AVDOGA DERGİSİ 201. SAYI
Sürdürülebilir bir avcılık için el ele...
Sürdürülebilir bir avcılık için el ele...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Şubat 1
8
16
48
64
İÇİNDEKİLER
88
6 Editör’den
8 Bizler Avcıyız
Çetin DİKİCİ
16 Kızlarım ve Afrika
Fadim CANKURT
30 Giresun Dağlarında Kralın Peşinde
Özgür EFENDİOĞLU
34 Bergara B-14 HMR Bolt-Action
Kemal ELİTEMİZ
46 Avcılıkta Şans
Hristo YUVANIDIS
48 Bek Avı
Serkan CANKURT
54 Alpusat Bıçakçılık
İzzet ALKAN
64 Avcılıkta Aksilikler
M.Kemal ÖZÇETİN
70 Rudel Pointer
Uğur BARUTÇU
30 82
80 Avcının Oğlu
Yasin BİLBAY
86 Sayılır&Avsan Antalya’da Geleneksel
Bayi Toplantısını Yaptı
Tevfik ÜÇBAŞ
94 Yazdan Kalma
İsmail VAROĞLU
100 Kafamıza Düşen Ördek
Kemal ÖZÇETİN
102 Pınarbaşı İlçemizden Yaban Hayatına
Anlamlı Destek
Yücel CANVAR
106 Rekormudur Bilmem, Attım Vurdum
Ahmet KOLAĞASIOĞLU
110 Ördek Avı Ne İster?
Oktay AYÇAKMAK
2 avdoğa
Şubat 3
4 avdoğa Şubat 5
Editörden
Öncelikle Kamil ÜÇBAŞ anısına 6. Game Fair Avdoğa Polatlı Festivali’nin
26-27-28 Haziran 2020 tarihinde yapılacağını açıklamamızdan itibaren bizleri
arayarak, mesaj göndererek ve bu festivale önceki yıllardan daha da farklı
sahiplenerek ahde vefa gösteren dostlarımıza ve sektör temsilcilerine teşekkür
ederiz.
Tarih belirleme aşamasında Polatlı Belediye Başkanımız Mürsel Yıldızkaya
bu festivalin Kamil ÜÇBAŞ tarafından Polatlı’ya kazandırılan bir marka olduğunu
ve bu mirasa sahip çıkacaklarını, festival alanında kalıcı bir poligon yapma
çalışmalarını hızla sürdürdüklerini, “KAMİL ÜÇBAŞ ” ismini atış poligonunda
yaşatacaklarını dile getirdiler. Polatlı’ya kazandırılacak bu poligondan dolayı
avcılar ve atıcılar camiası adına mutluluk duyduk.
Belediye Başkanımız Mürsel Yıldızkaya festival döneminde “KAMİL ÜÇBAŞ”
adını verecekleri bir parkında açma çalışmalarının olduğunu dile getirdi.
Polatlı Belediye Başkanı Mürsel Yıldızkaya’ya bu çalışmalarından dolayı çok
teşekkür ederiz.
Türk silah sanayicilerimizin yoğun katılımı ile gerçekleşen Shot Show 2020
Fuarı’nda Türk silah sektörü yeni ürünlerini tanıttı.
Bir Av Sezonu Daha Kapanacak
2019-2020 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararı uyarınca av sezonu
02 Mart 2020 tarihi itibariyle ülke genelinde kapanacaktır. Av sezonu dışında
avlanmak kesinlikle yasaktır.2019-2020 Av Dönemi Merkez Av Komisyon Kararı;
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu uyarınca av hayvanlarının eş tutma, üreme,
yavru büyütme, erginleşme gibi yaşam evrelerini göz önünde bulundurarak 24
Ağustos 2019-01 Mart 2020 tarihleri arasını av sezonu olarak belirlemiş olup, 02
Mart 2020 tarihi itibariyle tüm yurtta genel av yasağı başlayacaktır.
Av Sezonunun kapanış tarihi itibariyle, av ve yaban hayvanlarının üreme
döneminin başladığı, kuluçka ve üreme alanlarına zarar verilmemesi, tüm
vatandaşlarımızın yaban hayatı doğal yaşam alanlarında daha hassas hareket
etmesi ve av ve yaban hayvanlarının yavru ve yumurtalarının toplamaması ve
rahatsız edilmemesi gerekmektedir.
2020-2021 Av Dönemine ilişkin av sezonu; 2020 yılında Mayıs ayında
toplanacak Merkez Av Komisyon toplantısı neticesinde belirlenecek ve Resmi
Gazetede yayımlanmasıyla birlikte kamuoyuna duyurulacaktır.2020-2021 av
döneminde uygulanacak avlanma usul ve esasları ile av hayvanı türlerine göre
avın açılacağı tarihler yeniden belirlenecektir.
Tarım ve Orman Bakanlığımız ve Merkez Av Komisyonunca getirilen
kurallara uyulması, av ve yaban hayatı kaynaklarının koruma kullanma dengesi
içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması ve gelecek kuşaklara aktarılması
açısından büyük önem arz etmektedir.
Av sezonu dışında avlanılmaması, av ve yaban hayvanlarının rahatsız
edilmemesi, yavru ve yumurtalarının toplanılmaması ve bu tür yasa dışı
faliyetlerde bulunanların Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa, Koruma ve Milli
Parklar İl şube müdürlükleri, Orman İşletme Müdürlükleri, Jandarma ve
emniyet birimleri ve Fahri Av Müfettişlerimize bildirilmesi hususunda gerekli
hassasiyetin gösterilmesi sürdürülebilir av ve yaban hayatı yönetimi açısından
önem arz etmekte olup, av sezonı dışında 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu
hükümlerinde muhalefet edenler hakkında yasal işlem yapılmaktadır.
Yeni dönem Merkez Av Komisyonu toplantısı öncesi illerde yetkililer ve
avcı temsilcileri ile toplantılar yapılmaktadır. Bu toplantılarda avcı temsilcileri
avcılık ve yaban hayatı ile ilgili öneri, sorun ve görüşlerini dile getirmekte
olup avcı birliklerimizin birlik ve beraberlik içerisinde kendi çalışmalarını
yapmaları ve yeni yol haritalarının belirlenmesi için şimdiden hareket etmeleri
gerekmektedir.
Sevgi ve Saygılarımla
Tevfik ÜÇBAŞ
avdoğa
avdoğa
avdogaoltacidergisi@gmail.com
www.kamilucbas.com
AVCILIK BALIKÇILIK ATICILIK SİLAH DERGİSİ
ŞUBAT 2020 SAYI: 201
İmtiyaz Sahibi
Dörtrenk Yayın Tanıtım Mat.Tic.Ltd.Şti.
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Tevfik ÜÇBAŞ (tevfikucbas@hotmail.com)
Grafik Tasarım
Celil TUNCEL
İdari ve Teknik Koordinatör
Tevfik ÜÇBAŞ (tevfikucbas@hotmail.com)
Reklam ve Halkla İlişkiler
Ali İhsan ÜÇBAŞ
Tel: 0544 341 40 82
e-mail: avdogaoltacidergisi@gmail.com
Hukuk Müşaviri
Avukat Onur KESKİN
TEMSİLCİLERİMİZ
Adana: Cemil ERYÜREK • Adıyaman: Ali
KIZILDAĞ • Afyon: Halil ÖZDEMİR • Ağrı:
İsmet ALADAĞ • Antalya: Serkan CANKURT
• Artvin: Birol CİVAN • Aydın: Gazanfer
KURTDERE • Balıkesir: Fatih BAYBURİ •
Bilecik: Selçuk ÜNVER • Bitlis: Nail AKŞİT
• Bolu: Sinan AKÇAN • Burdur: Hasan
GENCER • Bursa: Yasin BİLBAY • Çanakkale:
M.Kemal ÖZÇETİN • Çankırı: Adnan TAN •
Çorum: Nurettin ALAPALA • Denizli: Ender
YUNMUŞ • Edirne: Alper PINAR • Elazığ:
Erdoğan DURMAZ • Erzincan: Yaşar BAŞ •
Erzurum: Gencay GENÇ • Eskişehir: Olcay
AVCI • Gaziantep: Semih SAYILIR • Giresun:
Sedat DAMCI • Özgür EFENDİOĞLU• Hatay:
Atilla DEMİRKENT • Isparta: Arif GÖKTAŞ •
İçel (Mersin): Oktay AYÇAKMAK • İstanbul:
Mustafa ÜÇBAŞ • İzmir: Barış ERDEN •
Kastamonu: Hamdi SEZER • Kayseri: Can
ŞIVGIN • Kırklareli: Engin GÜRDAL •
Kırşehir: Erdoğan KARLI • Kocaeli: Süleyman
KİRMANİ • Konya: Kemal ELİTEMİZ, Fatih
BARAN • Kütahya: Erol DURSUN • Malatya:
Mehmet PENEZ • Manisa: Mehmet SUCU
• Kahramanmaraş: Yunus KAYA • Muğla:
Mustafa ÖZKAN • Nevşehir: Mehmet SOYSAL-
DI • Niğde: Nusret ANDAÇ • Ordu: A. Kadir
ENGİN • Rize: Dursun ÇAKIROĞLU • Sakarya:
İsmail VAROĞLU • Samsun: Uğur KOÇ
- Ekrem YİRMİBEŞOĞLU • Sivas: Mehmet ARI
• Tekirdağ: Alp Osman SİLAHTAROĞLU •
Trabzon: Zeki DEMİR • Uşak: Şenol UĞUZ •
Zonguldak: Necmi ÖKSÜZ • Karaman: Kürşat
TAN • Kırıkkale: Murat BOZKURT • Bartın:
Erman YURTBAY • Yalova: Gökhan BİTİRİM
• Karabük: Serkan ERTÜRK • Osmaniye:
Ahmet KOLAĞASIOĞLU • Düzce: Recep
SİVRİKAYA
Kıbrıs: Hasan KOLOZALİ
Almanya: Zeki MIZRAK
Amerika: Arzu ALPARSLAN FENNIE
İngiltere: Yağmur SOYSALDI
Polonya: Necati KURT
Rusya: Hüseyin Recep GÜVEN
Yukarıda isimleri belirtilen kişiler fahri temsilcimizdir.
Basım Tarihi: Şubat 2020
Basım Yeri: Dörtrenk Yayın Tanıtım
Matbacılık Ltd. Şti. K.Karabekir Cad. 85/7
İskitler / ANKARA
Tel: 0.312 230 41 82
Yayın Türü: Aylık Yerel Süreli Yayın
Dağıtım: Dünya Dağıtım
HESAP NUMARALARIMIZ
Vakıfbank Ankara - Çankaya Şb.
IBAN: TR 42000 1500 1580 0728 4876 405
Yapıkredi Bankası - Akay Şb.
IBAN: TR 48000 6701 0000 0006 9950 978
Posta Çeki No: 149477 - Ankara
Dörtrenk Yayın Tanıtım Matbaacılık Ltd.Şti.
hesapları
Yıllık Abonelik Bedeli: 200 TL.
avdoğa dergisi
@kamilucbas
Avcı Haber Hattı 0544 341 40 82
Şubat 7
Herkese merhabalar; büyüklerimden
küçüklerime kadar
saygı, selam ve muhabbetlerimi
bildiririm. Bu yazımda sizlere
hep MAK, kanunlar, kısıtlamalar,
şikayetler ve sorunlardan ayrı
olarak kendi içimizdeki sorunlardan
oluşan problemleri yazmak
istedim .
Malum bizler avcıyız ve kendimizi
tabiatın kollarına bırakmak
için muhabbet, dostluk pekiştirme,
paylaşım yapmak adına hep
bir arada arkadaşlığımız devam
etmesi, ayrıca en önemlisi ahlaki
kurallar içerisinde kimsenin
hakkını yemeden layıkıyla yerine
getirme ülküsünden vazgeçmememiz
gerekiyor.
Çoğumuz sosyal medya kullanıcısıyız.
Takip ettiğimiz gruplar
mevcut. Mümkün olduğunca
takip etmeye çalışıyorum. Son
zamanlarda grup paylaşımlarında
arkadaşlarımızın sıkıntıları
oldukça fazla. Kişi gitmiş merada
avlanacağı yeri belirlemiş ve av
öncesi tabii ve kanunen serbest
olan doğal gümesini yapmış, sabah
erken kalkmış, heyecan had
safa da, o soğuk ayazda yürüyerek
gümesine geliyor bakıyor,
başka biri gelip oturmuş. Kısacası
yer kapma olayı. Kendini
bilen avcı o gümenin ne zaman
yapıldığını bilir, bakar ona göre
davranır.
Diğer bir konuda grup avcılarıyla
gidilen bir av sonrası kendisini
davet eden avcının haberi
olmadan başka bir gün çıkıp
kendi diğer arkadaşlarını yanına
alıp o merada avlanma durumu:
Zaman zaman bizde davet ediliyoruz,
gidiyoruz ve davete icab
etmeye çalışıyoruz. Bu demek
değildir ki ben başka bir tarihte
o meraya beni davet eden arkadaşımızın
haberi olmadan orada
bulunmak hiç hoş olmayan durumdur.
Lütfen bunlar çok ince
nüanslar ve mütevazilik bizim
önceliğimiz olsun.
Başka bir hususta arkadaşınla
gittiğin bir merada av bitimi
sonrası tartışma konusu olan
8 avdoğa Şubat 9
‘’bana kuş gelmedi‘’, ‘’beni misafir dağına getirdin‘’
gibi sözlü ifadeler. Bakın çok hassas bir durum. Ağzımızdan
çıkan her kelime çok önemli. Gerek kırıcı,
gerekse büyük tartışmaya yol açar. Bunların hepsini
içimden geldiği için yazmıyorum, bunlar gerçek yaşanmış
olaylardan alıntıdır.
Bizim grubumuzda bu tarz mevzulara asla yer
verilmez. Eski gittiğim kişilerde bu tarz mevzular
vardı ve tartışmadan yolumu ayırdım ve kendi çizgimde
kalmayı seçtim. Ben asla arkadaşımın vurduğu
ava kıskançlık yada başka ne denirse adı böyle
duruma kendim sokmadım. Özellikle beraber kader
birliği yaptığım OKTAY AYÇAKMAK ve ALİ KILAVUZ ağabeylerimle yan
yana, omuz omuza aynı gümede yıllardır avlanıyorum. Yüksekten
geçen bir üveyiğe atış yapıp vurduğumda yada arkadaşımın vurduğunda
onu tebrik etmek veya tebrik edilmek bence paha biçilmez bir
duygudur. Aynı duygular içerisinde sizin de olmanızı diliyorum. Yapın
bunu gerçekten söylüyorum. Bakın görün dostluklar, paylaşım ne kadar
üst düzeye erişecektir.
Amaç illaki ben çok vurayım, en çok ben fişek sıkayım yada vb.
şeyler. Bizler gümede otururken ALİ KILAVUZ abime ‘’bu gelen ördek
senin rahatça fişeği sıkabilirsin‘’ gibi aynı şekilde o da bana söyleyerek
paylaşıyoruz . OKTAY AYÇAKMAK abimin namlusunda süzdüğü
ördeğin vuruluş anı ve o enstantane sonrası helaaaal komutan deme
şeklim her ikimize de motivasyon sağlıyor. Farketmiyor çünkü; av
sonrası zaten aynı tencerede pişirdiğimiz avımızı hep beraber yiyoruz.
Bizim ekipte kimse kimseden üstün değildir ve herkes eşit şartlara
sahiptir. Yenilenin, içilenin vurulanın, fişeğinin, masrafının ne olduğuna
bakılmaz ve dönüş yolunda masraflar bölünür, herkes birbirine
sarılarak evlerimize dağılırız. Biz doğayı katletme derdinde değiliz
AVCIYIZ…. Her ne kadar doğa severler veya çevreciler tarafından sevilmesek
de bu bizim yaşam biçimimiz. Bir kere en önemlisi bunun
asla ticaretini yapmıyoruz. Ticareti olan sistem farklı. Bizler bu ticaretin
dışında kalan kişileriz.
Tüm dünyada av sektöründen elde edilen paraların milyar dolar
ve euro’ları buluyor, amaç sürdürebilir av hayatını sağlamak. Bu tarz
işlemleri bizim ülkemizde yapamazsınız. Ne MİLLİ PARKLAR ne de
ORMAN BAKANLIĞI bu sistemi TÜRKİYE’de uygulayamaz. Nedeni ise
ülkemiz göç yolu üzerinde köprü vazifesindedir ve göçmen kuşların
konacağı ne göl bırakltılar ne de sulak araziler ve var olanda YASAK.
Niye veya neye göre YASAK bunu anlamak zor. Sistem çökmüş durumda
sadece konuşulan konu nereyi yasaklayalım, kabahatler kanununa
göre ne kadar ceza keselim, kota koyalım, hatada 3 gün serbest
olsun, o da hemen AV KORUMA memurlarını gönderelim kontrolleri
sıklaştıralım, sonrada AVRUPA avcısının ekmeğine kaymak sürelim.
Bizler bunu yemiyoruz haberiniz olsun. Saatlerce araştırıyorum Avrupa
da av sistemi nasıl, ne şekil oluyor. Neler dönüyor neler. Çok yazacak
şey var ama muhatap yok yada iyi yönde olmasını sağlayacak,
emek edecek kimsede yok resmi olarak.
10 avdoğa
Şubat 11
Her zaman söylediğim gibi TÜRKİYE AVCISI OL-
MAKTAN GURUR DUYUYORUM ve bu gururu son nefesime
kadar sürdüreceğim . Değerli av doğa aşıkları
kendinize iyi bakın arpacığınızdan avınız hiç eksik
olmasın kalın sağlıcakla…..
12 avdoğa
Şubat 13
14 avdoğa Şubat 15
Afrikaa… Telaffuzu dahi beni ziyadesiyle heyecanlandırıyor,
siz ne kadar isterseniz isteyin, Afrika
sizi çağırırsa gidersiniz. Kızım Öykü ve benim gidip
gitmeyeceğim belirsizliğini korurken, içten içe hayal
kurmaya, alışverişlerimizi haki ve yeşil tonlarında
yapmaya başlamıştık. Bunca telaşın içerisinde dünyanın
en güzel duygusunu, hamile olduğumu öğreniyorum.
Avlanma tarihi belirlendi, bütün hazırlıklar
tamam ancak son karar bana bırakıldı. Dünyanın
öbür ucu, yolculuk çok uzun, sıtma ile ilgili ilaç kullanamayacağım
için ister istemez endişelensem de,
yaşamın kendisi başlı başına bir risktir, bu benim
hayatımın fırsatıydı kaçıramazdım.
Çok mutlu bir o kadarda karmakarışık duygular
içerisinde eşimin doğum gününde iki aile yola
koyulduk. Kısa uçuşlar fazla sorun olmasa da, Du-
16 avdoğa Şubat 17
bai’den Cape Town arası 9 saatlik uçuş beni çok
zorladı. Cape Town şehrinde şehir turu ve ardından
yöresel bir restoranda girdik, yemekler görsel olarak
bizim mutfaklarımıza benzerlik gösterse de, ağır
yağ kokusu sebebiyle yemekleri çok beğenmedim,
bol dilenci eşliğinde yerel pazar gezimizi ve alışverişimizi
tamamladıktan sonra havalimanına geçtik.
Kısa bir uçuştan sonra Port Elizabeth havalimanına
indik, Game 4 Africa Safaris firma sahipleri olan Colin
ve Wikus kardeşler bizleri havalimanında karşıladılar,
tanışma faslından sonra eşyalarımızı araçlara
yerleştirip yola koyulduk. Yaklaşık iki saatlik keyifli
ve bol hayvan manzaralı araç yolculuğundan sonra
çiftliğe ulaştık, Coetzee ailesi bizleri içten karşıladılar,
kadehlerimizi Afrika için kaldırdıktan sonra odalarımıza
geçtik. Eşyalarımızı yerleştirdiğim esnada
duvarda gördüğüm hiç tanımadığım bir böcek beni
endişelendirdi, ilaç kullanamayacağım için dikkatli
olmam gerekiyordu, avlağımıza en yakın yerleşim
18 avdoğa
Şubat 19
yeri 30 km. mesafedeydi buda beni tedirgin etmişti.
Sabahın ilk ışıklarıyla heyecanla uyandık, bol
espri eşliğinde keyifli bir kahvaltıdan sonra, tüfek
sıfırlamak için atış alanına geçerek atışlarımızı yaptık.
Atış bittikten sonra aracımızın üzerinde yerlerimizi
aldık ve nihayet av başladı. Farklı bitki örtüsü,
oradan oraya koşuşturan İmpala sürüleri, bizlere
umursamazca tepeden bakan zürafalar, garip sesler
çıkartarak uzaklaşan babun maymunları, bir anda
çalılıktan fırlayıp tozu dumana katarak gözden kaybolan
warthog domuzlarını ve etkileyici kudu boğalarını
görünce kendimden geçtim, aracın üzerinde
sıcak Afrika rüzgârını hissede hissede, renk renk çeşit
çeşit hayvanları izleyerek yolculuk yapıyor, sessiz
adımlarla trekking tadında yürüyüşler yaparak, Afrika’nın
fantastik hayvanlarını avlıyor, müthiş keyifli
anlar yaşıyordum, burası avcıların mabediydi, rüya
gibi bir atmosfer iyiki gelmişim yoksa avcılık hayatımdaki
bu boşluğu nasıl doldurabilirdim.
Kısa süreli moladan sonra yeni bir bölgeye geçerek
etrafa dürbün atmaya başladık. Zebralar, öküz
başlı antiloplar, orixler derken bir grup kudu sürüsünü
otlar vaziyette gördük, orman örtüsü sebebiyle
hayvanların sayısı ve büyüklükleri görünmüyordu,
dikkatlice hayvanları izlediğimiz esnada heybetli
büyük bir boğa kendisini göstererek yavaş adımlarla
karanlık ormanda gözden kayboldu, bu kısa görüntü
bizleri heyecanlandırmaya yetmişti. Zaman kaybetmeden
otlayan kudu sürüsüne yanaşmaya başladık.
Sürünün bulunduğu son küçük sırta geldiğimizde
rehberimiz Colin bizlere, hayvanın çok hassas olduğunu
kim atış yapacaksa onunla yanaşmamız gerektiğini
söyledi, Öykü ve yardımcı arkadaşlarımızla biz
beklemede kaldık, Colin ve eşim sessiz adımlarla
sırtta gözden kayboldular. Bir müddet bekledikten
sonra gelen tüfek sesiyle merak duygumuz kabardı,
Telsiz sesine kulak kabarttık, bizlerin gelmesini ve iz
köpeklerini getirmemizi istiyorlardı, mesafe yakındı
zaman kaybetmeden köpekler önde biz arkada yola
koyulduk bir müddet sonra eşimle buluştuk. Eşim
sık orman içerisinde bulunan küçük bir boşlukta
kudu boğasına zor bir atış yapmıştı, olaylar hızlı
ve merak uyandırıcı derecede gelişiyordu, bir anda
kendimizi dar sıklıkta kudu boğasının izini sürerken
bulduk, kısa bir yürüyüş akabinde av köpeklerinin
sesleri ve ardından muhteşem kudu boğasıyla karşılaştık,
çok mutluyduk av açılışını müthiş bir hayvanla
yapmıştık. Avımızı inceledikten sonra yardımcı
arkadaşlar hayvanı ayaklarından bağlayarak omuzladılar
ve aracın bulunduğu yere taşımaya başladılar
bende bu ilginç anı ölümsüzleştirmek için bol bol
fotoğraf çektim. Hayvanı aracımıza yükleyerek çiftli-
20 avdoğa
Şubat 21
ğe dönüşe geçtik. Çiftliğe giriş yaptığımızda Turgay
abi ve Yonca da aynı anda çiftliğe giriş yaptılar onlarda
güzel bir kudu avlamışlardı, keyfimize diyecek
yoktu, akşam yemeğinden sonra bir şeyler içerek av
sohbeti yaptıktan sonra odalarımıza çekildik.
Sabah her gün olduğu gibi keyifle kalktım, odamızın
önüne iskemleye oturup derin bir nefes aldım,
yabani hayvanlar ve orman manzarası eşliğinde tanyerinin
ağarmasını izledim. Ne güzel bir ortam, Afrika
bütün iltifatları hak ediyor, iyiki buradayım. Gü-
22 avdoğa
Şubat 23
zel bir kahvaltıdan sonra rasgele diyerek heyecanla
aracımızda yerimizi aldık, bugün benim av günüm,
keyifle yola koyulduk. Birkaç meraya baktık trofe
değeri yüksek bir hayvan göremedik, yeni bir bölgeye
gelerek araçtan indik, ayakkabıyı delecek güçteki
şekilsiz dikenlere basmamaya dikkat ederek yola
koyulduk, daha yüz metre gittik gitmedik yürüdüğümüz
patikada karşıma büyük bir warthog domuzu
çıktı, aynı anda birbirimizi görüp durduğumuz için
bizi tam olarak anlayamadı, o bize bakıyor biz ona,
rehberimiz Colin bana iyi bir trofe kaçırma demesi
üzerine atmaya karar verdim, üçayağı kurduk, tüfeği
yavaşça yüzüme aldığım esnada warthog ürktü
ve biranda tozu dumana katarak çalılıklarda gözden
kayboldu, kısa süreli adrenalin avımıza daha da keyif
katmıştı. Yürüyüş esnasında bulunduğumuz noktadan
bize paralel uzanan yamaçta iki tane impala
gördük, hayvanların boynuzları bariz belirgindi, güzel
trofe diyerek yaklaşmaya karar verdik. Hayvanlar
bizden yüksekte oldukları için görünmemek için
dikkat ederek, yanaşmaya başladık. Hava rüzgârlıydı,
dere yatağında sık çalılık içerisinde bulunan bir
yolak işimizi baya kolaylaştırdı. Bitki örtüsü sebebiyle
karanlık ve fantastik yolaktan değişik duygular
içerisinde sessiz adımlarla ilerlemeye başladık, bir
müddet ilerledikten sonra hayvanların bulunduğu
yeri tahmin ettiğimiz bir noktadan dere yatağından
açığa çıktık, hayvanları en son yamaçtan aşağı doğru
yayılarak ilerlediklerini görmüştük, muhtemelen
aynı seviyedeydik, çalılık bir bölge olduğu için
göremiyorduk, gizlenmemize yardımcı olacak bir
ağacın altında yerimizi alarak, üçayağı kurup tüfeği
üzerine sürdüm, hayvanı göremiyoruz, artık bu andan
itibaren herşey şans diyerek beklemeye başladık.
Rehberim ve eşim yamacı takip ettikleri esnada
karşımdaki sık çalılık içerisinde zarif bir çift boynuz
gördüm, dikkatlice baktığımda, güzel bakışlı impala
koçunu gördüm, mesafe yakın olduğu için bizimkilere
sessizce işaret ederek hayvanı gösterdim, eşim
uygun anı bekleyip atmamı söyledi, hayvan hafif
koltuk verdiğinde tetiği ezdim, impala kendini kısarak
gözden kayboldu diğer impala ise büyük bir
sıçrayışla önümüzden geçerek sık çalılık içerisinde
uzaklaştı, atış yaptığım impala çalılıktan çıkmamıştı,
beni kutladılar, dikkatli adımlarla atış yaptığım yere
yaklaştım, impala yerde yatıyordu onu inceleyip zarif
boynuzlarından öptüm, müthiş bir histi o an, çok
mutlu olmuştum, yaklaşık 17 yıldır aktif olarak avın
içerisindeyim, bu atışımla, bunu taçlandırmıştım, av
sonrası çiftliğe döndüğümüzde kadehler benim için
kalkmıştı.
Yeni günün sabahına seslerle uyandım, kaldığımız
yere büyük bir eland boğası gelmiş otluyordu,
eşim ve Turgay abi ise onu fotoğraflamakla meşguldü,
Her gün farklı heyecanlara uyanıyorduk, kimi
günümüz ağaçta büyük bir yılan ile uğraşarak kimi
günümüz deve kuşu yumurtası toplayarak geçiyor,
zaman su gibi akıp gidiyordu. Kahvaltıdan sonra hazırlanıp
yola koyulduk, hava rüzgârlıydı, sık çalılık
bir bölgede yürüyüş esnasında çok yakın bir mesafeden
bushpig isimli farklı bir yaban domuzu avladık,
normalde gündüz çok nadir görülen bir hayvanmış,
hayvanın yüz kısmı baya farklıydı avımızı araca
yükleyerek ava devam ediyoruz. Biraz yol aldıktan
sonra etrafa dürbün attığımız sırada toprakta kazılmış
warthok yuvası gördük, yuvayı incelediğim esnada
büyük bir diş buldum ve çok sevindim, benim
için anlamlı bir hatıra ve trofe idi. Ortam o kadar keyifli
ki insan yemek yemeyi unutuyor, ayaküstü bir
şeyler atıştırıp yola koyulduk. Büyük bir uçurumun
kenarından yürüdüğümüz esnada Colin bize durmamızı
söyledi kayalıklardan aşağı dikkatli baktığımızda
büyük bir babun maymunu gördük, alelacele
kamerayı kurduk eşim atış yaptı hayvan ormana
yöneldi bir atış daha yaptı, net olarak ne olduğunu
anlayamadık, Colin yardımcı arkadaşı gönderdi biraz
sonra bizi sevindiren haber geldi hayvan kalmıştı,
uçurum sebebiyle iniş çok tehlikeli olduğu için
24 avdoğa
Şubat 25
tekrar aracımıza yürüyerek farklı bir yoldan giderek
avımıza ulaştık, hayvanın büyük dişleri beni şaşırttı
çoğu yırtıcı hayvanın çekindiği kadar varmış, avımızı
aracımıza koyarak dönüşe geçtik.
Günler biri birini kovaladı Afrika’da son akşam
yemeğimiz için masada yerlerimizi aldık, duygusal
anlar yaşıyoruz, normalde eşimin hayaline ortak
olarak gelmiştim, burada olmasaydım bu anı yaşayamasaydım
avcılık hayatımdaki bu boşluğu nasıl
doldururdum. Her günümüz çok keyifli geçti bushpig’ten
babun maymununa, impala’dan kudu’ya,
blessbuck’tan springbuck’a kadar imkânlarımız
doğrultusunda eşimle güzel avlar yaptık, şansımızı
hiç zorlamadık doğa bizlere neyi verdiyse onu aldık.
Her anından büyük keyif aldım çok güzel zaman geçirdim.
Afrika’da avlanırken kızım karnımdaydı, kızıma
Afrika kökenli isim olan Parmida (kraliçe) ismini
koyduk, her şey nasip kısmet, kızım büyüdüğünde
Afrika bizi yine çağırırsa tekrar düşeceğiz yollara. Bu
yazı vesilesiyle bizlere her zaman her konuda içtenlikle
yardımcı olan desteğini esirgemeyen Caprinae
Safaris firmasına Mehmet Alkan, Rıza Gözlük ağabeylerime
ve Game 4 Africa safari firması Colin ve
Wikus Coetzee kardeşlere çok teşekkür ederim.
Fadim CANKURT
Saygılarımla
26 avdoğa
Şubat 27
Mart ayının bitimine birkaç gün kalmıştı. Dolayısıyla
teke avının bitimine de öyle. Recep Ecer abimin
Giresun Şebinkarahisar avlağında kalan yabancı
avcı kotalarından bir tanesi boşta kalmış ve bana
gitmeyi düşünür müsün diye sordu. Bende hemen
Nayim abimle istişare edip gitmeye karar verdik.
Fazla zamanımız olmadığından mütevellit karar
verdiğimiz gün direk Giresun Doğa Koruma ve Milli
Parklar şubesine gidip, izin işlemlerini tamamlayıp
akşamından Şebinkarahisar’a doğru yola çıktık. Her
avda olduğu gibi yine Recep Ekmekçi kardeşimin
sahibi olduğu otele yerleştik. Aslında teke avlarımızda
önceden hazırlık içerisinde olduğumuzdan
etrafımızdaki herkesin haberi olurdu.
Ancak bu kez ani geliştiğinden tamamen plansızdık.
Otele yerleştikten sonra akşam yemeği için Şebinkarahisar
merkeze geçtik. Sonrasında ise yarının
planı ve sohbet etmek için otelimize geri döndük.
Sağolsun Recep Ekmekçi kardeşim yarın bize katılabileceğini
söyledi. Sonrasında istirahat için odalarımıza
çekildik. Sabah 06:30 sularında Nayim abim ve
Recep ile kahvaltı için salonda buluştuk. Söylediğim
gibi plansız olduğundan dolayı değişmez av rehberim
İmdat Bilgiç katılamayacağını söyledi. Onun
yerine ise avlağa hakim Yusuf bey ile ava başladık.
Tabii ki bize refakat eden Ormancımız Hüseyin Bö-
28 Şubat 29
lük abimide unutmayayım. Yusuf bey ile avlakta
buluşacağımızı kararlaştırdıktan sonra yola revan
olduk. Yarım saat süren avlak yolculuğundan sonra
rehberimizle buluşup gözete başladık. Aynı avlakta
birçok kez avlanmıştım. Bu kez ise farklı bir açıdan
yani zirveden gözet yapıyorduk. Yani alt tarafımıza
bakıyorduk.
Bu durum teke avında pekde avantajlı değildir
aslında. Açımızın tersliğinden dolayı ufaktan içime
bir sıkıntı girmişti aslında. Tamda böyle yavaştan
umudumu o an için yitirmeye başlamışken rehberimiz
ve ormancımız bize işaret ediyor, yanımıza gelin
diyordu. Sonra sessizce hayvanlar çapraz aşağımızda
bizden haberleri yok, yayılıyorlar diyordu. Açı
ters de olsa atış yapmak istiyordum. Yaklaşık 15-20
dakika kayalıkların arasında yürüyüşten sonra mevzimi
almıştım. Lakin tüfeğimi sabitleyeceğim bir yer
bulunmuyordu. Domuz avlarının bana kattığı en iyi
özellik yivli ile anlık ayakta atış yapmamdı. Bende
mecburda olsam öyle atış yapmak istiyordum zaten.
Yaklaşık 10’lu teke grubu 200 metre çapraz aşağımdaydı.
Tüfeğin dürbününü gezdirdim aralarına.
Aralarında sadece bir tanesi atış için uygundu.
Bir süre onun ayrılmasını, kazaya mehal vermemek
için bekliyordum. Yanımda rehberim hariç olacak ki
herkes vuracağımdan emin, aşağı yuvarlanırsa nasıl
alacağız bakışı içerisindelerdi. Rehberim ise abi sen
tüfeğide sabitlemiyorsun, inşallah ıskalamazsın diyordu.
Hayvana tekrar odaklandım sonra rehberim yine
30 avdoğa
Şubat 31
söylenirken dönüp ‘Abi dur sen canını sıkma düşeceği
yerden nasıl alırız onun hesabını yap’ diyordum.
O esnada tam da takip ettiğim teke sürüden hafif ayrıldı
ve atış için uygun pozisyona girmişti. Saniyeler
içerisinde dürbüne alıp tetiğe dokundum. Hayvan
direk aşağı yuvarlanmış ve avımı tamamlamıştım.
Rehberim yanımda ne avcısın be abey diyor, haliyle
seviniyorduk. Anı defterime başarılı bir teke avını
daha eklemiştim bile. 15 dakika sevinme faslından
sonra tekeyi düştüğü vadiden bulunduğumuz
yere çıkartma planımızı yaptık. Yaklaşık 3-4 saatlik
bir uğraşın sonucu onu da başarıp gerekli ölçümleri
yaptık ve avımızı tamamladık.
Öncelikle bu kotayı bana veren Recep Ecer abime,
beni hiç yanlız bırakmayan Nayim abime ve Recep
Ekmekçi kardeşime, rehberim Yusuf beye, Ormancım
Hüseyin Bölük’e teşekkür ediyorum.
Ayrıca merhum Kamil Üçbaş ustamın emaneti
dergimiz Avdoğa Dergisi sahipleri kardeşleri Tevfik
ve Ali İhsan Üçbaş abilerime de bu güzel yeri bana
ayırdıkları için çok teşekkür ediyorum.
Bir başka av da buluşmak dileğiyle...
Herkese Rastgele…
32 avdoğa
Şubat 33
Bergara B14 HMR (Hunting – Match – Rifle ) tüfeğinin
tüm tasarımı ve üretimi İspanya Bergara’da
yapıldı. Big Game avlar ile atış yarışmacıları için ihtiyaçlarını
karşılayacak kollu mekanizmalı tüfek üretildi.
McMillan A5 modeli olan HMR Tüfeğin dipçiği
içinde alüminyumdan yapılmış kasa görevini üslenen,
hafif üskelet üzerine eritilmiş, güçlü, dayanıklı
kalın ve yoğun aynı zamanda hafif ağırlıkta güçlendirilmiş
kompozit bir malzeme, mekanik bir teknik
ile kaplanarak oluşturulmuştur.
Bu tasarım ve uygulama, namluya arzulanan
tam bir Free Float the barrel- Selbest salınımlı namlu
özelliği katmıştır. Bu sayede anılan dünyaca ünlü,
olağan üstü accuracy- atış düzdünlüğü elde edilmiştir.
Dipçiğin omuzluk bölümü hafif ve dipçik boyu
uzunluğu ayarlanabilir yapıdadır. Dipçik yanaklık
parçası da ayarlanabilir yapıdadır. El kundağı bölümünde
bulunan vidalara bipod ve askı takılabilir.
Hassas bir şekilde mekanik olarak yapılan
Metal Magazin yuvasına AICS-style magazines
tam olarak oturur.
• Weight: Ağırlık. 9.5 lbs-9.9 lbs
• Overall Length: Toplam Uzunluk: 40”-47.5”
• Barrel Length: Namlu Boyu: 20”-26”
• Barrel Taper: Namlu İnceltme No. 6
• Muzzle: Precision threaded 5/8-24” (.450
Bushmaster: 11/16×24) with knurled thread protector
• Magazine: Mermi Haznesi :: AICS style detachable
• Mag Capacity: Mermi kapasitesi: 5 round
mag provided (3 round mag: 6.5 PRC)
• Stock: Dipçik: Bergara HMR Molded with mini-chassis
• Scope Mount: Dürbün Montaj: Fits Remington
700 bases with 6-48 screws
• Integrated QD flush cup sling mounts and
swivel mounts
• Rear butt-stock:Dipçik Omuzluğu: Adjustable
cheek piece, and length-of-pull (Length of pull adjustable
with alternative screws available at shop.
bergarausa.com)
• Full-length Integrated mini-chassis for repeatable
bedding and supports fully free-floated barrel
CALIBER/TWIST: .22-250 REM/1:9, 6.5 CREED-
MOOR/1:8, 6.5 PRC/1:8, .308 WIN/1:10, .300 WIN
MAG/1:10, 300 PRC/1:9, .450 BUSHMASTER/1:24
NAMLU:
Bergara namuları, tescilli olarak üretilmektedir. Bergara namlusu 4140 CrMo çeliktendir. Namlular dikey
olarak delinir. Yivlendirime işi Button Rifling medodu ile yapılır. Namlu Mat mavi boyanmıştır.
34 avdoğa
Şubat 35
Barrel Taper: No: 6 (Target Barrel) Namlu İnceltme tipi Targed No: 6
Button Rifling Nedir?
Soğuk namlu iç yüzeyininde süper sert bir metal
(tungten karpit) kullanılarak çekme metodu ile yivler
oluşturma yöntemidir.
Namlu ucu dişlidir, namlu ucu parçası: 5/8-24″
ebadındadır. Bu dişli kısım için koruyucu parçası
vardır..Muzzle brake veya susturucu takmaya uygundur.
What is barrel taper? Namlu İnceltmesi Nedir.
Tornadan geçmemiş düz namlu çeliğinin standart
çapı 1.250’’ =3.18 cm dir.
Namlular, tüfeğin kalibresi ve kullanım amacına
uyacak şekilde dipten uca doğru değişik açı ve kalınlıkta
inceltilir. Bu işleme (Barrel Taper – Namlu
İnceltme) denir.
İnceltme şekilleri belirlenmiş ve numaralandırılmıştır.
Ayrıca namlu kısımlara ayrılmış bu bölgeler
A-B-C-D dlarak adlanmış ve bu bölgelerdeki namlu
çaplarının ne kadar olması gerektiği belli edilmiştir.
Bu belirlemelere göre namlu şekilleri adlandırılmıştır
bunlar:
CONTOUR SPECIFICATIONS
1- Straiight Taper - Düz Taşlama
2- Hunter Taper
3- Sporter Taper
4- Bull Taper
5- Match Taper
6- Targed Taper.
Bu incelme şekilleri temel olarak kabul edilse
bile bazı namlu ve silah üreticileri özel ölçüler kullanarak
kendilerine has inceltmeler yapmaktadır.
Barrel Contours – Namlu Şekilleri
BROWNELLS/SHILEN REMINGTON 700
A = Shank Diameter- Namlu Sap Çapı
B=Diameter at approx. Yaklaşık Çap ( Geri
nişangah bölgesi )
C=Muzzle Diameter - Namlu Ucu Çapı
D = Namlu Sapı Uzunluğu
Blank Length – namlu uzunluğu
36 avdoğa
Şubat 37
DOUGLAS ULTRA-RIFLED BARREL
A=Shank Diameter
B=Diameter at approximately rear sight location.
Shank Area Length
CONTOUR SPECIFICATIONS
C=Muzzle Diameter
D=Full Diameter Shank Length
E=Initial Taper Length
38 avdoğa
Şubat 39
SHILEN
A=Shank Diameter
B=Diameter at approximately rear sight location.
Shank Area Length
CONTOUR SPECIFICATIONS
C=Muzzle Diameter
D=Full Diameter Shank Length
E=Initial Taper Length
Action – Mekanizma
Bergara B14 HMR tüfeğin mekanizması Remington
700 modeldir. Fakat Bergara bu mekanizma üzerinde
bazı iyileştirmeler yapmıştır.
İlk olarak, sürgü kolu geri çekilişinde kolu durduran
parça ve yayı güçlemdirilmiştir.
İkinci olarak,
sürgü kolu
topuzu
modernize
edilmiştir.
Üçüncü olarak
Remington 700
bolt ectractor
- Fişek sökücü
değiştirilmiş.
Savage style
extractor kilit
kulağı ön
kısmına
yerleştirilmiştir.
40 avdoğa
Şubat 41
Bergara’nın Tetiği : 2.8 ile 4.4 pounds arasında ayarlanabilir.
42 avdoğa
Şubat 43
.CALIBER/TWIST: .22-250 REM/1:9, 6.5 CREEDMOOR/1:8, 6.5 PRC/1:8, .308 WIN/1:10, .300 WIN MAG/1:10,
300 PRC/1:9, .450 BUSHMASTER/1:24
44 avdoğa
45
Zamanımızın avcısı her ne kadar işi şansa bırakmamaya
gayret ediyorsa da avcılıkta şans mevhumu
o kadar kuvvetlidir ki avcının başarılı veya başarısız,
yani başkalarının gözünde iyi veya kötü olarak
değerlendirilmesinde genellikle baş rolü oynar.
Tabii ki bu avcının her zaman şanslı veya her
zaman şanssız olmasına bağlıdır. Zira avcılıkta her
gün başka bir gündür. Günlük yaşantımızda bazen
tek bir gün hayatımızın değişmesi için yeterlidir. Piyangoyu
kazanmak veya hayati bir fırsatı yakalamak
gibi. Oysa avda her gün sıfırdan başlar.
Ne var ki eskiden avın bol olduğu zamanlarda
avda şans o kadar önemli değildi. Avcının tüfeği
“çakar almaz” mühimmatı “patlamaz” olduğu devirlerde
kaldırılan avın vurulmaması o kadar önemli
değildi. Zira birkaç dakika içerisinde çıkacak başka
bir av olacaktı. Yine de eski avcıların mühimmatları
avlarından daha değerliydi. Genellikle kaçırdıkları
avları için değil boşa harcanan fişekleri için üzülürlerdi.
Eski avcılar kuşların konabilecekleri, tavşanların
yatacakları yerleri çok iyi bildiklerinden herhangi bir
olumsuzluğu şansa yüklerlerdi.
Tavşanın veya çulluğun yanlarına aldıkları ve
başka başka yerlere yönelttikleri “acemi” tarafından
kaldırılması, ideal bir av gününde aniden yağmurun
bastırması gibi.
Bu eski avcıların hayatları boyunca aldıkları kulaktan
dolma pratik bilgileri kendilerine artardı bile.
Oysa zamanımızda avcılık birçok bilgiden, bilimden
oluşmaktadır. Artık her avcı hem doktor, hem veteriner,
hem biyolog, hem psikolog (hiç olmazsa kendisi
için) hem meteoroloji uzmanı, hem uzun yol şoförüdür.
Gençliğimde bir de tamirci olmak da vardı.
Arabalarımızda bulundurduğumuz envai çeşit alet
ve edevatın yanında yedek endüksiyon bobini, buji,
platin, meksefe, silecek kolu, vantilatör kayışı, motor
yağı, hidrolik yağı bulunurdu. (Bunların hepsinin
en az bir-iki defa dağbaşında kullanmak zorunda
kaldığımı samimiyetle söyleyebilirim.) Bunların dışında
arabamda her ava çıktığımda havasını kontrol
ettiğim iki adet stepne bulundururdum.
Artık avcının avlanacağı avlaklar evinden binlerce
kilometre uzaktadır. Arazilerinin durumu ona yabancı,
iklimleri farklıdır.
Zamanımızın avcısı temel bir eğitimden geçiyorsa
da kendisini çok daha fazla yetiştirmek zorundadır.
Arabasının, tüfeğinin arıza yapmasının, fişeğinin
bozuk çıkmasının olasılığı onda, yüzde değil, binde
birden azdır.
Bilgisinin de fazla olduğundan, av için uygun
günleri ve yerleri kolayca tesbit edebilir.
Fakat artık av hayvanları eskisi kadar bol değildir.
Kaldıracağı tavşanlar, çil, keklik sürüleri, geçmelerini
bekleyeceği ördekler, üveyikler kısıtlıdır.
İşte bu durumlar “şansı” gerektiren durumlardır.
Zira bir tavşanın hiç ummadık bir yerden kalkması,
iyi yetiştirilmiş köpeklerini aldatması, az ilerisinde
ise ne aradığını bilmeyen biri tarafından vurulması,
tecrübeli avcıların sürek avında sürekçilerin kaldırdıkları
domuzları beklerken domuzların ilk defa
domuz avına çıkmış heyecanlı avcının önünden geçmesi,
ördek avında ördeklerin, nefesini bile tutmuş
kamuflajlı avcının önünden değil de, üşüdüğünden
yerinde duramayan ve adeta zıplayan aceminin kafasının
üstünden geçmesi, çulluk avında sarp ormanın
içinde, köpeğiyle çulluk kaldırmaya çalışan
avcının kaldırdığı çulluğun az ileride patika yolunda
salına salına yürüyen arkadaşının önünden kelebek
gibi geçmesi, keza üveyik avında kuşların, tüfeğini
devamlı hareket ettiren ve namlusu ayna gibi parlayan
avcının önünden geçmesi, bunun gibi bıldırcın
avında köpeklerinden biri yüz metre ileride ötekisi
ikiyüzmetre geride, diğer avcıların köpeklerinin fermasını
bozan, kendisinin ise parkta yürüyormuş gibi
bir hali olan “avcının” hemen hemen attığı her adımında
kuş kaldırması insanı çıldırtmaz mı?
Hele bu tip olaylar sık sık tekrarlanıyorsa…
46 avdoğa
Şubat 47
Bir gün öncesinden hazırlığımı eksiksiz yaparak
malzemelerimi aracıma özenle yerleştirdikten sonra
yoğun mesaim başlamış, gece saat:02.00 sıralarında
mesaim biter bitmez teker dönmüştü. Av programımım
olduğu günlerde bu hep böyleydi, amacım şehrin
stresli yaşamından bir an önce kurtulmak, geçicide
olsa huzur bulmaktı. Ana yoldan orman yoluna
döndükten sonra ara sıra yola biranda çıkan tavşan
tilki gibi hayvanlar sayesinde uykum açılmıştı. Keyifli
bir yolculuktan sonra sabah gün ağarmaya yakın
av yerine ulaştım, hiç zaman kaybetmeden çadırımı
kurup yeni güne başlayan kuş sesleri eşliğinde keyifle
uykuya daldım. Öğle saatlerine yakın bir zamanda
uykumu almış bir şekilde uyandıktan sonra ateşimi
yaktım, soğuk günlerde ısınmak için yaktığım ateş
şimdi ise yemeğimi yapacaktı. Hazır çorba ve sucuk
ekmek, arkasından köz çayı değmeyin keyfime.
Yemekten sonra ortalığı toparladım, sönmeye
yakın olan köz üzerine biraz taze ot atarak çıkan
yoğun dumanın üzerine av elbiselerimi tutarak,
üzerimdeki faklı kokuları kamufle ettim, daha sonra
tüfeğimin emniyetini kontrol ederek doldurdum,
sırt çantamı alarak yola koyuldum. Sessiz adımlarla
avlanacağım bölgeye gelerek eşyalarımı uygun bir
yere bıraktıktan sonra, av zamanım yakın olmadığı
için çevremi incelemeye koyuldum. Eğer av zamanım
yakın olsaydı koku bırakma sebebiyle bunu
kesinlikle yapmazdım. Sessiz adımlarla yürüdüğüm
esnada beni gören meraklı bir sincap tiz çığlıklar
atarak beni taciz etmeye başladı, yavaşça durdum
sesin geldiği yere doğru hiç bakmadan, sabırla bekledim,
sinirli sincap sakinleştiğinde yürümeye devam
ettim. Av olmuş olmamış ikinci planda artık,
oyunu kuralına göre oynamayı çok seviyorum. Şunu
kesinlikle unutmamak lazım sakin bir bölgede av
yapıyorsanız yabani hayvanların nerede nasıl yattığını,
günün hangi saatlerinde ayaklandığını kestiremezsiniz,
bu yüzden çok dikkat etmek gerekir. Yürüyüş
esnasında dere yatağında gördüğüm genç bir
domuza ait kurumuş deri ve biraz ileride bulduğum
kızıl geyiğe ait ön kürek buralarda güçlü bir kurt sürüsünün
olduğuna işaretti.
Önümde bulunan seyrek çamlık içerişinde küçük
bir dere akıyordu, derenin birkaç yerinde domuzların
çamura yatarak küçük havuzcuklar oluşturduğu,
keyif yaptığı yerler mevcuttu, biraz ileride ise
kabukları sürtünmekten soyulmuş yarı çamurlu ve
akmalı çam ağaçlarını görünce keyiflendim, doğru
noktada olduğum apaçık belliydi. Yavaş adımlarla
ilerleyerek, bölgeyi iyi görebileceğim olası bir yer
değişikliği yaptığımda minimum ses yapacağım görüş
açısı iyi olan bek yerimi seçtim, büyük bir ağacın
altına hareketlerimi perdeleyecek şekilde birkaç dal
parçasıyla sıradan bir güme yaptım, ardından rüzgâr
yönünü rahat kontrol edebilmek için sarkmış
olan ağaç dalına 30cm civarı uzunluğunda ince bir
ip bağladıktan sonra, yaşlı çam ağacına yaslanarak
rahatça oturdum. Önümde sessiz akan bir dere, karşımdan
zaman zaman esen hafif bir rüzgâr, orman
içerisinden gelen kuş sesleri… İşte dünyaya kazık
çakmayı düşündüğüm en özel anlardan bir tanesi.
Bek avım başladı her şey yolunda, keyifle bekliyor
anın tadını çıkartıyorum. Benim için yaban
domuzu fantastik ve özel bir hayvandır, onun gücüne
ve mücadeleci yapısına her zaman saygı duymuşumdur,
avıma olabildiğince yakın olmak bana
48 avdoğa Şubat 49
müthiş keyif veriyor, avlamaktan ziyade ona yakın
olmak o anı yaşamak için buradayım. Etrafı dinlediğim
esnada zaman zaman düşen kozalaklar kısa
süreli beni heyecanlandırarak keyfime keyif katıyordu,
bir ara oturduğum yaşlı çam ağacına ağaçkakan
kuşu geldi, tak!!! tak!! seslerini dinlediğim esnada,
çamların içerisinden gelerek üzerimden geçen ardıç
kuşu sayesinde, bir şeyden ürktüğünü düşünerek
bende merak duygusu uyandırdı, bu küçük heyecanlar
için buradayım, o kısa süreli stres anına bayılıyorum,
başkaları için sıradan olan şeyler benim
için çok önemliydi.
Ben ortamın tadını çıkardığım esnada ormanın
derinliklerinden gelen puufff sesi beni kendime
getirdi, daha akşam olmamış güneş dahi batmamıştı.
Sese yoğunlaştım, orman zemini kuru olduğu için
birkaç kozalak çıtırtısını net bir şekilde duydum, gelen
sesin devamı olmadığı için muhtemelen tek bir
domuzdu. Biraz sonra çam ormanı içerisinde siyah
bir karartı ve arkasından heybetli bir domuz göründü.
Hayvan umursamaz adımlarla dere yatağına yöneldi,
sessiz adımlarla akan çayın kenarına gelerek,
ön iki ayağı suyun içerisinde iken durdu, burnunu
havaya dikip havayı kokladığı esnada, bende çam
ağacının dalında sallanan ip parçasını, göz ucuyla
kontrol ediyordum. Domuz eğilip biraz su içti ve su
içer vaziyette birkaç adım daha yürüdü, su birikintisine
yatarak fırça sertliğindeki tüylerini suyla karışık
çamura sürmeye başladı.
Çatal ayakları kurulu vaziyette, içerisinde 180
grain mermi sürülü 308 kalibre tüfeğimi yavaşça
omuzladım. Hayvan ile mesafem çok yakın olduğu
için dürbünün zomunu küçültüp, dürbün içerisinde
hayvanı izlemeye başladım. Hayvan yazlık tüylerine
bürünmüştü, yaşlı olduğu için beden olarak küçük
görünüyordu, dişlerinin büyüklüğü bariz belirgindi,
ben hayvanı izleyerek anın tadını çıkardığım
esnada, hayvan çamurlu suda ön ayakları üzerine
doğrulup kıçının üzerine oturdu, ardından ise ayağa
kalkarak silkindi, bu sırada heybetli hayvan azı
dişleriyle süslenmiş kapkara suratını bana doğru
çevirerek bakması, beni gördü hissine kapılmama
sebep oldu, hayvan önünde bulunan küçük rampadan
birkaç adım yürüyerek, kabuklarının bir kısmı
soyulmuş çam ağacının yanına gelerek durdu, kafasını
yukarı dikerek azı dişleriyle birkaç parça kabuk
soydu ardından güçlü omzunu çam ağacına yaslayarak
sürtünmeye başladı, bu muazzam görüntü
dürbünümün içerisinde devam ederken, artı kılı domuzun
omuz başına yerleştirip tetiği yavaşça ezdim,
tüfeğin gürlemesi ormanın derinliklerinde yankılanırken,
hayvan yaslandığı çam ağacından doğrulup
sallanır vaziyette birkaç adım attı ve yerde bulunan
kozalak yığını üzerine yıkıldı, bir müddet daha hayvanı
izledikten sonra yavaş adımlarla avıma yaklaştım,
hayvanın yarı çamurlu ıslak tüylerinde elimi
dolaştırıp dişlerini inceledim, hayvanın yıllar süren
mücadele ile geçen yaşamı sona ermişti artık.
Serkan CANKURT
Saygı ve Sevgilerimle
50 avdoğa
Şubat 51
52 avdoğa Şubat 53
ALPUSAT BIÇAKÇILIK
Şükrü Karakaş
sonda becerebilirsem kısa ömrümde güzel bıçaklar yapıp dünyaya
bir iz bırakmak için hobi olarak giriştim bu sanata .
Gerek avcılar, gerek askeri personelimiz ve koleksiyon olarak bu
işe gönül vermiş olanlar için hem estetik, hem mukavemetli nasıl bir
bıçak yaparım diye ustalarla görüştüm , fikir aldım hepsinden yeni bir
şey kattım kendime.
Yapabilirim artık dediğimde denemelere başladım. İlk zamanlar
çevremdekilerden o iş öyle kolay mı, yapamazsın, boşa uğraşma
diyen çok oldu. Ama azmettim vazgeçmedim. İlk bıçağımı bitirdim.
Karşısına dikilip bitti sonunda dediğim an bıçak ikiye ayrıldı. Kendi
kendime nazar mı ettim diye gülmeye başladım. Sonra sebebini
araştırdığımda çeliği gereğinde fazla ısıttığım için kırıldığını acı bir
Sayın okurlarım; bu sayımızda Şükrü Karakaş
kardeşimizi sizlere tanıtmak istiyorum.
El yapımı ve sanata olan ilgisi nedeniyle bıçak yapımına
merak saran ve kendi bıçağımı yapabilirim
hevesi ile severek ve isteyerek yapan kardeşimize
kendisini ve bu işlere girişini, neler yaptığını bizlere
anlatmasını istedim. Bakalım neler anlatmış, keyifle
okuyalım;
“Merhaba.
Ben Şükrü Karakaş…
Çorum, Osmancık, Aşağızeytin Köyünde doğdum.
Çocukluğum köyde geçti. Etrafımda hep çiftçiler,
avcılar oldu. Arazide vakit geçiren biri iseniz
sağlam bir bıçak olmazsa olmazınızdır.
Yeri gelir yemek yaparken kullanır, yeri gelir ateş
yakmak için odun kesmede. Ne kadar sağlam olursa
o kadar kafanız rahat olur. Bizim nesilde ithal adi
bıçaklar çok yayıldı. Ucuz diye alınıyor, ama ihtiyaç
anında iş görmediği zaman hiçbir faydası olmuyor.
O yüzden ilk evvel kendi bıçağımı yapıp daha
54 avdoğa
Şubat 55
tecrübe ile öğrendim. Kendimi profesyonel bir usta
olarak tanımlamıyorum. Ne zaman benden daha iyi
bu sanatı yapan bir çırak yetiştirirsem o zaman kendime
usta oldum diyebilirim.
Devamlı araştırma, öğrenme ve bilgi peşindeyim.
Bu işin ehli ustalarla görüşüp danışıp onların tecrübelerini
kendime katmak için uğraşıyorum.
Ticaret değil benimkisi, kendimce yorumluyorum.
Bu sanatı severek icra etmeye çalışıyorum. O
yüzdendir ki sevgim yaptığım bıçaklarıma geçiyor.
İnsanın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Yeter ki
kararlı ve azimli olsun.
Atalarımızın Gök pusatlarının korkusuna Çin
seddi örülmüş. Torunları isterse en iyisini her zaman
yapabileceğine inancım tam ve kendim de yapıyorum.
Kendimle yarış halindeyim.
İnanmak başarmanın yarısıdır!
İnanın ve azmedin herşeyi başarırsınız .
Hobi olarak başladım ve öyle devam ediyorum,
imkanım olsa çok daha güzel işler yapacağım. Ama
zamanla bütün engelleri aşıp çok güzel şeyler olacağına
inancım tam.
Benimle keyifli bir söyleşide bulunan değerli büyüğüm
İzzet ALKAN abime teşekkür eder ve siz değerli
Avdoğa Dergisi okurlarına, bu güzel hobiye gönül
vermiş arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum.
Sizlere teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgiyle ve esenle kalın.”
Kendilerine düşüncelerinden ötürü teşekkür
ederken tüm üreticilerimize bu sayfaların açık olduğunu
bir kere daha hatırlatmak isterim.
Sağlıkla kalınız aziz dostlarım.
izzetalkan@yahoo.com
56 avdoğa
Şubat 57
58 avdoğa Şubat 59
60 avdoğa Şubat 61
62 avdoğa Şubat 63
Avda Aksilikler
M.Kemal ÖZÇETİN
Bilindiği gibi dünya hayatı bir imtihandır. Bu imtihanı
geçebilmek için önce aileden, sonra sokak,
okul, ve sosyal hayattan milli ve dini değerlerimizi
öğreniriz. Bu değerleri hayatımızın her anında, uygulayarak
huzur bulur mutlu oluruz. Bazen her şey
yerli yerinde ve aranılan bütün şartlar olsa bile, önümüze
bizim dışımızdan birçok sakarlıklar, aksilikler,
engeller çıkar. Bunların hepsini, bizzat biz ve birlikte
muhatap olduğumuz arkadaşlarımız da yaşar. Bu
da hem tecrübe hem de geçilecek bir imtihan olur
ve zenginleşiriz. Allah’ın verdiği akıl, sabır, hoşgörü,
tahammül, irademiz ile bu engelleri aşarak amacımıza
ulaşırız.
Büyük avcı Süleyman Çubuklu ağabeyin, bir av
günü karşılaştığı aksilikleri dinleyerek kendimize
ders çıkaralım.
DİŞİ KÖPEK VE BENİM ÇAKAL
Güzel bir havada Komiser Necdet, ustam saraycık’
lı Celal Dayı, zamanın en meşhur avcısı, büyük
usta Arnavut Asım Dayı ile birlikte Kilitbahir Köyü
üzerindeki düzlüklere, tavşan avına gitmek üzere
anlaştık. Aynı mahallede oturduğumuz arkadaşım
Mehmet’in tavşancı köpeği de benim köpeğin oyun
arkadaşı olduğu için, peşimize takıldı. Vapur iskelesine
kadar birkaç defa azarlayıp kovmama rağmen
peşimizden geldi. Motorcularla anlaşarak onu motora
aldırmadım. Küçük motor kalkarak on beş dakika
sonra Kilitbahir köyüne vardık. Asım Dayı’nın bir,
benim iki köpeğim var. Fatih Sultan Mehmet Han’ın
yaptırdığı kalenin yanı başından merdivenleri tırmanmağa
başladık. Yüzden fazla olan merdivenleri
çıkarak büyük kahveye vardık, oradan da Cahid-i
Sultan’ın Camisi ve mezarlığı yoluna yükselmeye
başladık. Toprak yol, dik ve uzun bir yokuş. Çıkması
zor olduğu için, benim koca köpeğim ÇAKAL’ın
zincirini boşalttım, yanımdan yürümeğe başladı.
Biz nefes nefese, köy dışına çıktık ama benim koca
köpek yok. Elimdeki acemi köpeğin zincirini Celal
Dayı’ya vererek geri döndüm. Sokağın başında kızana
gelmiş bir dişi köpek ile benim köpek çitleşmiş.
Elimdeki tüfek ile köpeğimin sırtına vurarak
ayırmak istedim. Köpekler dönü verdi ve tüfeğin
namlusu duvara gelerek kırılıp yere düştü, kundak
elimde kaldı. Av yerine bir kilometre kala tüfeğimin
kırılması moralimi çok bozdu. Yalnız olsam hemen
eve dönerim, yanımda hem ustam hem de, avcıların
piri büyük usta Asım Dayı var, dönüş mümkün değil.
Köpeğim Çakal’ı zincirleyerek yürüdüm ve durumu
izah ettim. Yola devam ederek av merasına çıktık.
Köpekleri BESMELE ile Rast Gele diyerek saldık.
AV HIRSI DOLU, ZEKİ KÖPEK
Bir müddet sonra köpekler dere içinden bir soy
bularak, tavşanı çığırarak kaçırdılar. Solumuza doğ-
ru GAF.. GAF..GAF.. diye sesli olarak kovmaya başladılar. Avı idare
eden Asım Dayı’nın işareti ile yerlerimizi aldık. Ben en tepeden hiç
ayrılmadım. Celal Dayı ile onlar patikaları paylaştılar, benden yirmi
metre öndeler. Köpeklerin sesleri bize doğru gelmeğe başladı. En tepede
olduğum için ara ara köpekleri görüyorum. Tavşan tepeden baş
aşağıya doğru indi, Celal Dayı’nın önünden geçerken tüfek üst üste
iki defa patladı ama, tavşan aşağıdaki tarlalara doğru kayboldu gitti.
Köpekler de peşinden. Biz de tekrar köpeklerin sesine doğru yürüdük.
Köpeklerin seslerine doğru tekrar patikaları paylaştılar, sabırla
beklemeğe başladık. Ben yine en tepeden araziye bakıyorum.
Beş, on dakika sonra köpeklerin sesi bize doğru döndü, Asım Dayı
64 avdoğa
Şubat 65
ile Celal Dayı anlaşarak patikaları tuttular. Bu sefer tavşan, Komiser
Necdet Beyin önünden geçti, o da iki sefer ateşledi amma, karavana…
Arazi aralıklı meşe ve küçük boy dikenli pırnar, yollar dar, uzun
açıklıklar yok. Çok kısa zamanda atış yapmak zorundasın. Tavşan hareketli,
uzun patika olmayınca, kısa dönüşler yapıyor ve usta avcıları
adeta madara ediyor. Ben ise tepeden tek namlunun içinden bakarak
ateş edip hayalen tavşanı vuruyorum.
Köpekler tavşanı üçüncü defa çevirecekler, ben de vuramadıkları
için seviniyorum. Çünkü benim yavru için çok iyi idman oluyor. Köpekler
önümüzden kaçan tavşanın ardından gittiler. Fakat oda ne?
Bizim köpeklerin arkasından iskele de bıraktığım arkadaşım Mehmet’in
köpeği de var. Şaşırdım ve akıl yürüterek, köpeğin iskeleye
gelen ikinci motora binip Kilitbahir köyüne çıktığını, bizim kokumuzu
takip ederek av merasındaki köpeklerin sesiyle ava iştirak ettiğini anlayıp,
zekasını ve av merakını takdir ettim.
Köpeklerin sesi tekrar bize doğru gelmeye başladı, avcılar yerlerinde
pür dikkat bekliyorlar. Bu sefer tavşanın vurulmasını diliyorum
amma Ya Nasip… Ben, bu düşünceler içindeyken önümden Asım Dayı’nın
tarafından birbiri ardına, aralıklı olarak iki tüfek sesi daha geldi
ve bu sefer tavşan’ın işi tamamdır dedim. Etrafa bakarken, birden
önüme çıkan tavşandan ürktüm, boş namluyu ona doğru çevirerek
hayalen ateş ettim, ama ben de vuramadım. Biraz sonra köpekler
yine sesli olarak, fakat daha yorgun bir şekilde yanımızdan hırsla geçip
gittiler. Bizde Asım Dayı’nın yanında toplandık.
Asım Dayı kendi kendine söyleniyor, Celal Dayı takıldı, usta ne
oldu, neden tavşan yuvarlanmadı ? Yahu, Celal Usta bu tavşan falan
değil . İn midir, cin midir? Bilemem, biz bu avı bırakalım. Köpekler çok
güzel kaçırıp, hemen bulup kovuyorlar. Ama bu kaçıncı tüfek atışımız,
tamam vuruldu dediğim yerden kalkıp geçiveriyor, çok şaşırdım, çok.
Avı bırakalım … diye söylenirken biraz ötelerden, bir tüfek sesi geldi.
Komiser Necdet Beyin “Yaralandı, vurdum.. vurdum…” sesleri
ardından, köpeklere İşte… işte.. diye seslenerek, yuvarlandığı yeri
gösterdiğini anladım. Köpeklerin sesleri ona doğru döndü. Bizler de
Köpeklerin seslerine doğru yürüdük, biraz sonra köpekler tavşanı
yakaladılar, en çok ben sevindim. Hemen koşarak tavşanı koca köpeklerin
önünden aldım, yavru köpeğime gösterdim. Tavşanın içini
boşaltarak, kafasını yüzerek taşla ezip, kulaklarını da kesip ayrı ayrı
köpeklere yedirdim. Fakat her tarafım pire oldu. CELAL Dayı; biz bu
tavşanı işte bu pirelerin yüzünden geç vurduk. Tavşan ikinci kaçışında
tilki inine girmiş, onu pireler sarmış ve kaçmış , yoksa hiçbir zaman
tavşanda bu kadar çok pire olmaz dedi.
Pireli tavşanı bir naylon poşet içine koyarak ,eve dönmeğe karar
verdik.
Nice kazasız, belasız, problemsiz avlar dileğiyle RAST GELE…
66 avdoğa
Şubat 67
68 avdoğa Şubat 69
Almanya’da derebeylik sisteminin hüküm sürdüğü
18. yüzyılda soylular avda çoğunlukla eski Alman
puanterlerini, İngiliz asıllı puanterleri ya da İngiliz
setterlerini kullanırlardı. Merada gayet kabiliyetli
olan bu ırklar soğuk, sık ve sulak ormanlık arazilerde
yetersiz kalıyorlardı. İlk gerçek çok amaçlı fermalı
av köpeği ırkı olan Pudelpointer, ortaya çıkan bu
ihtiyacın ürünüdür.
Pudelpointer, karada ve suda, hem kürklü hem
de kanatlı av hayvanlarını avlayabilme, vurulan avı
aport edebilme, yaralı giden büyük avın izini sürebilme
becerisi olan, tek köpekle ormanın ve bölgenin
kapasitesi dahilindeki her avı avlayabileceğiniz
bir ırktır.
Adından da anlaşıldığı gibi Pudelpointer, Alman
Av Pudeli ile İngiliz puanterinin kombinasyonundan
oluşturulmuştur. Irkın geçmişi yaklaşık olarak 75
yıllıktır, ancak ilk çalışmalar 1881 yılında Pudelpointer’in
tek yaratıcısı diyebileceğimiz Baron von
Zeditz (Hegewald - preserving forest) tarafından
başlatıldı. Baron’un av köpeği ırkları ile ilgili yazdığı
notlarda şöyle bir bölüm bulunur; “İhtiyacımız olan
Puanterin sıradışı burnu, koku alma kabiliyeti, bit-
70 avdoğa Şubat 71
mek bilmeyen enerjisi, stili ve sürati. Ancak keskin
bir buruna sahip olan puanter maalesef aynı keskinlikte
zekaya sahip değil. Kullanılması gereken köpek
dünyanın en zeki, suyu seven ve en kolay eğitilebilir
köpeği, cefakar ve dayanıklı Pudel olmalı. Ortaya
çıkması gereken ırk, puanterinkinden daha uyumlu
tüy rengine sahip olmalı, daha sık ve sert kıl yapısı
taşımalı.”
İlk adım için bir puanter ve pudele ihtiyaç vardı.
Kaiser III. Frederick’e “Tell” isimli pointer ve Baron
von Zediltz’e ait “Molly” isimli pudel bu çaprazlamada
kullanılan ilk köpekler oldular. Bu özverili çalışmaların
arkasındaki fikir bu iki özel ırkın sahip olduğu
yetenekleri tek bir köpekte toplayabilmekti. Bu
çaprazlamadan doğan yavrulardan sadece 3 tanesi
uygun görülüp seçildi. Diğer 5 tanesi ırkın geleceğini
riske atmamak için yok edildi. Takip eden bir kaç
yılda istenilen özelliklere sahip damızlıkların seçilmesi
için son derece dikkatli ve acımasızca davranıldı.
1890 yılına girildiğinde 6 safkan denilebilecek
Pudelpointer oluşturulmuştu bile.
Pudelin zekası, su aşkı, aport kabiliyeti, kolay
eğitilebilirliği ve sık tüy yapısı ile İngiliz puanterinin
bitmez tükenmez enerjisi, av tutkusu, ferma kabiliyeti
ve keskin koku kabiliyetini birleştirmek için
30 uzun yıl boyunca 12 Pudel ve 80 İngiliz pointeri
ile çalışıldı. Bu çalışmalarda her zaman olduğu gibi
kesin ve köşeli Alman disiplini yine başrollerdeydi.
Özenle seçilmiş bilgili ve tecrübeli av köpeği yetiştiricileri
belli standartlara kavuşuluncaya dek prensiplerinden
asla ödün vermeyerek Pudelpointer’i
yarattılar.
İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde Pudelpointer
standartlarından biraz uzaklaşmıştı. Savaş sonrasında
toparlanıp tekrar çalışmalara başlayan yetiştiriciler
mevcut köpekleri tekrar İngiliz Puanterleri ile
çaprazlayarak ıslah çalışmalarında bulunmuşlardır.
Bazı av köpeği otoriteleri bu çalışmalardan dolayı
Pudelpointerin savaştan önce ve sonra olmak üzere
2 tür olduğunu varsayarlar.
Pudelpointerler günümüzde Alman Pudelpointer
Kulübüne kayıt olabilmek için mutlaka belirli
testlerden geçerler. Ferma kabiliyeti olmayan, sesten
ürken, standartları dışında belirgin özellikleri
olan, doğal aport kabiliyeti olmayan köpekler secere
alamazlar. Bu tıpkı Drahthaar’larda da olduğu
gibi ırkı arileştirme ve kalitelileştirme sisteminin en
önemli parçasıdır. Kulübe kayıt olabilecek kapasitedeki
köpekler 12 aylık olduklarında X-ray ışınlarında
kontrol edilirler. Köpeklerde daha çok genetik kökenli
olan HP (Hip dyplesia) - kalça çıkığı hastalığı
araştırılır. Bu testten de geçen köpek damızlık olabilir
mührünü alır.
İlk Pudelpointer kulübü Almanya’da 1898 yılında
kurulmuştur. Alman Çok Amaçlı Av Köpeği Irkları
Kulübü’nün Pudelpointer’in varlığını kabulü de aynı
72 avdoğa
Şubat 73
yıllara rastlar. Takip eden yıllarda yavaş yavaş kalitesini
ve işe yararlılığını kanıtlayan Pudelpointer Amerika’ya
ilk kez 1956 yılında girmiştir.
Köpeğin Pudelpointer Olman Önce Aşması Gereken
Engeller
Almanların yeni av köpekleri yaratmak ve onları
ıslah etmekteki başarılarının en büyük sebebi tavizsiz
disiplinli ve sistemli arileştirme çalışmalarıdır.
Irkı geliştirme aşamasında geçen yıllar boyunca Alman
avcısı için öncelik taşıyan av kabiliyetli sağlamlaşırken
Pudelpointer’in fiziksel görünümü de yavaş
yavaş netleşmiştir. Kamuflaj renk denilen koyu
kahve tüy rengi, su geçirmez özellik taşıyan sık tüy
yapısı Pudelpointer’in karşılaşacağı testlerden geçmesi
için sahip olması gereken özellikleridir. Almanya
sınırları içerisinde hiç bir Pudelpointer sağlamlık
ve av testlerinden geçmeden secere kayıtına kabul
edilmez.
Köpek bir yaşını geçmeden çok yönlü arama testine
tabi tutulur. Burada köpek ormanda arama,
açık arazide arama, ferma, suda arama, aport gibi
konuları içeren 25 başlık altında teste girer. Bu testlerde
puanlama yoktur. Sadece, kötü - iyi - çok iyi
- mükemmel olarak sonuçlanırlar ve köpek bu testlerden
en az iyi almak zorundadır.
Aport testinde köpek, vurulmuş bir tilkiyi, sülünü,
ördeği ve tavşanı sahibine getirmeli ve önünde
oturup vermelidir. Bu testin diğer bir ayağında ise
köpek ölü bir tilkiyi yüksek çitlerdenatlayarak ağzında
tilkiyi düşürmeden tekrar sahibine aport etmelidir.
Av testinde hakemler köpekleri, bunun keskinliği,
geziş stili, buluş, ferma kabiliyeti ve fermada
sabır, aport gibi konularda değerlendirirler. Hakem
Pudelpointer adayının sadece vurulmuş ördeği değil,
aynı zamanda yaralı ve sazlar arsındaki ördeği
hatta ölmek için dalıp kendini suyun altında saza
sıkıştıran ördeği de bulmasını ister.
Pudelpointer ve Drahthaar’ların katıldığı bu testlerin
hiç birisinde köpeklerin bir geyiği ya da domuzu
bulup kaldırıp kovalamaları istenmez. Onlardan
asıl istenen vurulmuş bir geyiği, karacayı, domuzu,
tilkiyi ya da tavşanı bulmalarıdır. Ayrıca bu testlerde
köpeğin iz üstündeyken kesik sesler vermesi aranılan
bir özelliktir. (Sadece büyük avlarda) Kan takibinde
her 1.5 metreye bir damla kan damlatılır. Köpek
bu ize 24 saat sonra bırakılır. Köpekten istenen
5000 metre iz sürmesi ve sonrasında saklanan geyik
ya da domuz derisini bulmasıdır. Teste giren köpek
mutlaka izini takip edip ölüsünü bulduğu tilki ya
da tavşanı (taşıyabildiği avı) sahibine aport etmelidir.
Ancak av köpeğin taşıyamayacağı kadar ağır ise
köpek avın başında bekler ve sık sık ulumayla karı-
şık havlama sesi verir. Bu köpeklere ölü av rehberi
(dead game guide) denir. Bazı Pudelpointer’lerde
ya da Drahthaar’larda ölü avın başında ses verme
kabiliyeti (verbellen-anons edebilme) yoktur. Bu köpekler
doğal olarak ses verme kabiliyetinden yoksundurlar.
)verweisen-sessiz köpek) Bu gibi durumlar
için köpek boynunda tasmasına bağlı küçük bir
çubuk taşır (bringsel). Avı bulan köpek eğer sahibine
döndüğünde ağzında o çubuğu taşıyorsa köpek
avın yerini tespit etmiş demektir (elbette bunun için
özel bir eğitim verilir). Bu durum avın, köpeğin taşıyamayacağı
kadar büyük olduğu manasınada gelir.
Almanya’da 1933 yılına kadar içlerinde Pudelpointer
ırkınında olduğu çok amaçlı ırklar canlı tilki ve
yabani kediyi boğdurmak amacıyla keskinlik (sharpness)
testinede girerlerdi, ancak artık yasaklanan bu
test halen gizli olarak bazı avcılar tarafından uygulanmaktadır.
Sonuç olarak merada gezme, rüzgarı kullanma,
ferma ve fermada sabır, tüfek sesinden ürkmeme,
vurulan avı aport etme, büyük yaralı avı bulma, sudan
aport gibi testleri geçen köpekler eğer fiziksel
olarak da mükemmeller ve standartlara uyuyorlarsa
Pudelpointer Kulüp kitabına kayıt olurlar ve test derecelerinin
yazıldığı secereyi almaya hak kazanırlar.
Karakter Yapısı
Pudelpointerler çok canlı, insanla çalışmaya ve
ev içinde yaşamaya uyumlu bir köpektir. Genel olarak
çok amaçlı ırkların ortak özelliği olan tek sahibine
bağlanma Pudelpointer’de de rastlanılan bir
özelliktir. Ancak Pudelpointer’ler büyük babası oldukları
Drahthaarlar kadar sert köpekler değillerdir.
Asla utangaç, çekingen ve korkak bir yapıları yoktur.
Her zaman istekli, keşfedici ve cesurdurlar. Yarı kanları
olan pudel kanı bilindiği gibi dünya üstünde ki
en zeki köpektir. Bu elbette Pudelpointerleri direk
74 avdoğa
Şubat 75
olarak etkilemiştir. Pudelpointerler fermalı ırklar
arasında av köpeği yetiştiricileri tarafından en zeki
köpek olarak tanımlanır.
Genel Görünüş
Pudelpointer orta boyun biraz üstünde, düzgün
adele yapısı olan, kesik kuyruklu ve orantılı vücuda
sahip bir köpektir. Kıvılcımlar saçan ve insana zeka
ile bakan akıl dolu gözleriyle oldukça etkileyici bir
imajı vardır.
Kafa Yapısı
Köpekte kafa yapısında farklılıklar gözlenir. Kimi
Pudelpointerlerde stop ve avurtlar İngiliz puanteri
ile benzerlik taşırken kimisinde avurtsuz ve düz bir
yapı ile Pudele benzerlikler vardır. Kulaklar göz hizasının
üstünden dökülür ve üçgen yapıdadır. Bunun
Kurzhaarlarda olduğu gibi kesme ve düşük olabilir.
Göz ve burun rengi köpeğin tüy rengiyle paralel olmalıdır.
Gözler birbirine yakın ve çukur olmamalıdır.
Renk ve Tüy Yapısı
Pudelpointerlerde tercih edilen renk her zaman
koyu kahve ve tonlarıdır. Ancak ender de olsa siyah
renge rastlamak mümkündür. Köpeğin vücudunda
2 tür tüye rastlanır. Tıpkı ördek ve kazlarda olan, derinin
hemen üstünde sık, yumuşak su geçirmez tüyler
ve üstlerinde yine sık ancak sert ve kalın tüyler
bulunur. Kimi köpekte tüy yapısı uzunken kimisinde
kısadır. Bunun sebebi bazı Pudelpointerlerin İkinci
Dünya Savaşından sonra tekrar pointerler ile melezlenmesidir.
Pudelpointerde göğüsün ön bölümünde
ve patilerde beyaz lekeler olabilir. Bu lekeler çok büyük
olmadıkça kulüp tarafından kabul edilirler.
Kuyruk
Pudelpointerde kuyruğun 3’te 2’lik bölümü doğumdan
hemen sonra kesilir. Köpek kuyruğunu normal
anında paralel av ararken dik konumda taşımalıdır.
Vücut Yapısı ve Ölçüleri
Çok iri olmayan orta boyun biraz üstünde, orantılı
ve adelelidir. Göğüs derin ve geniştir. Bel çok ince
olmasada puanterden gelen biçimi hatırlatır.
Erkeklerde omuz yüksekliği 62-65 cm ve 40-45 kg
ağırlık, dişilerde omuz yüksekliği 58-63 cm ve 38-42
kg ağırlık normaldi.
Merada Pudelpointer
Pudelpointer tüm çok amaçlı ırklarla aynı ortak
özelliklere sahip tam bir av köpeğidir. Sık çalılıkların,
soğuk havaların ve buzlu suların yol açacağı
problemler karşısında asla sahibini yarı yolda bırakmaz.
Meralarda günümüzün tercih edilen İtalyan
kanı taşıyan Setter ve Puanterleri gibi kaybolarak
değil sahipleriyle irtibatı kopartmadan onlar için ve
onlara yakın avlanmayı tercih ederler. Secereli anne
ve babadan gelmiş her Pudel yavrusu perma ve içgüdüsel
aport kabiliyetine sahiptir. Sahip olunan av
yenetekleri ve dayanıklılık, zeka unsuru ile birleştiğinde
ortaya yüksek kalitede bir av köpeği çıkar.
Pudel’in en büyük şanssızlığı hemen peşinden
efsane köpek Drahthaar’ın gelmesi, dolayısı ile
onun gölgesinde kalmasıdır. Pudelpointer meziyetlerinden
dolayı Drahthaar ırkının yaratılmasında
başrolü üstlenmiştir.
Ancak bu başrol ona pahalıya mal olmuştur. Yine
de bir çok bilinmeyen av köpeği ırkı gibi kaybolmamış
hatta çok kısa bir zaman zarfında ünü Almanya
dışına taşmıştır.
Günümüzde Amerika ve Kanada başta olmak
üzere Fransa, Belçika, İngiltere, İtalya ve İspanya
gibi av konusunda ileri ülkeler tarafından tanınmış
ve kulüpleştirilmiştir.
Pudelpointerler ve Drahthaarlar düşen ördeği
markeleme kabiliyeti yönünden Retrieverler kadar
iyi olmasalarda diğer yetenekleri onları bir çok av
köpeği ırkının önüne çıkartır.
Yıllar geçtikçe hayat ve beraberinde getirdiği
şartlar tüm canlılar için daha zor bir hal alıyor. Avcılar
artık daha kombine araçların, silahların ve köpeklerin
arayışı içerisindeler.
Amerika’da bile kaz ve ördek avcıları onlar için
tek köpek olan Labrador Retrieverler yerine hem
merada hem de blind denilen gümelerde kullanmak
üzere çok amaçlı ırklar olan Pudelpointer ya da
Drahthaar’ları tercih ediyorlar. Sanki İncil’e el basıp
av köpeği ırklarını çirkinleştirme için yemin etmiş
gibi davranan Amerikalılar ile zevkim hiçbir zaman
uyuşmasada ender olarak onlarda doğru kararlar
verebiliyorlarmış.
76 avdoğa
Şubat 77
78 avdoğa Şubat 79
Evlat istediğin gibi değil, yetiştirdiğin gibi olurmuş.
Askerde komutanım demişti; çocuk beyaz bir kağıttır,
üstüne ne yazarsan onu okursun.
Okul eğitimi önemli olsa da aile eğitimi hayatı
boyunca asli gerçektir.
Her baba, evladının önce vatana millete hayırlı
bir birey olmasını arzu eder.
Sonra da ideolojilerini, hayata bakış açısını ve
doğrularını empoze etmeye çalışır. Hayatın getirdikleri
ve kültürel değişim çocuğun vizyonunu etkilese
de bazı gördükleri ata mirası olarak kalır.
Bir avcı’da eğer erkek evlat sahibi ise de, çocuğunun
avcı olmasını yürekten ister.
Hatta beraber avlaklarda gezmek en büyük hayalidir.
Kendimde bu hayallerle yaşayan bir insanken,
çok şükür oğlum ‘Seyit Ömer’le bunu gerçekleştirdim.
Bunu bana nasip eden yüce Rabbime ne kadar
şükür etsem azdır.
Oğlumla birçok kez avlandım.
Bu avcılığın özü olan ‘torbacılığı birçok kez yaptı.
Kendi hür iradesiyle hepside kendi isteğiyle, benle
çok kere ava geldi. Yeri geldi güneşin doğuşuna
şahit olduk, yeri geldi çadırda yattık, yeri geldi av
80 avdoğa Şubat 81
etinden yemek yaptık. Her geldiğinde bir
parça birşey öğrendi.
Şuan 13 yaşında olmasına rağmen, yetişkin
bir avcı tecrübesini, avcılık tekniğini, teorik
olarak benden ve amcalarından en ince
ayrıntısına kadar öğrendi.
Günümüzde yeni dünyanın durumu ortadayken,
çoğu yanlışlıktan alıkoyan avcılık
dürtüsü ve tutkusunun olmasını her avcı
baba desteklemeli.
Uzmanlar bile en sevdiğiniz en keyif aldığınız
şeyleri yapın diye söylerken, içinde avlanma
eylemi olan çocuğu sınırlamak onun
mutlu olmasını engellemektir.
Eğer avcılığı iyi tarif edebilsek, çoğu çocuğun
ilgisini çekebilecek mükemmel bir yaşam
tarzıdır.
Bu yaşamdan çocuğunuzu alıkoymayın.
Çoğu erkek çocuğu’nun ‘babası kahramanıdır.
Tüm kahraman avcı babalara rastgele...
82 avdoğa
Şubat 83
84 avdoğa Şubat 85
SAYILIR & AVSAN 5’nci Bayii
Toplantısı Antalya’da Yapıldı
SAYILIR & AVSAN 5’inci geleneksel bayii toplantısını
7-8-9 Şubat tarihlerinde Antalya’nın en güzel
otellerinden biri olan Spice Hotel’de gerçekleşti.
Ülkemizin dört bir yanından gelen seçkin bayiiler
üç gün ağırlandı.
Toplantıda M.Cafer, Semih, Metin Sayılır
kardeşler sırayla söz alarak konuklara duygu ve
düşünceleri anlatarak hoşgeldiniz konuşması yaptı.
Bu bayi toplantısının amaçlarını ve bu toplantıdan
beklentilerini kısaca anlattılar.
Bayii toplantısına ülkemizin farklı illerinden belirli
kriterlerle seçilip, davet edilen yaklaşık 60 bayii
katıldı.
Toplantının ikinci bölümünde, Metin Sayılır,
Sayılır firmasının distribütörü olduğu marka ve
ürünler ile ürettikleri malzemeler konusunda profesyonel
bir sunum yaptı. Tüm ürünlerin ve markaların
özelliklerini teker teker anlattı.
M.Cafer Sayılır; tam 78 yıldır sektöre hizmet veren
Sayılır avın son yıllarda yaptığı atakları anlattı.
2019 yılını değerlendirdi. 2020’den beklentilerini
anlattı.
Tevfik ÜÇBAŞ
Sektörün yaşadığı sorunları ve bu konuda
yaptıkları çalışmaları anlattı. Aynı zamanda SİSİAD
Yönetim Kurulu Başkanı olan M.Cafer Sayılır; İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Özel Güvenlik
Daire Başkanı ve yetkililerle yaptıkları görüşmeleri
ve katıldığı toplantıları değerlendirdi ve bayilere bir
perspektif çizdi. Samimi bir ortamda gerçekleşen
toplantıda söz alan bayii sahipleri ve yetkilileri bayilerin
yaşadığı yasal sorunlarını dile getirdi. Karşılıklı
konular müzakere edildi.
Toplantının son bölümünde, geçen yıl ki satış
performanslarına göre davet edilen bayilere uygulanacak
iskontolar ve ödeme kolaylıkları sunuldu.
Bayii toplantısının ana teması yükselen değer
MESCO av ve atış fişekleriydi. Fişeklerin yanı sıra
MESCO markasıyla iddialı yarı otomatik av, taktical
ve havalı tüfeklerde üreten firma yine MESCO markasıyla
bir çok yeni ürün üretmişler. Tüm bu ürünlerin
tanıtımı yapıldı.
B&P Baschıerı & Pellagrı av ve atış fişeklerinin
disbritörü olan firma; Özkursan Av Fişekleri, Avsan
Bakım Ürünleri, Optik ve Fener Grubu, Avsan Saraci-
86 avdoğa
Şubat 87
ye, Özkursan Ses Mermileri, Green
Hunter Saraciye, Blımey Çizme,
Raptor Saraciye Wılds Saraciye
Beretta, Franchi, Winchester,
Browning, Stoeger Baikal Benelli
gibi markalarında dağıtımını ve
toptan satışını yapmakta.
Toplantı sonuna katılımcılara
törenle hediyelerle birlikte anı plaketi
verildi.
Verimli geçen toplantıda birbirini
tanımayan bayiler arasında
tanışma, kaynaşma sağlandı.
Sayılır Av yetkilileriyle ve birbirleriyle
sohbet ortamında konuklar
hem dinlendi, hem de verimli bir
toplantı yapıldı.
Ayrıca toplantı Spice Hotelin
en klas bölümünde canlı müzik
eşliğinde özel gala yemeği verildi.
Canlı müzikte konuklar doyasıya
eğlendi.
Sayılır & Avsan Av’ın beşinci
kez düzenlediği bayiiler toplantısı
başarıyla sonuçlandı. Genel Müdür
M.Cafer Sayılır, bu organizasyonun
her yıl yapılacağının müjdesini
verdi.
88 avdoğa
Şubat 89
90 avdoğa Şubat 91
92 avdoğa Şubat 93
Her yıl olduğu gibi bu yılda dostluklar, av doğa,
avlar, mekanlar, güzel anılarla pekiştirdiğimiz, esasen
bizler için bir yaşam tarzı olan adı sadece av
sezonu olan, avlanma sezonunun sonlarına geldik.
Bende çok fazla geciktirmeden kısır geçen avlanma
sezonumuza ait anılarımızdan Anadolu
bıldırcın avımızı kaleme almak istedım. Öncelikle
değinmeden geçemeyeceğim bir kaç konuyu paylaşmak
isterim.
Sürekli değişen coğrafi ve iklim şartları, çevresel
etkenlere bağlı ekolojik dengenin sürekli bozulmaya
devam etmesi, kimyasal ilaçlama, fabrika
atıkları, yanlış tarım ve sulama politikarı, sürekli
değişen imar ve tarım yasaları ile yaşam alanlarının
daraltılması av hayvanlarının popülasyonlarını
etkilediği inkar edilemez bir gerçek olduğunu
hepimiz biliyoruz.
Bu büyük etkenlere bağlı av popülasyonu olarak
94 avdoğa Şubat 95
her geçen yıl bir önceki yılı aratır olmaktadır.
Peki bu hususlarda etkin olarak neler yapılabilir
? Bu sorunun cevabı o kadar kapsamlı ki cevaplamaya
kalksak günlerce hazırlanıp, tartışılıp,
açılımını yapıp hedefler belirlendikten sonra hayata
geçmesi yıllar alacağından ve bununla ilgili
onlarca kurum, stk, dernek vb. olduğundan her
birey kendi adına neler yapabilir ona dikkat çekmek
istiyorum.
Kanımca kendini avcı olarak addeden bizlerin
doğaya saygısı, kendine saygısıdır. Çevre temizliği
kendi bireysel temizliğidir. Yasal avlanma
limiti kendi vicdani limitidir. Hani halk arasında
kullandığımız “Herkes kendi kapısının önünü
süpürürse kirli sokak kalmaz“ lafı vardır. Her av
doğa sever kendi ahlaki avlanma tarzını genişletirse
gelecek nesillerede aktarılacak bir avcılık
anlayışını benimsetmiş oluruz. Önceliğimiz ava
ve çevreye saygı olmalıdır diye düşünüyorum.
Bizde sonbahar aylarının başına denk gelen
avlanma sezonu açılışını bıldırcın avından yana
tercih edenlerdeniz. Her zamanki gibi hafta içinden
yasal izinler alındı gün geldi çattı. Hazırlıklar
yapıldı. Sabır ile beklediğimiz yola çıkmıştık.
Hedefimiz Anadolu da bıldırcın avı. Araçlar
geçiyor yolda sürekli. Hep aynı istikamete. Selamlaşıyoruz.
Herkes aynı sevda adına düşmüş
yollara. Telefonlaşıyoruz denk geldiğimiz
96 avdoğa
arkadaşalar ile mola verip hasbihal ediyoruz. Akşam gün kavuşmadan
meradayız. Her yıl avlandığımız meralar olduğundan
pek yabancılığımız yok. Kamplar kurulup yemekler hazırlanıyor.
Ardından yol yorgunluğu için olmazsa olmaz çay. Ve ertesi gün
için istirahat.
Sabahın ilk ışıklarıyla kalkılıyor. Av öncesi kuvvetli kahvaltı
yapılıp düşüyoruz meraya. Çığ var kuş tek tük kalkıyor. Muhtemelen
burada yavru çıkarıp büyüten kuşlar. Henüz göç için çok erken
diye düşünüyoruz. Az daha güneşin yükselmesini bekliyoruz. Bu
mevsimde güneşte az yükseldikten sonra zaten avımız bir kaç saat
sürecek akabinde idmansız olan köpeklerimiz sıcağında etkisiyle
yorulacaktır. Bunu bildiğimizden sabah avını kısa kesiyoruz.
Akşam üzeri cumartesi çalışan arkadaşlarda katılınca kampımız
büyüyor. Akşam şenlik havası yemekler, çaylar sohbet gece geç
saatlere kadar devam ediyor. Arazide uyumayı özlemişiz. Özlem
gideriyoruz.
Sabahın ilk ışıklarıyla daha kalabalık başladığımız avımız güzel
fermalar bir o kadarda güzel atışlarla sonlanıyor. Toparlanmadan
önce güzel bir yemek yapıp yol öncesi çayımızıda içtikten sonra
daha güzel anılar biriktirmek üzere sözleşip memleket yoluna
düşüyoruz.
Her daim ava ve doğaya saygılı olmanız dileklerimle…
Avınız bol dostluğunuz daim olsun…
RASTGELE...
aırsoft bbs
yüksek performans
uygun fİyat
’da
ve mağazalarımızda
Şubat 97
DİALOG
Arzu İPEK
2010 Kış
Yazı Kamil Üçbaş ile yapılan messenger sohbetlerine
aittir ...
Bir hayalin peşinden koşmak.
Anadolu Parsı Leopar.
Evet o Türkiye de bir yerde.
Umut ediyorum ki Kamil Üçbaş’ın yarım kalan
hayalini gerçekleştirecek biri çıkar.
Biz obalarda kıllı çadırlarda yaşıyorduk o zamanlar.
Ben Anadolu Parsı avlıyordum farz et, nesillerini
ben mi tükettim acaba?
Anadolu’da kıllı çadırlarda saray yüzü görmez
iken bir tek oymak beyimizi bilir iken başladık ava.
. Dedelerimiz atlı süvari olunca, obalarda erkek kalmayıp
bir kadına üç erkeğin düştüğü zamanlarda,
analarımız ava gider avlanırmış.
Anadolu’daki analarımız yeryüzündeki amazonların
en irisi, güçlüsü ve de yüreklisi imiş.
Bizim bize setter getiren dedelerimiz olmamış,
dağdaki kurtları atları, geyikleri, Anadolu Parslarını
alıp eğitmiş annelerimiz.
Hatta kimilerinin sütünü içip süt kardeş olmuşuz,
köpüklü yayık ayranı, kımız, kefir içkimiz olmuş.
Erkekler savaşa gitmiş.
Eee sağda solda erkek kalmayınca avı da kendimiz
öğrendik tabi, zaten insanoğlunda iç güdüsel
olarak bu var , ki Anadolu kadınlarının bir özelliği
erkekler kadar güçlü olmaları ve erkek işi yapmaları
değil mi? Ben kadınlardan bahsediyorum...
98 avdoğa
Şubat 99
Bu av öykümü yazmış olduğum 03.01.2006’ya
kadar yani 2001 yılı Aralık ayından bu yana eskiden
beri çok sevdiğim bir avlak olmasına rağmen ava
gitmiyordum Güllük, Mahal Gölüne...
Hep 1995 ve 2001 yıllarında yaşadığımız o tatsız
anlar gelir aklıma, özellikle 2001 yılında, hem de avlak
içerisinde Güllük Jandarması’nın bana ve otuza
yakın diğer avcı arkadaşlara yaklaşımı ve sanki bir
suçlu gibi hoyratça davranışları hep gözlerimin önüne
gelir. Acaba aynı olumsuz şeyler gene olur mu?
Diye. O bölgeye ava gitmeyi hiç düşünmedim. 26
Mayıs 2005 tarihinde benimde bulunduğum ilk Merkez
Av Komisyonu toplantısında, Jandarma Genel
Komutanlığını temsil eden MAK üyesi görevli subay
ile diğer bölgeleri temsil eden avcı komisyon üyeleri
ile beraber görüştük. Hemen, hemen herkes kendi
bölgelerinde buna benzer yaşanmış tatsız olaylardan
bahsetti. Bu sıkıntıların artık bitmesi gerektiğini,
avcıların aynı zamanda yurt savunmasında
büyük bir milis güç olduğunun altı çizildi. Görevli
subay da tüm avcı üyelere böyle olumsuz vakalarda
kendilerine ulaşabilmemiz için telefon numaralarını
verdi ve yasalar çerçevesinde hareket eden her avcının
yanında olacaklarını belirti.
Bende bu garanti ile 2001 yılından beri yani dört
yıl sonra 28.12.2005 Çarşamba günü sabah erken
saatlerde arkadaşlarım Lutullah Demirkan ve Rıza
Uygun ile beraber Mahal Gölüne ava gittik. Şafak sökerken
botlarımızı şişirip göle girdik. Sabahın alaca
karanlığında kendime göre uygun bir yer bulup beklemeye
başladım. Ortalık tamamen ağarınca baktım
tahminen yirmi metre kadar sağ tarafımdaki kargıların
arasında birisi vardı. Kim olduğunu bilemediğim
avcının hemen yakınında da Güllük Minibüsçüler
Kooperatif Başkanı Muhammet Ünçel var selamlaştık.
Ne olur ne olmaz bir kazaya meydan vermeyelim
diye bulunduğum yerden çıkıp yüz metre kadar
arka tarafta bulunan sazların içine girip beklemeye
başladım. O ana kadar hiç kuş görmemiş dolayısıyla
tetikte çekmemiştik. O sırada nereden geldiğini bile
göremediğimiz bir patka ördeği Muhammet’in üstüne
bindirdi. Birici fişekte istifini bozmayan ördek
ikincide kanat kırığı oldu. Kargılara doğru düşmüş
olsa bulma şansımız hemen, hemen yok. Olacak
ya vurulan ördek o süratle doğru benim botun içine
düşmez mi? Hemen ördeği kıskıvrak yakaladım,
sakınmasam belki de kafama düşecekti. Bir baktım
Muhammet büyük bir süratle girmiş olduğu sazlıktan
çıkmış, dalıcı cins ördek olduğundan kaybolma
endişesiyle var gücüyle kayığın küreklerini asılıp
bana doğru geliyor, bir yandan da “ Ördek nereye
gitti?” diye soruyordu. Bende “Ördek güvencede
ama bir daha tetiği çekerken dikkatli ol, ördek kafama
düştü az kalsın kafam deliniyordu” diye espri
yaptım. Gülüştük...
O gün saat 08,30 ‘da avı bitirip oradan ayrıldık.
Öğle saatlerinde telefonlar çalmaya başladı; “Geçmiş
olsun, kaza geçirmişsin hasar büyük mü?” diye.
İlk başlarda durumu kavrayamamıştım, işin aslı
konuşmalar ilerledikçe ortaya çıktı, meğer vurulan
ördek başımın üzerine düşmüş ve yaralanmışım. O
gün gece yatıncaya kadar telefonlar susmak bilmedi...
Hoşçakalın...
100 avdoğa
Şubat 101
Pınarbaşı İlçemizden Yaban
Hayatına Anlamlı Destek
Yücel CANVAR
Kayseri’nin, Pınarbaşı ilçesinde yaşanan soğuk
havalardan dolayı, Pınarbaşı Avcılar Derneği doğadaki
yaban hayvanlarını yemleme faaliyeti düzenledi.
Faaliyete Pınarbaşı Avcılar Derneği Başkanımız
Kadir Mağara öncülüğünde Kaymakamımız, belediye
başkanımız, Jandarma komutanımız, Kayseri
milli parklar müdürümüz, Orman işletme şefimiz ile
birlikte gelen üyelerle doğadaki yaban hayvanlarına
aç kalmamaları için yem bırakıldı. Kışın şu aralar Pınarbaşı
ilçemizde sert geçmesinden dolayı bırakılan
yemler içimizi ısıtan renkli görüntüler oluşturdu.
Pınarbaşı Avcılar Derneği Başkan Yardımcımız
Niyazi Acılar etkinlik hakkında şunları söyledi; “Geçtiğimiz
yıllarda kurulan derneğimiz faaliyetlerini
arttırarak sürdürmektedir. Bugünde burada toplanmamızın
sebebi kar altında kalan arazide yiyecek
bulmakta zorlanan yaban hayvanlarının elimizden
geldiği kadar yiyecek bırakarak onların kışı en rahat
şekilde atlatmasını sağlamaktır. Malum Pınarbaşı’mızın
kışları çok sert geçmektedir. Yapmış olduğumuz
bu tür faaliyetlerimizi her sene daha da önemseyerek
tekrarlamayı planlıyoruz.” dedi.
Pınarbaşı Kaymakamımız Aziz Oğuz Alemdaroğlu,
Pınarbaşı Belediye Başkanımız Memduh Uzunluoğlu,
Kayseri Milli Parklar Müdürümüz Harun Dindar,
Pınarbaşı Jandarma Asayiş Komutanımız Ömer
Gürbüz, Orman İşletme şefimiz Ferhat Koyuncu,
Pınarbaşı Avcılar Derneği Başkanı Kadir Mağara ve
ekibine başta olmak üzere destek olan herkese canı
gönülden sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
102 avdoğa
Şubat 103
104 avdoğa Şubat 105
Yivsiz av tüfekleri ile tek kurşun sıkmaktan oldukça
keyif alan bir avcıyım. Bunu yaparken özellikle
100 metre üzeri atışlarına ayrıca ilgi duymuşumdur.
Birkaç yıl önce bununla ilgili bir program çekip You-
Tube kanalımda ‘’Tek kurşun kaç metrede ne kadar
düşüş yapar?’’ Başlıklı bir videom da bulunmaktadır.
(YouTube.com/thehunter917 ) Buradaki amaç
elimizdeki yivsiz av tüfekleri ile uzak mesafelerden
avı nasıl vurabiliriz bunu öğrenmekti. Tüfeğim 61
cm. Ayarlı gezli 12 kalibre yarı otomatik bir tüfek. 30
metreye qualandi model 30 gr. Bir kurşuna sıfırlı.
Katılmış olduğum yaban domuzu avlarına genelde
bu sistem ile gitmekteyim.
Av sezonumuzun bitmesine kısa bir süre var.
Avcı arkadaşlarımız ile domuz avı yapmak için Kahramanmaraş
ile Osmaniye arasında bulunan Berke
barajı yakınlarında av organize ediyoruz. Bölgeyi bilen
avcı arkadaşlarımız gerekli çalışmayı yaptı. Bizleri
bağlak noktalarına sırasıyla yerleştirmeye başladı.
Bu avda yanımda kameraman arkadaşım Sezer
Karaoğlan’da avdaki görüntülerimizi çekmek için
benle beraber. İlk bağlak yapıldı. Küçük bir tepeyi
sardık. Kısa bir süre sonra köpeklerin sesleri gelmeye
başladı. Yaklaşık 100 metre yukarım da bir sağa
bir sola yaklaşık 20 dakika boyunca domuz, köpeklerin
önünde gidip geliyor. Bir türlü aşağıda bekleyen
bağlakçılara çıkmıyor. Artık sürekçiler yaklaşıp
bastırınca hemen sağ tarafımda bulunan bir avcı
arkadaşımıza rastgelen azılıyı vurmayı başararak,
günün avlanmış ilk domuzu oldu.
İkinci bağlağı yapmak için toplandık. Araçlarımıza
binip yakın bir bölgeye geldik. Ormandan dere
kenarına kadar yukarıdan aşağı doğru teker teker
dizilip bağlak yerlerimize yerleştik. Ben ve kameraman
arkadaşım dere kenarında güzel bir yolağın
karşısında bekliyoruz. Hemen sağ tarafımda diğer
bir avcı arkadaşımda son bağlakçı olarak bekliyor.
Köpekler bırakıldı. Çok kısa bir bekleyişin ardından
orman karma karışık oldu. Köpek sesleri, sürekçi
sesleri, kuşların bağırışmaları ortalık karıştı. En
yukarımızda bekleyen avcı arkadaşlarımızdan peş
peşe atış sesleri gelmeye başladı. Bir domuzun yaralandığı
bilgisi geldi. Yara alan domuzun aşağı yani
bize doğru gittiği bilgisini öğrendik. Bu arada köpek
sesleri iyice yaklaştı. Tam karşımdan çıkmasını beklerken
yine sağ tarafımdaki avcı arkadaşımın tüfeği
patladı. Domuz vuruldu. Avcı arkadaşımızın yanına
gidip tebrik ettikten sonra 3. Bağlağı yapmak için indiğimiz
gibi rampa yukarı geri yola çıkmak zorunda
kaldık. Baya bir yorgunluk çöktü. Ama avın heyecanı
ile 3. Bağlağın bana şans getireceği düşüncesi beni
heyecanlandırıyordu.
Yine araçlarımıza binip yeni av sahasına vardık.
Bekleyecek olduğumuz yer orman yolu. Konum olarak
yüksek oldukça hakim bir yerdeyiz. Köpeklerin
bırakıldığı bilgisi geldi. Heyecanlı bekleyişimiz başladı.
Baraja yakın olduğumuz için arada sırada karabatakların
2 dağın arasında uçuştuğunu izliyoruz.
Kısa kısa küçük bölgeleri avladığımız için avın başlaması
ile bitmesi genelde her bağlak için 1- 1.5 saat
sürüyor. Köpekler domuzu buldu ve bize doğru getirmeye
başladı. Yaklaşık 300 metre ileride domuzu
gördüm. Tek bir azılı. Köpek sesleri iyice yaklaşmaya
başladı ki sol tarafımda bulunan Osman abimizin
tüfeği patladı. Hemen yanına koştum. Vuramadığını,
yolu geçip aşağıda bekleyen avcılara doğru gittiğini
söyledi. Bu esnada domuzu gördüm. Dereyi geçip
bir yardan ilerleyen domuz yukarıda bekleyen
diğer avcıların çapraz ateşinde kaldı. Gayet müsait
bir pozisyonda olmasına rağmen o kadar avcıyı geçip
kaçmayı başardı. Yapmış olduğumuz 3. bağlakta
da yine tek azılı çıkmış oldu. Sürekçiler geldi ve bir
bağlak daha yapma kararı aldık. Misafir avcı olarak
bu bölgeye geldiğim için avcı arkadaşlarımız bize
domuz vurduramama üzüntüsü içerisine girdiler.
Onlarla konuşup bu işin nasip kısmet işi olduğunu,
benim domuz vurup vuramamamın hiç bir öneminin
olmadığını belirttim.
Bu sefer kararlılar illaki önüme domuz çıkartacaklar.
Sürekçiler aşağı baraj kenarından girip beklediğimiz
yere doğru sürüyorlar. Kısa bir süre sonra
ortalık öyle bir karıştı ki bütün domuzlar burada yatıyormuş.
Dağ taş her yer domuz oldu. Sanırım sıkılan
kurşunlar 100’ü geçmiştir. Yine bana denk gelmedi.
Havanın kararmasına yaklaşık 1 saat kaldı. Avında
artık sonuna doğru yaklaştık. Ben ve kameraman
arkadaşım 500 metre gibi yürüyüp aracın yanına
geldik. Diğer avcıların gelmesini beklerken tekrar bir
karışıklık oldu. Domuzların peşinden gidip kaybolan
köpeklerin sesleri bize doğru gelmeye başladı.
Normal şartlarda domuzun gelme ihtimali olmayan
bir yamaçtan çok büyük bir azılı çıktı. Hemen arkasında
da köpekler var. Bizim bulunduğumuz yer ile
domuzun geldiği yer karşılıklı iki yamaç. Aşağımızda
ise nehir akıyor. Domuzun bize doğru gelecek alanı
yok. Çünkü her yer uçurum. Sinirlenmiş azılı köpeklere
dönüp saldırıya geçti ve köpekler ile arasında
bir mesafe oluştu. Kameraman arkadaşımı uyarıp
sıkacak olduğumu belirttim. Kendisi de mesafenin
çok uzak olduğunu belirtse de ‘’ Haydi göreyim abi’’
dedi ve kayda girdi. Yazımın başında belirttiğim gibi
uzak mesafe atışlarını hep sevmişimdir. Mesafe yaklaşık
200 metre. Hayvanın sırt hizasının daha da üstüne
nişan alıp ilk atışımı yaptım. Kurşunun 1 metre
gibi altına toprağa değdiğini gördüm. Biraz daha
üst tutarak ikinci atışımı yaptım. Yine vuramadım.
Bu arada domuz geriye doğru dönüp hızlı adımlarla
uzaklaşmaya başladı. Üçüncü atışımı da yaptım
106 avdoğa Şubat 107
ve vurmayı başardım. Yaklaşık beş metre gibi yuvarlanmaya
başladı. Ben bu esnada kameraman
arkadaşıma hava atıp ‘’Nasıl vurdum gördün mü ?’’
gibi söylemde bulunurken domuz kalkıp ağır adımlarla
tekrar gitmeye başladı. Tüfeğime tekrar fişek
doldurup yaklaşık olarak 250 metreyi bulduğunu
düşünüyorum. Biraz daha üst tutup (3-3.5 metre
gibi) bir atış daha yaptım. Yine vurmayı başardım ve
10 metre uçurumdan aşağı düştü. Hayatımda yivsiz
av tüfeği ile vurmuş olduğum en uzak mesafeden
av olarak kendi tarihime girdi. En hoş olanı da bu
mesafeden vurmuş olduğum domuzun kameraman
arkadaşım Sezer tarafından video kaydına alınması
oldu. En kısa sürede YouTube kanalımdan yayınlayacağım.
Tekrar ava gelince bizde büyük bir şaşkınlıkla
birlikte olayın heyecanı ve sevinci bir arada. Biz bu
durumu değerlendirip konuşurken hiç haberimiz
yok, aşağımızda dereden yukarı yola kadar çıkmış
bir domuz gördük. Yaklaşık 50 metre civarı yola çıkmış.
Kameraman arkadaşım Sezer ‘’Abi kayıttayım
sık sık’’ dedi ve ilk atışımı yaptım. Kafasının üstünden
adeta çizdirdim. Hatta kurşunun sıyırdığı yerin
titreşimi kayıtlarda çok net görülüyor. Hayvan sağa
doğru koşmaya başladı. Tahmini 70 metre gibi 1.5
metre önüne sıktım. Buna rağmen kurşun hafif arka
bel kemiği kırdı. Domuz takla atarak düştü. Günün
en şanssız avcısı iken, bir anda en şanslı avcısına
dönüştüm. Futbolda nasıl ki 90+4’te gol atılır o şekilde
son dakika golü diye adlandırdığımız bir avımız
oldu.
Kısaca özetleyecek olursak, av yaparken umudunuzu
son dakikaya kadar hiç kaybetmeyin. Çıksa
da çıkmasa da nasip kısmettir. Benim bu avda
yaşadığım iki tecrübeden biri bu oldu. Diğeri ise
konu başlığının muhattabı olan yivsiz bir av tüfeği
için çok uzak mesafeden vurmuş olduğum domuz
oldu. Şu an bu yazımı okuyup vurmuş olduğum
domuzun mesafesini nasıl ölçtüğümü merak eden
okurlarımız illaki olacaktır. Doğada el ve gözümüzü
kullanarak mesafe ölçmenin yolları var. Bunu
çok iyi kullanan biri olarak yanılma payım en fazla
% 10’dur. Eve gelip bilgisayarımı açıp Google Earth
programını açtığımda atışı yaptığım yer ile domuzu
vurduğum yerin mesafesini ölçtüğümde neredeyse
bire bir tutturduğumu görmüş oldum. Bu gibi uzak
mesafelerden istenilen yerleri bol pratik yaparak
vurabilirsiniz. Tabi ki bunun için tüfeğinizi çok iyi tanıyıp,
ona göre kaliteli kurşunlar kullanarak verimli
sonuçlar elde edilebilir. Rekor mudur bilmem ama
yivsiz av tüfeğinde 250 metrelerde vurabilip öldüreceğini
büyük bir azılı domuz üzerinde canlı olarak
denedim ve sonuç aldım.
Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.
108 avdoğa
Şubat 109
Değerli avcı dostlarım ve sevgili AVDOĞA okuyucuları,
Ördek avcılığı bilindiği üzere yapılan avların içinde
en zor ve kapsamlı teçhizat isteyen avdır. Değerli kardeşim
Çetin Dikici bu konuda ekibin tamamlayıcı unsuru
olup ördek avı için gerekli olan tüm malzemelerimizi
toplu bir şekilde stokta tutan arkadaşımızdır. Biz ekip
olarak yıllar içerisinde çok güzel avlara imza attık ve bu
110 avdoğa Şubat 111
uğurda Türkiye’mizin bütün meralarını
arşınladık.
Ördek avı soğuk hava şartlarında
ve su içerisinde yapıldığı
için gerçekten çok meşakkatli ve
insan vücudunun sınırlarını zorlayan
bir av türüdür. Ayrıca ekipman
olarak; öncelikle su apotru
yapan iyi bir köpek olmazsa olmazıdır.
Çünkü ördek alabilmek
uğruna çamura batan ve suda
boğulan avcı dostlarımızı her yıl
duymaktayız. Bu sebeple dikkat
ve ehemmiyet isteyen ciddiye
alınması gereken avların başında
gelmektedir. Biz bu avlarda
kullandığımız kayığımızı, motorumuzu,
mührelerimizi, kanat çırpanlarımızı,
ördek düdüklerimizi
özenle seçerek teknolojik gelişmeleri
yakından takip ederek bu
avı yapmaktayız. Bilinen bir hususta
şudur ki bu avda öncelikle
heyecanlı ve bu ava gönül vermiş
olmak gereklidir. Biz artık yıllar
içerisinde yeterince avlanıp bu
işin nirvanasına ulaştığımız içindir
ki avı bulmakta ve bu avı yapmakta
zorlanmamaktayız. Daima
iyi köpeklerimiz olmuştur. Hatta
rahmetli Kamil abimle geçenlerde
kaybettiğimiz emektar dost
adlı köpeğim bu konuda müthiş
bir ikili oluşturmuştu.
Av demek sadece vurmak ve
öldürmek olmadığı için avın eğlenceli
ve keyif tarafında olarak
bizler artık nokta atışı avlara gitmekteyiz.
Her yıl zorlaşan avcılık eskisi
kadar zevk vermese de meralarımızı
ve dostlarımızı her zaman
ziyaret ederek avı bulmaktayız.
Ben kendi adıma konuşacak olursam
İpsala da, Eber’de Hirfanlı’da
soğuktan titreyerek hay ben ördeğinin
de avının da diyerek çok
isyan etmişliğim vardır.
Çünkü kimi zaman hava şartları
bizi o kadar zorlamaktadır ki
gerçekten her şeyden vazgeçtiğiniz
anları yaşarsınız. Değerli avcı
dostlarım şunu asla unutmayın
ki ördek avı yapıyorum yada yapacağım
dediğiniz anda eliniz
cebinize oldukça yüklü bir şekilde
girer ve sürekli masraftan çıkamazsınız.
Bu yüzden bu işi ekip olarak
kurup masrafları bölüşürseniz sizde
bizler gibi tam teçhizatlı ördek
avcısı grubuna dahil olursunuz.
Umarım önümüzdeki yıllarda da
yurdumuzda ördek popülasyonu
gelişerek artar ve memleketimizin
avcıları meralarda boy göstermeye
devam eder.
Ben şimdilik ördek avına gönül
vermiş tüm dostlarıma selam
ederek yazımı sonlandırıyorum,
hepinize rastgele….
Avda kalın AVDOĞA da kalın….
112 avdoğa
Şubat 113
114 avdoğa Şubat 115
“İstanbul, İzmir ve Antalya’dan sonra yarışmalar ortak nokta olan Ankara’da yapılacak.”
4. Ulusal Kümes Hayvanları Gösterisi
Ankara’da yapıldı
Türkiye Süs Tavukları ve Bahçe Hayvanları Federasyonu’nun
düzenlediği 4. Ulusal Kümes Hayvanları
Gösterisi Ankara Akyurt’da Esenboğa Anadolu Hotel
de 9-12 Ocak tarihinde yapıldı. Rengarenk tüyleri
ve ibikleriyle, özel cins tavuk ve horozlar, şampiyonluk
için yarıştı.
Başkentte düzenlenen 4. Ulusal Kümes Hayvanları
Gösterisi ve Yarışması’nda, Türkiye’nin dört bir
yanından getirilen, rengarenk tüyleri ve ibikleriyle
Amil ÜÇBAŞ
tropik kuşları aratmayan özel cins tavuk ve horozlar
kaliteli ırklarıyla podyuma çıktı.
Türkiye Süs Tavukları ve Bahçe Hayvanları Federasyonu
tarafından düzenlenen etkinlikte, yaklaşık
70 ırktan 1700 tavuk, horoz ve çeşitli kümes hayvanları
yer aldı.
Özel kafeslere konan rengarenk kümes hayvanları,
farklı ülkelerden gelen hakemler ve asistanlar
tarafından tek tek incelendi, puanları verildi.
Puanlama, hayvanların ırk standartlarına göre
kilo, kanat ve ayak yapısı, ibik, gerdan ve desenleri,
tüy ve göz rengi gibi kıstaslara göre yapıldı.
Puanlama sonrasında dereceye giren kümes
hayvanlarının sahiplerine kupa ve madalya verildi.
- “Meraklısı çok”
Federasyon Başkanı Özcan Çetin, bundan önceki
yarışmaların İstanbul, İzmir ve Antalya düzenlendiğini,
sonrakilerin ise Ankara’da düzenleneceğini belirtti.
Katılımın yüksek olmasından duyduğu memnuniyeti
dile getiren Çetin: “Hayvanlarımızı yarışmadan
önce özenle hazırlıyoruz. Yerli ırktan hayvanlarımız
bizim gururumuz. Bu bir hobi, maddiyata dayalı
bir şey değil. Türkiye’nin dört bir yanından ve yurt
dışından gelenler de oldu. Meraklısı çok bunun.”
dedi. Hakemlerimiz Avrupa/dan geliyorlar, yabancı
hakemler böyle bir yarışmanın Avrupa’da yapılamadığını
belirttiler. Kendi hakemlerimiz inşallah 2021
de yarışmalara hakemlik yapacaklar.
Bu arada, tavuklar arasında yapılan puanlamada
Denizli’den gelen Şaban Durak’a ait süs tavuğu
116 avdoğa
Şubat 117
96 puan alarak birinci seçildi. Durak, yaptığı açıklamada,
aldıkları dereceden memnuniyet duyduğunu
söyledi.
Ankara Süs Tavukları Derneği Başkanı ve aynı zamanda
Türkiye Süs Tavukları ve Bahçe Hayvanları
Federasyonu’nun kurucu üyesi olan Emin Gökgöz,
her yıl geleneksel olarak Ankara’da yapılmasına ortak
nokta olması nedeniyle karar verildiğini belirtti.
Dördüncüsü yapılan gösteriye 1700 adet 70 ırkta tavukların
katılmasının kendileri için büyük bir başarı
olduğunu söyledi.
İzmir Süs Tavukları Dernek Başkanı Mustafa Altıntaş,
derneklerinin Haziran ayında kurulduğunu,
bu organizasyonlara özellikle katıldıklarını amaçlarının
küçük kardeşlerimize apartman ortamında yetiştirilmesini
sevdirerek hayvan sevgisini aşılamak
istiyoruz. Bu etkinliğe 43 hayvanla katılarak bir çok
derecelere girdik.
Lapzeki Süs Tavukları ve Bahçe Hayvanları Yetiştiricileri
Derneği Başkanı Murat Çelik; “Milli ırkımız
olan Hacı Kadın Gerzeği buraya getirdik, hobi severlerimiz
görsün tanısın, çünkü bu bizim Osmanlıdan
gelen mirasımız” dedi.
Zonguldak Süs Tavukları Dernek Başkanı Hasan
Gültekin; “Bu ikinci katıldığımız fuara hayvan çıkartamadık,
ama bu havayı teneffüs etmek bizleri çok
mutlu etti” dedi.
Anadolu Otelleri Yönetim Kurulu Üyesi Burak
Çelik’de; “Bu tür etkinliklerin özellikle otellerinde
yapıldığını, tercih edilmelerinin en büyük nedenlerinden
biriside katılımcıların çok rahat konaklamaları,
yeteri kadar salonlarının bulunması, otelin
fiziki yapısı ve bünyesinin yanında şehir dışındaki
konumlarının doğayla baş başa 250 dönüm üzerine
kurulu termal bir tesis olması bu tür etkinliklere ve
yarışmalara çok uygun olmasıdır” dedi.
SATILIK RUHSATLI TÜFEKLER
Sarsılmaz Baba Pompalı 12 mm, Ata Kinetic 12 mm otomatik, Baikal çifte kırma, Ata Arms süper poze
selektör+ejektör, Akus çifte kırma meneviş+kök ceviz, Webley Scott süper poze ejektör+selektör+ceviz, Smith
Wesson çifte 20 meneviş+kök ceviz, Ata Arms otomatik – kinetic-teflon, Baikal trap süperpoze selektör+ejektör,
Lazer otomatik, Husan otomatik 12, Ata Arms kinetic 12 mm otomatik, 1250 gamo hunter 4,5 ve 5,5, Hatsan BT
65 5,5 tüplü, Ahşap dipçik hem arkadan kurmalı hem de yandan kurmalı 2 adet BT 65, Havalı tüfekler
Nurettin TEKİN: 0 532 234 45 10
118 avdoğa
Şubat 119
120 avdoğa