinde yer alıyor.
Bu öyle bir durum ki karşınızda düşman olarak baktığınızda kimse yok ki savaşasınız… Tek
yapmanız gereken kendinizi ve bulunduğunuz ortamınızı temiz tutup dezenfekte etmeniz.
Tabi ki bu sadece sizin yapmanızla da yeterli değil; aynı özeni
çevrenizdekilerin ve sosyal yaşamın içinde bulunan tüm bireylerin
yapması gerekiyor.
Pandemi ile
gelen değişim!
Evet, bu koronavirüs hayatımıza neler getirdi dersek; aslında
önümüzdeki belki 5 yılda görebileceğimizi düşündüğümüz
birçok yeniliği, teknolojik gelişimi bir anda hayatımızın içine
soktu diyebiliriz. Tabi bu da birçok teknolojik yenilikle beraber,
oldukça fazla bilinmezi ve tehlikeyi de hayatımıza yerleştirdi.
Öncelikle bu öyle bir şey ki nice büyük ekonomi dediğimiz
devletleri karşısında çaresiz bırakırken, birçok hayatı da olumsuz
etkiledi. Dünyanın sayılı ekonomilerine sahip ülkeler birer birer bu virüs karşısında çaresiz
kalırken; Sağlık Bakanımız Faruk Koca başta olmak üzere devlet yetkililerinin ciddi yaklaşımı
karşısında birçok ülkenin düştüğü duruma düşmekten kurtulduğumuzu söylemek mümkün. Tabi
bu bizi etkilemedi olarak algılanmamalı. Fazlasıyla hem sağlık, hem sosyal, hem fiziksel hem de
çevresel olarak birçok açıdan etkilenen bir Türkiye’den bahsetmek mümkün. Ama diğer ülkelerle
kıyaslama yaptığımızda çokta kötü durumda olmadığımız söyleyebiliriz. Birçoğumuz ofislerimizi
kapatıp uzaktan çalışma hayatına geçerken, Milli Eğitim Bakanlığının hızlı karar vermesi ile de
okulların tatil edilmesi ve uzaktan eğitimin hızlıca başlaması ülkemiz adına önemli adımlardan
bir tanesiydi. Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma derken bu hayatımıza birçok teknolojinin girişi
demek. Biz de teknoloji sektörünün bir yayın organı olarak bu döneme yönelik içerik ve teknolojik
gelişmeleri sayfalarımıza ve online portallarımıza yansıtıp okuyucularımızı bilgilendirme gayreti
içerisinde olduk. Bu dönem zarfında hazırladığımız Special özel sayımızı da değerli teknoloji
sektörü oyuncularının ve okuyucularının ilgisine sunuyoruz.
Umarız hayatımızın biraz daha normalleşmeye başladığına inandığımız bu günleri hızlıca atlatır
ve gerçek anlamda normalleşmeye çok kısa zamanda kavuşuruz. Yine de tedbirli olmayı asla
bırakmayalım…
Sağlıkla kalın…
Ahmet Mızrak
ahmet.mizrak@img.com.tr
İÇİNDEKİLER
Videoya
Dokunan
Her Alanda
Farklılık
Sunuyoruz
8-9
18-19
Çözümlerimizle
kullanıcıların
hayatını
kolaylaştırıyoruz
20-21
Akıllı telefonda
yepyeni bir
bakış açısı
HUAWEI P40
Mayıs Haziran 2020
54
Corona
eğitimde
algılarımızı mı
değiştiriyor?
32
Virüs Z
kuşağına
stok yapmayı
öğretti
Evden çalışma
döneminde
hızdan şikayet
ediyoruz
58
İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK YAYINCILIK
İÇ VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. ADINA
İMTİYAZ SAHİBİ
H. FERRUH IŞIK
GENEL MÜDÜR
(Sorumlu)
MEHMET SÖZTUTAN
mehmet.soztutan@img.com.tr
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ
SIDIKA AKYOL KAYIR
sidika.kayir@aplusmedya.com
GE NEL YA YIN MÜ DÜ RÜ
AHMET MIZRAK
ahmet.mizrak@img.com.tr
DIŞ İLİŞKİLER MÜDÜRÜ
YUSUF OKÇU
yusuf.okcu@img.com.tr
HABER MERKEZİ
ENES KARADAYI
enes.karadayi@img.com.tr
KAT KI DA BU LU NAN LAR
Prof. Dr. İS MAİL KA YA
is ma il ka ya@gmail.com
Doç. Dr. M.ALİ ÖZ BU DUN
ozbudun@gmail.com
ÖMER KARDAŞ
omer.kardas@ihlas.com.tr
ALİ İLKER YÜCEER
ali@mak ro bil.com.tr
GRAFİK TASARIM
HAKAN SÖZTUTAN
hakan.soztutan@img.com.tr
FİNANS MÜDÜRÜ
MUSTAFA AKTAŞ
mustafa.aktas@img.com.tr
MUHASEBE MÜDÜRÜ
ZEKAİ TURASAN
zturasan@img.com.tr
A BO NE VE DAĞI TIM
NURTEN DEMİR
nurten.demir@img.com.tr
İSMAİL ÖZÇELİK
ismail.ozcelik@img.com.tr
Reklam Rezervasyon
A PLUS MEDYA
NISH ISTANBUL RESIDENCE
Çobançeşme Mah. Sanayi Cad.
No: 44/B - D: 167 Yenibosna/
Bahçelievler - İstanbul
Reklam İletişim
reklam@aplusmedya.com
Tel : 0212 216 99 13
İdare Merkezi:
İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK YAYINCILIK İÇ VE DIŞ TİC. LTD.ŞTİ.
Evren Mahallesi Bahar Caddesi Polat İş Merkezi B Blok
No: 1 Kat:4 ,Güneşli - Bağcılar / İstanbul / TURKEY
Tel: +90 212 604 51 00 Fax: +90 212 604 51 35
Renk Ayrımı:
Türkiye Gazetesi Renk Ayrımı Servisi
CTP - BASKI : İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza
No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler / İSTANBUL
Tel: 0212 454 30 00
Bağlantı, Hesaplama,
Platform ve Ekosistem ile
Akıllı Dünya için Sağlam
Temeller Atıyoruz
Yakın gelecekte; 5G,
AI ve IoT gibi yeni ICT
başlıkları, iş yapma
şeklimizi temelden
değiştirecek. 2030
dünyası daha akıllı
olacak. Yeni bağlantı
türleri, hesaplama,
platform ve ekosistem
türleri, 2030’un akıllı
dünyası için sağlam bir
temel oluşturacak.
Huawei Kurumsal İş Birimi Kıdemli Çözüm Direktörü Burak Bıçakhan
Konuya, 2030’lu yılların projeksiyonu ile başlamış
olsak da 2020’ye özel olarak Huawei’in odaklandığı
çözümleri biraz daha detaylandırdığımızda; karşımıza
iki temel başlık çıkıyor. Bunlardan ilki; artık temel
bir ihtiyaç olarak değerlendirilmesi gereken ‘bağlantı’
ve diğeri de bilinmeyenleri bulmamıza yardım edecek
olan ‘yapay zeka’.
Bağlantı, sadece insanların kullandığı cihazların
değil, etrafımızda olan her objenin yüksek bant
genişliği ve düşük gecikme ile; önce birbirine, sonra
da buluta bağlanması anlamına geliyor. Bu noktada;
önce mevcut ağ teknolojilerinin yeterliliği sorgulandı,
sonra da karşımıza 5G ve Wi-Fi 6 teknolojileri çıktı.
Wi-Fi 6; önceki nesil 802.11 standartlarına kıyasla hız,
kapasite, güç tüketimi ve gecikme değerlerinde iyileşme
vaat ediyor. Huawei ise başkanlığını yaptığı ve en fazla
üyeye sahip olduğu 802.11ax Çalışma Grubu’nun belirlediği
ortak standartların ötesinde, kendi yeniliklerini de
bu çözümlerde uygulamaya başladı. Bu yıl Wi-
Fi 6 teknolojilerine odaklandık ve 10 yeni AP
modeli barındıran, AirEngine Wi-Fi 6 çözümlerimizi
pazara sunduk.
Sadece yeni kurulan kablosuz altyapılarda
değil, halen kullanılan önceki nesil kablosuz
altyapılarda da Wi-Fi 6 tercihinin giderek
arttığını biliyoruz. Başlattığımız tamamen
kablosuz kampüs çağında, standart Wi-Fi 6
ağlarına üç ayrı özellik ekledik.
- Yüksek hız: Huawei AirEngine Wi-Fi 6, 16
spatial stream ile tasarlandı ve bu sayede
endüstri ortalamasının iki katı olan 10,75
Gbps’ye kadar hava arayüzü veri hızı sağlar
hale geldi.
- Kesintisiz hareketlilik: Sinyal gücünü iki
katına çıkaran, %20 daha fazla kapsama
alanı sağlayan ve girişimi azaltan “akıllı
anten” teknolojisine ek olarak, Huawei’nin
geliştirdiği kayıpsız dolaşım teknolojisinden
bahsedebiliriz. Ayrıca Huawei AirEngine
Wi-Fi 6 çözümlerinde, akıllı bir uygulama hızlandırma
teknolojisi olan Dynamic Turbo
kullanılır ve böylece sektör ortalamasının
yarısı olan 10 ms gecikme değeri ile VR/AR
ve HD videoları daha istikrarlı hale gelir.
- Her yerde @100 Mbps: Huawei, AirEngine
Wi-Fi 6 çözümlerinde çok sayıda patentli
5G teknolojisini Wi-Fi ağına entegre ederek,
yüksek yoğunluklu terminal erişim senaryolarında,
her bir terminalin her zaman,
her yerde sabit 100 Mbps elde edebilmesini
sağladı.
2020 ve sonraki yıllarda
Huawei AirEngine ile:
- Akıllı ofisler hızlanacak. Çalışanlar, çalışma
alanlarında geleneksel iletişimden, her yerde
HD video ile daha verimli iş birliğine geçecekler.
- AR/VR destekli öğretim yaygınlaşacak.
Öğrenciler, kitaplardan etkileşimli öğrenmeye
geçecekler ve uzaktaki öğrencilere de
kaliteli eğitim sunularak eğitim eşitliği teşvik
edilecek.
- İnsansız fabrikalar gerçeğe dönüşecek.
Akıllı robotlar, fabrikaları otomatik üretime
doğru yönlendirerek tekrarlayan, mekanik ve
tehlikeli işleri daha fazla ele alacak.
- Kamu hizmeti değişecek, hizmet kuruluşları
her zaman ve her yerde kullanılabilen
kişiselleştirilmiş hizmetler sunarak memnuniyeti
artıracak.
Diğer konumuz da bu platformun ve global
olarak da 5G’nin taşıyacağı verilerin hesaplanması
ve AI. Veri her yerde astronomik bir
hızla artarak üretiliyor ve hesaplama için gereken
gücü artık cebimizde taşıyabiliyoruz.
Geriye, kendi kendine karar vermesi için gereken
yapay zekayı dahil etmek kalıyor.
Huawei; tamamen kendi geliştirdiği Ascend
serisi yongaları, Da Vinci mimarisi adını
verdiği ve sadece AI hesaplamasına özel kübik
mimari kullanarak inşa ettiği ve Atlas
900 AI kümesi adını verdiği AI platformu ile
bu alanda da farkını ortaya koyuyor:
- En yüksek hesaplama gücü: 256 TFLOPS
gücünde 1024 adet yongayı tek bir kümede
çalıştırma
- Daha iyi enerji verimliliği: Özellikle uç
noktada aynı gücü %80 daha az enerji harcayarak
elde etme
- Açıklık ve kolay kullanım: Açık standartlar
kullanarak tüm endüstri uygulamaları ile entegre
olabilme
- Güvenli ve güvenilir: Yongadan sisteme
kadar her aşamada düşünülmüş güvenlik ve
dayanıklılık
Üniversitelerden uzay araştırma
kuruluşlarına, finansal kurumlardan enerji
ve üretim sektörlerine kadar her alanda
kullanılabilen Atlas serisi AI sistemleri ile
Huawei, gelecek on yılda müşterilerinin dijital
dönüşüm yolculuklarında onların yanında
olacak.
Akıllı gelişimin bu şaşırtıcı çağına öncülük
etmekten gurur duyuyoruz. Huawei Kurumsal
İş Grubu’nun “Platform + AI + Ekosistem”
stratejisi ile birlikte, akıllı dünyaya giden yolda
yeni bağlantı türleri, hesaplama, platform
ve ekosistem ile sağlam bir temel oluşturmak
için tüm ekosistem ortakları, kamu kuruluşları
ve kurumsal işletmelerle iş birliğine
odaklanıyoruz.
Videoya
Dokunan
Her Alanda
Farklılık
Sunuyoruz
Özgür Uygur
Milestone Systems Güney Doğu Avrupa Satış Müdürü
Öncelikle bize Milestone firmasını
dünden bugüne anlatır mısınız?
Milestone “IP tabanlı bir video yönetim platformudur.”
Esnek, ölçeklenebilir ve en son teknolojinin
kullanıldığı, her türlü sisteme kolayca entegre edilebilen
bir açık platform. Milestone Systems 1998
yılında Danimarka’da kuruldu. Güvenliğin nasıl
sağlanacağından, varlıkların nasıl korunabileceğine,
iş verimliliğinin artırılmasına ve maliyetlerin
düşürülmesine yardımcı olan tüm teknolojileri
kullanıcılarımıza sunuyoruz. Milestone bugün
130’dan fazla ülkede, 800’den fazla çalışanıyla 500
binden fazla kurulu sisteme sahip. Türkiye’de 10
yılı aşkın süredir faaliyetteyiz, 2014’ten bugüne de
yerleşik olarak kendi ekibimizle hizmet veriyoruz.
Milestone’un faaliyet alanları
ve sunduğu ürün ve çözümler
nelerdir?
Videoya dokunan her alanda çalışıyoruz. Küçük
bir dükkandan, on binlerce aygıtlı akıllı şehir projelerine
kadar sağlık, perakende, ulaştırma, lojistik,
enerji, bankacılık başta olmak üzere hemen
her sektörde çözümler sunuyoruz. Vizyonumuz
dünyada video ile ilintili her sistemin bir parçası
olmak.
Geleneksel kamera güvenlik sistemi kavramının,
fiziksel güvenliğin yanında, varlık ve veri güvenliğine
evrildiğini, ihtiyacın insanların hayatını
kolaylaştıran çözümler olduğunu görüyor, yol haritamızı
buna göre şekillendiriyoruz.
Hem kamuda hem özel sektörde videonun kullanıldığı
her alanda varız. Hiç kamera kullanmadan,
Üçüncü parti sistemlerle kolayca entegre edilebilen açık platform olan
Milestone Video Yönetim Sistemleri’nin bugüne kadarki serüvenini ve Türkiye’deki
faaliyetlerini Milestone Systems Güney Doğu Avrupa Satış Müdürü
Özgür Uygur ile konuştuk. Küçük bir dükkandan onbinlerce aygıtlı akıllı şehir
projelerine kadar sağlıktan enerjiye hemen hemen her sektörde çözümler
sunduklarını belirten Uygur, çalışmalarını tüm dünyada video ile ilintili her
sistemin bir parçası olma vizyonuyla sürdürdüklerini söyledi…
yani hiç video kullanmadan gerçekleştirdiğimiz
projelerimiz de var. Sensör datası, IoT cihazları
kullanıyoruz. Bunları bizim platformumuza bağlayıp,
gelen datayı yorumlayarak anlamlı bilgi haline
çevirip iş akışlarına entegre ediyoruz. Marka
bağımsız olduğumuz ve 9 binin üzerinde aygıt sürücüsüne
sahip olduğumuz için güvenliğin ötesinde
uygulamaları rahatlıkla hayata geçirebiliyoruz.
Sunduğumuz ürün kendini sahada ispatlamış, sürekli
geliştirilen ve yeni teknolojileri adapte eden
bir çözüm, dolayısıyla kullanıcılarımıza gelecek
garantili bir çözüm sunuyoruz.
“Power of Open” mottonuzla
Milestone’un bir “Açık Platform”
olmasının gücüne sık sık vurgu
yapıyorsunuz. Milestone çözümleri
sektörde nasıl farklılaşıyor,
açık platform olmak size ve
müşterilerinize ne katıyor?
Farklı büyüklüklere, farklı bütçelere göre ürünlerimiz
var. Bu da her zaman iş ortaklarımız ve son
kullanıcılarımız nezdinde bize önemli bir esneklik
sağlıyor, her bir farklı ihtiyaç için doğru çözümü
bulabilmemize imkan tanıyor. Milestone Systems
olarak, iş ortaklarımızın hızla değişen yeni teknolojilere
aynı hızla yanıt vermelerini sağlıyoruz.
Bütünüyle ve gerçek anlamda açık bir platform
olmak, entegrasyon yetkinliği olan bir mimari
bizim yegane önceliğimiz. Odağımızın bu netliği
de farklı entegrasyonlar, analiz, erişim kontrolü,
bulut çözümleri gibi başlıklarda birçok verimli iş
ortaklığı kurmamızı sağlıyor. Müşterilerimiz kendi
ihtiyaçları doğrultusunda herhangi bir çözümü,
üçüncü parti yazılımları dahil, bizim platformumuz
üzerinde çalıştırabiliyorlar.
Açık teknoloji platformumuz partnerlerimizin
yazılımımızla entegre olmalarına ve açık iş platformumuz
Milestone Marketplace de işlerini daha
hızlı büyütmelerine olanak tanıyor. Geçtiğimiz yıl
kurulan Milestone Marketplace, alıcıları ve satıcıları
yenilikçi çözümler oluşturmak için bir araya
getiriyor. 2020’de, müşterilerimizin video çözümleri
sunan bayileri ve entegratörleri (aracı kurumları)
bulmalarını sağlayan Milestone Marketplace
2.0 versiyonunu piyasaya süreceğiz.
Milestone Marketplace ile tüm Milestone ekosistemine
“Açık Olmanın Gücünü” sağlamaya devam
ediyoruz.
2020
8
www.itnetwork.com.tr
Az önce bahsettiğim gibi, Dünya çapında 500 binin
üzerinde kurulu sistemimiz mevcut. Müşterilerimizi
yakından dinleyerek gelişen ihtiyaçlarına
hızlıca adapte oluyor, kritik bilgi seviyesine ulaştıktan
sonra ise ihtiyaçları öngörebilmeye ve önceden
çözüm yaratabilmeye başlıyoruz. Günümüzde
müşterilerimiz bir ihtiyaçlarını bize aktarıp çözüm
beklediğinde, genellikle daha önceden karşılaştığımız
ve çözümü hâlihazırda sağlamış olduğumuzu
görüyorlar.
Son dönemde yaşadığımız
gelişmelerle her sektörde iş yapma
süreçlerimizde de belli değişimler
oldu. Bu bir video yönetim yazılımı
olarak Milestone’u ve sizin iş
ortaklarınızı nasıl etkiledi? Bu
etkileri minimize etmek için neler
yapıyorsunuz?
Küresel pandemi ilanının ardından, iş dünyası da
operasyonel verimliliği artırmak, müşteri deneyimini
geliştirmek ve riskleri minimize etmek için her geçen
gün yeni çözümlere yöneliyor. Diğer taraftan maliyetleri
optimize etmek de çok önemli. Teknoloji ve inovasyonun
önemi de bu doğrultuda eşzamanlı olarak
artıyor. Sosyal izolasyonla birlikte, şirketler bugünlerde
videonun gücünü ilk elden deneyimliyor. Video bu
süreçte insanları birbirine bağlamanın ötesine geçen
önemli bir araç olarak ön plana çıktı.
Açık platformumuz; yapay zeka, veri analizleri, termal
kameralar gibi çeşitli teknolojilerin video sistemlerine
entegre edilmesi ve böylelikle tesislerin,
halka açık alanların ve depoların uzaktan izlenmesinden,
sahada çalışmaları durumunda büyük bir
risk altına girebilecek personel ihtiyacının yerini almaya
kadar pek çok fonksiyon için kullanılabiliyor.
Milestone Systems olarak zaten XProtect Video Yönetim
Yazılımımızı, ücretsiz WebClient ve Mobile
Client ile kullanıcılarımıza sunuyorduk. WebClient,
XProtect IP video yönetim yazılımımızın videoları
izlemek, oynatmak ve paylaşmak için kullanılabilen
basitleştirilmiş, sezgisel bir web tabanlı istemci
uygulaması. Pek çok sektörün evden çalışmaya
geçiş yaptığı bu dönemde hiçbir ek ödeme ya da ek
bir kurulum gerektirmeyen Web Client özelliğimiz
kullanıcılarımız için hayat kurtarıcı oldu.
Diğer taraftan yatırım ve işletme maliyetlerin her
zamankinden daha önemli hale geldiğini görüyoruz.
Doğal olarak her donanımın bir kullanım
ömrü var ama bizim yazılımımız her yıl 3 defa güncelleniyor.
Böylece sürekli son teknolojiye sahip olduğunuzdan
emin olabiliyorsunuz. Teknoloji kullanımında
destek, işimizin önemli bir parçası. Ticari
her lisansımız ücretsiz ömür boyu çevrimiçi Türkçe
teknik destek paketiyle birlikte geliyor. Satın alınan
lisanslar ömür boyu kullanılıyor, böylece yatırımınız
hiçbir zaman çöpe gitmiyor.
Bunun yanında; zor zamanlarda birlik olmanın
gücüne ve önemine olan inancımızla Milestone’un
gelişmiş teknik destek hizmeti olan Milestone Care’de
de bu dönemde büyük bir kampanya yaptık.
Tüm kullanıcılarımızın bu dönemde fiziksel olarak
uzakta da olsak Milestone ekibinin üst düzey teknik
destek ve hizmetlerine kolaylıkla ulaşabilmesi
ve bu zor zamanları hep birlikte aşabilmemiz için
şirket olarak sorumluluk alıyor ve zor süreçte iş ortaklarımıza
destek oluyoruz.
Global olarak teknolojik dönüşümün iyice hızlandığı
yeni dönemde özellikle siber güvenlik konusu da
çok gündemde. Yapılan araştırmalar siber saldırıların
sadece yüzde 40’ının dışardan geldiğini gösteriyor.
Yüzde 60’ı dahili, yani içeriden sızdırılan datalarla
yapılıyor. Bu noktada şifreleme çok önemli.
XProtect’in şifre anonimleştirme özelliği ile, desteklenen
cihazların tamamına tek hamlede benzersiz
ve sizin görmediğiniz birer şifre atanıyor. Sahadaki
cihazların şifrelerini tek bir tuşla, benzersiz
ve mümkün olan en geniş algoritmayla, en zor şifrelemeyle
saniyeler içinde atayabiliyoruz. Tahmin
edilebilen şifreler yerine XProtect her aygıta benzersiz
bir şifre atıyor ve bunu kullanıcı da bilmiyor.
Şifreleri, SQL veritabanına yazıyor. Kullanıcı ancak
yetkisi varsa yeni şifreyi sunucuya sorabiliyor. Bunu
sorduğunu da kayıt altına alıyoruz. Kim sormuş,
ne zaman sormuş kaydediliyor. Böylece şifre paylaşımı
dahil, insan faktöründen muaf bir siber güvenlik
katmanı oluşuyor. Siber güvenlik anlamında
hem büyük bir yenilik hem de büyük bir kolaylık
bu. Uzaktan erişimin öneminin iyice arttığı bu yeni
dönemde, sahada binlerce aygıtınız varsa olası bir
tehdit halinde bunların şifrelerini tek tek değiştirmek
çok zor bir şey ve biz bunu saniyeler içerisinde
yapabiliyoruz.
2019 yılını planlarınız ve
beklentileriniz ışığında değerlendirir
misiniz, 2019 Milestone için nasıl
bir yıl oldu?
Milestone Systems olarak 2019 yılında da istikrarlı
büyümemize devam ettik. Net ciromuz, son beş
yılda yıllık yüzde 14 artışla 2019 yılında 137 milyon
489 bin Euro’ya yükseldi. Ciromuzdaki bu artışın
kaynağı öncelikle lisans ve Care satışları. Bununla
birlikte tüm pazarlarımızda satışlarımızı da artırmaya
devam ettik.
Aldığımız bu olumlu sonuçları etkileyen iki önemli
faktör var: Şirketimizin kuruluşundan bugüne her
yıl kârlılıkla sonuçlanan uzun vadeli sürdürülebilir
büyüme odağımız ve daha da önemlisi ekibimiz.
Birlikte çalışabilmek, doğru insan kaynağına yatırım
yapmak Milestone kurum kültüründe çok
önemli. Bu bakış açımız bizim kurumsal verimliliğimizi
de olumlu etkiliyor. Ekosistemde yetkin
ve doğru iş ortakları, herkesin en iyi yaptığı işte
buluşması ve ihtiyaç için doğru entegrasyonu yapabilmesi
demek. Bu da tüm taraflar, en önemlisi son
kullanıcı için sürdürülebilir değer yaratmayı mümkün
kılıyor.
Globaldeki bu istikrarlı büyümemizi Türkiye’de de
güzel sonuçlarla destekledik. Türkiye; sürekli gelişen
potansiyeliyle Milestone olarak çok önem verdiğimiz
bir pazar. 2019 yılında ekibimizin gayretleriyle,
çok iyi bir sene geçirdik büyüme kaydettik.
Türkiye’nin lokomotifliğini yaptığı SEE bölgemiz,
iddialı büyümesi ile 2019 yılı sonunda Milestone içerisinde
“gelişmekte olan pazarlar” kategorisinden
çıkarak, “kanal satış” dediğimiz gelişmiş pazarlar
arasında yerini aldı.
2020 sonrasında yaşanan son
gelişmeler nasıl bir değişime neden
olacaktır. Teknolojinin ve görüntü
sistemlerinin geleceğini nasıl
öngörüyorsunuz?
İçinde bulunduğumuz süreç bize dijitalleşmenin ve
dönüşümün ne kadar önemli olduğunu birkez daha
gösterdi. Özellikle dijital verinin doğru kullanımı,
dijital videonun ve IoT aygıtların getirdikleri artık
“olsa iyi olur” değil “olmazsa olmaz”. Bundan sonra
dijital dönüşümde daha hızlı artış ve güvenlik ile
birlikte IoT ve video destekli iş verimliliği uygulamalarının
standart hale geldiğini görebiliriz.
Covid19 pek çok konuda yarattığı hızlı dönüşümün
yanında, teknolojinin sorumlu kullanımını da
gündemin üst sıralarına taşıdı. 2017 yılında altına
imza attığımız Kopenhag Mektubu’nun aslında ne
kadar kritik olduğunun farkına varılması memnuniyet
verici. Kopenhag Mektubu yalnızca bilişim
dünyası profesyonelleri değil, girişimcilerden tasarımcılara,
filozoflara dünyadan pek çok kanaat
önderinin ortak çalışması olan, teknolojinin etik
ve olumlu kullanılması yönünde bir bildiri. Teknolojinin
“kullanıcıyı” değil, insanı odağına alması gerektiğini
vurgulayan bir manifesto. “Biz insanlığın
yararına teknoloji geliştiriyoruz, kullanıcılarımız
da bunu insanlık yararına kullanmak zorundalar”
taahhüdünün altına imzamızı atıyoruz. Bunun bir
yaptırımı da var. Milestone olarak eğer ürünlerimizin
bu strateji dışında kullanıldığını fark edersek
müdahale ediyoruz ve yazılımımızı kullandırmıyoruz.
Bugünden sonra artık sadece teknolojiyi değil,
“iyi teknolojiyi” tartışıyor olacağız. Biz Milestone
Systems olarak, geçmişte olduğu gibi gelecekte de
teknolojinin sorumlu kullanımına ve insanlık yararına
çalışmaya devam edeceğiz.
www.itnetwork.com.tr 9 2020
ANKER Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Cem Bodur
Türkiye pazarındaki ikinci yılında
yüzde 200 büyüme kaydeden Anker,
üç yıl sonunda pazar payını yüzde
15’in üzerine çıkarmayı ve Premium
Marka kategorisinde akla gelen ilk
marka olmayı hedefliyor. Gelecek döneme
dair hedeflerini konuştuğumuz
Anker Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü
Cem Bodur, Türkiye pazarında
da güçlü büyüme hedeflerinin bulunduğunu
ve üç yıllık bir süreçte pazardaki
paylarını yüzde 15’in üzerine
çıkartmayı planladıklarını söyledi.
Bodur ayrıca Premium Marka kategorisinde
akla gelen ilk marka olmayı da
amaçladıklarını vurguladı…
Cem Bodur:
“3 yıl içinde yüzde
15 Pazar payı hedefliyoruz…”
Anker’den kısaca bahsedebilir misiniz?
Anker Innovations olarak, başta şarj teknolojisi, kulaklık,
hoparlör ve akıllı telefon aksesuarları olmak üzere akıllı
yaşam teknolojilerinde Amerika, Avrupa, Asya, Ortadoğu
gibi pek çok pazarda lider konumundayız. Tüketici odaklı
inovasyon yaklaşımımızla, tüketicilere “premium” kalitede
ürünleri çok daha erişilebilir fiyatlarla sunuyoruz. Bu
da kısa sürede son kullanıcıya ulaşmamızı kolaylaştırıyor.
Biz Türkiye pazarına 2018 yılı başında girdik. Globalde
olduğu gibi ilk etapta e-ticaret platformlarına ve perakende
zincirlerine yoğunlaşan bir rota izledik. Bugün baktığımızda
750 mağazada ürünlerimizi müşterilerimiz ile
buluşturuyoruz. Tüketici Anker’i zaten globaldeki başarısından
ötürü tanıyor ve bekliyordu. Bu nedenle markaya
alışma süresi neredeyse yaşanmadı. Türkiye’nin güncel
teknolojiye büyük ilgi duyan genç nüfusu başta olmak
üzere tüketici Anker’i çok sevdi.
Ürün kategorilerimize değinmek gerekirse; Anker Innovations,
toplamda 5 kategori markasıyla tüketicilerin farklı
ihtiyaçlarına yanıt veriyor. Eufy markası altında hane
yaşamında konfora yönelik teknolojiler geliştiren Anker,
2020 10
www.itnetwork.com.tr
ROAV markasıyla inovasyonu araç içine
taşıyan teknolojiler sunuyor. Projeksiyon
sistemlerinin bir sonraki nesli gibi görülen
Nebula markasıyla hem ev içi eğlence
hem de ofislerde dijital dönüşüm için olmazsa
olmaz ürünler yer alıyor. Soundcore
markası ile kaliteli bir ses deneyimini
rekabetçi bir fiyat performansı ile sunan
kablosuz ses teknolojileri geliştiren Anker,
özellikle şarj teknolojileri ve akıllı yaşam
aksesuarlarında yaptığı inovasyonlarla
dünyada lider konumda bulunuyor.
2019 yılını genel olarak
değerlendirmeniz gerekirse,
Anker ve sektör açısından neler
söyleyebilirsiniz?
2019, Türkiye pazarındaki ikinci yılımız
olmasına rağmen tüketicilerimize Anker
ürünlerini sevdirdik. 2019 yılında her ay
satış adetlerimizi yüzde 30 civarında artırdık.
Türkiye pazarında BT kulaklık, taşınabilir
bataryalar ve Robot Süpürgede
gerçekleşen satış performansının beklentimizi
fazlasıyla karşıladığını söyleyebilirim.
Sektörde söz sahibi olan Hepsiburada,
Teknosa, D&R, Amazon, Turkcell, APR,
MediaMarkt, Vodafone ve Trendyol gibi
çözüm ortaklarımız ile Anker ürünlerimizi
tüketicilerimizin beğenisine sunuyoruz.
Tüm bu çalışmalar neticesinde,
geçen yılı yüzde 200’lük ciro artışıyla kapattık.
2020 için öngörü ve tahminlerinizi
hem sektör, hem de Anker
perspektifinde paylaşır mısınız?
Nasıl bir yıl bizi bekliyor?
Anker yeni girdiği tüm pazarlarda tüketicilerin
hayatına katma değer, kolaylık ve
konfor sağlayan yenilikçi ürünler sunduğu
gibi, bazı yeni nesil teknolojilere duyulan
ihtiyacı da tetikleyip büyütüyor. Örneğin;
Robot Süpürge pazarı Türkiye’de
henüz istenen büyüklükte değil, ancak
son bir yılda pazarın yüzde 80’ine hâkim
konuma geldik. Müşteri memnuniyeti anketlerine
baktığımızda fayda-maliyet anlamında
Anker Eufy RoboVac ile en çok
tercih edilen markayız. Geçtiğimiz sene
Black Friday döneminde bazı modellerde
Türkiye’deki satışlar, ABD ve diğer ülkelerin
üzerinde gerçekleşti. Hedefimiz, robot
süpürge kategorisinde önümüzdeki iki yıl
içerisinde 100 bin haneye daha girmek.
2020 için ne gibi hedefler
belirlediniz?
Tüketici odaklı inovasyon yaklaşımıyla
çözümler sunan Anker’in istihdam gücünün
yüzde 50’si Ar-Ge odaklı çalışıyor.
Bu vizyon ışığında, Türkiye pazarında da
güçlü büyüme hedeflerimiz var. Üç yıllık
bir süreçte pazardaki payımızı yüzde
15’in üzerine taşımayı ve Premium Marka
kategorisinde akla gelen ilk marka olmayı
amaçlıyoruz. 2020-2021 yılları içinde
kendi mağazalarımızı açma planlarımız
mevcut. Hem Anker ürünlerinin deneyimlendiği
hem de satıldığı mağazalar
tasarlayacağız. Şu anda burada irtibat
ofisimiz var ve bu ofisimizi de büyütmeyi
planlıyoruz. Münhasır distribütörümüz
olan Sanal İletişim ile birlikte bugüne kadar
büyük başarılara imza attık ve atmaya
da devam edeceğiz.
Anker olarak gelecek dönemde
2020’de odaklanacağınız
kategoriler neler olacak? Hangi
ürün grupları öne çıkacak?
Teknoloji dünyasında son yılların en çok
konuşulan konu başlıkları arasında elbette
yapay zeka, IoT ve sesli arama başı çekiyor.
Konu akıllı yaşam olunca özellikle
tüketiciye konfor sağlayan nesnelerin interneti
(IoT) ve sesli arama özellikleri öne
çıkıyor. Örnekle anlatmak gerekirse; Google
Voice Assistant destekli Roav Bolt,
çakmak şarj cihazına takılıyor ve bir araç
içi sesli asistana dönüşüyor. “OK Google”
komutuyla pek çok işlemi yerine getirmek
böylece kolaylaşıyor.
Yine benzer şekilde IoT odaklı ürün portföyümüzün
amiral gemisini Nebula mobil
projeksiyon ürünlerimiz, Soundcore
Kulaklık ve Hoparlör ve elbette Türkiye’de
de çok ilgi gören akıllı robot süpürgemiz
Anker Eufy RoboVac oluşturuyor. Bu aygıtlar
sahip oldukları yenilikçi teknolojiler
ve hayatı kolaylaştıran fonksiyonlar
sayesinde, Anker’i tüketicinin gözünde
konfor ve işlevsellikle eşdeğer bir markaya
dönüştürüyor.
www.itnetwork.com.tr 11 2020
Ergin Öztürk
IFS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Ürünlerimizde
teknolojimizle
farklılaşıyoruz…
ERP’nin önemli global oyuncularından
olan IFS’in dünden
bugüne yaşam serüvenini,
bugün gelinen noktadaki sunduğu
çözümlerini anlatan IFS
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Ergin Öztürk, birçok
farklılıklarının bulunduğunu
ancak IFS’in en büyük farkının
ürünlerinde kullanmış olduğu
teknoloji olduğunu belirtti.
IFS Türkiye olarak akıllı üretim
çağında sürdürebilir başarı
arayan Türk iş dünyasına rehberlik
etmeyi sürdürdüklerine
değinen Öztürk, bu kapsamda
dijitalleşmenin önemli buluşma
noktalarından biri olarak
IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi
ile IFS Gelecek Yatırımcıları
Platformunu hayata geçirdiklerini
belirtti.
Dünden bugüne IFS’i sizden
dinleyebilir miyiz? Önemli mihenk
taşlarıyla serüvenini aktarır mısınız?
IFS, şirketlerin verimlilik sorunlarını çözmeye yardımcı
ERP sistemleri geliştiren, 1983 yılında kurulan,
bugün itibarıyla 4000’den fazla çalışanı olan İsveç
menşeili bir firmadır. 10.000’den fazla müşterisi ve
1.000.000 üzerinde kullanıcısıyla 60 ülkede hizmet
sunuyor. 2004 yılında girdiğimiz Türkiye pazarında
ise bugün itibariyle 750’nin üzerinde şirkette 25 binden
fazla kullanıcıya hizmet verir duruma geldik.
Farklı ülkelerdeki altı AR-GE merkezinde tecrübeli
endüstri uzmanlarının koordinasyonunda sektörel
yeni çözümler geliştirilmekte, bunun yanında artırılmış
gerçeklik, yapay zeka, nesnelerin interneti, mobil
uygulamalar, giyilebilir teknolojiler gibi pek çok yeni
teknoloji sektörel çözümlere dahil edilmektedir.
Biz işletmeleri geleceğe taşıyan, verimliliklerini ve
karlılıklarını artırmalarını sağlayan kurumsal iş
uygulamaları (ERP/EAM/FSM) sunuyoruz. Bu uygulamalar
şirketlere kendi iş süreçlerini uluslararası
standartlara getirme imkanı sunmaktadır. Sunulan
çözümler, her biri sektörel tecrübeye sahip deneyimli
danışmanlarımız tarafından devreye alınmaktadır.
Bu yüzden IFS için aslında bir dijital dönüşüm
şirketidir diyebiliriz. Biz şirketlerin dijital dönüşüm
yolculuklarında doğru temeller atmalarını sağlamakla
başlayıp, onları uluslararası rakipleriyle rekabet
edebilecekleri çevikliğe ulaştırıyoruz. Hepsinden
önemlisi sürdürülebilir başarıyı sağlayacak altyapıyı
sunuyoruz..
IFS’in yeni nesil ürünü “IFS Applications 10”, yeni nesil
ileri teknolojisi, benzersiz esnek yapısı, katmanlı
servis odaklı mimarisi ve kolay kullanım özellikleri
ile şirketleri geleceğe taşımaktadır. IFS Application
10 ile bir şirketin ihtiyaç duyacağı tüm fonksiyonları
içeren, uçtan uca tüm süreçleri standart uygulama
içerisinde kapsayan ve şirket ihtiyaçlarına göre kolayca
uyarlanabilen komple bir çözüm
sunulmaktadır.
Sektörün önemli oyuncularının
başında gelen IFS’in sunduğu çözüm
ve hizmetler nelerdir?
Dijital dönüşüm bir teknoloji dönüşümü gibi görünse
de aslında işletmelerin gelecekte var olmalarını sağlayan
ve onlara rekabet avantajı sağlayan bir iş stratejisi.
Dijitalleşmeyi doğru şekilde gerçekleştirdiğinizde
yurt içi ve yurt dışı pazarda rekabet gücünüzü
artırabilecek ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayabileceksiniz.
Bugün pek çok sektörde geleceğe yatırım
yapmayan, dijital dönüşümü önceliklendirmeyen
şirketlerin rekabette zorlanmaya başladıklarını ve
sektördeki eski iyi konumlarını yeni dinamik oyunculara
kaptırabildiklerini görüyoruz. Bu örnekler
yakın gelecekte daha da dikkat çekici hale gelecektir.
Türk sanayisi küresel rekabette yer almak için teknolojiden
güç alması gerektiğinin farkında. IFS olarak
bizim hedefimiz; 60 ülkede 10.000’in üzerinde projede
edindiğimiz ve çözümlerimize yansıttığımız bilgi
birikimimizi Türk sanayisinin hizmetine sunmak ve
sanayimizin geleceği hedefleyen güzide şirketlerine
dünyadaki rakipleri ile rekabet etme gücü sağlayacak
süreçleri ve altyapıyı kurmaktır.
Farklı sektörlerden yüzlerce şirketin sektörel ihtiyaçlarına
doğrudan yanıt veren çözümler sunuyoruz.
Bu çözümler şirketlerin operasyonel süreçlerini
iyileştirmekte, verimliliklerini artırmakta,
maliyetlerini düşürmekte ve tüm şirketi izlenebilir,
ölçülebilir ve yönetilebilir hale getirmektedir.
Şirketleri gerçek zamanlı raporlama yetenekleri olan,
analitik şekilde yönetilebilen, bölümler arası entegrasyonun
en verimli şekilde işlediği birer çevik organizasyona
dönüştürüyoruz.
Bugün çeşitli sektörlerde pek çok şirketin ERP kullanımına
baktığımızda en basit haliyle temel satış,
satınalma ve muhasebe süreçlerinin kullanılmakta
olduğunu görmekteyiz. Oysa biz bu örneklerden
farklı şekilde IFS olarak şirketlere tüm departmanların
iş süreçlerini entegre edecekleri uçtan uca bir
çözüm sunuyoruz. Ürettiğiniz ürünün ARGE süreçlerinden
başlayarak Üretim, Planlama, Kalite Yönetimi,
Stok Yönetimi, Satınalma, Satış, Sevkiyat, Satış
Sonrası Hizmetler ve Servis Yönetimine kadar bütün
süreçlerini IFS üzerinden yönetiyorsunuz. Yani bir
ürünün fikir aşamasından satış sonrası hizmetlerine
kadar tüm süreçlerini IFS içerisinde yönetebiliyorsunuz.
Bu süreçlerle birlikte muhasebe, finansman,
bütçe yönetimi, maliyet muhasebesi, bordro,
stratejik insan kaynakları , bakım yönetimi, proje
yönetimi vb. süreçler şirketin hiçbir fonksiyonu /
süreci dışarıda bırakılmadan entegre olarak devreye
alabiliyorsunuz.
IFS Applications 10 platform ve işletim sistemi bağımsız
her ortamdan erişilebilen Aurena arayüzleri
üzerinden kullanıcılara PC, tablet ve akıllı telefonlar
üzerinden benzersiz bir deneyim yaşatmaktadır.
Bunun yanında Native Android ve iOS uygulamaları
üzerinden pek çok süreçte ofis dışında bulunan çalışanları
ve özellikle yöneticileri şirketlerine yakın tutmaktadır.
2019 yılının sonunda Çin’de başlayan ve
2020 yılının ilk çeyreğinde tüm dünyaya yayılan Corona
Covid-19 virüs salgınında evden çalışma düzenine
geçen IFS kullanan şirketlerin bu uygulamalar
ile süreçlerini aynı verimlilik ile kesintisiz olarak sürdürmüşlerdir.
Bu IFS’in teknolojik olarak bugünlerde
çok gündemde olan “gelecekteki çalışma düzenine”
yüzde 100 hazır olduğunu göstermiştir.
IFS Applications dünya genelinde 1 milyondan fazla
kullanıcı tarafından kullanılıyor. Enerji, Telekom,
Savunma Sanayi, Üretim, Proje Endüstrileri, Servis
Endüstrileri gibi pek çok endüstride Dünya’nın en
büyükleri arasında yer alan şirketler süreçlerini IFS
ile yönetmektedir. Türkiye’de ise; AKO ve Petlas Şirketler
Grubu, FNSS Savunma, KVK Teknoloji, Sinpaş
Holding, Özaltın Holding, Yeşilova Holding, Durmazlar
Makina, Durmazlar Raylı Sistemler, Koska, Burotime,
Samet, Bursa Çimento, Bursa Beton, Çemtaş,
Tatmetal, Teknorot Otomotiv, SKT Otomotiv, Jotun,
2020 12
www.itnetwork.com.tr
Müzekart, Dearsan Tersanesi, Gülermak ve Makyol
gibi farklı sektörlerde yaklaşık 750 şirket IFS’i tercih
etmiştir.
Sunulan çözüm, hizmet ve satış
sonrası ile rakiplerine göre
farklılıklarından bahseder misiniz?
IFS’in çözüm tarafında en temel farkı ürün
teknolojisidir. Sunulan derin fonksiyonalite, teknoloji
ve tasarım farkı sayesinde kolay öğrenilip, kolay
devreye alınabilmektedir. Bu IFS projelerinin daha
kapsamlı olmasını, uçtan uca ve tüm süreçleri içermesini
ve bu içeriğin daha kısa sürelerde devreye
alınmasını sağlamaktadır. Yani başarılı projelerimizin
birinci sebebi ürünün derinliği ve teknolojisidir.
IFS olarak çözümlerimizi projelerde devreye alırken
sunduğumuz hizmetin kalitesine önem veriyoruz.
Projelerimizdeki başarının bir diğer sebebi de bu hizmeti
veren sektörel uzmanlığa sahip danışmanlık ekibimizin
yetkinliği ve kalitesidir. Dünyada ve Türkiye’de
IFS Ofislerinde ortalama çalışma süreleri sektör ortalamalarının
2 katından daha fazladır. Danışmanlarımız
IFS’in sunduğu fonksiyonlara hakim olmanın yanında
sektörel ihtiyaçları sürekli takip etmekte, projelerde
bunlara ilişkin çözümleri devreye almaktadırlar. IFS
Türkiye Ofisi ile birlikte çözüm ortaklarımız da başarılı
projeler geliştirmektedirler. IFS Türkiye ve çözüm ortakları
2004 yılından bu yana yüzlerce projeyi başarılı
bir şekilde devreye almıştır.
Uluslararası kurumsal iş çözümlerinin Türkiye’deki
şirketlerde başarılı bir şekilde kullanılması için en
önemli unsurlardan bir tanesi de ürün yerelleştirmeleridir.
Türkiye mali mevzuat açısından ihtiyaçlar ve
gereklilikleri dünyada en ileri seviyede olan ülkeler
arasında gösterilmektedir. IFS Türkiye olarak ülke
mevzuatına uygun çözümler geliştirmek ve bunları
tek elden güncel tutabilmek ve yönetebilmek için kuruluşumuzdan
bu yana geniş bir ARGE ekibine sahip
olduk. ARGE ekibimiz yeni projeler için 2019 yılında
TÜBİTAK Marmara Teknokent’te taşınmıştır. Yeni
versiyon mevzuat uyarlamaları, yerel insan kaynakları
ve bordro geliştirmeleri, mali işlere yönelik özel
süreçler, e- çözümler ve sektörel özel ihtiyaçlar AR-
GE ekibi tarafından ihtiyaçlar doğrultusunda projelendirilmektedir.
Danışmanlık ve teknik hizmetlerin yanında müşteri
memnuniyetini belirleyen en önemli unsurlardan
bir tanesi de destek hizmetleridir. Türkiye’de uzun
yıllardır müşterilerimize hizmet sağlayan bir destek
merkezimiz mevcut. Tecrübeli danışmanlardan
oluşan destek ekibimiz e-uygulamalar ve mali işlere
yönelik konular başta olmak üzere pek çok konuda
ihtiyaç halinde müşterilerimize destek hizmeti sunuyorlar.
Firma olarak Türk sanayisine
katkı sağlayacak ürünleriniz ve
servislerinizi firmalara yeterince
anlatabiliyor musunuz? Bunu
arttırmak için planlarınız nelerdir?
Başta da söylediğim gibi IFS’i farklı kılan en temel
özelliği ürün ve teknolojisi ile müşterisine sunduğu
hizmetin kalitesi ve bu hizmetin sağladığı avantajlar.
IDC’nin yaptığı araştırmaya göre IFS’in kurumsal
yazılımını kullanarak elde edilen iş değerini hesapladığı
son kullanıcı değerlendirme raporu da bu görüşümüzü
kanıtlar nitelikte. Bizler için gurur verici
sonuçlar içeren rapor; IFS müşterilerinin ortalama
yüzde 18 daha verimli olduğunu ve bizimle çalışan
şirketlerin yaptıkları yatırımın karşılığını sadece 15
ay gibi kısa bir sürede geri döndüğünü ortaya koyuyor.
Yani bizi Türk sanayisine en çok, müşterilerimiz ve
onlar için sağladığımız avantajlar anlatıyor. Gururla
söylemeliyim ki Türkiye’de ilk faaliyete geçtiğimiz
dönemde çalışmaya başladığımız şirketlerle iş birliğimiz
devam ediyor. Projelerimiz sektörümüzde
başarı öyküsü olarak anlatılıyor. Yaptığımız müşteri
memnuniyeti anketlerinde yüksek bir memnuniyet
oranı var ve müşterilerimiz bizi birlikte çalıştıkları
diğer şirketlere memnuniyetle tavsiye ediyorlar.
Ürünlerimizi ve hizmetlerimizi daha iyi anlatabilmek
için yıl içerisinde sektörel etkinlikler ile şirketlere
ulaşmaya çalışıyoruz. Bu etkinliklerde IFS çözümlerini
anlatıyor, sektör temsilcilerinin sorunlarını
dinleme ve sorularına birebir yanıt verme imkanı
buluyoruz. Bu etkinlikler sektör temsilcilerinin sektör
uzmanı danışmanlarımıza sordukları sorular ile
katılımcıların ve bizlerin çok keyif aldığı ileri seviye
workshoplara dönüşebiliyor.
Dijital dönüşüm konusunda
şirketlere önerileriniz nelerdir?
Öncelikle dijital dönüşüm bir amaç olmamalı;
şirketler onu rekabet avantajı sağlayan bir araç
olarak görmeli. Dijitalleşmeyi doğru şekilde
gerçekleştirdiğinizde rekabette avantaj sağlarsınız.
Bu adımı yeni pazarlara açılmak ya da yeni alanlarda
ürün gamı geliştirmek gibi görebilirsiniz. Şirketlerin
tüm süreçlerini ilgilendirdiği ve sadece teknolojik bir
yazılım ya da araç olmadığı için sadece bilgi işlem
departmanlarına bırakılması ise konuya yeterince
önem verilmediğinin bir göstergesi olabiliyor. Zaten
IFS’in yaptığı dijital değişim anketi de bu görevin;
CEO, CFO ve CIO üçlüsü tarafından yönetilmesi gerektiğini
bir kez daha ortaya koyuyor. IFS’in geçtiğimiz
yıl geniş bir endüstri yelpazesinde, 16 ülkeden
750 profesyonelle gerçekleştirdiği bu anketten ilginç
bulduğum diğer sonuçları da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ankette yöneticilere ilk olarak, dijital dönüşümün en
temel etkileri nedir, diye soruluyor. Katılımcıların
yüzde 27’si dijital dönüşümün şirketler için hayati
öneme sahip olan “farklılaşmayı” sağladığını ve böylece
onları daha rekabetçi yaptığını söylüyor. Yüzde
29’u ana faydayı, “inovasyonun hızlandırılması”
olarak görürken yüzde 28’i dijitalleşmeyi “yeni
pazarlarda büyüme fırsatları” olarak değerlendiriyor.
İkinci olarak şirketlere iç süreçlerinin ne kadar entegre
olduğu sorusu yönlendiriliyor. Şirketlerin yüzde
13’ü adacık çözümler, yani küçük küçük programlar
kullandıklarını söylüyor. Yaklaşık yüzde 30’luk kısmı
yarı yarıya entegre olmuş durumda. Yüzde 50’lik kısım
ise büyük oranda entegre ama tamamen değil.
Katılımcı şirketlerin sadece yüzde yedilik kısmı süreçlerini
uçtan uca entegre etmiş durumda. Dikkat
ederseniz sadece Türk şirketlerinden bahsetmiyorum,
küresel çapta da daha gidilecek çok yol var.
Anketin devamında ise katılımcılara şu soru soruluyor
“Entegre olmamaktan kaynaklanan sorunları
en yoğun hangi departmanlar yaşıyor?” Şaşırtıcı gelecek
ama ilk sırada finans var. Dolayısıyla para kaybetmek
istemiyorsanız bunu entegre edip kontrol
altına almak zorundasınız.
Konu oldukça derin. Özetlemek gerekirse: Dijital dönüşüm
bir günlük, altı aylık ya da iki yıllık bir konu
değil; yaşayan bir süreçtir. Donanım altyapınız çalışmıyorsa
üzerine düzgün bir ERP sistemi kuramazsınız.
ERP‘niz düzgün çalışıyorsa yavaş yavaş buluta
açılayım IoT kurayım dersiniz. İyi bir analitik sistem
kurarsınız. Büyük veri gibi teknolojileri sağlamlaştırırsınız.
Temel olarak bu hiyerarşi, önümüzdeki yılların
da konusu olarak görünüyor.
IFS Türkiye olarak kurduğunuz “IFS
Gelecek Yatırımcıları Platformu”
hakkında bilgi verir misiniz? Hangi
amaçla ne zaman kuruldu?
IFS Türkiye olarak akıllı üretim çağında sürdürebilir
başarı arayan Türk iş dünyasına rehberlik etmeyi
sürdürüyoruz. Bu bakış açımız ile Türk şirketlerinin
geleceğe yatırım yapma idealinin bir karşılığı olarak
yepyeni bir oluşuma imza attık ve ‘dijitalleşmenin’ en
önemli buluşma noktalarından biri olarak uzun zamandır
üzerinde çalıştığımız “IFS Gelecek Yatırımcıları
Platformu”nu kasım ayında gerçekleştirdiğimiz
“IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi” ile hayata geçirdik.
Bu platform aracılığı ile vizyoner iş insanlarını
birleştirirken, dijital çağda sürekli değişen ve
adaptasyonu şart olan teknolojilerin şirketleri nasıl
geleceğe taşıyacağı konusunda iş insanlarına ilham
verebilmeyi ve bu sayede şirketlerin vizyon genişletmelerine
destek olmayı amaçlıyoruz.
Bu bağlamda sürdürülebilir başarılara imza atabilen
ve dünyada Türkiye adına rekabet avantajı yaratmayı
hedefleyen şirketleri, tecrübelerini paylaşmak
üzere, bir araya getirdiğimiz platformumuzun ilk
etkinliği “IFS Gelecek Yatırımcıları Zirvesi 2019” yoğun
katılım ve ilgi ile gerçekleştirdik. Yıl boyu devam
edecek buluşmalarımıza da devam ediyoruz. Şubat
ayında gerçekleştirdiğimiz IFS Gelecek Yatırımcıları
Buluşmaları “Dijital Dönüşümde CFO’nun Rolu” adlı
buluşmamız da aynı şekilde yoğun bir ilgiyle karşılandı.
Platform çatısı altında gerçekleştireceğimiz etkinliklerde
farklı ihtiyaçlardaki şirketlere, yaşanmış
hikâyeler üzerinden rehberlik etmeyi amaçlıyoruz.
Şirketlerimizin özellikle sürdürülebilir başarılar elde
edebilmeleri ve uluslararası rekabette öne çıkabilmeleri
için dijitalleşmeyi nasıl kullanabileceklerini yaşanmış
somut örneklerle anlattığımız bir platform.
Tecrübelerin paylaşıldığı, yeni teknolojilerin konuşulduğu
ve en önemlisi bu teknolojilerin ülkemiz
lehine nasıl bir rekabet avantajına dönüştürülebileceğimizi
konuştuğumuz, faydalı ve sonuca yönelik
olduğuna inandığımız etkinlikler planlıyoruz.
www.itnetwork.com.tr 13 2020
yılda
3 Hedefimiz
Kurumsal Pazarın
Yüzde 20’si
ASUS Türkiye Sistem İş Birimi Ülke Müdürü Özge Kılıç Güler ile ASUS’un
sunduğu teknolojiler ile her segmentten iş dünyası profiline hız ve üst
düzey güvenlik sunan kurumsal ürün ailesini, bugünün yatırımlarını ve
gelecek teknolojilerini konuştuk. ASUS olarak son kullanıcı alanında kendilerine
önemli bir Pazar payı edindiklerinin altını çizen Güler, kademeli
olarak önümüzdeki 3 yıl sonunda Türkiye’de kurumsal segmentte KO-
Bİ’lerde yüzde20’lik Pazar payını hedeflediklerini söyledi. ASUS Türkiye’nin
donanımlarına vurgu yapan Güler, teknolojik gelişmelerle daha
farklı, ilgi çeken, ergonomik yapıdaki notebook ve mobil cihazların önümüzdeki
dönem hayatımızda daha fazla yer alacağını belirtti…
Özge Kılıç Güler
ASUS Türkiye Sistem İş Birimi Ülke Müdürü
Dünden bugüne ASUS dünyasını
sizden dinleyebilir miyiz?
1989 yılında teknolojiye ve gelişime önem veren
üç mühendis arkadaşın bir araya gelerek kurduğu
ASUS, her şeyden önce rakiplerinden bir adım önde
olmak için çalışmalarını sürdüren, geliştirdiği yeni
teknolojilerini herkesten önce piyasaya sunan bir
firma. Geçmişinde bunun birçok örneğini bulmanız
mümkün. 2005 yılında çıkarttığımız ilk deri notebook
serimizi, henüz gaming oyun serileri ortaya
çıkmadan önce “Lamborgini” adı altında sektöre
sunduğumuz oyuncuların kullandığı özel tasarım
bilgisayarlarımızı, çevreye olan duyarlılığımızı gösterdiğimiz
ilk “Bambu” ile ürettiğimiz cihazımızı
ve yakın dönem içinde “ScreenPad” teknolojisi ile
duyurduğumuz yeni Zenbook ve Vivobook bilgisayarlarımızı
yeniliklerimiz noktasında örnek olarak
gösterebiliriz... Yine “netbook” kategorisini pazara
çıkartan ve tanıtan ilk firma biziz. Dolayısıyla konu
son kullanıcı notebook cihazları ise bu alanda kendimize
rakip tanımadığımızı söyleyebilirim. Çünkü
bu alanda birçok teknolojiyi ve yeniliği çıkartıp
piyasaya sunan ve rakiplerine öncülük eden marka
ASUS’tur.
Bunu sadece notebook olarak düşünmeyin. Teknolojinin
arkasındaki mühendislik de çok önemli.
Çalışanlarımızın yarısına yakını Ar-Ge üzerine
çalışıyor. O yüzden sürekli bir teknolojik gelişim
söz konusu. Notebook olarak bahsettiğimiz noktada;
ekran kartını da, ana kartını da, network wireless’i
de üreten biziz. Bunları sadece kendimiz için
üreten bir firma olmanın ötesinde, diğer markalar
için de bir üretici firma konumunda bulunuyoruz.
Belki de bugün dünyada üretilen her 3 notebooktan
birisinde ASUS anakart yer almaktadır. Dolayısıyla
biz kendimize, üretimimize ve teknolojimize güveniyoruz.
Ürün gamı noktasında üst segment akıllı telefonlarımızı
ve aksesuarlarımızı da unutmamak lazım.
Kulaklık, klavye ve mouse ürünlerimizin yanı sıra,
desktop, mini PC, All in One ürünlerimiz ile de sektörde
önemli ihtiyaca cevap veriyoruz diye düşünüyorum.
Hem bitmiş ürün hem de parça olarak
istediğiniz şekilde sunduğumuz çözümlerimize
ulaşabilirsiniz.
Yeni gözdemiz kurumsal ürünler
Bu kadar teknolojisi ve sunduğu çözümleri ile sektörün
lider konumunda bulunan markamızda
bugüne kadar eksik olan bir ürün portföyümüz
bulunuyordu. Bu da kurumsal ürün gamımız.
Hem globale hem de Türkiye pazarına baktığınızda
ASUS her zaman consumer ürün gamında ilk
üçte yer alan bir markadır. Bazı ülkelerde birinci
bazı ülkelerde ikinci bazı ülkelerde üçüncü. Genel
olarak ilk üçte yer alan marka olarak kurumsal tarafta
hiçbir ürünümüz bulunmuyordu. KOBİ’lere
giden birçok üründen kurumsal olarak bahsetmek
mümkün. Dolayısıyla tüketici dediğimiz kısmın
içerisinde de bir miktar kurumsal müşteri yer alıyor.
Pazarın yarısı kurumsaldan, yarısı da tüketici
tarafından ilerliyor.
Kurumsal tarafta olmadığımızı düşündüğünüzde
bugüne kadar pazarın yarısına hitap eden bir
marka olarak ilk üç içinde yer alıyorduk. Ancak
kurumsal tarafa sunduğumuz ürün gamımız ile
bugün pazarın tümüne hitap eden konumdayız. Bu
yönden baktığımızda önümüzdeki 3 yıl için ilk sıra
ya da bazı noktalarda ikinci sırada yer alan marka
olmaya devam edeceğimizi öngörüyoruz. Çünkü
büyük hedeflerle piyasaya giriyoruz. 3 yıl için KOBİ
tarafında yüzde 20’lik bir büyüme planımız bulunuyor.
Bunun yanı sıra DMO, Sistem Entegratörleri
ya da katma değerli çözüm sunan bayiler tarafında
proje ve ihalelere katılıyoruz. Dolayısıyla hızlıca yer
alarak ciddi pazar payı hedefimize ulaşacağımızı
düşünüyoruz.
Yakın zamanda ASUS Kurumsal
Ürün lansmanı yaptınız.
Lansman sonrası neler yaşandı?
Global planlamamızın 2019 stratejileri noktasında
kurumsal alana kaynak ayıracağımızı ve bu alanda
ciddi bir pazar payı elde etme hedefimizi belirledik.
Sonrasında da Türkiye lansmanı ile global yaklaşımımızı
Türkiye’ye de sunmuş olduk. Notebook, All
In One, desktop ürünleri ve aksesuarları kurumsal
ürün gamımızı oluşturuyor.
Lansmanda bahsettiğim gibi kurumsal ürünlerimiz
ASUS Türkiye’nin stoklarında Aralık 2019’da
yer almaya başlamıştı. Bugün baktığımızda lansman
sonrası notebook stoklarımızın hepsinin bittiğini,
All In One stoklarımızın da bittiğini ve desktop
2020 14
www.itnetwork.com.tr
stoklarımızın da bitmeye yakın olduğunu söylemeliyim.
Korana öncesinde sipariş geçtiğimiz, yolda
gelmesini beklediğimiz ürünlerimiz bulunuyor.
Onlar Mayıs ayı itibariyle stoklarımızda yer almaya
başlayacak. Şu an önümüze ciddi anlamda hem
desktop hem de notebook tarafında proje ve ihaleler
geliyor.
Rakiplerinden çok daha iyi kaliteye ve maliyete sahip
olan B9450 serimize özellikle önemli bir talep
bulunuyor. Süpermarketlerden kurumsal firmaların
yönetici seviyelerine kadar bu ürünümüze olan
talep bizi mutlu ediyor. Bu üründen almak talebi ile
bizi özel toplantılara çağırdıklarını söyleyebilirim.
Şuan için bu ürünümüzle ilgili listeye aldığımız
talepleri ne zaman teslim ederiz konusunu konuşuyoruz.
Lansman sonrası proje
taleplerinde artış oldu mu?
Evet, lansmanın buna büyük etkisi oldu diyebilirim.
Lansman öncesi insanlarda ASUS kurumsala giriş
ne zaman yapacak?, ürünleri nereden bulabiliriz
gibi konularda soru işaretleri bulunuyordu. Lansman
sonrası bunların belirginleşmesi, ürünlerin
neler olduğu, nereden ve nasıl tedarik edileceği
konusunda adreslememiz sonrası talep fazlasıyla
arttı. İnsanlar istedikleri ürüne direkt ulaşmaya ve
projelerine ilave etmeye başladı diyebilirim. 2 bin
ve üzeri yüksek miktarlı projeler içerisinde yer alıyoruz.
Neden bu projelerin bize yöneldiğini düşünürsek
buna cevap olarak hem markamızın kalitesini,
hem ürünümüzün maliyet avantajını hem de rakip
ürünlere göre bizim ürünlerimizin daha fazla artılarının
olmasını söyleyebiliriz. Her alanda üretim
yapıyor olmamız bir projede ürünlerin birbiri ile
konuşabilmesi adına bizim önemli artılarımızdan
birisi olarak öne çıkıyor. Hatta bizi şaşırtan noktalardan
bir tanesi kendilerini ziyaret etmediğimiz
müşterilerde dahi şartnameler ve ihaleler bizim
ürünlerimize özel yazılmış olarak gelmesi. Yani
bizden başkasına gidemeyecek projeler olarak söyleyebiliriz.
Bu bizi ayrıca mutlu ediyor. Sektörün
böyle bir beklentisinin olduğunu ve zamanında bu
beklentilerine cevap verebilecek olmamız pazardaki
heyecanımızı artırıyor. Pazar hedeflerimize ulaşabilme
konusunda bize güç oluyor.
Lansmanda tanıtılan 20 ürünün
sizin adınıza öne çıkanları
hangileri oldu?
Lansmanda notebook tarafında P ve B serilerimizi
tanıtmıştık. Bunların farklı farklı özelliklere sahip
kasa versiyonları bulunuyor. Bu kapsamda kurumsal
tarafta öne çıkan B9450 ürünümüz oldu. Diğer
bir ürünümüz ise StudioBook ürünümüzdü. Bu da
tasarımcılar ve ve diğer tüm içerik üreticileriiçin
farklı opsiyonlarda sunduğumuz ilgi çeken bir ürünümüz
oldu. Workstation olarak kullanılabilecek
kapasiteye sahip bir ürün olması nedeniyle bu ürün
ailemiz üzerinden de çok talep aldık. Diğer ürün
grubumuz desktoplarda da öne çıka D940 modelimiz
oldu. Bu ürünümüz sadece 8 lt hacime sahip
olmasına rağmen maksimum performansa sahip
bir ürün. Bu ürünümüz dışındaki desktop modellerimiz
de hem tasarımları hem de sahip oldukları
özellikleri açısında ciddi ilgi ile karşılaşacaklar. Diğer
yandan All In One ürün ailemiz de değişebilen
diğer kurumsal ihtiyaçlara çözüm olacaktır. Bu
kapsamda getirdiğimiz ürün gamımızı kurumsal
projelerde değerlendirmeye çalışıyoruz. Talep çok
fazla olduğu için gelen ürün hemen karşılık buluyor.
Tüm modellerin ilgi çektiğini söylemek yanlış
olmaz.. Tabii ki burada yıldız, Expert serisi. Expert
serisinin de All In One ürünleri bulunuyor. Onlar da
orta segmentte önümüzdeki dönemde yerlerini alacaklar
vebizce orta segmentin kahramanı ürünler
konumunda olacaklar. Belki hiç aklınıza gelmeyecek,
15.6 inç All In One ürünlerimiz şu an için hastane
ve restoran gibi alanlarda çok fazla tercih edilir
konumda bulunuyor.
Sektörel olarak
değerlendirdiğinizde ürünlerinizi
tercih eden sektör grupları
nelerdir?
15.6 inç ürün gruplarımız gıda ve sağlık sektöründe
ön planda yer alıyor. Restoranlarda sipariş takibi
ve hastanelerde ise hasta takibi olarak çok fazla
tercih ediliyor. Bugün Türkiye’deki neredeyse tüm
Polis Evleri’nde 15.6 inç ürünümüz bulunuyor. Diğer
taraftan bir havalimanında bütün monitörlerin
arkasındaki mini PC ürünler ASUS. Birçok sektörde
aktif olarak ürünlerimiz kullanılıyor. Servis olarak
da öne çıkan özelliklerimiz bu tercihlerde önemli
rol oynuyor. Yerinde servis, global 3 yıl garanti, 5 yıla
kadar lokal garanti gibi kurumsal tüm servis hizmetlerimizi
sağlıyoruz. Teslimat noktasında en kısa
sürede gerçekleştirmek adına önemli çalışmalar
yapıyoruz. Şu an için Covid 19 gibi özel bir durum
olmasına rağmen, gelen projeleri Haziran’a yetiştirmeye
çalışıyoruz. ASUS Türkiye olarak kurumsal
alanda her türlü opsiyonu sağlayabilecek konumda
ve her sektöre aynı seviyede yaklaşımımızı sürdürüyoruz.
2019 yılını hedefleriniz
doğrultusunda değerlendirir
misiniz? Nasıl bir yılı geride
bıraktınız?
2019 yılını bir önceki yıla paralel geçirdik. Hedeflerimizi
tüm ürün gruplarımızda yüzde 90 tutturduğumuz,
büyüme ve küçülmenin yaşanmadığı bir
yıl olarak geride bıraktık. Pazar payı olarak GFK
verilerine baktığımızda tüketici pazarı özelinde
ilk üç ayda yüzde 20’lik Pazar payına sahip olarak
kapattık.
Yaşanan son gelişmeler ışığında baktığımızda da
tüketici ürün segmentinde 2020 yılının bir önceki
yıla göre ya yüzde 5’lik bir büyüme ile ya da aynı
seviyede kalarak geçmesini bekliyoruz. Şu an için
önümüzü görmeye çalıştığımız ve henüz hedeflerimizi
revize etmediğimiz bir dönemden geçiyoruz.
Haziran gibi bu dönemlerin normalleşmeye başlayacağını
öngörürsek yılı kapatmak, hedeflerimizi
tutturabilmek adına önümüzde gerçekten uzun sayılabilecek
bir 6 ayımız olacak. Hedeflerimizi revize
etmeden yakalayabileceğimiz yeterli bir süre diye
düşünüyorum. Eğer Haziran ayında normalleşmeler
başlamaz ise o zaman hedeflerimiz ve önümüzdeki
dönem için revize etmemiz gereken bir dönem
olacak gibi görünüyor.
Kurumsal ürünler tarafına baktığımızda ise; KOBİ
tarafının katkısını da düşünürsek yüzde 20’lik bir
Pazar payımızın olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu alanda ilk yılımız olması nedeniyle pazardaki
hedefimiz yüzde 10 olacak. İkinci yılda yüzde 15
ve üçüncü yılda ise asıl hedefimiz olan yüzde 20’lik
Pazar payına ulaşma hedefimiz bulunuyor. Bu yıl
için KOBİ harici tüm kurumsal pazar özelinde düşünürsek
tüm pazarda yüzde 5’lik bir pazar payına
ulaşacağımıza inanıyoruz.
Satış sonrası servis hizmetlerinde
sizi öne çıkartan noktalar
nelerdir?
Servisten konuşurken biraz tedbirli olmakta fayda
olduğunu düşünüyorum. Çünkü servis noktası demek
insanları bir arıza, bir mutsuzluk üzerine size
müracaatları demektir. Ya problemi çözüp mutlu
müşteri profilinizi artırıyorsunuz, ya da problemi
çözemeyip mutsuz profilinizi yükseltiyorsunuz.
Burada önemli olan şey mutsuz gelen müşteriyi günün
sonunda problemi çözülmüş, mutlu bir müşteriye
dönüşmüş olarak göndermek. Burada öncelikle
önemli olan gelen müşteri ile servis çalışanı arasındaki
doğru iletişim. Eğer gelen müşteriyi ve sorununu
doğru anlayamazsanız problemini çözmek
yerine daha da mutsuz hale çevirmeniz çok kolay.
Bu noktada hiçbir markanın yüzde 100 servis mutluluğuna
sahibiz diyebileceğini düşünmüyorum.
Burada önemli olan bu oranı ne kadar yüksek seviyelerde
tutabilirseniz o kadar başarı yakalamışsınız
demektir.
ASUS olarak arıza geri dönüşümüzün çok düşük
olduğunu söyleyebilirim. Önemli olan çıkan soruna
karşılık çözüm oluşturabilmek. Çünkü firmalar bu
noktada yakalayabildikleri çözümler ile ön plana
çıkıyorlar. Regülasyonlar kapsamında ne gerekiyorsa
müşterimizi hiçbir şekilde zor durumda bırakmadan
gerekeni yerine getirmeye çalışıyoruz. Eğer
parça eksikliğinden kaynaklanan bir durum söz
konusu ise ürüne değişim verip müşterimizi bekletmeden
hızlıca problemini ortadan kaldırıyoruz.
Kargo dahil 5 gün içerisinde hizmetimizi tamamlama
oranımız yüzde 95’in üzerinde bulunuyor. Bu
noktada servis konusundaki hedeflerimizi tutturmuş
bulunuyoruz.
ASUS olarak kurumsal projeler özelinde 7/24 yerinde
servis hizmeti veriyoruz. Opsiyonel olarak 3 yıl
global 5 yıl da lokal garanti tanımlayabiliyoruz.
Pazarın geleceği hakkındaki
öngörüleriniz nelerdir?
Kurumsal tarafın geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
Bugünün cihazları ile geçmişteki cihazların değişim
süreleri teknolojilerin yenilenme hızına göre
değişiyordu. Önceden 2 yılda bir olan cihaz değişimi
günümüzde 4-5 yıla kadar çıkmış bulunuyor.
Geçmiş döneme baktığımızda bilgisayar sektöründe
tüketici pazarı ekonomi ile doğru orantılı olarak
hızla ilerledi ve sonrasında gerileme dönemi yaşadı.
Geçtiğimiz 5 yıl içerisinde tüketici pazarında gerçekleşen
oynamalar kurumsal tarafta yaşanmadı.
Önümüzdeki dönemi değerlendirirsek öncelikle
kurumsal pazarın büyüme yakalayacağına
inanıyorum. Çünkü çok
fazla firma, KOBİ ve kamu tarafında
notebook yenileme yatırımlarının
yapıldığını görüyoruz.
Tüketici tarafına bakarsak eğer,
geçtiğimiz yıllarda gerileme yaşadığı
için önümüzdeki dönemde
yükselme ivmesine yakalayacağını
öngörüyorum. Ancak
burada önemli olan 2 milyon
adet seviyelerine ne zaman
geleceği. Çünkü elde edilmiş
böyle bir pazarın küçüldüğünü
düşünürsek
yeniden toparlanacağını
söyleyebiliriz.
2021 yılının
ilk yarısından
sonra bu rakamlara
tekrar
ulaşabileceğini
düşünüyorum.
Ancak burada
önemli etken ekonominin
destekleyen gücünün
devam etmesidir.
www.itnetwork.com.tr 15 2020
Red Hat
İnovasyonun
önünü
açıyor
Haluk Tekin
Red Hat Türkiye Genel Müdür
Red Hat’in IBM tarafından
satın alınması sonrası
gerçekleşen yapılanmadan
bahseder misiniz? Bu satın
alma Red Hat için ne gibi
değişimler sundu?
Red Hat’in IBM tarafından satın alınması,
34 milyar dolarla bugüne kadarki en
büyük yazılım şirketi satın alması olarak
tarihe geçti. Bu süreçte Red Hat’in
müşterilerine kattığı değer öne çıkıyor.
Red Hat bugün hibrit bulutun en önde
gelen firmalarından bir tanesi. IBM de bu
konumda yer alıyor. Dolayısıyla misyonları
benzeyen iki firmanın bir araya gelmesi
olarak da tanımlayabiliriz.
Red Hat, bu satın almadan sonra aynı Red
Hat olarak kaldı.
Yani Red Hat tüm dünya da tamamen bağımsız
ve çalışmalarını da ayrı bir kurum
olarak gerçekleştiriyor. IBM’e rakip olan birçok
firmayla çalışmaya devam ediyoruz.
Özellikle bazı ürün stratejilerinde IBM’le
geleceğe yönelik adımlar atılıyor. Çünkü
Red Hat’in bugüne kadar sağladığı özellikle
açık kaynaktan gelen birçok avantaj
var. IBM, Cloud Packs adı altında 5 ayrı
ürün paketini açıkladı. Bu paketlerin altında
platform olarak Red Hat OpenShift
yer alıyor. Yani böylece geleceğe yönelik
işbirliğinin ilk ürünü oldu. Farklı konularda
işbirlikleri de geliştirilmeye devam ediyor.
Mesela Red Hat Ansible Automation,
IBM’in çözümleri içinde yer alacak şekilde
adımlar atılıyor. Bunun gibi birçok ortak
ürün haritaları oluşturuluyor. Red Hat’in
birçok büyük müşterisi, aynı zamanda
Yazılım sektörünün en büyük satın alınması ile tarihe adını yazdıran Red Hat’in sunduğu
açık kaynak çözümlerini, çözümleri ile kurumlara sağladığı faydaları Red Hat Türkiye
Genel Müdürü Haluk Tekin ile konuştuk. IBM tarafından satın alındıktan sonra tüm dünyada
Red Hat olarak bağımsız ve çalışmalarını ayrı yürüten bir kurum olarak faaliyetlerine
devam ettiklerini belirten Tekin, satın alma noktasında Red Hat’in müşterilerine katmış
olduğu değerin öne çıktığını belirtti. Geleceğe yönelik birçok planlarının bulunduğunu belirten
Tekin, IBM ile geleceğe yönelik önemli adımlar attıklarını söyledi…
IBM müşterisi konumunda. Dolayısıyla
müşterilerin faydasını öne çıkaran bir birliktelik
var.
Açık kaynak platformunun
lider oyuncusu olan
Red Hat’in sunduğu
avantajlardan bahseder
misiniz?
Dünyada pek çok firma, açık kaynak teknolojilerini
tercih ediyor. Hatta Fortune
500 listesinde yer alan birçok şirket Red
Hat’in farklı çözümlerini kullanıyor. Yazılımlarının
tamamı açık kaynak olan ve
yeni yazılımlar aldığında bunları da açık
kaynak haline getirip müşterilerine sunan
bir firmayız. Firmaları lisans bağımlılığından
kurtarıyoruz. Çünkü abonelik sistemimiz
üzerinden müşterilerimize yazılım
destek hizmetlerini ve ihtiyaç duyulan
danışmanlık ve eğitim gibi tamamlayıcı
hizmetleri sunuyoruz. Açık kaynak yazılımlara
günümüzde ulaşmak ve bunları
denemek çok kolay. Müşteriler yazılımdan
verim alabileceklerini düşündükleri
zaman Red Hat abonelikleri çerçevesinde
kendilerini güvenceye alabiliyor, bakım
hizmetine sahip olabiliyor ve destek anlaşması
imzalayarak yoluna Red Hat’le
devam edebiliyorlar. Bu kolaylıkla inovas-
2020 16
www.itnetwork.com.tr
yonun da önünü açıyoruz. Günümüzün
inovatif teknolojilerine baktığımızda hepsinin
altyapısında açık kaynak olduğunu
görüyoruz.
Burada büyük bir servis ve danışmanlık
ekibimiz var. Müşterilerimizi projelerinde
hiçbir zaman yalnız bırakmıyoruz. Projelerin
uygulanmasında, entegrasyonunda
onların yanında oluyoruz.
Red Hat’in açık kaynak ve
hibrit bulut odaklı sunduğu
çözüm ve yaklaşımlar nelerdir?
Hibrit altyapı, kurum ihtiyaçlarına bağlı
olarak farklı ortam ve konumlardaki
birçok iş yükünü bir arada çalıştırıyor.
Buradaki en önemli nokta, bu faydaları
sunarken güvenlik gibi BT sistemleri için
önemli olan hiçbir şeyin feda edilmemesi.
Hibrit BT altyapısını kullanan şirketler,
sunulan esneklik sayesinde mevcut teknoloji
yatırımlarını en verimli düzeye çıkarabiliyor.
Açık hibrit altyapı, açık kaynak
çözümlerinin birçok sistemle çalışabilme
özelliğini çoklu ortamları destekleyebilen
altyapıyla birleştiriyor. Hibrit altyapı aynı
zamanda kurumsal değerleri korumak
ve geleceğe hazırlanmak açısından çok
önemli bir rol oynuyor.
Öte yandan uzun zamandır teknolojilerde
yaşanan değişimlere öncülük eden bir
şirket olarak müşterilerimizin açık hibrit
bulut temelinin sunacağı tutarlılık ve
esneklikle istedikleri uygulamayı geliştirmelerini
ve istedikleri yerde hizmete
almalarını sağlamak için çalışıyoruz. Bu
vizyon ile geliştirdiğimiz OpenShift sanallaştırma,
Kubernetes için Red Hat Advanced
Cluster Management gibi yeni ürün
ve hizmetlerimiz, hibrit bulutun temelleri
üzerinde kritik hizmetlerin ve uygulamaların
teslimatını, erişilebilirliğini ve istikrarını
küresel çapta iyileştirecek şekilde
tasarlandı.
Red Hat sunduğu çözümlerle
en fazla hangi sektörlerin
odağında bulunuyor?
Sektörel bazlı olarak spesifik
çözümleriniz bulunuyor mu?
Pek çok sektörde kurumlar açık teknolojinin
ve ona eşlik eden topluluk çalışmalarının
ticari değerinin farkına vararak açık
kaynaktan giderek daha da artan oranlarda
faydalanmaya başladı.
Türkiye’de tüm sektörlere yönelik olarak
çalışıyoruz. Telekomünikasyon ve finans
sektörü önde koşuyor. Türkiye’deki üç
büyük operatörün hepsiyle büyük projeler
yapıyoruz. Türkiye’nin en büyük bankalarının
büyük çoğunluğunun dijital
dönüşüm ajandalarında önemli projelerle
yer alıyoruz. Kamuda da özellikle Red Hat
Enterprise Linux’a, sanallaştırma ve konteynerleşme
alanlarına ciddi bir ilgi var.
Ulaşım, enerji, perakende, otomotiv ve
FMCG gibi tüm sektörlerde açık kaynağa
yönelik gittikçe artan bir ilgi var.
Girişimcilik alanında açık
kaynağın artılarını nasıl
değerlendirirsiniz?
Lisans ücretini ortadan kaldırıyor olmamız
aslında girişimcilerin de işine yarıyor.
Çünkü girişimlerin aldıkları yatırımları
çok dikkatli bir şekilde kullanması gerekiyor.
Abonelik modelimiz sayesinde
girişimcilerin yazılıma yapacakları harcamayı
azaltıyoruz ve yatırımı doğru yere
yapmalarına yardımcı oluyoruz. Mesela
IDC, RHEL kullanan BT kuruluşlarının
2020’de yaklaşık 7 milyar dolar tasarruf
yapabileceğini ortaya çıkardı. Böyle ciddi
rakamları göz önünde bulundurarak açık
kaynak yazılımların girişimcilere de büyük
faydalar sağladığını söyleyebiliriz.
Geleceğin teknolojisi 5G,
IoT ve M2M gibi konuların
altyapılarında açık kaynak
platformları ne kadar aktif rol
alıyorlar?
Son yıllarda büyük bir hız kazanan açık
kaynak artık neredeyse tüm dünyayı
içine katıyor. Google, makine öğrenme
teknolojisinin tümünü açık kaynakla
geliştirirken, Elon Musk yapay zekanın
açık kaynağı temel alacağı üzerine
bahse giriyor. Açık kaynak, bugünün ve
yarının inovasyonlarının önünü açan
gücün ta kendisi ve geleceği bugünden
şekillendiren teknolojilerde de çok
önemli bir paya sahip.
Bir örnek vermek gerekirse, interneti
icat eden ilk gruplar bu yapıyı genelde
açık kaynak teknolojilerini (Linux işletim
sistemi ve Apache Web sunucu uygulaması)
temel alarak kurdukları için,
bugün internet kullanan herkes, topluluklar
tarafından geliştirilen açık kaynak
yazılımlar sayesinde bunu yapabiliyor.
Güncel teknolojilere dönersek, 5G;
gelişmiş mobil bağlantı hızı, kurumsal
sınır bulut hizmetleri, nesnelerin interneti,
sıfıra yakın bekleme süresi, telefon
üzerinden tedavi, kişiselleştirilmiş robot,
zenginleştirilmiş gerçeklik, sanal
gerçeklik hizmetleri ve diğer tüm uygulama
ve hizmetleri kullanıcıya ulaştıran
temel mimari olacak. Büyük bir kısmının
açık kaynaktan güç aldığı 5G platformu,
yapay zekâ ve öğrenen makineler
teknolojileri ile birlikte geleceğin belirleyici
unsurlarından biri olacak. Açık kaynak
teknolojileriyle desteklenen 5G, son
kullanıcıların da faydalanacağı yaygın
bir teknoloji haline gelecek.
Nesnelerin İnterneti çözümlerini geliştirirken
en önemli gerekliliklere baktığımızda,
açık kaynak çözümleri etrafındaki
destek şaşırtıcı gelmiyor. Çünkü
Nesnelerin İnterneti çözümleri geliştiren
kurumların, tam da açık kaynağın
ayırıcı çözüm özellikleri olan ölçeklilik,
güvenilirlik, karmaşıklık ve hacim gereklilikleri
gibi konulara cevap bulmaları
gerekiyor.
Hibrit çoklu bulut
platformunda konteynerler ve
Kubernetes ile beraber Red
Hat neler sunuyor?
Dünyanın öncü kurumsal Linux platformu
Red Hat Enterprise Linux’u (RHEL) ve
sektörün en kapsamlı kurumsal Kubernetes
platformu Red Hat OpenShift’i en
çok önem verdiğimiz ürünlerimiz olarak
sıralayabiliriz.
Modern BT’nin temelini oluşturan bir işletim
sisteminden çok daha fazlası olan
RHEL, gelişmekte olan teknolojileri de
destekliyor. Aynı zamanda dahili yönetim
ve entegrasyon özelliklerinin yanında en
yeni geliştirici araçlarını ve konteyner teknolojilerini
de sunarak şirketlerin inovasyonuna
da güç veriyor.
OpenShift 4.3’te ise kurumlar için FIPS
(Federal Bilgi İşleme Standardı) ile uyumlu
şifreleme ve ek güvenlik iyileştirmeleri
bulunuyor. Bunun gibi yeni ve genişletilmiş
özellikler, kullanıcıların hassas verilerinin
korunmasına yardımcı olmanın yanında
uygulamalar ve platform üzerinde
erişim kontrolünün daha iyi gözetilmesini
sağlıyor. Kapalı kaynak yazılımlara kıyasla
daha uygun maliyetle sunulan açık kaynak
yazılımları, güvenlikten de ödün vermiyor.
OpenShift’in en yeni versiyonu olan
4.4’te ise uygulama iş yükleri için platform
metriklerine ilişkin geliştirici merkezli bir
görünüm ve gözetim imkanı sunuluyor.
Ayrıca kaynak değerlendirme ve hibrit
bulutta belirli uygulamalar için kullanılan
maliyetlerin yönetimi gibi birçok başka
özellik de yer alıyor.
Red Hat’in sunduğu Linux
konteynerler ile bulut tabanlı
geliştirmede kurumlara
sağlanan faydalar nelerdir?
Konteynerler; içinde dosyalar, kütüphaneler
ve diğer hayati bilgilerin hepsiyle donatılmış
ve izole edilmiş ve kompakt işlem
kümeleridir. Ayrıca herhangi bir kesinti
olmadan herhangi bir yere kolayca taşınabiliyor.
Konteynerleştirilmemiş uygulamalar
ve işlemler yalnızca hazırlandıkları
ortamda çalışabileceği için, başka bir yere
taşınamıyor. Bununla birlikte, konteynerler
tüm hayati bilgileri içlerinde bulundurdukları
için bir yerden bir yere taşınırken ve taşındığında
bile sürekli çalışabiliyor. Bu teknoloji,
geliştiricilerin genellikle çok zaman
alan, zor ve büyük bir baş ağrısı olan kodu
yeniden yapılandırmak zorunluluğu yerine
konteynerlerini teknolojik ortamlarına
uyarlamalarına olanak tanıyor.
Özetle, konteynerler her şeyden önce
esneklik sunuyor ve süreçleri çok
hızlandırıyor. Ölçeklendirme de çok
önemli bir nokta. Eski sistemlerde
ölçeklendirme yapmak zor bir süreçti.
Bu yüzden konteynerleri tercih eden
firmaların her geçen gün arttığını
görüyoruz.
www.itnetwork.com.tr 17 2020
Çözümlerimizle
kullanıcıların hayatını
kolaylaştırıyoruz
Bulut tabanlı uçtan uca ağ çözümleri
sunan Zyxel Networks
son dönemde sağlık, üretim ve
turizm alanında başarılı birçok
projeye imza attı. Kurum, yaptığı
stratejik iş ortaklıkları ile de adından
söz ettiriyor. Son dönemdeki
gelişmeleri ve yeni teknolojileri
Zyxel Networks Türkiye Channel
Head Tuğba Şişik ile konuştuk…
Tuğba Şişik
Zyxel Networks Türkiye Channel Head
Zyxel Networks olarak Pandemi
döneminde yaptığınız projeler
hakkında bilgi alabilir miyiz?
Zyxel Networks olarak odağında inovasyon
ve müşteri merkezli çalışma sistemi olan
bir şirketiz. Firmamız, ağ teknolojilerindeki
deneyimini, iş ve ev kullanıcılarının hayatlarını
kolaylaştırmak için kullanıyor. İş ortaklarımız
ile yarının iletişim ağlarını inşa
ederken, geleceğin kurumları ve iş profesyonellerine
yeni nesil bir dünya yaratmak için
30 yıldır var gücümüzle çalışıyoruz. Bu bağlamda
pandemi döneminde de projelerimiz
hız kesmeden devam etti. Son dönemde
2 hastanenin ve bir eğitim kurumunun
projesini tamamladık. Keçiören ve Milas
Devlet Hastanesi’ne ek olarak Bilnet Okulları’nın
iletişim altyapında Zyxel Networks
çözümlerinin kullanılması bizleri oldukça
gururlandırıyor.
Diğer projeleri biraz daha detaylandırmakgerekirse;
KHM Enerji, üretim sektöründe
faaliyet gösteren vizyoner şirketlerden biri.
Zyxel Networks Türkiye olarak Çumra Güneş
Enerji Santrali bünyesinde güvenlik ağ
altyapısı projesi için destek sunmuş olmak
bizler için çok anlamlı. Ülkemizin yarınları
ile katkı sağlayan böylesi bir kurumun teknoloji
altyapısında Zyxel Networks’ün imzası
olması bizi çok mutlu ediyor.
İşletmelerin yeni teknoloji ve yeni iş yapış
modellerine adaptasyonunu sağlamak için
rehberlik hizmeti sunmak ve onları yarınlara
hazırlamak firmamızın nihai hedefleri
arasında yer alıyor. Zyxel Networks olarak, iş
ortaklarımız ile beraber; firmaların mevcut
durumlarını netleştirmelerini sağlayarak
dijital dönüşüm yolculuklarına hangi noktadan
başlamaları gerektiğini görmelerini
sağlıyoruz. Son dönemde Zyxel Networks
çözümleri ile SADAL Tarım Makinaları Dış
Tic. A.Ş.’nin ağ projesinde; firmanın mevcut
2020 18
www.itnetwork.com.tr
kaynaklarını da kullanarak daha verimli,
daha rekabetçi ve daha sağlam temeller
üzerinde yükselen bir ağ yapısı oluşturduk.
Turizm, Zyxel Networks’ün
odaklandığı sektörlerin
başında geliyor. Bu alanda yeni
projeleriniz, hedefleriniz ve
öngörüleriniz hakkında bilgi
verir misiniz?
Zyxel Networks olarak eğitim, sağlık, hizmet
sektörü, öncelikli sektörlerimiz arasında yer
alıyor. Turizm ise odaklandığımız bir diğer
sektör.
2023 yılında Türkiye’ye 75 milyon ziyaretçi
ve 65 milyar dolar turizm geliri hedefleniyor.
Bu hedeflere ulaşmak için otellerin müşteri
memnuniyetine yatırım yapması gerekiyor.
Bu noktada özellikle Wi-Fi erişim hızını artırmak,
kesintisiz ve güçlü bir iletişim altyapısı
için iş sürekliliği sağlamak adına ağ
teknolojilerine yatırım yapılacağını tahmin
ediyoruz. Zyxel Networks olarak iş ortaklarımız
ile beraber tatil beldelerinde birçok proje
gerçekleştirdik. Örneğin Delphine Be Grand
Resort, Atlantique Holiday Club, Antalya
Adam & Eve Otel Bilici Termal Otel, Bodrum
Yasmin Resort bunlardan sadece bir kaçı.
İşletme sahipleri, hizmet kalitesini artırmak
için teknolojiye yatırım yapmaya devam
ediyor. Sahil kasabaları dışında 2022-
2023’ten itibaren özellikle Anadolu destinasyonlarında
yeni yatırımların yapılacağını
bekliyoruz. Bu yörelerde de bilgi teknolojileri
yatırımlarında artış öngörüyoruz.
Turizm sektörü, 2020 yılında da siber korsanların
ana hedefi olmaya devam edecek.
Geçen yıl beş yıldızlı global otellere yapılan
siber atak sonrası, birçok otel güvenlik yatırımlarını
artırdı. Türkiye’de de veri güvenliği
gündemdeki konuların başında yer alıyor. Bu
nedenle güvenlik alanında da yatırım beklentimiz
bulunuyor. Hataya geçirilen projeleri
dikkatle izliyor, ancak yeterli görmüyoruz.
Bu nedenle güvenlik alanında yatırımların
daha da artacağını öngörüyoruz.
Turizm sektörü için projeler üretmek ve
ekonomiye destek olmak bizler için ayrı bir
mutluluk kaynağı. 2020’nin son altı ayında
da gözde turizm beldelerinin en prestijli
otellerinin ağ altyapısını güçlendirmeye devam
edeceğiz. Hayata geçirdiğimiz projelerle
turizm sektörümüzün en büyük destekçileri
arasında yer almak için ciddi anlamda çaba
sarf ediyoruz.
Zyxel Networks ve McAfee
güvenlik çözümleri alanında
stratejik bir işbirliği yaptı.
Bu güç birliği sektöre ne
kazandıracak?
Bireyler ve kurumlara yönelik, yapay zekâ
entegreli bulut tabanlı ağ çözümleri sunan
bir firma olarak, güvenlik çözümleri alanında
lider firmalardan biri olan McAfee ile işbirliği
yaptık. Güçlerini birleştiren Zyxel ve
McAfee, küçük ve orta ölçekli kurumların
siber korsanlar ile mücadelesine karşı daha
etkin koruma vaadinde bulunuyor. Pandemi
ile beraber güvenliğin önemi çok daha arttı.
Siber korsanlar bu dönemi fırsat bilip, maalesef
küçük işletmelere yönelik ataklara odaklandı.
McAfee güvenlik yazılımı çözümünün
Zyxel Networks’ün ATP ürün ailesine entegrasyonu
ile işletmelerin bilgisayar ağları üst
düzey güvenlik elde edilerek garanti altına
alınmış olacak. Tek bir cihaz üzerinden üstün
koruma avantajı elde edebilecek olan işletmeler,
siber korsanların saldırılarına karşı
üst seviyede önlem almış olacaklar.
2019 Verizon Veri İhlali Araştırmalar Raporuna
göre, siber saldırıların yüzde 40’ından
fazlasının küçük işletmeleri hedeflediğine
dikkat çekmek isterim. İki firmanın güç
birliği yapması neticesinde nihai hedefimiz;
artan siber saldırılara karşı küçük işletmeleri
daha efektif bir şekilde korumak. Kötü
amaçlı yazılımlardan ve siber saldırılardan
korunmak için en etkin çözüm; güçlü bir
güvenlik duvarına sahip olmaktır. Yeni ATP
serisi ürün ailemiz işletmelerin tüm güvenlik
ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bu zorlu süreçte
temennimiz; işletmelerimizin güvenli,
verimli ve esnek bir ağ altyapısı ile kendi ana
işlerini yürütmeye odaklanmasıdır. Zyxel
Networks olarak bu zor günlerde işletmelerimizin
yanındayız. ATP Güvenlik Duvarlarımız,
alışılmışın dışında ekstra güvenlik
önlemleri sunmaktadır. Ürün bulut tabanlı
tehdit zekâsı tespit yaklaşımı ile kötü amaçlı
yazılımlara karşı anında önlem almaktadır.
Zyxel Networks’ün yeni
güvenlik çözümleri, artan Zero
Day ataklarına karşı nasıl bir
koruma vaadinde bulunuyor?
Büyük küçük her ölçekten firma için üstün
koruma sağlayan ATP güvenlik serisi, hepsi
bir arada çözüm mantığı ile işletmeleri siber
korsanlara karşı koruyor. ZyWALL AT-
P100W ve ATP700, bilinen ve bilinmeyen
tüm ataklara karşı önlem alıyor. Yapay zekâ
entegreli, çok katmanlı yapısı, bulut tabanlı
sandboxing özelliği ile ATP güvenlik serisi,
kurumların iş sürekliliğine de katkı sağlıyor.
ATP Ürün Ailesi, geleceğin bilinmeyen ataklarına
karşı derinlemesine savunma imkanı
ile tüm gelişmiş tehditlere karşı kusursuz
koruma imkanı sunuyor. Güvenlik çözümünün
“akıllı bulut” sistemi, işletmelerin iş yükünü
de hafifletiyor.
Zyxel Networks’ün bulut
tabanlı çözüm ailesi Nebula’ya
son dönem eklenen ürünler
nelerdir?
Bulut tabanlı Nebula ürün ailesine yatırım
yapmaya devam ediyoruz. Yeni ürünlerle
Nebula Bulut Çözümleri her geçen gün zenginleşiyor.
Nebula Ürün Ailesi, dijital dönüşüm
yatırımı yapan kurumlara birçok alternatif
seçenek sunuyor. Örneğin seriye dahil
olan WAX650S, NWA110AX ve WAX510D
model erişim noktalarının hepsinde Wi-Fi 6
(802.11ax) desteği bulunuyor. Zyxel XS3800,
28-port desteği bulunan 10G Yönetilebilir
Switch’lerimiz ise küçük işletmeler ve kampüs
ağları için tasarlandı. Bu ürünümüze
pazardan yoğun talep bekliyoruz. Çoklu
bağlantı (Multi-Gigabit) imkanı sunan yönetilebilir
switchler, 100M, 1G, 5G, 2.5G ve 10G
hızlarını destekliyor. Zyxel olarak sektördeki
birçok firmanın aksine ağ çözümlerinde oldukça
geniş bir ürün yelpazesine sahibiz. Dijital
dönüşüm yolculuğunda kurumların
yanında olmaya devam
edeceğiz.
www.itnetwork.com.tr 19 2020
Akıllı telefonda
yepyeni bir bakış açısı
HUAWEI P40
HUAWEI P serisinin
önemli yeniliklerle
donatılmış son
üyelerinden
“P40”, fotoğraf,
video, bağlantı,
ekran ve yapay
zeka özellikleri ile
önemli bir yaşam
asistanı.
Cihazın Ultra Vision Leica Üçlü Kamera sistemi,
göz alıcı fotoğraf ve videolar çekmek için birçok
önemli yapay zeka özelliği ile destekleniyor. Kirin
990 5G işlemcisi ile çok daha hızlı ve güçlü bir donanıma
sahip olan HUAWEI P40, yenilikçi tasarımı
ve ergonomik yapısı ile de öne çıkıyor.
Akıllı telefon fotoğrafçılığında
yeni ufuklar
HUAWEI, akıllı telefon fotoğrafçılığında devrim
niteliğinde yeniliklere imza atmaya devam
ediyor. HUAWEI P40, güçlü 1/1,28 inç sensörü
ve 2.44 μm değerindeki süper piksel değerleriyle
bu segmentte önemli bir fark yaratıyor. Cihazın
RYYB renk filtresi dizisi, önemli bir performansı
da beraberinde getiriyor. 4’ü 1 arada piksel gruplama
ve Octa PD Otomatik Odaklanma özelliğini
destekleyen 50 MP ana kamera, tüm ışık koşullarında
son derece detaylı sonuçlar alınmasını
sağlıyor.
HUAWEI XD Fusion Engine mimarisi, Kirin 990
5G’nin de gücüyle, yüklü miktarda veriyi hızlı bir
şekilde işleyebilirken, olağanüstü bir netlik performansı
da sunuyor. Ultra Vision 1/1,28 sensör
ile donatılmış HUAWEI P40’ın, 50 MP değerindeki
ana kamerasıyla eşsiz gündüz ve gece çekimleri
yaparken, yapay zeka desteği ile son derece doğal
portreler de çekmek mümkün. Üstelik HUAWEI
Golden Snap ile hareket halindeki en iyi anı yakalayabilir
ya da fotoğraf karesine yanlışlıkla giren
kişileri veya yansımaları kadrajdan çıkarabilirsiniz.
Cihazın 16 MP ultra geniş açılı kamerası ise manzara
fotoğrafçılığı ve peyzaj çekimlerinde, dopdolu
kareler çekmek için ideal. Makro tutkunları
içinse 2,5 cm ultra yakın çekim seçeneği de
HUWEI P40’ta yer alıyor. Ayrıca 8 MP değerindeki
telefoto lens ile 3x optik, 5X hibrid ve 30x dijital
zoom ile farklı mesafelerden de önemli kareler
elde etmek mümkün. 32 MP değerindeki ön kamera
ise kusursuz ve doğal görünümlü selfie’ler
elde etmek için özel olarak optimize edildi.
HUAWEI P40’ın Ultra Vision ve Multi-Spectrum
özellikleriyle geliştirilmiş ana kamerası, Yapay
Zeka algoritmasından faydalanarak renkleri %45
oranında iyileştirir ve ortamdaki objeleri hassas
bir şekilde analiz eder. Piksel seviyesi geliştirme
özelliği ile orijinal görüntüyü; aydınlatma, doğal
renkler ve keskin ayrıntılarla yeniden canlandırır.
HUAWEI P40 videolar için de gerçek zamanlı Bokeh
simülasyonu özelliğine sahip. Geniş diyafram
lensinin etkilerini yansıtan bu özellik, çekimlerin
ana öğesini vurgulamaya yardımcı olmak için,
görüntüye aşamalı olarak Bokeh efekti ekliyor.
Telefoto kamera, 4K videoların yanı sıra, yüksek
çözünürlüklü zoom görüntüleri de sorunsuz
2020 20
www.itnetwork.com.tr
yakalıyor. HUAWEI P40 Serisi’nde yer alan ses
yakınlaştırma özelliği (Audio Zoom), kullanıcıların
ses kaynağını netleştirerek daha berrak ve
yüksek sesler elde etmesine de olanak sağlıyor.
Yüksek performans ve daha
fazlası
HUAWEI P40’ın yenilikçi CPU mimarisi yüksek
güç ve verimliliği bir arada sunuyor. Yapay
zeka desteğiyle mükemmel performans ve daha
uzun kullanım süresi elde edilirken, 3.800 mAh
değerindeki batarya, uzun soluklu bir kullanım
sağlıyor.
HUAWEI P40, dünyanın ilk entegre 5G destekli
Kirin 990 işlemcisi, 7nm+ EUV teknolojisi ve
yenilikçi CPU mimarileri ile önemli bir performansa
imza atıyor.Üstün grafik performansı,
yükseltilmiş ISP ile desteklenen benzersiz görüntü
işleme ve çift çekirdekli NPU destekli
gelişmiş AI özellikleri, HUAWEI P40’ı bir üst
seviyeye taşıyan özellikler arasında.
Tam bağlantılı 5G desteği
HUAWEI P40 Serisi’nde, önceki modellerden
daha küçük bir form faktörde, en kapsamlı 5G
band desteği bulunuyor. Üst düzey yapay zeka
performansı ve güç verimliliği ile entegre 5G
bağlantısı sağlamak için, Kirin 990 5G desteği
yine bu cihazda yer alıyor.
Yüzünüz Şifreniz
Düşük ışıkta da yüksek performansla çalışan
“Yüz ile Kilit Açma” özelliği, kullanıcının yüz
özelliklerini en doğru şekilde algılayarak ekran
kilidinin güvenli bir şekilde açılmasını sağlar.
Ayrıca, dokunmatik ekranda büyütülmüş doğrulama
alanında parmak izi kullanarak da cihaza
güvenle giriş yapılabilir. HUAWEI P40’ın ön hareket
sensörü ve çift NPU desteği, el hareketlerinizi
anlamak ve telefona dokunmadan slaytları
kontrol etmenize veya ekran görüntüsü almanıza
yardımcı olmak için tasarlandı. HUAWEI P40 ayrıca,
telefonunuza bakan birini tespit ettiğinde,
özel bir bildirimle kullanıcısını uyarıyor, bu da
gizliliğin korunmasına yardımcı olan, önemli bir
özellik olarak öne çıkıyor.
Zengin uygulama içeriği
Global geliştiricilerle yakın iş birliği içinde çalışan
HUAWEI, resmi uygulama mağazası olan
AppGallery’de farklı kültürlerin ihtiyaçlarına yönelik,
küresel ve yerel uygulamalar sunuyor. Kullanıcılar
ayrıca, HUAWEI Video, HUAWEI Music
ve HUAWEI Reader uygulamaları ile günden
güne gelişen zengin içeriklerden de faydalanabilecek.
HUAWEI AppGallery’nin zengin uygulamalarıyla
gelen yeni HUAWEI P40 Serisi, tüketicilere
yepyeni bir akıllı telefon deneyimi sunmak
için hazır. HUAWEI AppGallery’de sunulan her
uygulamanın güvenliğini sağlamak için, geliştirici
kimliği doğrulaması, 4 katmanlı güvenlik
algılama, indirme/yükleme korumaları ve çalışma
zamanı algoritmalarını içeren kapsamlı bir
sistem yer alıyor.
www.itnetwork.com.tr 21 2020
İsmail Uzelli
Sensormatic CEO
COVID-19 ile en çok etkilenen
sektörlerden birisi perakende
oldu. Normalleşme sürecinde
ise mağazalar tekrar açılıyor.
Perakendede nasıl bir değişim
öngörüyorsunuz?
Daha önceki deneyimlerimiz de gösteriyor ki,
perakende, kriz durumlarında ilk etkilenen
ama aynı zamanda en hızlı toparlanan sektör.
Covid-19 salgının kontrol altına alınması ile tüketimin
hızla iyileşeceğini düşünüyorum. Ülkemizde
ve tüm dünyada insanlar internetten
daha çok alışveriş yapmaya başladılar. Pandemi
ile birlikte internet alışverişinde yüzde 42’lik bir
artış yaşandı. Bundan sonrası için e-ticaret kullanım
alışkanlığı daha güçlü olacak. Araştırmalar
tüketicilerin yüzde 49’unun pandemi sonrası
orta ve uzun dönemde online alışveriş yapmaya
devam edeceğini gösteriyor.
Perakendecilerin bu konuda kendilerini geliştirmeleri
gerekiyor. Oluşabilecek yoğun talebi karşılayabilmek
için bu dönemde tedarik zinciri operasyonlarına,
e-ticaret faaliyetlerini geliştirme ve
iyileştirme çalışmalarına eğilmeleri gerekiyor.
Tüketiciler özellikle sosyal medyanın gücünü de
kullanarak pazar üzerindeki güçlerini daha da
fazla hissettirmeye başladı. Sınırlamalar tümüyle
kalktıktan sonra tüketiciler mağaza, restoran vb.
toplu alanlarda sosyal mesafe ve yoğunluk gözetmeye
başlayacaklar.
Müşterinin ürünü denemeden alabilmesi ya da
kontrollü olarak denemesi ve mağaza personeliyle
fiziksel mesafeyi koruyabilmesi için ürün
hakkında bilgilendirme yapan, hatta kombin
öneren ekranlar, akıllı aynalar, kasiyersiz kasalar,
temassız ve mobil ödemeler daha güçlü olarak
gündeme gelecek.
Diğer yandan, uzaktan hizmetlerde eskiye kıyasla
bir artış yaşayacak. Salgından önce bu hizmetlere
yönelik, verimlilikle alakalı çeşitli kaygılar
varken, salgında yaşanan zorunlu tecrübe ile bu
Covid-19 salgınının başlaması
ile en hızlı etkilenen ve sonrasında
hızlıca toparlanan sektörlerin
en önünde yer alan perakende
sektörünü, sektörün yeni normaldeki
değişen alışkanlıklarını,
salgın ile birlikte sektörün teknolojik
yeniliklerini Sensormatik
CEO’su İsmail Uzelli ile konuştuk.
Uzelli, pandemi ile birlikte
internetten alışverişin yüzde
42’lik oranda artış yaşadığını
ve bundan sonrasında e-ticaret
alışkanlığının daha da güçleneceğini
söyledi. Orta ve uzun
vadede alışverişlerin online tarafta
ağırlık kazanacağına da
değinen Uzelli, perakendecilerin
bu dönemdeki yoğunluğu karşılayabilmek
için altyapılarını geliştirme
ve iyileştirme yatırımları
içerisinde olmaları gerektiğini
belirtti…
2020 22
www.itnetwork.com.tr
kaygıların azaldığını ve olumlu tecrübe edinildiğini
düşünüyorum. Bu sebeple yeni normale geçtikten
sonra insanların birçok hizmeti uzaktan
alma konusunda daha istekli olacağını düşünüyorum.
Salgınla güvenlik alanında
hangi teknolojiler öne çıkıyor?
Salgınla kullanımı ve önemi artan teknolojilerin
başında temassız teknolojiler geliyor. Örneğin
daha önce kredi ve banka kartlarındaki temassız
ödeme özelliğini kullanmayan birçok kişi, artık
bu özelliği kullanıyor. Özellikle iris ve yüz tanıma
gibi temassız güvenlik teknolojileri de daha çok
kullanılmaya başlanacak.
Daha önce verimlilik ve hız için kullanılan bu çözümler
artık sağlık önlemleri için de kullanılmaya
başlanacak. Çünkü geldiğimiz noktada, artık
en önemli şey, iş sürdürülebilirliğini sağlamak ve
aynı zamanda bulaşıcılığı engellemek.
Temassız biyometrik sistemler sayesinde çalışanlar
ve ziyaretçiler önceden tanıtılan yüz ve iris bilgileri
sayesinde herhangi bir yere dokunmadan
sadece birkaç saniye gibi kısa bir sürede güvenli
biçimde giriş-çıkış yapabiliyor.
Salgın başladığında en çok konuşulan teknolojilerden
biri de termal kameralar oldu. Bugün
sahip olduğumuz termal kamera teknolojisi ile
noktasal ya da bölgesel ısı tespiti yapabiliyoruz.
Bu da şu anlama geliyor; vücut ısısı normal değerlerin
üzerinde olan bir kişiyi 5 metre gibi güvenli
bir mesafeden tespit edebiliyoruz. Üstelik bunu
35 derecelik bir açı ile yapabildiğimiz için aynı
anda birden fazla insanda ateş ölçümü gerçekleştirmiş
oluyoruz. Bu da başta AVM, ofis, okul,
hastane, toplu taşıma istasyonları, havaalanları
olmak üzere tüm iş yerleri ve binalarda kontrol
amacıyla kullanılabileceğiniz anlamına geliyor.
Elbette ateşi yüksek olan her insanın enfekte olduğunu
söyleyemeyiz. Ancak sağlık kuruluşuna
yönlendirmek için bir ön bilgi sağlaması, önemli
bir fayda.
Benzer şekilde ateş ve maske kontrolü yapan geçiş
kontrol sistemleri de gündemde. Vücut sıcaklığının
doğal değerler dışında olduğu durumlarda
geçiş izni vermeyen sistem, maske kullanmayan
kişilere sesli ve görsel uyarı verirken, maskesiz geçişlere
de engel oluyor.
Pandemi döneminde öne çıkan bir diğer çözüm
ise market ve AVM’lerin açık kaldığı sürelerde
müşteri sayısını toplam alanın onda biri ile
sınırlandırılmasına yönelik ek genelge kapsamında,
marketlere özel geliştirdiğimiz bir sistem olan
yoğunluk yönetim sistemi.
Normalde mağaza ve alışveriş merkezlerinde pazarlama
ve operasyonel kararlar için veri oluşturmak
üzere kullanılan kişi sayma çözümünü, geliştirdiğimiz
ek bir yazılım ile kişi sınırlama için de kullanıyoruz.
Sistem; marketin girişine ve çıkışına yerleştirilen
algılayıcılar sayesinde, içeriye giren ve çıkan kişi
sayısını otomatik olarak belirliyor.
İçeride bulunan kişi sayısı sınırı aşıldığı taktirde,
geliştirdiğimiz entegre yazılım üzerinden girişteki
ekranlarda sesli ya da ışıklı bir alarm oluşuyor.
Bu şekilde market personeli ve müşteri ikaz edilmiş
oluyor. Bununla birlikte market yönetimine
gün ve saat bazında yoğunluk ve sınır ihlal raporları
iletilebiliyor. Ayrıca kapasite doluysa giriş ekranlarında
dışarıdaki kişilere bekleme sürelerini
de gösterebiliyor.
Yine benzer şekilde sosyal mesafe koruma çözümünden
bahsedebiliriz. Yalnızca mağazalarda
değil AVM içinde eve hatta ofislerde sosyal mesafeyi
korumayı sağlayan bir teknoloji. Sosyal mesafe
kuralları dışına çıkıldığı zaman uyarı veren
çözüm, sağlıklı sosyalleşme ve çalışma ortamları
sağlamaya yardımcı oluyor. 2 metre mesafeden
az ve 2 dakikadan daha uzun süre temas halinde
olan kişilere sesli uyarı veren çözüm, temasta
olunan kişilerin de kaydını tutuyor. Mesafeyi ve
süreyi kendiniz tanımlayabiliyorsunuz. Böylece
hastalığa yakalananların ve temasta bulunduğu
kişilerin bilgisine uygulama üzerinden kolayca
erişilebiliyor. Hem iç hem de dış ortamda kullanıma
uygun olan Sosyal Mesafe Uyarı çözümünü
akıllı telefonlara indirilebilen uygulama ile ya da
giyilebilen beacon şeklinde kullanabiliyorsunuz.
Bu bahsettiğim teknolojiler aslında sadece şu an
koron virüsün yayılmasını önlemek için değil,
ileriki dönemde de influenza gibi pek çok bulaşıcı
hastalığın yayılmasını kontrol altına almak için
kullanılabilir. Sonuçta çalışanların ve müşterilerin
sağlığı her zaman kurumlar için önemli.
Bir diğer teknoloji de uzaktan izleme. Mağazaların
kapalı olduğu ve evden çalışanların yoğun
olduğu bu gibi olağanüstü dönemlerde, işletmelerin
artan kötü niyetli eylemlere ve kişilere karşı
güvenlik için ekstra önlem alması gerekiyor. Sensormatic
olarak müşterilerimize uzaktan izleme
hizmetleri sunuyoruz. Örneğin, iş yerinde kimse
yokken biri içeri girmeye çalıştığında önce sesli
uyarıda bulunuluyor, daha sonrasında operasyon
merkezi üzerinden kolluk kuvvetlerine haber
veriliyor. Yine herhangi bir alarm durumunda
alarmın doğru olup olmadığı kamera görüntüleri
aracılığıyla görülebiliyor.
Bu değişim dalgasında elbette güvenlik de değişiyor.
Araştırmalar işsizlik ile suç oranı arasında
pozitif
korelasyon olduğunu gösteriyor. Pandemi
döneminde işsizlik artışı ve ekonomik dengenin
bozulması yeni normale dönüşte güvenlik
ihtiyacının artacağına işaret ediyor. Diğer yandan
iş yapma kültürünün
farklılaşması ile zaman ve mekan kavramının
değişmesi sanal devriye, uzaktan izleme ya da
uzaktan refakat gibi yenilikçi güvenlik çözümlerini
gündeme getirecek.
Sanal Devriye ile Uzaktan İzleme Merkezimizdeki
özel eğitimli operatörler, istenilen alanın
kamera sistemine erişerek tüm noktaları canlı
olarak izleyebiliyor. Güvenlik görevlilerine ek olarak
kullanılabilen Sanal Devriye çözümü ekstra
güvenlik sağlıyor.
Bu yılki büyüme planlarınız
nedir? COVID-19
beklentilerinizde bir değişikliğe
yol açtı mı?
26 yıldır entegre elektronik güvenlik ve iş zekası
teknolojileri sunan bir şirket olarak, sürekli iyileşmeyi
her zaman hedeflerimiz arasında tutuyoruz.
Stratejimiz kapsamında bulunan müşteri
merkezli, insan odaklı ve veri destekli iş modelini
sürdürebilmek için bu kaçınılmaz. Bu nedenle
2020, kendi içimizde iş yapış şekli modelimizi değiştireceğimiz
önemli bir yapılanma yılı olacak.
Çeşitli planlamalar ve yatırımlarla bu dönüşümün
öncüsü olacağız. Özellikle yönetilen hizmetlere
ağırlık vereceğiz.
Sunduğumuz çözümlerle dünyanın daha güvenli
bir hale gelmesine yardımcı oluyoruz ve bu işi çok
iyi yaptığımıza inanıyoruz. Ancak koronavirüs
salgını ile 2020 yılı için bir büyüme öngörüsünde
bulunmak zor. Ancak yüzde 10’luk bir büyüme
hedefi ile yola çıktık ve yaşanan bu krize rağmen
hedefimizi değiştirmeyeceğiz. Verimliliğimizi
daha da artırarak hedefimize ulaşmaya çalışacağız.
Önümüzdeki 5 yılda
sektörde nasıl bir değişim
öngörüyorsunuz?
Tüm dünyada, sadece güvenlik teknolojilerinde
değil her alanda büyük bir değişim var. Değişim
elbette olağan, ancak günümüzde en büyük sıkıntı,
değişimin değişim hızı. Eskiden değişimler
çok uzun aralıklarla yaşanırken, şimdi çok daha
sık aralıklarla yaşanıyor.
Bundan 30 sene önceki Fortune 100 listesine
bakıyorsunuz, bu şirketlerin birçoğu artık yok.
Büyük bir değişim yaşanıyor ve bu da tüm sektörleri
etkiliyor. Diğer taraftan COVID-19 salgını
hem günlük hayatı hem de işletmelerin iş yapış
şekillerini değiştiriyor. Uzaktan çalışma, uzaktan
eğitim, temassız teknolojiler hayatımızda artık
daha çok yer kaplıyor. Teknoloji ile hayat daha iç
içe bir hal alıyor.
Değişimin bu denli hızlı olduğu bir zamanda 5 yıl
dahi artık çok uzun bir süre, bu nedenle bir tahminde
bulunmak çok zor. Ancak sektörün hızla
gelişen teknolojilerle daha da ileri gideceğini söylemek
mümkün.
Bu süreçte en önemli
projeleriniz ne olacak?
Müşterilerimize küresel rekabet avantajı sağlayacak
çözümler geliştirmeye devam ediyoruz.
Son dönemde en çok önem verdiğimiz konulardan
biri yönetilen hizmetler. Yönetilen hizmetler
sayesinde işletmelerin, güvenlik teknolojilerinin
yönetimi için herhangi bir insan kaynağına veya
büyük ölçekli donanım yatırımları yapmalarına
gerek kalmıyor.
Yönetilen hizmetlerle şirketlerin güvenlik teknolojilerine
ilişkin uçtan uca tüm ihtiyaçlarını karşılayacak
şekilde ürün tedariğinden montaja, 7/24
izlemeden raporlamaya, alarm müdahalesinden
servis ve bakım süreçlerine kadar tüm ihtiyaçlarını
sağlıyoruz.
Güvenlik teknolojilerini yönetilen hizmetlerle temin
eden işletmeler, ürün tedariki, bakımı, alarm
izleme ve raporlama gibi süreçlerin hiçbirini düşünmek
zorunda kalmaksızın kendi işine odaklanabiliyor.
Sensormatic’in yönetilen hizmetler operasyon
merkezinde çalışan, kullanılan tüm teknolojiler
üzerinde tam yetkinlik sahibi olan güvenlik
uzmanları sistemleri en verimli biçimde
yönetiyor. Böylelikle şirketler, kendi
içinde insan kaynağı ayırmaksızın,
güvenlikte doğru bilgi
birikimine ve yetkin insan
kaynağına ulaşmış
oluyor.
www.itnetwork.com.tr 23 2020
Deniz Kırca
Micro Focus Türkiye Yunanistan Ülke Müdürü
Yüksek kaliteli,
hızlı, güvenilir
ve ölçeklenebilir
yazılımlar
sunuyoruz
Merkezi İngiltere’de bulunan Micro Focus’un
hem global hem de Türkiye’deki faaliyetleri,
sunduğu çözümler ve gelecek hedeflerini Micro
Focus Türkiye Yunanistan Ülke Müdürü Deniz
Kırca ile konuştuk. Kırca, 50 ülkede 40 binin
üzerinde kurumsal müşterisi ve 18 bini aşkın
çalışanı bulunan Micro Focus’un. Hem dünyanın
en büyük yazılım firmalarından biri hem de
dünyanın en fazla çeşitliliğe sahip şirketlerinden
biri olduğunu vurguladı…
Micro Focus olarak 2019
yılını değerlendirebilir
misiniz?
Micro Focus, Türkiye pazarına girdiği
günden beri kendine güçlü hedefler
koyan bir şirket. Özverili çalışmalarımız
ve bize duyulan güvenin sonucu
olarak, Bilişim 500 listesinde 93. sırada
yer aldık ve ‘3 Yaşından Küçük
Genç Şirketler’ kategorisinin lideri
olduk.
Micro Focus’un arkasındaki büyük
deneyim sayesinde DevOps, BT operasyonları,
bulut, güvenlik, bilgi yönetimi
ve Linux/Açık Kaynak gibi pek
çok farklı noktaya temas eden geniş
çözüm ağımız büyük ilgi görüyor.
2019, Türkiye ekonomisi açısından
zorlu geçen bir yıldı, buna karşın
hedeflerimizin üzerine çıkarak yüzde
120 büyüme kaydettik. 2019 mali
yılının son çeyreğinde (Eylül, Ekim
ve Kasım) ise hedeflerimizin yüzde
200’ünün üstüne çıktık.
Dijital dönüşüm artık
tüm sektörlere hitap
eden bir konu. Siz
de kısa süre önce
Türkiye’de ilk büyük
etkinliğinizi düzenlediniz
ve farklı sektörlerden
isimleri bir araya
getirdiniz. Özellikle
buradaki geri dönüşü
nasıl buluyorsunuz,
sektör dijitalleşmede ne
durumda?
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de
de her alanda rekabet artıyor. Buna
tüm şirketlerin hazır olması ve kalkanlarını
hazırlaması gerektiğine
inanıyoruz.
Bizler, ülke olarak ne kadar katma değerli
üretim yaparsak ve üretim teknolojilerine
sahip olursak gelişmişlik
seviyemiz de o derece yükselir. Dünya
rekabet ortamında çok daha fazla söz
sahibi oluruz. Bu, ülkemizin, ihracat
satış hacmini artırırken, ekonomimizin
de yükselişe geçmesini sağlar.
Bunu gerçekleştirmek için tüm şirketlere
düşen bir görev var: Dijitalleşmenin
yükseldiği bu çağda teknolojiye
yatırım yapmak… Üretimden
pazarlamaya, müşteri ilişkilerine
kadar birçok alanda devrim yaratan
bu teknolojileri kullanmayan ve iş
süreçlerine adapte etmeyen şirketler
başta maliyetlerin artması ve verimlilik
olmak üzere birçok konuda sorun
yaşayacak.
Ancak ülkemizde dijital dönüşümün
konuşma aşamasından planlama aşamasına
geçtiğini gözlemliyoruz. Kurumlar
artık stratejilerinde, iş planlarında,
bütçelerinde dijital dönüşüme
yer vermeye başladılar. Bu hareketin
daha da ivme kazanması gerektiğine
inanıyoruz.
Micro Focus, şirketleri bu kalkanlar-
2020 24
www.itnetwork.com.tr
la donatmak için, mevcut ve gelişmekte olan
teknolojiler arasında köprü kurarak, işletmelerin
daha hızlı ve daha az riski şekilde dijital
dönüşüm sağlamalarına destek veriyor. Türkiye’deki
şirketlerin BT kadrolarının son derece
yetenekli ve teknolojiyi yakından takip
eden profesyonellerden oluştuğunu gözlemliyoruz.
Ayrıca dünyanın nereye gittiğini gören
birçok şirket sürekli bir inovasyon ve özel bir
Ar-Ge vizyonu arayışında… Bu da hem bölgesel
hem de küresel anlamda Türkiye’yi bizim
için yatırım yapacak cazip bir pazar haline
getiriyor.
Micro Focus genç bir şirket
ve CEO Stephen Murdoch’un
global başarı hikayesi
yaratmaya odaklanma
vizyonu var. Buna paralel
olarak Türkiye’den başarı
hikayesi çıkıyor mu?
Global olarak bakarsak, 30’dan fazla bileşenden
oluşan karmaşık rezervasyon ve biletleme
sistemlerinde, günde 50 milyardan fazla
kısa mesaj gönderen iletişim altyapılarında,
Boeing 787’ye eşlik eden 14 milyon satır kodda
veya her gün dünyanın çevresini turlayan
Wi-Fi bağlantısına sahip 8 bin uçakta, Micro
Focus olarak teknolojimizin izi var.
Geçtiğimiz yıl, Türkiye’den çıkan bir dünya
devi ile çalışmaya başladık ve Türk Hava
Yolları’nı müşteri portföyümüze kattık. Dünyanın
en çok ülkesine uçan havayolu şirketi
THY, 2019 yılında 75 milyona yakın yolcu
taşıdı. KVKK ve GDPR uyum sürecinde çalışmalarını
en başından bu yana titizlikle uygulamaya
geçirirken süreçlerin otomasyonu
için yazılım desteğine ihtiyaç duydu. Şirket,
yapısal ve yapısal olmayan veriler üzerinde
kişisel veri keşfi, sınıflandırılması ve gerekli
aksiyonların alınması için Micro Focus ürünlerinden
destek almaya karar verdi.
2020 hedeflerinizden ve
gündem başlıklarınızdan
bahsedebilir misiniz?
Araştırma şirketi Gartner, BT Operasyonları
personelinin (IT Ops) bir devrimin ortasında
olduğunu söylüyor. Dijital iş dönüşümü geleneksel
BT yönetim tekniklerinde bir değişimi
zorunlu kılıyor. Gartner BT operasyonlarında
yapay zeka kullanımının artacağını öngörürken,
bunu AIOps olarak adlandırıyor.
AIOps aslında yeni bir tabir değil, son yıllarda
patlama yaşayan bir pazar kategorisine
dönüşmüş durumda. Yapay zeka, milyonlarca
veri kümesini insan müdahalesi olmaksızın
inceleyebiliyor. Bu kadar büyük verilerin işlenmesi
ve her geçen gün karmaşıklaşan BT
operasyonlarının daha iyi bir şekilde yönetilebilmesinde
AIOps kritik öneme sahip, ayrıca
BT süreçlerindeki otomasyonun da geleceği
olarak görülüyor.
AIOps Exchange’de yapılan bir araştırmada,
üst düzey BT yöneticilerinin yüzde 68’i var
olan AIOps projeleri olduğunu söyledi. Katılımcıların
yarıdan fazlası ise müşteri deneyimini
iyileştirmek için hâlihazırda AIOps
kullandıklarını dile getirdi.
Bir diğer önemli konu ise Robotik Süreç Otomasyonu.
Önümüzdeki 20 yıl içerisinde işlerin
yüzde 47’si otomatik olarak, robotlar tarafından
gerçekleştirilecek. Dolayısıyla RPA
çözümleri şirketlerin geleceğe hazırlanmasında
büyük bir öneme sahip. RPA’yı sistemlerine
entegre eden işletmelerde, en çok 9 ay
içinde maliyetlerin yüzde 30 oranında azaltıldığı
belirtiliyor.
Bu noktada Micro Focus olarak iddialı bir
çözüm sunuyoruz. Ölçeklenebilirlik, esneklik
ve güvenlik gibi temel yetenekleri sunan yeni
RPA çözümümüzü kısa süre önce tanıttık.
Müşteri hizmetlerinden pazarlama ve satışa
kadar pek çok birimde devreye alınabilecek
RPA platformumuz, rutin işleri en kısa zamanda
en az maliyetle gerçekleştiriyor.
Faturaların oluşturulması ve iletilmesi, sahtekârlık
(fraud) bulgularının ortaya çıkarılması,
kart aktivasyonları, hizmet sipariş
yönetimi ve raporlama gibi işlemlerin gerçekleştirilebileceği
RPA platformu, insan
kaynaklı hataları sıfıra indiriyor ve tasarruf
etme imkanı veriyor. Böylece şirketlerin dijital
dönüşüm yolculuğunda en büyük destekçisi
oluyor.
Bunlara ek olarak, özellikle bulut altyapılarına
yönelik teknoloji yatırımlarımızla
Türkiye’den büyük küresel başarı hikayeleri
çıkarma hedefiyle çalışmalarımıza da devam
ediyoruz. Ayrıca yeni müşteriler kazanmaya
yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz,
bu doğrultuda yeni iş birliklerini hayata
geçiriyoruz.
Özellikle veri merkezi
tarafındaki değişim,
buradan başlayarak tüm BT
altyapılarını ve kurumları
etkiliyor. Sizce 2020’de ne
gibi trendleri konuşacağız?
Bu yıl içerisinde en çok etki sahibi olduğuna
inandığım trendlerin başında yapay zeka ile
desteklenen iş uygulamaları geliyor. Bunun
arkasındaki itici güç de AIOps olacak.
Herkesin 5G konuştuğu ve bazı ülkelerde devreye
alındığı, Türkiye’nin de hazırlıklarını tamamlamak
üzere olduğu bir dönemdeyiz. Sınır
bilişim ve 5G’nin birleşimi ile BT işlemleri
veri büyüklüğü, mesafe gibi engeller olmadan
gerçek zamanlı şekilde gerçekleştirilebilecek.
2020’nin BT dünyası için Agile kavramının
bir kez daha altını çizmek gerekiyor. Bu konsept
ile oluşturulan yapılardaki operasyonel
sürate DevOps ile esneklik kazandırılabilecek.
Elbette süreçlerdeki insan kaynağını daha
verimli kullanmak için RPA’nın faydasından
bahsetmemek olmaz. Şirketler son birkaç
sene içerisinde RPA kavramına aşina oldular
ve kullananlar da ne kadar hızlı bir yatırım
geri dönüşü aldıklarına genelde şaşırıyorlar.
Bu yıl daha fazla kurumun RPA’dan faydalandığını,
kullanmakta olanların da farklı
alanlarda RPA’yı devreye alacaklarını öngörüyorum.
Buradan kazanılacak insan gücü
kaynağı, katma değerli çalışanlara dönüşecektir.
Bulut konusunda ise kurumsal uygulamalar
açık buluta doğru ilerliyor. Ancak migrasyon
süreçleri sıkı bir planlama ve uzmanlık
gerektiriyor. Bulut hizmetlerini yürütmek
için kurumlar dış kaynaklara da ihtiyaç
duyabiliyorlar.
Bu saydığım yükselen eğilimler çerçevesinde
ana bilgisayarlardan mobile kadar DevOps,
Hibrit IT Yönetimi, Güvenlik, Risk ve Öngörüye
Dayalı Analitikler konularındaki sorunlara
çözüm getiren geniş ve kapsamlı bir portföye
sahibiz.
Anahtar teslim çözümlerimiz ile müşterilerimizin
her türlü ihtiyacına yönelik çözümler
sunuyoruz. Daha önce de vurguladığım gibi,
odak noktamızda müşterilerimiz yer alıyor
ve bu yaklaşım, bizim büyük gurur duyduğumuz
yüksek kaliteli, hızlı, güvenilir ve ölçeklenebilir
yazılımlar sunma misyonumuzu
destekliyor.
Micro Focus, yüksek kadın
çalışan oranı ile sektöre
örnek oluyor. Ülkemizde de
kadın istihdamı konusunda
çalışmalar artıyor.
Türkiye’deki kadın istihdamı
konusunda görüşlerinizi
paylaşır mısınız?
Merkezi İngiltere’de bulunan Micro Focus’un
50 ülkede 40 binin üzerinde kurumsal müşterisi
ve 18 bini aşkın çalışanı bulunuyor. Hem
dünyanın en büyük yazılım firmalarından
biri hem de dünyanın en fazla çeşitliliğe sahip
şirketlerinden biri olduğumuzu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Bu yaklaşım, hizmet verdiğimiz
toplumun ihtiyaçlarını en iyi şekilde
yansıtıyor.
Bugüne kadarki çalışmalarımızda, farklı bakış
açıları ve deneyimlerin bir araya geldiğinde
inovasyonu teşvik ettiğini gördük. Bu
nedenle çeşitliliğimizi geliştirme konusunda
sürekli ilerleme kaydediyoruz.
Kadınların bilişim alanında istihdamı hem
dünya hem de Türkiye ekonomisine büyük
katkı sağlıyor. Çalışanlarımızın üçte biri kadınlardan
oluşuyor ve bu sayı her geçen gün
artıyor. Kadınların istihdamı ve hakları konusunda
herkesi farkındalığa çağırıyor ve bu
konuda çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Benim iş hayatı konusunda kadınlara önerim;
ilkelerine sadık kalıp çok çalışmaları, pes etmemeleri
ve kendilerine güvenmeleri. Strateji,
başarı, para kazanma, ürün geliştirme ve
benzeri konularda çok fazla kitap ve kaynak
var. Ancak, bence en önemlisi ve en az vurgulananı,
olumlu ve değere dayalı bir benlik
duygusunu korumak. Kadınların gerçekten
istedikleri şeyleri başarabildikleri yönünde
inancım yüksek.
Özellikle genç nesil araştırmaya, öğrenmeye
ve geliştirmeye meraklı bir düzlemde
yetişiyor. Koşullar ne kadar zor olursa olsun,
her durumda sağladıkları katma değeri
öncelikle kendilerinin farkına varması ve
sonrasında ise bulundukları şirketlerde
bunun fark edilmesini sağlamaları gerekir.
Son olarak ne olursa olsun kendilerini
geliştirmekten asla vazgeçmesinler
www.itnetwork.com.tr 25 2020
Pandemi
Döneminde
En Çok İletişim,
Spor ve Müzik
Ürünlerini Tercih Ettik
Tüm dünyayı kasıp
kavuran Koronavirüs
salgınının
içerisine düştüğümüz
ilk günden bu
güne hayatımızda
birçok şeyin öncelik
sırası yer değiştirdi.
Evden çalışma
modeli ve uzaktan
eğitim sisteminde
en çok yardımcı
olan ürünlerden birisi
de Jabra Evolve
65t oldu. Hayatımıza
kattığı fayda ve
özellikleriyle Jabra
Evolve 65t’yi inceledik.
Yaşadığımız salgın dönemi tüm
dünyada 7’den 70’e her bir bireyin
hayatını etkiledi. Kimimiz evlerimize
kapanıp, sosyal izolasyon ile yaşamımızı
sürdürürken, kısıtlı çalışma
döneminde ya da önemli tedbirlerin
alındığı bir ortamda çalışma hayatımıza
devam ettik. Yaşamımızı sürdürdüğümüz
bu günlerimizi daha
verimli ve konforlu geçirebilmek
için birçok teknolojiyi hayatımızın
en odak noktasına koyduk. Bunları
değerlendirirsek eğer; spor yaparak
zinde kalmaya, müzik dinleyerek
günlerimizi daha renkli hale getirmeye
ve telekonferans ürünleri ile de
uzaktan iletişimi sağlamaya çalıştık.
Bu yaşam tarzımızda bize yardımcı
olan teknolojik ürünlerin önemli isimlerinden
birisi de Jabra oldu. Jabra’nın
birbirinden etkileyici ve bizleri teknolojisiyle
mutlu edecek birçok üründen
bahsedebiliriz. Bu ürünlerden en fazla
tercih edilenlerden birisi olan Jabra
Evolve 65t ürününün teknolojisini ve
altyapısındaki teknik özelliklerini sizler
için araştırdık…
Jabra Evolve 65t
Gerçek kablosuz kulak içi tasarıma
sahip dünyanın ilk UC onaylı kulaklığı
olarak geliştirilmiştir.
• 4’lü mikrofon teknolojili profesyonel
ses kalitesi
• 15 saate kadar batarya süresi
• Arka plandaki gürültülerin duyulmasını
önler
• Mobil profesyoneller için idealdir
• Zamanlarının büyük bölümünü
önemli toplantılar arasında mekik dokuyarak
geçiren mobil profesyoneller
için tasarlanmıştır.
Eğer bilgisayar bağlantısına ihtiyacınız
yoksa, tercihinizi Elite True Wireless
erişim mesafemizden yana kullanmak
isteyebilirsiniz.
4’LÜ MİKROFON
TEKNOLOJİLİ
PROFESYONEL SES
KALİTES
Profesyonel seviyede ses kalitesi. Gerçek
kablosuz kulak içi kulaklıklar.
4’lü mikrofon teknolojisi ile üstün gerçek
kablosuz arama kalitesi. Profesyonel
iletişim için Skype Kurumsal ile
UC onayına ve %100 kablosuz tasarıma
sahip mobil bir çözüm.
Arka plandaki rahatsız edici gürültülerin
duyulmasını önler. İşinize seyahatte
de konsantre olun.
Kulakların içine sıkıca oturarak sağladığı
Pasif Gürültü Önleme özelliği ile
işinize odaklanabilmenizi sağlar.
Gün boyu batarya süresi. Kesintisiz
bağlantı.
Tek şarj ile 5 saate kadar ve cep boyutlarındaki
şarj birimi ile 15 saate kadar
batarya süresi. Aynı anda iki cihaza
bağlanabilir.
Çevrenizde olup
bitenlerin farkında olun
Tek bir düğmeye basarak çevrenizde
olup bitenlerin daha fazla farkında
olabilirsiniz. HearThrough özelliği,
sizi çevreleyen sesleri filtreleyip gerekli
olanları kulaklığa iletir.
Kullandığınız platformla uyumludur
Jabra’nın tüm kulaklıkları ve
mikrofonlu hoparlörleri, en iyi
bilinen online sesli arama hizmetleri
ile uyumludur.
Mükemmel bir ses kalitesini
üstün konfor ile buluşturan
ürünlerimiz, kutudan
çıkarıldıkları
gibi çalışır.
2020 26
www.itnetwork.com.tr
Ses
• Mikrofon konsepti
Dört mikrofonlu ortam gürültüsü önleme teknolojisi
• Mikrofon frekans aralığı
100 Hz - 10 kHz
• Mikrofon bant genişliği
100 Hz - 8 kHz
• Hoparlör
6,0 x 5,1 mm
• Hoparlör bant genişliği – Müzik modu
20 Hz - 20 kHz
• Hoparlör bant genişliği – Konferans modu
100 Hz - 10 kHz
• Aktif Gürültü Önleme
Hayır
• Pasif gürültü önleme
Evet
• HearThrough
Çevrenizde olup bitenleri kulaklığınızı çıkarmadan duymak için çok
fonksiyonlu düğmeye iki kez üst üste basın
Uyum ve Konfor
• Kulaklığın tasarımı
Gerçek kablosuz kulak içi kulaklıklar
• EarGels
Silikon kauçuk kulaklık başlıkları (3 ebat)
• Otomatik açılma
Kulaklıklar şarj biriminden alındığı zaman
• Otomatik duraklatma
Bir kulaklık kulaktan çıkarıldığı zaman
• Kullanılan malzemeler (dış)
PC/ABS plastik. Silikon kauçuk. PMMA boya. Altın kaplı metal
Kullanım Kolaylığı
• Kullanımı kolay ses kontrolü
Arama cevaplama/sonlandırma - Arama reddetme - Ses seviyesi kontrolü
- Parça kontrolü- Müzik çalma/duraklatma
• Sesli yönlendirme
Amazon Alexa, Siri® veya Google Assistant* erişimi için, çok fonksiyonlu
düğmeye iki kez üst üste basın
Batarya
• Konuşma süresi
15 saate kadar (şarj biriminde 2 kez yeniden şarj ederek)
• Şarj gücü ve süresi
Orijinal USB duvar şarj cihazı (500 mA) ile yaklaşık 2 saatte
Bağlanabilirlik
• Bluetooth® standardı
Bluetooth® 5.0
• Desteklenen Bluetooth® profilleri
Kulaklık Profili (HSP v1.2), Eller Serbest Profili (HFP v1.7), Gelişmiş
Ses Dağıtım Profili (A2DP v1.3), Ses Video Uzaktan Kumanda
Profili (AVRCP v1.6), Telefon Rehberi Erişim Profili (PBAP)
• Kablosuz erişim mesafesi
10 metreye kadar
• PC USB Bluetooth adaptörü (Jabra Link 370)
USB BT sesli iletişim cihazı Bluetooth® 4.2 – Bluetooth®
Düşük Enerji (BTLE)
• Bluetooth eşleştirme listesi
8 cihaza kadar
• Eşzamanlı Bluetooth bağlantıları
2
Genel
• Ambalajın ebatları (U x G x Y)
12,5 x 5,5 x 18,65 cm
• Ana cihazın ebatları
U 27 x G 30 x Y 22,5 mm, şarj birimi U 72 x
G 51 x Y 26,5 mm
• Kutu içeriği
Şarj birimi, Mikro USB kablosu, 3 çift
silikon EarGel, saklama kılıfı, Hızlı
Başlangıç Kılavuzu, Garanti ve
Uyarı Belgeleri, TA etiketi
• Kulaklığın ağırlığı
Sağ kulaklık 6,5 g, sol kulaklık
5,8 g, şarj birimi 67 g
• Garanti
2 yıl
• Jabra Direct
Evet
• Çalışma sıcaklığı
-10 °C ila 55 °C (14 F ila 131 F)
www.itnetwork.com.tr 27 2020
Röportaj
Zekai Güler
Vertiv Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü
Veri merkezleri ve altyapı
tarafında büyüme devam edecek…
Ülkemizde ve dünyada yaşanan Covid-19 sonrası yaşanan değişimleri,
teknolojik gelişmeleri ve yeni düzen ile geleceğe yönelik nelerin değişeceğini
Vertiv Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Zekai Güler’e sorduk. Güler
bu dönemle ilgili öncelikle ulaşım ve retail gibi bazı sektörlerinin olumsuz
etkileneceğini ancak telekomünikasyon, sağlık, medya ve eğitim gibi sektörlerin
de yatırıma devam edeceğini belirtti. Önümüzdeki dönemde sınır
bilişime doğru bir eksen kaymasının yaşanacağını kurumların bu alanda
2025 planları yaptığını belirten Güler, önümüzdeki dönemde bu alanda
önemli gelişmeler beklediklerini ve tüm ürün ve çözüm seçenekleriyle kurumların
bu alandaki büyümelerinde onlara destek olmaya devam edeceklerini
söyledi…
COVID-19 dönemini nasıl
değerlendiriyorsunuz, sizin
tarafınızda nasıl etkileri oldu?
Koronavirüs ile dünyanın her yerinde sağlık
endişeleri sebebiyle hayat ve iş yapış biçimleri
ciddi bir değişimden geçiyor. Bireyler kendilerini,
işletmeler ise çalışanlarını düşünerek belirli
önlemler aldılar. Her iki tarafta da yoğun bir internet
kullanımı birçok hizmetin kesintisiz sürebilmesinin
önemini ortaya koydu.
Gartner, planlanmamış kesintilerin bir kurum
için saat başı 100 bin dolar maliyeti olduğunu
ortaya koyuyor. Hepimiz veri merkezlerinin ne
kadar kritik bir rol oynadığını gördük ve savunma,
kamu hizmetleri, telekomünikasyon, ulaşım,
enerji gibi sektörlerde bilişim altyapılarındaki
yatırımlar öncelikli hale geldi.
İş dünyası, hizmet sürekliliği kadar operasyonlarını
sürdürmek için gereken altyapıların da
dijitaldeki ağırlığını yeniden değerlendiriyor.
Deprem, sel ya da salgın hastalık gibi acil durumlara
karşı hazırlığın en önemli adımı, dijital
dönüşüm ve altyapı modernizasyonudur. Vertiv
olarak altyapılara kesintisiz güç sağlama, termal
yönetim, entegre ve altyapı izleme çözümlerimizle,
bu konu bizim uzmanlık alanımıza
giriyor. Dolayısıyla COVID-19 ile yaptığımız işin
ne kadar değerli olduğunu bir kez daha görmüş
olduk.
Kısa süre önce Türkiye’de yaptığımız çalışmalar,
bu tip süreçlerde her büyüklükte işletmenin
yanında olduğumuzu ortaya koyuyor. Vertiv
Academy ile kendi çalışanlarımızı ve iş ortaklarımıza
eğitim veriyoruz. Bu sayede Türkiye’nin
her bölgesinde yetişmiş kadrolarla müşterilerimize
en iyi ve hızlı hizmeti sağlayabiliyoruz.
Ayrıca, özellikle böyle bir dönemde desteğe
ihtiyacı olan KOBİ’lerin dijital dönüşüme katılmasına
yardımcı oluyoruz. Bu yaklaşım doğ-
2020 28
www.itnetwork.com.tr
rultusunda, ilk günden bu yana iş ortağı ekosistemimize
yatırım yapıyoruz. Vertiv İş Ortağı
Programı (VPP) da bunun en güzel örneği. VPP
ile bayi ve kanal ekosistemine destek sağlayarak
çevrimiçi ve yüz yüze satış eğitimleri ile teknik
eğitimler sunuyoruz.
İş ortağı programınızdan daha
detaylı bahsedebilir misiniz?
Vertiv olarak, ilk günden bu yana iş ortağı
ekosistemimizle birlikte büyümeye dayalı bir
felsefeyle çalışıyoruz. Yenilikçi kanal portföyümüzü
büyütme yatırımlarımıza ek olarak,
bayilerimizin başarılı olmalarını sağlamak
için kanal stratejisini de hızlandırıyoruz.
EMEA’da aşamalı olarak sunmakta olduğumuz
iş ortağı programımız, ticari politikalar
ile kanala olan bağlılığımızın bir göstergesi.
Vertiv İş Ortağı Programı kapsamındaki
EMEA Vertiv Teşvik Programı (VIP), Yetkili ve
Silver seviyesindeki bayilere otomatik olarak
bonus puan kazandırıyor. Daha sonra bu puanları
hızla nakde çevirebiliyorlar. Teşvikler
ile aynı zamanda Gold ve Platinum seviyesindeki
bayiler de özel indirimlere sahip oluyor.
Bayilerin sisteme hızlı bir şekilde kayıt olarak,
varlık ve avantajlara hemen ulaşabilmesini
sağlayan Vertiv Partner Portalı ile iş ortaklarının
becerilerini geliştirmelerine ve BT
sektöründeki yetenek açıklarını kapatmaya
yardımcı olmak için hazırlanmış çevrimiçi
eğitim kursları sunuyoruz. Bayi ve kanal ekosistemimizi
çeşitli teşvik ve takviyelerle desteklemeyi
sürdüreceğiz.
Son dönemde 5G ve akıllı
şehirler konusundaki gelişmeler
hız kazanıyor. Bu teknolojiler
veri merkezlerini nasıl
etkileyecek?
Vertiv’in “En kritik endüstriler” raporunda savunma
sanayinin hemen ardından 7’inci sırada
akıllı şehirler yer alıyor. Akıllı şehirler, sürdürülebilirlik
ve verimliliğe olan vurgu kadar
güvenli olmalarıyla da hayatımızı değiştirecek.
Tüm bu sistemlerdeki verilerin yönetimi
ve elde edilen çözümlerin verimliliği de akıllı
altyapı çözümleri ile doğrudan bağlantılı.
Akıllı şehirlerin merkezde olduğu yeni dünyada
veri merkezlerine de büyük bir rol düşüyor.
Akıllı şehir uygulamaları için gereken düşük
gecikme süresi ve her noktaya sunulabilen
yüksek hızlı erişimde 5G ve fiber bağlantılar
çok büyük önem taşıyacak. Ortaya çıkan yüksek
miktardaki verinin iletilmesi, saklanması
ve işlenmesi için gereken enerjinin miktarı da
artacak. Bu nedenle akıllı şehirler alanında
Vertiv’in katkısı çok büyük olacak ve kritik
önem taşıyacak.
Türkiye’ye baktığımızda yeni teknolojilerin
Avrupa’ya göre çok daha hızlı benimsendiğini
görüyoruz. Telekomünikasyon ve finans
kuruluşları bu konuda öncüler. Bu şirketlere
gidip çözümlerimizi anlattığımızda çok kolay
kavrayabiliyor ve üst yöneticilerini rahatlıkla
ikna edebiliyorlar. Türkiye’de kullanılan birçok
yenilikçi çözüm henüz Avrupa’nın üç dört
ülkesinde ancak kullanılmaya başlanıyor. Bir
kere yatırım yapıp on yıllarca sıkıntısız bir şekilde
kullanmayı tercih ediyorlar.
Teknolojiyi faydaya dönüştürme açısından baktığımızda
her şeyin başı verimlilik. Verimlilik
için optimum kullanım önemli. Bir ürünün yüzde
50’sinden fazlasını kullanıyorsanız verimli
olarak kabul edilebilir. Ama yüzde 10’unu kullanıyorsanız
kayıp çok büyük demektir. Bu nedenle
kaynakları izlemek büyük önem taşıyor. KVM
anahtarlar olsun, DCIM olsun hep bunlara izleme
ile alakalı. Bu ayrıca bizim veri toplamamızı
ve detaylı bir analiz yapabilmemizi sağlıyor.
Müşterilerimize detaylı raporlar sunabiliyoruz.
Örneğin kesintisiz güç kaynaklarından topladığımız
verilerle elektrik kesintilerini, sistemin ne
kadar süre devrede kaldığını görebiliyoruz. Bu
sayede sistemde kullanılan akülerin kullanım
ömrünü hesaplayıp sistemde kesintiye neden olmadan
değiştirerek önlem alabiliyoruz. Ayrıca
yeni bir tesis kurulduğunda burasının elektrik
kalitesi hakkında müşterimize doğru bilgiler
vererek en iyi çözümü sunabiliyoruz. Sadece
Türkiye değil, tüm dünyadan topladığımız çok
büyük miktarda veriye sahibiz.
2020 yılında başka hangi
trendleri göreceğiz? Bu trendler
ışığında Vertiv kendini nasıl
konumlandıracak?
2020 yılında mevcut pandemi nedeniyle başta
Ulaşım ve retail sektörü olma üzere bazı sektörlerin
olumsuz etkileneceğini öngörüyoruz. Bununla
beraber telekomünikasyon, sağlık, medya
ve eğitim sektörlerinde yatırımların devam edeceğini
öngörüyoruz. Türkiye ve Orta Asya bölgesinde
özellikle veri merkezi ve altyapı tarafında
özellikle yılın 2. yarısında büyümenin devam
edeceğini öngörüyoruz.
Gerçek zamanlı sistemler ile artık veriler kurum
içi yerine bulut, veri merkezi ve sınır bilişim
üzerinden toplanıyor, birleştirilerek saklanıyor
ve tüm noktalarda anında kullanılabiliyor. Sınır
bilişime doğru yaşanan eksen kayması, kurumların
veri merkezi hakkındaki düşüncelerini de
değiştiriyor. Liderlerin yönetmesi gereken ekosistem
artık dağıtık bir yapıya sahip; farklı noktalardaki
veri merkezleri, buluttaki uygulamalar,
sınır bilişim üzerindeki verilerin yönetilmesi
gerekiyor. Vertiv olarak 2025’e kadar sınır bilişim
kurmayı düşünenlerin bu tesisleri ortalama
yüzde 226 büyütmesini bekliyoruz. Bu büyümeye
tüm ürün ve çözümlerimizle biz hazırız.
www.itnetwork.com.tr 29 2020
TÜBİTAK ve British Council’dan bilim ve teknoloji
alanında ikili iş birliği
Türkiye ve Birleşik
Krallık’taki
bilim ve teknoloji
alanında akademik
iş birliklerini
desteklemek
ve yaygınlaştırmak
üzere hayata
geçirilen
Newton-Katip
Çelebi Fonu, iki
ülkedeki bilimsel
araştırma ve
inovasyon kapasitesini
bir araya
getirerek Türkiye’deki
ekonomik kalkınma ve toplumsal refaha
katkı sağlamayı hedefliyor. Türkiye’deki
sorunlara ortak çözümler geliştirilmesini
amaçlayan fon, 20 Nisan tarihi itibariyle Institutional
Links Programı için her iki ülkeden
katılımcılar için açık çağrı başlatıyor.
Türkiye’nin ekonomik
kalkınmasına katkı
sağlayabilecek projeler
aranıyor
Institutional Links Programı, ortak yürütülen
bilimsel araştırmalar yoluyla bireysel
Türkiye ve Birleşik Krallık arasında, bilim ve teknoloji iş birliklerini desteklemek
amacıyla hayata geçen Newton-Katip Çelebi Fonu, TÜBİTAK işbirliğiyle
Institutional Links Programı için açık çağrı başlattı. Sağlık, tarım ve gıda, enerji,
bilgi ve iletişim teknolojileri, otomotiv gibi birçok alanda projelerin kabul edileceği
açık çağrıya, 12 Haziran 2020 tarihine kadar British Council web sayfası
ve TÜBİTAK’ın UİDB sistemi üzerinden başvuru yapılabiliyor…
araştırmacı bağlantılarının ötesinde, sürdürülebilir
araştırma ortaklıklarının kurulmasını
amaçlıyor. Fon ile Türkiye’nin ekonomik
kalkınmasına ve toplumsal refahının artmasına
katkı sağlayabilecek, düşük gelirli ve
nüfusun sorunlarına çözüm oluşturabilecek
projelerin desteklenmesi hedefleniyor.
2014 yılından bu yana süregelen fonun Türkiye’deki
araştırmacılar tarafından en çok
tanınan programı olan Institutional Links,
‘2551 TÜBİTAK ve British Council İkili İş
birliği Programı’ kapsamında iki kurum tarafından
ortaklaşa yürütülüyor.
Türk yürütücü ortaklara 720 bin TL destek
Açık çağrı başvuruları için kriterlerin en başında,
projelerin hem Türkiye hem de Birleşik
Krallık’tan birer ana iş ortağını içermek
zorunda olması geliyor. Türk yürütücü ortaklara
azami 720 bin TL, Birleşik Krallık tarafındaki
yürütücü ortaklara ise azami 150
bin Sterlin destek sağlanıyor.
Institutional Links Programı kapsamında
sağlık, enerji, tarım ve gıda, bilgi ve iletişim
teknolojileri, makine imalatı, robotik sistem
teknolojileri, üretim teknolojileri, otomasyon
sistemleri, makine tasarım ve imalatı,
otomotiv, madencilik ve sosyal bilimler gibi
iş birliği araştırma alanlarındaki başvurular
öncelikli kabul ediliyor.
Açık çağrıya, 12 Haziran 2020 tarihine kadar
British Council’ın web sayfası (https://
www.britishcouncil.org.tr/programmes/
education/newton-katip-celebi-fund/institutional-links-2020)
üzerinden başvuru
yapılabiliyor.
Sosyal mesafeye teknolojik çözümler!
Pek çok işletme yakın zaman içinde ofisten çalışmaya, mağazalar,
AVM’ler ise açılmaya hazırlanıyor. Peki, bir araya gelindiğinde sosyal
mesafe korunabilecek mi?
COVID-19 salgınının daha da yayılmasını
engellemek için önlemler alınmaya
devam ediliyor. Bu önlemler doğrultusunda
insanların kalabalık olarak durabileceği
alanlarda kişilerin arasında en
az bir metre mesafe bırakılması isteniyor.
Sosyal Mesafe Koruma Çözümü ile de
kişiler arasındaki mesafe çok yakın ise
uyarı veriyor, böylece sağlıklı sosyal ve
çalışma ortamları sağlamak için tedbir
alınmış oluyor. Çözüm insanların toplu
olarak durdukları kurumsal işletmelerin
sigara içme alanları, acil toplanma
alanları, servis bekleme noktaları ve
yemekhanelerinde, mağaza, market gibi
yerlerde kullanılabiliyor.
Sosyal Mesafe Koruma için iki farklı çözüm
bulunuyor. Sensörler ve kameralar
ile sunulan, 3 sensör ile yaklaşık 80 metrekarelik
bir alan kapsanabildiği çözüm,
yüksek doğruluk ile çalışıyor.
Bir diğeri ise akıllı telefonlar üzerinde
kolayca kurduğumuz uygulama ile çalışan
sosyal mesafe koruma çözümümüz.
Uygulama kurulu telefonlar bluetooth
üzerinden 2m mesafeden az 2 dakikadan
daha uzun süre bir arada bulunan
kişileri algılayarak sesli uyarı ve takip
imkanı sağlıyor.
Sağlık tedbirleri almak adına teknoloji
kullanımının büyük önem taşıdığının
altını çizen Sensormatic Pazarlama Direktörü
Pelin Yelkencioğlu ‘İnsan sosyal
bir varlık. Ancak içinden geçtiğimiz
dönemde sosyal mesafeyi korumak ve
koruduğumuzdan emin olmak istiyoruz.
Teknoloji olmadan sosyal mesafeyi
kontrol etmek maalesef mümkün değil.
Sosyal mesafe koruma çözümleri sayesinde
insanların bir arada bulunduğu
ortamlarda aralarında bıraktığı mesafeyi
ölçmek ve uyarı vermek mümkün’
diyor.
2020 30
www.itnetwork.com.tr
Türkiye’nin Lider
Finansal Teknoloji Şirketlerinden
Intertech Fintech
Ekosistemi İle Bankacılığı
Yeniden Şekillendiriyor
Ömer Uyar
Intertech CEO’su
Ekosistem, yenilikçi ve uzmanlaşmış çözümler sunan
fintechlerin sektöre ve ülke ekonomisine yüksek
katma değer sağlamasını hedefliyor. Bankalar
müşterilerine bu çözümleri ulaştırarak değişim
sürecini kendi avantajlarına çevirebilecekler ve kayda
değer maliyet optimizasyonu sağlayabilecekler.
Fintechler de bankaların dijital bankacılık, satış,
risk yönetimi ve hukuk gibi alanlarda güçlü birikimlerinden
faydalanarak büyük müşteri tabanlarına
ulaşma imkanı bulacaklar.
Intertech CEO’su Ömer Uyar, Açık Bankacılık alanında
cesur vizyonları ile ilgili şu açıklamalarda
bulundu; “Intertech olarak 200’den fazla servisin
kullanıma hazır olduğu, bulut uyumlu Türkiye’nin
en büyük API platformunu geliştirdik. İçeriği, güvenliği
ve altyapı kalitesi açısından küresel çapta
bu servisi sağlayan firmalara rakip olabileceğimizi
rahatlıkla söyleyebilirim. Daha şimdiden PSD2 ile
uyumlu platformumuzu Avrupa’da iki banka kullanmaya
başladı.
Fintechlerin yenilikçi çözümlerini sınırsız bir şekilde
kolayca entegre olarak bankalara sunabileceği
geniş kapsamlı bir finansal ekosistem hedeflemekteyiz.
İlham verici bir örnek olarak Denizbank için
geliştirilmiş olan yeni Mobil Deniz uygulamasının
tamamen bu platform üzerinde geliştirildiğini vurgulamak
isterim. Son dönemde 50’den fazla fintech
firma ile iş modellerini görüştük ve entegrasyon
süreçlerimizi hızlandırdık. Şu ana kadar 15 fintech
firmanın ürünlerini müşterimiz olan kurumlarda
aktif olarak kullanıma açtık.
api.intertech.com.tr adresinden ziyaret edebileceğiniz
platformumuz zengin dokümantasyonu
ve kusursuz formatıyla fintechlerin ve finansal kurumların
açık bankacılığa erişimini kolaylaştırmayı
amaçlıyor.
Açık bankacılık ekosistemi ile fintechler değerlerini
arttırabilecekleri fırsatları yakalayacaklar. En önemlisi
ise bankalar ve fintechler doğru iş modelleri ile
müşterilerine kişiye özel, pratik çözümler ulaştırarak
onların hayatlarını kolaylaştıracaklar. Bireyler
ve kurumlar; finansal verisini, karar alma süreçlerini
ve işlemlerini daha etkin yönetebilecekler.
Ayrıca, son dönemde yaşadığımız pandemi ile hayatımızın
ve finansal aktivitenin dijital platformlara
hızla kaydığını gözlemliyoruz. Bu yeni gerçekle
birlikte açık bankacılığın ve inovasyonun önemi
daha da anlaşılır hale geldi. Sonuç olarak, değişime
ayak uydurabilen ve açık bankacılık alanına yatırım
yapan bankalar olası dezavantajları yıkıp tam
tersi rekabetçi avantaj elde edebilecek.
Gelecek vizyonumuzun en önemli girişimi olan bu
ekosistemin sektör açısından stratejik anlamda çok
değerli olduğunu düşünüyoruz. Aynı motivasyona
sahip fintechlere çok değer veriyoruz ve iş ortağımız
olmalarını istiyoruz.”
Bankacılık ve finans sektörüne
ürün ve servis sağlayan, Türkiye’nin
en büyük finansal teknoloji
şirketlerinden biri olan Intertech,
inter-API “Açık Bankacılık Platformu”
ile geleceğin bankacılığının
kapılarını aralıyor. Platform, dijital
transformasyon sürecinde devrim
niteliğinde bir girişimle bankaları
ve fintechleri bünyesinde entegre
ederek Türkiye’nin en geniş finansal
ekosistemini oluşturuyor.
Ekosistem Bankalar için Riski
Fırsata Dönüştürecek
Fintechlerin yükselişinin bankalar için taşıdığı
risklerle ilgili Ömer Uyar, “Açık Bankacılık” ile ilgili
şu bilgileri paylaştı; “Öncelikle, fintechlerle müşterilerin
ve pazarın paylaşılıyor olması fikri rekabet
açısından bir dezavantaj gibi algılanabilir. İş hacmi
ve gelir kaybı endişesi yaratması doğaldır. Ancak,
açık bankacılıkta küresel örneklere baktığımızda
tablo daha farklı ve olumlu sonuçlara işaret ediyor.
Her şeyden önce fintechlerin yenilikçi, kişiye özel
çözümlerini apiler üzerinde entegre eden bankalar
yüksek müşteri memnuniyeti sağlayacaklar. Aynı
zamanda, açık bankacılık ekosistemleri ile fintechlerin
ve e-ticaret platformlarının müşteri tabanına
ulaşan bankalar, ödemeler ve kredi alanlarında pazar
payı ve gelirlerini arttırabilecekler. Açık bankacılık
ekosistemleri içerisinde ticaret, sağlık, turizm,
eğitim, sigortacılık, yatırım bankacılığı gibi farklı
alanlarda fintech çözümleri ile yeni pazarlara ve
dataya ulaşabilecekler. Bankalar, sadece ödemeler
alanında değil, krediler, risk yönetimi, müşteri deneyimi,
güvenlik ve lojistik gibi farklı ihtiyaçları için
de inovasyonu dışarı açabilecekler. Birçok dijital
yenilikçi çözümü apilerle kendi temel bankacılık
sistemlerine ve kanallarına entegre edebilecekler.
Özellikle veri analitiği ve yapay zeka ile gelişmiş
fintech uygulamaları farklı alanlarda bankalara
çözüm üretmekte. Bu çözümleri kullanarak inovasyonu
dışarı açan bankalar daha etkin maliyet
yönetimi yapabilecekler. Sürecin sonunda kendi
kaynakları ile daha verimli teknolojik yatırımlara
odaklanabilecekler.”
Açık Bankacılık Tüketicinin
Hayatını Kolaylaştıracak
Ömer Uyar, ekosistem bankacılığının tüketicinin
hayatını nasıl değiştireceği hakkında önemli tespitlerde
bulundu; “Açık bankacılık alanında üretilen
teknolojilerin ana amacı müşteri memnuniyeti. Dijital
Teknoloji kişiye özel, yenilikçi ve pratik çözümlerle
hayatımıza girecek. Bireyler ve şirketler, mobil
cihazlarında, bilgisayarlarında fintech ve bankaların
uygulamalarını kullanarak finansal işlemlerini
rahatlıkla gerçekleştirecekler. Açık bankacılığın
sağladığı şeffaf ve güvenli ortamda finansal verinin
kontrolü artık tüketiciye geçecek. Gündelik hayatta
alış-veriş, eğitim, spor, seyahat, sağlık, sigortacılık
gibi birçok farklı alan açık bankacılık ekosistemleri
ile buluşacak. Bu sayede hayatımızı planlamak
ve paramızı yönetmek daha kolay olacak. Özellikle
şirketler hızlı ve anında bilgiye ulaşma ve işlem
rahatlığı sayesinde daha etkin finansal karar alma
süreçleri yönetecekler. Açık bankacılığın sağlayacağı
inovasyon iş hacimlerini büyütmelerine ve etkin
kaynak yönetimine ortam sağlayacak. Dijital çözümlerin
etkin kullanımı ile maliyetler düşecek ve
gelirler artacaktır.”
Intertech dünyanın önde gelen
teknoloji şirketleri arasında yer
alıyor
Intertech finans ve bankacılık sektörüne yönelik
geliştirdiği yenilikçi çözümlerle 11 ülkede 54 banka
ve finans kurumuna ürün ve hizmet sağlıyor.
1987 yılında kurulan ve 2002’de Denizbank Finansal
Hizmetler Grubu bünyesine katılan Intertech
hız kesmeden yatırımlarına ve büyümeye devam
ederek çok kısa sürede ürettiği ileri teknolojilerle
Türkiye’nin en önemli değerlerinden biri oldu.
Virüs Z kuşağına stok yapmayı öğretti
Koronavirüs (Covid-19) salgını tüm dünyada tüketicilerin satın
alma alışkanlıklarını değiştirmeye devam ediyor. Daha az harcamaya
başlayan tüketiciler market ziyareti sayısını azaltırken sepetleri
büyüttü. Geçmişte ihtiyaçlarına hızlıca ulaşıp tek seferde tüketmeyi
tercih eden Z kuşağı ise şimdiye kadar pek bilmediği ‘stoklama davranışını’
ilk defa deneyim etmeye başladı…
Koronavirüs salgınının hüküm sürdüğü
belirsizlik ortamında tüketicilerin satın
alma davranışları da değişmeye başladı.
Daha az harcamaya başlayan tüketiciler
market ziyareti sayısını azaltırken sepet
ortalamalarını büyütüyor. Geçmişte
ihtiyaçlarına hızlıca ulaşıp tek seferde
tüketen Z kuşağı ise şimdiye kadar
bilmediği stoklama kavramını öğrenmeye
başladı. Yeni nesil araştırma ve
perakende teknolojileri şirketi REM People’a
göre bu salgınla birlikte eski satın
alma davranışlarından bazıları da kalıcı
olarak değişebilir.
Uluslararası markalara 43 ülkede perakende
analitiği hizmeti veren REM
People’ın CEO’su Bülent Peker, Covid-19
salgını kısıtlamalarıyla birlikte tüketicilerin
market alışverişinde yeni bir
dönemin başladığını söylüyor. Peker,
dünyada ve Türkiye’deki alışveriş alışkanlıklarını
şöyle anlatıyor:
Z kuşağı değişime öncülük
ediyor
Kendisinden önceki nesillere göre tüketim
ve alışveriş alışkanlıkları çok daha
farklı olan Z jenerasyonu Koronavirüs
kriziyle yeni davranışlar sergilemeye
başlıyor: Stoklama Alışkanlığı. Bugüne
kadar ihtiyaç duyduğu şeye hızlı bir şekilde
ulaşıp tek seferde tüketen, geleneksel
alışveriş yöntemlerinden ziyade, online
alışveriş yöntemlerini daha yoğun
kullanan Z kuşağı kendileri için yeni, bir
önceki nesiller için alışılmış stoklama
davranışını öğrenmeye başladı. Tabi bu
krizin etkilerinin uzun sürmesi bu yeni
davranışı da pekiştirecek.
3 yerine 1 markete gidiyorlar
Salgının yayılmaya başladığı ilk fazda,
alışverişçiler market ve bakkal ziyaretlerini
daha az yapmalarına karşılık sepet
başına daha fazla harcama yapma
eğilimine girdiler. Mağazalara giderek
kendilerini virüse maruz bırakma konusunda
endişelenen birçok market alışverişçisi,
online market alışverişi teslimatı
veya eve servis hizmeti kullanımını
artırdı. Eskiden uygun fiyatlı ürünü bulabilmek
için ortalama 3 mağaza gezen
alışverişçiler, bu dönemde tek bir fiziki
mağazadan ya da birden fazla online kanaldan
alışveriş yapmaya başladı.
50 yaş üstü de online sipariş
veriyor
50 yaş üstü tüketicilerin bir kısmı online
alışverişi bu süreçte ilk kez deneyimledi.
Online alışveriş alışkanlığının gelecekte
de devam etmesi bekleniyor. Ancak tüketici,
yaşadığı deneyimin kalitesine
bağlı olarak tedarik kanallarını değiştirme
yoluna gidebilir. Belirli bir markaya
karşı sadakat geliştirecek kadar
henüz derinleşmemiş olan bu tecrübe
sürecinde, markaların tüketiciyi elinde
tutabilmesi için her zamankinden daha
dikkatli olması ve proaktif bir tutum takınması
kritik önem arz ediyor.
Harcamalar yüzde 6 düştü
Mart ayında Amerika’da yapılan bir online
araştırmada; çoğu insanın Koronavirüs
salgını nedeniyle yüzde 4 ila yüzde
6 daha az harcadığı tespit edildi. İlginç
bir şekilde Kovid-19’un şiddetini en
kritik olarak değerlendiren kişiler (katılımcıların
%18’i) yüzde 17 daha fazla
harcama yaptıklarını söyledi. Bunda tüketicinin
stoklama davranışının önemli
bir etken olduğu görünüyor.
Mağazalar dijitalleşecek
Tüketiciler krizin etkileri geçtikten sonra
mağazalara, alışveriş merkezlerine ve
sosyal buluşma yerlerine geri dönecekler.
Bununla birlikte kriz, perakendecileri
öncelikle mağazalarına kalabalık
kitleleri çekmeye odaklanmak yerine,
daha fazla uzaktan erişilebilir (sanal)
deneyimler sunmak ve çevrimiçi alışveriş
yapanlarla daha çok etkileşime
geçmek için alternatif yollar aramaya
itecek. Mağazalar, çevrimiçi görüntülenebilen
mağaza içi sistemler veya alışveriş
yapanlarla anlık etkileşime girebilecek
sanal satış görevlileri gibi yeni ve
inovatif deneyimlere yatırım yapmaya
başlayacak.
2020 32
www.itnetwork.com.tr
Yüksek Baskı
Hızında ve Kapasitesinde
Epson’un Süper Üçlüsü
Teknoloji sektörünün lider
markalarından Epson’un WorkForce
C20590, C17590 ve C869R yazıcı
modelleri yüksek baskı kapasitesi
ihtiyacı olan kurumlara büyük
avantaj sağlıyor.
Lazer yerine inkjet teknolojisi kullanarak
doğanın korunmasına da katkıda bulunan
Epson, çevreye duyarlı kurumların da
tercih ettiği marka haline geliyor ve enerji
tasarrufunu destekliyor.
Isısız teknolojinin önemi
Epson’un ısısız teknolojisinde yazıcı,
yazdırma moduna geçerken ısınmaya gerek
duymadığı için daha az güç tüketiyor.
Bunun nedeni Fuser’in olmayışı. Bu aynı
zamanda daha hızlı ilk sayfa çıkışı demek.
Isınabilir ünitesi de olmadığından yedek
parça maliyeti de azalıyor.
Dakikada 100 sayfa baskı hızı
Epson WorkForce Enterprise WF-C20590
dakikada 100 sayfalık muhteşem hızıyla
dikkat çekiyor. Mürekkep püskürtmeli,
renkli, A3 yazıcı; tarama, fotokopi ve faks
özellikleriyle de diğer ofis ihtiyaçlarına
çözüm getiriyor. Lazer teknolojisine oranla
yüzde 88’e varan oranda enerji tasarrufu
sağlayan model, düşük sarf malzemesi ihtiyacıyla
da ön plana çıkıyor. Epson WF-
C20590 ile mürekkep yenilemeden 100
bine kadar siyah ya da 50 bine kadar renkli
baskı almak mümkün.
Gelişmiş entegrasyon
ile daha verimli iş akışı
Epson WF-C20590’da, uzaktan yönetimden
baskı güvenliği ve Follow Me çözümlerine
kadar çok geniş bir yazılım çözümü
yelpazesinden yararlanılabiliyor. Bu
çözümler, üretkenliği iyileştirip verimliliği
arttırmak üzere mevcut teknoloji altyapısına
entegre edilebiliyor.
WorkForce Enterprise WF-C17590 ise
tamamen aynı özelliklere sahip. Tek fark
ise baskı hızının dakikada 75 sayfa olması.
Değiştirilebilir Mürekkep Paketi Sistemi
ile sarf malzemesi değiştirmeden 84 bin
sayfalık baskı
Epson’un geliştirdiği ve yine bir ilke imza
atarak lanse ettiği “Değiştirilebilir Mürekkep
Paketi Sistemi”ni (RIPS) kullanan
WorkForce Pro WF-C869R model yazıcı ise
ultra yüksek baskı kapasitesine hitap ediyor.
Model ile sarf malzemesi değişikliği olmadan
siyah beyazda 86 bin ve renklide 84
bin sayfaya kadar baskı almak mümkün.
Daha az servis ihtiyacı, yüzde 95’e varan
enerji tasarrufu ve yüzde 99’a varan oranda
daha az atık ile hem kurumlar hem de
doğa kazanıyor.
Türk Telekom’dan 2020’ye sağlıklı ve güçlü başlangıç
Türkiye’nin dijital dönüşümüne liderlik
eden Türk Telekom, 2020’nin ilk çeyreğinde
yüzde 17 büyüme ile 6,3 milyar TL
gelir elde ederken, 2008’deki halka arzdan
bu yana en yüksek ilk çeyrek gelir artışını
gerçekleştirdi. Güçlü gelir büyümesiyle
Türk Telekom’un faiz, amortisman ve vergi
öncesi kârı da (FAVÖK), geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 12 artışla 3 milyar
TL olarak gerçekleşirken, FAVÖK marjı
47,2 oldu. Güçlü operasyonel performans
ve yabancı para riskinin azaltılması ile
düşen finansal giderler sayesinde yılın ilk
çeyreğinde Türk Telekom, 661 milyon TL
net kâr kaydetti. Türk Telekom’un yatırım
harcamaları da 2020’nin ilk çeyreğinde
geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 41
artarak 896 milyon TL’ye yükseldi.
Ümit Önal: “Yılın ilk
çeyreğinde yüzde 17 büyüme
kaydettik”
Konuya ilişkin açıklama yapan Türk Telekom
CEO’su Ümit Önal, “Yılın ilk çeyreğinde
özellikle sabit genişbant segmentindeki
büyümenin katkısı ile konsolide
gelirlerimiz, geçen yılın ilk çeyreğine göre
yüzde 17 büyüme kaydetti. Nakit akış
yaratma kapasitemiz artmaya devam
ederken, gelir tablomuzun kur hareketlerine
karşı hassasiyetinin azalması, içinden
geçtiğimiz bu olağanüstü durumda dahi
öngörülebilir finansal giderler ve net kâr
yaratmamıza olanak sağladı. Vergi öncesi
net kârımız geçen yıla göre yaklaşık 4 katına
çıkarken vergi sonrası net kârımız ise
661 milyon TL olarak gerçekleşti. Türk Telekom
olarak 2020’ye ‘sağlıklı’ ve güçlü bir
başlangıç yaptık” dedi.
“Güçlü bilançomuz ile
kur risklerine karşı daha
korunaklıyız”
2020 yılı birinci çeyreğinde, koruma işlemleri
gerçekleştirmeye devam ettiklerini ve
aynı zamanda TL cinsinden borçlanma
payını artırdıklarını da sözlerine ekleyen
Önal, “Borçluluk seviyesindeki düşüş ve
türev işlemlerin etkisi ile net açık yabancı
para pozisyonumuz, halka arzdan bu
yana en düşük seviye olan 225 milyon dolara
gerilemiş bulunuyor. Diğer yandan,
Türk Telekom, 2020’nin ilk üç ayında yüzde 17 büyüme ile 6,3 milyar
TL gelir elde ederek 2008’deki halka arzdan bu yana en yüksek ilk
çeyrek gelir artışını kaydetti. Geçen yılın aynı dönemine göre kârlılığını
ikiye katlayan Türk Telekom 661 milyon TL net kârıyla 2020’ye sağlıklı
bir başlangıç yaptı. Son on iki ayda net 1,7 milyon abone kazanan Türk
Telekom’un toplam abone sayısı da 48,4 milyona ulaştı…
Net Borç/FAVÖK oranımız da aşağı yönlü
seyrini sürdürerek son beş yılın en düşük
seviyesi olan 1.38x seviyesinde gerçekleşti”
diye konuştu.
“2020 yatırım öngörümüzü
yükselttik”
Yılın ilk çeyreğinde güçlü finansal ve operasyonel
sonuçlar kaydettiklerini aktaran
Önal, “Bu sonuçlar neticesinde, FAVÖK
için belirlemiş olduğumuz yıllık öngörümüzü
‘12,4 milyar TL’den ‘12,4 - 12,6 milyar
TL’ aralığına; yıllık yatırım öngörümüzü
ise ‘yaklaşık 5,8 milyar TL’den ‘yaklaşık
6,4 milyar TL’ye yükseltmiş bulunuyoruz”
dedi.
“Süreç, internet kullanım
alışkanlıklarını değiştirdi”
Sosyal izolasyon tedbirleri uyarınca evde
kalınan bu dönemde dijital dönüşümün
önemine tanık olunduğunu belirten
Önal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mart ayı
ortasından itibaren ülke çapında alınan
önlemlerle çok sayıda faaliyetin online
ortamlara taşınması, hem internet trafiğine
yansıdı hem de üst paketlere geçişi
hızlandırdı. Ortalama günlük sabit data
kullanımı Şubat ayına göre, Mart ayında
yaklaşık yüzde 20, Nisan ayında yaklaşık
yüzde 45 artış gösterdi. Ayrıca sosyal
izolasyon döneminde ‘Online İşlemler’
uygulamamızı kullanan tekil abone sayısı
son üç ayda 2 milyon artışla 19,8 milyona
yükseldi.”
“Kesintisiz ve güvenli iletişim”
Önal, “Ülkemizin 81 ilinde 30 bini aşkın
çalışanımız, yaygın ve güçlü altyapı
yatırımlarımız, Türkiye’nin dört bir
yanında 308 bin kilometreye ulaşan
güçlü fiber ağımızla kesintisiz ve güvenli
iletişimi sağlamaya devam ediyoruz. Son
12 ayda 3,5 milyon artarak 22,6 milyona
ulaşan fiber hane kapsamamız sayesinde
trafiğin arttığı yoğun saatlerde dahi hiçbir
kapasite sorunu yaşamıyoruz” dedi.
Toplam abone sayısı 48,4
milyona ulaştı
Yılın ilk çeyreğinde 563 bin net abone kazanımı
sağlayan Türk Telekom, toplam
abone sayısını 48,4 milyona taşıdı. Sabit
genişbant internet aboneleri, fiber abone
sayısındaki güçlü büyüme ile 11,6 milyona
ulaşırken sabit genişbant ARPU ilk
çeyrekte 2011 yılından bu yana en yüksek
yıllık büyümeyi kaydederek yüzde 14 artış
gösterdi. Fiber abone sayısı ilk çeyrekte,
yıllık yüzde 22 artış ile 4,4 milyona yükseldi.
Mobil abone sayısı 23,2 milyona yükselirken
sabit seste 103 bin net abone artışı
ile 2008 yılındaki halka arzdan bu yana
en yüksek ilk çeyrek net abone kazanımı
kaydedildi.
2020 34
www.itnetwork.com.tr
İş Sürekliliği Planlarının
Temelinde Artık Dijital Çalışma Alanı
Teknolojileri Olmalı
Sevi Tüfekçi
Citrix Gelişen Pazarlar Satış Mühendisliği Müdürü
Yeni dönemde şirketler artık dijital çalışma alanı çözümlerinden yararlanmak
zorunda. Citrix bir işletmenin ve çalışanlarının üretken olmak için ihtiyaç
duyduğu dijital çalışma alanı çözümleri yelpazesini sağlıyor. Yeni
döneme ve Citrix’in sunduğu çözümlere dair Citrix Gelişen Pazarlar Satış
Mühendisliği Müdürü Sevi Tüfekçi ile konuştuk…
Citrix olarak içinde
olduğumuz süreci nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Dünya şimdiye kadarki en büyük ve en
ciddi uzaktan çalışma deneyimini yaşıyor.
Biz bu dönemden dijital çalışma
alanı altyapısını oturtmuş şirketlerin
daha güçlü çıkacağını düşünüyoruz. İş
sürekliliği planlarının temelinde dijital
çalışma alanları bulunan kuruluşlar,
kaynakları, öngörülemeyen iş ortamlarının
gerektirdiği dinamik yollarla
yönetmek için gereken çevikliği, hızı ve
verimliliği ortaya koydular.
Sizce bu yeni dönemde
şirketler nelere dikkat
etmeli, kriz nasıl fırsata
çevirebilir?
Esnek çalışma modelleri ve güvenli dijital
işbirliği teknolojileri rekabet gücünü
korumak açısından kritik önem taşıyor.
İlerisi için akıllı ve kapsayıcı sanal çalışma
yöntemi, şirketlerin çalışan bağlılığını
ve iş sürekliliğini sağlayacak; tercih
ettikleri yerden çalışarak verimli olma
esnekliğine sahip yarı zamanlı, sözleşmeli,
evden çalışan ve geçici işçiler gibi
kullanılmamış yetenek havuzlarını kullanma
fırsatları yaratacak. İşverenler
dijital olarak desteklenen uzaktan üretkenliğin
sunabileceği değerin farkına
vardılar. Bu, şirketler için bir büyüme
kaynağı haline gelebilir.
İş sürekliliği planları artık
her zamankinden önemli
mi olacak? CIO’lar ve
teknoloji liderlerine de bu
yeni dönemde yeni görevler
düşecek mi?
Büyük kuruluşlar için iş sürekliliği
planları her zaman önemliydi ve düzenli
aralıklarla gözden geçirilip test
ediliyordu. İçinden geçtiğimiz süreçte,
yakından çalıştığımız pek çok CIO’dan
da küresel bir salgının iş sürekliliği
planlarının içinde yer aldığını öğrendik.
Kesinlikle yeni öğrenimlerimizin de bu
planlara yansıyacağına inanıyorum.
Çalışanların kişisel ihtiyaçlarıyla iş ihtiyaçları
arasındaki denge daha ön plana
çıkacak. Şirketlerin bir yandan iş sürekliliğini
sağlarken, bir yandan da çalışanların
emniyetini sağlamaya yönelik
stratejik işlevleri ve altyapıyı destekleyecek
esnek iş modellerini ve çalışma
alanı teknolojilerini hızla uygulamaya
koyması gerekiyor. Bu noktada CIO’lar
ve BT kuruluşları üç kritik alan üzerinde
düşünerek işe başlamalılar: bağlantı,
iletişim ve işbirliği.
Bu noktada Citrix’in
sunduğu teknolojiler
şirketlere ve çalışanlara
neler getiriyor?
Şirketler, hizmet kalitesini, uygulama
kaynak ve ağ kapasite planlamasını
en etkin şekilde dinamik olarak
yönetebilmek için Citrix SD-WAN ve
Application Delivery Controller (ADC)
çözümlerinden faydalanabilirler. Bu
altyapı, Citrix Application Delivery
Manager (ADM) ile tek merkezden yönetilebilir.
Paylaşılan kurumsal veriye
uzaktan güvenli olarak erişip ortak kullanabilmek
amacıyla, temel içerik işbirliği
platformu olan Citrix Files kullanılabilir.
Citrix Workspace ile çalışanlara
bir dijital çalışma alanı sunularak, hem
uygulama ve veriler güvenlik altında
tutulabilir, hem de uzaktan çalışma ve
cihaz esnekliği ile işgücü üretkenliği
sağlanabilir. Bu dönemde Citrix’in dijital
çalışma alanı çözümlerini kullanan
birçok kuruluşun, çalışanların öngörülemeyen
durumlar karşısında güvenle
ve emniyet içinde çalışabilmeleri için
ihtiyaç duyduğu araçlara ve veriye erişim
sağlayan esnek çalışma ortamlarını
ivedilikle sunabildiğini gördük.
Toyota RAV4
Güvenlik Testlerinde
Zirvede Yer Aldı
SUV segmentinin yaratıcısı ve segmentine
adını veren Toyota RAV4 modeli, tüm
dünyada önde gelen çarpışma ve güvenlik
testlerinden üst seviye dereceler elde
etmeye devam ediyor. Test metotlarını ve
değerlendirme standartlarını her yıl daha
da zorlaştıran ve Japonya’daki gerçek trafik
kazalarını kriter alan JNCAP, üstün
güvenlik performansına sahip RAV4 modeline
en yüksek puanı verdi.
JNCAP her yıl yükselttiği çarpışma güvenliği
kriterlerini bir kez daha revize ederek
yaşlanan nüfusunun sürüş kondisyonları-
2020 36
www.itnetwork.com.tr
nı testlere daha iyi yansıtmaya başladı ve insan vücuduna
daha yakın özelliklere sahip mankenleri testlere
adapte etmeye başladı.
JNCAP, önleyici güvenlik performansı değerlendirmesine
geçtiğimiz yıl gece sokak lambaları
altında yayaları algılayan otomatik
fren sistemlerini de eklemişti. Bu yıl ise
standartları zorlaştırmak adına, araştırmalara
göre yoldaki yaya ölümlerinin
önemli bir bölümünün gece gerçekleştiği
gerçeğine dayanarak,
ışıklandırma olmayan bölgelerdeki
yaya algılayan otomatik
fren sistemlerini de ekledi.
Gece sürüş koşullarında yayaları algılayan
Ön Çarpışma Önleyici Sisteme
sahip Toyota Safety Sense sayesinde
yüksek güvenlik standartlarına
sahip RAV4, bu yeni kriterlerden
5 yıldız alarak JNCAP’ın değerlendirmesinde
en iyi dereceyi elde etti.
Trafik kazalarında ölümler yıldan
yıla azalsa da, Toyota sıfır ölümlü
kaza hedefiyle Toyota Safety Sense’i,
bağlantılı teknolojilerini ve otonom
sürüşü her açıdan geliştirmeye devam
ederek trafik kazalarını azaltıyor.
www.itnetwork.com.tr 37 2020
Dijitalleşmenin gücü, Sabancı Holding’in ilk çeyrek
rakamlarına yansıdı
Yılın ilk üç aylık mali tablolarıyla ilgili
değerlendirme yapan Sabancı Holding
CEO’su Cenk Alper, söz konusu mali
gerçekleşmelerin, koronavirus (Covid-19)
pandemisinin etkisinin tüm
dünyada görülmeye başlandığı bir dönemi
de kapsadığına dikkat çekti. Alper
ayrıca Türk sağlık sisteminin, bu zorlu
mücadelede başarılı bir performans sergilediğine
de özellikle vurgu yaparken,
Topluluk olarak da sağlık konusunda
zamanında alınan önlemlerle süreci etkin
şekilde yönetmeye devam ettiklerinin
altını çizdi.
Cenk Alper açıklamasında şunları kaydetti:
“2020 yılının ilk çeyreği, finansal
yönetimde başarılı sonuçların elde edildiği
bir dönem olarak kayıtlara geçti.
Borçluluk oranlarındaki düşüş ve faaliyet
karındaki artış, ilk çeyrek bilanço
döneminin güçlü bir mali performansla
tamamlanmasını sağladı. Özellikle sürdürülebilirlik
odağındaki stratejimizin
meyvelerini toplamaya başladık. Bu sayede
de 2020 yılının ilk çeyrek bilanço
dönemini sağlıklı finansal sonuçlarla
tamamladık.
Topluluk olarak, uzun vadeli stratejimizde
de yer alan çevre ve iklim değişikliği
hassasiyetlerini ön planda
tutarak; tüm faaliyetlerimizde sürdürülebilirlik
odağındaki sorumluluklarımızı
gözeteceğimizin sözünü vermiştik.
Pandemi süreci, bu konunun
önem ve hassasiyetini bizlere net olarak
gösteriyor. Bundan önce olduğu gibi
bundan sonra da bu konu bir numaralı
önceliklerimiz arasında olacak.”
Başta enerji, bankacılık, sanayi ve perakende
olmak üzere faaliyet gösterilen
tüm sektörlerde önemli adımlar
attıklarını belirten Alper şu noktaların
altını çizdi: “Tüm dünya insanlık tarihinin
karşılaştığı en önemli sınavlardan
birini veriyor. Pandemi süreci, iş yapış
şekillerindeki tüm ezberleri bozduğu
gibi başlı başına bir kırılma noktası da
oluşturuyor. Sabancı Topluluğu olarak
70 bine yakın çalışanımız, dengeli
ve dirençli portföy yapımız, güçlü bilançomuz,
düşük borçluluk oranımız ve
kuvvetli bilgi teknolojileri altyapımızla
girdiğimiz bu özel dönemi aşmak için
süreci yakından takip ediyor, stratejik
ve operasyonel tüm önlemleri alıyoruz.”
Covid-19 Dönemini
Başarıyla Yönetiyoruz
Bu noktada teknolojik altyapı ve dijitalleşmeye
vurgu yapan Alper, “Rahatlıkla
söyleyebiliriz ki, dijital iş modellerinin
hiç olmadığı kadar önem kazandığı bu
dönemi Sabancı Topluluğu olarak son
derece başarılı bir şekilde yönetiyoruz.
Şirketlerimiz, uzun zamandır teknolojik
altyapı ve dijitalleşme alanında yapmakta
olduğumuz etkin çalışmaların
bir eseri olarak, işlerini geliştirme ve
büyütme konusundaki çalışmalarına
ara vermeden devam ediyorlar. Bu sayede
Covid-19 döneminde de iş sürekliliğimizde
herhangi bir aksama olmadan
operasyonlarımızı yürütüyoruz” dedi.
Cenk Alper, “Bu süreçte bankacılık, gıda
perakendesi ve enerji alanında kamu
hizmetini aksatmadan sürdürüyoruz.
“Evde kal” dediğimiz bugünlerde dijitalleşmenin
ve uzun süredir devam ettirdiğimiz
teknolojik yatırımların ne kadar
isabetli olduğu bir kez daha görülmüş
oldu” ifadelerini kullandı.
Ayrıca bu dönemde değer zincirlerinin
sağlıklı kalmasının önemine dikkat çeken
Alper “Ekosistem yaklaşımımız
çerçevesinde, tedarikçilerimize,
Sabancı Holding, 2020
yılının ilk üç aylık dönemine
ait finansal sonuçlarını
açıkladı. Bu sonuçlar doğrultusunda,
Sabancı Topluluğu’nun
konsolide satışları
13.6 milyar TL olarak
gerçekleşti. Net karını 2019
yılının aynı dönemine yüzde
13 artıran Sabancı Topluluğu’nun
konsolide net karı üç
aylık dönemde 1 milyar 193
milyon 206 bin TL olarak
kayıtlara geçti…
bayilerimize, iş ortaklarımıza yol gösteriyor
ve destek oluyoruz” dedi. Ayrıca
kurumsal vatandaşlığı her zaman önceliği
olarak gören Sabancı Topluluğu’nun,
desteklerinin bilim ve teknoloji alanına
odakladığının altını çizen Alper, şimdiye
kadar 30 milyon TL’ye ulaşan bağış
yaptıklarını belirtti.
Planlarımızı Ertelemedik
Alper şöyle devam etti: “Covid-19’dan
kaynaklı olarak birçok zorluk yaşansa da
geleceğe dair planlarımızı ertelemedik.
Kurumsal Girişim Sermayesi fonumuz
SPK tarafından onaylandı. 200 milyon
liralık bu fonu özellikle teknoloji odaklı
girişimler için kullanacağız. Şu an ilk
etapta 25 startup ile görüşmelerimizi
sürdürüyoruz. Bu konuda daha hızlı
adımlar atacağız. Dolayısıyla uzun vadeli
yol haritamızdan vazgeçmeden yol
alıyoruz.
Tüm dünyayla birlikte ülkemizi de içine
alan Covid-19 sürecine sağlıklı bir
bilanço ve borç seviyesi ile girdik. Yılın
ikinci çeyreği için de nakit yönetimi ve
iş sürekliliği önceliğimizi koruyarak
paydaşlarımıza değer yaratmak hedefimizdir.
İleri teknoloji ve sürdürülebilirlik
odaklı hamlelerimizle, önümüzdeki
dönemde tüm paydaşlarımıza maksimum
değeri sağlamak için Türkiye’nin
Sabancı’sı olarak daha güçlü bir şekilde
çalışmayı ve üretmeyi sürdüreceğiz.”
2020 38
www.itnetwork.com.tr
Korona Virüs sektörlerde chatbot kullanımını katladı!
Yapay zeka alanında yetkin tecrübesiyle
vatandaşlara Korona Virüs hakkında
doğru bilgiler veren Koronabot’u ve Milli
Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde dijital
eğitim platformu EBA üzerinde kullanıma
açılan EBA Asistan’ı hayata geçirerek
bu kritik dönemde 2 büyük projeye imza
atan CBOT; Korona Virüs pandemisi
sürecinde kritik sektörlerde diyalog bazlı
yapay zeka çözümleri odağında yaşanan
talep artışını değerlendirdi. CBOT yaptığı
açıklamada yeni gelişmelere hızla adapte
olan yapısıyla öne çıkan bankacılık
sektöründe chatbot kullanım hacminin
son iki ayda 5 kat arttığının, müşteri yönetiminin
kritik önem taşıdığı e-ticaret
tarafında ise 2 kat artış gözlemlendiğinin
altını çiziyor. Yine CBOT’un teknolojisiyle
güç verdiği EBA Asistan da bu dönemde
Türkiye’ninyapay zeka ile en çok soru yanıtlayan
chatbotu konumuna gelerek global
çapta bir başarıya imza attı.
Bankacılık, e-ticaret, sağlık, eğitim ve
kamu gibi önemli sektörlerdeki chatbot
geliştirme konusundakitalep artışınınsadece
büyük şirketler tarafında değil orta
ölçekli şirketler ve KOBİ’ler tarafında da
gözlemlendiğini vurgulayan CBOT’a göre;
chatbot kullananların sayısında yaşanan
artış da vatandaşların chatbotları büyük
oranda benimsediğini ve bu dönemde
daha çok kullandığını gösteriyor. Koronavirüs
sürecinde göze çarpan en büyük
değişiklik Mart ayı itibari ile bankacılık
chatbotlarına gelen kredi başvurusu, kredi
taksit erteleme soru sayısındaki artış
oldu.Buna ek olarak şifre alma, şifre belirleme
soru sayısındaki yükseliş ise dijital
bankacılık kanalların ilk defa kullanmaya
başlayan kişi sayısındaki yoğunluğu gösteriyor.
Online satışın artış gösterdiği bu
dönemde, chatbotlar özellikle satış sonrası
destek hizmetleri alanında e-ticaret
markaların en büyük yardımcısı oldu.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Korona Virüs Pandemisi birçok sektör
üzerinde kalıcı etkiler doğuruyor. Temassız teknolojilerin daha
fazla tercih edildiği bu dönem müşteri ilişkileri yönetiminde de farklı
bakış açılarının giderek yerleşmesini destekliyor. Yine uygulamaya
alınan uzaktan çalışma ve eğitim modelleri de yeni yöntemlerin hızla
benimsendiğini gösteriyor. Bu noktada yapay zeka teknolojileri
de giderek önemini pekiştiriyor ve özellikle diyalog bazlı çözümler
şirketlere yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Maliyet tasarrufu
sunan, müşteri deneyimini iyileştiren ve personelin daha karmaşık
işlere adapte olabilmesini sağlayan chatbotlar Korona Virüs sürecinde
ve sonrasında kritik bir önem taşıyor.
“Pandemiden sonra
dijitalleşme dalgası hız
kazanacak”
“Bu olağanüstü dönem, şirketlerin hem
operasyonel modellerinde hem de hizmet
modellerinde köklü ve kalıcı değişiklikler
getirecektir.” diyen CBOT Kurucu ve
CEO’su Mete Aktaş: “ Yeni dönemde hizmetin
aksamayacağı, dijital araçlar sayesinde
aynı kalitede sürdürülebileceği ve
verimliliğin ön plana çıkacağı bir dünya
bizi bekliyor. Zaten başlamış olan büyük
dijitalleşme dalgası hız kazanacak.
Bugün bile gördük ki dijital altyapılarını
sağlam şekilde kurmuş olan şirketler yeni
duruma çok hızlı adapte oldular ve hizmetlerini
aksatmadan sürdürdüler. Türkiye’deki
özellikle bankaların bu konuda
dünyaya da örnek olacak şekilde hızlı bir
adaptasyon süreci ortaya koyduğunu gördük.
Bu da onların ileri seviye bir dijital
altyapıya sahip olmasının sonucu elbette.
Öngörüde bulunmanın çok zor olduğu
bu dönemdeyiz, yapılan tahminlemeler
ve farklı senaryolar söz konusu ve bunlar
şirketler için çeşitli seviyelerde gelir düşüşlerine
işaret ediyor. Bu da bize gösteriyor
ki maliyetlerin azaltılması, şirketlerin çok
daha verimli yapılar olarak yollarına devam
etmesi gerekecek. Dijitalleşme artık
her ölçekteki şirket için bir seçenek değil
bir zorunluluk. Bu büyük dijitalleşme dalgası
içinde diyalogsal yapay zeka ciddi bir
yere sahip. Çünkü bu alan şirketlere hem
çalışanlarının hem de müşterilerinin
kullanabileceği, sorularına anında yanıt
alabileceği, işlemlerini anında yapabileceği,
uzaktan çalışma modellerini ve dijital
hizmet modellerinin merkezinde yer alan
araçlar sunuyor. Sanal asistan ve chatbotların
bu anlamda hayatımıza giriş hızını
arttırdığını ve yakın geleceğin bu çerçevede
şekilleneceğini düşünüyoruz.” diyor.
CBOT yaptığı açıklamada; çağrı merkezlerinde
yaşanan sorunların yanı sıra
uzaktan çalışma stillerinin de müşteri
deneyiminde bazı olumsuzluklar ortaya
çıkarttığını vurguluyor. Zira uzaktan
çalışan personelin internet altyapısı istediği
her bilgiye anında ve hızlı bir şekilde
erişmesini zorlaştırabiliyor hatta
bazen bu noktada sorunlar da yaşanıyor.
Kimi çağrı merkezlerinde çalışanların
bir kısmının bu aksaklıkların önüne geçilebilmesi
için hala merkezde çalışmayı
sürdürüyor. CBOT’a göre bu süreçte
chatbotlar müşteri hizmetlerinde önemli
bir rol oynuyor. Zira; yapay zekaya sahip
kişiselleştirme yeteneğine sahip chatbotlar,
iyi kurgulandıklarında müşterilerden
gelen soruların %90’ını cevaplayabilir.
CBOT yapay zeka teknolojisindeki liderliğiyle
müşterilerinin işlerini bu aşamada
sorunsuz ilerletmelerine destek oluyor,
bu dönemde artan chatbot taleplerine
de yine yetkin tecrübesiyle cevap veren
CBOT Kısa bir süre içinde bir chatbotun
tüm altyapısını kurup canlıya alabilecek
duruma getirebiliyor.
2020 40
www.itnetwork.com.tr
Toplantı odasının
kontrolü tek bir dokunuşla
Logitech Tap’te
Logitech, yeni ürünü Tap dokunmatik panel ile toplantı odalarının
karmaşasına çözüm getiriyor. Video konferansın ötesinde, tüm servis
sağlayıcılarla entegre çalışabilen Logitech Tap, şirketlere uygun fiyatlı
Premium bir hizmet sunarak, dokunmatik kontrol cihazlarının karmaşık
ve maliyetli sistemlerine de meydan okuyor...
Bilindiği üzere eski toplantı odası kontrol arayüzleri,
ideal olmaktan çok uzak bir performansa
sahip. El kumandalarındaki onlarca düğme,
takvimlerde yaşanan çakışmalar, kabloların
fazlalığı derken toplantılar bir dizi beklenmedik
ve istenmeyen durumlar yaratabiliyor. Bu
anlamda Logitech Tap, önde gelen servis sağlayıcıların
tümüyle entegre çalışıp 10.1 inçlik tek
bir dokunmatik ekranıyla toplantı odalarındaki
teknik sorunların hızla aşılmasını sağlayarak
vakit ve iş gücü kaybının önüne geçiyor. Önde
gelen servis sağlayıcılarının sezgisel yazılımı
sayesinde tek dokunuşla başlatma, takvim
oluşturma ve kesintisiz içerik paylaşımı gibi
fonksiyonlar sunan Logitech Tap; Google Hangouts
Meet Hardware, Microsoft Teams Rooms
(eski adıyla Skype Room Systems) ve Zoom Rooms
gibi büyük işbirliği platformu sağlayıcıları
için önceden yapılandırılmış oda çözümlerinin
de bir parçası konumunda bulunuyor.
Orta ve büyük ölçekli odalar için:
Rally/Rally Plus
Orta ve büyük ölçekli odalar için tasarlanan
Rally/Rally Plus, 4K çözünürlüğe sahip PTZ kamerasıyla
üstün kaliteli görüntü, Computer-Vision
tabanlı oto-çerçevelemeyle de herkesin net
şekilde görülmesini sağlıyor.
Logitech Rally, kullanıcıların Google Hangouts
Meet, Microsoft Skype® Kurumsal, Microsoft
Teams ve Zoom dahil olmak üzere, USB cihazlarıyla
çalışan görüntülü konferans uygulamalarıyla
daha iyi toplantılar yapabilmeleri için,
stüdyo kalitesinde ses netliği ve RightSense
otomasyonu sunuyor. Modüler ses yönetim sistemi,
detaylıca düşünülmüş kablo yönetimi ve
üstün kaliteli malzeme yapısıyla Rally, orta ve
büyük boyuttaki odalara şık bir şekilde entegre
oluyor.
2020 42
www.itnetwork.com.tr
www.itnetwork.com.tr 43 2020
Bilal Topçu: “Kuluçka merkezleri genç girişimciler için
fırsat yuvası”
OECD’nin 2019 1The Missing Entrepreneurs Raporu”na Türkiye’de
hırslı ve yüksek bir büyüme yakalaması beklenen genç girişimcilerin
oranı yüzde 25. Türkiye bu oranla Avrupa Birliği ülkeleri ve OECD
ülkelerini geçerek ilk sırada yer alıyor…
“Genelde öğrencilik döneminde başlayan
girişim hikayeleri kuluçka merkezleri
ve teknoparkların desteğiyle
katlanarak büyüyor ve alanında büyük
başarı hikayeleri yazılıyor” diyen
Teknopark İstanbul Genel Müdür Bilal
Topçu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Dış
dünya ile rekabetin ileri düzeyde devam
ettirilebilmesi ve sürdürülebilir
bir kalkınma sağlanması için katma
değerli ürün ve süreçlerin yaratılması
ülkemiz açısından önem taşıyor. Genç
girişimcilerimiz de teknolojik atılımlarla
Türkiye’yi ileriye taşıma potansiyeline
sahipler. Kuluçka merkezlerimiz
genç girişimciler için bir fırsat
yuvası. Teknopark İstanbul olarak kuluçka
merkezimiz Cube Incubation’da
bugüne kadar 200’ü aşkın girişimi başarıyla
mezun ettik şu an hali hazırda
95’i aşkın girişime ev sahipliği yapıyoruz.
Savunma sanayi başta olmak üzere;
havacılık/uzay, denizcilik, enerji,
sağlık bilimleri gibi kritik alanlarda
projeler yürüten girişimcilerimiz ülkemizin
yerli ve milli üretim kapasitesine
önemli katkılar sunuyor.”
Açıklamasında Cube Incubation’da
yer alan başarılı genç girişimcilerden
de örnekler veren Teknopark İstanbul
Genel Müdürü Bilal Topçu Haziran
2019’da Cube Incubation’a roket
motoru geliştirme projesiyle giren ve
Ocak 2020’de TÜBİTAK BİGG desteği
alarak kurulan “NOVART Savunma
ve Uzay Teknolojileri” adlı girişimin
Cube Incubation’da kritik çalışmalar
hayata geçirdiğine değiniyor. NOVART
Savunma ve Uzay Teknolojileri’nin hikayesi
2015 yılında 3 ortağın İstanbul
Teknik Üniversitesi’nde Uzay Mühendisliği
okurken Uçak ve Uzay Bilimleri
Fakültesi’nde faaliyet gösteren PARS
Roket Grubuna katılmasıyla başlıyor.
PARS’ta bulundukları süre boyunca
ABD’de düzenlenen roket mühendisliği
yarışmasında dereceler alan ekip
2018 yılında Türkiye’nin ilk hibrit
yakıtlı roketini uçurdu ve kurtardı.
Teknofest Roket Yarışması’nın yazılmasına
da katkı sunan ekip bu süreçte
roketler ve roket motorları üzerine
yoğun çalışmalar yürüttü. Bu süreçte
Havacılık ve Uzay teknolojileri alanında
nitelikli şirketlere ev sahipliği
yapan Teknopark İstanbul’da yolları
sık sık düşen ekip üyeleri projeleriyle
Teknopark İstanbul’un Kuluçka merkezine
girdi.
NOVART Savunma ve Uzay Teknolojileri;
roket motoru geliştirme ve roket
simülasyonu olmak üzere iki ana başlıkta
çalışmalarını yoğunlaştırıyor.
Roket motoru geliştirme konusunda,
üniversitede üzerinde bolca çalışma
imkanı buldukları hibrit roket motorlarının
sivil amaçlı roketlerde kullanımı
için geliştirme çalışmaları yapan
ekip ayrıca kat yakıtlı roket motorları
üzerine de çalışma yapıyor. Girişim
roket simülasyonu konusunda ise; TÜ-
BİTAK BiGG desteği ile atmosfer içi
uçuş yapan, roketlerin tasarımın ve
simülasyonunu kapsayan bir program
geliştiriyor. Bu program ile kullanıcılar
roketlerini kolayca tasarlayabilecek
ve birçok bilgisayar programı arasında
gidip gelmekten kurtulacaklar.
Ekip program piyasaya çıktıktan kısa
bir süre sonra roket motoru tasarım
eklentileri gibi kapsamlı eklentiler de
sunmaya hazırlanıyor.
Tuvis çözümleri ile tekstil
sanayicilerinin verimliliği
artabilir
Cube Incubation’da yer alan bir diğer
başarılı girişim şirketi ise Tuvis.
Tekstil endüstrisi kumaş üreticileri
için yapay zeka destekli bir görsel
kalite kontrol sistemi sunan şirket
TÜBİTAK 1512 teşvik programı kapsamında
fonlanıyor. Bursalı genç girişimcilerin
hayata geçirdiği girişim
sanayiciler için ürün kalitesini, kalite
kontrol sürecinin verimliliğini ve üretim
hızını arttıracak bunun yanı sıra
kalitesizlik maliyetlerini de önemli bir
ölçüde azaltacak çalışmalar üzerinde
yoğunlaşıyor. Bugüne kadar bir yandan
teknolojisini geliştirmeye odaklanırken
diğer yandan da önemli hızlandırıcı
programları tamamlayan Tuvis;
Growth Circuit VC’den erken aşama
yatırımı aldı, iki ay süreyle Silikon
Vadisi’nde gerçekleşen bir programa
davet edilerek eğitim alan girişim döner
dönmez de ihracat odaklı kumaş
üreticileri ile anlaşmalar sağlayarak
saha çalışmalarımızı başlattı. Tekstil
endüstrisinin dinamiklerini dünya ça-
2020 44
www.itnetwork.com.tr
pında değiştirmek ve bunun için son hızla çalışmalara
devam Etmek hedefinde olan Tuvis makine öğrenmesi
ve derin öğrenme teknolojilerini kullanarak geliştirdiği
yaklaşımlarla görüntü ve analiz üzerinde çalışıyor. Girişimin
görüntünün yanı sıra, numerik veriler ile üretim,
satış, lojistik gibi süreçlerin verimlilik ölçümü ve tahminlemesi
noktasında da çalışmaları bulunuyor.
2010 - 2019 yılları arasında kurulan
teknoloji girişimlerinin %16’sında kadın
girişimciler yer alıyor
Türkiye’de kadın girişimci oranlarına da dikkat çeken
Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu yapılan
araştırmalara göre 2010 - 2019 yılları arasında kurulan
teknoloji girişimlerinin yüzde 16’sında kadın girişimcilerin
yer aldığını ve Türkiye’nin bu ortalama ile Çek
Cumhuriyeti, İtalya ve Portekiz’den sonra Avrupa’daki
en yüksek orana sahip dördüncü ülke olduğunu ifade
ediyor. Cube Incubation’da yer alan Hümeyra Ergin de
Bilal Topçu’nun örnek gösterdiği genç girişimciler arasında
yer alıyor. Ufuk açıcı projeleriyle Cube Incubation’a
girmeye hak kazanan Hümeyra Ergin’in girişim hikayesi
karanlık korkusuyla başlıyor. Karanlıktan korkanların
sayısının da azımsanmayacak oranda olduğunu fark
eden genç girişimci özellikle deprem anlarında yaşanan
bu paniğin en aza indirilmesini hedefliyor. Kendini
ışıktan ve gün ışığından şarj edebilen, karanlık ortamda
elektriksiz 8 saat aydınlatma sağlayan zemin kaplama
çalışmalarına yoğunlaşan Ergin aynı zamanda elektriksiz
gece lambası üzerinde de çalışmalarını sürdürüyor.
Girişimciliğe genç yaşlarda
eğilim yapılan işlerin heyacanını
kaybetmemesini sağlıyor
Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu; Kuluçka
merkezlerine baktıklarında genç girişimcilerin heyecanlarından
mutluluk duyduklarını ifade ediyor. Teknopark
İstanbul olarak yeni fikri olan herkese kapılarının açık
olacağını aktaran Topçu; Cube Incubation’da girişimcilerin;
300 metrekarelik alana kurulu Biyoküp Laboratuvarı’ndan,
100 metrekarelik alana kurulu Temiz Odalar’dan,
Post Kuluçka Alanı’ndan ve 400 metrekarelik
alana kurulması planlanan Prototipleme Merkezi’nden
ücretsiz ya da çok düşük bir maliyet karşılığında yararlanabildiğini
dile getiriyor. Kuluçka merkezinde girişimciler;
iş planı hazırlama, başarılı sunum teknikleri,
pazarlama, finans gibi konularda eğitim ve mentörlük
imkânlarından sıfır maliyetle yararlanıyor, mali desteklere
ulaşmak noktasında ücretsiz danışmanlık hizmeti
alıyor ve yatırımcı buluşmalarından faydalanarak işlerini
nasıl büyütecekleri konularında bilgiler alabiliyorlar.
Tüm bunların yanında sağlanan yan imkânlarla da ofis
alanı, açık çalışma alanları, toplantı odaları, internet ve
telefon hizmetlerini ücretsiz karşılayarak 18 ay boyunca
yararlanabiliyorlar. Cube Incubation geçen yıl faaliyete
geçirdiği Ortak Çalışma Alanı’yla (Co-working) da kuluçka
merkezinden başarıyla mezun olan girişimcileri
ofis kurana kadar desteklemeye devam ediyor. Kuluçka
merkezinden mezun olan girişimciler teknopark firması
olarak ticari ve Ar-Ge faaliyetlerini sürdürüyorlar. Ayrıca
kuluçka mezuniyeti sonrası girişimciler; post kuluçka
olarak adlandırılan dönemde düşük kira bedeli ödeyerek
Teknopark İstanbul’da kalabiliyor.
www.itnetwork.com.tr 45 2020
ASUS Kurumsal ile Güvende, İşler Tıkırında
Dünyanın en beğenilen şirketleri arasında
yer alan lider bilgisayar üreticisi ASUS, geniş
ürün yelpazesinde yer alan bol ödüllü
bilgisayarlarla şirketlerin ihtiyacını uçtan
uca karşılıyor. Teknoloji üreticiliğinde 30 yılı
aşkın global tecrübeye sahip olan ASUS’un
uzmanlığı ve inovasyonu, her ihtiyaca yönelik
geniş kurumsal ürün gamıyla Türkiye’de
büyümeyi hedefleyen şirketler için katma
değerli yatırımlara dönüşüyor.
Kurumsal İhtiyaçlara “Terzi
İşi” Çözümler
Tüketici elektroniğinde daha yüksek işlem
gücü ve daha kaliteli bir ekran, ihtiyaçları
büyük oranda karşılayabiliyor. Ne var ki
iş dünyasının beklentileri için bu iki unsur
sadece başlangıç sayılıyor. Şirketler faaliyet
alanlarına, büyüklüklerine ve çalışma standartlarına
göre kendine özgü pek çok ek ihtiyaçla
teknoloji arayışına giriyor.
ASUS, ile tüm iş süreçlerini tek bir bilgisayara
emanet etmesi gereken KOBİ’lerden,
yüzlerce kişinin aynı proje üzerinde çalıştığı
sektör devlerine kadar her kurumun profiline
tam oturacak, “terzi işi” teknolojiler sunuyor.
İş hayatının zorlu koşullarına uygun
şekilde tamamı askeri düzeyde dayanıklılığa
sahip, yüksek mühendislik harikası
ASUS, prestijli ödüllerle kendini kanıtlamış
dizüstü, masaüstü ve All-in-One bilgisayarlardan
oluşuyor.
Kurumsal Veri Her An
Güvende
Dijital çağda her şirketin en değerli sermayesini
sahip olduğu kurumsal veri oluşturuyor.
Bu dijital varlığı korumak için, cihazın kendisinden
başlayıp tüm şirketin dahil olduğu
iş ağına uzanan güvenlik zincirinin ileri
düzey teknolojilerle korunması gerekiyor.
ASUS, üç katmanlı yenilikçi güvenlik yaklaşımıyla
yazılım koruması, veri güvenliği
ve IT yönetimi düzeylerinde uçtan uca tam
koruma sağlıyor.
Parmak izi okuyucu ve yüz tanıma gibi gelişmiş
doğrulama seçeneklerinin yanı sıra,
USB port kontrolü sayesinde cihazlardan
izinsiz veri kopyalanmasının önüne geçiliyor.
Kurumsal bilgisayarlara özel webcam
güvenlik koruması ise, olası bir güvenlik
ihlali neticesinde yaşanabilecek izinsiz
görüntülemeleri engelliyor.
Şirketler, rekabette öne çıkmalarını
sağlayacak hassas bilgileri uzaktan cihaz
kilitleme ve kurumsal düzeyde ağ giriş
yetkilendirmesi gibi gelişmiş teknolojilerle
her an, her yerde koruma altında tutuyor.
ASUS sayesinde şirket çalışanları ister
masa başında ister ofisten uzakta olsunlar,
İş dünyasında rekabetin kuralları teknolojiyle yazılıyor. Teknolojiye
doğru yatırımı yapan, inovasyonu iş süreçlerinde verimliliğe dönüştüren
şirketler kazanıyor. Başarıya giden en kısa yol, ihtiyaçlara
kusursuz yanıt veren ürün ve çözümlere yatırım yapmaktan geçiyor.
Buna karşın, her kurumun ihtiyacı, çalıştığı sektöre ve iş hacmine
göre değişiyor. Büyümeyi hızlandıracak doğru teknoloji çözümlerini
bulmak bu nedenle zorlaşıyor…
kurumsal verinin her an güvence altında
olduğunu bilmenin rahatlığıyla iş yapıyor.
Çok Yönlülük Arayan
Profesyonellere Özel
ASUS’un yeni nesil ofis ihtiyaçlarına yönelik
geliştirdiği ExpertBook Serisi, çok yönlü
ihtiyaçlara yanıt veren geniş bir ürün ailesi
sunuyor. Çok yönlü profesyonellere iş hayatında
eşlik eden ExpertBook serisi bilgisayarların
ortak özellikleri ise daha hafif,
daha dayanıklı ve daha yüksek performanslı
olmaları.
Her bütçeye uygun, kaya gibi sağlam beş
ayrı modelle iş dünyasını selamlayan ASUS
ExpertBook P Serisi, harici ekran kartı ve
yüksek hızlı SSD depolama gibi özelleştirilebilir
yönleriyle kurumsal ihtiyaçlara eksiksiz
yanıt veriyor. ExpertBook serisinin sıra
dışı üyesi C214 ChromeBook ise 360 derece
dönebilen menteşesi ve tam katlanabilir,
dokunmatik ekranıyla çok farklı kullanım
alanlarına dahi ASUS kalitesini ulaştırıyor.
En Bilinen Ofis Problemleri
Tarih Oldu
Güç kaynağına erişim için yapılan “priz
savaşları” ve sürekli gidip gelen kablosuz
internet bağlantısı, her ölçekte şirketin tanık
olduğu gündelik problemler arasında
başı çekiyor. ASUS ExpertBook Serisi’nde
yer alan dizüstü bilgisayarlar, üstün performans
ve güçlü donanım özelliklerinin yanı
sıra bu sorunları ortadan kaldıracak teknolojiyle
donatıldı.
Ofis içindeki internet sorunlarını tümüyle
çözmek için 8,5 kata kadar daha hızlı çalışan
ve 300 metreye kadar mesafelerde sorunsuz
bağlantı kuran yeni nesil Wi-Fi teknolojisi
belirli ExpertBook modellerinde yer alıyor.
Tek şarjla gün boyu devam eden mesaiye kesintisiz
uyum için 24 saat pil ömrüne sahip
modeller de yine ASUS ExpertBook serisinde
bulunuyor.
Basınç, nem ve ani darbe konularında askeri
düzeyde testlere tabi tutulup, tümünü başarıyla
geçen ASUS ExpertBook serisi bilgisayarlar,
ofislerde yaşanabilecek her küçük
kazada yüklü masrafların önüne geçiyor.
Daha Hafifi Yok: ASUS
ExpertBook B9450
Kurumsal kullanım için en çok tercih edilen
dizüstü ekran boyutlarının başında 14
inç geliyor. Bu klasmanda sadece 870 gram
ağırlığıyla dünyanın en hafif bilgisayarı olan
ASUS ExpertBook B9450, sık hareket eden
ve masaya bağlı kalmak isteyen profesyonellerin
yüksek performans ihtiyaçlarını karşılıyor.
Ultra ince çerçevenin yüzde 94’ünü
kaplayan NanoEdge ekran teknolojisi, ExpertBook
B9450’yi ofisin yeni gözdesi haline
getiriyor.
Gün boyu devam eden iş temposunda profesyonellere
eşlik edebilmek için 24 saate
kadar pil ömrü sunan ASUS ExpertBook
B9450, en iyi yazma deneyimi için tasarlanmış
ErgoLift menteşesiyle uzun mesai saatlerinde
konfor sağlıyor. ASUS’un dizüstü
bilgisayar üretiminde uzun yıllara dayanan
bilgi birikimi ve uzmanlığıyla tasarlanan bu
yenilikçi menteşe sayesinde cihazın alt kısmında
etkin havalandırma sağlanıyor ve soğutma
verimliliği artırılıyor. Bilgisayarın alt
kısmının havada kalması sayesinde kullanıcıya
eşsiz bir ses deneyimi sunuluyor.
Klavyenin altında bulunan fare alanını
ikinci bir ekrana dönüştüren NumberPad
teknolojisi, iş süreçlerinde verimliliğin yeni
ufuklarını çiziyor. Kullanıcılar, bu yenilikçi
ekranda tek dokunuşla dokunmatik yüzey
ve dijital bir tuş takımı arasında geçiş yapabiliyor.
Böylelikle klavye alanı genişletilmeksizin,
tam boyutlu bir tuş takımı dizüstü
bilgisayarlarda da kullanılabiliyor.
Uzmanlar için Hazır
Bilgisayar
Kurum içi işleyişin temelini oluşturan masaüstü
bilgisayarlar, ASUS ExpertPC serisinin
sunduğu kolay yükseltme imkanıyla
birlikte çok daha verimli bir seçenek haline
geliyor. Şirket için alınan bilgisayarlar, gelecekte
değişen teknoloji ihtiyaçları gereği donanım
güncellemesine ihtiyaç duyabiliyor.
ASUS ExpertPC modelleri, performans ve
kalitenin yanı sıra esnek donanımlarıyla da
kolay yükseltme sağlıyor.
En üstün performans için Intel Core i9 ailesine
kadar güçlendirilebilen işlemci ve SSD
depolama seçenekleri sunan ExpertPC serisi,
ASUS’un verimlilik odaklı İş Yöneticisi
ve Kontrol Merkezi gibi çözümleriyle toplu
olarak kolayca yönetilebiliyor. Yüzde 100
katı kapasitör ve tüm ASUS Expert Serisi
gibi askeri düzeyde dayanıklılıkla üretilen
bilgisayarlar, malzeme kalitesini birinci sınıf
işçilikle taçlandırıyor.
2020 46
www.itnetwork.com.tr
Ofis Tipi Performans Canavarı!
ASUS Expert Serisi bilgisayarların performans piramidinin zirvesinde,
baş döndüren teknik özellikleriyle ProArt Station D940 yer alıyor.
Göz alıcı dizaynıyla 8 litre hacimli kompakt bir kasanın içinde, inanılmaz
performansı mümkün kılan Intel Core i9-9900K işlemci ve
tam 11 GB belleğe sahip NVIDIA GeForce RTX2080TI ekran kartı
yer alıyor. Geleceğin donanımlarıyla bugünden tanışmak isteyenler,
D940 sistemlerini Intel Xeon işlemci ve RTX Quadro grafik çözümüne
kadar yükseltebiliyor.
Çok farklı senaryolarda kullanıma uyum sağlaması için en geniş
bağlantı seçenekleriyle donatılan ProArt Station D940, kompakt
gövdesinde gizlenen performans canavarını soğutmak için yenilikçi
bir hibrit sistem kullanıyor. Bugüne kadar sadece sunucu bilgisayarlarda
kullanılan buhar odasının yanı sıra, dörtlü fan tasarımıyla
ASUS ProArt Station D940 hem soğuk hem de sessiz çalışıyor. Yenilikçi
dizaynı sayesinde yüksekliği kolayca ayarlanabilen bilgisayar,
hiçbir ekstra araç gerece ihtiyaç olmaksızın kolaylıkla açılabiliyor.
Yeni Nesil İhtiyaçlar için
ASUS Expert All-in-One
İş yerini kablo karmaşasından arındırıp, masalardaki kalabalığı
ortadan kaldırmak isteyen şirketlerin öncelikli tercihi olan All-in-
One (AiO) bilgisayarlar, şirketler için verimliliğin yanı sıra konfor
sağlıyor. ASUS Expert AiO bilgisayarlar, incelikte çığır açan tasarımlarının
yanı sıra dokunmatik ekran seçenekleriyle de şirketlerin
verimlilik ihtiyacına en iyi yanıtı veriyor.
Yaygın Servis Ağı ve ASUS Güvencesiyle
Kurumsal bilgisayar alımı yaparken, bu cihazların uzun süreli kesintisiz
kullanımını sağlayabilmek için bakım ve servis süreçlerinden
de emin olmak gerekiyor. Dünyanın lider bilgisayar üreticilerinden
ASUS, global bilgi birikimini ve uzmanlığını Türkiye’deki şirketler
için yüksek müşteri memnuniyetine dönüştürüyor.
Türkiye’nin dört bir yanında konumlanan yaygın servis ağı ile kurumlara
7 gün 24 saat destek veren ASUS, 3 yıl uluslararası garanti,
kapıdan alma ve kapıya iade, yerinde servis gibi müşteri odaklı
yaklaşımıyla satış sonrası hizmetleriyle de fark yaratıyor. Kurumlar,
ASUS’un global güvencesiyle 3 yıl uluslararası garanti altında
bulunan Expert Serisi bilgisayarlar ile kendi gelecekleri için teknolojiye
en doğru yatırımı yapıyor.
İşinizi Kolayca Yönetin
ASUS Expert Serisi bilgisayarlar IT ekibinin yükünü en aza indirecek
şekilde tasarlandı. Dayanıklı malzeme ve yüksek performans
özellikleriyle birlikte bu bilgisayarları diğerlerinden ayıran en önemli
özelliklerin başında mükemmel yönetilebilirlik geliyor.
ASUS Kontrol Merkezi çözümü, donanım ve yazılımların izlenmesi
ve uzaktan yönetimini kolaylaştırıyor. IT yöneticileri, ofisteki tüm
bilgisayarlara zahmetsizce yazılım yüklemesi yapabiliyor.
ASUS İşletmecisiyle bilgisayarların cihaz bazında etkin yönetimi
mümkün oluyor. Sistem geri izlemesi sağlayan ve USB erişimini kilitleyebilen
bu yazılım, ayrıca tek tıkla uzaktan dosya imhası yapıyor.
Her İhtiyaca Bir ASUS
ASUS 30 yılı aşkın süredir dünyanın lider teknoloji üreticilerinden
biri olarak bilgisayar tasarlıyor. 30 yılda değişen teknoloji trendleri
ve çeşitliliği hızla kurumsal ihtiyaçlar neticesinde ASUS ürün ailesi
birçok farklı üyeyle her türlü amaca hizmet ediyor.
ASUS’un kapsamlı ürün gamı, farklı formlarda dizüstü bilgisayarlardan,
güçlü iş istasyonlarına, mini bilgisayarlardan yeni nesil Allin-One
çözümlere çok çeşitli seçenekler sunuyor.
www.itnetwork.com.tr 47 2020
Sosyal mesafe ve doluluk sensörlerle yönetilecek
Toplam vaka sayısının 5 milyonu aştığı
COVID-19 salgınında dünyanın büyük
bölümünde yeni bir evreye geçiliyor. Salgınının
kontrol altına alındığı ve bulaşıcılığının
azaldığı ülkelerde normalleşme
sinyalleri verilirken salgının tekrar yayılımını
önlemek için maske kullanımı ve
sosyal mesafe kuralına uyulması gerekiyor.
Sosyal mesafenin fabrika, okul, hastane,
AVM, kafe ve restoran gibi alanlarda
düzenli olarak nasıl ölçüleceği zihinlerde
soru işareti oluştururken çözüm yine teknoloji
şirketlerinden geldi.
Londra’daki kırmızı otobüslerin yakıt
tüketiminin takibinden, Kanada’daki orman
yangınları için erken uyarı sistemine
kadar pek çok noktada nesnelerin interneti
adı verilen (IoT) sensörler aracılığıyla
çözüm geliştiren, NetOP Teknoloji şirketi,
sosyal mesafe kuralının denetlenmesini
sağlayan çözümleri kullanıma sundu.
Sensör temelli teknolojiler geliştiren NetOP
Teknoloji’nin, masa doluluk oranı sensöründen
vücut ısısı sensörüne, ortamın
hava kalitesini ölçen sensörlerden kapalı
alanda kaç kişinin bulunduğunu ölçen
sensörlere, sosyal mesafe bilekliğinden
akıllı mesafe alarm sensörüne pek çok ilgi
çekici ürün bulunuyor.
Sosyal mesafeye uymayanlar
için alarmlar devrede
Sağlık Bakanlığı tarafından normalleşme
döneminde uyulması gereken en önemli
kural olarak belirtilen sosyal mesafe, toplum
sağlığı ve virüsün tekrar yayılımını
engellemek için hayati bir öneme sahip.
Özellikle zaman zaman sosyal mesafenin
kaybolduğu market ve pazar yerlerinde,
geliştirilen sensörler kişiler arası uzaklığı
gerçek zamanlı ölçerek ihlal edildiği durumlarda
sesli ve ışıklı alarmları devreye
sokuyor. Aynı zamanda sosyal mesafe bilekliğiyle
de kişinin kapalı alanı paylaştığı
diğer kişilerle sosyal mesafeye uyulmaması
durumunda uyarılar yapılıyor.
COVID-19 salgını sonrasında tüm dünya yeni şartlara uyum sağlamaya
çalışırken, sosyal mesafe kuralı, bir lokasyondaki kişi sayısı, ortamın
sıcaklık, hava kalitesi vb toplum sağlığı için büyük önem taşıyor.
Salgınla mücadele için geliştirilen sosyal mesafe bilekliği gibi sensör
temelli teknolojik çözümler, toplu kullanıma açık alanlarda sosyal mesafe
kuralını denetleyip, ihlal edenleri anlık olarak uyaracak…
arasındaki mesafe düzenli olarak denetlenerek
ihlal edilmesi durumunda uyarı
verilebilecek.
Evde karantina, IoT
teknolojisiyle denetim altında
COVID-19 hastalarının büyük bir bölümü
hastalığın hafif seyri nedeniyle evde
tedavi altına alınıyor. IoT çözümlerinden
biri olan EvdeKal sensörü ile karantina
kurallarına uyulup uyulmadığı uzaktan
takip edilebiliyor. Tedavi gören hastaların
yanı sıra risk gurubundaki kişiler için de
tercih edilen sensörler; küçük boyutlu, su
geçirmeyen ve uzun ömürlü bir pile sahipken
çıkarılamayan bir kayışı bulunuyor.
Kesilip atılması durumunda ise yetkililere
uyarı veriyor. Sağlık çalışanları, yalnız yaşayanlar,
bakım evi konukları ve toplu taşıma
araçlarında çalışan şoförler gibi risk
altındaki diğer kesimler için geliştirilen
vücut ısısı sensörü ise yeni tip koronavirüsün
en yaygın belirtisi olan vücut ateşin,
belli aralıklarla ölçerek kişiyi bilgilendiriyor.
“Covid-19 ile mücadele
çözümlerini Türkiye
pazarına sunmaktan dolayı
gururluyuz”
IoT temelli teknolojileri 50’den fazla ülkeye
ihraç eden Hollanda merkezli NetOP
Teknoloji, IoT alanındaki çözümlerini,
ülkemizin yüzde 100 Türk sermayeli en
büyük SAP İş Ortağı Detaysoft ortaklığı
ile Türkiye’de ve tüm dünyada yaygınlaştırmayı
hedefliyor.
Türk mühendisler tarafından geliştirilmiş
olan Covid-19 ile mücadele çözümlerini
Türkiye pazarına sunmaktan dolayı gururlu
olduklarını belirten Detaysoft Genel
Müdürü ve NeTOP Teknoloji Yönetici Ortağı
Alkin Aksoy, sözlerine şöyle devam
ediyor: “Güvende ve sağlıklı kalmak için
sunduğumuz IoT çözümleri, başkalarıyla
etkileşimde bulunulan başta AVM, okul,
fabrika, hastane, havalimanı ve iş yerleri
olmak üzere, yeni normale alışmaya
çalışan tüm dünyanın ajandasında yer
alan önemli bir konu.
Biz Detaysoft olarak bu çözümleri sunmanın
yanı sıra, yine NetOP Teknoloji iş
birliği ile bugün en önemli gündemimiz
olan Covid-19 önlemleri kapsamında akıllı
sağlık uygulamalarından başlayarak
işletmelerin Endüstri 4.0 dönüşümleri,
akıllı şehirler, akıllı havalimanları, akıllı
tarım, akıllı lojistik gibi pek çok alanda
geliştirilen sensörlerin tasarımından üretimine,
yönetim platformlarından verilerinin
analiz edildiği yapay zeka katmanlarına
kadar uçtan uca anahtar teslim
projeler yürütüyoruz. Sanayi Bakanlığı
onaylı Ar-Ge merkezimiz ve yerli teknoloji
çözümlerimizle, TÜBİTAK projeleri ve
üniversite işbirlikleri ile yazılım ihracatına
odaklıyız.
Kafe ve restoranlarda doluluk
sensörleri iş başında
Kapalı alanlarda sosyal mesafenin yanı
sıra doluluk oranı da dikkat edilmesi gereken
diğer husus. Bu noktada geliştirilen
sensörlerle kapalı alanlardaki aktif kişi sayısı
ölçülerek yeni girişler önlenecek. Kafe
ve restoran gibi alanlarda ise masalardaki
doluluk oranı ve sosyal mesafe takip edilerek
gerekli uyarıların yapılması sağlanıyor.
Geliştirilen sensör teknolojisinde
günde yüzlerce müşteriyle temas eden
çalışanlar da unutulmadı. Akıllı mesafe
alarm sensörü ile çalışanlar ile müşteriler
2020 48
www.itnetwork.com.tr
Aruba
Çözümleriyle
Geleceğinizi
Aydınlatın
Ağ güvenliği alanındaki son gelişmeler
ve Aruba’nın bu alanda sunduğu
çözümler nelerdir?
Ağ güvenliği konusu Aruba’nın odağında olan konuların en
başında yer almakla birlikte, bu alanda farklı yetenekler ortaya
koyan pek çok çözüm, BT yöneticilerinin korkulu rüyası haline
gelen ağ güvenliği konusunda onların hayatını kolaylaştırmasına
yardımcı olmaktadır. Bu çözümlerin başında kullanıcıların
güvenliğini sağlamak üzere tasarlanmış controller üzerindeki
dahili firewall mekanizması kullanılmakla beraber,
kimlik doğrulama ya da ağ erişim kontrolü vb. gibi konularda
da Clearpass çözümü öne çıkmaktadır. Özellikle Dinamik
Segmentasyon özelliği ile beraber, hem kablolu hem de kablosuz
kullanıcıların güvenliği için bütünleşik bir politika uygulama
mekanizması sunmaktayız. Aruba, kullanıcı güvenliğinin
yanı sıra, IoT cihazlarının güvenliğini sağlayabilmek üzere de
Device Insight (cihazların profillendirilmesi için) ya da Clearpass
(profillenen cihazlara çeşitli politikalar uygulayabilmek
için) gibi çözümleri müşterilerine sunmaktadır.
Bora Yüksel
Kanal Müdürü / Aruba, a Hewlett Packard Enterprise company
Kablolu ve kablosuz ağ güvenliğinin lider oyuncularından olan
Aruba sunduğu yenilikçi ve kesintisizliği ilke edinen çözümleri ile
sektörün en önemli oyuncuları olmaya devam ederken; iş ortakları ile
gerçekleştirdiği birçok irili ufaklı proje eli sektöre deneyim ve hizmetlerini
yansıtmaya devam ediyor. Aruba Networks’ün birçok iş ortağından
birisi de kökleri 1995 yılına dayanan Asır Bilgisayar Sistemleri.
Bu iş ortaklığı ile Aruba’nın sağladığı katkılar ve Asır Bilgisayar’ın
sunmuş olduğu çözümleri bir Hewlett Packard Enterprise şirketi olan
Aruba’dan Kanal Müdürü Bora Yüksel ve Asır Bilgisayar’dan da Genel
Müdür Yardımcısı Mesut Ayvaz’dan dinledik. Bora Bey yeni kanal
yapısı ile iş ortaklarına sağladıkları faydaları ve yeni çözümleri detaylı
anlatırken; Mesut Bey’de Asır Bilgisayar olarak ülke geneline
yayılmış bölge temsilcilikleriyle Aruba ürün ve çözümlerini uçtan uca
birçok önemli projede nasıl kullandıklarını ve bu kapsamda sağladıkları
artıları anlattılar…
Bize Aruba olarak yeni kanal
yapılanmanızdan bahseder misiniz?
Aruba olarak son üç senedir kanal ekibimiz ile büyüyen bir
yapılanmaya girmiş bulunmaktayız. Hem yaygın bir kanal
ağı yönetmek, hem de iyi işleyen bir distribütör ağı sağlamak
için alanında tecrübeli iş arkadaşlarımız aramıza katıldı. Genişleyen
yapımızla tüm Türkiye’de yaygınlık sağlamış olduk.
Kanal ekibimiz içinde iş ortakları ağımızın gelişimini ve proje
takiplerini Mert Dagaş ve Alper Dondurmacı sağlıyor. İş ortaklarının
yetkinlik seviyelerini takip eden, eğitim programlarını
ve sertifikasyon süreçlerini planlayan Özge Susever, Kanal Sistem
Mühendisi olarak görev yapmaktadır. Bizim için bir diğer
önemli ağ olan distribütör kanalımız ise Egemen Şatıroğlu’nun
Aruba Merkez Ofisi-Santa Clara
sorumluluğunda. Ekibimizdeki her görev yapan
arkadaşımız kendi alanlarında uzman ve tecrübeli
kişiler, bu da iş ortaklarımız nezdinde güven
sahibi olmamızın en önemli nedenlerinden biri…
İş ortaklarınızın bu yeni
yapılanma ile elde edecekleri
farklılıklar ve kazanımlar neler
olacak?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; Aruba olarak
dünya üzerinde gerçekleşen projelerin yüzde 94’ü
iş ortaklarımız ile birlikte yapılmaktadır. Bu oran
ülkemizde yüzde 100 olarak gerçekleşmektedir.
Bu da Aruba olarak kazandığımız tüm projelerin
kendi ekosistem iş ortaklarımız üzerinden
gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Yeni kanal
programımızda iş ortakları seviyelerimizi belirleyen
uzmanlıklarımız bulunuyor. Bu uzmanlık
seviyeleri iş ortaklarımızın network anlamında
kendilerini daha da geliştirmeleri için olanak sağlamaktadır.
Yeni kanal programlarının iş
ortaklarınıza sunmuş olduğu
teşvikler neler?
Bu yıl global olarak açıklanan yeni kanal programı
ile beraber iş ortakları çok yüksek oranda geri
ödeme rakamları kazanıyor olacaklar. İş ortaklığı
seviyesine göre belirlenen oranlar üretici ile iş
ortağı arasında güçlü bir bağ ve kazanım oluşturmaktadır.
İş ortakları yetkinlik seviyelerine göre
bu geri ödemelerden faydalanabilmektedir. Bu
oranlar sayesinde iş ortaklarımız Aruba tarafında
daha da uzmanlaşmak ve seviyelerini yukarı
çıkarmak istemektedirler. Ayrıca yeni kanal programımız
iş ortaklarına, müşterilerine daha fazla
ulaşabilmeleri için yeni pazarlama bütçeleri ve
programları sağlamaktadır. Geçtiğimiz yıl Aruba
olarak müşterilerimiz ile bir araya geldiğimiz
100’den fazla etkinlik gerçekleştirdik.
Kanal yapılanmanızda öne çıkan
başlıklar nelerdir?
Kanal yapılanmamızdaki önceliğimizi loyal ve
uzman iş ortaklarımız oluşturuyor. Aruba kanal
ekibi olarak iş ortaklarımız ile bir araya geliyoruz,
şu günlerde mekan bağımsız olsak bile online
olarak toplantılar yapıyoruz. Kanal ağımız
Aruba’nın önemli bir parçasıdır, ekosistemimizle
tamamen uzmanlığa ve yıllar içinde daha da gelişen
karşılıklı güvene dayanan bir birliktelik oluşturmaktayız.
Mobil ağlar konusunda
sunduklarınız ve geleceği
hakkında düşünceleriniz
nelerdir? Bu alanda güvenlik
konusunda dikkat edilmesi
gerekenler nelerdir?
Siber atakların saldırı mekanizmaları çeşitlilik
gösterse de bu atakların çoğunun özellikle son
dönemde IoT cihazlar üzerinden geldiğini gözlemliyoruz.
IoT cihazlar önü kesilemeyecek bir
hızda ilerleyecek ve 2023 yılında IoT cihaz sayısının
50 milyara ulaşması bekleniyor. IoT cihazlarının
güvenli networke dahil edilmesi, edilse dahi
network içinde bu cihazların yetkilendirilmesinin
yapılması ve takip edilmesi IT yöneticilerini en
çok zorlayan konuların başında geliyor. Dolayısıyla
gelecek dönemde de IoT güvenliği konusu IT
ekiplerinin dikkat etmesi gereken konuların başında
yer alıyor. Bu tarafta Aruba olarak geliştirdiğimiz
çözümlerle hem bugün hem de gelecekte
müşterilerimize destek vermeye devam ediyor
olacağız.
Son dönemde ortaya çıkan
Pandemi sonrası tüm dünyada
beklenen teknolojik yenilikler
farklı boyutlara ulaşırken daha
sonra gelmesi beklenen bazı
teknolojiler hızlıca hayatımıza
girmeye başladı. Bu konuda
Aruba olarak yeni stratejileriniz
ve sunduğunuz çözümlerdeki
yenilikleri anlatır mısınız?
Pandemi süreci, Aruba’nın iş sürekliliği çözümlerinin
ne kadar kritik bir değere sahip olduğunun
çok daha net bir şekilde gözlemlenebildiği bir
dönem oldu. Bu dönemde, çalışanları evlerinden
çalışmak durumunda olan pek çok kurum, Aruba’nın
geliştirmiş olduğu Remote Access Point ya
da VIA Client çözümleriyle, evlerinden kolaylıkla
ofislerinin güvenli ağına bağlanabildi, böylelikle
kurumları içerisinde güvenli ağ altında korunan
pek çok kaynağa da erişebildi. Bu durum aslında,
böyle bir dönemde pek çok çalışanın işlerinde bir
kesintiye uğramadan çalışabilip iş sürekliliğinin
Aruba Türkiye Kanal Ekibi
sağlanmasına da vesile oldu. Aruba olarak sunmuş
olduğumuz bu iş sürekliliği çözümlerinin,
özellikle pandemi sürecinde müşterilerimizin hayatını
kolaylaştırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Daha fazla online yaşama dönen
iş hayatındaki değişimlerle
Aruba olarak nasıl bir öngörü ile
çözüm ve hizmet geliştirmeye
başladınız?
Aruba kurulduğu günden itibaren “Mobile
First-Cloud First” vizyonunu kendisine ilke edinmiş
ve bu kapsamda, sunduğu tüm çözümler;
bireylerin istedikleri an, istedikleri lokasyondan,
istedikleri bağlantı tipi üzerinden birbirleriyle
iletişim halinde olabilecekleri bir deneyimi onlara
yaşatmak üzere tasarlanmıştır. Dolayısıyla,
halihazırda DNA’mızda var olan bu vizyon, her
geçen gün daha fazla online yaşama dönen iş hayatındaki
değişimler konusunda da pazarda öne
çıkmamızı ve sektöre yön veren ve liderlik eden
üretici konumunda olmamızı sağlıyor.
Uzaktan erişim konusunda ön
plana çıkan güvenlik konusu
bugün daha önemli hale
gelmeye başladı. Bu konudaki
gelişmeleri değerlendirir
misiniz?
Uzaktan erişim konusunda dikkat edilmesi gereken
en önemli konuların başında tabii ki güvenlik
geliyor. Şirket kaynakları güvenli ağda belirli
mekanizmalarla koruma altındayken, bu ağlara
uzaktan erişim durumunda da aynı güvenlik politikalarının
uygulanması hayati önem taşıyor.
Uzaktan erişim ya da iş sürekliliği çözümleri olarak
adlandırdığımız Aruba Remote Access Point
ya da VIA Client çözümleri, ofisteki güvenli ağı
evinize taşıma konusunda size yardımcı olurken,
aynı zamanda bu erişimin güvenli bir bağlantı
üzerinden gerçekleştirilmesini sağlıyor. Dolayısıyla
risk almadan, şirket kaynakları erişilebilir
hale gelirken, çalışanların üretkenliği de artırılmış
oluyor.
zenginleştirecek katma değerli çözümlerle, bulundukları
ortam ile olan angajmanları artırılıyor.
Müşterilerinizin mobil-bulut
dünyasına hazır olmalarını
sağlayacak entegre kablolu
ve kablosuz erişim katmanı
portföyünüzden bahseder
misiniz?
Kablolu ve kablosuz ağ altyapılarının Dinamik
Segmentasyon özelliği sayesinde bütünleşik politikalar
uygulanarak yönetilebiliyor olması son
dönemde öne çıkardığımız en önemli gündem
maddelerimiz arasında yer alıyor. Özellikle kablolu
ürün portföyünde konumlandırdığımız CX serisi
anahtarların programlanabilir özellikte oluşu,
çeşitli sektörlerde çok farklı kullanım alanlarına
sahip pek çok müşterimizin ağ altyapısı ile ilgili
deneyimlediği en temel problemlerini ortadan
kaldırmıştır. Yazılım tabanlı olarak programlanabilen
bu seri, campus access tarafından data
center core tarafına kadar uzanan geniş bir aileyi
temsil etmektedir.
Bilişim Sektörünün çeyrek
asırlık firmalarından olan
Asır Bilgisayar Sistemleri’nin
dünden bugüne yaşam
serüvenini anlatabilir misiniz?
Türkiye bilişim sektörünün öncü firmalarından
olan Asır Bilgisayar Sistemleri 1995 yılında İstanbul’da
kurulmuştur. O günün şartları olan kutu
satışı ile bu sektörde yer alan Asır Bilgisayar Sistemleri,
1999’da HP ile birlikte bir iş ortaklığı kapsamında
Hardware dünyasına adım attı. Bizim
için önemli olan bu atılımla beraber HP donanım
satışlarına devam ettik. O dönemde HP hem uç
noktadaki bilgisayar, notebook, Thinclient ürünlerini
müşterilerimize konumlandırırken aynı
zamanda sunucu, disk yedekleme sistemleri ve
network ekipmanlarını uçtan uca müşterilerimize
sunmaya başladık. Gelişen yıllar içinde sırasıyla
Microsoft yazılımları, o dönemin çeşitli güvenlik
çözümleri ve yedekleme yazılımları ile beraber
müşterilerimize destek vermeye devam ettik.
Asır Bilgisayar Sistemleri’ni rakiplerinden ayrıştıran
en önemli misyonu ise her sattığı ürüne dokunarak
bir teknik hizmet sunmaya başlamasıydı.
2008 yılı itibari ile kadromuzu 20 kişiye çıkartıp,
o dönemin olumsuz ekonomik koşulları ve krizlerine
rağmen ciromuzu her geçen seneye göre
yüzde 25 civarında artışla kapatarak yaptığımız
yatırımların ve kazandığımız müşteri memnuniyetlerinin
dönüşlerini ciddi bir şekilde almaya
başladık .
2015 yılında HPE, Aruba Networks markasını
satın alarak sektöre ciddi bir ivme kazandıracağının
sinyalini vermiş oldu. Tüm iş modelimizi
o günden itibaren ciddi anlamda evrimleştirerek
Aruba ürün ve çözümlerine hakim bir kadro oluşturduk.
Satış ağımızı bu duruma göre revize ettik
ve tüm ekibimizi Aruba teknolojilerine hakim bir
şekilde yeterliliklerini ve bilgi becerilerini artırdık.
HPE’nin yaptığı bu hamle ile biz de tüm Türkiye’de
stratejik olarak genişlemeye ve şubeler açmaya
karar verdik. İlk şubemizi Ankara’da açarak
hem kamu projelerinde hem de özel sektörde “biz
de varız” dedik. O yılların sonunda personel sayımızı
35’e, yıllık ciromuzu ise yaklaşık 20 Milyon
USD’ ye çıkardık.
Bölgelerde olma kararı ve Aruba vizyonu ile beraber
sırasıyla Yalova, İzmit, Konya Antalya ve İzmir
olmak üzere şubelerimize yeni adresler ekledik.
Bulut teknolojisinin yeni yeni konuşulduğu o yıllarda
biz bulutla beraber lokal network ihtiyaçlarının
artacağını, kablosuz tarafta ise müşterilerimize
farklılık katacak yeni çözümlerin bir fırsat
olduğunu görüyorduk. Aruba tarafında yatırımlarımıza
hız kesmeden devam ettik.
2017 yılında Aruba Networks’de bölgede Ent.partner
ödülüne layık görüldük. Bu ödül yaptığımız
yatırımların ve koyduğumuz hedefin çok doğru
olduğunu bize tartışmasız göstermekteydi.
Günümüze geldiğimizde ise 60 kişinin üzerinde
mesai arkadaşlarımızın olduğu, yıllık 30 Milyon
USD’nin üzerinde ciro sağladığımız ve işinin tamamını
teknoloji çözümlerinden sağlayan sektörün
köklü firmalarından biri haline geldik.
Teknoloji sektörüne yön
veren vizyonunuz ışığında
sunduğunuz çözüm ve
hizmetlerinizden bahseder
misiniz?
Asır Bilgisayar Sistemleri olarak tüm sektörlerde
derinliğimizin olduğunu söyleyebilirim. Birçok
alanda çeşitli projelere imza attık ve hali hazırda
devam eden projelerimiz de bulunuyor. Ankara
Aruba olarak dijital işyeri
için sunduğunuz önce-mobil
yaklaşımınızı anlatır mısınız?
Önce-Mobil mimarisinin, altında pek çok bileşeni
barındıran bir çatı çözüm olduğunu söyleyebiliriz.
Bu mimari altında alt yapı katmanında kullanılabilecek
donanımsal cihazlar bulunmakla beraber,
asıl katma değeri sağlayan yazılım tabanlı
çözümler öne çıkmaktadır.
Bu çözümlerin başında On-Prem Ağ Yönetimi
(Airwave), Cloud Tabanlı Yönetim Yazılımı (Aruba
Central), Ağ Güvenliği (Clearpass), Lokasyon
Tabanlı Hizmetler (Meridian, ALE, Asset Tracking)
gelmekle beraber, çeşitli üçüncü parti ekosistem
partnerleri ile de entegre çözümler oluşturulabilmektedir.
Buna istinaden, kullanıcıların
her yerden kesintisiz ve güvenli erişimi sağlanırken
bir yandan da kullanıcı deneyimini
Mesut Ayaz
Asır Bilgisayar Genel Müdürü Yardımcısı
ofisimiz ile kamu sektöründe yoğun çalışmalarımız
mevcut. İzmit şubemiz odağında üretim sektöründe
oldukça yoğun çalışmalar yürütüyoruz, Antalya
ve İzmir şubelerimizde ise otelcilik ağırlıklı ve diğer
sektörlere de yönelik çalışmalarımız devam ediyor.
Ankara şubemiz ile Ankara’daki kamu tarafında ve
merkez ofisimizle İstanbul’daki özel sektör tarafında
önemli projeler gerçekleştiriyoruz. Özel sektöre
baktığımızda da üretim, sağlık, telekomünikasyon
ve perakende sektörleri gibi çeşitli sektörlerde farklı
büyük ölçekli kurumlar ile çalışmalar yapıyoruz.
Asır Bilgisayar Sistemleri’nin rakipleriyle ayrıştığı
noktaya gelirsek; biz müşterilerimize değer katan
ve onları farklılaştıran bir iş ortağıyız. Ekibimiz adına
müşteri memnuniyeti bir kıstas değil, gereklilik.
Bizim hedefimiz müşterimizde devamlılığı oluşturabilmektir.
Burada bahsedilen bir üretim bandını
simüle etmekten kurumsal yazışma sistemine,
ürünün yaşam döngüsüne kadar olan ve yıllarca
otomotize edilemeyen tüm süreçleri otomotize
ederek verimliliği artırmaktır. Bunları yaparken,
danışmanlık hizmetimizi, sistemde çalışacak donanımları,
gerekli lisans ihtiyaçlarını bir paket halinde
sunuyoruz ve bunu da hem öz kaynaklarımız
hem de iş ortaklarımızla beraber sağlıyoruz. Biz bu
tarz projeler gerçekleştirdiğimizde kendimizi onlar
gibi hissediyor ve müşterilerimiz ile ortak bir hayatı
paylaşabiliyoruz.
Önceliğimiz müşterimize bizden aldığı hizmet ve
çözümle hem para hem de sektör başarısı kazandırmak.
Sonuç itibariyle onların kazancı da bize
kazanç olarak yansıyor. Bugün sektörlerinde öncü
birçok büyük firma ile 10-15-20 yıllara kadar ulaşmış
referanslarımız bulunuyor. Ekibimizin deneyimli,
özgüvenli ve ileri seviyede donanımlı oluşu ve
sunduğumuz birçok çözümü kendi bünyemizde de
kullanıyor oluşumuz bizim bu konudaki en büyük
artılarımızın başında geliyor. Ekibin bu alandaki
deneyimi ve tecrübesi yatırımlarımızla birleşince
de başarı geliyor.
Asır Bilgisayar Sistemleri HPE ve Aruba ürünlerinin
yetkili servis noktasıdır. Böylelikle müşterilerimize
konumlandırdığımız tüm ürün ailesinin servisini
yerinde sağlayan bir teknoloji firmasıdır.
Satış sonrası hizmet ve servis
çözümleriniz nelerdir? Bu
alandaki yaklaşımınızı anlatır
mısınız?
Asır Bilgisayar Sistemleri olarak İş Çözümleri,
Teknoloji Çözümleri, İş Uygulamaları ve Mobil Çözümler
başlığı altında sunduğumuz çeşitli çözümlerimiz
bulunuyor. Bunların içerisinden ön plana
çıkartacağımız birkaç çözüm sayarsak, Müşteri
Yerinde Servis Hizmetleri, Bakım Anlaşmaları ve
Outsource, IoT Çözümleri ve bunların çalıştığı
çeşitli platformlar ile Yönetilebilir Servisler olarak
sıralayabiliriz.
HPE ürünlerinin yetkili servis noktası olan Asır Bilgisayar
Sistemleri’nin tüm Türkiye’yi kapsayan öz
kaynakları ve lokal iş ortaklarıyla güçlü bir servis
ağına sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Hizmet sunduğumuz sektörlerin başında perakende
gelmektedir. Sonrasında ise üretim, sağlık
ve kamu sektörleri ile de yoğun çalışıyoruz. Ayrıca
KOBİ’ler tarafında sunduğumuz özel paketlerimiz
ve yine yüzde 100’ü Asır Bilgisayar’ın olan cloud
alanında sunduğumuz çözümlerimiz bulunuyor.
Bu bağlamda onları nasıl büyütebiliriz, farklılaştırabiliriz
ve rakiplerinden ayrıştırabiliriz kapsamında
yaklaşımımızla çözümler sunuyoruz.
Asır Bilgisayar Sistemleri olarak servis hizmetlerimize
de çok önem veriyoruz. Ciromuzun yaklaşık
1/3’ü ilgili hizmet ve servislerden geliyor. Yaklaşık
yüzde 35’i donanım ve bununla beraber kurulum
hizmetlerinden gelirken, ciromuzun geri kalan kısmı
da satış öncesi ve sonrası hizmetlerden geliyor.
Asır Bilgisayar Sistemleri olarak sektöre yönetilebilen
servisler noktasında HPE GreenLake modeli ile
hem rekabetçi hem de farklılaştıran fırsatlar sunmaktayız.
Bizler her ne olursa olsun öncelikle yaptığı işe saygısı
olan ve her departmanındaki personeli ile bu işi
sevgi ve özveri içerisinde yapan bir takımız. Bu da
başarımızın sürekli olmasını sağlayan önemli unsurların
başında geliyor.
Sunduğunuz çözümler
arasında yer alan Aruba
Networks ile kurumlara
sunduğunuz çözüm ve
hizmetler nelerdir?
Aruba Networks’ün firmamıza kattığı
en önemli katma değer,
uçtan uca tüm
network çözümlerini içerisinde barındırmasıdır.
Aruba, kablolu kenar anahtarları, kablosuz çözümleri,
lokal ya da bulut controler entegrasyonları,
özelleştirilmiş yazılımları ve KVKK süreçlerinde
çok önemli fayda sağlayan güvenlik çözümleri ile
beraber tam bir kilit rol oynamaktadır.
Aynı zamanda Aruba, ürünlerinde sağladığı ömür
boyu müşteri yerinde değişim garantisi ile rakiplerinden
ciddi anlamda ayrışmayı da sağlayan en
büyük network üreticisidir. Örneğin Asır Bilgisayar
olarak sunduğumuz bulut tabanlı Aruba Central
çözümü özellikle çok şubeli network yapılarının
kolayca yönetilmesini sağlayan ve analitik yazılımları
sayesinde pazarlama departmanlarına veri
analizini aktarabilen, bu bilgiler doğrultusunda da
nokta atışı pazarlama modellerinin belirlenmesine
olanak sağlayan bir hizmet.
Aruba ile kurumlara
sunduğunuz avantajları sizden
dinleyebilir miyiz?
Aruba’nın en önemli avantajlarından biri Aruba
Türkiye olarak İstanbul merkezli bölge ofislerinin
olmasıdır. Bu durum hem projelendirme noktasında
hem de teknik çözüm noktasında tartışmasız
avantaj sağlamakta ve markayı sahiplenen müthiş
bir ekibin her konuda destekleriyle doğabilecek
fırsatları daha iyi bir şekilde sonuçlanması adına
müthiş sonuçlar çıkarmaktadır.
Firmamız, sektör ayırt etmeksizin tüm sektörlere
katma değer sağlayacak Aruba ürün ve çözümleri
sunmaktadır. Bu ürünler data center içinde
konumlandırılan şase ve omurga network anahtarlarından
uçlardaki ürünlere kadar, kablosuz
ürünlerden yazılımlarına kadar her türlü çözümleri
sunmaktadır.
Aruba’nın AX teknolojisi ile beraber hem çok ciddi
performans artışı olmuştur hem de yeni nesil cihazlarla
daha stabil çalışması sağlanmıştır.
“Her gün Yeni Bir Proje”
“Her gün Yeni Bir Proje” sloganıyla yola çıkan ASIR
Bilgisayar Sistemleri, lokasyon bağımsız birçok
projeyi konusunda uzman kadrosuyla müşterilerine
sorunsuz bir şekilde teslim etmiştir ve edecektir.
Satış öncesi destek ve ürünlerin kurulumları için
firmamız sizlere destek vermeye hazırdır.
Türk Halkı salgının 6 aydan fazla sürmeyeceğine inanıyor
5.007 kişinin katıldığı araştırmada,
katılımcıların
yüzde 88’i koronavirüs salgını
nedeniyle satın alma
önceliklerinin değiştiğini
belirtirken, yüzde 72’si tatil,
gayrimenkul ve araba
gibi büyük bir satın alma
yapmayacağını bildirdi.
Araştırma, katılanların
yüzde 63’ünün yazın tatile
çıkmayı düşünmediğini,
yüzde 78’inin ise yaz tatili planlarını değiştirdiğini
gösterdi.
Hitay Holding bünyesinde bulunan, Türkiye’nin
en büyük izinli veritabanına sahip online
araştırma şirketi DORinsight, “Salgından
sonra değişen tüketici davranışları”na ışık
tutmak için bir araştırma gerçekleştirdi. 15 –
20 Nisan tarihleri arasında online olarak tamamlanan
araştırmaya, 18 yaş üstü, Türkiye
kent temsili 5.007 kişi katıldı.
Gıda ilk, hijyen ürünleri ikinci
sırada
Yapılan araştırmada katılımcıların yüzde 88’i
koronavirüs krizi nedeniyle satın alma önceliklerinin
değiştiğini belirtti. Kadın katılımcılarda
bu oran yüzde 92, erkek katılımcılarda
ise yüzde 84 oldu. Katılımcıların yüzde 60’ı
salgın nedeniyle aylık harcamalarının arttığını
söyledi.
Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma şirketi
DORinsight tarafından yapılan “Salgından sonra değişen tüketici davranışları”
araştırması, koronavirüs krizinin Türk halkının satın alma önceliklerini
nasıl etkilediğine dair çarpıcı sonuçlar ortaya koydu…
Araştırma sonucu, satın alma tercihine göre
yüzde 69 oranla gıda sektörünün ilk sırada
yer aldığını gösterdi. Bu sektörü sırasıyla Ev
temizlik ürünleri ile Sağlık ve kişisel bakım
ürünleri ve Vitamin ve destekleyici besinler
izledi.
Yüzde 60’ı hijyene dikkat ediyor
Bu dönemde ihtiyaçlarını karşılarken katılımcıların
yüzde 60’ı en çok hijyene dikkat ediyor.
Yüzde 15’i fiyata, yüzde 12’si ulaşılabilirliğe,
yüzde 9’u kaliteye, yüzde 4’ü de hıza önem veriyor.
Planlar rafa kalktı
Katılımcılara “Önümüzdeki 3 ay için büyük
bir satın alma yapmayı düşünüyor musunuz?”
sorusu yöneltildiğinde, yüzde 72’si “Hayır”
yanıtını verirken, yüzde 28’i “Evet” dedi. Önümüzdeki
günlerde büyük bir satın alma yapmayı
planlayanların yüzde 27’si araba almayı
planlarken, yüzde 19’u gayrimenkul, yüzde 18’i
mobilya, yüzde 11’i tatil, yüzde 7’si seyahat yanıtını
verdi.
Türk halkı salgının 6 aydan fazla
sürmeyeceğine inanıyor
Katılımcıların yüzde 26’sı koronavirüs salgınının
6 aydan daha fazla bir süre içerisinde
bitmesini öngörürken, yüzde 25’i 3 ayda, yüzde
22’si 2 ayda, yüzde 9’u 6 ayda, yüzde 7’si 1
ayda, diğer bir yüzde 7’si 4 ayda, yüzde 4’ü ise 1
aydan az bir süre içerisinde bitmesini öngördü.
Sosyal medya kullanımı arttı
Araştırma, bu dönemde sosyal medya kullanımının
da arttığını gösterdi. Katılımcıların
yüzde 86’sı salgın günlerinde sosyal medya
kullanımının arttığını belirtirken, yüzde 35’i
sosyal medyada 2-3 saat vakit geçirdiğini,
yüzde 24’ü 4-5 saat, yüzde 23’ü 5 saatten fazla,
yüzde 14’ü yarım saat-1 saat arası, yüzde 4’ü
ise yarım saatten az kullandığını belirtti.
Yaz tatili planları değişti
Katılımcıların yüzde 63’ü yazın tatile çıkmayı
düşünmediğini, yüzde 78’i ise salgının yaz tatili
planlarını değiştirdiğini dile getirdi.
Visa İnovasyon Programı ile Türk Fintech’leri yurtdışına açıldı
Türkiye’nin dijital ödeme ekosisteminde inovasyonu desteklemek
ve hızlandırmak amacıyla Visa ve Hackquarters ortaklığında hayata
geçen Visa İnovasyon Programı ilk dönemini tamamladı. İlk
döneme dahil olan fintech’ler Glocalzone, Masraff, Kobaküs, Global
Miles ve Manim ortaya çıkardıkları çözümleri girişimci ekosistemi
temsilcilerinin katılımı ile düzenlenen dijital etkinlikte sundu…
Etkinlikte açıklanan programın 2. dönemine
seçilen fintech’ler; Adisyo, ARF, Cameralyze ve
Price&Me yeni dönemde dijital ekonomi, altyapı
ve kart kabulü ve sınır ötesi harcamalar alanında
yeni nesil çözümler üzerinde çalışacak.
6 ay sürecek programın ikinci döneminde fintech’ler
uzmanlardan girişimlerini hızlandıracak
eğitimler alacak, Visa Developer Platform
üzerinden Visa API’lerine erişim sağlayacak,
tasarım odaklı düşünme programlarıyla ürün
ve hizmetlerine değer katacak ve Visa’nın yerel
ve global iş ağındaki banka, e-para kuruluşları ve
üye işyerleri ile bir araya gelecek. Bu yıl Fintech İstanbul’la
gerçekleştirilen iş birliği ile programın
2. dönemine dahil edilen fintechler, “FinTech 101
Eğitimi”ne de katılacaklar.
Visa İnovasyon Programı 2. Dönem Açılış etkinliğinde
konuşan Visa Türkiye Genel Müdürü
Merve Tezel şunları kaydetti; “Visa İnovasyon
Programı ile geçen yıl bu zamanlar ülkemizdeki
fintech ekosistemini geliştirmek üzere yola çıktık.
Bugün programın ilk dönemine katılan fintech’leri
mezun ettik. Fintech’lerimiz program
sonunda yeni ürünler ortaya çıkarttı ve Visa’nın
yerel ve uluslararasındaki iş ortakları ile yeni iş
birlikleri kurdu. İki fintechimiz yurt dışına açıldı.
Bu açıdan son derece gururluyuz. Visa İnovasyon
Programı’nın ikinci dönemini ise daha da zengin
bir içerikle başlatıyoruz. Programın ilk yılında
yalnızca kurumsallaşma yolunda ilerleyen fintech’lere
odaklanmıştık. Bu yıl, kurumsallaşmış
ancak hedefindeki ticari ölçeği henüz yakalayamamış
fintech’leri de programa katarak büyümelerine
destek olurken yurt dışına açılmalarına
da köprü olmayı sürdürmeyi hedefliyoruz”.
Program ortağı Hackquarters Kurucusu Kaan
Akın ise açılışta gerçekleştirdiği konuşmasında
hızla değişen dünyada ödeme çözümleri ve yeni
iş modellerinin öneminin giderek arttığını ifade
ederek; “Visa İnovasyon Programı ile ülkemizdeki
finansal teknoloji ekosistemine değer katmaktan
mutluluk duyuyoruz. Programın ikinci
dönemine kabul edilen fintech’ler Hackquarters
ekibiyle program boyunca aynı ofisi paylaşıp,
mentor ekibimizden çeşitli başlıklarda eğitim
alma fırsatı bulacak. Visa uzmanları ve finans
sektöründeki oyuncular ile bir araya gelecek,
program kapsamında girişimcilik ekosisteminde
ticarileşme ve müşteri geliştirme desteği alacaklar.
Yakın gelecekte daha da çok kullanıcının
hayatını kolaylaştıracak ödeme çözümlerine
destek olmak ve bu alandaki inovasyonları desteklemek
adına Visa İnovasyon Programı’nın
yeni dönemini açmanın heyecanı içerisindeyiz”
dedi.
2020 50
www.itnetwork.com.tr
Apsiyon, sosyal izolasyonun toplum
yaşamına etkisini araştırdı
Site Yöneticisinin Dijital Asistanı Apsiyon, “Koronavirüs dönemi
toplu yaşam alanlarındaki davranış değişimleri” araştırmasının sonuçlarını
açıkladı. 760 binden fazla konutun 01 Ocak 2020 - 30
Nisan 2020 tarihleri arasındaki verilere göre; konut sakinlerinin misafir
ağırlama oranları, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde
36,9 azalırken, taşınma oranları da yine aynı döneme göre yüzde
16,2 azaldı. Koronavirüs dolayısıyla evden çıkamayan komşuların
birbirleri ile yardımlaşabileceği “Komşum Var” özelliğinden ise en
çok ekmek, maske ve internet paylaşımı talep edildi…
Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs
ile birlikte insanların davranışlarında
da değişimler gözleniyor. Toplu
yaşam alanlarına; yönetim, finans ve dijital
güvenlik sistemleri gibi birçok kritik
iş sürecinde tam entegre bir teknoloji
platformu sunan Apsiyon, 760 binden
fazla konutun 2020 yılının ilk 4 ayına
ait verileri analiz ederek “Koronovirüs
döneminde toplu yaşam alanlarındaki
davranış değişimleri araştırması”nın
sonuçlarını açıkladı. Araştırmaya göre;
misafir ağırlama oranlarında bir önceki
yılın aynı periyoduna bakıldığında yüzde
36,9 oranında düşüş gerçekleşti.
Misafir ağırlama oranları
azaldı
Ocak ayından bu yana Türkiye’de misafir
ağırlama oranlarının Koronavirüs
tedbirleri ve izolasyon süreci dolayısıyla
düşüş gösterdiğini belirten Apsiyon
CEO’su Kudret TÜRK, “Geçtiğimiz yılın
aynı dönemi ile kıyaslama yaptığımızda
Ocak ayından bu yana azalan bir hareket
söz konusu. Koronavirüs sürecine
bağlı olan düşüş trendi ocak ayında
yüzde 21,2, Şubat ayında yüzde 10,3 ve
mart ayında yüzde 41,2 iken, bu oran
nisan ayında yüzde 64,9’u buluyor” dedi.
En yüksek aidat ortalaması
İstanbul, en düşük ise
Osmaniye
Aidat ortalamaları il bazında değerlendirildiğinde
en yüksek aidat ortalamasının
660 lira 70 kuruş ile İstanbul olduğunu
söyleyen Kudret TÜRK, “İstanbul’u
sırasıyla 582 lira 10 kuruş ile Ankara,
454 lira 10 kuruş ile İzmir, 445 lira 40
kuruş ile Konya ve 417 lira 80 kuruş ile
Bursa takip ediyor. Aidat ortalamasının
en düşük olduğu il ise 65 lira 20 kuruş ile
Osmaniye” dedi.
Ülke genelinde aidat ödeme oranlarında
da azalma olduğunu dile getiren Türk;
“Ocak ayında yüzde 86,4’lerde olan bu
oran nisan ayında yüzde 66,8’lere kadar
geriliyor. Son iki ayda yaklaşık yüzde
12,3 azalan oranların 4 aylık periyodunu
incelediğimizde ise yaklaşık yüzde
22,7’lik bir düşüş gözlemliyoruz” dedi.
Taşınma oranları bir önceki
yılın aynı dönemine göre
yüzde 16.2 azaldı
2020 yılının ilk ayında yüzde 26,8 artış
gösteren taşınma oranlarının şubat,
mart ve nisan aylarında azaldığını aktaran
Türk; “Taşınma oranları mart
ayında yüzde 21 azalırken düşüş trendinin
zirve yaptığı nisan ayında bu oran
yüzde 57,9. Verileri önceki yılın aynı dönemine
göre değerlendirdiğimizde ise
yüzde 16,2 oranında bir azalış olduğunu
söylemek mümkün” dedi.
Doğalgaz ve su
faturalarındaki ortalama
artış Nisan ayında azalıyor
Daire başı doğalgaz ve su fatura ortalamalarının
da 4 aylık periyotta artış
gösterdiğini söyleyen Türk; “Geçtiğimiz
yıl ocak ayında 318 lira 60 kuruş olan
doğalgaz fatura ortalaması bu yıl yüzde
14,5 oranında artış göstererek 364 lira
70 kuruşa kadar çıktı. Geçtiğimiz yılın
aynı dönemine göre yüzde 29 oranında
artış göstererek mart ayında pik noktasına
ulaşan doğalgaz fatura ortalaması,
nisan ayında ise bir önceki yılın aynı dönemine
kıyasla yüzde 9,2 oranında arttı.
Daire başına su faturası ortalamalarında
ise bir önceki yılın 4 aylık periyodu
ile kıyaslandığında ortalama yüzde 27,7
oranında bir artış söz konusu” dedi.
Komşular birbirlerinden
en çok ekmek, maske ve
internet erişimi talep etti
Koronavirüs nedeniyle evden çıkamayan
komşuların birbirleriyle yardımlaşabileceği
“Komşum Var” özelliğini
nisan ayının ilk haftası hayata geçirdiklerini
aktaran Türk sözlerine şu şekilde
devam etti; “Komşuların market, eczane,
günlük alışveriş gibi ihtiyaçlarında
birbirlerine yardımcı olmaları için Komşum
Var özelliğimizi 3 Nisan tarihinde
hayata geçirdik. 11-12 Nisan tarihinde
ilan edilen ani sokağa çıkma yasağında
Komşum Var’a gelen talep sayısı 10 kat
arttı. 12 Nisan’dan bu yana ise gelen taleplerde
yüzde 100’ün üzerinde artış söz
konusu. Bu süreçte komşular birbirlerinden
en çok ekmek, kırmızı mercimek,
çay, kahve gibi gıda ürünleri konusunda
yardım isterken, gıda dışında ise maske,
internet paylaşımı, kedi/köpek maması,
şarj aleti taleplerinde bulundular.”
2020 52
www.itnetwork.com.tr
Corona eğitimde algılarımızı mı değiştiriyor?
Coronavirüs tedbirleri kapsamında erken kapanan
okulların ve eğitim hayatımızın imdadına
elbette teknoloji yetişti. Temelde okullar
kapanmadı ve eğitim tüm hızı ile devam ediyor.
Sadece “taşınmadan taşımalı” eğitime
geçtik. Başka bir yaklaşımla uzaktan ve online
eğitim kavramını hayatımıza dahil ettik.
Peki, çocuklarımıza günlük tablet, telefon,
televizyon saatlerini kısıtlarken ne oldu da
kendimizi bir anda teknolojinin ortasında bulduk?
Bu aletler ile dersler izler, öğretmenlerle
veli toplantıları yapar, çocuklar arkadaşları
ve öğretmenleriyle online ortamlarda görüşür
oldu!
Öğrenme Süreçleri Yeniden
Şekilleniyor!
“Hayatımızın içinde olan ama hep kısıtladığımız
teknolojiler gündelik yaşamlarımızın
ayrılmaz bir parçası oldu” diyen Technopc
Kurucu Ortağı Murat Yücel; “Yeni teknolojiler
ve internet, öğrencilerin eğitim süreçlerinde
daha kolay ve daha hızlı yol almalarına imkân
sağlıyor. Öyle ki çocuklar ve genç yetişkinler
tüm internet kullanıcılarının neredeyse üçte
birini oluştururken bilgiye ebeveynlerinden
daha hızlı erişen ve uygulayan bir nesli iyi anlamalıyız.
Yapılan bazı çalışmalarda birçok
eğitimcinin; dijital içeriklerin ve teknolojik
gelişmelerin 2030’lu yıllara kadar bilinen ders
kitaplarının ve okul süreçlerinin yerini alacağına
inandığını ortaya koyuyor” diyor.
Her ne kadar dijital dünya hayatımızı çok önceden etkilemeye
başlamış olsa da özellikle son dönemde hızla değişen günlük yaşantımız,
teknoloji ile ilişkimizde devrimsel mesafeler kat etmemize
sebep oldu. Öyle ki corona salgını nedeniyle alışverişten, eğlenceye
hatta eğitime kadar birçok temel ihtiyacımızı ‘online’ ortamlarda
internet üzerinden gideriyoruz. Bu noktada en önemli değişim ise
usulen erken kapanan ama evlerimizden devam eden eğitim ve eğitim
teknolojileri alanında yaşandı.
Senin Hızında Senin
Hedefinde
Bin 400 eğitimcinin katıldığı başka bir çalışmanın
sonuçları ise; eğitimcilerin, geleceğin
sınıflarında kişiselleştirilmiş öğrenmeye
odaklanan teknolojik yapıların oluşacağına
inandıklarını gösteriyor. Bu ‘kişiselleştirilmiş
öğrenme’ veya başka bir tanımlama ile öğrenci
merkezli yaklaşım; çocukların yapay zekâ,
sohbet robotları ve video tabanlı öğrenme
tarafından yönlendirilebilecek ve bireysel ilgi
alanlarına göre kendi hızlarını ve öğrenme hedeflerini
seçmelerine izin verecek.
Yapay Zekâ ile Öğrenilir mi?
Technopc Kurucu Ortağı Murat Yücel; “Eğitimde
yapay zekâ kavramı; klasik bir yaklaşımla
bir öğrencinin ne yaptığını veya bilmediğini
belirlemeye ve daha sonra bu öğrenci için kişiselleştirilmiş
bir müfredat geliştirmeye odaklanır.
Eğitimde yapay zekâ pazarının önceki
verilere göre 2025 yılına kadar 6 milyar dolara
ulaşması bekleniyordu ama son gelişmelerle
ve teknolojik atılımlarla çok daha farklı noktalara
ulaşabilir” diyerek teknoloji alanındaki
gelişmelerin hızına da dikkat çekiyor.
Video Algılarımız Daha da
Gelişiyor
Yapılan araştırmalar; video ile öğrenmenin
başarıyı yüzde 82, öğrenci memnuniyetini ise
yüzde 91 artırdığını gösteriyor. Bu nedenle
eğitimciler, videoyu giderek daha fazla alanda
kullanmaya başlayacak gibi görünüyor.
Kendi Kendimize Sohbet!
Chatbotlar olarak tanımlanan ve soruları algılayarak
ya da kişiyi yönlendirerek sohbet eden
yazılımlar yeni nesil eğitimde hızla temel bir
araç haline geliyor. Öğrenci ve bilgisayar arasındaki
etkileşimi basitleştirmek için tasarlanan
sohbet botları; aralıklı öğrenme, anında
geri bildirim, bireyin kendi hızında ilerlemesi
gibi pek çok avantaj sağlıyor. Bu yenilikçi teknoloji,
eğitimcileri yeni stratejilerle donatırken
aynı zamanda iş yüklerini de azaltıyor.
Gelecek de Gelecek
“Okula gitmek çok önemli olsa da eğitim araçları
olarak teknolojinin faydaları yadsınamaz”
diyen Murat Yücel; “Özellikle de tüm dünyayı
etkisi altına alan ve her şeyi durma noktasına
getiren bir virüs dolayısıyla evden çıkamadığımız
şu günlerde teknolojinin her alandaki
nimetlerinden faydalanıyoruz. Teknoloji hayatımızın
neredeyse her yönünü değiştirdi ve
şimdi de dünyadaki bilinen eğitim sistemlerinde
güncellemeler yapılmasına önayak oluyor.
Eğitim teknolojileri ilerleyen yıllarda; öğrenmeyi
iyileştirme ve herkesin uygun, kaliteli
bir eğitim alabilmesini sağlamak için yüksek
önceliğe sahip olmaya devam edecek” dedi.
2020 54
www.itnetwork.com.tr
5,5 milyon kişi MentalUP’ta
Türk Telekom’un kurumsal girişim sermayesi şirketi TT Ventures
ile ortak olduğu eğitim platformu MentalUP, uzaktan eğitim döneminde
de çocukların bilişsel beceri gelişimine destek oluyor. Bu dönemde
500 bin yeni abone edinerek 5,5 milyon kullanıcıya ulaşan
MentalUP, üyelik ücretlerinde de yüzde 30 indirim yaptı…
Türkiye’nin dijital gelişimine liderlik eden
Türk Telekom’un kurumsal girişim sermayesi
şirketi TT Ventures ile ortak olduğu
MentalUP, Türkiye’nin çocuklara yönelik
ilk ve tek oyunlaştırılmış eğitim platformu
olma özelliği ile yoğun ilgi görüyor. Bu doğrultuda,
MentalUP’ın kullanıcı sayısı, uzaktan
eğitim sürecinde 500 bin artarak 5,5 milyona
ulaştı.
MentalUP, uzman doktorlar, akademisyenler
ve oyun tasarımcıları tarafından geliştirilen
keyifli egzersizlerle çocukların dikkat,
hafıza, problem çözebilme gibi zihinsel becerilerinin
gelişmesini amaçlıyor. Uzaktan
eğitim döneminde de çocukların yanında
olan MentalUP, yüzde 30 fiyat avantajı sağlayarak
tam sürüm üyelik ücretlerini 179 TL
yerine 125 TL’ye sunuyor.
4-13 yaş arası çocuklara özel içerikler
İnovasyon ve girişimciliğin ekonominin
itici gücü olduğunu belirten Türk Telekom
Strateji Planlama ve Dijital Genel Müdür
Yardımcısı Barış Karakullukçu, 2016 yılında
Türk Telekom Girişim Hızlandırma
Programı Pilot’a dâhil ettikleri MentalUP’a,
girişimciliği desteklemek amacıyla TT Ventures
aracılığıyla ortak olduklarını ifade
etti. Karakullukçu, “MentalUP, eğitici zekâ
oyunlarıyla 4-13 yaş arası çocuklarımızın
zihinsel gelişimini, dikkat ve motivasyonlarını
artıran son derece faydalı içeriklere
sahip. MentalUP, ders içeriklerinin ötesinde,
çocukların problem çözme, dikkat, hafıza,
görsel ve sözel yetenekler gibi alanlarda da
gelişimlerine katkı sağlıyor” dedi.
4 farklı dilde, 102 ülkede
MentalUP Kurucu Ortağı Emre Özgündüz,
MentalUP’ın, 200’den fazla okulda kullanılan,
4 farklı dilde, 102 ülkede satışı yapılan
bir uygulama hâline geldiğini belirtti. Özgündüz,
“Ana kategorisinde 100’den fazla
oyun bulunan MentalUP’ta; dikkat, mantık,
hafıza, görsel ve sözel ögelerin yer aldığı içeriklerle
çocukların anlık gelişiminin takip
edildiği analizler bulunuyor. Ayrıca çocuklara,
kişisel becerilerini kendi yaş grubuyla
kıyaslayabilme olanağı da sunuyoruz. Onların
kişisel özelliklerine uygun bir egzersiz
planı oluşturuyoruz. MentalUP’ta günlük
çalışma planını 20 dakika süre ile sınırlandırdık
ve çocukların belirlenen süreyi aşmasını
engelliyoruz. Bu sayede çocukların
ekran karşısında uzun saatler geçirmemesi
ve teknolojiyi faydalı yönde kullanabilmesini
amaçlıyoruz” dedi.
Microsoft Teams, güvenlik açığını kapattı!
Zoom, Microsoft Teams veya Slack gibi önde gelen video konferans
platformlarına yönelik yoğun global ilgi, siber suçluların da iştahını kabartıyor.
Siber güvenlik kuruluşu ESET, çeşitli güvenlik araştırmacıları
tarafından belirlenen ve Microsoft Teams’e yönelebilecek bir güvenlik
açığına dikkat çekti. Microsoft, açığı hemen kapattı ancak siber suçluların
bu tür açıklara yönelik arayışları devam edecek gibi görünüyor.
Siber güvenlik kuruluşu ESET, ABD merkezli
CyberArk araştırmacılarının incelemesini
mercek altına aldı. Araştırmacılar “Microsoft
Teams’te bir ‘alt etki alanını’ ele geçirebilecek
güvenlik açığı bulunduğunu tespit
ettiler. Buna göre siber saldırganlar, bu açık
yoluyla kullanıcı verilerini çalmak ve sonuçta
bir kuruluşun tüm Teams hesaplarını ele
geçirmek için kötü amaçlı bir GIF kullanma
imkanına sahipler.
Araştırmacılar, hazırladıkları incelemede
“Saldırgan bir şekilde kullanıcıyı, ele geçirilen
alt etki alanlarını ziyaret etmeye zorlayabiliyorsa,
kurbanın tarayıcısı bu çerezi
saldırganın sunucusuna gönderir ve saldırgan
bir skype belirteci oluşturabilir. Tüm
bunları yaptıktan sonra, saldırgan kurbanın
Teams hesap verilerini çalabilir” açıklamasını
yaptılar.
Güvenlik açığı nasıl istismar
ediliyor?
Güvenlik açığından faydalanmak, kurbanlara
kötü amaçlı bir GIF dosyası göndermekle
başlıyor. Endişe verici ölçüde, GIF’i görüntülemek
bile etkilenmek için yeterli. Saldırı,
solucan benzeri bir şekilde otomatik olarak
yayılabilme potansiyeline sahip. Kusurun,
Teams’in hem masaüstü hem de web tarayıcı
sürümlerinde mevcut olduğu söyleniyor.
CyberArk araştırmacıları, bulgularını Microsoft’la
paylaştı. Teknoloji devi hızlı hareket
etti ve hemen yanlış yapılandırılmış
Domain Name System (DNS) kayıtlarını
düzeltti. 20 Nisan tarihinde ise Microsoft
Teams için bir yama yayınlandı. İlk tespitler,
bu aşamada hiçbir saldırının gerçekleşmediği
yönünde. Yine de bu örnek, video konferans
sistemlerinin oldukça gözde olduğu bir
dönemde, bundan fayda çıkarmaya çalışan
siber suçlulara karşı daha fazla tetikte olunması
gerektiğine işaret ediyor.
www.itnetwork.com.tr 55 2020
DORinsight, ‘evde çocuklarla hayat’ı mercek altına aldı
Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma
şirketi DORinsight tarafından yapılan ‘Evde Çocuklarla Hayat’ başlıklı
araştırma, bu süreçte anne-babaların evde çocuklarla olan ilişkilerine
dair dikkat çeken sonuçlar ortaya koydu…
Türkiye genelinde 2.735 ebeveynin katıldığı
araştırmaya göre çocuklar sokaklarda, bahçelerde
oynamaya kısa süreli veda ederken,
ekran başında geçirilen zaman arttı. Araştırmaya
katılanların yüzde 56’sı çocuklarının
bu süreçteki ruh halini ‘Ne mutlu ne
mutsuz’ olarak tanımladı.
Hitay Holding bünyesinde bulunan, Türkiye’nin
en büyük izinli veritabanına sahip
online araştırma şirketi DORinsight, “Evdekal”
çağrılarının sıkça tekrarlandığı bu dönemde,
‘Evde Çocuklarla Hayat’ başlıklı bir
araştırma gerçekleştirdi.
21 – 22 Nisan tarihlerinde online olarak yapılan
ve Türkiye kent temsili 2.735 anne-babanın
katıldığı araştırma sonucunda, bu
süreçte ebeveynlerin evde çocuklara olan
tutumlarıyla ilgili önemli veriler elde edildi.
Araştırmaya katılan ebeveynlerin yüzde
53’ü yaşadıkları bu süreçten sonra evde yeni
düzen içerisinde çocuklarına ekran kısıtlaması
getirmediklerini, yüzde 47’si ise getirdiklerini
belirtti. Katılımcıların yüzde 52’si
çocuklarıyla televizyon ya da bilgisayarda
her gün ortalama olarak 1-3 saat arası zaman
geçirdiklerini söylerken, yüzde 37’si 3
saatten fazla, yüzde 11’i ise 1 saatten az zaman
geçirdiklerini dile getirdi.
Anne-babaların yüzde 61’i bu süreçte çocuklarının
uyku düzenlerinin değiştiğini
belirtti.
Çocuklara salgın eğitimi
“Çocuğunuza koronavirüs hakkında ne anlattınız?”
diye sorulduğunda katılımcıların
yüzde 80’i hijyen kurallarına dikkat etmesi
gerektiğini, yüzde 77’si bir salgın hastalık olduğunu,
kimseye bulaştırmamak için evde
kalınması gerektiğini, yüzde 66’sı salgının
yayılmasını önlemek için okullara ara verildiğini,
yüzde 57’si düzenli beslenme ve düzenli
uykunun önemli olduğunu, yüzde 49’u
hastalığı tüm yönleriyle anlatıp sorularını
cevapladığını söyledi.
Sokaklara kısa süreli veda
Katılımcıların yüzde 89’u çocuklarının sokakta/bahçede
arkadaşlarıyla oynamasına
izin vermezken, yüzde 56’sı çocuklarının
bu süreçteki ruh halini ne mutlu ne mutsuz
olarak, yüzde 25’i çocuklarının ruh halini
mutlu olarak, yüzde 19’u da mutsuz olarak
değerlendirdi.
Katılımcıların yüzde 63’ü bu süreçte çocuklarıyla
eşit derecede ilgilendiğini (anne-baba),
yüzde 21’i anne olarak kendilerinin
daha fazla ilgilendiğini, yüzde 7’si baba
olarak kendilerinin ilgilendiğini, yüzde 5’i
çocuklarının kendileri hallettiklerini, yüzde
4’ü aile büyüklerinin ilgilendiğini belirtti.
Sorumluluklar arttı
Katılımcıların yüzde 93’ü bu süreçte sorumluluklarının
artığını dile getirdi. Yüzde
69’u temizlik alanında, yüzde 66’sı çocuğun
ihtiyaçları konusunda, yüzde 58’i çocuğun
eğitimi konusunda, yüzde 56’sı yemek, yüzde
32’si ise iş konusunda sorumluluklarının
artığını söyledi. Katılımcıların yüzde 67’si
kendilerine vakit ayırabildiklerini kaydetti.
Katılımcıların yüzde 80’i bu süreçte çocuklarının
psikolojisi/gelişimi için bir profesyonelin
desteğine ihtiyaç duymadıklarını,
yüzde 92’si bu süreçte çocuklarının psikolojisi/gelişimi
için bir profesyonelin destek
almadıklarını söyledi. Katılımcıların yüzde
75’i de bu süreç bittikten sonra kendilerinin
bir profesyonelden destek almayı planlamadıklarını
dile getirdi.
Mio, motosiklet sürücülerinin de yol arkadaşı oluyor
Motosiklet sürücülerinin merakla beklediği kamera, Mayıs 2020’de
Türkiye’ye geliyor; Mio MiVue M760D ile motosiklet sürücülerinin de
yollardaki arkadaşı olmaya hazırlanıyor. Araç içi kamera sektöründe
dünyada lider markalarından biri olan Mio; MiVue M760D Motosiklet
Kamerası ile Türkiye’deki motosiklet tutkunlarına merhaba diyor…
Ü l k e m i z d e
motosiklet
kullanımının
her geçen gün
artmasıyla,
motosiklet
bilinci ve
güvenli sürüş
fa rk ında l ığ ı
da artmakta.
Artmakta olan kullanım ve gelişen talepler,
motosiklet kameralarından beklentiler de artırmış
durumda. Motosiklet sürücüleri, tercih
ettikleri kameralarda birçok özelliğin bir arada
sunulmasını bekliyor. Çektikleri görüntüleri
düzenleyebilmek ve paylaşabilmeleri için
Wi-Fi özelliği, konum takibi, su ve darbeye dayanıklı
olması ve çok daha fazlası kameralardan
beklenmekte. Araç içi kamera sektöründe,
ülkemizde de geniş bir kullanıcı kitlesi bulunan
Mio’nun, motosiklet kameralarının ülkemize
ne zaman geleceği merak edilen bir konuydu.
Mio, Mayıs 2020 itibarıyla motosiklet
kamerası MiVue M760D’yi ülkemizde satışa
sunacağını duyurdu. Mio, araç içi kamera sektöründe
birçok özelliği ilk kez kullanan marka
olması nedeniyle araç içi kamera kullanıcılarının
yanı sıra teknoloji tutkunlarının da yakın
takibinde. Mio MiVue M760D’de sunduğu;
ön ve arka olmak üzere çift kamerası ile seyir
halindeyken hem ön tarafta hem de arka tarafta
olup biteni kaydedebilirsiniz, Çok yüksek
kaliteli Sony Starvis Sensörü, tek tuşla kayıt
özelliği, darbelerin nereden geldiğini algılayan
3 eksenli G sensörü, mikrofonu, otomatik konum
belirleyen GPS’i (çektiğiniz görüntüleri
seyrederken eş zamanlı olarak harita üzerinde
nerede olduğunuzu, hızınızı görüntüleyebilirsiniz),
IP67 seviyesinde su ve toza karşı dayanıklı
tasarımı ve daha birçok özelliği ile daha
piyasaya çıkmadan, motosiklet kullanıcılarında
merak uyandırmayı başardı.
2002 yılında kurulan ve dünyada 60’a yakın
ülkede faaliyetlerini sürdüren Mio; araç içi
kameraları, navigasyon cihazları ve motosiklet
kameraları alanında dünyada pazar lideri
olma özelliğini sürdürmekte. 2018 yılından itibaren
ülkemizde de araç içi kameralarıyla kullanıcılarının
beğenisini kazanmış durumda.
Motosiklet kamerası olarak piyasaya sürdüğü
Mio MiVue M760D, motosiklet kullanıcılarında
şimdiden merak uyandırırken; kullanıcısına
sunduğu birçok özellik ve Sony Starvis
Sensör desteği ile oluşan beklentileri boşa çıkarmayacak
gibi gözüküyor.
2020 56
www.itnetwork.com.tr
RE-SET Workspace, pandemi sonrası çalışma
alanlarının standartlarına reset atıyor
HAN Spaces’in öncülüğünü yaptığı ortak düşünce ve proje platformu RE-
SET Workspace, içerisinde bulunduğumuz salgın süreci sonrasında sosyal
izolasyonun korunacağı yeni dönemde farklı platformlarda görüş bildiren
tüm paydaşları, aksiyona geçilmesi ve standartların belirlenmesi için bir
araya getiriyor.RE-SET Workspace’in iki aşamadan oluşması ve üç aya yayılacak
bir program olması planlanıyor. İnisiyatifin ana amacı; bu öngörüler
ile iş hayatının yeni düzene bir an önce adapte olmasını sağlamak, insanı
odağına alan, sağlıklı, sürdürülebilir, teknolojiye entegre mekanlar ve çalışma
standartları için yeni döneme yol gösterici olmak…
Yüzyıllar öncesinden gelen iş hanı kültürünü tasarım
ve teknolojiyle harmanlayıp, insan odaklı,
doğaya saygılı ve mutlu mekanları hayata geçiren
HAN Spaces, içerisinde bulunduğumuz salgın
süreci sonrası ofis ve çalışma alanlarının tartışılacağı
RE-SET Workspace adlı bir ortak düşünce
ve proje platformu kurdu.
RE-SET Workspace, Nurus’un ana sponsorluğunda;
mimariden, insan kaynaklarına, teknolojiden,
sağlık ve sürdürülebilirliğe farklı platformlarda
yer alan tüm paydaşları bir araya getirecek.
Alkaş organizasyonuyla sektör paydaşları aksiyona
geçecek ve yeni düzen standartlarının belirlenmesi
için çalıştaylara katılacak. RE-SET
Workspace, Peryön, İDEALİST İç Mimarlık
Derneği, WWF- Türkiye (Doğal Yaşamı Koruma
Vakfı), Özyeğin Üniversitesi, Girişimcilik Vakfı,
Özay Hukuk gibi değerli paydaşlar, akademisyenler,
sektörün önde gelen şirketlerinin insan
kaynakları yöneticileri, teknoloji şirketleri, proje
yöneticileri, gayrimenkul uzmanları ve servis
sağlayıcılarıyla birlikte geleceği kurgulayacak.
Tüm katılımcılar, pandemi sonrası yeni dünyanın
yeni insanı için iş hayatının nasıl değişeceğini
ve bu değişimin mekansal etkilerinin ne olacağını
değerlendirecek. Future Bright araştırma
şirketi, katılımcılardan gelen iç görü ve çözüm
önerilerini bir araştırma raporu haline getirecek.
Tüm bu çıktılar hem kamuoyu hem de kamu
otoriteleri ile paylaşılacak.
HAN Spaces kurucu ortağı ve CEO’su Gizem
Burteçin, “Biz HAN Spaces olarak çalışmayı
verimli ve keyifli kılan, kurumlara uçtan uca
hizmetler, deneyimler sunan bir Flex Space yönetimi
ve Proptech (gayrimenkul teknolojileri)
şirketiyiz. Yüzyıllar öncesinden gelen iş hanı
kültürümüzü teknoloji ve tasarımla buluşturuyor,
odağında insan olan, doğaya saygılı ve mutlu
mekanlar kurguluyoruz. Covid-19 ülkemizde de
ofislerin genelini ve tabi ki ortak calışma alanlarını
ve bina yönetimlerini de doğrudan etkiledi.
Biz de HAN Spaces olarak kurucularımızdan
da gelen tecrübe ve bina yönetimi deneyimimizle
bu dönemde üzerimize düşeni yaparak yeni
dünyanın yeni insanı için iş hayatı nasıl olacağını
disiplinler arası bir bakış açısıyla ele almak adına
RE-SET Workspace adlı bir ortak düşünce ve
proje platformu kurduk. Amacımız tüm paydaşlarımızla
beraber çalışma alanlarının geleceğini
planlamak ve ofis alanlarını açtığımız yarınların
standartlarını beraber oluşturmak”.
Toplantıya katılan JLL Türkiye ve HAN Spaces
YK Başkanı Avi Alkaş ise görüşlerini şu şekilde
dile getirdi: “Global ölçekte 93 binden fazla çalışanı
olan bir şirketin yönetim kurulu başkanı olarak
dünyadaki çalışma arkadaşlarımla düzenli
aralıklarla görüşüyorum. Çin, Japonya ve Güney
Kore’nin farklı koruma ve güvenlik önlemleriyle
çalışmaya başladığını gözlemliyoruz. Bu senaryolara
bakarak ben de iki ay sarkma ile Çin’i takip
edeceğimizi düşünüyorum”
JLL’nin araştırmasına göre 10 sene içerisinde
Amerika Ofis pazarının yüzde 30’u Flexible
Space olacak yani esnek çalışma alanlarına geçileceğini
belirten Avi Alkaş, “Re-Set Workspace
platformunu mesafe kavramının iş hayatına nasıl
uyumlanacağı ve neleri / nasıl değiştireceği
insan – mekan – zaman üçlemesi çerçevesinde
tartışmak için hayata geçirdik. Covid-19 sonrasında
daha da büyük bir ivme ile konvansiyonel
ofislerin yerini home ofisleri de belli oranda
içeren ama eve yakın uydu ofislere de yer açan
hibrid ve esnek yapılanmaya bırakacağını düşünüyoruz.
Biz de bu kapsamda Türkiye için kolları
sıvadık. Türk iş dünyası için önemli kazanımlar
ortaya koymayı hedefleyen bu platforma bu süreci
önceden deneyimlemiş ve çalışma alanlarının
standartlarını önceden belirlemiş uluslararası
profesyonelleri, dernek başkanlarını, üst düzey
yöneticileri de dahil etmeye özellikle özen gösterdik.
Bu platformun çıktılarını TÜSİAD ve ilgili
bakanlıklarla paylaşacağız.‘’
Nurus YK Başkanı Güran Gökyay ise görüşlerini
şu şekilde dile getirdi: “Dünyada şirketlerin çalışanlarını
hangi koşullarda ofislere geri getirecekleri
bu günlerde sıklıkla konuşulan konuların
başında yer alıyor. 93 senelik bir sanayi şirketi
olarak binaların, ofislerin evrimine birebir tanıklık
ettik. Paylaşım ekonomisine geçişle içine
kapalı hiyerarşik düzen yerini açık ofislere, paylaşımlı
sistemlere bıraktı. Bu şeffaflık ve sosyalliğin
iletişimsel kazanımlarını kaybetmeden yeni dönem
adaptasyonunu sağlamalıyız. Şimdi insanı
odağımıza alarak, teknolojiyle doğru şekilde entegre
edeceğimiz ekosisteme saygılı, yaşanabilir
şehirler için binaları ve çalışma alanlarını konuşmanın
zamanı. Özellikle çok katlı binalarda
asansöre binme trafiğinin ya da öğle yemeğine
gitme sürecinin nasıl kurgulanacağı herkes için
merak konusu. Çalışma alanlarının standartlarının
acilen ve en doğru şekilde belirlenmesinin
her sektörü birebir etkileyen, insan sağlığını
doğrudan etkileyen, ekonominin yeni döneme
hızla adapte olmasına büyük ivme sağlayacak
bir konu. Ofis binaları ve çalışma alanlarında ihtiyaçlar
nedir? Nasıl standartlar oluşturulmalı?
Ofis içi sosyal mesafe nasıl korunacak? Ofis içi
sirkülasyon nasıl sağlanacak? Kapı kollarından,
masa seperasyonlarına, dezenfeksiyon koşullarından,
mobilya ve havalandırma standartlarına
kadar tüm teknik konular detaylandırılmalı,
somut, uygulanabilir ve herkese yol gösterecek
çıktılar, standartlar olmalı. Bu değişimi konsensüs
ile yönetmeliyiz. Türk şirketleri yeni dönem
adaptasyonunu hızlı, makul ve uygulanabilir
şekilde hayata geçirirse global ölçekte rekabet
avantajı sağlarız, bölgesel üretim gücümüzü ve
ekonomik etkinliği sağlarız.
IDEATHON’la başlıyor
Platformun ve programların ana amacı bu öngörüler
ile iş hayatının bir an önce yeni düzene
adapte olmasını sağlamak, insanı odağına alan,
sağlıklı, sürdürülebilir ve teknolojiye entegre mekanlar
ve çalışma standartları için yeni döneme
yol gösterici olmak.
Bu kapsamda Re-Set Workspace’in programı
Ideathon ve Design Challenge’dan oluşacak 2
faz ile 3 aya yayılacak. Her fazın somut çıktıları
olacak. 30 Nisan’da açılış oturumu ile start
alacak olan platformun ilk ayağı Ideathon’da;
söyleşiler, anketler, paneller ve fikir havuzunun
oluşturulması için bir fikir maratonu düzenlenecek.
İnsan, Çalışan Sağlığı ve İş Yeri Güvenliği,
Sürdürülebilirlik, Tasarım, Teknoloji ve Çalışma
Alanları’ndan oluşan 6 farklı alanda alt komisyonlar
oluşturulacak ve düzenlenecek çalıştaylar
sonrasında her komisyonun çıktılarından raporlar
ve makaleler oluşturulacak. Mekan Tasarımı
Proje Yarışması kapsamında ortaya çıkacak fikir
ve komisyon raporları doğrultusunda; mimari
proje yarışması açılacak, sektörlerin önde gelen
isimlerinden oluşturulacak jüri projeleri değerlendirecek.
Pandemi sonrası mesafe kavramının iş hayatına
nasıl uyumlanacağı ve neleri / nasıl değiştireceğinin
tüm perspektifler çerçevesinde tartışılacağı
platformun tüm çıktıları; ilgili kamu kurumları,
STK’lar ve iş dünyası ile paylaşılacak.
www.itnetwork.com.tr 57 2020
Evden çalışma döneminde hızdan şikayet ediyoruz
Citrix’in Araştırmasına
göre günümüz şartlarında
evden çalışma döneminde
biraz daha uyuyor, evdeki
internet hızından şikayet
ediyor, evdeki gürültüden
kaçmak için toplantılara
yatak odası ve banyodan
giriyoruz…
Çalışanların evlerinden iş yapmaya adapte
olmalarıyla birlikte konferans odalarının
yerini banyolar alıyor, çocuklar ve evcil
hayvanlar toplantıların ortasına dalıyor,
kameralar evdeki her anı ve tuhaf sesleri
olduğu gibi yakalıyor.
Citrix Systems adına OnePoll tarafından
yapılan yeni bir araştırma sonuçlarına
göre dünyanın her yerinde insanların evden
çalışmanın getirdiği gerçeklere uyum
sağlamalarıyla birlikte, çalışma yepyeni bir
boyut kazandı. Yataklar çalışma masası,
banyolar konferans odası haline geldi, çocuklar
ve evcil hayvanlar sanal toplantıların
davetsiz misafiri oldu ve kapalı olduğu
düşünülen kameralar tuhaf sesleri ve anları
yakaladı. Ancak çalışanlar üretkenliğini,
her zamankinden daha fazla olmasa da sürdürüyor.
“Normal” Tanımı Yeniden
Yapılıyor, Yeni Bir Rutin
İşe gidip gelmek için saatler yerine yalnızca
birkaç dakika harcanmasıyla birlikte,
OnePoll araştırmasına katılan, şu anda
Koronavirüs salgını nedeniyle evlerinden
çalışan 2000’in üzerinde ABD’li ofis çalışanının
çoğunluğu günlük rutinlerini bu yeni
düzene uyarlıyor. Bu katılımcıların yüzde
24’ü ofise giderken kalktıkları saatte kalkıyor.
Büyük bir çoğunluk ise saatlerinin
değiştiğini söylüyor:
• Yüzde 25’i biraz daha fazla uyuyor
• Yüzde 22’si çevrimiçi olmaları gereken son
ana kadar uyuyor
Kişisel rutinlerini de bu düzene uyarlıyor ve
işe hazırlanmak için daha az zaman harcıyorlar:
• Yüzde 34’ü her gün duş alıyor
• Yüzde 26’sı saçını/makyajını/kişisel bakımını
yapmaya devam ediyor
• Yüzde 15’i daha az tıraş oluyor
Bunun sonucunda katılımcıların Yüzde
25’i daha hızlı odaklanarak işlerini daha
kısa sürede tamamladıklarını söylüyor.
Hazır Olun veya Olmayın, Durum Bu
Koronavirüs pandemisinin getirdiği bu
uzaktan çalışma düzenine ani geçiş için
çok az çalışan hazırdı. OnePoll araştırmasına
katılanların yüzde 82’si şirketlerinin
“tamamen” veya “oldukça” hazır olduğunu
ve kısa bir sürede gerekli teknolojiyi ve altyapıyı
hayata geçirdiklerini söyledi. Ancak
evden çalışmayı zorlaştıran birçok soruna
da değindiler:
• Uygulamalara erişim için iki faktörlü
kimlik doğrulaması ve birden çok parola
gerektiren, tekli oturum açma (single signon)
olanağının olmaması ve sıkı güvenlik
protokolleri (%33) • Evdeki bant genişliğinin/Wi-Fi
hızının yavaşlığı (%33)
• İşlerin yapılması için gereken tüm
uygulamalara erişimin olmaması
(%23)
• Yavaş Virtual Private Network (VPN) bağlantısı
(%16)
Ofis Olarak Ev
OnePoll verilerine göre birçok çalışan, ortamlarını
evden çalışmak veya öğrenmek
zorunda olan başkalarıyla paylaştıklarından
bu konuda da yaratıcılık sergiliyor.
Ortamlarını paylaştıkları gruplar ise şöyle:
• Eşler (%64)
• 2 yaş ve altındaki bebekler (%28)
• 3 - 12 yaş arası çocuklar (%56)
• 13-17 yaş aralığındaki gençler (%41)
• 18 yaşın üzerindeki yetişkinler (%22)
• Anne-babalar (%23)
• Akrabalar (%19)
• İleri yaştaki akrabalar (%15)
• Oda arkadaşları (%15)
Ayrıca ofis çalışanlarının yüzde 14’ü geçici
olarak ikinci evinden/yazlığından çalıştığını,
yüzde 13’ü ebeveyninin veya eşinin
ailesinin evinde çalıştığını, hatta yüzde 5’i
bir otelde kaldığını belirtiyor.
Toplantı Odasından Banyoya
OnePoll araştırmasına katılanlar, yeni ofis
arkadaşlarının programlarına uymak ve
dikkati dağıtan unsurları en aza indirmek
için aramalarını hiç olmayacak yerlerde
yaptıklarını söylüyorlar:
• Yatak odaları (%33) veya çocuklarının
odaları (%25)
• Banyo (%29)
• Garaj (%24)
• Bodrum (%23)
• Elbise odası (%17)
• Tavan arası (%15)
• Dışarısı (%14)
Ancak tüm bunlar bölünmenin önüne geçemedi.
Çocuklarının ve evcil hayvanlarının
görüntülü aramalarda göründüğünü
söyleyenler:
• Çocuklar (%24)
• Evcil hayvanlar (%13)
• Hem çocuklar hem evcil hayvanlar (%29)
Tabii bazı tuhaf anların yaşanmasına da
neden olabiliyor. Çalışanların yaklaşık yüzde
44’ü görüntülü toplantılarda oturum
açıp kameralarının açık olduğunu fark etmeyerek
şunları yaparken görüldü:
• Temizlik, temiz çamaşırları katlama,
bulaşık makinesini boşaltma gibi ev işleri
(%44)
• Banyoda (%41)
• Yemek pişirme (%40)
• Egzersiz (%38)
• Yemek yeme (%37)
• Yatakta veya kanepede uzanma
(%33)
Birçoğu mikrofonları aslında açıkken sesini
kapattığını düşünüp utanç verici anlar
da yaşıyor:
• Tuhaf sesler çıkarma (%41)
• Telefonda birileri hakkında konuşma
(%37)
• Odada başka biriyle konuşma (%28)
Günlük Kıyafetler
Evden çalışmak nasıl görünüyor?
• Araştırmaya katılanların yüzde 29’u terlik
giyiyor veya ayakkabı giymiyor
• Yüzde 28’i ofisteki gibi giyiniyor
• Yüzde 25’i pijama veya eşofman giyiyor
• Yüzde 25›i “video konferanslarda hoş
görünmek” için sadece üstüne bir şeyler
giyiyor
• Yüzde 24’ü spor kıyafetlerini giyiyor
Peki, Pandemi sona
erdiğinde bu durum devam
edecek mi?
• Araştırmaya katılan çalışanların yüzde
37’si kuruluşlarının evden çalışma konusunda
daha rahat olacağını, yüzde 32’si ise
bunu daha sık yapmayı planlayacaklarını
düşünüyor
• Yüzde 33’ü ofise dönme konusunda istekli
• Yüzde 28’i ise sürekli olarak uzaktan çalışmalarına
izin verecek yeni bir iş arayacaklarını
belirtiyor
2020 58
www.itnetwork.com.tr
Zyxel ve McAfee’den güç birliği!
Zyxel, Küçük ve Orta Ölçekli işletmelerin veri güvenliğini garanti
altına almayı hedefliyor. McAfee ile stratejik işbirliği yapan kurum,
ZyWALL ATP Güvenlik Serisi’ne McAfee çözümlerini entegre etti…
Bireyler ve kurumlara yönelik, yapay zeka entegreli
bulut tabanlı ağ çözümleri sunan Zyxel,
güvenlik firması McAfee ile işbirliği yaptığını
duyurdu. Güçlerini birleştiren iki firma, küçük
ve orta ölçekli kurumların siber korsanlar ile
mücadelesine karşı daha etkin koruma vaadinde
bulunuyor.
McAfee güvenlik yazılımı çözümünün Zyxel’in
ATP ürün ailesine entegrasyonu ile işletmelerin
bilgisayar ağlarında üst düzey güvenlik elde edilerek
garanti altına alınmış olacak. Tek bir cihaz
üzerinden üstün koruma avantajı elde edebilecek
olan işletmeler, siber korsanların saldırılarına
karşı üst seviyede önlem almış olacaklar.
İki firma arasındaki stratejik anlaşma ile ilgili bir
açıklama yapan McAfee Kurumsal Ürün Stratejisi
ve Birlikleri Küresel Başkanı Javed Hasan
“Küçük işletmeler günümüzde siber güvenlik
desteğine her zamankinden daha çok ihtiyaç
duyuyor. McAfee olarak kurumların ana işlerine
odaklanarak faaliyetlerini sürdürmesi için
güvenlik çözümlerimiz ile onları siber tehditlere
karşı koruyoruz. Bu noktada Zyxel ile iş ortaklığı
yapmaktan gurur duyuyoruz” dedi.
2019 Verizon Veri İhlali Araştırmalar Raporuna
göre, siber saldırıların yüzde 40’ından fazlasının
küçük işletmeleri hedeflediğine dikkat
çeken Zyxel Channel Head Tuğba Şişik ise şöyle
konuştu: “İki firmanın güç birliği yapması neticesinde
nihai hedefimiz; artan siber saldırılara
karşı küçük işletmeleri daha efektif bir şekilde
korumak. Pandemi dönemi, işletmeler için de
zorlu bir dönem. Geçtiğimiz ay birçok işletme,
ekibini korumak için evden çalışan personeli ile
hizmet vermeye başladı. Bu nedenle güvenlik
yatırımlarına ihtiyaç daha da arttı. Kötü amaçlı
yazılımlardan ve siber saldırılardan korunmak
için en etkin çözüm; güçlü bir güvenlik
duvarına sahip olmaktır. Yeni ATP serisi ürün
ailemiz işletmelerin tüm güvenlik ihtiyaçlarına
cevap veriyor. Bu zorlu süreçte temennimiz;
işletmelerimizin güvenli, verimli ve esnek bir
ağ altyapısı ile kendi ana işlerini yürütmeye
odaklanmasıdır. Zyxel olarak bu zor günlerde
işletmelerimizin yanındayız. ATP Güvenlik Duvarlarımız,
alışılmışın dışında ekstra güvenlik
önlemleri sunmaktadır. Ürün bulut tabanlı tehdit
zekası tespit yaklaşımı ile kötü amaçlı yazılımlara
karşı anında önlem almaktadır.”
Genişleyen ATP Ailesi Zero
Day Ataklarına Karşı Kalkan
Vazifesi Görüyor
Büyük küçük her ölçekten firma için üstün koruma
sağlayan ATP güvenlik serisi, aileye eklenen
iki yeni üye ile büyümeye devam ediyor. Hepsi
bir arada çözüm mantığı ile işletmeleri siber
korsanlara karşı koruyan ZyWALL ATP100W
ve ATP700, bilinen ve bilinmeyen tüm ataklara
karşı önlem alıyor. Yapay zeka entegreli, çok katmanlı
yapısı, bulut tabanlı sandboxing özelliği
ile ATP güvenlik serisi, kurumların iş sürekliliğine
de katkı sağlıyor. ATP Ürün Ailesi, geleceğin
bilinmeyen ataklarına karşı derinlemesine savunma
imkanı ile tüm gelişmiş tehditlere karşı
kusursuz koruma imkanı sunuyor. Güvenlik
çözümünün “akıllı bulut” sistemi, işletmelerin iş
yükünü de hafifletiyor.
“Sandboxing (Korumalı Alan), geleneksel statik
güvenlik mekanizmasının algılayamayacağı
yeni zararlı yazılım türlerini tanımlamak için
bilinmeyen dosyalar içeren ve sıfır gün (zero day)
saldırılarına karşı koruma sağlayan yalıtılmış bir
bulut ortamıdır” diyen Tuğba Şişik,
ZyWALL ATP güvenlik çözümünün; hem hızlı,
hem de akış modları ile eşzamanlı olarak kötü
amaçlı yazılımlara karşı önlem alabildiğini sözlerine
ekliyor.
Ürünün yapay zeka entegreli hızlı modu, üst
düzey tehdit istihbaratı sağlamak için sürekli
genişleyen bulut veri tabanından yararlanırken,
akış modu ise ayrıntılı ve kapsamlı bir derin
analiz için imza tabanlı bir veritabanı kullanıyor.
Yeni hibrit mod ise bu iki modu bünyesinde
barındırıyor. Böylece siber saldırılara karşı en üst
seviyede koruma sağlanmış olur.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler için Zyxel
ZyWALL Serisi ATP -Gelişmiş Tehdit Koruma
Güvenlik Çözümünün; ATP100, ATP100W,
ATP200, ATP500, ATP700 ve ATP800 gibi farklı
seçenekleri bulunmaktadır.
Wirecard Anında POS ile E-Ticarete hızlı geçişin önü açıldı
Farklı alanlarda ödeme çözümlerini bir arada sunan Wirecard
Türkiye, e-ticaret alanında faaliyet göstermek isteyen firmaların
üye iş yeri tanımlama (onboarding) sürecini yalnızca beş dakikaya
indiren yeni ürünü Anında POS’u tanıttı…
Wirecard Türkiye, küçük ve orta ölçekli
işletmelerin e-ticaret ortamına geçişini
kolaylaştırmak ve desteklemek üzere yeni
ürünü Anında POS’u geliştirdi. Bu uygulamayla
daha önce e-ticaret yapmamış olan
kurumların üye iş yeri tanımlaması sürecinin
kısaltılması ve dijital dünyaya hızla geçişi
hedefleniyor.
Anında POS, firmaların herhangi bir basılı
belge ihtiyacı olmaksızın tamamen dijital
kanallar üzerinden, beş dakika içinde Wirecard
Üye İşyeri olarak satışa başlamalarına
olanak sunuyor. Uygulama-ticarete geçiş
sürecinde yaşanan sıkıntıları gidererek kurumları
evrak karmaşasından kurtarıyor ve
ödeme sistemleri dünyasına hızlı bir giriş
yapmalarını sağlıyor.
Wirecard Türkiye Genel Müdürü Burhan
Eliaçık, Anında POS’la ilgili şunları söylüyor:
“Türkiye’de milyonlarca KOBİ olmasına
rağmen e-ticaret oranları hala
düşük seviyelerde seyrediyor. İçinde bulunduğumuz
pandemi süreci, dijital dünyanın
ve iş süreçlerimizin bu dünyaya adapte
olabilmesinin önemini bir kez daha gözler
önüne serdi. Biz de bu süreçte firmaların
e-ticaret operasyonlarını hızlandırarak bu
mecraya geçişlerini kolaylaştırmak istedik.
Hem iş ortaklarımıza hem de KOBİ’lere
yönelik pratik ve hızlı bir çözüm olarak
geliştirdiğimiz Anında POS vesilesiyle
kurumların Wirecard Üye İşyeri olmak için
temin etmesi gereken belgelere harcayacağı
zamanı, satış faaliyetlerine yönlendirebilmesini
sağlıyoruz.”
www.itnetwork.com.tr 59 2020
Yıldız Teknopark Şirketi Fiber Games’ten yerli oyun atağı
Weld it 3D oyunuyla, 154 ülkede İOS platformunda Top10 listesine
girerek büyük bir başarıya imza atan Fiber Games, yerli çizgi
kahraman Kral Şakir’i oyuna taşıdı. Kral Şakir; Macera Adası adını
taşıyan oyunun en büyük özelliği tekrar oynanabilirlik ve dinamik
yapısı. Oyunun Android ve iOS platformlarında ve ücretsiz yayınlandığını
söyleyen Fiber Games Kurucu ortağı Furkan Faruk Akıncı,
“Önümüzdeki dönemde hedefimiz, aklımızdaki PC ve konsol multi-platform
projelerini hayata geçirebilmek” diye konuşuyor.
Yıldız Teknopark’ta faaliyetlerini sürdüren
Yıldız Kuluçka firması Fiber Games,
Türkiye’de yıllık 1 milyar dolar civarında
seyreden oyun piyasasında faaliyet
gösteren şirketlerden biri. 2018 yılında
kurulmuş bir şirket olsa da Fiber Games,
son yıllarda yükselişe geçen, ‘hypercasual’
olarak tanımlanan ve toplu
taşımada, ayakta yolculuk yaparken bile
rahatlıkla oynanan oyunlarda kendini
ispatlamış durumda. Çünkü şirketin
geliştirdiği hypercasual oyunu Weld it
3D, İOS platformunda 154 ülkede Top10
listesine girerek ilk büyük başarısını
elde etti. Ardından ise Android ve IOS
platformlarına Kral Şakir: Macera Adası
oyunuyla çıktı şirket. Bu oyunun yerli
bir çizgi kahraman için hazırlamış hikâye
serisini takip eden ilk oyun olduğunun
altını çizen Fiber Games kurucu ortaklarından
Furkan Faruk Akıncı, Kral
Şakir’i sevenlerin yakın zamanda çıkan
Macera Adası kitabının hikayesinin devamını
oyunun içinde bulabileceğini de
sözlerine ekliyor.
Fiber Games ortakları önlerine önümüzdeki
dönem için hedefler de koymuş.
Akıncı “5 yıllık nihai hedefimiz,
hayalimizdeki Türkiye oyun sektörünü
ivmelendirecek multi-platform oyun
projelerini hayata geçirebilmek” diye bu
hedefleri özetliyor. Akıncı, bu projeleri
hayata geçirirken yatırımcı arayışlarının
olabileceğinin de altını çiziyor.
Oyun Projesi Nasıl Doğdu?
Kral Şakir markası birçok platformu,
çizgi-dizi, animasyon film, kitap gibi
ürünlerle trans-medyayı etkili kullanıyor.
Varol Yaşaroğlu ve Grafi2000’in
yaratmış olduğu bu dünyayı benzerlerinden
ayıran en önemli unsursa her
yaşa hitap eden bir yanının olması. Kral
Şakir’in çok katmanlı bir mizah altyapısı
var. Kitap serisinin yayıncı olan Eksik
Parça Yayınları Fiber Games’e olası bir
oyun projesi için ulaştığı zaman oldukça
heyecanlandıklarını söyleyen Fiber
Games Kurucu Ortağı Furkan Faruk
Akıncı, ilk önce bildikleri bu dünyanın
hakkını verebilecek bir oyunun nasıl
olması gerektiğini araştırmaya koyulduklarını
anlatıyor. Oldukça yoğun
geçen bu sürecin sonunda iki ana unsura
odaklandıklarını söyleyen Akıncı,
konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Tekrar
oynanabilirlik ve dinamik yapı bizim
için önemliydi. Kral Şakir: Macera Adası
oyununda birbirinden farklı beş bölüm
bulunuyor ve bölümlerin tümü birbirinden
tamamen farklı bir oyun mekaniğine
sahip. Kral Şakir dünyasını seven
her yaştan oyuncu deneyip sevecektir.
Oyunu her denediğinizde daha iyi oynayıp
yüksek skor elde etmeye ve Şakir ve
arkadaşlarını her bir bölümde en uzak
mesafeye taşımaya çalışıyorsunuz.”
İlk Oyunları Değil
Fiber Games yol haritasını üç faza bölmüş.
Birincisi basit ama keyifli oyunlar
üretebilmek. Şu an hyper casual modelinde
faaliyet gösteriliyor. iOS platformunda
154 ülkede Top10 listesine giren
Weld it 3D şirketin ilk büyük başarısı
oldu. Hyper casual stüdyosu şu an 8 kişi
ve ayda ortalama 10 prototip üretebilir
durumda. İkinci faz ise servis bazlı çevrimiçi
bir ya da iki proje üretebilmek.
Şirket önümüzdeki 2 yıl içerisinde bu iş
modeline bir ürün çıkarmayı planlıyoruz.
Mobil cihazlardan oynanabilen, rekabetçi
ve servis bazlı iki proje fikrinin
masalarında olduğunu söyleyen Akıncı,
“Bunlardan en az birini yere indirmeyi
hedefliyoruz.” diye konuşuyor. Üçüncüsü
ise AAA kalitesinde bilgisayar ve
konsol oyunları üretebilen bir stüdyoya
dönüşmek.
“Yatırımcı Arayışımız
Olacak”
Planlanan üçüncü fazda ise AAA kalitesinde
bilgisayar ve konsol oyunları
üretebilen bir stüdyoya dönüşmek var.
Akıncı bu konuyla ilgili şöyle konuşuyor:
“5 yıllık nihai hedefimiz, aklımızdaki
PC ve konsol multi-platform projelerini
hayata geçirebilmek. Yıldız Teknopark
bünyesinde bu hedeflerimize ulaşabilmek
için oldukça faydalı teşviklerle birlikte
ivmeyi yakaladık. Bir sonraki faz
için yatırımcı arayışımız olacak fakat
yatırımcı tarafında işe sadece finansal
açıdan bakmıyoruz. Bize yatırım yapmak
isteyenler mutlaka oyun sektörünü
biliyor olmalı; buna tutku duymalı. Yatırım
sadece para yatırmak olmamalı,
bizim önümüzü açacak, bize inanacak
her kişi ya da kurumla görüşebiliriz. Bu
önemli bir network’ü açmak olabilir,
uluslararası yayıncı ilişkileri olabilir.
Finans kaynağı bir şekilde bulunabiliyor
ancak fikirleri ve network’üyle bize katkıda
bulunabilecek kişiler ve kurumlar
da bizi heyecanlandırır. “
2020 60
www.itnetwork.com.tr
Mastercard Avrupa Başkanlığına Mark Barnett atandı
Mastercard, Brüksel merkezli yürüttüğü Avrupa operasyonlarının
başına Mark Barnett’i getirdi. Barnett, başkanlık görevi kapsamında
Mastercard’ın Avrupa bölgesindeki iş stratejileri, planlama ve
başarılarından sorumlu olacak…
Mastercard’ın Türkiye de dahil 53 ülkeyi
kapsayan Avrupa operasyonu; perakendeciler,
finansal kurumlar ve işletmelerle yapılan
ortaklıklar aracılığı ile 950 milyondan fazla
kişiye hizmet veriyor. Yeni görevinde Uluslararası
Başkan Gilberto Caldart’a raporlayacak
olan Barnett, 1 Haziran 2020’den geçerli
olmak üzere de Mastercard’ın Yönetim
Komitesine katılacak.
Yeni görevi ile ilgili değerlendirme yapan
Barnett “Mastercard için özellikle Avrupa’da
önemli bir dönemden geçiyoruz. Böyle
dinamik bir dönemde, çeşitliliği yüksek bir
bölgenin liderliğini yapmaktan mutluluk
duyuyorum. Basit ve güvenli ödeme
seçenekler sunma konusunda eşsiz bir
konuma sahibiz. Hizmet verdiğimiz herkes
için, tercih edilen ortak olarak konumumuzu
güçlendirirken, yeni teknolojileri ve inovasyonu
teşvik eden bir kültürü de geliştirmeye
devam etmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Mastercard, Avrupa genelinde insanlara,
işletmelere ve ekonomilere güç veren gerçek
bir şampiyon. İnsanların hayatlarını kolaylaştırmaya
odaklanmış bir ekibe ve organizasyona
liderlik etme fırsatına sahip olduğum
için çok mutluyum” diye konuştu.
Barnett, Avrupa Başkanı olarak atanmadan
önce İngiltere, İrlanda İskandinav ve
Baltıklar Bölge Başkanı olarak görev yaptı.
Sektöre ve insanların ödeme şekillerini değiştiren
yeni teknolojilere yönelik derin bilgi
birikimi, Mastercard’ın birçok ülkede başarı
kazanmasında kritik bir nokta oldu. 2003
yılında katıldığı Mastercard’da Avrupa’nın
yanısıra, küresel çapta da farklı roller üstlenen
Barnett, bireysel bankacılık ve ödeme
sektöründe 20 yılı aşkın deneyime sahip.
Barnett, yıl sonunda emekli olan şu anki
Mastercard Avrupa Başkanı Javier Perez’in
yerini alacak. 1996 yılında Mastercard’a
katılmış olan Perez, 15 yıldır yürüttüğü
Mastercard Avrupa Başkanlığı’ndan önce
çeşitli üst düzey görevlerde bulundu. Mastercard’daki
çeyrek asra yaklaşan tecrübesinde
Perez, kurduğu yıldız ekiple, ödemelerin
olağanüstü büyümesini sağlarken,
ödeme ekosistemindeki yenilikçiliğin desteklenmesi
ve güvenin artırılması amacıyla
iş dünyası, hükümetler ve düzenleyicilerle
ortaklıklar hayata geçirdi.
Caldart, Perez’in emekliliği ile ilgili olarak
ise “Javier, yerel, bölgesel ve küresel müşterilerle
güçlü ortaklıklar kurdu. Yeni pazarların
açılmasına liderlik edip yönetmelik
ve mevzuatlara yön verirken, maksimize
edilmesini sağladı. Tüm bunlar sayesinde,
Mastercard’ı Avrupa çapında gerçek bir
pazar lideri haline getirirken, işleri sürekli
başarı getirecek şekilde çeşitlendirdi. Arkasından
muazzam bir miras bırakan Javier’e
tüm organizasyonumuz adına, işimizi inşa
etmek ve büyütmek için yaptığı önemli
katkılardan dolayı içtenlikle teşekkür etmek
istiyorum” ifadelerini kullandı.
Çağrı merkezleri ile hayata bağlı kaldık
Çağrı merkezleri sayesinde pek çok şirketin müşteri hizmetleri
kesintisiz olarak devam ediyor, evlerinden çıkamayan vatandaşın
ihtiyaçları karşılanıyor…
Çağrı Merkezleri Derneği (ÇMD) Yönetim
Kurulu Başkanı Rengin Ağılönü, “Dernek olarak,
tüm insanlığı tehdit eden Covid19 salgınının
yayılımını engellemek ve toplum sağlığını korumak
kadar, ekonomik ve sosyal fayda üretmeyi
sürdürmek için mevcut döngünün korunmasını
da önemsiyoruz. Tüm üyelerimiz, içinden
geçtiğimiz bu zorlu dönemde mevcut yapılarını
koruyarak hizmet vermeye devam ediyorlar. Bu
dönemde evlerinden çıkamayan vatandaşlara
kesintisiz hizmet verilmesini sağlayan çağrı merkezlerinin
kritik rolü bir kez daha anlaşıldı” dedi.
Salgın, sosyal, ekonomik ve teknik olarak tüm
sektörlerde olduğu gibi çağrı merkezi süreçlerini
de etkiledi. İçinde bulunduğumuz sosyal
izolasyon döneminde, çağrı yoğunluğu hizmet
verilen sektörlere göre farklılık gösteriyor.
Özellikle finans, telekomünikasyon ve e-ticaret
sektöründe faaliyet gösteren firmaların çağrı
yoğunluklarında artış olduğunu söyleyen Ağılönü,
bu artış oranlarını ortalama olarak şöyle
ifade etti; telekomünikasyonda yüzde 30, e-ticarette
yüzde 30-40, bankacılıkta ise yüzde 25.
Müşteri deneyimine yatırım
yapan markalar fark yarattı
Bu zorlu süreçte çağrı merkezlerinin, müşteri
hizmetleri için taşıdığı kritik önemin daha iyi
anlaşıldığını vurgulayan Ağılönü, “bugün tüketiciler
taleplerini karşılayabilmek, sorularına
yanıt bulabilmek için her zamankinden daha
fazla çağrı merkezleri ile temas ediyor. Salgın
öncesinde müşteri deneyimini merkezine alarak
yatırım yapan şirketler, bu dönemde sorunsuz işleyen
müşteri hizmetleriyle marka bağlılıklarını
güçlendirdiler” dedi.
Evden çalışma modeline çok
hızlı geçebildik
Vatandaşa sunulan bu kritik hizmetlerin sürekliliği
için çağrı merkezi sektörünün evden çalışma
modeline ilişkin altyapı çalışmalarını salgının ilk
haftalarında hızlıca tamamladığını vurgulayan
Rengin Ağılönü, “toplu çalışma alanlarında hizmet
vermemiz nedeniyle salgının ilk günlerinden
itibaren önceliğimiz çalışan ve kamu sağlığı oldu.
Bu nedenle salgının ülkemizdeki ilk bulgularının
görülmeye başlandığı Mart ayından önce evden çalışan
müşteri temsilci sayısı 900 civarında iken, bugün
üyelerimizin neredeyse tamamı evden hizmet
veriyor. Sektörümüzün teknolojiye olan yatkınlığı
ve esnek yapıları sayesinde üyelerimiz, hem salgının
yayılmasının önüne geçmek hem de kesintisiz
hizmet verebilmek adına bu dönemde çok hızlı hareket
edebildiler” şeklinde konuştu.
www.itnetwork.com.tr 61 2020
E-Posta trafiği arttı: Veri hırsızlarına dikkat!
Koronavirüs pandemisi, şirketlerin siber güvenlik stratejilerini
yeniden şekillendiriyor. Karantina süresince e-posta trafiğinin
artmasını fırsat bilen hackerlerin saldırı girişimlerine dikkat çeken
Bitdefender Türkiye Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu, e-posta
saldırılarına karşı şirketlerin uygulaması gereken 9 siber güvenlik
önerisini paylaşıyor…
Koronavirüs pandemisiyle mücadelede
siber güvenlik dünyası yoğun çaba harcıyor.
Özellikle hackerlerin, uzaktan çalışma sistemine
geçen şirket çalışanlarını hedeflerine
alarak bu dönemde yoğun şekilde kullanılan
e-posta servislerine saldırılar gerçekleştirdiği
görülüyor. Kötü amaçlı yazılımların birçoğunun
yayılma noktası olarak görülen e-posta
saldırılarının karantina sürecinde şirketleri
ciddi derecede tehdit ettiğini belirten Bitdefender
Türkiye Genel Müdürü Barbaros
Akkoyunlu’ya göre, önemli verileri ve finansal
zararları hedeflerine alarak gerçekleşen
e-posta saldırılarına karşı şirketlerin dikkat
etmesi gereken 9 siber güvenlik önlemi
bulunuyor.
Geliştirilmiş E-Posta Savunma
Hattına İhtiyaç Var
E-posta servis sağlayıcılarının sunduğu güvenlik
çözümleri, gelen ve giden e-posta trafiğini
filtreleyerek kötü niyetli içeriği alıcılarına
ulaşmadan engellemeye çalışıyor. Ancak etkili
ve gelişmiş bir e-posta çözümü için sadece
spam ve şüpheli linkleri filtrelemenin yeterli
olmayacağına dikkat çeken Barbaros Akkoyunlu,
bir e-posta güvenlik platformunun
şüpheli öğeleri sürekli olarak engellemesi, karantinaya
alması ve zamanında ilgili tehdit istihbaratına
bağlanması gerektiğini aktarıyor.
Gelişmiş e-posta dinamiklerini oluşturabilmek
için de temelleri sağlam e-posta güvenlik
altyapısının oluşturulmasının da önemini hatırlatan
Akkoyunlu, şirketlerin artan e-posta
trafiğinde siber saldırılara karşı tetikte olması
için gerekli 9 adımı sıralıyor.
1. Sadece Antispame güvenmeyin. Antispam
çözümleri uzun zamandır tehditten çok bir
sıkıntı haline gelmiş durumda. Kötü ya da
şüpheli içeriklerden antispame güvenerek
korunmaya çalışmak geçerli bir çözüm
sayılamaz. E-posta güvenlik çözümünüzün
e-posta eklerini tarayan ve içeriği filtreleyen
gelişmiş güvenlik katmanlarını içermesi
gerektiğini unutmayın.
2. Güncel kalın. Özellikle de siber güvenlik
çözümlerinde her zaman güncel kalmanız gerekiyor.
Karantina gibi bu tarz önemli kriz süreçlerini
iyi değerlendiren hackerlerin iki hafta
önce güvenli olarak bildiğiniz dosya türünü
zararlı hale getirmediğinden emin olmanız
gerekiyor.
3. Otomatik raporlandırmalara sahip olun.
Siber güvenlik ekiplerinizin mevcut bütün
e-posta altyapısı ve politikaları üzerinde tam
denetime sahip olması, ayrıca algılanan ve karantinaya
alınan tüm dosyalar hakkında bilgi
sahibi olması gerekiyor. Bu nedenle yapılandırılabilir,
otomatik raporlar ekibinizin başarısı
için hayati önem taşıyor.
4. E-posta güvenlik platformunuzun yeteneklerini
genişletin. Dikkate alınması gereken bir
başka önemli husus ise sisteminizin büyük
hacimli e-posta ve mail eklerini tarama ve
kontrol etme kapasitesidir. Aslında ne kadar
çok filtre uygularsanız, iş yükü o kadar büyük
olduğu için çözümünüzün yüksek çalışma süresi
ve hizmet sürekliliğini garanti edebilecek
güvenilir bir teknoloji üzerine inşa edilmesi
gerekiyor.
5. Çalışan faktörüne karşı tetikte olun. Birçok
güvenlik uzmanı çalışan unsurunun kontrollerinin
ötesinde olduğunu varsayar. Aslında,
çalışanlar güvenlik önlemlerini uygulamak
üzere eğitilebilir, ancak bunu yapmaya zorlanamazlar.
Yapabileceğiniz şey, otonom ve otomatik
bir çözüm uygulamak. Bu şekilde insan
unsuru birçok zararlı etkileşimden korunur ve
güvenlik süreci üzerinde daha az etkisi olur.
6. Üst düzey BEC (iş e-postaları) oltalamalarına
karşı korunun. Sahtekarlık içeren ve kimlik
avı, şifre hırsızlığı gibi taktiklerden beslenen
bu tarz oltalama saldırılarına karşı dikkatli
olunması gerekiyor. Şirketlerin %70’inin bu
tarz oltalama saldırılarına karşı kendilerini
koruyacak teknolojiye sahip olmaması da ciddi
bir sorun olarak görülüyor. Çünkü şirketlerin
en çok zarar gördükleri bu tarz saldırılara
karşı önlem almaması savunma zafiyeti doğuruyor.
7. Ödemelerinizi koruyun ve e-posta iletişiminden
ayırın. Şirketlerin sadece %10’u
ödeme yöntemi güvenliği ya da güvenli iş istasyonu
aşamalarını kullanıyor. Bunu bilen
hackerlerin gözü de veri ve paralarda oluyor.
Fatura dolandırıcılığının en yüksek düzeyde
olması nedeniyle, herhangi bir finansal işlem
için e-posta kullanılmamasını öneriyoruz.
Sisteminiz bu tür hassas bilgilerin e-posta ile
iletilmesini kontrol etmeli ve engellemelidir.
8. Sunucularınızı DHA’ya (Dizin Hasat Saldırısı)
karşı koruyun. Dizin hasat saldırısı,
spam gönderenler tarafından kaba kuvvet
kullanarak bir etki alanında geçerli ya da var
olan e-posta adreslerini bulma girişiminde
kullanılan bir tekniktir. Gelişmiş teknikler
kullanılarak daha da tehlikeli hale gelen bu
saldırı tarzına karlı şirketlerin sahip olduğu
normal spam filtrelemeleri etkin savunma
göstermiyor. Daha güçlü ve geniş bir savunma
çözümüne sahip olunması gerekiyor.
9. Veri sızıntısını önleyin. Şirketinizin e-posta
sunucularından çok çeşitli bilgiler alınabilse
de en hassas olanlar kişisel olarak tanımlanabilir
bilgiler, kişisel finansal bilgiler ve şifreleme
anahtarlarıdır. Bu tür sızıntılar sadece
mali kayıplara değil, aynı zamanda KVKK ve
GDPR gibi kişisel verilerin korunması ihlaline
de yol açabilir. Bu yüzden gelişmiş bir güvenlik
çözümü yalnızca kötü amaçlı URL’leri engellemekle
kalmamalı, aynı zamanda herhangi
bir kişisel verinin e-posta ile gönderilmesini de
engellemelidir.
2020 62
www.itnetwork.com.tr
Dassault Systèmes sürdürülebilirlik kurulu
oluşturdu ve başkanını atandı
Teknoloji liderlerinden biri olan şirket, bünyesinde Sürdürülebilirlik alanında
bir kurul ve yönetici pozisyonu oluşturan ilk şirketler arasında yer
aldı. Yeni oluşturulan Sürdürülebilirlik Kurulu Başkanı pozisyonu, şirketin
sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği geliştirdiği teknolojilere daha iyi entegre
etme çabalarını yönetecek. Dassault Systèmes ürün, doğa ve yaşamı
birbiriyle uyumlu hale getirme misyonunu güçlendirdi…
Dassault Systèmes,
Alice Steenland’in
Sürdürülebilirlik
Kurulu Başkanlığı
görevine getirildiğini
duyurdu. Steenland,
yeni oluşturulan bu pozisyonda
şirketin sosyal
ve çevresel sürdürülebilirliği,
hâlihazırda dünyanın
en sürdürülebilir
firmalarının yeni deneyim
kurgulamak, yaratmak ve üretmek amacıyla
kullanmakta oldukları 3DEXPERIENCE
platformuna daha iyi entegre etme yönündeki
çalışmalara öncülük edecek.
Büyük çokuluslu şirketler, sivil toplum kuruluşları,
derecelendirme kuruluşları, danışmanlık
şirketleri, akademi, startuplar ve
çoktaraflı şirketler bünyesinde tam zamanlı
veya danışman olarak hizmet vermiş ve hem
ABD’de hem Avrupa’da küresel ölçekli projelerde
görev yapmış olan Alice Steenland, Dassault
Systèmes’e 20 yılı aşkın bir tecrübe ve geniş
ölçekli bir bakış açısı getirecek. Daha önce
AXA Group bünyesinde kurucu Kurumsal
Sorumluluk Başkanı görevini yürüten Steenland,
AXA Group’un küresel sürdürülebilirlik
sıralamalarında lider bir konuma
yükselmesine katkıda bulundu. AXA’ya katılmadan
önce, bugün Moody’s iştiraki olan Vigeo
bünyesinde yatırımcı araştırma iş kolunu
yöneten Steenland ayrıca Arthur Andersen’in
iş danışmanlık biriminde görev aldı ve Save
the Children USA için stratejik planlama alanında
harici danışmanlık yaptı.
Şu anda ShareAction’da yönetim kurulu
üyeliği yapan ve Fransız Ecole Polytechnique’de
ders veren Alice Steenland, aynı zamanda
Yale School of Management, etki yatırım
fonu Giant Ventures ve Fransa’nın önde
gelen sürdürülebilirlik araştırma enstitüsü
IDDRI danışma kurullarında hizmet veriyor.
İnsan biyolojisi üzerine lisans eğitimini Stanford
Üniversitesi’nde ve işletme yüksek lisans
eğitimini Yale Üniversitesi’nde tamamlayan
Alice Steenland, tarihin bu anında Dassault
Systèmes’e katılmaktan mutluluk duyduğunu
belirtti.
Teknoser, Olta.la Platformu ile oltalama saldırılarına
karşı koruma sağlıyor
Tamamen yerli kaynaklarla geliştirilen, sistem entegratörü Teknoser’in
sunduğu Olta.la platformu, son dönemde sayısı giderek artan
ve büyük tehdit oluşturan oltalama saldırılarına karşı hazırlıklı
olmayı sağlayarak ve farkındalığı artırarak koruma sağlıyor…
Son yıllarda kuruluşların ve bireylerin kullandıkları
güvenlik çözümlerinin daha güçlü bir hale gelmesiyle
birlikte siber saldırganlar güvenliğin en temel
bileşeni olan insanlara odaklanmaya başladılar.
Hedef aldıkları bilgi varlıklarını ele geçirerek maddi
veya manevi çeşitli nedenlerle kötüye kullanmayı
amaçlayan siber saldırganlar, özellikle elektronik
posta altyapıları ve İnternet üzerinden oltalama
(Phishing) adı verilen saldırı yöntemiyle insanları
hedefliyorlar. Siber saldırganlar, e-posta ve internet
kullanım alışkanlıklarından faydalanarak kullanıcıları
aldatmayı ve güvenlik çözümlerini aldatmayı
amaçlıyorlar. Bu sayede enjekte ettikleri zararlı kod
parçalarıyla kullanıcı bilgilerine erişerek sistem dışına
çıkarabiliyorlar.
Yapılan araştırmalara göre her yıl neredeyse 10 kat
artarak devam eden oltalama saldırıları işletmeler
için büyük bir tehdit oluşturuyor. 2020 yılında yapılan
Cyber Security Breaches Survey araştırması,
2019 yılında işletmelerin yüzde 86’sının oltalama
saldırısına maruz kaldığını gösteriyor.
Olta.la, işletmelerin oltalama
saldırılarına hazırlıklı olmalarını
sağlıyor
Bu tür oltalama saldırılarının önlenebilmesi için
güçlü bir güvenlik altyapısının yanı sıra sistemin
en önemli bileşenlerinden olan insan unsurunun
da büyük bir önem taşıdığını ifade eden
sistem entegratörü ve saha hizmetleri şirketi
Teknoser’in Genel Müdürü Ozan İnan, “Oltalama
saldırıları temelde insanların zafiyetlerini
kötüye kullanarak başarıya ulaştığı için her ne
kadar kullanılan teknolojik ürünleri ve altyapıları
güvenli hale getirerek söz konusu içeriklerin
sistemlere bulaşmasını engelleseniz de farklı varyasyonları
olan tek bir elektronik posta içeriğinde
bulunan bir makro, kullanıcı tarafından çalıştırıldığında
alınan tüm önlemlerin hiçbir önemi
kalmayacaktır. Bu nedenle altyapıyı güvenli hale
getirmenin yanı sıra çalışanların da olası bir saldırıya
karşı hazırlıklı olması, bu alandaki farkındalığın
yüksek tutulması oltalama saldırılarının
önlenmesi için büyük önem taşıyor. İşte Olta.la
ile hedeflediğimiz ve gerçekleştirdiğimiz de tam
olarak bu” dedi.
Tamamen yerli kaynaklarla geliştirilmiş milli bir
çözüm olan Olta.la platformu ile şirket çalışanlarına
yönelik sürekli ve özelleştirilmiş oltalama
simülasyonları gerçekleştirilerek, gelebilecek
gerçek saldırılara karşı hazır olmaları sağlanıyor.
Ayrıca platform dahilinde bulunan etkileşimli
eğitim ve çevrimiçi testler sayesinde çalışanların
farkındalık seviyeleri artırılabiliyor ve ölçülebiliyor.
Olay müdahale modülü ise gerçek bir oltalama
saldırısı durumunda, işletmenin otomatik
ve manuel adımlar atarak saldırının etkisini ortadan
kaldırmasına olanak tanıyor. Olta.la platformunu
aktif ve verimli bir şekilde kullanabilen
işletmelerde çalışan tüm personelin herhangi
bir oltalama saldırısına karşı sürekli teyakkuz
halinde oluyor ve bu konuda işletme genelinde
farkındalık son derece yüksek düzeye çıkarılıyor.
www.itnetwork.com.tr 63 2020
Dijitalleşen KOBİ’ler hızla öne çıkıyor
Sanayi 4.0, yapay zeka, nesnelerin interneti
ve akıllı fabrika gibi kavramlar Türk
sanayisini ve özellikle de KOBİ’leri çok
yakından ilgilendiriyor. Çünkü Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı’nın Dijital Türkiye
Yol Haritası Raporu’na göre KOBİ’ler,
Türkiye’deki istihdamın yarısını ve toplam
girişimlerin yüzde 99’unu oluşturuyor.
Türkiye ekonomisinin itici gücü olan
KOBİ’lerin gelecekte daha da önem kazanacak
küçük, verimli ve dinamik üretim
merkezlerine dönüştürülmesinin yoğun
rekabet ortamında ülkemiz için olumlu
sonuçlar yaratacağına dikkat çeken CLPA
(CC-Link Partner Association) Türkiye
Müdürü Tolga Bizel, bu noktada KOBİ’lerin
yeni dünya düzenine adaptasyonunun
kritik önem taşıdığını vurguladı.
Ekonomi ve rekabetin çok hızlı değiştiği bir dünyada KOBİ’lerin yeni üretim biçimlerine
adapte olarak ayakta kalabilmesi için dijitalleşme sürecini acilen başlatmalarının
zorunluluk haline geldiğini vurgulayan CLPA Türkiye Müdürü Tolga
Bizel, dijital dönüşümün en önemli unsurunun endüstriyel haberleşme olduğunu
söyledi. Geleceğin haberleşme üzerine kurulacağına dikkat çeken Bizel, Sanayi
4.0’ın gereklerini hayata geçirmek için fabrikalarda robotlar dahil tüm makine
ve sistemlerin birbiriyle çok hızlı ve kesintisiz bir şekilde haberleşmesinin kritik
önem taşıdığını belirtti. KOBİ’lerin üretim süreçlerinde bu haberleşme sistemlerini
kurarak akıllı fabrikalara dönüşmeleri ve tüketicilerin hızla değişen kişiselleştirilmiş
üretim taleplerine cevap verebilecek şekilde stratejilerini oluşturmaları
gerektiğini belirten Bizel, aksi halde günümüzün rekabet koşullarında hayatta
kalmalarının mümkün olamayacağını ifade etti. Bizel, dijital ve akıllı fabrikaların
haberleşme sistemleri sayesinde küresel salgınlar ya da farklı nedenlerle tesise
uzaktan erişim sağlamanın zorunlu olduğu durumlarda da üretimin kesintisiz
devamına imkan tanıdığının altını çizdi.
KOBİ’lerin yeni dünya
düzenine adaptasyonu için
dijital dönüşüm şart
Uzun yıllardır kamu tarafından desteklenerek
bugünkü gelişim seviyesine ulaşan
KOBİ yapılanmalarının korunmasının
yanı sıra büyük işletmelerin Sanayi 4.0’a
adaptasyonu konusunda planlanan çalışmalara
KOBİ’lerin de eklenmesi gerektiğini
belirten Bizel, sözlerine şöyle devam
etti; “Ekonominin ve rekabetin çok hızlı
değiştiği bir dünyada yaşıyoruz. KOBİ’lerin
bu değişen dünyada rekabet edebilmesi,
ayakta durabilmesi ve yeni üretim
biçimlerine geçiş sağlayabilmesi için dijitalleşme
sürecini bir an önce başlatmaları
bir zorunluluk haline geldi. Aksi halde günümüz
rekabet koşullarında hayatta kalmaları
ve faaliyetlerini sürdürebilmeleri
mümkün değil. KOBİ’lerin zaman kaybetmeden
üretim süreçlerinde esnek ve akıllı
fabrika sistemlerini kurmaları, seri üretim
yerine tüketicilerin kişiselleştirilmiş üretim
taleplerine cevap verecek şekilde stratejilerini
oluşturmaları gerekiyor. Dijitalleşmenin
KOBİ’ler için en büyük avantajı
dünya ekonomisine giriş yapma imkanı
tanıması. Ek olarak, üretimde düşük maliyet,
zaman tasarrufu ve verimlilik artışı
gibi pek çok artısı da bulunuyor. Dijital
ve akıllı fabrikalar haberleşme sistemleri
sayesinde küresel salgınlar ya da farklı nedenlerle
tesise uzaktan erişim sağlamanın
zorunlu olduğu durumlarda da üretimin
kesintisiz devamına imkan tanıyor.”
Gelecek haberleşme üzerine
kurulacak
KOBİ’lerin dijital ve akıllı fabrikalara dönüşmesi
yolculuğunda endüstriyel haberleşme
teknolojilerinin devreye girdiğinin
altını çizen Bizel, geleceğin haberleşme
üzerine kurulacağı gerçeğinden hareketle
Sanayi 4.0’ın gereklerini hayata geçirmek
için fabrikalarda robotlar dahil tüm makine
ve sistemlerin birbiriyle çok hızlı ve
kesintisiz bir şekilde haberleşmesi gerektiğini
ifade etti. Yeni endüstri evresinde
bilgiye, birden çok cihaz tarafından ve birden
çok noktadan gerçek zamanlı olarak
ulaşılmasının önem kazandığını bildiren
Tolga Bizel; “Sanayi 4.0 sürecinde büyük
verinin toplanması, paylaşılması ve işlenmesi
önemli bir gündem maddesi. Makinelerin
birbiriyle iletişim kurabildiği akıllı
fabrikalarda, iletişim verilerinin güvenilir
bir şekilde yönetilmesi gerekiyor ve bu sürecin
başarısında haberleşme teknolojilerinin
bant genişliği büyük önem taşıyor.
Bu noktada rakipsiz bant genişliği ile öne
çıkan endüstriyel iletişim ağı CC-Link’in
dünya genelinde yaygınlaşması için faaliyet
gösteren Japonya merkezli bir kuruluş
olan CLPA, yeni teknolojilerle Türkiye’deki
sanayicileri de destekliyor. CLPA’nın en
yeni teknolojisi CC-Link IE TSN, Zaman
Duyarlı Ağ (TSN-Time Sensitive Network)
teknolojisinden yararlanan dünyanın ilk
endüstriyel açık ağı olarak öne çıkıyor.
TSN teknolojisi işletmelerin süreçlerinin
iyileştirilmesine ve rekabet gücünün
arttırılmasına katkıda bulunuyor. Farklı
teknolojilerle birlikte kullanıldığında ise
fiziksel ve sanal makinelerin performansına
ilişkin yüksek kalitede gerçek bilgilerin
aktarılması için verimli ve güvenilir bir ağ
görevi görerek son derece doğru ve duyarlı
bir gerçek zamanlı dijital ikiz oluşturma
imkanı tanıyor” diyerek sözlerini tamamladı.
2020 64
www.itnetwork.com.tr
Salgın sürecinde online işe giriş görüşmeleri % 300 arttı
Koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirler,
şirketlerin pek çok süreci dijital ortamlara
taşımasına neden oldu. Bu süreçte en dikkat
çekici değişimlerden biri de işe alım süreçlerinde
yaşandı. Araştırmalar, dünya genelinde
şirketlerin yüzde 36’sının salgın döneminde
işe alımlara devam ettiğini ve değerlendirmeleri
online mülakatlar ile yaptığını gösterdi.
Genç yetenekler için kariyer ve dijital işveren
markası platformu Youthall.com’un açıkladığı
verilere göre şirketlerin online mülakat gerçekleştirme
oranlarında son 1 ay içerisinde yüzde
300’e varan ciddi bir artış yaşandı. Bu artış,
adayların online mülakatlara yatkınlığını da
arttırmaya başladı.
Youthall.com, video mülakat gerçekleştiren
8 adaydan birinin işe alımının olumlu sonuçlandığını
da açıkladı. Adayların bu süreçte
daha fazla deneyim kazanmasıyla önümüzdeki
günlerde online mülakatlardan olumlu
dönüş yapılan aday sayısının daha da artması
öngörülüyor.
Dünya genelinde şirketlerin yüzde 36’sı koronavirüs salgını sürecinde
de işe alımlara devam ediyor. Alınan tedbirler kapsamında
işe giriş mülakatları ise dijital ortamlara taşındı. Youthall.com’un
verilerine göre son 1 ayda 3 kat artan online mülakatlarda en çok
bilişim ve teknoloji sektörlerlerinde işe alım yapılıyor…
Teknoloji ve bilişim
sektöründe iş gücü arayışı
arttı
Türkiye’de enerji, ilaç, kimya ve endüstriyel
üretim sektörlerinde de koronavirüs etkisinin
düşük olduğunu vurgulayan Youthall.com kurucu
ortağı Emre Aykan, online mülakatlara
ilişkin yaptıkları incelemelerde de özellikle
teknoloji ve bilişim sektöründeki arayışların
hız kazandığını saptadıklarını belirti. Aykan
“KPMG Türkiye’nin yaptığı İş Dünyası Gözünden
Covid-19 Etkileri Anketi, Türkiye’de tüm
sektörler pandemiden olumsuz etkilenirken
enerji, ilaç, kimya ve endüstriyel üretim sektörlerinde
etkinin daha az hissedildiği ortaya
koydu. Ankete katılan enerji şirketlerinin yüzde
30’u, ilaç şirketlerinin yüzde 29’u, kimya
sektöründeki şirketlerinin yüzde 17’si ve endüstriyel
üretim yapan şirketlerin yüzde 11’i
sektörlerinin pandemiden düşük derecede
etkilendiklerini belirtti. Youthall olarak bizler
de bu sektörlere ek olarak teknoloji ve bilişim
sektöründe de tablonun benzer şekilde seyrettiğini
ve bu sektördeki iş gücü ihtiyacında ciddi
bir artış eğilimi meydana geldiğini saptadık.
Çünkü koronavirüse karşı alınan tedbirlerle
pek çok sektörün teknolojik ihtiyaçları arttı ve
bu talebe cevap veren bilişim ve teknoloji sektörü
yoğun bir iş gücü arayışına girdi. Bu kapsamda
özellikle teknoloji alanındaki uzman/
uzman yardımcısı pozisyonlarına ilişkin online
mülakatlarda artış yaşandı. Bunun yanında
gıda sektöründe hizmet gösteren şirketler için
de ihtiyacın artmasına bağlı olarak farklı uzmanlık
alanları için arayışlar sürüyor” dedi.
“İK’da 3 senede
gerçekleşecek dijital
dönüşüm bir anda yaşandı”
Koronavirüs salgınıyla birlikte dijital ortamlara
taşınan işe alım süreçleri, İnsan Kaynakları
alanının dijital dönüşümünü de ciddi
oranda hızlandırdı. Emre Aykan, fiziksel temasın
en aza indirildiği ve sosyal izolasyonun
uygulandığı salgın döneminde online
mülakatlarda yaşanan yüzde 300’lük artışın
İK sektörünün dijital dönüşümünü öne çektiğini
vurguladı. Aykan, “Şirketlerin online
mülakat gerçekleştirme oranlarındaki artış
insan kaynakları alanının 3 yıl içerisinde
gelmesini beklediğimiz dijital yetkinliğe bir
anda ulaştırdı. Adayların bu dönüşüme adapte
olma hızı ise gelinen noktanın kalıcı olacağına
işaret ediyor. Şu anda video mülakat gerçekleştiren
8 adaydan 1’i olumlu dönüş alırken,
önümüzdeki günlerde bu oranın daha da artmasını
bekliyoruz. Bu kapsamda Youthall.com
olarak, değişen dünya şartları doğrultusunda
şirketlerin işveren olarak marka oluşturabilmesi,
yani bir ‘işveren markası’ inşa edebilmesi
ve iş gücü ihtiyacını doğru ve kalifiye adaylar
arasından seçebilmesi için çalışmaya devam
ediyoruz” şeklinde konuştu.
Yemeksepeti’nden görme engellilere özel
“Erişilebilirlik” entegrasyonu
Yemeksepeti, mevcut uygulamalarında hayata geçirdiği “Erişilebilirlik”
entegrasyonu ile görme engelli kullanıcıların online yemek ve market siparişi
ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmelerine imkân sağlıyor. Son dönemde
bu entegrasyondan faydalanan kullanıcı sayısında %80, verilen
siparişlerde ise %100 artış yaşandı…
Yemeksepeti, görme engelli
kullanıcıların online
yemek ve market siparişi
ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmelerine
imkân
sağlamak adına tüm uygulamalarında “Erişilebilirlik”
entegrasyonunu gerçekleştirdi. Bu entegrasyon
ile Yemeksepeti, görme engelli kullanıcıların
online alışveriş sistemine dahil olmalarını
ve hayatlarını kolaylaştırmayı amaçlıyor.
Görme engelli kullanıcılara özel hayata geçirilen
bu özellik sayesinde kullanıcılar sesli komutlar
ile yemek ve market siparişlerini hızlı ve eksiksiz
bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Kullanıcılar, sesli
komutlar ile restoran ve yemek arayabiliyor, arama
sonuçlarını sesli olarak dinleyebiliyor, ürün
ekleme-çıkarma, ödeme ve sepeti onaylama işlemlerini
gerçekleştirebiliyorlar. Ayrıca, ödeme
sırasında temassız teslimat özelliğini seçebildikleri
gibi sipariş verdikten sonra restoranı yorumlama
ve puanlama adımlarını ise yine sesli
komut ile uygulamada yazdırabiliyorlar.
Yemeksepeti görme engellileri hayata daha
fazla katmak adına gerçekleştirdiği bu proje
kapsamında aynı zamanda engelli çalışanlara
istihdam sağlıyor. Şirket, “Erişilebilirlik” entegrasyonunu
daha başarılı hale getirmek için çalışmalarına
devam ederken, bu proje kapsamında
daha fazla görme engelli çalışanı istihdam etmeyi
ve böylelikle onların hayata katılmaları konusunda
desteklerini sürdürmeyi hedefliyor.
“Erişilebilirlik” entegrasyonunu sürekli
iyileştirmelerle geliştiren Yemeksepeti, daha
fazla görme engelli kullanıcının uygulamadan
faydalanmasını hedefliyor. “Erişilebilirlik” entegrasyondan
faydalanan kullanıcı sayısında son
dönemde %80 artış yaşanırken verilen siparişler
de %100 artarak aylık 2.500 seviyesine ulaştı.
www.itnetwork.com.tr 65 2020
Türkiye’nin oyun kurucu olmasının tek yolu
sanayide dijital dönüşüm
Dünya genelinde
300’den fazla
fabrikanın dijital
dönüşümünü gerçekleştiren
teknoloji
şirketi Doruk;
yapay zekâ, artırılmış
gerçeklik, IIoT,
makine öğrenmesi
ve görüntü işleme
teknolojileriyle
tam entegre olan
dünyadaki tek akıllı
üretim yönetim
sistemi ProManage
ile sanayicileri bu geleceğe hazırlıyor. İşletmeler,
uzaktan çalışmanın zorunlu olduğu zamanlarda
bile Doruk’un üretim yönetimi sistemi ProManage
sayesinde üretimlerini daha verimli ve çevik
hale getiriyor, kayıplarını tespit edip azaltarak
maliyetlerini yönetebiliyor. Doruk Yönetim Kurulu
Üyesi Aylin Tülay Özden, sanayicilerin global
pazarlarda daha rekabetçi olabilmeleri ve sürdürülebilir
büyüyebilmeleri için tek yolun üretim ve
yönetim sistemlerini dijitalleştirmekten geçtiğini
vurguluyor.
Dünyayı pek çok yönden etkisi altına alan koronavirüs
salgınıyla birlikte sanayicilerin en önemli
gündem maddesi, her an her yerden fabrikalarına
erişim sağlayarak üretimi sürdürülebilir kılmak
ve maliyetlerini azaltıp verimliliklerini artırarak
rekabetçiliklerini korumak oldu. Akıllı üretim yönetim
sistemi ProManage ile üreticilere dijital dönüşüm
mentorluğu yapan teknoloji şirketi Doruk,
tam da bu noktada devreye girerek yeni dünya
düzeninde sanayicilerin global arenada çok daha
güçlü bir şekilde söz sahibi olabilmeleri için hız kesmeden
çalışıyor. İş dünyasının dili, sistemleri ve iş
yapış şekillerinin büyük bir değişime uğradığına
dikkat çeken Doruk Yönetim Kurulu Üyesi Aylin
Tülay Özden, gerek büyük çaplı sanayicilerin
gerekse Türkiye’deki toplam girişimlerin yaklaşık
yüzde 99’unu oluşturan KOBİ’lerin çağ atlamaları,
küresel pazarlarda daha rekabetçi olabilmeleri
ve sürdürülebilir büyüyebilmeleri için tek yolun
üretim ve yönetim sistemlerini dijitalleştirmekten
geçtiğini vurguladı.
Endüstri 4.0’dan 15 yıl önce
Türkiye sanayisinde dijital
dönüşüm başlamıştı
Dünya ekonomisinde oyunun kuralları yeniden
kurulurken Türkiye’nin bu yapılanmada avantajlı
konuma geçebilmesi için üretim sanayisinin
dijital dönüşüm yolculuğunun acilen hızlanması
gerektiğinin altını çizen Aylin Tülay Özden, Doruk
olarak akıllı üretim yönetim sistemi ProManage
ve çığır açıcı teknolojilerle çağı yakalamanın
ötesinde çağ atlamaları için sanayicilerin yanında
olduklarını belirtti. Tüm dünyada ve ülkemizde
sayısı, istihdama katkısı, üretim değeri ve esnek
çalışma sistemleri ile ekonominin lokomotifi olan
KOBİ’lerin ülkelerin dijitalleşme stratejilerinde
öncelikli paydaşların başında geldiğini hatırlatan
Özden, Türkiye’deki sanayicilerin dinamiklerine
hakim bir teknoloji şirketi olarak 22 yıldır KOBİ’ler
başta olmak üzere tüm sanayi işletmelerinin üretimlerini
daha hızlı, çevik, kaliteli ve verimli yönetmeleri
için dijital yazılım ve donanım araçları
geliştirdiklerini anlattı. Endüstri 4.0 kavramının
Pandemiyle birlikte dünya ekonomisi dijitalleşme temelinde yeniden kurgulanırken
Türkiye’nin bu yapılanmada avantajlı konuma geçebilmesi için üretim
sanayisinin dijital dönüşüm yolculuğunun acilen hızlanması gerekiyor…
dünyanın gündemine taşınmasından 15 yıl önce
Türkiye sanayisinin dijital dönüşümü için çalıştıklarını
ifade eden Özden, bu tecrübeyi Amerika’daki
şirketleri üzerinden sınırlarımızın ötesine
taşıyarak dünya genelinde 300’den fazla fabrikayı
dijitalleştirdiklerini bildirdi.
4 haftada dijitalleşen fabrikalar
2 ayda yüzde 20 verim artışı
sağlıyor
Yapay zekâ, artırılmış gerçeklik, IIoT, makine
öğrenmesi ve görüntü işleme teknolojileriyle
tam entegre olan dünyadaki tek akıllı üretim
yönetim sistemi ProManage ile şirketlere maksimum
verimlilik sağladıklarını söyleyen Özden,
sözlerine şöyle devam etti: “İşletmelerin
kendilerini sürekli ve otomatik olarak geliştirebilmesini
sağlayan ProManage, bu doğrultuda
işletmelerin dar boğazlarını, zayıf yönlerini,
gelişime açık noktalarını sürekli olarak gösteriyor
ve bu açıkların iyileştirilmesi için işletmeyi
uyarı mesajları ve farklı yollarla bilgilendiriyor.
ProManage, anlık üretim organizasyonlarının
yapılmasına ek olarak işletmede normalde fark
edilmeyen hız düşümü, duruş, arıza, bekleme
ve kalite kayıplarının nedenleriyle birlikte görünür
olmasını ve analizler yapılarak kök nedenlerinin
tespit edilmesi yoluyla bu sorunların
giderilmesini sağlıyor. Bu sayede işletmelerde
üretim hızlanıyor, üretim miktarı artıyor, kayıplar
azalıyor ve maliyet ciddi oranda düşüyor.
İşletmelerin dijital dönüşüme geçirilmesinin
yalnızca 4 ila 8 hafta sürdüğü bu sistemimizle
sanayiciler yaklaşık 2 ay sonunda yüzde 20’ye
varan oranda verimlilik artışına tanık olmaya
başlıyor. Yıl olarak düşünüldüğünde ise örneğin
ayda 1 milyon Euro’luk girdi maliyeti olan bir
işletme için 10 ayda yapılan 10 milyon Euro’luk
masraf 8 milyon Euro’ya düşüyor ve işletme yılda
2 milyon Euro tasarruf edebiliyor.”
Fabrikalar 7/24 cepte
Özellikle gündemde olan salgın hastalık ya da iş
sürecinin normal seyrinde ilerlediği zamanlarda
yapılan seyahatler gibi nedenlerle işletmelerine
uzaktan erişme ihtiyacı duyan profesyonellere
de büyük kolaylık sunduklarını söyleyen Aylin
Tülay Özden, “ProManage ile tam entegre olan
ProManage Mobil uygulamamız; yöneticilerin
ve şeflerin gerçek zamanlı olarak tesise ait makinelerini
izleyebilmelerine, makinelerinin üretim
performansına ulaşabilmelerine, parametreleri
takip edebilmelerine, makine göstergelerini ve raporları
görebilmelerine imkân tanıyor. Anlık düşen
bildirimlerle de herhangi bir detayın gözden
kaçması önleniyor. ProManage Mobil, ProGuard
entegrasyonuyla da tüm üretim ve IT süreçlerinin
her yerden izlenebilmesini sağlıyor. Böylece işletmedeki
olası bir soruna anında müdahale edilirken
zaman ve maliyetten tasarruf da sağlanıyor”
diye konuştu.
Yapay zekâ ile fabrikanızın
geleceğini bugünden görün
Akıllı üretim yönetim sistemi ProManage’ın artırılmış
gerçeklik (AR) ve yapay zekâ (AI) çözümleriyle
işletmelerin teknoloji gelişimine destek
sunduğunu söyleyen Özden şu bilgileri aktardı;
“İşletmede daha önce izlenilen yolların ve bilgilerin
kendi içlerindeki ilişkilerini anlamlandıran
ProManage yapay zekâ uygulamamız sayesinde
fabrikalar, gelecekte neler olabileceğini kestiren,
yani kestirimci algoritmaların temelini oluşturan
altyapıya geçiş sağlıyor. ProManage kullanıcısı
pek çok işletme, 2019 yılının ilk aylarından itibaren
üretim operasyonları yönetiminde makine
öğrenmesi ve yapay zekâ konulu yatırımlarını
hayata geçirdi ve 2020 yılı itibariyle bu yatırımlarının
sonuçlarını almaya başladı.”
Artırılmış Gerçeklik ile üretimde
tam kontrol
ProManage AR (Artırılmış Gerçeklik) uygulamasıyla
üreticilere ekipmanlarının ötesini görme
imkânı tanıyarak geleceğin fabrikası olma yolunda
büyük bir adım atmalarını sağladıklarını söyleyen
Aylin Tülay Özden, “Üretimde tam kontrol
sağlayan Artırılmış Gerçeklik teknolojisinin kullanıldığı
ProManage AR uygulamamız sayesinde,
işletmelerdeki üretim şefleri, operatörler ve
teknisyenler üretim alanı içinde dolaşırken akıllı
telefon, tablet ya da AR gözlüklerindeki kameraya
makine üzerindeki AR etiketini göstererek, o
makinenin üretim performansına ve görüntülenmesini
istediği tüm verilere gerçek zamanlı olarak
ulaşabiliyorlar. Uygulama sayesinde operasyonel
işlemlerde görev alan çalışanlar bilgiye anında
erişim sağlayabiliyor. ProManage AR ile fabrikada
değilken bile oradaymış gibi çalışmak ve üretimi
takip etmek mümkün. Online makine izleme imkânı
sunan bu uygulama, işletmedeki bilgiye hızlıca
ulaşılmasına ve proaktif davranılarak önlem
alınmasına katkıda bulunuyor” diyerek sözlerini
tamamladı.
2020 66
www.itnetwork.com.tr
Bir Türk uygulama, dünyanın en iyileri arasına girdi
Geliştirdiği ürünler ve
sunduğu teknolojik hizmetlerle
kısa sürede birçok
başarıya imza atan
PEAKUP, Ar-Ge merkezinde
Türk yazılımcılar
tarafından geliştirdiği
Velocity sayesinde tüm
dünyanın dikkatini
üzerine çekti. Microsoft
Teams’e entegre edilen
globaldeki tüm uygulamalar
arasında ilk 8
uygulamadan biri olan
Velocity, en çok fayda üreteceğine inanılan
stratejik uygulama, dijital pazarlamada yetkinlik
sahibi uygulama ve global yaygınlık elde
etme potansiyeline sahip uygulama olarak değerlendirildi.
Dijital iş yeri, Velocity
Tüm dünyanın konuştuğu “dijital iş yeri” kavramı,
barındırdığı bulut hizmetleri, mobilite
ve yapay zeka uygulamaları ile coğrafi bariyerleri
kaldırması ve bilgiye 7/24 ulaşılmasını sağlaması
açısından gittikçe daha fazla önem kazanıyor.
Çalışan bağlılığını artırması, birlikte
çalışma ve verimlilik açısından fark yaratması,
içerik/doküman yönetimi ve iş süreçlerini
kolaylaştırması da dijital iş yeri uygulamalarının
önemli hedefleri arasında yer alıyor. Bu
hedeflere ulaşmak üzere geliştirilen Velocity,
kolektif yapısı sayesinde çalışanların etkileşimini
artırıp kurumlara verimlilik sağlıyor.
Çalışanlar arası sosyalleşmeyi, birbirleri arasındaki
kesintisiz bilgi paylaşımını ve iş birliğini
güçlendiriyor. Dijital platformlar üzerinden
çalışmaya önyargılı yaklaşan çalışanlar için
Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerinden PEAKUP tarafından
geliştirilen dijital iş yeri platformu Velocity, dünyanın en
iyi 8 uygulamasından biri seçildi. Microsoft Teams Store’a yüklenen
binlerce uygulama arasından seçilen Velocity, tek Türk uygulama
oldu. Merkezi Amerika Seattle’da bulunan Microsoft Corp. tarafından
yapılan değerlendirmede, kullanıcı kolaylığından yaygınlığa
birçok kriter ele alındı.
hızlı ve en kolay yoldan uyum sağlayabilmeleri
dijital iş yeri olmanın ilk adımı olan kurum
içi iletişim platformlarından geçiyor. İletişim
süreçlerini dijitalleştiren ve kullanımı en basit
haline getiren bir intranet platformu olan Velocity,
şirketlerin dijital dönüşümdeki en önemli
yardımcılarından biri.
Tüm dünyada 75 milyon tekil
kullanıcı
Bugün tüm dünyada 75 milyon günlük tekil
kullanıcıya, 200 milyon günlük toplantı katılımcısına
ev sahipliği yapan Microsoft Teams,
dijital iş yeri platformu Velocity ile entegre olabiliyor.
Velocity, Microsoft Teams üzerinden
kullanıldığında da dosyalarınıza, duyurulara,
KVKK, aydınlatma metinleri ve iş prosedürlerine,
belgelerinize, burç yorumlarınıza, servis
saatlerinize ve daha birçok bilgilendirmeye
kolayca ulaşmanıza yardımcı oluyor. Bu sayede
tüm çalışanlara aynı anda ve hızda ulaşabiliyor
ve iletişiminizi tek bir çatı altından
merkezi olarak sürdürebiliyorsunuz. Bugün,
binlerce kişi Microsoft Teams üzerinden Velocity
uygulamasını kullanıyor.
“Velocity’e olan talep 1 ayda
yüzde 70 arttı.”
Pandemi ile birlikte dijital iş yeri platformlarının
daha efektif ve verimli kullanılmaya başlandığını
dile getiren PEAKUP CEO’su Ahmet Toprakçı,
Velocity’e olan talebin ve ilginin arttığını belirtti.
“Özellikle perakende ve lojistik gibi sektörler
başta olmak üzere imalat dahil tüm sektörlerden
yoğun talep alıyoruz” diyen Toprakçı; “Virüs
salgını herkesi evinden çalışmaya yönlendirdikçe
ekonominin devamlılığı açısından rutin iş
süreçlerini devam ettirebilmek, işverenler
açısından oldukça önemli bir sorumluluk haline
geldi. Çok sayıda çalışanı, şubesi ve satış ağı olan,
birden fazla ofise sahip firmalar dijital iş yeri
platformuna yoğun ilgi gösteriyorlar. Velocity
adını verdiğimiz dijital iş yeri platformumuza
olan talep son 1 ayda yüzde 70 arttı. İngiltere’deki
ofisimiz de buradaki ofisimiz kadar yoğun bir çalışma
temposunda. En iyi uygulamalar arasında
seçilmiş olmamızın da bu talep artışında büyük
etkisi var. Velocity ile yıl sonuna kadar ciddi ölçüde
teknoloji ihracatımız olacağına inanıyorum”
ifadelerini kullandı.
Algo’dan yeni dijital kodlama oyunu
Çocuklarımızın evlerinde kaldıkları bu günlerde dijital becerilerini
geliştirmeye yönelik Kodlama oyunu TEGV’den…
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın
(TEGV), bilişim etkinliklerinin önemli
bir parçası olan ve çocukları algoritmik
düşünmeye yönelten Algo Dijital’in ilk
oyunu 2017 yılının sonlarında hayata geçmişti,
şimdi ise yepyeni bir oyun bambaşka
bir içerik ve pek çok yenilikle yayında.
TEGV Eğitim Teknolojileri Ekibi ve Bahçeşehir
Üniversitesi Oyun Laboratuvarı
iş birliği ve Google org desteği ile hayata
geçirilen oyun, ana karakterimiz Yuko
ve arkadaşlarının bulunduğu uzay aracının
arızalanarak Dünya’ya zorunlu iniş
yapmasının ardından Dünya’daki maceralarında
çocukların desteği ile yaşamda
kalmaya ve uzay gemilerini yeniden
inşa etmeye çalışmalarını konu alıyor. 40
bölümden oluşan ve deniz, park, şehir ve
festival temalarının işlendiği oyunda çocuklar,
bilimden sanata matematikten
spora, hijyenden, trafik kurallarına ve gönüllülüğe
farklı disiplinlerde kurgulanmış
kodlamalar oluşturarak gerçek yaşam algoritmalarını
keşfediyorlar.
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı tarafından
çocuklara algoritmik düşünce ve
kodlamayı öğretmek amacıyla hayata
geçirilen ‘Algo Dijital’ projesinin yeni oyununun
mobil uygulaması çıktı.
Oyunun mobil uygulamaları tüm Türkiye’de
ve dünyada, Türkçe ve İngilizce
dil seçenekleriyle ücretsiz olarak Google
Play ve App Store kütüphanelerinde
çocuklarımız ile buluşmaya başladı.
Oyuna TEGV ya da Algo Dijital ismiyle
arama yaparak erişilmesi mümkün.
www.itnetwork.com.tr 67 2020
Avrupa “dijital endüstrisi” resesyon bekliyor
TBV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı,
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Erman Karaca
ve TESİD Yönetim Kurulu Başkanı C. Müjdat
Altay’ın katıldığı etkinlikte; Avrupalı şirketlerin
yüzde 93’ünün hem kendi ülkelerinde hem de
dünyada resesyon beklentisinde olduğu açıklandı.
Hem Avrupalı hem de Türk şirketlerin ortak beklentisi
ve isteği, devletlerinin çalışan ücretlerine
katkı yapması ve vergilerin ertelenmesi yönünde
şekilleniyor.
14 Avrupa ülkesinden 14 STK’nın katkı verdiği ve
Türkiye verileri için Dijital Türkiye Platformu’nun
(DTP) aracılık ettiği raporun sunumunu Türkiye
Bilişim Vakfı Projeler Koordinatörü Seda Çakmak
yaptı. İçerisinde pek çok önemli tespit ve gelecek
beklentilerinin yer aldığı ve bir anlamada içinde
bulunduğumuz durumun özellikle AB ülkeleri
teknoloji ağırlıklı endüstrisi ve Türkiye karşılaştırmasının
yapıldığı raporun öne çıkan başlıkları
oldukça dikkat çekiyor.
Avrupalı şirketler neler
bekliyor?
Seda Çakmak’ın paylaştığı bilgilere göre
araştırmaya katılanların yüzde 77’si salgının sektörlerini
olumsuz etkilemesini beklerken, yüzde
35’i ise çalışan sayılarında azalma bekliyor ve
yüzde 74’lük önemli bir kesim de sınır ötesi ticarette
aksamalar olduğunu belirtiyor. Asıl dikkat
çeken sonuçların başında ise katılımcı şirketlerin
yüzde 93’ü bu pandeminin hem kendi ülkeleri adına
hem global olarak bir resesyona yol açacağını
düşündüğünü ifade ediyor. Avrupalı şirketlerin
ayrıca etkin önlemler olarak devletlerinden; çalışan
ücretlerine katkı, vergi erteleme, ulusal ve AB
genelinde uzaktan yönetilebilir ihalelere çıkılması
ve özellikle dijital eğitim ve altyapı yatırımlarının
desteklenmesi yönünde beklenti içinde olduğu
görülüyor. Ülkemizde de nasıl olacağı çok merak
edilen evden çalışma konusunda ise şirketlerin
yüzde 82’sinin çalışanlarının evden çalışma koşullarının
sağlandığı belirtmesi dikkat çekiyor.
Türk şirketlerin öngörüleri
neler?
Yaşanan sorunlar özelinde araştırmanın Türkiye
tarafındaki sonuçlarına bakıldığında ise katılımcı
şirketlerin yüzde 63’ü müşterilerinin durumunda
bir belirsizlik olduğunu, bu doğrultuda yüzde
57’lik kesimin ise sipariş iptalleriyle karşılaştığını
açıkladığı görülüyor. Pazarlarında yatırım kararlarının
askıya alındığını ifade edenlerin oranı ise
yüzde 40 olarak ortaya çıkıyor. Türk şirketlerinin
yüzde 64’ü çalışanlarının evden tam kapasite çalışabildiğini
belirtirken, dijital endüstrinin geneli
de kamu ve özel ihalelerin tabana yayılmasının
önemini belirtiyor. Öte yandan, Türk şirketlerinde
hijyen önlemlerinin ve kriz takımlarının hızla
DIGITAL EUROPE tarafından tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19
salgınının etkileriyle ilgili olarak içerisinde Türkiye’den de 35 şirketin dahil
olduğu ve toplamda 650 dijital endüstri şirketinin mevcut durum ve
gelecek beklentilerini içeren bir araştırma raporu hazırlandı. 2011 yılında
Türkiye Bilişim Vakfı, TÜBİSAD ve TESİD birlikteliğiyle kurulan ve DIGITAL
EUROPE’un üyesi olan Dijital Türkiye Platformu internet üzerinden gerçekleştirdiği
toplantıyla çalışmanın detaylarını paylaştı…
oluşturulması sağlandığı da vurgulanıyor.
Resesyon konusunda beklentilerini ortaya koyan
şirketlerin yüzde 83’ü çalışan ücretlerinin devlet
tarafından desteklenmesi ve yüzde 74’ü ise vergi
ertelemesi yapılması gerektiğini belirtiyor. CO-
VID-19’un mücbir sebep kapsamına alınması
belirtenlerin oranı yüzde 74 olurken, düşük faizli
kredi beklentisi ise yüzde 52 oldu.
Kırılımların en büyüğünü
COVID-19 ile yaşadık
Rapor detaylarının paylaşılmasının ardından ilk
sözü alan TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı konuşmasında
dünyadaki kırılımların en büyüğünü
COVID-19 ile yaşadığımıza dikkat çekerek, “Amacımız,
Bilgi Toplumu olma yönünde AB stratejilerinin
paydaşı olmak ve gerek AB’de oluşan bilgi birikimlerinden
yararlanabilmek ve gerekse tecrübe
ve birikimlerimiz ölçüsünde katkı vermek. Ayrıca,
Türk kuruluşlarının ve STK’ların Avrupa Birliği
kanalıyla özellikle teknolojik ve finansal alanlarda
gelişmelerini sağlamak. Bizim de kendi içimizde
önemle desteklediğimiz Digital Europe’un genel
stratejisi ise bu yönde koyduğumuz hedeflerle
birebir örtüşüyor. Özellikle köklü teknolojik atılımların
belirsizleştirdiği bu geleceğin yaratacağı
ortamlarda böyle bir ortak aklın paydaşı olmayı
bizler gerçekten çok önemsiyoruz. Bakınız 4 ay
gibi kısa bir sürede “geleceğin belirsizleşmesi”
özellikle COVID-19 ortamında birincil bir şekilde
ortaya çıktı ve bütün dünya hiç beklenmedik
bir anda ağır bir travma yaşıyor. Geleceği belirsiz
bir sağlık ortamıyla karşı karşıyayız… Ne kadar
sürecek? Yoğunluğu ne kadar olacak? Sosyal etkileri
ne olacak?.. Asıl önemlisi ekonomik etkileri ne
olacak? TBV olarak zaten bizim temel hedefimiz
teknolojik kırılımlara karşı gerek toplumsal, gerek
kurumsal, gerekse bireysel davranışları hazırlamak
olmuştur. Rahatlıkla söyleyebilirim ki “kırılımların
en büyüğünü COVID-19 ile yaşadık. En
çok söylenen şeylerden birisi “hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak”. Neyin eskisi gibi olmayacağını söylemediğiniz
sürece bu laf bir klişe olarak kalıyor. Elbette
bir şeyler değişecek, değişmeye başladı bile...
ve bugünkü gibi uzaktan görüşmelerimiz, toplantılar,
eğitim, ticaret alışkanlıkları gibi değişen
gelişmeleri görmeye başladık.
Raporun içeriğinde değerlendirmeye katılan kurumların
geleceğe yönelik çok kuşkucu ve hatta
kötümser bir bakış açısı sergilediğini gördüklerini
de belirten Eczacıbaşı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğru… Gelecek belirsiz, ekonomik olarak zor
bir dönem. Bunu kabul etmemiz lazım ancak
böyle ortamlar aynı zamanda da değişim için
büyük fırsatlar yaratıyor. Geleceğe umutsuzca
bakıp bugünün ağır yükü altında sıkışmaktan
ziyade bu büyük kırılımın getireceği farklı iş ve yaşam
modellerine odaklanmalı, geleceği inşa için
teknolojinin desteğini de her zaman yanımıza
almalıyız. Digital Europe ile çalışmalarımız hem
ortak aklın ve ortak çalışmaların fırsatlarından
yararlanmamız için önemli bir ortam hem de
kendi girişimlerimize batımızdaki coğrafyalarda
yeni fırsatlar yaratmak için olanak sağlıyor. Şunu
da memnuniyetle söylemem gerekir ki Digital
Europe da Türkiye ile iş birliğini bizim gördüğümüz
kadar değerli bir fırsat olarak değerlendiriyor
ve geliştirilmesi için katkı sağlıyor. Elbette bizler
de hem yakın hem de orta vadede bu yakınlığı artırarak
devam etmeyi hedefliyoruz”.
Bilişim sektöründeki
iddiamızı yükseltmede 4
kritik faktör öne çıkıyor
Toplantıda daha sonra söz alan TÜBİSAD Yönetim
Kurulu Başkanı Erman Karaca da konuşmasında
Digital Europe araştırmasının krizin tüm
ülkeler için korkutucu boyutlarını gözler önüne
serdiğini hatırlatarak, “Salgının başladığı günlerden
bu yana olumsuz haberlerden hepimiz çok
yorgun düştük. Olumsuzluklara bakmak yerine
bu süreçte olumlu neler olduğuna bakarsak geleceğe
ilişkin elimizde ne yapmamız gerektiğine
ilişkin bir yol haritası olabilir. Bu salgın bize dijital
teknolojilerin hayatımızdaki önemini bir kez
daha gösterdi. Salgın öncesinde hem donanım
hem yazılım olarak yatırımlarını yapmış olan
firmalar, uzaktan çalışmaya geçerek, faaliyetlerini
dijital ortama taşıyarak, iş süreçlerinde büyük
kopuşlar olmadan bu süreçleri atlatma imkanını
buldular. Buna karşılık, bu yatırımları yapamamış
olan birçok KOBİ ve birçok küçük esnaf ya bu
süreçte önemli ticari kayıplara uğradı, ya da yüksek
sağlık riski almak zorunda kaldı. Almanya,
Kore, Japonya, İsveç, Norveç, Hong Kong gibi bazı
ülkeler hem mücadeleye erken başlayarak hem de
teknolojiyi iyi kullanarak attıkları adımlarla salgının
ilerlemesinde önemli başarılar elde ettiler.
Salgının yol açtığı zararın atlatılmasında bilgi ve
iletişim teknolojileri anahtar rolü oynayacağına
göre, bu alandaki performans açığımızı en kısa
sürede kapatma gayretinde olmamız gerektiği
aşikar. Bilişim sektöründeki iddiamızı yükseltmede
4 kritik faktör; insan sermayesi, yazılım, donanım
ve altyapı. Ekonominin süratle ayağa kalması
ve gelecek risklere hazırlıklı olmak için bu dört
alanda mutlaka ilerleme sağlamamız gerekiyor.
Bu nedenle her şeyden önce bilişim sektöründeki
firmaların açıklanmış olan teşviklerden yararlanabiliyor
olması gerekir” şeklinde konuştu.
2020 68
www.itnetwork.com.tr
OPPO Reno3 ve Reno3 Pro tanıtıldı
OPPO, yeni Reno3 Serisi’nin tanıtımını gerçekleştirdi. Yepyeni ColorOS 7
ile güçlendirilen ve OPPO’nun son teknolojik gelişmelerini 48 MP Arka Dörtlü
Kamera tasarımında sunan seri, yeni bir mobil fotoğrafçılık trendi oluşturacak
ve koleksiyon değeri taşıyan fotoğraflar çekmek artık daha kolay olacak.
OPPO’nun marka estetiğinin
güçlü mirasını sürdüren
Reno3 Serisi’nin
tasarımı, tüm kullanıcılar
için hafif ve çekici
bir cihaz sunmak
amacıyla daha da geliştirildi.
Yeni nesil tasarımının
ardındaki temel fikir ise incelik…
Reno3 Serisi ile çekilen
fotoğraflar koleksiyon değeri
taşır
Fotoğrafçılık OPPO’nun en önemli odak noktası
ve güçlü yanlarından birini oluşturuyor.
Reno3 Serisi, yepyeni Ultra Video Sabitleme
2.0 video modunu sunarak Reno2’nin video
keşif ve geliştirmelerini daha ileri noktaya
taşıyor. Aynı zamanda Reno3 Pro’da video çekerken
normalden %87 daha geniş görüş açısı
yakalamak için Geniş Açı Sabitleme Modu da
bulunuyor. Reno3 Pro, iç ve dış mekan fark etmeksizin
sarsıntısız ve net fotoğraflar çekiyor.
Buna ek olarak, OPPO Reno3 Pro’daki video
bokeh efekti ve akıllı video düzenleme mükemmel
sonuçlar veriyor. Reno3 Pro’da bulunan
akıllı video düzenleme yazılımı SoLoop,
özelleştirilmiş şablonlara video klipler oluşturuyor.
90Hz ekranla birlikte, kullanıcılar video
çekimlerinin keyfini çıkarabiliyor.
OPPO Reno3 Pro’nun dörtlü arka kamera modülünde
48 MP ana kamera, 13 MP telefoto
lens, 8 MP ultra geniş açılı kamera ve 2 MP
siyah beyaz kamera bulunuyor. OIS’li Sony
IMX586 sensöre sahip ana kamera, yeni IPS
görüntü algoritması sayesinde görüntüleme
efektini iyileştiriyor. 13MP telefoto lens 48MP
ana kamera ile beraber 2x optik, 5x hibrit ve
20x digital zoom yapmasını sağlıyor. Ayrıca
geniş açı lensi kullanarak geniş açıda da sabit
fotoğraflar elde edebilirsiniz.
OPPO Reno3 Pro, ön kameralar açısından
sektörün en yüksek piksel sayısına sahip ön
kamera modüllerinden biri olan 32MP ultra
net kamerayı kullanıyor. Selfie’leri net ve güzel
hale getirmek için özelleştirilen Portrait
Beautify 2.0, selfie çekerken ten rengini ve ışık
durumunu algılıyor. Reno3 modelinde ilk kez
ön kameraya Gece Modu algoritması ekleyen
OPPO, geceleri selfie çekmek isteyenler için de
farklı bir deneyim vaat ediyor.
Fotoğraf ve videoları daha iyi görmek için
Reno3 Pro’nun 90Hz hıza sahip ekranının
parlaklığı 800nit’e ve maksimum parlaklığı
1100nit’e kadar çıkıyor. Güneş ışığı gibi tüm
aydınlatma koşullarında ekran kolayca görülüyor.
Maksimum 180Hz dokunma örnekleme
oranı, kullanıcıların oyun ve videolar gibi
uygulama senaryolarındaki taleplerini karşılayarak
yumuşak dokunuşlarla bulanıklık olmadan
oyun oynamasına olanak tanıyor.
Olağanüstü performans
sunan gelişmiş yazılım
Reno3 Pro’nun performansı önemli ölçüde iyileştirildi.
Reno3 Pro’da 12GB bellek ve 256GB’a
kadar artabilen dahili hafıza seçenekleri bulunuyor.
Yazılım konusunda ise Reno3 Pro yeni
ColorOS 7 sistemiyle birlikte geliyor. Kenarsız
bir estetiğe sahip ColorOS 7 sistemi, yeni
simgeleriyle renk doygunluğunu azaltıyor ve
oluşan görsel etki göze hitap ediyor. Gün boyu
koyu mod özelliği ve akıllı arka ışık mekanizmasıyla
Reno3 Pro, gözleri korumak için çeşitli
kullanım senaryolarına uyum sağlıyor.
ColorOS 7 ile Reno3 Serisi, geliştirilmiş bir
oyun performansı ile etkileyici ve akıcı bir
oyun deneyimi sunuyor. Hyper Boost, dokunmatik
optimizasyon ve kare hızı optimizasyonu
ile gecikmeyi azaltıyor; oyunların daha
hızlı ve sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlıyor.
Dokunmatik optimizasyon sayesinde güç
azaldığında bile dokunma tepkisi hızlı kalıyor,
gereksiz işlemleri azaltırken dokunmatik tarama
sıklığını artırıyor. Ayrıca, kare hızlarını
optimize etmek için senaryoları tespit edip
tahmin ederek sistem kaynaklarını yeniden
bir araya getiriyor. Böylece oyunlar ağır yüklenme
senaryolarında bile daha sorunsuz çalışıyor.
Bunlara ek olarak Elevoc algoritması
ile Reno3 Serisi, oyun esnasında yapılan sesli
sohbetlerde oyuncuların birbirine çok yakın
olmasından kaynaklanan gürültüyü de ortadan
kaldırabiliyor.
Anker’den Türkiye’nin bölgesel konumunu
güçlendiren önemli atama
Tüketicilerin hayatına
kolaylık
ve konfor sunan
teknolojileri bir
araya getiren Anker,
hızlı büyüme
yaşadığı Türkiye’de
de önemli
değişiklikler yaptığını
duyurdu.
Yapılan açıklamaya
göre, Orta
Asya ülkelerinin bağlı olduğu Türkiye, İsrail’in
de bağlandığı bölgesel ve önemli bir ülke konumuna
yükseldi.
Cem Bodur yönetiminde, Türkiye’nin güncel
teknoloji ürünlerine ilgi duyan genç nüfusuyla
Anker Innovations, Orta Asya’dan sonra İsrail’i de Türkiye’deki
yönetime bağlarken, Cem Bodur’un görevine Türkiye, İsrail ve Orta
Asya Ülke Müdürü olarak devam edeceğini açıkladı…
birlikte ülkedeki tüm tüketicilere ulaşarak başarılı
bir strateji izleyen Anker Türkiye, artık
Orta Asya’dan sonra İsrail’in de yönetildiği
merkez ofis konumuna geldi. Cem Bodur da bu
değişiklikle, Anker Türkiye, İsrail ve Orta Asya
Ülke Müdürü görevine getirildi.
Türkiye açısından bu önemli gelişmeyle ilgili
görüşlerini sunan Cem Bodur, “Ülkemizle ilgili
bu değişiklikten dolayı son derece mutluyuz.
Türkiye, Anker Innovations ekosisteminde
geçtiğimiz son iki yılda en hızlı büyüyen ülkeler
arasında yer almıştı. Bu gelişme ile birlikte
Anker nezdinde de bölgesel olarak çok daha
önemli bir konuma sahip olmuş durumdayız.
Daha önce olduğu gibi bundan sonraki süreçte
de daha güçlü hedeflerle çalışmalarımıza
devam edeceğiz” dedi.
www.itnetwork.com.tr 69 2020
SAP’den herkesin erişimine açık
“Dijital Eğitim Platformu”
SAP, koronavirüs salgını nedeniyle içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde
eğitimlerine devam etmek isteyenler için dijital bir eğitim
hamlesi başlattı. SAP’nin yenilikçi ve interaktif eğitim içeriklerinden
öğrenciler, profesyoneller ve ilgilenen herkes yararlanabilecek…
Tüm dünyayı etkileyen yeni tip koronavirüs
(Kovid-19) nedeniyle birçok ülkede
okullarda eğitim ve öğretime ara verilirken
kurumsal uygulama ve yazılım
alanında dünya lideri SAP’den eğitime
destek geldi. SAP, yeni başlattığı inisiyatif
ile yenilikçi ve interaktif eğitim içeriklerini
herkesin kullanımına açtı. Bu kapsamda
openSAP platformu üzerindeki online
kurslara öğrenciler, profesyoneller ve bu
dönemde öğrenmeye devam etmek isteyen
herkes ücretsiz olarak erişebilecek.
STEAM alanına ilgi duyanlar ise SAP
Genç Düşünürler Programı (SAP Young
Thinkers Program) üzerinden eğitimlere
ulaşabilecek.
SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan
yaptığı açıklamada, “Kovid-19 salgını
ülkemiz dâhil olmak üzere tüm
dünyayı etkisi altına aldı. Bu dönemde
eğitimde gerileme yaşanmadığından
emin olmak istiyoruz. Öğrenciler ve alanlarında
uzman kişiler, eğitimlerine online
olarak devam etmek için güvenli ve iyi
işleyen bir öğrenme platformuna ihtiyaç
duyuyor. SAP olarak, bu inisiyatifimiz ile
inovasyonu ve etkileşimi kolaylaştıracak
kapsamlı dijital eğitim içeriklerimize erişimi
genişleterek gelecek kuşağın profesyonellerini
ve kullanıcılarını destekleme
taahhüdümüzü ileriye taşıyoruz.” dedi.
Kurumsal uygulama ve yazılım alanında
dünya lideri SAP’nin kapsamlı eğitim
ve yetkinlik kazandırma programının
bir parçası olan bu dinamik inisiyatif,
üç önemli bölümden oluşuyor: Kitlesel
çevrimiçi açık kurslar (MOOCs), üniversiteler
için öğrenme yolculuğu ve SAP
Genç Düşünürler Programı (SAP Young
Thinkers Program). Sunulan tüm bu
eğitimlere https://open.sap.com/ adresi
üzerinden ulaşılabiliyor. Kayıt olmak
için 16 yaşından büyük olmak gerekiyor
ancak her yaştan kişiye uygun kurslar
bulmak mümkün. SAP, kurs içeriklerini
sürekli olarak geliştirmek ve ihtiyaçlara
uyarlamak amacıyla katılımcıların geri
bildirimlerini değerlendirecek ve bu doğrultuda
gerekli düzenlemeleri hayata geçirecek.
OpenSAP platformu herkesin
kullanımına açık!
Ödüllü openSAP platformu, öncü teknolojiler,
en son inovasyonlar ve dijital
ekonomi hakkında bilgi edinmek isteyen
herkese, kitlesel çevrimiçi açık kurslardan
(MOOCs) yararlanma olanağı sağlıyor.
Dersler arasında robotik süreç otomasyonu,
veri bilimi, öğrenen makineler,
etik yapay zekâ, Nesnelerin İnterneti
(IoT), sürdürülebilirlik, Java programlama
ve daha fazlasını bulmak mümkün.
openSAP platformundan ücretsiz olarak
ulaşılabilen kitlesel çevrimiçi açık derslerin
(MOOCs) tümü online olarak ve
oyunlaştırma, sınıf arkadaşlarıyla ve uzmanlarla
tartışma forumları gibi başarısı
kanıtlanmış sınıf içi öğrenme yöntemleri
ile sunuluyor. Eğitimlere herhangi bir
kısıtlama olmaksızın, her zaman, her
yerden ve tüm cihazlardan erişilebiliyor.
Podcast’ler ve mikro öğrenme formatları,
kullanıcılara anlaşılır ve özet içerikler
sunuyor.
SAP’den üniversite
öğrencilerine özel, sistem
erişimli ve global sertifikalı
ücretsiz eğitim fırsatı
SAP ekosisteminde bir kariyere dijital
olarak hazırlanan veSAP Üniversite İş
Birliği programındaki üniversitelerden
birinde okuyan öğrenciler, belirlenen
dört alandaki eğitime 22 Haziran’a kadar
ücretsiz olarak erişebilecek. SAP Üniversite
İş Birliği programında dünyada
3.800’den fazla üniversite, Türkiye’de ise
39 üye üniversite bulunmaktadır. Eğitim
alanları, SAP S/4HANA®’ya özel kapsam
ve iş süreçleri, SAP S/4HANA Cloud Finance
çözümü, SAP® SuccessFactors®
Employee Central (Çalışan Merkezi) çözümü
ve SAP HANA®’da modellemeyi
kapsıyor.
Özel olarak öğrenciler için tasarlanan bu
içerikler ücretsiz olarak erişime açıldı.
Birçok dilde farklı öğrenme formatlarının
yanı sıra uygulamalı alıştırmaları içeren
eğitim sistemlerine de ücretsiz erişim
olanağı sunuluyor. Eğitimler, öğrencilerin
belirlenen bu alanlarda SAP’nin Global
Sertifikasını alabilmelerini sağlayan
sınava hazırlanmalarına da yardımcı
oluyor. Bu kapsamda bir sınav da ücretsiz
olarak sunuluyor. Eğitimlere https://
training.sap.com/content/student-learning-offering
adresinden ulaşabilirsiniz.
SAP Genç Düşünürler
Programı herkesin
kullanımına açık
SAP, tüm dünyada okulların belirli süreliğine
kapatılmasının ardından öğrencileri
ve öğretmenleri desteklemek amacıyla,
başlangıç seviyesindeki kodlama eğitimi
“Get Coding with Snap’’i de içeren SAP
Genç Düşünürler Programı’ndaki dersleri
merkezi bir web sitesi üzerinden erişime
açtı.
SAP Genç Düşünürler Programı, çocuklara
ve gençlere dijital okuryazarlık
altyapısı kazandırarak genç kuşakları
STEAM (bilim, teknoloji, mühendislik,
sanat ve matematik) alanlarında kariyer
sahibi olmaya teşvik ediyor. Öğrencilerin
ve Bilişim Teknolojileri (BT) alanına yeni
adım atanların, daha iyi bir dünyanın şekillendirilmesine
yardım etmelerini sağlayacak
yaratıcı metodolojileri ve teknolojileri
keşfetmelerine destek oluyor.
2020 70
www.itnetwork.com.tr
Yeni Nesil Çalışma Platformu TempOda İle Ofis
Standartları Eve Taşınıyor
Tempo, değişen koşullara ayak uydurmak, rekabetçi yönünü korumak
ve güçlendirmek amacıyla başlattığı, sektöre yeni bir yön
veren TempOda projesiyle dikkat çekiyor. TempOda, tüm sektör çalışanlarının
işe/ofise gitmeden güvenli ve konforlu bir şekilde evden
çalışmalarına olanak sağlıyor…
İçinde bulunduğumuz küresel sürecin birçok
değişime ve gelişmeye hız kazandırdığı bir
gerçek. Süreç boyunca; çalışma ortamları,
formülleri ve adaptasyonları en hızlı şekilde
tamamlanmaya çalışılıyor. Tüm sektörlerin
evden çalışma yöntemlerini deneyimlediği,
verimlilik/sonuç ilişkisini kavradığı,
yönetmeyi öğrendiği bu dönemde, TempOda
hayati bir önem taşıyor.
Tempo, yeni dünyanın ve jenerasyonun iş
dünyasına katılmasıyla birlikte, çalışanların
istedikleri zamanda ve yerde, istedikleri işi
yapabilecekleri Prosumer (Türetici) platformu
için çalışıyor. TempOda bu sürecin bir aşaması
olan evden çalışma konsepti olarak tasarlandı.
TempOda, şirketlerin en önemli önceliği olan
bilgi güvenliği standartlarını, ofis ortamındaki
kadar yüksek seviyede sağlıyor. Şifreli giriş
kapısı, panik butonu ve “one vision” cam gibi
güvenlik özelliklerinin yansıra; ses geçirmez,
kamerayla izlenebilen, havalandırma sistemi
düzenlenmiş, 1.20cm x 1.20cm boyutlarındaki
“evde çalışma ortamları” hazır.
“TempOda, dünyada bir ilk”
Bugüne çözüm üretirken yarından ilham
aldıklarını kaydeden Tempo CEO’su Cemal
Akar; “Yeni nesil çalışma alanları, bugünün
anlayışıyla tanımlanan ofisler değil. Yarının
çalışanıysa, ofislerle sınırlı değil. Yeni dünyanın
çalışma koşullarına göre tasarladığımız
ve inovasyon ödülüne layık görülen TempOda,
dünyada bir ilk. Hayallerin işini hayata geçirirken,
herkese, her anlamda kolaylık sağlamayı
hedefledik. Kabin çözümü daha büyük bir
vizyonun bir parçası. Yeni çalışma kültürüyle
ilgili hayalimizin köşe taşlarından biri. Daha
sonra böyle bir şeye de ihtiyaç kalacağını düşünmüyorum.
Fakat bugün için bir ihtiyaç.
TempOda’dan sonra yeni çalışma kültürünü
destekleyecek bir yazılım çözümünü eklemek
üzerine çalışıyoruz” diye belirtti.
Çevreye ve iş gücüne pozitif
katkı
TempOda, ekonomik sorunlarla başa çıkmak
için çalışanlarını işten çıkarmak zorunda
kalan işverenler için, ofis ve çalışan gibi gider
maliyetlerini düşürmek üzere alternatif bir çözüm.
Bu sayede çalışan konforu gözetilirken,
işverenin maliyeti düşecek, yakıt tasarrufu
sağlanmasıyla karbon ayak izi azalacak ve binalardaki
metan gazı salınımının azalmasıyla
da çevreye pozitif bir katkı sunacak.
Serbest ve konforlu bir çalışma ortamını evlere
getiren TempOda, evlerinden çıkmakta
zorlanan birçok dezavantajlı grubun iş gücüne
katılımına da destek. Engellilerin iş hayatına
katılımını önemseyen Tempo, onlar için özel
TempOda tasarlattı. Anadolu’da belli nedenlerle
evlerinden çıkamayan birçok kadın, iş
bulamayan gençler ve denetimli serbestlikle
evinde cezasını çeken yükümlüler de TempOda
ile hayata sarılacak.
Yakın gelecekte, evlerdeki TempOda’ların çalışma
alanları metro duraklarına, kafelere ve
kamu alanlarına yayılması hedefleniyor. Bu
büyüme, geleceğin sürdürülebilir iş modeline
sağlam bir temel olacak.
2,6 milyon çalışanın kısa çalışma başvurusu kabul edildi
İşsizlik Sigortası Fonu
verilerine göre, Nisan 2020
sonu itibariyle fonun toplam
varlığı 133 milyar 223 milyon
TL oldu. Nisanda 2 milyon
590 bin 589 kişi, toplamda
4 milyar 95 milyon TL kısa
çalışma ödemesi almaya hak
kazandı. Mart ayında ise
96 bin 636 kişi kısa çalışma
ödeneği almaya hak kazanmıştı.
Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafında yayımlanan İşsizlik Sigortası
Fonu verilerine göre, nisan ayında yaklaşık 2,6 milyon çalışan için
toplam 4,1 milyar TL kısa çalışma ödemesi yapıldı. Mart ayında 77
bin 979 kişiye işsizlik maaşı bağlanırken bu sayı nisan ayında 82 bin
490 kişiye ulaştı.
Ödeneğe başvuran
işyerlerinin yüzde 40’ı
imalat sektöründen
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan
yapılan açıklamaya göre, kısa çalışma
ödeneğine en çok başvuru yapan sektör
yüzde 40 ile imalat sektörü. Ödeneğe en
fazla başvuru yapan diğer sektörlerin oranı;
yüzde 15 ile toptan ve perakende ticaret sektörü,
yüzde 12 ile konaklama ve yiyecek hizmeti
faaliyetleri, yüzde 6 ile eğitim sektörü
olarak belirtildi.
Başvuru yapan firmaların
yüzde 90’ında 50’den az
çalışan var
Kısa çalışma ödeneğinden yaralanan KO-
Bİ’lerle ilgili IFASTURK Mali Müşavirlik
ve Denetim Kurucusu Serbest Muhasebeci
Mali Müşavir Mesut Şenel, “Koronavirüs salgınıyla
birlikte yüz binlerce işletme kısa çalışma
ödeneğine başvurdu. Bu işletmelerin
yüzde 51’inin işyerlerinde 1 ila 3 kişi istihdam
ediliyor. 4 ila 9 çalışanı olan işletmelerin
oranı ise yüzde 28. Çalışan sayısı 50’den
az olan işletmeler, toplam başvuru yapan
işletmelerin yüzde 90’ından fazlasını oluşturuyor.
Bu zorlu süreçte KOBİ’lerin ayakta
kalmasına katkıda bulunacak teşvik ve ödeneklerin
yakın takipçisi olmayı sürdürerek
desteklerden en doğru şekilde faydalanmaları
için yanlarında olacağız” bilgisini verdi.
www.itnetwork.com.tr 71 2020
HUAWEI: Hayatta kaldık ve ilerlemeye
devam ediyoruz
HUAWEI ANALYST SUMMIT, bu yıl 17’nci kez Çin’in Şenzen kentinde
gerçekleştirildi. İlk kez online katılım altyapısı ile düzenlenen etkinliğe;
telekomünikasyon ve finans sektörleri de dahil olmak üzere
birçok alandan, 2.000’den fazla analist ve medya temsilcisi katıldı.
Katılımcılar etkinlikte, bu zor dönemde sektörlerin birlikte çalışmasının
önemine değinerek akıllı dünyanın gelişimini hızlandırmanın
yöntemlerini ele aldı…
HUAWEI Dönüşümlü CEO’su Guo Ping,
etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada
şirketin son bir yılda yaşadığı deneyimleri,
rakamlar eşliğinde paylaştı. Guo
Ping, “HUAWEI: Bir Yıl ve Ötesi” başlıklı
bir sunum gerçekleştirirken, şu ifadelere
yer verdi; “Geçtiğimiz yıl, birçok teknoloji
bizim için erişilmez hale geldi. Buna
rağmen, HUAWEI hayatta kalmak için
mücadele etti ve ilerlemesini sürdürüyor.
HUAWEI uzun zamandır bilgi ve
iletişim teknolojileri endüstrisine aktif
olarak katkıda bulunuyor. Şirket, kurulduğu
günden bu yana dünyayı daha
ileriye taşımak için dijitalleşmeyi daha
fazla insana, daha fazla eve ve kuruma
yaymak için kararlılıkla çalışıyor. HU-
AWEI, 30 yılı aşkın bir süredir 170’ten
fazla ülke ve bölgede 1.500’den fazla iletişim
ağının kurulumunu gerçekleştirdi
ve dünya çapında 3 milyardan fazla kişiye
hizmet sağladı. Bunun yanı sıra, 600
milyon tüketiciye akıllı cihazlarını sundu.
ABD’nin HUAWEI’ye karşı gerçekleştirdiği
eylemler, sadece HUAWEI’ye
değil, aynı zamanda HUAWEI’nin ürün
ve hizmetlerini kullanan kişi ve kurumların
deneyimlerine de zarar vermektedir.”
Bilgi ve iletişim teknolojileri altyapısı
akıllı dünyanın temelidir. 2025 yılına
gelindiğinde, dijital ekonomi 23 trilyon
dolarlık bir sektörü temsil edecek. Bilgi
ve iletişim teknolojileri endüstrisi büyük
bir potansiyele sahiptir. Akıllı dünyaya
giden yolda, bu endüstrisinin sağladığı
birçok fırsatı görmek mümkündür.
Geleceğe baktığımızda, HUAWEI üç
alanda yatırım yapmaya ve yenilikler
getirmeye devam edecek; İletişim ağları,
akıllı hesaplama ve akıllı cihazlar.
Müşterilerimiz ve iş ortaklarımızla;
yeni organizasyonlar, tedarik zincirinin
büyütülmesi, standartların belirlenmesi
ve yeni yeteneklerin yetiştirilmesi gibi
alanlarda birlikte çalışacağız. Bu şekilde,
açık iş birliğini ve kapsayıcı bir endüstri
gelişimini teşvik etmek, en önemlisi
de geleceği birlikte keşfetmek için
yolumuza devam edeceğiz.
“Bugünün dünyası, entegre bir iş birliği
ekosistemdir. Küreselleşme eğilimi
asla tersine çevrilmemelidir. Bölünmüş,
farklı standartlar ve tedarik zincirleri
hiç kimseye fayda sağlamadığı gibi, parçalanmanın
ve bölünmenin, tüm sektör
üzerinde ciddi bir etkisi olacaktır. Endüstri
bir bütün olarak fikri mülkiyet
haklarını, adil rekabeti ve birleşik küresel
standartları korumak üzere, küresel
tedarik zincirini teşvik etmek için birlikte
çalışmalıdır.”
ABD’nin son kararına
kategorik olarak karşı
çıkıyoruz
Zirvede, ABD Ticaret Bakanlığı’nın aldığı
yarı iletken ürünleriyle ilgili kısıtlama
kararına yönelik bir açıklama da yapıldı.
“ABD hükümeti HUAWEI’yi 16 Mayıs
2019’da hiçbir gerekçe olmaksızın Varlık
Listesi’ne eklemiştir. Bu kararla bir dizi
kilit endüstriyel ve teknolojik unsurun
tarafımızca kullanımı kısıtlanmıştır.
Buna rağmen ABD’nin duyurduğu kurallar
ve düzenlemelere uymaya kararlıyız.
Bu dönemde, müşterilerimiz ve
tedarikçilerimiz için sözleşme yükümlülüklerimizi
yerine getirdik ve her şeye
rağmen hayatta kalmaya ve ilerlemeye
devam ettik.”
Bununla birlikte ABD hükümeti, şirketimizdeki
baskısını sürekli artırmaya
yönelik arayışları çerçevesinde, birçok
şirket ve endüstri birliğinin endişelerini
artıracak şekilde kararlar almayı ve
sektörün tüm kaygılarını tamamen göz
ardı etmeyi sürdürdü. Bu keyfi ve zarar
verici kararlar, tüm endüstriyi tehdit
etmektedir. Bu yeni kural, 170’ten fazla
ülkede sunduğumuz yüz milyarlarca
dolar değerindeki iletişim ağının genişletilmesini,
bakımını ve sürdürülebilir
operasyonlarını etkileyecektir. Ayrıca,
dünya çapında HUAWEI ürünlerini ve
hizmetlerini kullanan 3 milyardan fazla
kullanıcının iletişim hizmetlerini de etkileyecektir.
ABD hükümeti, başka bir ülkeden sektör
lideri bir şirkete müdahale etmek adına,
HUAWEI müşterilerinin ve tüketicilerinin
çıkarlarına bilinçli olarak sırtını
döndü. Bu yaklaşım, ABD hükümetinin
tüm bunları iletişim ağlarının güvenliği
gerekçesiyle yaptığı söylemlerine da ters
düşmektedir.
ABD hükümetinin bu kararı sadece HU-
AWEI’yi etkilemez. Çok sayıda küresel
endüstri üzerinde ciddi bir etkisi olacaktır.
Bu karar, uzun vadede birçok endüstrinin
bağlı olduğu küresel yarı iletken
sektöründeki güven ve iş birliğine
zarar verecektir, bu alandaki çatışmayı
ve iş kaybını artıracaktır.
ABD, farklı şirketleri kendi sınırları dışında
etkisiz hale getirmek için tüm
teknolojik imkanlarını kullanıyor. Bu
durum sadece, uluslararası şirketlerin
ABD teknolojisi ve tedarik zincirlerine
duyduğu güvenin zedelenmesine hizmet
edecektir ve sonuç itibarıyla ABD’nin çıkarlarına
da zarar verecektir.
HUAWEI olarak, duyurulan yeni kuralları
kapsamlı bir şekilde inceliyor ve kaçınılmaz
olarak iş süreçlerimizin olumsuz
etkilenmesini bekliyoruz. Şirket
olarak bir çözüm aramak için elimizden
geleni yapacağız. Müşterilerimizin
ve tedarikçilerimizin bizimle birlikte
olmaya devam etmelerini diliyor ve bu
ayrımcı kuralın etkisini en aza indirgeyebilmeyi
umuyoruz.”
2020 72
www.itnetwork.com.tr
Pandemi döneminde uzaktan
eğitime olan talep patladı
Pandemi ile birlikte gelen sosyal izolasyon döneminde çalışanların uzaktan
eğitime olan talebi patladı. Uzaktan eğitim şirketi Enocta’nın yayınladığı
veriler, çalışanlar tarafından alınan dijital eğitim sayısı, canlı sanal
sınıflarda oturum sayısı ve mobil cihazlardan uzaktan eğitime erişim gibi
başlıklarda yüzde 1000’e varan artışların olduğunu gösterdi.
Uzaktan eğitim alanında, 500’den fazla kuruma
ve yaklaşık 3 milyon kişiye hizmet veren
Enocta’nın yayınladığı veriler çarpıcı sonuçlar
ortaya koydu.
Araştırmaya göre, “Korona Salgını” nedeniyle
iş yerlerinin bir kısmının kapandığı, evde geçirilen
sürenin uzadığı 15 Mart sonrasında,
çalışanların aldıkları dijital eğitim sayısı adeta
patlama gösterdi. 2019 Mart - Nisan döneminde
1 milyon 780 bin olan dijital Eğitim” sayısı,
2020’nin aynı döneminde yüzde 1041 artış göstererek
20 milyon 293 bin’e ulaştı.
Enocta CEO’su Ahmet Hançer, evde geçirilen
sürenin uzamasına bağlı olarak uzaktan
eğitim alan profesyonellerin eğitim talebini
patlattıklarını ve farklı eğitimlere olan talebin
görülmemiş şekilde artış kaydettiğini söyledi.
Enocta’nın, uzmanlar tarafından hazırlanmış
5 bin içeriği kurumlarda çalışan, gelişime
açık bireylerin hizmetine sunduğunu ve stres
yönetiminden, sigortacılığa kadar çok farklı
başlıklarda son derece değerli eğitimlerin bulunduğunu
belirten Hançer şöyle devam etti:
“Uzaktan eğitim bilinen, kullanılan ancak
tümüyle benimsenen bir eğitim yöntemi değildi.
Mart-Nisan döneminde uzaktan eğitimin
sağladığı fayda daha iyi anlaşıldı ve geçmişte
hiçbir dönemde görülmedik biçimde benimsendi.”
Enocta’nın verilerine göre farklı başlıklarda artışlar
şu şekilde gelişti:
• Sisteme toplam giriş, hafta içi yüzde 57, hafta
sonu ise yüzde 80 artış gösterdi.
• Sanal sınıf toplam oturum sayısı da hızlı artış
gösteren bir başka başlık oldu. Çoklu interaktif
eğitimin alındığı sanal sınıflarda oturum sayısı
yüzde 418’lik bir artışla, 125’den, 648’e çıktı.
• Pandemi öncesi dönemde sisteme yoğunlukla
sabah saatlerinde girilirken, Pandemi
döneminde yoğunluk 13:00 ila 16:00 saatleri
arasında gerçekleşti.
• Yine bu dönemde mobil cihazlardan hafta içi
eğitimlere erişim ortalaması yüzde 92 oranında
arttı
Enocta CEO’su Ahmet Hançer, “sosyal izolasyon”
döneminin birçok eğitim ihtiyacını da
beraberinde getirdiğini belirterek şunları söyledi:
“Kurumlar çalışanları için evde verimli
ve güvenli çalışma, sanal toplantılarda verim
elde etme, uzaktan ekip yönetimi ve uzaktan
çalışırken takım olma gibi iş hayatıyla ilgili
online eğitimler sunmaya başladı. Kurumlar
aynı zamanda çalışanların bu dönemdeki
psikolojilerini desteklemek için kaygı yönetimi
ve stres yönetimi gibi konularda da online
eğitimler sunmakta. Yine bu dönemde pek çok
kurum, gerek sosyal sorumluluk kapsamında,
gerekse çalışan bağlılığını artırmak için
çalışanların aileleri, eşleri, çocukları, sevenleri
için de farklı konularda online eğitim sunuyor.
Şunu belirtebiliriz, Kovid 19 ile birlikte özel
şirketlerde ve kamu kurumlarında iş ile ilgili
hiç olmadığı kadar uzaktan eğitim yapılmaya
başlandı. Enocta olarak günümüz teknolojilerini
kullanarak geliştirdiğimiz, öğretici, eğlenceli
ve ölçümü son derece kolay içeriklerimizi
gelişmiş teknolojimiz ile sunmaya devam edeceğiz.“
Airbus, Avrupa Birliği’ne uydu haberleşme çözümleri sunuyor
Airbus Savunma ve Uzay Genel Müdürü Dirk
Hoke, “Bu uydu haberleşme programı ile Airbus,
hem Avrupa savunma sanayii için ortak
yeteneklerin kurulmasına hem de sivil ve askeri
barış koruma misyonlarına katkı sağlayacak”
dedi.
‘AB SatCom Market’ adlı sözleşme, AB üye devletlerinin
uydu haberleşme ihtiyaçlarını merkezileştirmelerini
ve bu hizmetlere koordineli,
daha ekonomik ve etkili erişim sağlamalarına
imkan tanıyacak. Bunun sonucunda, Avrupa’dan
20 Savunma Bakanlığı da dahil olmak
üzere katkıda bulunan 32 üye, 2012 yılından
bu yana ‘AB SatCom Market’ projesi üyelerine
uydu haberleşme kabiliyetleri sağlayan EDA
aracılığıyla uydu çözümleri ve hizmetlerine
Airbus, Avrupa Birliği ve üye devletlerinin askeri ve sivil görevleri
için uydu haberleşme çözümleri sağlamaya yönelik anlaşma yaptı.
Bu, 10 milyonlarca Avro değerinde olduğu tahmin edilen ve dört
yıllık işbirliğini içeren anlaşma, Avrupa Savunma Ajansı (EDA) tarafından
sunuldu…
hızlı ve verimli bir şekilde erişebilecekler.
Bu uydu haberleşme çözümleri, dünya çapında
uygulanabilir. Avrupa sivil ve askeri barışı
koruma ve güvenlik misyonlarının yanı sıra
teknik ve ekonomik kalkınma ve işbirliği operasyonlarında
da önemli rol oynarlar. Bu, son
birkaç yıldır AB SatCom Market hizmetlerinin
başarıyla yürütüldüğü pek çok AB sivil ve askeri
misyon ve operasyonunda zaten uygulanmaktadır.
AB üye devletlerinin silahlı kuvvetleri
de bu çözümleri kullanmaktadır.
‘AB SatCom Market’ sözleşmesi, uydu haberleşme
(C, Ku, Ka ve L frekans bantlarında),
terminallerin satışı ve kiralanmasının yanı
sıra, özellikle AB dışındaki operasyonlarda
‘anahtar teslim çözümler’ sunulmasını kapsamaktadır.
Bu anlaşma için Airbus, haberleşme
terminallerinden bazılarını ve özellikle
L ve Ku band hizmetlerini tedarik edecek olan
Marlink ile bir araya geldi.
Askeri ve resmi hükümet kullanıcıları için
telekomünikasyon çözümlerinde öncü olan
Airbus, küresel ölçekte ve tüm ticari ve askeri
frekans bantlarında (L, C, Ku, Ka, X ve UHF)
uydu haberleşmesi konusunda benzersiz bir
deneyime sahiptir. Bu hizmetler, aynı zamanda
Avrupalı operatörlere önemli hizmetlerin
yerine getirilmesinde de fayda sağlayabilir
www.itnetwork.com.tr 73 2020
Uzmanlardan salgın travmasından
korunmada kişisel bakım uyarısı
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr.
Pervin Sevda Bıkmaz, AA muhabirine
yaptığı açıklamada, bu dönemde kitlesel
travmatik bir deneyimden geçildiğini
belirterek, vatandaşların beden sağlıklarını
korudukları gibi ruh sağlıklarını
da korumaları gerektiğini söyledi.
Salgın nedeniyle evde kalma sürelerinin
arttığını vurgulayan Bıkmaz, “Geçmiş
yaşam deneyimlerimiz, mevcut
yaşam koşullarımız, duyarlılıklarımız,
kırılganlıklarımız, fiziksel ve duygusal
bakım ve destek mekanizmalarımız bedensel
direncimizi olduğu kadar ruhsal
direncimizi de etkiler. Dolayısıyla bu süreç
travmatik deneyimlere dönüşebilir”
dedi.
Bıkmaz, travmanın, dış dünyadan gelerek,
tolerans sınırını, baş etme kapasitesini
aşan zorlayıcı, örseleyici olay ve durumlarla,
şiddetli bir duygusal yükle iç
dünyayı sarstığını ifade ederek, güvende
hissetmenin, yeterli korunma ve ekipmana
sahip olmanın, doğru bilgilerden
haberdarlık durumu ile yakın duygusal
ilişkilerin koruyucu faktörler olduğunu
kaydetti.
“Birçok insanda ruhsal
bozukluklar artış gösterdi”
Bıkmaz, herkesin salgının yarattığı bu
travmatik deneyimden etkilenme eşiğinin,
baş etme biçiminin ve kapasitesinin
farklılık gösterdiğini, bu durumdan kurtulmanın
en önemli unsurunun bireyin
yol haritası olduğunu aktardı.
Salgın nedeniyle insanların çalışma ve
yaşam koşullarının büyük ölçüde değiştiğini
hatırlatan Bıkmaz, şöyle konuştu:
“Alışkın olduğumuz, yoğun sosyal temas
içeren yüz yüze işlerimizi online ve
telefon gibi kısmi çalışma modellerine
dönüştürdük. İş yeri kavramı çoğumuz
için çok gerilerde kaldı. İşler zamansızlaştı,
iş yerleri mekansızlaştı. Evden
çalışır olduk. Bu hızlı dönüşümün çok
yönlü etkileri oldu ve olmaya devam
ediyor. Bu süreçte birçok insanda, depresyon,
panik atak, kaygı bozuklukları,
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Uzmanlarından Psikiyatri
Doktoru Bıkmaz, Kovid-19 tedbirleri kapsamında uzun süre evde
vakit geçirenlere travmadan korunması için önerilerde bulunarak,
öz bakımın kişiye kendisini iyi hissettirmesi açısından önemli olduğunu
vurguladı…
ağrı bozuklukları, travma sonrası stres
bozukluğu gibi ruhsal sorunlarda artış
görülmekte. Bu tür ruhsal durumlar
özellikle bireyin salgından sonraki hayatı
için büyük önem teşkil ediyor.”
Günlük rutinleri koruyarak,
belirsizlikten ve karmaşadan
kurtulun
Salgın sürecinde kişinin ruhsal yapısını
korumasının yol haritasını anlatan
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi
uzmanlarından Bıkmaz, günlük
rutinleri sürdürmenin, belirsizlikten
ve karmaşadan korunmak için önemli
olduğunu dile getirdi.
Bıkmaz, rutin oluşturmanın temelinde
uyku düzenine sadık kalınmasının
yattığını belirterek, şöyle devam
etti: “İyi ve düzenli uyku stresle başa
çıkmaya yardımcı olur. Sabahları
erken uyanmaya devam edin. Online
çalışmalarınızda mesai ve hafta sonu
tatili mefhumuna sadık kalmaya özen
gösterin. Her ne kadar evde olsanız
da en az bir saatlik öğle arası verin.
Yakın geçmişte kullandığımız, ‹Eve
iş getirmeme› tavsiyeleri geçerliliğini
yitirse de kişisel hayatınıza alan
ayırın. Mümkünse akşam üzeri çalışmalarınızı
sonlandırın, geceye iş
bırakmayın. Kalan işlerinizi sabah tamamlamayı
hedefleyin. Evden çalışma
sürecinde dikkat edilmesi gereken diğer
bir konu da yeme alışkanlıkları. Bu
süreçte yeme alışkanlıklarında değişimler
olabilmekte. İnsanlar olduğundan
fazla yiyecek, atıştırmalık tüketme
eğilimindeler. Bu durum biraz da
yiyecek kaynaklarına yakın olmakla,
zulalar bulundurmakla ilişkili. Öğün
mantığına sadık kalın. Mümkünse işlerinizi
mutfaktan yürütmeyin. Yemek
masası ile çalışma masasının taşıdığı
anlamlar, zihnimizdeki karşılıkları ve
davranışlarımız üzerinde yaratacakları
etkiler birbirinden farklıdır.”
Pandemi sürecinde kişisel
bakımınızı ihmal etmeyin
Sosyal temasın az olması nedeniyle insanların
öz bakım alışkanlıklarında da
değişikliklerin olduğunu anlatan Uzman
Dr. Bıkmaz, bu süreçte insanların
öz bakımlarına daha az önem gösterdiğini
söyledi.
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi
uzmanlarından Bıkmaz, öz bakımın,
öz saygı, öz değerlilik ve öznel iyi
oluşla yakından ilişkili olduğunu dile
getirerek, şöyle konuştu: “Her koşulda
asgari öz bakımınızı sağlayın; örneğin
düzenli olarak duşunuzu alın, tıraşınızı
olun, temiz kıyafetler giyinin. Fiziksel
ve duygusal bakım en temel ihtiyaçlarımızdır.
Evde rahat kıyafetler giymek
elbette çoğu insanın tercih ettiği bir
durum. Ancak iş yaparken giyiminize
özen gösterin. Pijamalarınızla iş yapmayın.
‘Pijama’ tasarımı zihnimizde uyku,
yatak ve dinlenmeyle ilgili bağlantılar
içerir. Son olarak rutinleri korumak
yetmez yeni rutinler oluşturun. Keyif
aldığınız uğraşıları rutininizin bir parçası
haline dönüştürün. Hobiniz yoksa
edinmek için hala iyi bir fırsatınız var.
Egzersiz yapmıyorsanız başlayabilirsiniz.
Hep merak ettiğiniz ancak fırsat
bulamadığınız konuları araştırabilirsiniz.
Örneğin derin denizlerdeki yaşam
formları, grup içinde insan davranışları,
Eflatun’un mağara alegorisi… gibi.
Bunları ‘öteki›lere göstermek için değil
kendiniz için yapın. Keyif aldığınız, size
iyi gelen, sizin için gerçek bir anlamı
olan uğraşları keşfedin. Yaşadığımız
kitlesel travmada onarıcı olan kayıplarımızın
kabulü ve bütün bunlar kolektif
bir acıya dönüşmeden yasının tutulmasıdır.
Kayıplarımızın geride bıraktığı eksikliğin
izlerini, iç dünyamızı, uygarlığı
ve geleceği onarabilmemiz ancak her
birimizin kendisinde keşfedeceği ruhsal
panzehirle mümkün olacak.”
2020 74
www.itnetwork.com.tr
Korona günlerinin parlayan teknolojileri
Gaming hazır sistemlerden profesyonel oyuncu
ekipmanlarına kadar çok geniş bir yelpazede
binlerce teknoloji ürünü sunan İncehesap.
com, salgın tedbirleri döneminde evlerdeki
sinema sistemleri ve bilgisayar kullanımının
artmaya devam ettiğini açıkladı. Buna göre
Türkiye genelinde LED TV satışları yüzde 260
artarken, notebook satışları ise yüzde 70 artış
gösterdi.
Korona günlerinde tıbbi malzeme, mobil cihazlar,
PC’ler, televizyonlar, küçük ev aletleri
ve kişisel bakım cihazlarının, e-ticaret şirketleri
için avantajlı ürün grupları haline geldiğini
vurgulayan İncehesap.com Kurucu Ortağı
Nurettin Erzen, Mobil Dünya Kongresi başta
olmak üzere global markaların yeni teknolojilerini
duyurdukları birçok geliştirici konferansın
iptal edildiğini hatırlatarak üretimini
Çin’de gerçekleştiren bazı global markaların
üretim faaliyetlerini geçici süreyle durdurduklarına
dikkat çekti. Erzen, “Bu gelişmeler bazı
teknoloji ürünlerinin fiyatlarına artış olarak
yansıdı. Teknolojik ürünlerin ithalat ve ihracatına
güvenlik nedeniyle kısıtlama getirildi. Bu
noktada İncehesap.com olarak öngörülü hareket
ettik ve salgın globale yayılmadan önce
büyük ölçüde stok teminini gerçekleştirdik”
şeklinde konuştu.
Korona tedbirleri sürecinin devam etmesi tüketicilerin teknoloji kullanımı ve
online ortamda kalma sürelerini artırırken, bu eğilim teknoloji ürünlerinin satışlarına
olumlu yönde yansımaya devam ediyor. İncehesap.com’un verdiği
bilgilere göre salgın döneminde tıbbi malzeme, mobil cihazlar, PC’ler, televizyonlar,
küçük ev aletleri ve kişisel bakım cihazları, e-ticaret şirketleri için
avantajlı ürün grupları haline geldi. Mayıs ayı itibariyle önceki iki aya oranla
PC grubu satışlarında yüzde 54’lük artış yaşayan İncehesap.com, hazır sistem
satışlarında ise yüzde 55 artış yaşadığını açıkladı…
Bilişim ürünleri satışı artmaya
devam ediyor
Son dönemdeki gelişmeler ışığında özellikle
küçük ev aletleri sektöründe 2020 yılında yüzde
25 ila 30 oranında artış yaşanmasını beklediklerini
kaydeden Erzen, İncehesap.com’un
satışlarındaki artışa ilişkin de bilgi verdi. Erzen,
“11 Mart tarihinden 5 Mayıs’a kadar geçen
sürede önceki iki aya oranla PC grubu satışlarımızda
yüzde 54’lük artış yaşadık. Hazır sistem
özelinde baktığımızda ise bu oran yüzde
55 olarak gerçekleşti” şeklinde konuştu.
Sağlıkta yeni nesil
teknolojilere yönelim
Erzen, bu dönemde birçok global teknoloji
şirketinin çalışmalarını sınırlandırdıklarını
hatırlatarak teknoloji şirketlerinin bir kısmının
da asıl üretimleri yerine sağlık teknolojileri
üretimine odaklandıklarına dikkat çekti. Salgın
döneminde dünya genelinde öne çıkan ve
büyümesi beklenen teknoloji alanlarına ilişkin
de bilgi veren Erzen, korona günlerinin parlayan
yıldızlarını şöyle sıraladı:
* Sağlık ekipmanları ve teknolojilerinin geliştirilmesinde
ise yapay zeka, büyük veri (big
data), nesnelerin interneti (IOT) ve bulut teknolojileri
gibi birçok yeni nesil teknolojiyi destekleyen
uygulamalar hız kazandı. Özellikle
sağlık sektörüne yönelik AR-GE çalışmaları
artarken takip sistemleri geliştirilmeye başlandı.
* Nesnelerin interneti (IOT) teknolojilerinin,
ağırlıklı olarak tıbbi ekiplere sınır ötesi çevrimiçi
iletişimi sağlamak adına yaygınlığı artırıldı.
Salgın kontrolünü sağlamak ve yayılımı
önlemek adına akıllı ses tarama sistemleri
geliştiriliyor. Bu sistem sayesinde hastaların ya
da risk gruplarının sesi analiz ediliyor.
* Yapay zeka ve 5G teknolojileri insan kaynaklarının
yetersiz kaldığı noktada devreye alındı.
Akıllı görüntülü okuma sistemi hasta teşhislerinde
aktif olarak kullanılırken risk analizi,
hasta değerlerinde stabilizasyon kontrolü,
röntgen tahlil okuma ve sınıflandırma alanlarında
da teknoloji çalışmaları yoğunlaşıyor.
Özellikle Çin’de tıbbi malzeme teslimatlarında
drone’lar kullanılıyor.
* Mobil aplikasyonların yanı sıra GPS ve Bloetooth
teknolojileri yardımı ile lokasyon bazında
kişisel takip sağlanıyor.
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,
Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı’nı tarafından yapılan
ortak açıklamayla, evinden çalışmaya uygun
gördükleri personel sayılarını Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığına bildiren teknopark
şirketleri ile Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin
muafiyet ve teşviklerden Nisan ayı sonuna kadar
faydalanmaya devam edebilecekleri bildirildi.
Kanun kapsamında istisna,
destek ve teşviklerden
yararlanacaklar
Nisan 2020 sonuna kadar geçerli olan bu uygulama,
11 Mart’tan itibaren olmak üzere 4 ay uzatıldı.
“Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik
Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması
Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun” kapsamında Ar-Ge ve
Koronavirüs desteği 4 ay uzatıldı
Koronavirüs salgınının ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması
kapsamında alınan karar ile teknokent şirketleri ile Ar-Ge ve tasarım merkezi
çalışanlarına tanınan uzaktan çalışma esnekliği 4 ay daha uzatıldı.
tasarım merkezlerinde
yürütülen faaliyetlerin
Ar-Ge ve tasarım
merkezleri dışında
yapılmasına karar verildi.
Ayrıca 4691 sayılı
Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunu kapsamında
bölge sınırları
içinde yürütülen faaliyetlerin
bölge dışında da yürütülmesine kararı
alındı. Konuyla ilgili olarak Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığına izin verebilme yetkisi tanındı.
Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’na bilgi verilecek
Konuyla ilgili bilgi veren IFASTURK Mali Müşavirlik
ve Denetim Kurucusu Serbest Muhasebeci
Mali Müşavir Mesut Şenel, “Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, belirtilen sürenin bitiminden itibaren
uygulamayı 3 ay daha uzatılabilir. Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının bilgilendirilmesi kaydıyla,
ilgili iş yerleri 5746 sayılı Kanun ile 4691 sayılı
Kanun kapsamındaki indirim, istisna, destek ve
teşviklerden yararlanmaya devam edilebilecek”
değerlendirmesinde bulundu.
www.itnetwork.com.tr 75 2020
“Uluslararası Göç Filmleri Festivali” pek yakında!
50’dan fazla filmin gösterileceği festival;
yerli ve yabancı yüzlerce sinemacı,
basın mensubu, sivil toplum kuruluşlarından
katılımcılar ve akademisyenleri
ağırlayacak. ‘’Uluslararası Göç Filmleri
Festivali’’ herkesi, insanlığın ortak kaderi
göçün medeniyete katkılarını, toplumlar
arasındaki kültürel etkilerini ve
adaptasyon süreçlerini yeniden anlamaya
davet edecek.
Festival boyunca, dünyanın dört bir
yanından ünlü isimler ile tecrübe paylaşımı,
(Masterclass) alanında uzman
isimlerle atölyeler, sinema profesyonelleri
ve sektörel konuklarla paneller düzenlenecek.
Dünyada ve Türkiye’de son
beş yılda önemli festivallerde ödüle layık
görülmüş film ve senaryolara yarışmalar
sonrası toplam 26 bin Avro ödül
verilecek.
Gaziantep’te gerçekleştirilmesi planlanan
ancak dünyayı etkisi altına alan
salgın sebebiyle ertelenen dünyanın en
geniş kapsamlı tematik film festivali
‘Uluslararası Göç Film Festivali’ için
hazırlıklar tamamlandı. Festival, T.C.
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde İçişleri
Bakanlığı tarafından düzenleniyor.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü’nün organize ettiği festivale
Kültür ve Turizm Bakanlığı da katkı
sağlıyor. Festival, 14-21 Haziran
tarihleri arasında zengin bir içerik ve
son teknolojik imkânlarla izleyicilerin
karşısında olacak
50’den Fazla Film, Yüzlerce
Katılımcı
Göç ve medeniyet temalı 50’den fazla filmin
gösterileceği festival; yerli ve yabancı
yüzlerce sinemacı, basın mensubu,
sivil toplum kuruluşlarından katılımcılar
ile akademisyenleri ağırlayacak.
İnsanlığın ortak kaderi göç olgusunun
medeniyete katkılarının da ele alınacağı
festivalde film gösterimleri normal bir
festivaldeki gibi, takvimi önceden açıklanacak
şekilde gerçekleşecek. Sinema
sektörünün önde gelen uluslararası ve
ulusal ustalarının yer alacağı jüri, en iyi
film ve senaryoları belirlemek için toplanacak.
Dünyanın en geniş katılımlı ve kapsamlı tematik film festivali olarak
yola çıkan “Uluslararası Göç Filmleri Festivali” için geri sayım
başladı. Milyonlarca göçmene kucak açan Türkiye’nin ev sahipliğinde
düzenlenecek festival, 14-21 Haziran tarihleri arasında online
olarak gerçekleştirilecek…
Masterclass, Atölyeler,
Paneller…
‘Uluslararası Göç Filmleri Festivali’nde
dünyanın dört bir tarafından ünlü
isimler ile tecrübe paylaşımları gerçekleştirilecek.
Sınırlı sayıda kişinin katılabileceği;
yönetmen ve oyuncunun deneyimlerini
aktaracağı özel Masterclass
etkinlikleri festivalin en keyifli anlarından
olacak. Festival boyunca yine alanında
uzman isimlerle atölyeler, sinema
profesyonelleri ve sektörel konuklarla
paneller düzenlenecek.
Sergileri Herkes
İzleyebilecek
Festival kapsamında herkesin ziyaret
edebileceği özel içerikli yeni nesil sergiler
hazırlandı. Bir kısmı göç, bir kısmı da
dünyanın tarihi yerleri olacak özel sergileri
VR gözlüklerle gezebilme imkânı
da olacak. Festival konserleri ise sahne
konseri gerçekliğinde, Youtube üzerinden
canlı olarak yayınlanacak. Göç konusunda
duyarlılık gösteren ve bu konuyla
ilgili müzikler yapan sanatçıların
eserlerine ağırlık verilecek.
26 Bin Avro Ödül Dağıtılacak
Dünyada ve Türkiye’de son beş yılda
önemli festivallerde ödüle layık görülmüş
filmler; Uluslararası Uzun Metraj
ve Uluslararası Kısa Metraj olmak üzere
iki kategoride yarışacak. Yarışma
sonucunda; “En İyi Uzun Metraj Film”
15 bin Avro, “En İyi Kısa Metraj Film” ile
“İlham Verici Senaryo” 5 bin Avro para
ödülünün sahibi olacak. Ayrıca, Aynı
Gemi-Same Boat adıyla düzenlenecek
bir başka kısa metraj film yarışmasında
da yine birinciye bin Avro ödül verilecek.
Göçün Kültürel Etkileri
Masaya Yatırılacak
2011 yılından bu yana maruz kaldıkları
insanlık dışı koşullar sebebiyle doğduğu
toprakları terk etmek zorunda kalan
milyonlarca göçmene kucak açan
Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen
festival, insanlığın gündeminden hiç
düşmeyen göç olgusuna ayna tutmayı
hedefliyor.
Uluslararası Göç Filmleri Festivali, göçlerin
tarih boyu tüm milletlerin yaşadığı
ortak bir hikâye olduğuna vurgu yapmayı
ve bu konuda farkındalık yaratmayı
hedefliyor. Sinema aracılığıyla göçlerin
tarih boyu toplumlara katkılarını
gündeme getirmeyi amaçlayan “Uluslararası
Göç Filmleri Festivali” ağırlıklı
olarak göç, göçmenler, göçün toplumlar
arası kültürel etkileri, medeniyete
katkıları ve insanların adaptasyon
süreçlerine ilişkin değişim konularını
irdeleyen filmlere ve bunları işleyen
yönetmenlere odaklanıyor.
2020 76
www.itnetwork.com.tr
Aile bütçeleri artık dijital olarak yönetiliyor
Koronavirüs salgını sebebiyle artık gündelik
işlerin büyük kısmı evlerden yönetilmeye
başlandı. Bulut tabanlı yazılımların sunduğu
her yerden çalışma avantajı mekana olan
bağımlılığı da ortadan kaldırıyor. Mikro Yazılım
tarafından geliştirilen bulut tabanlı bir
ön muhasebe programı olan MikroX evinizin
bütçesini yönetmenize olanak sağlıyor.
Kişiselleştirilebilen
kategorilerle ödeme takibi
Kira, aidat, market alışverişi, yol masrafları,
doğalgaz, elektrik, su ve cep telefonu gibi düzenli
ödemeler, okul masrafları ve giyim gibi
yapılan harcamaları MikroX’le takip etmek
mümkün. Masraff mobil uygulama entagrasyonu
ile fişlerinin yalnızca fotoğrafını çekerek
otomatik olarak MikroX’e aktararak
zamandan tasarruf edilebiliyor.
MikroX ev bütçenizi nasıl
yönetiyor?
Banka dışında tutulan tüm birikimler yazılıma
eklenebiliyor, kasa ekleme işlemiyle
günlük kazanç ve harcamalardan oluşan
bakiyeyi de birkaç tıkla görmek mümkün.
Değişen iş yapış biçimleriyle finansal operasyonlar da dijital dünyaya
taşındı. İşletmelerin en çok ihtiyaç duyduğu; muhasebe takibi,
gelir-gider ve stok kontrolü gibi özellikleriyle öne çıkan ön muhasebe
programı MikroX, tüm bunların yanında aile bütçesini dijital
olarak yönetmeye de imkan tanıyor. Türk yazılım mühendisleri tarafından
tasarlanan yazılım sayesinde hem evin hem de tüm aile
bireylerinin gelir ve gider takibini yapmak mümkün…
Özelleştirilebilen kategorilerle de ‘okul
masrafları’, ‘mutfak harcamaları’ gibi farklı
başlıklarda; nereye, ne kadar harcandığının
takibini yapılabiliyor. Kredi kartlarının
eklenmesine olanak veren platformda kart
ödemeleri de takip edilebiliyor.
Ayrıntılı raporlama ile ne
harcadığını bil
Gelir-gider ve nakit akışı kontrolü ve ayrıntılı
raporlarıyla aile bütçesinin her detayına
ulaşılmasını sağlayan yazılım, sonraki ayın
bütçesini bu raporlara göre düzenleme avantajı
sunuyor.
Mikro Yazılım Genel Müdürü Alpaslan
Tomuş, “Geçirmekte olduğumuz bu zorlu
günlerde finansal süreçler hem işletmeler
hem de aileler tarafından daha yoğun olarak
takip edilmeye başlandı. Ev ekonomisini
yönetmeyi sağlayan ticari yazılımlara da bu
dönemde daha çok ihtiyaç duyuluyor. MikroX,
detaylı raporlama özellikleriyle hem
zamandan hem de aile bütçesinden tasarruf
edilebilmesini sağlıyor. Tüm aile üyelerinin
kullanıcı olarak eklenmesini sağlayan yazılımımız
ile iyi yönetilen bir aile bütçesi oluşturmak
mümkün” diyor.
Uyumsoft, koronavirüs krizi sonrasında
bir dünya markası olmayı hedefliyor
Türkiye’nin inovasyon lideri Uyumsoft,
yazılımda bir dünya markası olmak için
kolları sıvadı. Geçmişte yaşamış olduğu
ve bugünlerde yaşanan koronavirüs krizi
sırasında, ekip olarak yüksek motivasyon
ve performansla çalışmalarını sürdüren
Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri
AŞ, koronavirüs krizi sonrasında, global
pazarlarda atılım yaparak bir dünya markası
olmayı hedefliyor.
Krizler sırasında ileriye
bakanlar, kriz bitiminde
iş hacimlerinin arttığı
görmüşlerdir
İş hayatı boyunca birçok krizi yaşadığını
anlatan Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve
Teknolojileri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Önder, şunları söyledi:
“1994, 2001, 2008 dahil tüm krizleri gördüm
ve psikolojisini gayet iyi biliyorum.
Son aylarda da dünyamızda koronavirüs
krizini yaşıyoruz. Yaşadığım krizlerden
edindiğim ana fikir şudur.
Krizler sırasında moraller asla bozulmamalıdır
ve hep ileriye bakmak gereklidir.
Çünkü, sonunda işlerin önü hep açılıyor.
Uyumsoft olarak, 24 yıldır yaşadığımız
Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder,
“Krizleri ar-ge yaparak fırsata çeviriyoruz, Uyumsoft’u bir dünya
markası yapacağız”
tüm krizlerden büyüyerek çıktık. Zor zamanlarda,
işimize ve ar-ge’ye odaklandık,
web ve bulut tabanlı yeni ürünlerimizi
çıkardık ve krizler bittiğinde de pazarda
rakiplerimizin bir adım önünde olduk.
Geçmiş krizlerden de büyüyerek çıkmamız,
Uyumsoft’u Türkiye’nin inovasyon
liderleri arasında yer alan bir firma yaptı.
Bugünlerde yaşadığımız koronavirüs krizinde
de, ülke genelindeki ekiplerimiz ile
yüksek motivasyon ve performansla evlerimizden
çalışıyoruz ve bu krizi de büyüyerek
atlatmayı planlıyoruz. Koronavirüs
krizi sonrasında, global pazarlarda atağa
geçerek, bir dünya markası olmayı hedefliyoruz”
dedi.
Koronavirüsü, ekosistemimiz
ile birlikte
atlatacağız
Koronavirüs ile ilgili haberler çıkmaya
başladığı tarihten itibaren anında evden
çalışmaya geçtiklerini ifade eden Mehmet
Önder, şunları kaydetti:
“Ülkemizin dijital dönüşümüne değer katan
firmalarından birisiyiz. Pandemiyle
birlikte anında evden çalışmaya geçerek,
çalışanlarımızın, iş ve çözüm ortaklarımızın,
müşterilerimizin sağlığını koruduk.
Firma olarak kullandığımız uzaktan
çalışma teknolojik altyapısını, iş- çözüm
ortaklarımız ve müşterilerimize açarak
evden çalışmalarını rahatlıkla gerçekleştirmelerine
katkı sağladık. Aynı zamanda,
işletmeler evinden çalışırken işleri durmasın
ve ticari faaliyetleri aksamasın diye,
EkoTicari, EkoHR, UyumCRM, e-Uyum,
Banka Bakiyem, EkoCari dahil temassız
ticaret ürünlerimizi 3 ay ücretsiz kullanma
imkanı sağlıyoruz. Uyumsoft olarak,
her zaman işletmelerimizin yanında yer
alarak, ülkemiz ekonomisine katkı sağlamaya
devam edeceğiz” diye konuştu.
www.itnetwork.com.tr 77 2020
Alzheimer ve Parkinson
hastaları için 2 yeni mobil uygulama
Abdi İbrahim, COVID-19 nedeniyle çoğunlukla evde kaldığımız bu dönemde
bir ilke imza atarak Parkinson hastaları için akıllı takip özelliğinin,
Alzheimer hastaları için ise hastalıkla ilgili merak edilen tüm bilgilerin
yer aldığı iki yeni mobil uygulamayı hayata geçirdi…
Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, yeni tip
koronavirüs salgını sürecinde evinden çıkamayan
Alzheimer ve Parkinson hasta ve hasta yakınlarının
hayatını kolaylaştıracak iki ayrı mobil uygulama
geliştirdi. Parkinson hastaları için akıllı semptom
takip özelliği, Alzheimer hastaları ve hasta yakınları
için ise hastalıkla ilgili merak edilen sorulara yanıtlar
içeren bu mobil uygulamalarda, hastalıklarla ilgili
pratik bilgilerden, yapılması gereken egzersizlere
kadar çok yönlü bir içerik ücretsiz olarak sunuluyor.
Alzheimer ve Parkinson hastası, hasta yakını ve
hastane üçgenindeki iletişimin COVID-19 sürecinde
zorunlu olarak kısıtlandığına dikkat çeken Abdi
İbrahim Satış ve Pazarlama Genel Müdürü Dr. Oğuz
Mülazımoğlu, “Bu mobil uygulamalarla COVID-19
nedeniyle çok yoğun günler geçiren hekimlerimize
zaman tasarrufu, hasta ve hasta yakınlarımıza ise
takip kolaylığı ile düzenli bilgi sağlamayı hedefliyoruz”
dedi.
Türkiye’de ilaç sektörünün büyümesine ve gelişmesine
108 yıldır öncülük eden Abdi İbrahim, Parkinson
hastaları için akıllı semptom takip özelliği
ile birlikte, hastaların fizyoterapi, beslenme, yüz ve
nefes egzersizi gibi ilaç dışı yöntemlere ulaşabileceği,
Alzheimer hastaları ve hasta yakınları için ise hastalıkla
ilgili ihtiyaçları olan tüm bilgilerin yer aldığı
iki ayrı mobil uygulama hayata geçirdi. Alanında bir
ilk olan Parkinson’da Yanımda uygulaması, hastaların
günlük ve haftalık durumlarının pratik şekilde
izlenmesine ve analiz edilmesine destek olurken,
hasta ya da hasta yakınının günlük hayatları kısıtlanmadan,
uygulamadaki soruları periyodik olarak
yanıtlayarak kaydetmesine ve hekimleriyle paylaşabilmesine
imkan sağlıyor.
Uzmanlar tarafından hazırlanan, Alzheimer hastaları
ile yaşama dair güvenlik, kişisel bakım, beslenme,
uyku düzeni ve risk faktörleri gibi hastalar için
çok önemli olan içeriklerin yer aldığı Alzheimer’in
Sesi uygulamasında ise kişilerin hastalıkla ilgili
merak ettikleri sorular videolarla yanıtlanıyor. Çevrimdışı
durumundayken de kullanılabilen bu uygulamada
yanıtı hazır olarak bulunmayan sorular uzmanlara
soruluyor ve alınan cevaplar kısa videolar
şeklinde uygulamaya yüklenerek hastaların ihtiyaçlarının
karşılanmasına katkı sağlanıyor.
“Hasta, hasta yakınları
ve doktorların hayatını
kolaylaştırmayı hedefliyoruz”
Uygulamalarla ilgili birli veren Abdi İbrahim Satış
ve Pazarlama Genel Müdürü Dr. Oğuz Mülazımoğlu,
özellikle koronovirüs salgını dolayısıyla evinde
kalan, ancak tedavilerinin aksamaması gereken Alzheimer
ve Parkinson hastalarının ihtiyaçlarından
yola çıkarak mobil uygulamaları geliştirmeye karar
verdiklerinin altını çizdi. COVID-19 salgınının herkesin
mevcut sorumluluklarına yenilerini eklediğini
vurgulayan Dr. Oğuz Mülazımoğlu, “Abdi İbrahim
olarak hepimizin çoğunlukla evde kaldığımız bu
dönemde tedavilerine devam etmesi gereken Alzheimer
ve Parkinson hastaları ile hasta yakınlarına
2020 78
www.itnetwork.com.tr
daha faydalı olabilmek için uygulamalarımızı kullanıma
sunduk. Bu süreçte 60 yaş ve üzeri Alzheimer
ve Parkinson hastalarımızın bir kısmı hastanelere
gidemiyor ve dolayısıyla da hekimlerinden
sağlık durumları hakkında bilgi alamıyor. Parkinson’da
Yanımda aplikasyonu sayesinde, hastaların
günlük ve haftalık durumları izlenebiliyor, ayrıca
beslenme ve egzersiz önerileriyle tedavisine katkı
sağlanıyor. Bir ilk olan bu aplikasyonla COVID-19
ile mücadele döneminde çok yoğun günler geçiren
hekimlerimize zaman tasarrufu, hasta ve hasta
yakınlarımıza ise takip kolaylığı sağlamayı hedefliyoruz.
Alzheimer’ın Sesi uygulamasında ise hasta
ve hasta yakınlarının Alzheimer’la ilgili merak
ettikleri tüm soruların yanıtlarını bulabilmelerini
umuyoruz. Bu uygulamalar sayesinde hem hasta,
hem hasta yakını, hem de hekimlerimiz zaman
tasarrufu sağlayacak. Ayrıca aralarında sürekli bir
iletişim oluşacak” şeklinde konuştu.
Abdi İbrahim’in bir asrı aşkın başarısının arkasında
güçlü bir Ar-Ge ve inovasyon altyapısı bulunduğuna
işaret eden Mülazimoğlu, salgın dolayısıyla
kısıtlanan günlük yaşam ve kesintiye uğrayan
hekim kontrollerinin bazı hastalar için kritik olduğuna
dikkat çekerek, “Dijital yeteneklerimizi ve
birikimlerimizi birleştirdik ve ücretsiz indirilebilen,
kullanımı kolay bu uygulamaları geliştirdik.
Amacımız, hasta ve hasta yakınlarımızın salgın
sürecinde daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesine,
tedavinin aksamamasına destek olabilmek. Bu
aplikasyonlarla alanında ilk olan, öncü bir çalışmaya
imza atmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.
Hasta günlük ve haftalık durumunu
hekimiyle paylaşabilecek
Son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de
yaşlı nüfusta sıkça rastlanan hastalıklar arasında
ön sırada yer alan Alzheimer ve Parkinson’da, hastalığın
seyrinin takip edilmesi ve hastalıklarla ilgili
güncel bilgiye erişim en önemli maddeler arasında
bulunuyor. Yaklaşık 150 bin Parkinson, 600 bin Alzheimer
hastası bulunan ülkemizde, hastalık seyrinin
takibi ve bakım konusunda hasta yakınlarına
büyük bir sorumluluk düşüyor. Bu nedenle yenilikçi
çözümlerin varlığı hastaların tedaviye uyumunda
büyük önem taşıyor.
Alzheimer hastaları için hazırlanan Alzheimer’ın
Sesi ve Parkinson hastaları için hazırlanan Parkinson’da
Yanımda uygulamalarıyla hasta, hasta
yakını ve hekimlere birçok fayda sağlanması amaçlanıyor.
Telefon hafızasında çok yer kaplamayacak boyutta
tasarlanan Parkinson’da Yanımda uygulaması,
hastalara yönelik iletilen soruların yanıtlanmasıyla
kişiselleştirilebiliyor. Aplikasyon tarafından kaydedilen
bilgiler, hekimlerle paylaşılabiliyor, bu sayede
hasta-hekim iletişimi aksamamış oluyor. Uygulamayla,
hasta yakınları açısından güç olan bakım
sürecine destek olunması amaçlanıyor. İçeriğinde
yer alan denge ve koordinasyonu artıracak fizyoterapi
önerileri, yüz ve nefes egzersizleri ve beslenme
önerileri sayesinde hasta yakınları ve hasta arasında
daha sağlıklı bir ilişki kurulmasına ve tedaviye
uyumlu bir süreç izlenmesine katkı sağlanıyor.
Kullanımı son derece kolay olan Alzheimer’ın Sesi
uygulamasında, hastalar ve hasta yakınları merak
ettiği konuları öğrenmek için hastaneye gitmek zorunda
kalmıyor. Uygulama aracılığıyla bulunduğu
il ya da ilçesinde nöroloji branşı olan hastaneleri
bulabiliyor, bildirimler sayesinde hastalık ya da
hastası ile ilgili gelişmelerden haberdar olabiliyor.
Hasta ve hasta yakınına kolaylık sağlayan bu uygulama
aynı zamanda yoğun poliklinik ortamında
hastasına istediği kadar zaman ayıramadığını düşünen
hekime de büyük kolaylık sağlıyor.
Hastanın elindeki titremenin
şiddetini ölçüyor, sosyalleşmeye
katkı sağlıyor
Parkinson’da Yanımda uygulamasında daha önce
teknoloji anlamında başka aplikasyonlarda yer
almayan tremor (el titremesi) testi de yer alıyor.
Uygulama, Parkinson hastalarının yüzde 80’ninde
görülen tremorun şiddetini ölçümleyebiliyor.
Uygulamaya yerleştirilen günün sözü, günün şarkısı
gibi içeriklerle, depresyon görülme oranı çok
yüksek olan ve sosyalleşmenin önemli olduğu Parkinson
hastalarının keyifli vakit geçirmesine katkı
sağlanıyor. Hastaların mobil uygulama ekranında
günlük olarak yayınlanan sözler ve şarkıları yakınlarıyla
paylaşarak daha fazla sosyalleşmesi ve hayatın
içinde kalması amaçlanıyor.
Tamamen ücretsiz olarak indirilebilen uygulamalara,
IOS işletim sistemli mobil cihazlarda App Store
ve Android işletim sistemli mobil cihazlarda ise
Goolge Play üzerinden ulaşılabiliyor.
www.itnetwork.com.tr 79 2020
EMEA Bölgesindeki şirketler verilerin sunduğu fırsatları
değerlendirebilecekleri araçlara ihtiyaç duyuyor
Aruba’nın yayımladığı yeni rapora göre şirketler, verileri gerçek
zamanlı bütüncül bir şekilde toparlamakta ve karar verme mekanizmasında
kullanmakta zorlanıyor…
Bir Hewlett Packard Enterprise şirketi
olan Aruba’nın yeni yayımladığı rapora
göre, sistemlerin yükselen talep
baskısı altına girmesiyle şirketler, verilerden
değer açığa çıkarmakta güçlük
çekiyorlar.
Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EMEA)
bölgesindeki Aruba ekosisteminde faaliyet
gösteren 170’in üzerinde IT yöneticisi
ve Network yöneticisinin dahil
olduğu ankete katılanların büyük çoğunluğu,
veri yönetimindeki eksikliklerden
şikayetçi. Katılımcılara verilerde
karşılaştıkları en büyük zorluklar
sorulduğunda yüzde 61’i “şirketimizin
verilerinde tam kontrolü sağlayamamak”,
yüzde 51’i “verileri bütünsel olarak
inceleyememek” ve yüzde 52’si ise
“verileri aksiyon alınabilir içgörülere
çevirememek” cevaplarını veriyor.
Veriyle Karar Vermek: Verinizin Gücünü
Çözmeye Yarayan Bir Kural Kitabı
(Data to Decisions: A Rulebook to Unlock
the Power of your Data), şirketlerin
verilerini daha iyi anlama yolunda
atılacak altı kritik adımı tanımlıyor.
Raporun ana teması şunları içeriyor:
Farkına varılmamış
potansiyel
Katılımcılar, veri potansiyelinin şirketlerini
daha verimli, inovatif ve
müşteri merkezli yapacağına inanıyor.
Veri yönetimindeki iyileşmeyle beraber
katılımcıların yüzde 60’ı daha iyi
bir müşteri deneyimi sunabileceklerini,
yüzde 38’i verimliliğin artacağını,
yüzde 35’i ise ürün geliştirmede inovasyon
çalışmalarının hızlanacağını
düşünüyor.
Katılımcılar aynı zamanda, kullandıkları
mevcut sistem ve altyapılarının
bu tip fırsatları sınırlayan eksikliklerinin
üzerinde durdular. Ellerinde
halihazırda olmayan veriyle ne yapmak
isteyebilecekleri sorulduğunda
katılımcıların yüzde 63’ü önceliklerinin
güvenliği iyileştirmek, yüzde 55’i
gerçek zamanlı analize daha fazla yer
vermek, yüzde 55’i verilere dayalı daha
fazla karar vermek ve yüzde 45’i ise temel
iş yapış biçiminde veriyi daha iyi
kullanmak cevaplarını veriyor.
Beceri geliştirme ihtiyacı
Ankette, şirketler için bir diğer kritik
konunun bilgi ve beceri eksikliği olduğu
öne çıkıyor. Ankete katılanların
yüzde 36’sı “veri patlamasını yönetecek
becerilere sahip olamamayı” en
büyük problemlerinden biri olarak
görüyor. Katılımcıların en büyük korkusu
ise yüzde 28’lik oranla “çalışanlarının
veri politikalarıyla uyum sağlayamaması.”
Rapor, verilerden çıkan beceri ve bilgileri
geliştirmek yolunda şirketlerin
mevcut çalışanlarını sektör hakkında
derin bilgilerle donatmalarını, verileri
düzenlemek ve değer açığa çıkarmaktan
mükellef veriden sorumlu bir üst
düzey yöneticinin (CDO) kadroya alınmasını
ve şirketin en kritik fonksiyonlarından
karar vericilerin dahil edildiği,
ihtiyaçlarının veri stratejisi ve
yönetimiyle belirlendiği veri yönetişim
gruplarının yaratılmasını savunuyor.
Rapora katkılarını sunan yazar ve
teknoloji filozofu Tom Chatfield, “En
değerli bilgilerin çoğunluğu halihazırda
şirketinizde zaten vardır. Mevcut
çalışanlarınızın becerilerini artırarak
bilgisayar uzmanlarıyla diyalog kurmalarını
ve uygulama programlama
arayüzlerini (API) kullanabilmelerini
sağlamak, bilgisayar bilimlerinde
doktora yapmış birini yeni bir sektöre
hızlıca adapte etmekten çok daha büyük
değer taşır” diyor.
Güvenlik ve uyumluluk
Katılımcıların taleplerinin en başında
yer alan veri güvenliği konusu aynı
zamanda geleceğe ilişkin en büyük
korkular arasında. En büyük üç endişeden
ikisi güvenlik ya da uyumlulukla
ilişkili: Katılımcıların yüzde 21’i
hacklenmekten korkarken, yüzde 12’si
ise şirketlerinin Kişisel Verilerin Korunma
Kanunu (KVKK) çerçevesinde
ceza almasından endişe duyuyor.
Rapor, şirketlerin risk seviyelerini temel
alarak verileri sınıflandırmalarını,
veri ihlaliyle karşılaşıldığında acil
durum planını devreye almalarını ve
tehditlere ilişkin farkındalıklarını artırmak
için çalışanlara senaryo bazlı
eğitimler vermelerine yönelik çeşitli
önerilerde bulunuyor.
Rapora katkılarını sunan bir diğer
isim fütürist Andrew Grill ise “Güvenliğin
en uç noktası çalışanlardır”
diyor ve devam ediyor: “En iyi VPN ve
firewall’lara sahip olabilirsiniz fakat
çalışanlarınızdan biri şifre dosyasını
Gmail’ine yapıştırdıktan sonra hacklenirse,
güvenlik üzerindeki tüm kontrolü
kaybedersiniz.”
Aruba’nın EMEA’dan sorumlu Başkan
Yardımcısı Morten Illum konu
hakkında şunları söylüyor: “Artık her
bir şirket, verinin, inovasyon yapmayı
güçlendirmekte, ürün geliştirmede
uzmanlaşmakta ve hem çalışan hem
de müşteri deneyimini dönüştürmekte
ne gibi fırsatlar barındırdığının
farkında. Şirketlerin veriler ve karar
mekanizmalarıyla ağlardaki etkinliği
arttıkça, sistemleri ve iş süreçleriyle
başa çıkabilmeleri için her zamankinden
daha fazla hazır olmaları gerekiyor.
Bu çalışmanın öne sürdüğü üzere
şirketler, çalışanlarının becerilerini
artırıp eğiterek, etkili yönetim yapılarını
devreye sokmalı ve veri güvenliğine
ısrarla odaklanmalılar. Küresel
salgınla evden çalışmanın artık bir
standart hale gelmesiyle birlikte, bireyleri
hedefleyen siber saldırıların
artış gösterdiği bu dönemde kilit güvenlik
özelliklerinin tüketici Wi-Fi’larında
bulunmaması, bu argümanı
daha da geçerli kılıyor.”
2020 80
www.itnetwork.com.tr
Tech Data VirtualMetric’in iş sürekliliği çözümünü
müşterilerine sunacak
Tech Data, yerli sermayeyle kurulan
ve uluslararası pazarda
birçok firma tarafından tercih
edilen VirtualMetric’le “BT’de
yeni nesil risksiz iş sürekliliği”
çözümünün dağıtımı için anlaşma
imzaladığını duyurdu.
2014’te kurulan VirtualMetric
yerli sermayeli bir teknoloji
şirketi olarak uluslararası pazarlarda bankacılık,
veri merkezi, telekomünikasyon ve üretim sektörlerinde
birçok müşteri tarafından tercih ediliyor.
Şirketlerin bulut ve veri merkezi altyapılarını
entegre bir şekilde yönetebilen VirtualMetric, BT
yöneticilerine sistemin yönetimini kolaylaştıran
birçok özellik sunuyor. Türk mühendisler ile yola
çıkan şirkete halihazırda dünyanın en seçkin
yazılım geliştiricileri katkıda bulunuyor.
Donanımı veya markası ne olursa olsun tüm
ortamları ön gereksinim ve kurulum olmadan
izleyebilmesi, gerçek zamanlı performans takibi,
envanter raporlama, log ve güvenlik analizi gibi
özellikleri tek bir arayüzde toplayarak kolay ve
hızlı bir şekilde sunabilmesi, VirtualMetric’in
en güçlü yanları olarak öne çıkıyor. Müşteriler
bu sayede sahip oldukları birden fazla çözümü
VirtualMetric ile tek bir arayüze konsolide ederek,
ortamlarını daha rahat ve sağlıklı bir şekilde
izleyebiliyorlar. VirtualMetric’in müşterilerine
sunduğu profesyonel servisler ile müşteri
isteklerine bağlı olarak özel geliştirmeler ve
müşteri ortamındaki diğer servisler ile entegrasyon
yapılabiliyor.
VirtualMetric, bakım ve yükseltme bedelleri göz
Tech Data Türkiye, işletmelere bilişim teknolojilerini izleme ve yönetim
hizmetleri sağlayan ve ”BT’de yeni nesil risksiz iş sürekliliği”
çözümü sunan VirtualMetric çözümlerinin dağıtımını üstlenecek.
önünde bulundurulduğunda uygun maliyetli çözümler
sunuyor. Aynı zamanda BT ortamlarının
toplam sahip olma maliyetini ve sürdürülebilirliğini
öne çıkararak yeni nesil özellikleri ile BT
giderlerini de düşürüyor.
Tech Data Türkiye Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı,
anlaşma konusunda yaptığı açıklamada
“Tüm dünyada başarısı kanıtlanmış bir
dağıtıcı olarak özel bir iş ortaklığı kurduğumuz
VirtualMetric çözümlerinin, kanala erişim
gücümüz sayesinde bilinirliğini artıracağız
ve pazar payı metriklerinde çok daha yüksek
seviyelere taşıyacağız. Mevcut Tech Data portföyü
ile uyumlu çözümlere sahip VirtualMetric,
müşteri ihtiyacını giderme açısından da stratejik
öneme sahip. Dolayısıyla bu tür çözümlerin BT
pazarına ulaşması için heyecanla çalışıyoruz.
Tech Data olarak dünyanın en güçlü BT çözümleri
üreticilerinin ürünlerini portföyümüzde
bulunduruyoruz ve birçok uluslararası BT şirketiyle
çalışıyoruz. Öte yandan ülkemizde önemli
başarılar yakalamış yerli sermayeli çözümlerin
uluslararası pazarlara ulaşmasına katkı sağlamaktan
da memnuniyet duyuyoruz” dedi.
Ürünlerinin avantajları hakkında bilgi veren
VirtualMetric Kurucu Ortağı Ali Vargonen ise,
“Uçtan uca tüm süreçlerde VirtualMetric olarak
kurulum, devreye alma, eğitim ve teknik destek
ihtiyacına sahip müşterilerimizle online ortamda
toplantı yapabiliyoruz ve soru-cevap yöntemiyle
ilerleyerek ihtiyaçlarını hızlı ve etkili bir
şekilde gideriyoruz. Ayrıca sadece kavramlarda
değil, iş yapış biçimimizle de müşteri odaklı bir
şirketiz. Bu yaklaşımımız sayesinde müşterilerimizden
gelen yeni özellik taleplerini dikkate alarak
ve bunları ürün geliştirme yol haritamıza ekleyerek
kendimizi diğer firmalardan ayırıyoruz.
Öte yandan veriye dayalı BT yatırım yaklaşımımız
sayesinde BT ortamlarını pusulasız bir gemi
olmaktan kurtarıyoruz. Mevcut sunuculara tahmini
ya da beklentisel yatırımlar yapan birçok
kurum var. Oysa sağlıklı bir şekilde izlenen altyapılar,
BT yöneticisine doğru bir yatırım haritası
sunuyor. İhtiyaç duyulan performansı sisteme ek
sunucu alarak, depolama veya garanti yatırımları
yaparak giderme alışkanlığı devam ediyor.
VirtualMetric analizleri, tüm kaynakları tüm
detaylarıyla analiz etme imkanı sunuyor. Öngörülemeyen
yatırım kalemlerini ortadan kaldıran,
öngörülebilir riskler için tedbirlerini alarak çevik
bir BT altyapısı sağlayan ve en iyi yatırım planını
yapabilen bir BT şirketi olarak başarılarımızı
sürdürmeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
Boğaziçi Ventures Yönetim Kurulu Başkanı Agah Uğur oldu
İngiliz Erkek Lisesi ve Birmingham Üniversitesi
Endüstri Mühendisliği’nden mezun olan Agah
Uğur, profesyonel hayatına uluslararası denetim
ve danışmanlık firması Touche Ross’un (şimdiki
adıyla Deloitte) Birmingham, Londra ve Jersey
ofislerinde başladı. Türkiye’de ise Arthur Andersen
ve Emlak Bankası’nda çalıştıktan sonra 1989
yılında Borusan Holding’de Mali İşler Başkanı
(Chief Financial Officer) olarak göreve başladı.
Daha sonra, 1995 yılında Borusan Holding Genel
Müdürlüğü görevini üstlenmiş, ardından
2001 – 2018 yılları arasında Borusan Grubu’nun
CEO’luk görevini yürütmüştür. Agah Uğur halen
Borusan Holding yönetim Kurulu üyesi olarak
Başarılı şirket satışları gerçekleştiren girişimciler tarafından teknoloji
girişimlerini desteklemek, yerli teknoloji şirketlerine yatırımlar
yapmak üzere kurulan Boğaziçi Ventures’ın Yönetim Kurulu
Başkanı iş dünyasının önemli ve deneyimli üst düzey yönetici isimlerinden
Agah Uğur oldu. Agah Uğur aynı zamanda Boğaziçi Ventures
yatırımcılarından biri olarak şirketin ortakları arasına katıldı…
çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca Pegasus Havayolları
ve Doğan Holding A.Ş. Yönetim Kurulu
Üyesi olarak çalışmaktadır.
Sivil toplum kuruluşlarında
etkin görev
Agah Uğur, profesyonel yöneticilik kariyerinin
yanı sıra 15’ten fazla sivil toplum ve eğitim
kuruluşunun yönetim ve danışma kurullarında
başkan ve üye olarak görev aldı. Uğur halen TÜ-
SİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanlık Divanı
üyesi, DEİK Türk Amerikan İş Konseyi Danışma
Kurulu üyesi, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti
üyesi, Columbia Üniversitesi İstanbul Global
Center Danışma Kurulu üyesi, Endeavour Derneği,
YGA (Young Guru Academy) ve Yönetim
Kurulunda Kadın Derneği’nde Mentor ve kurucularından
olduğu Saha Derneği Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı görevlerini yürütüyor.
Agah Uğur, profesyonel kariyerini noktaladıktan
sonra yerli ve yabancı teknoloji girişimlerine
yatırım yapmaya başladı. Agah Uğur evli ve iki
kız çocuk babasıdır.
www.itnetwork.com.tr 81 2020
Zyxel’den evden çalışanlara destek
Zyxel, SD-WAN ağ yönetimi çözümünün kapasitesini genişletti.
Evden çalışanlara destek olmak ve bilgi işlem yöneticilerin iş yükünü
hafifletmek isteye firma, uzaktan ağ yönetimi çözümü SD-
WAN’a yeni özellikler entegre etti…
Bireylere ve kurumlara yönelik yapay
zeka entegreli bulut tabanlı ağ çözümleri
sunan Zyxel Networks, SD-WAN çözümünün
yeni sürümünü piyasaya sundu.
Ürünün yeni versiyonu; bilgisayar ağlarının
uzaktan yönetimini daha pratik hale
getiren bir dizi ek özellik içeriyor. Böylece
BT personelinin iş yükü hafiflerken, evden
çalışanlar internetleri kesintiye uğramadan
gönül rahatlığı ile kendi ana işlerine
odaklanabiliyor.
Dünya genelinde iş dünyası profesyonellerinin
evden çalışma süreci devam ederken;
bilgi işlem ağlarının efektif bir şekilde
uzaktan yapılandırılması ve yönetilmesi
ihtiyacına olan talep artıyor. Bu nedenle
iş süreçlerinin kesintiye uğramadan devamlılığı
için; güvenli ağ bağlantısı gereksinimi
daha da önem kazanıyor. Pazarın
bu beklentisine hızla cevap veren Zyxel,
SD-WAN çözümüne bulut tabanlı kontrol
paneli üzerinden yedekleme, yük devretme
ve yüksek erişilebilirlik ayarları gibi bir
dizi iş uygulamasının uzaktan zahmetsizce
yapılabilmesine imkan tanıyan yeni
özellikler ekledi. Bu güncellemeyle beraber
bilgi işlem yöneticilerinin evden işlerini
daha kolay yapmalarına olanak tanındı.
7/24 teknik destek için CLI
yönetim seçeneği
SD-WAN çözümünün yeni sürümüne, BT
yöneticilerinin mekan ve yer bağımsız bilgisayar
ağlarındaki sorunları gidermeye
olanak tanıyan “Komut Satırı Arayüzü
(CLI) özelliği de eklendi. Böylece pandemi
döneminde evden çalışan iş dünyası
profesyonellerinin iş sürekliliği garanti
altına alınmış oldu.
Yazılım Tanımlı Geniş Alan Ağ, (SD-
WAN/Software-Defined Wide Area
Networking) şube ağ yapılarını basitleştirmek
ve merkezi olarak yönetilen WAN
sanallaştırmayı kullanarak optimum
uygulama performansını yakalamak için
devrimsel bir yöntem. Geleneksel WAN
bağlantılarının aksine SD-WAN, yüksek
kapasiteli network çevikliği ile hat maliyetlerinde
tasarruf sağlıyor.
Esnek ağ yönetimi
Günümüz iş dünyasında şirketler artık,
pahalı veya özel tescilli donanım seçeneklerini
içeren özel WAN teknolojisi yerine;
daha esnek, açık ve bulut tabanlı WAN
teknolojilerini talep ediyor. SD-WAN bağlantısı,
bulut yazılımı aracılığıyla kontrol
edilebildiğinden, kurum bünyesinde yoğun
talep oluştuğunda bağlantının büyütülmesine
olanak tanıyor. Öte yandan
çözüm, anlık kapasite artışı ihtiyaçlarına
cevap verebilecek yapıda olması nedeniyle
maliyet avantajı sunuyor. Geleneksel
WAN’lara kıyasla merkezi ve kullanıcı
dostu yapısı ile SD-WAN’ın yönetilmesi de
çok daha kolay.
QoS ile trafik önceliklendirme
imkanı
“Evlerde tüm aile üyeleri veya ofislerdeki
çalışanlar aynı anda çevrimiçi olarak
internete bağlandığında sınırlı bant genişliğine
sahip ağlarda ister istemez bir
trafik sıkışıklığı meydana gelir. Zyxel’in
SD-WAN çözümü ağ performansını optimum
seviyede tutar. İşin aciliyetine ve
önemine göre, ağ trafiği önceliklendirilir.
Örneğin telekonferans görüşmelerine öncelik
tanınır veya evlerde online eğitim
alan öğrencilerin derslerinde kesintiye
uğramamaları için ağ optimum şekilde
konfigüre edilir” diyen Zyxel Satış Mühendisi
Kerem Kırkıç sözlerini şöyle
sürdürüyor:
“Uzaktan çalışma, ev ofislerde bulunduğumuz
bu dönemde bir ihtiyaç olarak
karşımıza çıktı. Ancak bu model özellikle
global şirketler ve çok şubeli yapıya sahip
tüm lokal işletmeler için uzun zamandır
aktif olarak kullanılmaktaydı. Günümüzde
rekabet avantajı sağlamanın önkoşullarından
biri de dijitalleşme. Zyxel
Networks’ün SD-WAN çözümü ise yenidünya
düzeninin iş ihtiyaçlarını tam olarak
karşılıyor.”
SD-WAN çözümü Zyxel’in VPN50,
VPN100, VPN300, VPN1000 model güvenlik
duvarı ile entegre çalışıyor.
2020 82
www.itnetwork.com.tr
Turkcell’den şirketlere yerli ve milli siber güvenlik hizmeti
Evden çalışma süreci siber güvenlik konusunu
şirketler için daha da önemli hale getirdi. Sunduğu
özel koruma çözümlerinin yanı sıra yüzden
fazla siber uzmanla hizmet veren Turkcell,
şirketlere bu konuda danışmanlık sunarak;
analiz, altyapı, test gibi süreçleri müşterileri
için yönetiyor. Maltepe Teknoloji Plaza’da
bulunan Siber Güvenlik Operasyon Merkezi’nde
7/24 esasına göre atakları izleyerek
müşterilerine hizmet veren Turkcell, kurumsal
şirketlerin altyapılarını yöneterek güvenli
hale getiriyor. Böylece saldırı ve virüs önleme
konusunda Turkcell mühendislerince gerekli
önlemler önceden alınabiliyor.
Konuyla ilgili değerlendirmesinde Turkcell
Kurumsal Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı
Ceyhun Özata şunları söyledi: “Dünya
koronavirüs salgınıyla mücadele ederken bu
kaos ortamından beslenen siber suçluların
da iş başında olduğunu görüyoruz. Şirketlerin
evden çalışma düzenine geçmesi, verilerini
uzaktan erişim sağlayarak yönetmesi akıllara
güvenlik konusunu getiriyor. Turkcell olarak
binden fazla kurumsal müşterimize yerli ve
milli siber güvenlik hizmeti sunarak onların
bu olağanüstü dönemde de yanında oluyoruz.
Turkcell kurumlara sunduğu özel koruma çözümleri ve yüzden
fazla siber güvenlik uzmanıyla kesintisiz hizmet sunuyor. Müşterilerinin
altyapılarını 7/24 takip ederek muhtemel saldırılar öncesinde
gerekli önlemlerin alınmasını sağlıyor. Şirketlere yerli ve milli siber
güvenlik hizmeti sunan Turkcell, bireyleri de başta dolandırıcılık olmak
üzere internetin kötü sürprizlerinden koruyor…
Müşterilerimizin altyapılarını 7/24 izleyerek
olası tehditlere karşı öncesinde önlemler alıyoruz.
Dileyen müşterilerimize özel danışmanlık
hizmeti de vererek sistemlerinin güvenliğini
test ediyoruz. Bu alanda ne tür ihtiyaçları
olduğunu analiz ederek kendilerine özel çözümler
sunuyoruz. Yeni dönemde şirketlere
mutlaka güvenli erişim yöntemlerini tercih
ederek siber olaylara müdahale planlarını hazırlamalarını
ve tatbikatlar yapmalarını öneriyoruz.
Şirket çalışanlarının siber güvenlik farkındalığının
artırılması için online eğitimlerin
düzenlenmesini de önemli buluyoruz.”
Turkcell Dijital Güvenlik
Servisi ile bireyler güvende
Kurumların alacağı siber güvenlik önlemlerinin
yanı sıra bireylere de uyarılarda bulunan
Özata sözlerine şöyle devam etti: “Evden çalışan,
ödemesini internet üzerinden yapan herkesin
öncelikle kendi siber güvenliğini sağlaması
gerekiyor ki riskler en aza indirgenebilsin.
İlk olarak internet altyapısına erişmemizi sağlayan
modemlerin şifresinin karmaşık olması
gerekiyor. Bununla birlikte bilgisayarda yüklü
olan işletim sistemlerinin, antivirüs programlarının
ve uygulamaların güncel olması büyük
önem taşıyor. Kötü niyetli kişilerce koronavirüs
konulu haberlerin paylaşıldığı e-postalar
üzerinden zararlı yazılımlar gönderilebiliyor.
Bu gibi e-postalar aldığınızda göndereni kontrol
ederek, tanımadıkları kişilerden gelmişse
açmamaları gerekiyor. Bu noktada Dijital
Güvenlik Servisimiz ile phishing (oltalama)
saldırılarının önüne geçiyor; müşterilerimizi
internetin kötü sürprizlerinden koruyoruz.
Öte yandan internet üzerinde ücretsiz olduğu
iddia edilen video konferans uygulamaları
yerine şirketlerinin önerdiği uygulamaları kullanabilirler.
Yine kullanıcılar iş toplantıları ya
da sevdikleriyle kişisel görüşmeleri için yerli ve
milli uygulamamız BiP’i de tercih ederek 10 kişiye
kadar görüntülü görüşme yapabilir.”
Dijital Güvenlik Servisi için Turkcell hat sahiplerinin
Dijital Operatör uygulamasından başvurması
ya da GUVENLIK yazıp 2200’a mesaj
göndermesi yeterli oluyor. Ayrıca Turkcell mağazalarından
ya da çağrı merkezlerinden de
abonelik başlatılabiliyor.
Mobil tanışma uygulaması Türkiye pazarına girdi
Koronavirüs salgını en çok sosyal hayatı etkiledi, tüm dünyada olduğu
gibi Türkiye’de de evlerine kapanan insanlar sosyalleşmenin yollarını
aramaya başladı. Bu tablo karşısında harekete geçen mobil çevrimiçi tanışma
uygulaması Hello, Türkiye pazarına adım attı…
Koronavirüs salgını kapsamında alınan sosyal
izolasyon önlemleri, tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye’de de milyonlarca insanın evlere kapanmasına
neden oldu. Sosyalleşmek ve yeni insanlarla
tanışmak isteyenler ise sanal ortamlara
yöneldi. Yapılan araştırmalar salgın sürecinde
dünya genelindeki online kullanıcı sayısının 3.5
milyara, sosyal medya hesabı sayısının ise 7.7 milyara
ulaştığını ortaya koydu. Genç yetişkinlerin
büyük çoğunluğunun kullanıcı olduğu dijital
dünyada Türkiye, yüzde 88.1 ile dünyanın yedinci
büyük genç kitlesine sahip ülkesi olarak öne çıkıyor.
Türkiye’deki bu potansiyel karşısında genç
kullanıcıların sosyalleşme ihtiyaçlarına yanıt
vermek sosyal etkileşimi artırmak için harekete
geçen çevrimiçi tanışma uygulaması Hello, Türkiye
pazarına giriş yaptı. Uygulama, sunduğu iki
dakikalık online telefon görüşmesi ile kullanıcıların
Türkiye ve dünyadan binlerce yeni insanla
tanışmasına ve görüşmenin ardından arkadaş
olabilmesine imkan sağlıyor.
Bir ‘merhaba’ pek çok şeyi
değiştirebilir
Bugüne kadar aracı olduğu 500 milyon görüşme
ve aylık 250 bin kullanıcısıyla insanların tek
bir dokunuşla dünyanın pek çok yerinden yeni
insanlarla tanışmasını sağlayan sesli chat uygulaması
Hello, artık Türkiye’deki kullanıcılara
da erişim imkanı sunuyor. Konum ve hedef ülke
seçiminin ardından tek tıkla Türkiye’den ve dünyadan
rastgele kullanıcılarla 2 dakikalık bir sesli
görüşme ile iletişimin başladığı uygulamada, görüşülen
kişiyi arkadaş olarak ekleme ve mesajlaşma
seçenekleri de bulunuyor. Yalnızca merhaba
diyerek başlatılan bir konuşmanın arkadaşlık,
kariyer veya duygusal ilişkiler gibi pek çok alanda
fırsat sağlayabileceğini belirten Hello CEO’su
Arian Kastrati, “Bir merhabanın pek çok şeyi
değiştirebileceğine olan inancımızla çıktığımız
bu yolda, kiminle ve hangi konularda konuşacağınızı
bilmediğiniz ve konuşmanın seyrine göre
pek çok konuda yeni ilişkiler inşa edebileceğiniz
bir macera sunmayı hedefledik. Böylece özellikle
sosyal anlamda zorlu bir süreç olan pandemi
döneminde insanların sanal ortamlarda da olsa
sosyalleşerek eğlenmesine ve yeni insanlar keşfederek
yararlı ilişkileri kurabilmesine katkı sağlamak
istiyoruz” şeklinde konuştu.
www.itnetwork.com.tr 83 2020
HUAWEI Türkiye Tüketici Elektroniği Grubu 2020 yılı
1.çeyrek değerlendirmesini gerçekleştirdi
HUAWEI Tüketici Elektroniği
Grubu Türkiye
Ülke Müdürü Seth Wang
yaptığı açıklamada, “Hepimizin
bildiği gibi, dünya
son 2 ayda ciddi bir
şekilde değişti. Hepimiz
hayatlarımıza devam
etmeye ve işimizi doğru bir şekilde yapmaya
devam ediyoruz. Pandeminin ne Türkiye’de ne
de küresel olarak markamızı ve hizmetlerimizi
durdurmadığını söyleyebilirim. Tüketicilerimiz
için zengin bir cihaz ve servis eko-sistemi oluşturmak
için çok çalışmayı hiç bırakmadık. Örnek
olarak, HUAWEI Çin’de pandemik dönemde
satışlarını artıran tek şirketti” dedi.
Tüm endüstrinin karşı karşıya olduğu büyük dış
zorluğa rağmen, HUAWEI istikrarlı bir büyüme
sürdürüyor. Güncel IDC raporuna göre, 2020
yılının ilk çeyreğinde HUAWEI, yıllık yüzde 1,4
artışla 192,2 milyar CNY (25,7 milyar USD) gelir
elde etti. Küresel tüketicilerin desteğiyle, HU-
AWEI’nin tüketici elektroniği satış gelirleri yüzde
3,9 büyüdü.
Ekosistem gelişiminde önemli atılımlar yapıldı.
Mevcut ABD yönetiminin getirdiği kısıtlama ile
karşı karşıya kalan HUAWEI, müşterilerine sürekli
destek sağlamak için AppGallery’i geliştirdi.
HUAWEI Mobil Servisleri’nin (HMS) aylık aktif
kullanıcı sayısı yaklaşık yüzde 50 arttı ve ekosistem
gelişiminde istikrarlı ve sağlıklı bir büyüme
gösterdi.
Seth Wang, “İlerlemek için her zaman daha fazlası
var, ancak doğru yolda olduğumuzu söyleyebilirim.
Eklemem gereken önemli bir nokta var;
Tüm endüstrilerin zorluklarla karşı karşıya olduğu günümüzde HUAWEI
Tüketici Elektroniği Grubu, yoluna hız kesmeden devam ediyor. Üretim ve
hizmetlerini aksatmayarak globalde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla
gelirlerini 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 1,4 artırmayı başardı. Küresel
akıllı telefon sevkiyatında dünya 2.’liğini koruyan HUAWEI, tüketici
elektroniği satış gelirlerini yüzde 3,9 oranında artırdı…
Türkiye, HMS eko-sistemi ve AppGallery’i lokal
anlamda geliştiren lider ülkelerden biridir. Yerel
ekibimiz bunun için fazladan yol kat ediyor. Türkiye’de
toplam pazar payı hedefimiz yüzde 30 ve
bunun yüzde 20’sini ise AppGallery yani HMS
destekli telefonlarımız oluşturuyor.
2020 yılının ilk çeyreğinde HUAWEI, küresel akıllı
telefon sevkiyatında 2. sırada yer alırken Çin’de
1 numarayı korudu. HUAWEI, Çin pazarında
yıldan yıla yüzde 6 oranı ile büyüme sağlayan
tek üretici oldu. 8 milyondan fazla 5G akıllı telefonun
sevkiyatıyla, HUAWEI’nin dünyanın önde
gelen 5G cep telefonu tedarikçisi olma durumu
tartışmasız bir şekilde korundu. Ayrıca, Süper
Çözünürlüklü fotoğrafçılığa ve güçlü kameralara
sahip yeni amiral gemisi telefonlardan oluşan
HUAWEI P40 Serisi’ni piyasaya sürdü.
Seth Wang konuşmasını şöyle sürdürdü: “MATE
XS, önemli bir kitlenin hayran kaldığı üst düzey
HUAWEI ürünlerinden biri oldu. Bu ürün, Türkiye’de
de büyük ilgi uyandırdı. Artık yerel müşteriler
HUAWEI ürünlerini çok iyi biliyor. HUAWEI
telefonlar sadece medya tüketen cihazlar değil,
aynı zamanda üretim ve iş birliği için de kullanılabiliyor.
HUAWEI’nin PC grubu ürünleri de piyasadaki en
ünlü ürünler arasına katıldı. HUAWEI 2019’dan
beri Türkiye’de MateBook ürünlerini satmaya
başladık. Artık Türkiye’de dizüstü bilgisayar pazarında
ciddi atılımlar yapacak. MateBook serisi
sadece HUAWEI Online Mağazası’nda değil, her
yerde satılıyor; zincir teknoloji mağazalarından
çevrimiçi e-ticaret web sitelerine kadar. Çoklu
ekran iş birliği gibi ileri teknoloji özellikleri ile
MateBook serimiz Türk kullanıcılar tarafından
sıcak karşılandı.”
Seth Wang PC grubu konusunda yaptığı bilgilendirme
sırasında “İlk iki hafta içinde ilk MateBook
15 stoklarımız tükendi. Ayrıca, HUAWEI Mate-
Pad Pro, cihazların kullanıcılarla ve birbirleriyle
etkileşimini temelden değiştiren Çoklu Ekran
Paylaşımı ve AppMultiplier gibi devrim niteliğinde
yenilikler sunuyor. Yeni akıllı saatimiz HU-
AWEI WATCH GT 2e de Watch GT2’de olduğu
gibi tüketicilerimizden büyük ilgi görmeye başladı”
dedi.
Taşıt alım satımında artık “PARAM GÜVENDE”
Hızlı ve güvenli bir
ödeme sistemi olan
PARAM GÜVENDE
ürününde, ilk 1.000 taşıt
alım-satım işlemi
ücretsiz gerçekleşiyor.
Uygulamaya başvurular
ise paramguvende.
param.com.tr adresinden yapılabiliyor.
Güvenli e-ödeme sisteminde hizmet veren
ilk elektronik para kuruluşu olan TURK
Elektronik Para, taşıt alım-satım sürecini
güvenli ve hızlı hale getiren yeni uygulamasını
başlattı. TURK Elektronik Para’nın
geliştirdiği “Param Güvende” ürünü, ikinci
el taşıt-alım satımlarında nakit taşıma nedeniyle
oluşan dolandırıcılık, hırsızlık gibi
riskleri ortadan kaldırıyor. Güvenli, basit
ve düşük maliyetli bir ödeme süreci oluşturan
Param Güvende ile gerçekleştirilecek
ilk 1.000 taşıt alım-satım işlemi ise ücretsiz
olacak.
TURK Elektronik Para’nın
geliştirdiği PARAM GÜVENDE
ürünü, 2. el taşıt alım-satımlarında
yaşanan dolandırıcılık,
hırsızlık gibi riskleri ortadan
kaldırarak maddi kayıpların
önüne geçiyor…
Taraflar öncelikle başvuruda
bulunmalı
İkinci el taşıt alım-satımlarında işlemlerin
sorunsuz tamamlanması için, alıcı ve
satıcıların öncelikle paramguvende.
param.com.tr adresinden başvurularını
gerçekleştirmesi gerekiyor. Ardından alıcının
taşıt bedelini Param Güvende uygulamasının
IBAN numarasına transfer etmesi gerekiyor.
E-ödeme başvurusu sonrası, tarafların alımsatım
işlemini gerçekleştirmek için notere
gitmesi ile satış süreci başlıyor. Noterde satışın
gerçekleşmesi ile eş zamanlı olarak taşıt
bedeli, satıcının hesabına gönderiliyor.
“Güvenli ve hızlı çözümler
sürecek”
Türkiye’nin lider elektronik para kuruluşu
TURK Elektronik Para A.Ş., Türkiye Noterler
Birliği ile imzaladığı anlaşma sonrası Ticaret
Bakanlığı ve Türkiye Noterler Birliği iş birliğiyle
hayata geçirilen güvenli e-ödeme sisteminde
hizmet veren ilk elektronik para kuruluşu
olmuştu. TURK Elektronik Para A.Ş. Genel
Müdürü Serkan Aziz Oral, «Geliştirdiğimiz tüm
teknolojilerle güvenli, hızlı ve kolay çözümler
sunuyoruz. Param Güvende ürünümüzde
de kullanıcılarımız, araç alım-satımlarında
güvenilir ve düşük maliyetli bir hizmet ayrıcalığı
elde ediyor” dedi.
2020 84
www.itnetwork.com.tr
Hewlett Packard Enterprise, HPE Konteyner
Platformunu kullanıma sundu
Hewlett Packard Enterprise (HPE), Kasım
2019’da tanıtılan HPE Konteyner Platformu’nu
genel kullanıma sundu.
HPE Hybrid IT Kıdemli Başkan Yardımcısı Kumar
Sreekanti, “Kurumsal konteyneri benimsemek
yenilikçi bir yaklaşım gerektiriyor” dedi.
Sreekanti şöyle devam etti; “HPE Konteyner
Platform yazılımımız, Kubernetes ile hedeflenen
ölçekte uygulama geliştirmeyi hızlandırmak için
çevikliği ve hızı beraberinde getiriyor. Müşteriler,
konteynerleri fiziksel sunucu üzerinde çalıştırarak,
VM’lerde veya bulut ortamında çalışma
esnekliğiyle artan verimlilikten ve maliyet avantajından
yararlanıyor”.
Sreekanti, ayrıca şunları söyledi, “Çoklu kiralama,
güvenlik ve konteynerlarla sürekli veri
depolama için açık kaynaklı Kubernetes topluluğunun
yeniliklerini kendi yazılım çözümlerimizle
birlikte kullanıyoruz. Yeni HPE Konteyner
Platformu, müşterilerin makine öğrenmesinden
CI/CD iletişim hatlarına kadar değişen kullanım
durumlarında çok sayıda büyük ölçekli Kubernetes
kümesi için konteynerizasyon dağıtımlarını
genişletmelerine yardımcı oldu.”
HPE Türkiye Hibrit BT Kategori Yöneticisi Burak
Özgür ise konuya ilişkin şunları söyledi; “Bilişim
Hewlett Packard Enterprise (HPE), Kasım 2019’da tanıtılan HPE Konteyner
Platformu’nun genel kullanıma sunulduğunu duyurdu. HPE Konteyner
Platformu, sektörün ilk kurumsal konteyner platformu olarak öne
çıkıyor. Bu platform, veri merkezinde sunucu sistemlerde, sanal sistemlerde
(VM), genel bulutta veya uçta çalışan, yüzde 100 açık kaynaklı Kubernetes
kullanan, buluta hazır ve bulut dışındaki uygulamaları desteklemek
için tasarlanan yapısıyla öne çıkıyor…
sektörü olarak büyük bir değişimin eşiğindeyiz
ve bu defa değişimin adı konteyner teknolojileri.
Hewlett Packard Enterprise olarak müşterilerimizin
konteyner teknolojilerinden kaynaklanacak
maliyet ve çeviklik kazanımlarını en kısa
sürede ve en yüksek geri dönüş oranında faydalanabilmeleri
adına “HPE Container Platform”
yazılımını duyurduk. Bu yazılım yüzde yüz açık
kaynaklı Kubernetes üzerine inşa edilmiş, veri
merkezinde, bulut ve uçlarda çalışabilen; hem
buluta hazır, hem de geleneksel uygulamaları
modernize ederek konteyner mimarisi içerisine
entegre etmek için geliştirilmiş bir selfservis platformudur.”
HPE Konteyner Platformu’nun ve fiziksel sunucu
konteynerlerin ek avantajları şöyle sıralanıyor:
• Hız. Konteyner uygulamalarını fiziksel sunucu
üzerine dağıtmak ve çalıştırmak daha hızlıdır.
Tam önyükleme işlemi de dahil olmak üzere
VM’nin konuk işletim sistemini (OS) başlatmanıza
gerek yoktur. Bu gelişme, operasyonları ve
piyasaya çıkış süresini hızlandırır.
• Maliyet ve kaynak tasarrufu. Her VM’nin kendi
konuk işletim sistemi olduğundan, bunların ortadan
kaldırılması belleğin, depolama ve işlemci
kaynaklarının ve bunları çalıştırmak için gerekli
olan veri merkezi maliyetlerinin azaltılmasını
sağlar.
• Orkestrasyon katmanının ortadan kaldırılması.
Sanallaştırılmış ortamlar için yönetim çerçevesine
ve kapsayıcılar için Kubernetes orkestrasyon
ortamına gerek yoktur.
• Donanım platformu başına daha fazla yoğunluk.
Konuk işletim sistemlerinin birden çok
kopyasını ortadan kaldırır. CPU, bellek ve depolama
gereksinimlerini yok eder. Yanı sıra fiziksel
ana bilgisayarda VM’lere kıyasla daha fazla
konteyner çalıştırır.
• Donanıma doğrudan erişim gerektiren uygulamalarda
daha iyi performans. Makine öğrenimi
(ML) algoritmalı analitik ve yapay zeka (AI)
iş yükleri, ML modellerini eğitmek için yoğun
hesaplama gerektirir. Bu uygulamalar sunucu
altyapılarda daha hızlı sonuçlar ve daha yüksek
verim sağlar.
VirtualConnect Etkinliğinde katılımcılar inovasyonları deneyimledi
Rockwell Automation, ücretsiz online etkinlik
dizisi VirtualConnect’in ilkine ev sahipliği
yaptı. Mekanı yenilikçi ve interaktif internet
platformuna taşıyan etkinlik, fiziksel bir etkinlikte
deneyimleyeceğiniz her şeyi ve daha
fazlasını katılımcılara sundu. Dünyanın farklı
yerlerinden katılımcılar, “VirtualConnect”
süresince sektör uzmanlarının bilgilendirici
sunumlarını izleyip, interaktif soru-cevap
oturumlarına katıldı. Kapsamlı bir sanal fuar
alanı da bulunan etkinliğin sanal fuayesinde
katılımcıları network oluşturma fırsatını da
yakaladı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Rockwell
Automation EMEA Bölge Başkanı Susana
Gonzales, katılımcıları bu eşsiz sanal ortamda
karşıladıklarını belirterek, “Bu platformu ilk
kez tamamen sanal ortamda gerçekleştiriyoruz.
Dijitalleşmenin işlerimizi yapış şeklimizi
nasıl değiştirdiğini sizlerle tartışacak olmaktan
dolayı heyecan duyuyoruz. Müşterilerimiz
genelde dijital dönüşümü operasyonlarının
verim ve güvenliğini artırmak için kullanmak
Rockwell Automation’ın başarıyla gerçekleşen uluslararası sanal
etkinliğinde dünya çapından katılımcılar inovasyonları deneyimledi.
Online konferans ve fuar etkinliği eşsiz özellikleri sayesinde katılımcı
üretim profesyonelleri için teknik uzmanlara gerçek zamanlı
erişim sağladı ve video sunumlarına ev sahipliği yaptı…
istediğini söylüyor. Bu bizim en öncelikli gündemimiz
çünkü şirketler bilgi teknolojileriyle
operasyon teknolojilerini birleştirmenin önemini
anlıyor. Ama genelde bu şirketlerin dijital
know-how eksikliği yaşadıklarını görüyoruz.
Size sunacağımız eğitim, dijitalleşmenin sunduğu
fırsatlar ve karşılaşılabilecek zorluklar
konusunda sizleri bilgilendirecek” diye konuştu.
Etkinlik Türkiye saati ile 11.00-15.00 arasında
gerçekleşti ve üretim profesyonellerinin son
sektör trendleri ve teknolojik gelişmelerinden
haberdar olmasını sağlayan iki bilgilendirici
paralel oturum oldu. Birinci oturum ‘Akıllı
Makine Yolculuğu’, sensör, güvenlik aygıtları,
motor kontrol, optimizasyon ve Endüstriyel
Nesnelerin İnterneti (IIoT) dünyasında güvenlik
gibi konularda eğitici içeriğe sahipti.
İkinci oturum ‘Dijital Dönüşüm Yolculuğu’
ise daha hızlı ve daha verimli işbirliğine dayalı
ortamlar sağlayan dijital enstrümanlar
konusunda bilgilendirdi. Dijital ikiz, big data
analitiği ve bağlı aygıtlar ekibi enstrümanlara
odaklanıldı.
Her iki sunumun bitiminde anlık-mesajlaşma
teknolojisiyle soru cevap bölümü gerçekleşti.
www.itnetwork.com.tr 85 2020
Tüketici
Mafyasından Hukuksal
Haklarınızla Korunun
Avukat Elvan Kılıç
www.elvankilic.com
Instagram/av.elvankilic
Facebook/av.elvankilic
Avukat Elvan Kılıç, bazı firmaların tüketicilere
sunduğu mal veya hizmetlerin
nasıl büyük problemlere dönüşebildiğini,
tüketiciye uygulanan baskıları, tüketicinin
bir malı/hizmeti satın aldıktan sonra
bile hala nasıl rahatsız edildiğini, bu durumun
hem özel hayat ihlaline hem de
Kişisel Verilerin Korunması mevzuatına
nasıl aykırılık teşkil ettiğini anlattı…
Son dönemde tüketicilere, yasal süreci
devam eden veya tebliği yapılmamış tüketici
borçlarına ilişkin bazı hukuk bürolarından
veya firmalardan SMS gönderiliyor
ya da tüketiciler aranıp rahatsız
ediliyor. Gönderilen SMS’lerde tüketicinin
belli bir miktarda borcu olduğu ve
bunun ödenmemesi halinde yasal
yollara başvurulacağı, icraya verileceği
belirtiliyor. Tam da bu durumda, tabiri
caiz ise aslında bir nevi “tüketici mafyalığı”
yapılıyor. Zira tüketici, satın aldığı hizmet
veya malın taksitinde en ufak bir gecikme
yaptığında, bu tarz bir zorbalık ve baskıya
maruz kalabiliyor.
Günümüzde iletişimin kolaylaşmasıyla telefon,
elektrik, internet gibi aboneliklerin
satışı çoğalıyor. Özel üyelikle sunulan TV
hizmetlerdeki paketlerin tüketiciyi yoracak
şekilde yapılan kampanyaları, yeni
üyelik işlemleri ya da üyelik sonlandırmaya
karşı yapılan baskılar aslen “zorlayıcı
davranışa” giriyor. Dahası, borç-alacak
ilişkilerinde, tüketiciler faturaya veya
hizmete itiraz ettiğinde, şirketlerin itiraz
sonuçlanmadan alacaklarının tahsili için
tüketiciyi avukatlık bürolarına verdiği
görülüyor. Oysaki kanunen tüketicinin
kendisine verilen hakları kullanabilmesi
gerekiyor.
Zorla internet üyeliği
Bir başka örnek tüketicinin televizyon
kanalına veya bir internet kampanyasına
zorla üye edilmesi durumu. Tüketicinin
telefonla aranarak indirim ya da kampanya
eşliğinde kanallara, paketlere abone
yapılması, kafasının karıştırılarak “zorla”
üyeleştirilmesi tüketici mafyasının en çok
yol açtığı problemlerden. Bu süreç önce
bir telefonla başlıyor; telefonlar açılıyor,
tüketici daha önce bir hizmet/mal satın
almış olduğu yerden aranıyor ve akabinde,
nezaketle konuşan bir call center çalışanı,
tüketicinin çokça indirimden, avantajlardan
yararlanabileceği bir hizmeti satmaya
çalışıyor. Tüketicinin o hizmete ihtiyacı
bulunmasa da önerilen indirimler, avantajlar
kafasını karıştırıyor ve bir de bakıyor
ki aslında çok pahalı, ödeyemeyeceği
ya da izleyemeyeceği bir kanalın tüketicisi
olmuş!
Tüketiciyi koruyan mevzuatlar
nedir?
Tüketiciyi en başta koruyan aslında Anayasa’dır.
Çeşitli nedenlerle tüketici korunması
gereken bir kişidir; zira tüketici bir
yandan sözleşmenin karşı tarafını teşkil
eden üretici, imalatçı, ithalatçı, satıcı karşısında
ekonomik bakımdan zayıf konumdadır.
Ayrıca satın aldığı mal ya da hizmetin
nasıl, hangi hammaddelerle, hangi
teknolojiyle üretilip kendisine verildiğini
ve sağlığı ya da huzuru için arz ettiği riskleri
bilmeyen/bilemeyen, bu nedenlerle
bilgilendirilmesi ve aydınlatılması gereken
biridir. Ancak günümüzde tüketiciye
bu bilgilendirmeler yapılmamakta, özellikle
tüketiciden alınan kişisel verilerin
nerelerde ne sebeplerle kullanılacağı tüketiciye
net olarak belirtilmemektedir. Böylece
tüketici güçsüz ve korunmaya muhtaç
bir konuma düşmektedir. Esasen tüketici
hakları insan haklarıdır ve bu haklar Anayasa’da
temel insan hakları bağlamında
korunmaktadır.
Tüketiciyi rahatsız edecek derecede
reklamlar yasak!
İkinci mevzuat olarak 6502 sayılı Tüketiciyi
Koruma Kanunu bulunmaktadır.
Özellikle kanunun 61. Maddesinde çok
net bir şekilde “tüketiciyi rahatsız edecek
şekilde reklam yapılmaması gerektiği”
belirtilmiştir. “Tüketiciyi aldatıcı veya
onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını
istismar edici, can ve mal güvenliğini
tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini
ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını
bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları
ve engellileri istismar edici ticari
reklam yapılamaz.” Bu şekilde maddeye
bakıldığında tüketiciye yapılan baskının,
adeta mafya ilişkisine dönüşmesi hukuka
ve kanuna aykırıdır. Tüketici böyle bir
durumla karşılaştığında sadece bu
kanuna bile dayanarak tüketici hakem
heyetine ve tüketici mahkemelerine
gidebilir.
Diğer bir mevzuat 6698 sayılı Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu (KVKK) olup bu
kanun tüketicilerin üyelik veya abonelik
esnasında vermiş oldukları kişisel bilgilerin
korunmasını da kapsamaktadır. Kişisel
verilerin hukuka aykırı olarak elde
edilmiş olabileceği de göz önüne alınarak
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Verileri
Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele
Geçirme” başlıklı 136’ıncı maddesi çerçevesinde,
suç duyurusu seçeneği de göz
önünde bulundurulmalıdır. Kanun hükümlerine
aykırı olarak tüketicilerin açık
rızaları alınmaksızın e-posta adreslerine,
SMS veya çağrı ile cep telefonlarına reklam
bildirimleri/aramaları geldiği hususunda
Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na
intikal eden çok sayıda başvuru yapılmış,
buna ilişkin 2018 yılında gerekli önlemler
alınmış, kurulun 2018’deki kararı resmi
gazetede de yayınlanmıştır.
Bu ilke kararı ile tüketicilerin e-posta-
2020 86
www.itnetwork.com.tr
larına, cep telefonlarına mesaj veya arama
şeklinde reklam amaçlı ulaşılması, aslında
bir aydınlatma ve bilgilendirme kapsamında
tüketicinin rızasına bağlıdır. Öncelikle bu
konuda tüketiciyi aydınlatacak şekilde, (bilgilendirme
formuna ayrı bir imza veya kutucuklara
tik atma şeklinde) yapılan reklamları
veya iletişimi hangi yolla kabul ettiğini tek tek
sayarak (e-posta, telefon araması, mesaj vb.)
“kabul ediyorum/etmiyorum” seçenekleri sunulmuş
halde onayı alınır ve tüketicinin kabul
ettiği şekilde kendisiyle iletişime geçilir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur;
“aydınlatma” ve “onay” farklı iki işlem olarak
yapılmalıdır! Çünkü ikisi de farklı, biri işlem
biri fiildir. Aydınlatmada, tüketici aldığı ürün
veya işlem konusunda bilgilendirilir veya
verilen reklam ya da abone olunacaksa o konuya
ilişkin bilgiler verilir. Daha sonra
abonelik veya üyelik, hatta verilen iletişim
bilgilerinin başka mecralarda
kullanılması veya SMS/mail gönderilmesi
işlemlerinin onayı alınmaktadır.
hakkı vardır. Eğer veri sorumlusu tüketicinin
talebini karşılamaz ise o vakit tüketici Kişisel
Verileri Koruma Kuruluna bir şikayet oluşturabilir
ki 2018 yılında resmi gazetede yürürlüğe
giren kararla, tüketicilerin bu kurula başvurularının
yolu açılmıştır. Bu ilke kararına
aykırı davranan veri sorumlularına kanunen
belirlenen miktarda para cezası kesilmesi
gündeme gelebilir. Rahatsız edilme boyutuna
bağlı olarak Türk Ceza Kanunu’ndan da bahsedilebilir.
Tüketici hakkı anayasal açıdan da
bir insan hakkı olduğu için ceza kanunlarınca
korunması gereken bir haktır.
Firmalar tarafından telefonla
rahatsız edilmek suç teşkil ediyor
Tüketici daha çok SMS ve e-posta yoluyla
rahatsız edilmekten öte telefonla aranarak
rahatsız edilmektedir ki
telefon ile rahatsız etme Türk
Ceza Kanuna göre suçtur. Bu
bağlamda TCK 123 Maddesinde
aynen şöyle söylenmiştir: “Sırf huzur ve
sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye
ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya
da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta
bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti
üzerine, faile üç aydan bir yıla kadar hapis
cezası verilir…” Telefon ile rahatsız etmek tüketiciye
karşı yapıldığında bir suç oluştururken
bu noktada önemli bir diğer husus, telefon
ile rahatsız edilme suçunun şikayete tabi
olmasıdır. Tüketici bir reklam veya abonelik
yüzünden sürekli telefon alıyorsa, en kısa
zamanda en yakın mercie giderek şikayetini
bildirmesi, uzman bir avukat görüşü alarak
bu şikayetinin takibini devam ettirmesi yerindedir.
Aksi halde oluşan suç ile ilgili herhangi
bir soruşturma başlatılmaz.
E-devlet üzerinden de şikayet yapılabiliyor
Tüketici E-Devlet üzerinden şikayet başvurusu
yapabilir veya rahatsız eden firma devlete
Tüketici rahatsız
edilmekten nasıl
korunur?
Diyelim tüketici bir hizmet satın
aldı ve bilgilerini verdiği için
sürekli telefon, SMS ya da e-mail
ile reklam alarak rahatsız ediliyor.
Tüketicinin açık rızası
bulunmayan hallerde, ilgili veri
sorumlusundan (o an hangi
kurum yetkiliyse) kişisel verilerinin
silinmesini, reklam
aramalarına kapatılmasını
talep etme
bağlıysa CİMER’e başvurabilir. “Alo
175 Tüketici Hattından” da yardım
alarak bir nebze sorununa çözüm
bulabilir. Ancak en etkilisi en
yakın mercie giderek şikayetini
yapmak, uzman bir avukat
aracılığıyla davasını takip
etmektedir. Çünkü bu konu
hukukumuzda yeni bir
konu olup bu tarz davalar
hâkimler tarafından
fazla dikkate alınmayabilmektedir.
Bu
yüzden avukat takibi,
olumlu bir sonuç için
önerilmektedir.
Kısacası tüketici mafyası,
tüketicilerin satın
aldıkları hizmete, üyeliğe, aboneliğe,
iletişim ve haberleşmeye ilişkin
özgürlüklerinin kısıtlanmasında etken
olmaktadır. Tüketicinin telefonla rahatsız
edilmesi durumunda, gerekli
merciler, savcılıklar ve alanında uzman
avukatlarla hukuki önlemler alınabilir.
www.itnetwork.com.tr 87 2020
İleri teknoloji, üstün konfor, güvenlik ve şık tasarımı bir
arada sunan Geleceğin SUV’si Yeni Ford Kuga Türkiye’de
Ford’un Avrupa’da en çok satan SUV modeli olan Kuga, şimdi yepyeni
ve şık tasarımı, ergonomik ve rafine yaşam alanı ile geleceğin teknolojilerini
Türkiye ile tanıştırıyor. Yeni Kuga, Ford Co-Pilot 360˚, Kör Nokta
Uyarı Sistemi, Yaya Algılama Özellikli Çarpışma Önleme Yardımcısı gibi
gelişmiş uygulamalarla üstün güvenlik seviyesi sunuyor…
Ford’un Avrupa’da en çok satan SUV
modeli olan ve yenilenen Ford Kuga şık
tasarımıyla dikkat çekerken tamamen
yenilenen daha geniş iç mekân ve konfor
sunan tasarım ve teknoloji detaylarıyla da
öne çıkıyor.
Style, Titanium ve daha sportif karakterli
ST Line versiyonlarına sahip olan yeni
Ford Kuga gelişmiş güç ve aktarma organlarıyla
sınıfının en iyi verimliliğini sunuyor.
Yeni Ford Kuga, 1.5 litre EcoBoost benzinli,
manuelin yanı sıra yeni sekiz vitesli
otomatik şanzımanla da kombine edilebilen
1.5 litre EcoBlue dizel, Akıllı 4x4 Çekiş
Sistemi ile sunulan 2.0lt Ecoblue dizel ve
2.5 litre PHEV benzinli motorla zengin bir
güç ve aktarma organı çeşitliliği sunuyor.
Yeni Ford Kuga, 150 mm ileri-geri hareket
eden kızaklı arka koltuk tasarımıyla sınıf
lideri 2.sıra diz mesafesini ve esnek bagaj
hacmi kullanımı imkanını birlikte sunuyor.
Geniş ve ferah iç mekân özelliklerini;
kablosuz şarj özelliği, 8 inçlik renkli dokunmatik
ekranıyla SYNC bilgi-eğlence
sistemi, premium B&O ses sistemi ve farklı
sürüş modları ile tasarımı değişen 12,3
inç büyüklüğünde Dijital Gösterge Paneli
gibi gelişmiş konfor donanımları tamamlıyor.
Euro NCAP tarafından en yüksek derecelendirme
olan 5 Yıldız ile değerlendirilen
yeni Ford Kuga; Dur & Kalk ve Trafik
Levhası Tanıma Sistemine sahip Adaptif
Hız Kontrol ve Şerit Hizalama Asistanı,
Ford Dinamik LED Ön Far Sistemi, Göz
Hizası Gösterge Paneli ve Yeni Aktif Park
Asistanı gibi gelişmiş teknolojilerle üstün
güvenlik sunuyor.
Yücetürk: “Kuga’ya olan
talebi göz önüne alarak,
hızlıca müşterilerimizle
buluşturuyoruz”
Kuga’nın Ford’un Avrupa’da en çok satan
SUV modeli olması ve her kesime hitap
eden özellikleriyle büyük beğeni topladığını
vurgulayan Ford Otosan Pazarlama, Satış
ve Satış Sonrası Genel Müdür Yardımcısı
Özgür Yücetürk, “Geleceğin SUV’si
olarak konumlandırdığımız yeni Ford
Kuga Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de
çok beğenilen bir model ve büyük talep görüyor.
Müşterilerimizin bu talebini değerlendirerek
biz de Yeni Kuga’yı Türkiye’deki
müşterilerimizle hızlıca buluşturmak
üzere harekete geçtik. Şu an sınırlı sayıda
olmak üzere ön satışa başlıyoruz. Yeni
Kuga için alınan ön siparişler, Haziran
sonu itibarıyla sahiplerine teslim edilmeye
başlanacak. Bununla birlikte, çok yakında
Yeni Kuga modelimizi ‘Ford Dijital Stüdyo’
hizmetimizle müşterilerimize dijital ortamda
sunacağız. Müşterilerimiz, ‘Ford
Dijital Stüdyo’ aracılığıyla seçili Ford modellerini
bilgisayarından, telefonundan ya
da tabletinden inceleyip, kendisine özel
satış danışmanına istediği soruyu sorabiliyor.
Bu hizmete erişmek için online randevu
almaları yeterli. Yeni Kuga’nın dikkat
çekici tasarımını, ileri teknolojileri ve
sınıf lideri 2.sıra diz mesafesini müşterilerle
buluşturmak için sabırsızlanıyoruz”
Tamamen müşteri ihtiyaçları
göz önüne alınarak tasarlandı
Yeni Ford Kuga, yakıt verimliliğine katkı
sağlayan gelişmiş aerodinamik özellikler
dışında önceki nesil ile kıyaslandığında
eşdeğer güç ve aktarma seçeneğine oranla
80 kg’a kadar ağırlık avantajı sağlayan
Ford’un yeni esnek önden çekişli platformu
üzerine yükseliyor.
Sadece aerodinamik performansı iyileştirmekle
ve önemli bir ağırlık avantajı
sunmakla kalmayan yeni platform aynı
zamanda yeni Kuga’nın üstün güvenlik
seviyesine de katkı sağlıyor. Yeni Kuga’nın
çarpışma güvenliğinde önemli bir paya
sahip olan yeni platform, gelişmiş sürüş
dinamiklerini de beraberinde getiriyor.
Yüzde 10 daha fazla burulma dayanıklılığı
sağlarken daha fazla yaşam alanı yaratıp
aynı zamanda etkileyici ve dinamik bir tasarım
sunuyor.
Yeni Ford Kuga daha şık ve zarif hatlar,
arkaya doğru uzanan ön farlar, daha uzun
motor kaputu, daha eğimli arka cam, genişleyen
omuz ve daha alçak tavan çizgisi
ile uzun dingil mesafesine sahip akıcı hatlarıyla
çok daha prestijli, çevik ve dinamik
bir görünümü beraberinde getiriyor.
2020 88
www.itnetwork.com.tr
Zengin, verimli ve gelişmiş
yeni motor seçenekleri tüm
ihtiyaçları karşılıyor
6 ileri manuel ve 8 ileri otomatik şanzıman
seçenekleri ile sunulacak olan Ford’un 1.5
litre EcoBlue dizel motoru 120 PS güç ve
300 Nm tork üretiyor ve 4,2- 4,5* lt/100
km yakıt tüketimi ile 109 – 119* gr/km
CO2 emisyon değerleri sunuyor. EcoBlue
dizel motor; yanmayı daha verimli hale
getiren ve emisyonları azaltan su ve hava
soğutma sistemi, entegre emme manifoldu,
daha hassas gaz tepkileri için düşük
ataletli turbo besleme, yüksek basınçlı enjeksiyon
sistemi de dahil olmak üzere tüm
güncel, gelişmiş ve yenilikçi motor teknolojilerini
bünyesinde barındırıyor.
1.5 litre EcoBoost motor ise 120 PS güç
ve 240 Nm tork üretiyor ve 5,6 lt/100 km
yakıt tüketimi ile 127gr/km CO2 emisyon
değerine imza atıyor. Ford’un endüstride
bir ilk olan üç silindirli motorunda silindir
kapatma özelliği yüksek güç gereksiniminin
olmadığı durumlarda üç silindirden
birini kapatarak devre dışı bırakıyor. Silindir
kapatma veya devreye alma süresi sadece
14 milisaniye sürüyor ve kabin içinde
hissedilmiyor. EcoBoost motor; silindir
kapatma özelliğinin yanı sıra gelişmiş turbo
besleme, yüksek basınçlı direkt enjeksiyon,
iki adet bağımsız değişken zamanlamalı
eksantrik mili, emisyonları azaltan
benzinli partikül filtresi, düşük devirde
yüksek tork üreten düşük sürtünmeli üç
silindirli motor mimarisi, gaz tepkilerini
hızlandıran entegre egzoz manifoldu ve
ağırlık avantajı sağlayan tamamı alüminyum
yapı olmak üzere en güncel motor
teknolojileriyle yüksek verimlilik seviyesi
sunuyor.
Style, Titanium, ST-Line
donanım seviyeleri ve 11 renk
seçeneğiyle satışa sunuluyor
Style, Titanium ve ST-Line olmak üzere
her bir donanım seviyesine bağlı olarak
uygulanan özel tasarım detayları yeni
Kuga’nın karakterini değiştiriyor. 17 inçlik
jantlara sahip Style donanım seviyesi
daha yalın bir görünüme sahipken, 18 inçlik
jantlara sahip Titanium donanım seviyesinde
ilave teknoloji, konfor ve tasarım
detayları devreye giriyor. ST-Line versiyonu
ise; 19 inçlik jantlar, renkli fren kaliperleri,
daha sportif bir ön tampon tasarımı,
arka tampona entegre difüzör ve tam boy
spoyler ile LED gündüz farlarıyla Ford’un
performans DNA’sından izler taşıyor.
Yeni Ford Kuga; Buz Beyazı, Blazer Mavi, Pasifik
Mavi, Aytozu Gri, Akik Siyah, Kurşun Gri,
Manyetik Gri, Kumsal Gri, Bronz Turuncu,
Mercan Kırmızı ve Platin Beyaz olmak üzere
11 farklı gövde rengiyle satışa sunuluyor.
Yeni Kuga’nın karakterini
sürüş koşullarına uyarlayan
yepyeni sürüş modları
Yeni Kuga’da ayrıca ilk kez seçilebilir sürüş
modu teknolojisi sunuluyor. Sistem
gaz tepkisi, direksiyon sertliği ve çekiş
kontrolü dışında otomatik modeller için
vites değiştirme zamanlamasına müdahale
ederek Kuga’nın sürüş karakterini
uyarlıyor. Normal, Spor ve Eko sürüş modları
dışında sunulan Kaygan Zemin sürüş
modu sürücüye kar ve buz gibi daha az
tutuş özelliğine sahip yüzeylerde daha
fazla sürüş güvenliği sağlıyor. Derin Kar/
Kum sürüş modu ise yumuşak ve gevşek
zeminlerde aracın tutuşunu arttırmaya
yardımcı oluyor.
Genişlik, esneklik ve
bağlanabilirlik yüksek
konforla bir arada
Konfor, genişlik, esneklik ve bağlanabilirlik
Yeni Kuga’nın yolcu deneyiminin
temelini oluşturuyor. Yeni Kuga, yerini aldığı
nesil ile kıyaslandığında 44 mm daha
geniş, 89 mm daha uzun ve 20 mm daha
fazla dingil mesafesine sahip. Yeni boyutlar
önceki nesil ile kıyaslandığında 6 mm
daha alçak olan tavan yüksekliğine karşın
ön ve arka koltuk yolcularına daha fazla
omuz mesafesi ve baş mesafesi sunuyor.
Kızaklı arka koltuk tasarımıyla
sınıfının en iyi 2.sıra diz
mesafesi
Yanlarda oturan arka koltuk yolcularına
ilk kez ısıtmalı koltuklar sunulurken
kızaklı arka koltuklar ileri-geri hareket
edebiliyor. Koltukların geriye çekilmesiyle
Kuga 1.035 mm ile sınıfının en iyi 2. sıra
diz mesafesini sunarken koltuklar ileriye
kaydırıldığında 67 litre ek bagaj hacmini
kullanıma sunuyor ve 650 litrelik bir değere
ulaşıyor.
Geniş bagaj aynı zamanda gelişmiş fonksiyonellik
çözümleriyle de dikkat çekiyor.
Arka koltuklar 60/40 oranında katlanarak
düz bir yükleme zemini oluşturuyor.
İç mekanda hayatı
kolaylaştıran bağlanabilirlik
özellikleri
Yeni Kuga’nın iç mekânı, kullanıcının
hayatını kolaylaştıran yenilikçi çözümlerle
donatılıyor. Kablosuz şarj gibi gelişmiş
bağlanabilirlik çözümleri kabin içindeki
kablo karmaşasını ortadan kaldırıyor.
Kullanıcı akıllı telefonunu Bluetooth
üzerinden Ford’un SYNC iletişim ve
bilgi-eğlence sistemine bağlayarak aynı
zamanda kablosuz şarj özelliğinden
yararlanabiliyor ve 8 inçlik dokunmatik
ekrana sahip SYNC ile sisteme bağlı akıllı
telefonun ve aracının bazı özelliklerini da
kumanda edebiliyor. Sistem ayrıca Apple
CarPlay ve Android Auto özelliklerini de
destekliyor.
Yeni 12,3 inç büyüklüğünde
dijital gösterge paneliyle bir ilk
Yeni bir 12,3 inç büyüklüğündeki dijital
gösterge paneli, kesintisiz iç tasarım için
kavisli üst kenarı kullanan serbest biçimli
teknolojiyle sektörde bir ilk olmasıyla
öne çıkıyor. Serbest biçimli panel, ekranın
içine yerleştirilmiş özel bir devreyle
tasarımcıların geleneksel dikdörtgen
tasarımın ötesinde şekiller kullanmasına
imkan tanıyor. 24 bit gerçek renkli
dijital gösterge paneli ayrıntılı, yüksek
çözünürlüklü, daha gerçekçi görüntüler
ve simgeler üreterek daha parlak, gözlerde
daha az yorucu ve okunması kolay bir
yapı sunuyor. Bununla birlikte farklı sürüş
modları ile farklı tasarıma sahip oluyor.
Özel olarak geliştirilen 10 hoparlörlü 575
Watt gücündeki yeni B&O Ses Sistemi
hoparlörlerin konumu ve akustik optimizasyonu
ile araç içerisindeki her bir yolcuya
benzersiz bir ses deneyimi yaşatıyor.
Ford’un Akıllı Bagaj Kapağı teknolojisi
kullanıcının elleri doluyken arka tamponun
altına yapacağı basit bir ayak hareketiyle
bagaj kapağını konforlu bir şekilde
açma imkânı sunuyor. Ford mühendisleri
yerinden çıkarılan bagaj örtüsünü göz
önünden kaldıracak bir çözüm de geliştirdi.
Bir çekme kayışı ile pratik şekilde yerinden
sökülebilen bagaj örtüsü esnek bagaj
zemininin altına gizlenebiliyor.
Şarj Edilebilir (Plug-in) Hibrit
modeli
Önümüzdeki dönemde Şarj Edilebilir
(Plug-in) hibrit versiyonunun da Türkiye’de
sunulması planlanan Yeni Ford Kuga’nın
ilk etapta 1.5 litre EcoBoost benzinli
manuel şanzımanlı versiyonu ve sekiz ileri
otomatik şanzımanla kombine edilebilen
1.5 litre EcoBlue dizel versiyonları Türkiye’de
satışa sunulacak.
Yeni Ford Kuga, 269.300 TL’den başlayan
tavsiye edilen anahtar teslim satış fiyatıyla
Haziran ayı itibarıyla Ford Yetkili Satıcıları’nda
müşterilerini bekliyor.
www.itnetwork.com.tr 89 2020
Perakendenin Aşısı: Teknoloji!
Tüm dünyayı ve ülkemizi olumsuz etkileyen COVID-19 salgını
kontrol altına alınırken, tüketici alışkanlıklarındaki değişim kendini
hissettiriyor. Teması asgariye indiren, sosyal mesafeyi koruyan,
yoğunluk ölçümü yapabilen ve ateş, maske kontrolü yapabilen teknolojiler,
perakendecilerin ve AVM’lerin operasyonel yükünü azaltırken,
çalışanlarının ve müşterilerinin sağlığını koruyor…
Kapalı mekanlar için tavsiye edilen
metrekare başına düşen insan
yoğunluğunu belirlemek ve kontrol
edebilmek, alan büyüdükçe güçleşiyor.
Manuel çözümlerde de hata payı
maalesef çok yüksek oluyor.
Sensormatic Yoğunluk Ölçüm Çözümü,
gerçek zamanlı analiz yeteneği sayesinde,
bir alandaki kişi sayısının anlık
olarak takip edilebilmesini sağlıyor. Yoğunluk
ölçümü kapılacak alanın girişine
konumlandırılan ekrana, içeride kaç
kişi olduğu, kaç kişinin girebileceği ve
yaklaşık ne kadar süre bekleneceği bilgileri
görsel olarak yansıtılıyor.
Sunulan çözüm, AVM’lerin yemek alanlarında,
tuvaletlerinde, mağazaların
girişlerinde, deneme kabin bölgesi gibi
alanlarında kullanılabiliyor. Tak çalıştır
özelliğe sahip çözüm, kapasite sınırı
olan alandaki yoğunluğun artması durumunda
girişlerin kısıtlanması veya
yoğunluğun azaltılması gibi önlemlerin
alınmasına olanak tanıyor. Bu sayede
işletmeler, sahip oldukları alana göre
kapasiteyi daha verimli kullanabiliyor.
Müşteriler ve personel
Sosyal Mesafeyi Akıllı
Uygulama ile Korusun
COVID-19 salgınının daha da yayılmasını
engellemek için alınan önlemler
doğrultusunda insanların kalabalık olarak
durabileceği alanlarda kişilerin arasında
en az bir metre mesafe bırakılması
isteniyor.
Sosyal Mesafe Koruma Çözümü, kişiler
arasındaki mesafe çok yakın ise uyarı
veriyor, böylece sağlıklı sosyal ve çalışma
ortamları sağlamak için tedbir
alınmış oluyor. Çözüm insanların toplu
olarak bulundukları mağaza, market,
sevkiyat depoları gibi yerlerde kullanılabiliyor.
Akıllı telefonlara kurulan mobil uygulama
veya giyilebilir uyarı cihazı “beacon”
ile 2 metre mesafeden az ve 2 dakikadan
daha uzun süre temas halinde sesli
uyarı veriyor. Süre ve mesafe ayarlanabiliyor.
Akıllı telefon uygulaması üzerinden,
temasta olunan kişiler detaylı takip
edilebiliyor. Hastalığa yakalan kişilerin,
önceden kimle temas ettiği bilgisine kolay
erişim sağlanıyor.
Temassız çözümler ile hijyen
en üst seviyede
Temas ile kolayca bulaşabildiği ortaya
konan koronavirüsten korunmak için
teması asgariye indirmek ve belirli hijyen
kurallarını izlemek gerekiyor. Temassız
teknolojik çözümlerin başında
da biyometrik geçiş sistemleri geliyor.
Giriş çıkışların kontrol edilmesi gereken
tüm alanlarda kullanılabilen Sensormatic
Temassız Biyometrik Geçiş Kontrol
Çözümleri, hijyen endişesini ortadan
kaldırıyor.
Çalışanlar ve ziyaretçiler daha
önce sisteme tanıtılan yüz ve iris
bilgileri sayesinde herhangi bir yere
dokunmadan sadece birkaç saniyeyle
ölçülebilecek kısa bir sürede giriş-çıkış
yapabiliyorlar.
Tek tek değil toplu ateş
kontrolü
Koronavirüsün belirtilerinden birisi
olan yüksek ateşi ölçmek de teknoloji
ile kolaylaşıyor. Alışveriş merkezi ve
mağaza gibi yüksek yoğunluk olabilecek
alanlar için Noktasal Isı Tespiti Yapan
Termal Kamera Çözümü vücut sıcaklığı
normal değerlerin üzerindeki kişileri
tespit edebilmeyi sağlıyor. Çözüm ayrıca
video analiz özellikleri sayesinde
maske kullanımının zorunlu olduğu
noktalarda sesli ve görsel uyarı yapmanın
yanında, maskesiz girişlerin engel
olunmasını sağlıyor.
Çözümler hakkında konuşan Sensormatic
Teknoloji Yönetimi Direktörü Dr.
Serdar İnce, “Alışveriş merkezlerinin ve
mağazaların açılmasıyla beraber, normalleşme
sürecinin en önemli adımlarından
biri atılmış oldu. Ancak bu süreç
içerisinde işletmelerin işlerini sağlıklı
bir şekilde yürütebilmeleri için belirli kısıtlamalara
uymaları gerekecek. Bu kısıtlamaların
uygulanmasında en önemli
unsur teknoloji. Mağaza ve AVM’lerdeki
kişilerin sayılması ya da alışveriş merkezinde
insanların
vücut ısılarının
ölçülebilmesini
sağlayan teknolojik
çözümler tercih
ediliyor” dedi.
2020 90
www.itnetwork.com.tr
Zoom, veri rotalarında değişiklik yaptı
Tümleşik iletişim platformu Zoom, gerçek zamanlı görüşme trafiğinin
geçtiği veri merkezlerinin özelleştirilebileceğini duyurdu…
Zoom, görüşmeler ve webinar’lar için
en iyi kalitede hizmet alabilmek isteyen
kullanıcılarına yeni bir özellik sunuyor. 18
Nisan’da kullanıma açılan veri yönlendirme
özelliği, ücretli Zoom kullanıcılarının gerçek
zamanlı görüşmelerinin taşındığı veri
merkezlerinde belirli değişiklikler yapılmasına
olanak sağlıyor.
Tercih edilen ve
istenmeyen veri merkezleri
belirlenebiliyor
Zoom Meeting ve Webinar kullanıcıları, artık
belirli bir veri merkezi bölgesini seçerek
tüm iletişim trafiklerinin bu merkez üzerinden
gerçekleştirilmesini sağlayabilecek.
Ücretli Zoom hesap yöneticileri ve hesap
sahipleri, hesap, grup ve kullanıcı düzeyinde
bu değişikliği gerçekleştirebilecek. Ancak
hesabın tedarik edildiği bölgedeki veri merkezi
bu durumun istisnası olacak, örneğin
Türkiye’de açılan bir hesap, bölgedeki veri
merkezini kullanmayı bırakamayacak, ancak
diğer veri merkezlerinin de veri rotasına
dahil edilmesine ya da devre dışı bırakılmasına
karar verebilecek.
Yeni özellik, Zoom’un sektör lideri video iletişim
hizmetlerini kullanırken, küresel ağ ile
etkileşimleri ve verileri üzerinde daha fazla
kontrol olanağı sağlayacak.
ABD, Kanada, Avrupa, Hindistan, Avustralya,
Çin, Latin Amerika, Japonya ve Hong
Kong’daki kendisine ait veri merkezlerdeki
sistemlerin yanı sıra, sağlam bir açık bulut
mimarisi üzerinde hizmet sunan Zoom, kullanıcıların
bölgesel tercihlerini, görüşmeler
için ihtiyaç duyulan kaynaklara bakmaksızın
uygulayacağını belirtti.
Buna göre, kullanıcıların hizmet almak istemediği
bölgelerdeki Zoom Konferans Odası
Bağlayıcıları (CRC’ler), görüşmelere ya da
webinar’lara bağlanamayacak. Bir bölge
devre dışı bırakıldığında, görüşmelere katılmayı
sağlayan bölgesel arama numaraları
da kullanım dışı kalacak.
Ücretsiz Zoom kullanıcıları ise hesaplarının
etkinleştirildiği bölgelerdeki varsayılan hizmet
merkezlerinden platformu kullanmaya
devam edebilecekler.
Çin dışındaki kullanıcıların
verileri hiçbir zaman Çin’de
tutulmadı
Zoom, Çin dışında hesap açan ücretsiz kullanıcıların
verilerinin artık hiçbir şekilde
Çin’den geçmeyeceğini de belirtti. Çin’deki
kullanıcıların hesapları ise hesap yöneticisi
Çin’i devre dışı bıraktığında, 25 Nisan’dan
başlayarak veri taşıma için Çin’deki merkezleri
kullanmayacak.
Zoom yetkilileri, yaptıkları açıklamada
Çin’deki toplantı sunucularını kullanan ve
Çin dışındaki kullanıcıların verilerinin bugüne
kadar hiçbir zaman Çin’de tutulmadığını
da belirttiler. Zoom, Çin üzerinden
kasti olmayan bağlantıları önlemek için 3
Nisan’da Çin’deki tüm HTTPS Tünelleme
sunucularını kapatmıştı.
SNC’ye NASA’nın Ay’a insanlı iniş projesinde kritik görev
HLS programı NASA’nın ay keşfine yönelik Artemis
programının kritik bir parçası. SNC, hâlihazırda,
NASA’nın NextSTEP-2 kapsamındaki HLS
ihalesi için seçilen Dynetics Corporation liderliğindeki
ekip ile çalışmalarını yürütüyor.
SNC, astronotları ve kargoyu, ay yüzeyine taşıyacak
olan HLS mürettebat modülünün geliştirilmesine
liderlik ediyor. Söz konusu program hem
yeni bilimsel veri ve kaynak sağlamak hem de
gelecekteki Mars görevleri için Ay’da edinilecek
tecrübenin bir basamak olması amacıyla tasarlandı.
SNC’nin sahibi ve başkanı Eren Özmen, konuyla
ilgili; “SNC, bugüne kadar güneş sistemindeki
her gezegen dahil olmak üzere, 450’nin üzerinde
uzay görevini gerçekleştirdi. Bugün, Ay’a gidecek
olan Artemis görevinde NASA’ya ve Dynetics’e
destek verdiğimiz için büyük bir heyecan duyuyoruz”
dedi.
SNC, NASA CRS-2 ve NextSTEP-2/Gateway
programları aracılığıyla geliştirdiği yetenek ve
Forbes’un En Zengin 100 Türk listesinde yer alan Eren ve Fatih
Özmen’in sahibi olduğu, global havacılık-uzay ve ulusal güvenlik
şirketi Sierra Nevada Corporation (SNC), NASA’nın İnsan İniş Sistemi
(HLS) programı için kilit öneme sahip mürettebat modülü teknolojisini
üretecek…
deneyimle, mürettebat modülünün sistem entegrasyonu,
insan derecelendirmesi, güvenlik ve
görev güvencesinden sorumlu olacak.
SNC, Kolorado’daki üretim tesislerinde, başarılı
bir şekilde yürütülen dört astronotun uzayda
yaşaması için gerekli ortamı sağlayan şişirilebilir
kapsül LIFE (Hayat)TM prototipini geliştirdi.
Şirket ayrıca mürettebat değerlendirmesi ve
testleri için bir HLS test parçasını geliştirecek.
SNC’nin Kolorado’daki dünya standartlarındaki
görev kontrol merkezi, NASA ihalesi kapsamında
fırlatılacak Dream Chaser® uzay uçağı için de geçerli
olan yörünge üstü operasyonların sunulmasına
imkân veriyor.
“Ay’a insanlı iniş sistemi için
güçlü bir ekip yaratıyoruz”
Özmen, konuyla ilgili olarak; “Bu önemli görev
için Dynetics’in yetenekli ekibine SNC’nin insanlı
uzay uçuşu uzmanlığıyla katkıda bulunmaktan
gurur duyuyoruz. Dynetics’in ve SNC’nin birleşen
sistem mühendisliği ve entegrasyon kabiliyetleri,
bunun gibi hızlı bir geliştirme programının
gerektirdiği çeviklik ve esneklikliğe sahip,
insanlı iniş sisteminin zorlu geliştirme ve test gerekliliklerini
karşılayabilen güçlü bir ekip ortaya
çıkartıyor” dedi.
Yılların uzay tecrübesi ve Mars dahil yüzlerce
uzay görevi deneyimini bünyesinde barındıran
SNC, ana yüklenici olarak alçak yörüngeden
Ay’a çözümler sunuyor. SNC ayrıca, Ay’a ilişkin
Gateway programından ve uzayda sebze
yetiştiren Astro Garden® sisteminden edindiği
deneyimini, çevresel izleme ve kontrol sistemleri
için kullanmaya devam edecek.
NASA tarafından 2024 itibariyle astronotların
Ay’a ayak basmaları ve 2028 itibariyle sürdürülebilir
görevlerin planlanması hedefleniyor.
www.itnetwork.com.tr 91 2020
Sağlıkta
dijital dönüşüm
olmazsa olmaz
Korovirüs salgını tüm dünyada sürerken, değişimi de beraberinde
getirdi. Dijital dönüşüm hız kazanıyor. Bütün sektörler
süratle değişip yeniliklere ayak uydurmaya çalışıyor. Dijital
dönüşüm sektörleri nasıl etkileyecek, nasıl değiştirecek?
Sağlık sektörünün en önemli isimlerinden biri olan Prof. Dr.
Melih Bulut sağlıkta dijital dönüşümü ve etkilerini açıkladı…
2020 92
www.itnetwork.com.tr
Görüntülü iletişim plaftormu 11Sight’ın Dijital Dönüşüm
Sohbetleri’ne katılan Prof. Dr. Melih Bulut, pandemi
sürecinin uzayacağını, aşı bulunana kadar bu sürecin
devam edeceğini belirtirken, 1,5 sene bence böyle aşamalı
olarak devam edeceğiz. Bir şekilde bu hastalığı hepimiz
geçireceğiz. Aşıdan umutluyum. Türkiye aşıyı üretebilir.
Aşı için ciddi gruplar çalışıyor. Plazma da bir aşama.
Bunları doküman haline getirip bilimsel hale getirmek
lazım. Bizim burada üreteceğimiz bilgiler önemli.” dedi.
Özellikle sağlıkta dijital dönüşüm şart
Türk tıbbının bu zorlu süreçte kendini ispat ettiğini ancak
sürecin sonrasında özellikle sağlıkta dijital dönüşümün
şart olduğunu açıkladı. Türkiye’de emekleme
aşamasını geçmiş girişimler vardı, şimdiden sonra bu
girişimlerin önü çok açık. Bu noktada dijital girişimcilerin
işbirliği yapmaları lazım. Bunun yolu kooperatifleşme
olmalı. Bu krizler fırsatları da beraberinde getiriyor.
Dijitale çok hızlı bir geçiş şart
Acil servisler dolup taşıyordu, salgın başladı hepsi bomboş.
Demek ki şişirilmiş bir talep vardı. Çıkış dijital sağlık
ile olacak. Dijital sağlığı çok hızlı uygulayabilenler ayakta
kalacak. Dijitale çok hızlı bir geçiş şart.
Yapay zekayı ciddiye almamız lazım
Çok ciddi bir fırsat var hem dijital dönüşüm hem de yapay
zeka için. Biz insan kaynağımıza özen göstermiyoruz. Şu
Türkiye›nin elin çok potansiyelli bir insan kaynağı var.
Yeni yapılanmalar ortaya koyabilirsek çok yararlı bir yol
ulaşır.
Dijital Sağlık Türkiye için çok iyi bir çıkış
Start-up’ların önünü açma arzusu var. Salgın da gösterdi
ki büyük firmaların öyle inovasyon yapmaları çok kolay
değil. Dijital Sağlık Türkiye için çok iyi bir çıkış yolu, başka
çare de yok ben ümitliyim. Ocak 2020’ye kadar sağlık
harcamalarının yüzde 85’i hastanelere gidiyordu. Sağlık,
tedariği koruma, geliştirme artık ön plana çıkıyor. Bütün
alanlarda çok büyük katkı sağlayacak.
Zihniyet dönüşümünü de
gerçekleştirmeliyiz
Dijital dönüşümde kendimizi de değiştirmeli ve dijital
dönüşüme ayak uydurmalıyız. Zihniyet dönüşümü yaşamalıyız.
Aşı gelse de sorunumuz bitmeyecek. Aşı bizi
sadece virüsten koruyacak. Zihniyet dönüşümünü de
gerçekleştirmeliyiz.
Sigorta şirketleri de dijitalleşiyor
Normal şartlarda salgın hastalıklar özel sigorta kapsamına
girmez. Fakat Türkiye’de özel hastanelerin de pandemi
hastanesi ilan edilmesiyle sigorta şirketleri teşhis ve
tedavi süreçlerini poliçe kapsamına almaya karar verdi.
Koronavirüsün özel sağlık sigortası kapsamına alınmasıyla
sigortacılık sektöründe talepler arttı. Türkiye’nin
en çok tanınan sigorta şirketleri, artan talepleri karşılayabilmek
için hizmetlerini dijitalleştirerek hızlandırmaya
karar verdi. Şu anda birçok şirket, sigorta yaptırmak
isteyen müşterilerine mobil uygulamalar ve web siteleri
üzerinden canlı görüntülü
destek vermeye başladı.
Takip uygulamaları artıyor
Sağlık sektöründe gözlemlediğimiz bir diğer yenilik, CO-
VID-19 ile mücadele sırasında ilk olarak Çin tarafından
uygulandı. Şubat ayında piyasaya çıkan “Close Contact
Detector” isimli uygulama salgının yayılmasının önüne
geçmedeki etkisiyle sektörde öncü oldu. Bireyler yakın
iletişim kurdukları kişileri bu uygulama üzerinden belirleyip
onların ve kendilerinin risk durumlarını takip
edebiliyorlar. Çin bu konuda bir adım daha ileri giderek
anlık mesajlaşma uygulaması WeChat üzerinden her bir
kişiye risk durumuna göre etiketler oluşturmuştu. Günlük
hayatta girecekleri alanlarda bu etiketlere bakılarak
kontrol yapılıyordu.
Dünya’nın teknoloji devlerinden Apple ve Google da birlikte
çalışarak Koronavirüs takibi yapılacak bluetooth tabanlı
bir uygulama üzerinde çalıştıklarını duyurmuştu.
Bu sistemlere benzer olarak T.C Sağlık Bakanlığı da “Hayat
Eve Sığar” isimli bir uygulama geliştirdi. Uygulama
üzerinden bulunduğumuz il ve ilçedeki yoğunluğu görebiliyor
ve aynı evde yaşadığımız aile bireylerini de ekleyerek
onların durumlarını takip edebiliyoruz.
Lüksten öte artık gereklilik
Türkiye’de online hastane uygulamaları hayata geçmeye
başladı. Dünya’nın diğer yerlerinde de online randevu
sistemlerinden öte, doktorlarla görüntülü görüşme sağlayan
uygulamalar mevcut. Amerika Birleşik Devletleri’nde
sağlık sektöründe faaliyet gösteren startup’lar
2020’nin ilk çeyreğinde 3,1 Milyar Dolar yatırım aldılar.
Bu tür uygulamalar içinde bulunduğumuz dönemde
bir lüksten öte gereklilik haline geldi. Hastaneye gitmek
fiziksel temas anlamına geldiğinden insanlar bundan
çekiniyor. Bunu fark eden hastaneler, sistemlerini hızla
dijitalleştiriyorlar. Hastalar randevularını mobil uygulamalar
üzerinden almakla kalmayıp, görüşmelerini de bu
platformlar üzerinden sağlıyorlar.
www.itnetwork.com.tr 93 2020
Türkiye’nin en iyi 51 işvereni açıklandı
Great Place to Work Enstitüsü, Türkiye’nin en iyi işverenlerini açıkladı.
Araştırmaya 200 şirket katıldı, 101.544 çalışan temsil edildi…
30 yılı aşkın süredir dünya çapında En iyi
işverenleri belirleyen Great Place to Work
Enstitüsü, 2020’nin en iyilerini online
platformlar üzerinden gerçekleştirdiği
yayın ile açıkladı. Enstitü tarafından düzenlenen
“Türkiye’nin En İyi İşverenleri”
araştırmasına bu yıl 200 şirket katıldı.
Çalışan odaklı yönetim anlayışı ile yüksek
kurum kültürüne sahip 51 şirket “En
İyi İşveren” unvanı almaya hak kazandı.
Çalışmada; güvenilirlik, saygı, hakkaniyet,
gurur ve takım ruhu gibi Great Place
to Work modelinde yer alan 5 boyut değerlendirildi.
Ödüller, 20-50 Best Small
Workplaces, 50-250, 250-500, 500–2.000,
2.000-5000 ve 5.000+ olmak üzere çalışan
sayısına göre 6 kategoride verildi.
INSPARK, 20-50 Best Small
Workplaces kategorisinde
birinci oldu
En iyi işverenlerinin açıklandığı listede,
“20-50 Best Small Workplaces” kategorisinde
INSPARK birinci sırada yer alırken,
SOLID-ICT ikinci sıraya yerleşti. Kategorinin
üçüncüsü ise Kılınç Hukuk & Danışmanlık
oldu.
50-250 çalışan sayısı
kategorisinde birinciliği
Udemy göğüsledi
50-250 çalışan sayısı kategorisinde birinciliği
Udemy göğüslerken, ikinci GittiGidiyor
Bilgi Teknolojileri San. ve Tic.
A.Ş., üçüncü Mercedes Benz Finansal
Hizmetler oldu.
250-500 çalışan sayısı
kategorisinin ilk sırasında
Magna Seating yer aldı
250-500 çalışan sayısı kategorisinin ilk
sırasında Magna Seating yer alırken,
ikinci AbbVie, üçüncü Magna Exteriors
& Magna Mirrors oldu.
500-2.000 çalışan sayısına
sahip şirketler kategorisinin
birincisi sahibinden.com
Çalışan sayısı 500-2.000 olan şirketler
kategorisinde sahibinden.com birinci
oldu. Kategorinin ikinci sırasında DHL
Worldwide Express Taşımacılık ve Ticaret
A.Ş. yer alırken ESBAŞ – Ege Serbest
Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş. üçüncü
sıraya yerleşti. ESBAŞ, aynı zamanda ilk
kez geçtiğimiz yıl verilmeye başlanan
Ege Bölgesinin En İyi İşvereni ödülünün
de sahibi oldu.
2.000-5.000 çalışan
sayısında ilk sırayı Hilton aldı
2.000-5.000 çalışan sayısı kategorisinin
lideri Hilton olurken, Albaraka Türk Katılım
Bankası A.Ş. ikinci, Penti üçüncü
oldu.
Kuveyt Türk, 5.000 ve üzeri
çalışan sayısı kategorisinin
lideri oldu
5.000 ve üzeri çalışan sayısı kategorisinin
birincisi olan Kuveyt Türk Katılım Bankası,
Finans’ın En İyi İşvereni unvanı da
almaya hak kazandı. Kategorinin ikincisi
ise Turkcell Global Bilgi oldu.
Özel ödüller de sahiplerini
buldu
Magna Seating, Magna Exteriors & Magna
Mirrors ve Udemy; değerler, inovasyon,
finansal büyüme, liderlik etkinliği,
insan potansiyelini maksimize etme ve
güven gibi 6 temel bileşenin analizi ile
oluşan “Great Place to Work For ALL”
özel ödülüne layık görüldü. Şirketlerin
işveren markalarının çalışanları tarafından
değerlendirildiği çekme, tutma ve
bağlama skorlarının değerlendirilmesi
ile oluşan EVP Index Özel Ödülü; Magna
Seating, Zurich Sigorta, Organik Kimya,
Novartis İlaç ve GittiGidiyor Bilgi Teknolojileri
San. ve Tic. A.Ş şirketlerine verildi.
“İnovasyon & Dijital
Dönüşüm” özel ödülü
Organik Kimya’nın
“Yaşam Boyu Öğrenme” özel ödülü
AbbVie, “İş-Yaşam Dengesi” özel ödülü
Udemy, “Diversity” özel ödülü GittiGidiyor
Bilgi Teknolojileri San. ve Tic. A.Ş.,
“İnovasyon & Dijital Dönüşüm” özel ödülü
Organik Kimya tarafından alındı. GSK
Türkiye “Toplumsal Paylaşım” özel ödülüne
layık görülürken, Magna Exteriors
& Magna Mirrors “Çalışan Sağlığı ve İş
Güvenliği” özel ödülünün sahibi oldu.
Novartis İlaç, Best Women
Workplaces özel ödülünü
aldı
Best Women Workplaces özel ödülleri de
sahiplerini buldu. Kadın çalışanlar için
en iyi işyerleri sıralamasında lider Novartis
İlaç olurken, AbbVie ikinci, sahibinden.com
üçüncü sırada yer aldı.
2020 94
www.itnetwork.com.tr
DORinsight, salgın sonrası iş yaşamının
nasıl etkilendiğini araştırdı
Türkiye’nin en büyük izinli veritabanına sahip online araştırma
şirketi DORinsight’ın iş yaşamını mercek altına aldığı araştırması,
koronavirüs salgını nedeniyle evden çalışanların yüzde 80’inin bu
modeli desteklediğini ortaya koydu.
Koronavirüs salgını, çalışma ve özel yaşamımızı
tamamen değiştirdi. Belli bir süre sonra
bu krizi atlatacağımıza şüphe yok, fakat bu
değişimlerin ne kadarı kalıcı olacak? Salgın
sona erdiğinde iş yaşamımız nasıl devam
edecek? Hitay Holding firmalarından Türkiye’nin
en büyük izinli veritabanına sahip online
araştırma şirketi DORinsight, ‘Salgından
sonra iş yaşamı’ başlıklı bir araştırma
gerçekleştirerek geleceğe ışık tuttu. 15 – 20
Nisan 2020 tarihleri arasında online olarak
tamamlanan araştırmaya, 18 yaş üstü, çalışan
ve Türkiye kent temsili 3.675 kişi katıldı.
Katılımcılar aileleri için
endişe duyuyor
Katılımcılara salgına yönelik tutumları sorulurken
yüzde 71’i “endişeliyim”, yüzde 15’i
“endişeli değilim”, yüzde 14’ü ise “kararsızım”
cevabını verdi. Katılımcıların yüzde
49’u ailesinin sağlık sorunu yaşamasından,
yüzde 23’ü ülke ekonomisinin çıkmaza girmesinden,
yüzde 14’ü sağlıklarıyla ilgili sorun
yaşamaktan, yüzde 6’sı işini kaybetmekten,
yüzde 4’ü psikolojisini etkileyeceği için,
yüzde 3’ü ise aile içi huzurlarının bozulmasından
endişe duyuyor.
Şirketlerin kriz yönetimi
başarılı
Katılımcıların yüzde 66’sı şirketlerinin aldığı
önlemleri yeterli gördüğünü, yüzde 68’i de
şirketlerinin kriz yönetimini başarılı bulduğunu
söyledi. Katılımcıların yüzde 50’sinin
yaptığı iş evden çalışma modeline uygun
olurken, yüzde 43’ü şu anda evden çalıştığını
belirtti. Evden çalışan katılımcıların yüzde
68’i evden çalışmanın verimliliğini artırmadığını
(mevcuttaki gibi çalıştığı için),
yüzde 80’i ise evden çalışma modelini desteklediğini
dile getirdi. Katılımcıların yüzde
55’i evden çalışma modelinin 2-3 ay, yüzde
14’ü 5 ay veya daha uzun süreceğini, yüzde
10’u 1 ay, yüzde 6’sı 4 ay, yüzde 4 ‘ü 1 aydan
az süreceğini tahmin ederken, yüzde 11’lik
kesim ise bir tahmini olmadığını söyledi.
Şirketin tutumu,
performansı yükseltiyor
Katılımcıların yüzde 62’si şirketlerinin salgın
sürecindeki tutumunun performanslarını
olumlu yönde etkilediğini dile getirdi.
Katılımcıların yüzde 60’ı bu dönemde işten
çıkarılma endişesi yaşamadığını belirtirken,
yüzde 67’lik kesim ise işverenin kendisine
ücretsiz izin/ücret düşürme/kısa çalışma
gibi bir öneri sunmadığını vurguladı.
Acer’dan etkileyici izleme deneyimi sunan kavisli monitörler
ED2 ve ED3 serisi monitörler, sundukları keskin 1800R kavisli ekranlarla
kullanıcıyı çevreleyen sıra dışı bir deneyim yaşatıyor. AMD
FreeSync uyumluluğu sayesinde, evde eğlence amaçlı oyun oynayanlar
için ideal…
Acer’ın kavisli ekranlı ED2 ve ED3 serisi
monitörleri, geleneksel panellerin çok daha
ötesinde bir izleme deneyimini mümkün
kılıyor. 31,5 inç, 23,6 inç ve 27 inç büyüklüklerinde
Full HD (1080x1920 piksel) çözünürlüklü
ekran seçeneklerine sahip monitörler,
1800R kavisli tasarımla tüm dikkatleri üzerine
çekiyor. Keskin kavisli ekranlar yalnızca
kullanıcıyı saran etkileyici ve sürükleyici
bir görsel deneyim yaşatmakla kalmıyor
aynı zaman da geniş izleme açısı özelliğini
de pekiştiriyor. 178 dereceye kadar izleme
açısı sunan ED2 ve ED3 serisi, ekrana nereden
bakılırsa bakılsın tüm içeriğin ve renklerin
en yüksek doğrulukla görülebilmesini
sağlıyor.
Etkileyici seviyelerdeki hızı ile göz dolduran
seride 144 Hz’e kadar yenileme hızı sunulurken,
4 ms tepki süresi de yüksek tempolu
oyunların keyfini sonuna kadar yaşatıyor.
Serideki tüm ürünlerde dikkat çeken AMD
FreeSync uyumluluğu sayesinde kullanıcılar,
tüm favori oyunların tadını çıkarıyor.
Aynı zamanda serinin 250 nit parlaklık değeri
ve 100M:1’lik çarpıcı kontrast oranı gibi
özellikleri de görüntülerin etkileyiciliğini
kat kat artırıyor.
Daha Az Titreşim, Daha
Yüksek Konforlu İzleme
Deneyimi
Acer monitörlerde karşımıza çıkan görüntü
teknolojileri, kullanıcıları rahat bir izleme
deneyimiyle baş başa bırakıyor. Mavi ışığın
daha az yayılmasını sağlayan BlueLightShiled
ve ekranda oluştuğunda son derece
rahatsız edici olabilen görüntüdeki titreşimi
ortadan
kaldırmaya
y a r d ı m c ı
Flickerless
özellikleri, bu
teknolojilerin
başında geliyor.
Ekrandan
yansıyan ışık miktarını azaltıp monitör
karşısındaki kullanıcı için daha konforlu bir
deneyim yaşatmayı hedefleyen ComfyView
da Acer’ın göz hassasiyetine odaklanan
çözümlerinden biri olarak dikkat çekiyor.
Fiyat ve Bulunabilirlik
Acer ED2 (ED242QRA, ED322QA,
ED322QRP) ve ED3 (ED273) serisi monitörler,
1.300 TL ile 2.200 TL arasında değişen
fiyatlarla satışa sunuldu.
www.itnetwork.com.tr 95 2020
Dünyada 10 kişiden 8’i temassız ödemeyi tercih ediyor
Sosyal izolasyon ve fiziksel mesafedeki hassasiyet, süpermarket
kasalarına da yansıdı. Dünya genelinde 10 kişiden 8’i temassız ödemeyi
tercih ettiğini söylerken, bazı ülkelerde temassız işlemler iki
ayda dört kattan fazla büyüdü…
Fiziksel mesafenin daha önemli olduğu bugünlerde,
hijyen, kolaylık ve hız gibi özellikler
temassız ödeme işlemlerin de cazibesini
artırdı. Mastercard tarafından 19 ülkede 17
bini aşkın kişi üzerinde yapılan araştırmaya
göre, temel ihtiyaç alışverişlerinde temassız
ödemeyi tercih edenlerin sayısı hızla artmaya
devam ediyor. Şubat, Mart döneminde her
10 kişiden 8’i temassız ödemeyi tercih ederken,
bu dönemde süpermarket kasalarında
gerçekleştirilen temassız işlemler, tüm kartlı
ödemelere göre iki kat daha fazla arttı.
Temassız kartlar en üstte
Sağlığını korumak amacıya sosyal izolasyon
kurallarına uyan tüketiciler, ödeme işlemini
de en hızlı ve mümkün olan en az temasla
bitirmek istiyor. Araştırmaya katılanların
yüzde 46’sı temassız özellikli kartlarını cüzdanlarının
en üstüne taşıdığını belirtirken,
35 yaş altında bu oran yüzde 52’lere kadar
çıkıyor. Nakit paralardaki hijyen endişelerine
bağlı olarak, kartlı ödemelerde hacim
artmaya devam ediyor. Bu artışta ödeme
işleminin hızlı şekilde tamamlanması da etkili
oluyor. Araştırmaya katılanların yüzde
82’si, temassız ödemenin 10 kat daha hızlı
tamamlandığı ve böylece mağazalardan
daha hızlı çıkmaya imkan verdiği görüşünde.
Öte yandan, araştırmaya katılanların
yüzde 74’ü bundan sonraki dönemde de temassız
işlemleri kullanmaya devam edeceğini
ifade ediyor.
Mastercard verilerine göre, temassız ödemeler
2020 yılının ilk çeyreğinde küresel
bazda yüzde 40 oranında artış gösterdi.
Temassız alışverişlerin yüzde 80’ini 25
Amerikan Doları (yaklaşık 175 TL) altındaki
işlemler oluşturuyor, bu rakam aslında
nakitle ödenecek miktarların temassız
ödeme ile yapıldığını gösteriyor. Türkiye’de
ise temassız ödemelerde 250 TL’ye kadarlık
alışverişler şifresiz bir şekilde hızlıca tamamlanabilyor.
BAE ve ABD’de yüzde
100’den fazla büyüme
Coğrafi dağılıma bakıldığında; Şubat-Mart
aylarında Asya-Pasifik ülkelerindeki market
alışverişlerinde temassız ödemeler temaslı
işlemlere göre 2,5 kat fazla artarken, 2019’un
son çeyreğine oranla ise 4 kattan fazla yükseldi.
Ortadoğu ve Afrika genelinde, temassız
işlemler, diğer ödeme yöntemlerinde
göre yine 4 kat fazla büyürken, Birleşik Arap
Emirlikleri’nde Mart ayında yapılan temassız
ödemeler hem bir yıl öncesine göre toplam
işlem sayısında, hem de yüzyüze alışverişlerde
yüzde 100’den fazla büyüdü. ABD’de
de Mart ayında yapılan işlemler özelinde, bir
yıl öncesine göre yüzde 100’ü aşkın artış görülen
ülkeler arasında yer aldı. Kuzey Amerika’daki
temassız işlemler, diğer ödeme
yöntemlerine göre 3 kat hızlı artış gösterdi.
Mastercard Türkiye ve Azerbaycan Genel
Müdürü Yiğit Çağlayan “Temassız işlemler
özellikle yüzyüze işlemlerde tüketicilere
daha hijyenik, hızlı ve güvenli bir ödeme
olanağı sunarken, bugünlerde öne çıkan
fiziksel mesafenin de korunmasına imkan
veriyor. Zamanlaması farklı olsa da dünyada
genelinde tüketicilerde aynı eğilimleri
görüyoruz. Türkiye’de de marketlerde kredi
kartlı alışverişlerde, tüketicilerin yüzde
60’tan fazlası temassız ödemeyi tercih ediyor.
Bu dönemde ivmelenen temassız ödeme
alışkanlığının bundan sonraki dönemde de
artmasını bekliyoruz. Temassız işlemlerin
yakın zamanda toplu taşıma, perakende ve
akaryakıt gibi pek çok alana yayılacağını
öngörüyoruz” diye konuştu.
Turkcell Global Bilgi 10 günde 14 bin deneyim merkezi açtı
Türkiye’nin lider müşteri deneyimi merkezi Turkcell Global Bilgi, Covid-19
sürecinde uzaktan çalışma modeline geçen ilk şirketlerden biri oldu. Çağrı
merkezlerine olan talebin arttığı bugünlerde şirket, yetkin personeli ve sağladığı
altyapı sayesinde kesintisiz ve kaliteli hizmet vermeye devam ediyor.
Türkiye’nin lider
müşteri deneyimi
merkezi Turkcell
Global Bilgi, Covid-19
sürecinin
başından itibaren
çalışanlarına evden
çalışma imkanı
sunarak Türkiye’nin
dört bir yanında 14 bin deneyim
merkezini hayata geçirmiş oldu. Sürece hızla
uyum sağlayan şirket, verimli çalışmasını
dijital olarak sürdürüyor.
Evden çalışma sisteminin büyük önem taşıdığı
bugünlerde dijitalleşmenin önemini
vurgulayan Turkcell Global Bilgi Genel Müdürü
Çağatay Aynur şunları söyledi: “Dijital
dönüşüme çok önceden başlamış bir şirket
olmamız böyle büyük organizasyonlarda
hızlı karar almamızı destekliyor. Çalışanlarımıza
ve müşterilerimize eşsiz bir dijital
deneyim yaşatma vizyonu ile pek çok proje
hayal etmiş ve yatırım yapmıştık. Bugün de
hayallerimizi gerçekleştirmenin büyük mutluluğunu
yaşıyoruz. 10 gün gibi kısa bir süre
içerisinde 14 bin çalışma arkadaşımızı evden
çalışma modeline geçirmenin yanında
eğitim, gelişim, spor, motivasyon, psikolog
ve diyetisyen gibi çalışanlarımıza sağladığımız
tüm imkanları da dijital platformdan
devam ettiriyoruz.”
Turkcell Global Bilgi Genel
Müdürü Çağatay Aynur:
“Dijitalleşmenin önemini bir
kez daha anladık”
Globalim ve Globalbilgiliyim uygulamaları
sayesinde şirket içi tüm süreçlerin dijital
ortama taşındığını söyleyen Aynur şöyle devam
etti: “Dijitalleşme, müşteri talep ve istekleri
dikkate alınarak hayata geçirildiğinde
ve müşteriye fayda sağlayacak alanlarda
kullanıldığında pozitif geri dönüş sağlıyor.
Hizmet verdiğimiz firmalar için geliştirdiğimiz
Müşterimetre uygulaması üzerinden de
müşterilerimiz kendi operasyonel verilerini
anlık olarak görebilmekte, sosyal medyada
markaları hakkında yapılan yorumları takip
edebilmekteler. Yaşadığımız bu dönem
üzücü olmakla birlikte hem kurumlar hem
de bireyler bazında dijitalleşmenin ne kadar
kritik olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatmış
oldu.”
2020 96
www.itnetwork.com.tr
AYROTEK,
Çözüm Portföyüne
Yerli ve Milli NSS GRC çözümünü ekledi...
Öncelikle Ayrotek olarak
sunduğunuz çözümlerden
bahseder misiniz?
Ayrotek, IBM, RedHat, Cisco, HCL, Planview
gibi teknolojinin önde gelen firmalarının
çözüm ortağı olup; Yazılım Yaşam Döngüsü
Yönetimi /Entegrasyonu, Bilgi Güvenliği,
Bulut tabanlı teknolojiler, Proje ve Porföy
Yönetimi gibi konularda yazılım satış ve danışmanlık
hizmetleri sunuyor.
Gül Tercan
Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık Profesyonel Hizmetler Direktörü
Cisco iş ortaklığınıza ve bu
kapsamdaki çözümlerinize değinir
misiniz?
Cisco ile iş ortaklığımız, bizim yerli ve milli
çözüm NSS GRC’nin entegre ve otomatize
bir şekilde çalışabilmesi için bir ürün entegrasyon
arayışımızla başladı. Araştırmalarımız
sonucunda Cisco’nun uçtan uca
tümleşik güvenlik mimarisini etkin kılabilecek
ürün portföyüne sahip olduğunu gördük.
Bu kapsamda Cisco’nun ürünlerinin
NSS GRC’nin entegrasyon ihtiyaçlarını en iyi
şekilde karşıladığını gördük ve karşılıklı iş
birliğine gittik. Bu işbirliğimiz kapsamında
da distribütör olarak alanının en iyilerinden
olan katma değerli çözümleriyle ön plana
çıkan Tech Data ile çalışmaya karar verdik.
Bu bağlamda sunduğumuz çözümlerden
bahsedersek: Uç Nokta Koruması, Uzaktan
Erişim Güvenliği, Tehdit Yönetimi, Erişim
Güvenliği, E-mail Güvenliği, Çok Faktörle
Kimlik Doğrulama gibi çözümler sunuyoruz.
Bu çözümlerimizden biraz detayla bahsetmek
isterim.
Uç Nokta Koruması: Cisco AMP for Endpoints
ile hem klasik imza tabanlı antivirüs
hem de sezgisel tekniklerle zararlı yazılım
ve alt varyantlarına karşı uç noktalar üzerinde
etkin koruma sağlıyoruz. Zararlı yazılımların
tespit edilmesinde kullanılan makine
öğrenme, cihaz trafik akış korelasyonu
vb. teknikler özellikle sıfırıncı gün ataklarına
karşı geliştirilmiştir.
Uzaktan Erişim Güvenliği: Cisco Umbrella
ile hem zararlı olan ve yönetim tarafından
istenmeyen trafikleri kurum ağınıza kadar
gelmeden durduruyor hem de gezici kullanıcılarınız
dünyanın diğer ucundan da internete
çıksa anlık koruma ve raporlama
sağlayabiliyoruz. Bu çözüm gezici ve yerel
kullanıcı bilgisayarlarınızın BT politikalarında
yapacağınız güvenlik değişikliklerine
anında uyum sağlamasını mümkün kılıyor.
Tehdit Yönetimi: Cisco Stealthwatch
Network Anomaly Detection çözümü ise,
Kişisel verilerin korunması ve verilerin nerede tutulması gerektiği gibi konularla ilgili oluşturulan mevzuatlar ve artan güvenlik
riskleriyle birlikte; işletmelerde, yönetişim, risk ve uyum (GRC) faaliyetleri artık eskisinden çok daha önemli bir hâle geldi. Risk ve
uyumluluk süreçlerini, manuel, reaktif ve silolar hâlindeki çalışma modelleriyle yönetmek artık mümkün değil. Bu nedenle, yeni iş modelleri
geliştirilmesi, yeni iş ortaklıkları kurulması, yeni teknolojilerin uygulamaya sokulması ve artan tehditlere karşı yeni çözümlerin
bütünsel bir yaklaşım ile kullanılması gerekiyor. Tam bu kapsamda Ayrotek firması, yerli ve milli çözümü NSS GRC ürününü Cisco
ürünleriyle entegre ederek ’Tek Çözümle Tam Uyum’ mottosuyla çözüm portföyüne kattı. Konuyla ilgili Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık
firmasından Profesyonel Hizmetler Direktörü Gül Tercan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Ayrotek sunduğu bu özel çözümüyle
bankacılık ve finans dahil olmak üzere tüm sektörlerde, risk, uyum ve yönetişim faaliyetlerinin doğru bir şekilde yürütülebilmesi
için tam bir bütünlük sağlarken; tüm süreçlerin ve çözümlerin tek bir platformdan yönetilebilmesine olanak tanıyor…
ağ cihazlarından topladığı Netflow, J-Flow,
S-flow, IPFIX veya SPAN trafiğini 90’ın üzerinde
algoritmaya tabii tutarak trafik üzerindeki
tüm anomali bilgisini tespit edebiliyor.
Sahip olduğu algoritmalar sayesinde
işlediği trafik üzerinden, çalıştığı kurumda
mesai kaçta başlıyor, o kurum hangi ülkelerle
trafik alışverişinde bulunuyor, kurum
çalışanları ağda ne tür trafikler oluşturuyor
vb. ağa ait tüm normalleri öğrenebiliyor. Bu
bilgiler doğrultusunda örneğin gece yarısı
hiç de mutad olmadığı üzere dosya sunucusu
üzerinden XYZ ülkesine bir dosya transferi
tespit ettiğinde bu anormal davranışa
ilişkin Bilgi Güvenliği çalışanlarını uyarıyor.
Erişim Güvenliği: Cisco Identity Services
Engine (ISE), ağa yapılan tüm kablolu-kablosuz
ve uzak erişimler için merkezi erişim
denetim ve yetkilendirme işlemlerini gerçekleştiriyor.
İş rollerine dayalı olarak, erişim
kontrolü güvenli bir biçimde merkezileştirilebiliyor
ve birleşik olarak yönetilebiliyor.
E-mail Güvenliği: Cisco Email Security ise,
gelen e-postalarda; daha hızlı tehditleri algılayan,
engelleyen ve gideren gelişmiş tehdit
savunması ile şirketler için olası tehditleri
tespit ederek, bertaraf edilmesini sağlıyor.
Cisco E-Mail Security ile e-maillerinizi korurken;
aynı zamanda veri kaybını önleyip, veri
aktarımında uçtan uca şifreleme sağlıyoruz.
Çok Faktörlü Kimlik Doğrulaması: Cisco
Duo’nun sağladığı çok faktörlü kimlik
doğrulaması (multi-factor authentication/
MFA) çözümüyle kurumunuzda ‘Zero-Trust’
güvenlik politikasını uygulayabilirsiniz.
Bu kapsamda kurumlara
sunduğunuz hizmetler nelerdir?
Ayrotek Yazılım ve Danışmanlık olarak
Cisco ile işbirliğimiz kapsamında; Yazılım
Güvenliği ağırlıklı olmak üzere kurumlara
Bilgi Güvenliği konusunda yazılım satış ve
danışmanlık hizmetleri sunuyoruz.
İşletmelerdeki risk ve uyum
süreçlerini yönetmek adına
sunduğunuz NSS GRC ve Cisco
Çözümlerinizi anlatır mısınız?
NSS GRC ve Cisco Güvenlik çözümleri bir
araya geldiğinde “Güvenlik Olgunluk” seviyesi
sadece BT bağlamında değil, tüm
organizasyon ve eko sistem genelinde istenilen
olgunluk seviyesine ulaşır. İnternet
erişiminden, istemci bilgisayarlarına kadar,
ağın tüm katmanlarında güvenlik tedbirleri
düzenli olarak taranır ve sistemlerden
otomatik olarak gelen veriler ile uygulanan
politikaların yeterliliği test edilir. Çözüm
bileşenlerini sıralayacak olursak:
• NSS GRC – Cisco ISE entegrasyonu ile düzenli
olarak ağ ve güvenlik envanteri oluşturulur
ve doğrulanır.
• NSSGRC - Cisco Stealthwatch entegrasyonu
ile tespit edilen anormallikler gerçek
zamanlı olarak risk yönetimini tetikler ve
tüm ilgili birimlerin süreçlerini başlatır.
• NSSGRC - Cisco Talos entegrasyonu ile
toplanan verinin bir saldırıya veya tehdide
işaret edip etmediği belirlenir ve risk erken
teşhis edilir.
• NSSGRC ile aşağıdaki Cisco çözümlerinin
entegrasyonu sayesinde otomatik olarak
risk tespiti, uyum seviyesinin izlenmesi ve
görev takibi gerçekleşir:
- Internet çıkışı Cisco Web Security, Umbrella,
Email Security, Firepower ile yönetilir.
- Kritik iş uygulamalarına erişimde Cisco
WSA ve Cisco Duo kullanılır.
- İstemci kademesinde Cisco AMP ile güvenlik
sağlanır.
NSC GRC Platformu ile kurumlara
sunduğunuz avantajlar ve
farklılıklar nelerdir?
NSS GRC platformu, yönetişim, risk ve uyum
faaliyetlerinin bütünleşik ve düzenlemelere
uyumlu bir şekilde yürütülmesini sağlıyor.
Kuruluşların riskleri etkin bir şekilde yönetirken
uyumluluk gereksinimlerini karşılayabilmelerini
ve bilişim teknolojilerini
hedefleriyle uyumlu hale getirebilmelerine
olanak tanıyor. Sadece siber güvenlik platformlarını
değil, aynı zamanda risk ve uyum
çalışmalarını bünyesinde barındırıyor.
NSS GRC, Cisco çözümleriyle entegre olarak
‘Tek Çözümle Tam Uyum’u sağlıyor.
Tüm Cisco çözümlerinden gelen otomatik,
entegre, doğrulanmış ve gerçek zamanlı
veri, NSS GRC platformu üzerinde kuruluşun
farklı standartlara, düzenlemelere
veya politikalara uyum düzeyini gösteren
raporlara, göstergelere, scorecard’lara dönüşür.
Analiz edilen ve raporlanan veri, bilgi
güvenliği ekiplerinin yanı sıra uyum risk
yönetimi ve iç denetim birimlerinin yorumlayacağı,
iş süreçlerinde de kullanılabilecek
anlamlı bilgiye dönüştürülür. Güvenlik
ihlallerinin erkenden tespitinin yanı sıra
kuruluş kapsamındaki birimlerin uyumlu
ve bütünleşik bir platform üzerinde aynı
dili konuşabilmelerini ve işlerin bir birimden
diğerine geçerken kesintisiz bir şekilde
sürdürülebilmesine olanak tanır.
Son dönemin gerçeği Covid-19
kapsamında uzaktan çalışma
prensibine geçen şirketlere
çözümlerinizle sağladığınız fayda
ve güvenlikten bahseder misiniz?
Cisco, uzaktan güvenli erişim sağlayabilmeniz
için VPN, Duo ve Umbrella ürünlerini,
sınırsız sayıda kullanıcı için 1 Temmuz’a
kadar ücretsiz olarak kullanıma açmıştır.
Halihazırda bu ürünlerden herhangi birisinin
kullanılıyor olması durumunda da
ihtiyaç duyulan sayıda lisans artırımı sağlanabilmektedir.
Biz de bu bağlamda aynı
hizmeti sunuyoruz.
Pandemi hem Cisco özelinde hem
de çözüm sunduğunuz diğer iş
ortaklarınız özelinde planlarınız
nasıl etkiledi? Gelecekle ilgili
planlarınızı gözden geçirdiniz mi?
Pandemi sonrası uzaktan erişimin önemini,
hayatımıza ne kadar hızlı girdiğini ve bunun
için gerekli olan teknolojileri öğrendik.
Ofisten çalışmanın gerekli olmadığı, İstanbul
gibi metropol şehirlerde zamanı trafikte
geçirmek yerine eğitim, webinar gibi daha
verimli etkinliklerde geçirebileceğimizi
gördük. Ofis ortamımızı
optimize etmeye karar
verdik.
Gül Tercan / Özgeçmiş
1992 yılında Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri ve Enformatik Mühendisliğinden mezun oldum. Kariyerimin ilk 7 yılında önce Akbank’ta Sistem/
Network Mühendisi olarak çalıştım. Sonrasındaki 15 yıllık dönemimde HPE’de (Hewlett Packard Enterprise) Teknik Danışman, Çözüm Mimarı, Project/
Program Yöneticisi olarak çalıştım ve büyük Telko operatörlerine iş kritik çözümler geliştiren uluslararası projelerde yer aldım.
HPE’deki son 2 yılımda, HPE Yazılım Departmanında Türkiye, Yunanistan, Ortadoğu ve Afrika’yı içeren Profesyonel Hizmetler biriminin danışmanlık
yöneticisi olarak çalıştım ve Business Service Monitoring, DevOps, ITSM gibi çözüm alanlarını kapsayan farklı ölçekteki projelerin iş geliştirme ve
teslimatından sorumlu oldum. HPE’den sonra Rengo Danışmanlık Şirketinde Proje Portföy Yönetimi konusunda Süreç Danışmanı ve Uluslararası Bilgi
Güvenliği projelerinde proje yöneticisi olarak 2 yıl çalıştım. 2019 itibariyle de Ayrotek Danışmanlık ve Yazılım firmasında Profesyonel Hizmetler Direktörü
olarak kariyerimi sürdürüyorum. Yazılım Yaşam Döngüsü Yönetimi/Modernizasyonu, Bilgi Güvenliği ve Proje Portföy Yönetimi gibi çözümlerle ilgili iş
geliştirme ve teslimatından sorumlu ekibin yöneticiliğini yapıyorum.
DDOS saldırılarına karşı şirketleri yanıltan 5 yanlış!
Hizmet reddi (DDoS) saldırılarının doğası değişiyor ve bazı şirketler
DDoS’un geçmişte kaldığına inanıyor olsa da durum böyle değil.
Yapılan araştırmaya göre şirketlerin 3’te 1’i DDoS saldırısı yaşarken,
şirketlerin hala gelişmiş savunmalara sahip olmadığını aktaran
Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü Gürsel Tursun, DDoS saldırıları
hakkında en çok dile getirilen ve şirketleri yanlışa sürükleyen
5 efsaneyi açıklıyor…
Hedeflenen internet hizmetini erişilemez
hale getiren bir siber saldırı biçimi
olan “Dağıtılmış Hizmet Reddi” (DDoS),
gelişmiş saldırı türleri ile şirketleri köşeye
sıkıştırıyor. Türkiye distribütörlüğünü
Komtera Teknoloji’nin yaptığı
Radware’in Küresel Uygulama ve Ağ
Güvenliği Raporuna göre, katılımcıların
yaklaşık 3’te 1’i hizmet reddi (DDoS) saldırısı
yaşarken, güvenilir çözümlere de
sahip olmadığı görüldü. Rapora istinaden
şirketlerin DDoS saldırılarına yeterli
düzeyde önem göstermediğine dikkat
çeken Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü
Gürsel Tursun’a göre, şirketlerin
DDoS saldırıları hakkında sıklıkla düştükleri
5 yanlış bulunuyor.
1. DDoS artık bir sorun değil. Birçok şirket
DDoS saldırılarını önemli bir sorun
olarak görmüyor, sahip olunan güvenlik
çözümlerinin yeterli olduğunu düşüyor.
Ancak her yıl daha da gelişmiş saldırıların
meydana geldiğini bu siber saldırı
türünün ağ katmanlarına yönelik ciddi
zararlar verdiği görülüyor. Bu da DDoS
saldırılarının niteliği değişirken, hala
şirketler için bir endişe kaynağı ve korunmaya
karşı yüksek bir öncelik olduğu
anlamına geliyor.
2. DDoS fidye saldırıları geçmişte kaldı.
Fidye saldırıları yıldan yıla artış gösteriyor
ve Kuzey Amerika şirketlerinin
yüzde 70’inin de yaşadığı bir durum haline
gelmiş durumda. Ayrıca son birkaç
ayda, iki önemli DDoS fidye saldırı kampanyası
da görüldü. Bu durum saldırganların
bu saldırı vektöründen vazgeçmedikleri
ve şirketlerin bu tür saldırılar
için uyanık ve dikkatli olmaları gerektiği
anlamını taşıyor.
3. İnternet servis sağlayıcınız sizi koruyabilir.
Bağlantı maliyetlerini keskin
bir şekilde azaltmak isteyen internet
servis sağlayıcıları, katma değerli hizmetler
sunmak ve müşteri elde tutmak
için DDoS koruma hizmetleri sunuyor.
Birçok şirket için internet servisleriyle
birlikte düşük maliyetli güvenlik hizmetleri
almak çok iyi bir teklif olarak
görünüyor. Ancak internet servis sağlayıcınız
için yan bir iş olarak görülen bu
güvenlik unsuru gerçekten etkili ve sağlam
bir koruma sağlayamıyor. Genellikle
en düşük maliyetli olan en basit temel
korumaları şirketlere sunabilen bu
güvenlik unsuru, birçok gelişmiş DDoS
saldırısına karşı şirketinizi savunamaz.
4. Bulut hizmeti sağlayıcınız sizi koruyabilir.
Şirketler giderek daha fazla bulut
altyapısını benimsediğinden, birçok
müşteri bulut hizmetleri sağlayıcıları
tarafından sunulan yerleşik, ücretsiz
DDoS korumalarını tercih ediyor. Ancak
genel bulut satıcıları tarafından
sunulan güvenlik araçlarının genellikle
temel korumayı sağlamalarından kaynaklanan
sorunlar ardı ardına oluşuyor.
Gelişmiş DDoS saldırılarına karşı yeterince
güvenilir çözümler oluşturamayan
bu hizmetlere karşı dikkatli davranılması
gerekiyor.
5. Tüm DDoS korumaları aynıdır. Giderek
daha fazla hizmet online olarak
taşınırken, güvenlik algıları da giderek
uygulama güvenliği ve veri korumasına
yönelik artış gösterip daha az ağ katmanı
güvenliğine odaklanmalarına neden
oldu. Artık eskisi gibi olmayan ve çok
değişkenlik gösteren DDoS saldırılarına
karşı tüm çözümlerin aynı sonuçlar
verdiğini söylemek anlamsız kaçıyor. Bu
yüzden her teknolojiye, ağa ve hizmete
yönelik gelişmiş DDoS koruma çözümlerine
sahip olmanın gerekliliğini şirketlerin
fark öğrenmeleri gerekiyor.
2020 98
www.itnetwork.com.tr
IoT kullanan şirketler siber saldırılardan
en iyi nasıl korunur?
Ersin Uyar
HPE Aruba Ülke Müdürü
Ağ söz konusu olduğunda,
zararlı yazılım
tutunacak bir cihaz
arar ve ardından içeriye
bulaşmaya çalışır.
Bunu önlemek için, IT
ekipleri her bir IoT cihazına
yalnızca ihtiyaç
duyduğu cihazlarla iletişime
geçme izni verdiğinden
emin olmalıdır.
Şirketler ağlarını
ve yazılım temelli politikalarını
bölümlere
ayırmalı ve ipleri sıkı
tutmalılar.
IoT’de En Temel Tehditler
En temel tehdit aslında IoT pazarının ta kendisidir.
Küçük IoT cihazlarının geliştirilmesi
nispeten daha ucuzdur; bu durum da her gün
yeni “nesneler” geliştiren startup’lar için yeni
yeni filizlenen bir ekosistem yaratmıştır. Her
ne kadar IoT hakkında yıllardır konuşsak da
bu, büyük oyuncuların halen kan kaybettiği
görece yeni bir pazar. Bugün pazarda gördüğümüz
üreticiler ya daha yeni “nesnelere” kayacak
ya da pazardan tamamen kaybolacak.
Gerçek risk, bu cihazların kullanımda kalarak
(bazen varlıklarını unuttuğumuz için) güvenlik
açıklarının saldırganlar karşısında savunmasız
bırakılmasına yol açmasıdır çünkü yamaları
geliştiren kimse yoktur.
Bir diğer tehdit de şirket davranışlarından kaynaklanır.
IoT cihazları genellikle operasyonel
teknolojilerin (OT) kapsamının gölgesinde kalır.
OT’lerde “Eğer bozulmadıysa düzeltmeye gerek
yoktur” anlayışı hakimdir ve 24 saat aralıksız
çalıştıkları rutinlerinde güncellemeleri yapmak
için her zaman vakitleri yoktur. Bu durum, güvenlik
açıklarının açığa çıkmasıyla yamanın uygulanması
arasındaki süreyi uzatır.
Nesnelerin İnterneti (IoT) kullanan şirketlerin ve iş ortaklarının güvenliği
her bir cihaz seviyesinde sağlayıp, bunu en iyi şekilde tesis edebilmelerinin
iki yolu vardır: Cihazların takibini yapmak ve ağı korumak. Cihazlar
denkleme girdiğinde şirketler de tedbirli olmalıdır. En son yayımlanan
yamalar, mümkün olan en kısa sürede uygulandığı müddetçe güvenlik
açıkları gözden kaçırılmayacaktır. Yamayı indirdiğiniz ve saldırganın
‘keşfedildiği’ an arasındaki süreyi azaltmak, siber saldırılardan kendinizi
korumanın en iyi yoludur.
Ayrıca çoğu şirket ağlarına hangi cihazın
bağlandığını yüzde yüz bilemez. Çalışanların
kendi cihazlarını iş yerine getirmesinin
bunda rolü elbette var. Fakat IoT cihazlarının
düşük maliyeti ve kullanım kolaylığı, IT ekiplerinin
konuya dahil olmasını engeller ve bu,
operasyonel süreci yürütenlerin tek başına
kalmasına yol açar.
Buna ilave olarak, ağlardaki mikro segment
uygulamasının geçmişinden kalan karmaşıklık,
siber saldırıların içeride yayılmasını
önlemek için yetersiz kaldığı anlamına gelir.
Bu, ağınıza neyin bağlandığını bilmemek ve
saldırının yayılmasını önleyememenin toksik
bir birleşimidir.
Yapay zeka ve makine öğrenimi kullanan, ağa
hangi cihazın bağlandığını ve bu cihazın yanlış
davranıp davranmadığını anlamaya yarayan
Aruba ClearPass Device Insights gibi yeni
araçlar mevcut. Bu çözüm, hangi cihazların
birbirleriyle nasıl konuştuklarını izne tabi tutan
politikaların sıkıca uygulanmasına olanak
tanır. Aruba ClearPass politika yöneticilerinin
çok daha sıkı uygulamalar ortaya koymasını
ve ağınızın yapılandırmalarla değil, politika
temelli çalışmasını mümkün kılar. Böylece
herhangi bir cihaz herhangi bir yere bağlanabilir.
Ağ bu cihazları tanımlar, profillemeye
tabi tutar, olağan dışı davranışlar algılandığında
uyarı verir ve yalnızca gerekli iletişime
izin veren bir politika uygular.
Birçok şirket için zorluk, işe en doğru yerden
başlamamalarından kaynaklanır. Birçoğu ağlarını
segmentlere ayırmazlar, tek bir ürün tedarikçileri
vardır ve son 20 yıldır kurdukları ağ
altyapılarını yapılandırma yolunu seçerler. Bu
yaklaşım yenidünyaya adım atanlar için yüklü
bir maliyet demektir.
Bu değişiklikleri benimsemek için bir zihniyet
değişimi gerekiyor. Bununla beraber, işleri
koruma yolunda atılacak bazı pratik adımlar
var. Öncelikle, ağda hangi cihazın olduğunu
bilmek... Bu bilgiye sahip olunduğu müddetçe
hangi cihaza izin verilip verilmediği hakkında
bilinçli bir karar verilebilir ve erişim kısıtlanmaya
başlanabilir.
Aynı zamanda, açık standartların benimsenmesi
gerekiyor. Birçok şirketin daha önceden
harekete geçmemesinin sebebi sadece şirket
içerisinde kullanılan standartlara tabi olup,
gerekli güncellemeleri yapmamalarıdır.
Son olarak şirketler, IT ekibi ve operasyonel
süreci yürütenler arasında iş birliğine dayalı
bir ortaklık yaratmalıdır. Operasyonel ekipler
‘kendi ürettikleri çözümler ile süreci yönetme’
yaklaşımını geride bırakıp, farklı ihtiyaçlara
yönelik güvenlik politikaları ve araçları uygulamaya
koymalıdır.
TELKODER’in yeni başkanı Halil Nadir Teberci oldu
Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği
(TELKODER); Yusuf Ata Arıak’ın sektörde
büyük üzüntü yaratan kaybının ardından
Kasım ayında gerçekleştirilecek olağan genel
kurul toplantısına kadar başkan ve başkan
vekilliği görevlerini yürütecek isimleri belirledi.
Yönetim Kurulu üyeleri gerçekleştirdikleri
toplantıda Arıak’ın vizyonunu yaşatması ve
TELKODER’in varlığını güçlenerek sürdürmesi
için; Halil Nadir Teberci’yi Yönetim Kurulu
Başkanlığı, Ceren Okutan’ı ise Başkan Vekillği
görevlerine getirdi.
Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe tam
rekabetin gelişmesi ve sektördeki şirketlerin
verimliliklerini artırması için çalışmalar yürüten
TELKODER; 18 yıldır Yusuf Ata Arıak öncülüğünde
ortaya koyduğu özverili çalışmalarla
sektöre önemli katkılar sundu. 6 Nisan’da
dernek kurucusu ve 18 yıl boyunca da derneğin
Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Yusuf
Ata Arıak’ın vefatının ardından toplanan
TELKODER yönetim kurulu; Arıak’ın vizyonunu
yaşatmak üzere yeni başkan ve başkan
vekilliği görevlerine
getirilecek isimleri
belirledi.
Derneğin Yönetim
Kurulu Başkanlığı’nı
Kasım’da yapılacak
olağan genel
kurul toplantısına
kadar başkan vekilliği
görevinde olan
Halil Nadir Teberci
yürütecek.
Gerçekleştirilen yönetim kurulu toplantısında
yönetim kurulu üyelerinden Ceren Okutan ise
başkan vekilliği görevine atandı.
www.itnetwork.com.tr 99 2020
Micro Focus “Virtual Universe” Etkinliği ile sanal
ortamda binlerce katılımcı bir araya geldi
Müşteri, iş ortağı ve çalışanlarının sağlığını bir numaralı öncelik
olarak belirleyen Micro Focus, Lahey’de düzenlenmesi planlanan
etkinliğini Koronavirüs (COVID-19) sebebiyle ortaya çıkan kamu
sağlığı endişeleri dolayısıyla sanal ortama taşıdı. Micro Focus, Virtual
Universe adıyla gerçekleştirilen yeni etkinlik ile birçok farklı
noktadan katılımcıyı bir araya getirmeyi başardı…
Dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden
Micro Focus, yayınladığı bir açıklamayla
Micro Focus Universe adlı müşteri
ve iş ortaklarına yönelik yılın en kapsamlı
etkinliğini sanal ortama taşıdığını duyurdu.
Şirket, etkinliği Micro Focus Virtual
Universe adıyla gerçekleştirdi.
Her yıl gerçekleşen bu kapsamlı etkinlikte
Micro Focus’un yeni dönemdeki
strateji ve planlamaları global başarı
hikayeleri paylaşımları ve teknik içerikli
birçok farklı sunum gerçekleştirildi.
Türkiye’den de sektörün öncü firmalarının
aralarında yer aldığı farklı oturumlar
dinleyicilerden tam not aldı.
Dünyanın farklı bölgelerinden kayıt olan
3.000’den fazla müşteri ve iş ortağı ile
gerçekleşen etkinlik 3 gün devam etti.
Yapay zekadan güvenliğe, servis yönetiminden
kişisel verilerin korunmasına
kadar farklı birçok konuda gerçekleştirilen
sunumlar, başarı hikayeleri aktarımları
ve birebir görüşmeler ile büyük
bir başarı elde edildi. Dijital dönüşümün
ne şekilde kullanabildiğini somutlaştıran
etkinlik, Micro Focus iş ortakları ve
müşterilerine büyük bir kazanım olarak
geri döndü. Etkinliğin sanal ortamda bu
kadar verimli geçmesinin ardından önümüzdeki
senelerde de bir kısmının yine
online olarak gerçekleştirilmesi gündeme
alındı. Bu sayede çok daha geniş
bir katılımcı kitlesine ev sahipliği yapma
şansı oluşacak.
Etkinliğin katılımcıları geri dönüşlerde
sorunsuz erişim, uyumlu, ölçeklenebilir
ve takip edilebilir bir deneyim gibi
çok sayıda pozitif geri dönüş bildirdiler.
Etkinlik sonrası, Micro Focus Türkiye
ekibi de “Bu eşsiz deneyimin bir parçası
olmaktan bizler de Micro Focus ekibi
olarak onur duyuyoruz. Ülkemizde yaşanan
bu zor günlerin bir an önce geçmesini
dileyerek bizler tüm müşterilerimize
ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretebilmek
için hız kesmeden çalışmalarımıza
devam ediyoruz” mesajını yayımlayarak
iş ortaklarına ve müşterilerine teşekkür
etti.
Avrupa’nın oyun devinden Türkiye’de stratejik ortaklık
Türkiye’nin “oyuncuyu esas
alan” dijital platformu Oyunfor.com,
Avrupa’nın en büyük
oyun yayın ve dağıtım
şirketlerinden Gameforge ile
stratejik iş ortaklığı yaptığını
duyurdu. Gameforge, Türkiye’de
oyunseverler tarafından
uzun yıllardır OGame ve Metin2 gibi oyunlarla
tanınırken, bu oyunların kullanıcı sayısının da
milyonları aştığı belirtiliyor.
Gameforge içeriklerine Oyunfor’un zengin ödeme
seçenekleri ile erişilebilecek
Stratejik iş ortaklığı kapsamında, Oyunfor’un
sunduğu kartlı ödemelere alternatif seçenekler
de Gameforge alışverişlerinde kullanılabilecek.
Oyunfor, daha önce 2019 yılı oyun ödeme verileri
konusunda bir çalışma paylaşarak, alternatif
ödeme yöntemlerinde adetlerin banka kartı ve
kredi kartı kullanımı adetlerinin önünde olduğunu,
ortalama sepet tutarının ise banka ve
kredi kartında 250 TL olurken, alternatif ödemelerde
bu miktarın 500 TL’ye çıktığını açıklamıştı.
Dolayısıyla alternatif ödeme yöntemleri, Gameforge
oyunlarını daha çok kişiye, daha pratik bir
şekilde ulaştıracak.
Oyunfor’un bölgesel gücünden de faydalanacak
Açıklama ile Gameforge yetkili satıcısı olan
Türkiye’nin en büyük dijital oyun mağazalarından Oyunfor.com,
Almanya merkezli oyun şirketi Gameforge ile stratejik iş ortaklığını
açıkladı. 75 ülkede 20’den fazla oyunuyla 450 milyondan fazla oyuncuya
ulaşan Gameforge, Oyunfor’un kartlı ödemeye alternatif seçenekleri
ve bölgesel, büyük internet kafe ağı kapsamıyla, Türkiye’deki
milyonlarca kişilik oyuncu tabanını genişletirken, oyunseverlere çeşitli
kolaylıklar ve kampanyalar sunacak…
Oyunfor, Gameforge ile ortak kampanyalar da
düzenleyecek ve bölgesel gücüyle ortaklığa fayda
sağlayacak. Bu kapsamda, Oyunfor’un Akınsoft
iş birliğiyle pratik ve güvenli alışveriş olanağı
sunan internet kafelerde de Gameforge içerikleri
kolaylıkla erişilebilir hale gelecek.
Oyunfor.com Genel Müdürü Mehmet Dumanoğlu,
“Gameforge, Türkiye’deki milyonlarca
oyunseverin aşina olduğu bir şirket. Metin2,
Aion, OGame, Ikariam gibi oyunları, ülkemizde
büyük bir kullanıcı sayısına sahip. Ancak oyunseverler
bugüne dek Gameforge içeriklerine sadece
banka ve kredi kartı kullanarak erişebiliyordu.
Oysa 2019 yılı için daha önce açıkladığımız
verilere bakıldığında, Türkiye’de özellikle yüksek
meblağlarda alternatif ödeme seçeneklerinin
daha çok tercih edildiğini, alışveriş tutarlarının
da alternatif ödemede iki katına çıktığını
görüyoruz. Yaptığımız stratejik iş ortaklığı
kapsamında, Oyunfor.com olarak sunduğumuz
alternatif ödeme seçenekleri de artık Gameforge
içerikleri alırken kullanılabilecek. Ayrıca İzmir
özelinde Akınsoft iş birliğimizle eriştiğimiz
internet kafe ağını da Gameforge’a açıyoruz. Gameforge
böylece Türkiye’nin üç büyük şehrinden
biri olan İzmir’deki oyunseverlere pratik bir erişim
olanağı daha sağlamış olacak. Gameforge ile
stratejik iş ortaklığımız ile yakın gelecekte başka
güzel haberleri de oyunseverlerle buluşturacak
olmaktan dolayı son derece mutluyuz” şeklinde
konuştu.
www.itnetwork.com.tr
2020100
Yeni Casper VIA S38 Plus Tablet tüketici ile buluşuyor
Tüm gençler, öğrenciler ve çalışanların hayatlarını
kolaylaştırmak için geliştirilen Casper
VIA S38 Plus Tablet, yüksek ürün kalitesi ve
uygun fiyat seçeneğiyle kullanıcıların beğenisine
sunuluyor. Benzersiz donanım ve fiyat
avantajına sahip S38 Plus, kolay kullanımı,
yüksek performansı, ince ve şık tasarımı ile
göz dolduruyor. Casper VIA S38 Plus Tablet,
günlük yaşamda büyük bir dijital konfor ve geliştirilmiş
kullanıcı deneyimi vadediyor.
Kolay kullanım, ince ve şık
tasarım
9 mm inceliği, 315 gr hafifliği ve kauçuk dokunuşu
ile ergonomik tasarım sunan Casper
VIA S38 Plus Tablet, kullanıcılara rahat bir
kullanım sağlıyor. 4300 mAh pil gücü ile 7 saat
video çekme kapasitesine sahip S38, uzun pil
ömrü ile de dışarda şarj etme ihtiyacını en aza
Teknolojik donanım ve kurumsal çözümlerin öneminin arttığı günümüzde,
tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayacak çalışmalara hızla devam
eden Casper, yeni geliştirdiği ve piyasaya sürdüğü ürünlerle dikkat çekmeye
devam ediyor. Mayıs ayının son haftasında tüketicilerle buluşacak
yeni ürünü olan VIA S38 Plus Tableti yeni yazılım ve işlemci hızı ile
kullanıcılara gelişmiş deneyimler sunmaya hazırlanıyor…
indiriyor. Çalışanlar ve öğrenciler için ideal bir
ekrana sahip olan S38 Plus, 8” ekran boyutu,
IPS ekran teknolojisi ve HD çözünürlüğü ile
kullanıcılar gelişmiş bir deneyim sunuyor.
Casper VIA S38 Plus’ın sahip olduğu önemli
özelliklerden biri olan 400 nit ekran parlaklığı;
ofis dışı çalışanlar için güneş altında kullanım
kolaylığı, oyun oynarken veya dizi film
seyrederken görüntülerin daha canlı olmasını
sağlar.
En yeni yazılım ve işlemci hızı
Casper VIA S38 Plus; aynı ekranda birde fazla
uygulama açık iken bile hızlı kullanım sağlayan
3G RAM’i, enerji tasarrufu yapan LP
DDR3 teknolojisi, 8 bin müzik dosyası ya da
62 adet film depolanan 32GB dahili hafızası
ile işlem gücü yüksek bir deneyim sunuyor. 4
çekirdek işlemcisi, 1.3gHz’e ulaşan hızı ile de
yüksek performans gerektiren oyunların rahatlıkla
oynanmasını sağlıyor. Yüksek veri aktarım
hızı ve yüksek çekim gücüne sahip olan
S38 Plus, daha istikrarlı bir bağlantı ve kaliteli
bir internet kullanımı sunuyor.
Dijital konfor ve yüksek
donanım
Bluetooth 4.1 ile kesintisiz bağlantı sunan S38
Plus ile, akıllı saatiniz veya nabız ölçerinizden
hızlı veri alabilir ve gönderebilirsiniz. 5MP
arka kamerası ile sevdiklerinizle anılarınızı
yakalarken, 2MP ön kamerası ile selfie çekme
imkânı sunan S38 Plus, çift kamera avantajı ile
kullanıcılara daha canlı fotoğraf çekme deneyimi
vadediyor.
Teknosa ilk çeyrekte E-Ticarette 2 kat büyüdü
Sabancı Holding iştiraklerinden Teknosa, 2020 yılının ilk çeyreğinde
başarılı bir performans göstererek 1 milyar 48 milyon TL ciroya
ulaştı. Teknosa bir önceki yılın aynı dönemine göre ciro bazında
yüzde 25 seviyesinde büyüme gösterdi…
Sabancı Holding iştiraklerinden, Türkiye teknoloji
perakendeciliğinin öncü markası Teknosa,
2019 yılının son çeyreğinde gösterdiği
başarılı performansı 2020 yılının ilk çeyreğinde
de devam ettirdi. ‘Yeni Neslin Teknosa’sı
mottosuyla dijitalleşme altyapısına yapılan
yatırımlar ve müşteri odaklı dönüşüm, ciro,
sepet büyümesi, Teknosa.com ve mobil platformlarında
yükselen satış grafiği ile kendisini
gösterdi. Bir önceki yılın aynı dönemine göre
yüzde 25’lik bir büyüme gerçekleştiren Teknosa’nın
ilk çeyrek cirosu ise 1 milyar 48 milyon
TL oldu.
Teknosa, 2020 yılının ilk üç ayında e-ticaret
kanalındaki performansıyla da dikkat çekiyor.
2020 yılında online satışlar, bir önceki yılın
aynı dönemine göre yüzde 109 büyüdü. Böylelikle
online satışların payı Teknosa’nın bu
dönemdeki toplam cirosunun yüzde 10,7’sine
ulaşmış oldu.
2020 yılı ilk çeyrek sonuçlarını değerlendiren
Teknosa Genel Müdürü Bülent Gürcan,
“Dijitalleşme ve müşteri odaklı dönüşüm ile
yükselen performansımızı sürdürdük. ‘Yeni
Neslin Teknosa’sı vizyonuyla dijital altyapımıza
önemli yatırımlar yaparak müşterilerimize
her an, her yerde, diledikleri şekilde alışveriş
yapabilmelerini sağlamak üzere çalışıyoruz.
Özellikle son birkaç yıldır üzerine eğildiğimiz
veri analitiği modelleriyle müşterilerimizin
ihtiyaç ve isteklerine göre şekil alabiliyor, onlara
daha fazla değer sunabiliyoruz. Bunun
karşılığını almak bu alandaki atılımlarımızı
hızlandırmak anlamında hepimizi motive ediyor”
dedi.
Salgın teknolojinin
sunduklarının önemini bir kez
daha hatırlattı
Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 (Koronavirüs)
salgınının teknoloji alışverişi ihtiyaçlarına
etki ettiğini ifade eden Bülent Gürcan,
“Teknosa olarak bu dönemde en temel önceliğimiz
müşterilerimiz ve çalışanlarımızın
sağlığı. Bu kapsamda sürecin en başından
itibaren hızlıca önlemlerimizi aldık ve mağazaları
ilk kapatma kararı alan teknoloji perakendecisi
olduk. 22 Mart gecesi itibariyle tüm
mağaza faaliyetlerimizi geçici olarak durdurduktan
sonra müşterilerimize Teknosa.com
ve mobil platformlarımız üzerinden kesintisiz
hizmet vermeye devam ettik. Bugüne kadar
gerçekleştirdiğimiz dijitalleşme yatırımları
hem müşterilere sunduğumuz hizmetin devamlılığı
hem de operasyonların, süreçlerin
sürdürülmesi noktasında bu yeni ve zorlu koşullara
hızla adapte olmamızı sağladı. Bu zor
dönemde online kanallarımızdaki satış artışı,
bizlere hayatlarımızda teknolojinin ne kadar
önemli bir yer kapladığını ve zaruri bir ihtiyaç
olduğunu bir kez daha gösterdi. Dileğimiz tüm
dünyada ve ülkemizde en kısa zamanda bu
salgının geride bırakılması. Tüm müşterilerimizle
online kanallarımızın yanı sıra mağazalarımızda
en sağlıklı koşullarda buluşmak için
sabırsızlanıyoruz” dedi.
www.itnetwork.com.tr 101 2020
Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi
Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı
Covid-19
dünyada küreselleşmenin
çöküşünü
hızlandıracak
Yazılı tarihin
başlangıcından itibaren birçok salgın
hastalık, çok fazla sayıda ölüme sebep
olmakla birlikte sosyo – ekonomik
değişimleri beraberinde getirdi. Salgınların
yeni tarihsel olguların oluşumunda önemli
rol oynadığına dikkat çeken uzmanlar,
“Günümüzde tüm dünyayı etkisi altına alan
Koronavirüs Covid-19 salgını da dünyadaki
küreselleşmenin çöküşünü
belirginleştirecek” dedi…
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum
Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dekan
Yardımcısı Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı,
geçtiğimiz yıl Aralık ayında Çin’de başlayarak
tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs
ile birlikte insanlık tarihinde etkili olan
büyük çaptaki salgınlar hakkında değerlendirmelerde
bulundu.
Salgınlar, tarihi her dönemde
etkiledi
Salgınların dünya tarihinde çok önemli değişikliklere
yol açtığını söyleyen Doç. Dr. Hadiye
Yılmaz Odabaşı, “Gılgameş Destanı’nda
‘Tufan yerine keşke veba olsaydı’ denilerek
aslında bilinen ilk salgın hastalığın da veba
olduğuna işaret edilmiştir. Veba daha yüzyıllarca
insanlık tarihini etkilemeye devam
edecektir. Bu etkiler, tabii ki öncelikle ekonomik
ve siyasi hayatı değiştirmiş etkilerdir.
Örneğin veba salgını, MÖ 14’üncü yüzyılda
Hititler’de tahtın sahibinin değişmesine,
çocuk yaştaki bir kralın tahta geçmesine
sebep olarak Hititlerin kaderini etkiledi.
Bu durumun Roma imparatorları Lucius
Verus ve Marcus Aurelius Antoninus’un,
7’nci yüzyılda da Sasani hükümdarının
vebadan hayatını kaybetmesi gibi
tarih boyunca benzer pek çok örneği
vardır. Yani salgınlar siyasi iktidarlarda
değişikliklere yol açmışlardır. Bazen
iktidarı değiştirmese de büyük halk
isyanlarının çıkmasına sebep olmuş kimi
zaman ise iktidarı değiştirmekle birlikte
bir devletin sonunu da hızlandırmıştır.
Örneğin Büyük Roma’nın yıkılışında ya
da Sasani ordularının Müslüman orduları
karşısında yenilgiye uğrayarak 7’nci yüzyılda
tarih sahnesinden silinmesinde yine
salgınların etkisi büyüktür” dedi.
1.Dünya Savaşının bitmesinde
İspanyol Gribi etkili oldu
Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, salgınların
yeni tarihsel olguların oluşumunda da rol
oynadığını belirterek sözlerine şöyle devam
etti: “Örneğin savaşlar başlatmış, savaşlar bitirmiştir
ya da daha doğru ifadeyle bu olguları
hızlandırmıştır. Thukydides’in anlattıklarına
göre MÖ 5’inci yüzyılda 100 bin kişinin
hayatını kaybettiği Atina, vebadan kırılmasaydı
Peloponez Savaşı 14 yıldan daha uzun
sürebilirdi. Avrupa devletlerinin çoğunun
katıldığı 30 Yıl Savaşları, tifüs salgını nedeniyle
askeri güç büyük oranda tükendiği için
Vestfalia Barışı’nı getirdi. Salgın, yalnızca bir
savaşın bitişini değil, bugünün devletlerarası
sisteminin doğumunu da hızlandırmış
oldu. Şüphesiz İspanyol Gribi de ilk dünya
savaşının bitiş tarihini öne çeken etkenlerden
olmuştur. Salgınlar savaş bitirmiş ancak
www.itnetwork.com.tr
2020102
savaşların başlamasında da rol oynamıştır.
On yıllar boyunca süren Haçlı Seferleri’nin
organize edilmesinde açlık, yokluktan başka
salgın hastalıklardan da kırılan Avrupalı’nın
daha refah, daha zengin, daha sağlıklı topraklara
sahip olma motivasyonu yüksektir.”
Veba sosyal sınıfları ortadan
kaldırdı
Salgınlar nedeniyle oluşan yeni koşullarda
eski ekonomik sistemlerin değişmesinin insanların
hayatında büyük değişimlere yol
açtığını kaydeden Odabaşı, “Tarihte salgınlar
nedeniyle nüfusun hızla azalması, insan
gücüne dayalı toprağa bağlı ekonomiyi zayıflattı.
Onun yerini zamanla ticaret alırken
yeni ekonomik alan yeni kültürel-sosyal yaşamları
da biçimlendirdi. Salgın karşısında
çaresiz kalan insanın araştırma ve keşfetme
güdüsü tetiklendi ve Aydınlanma Çağı’nın
yeniliklerini ortaya çıkaracak ‘bilimsel anlayışa
yöneliş’ bu devirde filizlenmeye başladı.
Örneğin halk sağlığı ve tıp alanında gelişmeler,
iş gücü azlığı nedeniyle sanayiye yönelik
buluşlar birbirini izledi.
Avrupa’yı kasıp kavuran veba, coğrafi keşifleri,
yani yeni yerlerin keşfedilme zorunluluğunu
tarihsel olarak dayattı. İş gücü azaldığı
için ücretler arttı, serfler serbest bırakılarak
sosyal bir sınıf ortadan kalktı. Ciddi nüfus
kaybı nedeniyle yiyecek bollaştı. Vebaya çare
olamayan kilisenin otoritesi zayıfladı ve hümanizme
giden yolun kapısı açıldı. Bu dönemde
yaşanan başka bir ilginç gelişme ise
vebanın farelerden bulaştığının keşfedilmesi
üzerine ortaçağda kötü ruh taşıdığına inanılan
ve katledilen kedilerin artık canlarının
kurtulmasıdır” dedi.
Salgınlar dünya düzenini
değiştirdi
Odabaşı, tarih boyunca en yüksek insan kaybına
yol açan salgınların çarpıcı rakamlarından
şöyle bahsetti: “6’ncı yüzyılda Bizans’ta
yaşanan Justinian Vebası’nda 25 milyon,
14’üncü yüzyılda Kara Ölüm veba salgını
nedeniyle sadece Avrupa’da 25 ve toplamda
100 milyon, 16’ncı yüzyılda Meksika’da çiçek
hastalığı salgını sonucu 40 milyon ve 1918-
1919’da ABD merkezli yayılan İspanyol gribi
nedeniyle 40 milyon insan hayatını kaybetti.
Verilen kayıpları o günkü dünya nüfusuna
oranlarsak, Justinian Vebası devrinde dünya
nüfusu 300 milyon iken nüfusun yüzde 8.3’ü
kaybolmuş. Kara Veba devrinde ise dünya
nüfusu 400 milyon iken nüfusun yaklaşık
dörtte biri kaybedilmiş. İspanyol Gribi’nin
salgın olduğu 20’nci yüzyıl başında dünya
nüfusu 1,5 milyar iken nüfusunun yüzde
2.6’sı kayba uğramış. Bu salgınlar arasında
dünya düzeninin büyük oranda değişmesine
vesile olan salgınlar Kara Ölüm ve İspanyol
Gribi’dir. Kara Ölüm, Avrupa’da ortaçağ ve
feodalitenin sona ererek günümüze uzanacak
batı uygarlığının ve onun etkisiyle tüm
dünyanın erken modern serüveninin başlamasında
etkili olmuştur. İspanyol Gribi ise
dünya sağlık örgütünün kurulmasından,
kadın iş gücünden faydalanma zorunluluğu
dolayısıyla kadın hakları meselesinin önem
kazanmasına kadar günümüzün pek çok
hadisesinin köklerinin oluştuğu bir süreci
tetiklemiştir.”
Covid – 19 yeni yapılanmalar
oluşturabilir
Önceki salgınların neden olduğu tarihsel
olaylardan yola çıkarak Covid – 19 pandemisinin
de savaşlar başlatabileceğini ya da savaşlar
bitirebileceğini söyleyen Odabaşı sözlerini
şöyle sürdürdü: “İktidarları değiştirip
yeni siyasi iktidarlar ortaya çıkarabileceğini
de. Yeni ekonomik sistemler geliştirebileceğini
de söylemek mümkün. Yeni sosyo-kültürel,
psikolojik yapılanmalar da ortaya çıkarabilir.
Ancak karantina münasebetiyle
tüm dünyada üretim ve tüketimin gerilediği
gibi bazı muhtemel gelişmeleri öngörmek
mümkün.
Temel gıda sektörü hariç tekstilden hizmet
sektörüne ciddi bir durgunluk söz konusu.
Şüphesiz bu durumun tüm dünya
ekonomilerine bir faturası olacaktır.
Yine öngörülebilecek bir gelişme, sağlık
sektörünün ve sağlık politikalarının
dünyanın her yerinde önem kazanacak
olması. Bu süreci başarıyla yönetmiş
iktidarlar, tıpkı başarısız olmuş iktidarlar
gibi yakın gelecekte bir geri dönüş
alacaklardır.”
Milli iktisat modelleri
yükselebilir
Salgınların sebep olabileceği ekonomik değişimlere
de değinen Doç. Dr. Hadiye Yılmaz
Odabaşı, “Dünya çapında bakıldığında,
aslında Covid-19’dan önceki bir gelişme olan
küreselleşmenin çöküşü olgusunun salgınla
belirginleşeceği söylenebilir. Globalizme
karşılık glokalizmin yükselişi tetiklenebilir.
Bu perspektiften hareketle de, salgın dolayısıyla
yaşanan ekonomik gerileme de göz
önünde bulundurularak yeniden milli iktisat
modelinin yükselebileceği öngörülebilir.
Ancak altı kalınca çizilmelidir ki, eğer
böyle bile olsa 1930’ların devletçiliğinden
ziyade 2000’lerin ruhuyla sentezlenmiş yeni
bir devletçilik anlayışını beklemek daha yerinde
olur. Öte yandan salgın, tüm insanlığa
sosyal devlet anlayışının vazgeçilmezliğini
ve bilimsel gelişmelerin hayati önemini bir
kez daha hatırlattı. Salgın sonrasında bu iki
alanda gelişmeler beklenebilir” dedi.
www.itnetwork.com.tr 103 2020
Türkiye’nin ilk EvdeKal Ormanı Teknoloji ile kuruluyor
Tüm dünyayı etkisi altına alan evde kal
döneminin birçok çevresel etkisi görüldü.
Birleşmiş Milletler rakamlarına göre
birçok ülkede kara ve hava trafiği yüzde
60 ila yüzde 95 oranında azaldı. Bu süreçte
dünyanın birçok şehrindeki karbon
salınımı azaldı, denizler ve okyanuslar
gerçek sahiplerinin daha özgürce
hareket edebildiği temizliğe ulaştı.
Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra geri dönüştürülmemiş
atıkta artış yaşanırken,
tarım alanlarında azalmalar görüldü.
Endişeler nedeniyle son dönemde azalmaya
başlayan tek kullanımlık paketler
yeniden tercih edilmeye başlandı.
Doğanın tahrip edilmesini önlemeyi
amaçlayan çalışanların da evde kalmaları
sebebiyle aksayan süreçler; koruma
altındaki türler ve ağaçlandırma çalışmalarını
da negatif etkiledi.
Dell Technologies ve Intel, destekledikleri
sosyal girişim Ecording ile teknolojiden
yardım alarak insanlar evlerinde
güvenle yaşarken doğaya sahip çıkıyor.
Sosyal izolasyonun desteklenmesi ve insanları
evde kalmaya teşvik etmek amacı
ile sosyal medya üzerinden #EvdeKalOrmanı
etiketiyle yapılan her paylaşım
için bir tohum topu atılacak. Geliştirilen
ecoDrone adlı insansız hava aracı, ağaçlandırmaya
hızlı ve teknolojik bir alternatif
oluşturuyor. Gövdesinde bir depo
ve tohum topu atıcısının bulunduğu
drone’lar, ulaşılması zor alanlara havadan
tohum topu atışları gerçekleştiriyor.
ecoDrone’lar her uçuşunda 15 dakika
havada kalıyor ve 2 hektarlık alana, öngörülen
sıklıkta ve sürede 2500 tohum
topu atışı gerçekleştirebiliyor.
Dell Technologies Türkiye Pazarlama
Müdürü Belit Funda, “2030 hedeflerimiz
doğrultusunda dünya çapında birçok
çevre sorununa çözüm bulunması
için çalışmakla birlikte kendi ürün ve
hizmetlerimizde de çevresel etkiyi minimuma
indirmeye çalışıyoruz. Türkiye’deki
çevresel ekosisteme doğrudan
katkıda bulunacak bir proje ile tüm
dünyaya örnek olmak istiyoruz” dedi.
İnsanlık olarak; dünyanın, yaşamın ve
doğanın üzerindeki rolümüzün önemini
daha fazla kavradığımız günlerden
geçtiğimizi belirten Ecording Kurucusu
Mert Karslıoğlu, “Ecording olarak bu
süre aralığında devam eden çalışmalarımızın
belirli bir kısmını durdurup, bu
dönemde doğaya doğrudan katkıda bulunacak
çözümler üretmeye başladık.
Geliştirdiğimiz teknolojinin yardımıyla
ortaya çıkardığımız #EvdeKalOrmanı
Dell Technologies ve Intel, Türkiye’de dronelar aracılığıyla 250
bin tohumun toprakla buluşması ile kurulacak Evde Kal Ormanını
destekliyor
projesi ile 22 futbol sahası büyüklüğündeki
alanı sosyal mesafe kurallarına
uyarak ağaçlandıracağız” dedi. Atışı
gerçekleştirilecek tohum toplarının özel
olarak üretildiğine değinen Karslıoğlu,
tohumun tutunmasını sağlayacak bir
karışım ile tohum atışlarının gerçekleştirildiğini
aktardı. Tohum toplarının
üretimi iklim değişikliğinden kaynaklı
gelir eşitsizliği yaşayan kadınlar tarafından
gerçekleştiriliyor ve böylece hem
kadın istihdamına destek sağlanıyor
hem de iklim değişikliğiyle toplu olarak
mücadele ediliyor.
İnsanlığın gelişimi için
sürdürülebilir bir Dünya
Bugüne kadar 1 milyon tondan fazla
kullanılmış elektroniği geri dönüşüme
kazandıran şirket, 45 bin tondan fazla
geri dönüştürülmüş plastik ve diğer sürdürülebilir
materyali yeni Dell Technologies
ürünlerinde kullandı. Dell Technologies’in
operasyonlarını sürdürdüğü
binaların tamamı sürdürülebilir hale
getirildi. Üretimde atık su miktarını 4,56
milyon metreküp azaltmayı başaran şirket,
ürün portföyünün enerji yoğunluğu
ayak izini de yüzde 64 azalttı. Ayrıca
bilinçlendirme çalışmaları kapsamında
5 milyon saatlik gönüllü hizmet verildi,
öğrencilere mentörlük yapıldı ve yeni
kâr amacı gütmeyen teknoloji çözümlerine
destek olundu.
Hayata geçirilen 2020 planları Dell Technologies’in
2030 sosyal etki vizyonuna
destek oluyor. Şirket, özellikle çevre
alanında; müşterileri, iş ortakları ve
medyanın da katılımıyla daha iyi bir
dünyanın mümkün olduğuna inanıyor.
2030 hedeflerinde ise şirket içerisindeki
döngüsel ekonominin hızlandırılması,
operasyonel etkilerin azaltılması, müşterilerin
çevresel etkilerini azaltma
çabalarına destek olunması ve üretim
sürecindeki çalışanların da desteklenmesine
devam edecek.
2030 yılı ile birlikte Dell Technologies,
her bir ürün satın alan müşterisinin
adığı ürüne denk gelecek şekilde ürünü
geri dönüştürecek. Tüm paketleri
geri dönüştürülmüş ya da yenilenebilir
materyalden yapılacak. Ürünlerinin yarısından
fazlasının içeriği geri dönüştürülmüş
ya da yenilenebilir malzemeden
oluşacak.
www.itnetwork.com.tr
2020104
Yeni adıyla Microsoft 365 uygulamaları artık daha akıllı
Daha fazlasını başarmaları için dünyadaki
her bireye ve kuruma güç katan
Microsoft, iş ve kişisel hayata yönelik
sunduğu bulut destekli üretkenlik uygulamalarını
içeren yeni Microsoft 365
ailesini tanıttı. Yeni yetenekler kazanan
Office uygulamaları, akıllı bulut hizmetleri
ve birinci sınıf güvenlik önlemleri
sayesinde kullanıcılarına daha önce
görülmemiş deneyimler sunacak. Office
365 ürün ailesinin adı Microsoft 365
olarak değişirken içerik oluşturmaya,
paylaşmaya ve işbirliği yapmaya yardımcı
olan ve yenilenen ürün ailesi içinde
Office, Word, Excel, PowerPoint, Skype,
Outlook, OneNote ve kişi başına 1 TB
bulut depolama alanı sunan OneDrive
bulunuyor.
Yenilenen üyelik paketlerine mobil ve
sabit hatları aramak için 60 Skype dakikası,
kötü amaçlı yazılım ve kimlik
avından koruyan gelişmiş güvenlik uygulamaları
ve kesintisiz teknik destek
hizmeti de eklendi.
Microsoft Ortadoğu ve Afrika Tüketici
Kanalından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı
Halil Gökoğlu yenilenen ürünlerle
ilgili şunları söyledi: “Özellikle son
3 yılı değerlendirdiğimizde, Office 365
ile Türkiye’de büyüdüğümüzü görüyoruz.
İş ortaklarımızla yaptığımız ortak
pazarlama faaliyetleriyle birlikte, her
yıl daha fazla kullanıcıya ulaşmaya ve
başarılı uygulamalar hayata geçirmeye
devam ediyoruz. Evden çalışmanın ve
uzaktan eğitimin hayatımızda daha fazla
yer aldığı bu dönemde, ‘daha fazlasını
başarmaları için Türkiye’deki her birey
ve kuruma güç katmak’ hedefimiz daha
da önemli hale geldi. 21 Nisan’da Office
365’in adı Microsoft 365 olarak değişti.
Yapay zekâ teknolojileri ile güçlenen
yeni Microsoft 365, zamanınızı en iyi
şekilde değerlendirmek ve uzaktan bağlantı
kurmak gibi hızla değişen tüketici
ihtiyaçlarına hitap ediyor. Microsoft 365
ile tüketicilerimize, Office uygulamalarına
ek olarak, Windows, macOS, iOS,
Android cihazlarından da kullanabilecekleri
güvenli 1000 GB OneDrive bulut
depolama alanı sunuyoruz. Yeni adıyla
Microsoft, içerik oluşturmaya, paylaşmaya ve güvenli işbirliği
yapmaya yardımcı olan yeni Microsoft 365 uygulama ve hizmetlerini
duyurdu. Evden çalışma ve uzaktan eğitimde daha verimli
sonuçlara odaklanan yeniliklerle Office 365’in adı Microsoft 365
olarak değişti. Office, Word, Excel, PowerPoint, Skype, Outlook,
OneNote ve OneDrive uygulamaları buluttan güç alan yeni yapay
zekâ yetenekleri, zengin içerik ve şablonlarla donatıldı. Uygulamaları
Windows, macOS, iOS ve Android işletim sistemli cihazlarda ve
web’de kullanmak mümkün…
Microsoft 365 Aile ürünü, aynı hanede 6
kullanıcıya kadar paylaşılabilme özelliğiyle
kullanıcılar için en avantajlı sürüm.
Üstelik Microsoft 365’e önümüzdeki dönemde
gelecek Microsoft Aile Koruması
ve Microsoft Teams uygulamalarıyla
kullanıcılar, ailelerini fiziksel ve dijital
dünyada koruyup sevdiklerine istedikleri
yerden dijital ortamda ulaşabilecek.”
Microsoft Düzenleyici metin
yazmayı kolaylaştırıyor
Bugün 20’den fazla dilde kullanılabilen
Microsoft Düzenleyici’ye artık Word,
Outlook.com ve Microsoft Edge üzerinden
erişilebiliyor. Okul için ödev hazırlarken,
blog makalesi yazarken yazım
denetimi ve temel dil bilgisi gibi başlıca
Düzenleyici özellikleri sayesinde, kullanıcılar
kendilerini en iyi şekilde ifade
edebiliyor. Bu özellikle kullanıcılara
daha açık ve net ifadelerle yazmayı sağlayacak
gelişmiş dil bilgisi ve stil iyileştirmeleri
de sunuyor.
PowerPoint’e yaratıcılığı öne
çıkaran özellikler eklendi
PowerPoint içinde sunulan PowerPoint
Tasarımcısı zaman kazandıran ve yaratıcılığı
zenginleştiren yeni özelliklerle
donatıldı. Örneğin, metinler tek tıklamayla
şık bir zaman çizelgesine dönüştürülebiliyor.
Slaytlara resim eklendiğinde,
Tasarımcı otomatik olarak aralarından
seçim yapılabilecek slayt düzeni önerileri
sunuyor. Etkileyici ve yaratıcı belgeler
oluşturmak için, Microsoft 365 abonelerine
Getty Images’taki 8.000’den fazla
resim, 175 video ile 300 yeni yazı tipi ve
2.800 yeni simge sunuldu. PowerPoint
Tasarımcı özelliğinin yanında, bu yeni
içerikler Word ve Excel’de de kullanılabiliyor.
Ayrıca yenilenen Outlook’ta hem
iş hem özel hayattaki planlanmış görevler
tek yerden yönetilebiliyor, kişisel takvim
iş takvimine entegre edilebiliyor.
Skype ve Microsoft Teams
yeni araçlara kavuştu
Sevdiğimiz kişilerle bağlantıda kalmanın
önemini daha iyi fark ettiğimiz şu
günlerde Skype’ı günlük kullanan kişi
sayısı aydan aya yüzde 70 oranında artışla
40 milyona çıkarken iş hayatında
her gün 44 milyondan fazla kişi Microsoft
Teams kullanıyor. İnsanların daha
da hızlı bağlanmalarına yardımcı olmak
için Microsoft, Skype için Anında
Toplantı adlı yeni bir özellik tanıtıldı.
Anında Toplantı ile ücret ödemeden,
kaydolmadan ve indirmeye gerek kalmadan
üç tıklamayla kolayca görüntülü
toplantılar oluşturabiliyor. Tek bir yerden
sohbet etmeye, görüntülü konferans
ve arama yapmaya olanak veren Teams’e
yeni araçlar eklendi. Teams’te paylaşılan
yapılacak listeleri üzerinde işbirliği yapabiliyor,
toplantı videosu kaydedilebiliyor,
belirli kişilere görevler atanabiliyor,
zamanlamalar koordine edilebiliyor, fotoğraf
ve video paylaşılabiliyor.
Aile Koruması özelliğiyle
herkes güvende
iOS ve Android için yeni bir mobil
deneyim olan Microsoft Aile Koruması,
Microsoft 365 aboneleri için kullanıma
sunulacak.. Microsoft Aile Koruması,
aile fertlerini çevrimiçi ortamda ve gerçek
dünyada korumak amacıyla daha
sağlıklı alışkanlıkları artırmaya yönelik
araçlar ve iç görüler sunuyor. Bu araçlarla,
birden çok ekran süresi uygulaması
ve konum tabanlı hizmet kullanmaya
gerek kalmıyor. Microsoft Aile Koruması
uygulaması, Windows kişisel bilgisayarlar,
Android ve Xbox’taki ekran süresini
yönetmeyi de sağlıyor.
Yeni faydalar eklenen Microsoft 365 Bireysel
ve Aile abonelikleri yıllık abonelik
seçenekleriyle sunuluyor.
www.itnetwork.com.tr 105 2020
Pandemi döneminde satış ekibi yönetmenin 6 altın kuralı
Kovid-19 (Koronavirüs) salgını, çalışanların büyük bölümünü evden
çalışmak zorunda bıraktı. Şirketlerin büyük bir kısmı daha önceden
hazırlıklı olmadıkları bu duruma adapte olmak için stratejilerini değiştirmek
zorunda kalıyor. Saha satış yönetimi teknolojileri şirketi Ekmob
şirketlere satışlarını artırmaya yönelik önerilerde bulunuyor…
Türkiye’nin önde gelen saha satış yönetimi
uygulaması Ekmob’a göre Kovid-19
(Koronavirüs) salgınında şirketlerin düşen
performanslarını artırmak için değişmeleri
gerekiyor. Dünyayı derinden
etkileyen salgın, çalışanların büyük bölümünü
evden çalışmak zorunda bırakmıştı.
Ekmob Kurucusu ve CEO’su Sunay
Şener’e göre bazı önemli stratejileri
hayata geçirerek uzaktan çalışmayla da
satış ekiplerinin performansını yüksek
tutmak mümkün.
1 – Video ve telekonferans kültürü
edinin:
Çoğu firmanın evden çalışmaya
başlaması ile beraber, satış
süreçlerimizde alışkın olduğumuz yüz
yüze toplantılar bir süre için askıya
alındı. Artık saha ekipleri evlerinde ve
satış toplantılarını video konferanslar
ve telefon görüşmeleri ile yönetiyorlar.
Müşterilere ürünü telekonferans veya
videokonferans yöntemiyle tanıtmak
ve satış yapmak en faydalı yol olarak
görünüyor.
Yüz yüze görüşmelerin yerine video ve
telekonferans ile satış yapmak, satış maliyetlerini
düşürüyor. Hem zaman hem
ulaşım tarafında ciddi tasarruflar sağlanıyor.
Salgın sonrasında da bu yöntemle
satış yapmaya adapte olan firmaların bu
alışkanlığa devam etmesini bekliyoruz.
2 – Müşterinize güven verin:
Bu durum sizin için ne kadar yeniyse,
müşterileriniz için de okadar yeni. Bu
sebeple karşı tarafa kendini güvende
hissettirmeniz çok önemli. Dikkat edilmesi
gereken birkaç püf nokta olarak:
• Müşterilerinizle konferans saati ve içeriğini
önden paylaşın. Karşı tarafı motive
edecek, konferansınıza yüklediği
anlam artacaktır.
• Kesinlikle tüm katılımcılara e-posta
daveti gönderin. Eğer video konferans
yapacaksanız konum bölümüne toplantı
linkini ekleyin. Saat ve içerik de belirtin.
• Konferansta belirteceğiniz her detaya
önden çalışın. Karşı tarafa güzel bir deneyim
sunun.
• 10 dakikadan uzun toplantı yapmayın.
İnsanlar ev ortamındayken çok fazla
dikkat dağıtıcı element olduğunu unutmayın.
• Sizin tarafınızdan çocuk / süpürge /
ortam sesi gitmemesine dikkat edin.
• Görüşme detaylarını CRM’inize işleyin
ve ne zaman bir daha arayacağınıza
karar verin.
3 – Mevcut müşterilere odaklanın:
Salgın sürecinde yeni müşteri edinme
konusu daha zor olacak. Bu dönemin
dezavantajlarını en aza indirmek için
hali hazırda var olan müşteriler ile iletişimi
güçlendirmek çok daha verimlidir.
Müşteri portföyünüzle düzenli iletişim
kurmaya özen gösterin. Mümkünse her
hafta belli bir gün ve saatte 5 dakikalık
telefon konuşması yaparak müşterinizle
ilişkinizi canlı tutun.
4 – Gün içinde aktif olun:
Mobil olarak çalışmaya alışkın olan
satış ekipleri için bu ani değişiklik zor
olabilir. Bu süreçte verimlilikleri düşmemesi
ve sağlıklı kalmaları adına gün
içerisinde aktif olmaları çok önemli.
Bu yeni ve zorunlu çalışma şekli satış
yöneticileri için de geçerli. Eğer eviniz
müsaitse bahçede, değilse de ev içinde
hareketli olmanız, yapabiliyorsanız
spor yapmanız psikolojik sağlığınızı da
zinde tutmanızı sağlayacaktır. İş dışında
sosyal çevreniz ile de iletişim halinde
kalarak ‘hayatın hala devam ettiğini’
unutmayın.
5 – Ekibin moralini yüksek tutun:
Bir satış lideri olarak, ekibi güvende tutmak,
etkili uzaktan çalışma politikaları
oluşturmak gerekir. Toplantılarda günlerini
nasıl daha verimli kullanacaklarını
sağlayacak tavsiyeler verin ve ekibinizi
motive edin. Mümkün mertebe
dünyadan ve ülkemizden pozitif haberleri
paylaşın. Ekibinizin sizin yöneticiliğinizde
kalabalık motivasyon toplantıları
yapmasını, burada herkesin yorum
yapmasını sağlayın. Kimsenin yalnızlaşmasına
izin vermeyin.
6 – Kampanya düzenleyin:
Hem yeni müşteri ediniminde hem
mevcut müşterilerinize nefes verecek
şekilde kampanyalar düzenleyin. Bu
kampanyalar indirim kampanyaları da
olabilir, tamamlayıcı hizmetlerin ücretsiz
verilmesi de olabilir, ödeme vadelerinin
rahatlatılması da! Karınızın düşmesinin
müşteri kaybından daha az etkisi
olacağını göz önünde bulundurun bu
kötü günlerde kuracağınız güven esaslı
ilişkilerin de ömür boyunca sürecini
unutmayın.
www.itnetwork.com.tr
2020106
ING İnovasyon Merkezi ile Silikon Vadisi’ne açılacak
startup belli oldu
ING Türkiye’nin startup’lara eğitim, mentorluk ve networking
desteği sağladığı hızlandırma programının sonuçları açıklandı. ING
İnovasyon Merkezi tarafından düzenlenen programı, mobil uygulamalardaki
yazılım geliştirme sürecinde yapılan tasarımları koda
dönüştürerek tasarım sonrası başlayan geliştirmede süre ve maliyeti
yüzde 30 düşüren Monday Hero ekibi kazandı. Ekipten bir kişi,
büyük ödül olarak Kaliforniya’daki Draper Üniversitesi’nin 5 haftalık
Hero Training Programı ile Silikon Vadisi’ne açılarak projesini bir
adım daha ileri taşıma fırsatı bulacak…
Bankacılık lisansına sahip teknoloji
şirketi olma vizyonu ile faaliyetlerini
sürdüren ING Türkiye’nin startup
ekosistemini güçlendirmek amacıyla
düzenlediği hızlandırma programı tamamlandı.
ING İnovasyon Merkezi tarafından
yürütülen, MVP 1.0 ve daha
ileri aşama girişimlerin kabul edildiği
hızlandırma programını, mobil uygulamalardaki
yazılım geliştirme sürecinde
yapılan tasarımları koda dönüştürerek
tasarım sonrası başlayan geliştirmede
süre ve maliyeti yüzde 30 düşüren
Monday Hero ekibi kazandı. Ekipten bir
kişi, büyük ödül olarak Kaliforniya’daki
Draper Üniversitesi’nin 5 haftalık Hero
Training Programı ile Silikon Vadisi’ne
gidecek. Katılım, Draper Üniversitesi tarafından
koronavirüs salgını nedeniyle
programın iptal edilmemesi halinde gerçekleşecek.
Girişimcilik ekosisteminin
gelişimine katkı sunmayı hedeflediklerini
söyleyen ING Türkiye Teknoloji Genel
Müdür Yardımcısı Bahadır Şamlı, “Bu
bakış açısıyla startup’ları iş ortağımız
olarak görüyor, hızlı bir şekilde piyasaya
çıkıp kalıcı olmalarına destek verecek
projeler geliştiriyoruz. Hızlandırma
programımız ile Türkiye’de startup’lara
destek verildiğinde başarılı sonuçlar
elde edildiğini bir kez daha görüyoruz”
dedi.
Bu yıl Ocak ayında duyurulan hızlandırma
programına başvuran 100’ü aşkın
startup arasından seçilen 10 takım,
ilk etapta bir haftalık eğitim programına
alındı. Temel girişimcilik, pazarlama
ve büyüme stratejilerini de içeren bir
eğitim alan girişimcilerin arasından yapılan
değerlendirme sonucu iki ekip belirlendi
ve bu ekipler bir buçuk ay süren
kapsamlı bir eğitim gördü. Mentorluk,
networking ve potansiyel iş birlikleri
gibi fırsatlar da sunulan ekiplere ayrıca,
ürünlerini daha hızlı geliştirmeleri için
ING Türkiye tarafından 5 bin dolarlık
sponsorluk desteği sağlandı. Programın
sonunda sunumları gerçekleştiren
iki ekip arasından kazanan ise Monday
Hero oldu.
Mobil uygulama
yazılımlarının geliştirilmesi
Monday Hero ile kısalıyor
İTÜ İşletme Mühendisliğinden
mezunu Nazlı Temurtaş ve Yıldız
Teknik Üniversitesi Bilgisayar
Mühendisliğinden mezunu Burcu Geneci
tarafından kurulan Monday Hero,
mobil uygulamalar için hazırlanan tasarımları
otomatik olarak koda çevirerek
yazılım geliştirme sürecini kısaltan
bir yazılım geliştirici platformu sunuyor.
Saas olarak hizmet veren Monday
Hero, freemium (Ücretsiz premium)
modeline sahip. Kullanıcılar ilk projelerini
ücretsiz olarak oluşturup platformu
tüm özellikleriyle kullanabiliyor. Bir yıl
önce kurulan girişim, ABD ve İngiltere
pazarında kalıcı stratejilerle daha fazla
yayılmayı ve platforma cross-platform
desteklerini de katarak yazılımı daha
fazla firma ve yazılımcıya ulaştırmayı
hedefliyor.
Avrupa’dan Uzak Doğu’ya
ofis çalışanlarına egzersiz
yaptıran uygulama
Hızlandırma programı finalinde ikinci
olan Moovbuddy ise fiziksel sağlığı korumaya
ve tedavi etmeye yardımcı bir
egzersiz uygulaması. Ofis çalışanlarının
duruş bozukluklarının ve hareketsizlikten
dolayı oluşan ağrılarının giderilmesine
yardımcı olan bire bir egzersiz
programları sunan ücretsiz uygulama,
dört ayda Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar
dünyanın pek çok bölgesinden 20
bin aktif kullanıcıya erişti.
Bahadır Şamlı: “Startup’lar
ekosistemin gelişimine
değer katıyor”
Hızlandırma programı ve startup
iş birlikleri hakkında bilgi veren
ING Türkiye Teknoloji Genel Müdür
Yardımcısı Bahadır Şamlı, “ING Türkiye
olarak bankacılık lisansına sahip bir
teknoloji şirketi olarak konumlanıyor,
çalışmalarımızı bu doğrultuda
şekillendiriyoruz. Bu süreçte özellikle
ekosistemin gelişimine büyük değer
katacağına inandığımız fintech’ler ve
startup’lar ile iş birlikleri yapıyor, sağladığımız
eğitimlerle gelişimlerine katkı
sunuyoruz. Hızlandırma programını
da bu bakış açısıyla düzenledik. Sektör
için bir laboratuvar haline gelen ve girişimcilerin
en büyük destekçisi olmasıyla
gurur duyduğumuz ING İnovasyon
Merkezi’nde, çok sayıda başvuru arasından
titizlikle seçtiğimiz ekiplerle çok
keyifli ve verimli bir dönem geçirdik.
Ekiplerimiz bu süreçte projelerini geliştirirken
yenilikçi fikirleriyle bizlere de
ilham verdiler. Hem hızlandırma programını
kazanan Monday Hero hem de
son ikiye kalma başarısını gösteren Moovbuddy
ekibini kutluyorum. İki ekibin
de çok başarılı olacaklarına ING Türkiye
olarak tüm kalbimizle inanıyoruz. Bu
program ayıca Türkiye’de startup’lara
destek verildiği takdirde ne denli başarılı
sonuçlar elde edildiğini bir kez daha
gösteriyor” dedi.
www.itnetwork.com.tr 107 2020
Uzaktan çalışma
uygulamaları şirketlerin
Ümit Yalçın Şen
EY Türkiye Şirket Ortağı ve Siber Güvenlik Hizmetleri Lideri
siber
risklerini
artırdı
EY (Ernst & Young) Türkiye, CO-
VID-19 salgını ile ilgili şirketlerin
siber riskler, operasyonel
güvenlik ve sürdürülebilirliği
sağlamalarına destek olmak
amacıyla hazırladığı çalışmasını
yayınlandı. Çalışmaya göre;
şirketlerin salgının geniş kitlelere
yayılmasını önlemek amacıyla
uzaktan çalışma modeline
geçmesi, yeni siber risklerin
oluşmasına neden oldu ve bu
risklere ilişkin önlemler geliştirilmesine
yönelik ihtiyaç artış
gösterdi…
yeteri kadar hazır olmadığını düşündüğüne
işaret ediyor.
Uluslararası danışmanlık ve denetim
şirketi EY (Ernst & Young)’ın Türkiye
ofisi (EY Türkiye), COVID-19 (Koronavirüs)
salgını ile ilgili şirketlerin
siber riskler, operasyonel güvenlik ve
sürdürülebilirliği sağlamalarına destek
olmak amacıyla hazırladığı çalışmasını
yayınlandı. Dünya genelinde 1
milyonun üzerinde organizasyonun
koronavirüs salgınından etkileneceğinin
belirtildiği çalışmada; salgından en
çok etkilenen ülkelerin küresel ekono-
Uzaktan çalışma yeni siber
tehditler yarattı
Güvenlik yerine erişilebilirliği tercih
eden yaklaşımların şirketler için siber
tehditler yarattığını belirten EY Türkiye
Şirket Ortağı ve Siber Güvenlik
Hizmetleri Lideri Ümit Yalçın Şen, karşılaşılabilecek
sorunlarla ilgili şunları
söyledi: “Özellikle yönetilmeyen yazılım
ve varlıklar, içerisinden geçtiğimiz
bu zorlu dönemde şirketler için ciddi
risk oluşturuyor. Bu tür yazılım ve
varlıklar, onaylı uzaktan çalışma yazılımlarından
memnun olmayan veya
kullanma güçlüğü çeken kullanıcıların
kendi uygulamalarını yüklemelerine
veya gölge BT kurmalarına neden olaminin
yaklaşık %40’ını temsil ettikleri
ifade ediliyor. Çalışmaya göre; farklı
sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler,
salgından kaynaklanan etkiler nedeniyle
gelişen bir siber tehdit ortamı ile
karşı karşıya kalabilir. Salgının geniş
kitlelere yayılmasını önlemek amacıyla
şirketlerin uzaktan çalışma modeline
geçmesi, yeni siber risklerin oluşmasına
neden oldu ve bu risklere ilişkin önlemler
geliştirilmesine yönelik ihtiyaç artış
gösterdi. EY’ın 2020 Küresel Risk Anketi’nin
sonuçları da; bu trendi destekler
şekilde, iş dünyası liderlerinin yüzde
79’unun organizasyonlarının bir krize
www.itnetwork.com.tr
2020108
bilir. Uzaktan gerçekleştirilen yüksek
düzeyli işlemler izleme ve takip sistemlerinde
alarmları tetikleyebilir ve yeni
durum tanımlanan kadar tüm trafik
anomali olarak görülebilir. Bununla
birlikte uzaktan çalışmaya imkân veren
kaynaklara olan yüksek talep, örnek
olarak yama bekleyen sistemlerin
kapama/durdurma sürelerine imkân
tanımayabilir. Kurum bütününde kaynaklara
bağlantı sağlama çabası ağ
ayrıştırmasını riske atabilir. Uzaktan
çalışan kullanıcılar kimlik doğrulama/
yetkilendirme süreçlerini atlatacak şekilde
yardım masasını talep yağmuruna
tutabilir. BT hizmetleri için gerekli
olan fiziksel varlıklar erişilemez hale
gelebilir. Üçüncü taraf riskleri aynı kısıtlamalarla
ortaya çıkabilir.”
Tehditler belirsizlikten
besleniyor
Mevcut tehditlerin belirsizlik ve kamu
ilgisinden faydalandığını ifade eden
Ümit Yalçın Şen, “Sahte haber güncellemeleri,
ihtiyati yönlendirme, virüs haritaları,
tahlil sonuçları veya çalışan bilgi
notları araç olarak kullanılabilir. Salgın
ile ilgili baskı altında olduğu hissedilen
kuruluşlar hedef alınabilir. Bu doğrultuda;
şirketlerin çalışanlarına vermeleri
gereken birtakım önemli yönlendirmeler
bulunuyor. Örneğin; uzaktan
çalışmak için kullanılan ofis ekipmanlarının
diğer hane halkı tarafından kullanımına
izin verilmemesi, kişisel bir
cihaz üzerinden iş yapmak gerektiğinde
antivirüs vb. güvenlik önlemlerinin
alınması, kurum politika ve prosedürlerine
uyulması, şüpheli e-postaların
açılmaması/web site linklerine tıklanmaması,
salgın ile ilgili güncel bilgiler
için resmi kaynakların takip edilmesi
gibi önlemler ilk akla gelenlerdir” değerlendirmesini
yaptı.
Alınması gereken önlemler
EY çalışmasında kurumsal siber güvenlik
uzmanlarının riskleri azaltmak
amacıyla alması gereken önlemlere ilişkin
olarak şu önerilere ver veriliyor:
• VPN, ağ cihazları ve uzaktan çalışmayı
mümkün kılan cihaz ve sistemlerin
güncel yama ve güvenlik konfigürasyonlarına
sahip olunması adına güncellemeler
yapılmalı.
• Tüm VPN bağlantılarında 2+ Faktörlü
Kimlik Doğrulama kullanılmalı. Bu
mümkün değilse uzaktan çalışan personelin
güçlü parolalar kullandığından
emin olunmalı.
• VPN kapasitesi BT güvenlik ekiplerince
test edilmeli. Daha fazla bant genişliğine
ihtiyacı olan çalışanlara bu imkânı
verebilmek adına kısıtlamalara ilişkin
politikalar oluşturulmalı.
• Yüksek yetkili erişimler düzenli olarak
izlenmeli. Sistem yöneticisi seviyesindeki
kullanıcıların ve hassas veriye
erişim olan personelin olası şüpheli işlemlerini
tespit etmek için davranışsal
analitik araçlar kullanılmalı.
• Log izleme ve alarm takibi açısından
SIEM sistemleri kullanılmalı.
• Log gözden geçirme, saldırı tespit,
olay müdahale ve kurtarma gibi siber
güvenlik faaliyetlerine daha fazla önem
gösterilmeli.
• Çalışanlar sayısı artabilecek oltalama
saldırıyla ilgili uyarılmalı. Özellikle koronavirüs
ile ilgili web siteleri ve e-postalar
gibi zararlı yazılım ihtiva etmesi
muhtemel ortamlara girmeden BT ve
güvenlik ekiplerine bilgi vermelerini
sağlayacak yönlendirme, bildirim ve
duyurular yapılmalı.
• Web ve e-posta güvenliği için filtreleme
teknolojileri kullanılmalı. Bunlardan
kaynaklı riskleri azaltmak adına
özelleştirilmiş kuralları devreye sokulmalı.
• Acil durum ve kriz yönetimi yetkinlikleri
güncellenmeli. Buna göre kaynak
tahsisleri yeniden değerlendirilmeli.
Sistem ve veri yedekleri kontrol edilmeli
ve çalıştıklarından emin olunmalı.
www.itnetwork.com.tr 109 2020
Japonya’dan Türkiye’ye 6,5 milyon liralık yatırım
Çoklu soğuk cüzdan kullanımı, yüksek
güvenlik ve yüksek hacimde hızlı işlem
desteği sunan Koindex, yenilikçi getiri
modelleri ve düşük işlem ücretleriyle
de dijital varlık yatırımcılarına merhaba
diyor. Global borsaların çoğundan
daha düşük işlem ücretleriyle çalışan
Koindex’te kullanıcılar ödedikleri işlem
ücretlerini geri alma imkanına da
sahipler. Koindex ayrıca daha geniş bir
yatırımcı kitlesine ulaşmak için dijital
varlık platformları arasında yaygın olan
satış ortaklığı (referans) modelini de yatırımcıya
sunacağını duyurdu.
Yüksek kaliteli alım satım ve listeleme
hizmetleriyle sınıfının en iyi dijital varlık
platformu olma hedefiyle faaliyetlerine
başlayan Koindex güvenilir, şeffaf,
verimli ve istikrarlı bir ticaret platformu
sunarak küresel kullanıcı topluluğuna
hitap ediyor. Bitcoin başta olmak üzere
kripto para ve dijital varlıklara erişimi
kolaylaştırmak için kullanıcı dostu bir
arayüzle tasarlanan platform, token sahiplerine
al sat ticareti (trade mining),
token tutma (pledge) ve marj ticareti
(margin trading) gibi çeşitli kazanç yöntemleri
sunuyor.
Türkiye’nin Bitcoin başta olmak üzere yeni nesil dijital varlıklara
gösterdiği ilgi, Japon iş dünyasının da dikkatini çekiyor. Japon iş
adamlarının yaklaşık 6 buçuk milyon TL yatırımla Türkiye’de kurduğu
dijital varlık alım satım platformu Koindex faaliyetlerine başlıyor.
Dijital varlık yönetim şirketi Koindex’in kendi platformunda
kullanacağı kripto para birimi KOIN Türkiye’de, Türk mühendisler
tarafından geliştiriyor…
Yatırım Japonya’dan,
teknoloji Türkiye’den
Türkiye’de kripto para alanındaki yüksek
işlem hacminin kendilerini bu ekosisteme
yatırım yapmaya teşvik ettiğini
vurgulayan Koindex Uluslararası Pazarlardan
Sorumlu Yönetici Ortağı Anthony
Knode: “Geleceğin para birimi olarak
adlandırılan kripto paralara Türkiye
özelinde yoğun bir ilgi var. Türkiye’nin
inovatif dönüşümleri çabuk benimseyen
genç nüfusu, kripto para dünyasında
da kendini gösteriyor. Bu potansiyelin
ortaya çıkarılması için büyük bir özveriyle
çalışacağız. Türkiye pazarının yeni
oyuncusu Koindex olarak özellikle kendi
kripto paramız KOIN ile önemli bir
çıkış yakalamayı hedefliyoruz. Dijital
varlık alım satımı için yarının ihtiyaç ve
beklentilerini karşılayabilecek güçlü bir
altyapıya ve uzmanlığa sahibiz. Yatırımcıya
en iyi deneyimi sağlamaya odaklı
çalışarak, Türkiye’de bu alanda ihtiyaç
duyulan hizmetleri sunmak için yola
çıktık” diye konuştu.
Koindex’i diğer kripto para borsalardan
ayıran ana unsur olan platforma özgü
KOIN token’ın yerli bir ekip tarafından
geliştirildiğini yineleyen Koindex
İş Geliştirme ve Pazarlama Danışmanı
Demet Zübeyiroğlu: “Yapılan araştırmalar
Türkiye’de kripto para alanında
ilginin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.
Bireysel ve kurumsal yatırımcıların
kripto paralara olan ilgisinin özellikle
korona virüs salgını etkisiyle arttığını
da gözlemliyoruz. Tam bu dönemde Asyalı
yatırımcının parasını Koindex ile
Türkiye’de değerlendirme isteği de Türkiye’deki
kripto para ekosisteminin güvenilirliğini
pekiştiriyor” diye ekledi.
Sepet kura endeksli ilk
kripto token: KOIN
Koindex’in kendi platformunda kullanacağı
KOIN adlı token’in değeri altın,
ABD Doları ve Bitcoin (BTC) baz alınarak
oluşturulan KOIN Endeksi’ne göre
belirleniyor. Bu üç kur üzerinden her
ayın ilk günü otomatik olarak yapılacak
piyasa güncellemesi neticesinde, fiyatı
stabil tutabilmek için kur kompozisyonu
da yenileniyor. Endekste yaşanacak
günlük yüzde 10 üstü dalgalanmalarda
da altın, USD ve BTC oranı yeniden hesaplanıyor.
KOIN değerinin böylelikle
temelde altın fiyatına endeksli olarak
kademeli biçimde artması öngörülüyor.
Al sat madenciliği hem gelir hem de
sermaye kazancı sağlayan devrim niteliğinde
bir sistem olarak dikkat çekiyor.
Bu yapı işlem ücretlerinden elde edilen
getirilere dayanıyor. Bu ücretler Koindex
tarafından kısmi olarak veya tamamen
kullanıcıya “KOIN” şeklinde iade ediliyor.
3 Haziran 2020’de VIP yatırımcılar için,
7 Haziran 2020’de ise tüm Türkiye’deki
yatırımcılar için gerçekleştirilecek
KOIN ön satış günlerinde çok daha uygun
fiyatlarla KOIN sahibi olmak mümkün
olacak.
www.itnetwork.com.tr
2020110
Figopara 1 milyon dolar yatırım aldı
Tedarik finansmanına aracılık eden fintech girişimi Figopara, aralarında
Dünya Bankası ve Revo Capital’in de yer aldığı yatırımcılarından
1 milyon dolar yatırım aldı. Bugüne kadar KOBİ’lere 650 milyon
TL’lik işlem hacmine aracılık eden Figopara, yatırımcılarından
gelen kaynağı yine KOBİ’lere sağlanacak finansmana aracılık etmek
üzere yeni teknolojiler geliştirmek için kullanacak…
1Firmaların işletme sermayesini genişletmek
ve tedarik finansmanına aracılık etmek
amacıyla kurulan fintech girişimi Figopara
yatırım aldı. Sunduğu platform ile
alıcı ve satıcı arasındaki ticaretin finansmanını
kolay, ulaşılabilir hale getirirken,
tedarik zinciri döngüsünü de hızlandırıyor.
7 Mayıs tarihi itibarıyla 1 milyon dolar
yeni yatırım alan Figopara, bu kaynağı
KOBİ’lere sağlanacak finansmana aracılık
etmek üzere yeni teknolojiler geliştirmek
için kullanacak. Yatırımı, Figopara kurucu
ortakları olan Ahmet Bilgen ve Koray
Gültekin Bahar’ın yanı sıra yine şirketin
yatırımcılarından olan Dünya Bankası’nın
kardeş kuruluşu IFC ve Revo Capital’den
alırken Hasan Davcı ve Figopara
CTO’su Arman Eker de bu yatırım turunda
yer aldı. Orhan Ayanlar ise yeni katılan
yatırımcı isim oldu.
650 Milyon TL KOBİ
Finansmanına Aracılık Etti
Portföyünde 1.000’in üzerinde kayıtlı
müşterisi bulunan Figopara, bugüne
kadar 650 milyon TL’lik 60 bin üzerinde
işleme aracılık etti. Dünyanın ekonomik
ve sosyal olarak içinden geçtiği bu zorlu
süreçte aldıkları bu yatırımın, Figopara’ya
ve Türkiye’nin geleceğine olan güveninin
bir göstergesi olduğunu söyleyen Figopara
Kurucu Ortağı ve CEO’su Koray Gültekin
Bahar, söz konusu yatırımın şirkete güç
katacağını belirtti. Bahar, “Halihazırda tedarikçi
üye sayımız 1.000’i geçti. Tedarik
zinciri çok büyük olan 5 firma ve 6 banka
ile çalışıyoruz. KOBİ‘lerin ticaretlerini
devam ettirme noktasında yardımcı olabilecek
dijital çözümü Figopara ile sunuyoruz.
Figopara olarak şu ana kadar 650
milyon TL finansmana, KOBİ’lerin beklemeden,
hızlı, kolay ve banka güvencesiyle
ulaşmasına aracılık ettik. 1 milyon dolar
yatırımla birlikte KOBİ’lere sağlanacak
finansmana aracılık etmek için yeni teknolojiler
geliştirmek üzere kullanacağız.
KOBİ’lerin ticaretin finansmanına daha
rahat ulaşmaları için gerekli AR-GE çalışmalarını
yapmaya devam edeceğiz” diye
konuştu.
Akbank, Fibabanka, ING Türkiye ve Yapı
Kredi Bankası ile çalışan Figopara, ilk tur
yatırımını ise Türkiye’nin önde gelen girişim
sermayesi firmalarından Revo Capital,
etkin girişimcileri destekleme derneği
Endeavor Catalyst ve Dünya Bankası’nın
kardeş kuruluşu IFC’den almıştı.
AssisTT’ten Covid-19 döneminde 700 kişiye istihdam
Türkiye’nin lider çağrı merkezi
şirketi AssisTT, millî sorumluluk
bilinciyle Türkiye’ye değer üretmek
için hizmetlerini kesintisiz
devam ettiriyor. Salgın sürecinde,
çağrı merkezlerine yönelen
yoğun talep karşısında AssisTT
yeni döneme hızla adapte olarak,
çalışan sayısını artırmak için
adım attı. AssisTT artan iş hacmine
bağlı olarak Erzincan, Samsun, Ankara,
İzmir, Ordu, Giresun, Rize, Adıyaman, Çorum
ve Karaman illerinden 700 gencin istihdamını
Ağustos ayına kadar tamamlayacak.
“Türkiye’nin ilk online
mülakat üssünü devreye
aldık”
Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan AssisTT
İnsan Kaynakları ve İdari İşler Genel Müdür
Yardımcısı Ömer Faruk Tüfekçi şunları söyledi:
“Salgın ile birlikte günlük çağrı sayımızda
Türk Telekom’un çağrı merkezi şirketi AssisTT, Covid-19 sonrasında
başta telekomünikasyon, bankacılık olmak üzere hizmet verdiği
alanlarda artan çağrı yoğunluğuna cevap vermek amacıyla Anadolu’nun
10 farklı ilinde 700 kişiyi daha istihdam edecek…
yüzde 45’e varan artışlar görüldü. Teknoloji ve
insan kaynağı anlamında yeni dönemin gereklilikleri
için hızla aksiyonlar aldık. İletişimden
ulaşıma, sağlıktan finansa Türkiye’deki pek
çok özel ve kamu kurumuna hizmet veren AssisTT’te
‘evden çalışma’ modelini, mevcut çalışanlarımız
için geçen yıl devreye sokmuştuk;
bu süreçte tüm çalışanlarımızı bu modele taşıdık.
İşe alımda ise yüz yüze mülakatları 6 ay
önce kaldırarak Türkiye’nin ilk online mülakat
üssünü devreye almıştık. AssisTT olarak toplum
sağlığımız, ekonomimiz, insanımız ve geleceğimiz
için üretmeye ve çalışmaya devam
edeceğiz.”
Online işe alım süreci, evden
çalışma fırsatı
AssisTT’in iş başvuruları, sınavları,
mülakatları, işe giriş işlemleri ve işe uyum
eğitimleri gibi tüm süreçlerine, adaylar
evlerinden bilgisayarları ile katılabilecek. AssisTT,
evlerinde bilgisayarı olmayan adaylara
da kendi merkezlerinde, sosyal mesafe kuralları
kapsamında destek olacak. İşe alınanlar
salgın süresince de evden çalışmaya devam
edecek. Başvurular, belirlenen 10 ildeki adaylar
tarafından www.assisttkariyerim.com adresi
üzerinden yapılabilecek.
www.itnetwork.com.tr 111 2020