12.03.2020 Views

Hotel Restaurant & Hi-Tech March 2020

Hotel Restaurant & Hi-Tech March 2020

Hotel Restaurant & Hi-Tech March 2020

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

iş’te kadın röportaj

Didem Ersoy

Eyüp Kemal Sevinç

Sonsuz lezzetin peşinde 27 yıl

AÇILDI

-La Quinta by Wyndham İstanbul Güneşli

- DoubleTree by Hilton Adana

- JW Marriott Istanbul Bosphorus


















‘Birlik’ varsa umut var!

Üzerinden tam sekiz yıl geçti. 2012 yılında, Laleli bölgesinin sayıda 30’u aşmayan oteli

‘Birlikten Kuvvet Doğar’ deyip, Laleli Otelciler Platformu çatısı altında bir araya geldi.

İki senenin ardından, Grand Ant Hotel’in sahibi Tarkan Akyüz platforma oy birliğiyle

başkan olarak seçildi. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) şemsiyesi altında, ‘platform’

vurgusuyla çalışmalarını sürdüren Laleli Otelciler Platformu; bu geçen sürede ‘turizmde

birlik olma’ duygusunu öyle güzel yaşattı ki, bu model, benzer arayış içindekilere de güçlü

bir alternatif oldu. Başkan Akyüz’ün ifadeleriyle; gücünü platform içi demokrasiden,

yönetime, üyelere ve duayenlere olan saygısından alan Laleli Otelciler Platformu, bu defa

da çizgisini bozmayarak, Levni Hotel’in Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Karacabay’dan

gelen cazip teklifi önce yönetime, hemen ardından üyelerinin kararına sundu. Laleli-

Sultanahmet-Sirkeci üçgeninde büyük Old City birleşmesinin detayları Tarkan Akyüz ile

gerçekleştirdiğim bu ayki gündem röportajımda…

Turizmde devam eden 26 yıllık yolculuğuna ilk kat hizmetleriyle başladı. Ön büro ve

rezervasyon müdürlüğünün ardından 2010 yılında resepsiyonist olarak girdiği Best

Western Plus Hotel Konak’a müdür pozisyonunda devam eden Didem Ersoy, evi gibi

gördüğü otelde 25. yılını kutlamanın haklı gururunu ve heyecanını yaşıyor. Otel müdürlüğü

kimliğinin yanı sıra sektörde ETİK (Ege Turistik Otelciler Birliği Yönetim Kurulu Başkan

Yardımcılığı) ve TUROYD (Turizm Otel Yöneticileri Derneği) Ege Bölgesi Genel Sekterliği

şapkalarıyla da tanınan Ersoy, genç yaşına sığdırdığı çeyrek asırlık otelcilik kariyerini ve

gelecek planlarını iş’te kadın bölümümüzde paylaştı.

90'ların Türkiye'sinde mutfağın kırılmaz duvarlarını yıkıp, aşçılığa meslek itibarı

kazandıran bir genç şefti o, tıpkı bugün mesleki kariyerinde zirveyi yakalayan yol

arkadaşları Uğur Talayhan, Murat Arslan, Gökhan Tufan, Ümit Yüksel gibi... Aşçılık,

bundan 30 yıl öncesinde dört duvar arasına sıkışmış bir 'iş' statüsünde iken, katıldıkları

ulusal ve uluslararası yarışmalarla mesleği yücelttiler. Üstelik de sadece bürokrasinin

değil, “aşçıya kız vermem” tabularını yerle yeksan ederek başardılar bunu. Şimdilerde

kimi beş yıldızlı lüks bir otelin genel müdürü, kimi zincir bir restoran grubunun mutfak

koordinatörü, kimi mutfak federasyonunun başkanı, kimi de kendi gibi Eyüp Kemal Sevinç

(EKS) Mutfak Akademisi’nin kurucu şefi. Bolu Mengenli eğitimci şefin sonsuz lezzetin

peşindeki 27 yıllık mutfak hikayesi de bu sayımızda sizlerle.

Keyifli okumalar dilerim.

K

GENEL MÜDÜR

(Sorumlu)

Bilgi İşlem

EMİR ÖMER ÖCAL

emir.ocal@img.com.tr

TOLGA ÇAKMAKLI

tolga.cakmakli@img.com.tr

Teknik Müdür Tayfun Aydın

tayfun.aydin@img.com.tr

İMG WEB TEAM MAIL

web@img.com.tr

Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ

Prof. Dr. İSMAİL KARA

Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY

GÜRKAN BOZTEPE

Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı

TEZER ÖNER

Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve

İşletme Yatırım Danışmanı

TURGUT AY

Türkiye Aşçılar ve Şefler

Federasyonu Başkan Yrd.

Orhan GENCELİ

Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD)

Yönetim Kurulu Üyesi

website

www.hotelrestaurantmagazine.com

e-mail

info@img.com.tr

ABONE ve DAĞITIM

CTP - BASKI

İRTİBAT BÜROLARIMIZ

ADRES

NURTEN DEMİR

nurten.demir@img.com.tr

İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza

No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL

Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94

www.ihlasmatbaacilik.com

BURSA +90.224 211 44 50-51

KONYA +90.332 238 10 71

İSTMAG

Magazin Gazetecilik Yayıncılık

İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.

İHLAS MEDIA CENTER

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi

No: 11 Medya Blok Kat: 1

34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey

Tel: 0212 454 22 22

Faks: 0212 454 22 93

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın

hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.



içindekiler

40

50 52

antre

20 Sektörden kısa haberler

gündem

24 Akyüz: Turizmin başına da benim gibi

birleştirici biri lazım

28 Türkiye otelleri ocak ayında %61.9 doldu

30 İşte gelecek 10 yılda turizmi

şekillendirecek trendler

32 I-MICE'den acentalarına 'gündelik ve iş

hayatı' temalı eğitim

34 İlhan: Fark oluşturan mimari ve turizm

36 TravelShop Turkey, Hindistan’ın 5

şehrine çıkartma yaptı

38 Öner: Hapşıran Çin, hasta olan biz

yeni yatırımlar

40 İstanbul’un ilk JW Marriott oteli

Karaköy’de açıldı

42 Radisson Hotel Group, Türkiye’de

üç otel daha açıyor

44 Wyndham Hotels & Resorts

EMEA’da büyüyor

46 Hyatt, İzmir’deki ilk otelini açıyor

48 La Quinta, İstanbul'da

50 DoubleTree by Hilton Adana açıldı

iş’te kadın

52 Turizm yolunda çeyrek asır:

Didem Ersoy

marka

56 Polgün 2021’de Amerika’ya da

ihracat yapacak

60 Tavizsiz kalite, optimum fiyat,

yüksek rekabet gücü: Toper

62 Yüzde 100 yerli üretim, yerli firma,

yerli fiyat: AlsoGelato

64 Hotak: Hedefimize Türkiye’nin en iyi

gastronomi noktalarını koyduk

66 Çıkan: 2020 ‘Monart Yılı’ olacak

68 Küçük: "Pazar payıyla değil; kendimizle

yarışarak, yaygınlaşarak büyüyoruz"

şefin gözünden

72 Sonsuz lezzetin peşinde 27 yıl:

Eyüp Kemal Sevinç

www.hotelrestaurantmagazine.com


100 72

84

gastro etkinlik

76 Çetindoğan: Dünyada en iyi hikayeyi

Türk gastronomisiyle yazarız

78 Kahve profesyonelleri ve tutkunları

Coffex İstanbul’da buluştu

80 GTD, İtalyan lezzetlerini Qubbe’de

tattırdı

82 3. Global GastroEkonomi Zirvesi 25

Mart’ta gerçekleşiyor

84 Mutfakta 3. kez yetenek avı

gastro güncel

86 Dijital dünyada müşteri deneyimi

konuşuldu

88 Gıda sektöründe dev işbirliği

90 Güvenilir Eller, 3 yılda 50 binden fazla

kişiye ulaştı

91 MDD Başkanlığına yeniden Zeynep

Kakınç seçildi

gastro aktüel

92 Gastronomi sektöründen

kısa haberler

fuar

94 Ambiente 2020 Koronavirüs ve

Ciara'dan etkilendi

96 Mutfakçılar eyalet eyalet çalıştı,

rota ABD'ye döndü

98 Yeni iş birliklerinin temeli

HORECA’da atıldı

yeni mekan

100 Anadolu Yakası’nın gözde terası:

Hood Moda

102 Toro Latin Gastrobar açıldı

hijyen

104 Tek bir yıkamayla

Koronavirüsü’ne son

dekorasyon

106 Ege Vitrifiye Unicera Fuarı’na hazır

hotel-tech

108 Ingenico iCiro, iş yerlerine birçok

avantaj sunuyor

110 Endüstriyel tesislerde %65’e varan

enerji tasarrufu

ürünler

112 Yeni ürünler

www.hotelrestaurantmagazine.com


22

hotel restaurant

& hi-tech

antre

Crowne Plaza İstanbul

Old City Hotel’e yeni genel müdür

Turizm sektöründe başarılı çalışmalara imza atan Berati Tuncer, Laleli’de

bulunan Crowne Plaza İstanbul Old City Hotel’in yeni genel müdürü oldu.

1922 yılında ‘Milli Mimarlık Akımı’nın öncülerinden Mimar Kemalettin

tarafından yapılan Tayyare Evleri’nin restore edilmesiyle ortaya çıkan otel,

deneyimli bir isme emanet edildi. Dorak Holding bünyesinde, İstanbul’un

en önemli turizm ve ticaret merkezlerinden biri olan Laleli’de bulunan otel,

sektörde yaklaşık 22 yıllık bir deneyimi olan Tuncer yönetiminde misafirlerini

ağırlamaya devam edecek. Hem döneminde hem de günümüz mimari

yapıları arasında özel bir yeri olan otelde 19 adet süit, 88 metrekarelik bir

king süit ve 41 adet clup odası olmak üzere toplam 257 oda bulunuyor.

Hilton, Türkiye’de 2020’ye

3 yeni anlaşma ile giriyor

Hilton, Türkiye’de üç yeni bölgede daha otel açmaya hazırlanıyor. Hilton bu

yatırımlarıyla Hopa, Yüksekova ve Erzurum’da yatırım yapan ilk uluslararası

otel zinciri markası olacak. Hilton EMEA İş Geliştirme Başkan Yardımcısı

Carlos Khneisser yaptığı açıklamada: “Bundan 65 yıl önce Hilton İstanbul

Bosphorus’u açarak Türkiye’ye yatırım yapan ilk uluslararası otel markası

olduk. Türkiye’de, özellikle yeni pazarlara öncülük etme yönünde güçlü bir

geçmişimiz var. Bugün de Hopa, Erzurum ve Yüksekova’ya adım atan ilk

uluslararası otel zinciri olarak bu bölgelerde istihdam ve ekonomik katma

değer yaratacak olmanın gururunu yaşıyoruz” şeklinde konuştu. Hilton Hopa

ve Yüksekova’da DoubleTree by Hilton, Erzurum’da ise Hilton Garden Inn

markalarıyla faaliyet gösterecek.

En anlamlı günlerin

vazgeçilmez adresi

Modern ve şık düğünlerin vazgeçilmez adresi Wish More Hotel İstanbul,

dünya evine girmeyi planlayan çiftlerin unutulmaz günlerine ev sahipliği

yapıyor. Ayrıcalıklı hizmetleriyle misafirlerine eşsiz alternatifler sunan otel;

salonlarının zarif tasarımı, kolay ulaşılabilir lokasyonu, enfes menüleri ve

beş yıldızlı konforu ile çiftlerin hayallerindeki düğünleri gerçek kılıyor. Düğün

menüleri, Türk ve dünya mutfağının gözde lezzetlerini modern dokunuşlarla

yorumlayan otel şefleri tarafından çiftlerin istekleri doğrultusunda özel olarak

hazırlanıyor. Otelin düğün organizasyonlarında her detayı titizlikle hazırlanan

sofralar, düğün yemeklerinin vazgeçilmezi enfes mezeler ve zeytinyağlılar ile

her damak tadına uygun farklı alternatifler ile taçlandırılıyor.

Accor Grubu 2019’u rekorla kapattı

Fransa merkezli Avrupa’nın en önde gelen otel zinciri Accor Otel Grubu 2019 yılında tüm hedeflerine ulaşarak sergilediği başarılı

performansla birlikte rekor finansal sonuçlar elde etti. Grup, 2019 mali yılında yüzde 16 artışla 4,049 milyon avro gelir elde ederken

FAVÖK’ünü yüzde 14,8 artırarak 825 milyon avroya çıkardı. 464 milyon avro net kar elde eden Grup 2019’da 434 milyon avroluk tekrar

eden serbest nakit akışına sahip oldu. Accor Otel Grubu’nun Başkan ve İcra Kurulu Başkanı Sebastien Bazin 2019 yılı sonuçlarına ilişkin

şunları söyledi: “Grubumuz, 2019 mali yılı için yine rekor bir performans gösterdi. Zor makroekonomik görünüme karşı ve büyümeye

paralel olarak, bu sonuçlar başarılı dönüşümümüz ışığında daha da çarpıcı bir hal alıyor. Bugün, Accor her zamankinden daha çeşitli

ve tamamen aktif bir grup olarak daha da ileri gitmeyi hedefliyor. Yol haritamız ve hissedarlarımız için değer yaratmaya odaklanarak

stratejimizi devam ettireceğiz.”



24

hotel restaurant

& hi-tech

antre

Dedeman Turizm Grubu’na

Renovasyon ve Tasarım Müdürü

Dedeman Turizm Grubu, kadrosunu yeni isimlerle güçlendirmeye devam

ediyor. Dedeman Turizm Grubu bünyesinde hizmet veren ve yeni açılacak olan

tüm Dedeman otellerinden sorumlu Renovasyon ve Tasarım Müdürü görevine

Yüksek Mimar Firdevs Tanrıverdi getirildi. Tanrıverdi, Dedeman Turizm

Grubu bünyesinde hizmet veren otellerin ve yeni otel yatırımlarının, çağdaş

yaklaşımlarla yeniden ele alınması, geliştirilmesi, büyütülmesi kapsamında

proje, fizibilite, bütçe, planlama ve bu süreçlerin güncel olarak yönetilmesinden

sorumlu olacak. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu olan

Tanrıverdi, inşaat sektöründe Akmerkez Alışveriş Merkezi, İş Kuleler, TEB

Genel Müdürlük Kompleksi, Vodafone Park Stadı gibi projelerdeki çalışmaları

ile otuz yılı aşan iş tecrübesine sahip.

Beklentilerin çok ötesinde

Hilton Hotels & Resorts markasının Bakırköy sahil yolunda konumlanan

oteli Hilton İstanbul Bakırköy, İstanbul turizmine yepyeni bir boyut katıyor.

306 odalı otelde, açık büfe ya da a la carte seçenekleriyle dünya mutfağının

en özel örneklerini, moderm bir atmosferde misafirleriyle buluşturan Makri

Restaurant, açık havuza ve bahçeye doğrudan erişimi olan No 103 Bar bölgenin

en yeni ve davetkar alanı olarak öne çıkıyor. Beş yıldızlı otel misafirlere kendini

denizin üzerinde hissettiren iki katlı Executive Lounge, 2000 metrekare alan

üzerine konumlanmış, bedeni ve ruhu tazeleyen deneyimler sunan SPA’sı ile

misafilere şehir içinde huzurlu bir atmosfer sunuyor. 4.840 metrekare alan

üzerinde konumlanmış toplam 22 toplantı ve etkinlik alanının yer aldığı otel, iş

dünyasına deniz karşı toplantı yapma imkanı, çiflere ise eşsiz bir atmosferde

750 davetli sayısı kapasitesine kadar düğün yapma imkanı sunuyor.

2 yıl üst üste Türkiye’den 5 yıldız alan tek otel

Raffles İstanbul, turizm ve seyahat endüstrisinin otoritesi kabul edilen Forbes Travel

Guide tarafından ikinci yılında da 5 yıldız aldı. 2019’u başarılı bir kapanışla bitiren otel,

tüm dünyada turizm sektöründe ödüllerin ‘zirvesi’ olarak konumlanan listede Türkiye’den

iki yıl üst üste yer alan tek otel oldu. Raffles İstanbul ayrıca Accor Group’un tüm Avrupa

otelleri arasında da “Best Hotel in Quality” ödülünü alarak büyük bir başarıya imza attı. Bu

başarılarla Türkiye’nin dünya turizm sektörünün önemli bir temsilcisi olduğunu söyleyen

Raffles İstanbul Genel Müdürü Christian Hirt, “Yerli ve yabancı turistler için İstanbul’da

İstanbul’a yakışır bir lokasyon olmaya; işimizi tutku ile duygusal lüksün inceliklerini

bilerek, hissederek yapmaya devam edeceğiz. Bu ödüller ülkemiz için gurur, ekibimiz için

önemli bir motivasyon kaynağı.” dedi.

TAV’dan 764 milyon avro ciro

Havalimanı işletmeciliğinde Türkiye’nin dünyadaki lider markası TAV Havalimanları, önceki yıla

göre yüzde 7 artışla 89,1 milyon yolcuya hizmet verdi. Şirketin devam eden faaliyetlerinden elde

ettiği net kar yüzde 5 artış kaydetti. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Sani Şener, “2019’u

89 milyon yolcu ile sene başında belirttiğimiz hedefin yüzde 1 altında kapadık. Gerek Türkiye’de,

gerekse diğer faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde turizm sektörü açısından iyi geçmesini

beklediğimiz 2020 yılında dış hatlarda yolcu sayımızın yüzde 4 ila yüzde 6 arasında artmasını

bekliyoruz. Yolcu sayısındaki büyümeye istinaden FAVÖK’te yüzde 9-11 arası büyüme bekliyoruz.

Yatırım harcamalarımızın ise 70 – 75 milyon avro arasında olmasını bekliyoruz. 2019’da net

kârımızın yüzde 50’sine denk gelen 758 milyon TL tutarında temettü dağıttık. Yakın dönemde

hazırlandığımız üç büyük proje olması sebebiyle Yönetim Kurulumuz sürdürülen faaliyetlerden

elde edilen net karın yüzde 81’ine denk gelen 392 milyon TL tutarında bir temettü ödemesini

Genel Kurul onayına sunacak.” dedi.


www.jumbo.com.tr | @jumboturkiye | @jumbogastro


26

hotel restaurant

& hi-tech

gündem röportaj

Tarkan Akyüz: Turizmin başına da

benim gibi birleştirici biri lazım”

Üzerinden tam sekiz yıl geçti. 2012

yılında, Laleli bölgesinin sayıda 30’u

aşmayan oteli ‘Birlikten Kuvvet

Doğar’ deyip Laleli Otelciler Platformu

çatısı altında bir araya geldi. İki senenin

ardından, Grand Ant Hotel’in sahibi Tarkan

Akyüz platforma oy birliğiyle başkan olarak

seçildi. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB)

şemsiyesi altında, ‘platform’ vurgusuyla

çalışmalarını sürdüren Laleli Otelciler

Platformu; bu geçen sürede ‘turizmde

birlik olma’ duygusunu öyle güzel yaşattı

ki, bu model, benzer arayış içindekilere de

güçlü bir alternatif oldu. Old City Otelleri

Platformu Başkanı Tarkan Akyüz’ün

anlattığına göre, o dönem Levni Hotel’in

Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Karacabay

da Sirkeci-Sultanahmet bölgesi için

benzer bir oluşum arayışındaydı. 27 Ocak

2020 tarihi itibari ile resmen kuruluşunu

duyuran Old City Otelciler Platformu, tam

da bu süreçte, Karacabay’ın, Platform

Başkanı Tarkan Akyüz ve Başkan Yardımcısı

Ayhan Hacıbektaşoğlu’na “Arkadaşlar

biz Sultanahmed Otelciler Platformu’nu

kurmak istiyoruz. Lakin siz bu işi sekiz yıldır

çok başarılı bir şekilde götürüyorsunuz.

Tarihi Yarımada’da herkes ayrı bir telden

çalarsa birlik ve beraberlik olmaz. Gelin

birleşelim, platformu yine siz yönetin ama

Sultanahmet ve Sirkeci’den de yönetime

isimler katalım. Bu birlikteliği büyütelim”

teklifiyle ilk temellerini attı.

Tarkan Akyüz’ün ifadeleriyle; gücünü

platform içi demokrasiden, yönetime,

üyelere ve duayenlere olan saygısından

alan Laleli Otelciler Platformu, bu defa da

çizgisini bozmayarak, Karacabay’dan gelen

cazip teklifi önce yönetime, hemen ardından

üyelerinin kararına sundu. Antik Otel’de

gerçekleşen oylamadan çıkan kararla

Laleli-Sultanahmet-Sirkeci üçgeninde

büyük Old City birleşmesini başlattıklarını

söyleyen Tarkan Akyüz, yeni oluşuma dair

sorularımızı şöyle yanıtladı:

Old City Otelciler Platformu resmen

kuruldu. Laleli’den sonra Sirkeci

ve Sultanahmet bölgeleri de dahil

olmak üzere tüm yarımadayı

büyümenize katmışken, neden

yine bir platform? Bir dernekle

resmileşmeyi düşünmüyor

musunuz?

Kesinlikle düşünmüyoruz çünkü dernekçilik

çok zor bir iş. Bildiğimiz birçok dernek

kapandı. Muhasebe işleri çok zor,

Türkiye’de aidat toplamak çok zor, bir

sekretaryanızın olması lazım. Bunların

her biri ayrı bir masraf. Biz, Türkiye

Otelciler Birliği’nin şemsiyesi altında

bir platformuz. Zaten bir derneğimiz

var, TÜROB’a bağlıyız. Resmi işlerimiz

olduğu zaman onları devreye sokarak

resmi görüşmelerimizi yapabiliyoruz. O

yüzden de hiçbir zaman dernek olmayı ve

resmileşmeyi düşünmedik. Biz Laleli’yi

8 yılda Tarihi Yarımada’ya çıkardık.

Önümüzdeki 8 sene bize neler getirir,

bilemiyoruz. Fakat başarılı gidiyoruz. 8 yılda

40 otelden 150 otele geldik. Merdivenleri

yavaş yavaş tırmanıyoruz. Ama 150’den 400

otele çıkınca bununla baş edebilecek miyiz

korkusu da yok değil içimizde. Ama yine de

asla resmileşmeyeceğiz. Özellikle de ben

başkanken, benim yönetimim mevcutken

bunu yapmayacağız. Ha ben başkanlığı

bırakırım, sonraki yönetim resmileşir,

orasını bilemem.


Platformun 2020 planlamalarında

neler var? Bu yılki hedeflerinizden

bahseder misiniz?

Laleli Otelciler Platformu olarak da en

büyük hedeflerimizden bir tanesi, personel

eğitimiydi. O dönemde bize bağlı tüm

otel personeline Bakanlık sertifikalarını

kazandırdık. Yeni dönemde de önceliğimizde

bu var. Sultanahmet ve Sirkeci otelleri için

bu önemli eksikliği görüyoruz. Her iki bölge

için de sertifikalandırma çalışmalarına

ağırlık vereceğiz. Online sitelere çok

fazla komisyon ödüyoruz, onlara karşı da

birleşerek mücadelemizi sürdüreceğiz.

Bakıyorsunuz, Hilton gibi uluslararası zincir

bir marka, booking’e yüzde 10 komisyon

ödüyor. Biz ise yüzde 20 ödüyoruz. Şayet

400 otel olursak, bizi kaybetmeyi göze

alabileceklerini düşünmüyorum. Komisyon

oranımızı yüzde 10'a kadar indirmeyi

planlıyoruz.

400 otele ulaşmaktan bahsettiniz.

Old City birleşmesiyle sayı ne oldu?

Yıl sonu hedefiniz nedir?

Tarihi Yarımada’da, Topkapı’dan Sirkeci'ye

kadar olan bölgede 1.500 otel var. Yıl

sonu hedefimiz 400. Şu an bünyemizde

150 otel bulunuyor. Yaklaşık 100 kadar

otel de hazırda bekliyor. Aydın abinin

şu an açıklayamayacağım sektörde çok

konuşulacak bir projesi var. Onu da

eklersek, üye sayımız bir hayli artacak.

EMITT Fuarı’nda da “Bizi de platforma

sokun” diyenler oldu. Diyarbakır'daki

arkadaşlarımız geldi mesela. Öyle güzel

şeyler yaşadık ki… Ama tabii biz Tarihi

Yarımada’nın dışına çıkamıyoruz.

Tabii platformumuzun şöyle de bir özelliği

var, misal bünyemizdeki otellerden birinde

çalışan bir arkadaşımız yarımadanın dışına

çıktı, onu kendimizden koparmıyoruz.

WhatsApp grubu üzerinden iletişimimiz

aynen devam ediyor. Kazanılmış hakkı

kaybettirmiyoruz, bu çok önemli bizim için.

Platformumuz, küçüğe sevgi, büyüğe saygı

formülüyle işleyen bir yapıya sahip.

Rahmetli babam emniyet müdürüydü. Çok

despot ve sert bir adamdı. Ama sağ olsun

çocuklarını da sosyal ve saygılı yetiştirdi. Biz

de platform olarak bu prensiplerle hareket

ediyoruz. Bizde herkesin fikri sorulur.

Bakıyorum kimilerinde yönetimin bile fikri

sorulmuyor. Başkan ne derse o oluyor.

Mesela İhsan Türkus bizim duayenimizdir.

Sürekli fikrini aldığımız kişidir. Haftada 1-2

defa mutlaka yönetim olarak toplanırız.

Dışarıdan gördüğüm kadarıyla çok

erkek egemen bir platformsunuz.

Kadın üye sayınız nedir, merak

ettim.

Yönetimde 4 kadın üyemiz var. Yiğitalp

Otel’den İkbal Yiğitlap ve kardeşi Tuğba

Yiğitalp, Oran Otel’den Zeynep Oran ve Régie

Ottoman Hotel Istanbul’un Genel Müdürü

Hatice Özcan aramızda. Belirttiğiniz gibi,

dışarıdan çok erkek egemen geliyoruz ama

bölge otellerimizdeki işletme sahipleri ve

genel müdürleri ağırlıklı erkek olduğu için

böyle. Keşke bütün otellerimiz kadın olsa da

hepsini üye olarak alabilsek…

Sonuç olarak bizim amacımız, Tarihi

Yarımada’daki gücümüzü daha da arttırmak.

Çünkü güç birliği oluşturursanız; belediye

başkanının karşısına 120 otel yerine 400

otelle çıkarsanız, resmi olun olmayın,

sizi her türlü dinlemek zorunda. Tabii siz

ne kadar büyürseniz, adınız da o kadar

duyulacak. Biz platform olarak resmi

olmadığımız için şu anda bazı kapılar

yüzümüze kapalı. Ne zaman ki, kurumlar,

kişiler gücümüzü fark edecek, işte o zaman

bize de kapılarını açacaklar.

Platformun resmi gücü TÜROB.

Sultanahmet ve Sirkeci bölgeleriyle

de Tarihi Yarımada’da hatırı

sayılır bir rekabet gücü elde

edecek gibi görünüyorsunuz.

Peki bu dönemde platform olarak

sektöre, belediyelere ve bakanlığa

mesafeniz ne olacak?

Bugün (dün) saat 15.00’te Fatih Belediyesi

ile toplantımız var. Old City Otelciler

Platformu olarak kendimizi tanıtacağız.

“Laleli’ydik, Old City olduk” diyeceğiz.

Kendimizi yavaş yavaş tanıtarak yolumuza

devam edeceğiz. Esasında tanıyorlar da.

Fatih Belediyesi Turizmden Sorumlu Başkan

Yardımcısı Zeynep Başar, Laleli’yken bizimle

çok ilgilendi ve desteğini esirgemedi.

Bugünkü belediye ile olan toplantımızda

da bölgesel sorunlarımızı dile getireceğiz.

Yarımadadaki dilencilere, seyyar satıcılara,

tinercilere ve park sorununa bir çözüm

bularak bölgemizi daha turistik ve güvenli

hale getirmek istiyoruz. İnşallah bu

sorunları birlikte oturarak çözeceğiz.

Şu ana kadar yarımadada bizim gibi bir

oluşum olmamış. Olanlar da yok olup

gitmiş. Biz 8 senedir büyüyerek gidiyoruz.

Sektörümüzdeki gücümüzü arttırırsak,

yavaş yavaş bu sorunları birlikte aşacağımızı

düşünüyoruz.

Valilik ile ilişkileriniz nasıl?

İstanbul’un Turizmden Sorumlu Vali

Yardımcısı bir kadın bildiğiniz gibi.

İstanbul’un uzun zamandır Turizmden

Sorumlu Vali Yardımcısı erkekti. Dediğiniz

gibi ilk defa bir kadın vali yardımcısı geldi.

Bunu da bölgemiz için bir şans olarak

görüyorum. Hülya Kaya Valimiz ile birleşme

toplantısı ve fuarda tanışma fırsatı buldum.

Kendisi son derece sempatik, düzgün

biri. Sohbetimiz esnasında bize değer

verdiğini gördüm. Yeni vali yardımcımıza

güveniyorum. Platform olarak da birlikte

güzel işlere imza atacağımızı düşünüyorum.

Bakanlık da tanıyor mu sizi? Gerçi

çok yeni kuruldunuz ama Bakan

Ersoy’u ziyaret etme şansınız oldu

mu?

Bakanlık bizi şu anda hiç tanımıyor. Dediğim

gibi basamakları ufak ufak tırmanarak

çıkacağımız bir süreç var önümüzde. Önce

belediyedir, valiliktir, onlara kendimizi

tanıtacağız. Arkasından illaki bakanımızın da

yanına gideceğiz.

“Bakan Ersoy’dan istediğimiz

performansı yakalayamadık”

Söz bakandan açılmışken, Mehmet Ersoy’un

çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

Bakan Ersoy ile dernek olarak da 2-3 defa

görüşmeye gittim. İlk başta çok sevindik.

Çünkü turizmin en altından en üstüne

kadar gelmiş, taşımacılıktan otelciliğe

her kademesini yaşamış, her konuyu

hepimizden çok daha iyi bilen bir isim tabii.

Ataması açıklandığında umutlarımız çok

fazlaydı. Fakat istediğimiz performansı

yakalayamadık. Belki de engelleniyor,

belki de istediklerini yapamıyor. Açıkçası

ben böyle düşünüyorum. Benim bakandan

beklentim çok yüksekti. Dediğim gibi, Bakan

Ersoy taşımacılığı iyi biliyor, taşımacılıkta

büyük sorunlar yaşıyoruz. Uçağı, otobüsü,

konaklamayı iyi biliyor. Yani turizmin A'dan

Z'ye her şeyini biliyor. Ben eskiden Uludağ'a

seyahate giderdim. Murat Ersoy ile Mehmet

Ersoy iki kardeş Ataköy'den sabahın

dördünde otobüsleri kaldırır, evlerine

giderlerdi. Ben o günlerini biliyorum. Çok

çalışkanlardı. Dedim ya, umutlarım çok

fazlaydı ama kendilerinden beklediğimiz

performansı maalesef yakalayamadık.

Biraz da EMITT’i konuşalım

mı? Fuarın en çok ses getiren

stantlarından biri oldunuz. Fuar

nasıl geçti, o yoğun kalabalıklar

nasıl oluştu dersiniz?

EMITT’te toplamda yaklaşık 17-18 salon

olması gerekiyor. Ama bu sene 4 holdü.

Çok iyi hatırlıyorum, 14-15 hollere kadar

giderdik. Ne oldu derseniz, EMITT’in

işletmesini İngilizlere verdik. İngiliz Hyve

Group da sizin turizminizi, fuarı baltalamak

için elinden geleni yaptı. Siz ki, turizmin en

önemli fuarını İngilizlerin eline verirseniz,

onlar da sizin paranızı baltalamak için

elinden geleni yapar. Bakıyorsunuz,

İran dahil olmak üzere Amerika’nın

ambargo koyduğu pek çok ülkeye

ambargo koymuşlar, fuara katılmalarına

izin vermemişler, engellemişler. Evet

kiralamışlar, satın almamışlar ama

istediğini almış, istediğini almamış.

Kalkıp bize de “Ben sizi Old City Otelciler

Platformu olarak almıyorum” diyebilirdi.

Çünkü güç onların elinde. Biz neden en

önemli fuarımızı İngilizlerin eline veriyoruz


28

hotel restaurant

& hi-tech

gündem röportaj

ki? İngiliz bize hiçbir zaman dost olmadı

ki! Hayat boyu dostu olmadılar ki! Dost

olmadıkları için de EMITT’i sağ olsunlar

16 hollerden 4 hollere kadar düşürdüler.

Seneye eğer İngilizler bu zihniyetle devam

ederse biz kesinlikle katılmayacağız. Bunun

kararını aldık. Kendi başka fikirlerimiz var.

Fuar yapmayıp, kendimiz bir şeyler yapma

planımız var. TÜROB da bununla alakalı bize

yardımcı olacak. Yardımlarını bekliyoruz,

alacağız da inşallah. Biz Old City olarak

kendi fuarımızı, kendi workshopumuzu

yapacağız.

“EMITT’i, Old City Otelleri kurtardı”

EMITT değerlendirmesine gelirsem; bu sene

EMITT Fuarı’nı Old City Otelleri kurtardı.

Gerçekten ben mütevazı davranmayacağım,

fuarı biz kurtardık. Seneye fuara katılırsak,

“Sizi biz kurtardık” diye karşılarına

çıkacağız. Eğer fuara katılacaksak ona

göre masaya oturacağız. Dediğim gibi, bu

konuda İngilizlerle pek muhatap olmak

istemiyoruz. Ama olur da katılacak olursak,

kendi planımızı başaramazsak, seneye

için bir plan var kafamızda, başaramazsak

tabii yine EMITT’e katılmak zorundayız ama

karşılarına farklı bir şekilde çıkacağız.

Çünkü fuar vardır, içindeki stanta değer

katar, stant vardır o fuara değer katar,

biz o fuara kesinlikle değer kattık. Tabii,

öncelerde muntazam her sene ‘en iyi ekip

ödülü’nü biz kazanırdık. Bunu kaldırmışlar,

bu da bizi üzüyor. 20- 30 liralık plakettir.

Biz orada bu başarıyı elde ettiysek ödülsüz

kalmamalıydı diye düşünüyorum. Fakat

dedim ya, İngilizler fuarı baltalamak için

ellerinden gelen her şeyi yapıyor.Bir de şunu

eklemek isterim, Owl City platformunun en

büyük avantajlarından bir tanesi de, toplu

satın alma ve çoklu fuar katılımı anlamında

oldu. Geçen seneki stantımız 46 metrekare

iken, bu yıl 88 metrekare yer aldık ve fuara

56 otel olarak katıldık. Böyle bir stantı bir

otel olarak almaya kalkarsanız, bunun

maliyeti 100 bin lira civarıdır. Biz otel başı

2000-2500 lira para vererek böyle bir stant

sahibi olabildik. Çok güçlü bir iş birliği vardı

aramızda. Türkiye tarihinde, zincir oteller

haricinde, hiçbir stantta 56 otel bir araya

gelmiş değil. Bu da bizim için bir rekordur.

Acenteler stant ziyaretleri esnasında

aynı anda 56 otelle görüşme fırsatını

yakalayabiliyor.

Corona virüsü Tarihi Yarımada

bölgesindeki otelleri etkiledi mi?

Bu bölge, Çinlilerin pek rağbet etmediği bir

bölge. Ama Laleli Crowne Plaza Otelimiz

var. Laleli’nin en değerli otellerinden bir

tanesi. Dorak Holding’e ait biliyorsunuz

ve Çinlileri getiren firma da yüzde 90’ınını

Dorak Holding getirir. Bu otelimizde ara

ara Çinliler konaklama yapıyor. Ama

fuarda konuştuğum kadarıyla birçok Çinli

uçaklar iptal olduğu için oraya da Çinli

turistler gelmiyor. Normalde bölgede Çinli

turiste pek rastlamayız. Dorak Holding’in

otellerinde rahatlarız. Onların da uçaklar

iptal olduğu için şu an Çinliler gelmiyor.

Fuarda da konuşuldu, TÜROB’ta da

konuşuldu, Çinlilerin yerini dolduracak

bir pazar bulmamız lazım. Evet, Dorak

Türkiye'ye iyi sayıda Çinli turist getiriyordu.

Şu anda onların yerini dolduracak bir pazar

arayışı içerisine girdik. Kendi bölgemizde

olmasa bile Dorak bu işe girdi. Çinliler’den

geliş gidiş yok.

Fakat bu bize artı olarak yansıyabilir.

Çine turist olarak gidenler veya alışveriş

için gidenler, bize gelebilir. Yine bizde

konaklayabilir. Corona virüsü evet

dünyada turizmi biraz etkileyecek, bizi de

muhakkak etkileyecek ama bir artı olarak

yansıyabilir diye içimizde bir düşünce var.

Önümüzdeki yaz sezonunda bitene kadar

değerlendirebiliriz diye düşünüyorum.

Yansımaları bu yaza yansıyacak Bu bize

artı olarak da yansıyabilir, eksi olarak da

yansıyabilir, net göremiyorum.

Son olarak sizden 2019 yılı

değerlendirmesiyle birlikte bu yıla

ilişkin tespit ve öngörülerinizi de

öğrenebilir miyiz?

Old City olarak konuşursak; 2018'de kişi

sayısı yüksek, gelirimiz azdı. 2019'da kişi

sayısı azaldı ama gelirimiz arttı. Sonuç

olarak istediğimizi elde edemedik. 2019'a

ise hızlı bir başlangıç yaptık. Oteller nisan

ayında 30 gün boyunca full çekti. Hiçbir

otelde yer yoktu. Bir rehavete kapıldık,

“Tamam, 2019 dolu geçecek” dedik. Ama

maalesef nisan ayından sonra istediğiniz

dolulukları yakalayamadık.

“Otelimde Ortadoğulu istemiyorum”

Bu sert düşüşü neye bağlıyorsunuz?

Nisandan sonra tabii önümüzde bir

Ramazan vardı. Belki Ramazan'dan önce

yüklendiler. Ondan sonra ne oldu, ne bitti

bilmiyorum. Ama bildiğiniz gibi Ortadoğu

ile aramız geçen sene iyi değildi. Suudi

Arabistan Kralı “Türklerin kahvesini bile

içmem” dedi ya, ondan sonra gelmediler.

Geçen sene otelimde Bulgaristan, Romanya,

Polonya ve Sırbistan gibi Balkan ülkeleri ve

münferitlerle yoluma devam ediyorum. Açık

konuşmak gerekirse, inanın çok mutluyum.

Daha az para kazanıyorum ama mutluyum.

Huzurlu bir otelcilik yapıyorum. Otelimde

Ortadoğulu istemiyorum. Çünkü çok pisler,

otelimi yıpratıyorlar, diğer müşterilere

rahatsızlık veriyorlar, yüksek sesle telefonda

konuşuyorlar, pijama ile kahvaltıya iniyorlar.

Bu sebepten Ortadoğulularla çalışmaktan

hiç keyif almıyorum. Bu sene asla ve asla

mecbur kalmadıkça otelime Ortadoğulu

grup sokmayacağım.



30

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Türkiye otelleri ocak ayında

%61.9 doldu

Konaklama sektörü yıla yükselişle başladı. TÜROB, Türkiye'nin Ocak 2020 otel

doluluklarının 2019’un aynı ayına göre yüzde 6.4 artarak yüzde 61.9 olduğunu açıkladı.

TÜROB, ocak ayındaki yükselişe karşın şubat ayının yavaş geçtiği, mart ayının da

yavaşlama işaretleri verdiğine dikkat çekti.

Konaklama sektöründe yılın ilk

ayının dolulukları belli oldu. Türkiye

Otelciler Birliği (TÜROB), Türkiye'nin

Ocak 2020 otel dolulukları, 2019 yılının

aynı dönemine yüzde 6.4 artarak yüzde

61.9 olarak kaydedildiğini açıkladı. Bu

oran Ocak 2019’da yüzde 58.1 olmuştu.

Dünya çapında veri ve analiz şirkeri

STR’nin TÜROB için hazırladığı Ocak 2020

Destinasyon Performans Raporu’nda yer

alan verilere göre, Türkiye’nin ortalama

günlük satılan oda bedeli (ADR) geçen

yıla göre yüzde 8.9 artış göstererek 62.4

Euro’dan 68 Euro’ya yükseldi. Toplam

oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen

gelirler ise (RevPAR) yüzde 16 artışla 36.2

Euro’dan 42.0 Euro’ya yükseldi. Ocak

2020’de Avrupa ortalaması doluluklarda

yüzde 58.5, ortalama günlük satılan oda

bedelinde 101.1 Euro, toplam oda sayısı

üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde

59.1 Euro olarak gerçekleşti. TÜROB

tarafından yapılan değerlendirmede,

yılın ilk ayındaki yükselişe rağmen şubat

ayının yavaş geçtiğine, mart ayının da

yavaşlama işaretleri verdiğine dikkat

çekildi. Bu nedenle şubat ile mart ayı

doluluklarında ve fiyatlarında gerileme

meydana gelebileceğine işaret edildi.

İstanbul yükseldi, Antalya geriledi

İstanbul'un Ocak 2019’da yüzde 62.9

olan doluluk oranı, Ocak 2020'da yüzde

9.7 artarak, yüzde 69 olarak ölçüldü.

Ocak 2019’da 76.6 ortalama günlük

satılan oda bedeli yüzde 8.1 artışla 82.8

Euro’ya, 48.2 Euro olan odabaşı elde

edilen gelirler yüzde 18.6 artışla artışla

57.2 Euro’ya yükseldi. Antalya’da Ocak

2020 otel dolulukları bir önceki yılın

aynı dönemine göre yüzde 1 azalarak,

yüzde 56.5 oldu. Ocak 2019’da bu oran

yüzde 57.1 olmuştu. Ocak 2019’da

günlük ortalama 43.7 Euro’ya satılan

oda bedeli yüzde 6.8 artışla 46.8

Euro’ya Euro’ya,24.9 Euro olan odabaşı

Konaklama sektöründe Ocak 2020 performansı:

Yer

Ortalama

doluluk

(%)

Değişim

(%)

Ortalama

oda fiyatı

(Euro)

elde edilen gelirler ise yüzde 5.8 artışla

26.1 Euro’ya çıktı.

Anadolu fena değil

İstanbul, Ankara, Antalya ve İzmir dışında

kalan Anadolu şehirlerinde ise Ocak

2020 otel dolulukları bir önceki yılın aynı

dönemine kıyasla yüzde 2.1 artarak yüzde

51.3 olarak gerçekleşti. Ocak 2019’da

bu oran yüzde 50.2 olmuştu. Anadolu’da

Ocak 2019’da 39.9 Euro olan ortalama

günlük satılan oda bedeli Ocak 2020’de

yüzde 4.4 artışla 41.6 Euro’ya, 20 Euro

olan odabaşı elde edilen gelirler ise yüzde

6.5 artışla 21.3 Euro oldu.

Değişim

(%)

Ortalama

oda geliri

(Euro)

Değişim

Türkiye 61.9 6.4 68.0 8.9 42.0 16.0

İstanbul 69.0 9.7 82.8 8.1 57.2 18.6

Antalya 56.5 -1 46.8 6.8 26.1 5.8

Anadolu 51.3 2.1 41.6 4.4 21.3 6.5



32

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

İşte gelecek 10 yılda turizmi

şekillendirecek trendler…

İstanbul Turizm Derneği (ISTTA) tarafından düzenlenen bilgilendirme toplantısında turizmde

gelecek on yılın trendleri değerlendirildi. Turistlerin kişisel özel seyahatlerden, jet ile dünya

turları ve ekolojik seyahatlere kadar farklı alanları tercih edebilecekleri ifade edildi.

İstanbul Turizm Derneği ev

sahipliğinde 27 Şubat Perşembe günü

Raffles Hotel İstanbul’da gerçekleşen

bilgilendirme toplantısında Besfin

Finansal Hizmetler Danışmanlık

Şirketi’nin hazırladığı ‘Turizmde

Gelecek On Yılın Trendleri’ adlı

raporun sunumu yapıldı. Yalçın

Aydın başkanlığında ISTTA Yönetim

Kurulu’nun hazır bulunduğu toplantıda

raporun sunumunu Besfin Kurumsal

Finansman Direktörü Nihan Tarmur

yaptı. Dünya turizminden İstanbul’daki

turizm rakamlarına kadar detaylı bir

analizi içeren raporda turizmdeki

trendler ön plana çıktı. İşte gelecek 10

yılda turizmi şekillendirecek trendler…

Kişiye Özel Seyahatler

Kişiselleştirilmiş seyahat gün geçtikçe

yeni teknolojilerle gelişim göstermektedir.

Gurme keşiflerden sanat avcılığı, macera

ve spor seyahatlerine kadar birçok alana

kişiler özel ilgi gösteriyor. Bu seyahat

trendinin gelecekte cazibesini koruyacağı

düşünülüyor.

Ekolojik Seyahat

Greta Thunberg isimli İsveçli iklim

aktivisti genç öğrencinin başlatmış olduğu

farkındalık hareketinin turizm sektörüne

etkisiyle, gelecek seyahat tercihlerinin

doğayı korumaya yönelik değişiklik

göstereceği öngörülmektedir.

Sağlıklı Yaşam ve Spa Seyahatleri

Gelecekteki seyahat trendlerinde

sağlıklı yaşam ve spa seyahatleri de öne

çıkmaktadır. Sağlıklı yaşam mottosunu

benimseyen yolcuların sayıları her geçen

gün artmaktadır. Dolayısıyla zayıflama

kampları, lüks ve teknolojik cihazlardan

uzak tatil anlayışı, yoga ile yenilenme gibi

aktivitelerin bulunacağı seyahatlerin ilgi

göreceği tahmin edilmektedir.

Yavaş Seyahat

Sloganı ‘‘teknolojiden uzak dur, dünya

ile ilişkilerini tazele ve rahatla’’ olan

Yavaş Seyahat trendi, Dünya’nın ünlü iş

adamlarından Bill Gates’in de içerisinde

bulunduğu büyük bir kitleyi etkisi altına

almaya hızla devam etmektedir.

Jet ile Dünya Turları

Özel jetlerle düzenlenen tematik seyahatler

veya dünya turları çok revaçta. Dünyanın

lüks otel zincirleri ve seyahat firmaları bu

trende öncü oluyor. Gelecek dönemlerde jet

ile dünya turlarının turizmde ilgi göreceği

öngörülüyor.

Sosyal Sorumluluk Seyahatleri

Dünya siyasi kargaşa halindeyken, birçok

insan tatilde bile bir fark yaratıyormuş gibi

hissetmek ister. Diğer insanlara yardım

etmek iyi hissettirir ve bu seyahat türünün

popülaritesini 2030 ve sonrasında da

artırması beklenmektedir.

Glamping Seyahatleri

Rutine binen tatil anlayışından sıkılan

gezginlerin ortaya çıkarttığı, alım gücü

yüksek kişilerin rağbet ettiği yepyeni

bir akım ‘Lüks Kamping’ ya da ‘Butik

Kamping’ (Glamping) gelecek trendleri

arasında yer alacağı tahmin ediliyor. ISTTA

İstanbul’un tanıtımında öncü olacak İstanbul

Turizm Derneği (ISTTA) Yönetim Kurulu

Başkanı Yalçın Aydın, İstanbul’u turizmde

dünyanın en iyi şehirleri arasında görmeyi

arzuladıklarını belirterek, “Ülkemizde

turizm denildiğinde şüphesiz en önemli

markamız İstanbul. Bugün Türkiye’nin en

fazla turizm çeken şehri İstanbul’umuzu

turizmde dünyanın en üst sıralarında

görmeyi arzuluyoruz. Tarihte farklı

medeniyetlere ev sahipliği yapmış şehrimiz,

son yıllarda turizmde ciddi atağa geçti

ve 2019 yılında yaklaşık 15 milyon turisti

ağırladı. Ancak İstanbul için bu rakamı

kesinlikle yeterli bulmuyor, şehrimizin çok

daha fazlasını hak ettiğini düşünüyoruz.

Hep birlikte yapacağımız çalışmalarla

önümüzdeki dönemlerde 25-30 milyon gibi

rakamlara ulaşacağımıza inanıyorum” dedi.

Aydın, sektörü ve piyasayı yakından takip

eden yönetim kurulu üyeleri ile bu tarz

projelere devam edip İstanbul markasının

dünyada farkındalığını arttırmaya hızla

devam edeceklerinin altını çizdi.



34

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

I-MICE'den

acentalarına

'gündelik

ve iş hayatı'

temalı

eğitim

10-14 Mart tarihleri arasında CNR Expo İstanbul’da gerçekleşecek Unicera Seramik

Banyo Mutfak Fuarı sektörün nabzını tutmaya hazırlanıyor.

Uluslararası MICE Endüstrisi

Derneği (I-MICE) koordinasyonunda,

Zorlu PSM ev sahipliğinde

MICE segmenti çalışan acentalar,

kahvaltılı programda bir araya geldi.

20 Şubat Perşembe günü gerçekleşen

program kapsamında Touche salonunda

alınan kahvaltı sonrasında Kavlak

Avukatlık Bürosu’ndan Deniz Mina

Küpana sunumuyla; hayatımızın odak

noktasına yerleşen, kişilere ve kurumlara

sorumluluk ve yükümlülükler getiren,

uyulmaması durumundaysa idari

ve cezai yaptırımlar getiren “Kişisel

Verilerin Korunması Kanunu” (KVKK)

konusu aktarıldı.

Programın ikinci bölümünde; “Dünyanın

ve Türkiye’nin Değişimi: Trendler ve

Beklentiler” başlığı, yerel ve global

örnekler ve seçmen analizleriyle,

Araştırmacı - Ekonomist, İstanbul

Ekonomi Araştırma Genel Müdürü

Can Selçuk tarafından katılımcılarla

paylaşıldı.Üçüncü bölümde ise, ev

sahibi Zorlu PSM Kurumsal Satış

Müdürü Merve Karaçöl sahnedeydi.

Karaçöl: “MICE’cileri ağırlamaktan

memnuniyet duyduk”

MICE segmenti çalışan acenta,

etkinlik ajansı firma yöneticileri ve

turizm basınını ağırlamaktan duyduğu

memnuniyeti dile getirerek sözlerine

başlayan Karaçöl, “Acentalarımızla

birçok kurumsal organizasyon, lansman

ve etkinliklerde çalışma fırsatımız

oluyor. Bugün gerçekleştirdiğimiz

etkinlikte istedik ki; Zorlu PSM’yi çok

daha yakından tanısınlar ve aramızdaki

iletişim artsın. Bu bağlamda bizleri

bir araya getiren I-MICE Derneği

Başkanı Hüseyin Bey ve kıymetli

yöneticilerine çok teşekkür ederiz.

İlerleyen günlerde acentalarımızla çok

daha fazla ve yoğun iş birliği içerisinde

olacağımızı düşünüyor ve şimdiden

gerçekleştirecekleri organizasyonlar

için ev sahipliği yapmak adına

sabırsızlandığımızı yinelemek istiyoruz.”

dedi.Zorlu PSM ile ilgili kısa bir sunum

gerçekleştiren Karaçöl’ün ardından,

katılımcı acentalara yönelik teknik gezi

gerçekleştirildi.

Kurt: “Pilot bir organizasyondu,

devamı gelecek”

Program hakkında kısa bilgi

aktarımı yapan Uluslararası MICE

Endüstrisi Derneği (I-MICE) Başkanı

Hüseyin Kurt, “Bu bizim de ilk defa

uyguladığımız bir format oldu. Aslında

pilot bir organizasyondu diyebiliriz.

Zira, bu formatta direkt turizm veya

çalıştığımız segment değil, dolaylı

olarak gündelik ve iş hayatımızı

etkileyen konuları programa aldık. Bu

format, gerçekleştireceğimiz kahvaltılı

seri organizasyonlarımızın ilkiydi.

Oldukça yoğun bir dönemde yaklaşık

70’in üzerinde acentacı dostumuz ve

turizm basının kıymetli yöneticileri

bizlerle birlikteydi. Katılım gösteren

tüm kıymetli dostlara bu vesileyle çok

teşekkür ederiz.” dedi.



36

hotel restaurant

& hi-tech

gündem / makale

ECE Türkiye Proje Yönetimi A.Ş İş Geliştirme Müdürü

Onur Ilhan

Fark oluşturan

mimari ve turizm…

Ülkemizin turizm değeri olan mimari

eserlerini düşündüğümüzde, ekseriyetle

kadim zamanlardan kalan yapılar

aklımıza gelir. Büyük medeniyetlerin

efsanesini günümüze taşıyan muazzam

külliyeler, su kemerleri, dini ve idari

yapılar, amfitiyatrolar… Hiçbir yeni

yapının Ayasofya’nın etkileyiciliğine veya

Göbeklitepe’nin gizemine sahip olması

beklenemez. Bu zenginliklere sahip olan

çok az ülke olması da Türkiye turizmi

açısından büyük bir avantaj.

Ancak yeni nesil gezgin, çağdaş

kentleşmeden, mimariden ve sanattan

da ciddi manada etkileniyor. Bu alanda

verilebilecek en önemli örneklerden

biri de kuzey İspanya kenti Bilbao’nun

geçirdiği köklü değişimdir. Tersane,

demir-çelik ve tekstil sektörlerinin

öne çıktığı çok kuvvetli bir sanayi kenti

iken, bu sektörlerin 1970’lerle birlikte

değişerek Asya kıtasına kayması ile ciddi

bir çöküş dönemi yaşayan Bilbao, %35’e

ulaşan işsizlik oranlarıyla kaybedilmiş

bir dava gibi duruyordu.

Ancak 1987 yılında Ibon Areso’nun

göreve gelmesi ile büyük bir kentsel

dönüşüm planı devreye alındı. Sanayi

kenti, hizmet odaklı bir kültür merkezine

dönüştürülecekti. Yeşil alanlar, yaya

yolları ve kültürel zenginlikler ile

süslü yeni bir Bilbao oluşturuluyordu.

Bunların en önemlilerinden biri de

ünlü mimar Frank Gehry tarafından

tasarlanan Guggenheim Müzesi oldu.

Kentin siluetini tamamen değiştiren bu

çağdaş mimari eserin pozitif etkisi ve

yükselen bilişim çağının da rüzgarıyla

Bilbao güçlü bir turizm destinasyonuna

evirilmeye başardı. Müzeyi açıldığı ilk

yıl neredeyse 1,4 milyon kişi ziyaret

etti. Daha ilk yılında 132 milyon Avro

seviyesindeki yatırım maliyetini çıkartan

proje, böylece ulaşılması güç bir başarı

elde etmiş oldu.

Diğer yandan, değişimin planlı

ve kapsamlı olmasının önemi de

yadsınamaz. Planlama da sadece

ürün ve hizmetleri ortaya koymaktan

ve sorumlu kişi ve kurumların

belirlenmesinden ibaret değil. Bu

noktada ortak bir hikâye geliştirebilmek

ve rekabetçi bir pazarlama stratejisi

oluşturabilmek kritik bir öneme haiz.

Günümüzde Konya gibi bazı önemli

Türk kentleri, tarih miraslarının üzerine

çağdaş eklemeler yaparak farklılaşmaya

gayret etmektedirler. Konya Tropikal

Kelebek Bahçesi ve Konya Bilim

Merkezi gibi yatırımlar bu açıdan

dikkate değerdir. Konya’dan da önce bu

doğrultuda adımlar atmış olan Eskişehir

gibi öncü kentlerimiz de vardır (Sazova

Parkı ve Odunpazarı Modern Müze gibi

uluslararası standartlarda projeler ile

kentin çehresi değişmiştir).

Ancak bunun gibi yatırımları tek bir

tasarım dilinde, tek bir hikâyede ve

kapsayıcı bir stratejik çatı altında

toplayacak ve gerçek potansiyellerinin

ortaya çıkmasını sağlayacak bir

momentum henüz tam anlamıyla

sağlanamamıştır. İhtimal odur ki bu

momentum, ancak tüm paydaşlar iş

birliği yaptığında ortaya çıkacaktır.

Bu paydaşlardan biri de yatırımcıları,

işletmecileri, acenteleri ve hizmet

sağlayıcıları ile birlikte büyük Türkiye

turizm sektörüdür.



38

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

TravelShop Turkey

Hindistan’ın 5 şehrine çıkartma yaptı

TravelShop Turkey, Hindistan’ın beş ayrı şehrinde 4 binden fazla acenteye Türkiye tanıtımı

yaptı. Türkiye’nin gönüllü turizm elçisi firmanın 2020 B2B workshop etkinlikleri mart ve

mayıs ayların da aynı hızla devam edecek…

Türkiye tanıtımı için gönüllü turizm

elçiliği yapan TravelShop Turkey, 22-24

Ocak tarihleri arasında gerçekleşen

ACE of MICE by Turkish Arlines Fuarı’nın

hemen ardından Hindistan’ın beş büyük

şehrine Türkiye’den 20’den fazla turizm

firmasıyla çıkartma yaptı. Aralarında Le

Meridien Bodrum, Renaissance Polat

Istanbul, İsfanbul, Hyatt Regency Istanbul

Ataköy, Le Meridien Istanbul, Travellux

Cappadocia, Ramada İstanbul Golden

Horn, Capadoccia Cave Resort Hotel &

SPA, Pullman İstanbul Hotel & Convention

Center, TravelShop Turkey, WorkShop

TravelShop, ISTTA, Grand Hyatt İstanbul,

Sabtour Antalya Centro WestSide Istanbul

& WestSide Arjaan by Rotana Istanbul,

Magic Line Productions The Marmara Pera

İstanbul, Climaxtours Turkey, Al-Rashed

Travel, Long Beach Resort ve Miracle Beach

Resort’ün yer aldığı turizm firmalarıyla

birebir görüşmelerde bulunarak Türkiye

sunumunu gerçekleştirdiklerini belirten

TravelShop Turkey Genel Müdürü Murtaza

Kalender, “Hindistan’ın beş ayrı şehrinde

düzenlediğimiz B2B workshopları

çerçevesinde hem ülkenin tek outgoing

fuarı olan OTM Mumbai’de hem de BLTM

Delhi Fuarı’nda Türkiye standı açtık.

Fuarda, Mumbai Başkonsolosumuz Tolga

Kaya ve Yunanistan Turizm Bakanlığı başta

olmak üzere çok sayıda başkonsolosluk

ve büyükelçilik tarafından ziyaret edilerek

onurlandırıldık” dedi.

Resmi bakanlık statüsünde temsil

edildi

OTM Mumbai ve BLTM Delhi fuarlarında

TravelShop Turkey logosu yerine Kültür ve

Turizm Bakanlığı logosu ile resmi bakanlık

statüsünde ülke tanıtımı yaptıklarını

ifade eden Kalender, mevcut turizm

pastasının arttırılmasına yönelik 81 ili de

kapsayan sunumlar gerçekleştirdiklerini

belirterek, “Özellikle Bodrum, Marmaris ve

Fethiye bölgelerinin düşük sezonlarda da

kalkınabilmesi hedefiyle MICE ve düğünlere

yönelik tanıtımlar yaptık. Bizimle beraber

gelen Türk firmalarının ciddi oranda düğün

ve MICE grup talepleri aldıklarını görmek

ve tüm katılımcıların fuarlardan mutlu bir

şekilde döndüklerini görmek bizi de ayrıca

memnun etti” dedi.

Workshop’lar mart ve mayıs

aylarında da devam edecek

TravelShop Turkey’in gelecek etkinliklerine

ilişkin bilgiler de veren Murtaza Kalender,

“Mart ayında dini temayla B2B Holy Lands

Workshop ve Fam Trip, mayıs ayında ise,

Fethiye merkezli Yacht Cruise Wokshop

ve Fam Tripleri ile 2020 etkinliklerimizi

sürdüreceğiz.” diye konuştu.



40

hotel restaurant

& hi-tech

gündem / makale

AGON Danışmanlık ve Mümessillik Hizmetleri CEO’su

Tezer Öner

Hapşıran Çin,

hasta olan biz!

Ne oldu, bir hatırlayalım… Dünya turizminde

harcanan 1 trilyon 250 milyar dolar paranın

beşte birinin sahibi Çinliler hastalandı.

Evde istirahat... Biz de şimdi bu yıl ülkemize

gelmesini beklediğimiz en az 500 bin Çinli

turistin derdine düştük...

Geçen yıl Türkiye’ye 426 bin Çinli turist geldi.

Bu yıl bir rekor beklerken, tam da yeni yıl

tatiline denk gelen bir zamanda ülkede virüs

salgınının patlak vermesi büyük talihsizlik

oldu. Mevzu tabii tüm dünya üzerinde gezen

80 milyon ve sadece Avrupa’ya gelen 16

milyon Çinli turist olunca, öyle sırtınızı

arkanıza yaslayıp, oturamıyorsunuz.

Son olarak ülkemizin üç büyük kentinde

30 bin rezervasyon iptali gelmiş durumda

ki, bu sadece ocak ayı için geçerli veriler.

Turizm sektörü yönetici ve ileri gelenleri

ılımlı açıklamalar yapsa da, ben dahil bu işin

içindeki herkes ekonomik yönden bunun

ciddi bir kayıp olduğunun gayet farkında.

Bu aşamada işin farklı yönlerini sorgulamak

da gerek tabii. Mesela bu kadar yaygara

kopmasına karşın, Çin’de virüs yüzünden

kaybedilen insan sayısı 576 idi düne kadar.

Buna karşılık ABD’de geçen sene gripten

ölenlerin sayısı 9 bin kişi oldu. Bu sene

ABD, 15-16 bin kişinin gripten ölmesini

bekliyor. ABD’nin nüfusu 350 milyon, Çin’inki

1,5milyar... Oysa baktığımızda çıkan gürültü

tam tersi... İnsan ister istemez iş Çin’de

olunca neden bu kadar büyütülüyor diye

düşünmeye başlıyor.

2004 yılında SARS vakası patladığında

Çin’deydim. 24 saatte 43 kişinin öldüğü

hastalık toplamda 3 bin kişiye bulaştı ve

349 kişiyi öldürdü. Hatta biri de zavallı bir

hemşire kendini karantinadaki hastane

penceresinden atarak intihar etmişti.

Çinli yetkililer gerçekten çok uzman ve

işlerinde tavizsiz bir sertlik ve disiplin

içinde görevlerini yapıyorlar. O kadar ki,

havaalanında yaptıkları tek bir kontrol ile

bizlerin SARS taşımadığından emin oldular,

öyle Türkiye’ye dönüş izni verdiler.

Tamam, bu sefer ki salgın çok daha ağır,

ölümlerin sayısı SARS’ı geçti, neticenin çok

daha fazla olacağı da apaçık. Fakat sonuçta

herkesin bildiği gerçek şu ki, bu bir grip

versiyonu ve herhalükarda mayısta bitecek.

O halde yazın gelecek turistlerin bunun artçı

tepkilerine maruz kalmamaları gerek.

Ben bu noktada yeniden rakamlara dikkat

çekmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl ABD’de

gripten ölenlerin sayısı 9 bin kişi, bu sene

beklenen rakam ise, 15-16 bin civarında.

2004 yılında Çin’de SARS gribi sebebi ile

3 bin hasta ve 349 kayıp var. Bu yıl Çin’de

Coronavirüs’ten etkilenenlerin sayısı 17 bin

kişi. 361 de kayıp var. Siz hiç ABD’ye uçuş

sınırlaması koyan bir ülke duydunuz mu?

Türkiye de pek çok ülke gibi Çin’e uçuşları

askıya aldı. Karşılıklı seferler minimum

seviyelerde yapılıyor. İyi de bu durumda

kayıplar Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nde

15, Makau Özel İdari Bölgesi’nde 8,

Tayvan’da ise 10’a yükseldi. Ayrıca diğer

ülkelerde durum; Japonya'da 20, Tayland'da

19, Singapur'da 18, Güney Kore'de 15,

Avustralya'da 12, Almanya’da 10, ABD’de

9, Malezya 8, Fransa ve Vietnam'da 6'şar,

Birleşik Arap Emirlikleri’nde 5, Kanada'da

4, İngiltere, Rusya, İtalya, Hindistan

Veinler’de 2'şer, Nepal, Kamboçya, Sri

Lanka, Finlandiya, İspanya, İsveç'te birer kişi

CORONAVİRÜS sebebiyle kaybedildi. (Kaynak

Yeniçağ: Çin’de coronavirüs salgınında

ölü sayısı SARS'ı geçti) Şimdi bu durumda

uçuşları bu noktalara mı askıya almamız

gerekecek? Yok artık!

Salgının en üst düzeyden tedbir alınmasına

karşı değilim ama bilgilendirmenin eksik

veya yanlış olduğunu düşünüyorum.

Konu aslında şu: Evet bir salgın var ve bu

hastalığın kuluçka süresi 14 gün. Peki

bu ne demek? Tüm dünyada belirlenmiş

hastalara 14 hadi bunu 2 ile çarpıp 28 gün

veya 1 ay diyelim, yeni bir vaka eklenmediği

anda virüs kontrol altına alınmış demektir.

Bu yapıldığında, virüsü oluşturan şartlara

da müdahale edildiyse, artık yayılma şansı

ortadan kalkar. Hepimiz de rahat bir nefes

alırız.

Çok değil, ben daha iki gün önce şunu

gözlemledim. Caddebostan’da bir

zincir markette alışveriş yaparken bir

Çinli kadın ile çocuğuna ters bakışlar,

yanından uzaklaşmalar, fısıldaşmalar... Ne

oluyoruz ya? Hemen gidip çocuğu sevdim.

Hanımefendiyle iki ayaküstü sohbet ettik.

Çocuğun adı Efe’ymiş babası Türk ve uzun

zamandır Türkiye’de yaşıyorlar. Aynı şey

İtalya’da bir Çin restoranının sahibine

yapılmış. Zavallı adamcağız, 15 yıldır

İtalya’da yaşadığını, Çin’e hiç gitmediğini

ve tepkilere de bir anlam veremediğini bir

televizyon kanalında anlatmaya çalışıyordu.

Hepimiz kışın grip oluyoruz. Hepimiz

biliyoruz ki, grip bir kış hastalığıdır ve

ilkbahar ile tamamen biter. Çinli yetkililere

güvenim tam. Onlar hasta birinin yurt dışına

çıkmasına izin vermez. Keza Türkiye sağlık

ve salgın hastalık konusunda dünyada ileri

ülkelerden biridir ve tüm tedbirlerin alınmış

olduğunu her akşam seyrediyoruz. Turizm

Bakanımız bile Çin’den bu kadar insan

bekliyoruz diye açıklama yapınca bakana

tepkiler geldi. Bunu yapmayalım. Hem insani

olarak çok büyük bir ayıp hem de ekonomik

olarak kendimizi baltalamış oluruz. Bu

dönemde ülkeye millet olarak destek vermek

de çok önemlidir. Şahsen ben her gün Çinli

arkadaşlarımla whatsapp ve skype’den

yazışarak destek oluyorum. Yaz için hepsini

davet ettim ve mavi tur planı yaptık...

Hastalık bir şekilde geçecek... Geriye kalan

insani değerlerimiz ve dostluklarımız

olacak...



42

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

İstanbul’un ilk

JW MarrIott oteli

Karaköy’de açıldı

7.000’den fazla otelle dünyanın en büyük zinciri olan

Marriott International, İstanbul’daki ilk JW Marriott

otelini Karaköy’de açtı.

Türkiye’nin en değerli turizm

destinasyonlarından İstanbul,

artan turizm potansiyeli ile lüks

otel markalarının ilgisini çekmeye

devam ediyor. Turizm sektörünün lüks

markalarından JW Marriott, Ankara’dan

sonra İstanbul’daki ilk otelini Karaköy’de

açtı. 180 yıl önce İtalyan mimarlar

tarafından inşa edilen Veli Alemdar

Han’ın restore edilmesi sonucu turizme

kazandırılan JW Marriott Istanbul

Bosphorus, Tarihi Yarımada, Galata

Kulesi, Adalar, Haliç, Kız Kulesi ve

İstanbul Boğazı’nı gören bir manzarada

misafirlerini ağırlamaya başladı.

Sinan Köseoğlu: “Karaköy bölgesine

değer katmak istiyoruz”

Otelin açılış toplantısında konuşan

JW Marriott Istanbul Bosphorus ve

Sheraton Istanbul City Center Genel

Müdürü Sinan Köseoğlu, İstanbul’un

her zaman merak uyandıran bir şehir

olduğunu vurgulayarak, kentin tarihine

kucak açan bir noktada otel açmaktan

memnuniyet duyduklarını belirtti.

“İstanbul, ziyaretçilerine hem Doğu’nun

mistisizmini ve önemli tarihi değerlerini

hem de Batı’nın modernliğini bir arada

sunuyor” diyen Köseoğlu, şunları söyledi:

“İstanbul geçen yıl 15 milyon turisti

ağırladı. Geçen yıla göre yüzde 10’luk

bir artışla, turist sayısını artırdı. Sektör

olarak bu yükselişin devam etmesini

bekliyoruz. JW Marriott Istanbul

Bosphorus olarak, İstanbul’un en cazip

bölgelerinden birinde, Karaköy’de

otelimizi açarak, bu yükselişe katkıda

bulunmak istiyoruz. İstanbul’un gerçek

turizm potansiyelini hep birlikte açığa

çıkarabiliriz. Otelimizin yer aldığı bölge,

aynı zamanda Galataport projesinin

hayata geçeceği bir alan. Galataport’un

bölgeye canlılık getirmesi bekleniyor.

Biz de 130 misafir odamız, Spa at JW

Istanbul’umuz, her biri farklı konseptte

sekiz adet yiyecek ve içecek alanımızla

bölgeye değer katmak istiyoruz.

Türkiye’nin ve İstanbul’un turizm

potansiyeline olan inancımız tam.”

Sinan Köseoğlu

Katarlı yatırımcıdan 93 milyon Euro

Otel binası için 180 yıl önce inşa edilen ve

o dönemin en işlek hanlarından biri olan

Veli Alemdar Han’ı seçtiklerini ifade eden

Köseoğlu, şöyle devam etti:

“Yıllar içinde metruk bir yapıya dönüşen

Veli Alemdar Han’ı restore ederek,

yeniden toplumun hizmetine sunmanın

mutluluğu içindeyiz. Otelimizin mülk

sahibi Avrupa, Afrika, Kuzey Amerika ve

Orta Doğu’da toplam 27 oteliyle hizmet

veren Al Rayyan Turizm ve Yatırım

Şirketi (ARTIC). Katar merkezli şirket,

JW Marriott Istanbul Bosphorus’un yanı

sıra yine Marriott International zincirinin

bir parçası olan Sheraton Istanbul City

Center’a da yatırım yaptı. Şirket, her iki

oteli toplam 93 milyon Euro yatırımla

satın aldı.”

“Çevresel etkileri azaltacağız”

Marriott International'ın bir parçası

olarak, JW Marriott Istanbul

Bosphorus'un en büyük hedeflerinden


birinin sürdürülebilirliği otele entegre

ederek, çevresel etkileri azaltmak

olduğunu da vurgulayan Sinan Köseoğlu,

şu bilgileri verdi:

“JW Marriott İstanbul Bosphorus’ta

plastik pipet yerine kâğıt pipet

kullanıyoruz. Hem çalışanlarımızın

kullandığı alanlarda hem de misafir

odalarımızda geri dönüşüm yapmaya

elverişli çöp kovalarımız mevcut.

Misafirlerimizi su tüketimini azaltmak

için çarşaflarını, bornozlarını ve

havlularını tekrar kullanmaları

konusunda teşvik ediyoruz. Marriott

International, 2020 yılı sonunda odalarda

yer alan tüm tek kullanımlık duş

malzemelerini büyük boyutlu ve çok

kullanımlı malzemelerle değiştireceğini

duyurdu. Bu global uygulamalara destek

vermekle birlikte, biz de TEMA’ya çalışan

sayımızla eşit adette fidan bağışında

bulunduk. Çevremize, toplumumuza

ve dünyamıza destek olmaya devam

edeceğiz.”

Tek pencereden tarihi İstanbul

Otelin Boğaz tarafına bakan cephesinde

köprü ile başlayarak Kız Kulesi, Adalar,

Topkapı Sarayı, Tarihi Yarımada,

Ayasofya gibi İstanbul’un en büyüleyici

tarihi değere sahip yapılarını tek bir

pencereden görmek mümkün. Otelin

diğer cephesinde ise Galata Kulesi ve

gizli kalmış çatı kiliseleri var. 35 metre

yüksekliğindeki avlusuyla dikkat çeken

JW Marriott Istanbul Bosphorus’ta 16’sı

süit olmak üzere farklı çeşit, metrekare

ve manzaralara sahip toplam 130 oda

mevcut. Otelin birinci katında Gala

ve Karay isimli iki adet gün ışığı alan

toplantı salonu bulunuyor. Gala toplantı

odası 60 metrekare büyüklüğünde

ve sabit U düzen masasıyla 14 kişilik

toplantılara ev sahipliği yapıyor.

Karay toplantı odası da 75 metrekare

büyüklüğünde, ikiye bölünebiliyor ve

misafirlerin tercih ettiği her düzende

toplantı yapılabiliyor. Ayrıca JW Marriott

Istanbul Bosphorus’un 9’uncu katındaki

Galata Lounge, hem Galata Kulesi’ni

hem İstanbul Boğazı’nı gören konumuyla

sosyal davetler için ideal.

Yiyecek-içecek Emre Ergani’ye

emanet

JW Marriott İstanbul Bosphorus’ta sekiz

adet yiyecek ve içecek alanı var. Yiyecek

ve içecek alanlarının danışmanlığını,

sektörün duayen ismi Emre Ergani

yapıyor. Ana restoran Octo; yüksek

kaliteli deniz ürünlerini sunan bir

yemek deneyimini İstanbul’a getirmeyi

hedefliyor. “Deniztarağı Sahili” anlamına

gelen “Praia da Viera” isimli bir sahil

kasabasından gelen Portekizli şef Jorge

Lavos Costa’nın doğduğu şehrin adı bile

denizle ilgili. Portekizli şef, yarattığı

menüde yerel deniz ürünleri mirasını

Türkiye’nin meze kültürüyle birleştiriyor.

Istanbul Baking Company, şu anda JW

Marriott Istanbul Bosphorus ve Sheraton

Istanbul City Center’da iki şubesi olan

bir kahve dükkânı. Karaköy sokaklarının

hareketliliğini devam ettirecek kokteyl

ve tapas barı Skull & Bones da ilgi çekici

mekânlardan. Nisan ayında açılacak

Sky Karaköy, İstanbul’daki önemli tarihi

yapıların birçoğunu kapsayan manzarası

ve ambiyansıyla İstanbul’un iddialı

barlarından biri olmayı hedefliyor.


44

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

RadIsson Hotel Group

Türkiye’de üç otel daha açıyor

Radisson Hotel Group, bu yıl içerisinde 3 oteli daha açmaya hazırlanıyor. İki otel,

İstanbul’un tarihi ve turist semtlerinde hizmet verecek, üçüncü otel İzmir’in

Aliağa ilçesinde hizmet sunacak.

İstanbul’un turistik semtlerinden

Beyazıt ve Sultanahmet’te Pantur

Turizm ve Ticaret A.Ş. yatırımı

ile açılacak olan oteller, Radisson

Hotel President Beyazıt ve Radisson

Hotel Sultanahmet olarak hizmet

vermeyi sürdürecek. Radisson Hotel

President Beyazıt ve Radisson Hotel

Sultanahmet otelleri, Kapalıçarşı,

Ayasofya, Topkapı Sarayı gibi tarihi

ve turistik merkezlere yakınlığı ile

önemli bir konuma sahip. Radisson

Hotel President Beyazıt, spa, balo

salonu ve farklı restoranlarla

hizmet verirken, Radisson Hotel

Sultanahmet, 4 ayrı restorana ev

sahipliği yapacak.

3. yatırım İzmir Aliağa’ya…

Üçüncü otel olarak İzmir’in Aliağa

ilçesinde açılacak olan Radisson

Hotel İzmir Aliağa ise, Elif İntro

Otelcilik tarafından destekleniyor ve

otelin yeme-içme alanları, toplantı

odaları, spa ve fitness alanları

bulunuyor.

Radisson Hotel Group Başkan

Yardımcısı ve Geliştirme Üst

Yöneticisi Elie Younes, şunları

söyledi: “Radisson Hotel Group'un

Türkiye pazarına olan güçlü

taahhüdü, Türkiye'de 30'un üzerinde

otel ile büyümeye devam ediyor.

Radisson Hotel Group, üst segment

kategorisinde, İstanbul’un en geniş

otel zinciri olarak öne çıkıyor.

Bu anlamda, markalarımız, iş

ortaklarımız ve çalışanlarımız ile

gurur duyuyoruz.”


GROW WITH US

Radisson Blu Hotel, Kayseri

CREATING OWNER VALUE

THROUGH EVERYTHING WE DO

We walk the walk with franchised partnerships

The largest upper-upscale brand in Europe,

Radisson Blu leverages its network and offers

an urban solution for efficient real estate.

The Radisson brand brings a space

efficient, conversion friendly upscale brand

to urban locations.

Radisson Blu Hotel, Trabzon

Radisson RED is a nimble & bold lifestyle

brand with a lean operating model at vibrant

destinations. Let’s PLAY!

Ramsay Rankoussi

Vice President – Development

Middle East, Turkey & French Speaking Africa

ramsay.rankoussi@radissonhotels.com

Radisson Blu Hotel, Vadistanbul


46

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

Wyndham Hotels & Resorts EMEA’daki

güçlü büyümesini sürdürüyor

Wyndham Hotels & Resorts Avrupa, Ortadoğu, Avrasya ve Afrika'da büyümesine

hız kazandırdı. Dünyanın en büyük otel franchise veren şirketi, Türkiye de dahil

olmak üzere bölgede yeni oteller açarak ve yeni pazarlara girerek önemli dönüm

noktalarına ulaştı.

90’a yakın ülkede, yaklaşık 9 bin

300 oteliyle dünyanın en büyük

otel franchise veren şirketi Wyndham

Hotels & Resorts, geçtiğimiz yıl

bazı önemli açılışlar yaparak ve yeni

pazarlara girerek Avrupa, Ortadoğu,

Avrasya ve Afrika (EMEA) bölgesindeki

varlığını arttırmaya devam etti. 2019

yılında üst-orta sınıf La Quinta by

Wyndham markası, Türkiye'de açılan

La Quinta by Wyndham İstanbul Güneşli

oteli ile Avrupa pazarıyla buluştu. Bu

otel aynı zamanda, markanın Amerika

kıtaları dışında açılan ilk oteli olma

niteliği taşıyor. Wyndham Hotels &

Resorts, bu açılışla Türkiye'deki otel

sayısını 80’in üzerine çıkardı ve ülkedeki

en büyük uluslararası otel şirketi olma

konumunu güçlendirdi.

Wyndham Hotels & Resorts, Yunanistan,

Almanya, Portekiz, Gürcistan, Ortadoğu,

Afrika ve Hindistan gibi önemli

pazarlarda da büyümeyi sürdürdü.

Şirket, Ermenistan, Hırvatistan ve Kırgızistan

gibi bazı yeni pazarlara girerken;

Danimarka'da Comwell Hotels ile üst

sınıf Dolce by Wyndham markası için

özel bir anlaşma imzalayarak bu pazara

da giriş yaptı. Bu anlaşma ile Danimarka’da

önümüzdeki iki yıl içinde açılması

beklenen oteller açısından önemli bir

dönüm noktasına ulaşıldı.

Wyndham Hotels & Resorts, Ortadoğu

ve Afrika’daki varlığını da güçlendirdi.

Umman’ın Maskat kentinde açılan ilk

Wyndham Garden oteli bu bölgedeki

önemli açılışlar arasında yer alırken,

Ramada Encore® by Wyndham Muscat

Al Ghubra otelinin de Mart 2020’de

açılması bekleniyor. Wyndham Hotels

& Resorts aynı zamanda Birleşik Arap

Emirlikleri’nin Dubai kentinde, Ithra

Dubai’nin Deyra Sahil Şeridi Geliştirme

projesi çerçevesinde üç yeni otel

açacağını duyurdu. Bu açılışların bir

parçası olarak Super 8® by Wyndham

markası da pazarla buluşacak. Şirket,

Hindistan’ın orta segment konaklama

pazarında yeni adımlar atmayı da

sürdürüyor. 2019 yılında Hindistan’ın

Yeni Delhi, Bangalore ve Jaipur da dahil

olmak üzere önemli noktalarında yedi

açılış yapıldı.

Manikis: “2019’daki güçlü

büyümeden gurur duyuyoruz”

Wyndham Hotels & Resorts EMEA

Başkanı ve Genel Müdürü Dimitris

Manikis, "Bölge genelinde 2019 yılında

kaydettiğimiz güçlü büyümeden büyük

bir gurur duyuyoruz ve bu ivmemizi

mevcut ve yeni pazarlarda, 2020 ve

sonrasında da artırmayı bekliyoruz.

EMEA, dünyanın en çok çeşitlilik sunan

bölgelerinden biri ve burada geniş

otel varlığımızla ve yeni bölgelere

ulaşan önemli marka çeşitliliğimizle

büyümemiz; otelde konaklamayı herkes

için mümkün kılma ve bu canlı bölgeye

seyahat edecek herkesin ihtiyaçlarına

cevap verecek bir Wyndham oteli

bulabilmesini sağlama vizyonumuz

açısından büyük önem taşıyor" dedi.



48

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

Hyatt,

İzmir’deki

ilk otelini

açıyor

Orjin Grubu’nun, İzmir’de

inşa ettiği dünya çapındaki

prestij projesi “İstinyePark

İzmir” bünyesinde açılacak

otel markası belirlendi.

2021 yılında hizmete girmesi

beklenen otel Hyatt Regency

olacak. 5 yıldızlı, 161

odalı Hyatt Regency Oteli,

Türkiye'nin yedinci Hyatt

markalı tesisi olacak.

Hyatt Regency İzmir, 85 bin

metrekare kiralanabilir alana

sahip, lüks alışverişin yeni

adresi İstinyePark İzmir Alışveriş

Merkezi’nin önemli bir parçası

olacak. İzmir’in Balçova İlçesinde

inşa edilen ve şehir merkezine 15,

havalimanına 20 dakika mesafede

konumlanan Hyatt Regency Oteli

ve İstinyePark İzmir Alışveriş

Merkezi metro, tramvay ve otobüs

duraklarının komşuluğunda yer

alıyor.

Hyatt Başkan Yardımcısı Takuya

Aoyama, “Türkiye, Avrupa'nın en

popüler turistik yerlerinden biri

olmaya devam ediyor ve marka ayak

izimizi İstanbul'un dışına çıkarmayı

amaçlıyoruz. Ülkede prestijli

gayrimenkul projeleri geliştirme ve

yönetme alanlarında mükemmel bir

geçmişe sahip olan Orjin Grubu ile

çalışmaktan çok mutluyuz.” dedi.

Tüm odalar Körfez manzaralı

İzmir Körfezi manzarasına sahip Tüm

odaları İzmir Körfezi manzarasına

sahip olacak lüks otel, iş ve tatil

amaçlı seyahat edenler düşünülerek

tasarlandı ve misafirlerine kusursuz

ve kişiselleştirilmiş deneyimler

sunacak. Hyatt Regency İstinyePark

İzmir içerisinde restoran ve barın

yanı sıra, toplantı ve seminer

salonları, Spa ve fitness merkezi

de bulunacak. Ayrıca 2 bin

metrekareden büyük etkinlik alanı

ve balo salonuna sahip olan otel,

İzmir’de kurumsal toplantılar ve

sosyal buluşmalar için de benzersiz

bir seçenek olmaya aday.

Orjin Grubu Eşbaşkanı Zafer Kurşun

ise iş birliğine dair: “Türkiye'deki

marka varlığını genişleten Hyatt

ile birlikte çalışmaktan büyük

mutluluk duyuyoruz. Hyatt Regency,

dünyaca tanınan bir marka. Türk

pazarı ve İzmir şehri hakkında geniş

bilgi birikimimiz ve deneyimimiz,

misafirlerimizin beklentilerini de

aşan, seçkin bir otel geliştirmemize

izin verecek” dedi.



50

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

La QuInta,

İstanbul'da…

Türkiye’de faaliyet gösteren en büyük uluslararası otel şirketi Wyndham Hotels

& Resorts, hızla büyüyen La Quinta markasının Amerika kıtaları dışındaki ilk

otelini açtı.

80’in üzerinde ülkede, 20 markası

altındaki 9 bin 200’den fazla

oteliyle dünyanın en büyük otel

franchise veren şirketi Wyndham

Hotels & Resorts, 404 odalı La

Quinta by Wyndham İstanbul Güneşli

otelini açarak La Quinta by Wyndham

markasını ilk kez Avrupa’ya taşıdı.

Böylece marka, ziyaretçilerle

Amerika kıtaları dışında ilk kez

buluştu.

Kuzey Amerika ve Latin Amerika’da

bulunan 900’ün üzerindeki oteliyle

üst-orta segmentinin öncü markası

La Quinta by Wyndham, çağdaş

tasarımı, incelikle düşünülmüş

imkanları ve güler yüzlü ve samimi

hizmet anlayışıyla öne çıkıyor.

Wyndham, La Quinta markasının otel

franchise ve yönetim faaliyetlerini

2018 yılında satın alarak, şirketin

dünya çapında sunduğu hizmetlerini

ve geniş marka yelpazesini daha da

güçlendirmişti.

Wyndham’ın ülkedeki marka arzını

genişletiyor

Wyndham, markayı satın aldıktan

sonra La Quinta’yı dünyanın önemli

pazarlarına taşıyarak, üst-orta

segmentinin güvenilir seçeneğini

hem otel geliştiricilerle, hem de

ziyaretçilerle buluşturmak için

stratejik planlarını hazırlamıştı. La

Quinta’nın İstanbul’da açılan yeni

otel ile Avrupa pazarına girmesi,

aynı zamanda markanın uluslararası

alandaki büyüme trendinin bir

parçası. Wyndham 2019 yılında,

Dominik Cumhuriyeti’nde beş yıl

içinde sekiz otel açarak Karayipler

pazarına grime planını açıklamıştı.

2018 yılında Leon ve Santiago

kentlerinde yeni inşa edilen otellerle,

La Quinta’nın Meksika ve Şili’deki

varlığı da güçlenmişti.


La Quinta by Wyndham İstanbul

Güneşli, ülke genelinde 80’in

üzerindeki oteliyle Türkiye’nin en

büyük uluslararası otel grubu olan

Wyndham Hotels & Resorts’un

Türkiye’de en son açtığı tesisler

arasında yer alıyor. Türkiye 2020

yılında 58 milyon ziyaretçi ağırlamayı

hedeflerken, La Quinta’nın pazara

girişi de Wyndham’ın ülkedeki marka

arzını genişletiyor ve şirketin, her

türlü ziyaretçinin ihtiyaçlarına cevap

verebilme misyonunu yansıtıyor.

Manikis: “Türkiye pazarında

genişlemekten heyecan duyuyoruz”

Wyndham Hotels & Resorts EMEA

Başkanı ve Genel Müdürü Dimitris

Manikis, açılışla ilgili olarak

şöyle konuştu: “Kaliteli, güvenilir

hizmeti ve misafirlere sunduğu

harika deneyimlerle uzun yıllardır

tanınan La Quinta markasını

Avrupa’ya getirmekten ve marka

arzımızı Türkiye gibi önemli bir

pazarda genişletmekten büyük bir

heyecan duyuyoruz. La Quinta’nın

Wyndham ailesine katılmasının

ardından, markayı dünya çapında

büyütmek için muazzam fırsatlar

gördük. İstanbul yalnızca 2018’de

13 milyonun üzerinde uluslararası

ziyaretçi ağırlayarak tüm zamanların

rekorunu kırdı ve tarihi, kültürel

ziyaretler ve iş seyahatleri açısından

inanılmaz çeşitlilikte imkanlar

sunuyor. Ziyaretçiler için dünyanın en

cazip şehirlerinden olan İstanbul, La

Quinta’yı Avrupa ile buluşturmak için

mükemmel bir seçenek oldu.”

404 odalı

İstanbul Havalimanı ve Expo

Center’dan kolayca erişilebilen

La Quinta by Wyndham İstanbul

Güneşli’nin 404 adet misafir odası

bulunuyor. Otelde üç restoran,

fitness merkezi, sauna, hamam,

jakuzi, buhar odası ve ısıtmalı kapalı

havuz gibi geniş bir yelpazede

imkanlar sunuluyor. La Quinta by

Wyndham İstanbul Güneşli aynı

zamanda bin 500 metrekarenin

üzerinde toplantı alanı, sekiz

toplantı salonu ve bir balo salonuyla,

turistik seyahatler kadar iş amaçlı

ziyaretlerin ihtiyaçlarına da

ihtiyaçlarına cevap veriyor.

Otelin açılmasıyla, Türkiye’de şu ana

kadar Ramada ve Ramada Encore

by Wyndham, Wyndham, Wyndham

Grand, TRYP ve Hawthorn Suites

by Wyndham markalarıyla faaliyet

gösteren Wyndham Hotels & Resorts,

pazardaki marka çeşitliliğini de

artırmış oldu.

Wyndham Hotels & Resorts yakın

zamanda TRYP by Wyndham

İstanbul Topkapı, Ramada Encore

by Wyndham İstanbul Basın

Ekspres, Wyndham Grand Kayseri,

Wyndham Çerkezköy otellerini ve

Van ve Mardin’de birer Ramada by

Wyndham otelini açarak, Türkiye’de

çeşitli markalarıyla büyümesini

sürdürdü.Dünyanın her yerindeki

La Quinta otelleri, Wyndham Hotels

& Resorts’un cazip puan kazanma

ve harcama imkanlarıyla dünya

genelinde 79 milyonun üzerinde

üyeye sahip, ödüllü sadakat programı

Wyndham Rewards® kapsamında

bulunuyor.


52

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

DoubleTree by HIlton

Adana açıldı

1955 yılından bu yana Türkiye’deki en uzun süreli konaklama hizmetini sunan

Hilton, DoubleTree by Hilton markası bünyesindeki en yeni oteli olan DoubleTree

by Hilton Adana’nın kapılarını geçtiğimiz Aralık ayında misafirlerine açtı.

İkisi süit olmak üzere toplam 100

odasıyla Aralık 2019’dan bu yana

misafirlerini ağırlamaya başlayan

DoubleTree by Hilton Adana, resmi

açılışını, 15 Şubat 2020’de, Avrupa Birliği

eski Bakanı ve AK Parti sözcüsü Ömer

Çelik, Adana Valisi Mahmut Demirtaş

ve Belediye Başkanları’nın katılımıyla

düzenlenen törenle gerçekleştirdi. Hilton

Üst Sınıf Otellerden Sorumlu Türkiye

Bölge Müdürü Armin Zerunyan’ın da

hazır bulunduğu törene, otelin yatırımcısı

Metropol Sağlık Hizmetleri İnşaat ve

Taahhüt Ticaret Anonim Şirketi Yönetim

Kurulu Başkanı Bülent Özülkü, Yönetim

Kurulu Üyesi Şule Özülkü ve Esra Özülkü

katıldı.

Zerunyan: “19 yıl sonra 2. kez

Adana’da olmaktan mutluyuz”

“Ülke çapındaki büyüme hedefimizi

vurgulayan ve Hilton’un Türkiye’deki 22.

oteli olan DoubleTree by Hilton Adana’yı

hayata geçirirken Metropol Sağlık

Hizmetleri İnşaat ve Taahhüt Ticaret

Anonim Şirketi ile birlikte çalışmaktan

mutluluk duyuyoruz” diyen Hilton Üst

Sınıf Otellerden Sorumlu Türkiye Genel

Müdürü Armin Zerunyan konuşmasını şu

sözlerle sürdürdü: “ Hilton’un dünyada

6110 oteli bulunuyor. Bunların 67 tanesi

ise Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Hilton

markası olarak Adana’ya ilk kez, 19 yıl

önce giriş yaptık. 19 yıl sonra, turizm

potansiyeli ve gastronomi açısından

çok büyük öneme sahip şehrimize ikinci

bir Hilton markasıyla girmekten ve

DoubleTree misafirperverliğini Adana’ya

taşımaktan dolayı son derece mutluyuz”

dedi.

Metropol Sağlık Hizmetleri İnşaat ve

Taahhüt Ticaret Anonim Şirketi Yönetim

Kurulu Üyesi Şule Özülkü ise inşaat

ve sağlık sektöründeki yatırımlarından

sonra DoubleTree by Hilton Adana ile

turizm sektöründeki ilk yatırımlarını

gerçekleştirdiklerine değinerek “Bugün

değerli Adanalı hemşerilerimizin

hizmetine bir işletme daha sunuyoruz.

Umuyoruz ki Hilton markasından

aldığımız güçle hayata

geçirdiğimiz DoubleTree by Hilton

Adana, katma değeri yüksek ve

şehrimize faydalı bir yatırım olur.”

dedi. Şehrin ilk DoubleTree’si

olma özelliğini taşıyan otel,

Adana’da konaklama sektörüne

bambaşka bir soluk getirmeyi

hedefliyor.

100 odasıyla misafirlerini

ağırlıyor

DoubleTree by Hilton Adana, zarif

dekorasyona sahip ikisi süit olmak

üzere toplam 100 odasıyla misafirlerini

ağırlıyor. Kapalı bir yetişkin havuzu ile

çocuk havuzunun bulunduğu modern

sağlık kulübü; Türk hamamı, buhar

odası, sauna ve masaj odalarını içeren

SPA tesisinin yanı sıra, düğünler, iş

toplantıları ve özel organizasyonlar için

mükemmel bir seçim olarak ön plana

çıkan son teknoloji ile donatılmış toplam

648 metrekare büyüklüğe sahip iki adet

toplantı odası DoubleTree by Hilton

Adana’nın öne çıkan özellikleri arasında

yer alıyor.

Adana şehrinin tam kalbinde, tarihi tren

garına yakın mesafede konumlanan

DoubleTree by Hilton Adana, iş ve

eğlence merkezlerinin yanı sıra

şehrin tarihi ve turistik noktalarına da

kolay ulaşım imkanı sunuyor. Adana

Uluslararası Havaalanı'na ise 8 dakika

mesafede bulunuyor.



54

hotel restaurant

& hi-tech

iş’te kadın

Turizm

yolunda

çeyrek

asır

Didem

Ersoy

Turizmde devam eden 26 yıllık

yolculuğuna ilk kat hizmetleriyle

başladı. Ön büro ve rezervasyon

müdürlüğünün ardından 2010 yılında

resepsiyonist olarak girdiği Best

Western Plus Hotel Konak’a müdür

pozisyonunda devam eden Didem

Ersoy, evi gibi gördüğü otelde 25.

yılını kutlamanın haklı gururunu ve

heyecanını yaşıyor.

Otel müdürlüğü kimliğinin yanı sıra

sektörde ETİK (Ege Turistik Otelciler

Birliği Yönetim Kurulu Başkan

Yardımcılığı) ve TUROYD (Turizm Otel

Yöneticileri Derneği) Ege Bölgesi

Genel Sekterliği şapkalarıyla da

tanınan deneyimli turizmciyle genç

yaşına sığdırdığı çeyrek asırlık otelcilik

kariyerini ve gelecek planlarını

konuştuk.

Didem Hanım, söyleşimize turizm

yolculuğunuzun ilk adımları, ilk

hayalleri ile başlamak isterim.

Otelcilikle ilk nasıl tanıştınız,

anlatır mısınız?

İzmit doğumluyum. 9 Eylül Turizm

ve Otelcilik mezunuyum. ETİK (Ege

Turistik Otelciler Birliği) Yönetim

Kurulu Başkan Yardımcısı ve TUROYD

(Turizm Otel Yöneticileri Derneği)

Ege Bölgesi Genel Sektereyim.

Lise okuduğum dönemde bilerek

ve isteyerek bu bölümü seçtim. O

dönem de oteller hep ilgimi çeker,

farklı bir ambiyans olarak görürdüm.

İlk tercihimde de 9 Eylül Üniversitesi

Turizm Otelcilik Bölümü’nü kazanıp,

çok hevesli bir şekilde öğrenim

hayatıma başladım. Okuluma

başladığım andan itibaren de zorunlu

staj olarak yapmam gereken bir

döneme girdim.

Stajınızı nerede yaptınız?

İlk staj deneyimim, o zamanki adı

ile Büyük Efes Oteli’nde (şu an

Swissotel Büyük Efes) oldu. Turizmde

yolculuğuma kat hizmetlerinde

başladım. Bu görevin gelişen süreçte

bana çok şey kattığını her zaman da

söylerim. Özellikle turizmde, hizmetin

her alanında çalışmadan yukarılara

geldiğinizde başarılı olamazsınız.

İzmir’in bir numaralı oteli olan Büyük

Efes’te; tüm sanatçıların, bürokrasinin

kalbinin attığı bir otelde edindiğim ilk

deneyim benim için çok eğiticiydi. İlk

başladığım günlerde çok zorlandığımı

hatırlıyorum, çok yoruluyordum ama

çalıştıkça işimi daha çok sevdim

ve kendimi geliştirip daha farklı

departmanlarda olmam ve pişmem

gerektiğini anladım.

İkinci staj deneyimim yine Büyük

Efes Oteli’nin servis departmanı oldu.

Aslında çalıştığınız her departmanda

otelcilik yapıyorsunuz. Bambaşka

bilgiler ve deneyimler öğreniyorsunuz,

bunu anladım. Çalışırken bir yandan da

okuluma devam ettim. Hem pratik hem

teoride otelciliği yaşamak çok büyük bir

kazanım oldu benim için.

Elbette zorlandığım noktalar da olmadı

değil! Hocalarımdan öğrendiğim

dersler ile otelde yapılan uygulamalar

çoğu zaman birbirini tutmuyordu.

Sınıfta sürekli söz alıp “hocam siz

böyle anlatıyorsunuz ama bugün otelde

şöyle bir olay yaşadık, şu şekilde


yapıldı” diyerek dersleri bölüyordum.

En sonunda hocalarım beni yanına

çağırdı. “Didem, otelde gördüklerin

sende kalsın ama biz bu müfredatı

vermek zorundayız. Lütfen derse

müdahale etme” uyarısında bulundular.

Bunu her üniversite söyleşilerimde

de anlatırım. “Turizm sadece okuldan

öğrenebileceğin bir meslek değil.

Mutlaka deneyimlemen, çalışman,

olayın içinde olman gerekiyor. Mutlaka

okulunu okumalı ama bunun yanında

teoride de otelde uygulamalısın.”

demişimdir hep...

Bu anlattıklarınızdan daha en

başından merak eden, sorgulayan,

cesur bir yapınız olduğunu

anlıyorum. Sizi biraz daha yakından

tanıyabilir miyiz? Bize işteki

ve evdeki Didem Ersoy’u nasıl

anlatırsınız?

İşe gittiğinde evi evde bırakan ama

eve geldiğinde işi işte bırakamayan

bir yapım var. Evde çocuklarımla

geçirdiğim vakit, ruhumu da bedenimi

de dinlendiriyor ama otelcilik 24

saat yaşayan bir sektör olduğu için

kafanızdan atıp, ev hayatına devam

etmeniz mümkün olmuyor. Ancak uzun

yıllardır bu meslekte olduğum için

bir şekilde o dengeleri kurabiliyorum.

Disiplinli ve titiz bir yapım var. Bu hem

evde hem de işte aynı...

Hala eski sistemlerle çalışmayı seven

biriyim. Mutlaka not olarak, yazarak

çalışıyorum. Çalışma arkadaşlarımla

yaptığım toplantılar, onların görüşleri

benim için çok değerli. Ekip ruhuna

çok inanıyorum, tek başına hiçbir işin

başarı getiremeyeceğini biliyorum. Her

türlü yeni ve farklı fikre açığım. Çok ve

farklı sesliliğin üretimi ve yaratıcılığı

tetiklediğine inanıyorum. Bu anlamda

edindiğim pek çok farklı sektörden

arkadaşım var. Bu da tamamen

işinizi keyifle ve severek yapmanızdan

kaynaklanıyor.

Evimde ve işimde iletişimde

olmayı seviyorum. Zaten insanları

sevmiyorsanız, iletişimden

hoşlanmıyorsanız otelcilikte başarılı

olunacağına inanmıyorum. İşletmenizi

başarıya götüren şeylerin en başında

iletişim geliyor. Bunun içinde

misafir ilişkileri de var, personel ve

yatırımcılarla kurduğunuz iletişim de…

Kadının, hayatın her

alanında aktif olması

gerektiğine inandığını

belirten Didem Ersoy, her ne

kadar hemcinslerinin titiz

ve planlı çalışmalarından

çıkan başarılı sonuçlara

hakkını teslim etse de,

cinsiyet ayrımcılığını çok da

sevmediğini söylüyor. Kadın

ya da erkek fark etmeksizin

işini severek yapma kuralının

başarıda altın anahtar

olduğunun altını çizen Ersoy,

“ETİK Derneği olarak da,

kadın üyeyi destekleyen bir

yapımız var. Diğer turizm

birlikleriyle kıyasladığımızda

en fazla kadın yönetici

bizim derneğimizdedir. Bu

sektörümüz adına çok önemli

bir kazanım ve avantaj olsa

da genel itibari ile başarının

bir cinsiyetinin olmadığını

düşünüyorum. Bu sektörde

insanları sevmiyorsanız,

iletişimden hoşlanmıyorsanız

başarılı olmanız çok güç.”

diyor.

Kariyerinize kaldığımız yerden

devam etmek isterim. Staj

sonrasında neler yaptınız?

Sektördeki ilk profesyonel iş

deneyiminiz ne oldu? Turizme yeni

başlayan biri olarak o günlerde

kendinize nasıl bir yol çizdiniz?

Okulumun son yılında o zamanki ismi

ile Pullman Etap Konak‘ta resepsiyonist

olarak çalışmaya başladım. Hem

okul hem çalışma hayatım yine çift

koldan devam etti. Ön büroda olmak

zaten başlıca hedeflerimden biriydi.

Ondan sonra da artık olabilecek en

son noktaya kadar gitmek istedim.

Resepsiyonist olmaktan her zaman

çok keyif aldım. Otelin kalbi olarak

gördüğüm bir birimde çalışmak çok

keyifliydi. Misafirlerle ilişki kurdukça

işlerimin ne kadar da keyifli hale

geldiğini gördüm. İnsanlarla sürekli

iletişimde olmak, sohbet etmek, çözüm

yolu bulmak, yardımcı olmak mesleğimi

daha da sevdirdi bana. Kendimi

geliştirdikçe bu departmanda da

yükselişim devam etti. Bu arada otelin

ismi Mercure Konak olarak değişti. Ben

de artık bir rezervasyon müdürüydüm.

2001 yılında Accor zinciri Türkiye’den

çekilme kararı alınca otel şu anki

ismiyle Best Western Plus Hotel Konak

oldu. 2010 yılına kadar ön büro müdürü

olarak görev yaptım. O yıldan bu yana

da resepsiyonist olarak başladığım

otelimde otel müdürü olarak turizm

hayatıma devam ediyorum. 2020,

benim için çok özel bir yıl. Bu yıl artık

evim gibi gördüğüm otelimde 25. yılımı

kutluyorum.

25. yılını kutladığınız Best Western

Plus Hotel Konak’ı ana hatlarıyla

tanıtabilir misiniz?

86 odalı otelimiz, 173 yatak kapasitesine

sahip 4 yıldızlı bir şehir oteli. İzmir’in

Körfez manzarasını gören muhteşem

bir konuma sahibiz. 4 adet toplantı

salonumuzla her türlü organizasyon,

kongre ve toplantı etkinliklerine ev

sahipliği yapıyoruz. Best Western

tarafından yapılan denetimler

sonucunda her yıl mükemmellik

ödülünü almaktayız. 1,5 yıldır üzerinde

titizlikle çalıştığımız renovasyon

projesine bu yıl haziran ayı itibariyle

başlıyoruz. Otelin dış cephesinden

lobi, restoran, toplantı salonları ve

odalar dahil olmak üzere tümüyle

yenileyip, misafirlerimize daha fazla

teknoloji ağırlıklı dizayn edilmiş bir otel

sunacağız.

Potansiyel bakımından

İzmir/Ege turizmini nasıl

değerlendiriyorsunuz? 2019 yılı

tespitleriyle beraber bu yıla ilişkin

değerlendirme ve öngörülerinizi

paylaşabilir misiniz?

2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde

17 büyüyen ve toplam 1 milyon 975 bin

ziyaretçi ağırlayan bir İzmir turizmi

var. Bu rakamlar her geçen yıl artarak

büyüyor. Baktığımızda şehri cazip kılan;


56

hotel restaurant

& hi-tech

iş’te kadın

yaşam kültürü ve turistik ilçelere olan

yakınlığı elbette.

İzmir genel itibariyle; biz şehir içi

oteller için yaz sezonunu boş geçiren,

genelde tadilatların yapıldığı bir yer

olurdu, ta ki iki yıl öncesine kadar.

Son iki yıldır İzmir’de de temmuz ve

ağustos aylarında Arap pazarında bir

hareketlenme yaşıyoruz. Bununla

birlikte dövizdeki artış sebebiyle,

gelen gurbetçiler için de geceleme

sayılarımızda ciddi artışlar elde ettik.

Bununla beraber Çeşme otellerinin

fiyat politikalarından dolayı İzmir’i

tercih eden gezginler de bulunmakta.

Sizlerin de bildiği gibi, Kültür ve

Turizm Bakanımızın da açıkladığı bir

Ege Turizm Merkezi- Çeşme Projesi

var. Bu projenin tamamlandığında

Çeşme ve İzmir’e de çok büyük katkılar

sağlayacağı aşikar. 2020, İzmir için çok

hızlı geçen bir dönem olacak, şehrin

potansiyeli her geçen gün artıyor.

Biz ETİK - Ege Turistik İşletmeler

Ve Konaklamalar Birliği olarak da,

belediyeler ve yerel yönetimlerle el

ele verip, şehrimiz için yeni projeler ve

var olan sıkıntıların çözümüne dönük

çözüm odaklı toplantılarımıza devam

etmekteyiz.

Otel müdürlüğü dışında turizmde

bahsettiğiniz ETİK - Ege Turistik

İşletmeler Ve Konaklamalar Birliği

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı

şapkanız da var. Bu görevinizden

ve derneğin faaliyetlerinden daha

detaylı bahsedebilir misiniz? 2020

gündeminizde hangi projeler var?

GL Platform ile birlikte yürüttüğümüz

HORECA -Ege Uluslararası Otel

Ekipmanları, Teknolojileri Fuarı bu yıl

ikinci kez düzenlenmesine rağmen

yüzde 50 büyüme gösterdi. Bu sonuç,

hepimiz adına ne kadar doğru işler

yaptığımızın, sektör ihtiyaçlarını ne denli

doğru belirleyip, üzerine gittiğimizin

bir göstergesiydi adeta. Katılımcılar

fuardan çok memnun ayrıldı. İnşallah

seneye daha fazla büyüyerek; hem

şehrimize hem de sektörümüze çok

faydalı organizasyonlar kazandırmaya

devam edeceğiz.

Sizlerin de bildiği gibi, turizm

sektörünün sıkıntıları her geçen gün

daha da artıyor. Birini çözdük derken

yeni bir problemle karşı karşıya

geliyoruz. Birliğimizde küçük otel

işletmelerinden beş yıldızlı otellere,

resort otellere, butik otellere, termal

otellere ve restoranlara kadar çok

geniş bir üye yelpazemiz bulunuyor.

Amacımız; sektörümüzü bilgilendirip

çözüm yollarını beraber aramak,

birlikte hareket etmek.

“Meslek Fabrikası Projesi bizi çok

heyecanlandırıyor”

Turizmin en büyük sorunlarından bir

tanesi de, personel. Sektör olarak

gerek personel bulmakta gerekse

bulduğumuz personelin eğitimi

konusunda sıkıntılar yaşıyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin

bu doğrultuda yürüttüğü ‘Meslek

Fabrikası’ adında bir projesi var. Bu

projeyi birlikte yürüteceğiz. Sektörde

çalışmak isteyen gençleri Meslek

Fabrikası’nda buluşturup, ETİK

merkezli eğitmen ekibimizle bizzat

eğiteceğiz. Otelin her biriminden

yönetici arkadaşlar belirli müfredatlar

çerçevesinde eğitimler verecek.

Hatta kimi zaman da bu uygulamayı

otellerimizde de gerçekleştireceğiz.

Bu sayede gençlerimizin otel ortamını

koklayıp, çalışmak için daha çok

hevesleneceklerini düşünüyoruz. ETİK

olarak, Meslek Fabrikası Projesi’nde

n büyük heyecan duyuyoruz, çok

hevesliyiz.

Bir diğer projemiz de, danışmanlık

hizmetimiz. Artan otel yatırımları ve

derneğimize gelen taleplerden yola

çıkarak bu projeyi başlattık. Malum,

birçok yatırımcı otel açmak istiyor ama

bu işi ne şekilde yapacağını, nasıl bir yol

haritası izleyeceğini de bilemiyor. İşte

bu noktada yatırımcılara danışmanlık

hizmeti de vereceğiz. Bir otel işletmesi

için gereken ve yapılması gereken ne

varsa bir yol haritası çizip, yatırımcıya

daha işin başında doğru bir yol

çizeceğiz.

Son olarak hayatınızda bundan

sonra neler olsun istiyorsunuz?

İş ve kişisel manada ileriye dönük

idealleriniz, hayalleriniz var mı?

Mesleğimi çok seviyorum. Hal böyle

iken, turizme heves etmiş gençleri

bilgilendirmek, eğitmek, kendi

deneyimlerimden bahsetmek bana

çok keyifli geliyor. Turizmde insan

yetiştirmek, her gittiğiniz otelde

yetiştirdiğiniz gençleri görmek çok

keyifli. O yüzden bu eğitim ve bilgi

paylaşım isteğim hiç bitmeyecek. 26

yılımı turizm vermiş biri olarak bu

sektörün özellikle otel yöneticilerinin

hak ettiği değeri alabilmeleri için

çalışmaya, üretmeye ve her platformda

söz sahibi olmaya sağlığım yettiğince

devam edeceğim.



58

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

Polgün yeni kıta müjdesini verdi

2021’de Amerika’ya da ihracat yapacak

2002 yılından bu yana su kaydırakları ve

tematik su parklarını seyahat severlerle

buluşturan Polgün; toplamda 80 bin

metrekareye yükselttiği fabrika hacmiyle

sektördeki gücünü arttırıyor. Teknolojinin

yanı sıra üretim kapasitesine yaptığı

yatırımlarıyla da öne çıkan firmanın 2021

yılında Amerika kıtasına da ihracata

başlayacağının müjdesini veren Polgün

Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Güngör,

firmanın önümüzdeki döneme ilişkin

büyüme stratejisini ve ihracat hedeflerini

anlattı.

İbrahim Bey Polgün’ü tanıtarak;

üretim kapasitesinden ve

ürün portföyünden kısaca

bahseder misiniz? Otellere ve

turistik işletmelere hangi ürün

gruplarınızla hizmet veriyorsunuz?

Polgün Waterparks & Attractions 2002

yılında Muğla’da üretim faliyetlerine

başladı. Bugün 60 bin metrekare açık ve 20

bin metrekare kapalı alanda çalışmalarını

sürdüren firmamız, Menteşe bölgesindeki

en önemli yatırımlardan bir tanesi. Ayrıca

hem çelik konstrüksiyon imalathanesi hem

de polyester imalatının gerçekleştirildiği iki

ayrı üretimhaneyi de tesis içinde barındıran

sektöründeki ender şirketlerden de biri.

Tüm üretimin gerçekleştiği Muğla genel

merkezinde mimari tasarım, mühendislik,

montaj, uygulama, satış sonrası hizmet

departmanları anahtar teslim projeler

üretiyor.

Polgün kısacası yeni eğlence akımı olarak

adlandırılan; tatillerimize heyecan ve

aksiyon katan su kaydırakları ve tematik su

parklarını seyahat severlerle buluşturuyor.

Bu anlamda yurt içinde ve yurt dışında pek

çok tatil köyü, en büyük resort ve oteller

firmamızın anahtar teslim projelerine ev

sahipliği yapıyor. A’dan Z’ye bu tesiste

üretim gerçekleştiren Polgün’ün üretim

bandından yetişkin su kaydırakları, botlu

ve botsuz kayılabilen kaydıraklar, extrem

kaydıraklar, animasyon kaydırakları, temalı

çocuk kaydırakları, figürlü çocuk aktivite

alanları, duş – şelale animasyonları,

ekstrem havuzlar ve animasyonları geçiyor.

İhracat oranınız nedir? Yurt

dışında ağırlıklı hangi bölgelere

odaklanıyorsunuz?

Polgün bugün üretiminin %65’ini yurt

dışına ihraç eden bir firma. İhracat

gerçekleştirdiğimiz ülkeler arasında

Bulgaristan, Yunanistan, Romanya,

Sırbistan, Arnavutluk, Slovakya, Rusya,

Makedonya, Bosna Hersek, Hırvatistan,

İtalya, Fransa, Hollanda, Belçika, İspanya,

Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Birleşik

Arap Emirlikleri, Irak, İran, Azerbaycan,

KKTC, Kazakistan, Türkmenistan, Ukrayna,


Çekya ve Almanya bulunuyor. Yani aslında

Polgün sadece iç pazarda değil; Avrupa,

Asya, Afrika, Türki Cumhuriyetler’de gücünü

kanıtlamış bir su kaydırakları üreticisi..

Hiç şüphesiz gerçekleştirdiğimiz

projelerimiz en büyük referans noktamız.

Ayrıca dünyanın dört bir yanındaki

rekreasyon, yapı ve havuz fuarlarında

marka konumlandırmamızı en iyi şekilde

gerçekleştirmek üzere yüksek bir

pazarlama bütçesi ayırıyoruz.

Şunu da ayrıca belirtmeliyim ki; 2019’a dair

bir diğer önemli adımı da Avrupa kıtasına

yoğunlaşmak üzere yeni satış ofisimiz

Polgün Europe’u İspanya’nın Valencia

şehrinde açarak gerçekleştirdik.

Geçtiğimiz yılın yatırımlarından

bahsederken, bu noktada bir yıl

değerlendirmesi yapmanızı isterim.

Polgün için 2019 nasıl bir yıl oldu?

Biraz daha açabilir misiniz?

İşimiz turizm sektörü ile iç içe. 2019 yılına

yönelik iç turizmdeki büyüme beklentisi

otel ve resort yatırımcılarını tesislerinde

restorasyon ve yeni ürünlere yatırım yapmak

üzere harekete geçirdi ve şüphesiz bu

durum bizim sektörümüze de katkı sağladı.

Artık şöyle bir gerçek var; Dünyanın en

büyük tur operatörleri geçmiş yıllarda

tesislerin yıldızına, yatak kapasitesine,

havuz adet ve büyüklüklerine, tesisteki

animasyon çeşitliliğine bakarak tesis

anlaşmaları gerçekleştirirdi. Artık seyahat

severlerin beklentileri değişti. Buna bağlı

olarak tur operatörleri de seyahat severlerin

beklentilerini karşılayacak su parkları,

interaktif su oyun grupları sunan otel ve

resortlerle çalışmayı tercih ediyor.

Tesis tarafından baktığınızda ise yatırımcı,

hem tur operatörünün beklentisini

karşılayacak normlarda su parkları istiyor;

aynı zamanda da tesisin estetiğine artı

değer katacak tasarımlar ile sirkülasyonu

sağlayarak maksimum misafirini aktiviteye

dahil edebileceği su kaydırakları, interaktif

çocuk oyun grupları, ve temalı su parkları

talep ediyor.

Biz tüm bu beklentileri karşılayacak A’dan

Z’ye anahtar teslim projeler üretiyoruz.

Polgün kurulduğu ilk günden beri inovatif

yaklaşımından ödün vermeyen ve bu yönüyle

gerek yatırımcı gerekse son kullanıcı

beklentilerine yenilikçi çözümler üreten

bir firma. Yüksek teknolojiye sahip üretim

bandımızda hayat bulan ve Amara Dolce

Vita Luxury Hotel için projelendirilen

korsan temalı “Splash Tower”ımız şu

anda Avrupa’nın en büyük ‘Splash Tower’’ı

ünvanına sahip.

Tasarım tescilini de aldığımız dünyanın

ilk kelebek tasarımlı Su Kaydırağı

‘Babochka’nın bu sene lansmanını

gerçekleştirdik. Yine bu yıl bir ilke imza

atarak ‘Body Racer’ su kaydırağını

geliştirerek yurt dışına ihraç ettik. Bu

anlamda sektöre taze kan getiren ve

trendlere yön veren bir firma olarak emin

adımlarla ilerlediğimizi rahatlıkla ifade

edebilirim.

Turizm sektöründe deniz kum

güneş turizmi yapan işletmelere

yönelik hizmet algısını bağlı

bulunduğunuz kulvarda nasıl

değerlendirirsiniz? Bu alana

yönelik hizmet algısı ve trendler

ne yöne gidiyor? Sektörde üretim

standartları dünyada ve Türkiye’de

ne tür değişiklikler gösteriyor?

Deniz kum güneş turizmi yapan işletmelere

yönelik hizmet algısının nasıl değiştiğine

dair en güzel örneği, kontratını geçen

haftalarda imzaladığımız projeyi örnek

vererek anlatmam yerinde olur.

Fildişi Sahili’nde yeni bir projemiz var! Proje

tamamlandığında Batı Afrika’nın en büyük

su parkı da hizmete girmiş olacak. Fildişi

Sahili gibi deniz kum güneşin cazibe noktası

sayılan bir destinasyon için dahi artık bu

üçlemeye bir de su parkı ekleme gerekliliği,

turizmde su parklarının da sektörün

olmazsa olmazı olduğuna dair bir kanıttır.

Hizmet algısını değerlendirirsek; yatırımcı

ve işletme sahipleri tesis içinde kurulacak

su parklarında estetiğe çok önem veriyorlar.

Bu anlamda tesislerini tamamlayıcı

ve etkileyici su kaydırakları ile görsel

etkisi yüksek temalı su parklarına eğilim

gösteriyorlar. Ayrıca geniş, çok kaydıraklı,

aynı anda maksimum kapasitede hizmet

verebilecek, optimum parkur sayısına

sahip projeler tercih ediyorlar. Zira amaç,

tesis içinde tatil severlerin uzun süreler

sıkılmadan vakit geçirebileceği alanlar

yaratmak ve çoklu kaydırak grupları ile

bekleme sıralarını azaltarak maksimum

kapasitede kişiye hizmet vermek.

Trendi belirleyen bir diğer önemli husus

ise, tatile gidilecek yerin aile içinde kimin

ihtiyacına göre belirlendiği. Çocuklu

ailelerde tatilleri artık, çocukların ihtiyaçları

belirliyor. Çocukların yaş skalası önemli bir

etken. Erken çocuklukta aileler çocuklarını

su ile tanıştırabilecekleri ve çocukları

ile interaktif vakit geçirebilecekleri oyun

alanları tercih ediyor. Polgün Splash

Zone ürün grubu bu anlamada onların

beklentilerine en uygun çözümü sunuyor.

Daha büyük yaş gruplarına baktığımızda,

aileler çocuklarını güvenli ve eğlenceli bir

su parkına emanet ediyor. Çocuklar hiç

sıkılmadan saatlerce su parkının değişik

parkurlarında adrenalin dolu deneyimler

yaşarken, aileler de tatilde kendilerine

vakit ayırabiliyor. Büyüklere yönelik su

parklarında yükselen trend ise ekstrem

kaydıraklar. Gururluyuz ki tüm bu talepleri

karşılayan ürün gruplarını aynı çatı altında

birleştirmiş bir yapımız var.

Ar-Ge, Ür-Ge ve teknolojiye ne

oranda yatırım yapıyorsunuz?

Çağımızda sektöre yatırım yapmayan

firma ayakta kalamaz. Polgün olarak

kurulduğumuz ilk günden beri bu gerçeği

ilke edindik. Ürünlerimiz küresel su parkları

pazarında, sektörün trendini belirleyen,

sadece birkaç liderin kullandığı, ileri


60

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

teknoloji L-RTM (Light Resin Transfer

Molding) ile üretiliyor. Yüksek yatırım

maliyeti olduğu için dünyada bu teknolojiyi

kullanan şirket adedi ancak bir elin

parmakları kadar. Seri üretime uygun olan

bu teknoloji sayesinde standart ölçülerde

ve standart sürede üretim yapılabiliyor

ve müşterinin talebine yönelik esnek bir

dizayn gerçekleştirilebiliyor. Klasik kalıp

metodlarının aksine kaydıraklar daha

esnek ama daha mukavetimi yüksek olarak

üretilebiliyor. Bu teknoloji sayesinde hem

iç ve dış yüzeyi pürüzsüz olarak üretilebilen

polyester son derece estetik bir görünüşe

kavuşuyor.

En önemli özelliklerinden biri ise, bu

teknoloji ile üretimin atık miktarını

azaltması ve çevreye karşı duyarlı üretim

yapılabilmesi. Üretimimizdeki bir diğer

önemli kalite ve ileri teknoloji ölçütü ise

kaydırakların tasarım ve üretim aşamasında

titizlik gerektiren ışık efektleri. Polgün

Sunshine, Süper Nova, Kristal Yarı Saydam

olarak ışık efektleri ile kaydırak üretimi

gerçekleştiriyor. Az önce anlattığım geçen

yıl tasarım tescilli alarak lansmanını

gerçekleştirdiğimiz Babochka ve Body

Slide su kaydıraklarımızın kullanıcı

tarafından yoğun ilgi görmesi de üretim

gerçekleştirme adına yaptığımız yatırımların

geri dönüşleridir.

ATRAX Fuarı’nda yer aldınız. Kısa

bir fuar değerlendirmesi yaparak,

önümüzdeki döneme ilişkin

takviminizden de söz edebilir

misiniz?

ATRAX, ülkemizin eğlence -etkinlik, park

-rekreasyon endüstrisindeki ilk ve tek

ihtisas fuarı. Bu anlamda fuar organizatörü

Tureks Uluslararası Fuarcılık ve nezdinde

şirketin Genel Müdürü Nergis Aslan’a

sektöre kattığı artı değerden dolayı tekrar

teşekkür ederim. Atrax bu sene bize; daha

önce Türkiye’yi ziyaret etmemiş ülkelerden

gelen yatırımcıların da geldiği ve potansiyel

ülke yatırımcılarıyla yeni iletişimler

kurmamıza olanak veren bir ortam sundu.

Organizayon bu anlamda bizim açımızdan

olumlu geçti.

Söz ATRAX’tan açılmışken bu sene ürün

grubumuza eklenen dağ kızağını da ilk kez

fuarda beğeniye sunduğumuzu ifade etmek

isterim. Fuar boyunca “Polgün Mountain

Racer”e ilgi gerçekten inanılmazdı.

Yeri gelmişken, turizm tesisleri dendiğinde

sadece yaz turizmini konuşmak yetersiz

kalacaktır. Kayak turizmi yaparak bahar

aylarında doluluk hedefinin altında kalan

dağ otellerinin sezon dışı kapasitelerine

katkı sağlayacak bu yeni ürünümüzün ilk

projesi tamamlandı bile. Denizli'de 600

metre rakımlı Seyir Tepesi'nde, Pamukkale

Belediyesi'nin, Tematik Kent Orman

Projesi olarak hayata geçirdiği Tema

Kent içinde projelendirdiğimiz “Polgün

Dağ Kızağı Sahası” zaten önümüzdeki

ilkbahar hizmete giriyor. Son olarak bu

sene oldukça yoğun bir fuar programımız

olduğunu söyleyebilirim. Mart sonu Dubai’de

düzenlenecek Deal Show, Tunus M.I.T,

Cezayir’in en büyük yapı fuarı BATIMATEC,

bağlı bulunduğumuz uluslar arası

birliğimiz IAAPA’nın Londra ve Macao’da

düzenleyeceği sektör fuarları ve yine bu

sene Lyonn’da düzenlenecek Avrupa’nın

en büyük havuz fuarı Piscine Global, 2020

senesinde katılacağımız fuarlar arasında yer

alacak

Son olarak firmanızın bu yıla

dair büyüme stratejisi ve yatırım

planlarından da bahseder misiniz?

Gündeminizde yeni projeler var mı?

Öncelikle belirtmeliyim ki, sektöre hızlı

ama emin adımlarla giriş yapmış ve

stratejik hedeflerle ilerleyen bir firmayız.

İnovatif yaklaşım, sektöre değer katmak ve

ülkemizin ismini yurt dışında da en iyi bir

biçimde temsil edecek nitelikte iş girdisi

ortaya koymak misyonlarımızın başında yer

almaktadır. Bu hedeflerle yola çıktığımız

2002 yılında üretim yaptığımız ufak bir atölye

geçtiğimiz senelerde 50 bin metrekare

açık ve 15 bin metrekare kapalı alanda

hizmet veren bir fabrika haline geldi. 2019

senesinde yapılandırdığımız ek üretim binası

ve açık alanlar ile 2020 fabrika hacmimizi

bugün, toplamda 80 bin metrekareye

yükselttik.

Buradan yola çıkarak net bir biçimde altını

çizebilirim ki Polgün, hem teknolojiye hem

de üretim kapasitesine yatırım yapan bir

firmadır. Son dört yıllık orana baktığımızda

üretim kapasitemiz %100 artmıştır. Büyüme

oranımızdan bahsedersem 2018-2019 yılı

büyüme oranımız %68’dir. Hiç şüphesiz

burada ihracat oranımızdaki artış da

büyüme hacmimizi etkilemiştir. Önümüzdeki

yıl planlarımızdan bahsetmem gerekirse;

artık Amerika kıtasında da Polgün imzası

taşıyan pek çok su parkı projesi ile

karşılanacağınızın müjdesini verebilirim.

Hatta Kanada’ya ihracatımızın yılbaşı

itibari ile başladığının da haberini ilk kez

sizin mecranızda sektöre duyurmuş olmak

isterim.

Özetlersem; 2020 yılında artan üretim

hacmimizle doğru orantılı olarak yeni

kıtalara ihracat yaparak küresel sektör

liderleri arasına markamızı da katmak üzere

yol alacağımızın altını çizmek isterim.



62

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

Tavizsiz kalite, optimum fiyat,

yüksek rekabet gücü

Toper

Üretim faaliyetlerine 66 yıl önce

İzmir’de 33 metrekarelik alanda

başlayan Toper, bugün 140 ülkeye

ihracatıyla dünyanın ilk 10 kahve işleme

ekipmanları üreticisi arasında geliyor.

2019’da yurt içi satışlarını yüzde 30

oranında arttıran Toper’in bu yıla dair

büyüme hedeflerini ve yatırımlarını

firma sahibi İbrahim Karakundakoğlu

ile konuştuk.

Toper’i kuruluşuyla kısaca

tanıtarak, endüstriyel kahve

kavurma makineleri sektörüne

yönelik çalışmalarınızdan söz eder

misiniz? Firma olarak bu kategoride

yer alan ürün gruplarınız,

ürünleriniz nelerdir?

Toper’in ışığı, Nurettin Karakundakoğlu’nun

parlak zekası ve sürekli geliştirdiği teknik

bilgisi ile 1954 yılında İzmir’de 33 m²’lik küçücük

bir atölyede yandı. Gençliğinden beri

yeni makinalar yapmak, üretimi kolaylaştırmak,

kaliteyi artırmak için çalışan Nurettin

Bey’in ilk geliştirdiği kahve değirmeni büyük

İbrahim Karakundakoğlu

Firma Sahibi

ilgi gördü. Bugün ailenin mekanik, teknik,

otomasyon, uluslararası pazarlama ve iş

geliştirme konularında eğitim gören üçüncü

kuşağının da iş süreçlerine katılmasıyla,

Toper dünyanın önde gelen kahve işleme

ekipmanlarının üretimini gerçekleştiriyor.

Endüstriyel anlamda yaptığımız çalışmalar

neticesinde dünyanın farklı noktalarında

A’dan Z’ye kurduğumuz komple üretim

hatlarımız her gün tonlarca kahve üretiyor.

Anahtar teslim olarak aldığımız projelerde

yükleyiciler, kavurma makineleri, taş ayıklama

ve baca gazı çevrim ünitelerinin yanı

sıra endüstriyel silolar, değirmenler de dahil

olmak üzere full otomatik veya yarı otomatik

çalışabilen paketli kahve elde etmek için

A’dan Z’ye tüm ekipmanları imalatını yapıyoruz.

Ayrıca müşterilerimize profesyonel

ekibimiz tarafından yerinde kurulum hizmeti

veriyoruz. Bununla beraber eğitim olanağını

da mutlaka sağlıyoruz.

Endüstriyel sektörde kahve

kavurma makineleri kategorisinin

son dönemdeki gelişimi hakkında

neler düşünüyorsunuz? Bu alanda

ürün tercihlerini neler belirliyor?

Kalite standartlarınızdan bahseder

misiniz kısaca?

Endüstriyel sektörde kahve üreten firmaların

en büyük endişesi, aynı tat ve lezzeti

sürekli kılabilmek ve üretim aşamasında


herhangi bir insan hatasını sıfıra indirebilmek.

Bu yüzden genel üretim içerisinde

kavurma işleminin özel reçetelerle yapıldığı

ve geri kalan işlemlerin de yine aynı şekilde

full otomatik yapılması çok büyük önem

teşkil ediyor. Makinelerimizin ve otomasyon

sistemimizin bu yöndeki kabiliyeti oldukça

yüksek, yenilikleri sürekli olarak yakından

takip ediyoruz. Tavizsiz kalite yönetimimiz

sayesinde üstün ürünleri optimum fiyatla

sunarak, global pazarda yüksek rekabet

gücü elde ediyoruz.

Pazarın cirosal ve adetsel olarak

büyüklüğü nedir? Toper olarak

pazar içinde kendinizi ne şekilde

konumlandırıyorsunuz?

Toper, 2015 yılı itibariyle, çeşitli uluslararası

bağımsız araştırma kuruluşlarının raporlarına

göre, dünya kahve kavurma endüstrisinin

8 anahtar markasından biri olarak görülüyor.

Her beş yılda bir yenilenen bu araştırma

raporunda 2020 yılı içerisinde daha üst

sıralara çıkmış olmayı öngörüyoruz.

İhracat yapıyor musunuz?

Odaklandığınız pazarlar hakkında

bilgi verir misiniz?

Toper, hali hazırda 140 ülkeye ihracat

gerçekleştirmektedir. Pazarımızın yaklaşık

%90’ınını oluşturan ihracatımızla

dünya üzerinde sektörde ilk 10 marka

içerisinde yer alıyoruz. Odak pazar

ayrımı yapmadan kahve üretilen ve tüketilen

her yerde ürünlerimizi mutlaka

görebilirsiniz. Dünyanın birçok ülkesine

ihracat gerçekleştirdiğimiz için sürekli

mobil bir teknik ekibimiz var. Gelecek

olan talebe göre, dünyanın dört bir

tarafına ekibimiz giderek gerekli teknik

servis ve eğitim konularında sürekli

olarak müşterilerimizi destekliyor.

Bağlı bulunduğunuz sektörün

Türkiye ve dünyadaki genel durumu

hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Önümüzdeki dönemde bu

kategoride tüketicileri neler

bekliyor?

Dünya pazarlarında petrolden sonra en fazla

ticareti yapılan ürün olan kahvenin sektörel

olarak yapılan araştırmalara göre önümüzdeki

4-5 yıl içinde yüzde 100 oranında

büyümesi bekleniyor. Ülkemizde ise, kişi

başı kahve tüketiminde de artışların giderek

büyümesi bekleniyor.

Teknolojiye ve Ar-Ge’ye

yatırımlarınız hakkında bilgi verir

misiniz?

Bu yıllarda AR-GE çalışmaları ile kavurma

süresini 9 dakikaya indiren Toper, 1997

yılında ilk kez Tübitak ile işbirliğine başladı.

2001’deki ikinci Tübitak projesinin ardından

üniversiteler ve araştırma kurumları ile

yoğun işbirliğini gelenekselleştiren Toper,

çok sayıda patent geliştirdi.

Fuarlara ne sıklıkla katılıyorsunuz?

Son olarak Coffex İstanbul Kahve

Fuarı’nda yer aldınız. Fuar nasıl

geçti, tanıttığınız yeni ürünleriniz

oldu mu?

Katıldığımız fuarların sadece sektöre hitap

eden ihtisas fuarları olmasına özellikle

dikkat ediyoruz. Fuarlar bizim için yeni

müşteri bulma fırsatından ziyade mevcut

müşterilerimiz ve dostlarımızı görme ve

onlarla sohbet etme fırsatı sunuyor. Biz de

dostlarımıza her sene sürpriz hazırlayarak

bir yenilik veya yeni bir ürün sunmaya gayret

ediyoruz. Coffex İstanbul Kahve Fuarı’nda da

son dönemde geliştirdiğimiz ve sıcak hava

sistemi ile kavurma yapan OPTIK modelimizi

dostlarımızın beğenisine sunduk ve çok

güzel geri dönüşler aldık.

Son olarak 2019’u kısaca

değerlendirerek, bu yıla ilişkin

hedef, proje ve yatırımlarınızdan

bahseder misiniz?

2019, firmamız için ihracat pazarımızdaki

artışın yanı sıra, yurt içi satışlarımızın da

yaklaşık olarak %30 büyüdüğü bir yıl oldu.

Bu ivmenin 2020 yılında da kuvvetli bir

şekilde devam edeceğini görüyoruz. Bu yeni

dönemde, kalifiye personelimiz ve üretim

hattımızın yanı sıra yatırımlarımız özellikle

depolama ve otomatik kavurma teknolojileri

üzerinde yoğunlaştırmayı planlıyoruz.


64

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

Yüzde 100 yerli üretim, yerli firma, yerli fiyat

AlsoGelato

Türkiye dondurma hammaddesi pazarının ilk Türk üretici firması.

Üstelik yüzde 100 yerli üretim, yerli firma, yerli fiyat garantisiyle! Mart

2019’da IBACTECH Ankara’da pazara ilk girişini duyuran AlsoGelato,

sektöre hakim İtalyan firmalarına eşdeğer kalitede üretim ve yerli fiyat

anlayışıyla öne çıkıyor.

Dondurma hammaddesi pazarında

ilk yerli Türk firması olduklarının

altını çizen AlsoGelato Satış

Müdürü Ersin Meriç, “Bizler dondurma

hammaddesi üretiyoruz. Bunlar

dondurmaya yapısını ve tadını veren

ancak aroma olmayan gerçek konsantre

meyve ürünler. Dondurmanın

sunumuna, servisine zenginlik katan

‘besleme’ dediğimiz ürün gruplarına

da sahibiz. Türkiye’de bu ürünleri şu

ana kadar bu kalitede üreten bir firma

olmadı. Firmamız, Mart 2019’da Ekmek,

Pasta Makineleri, Dondurma, Çikolata

ve Teknolojileri Fuarı Ankara IBATECH

Fuarı’nda bu ürünlerin bir kısmının

lansmanıyla pazara girdi. Geçtiğimiz

yıl boyunca da bu ürünlerin sunumları

müşterilere yapıldı, pazarda kabul

gördü.” diyor.

“Güçlü ve kalıcı bir yer edinmek

istiyoruz”

İtalyan kalitesini Türkiye dondurma

hammaddesi pazarına taşımak misyonuyla

yola çıktıklarını belirterek sözlerine

devam eden Meriç, önümüzdeki

dönem hedeflerinde pazara hakim dört

büyük İtalyan firması arasında güçlü ve

kalıcı bir yer edinmek olduğunu söylüyor.

Pazarın gelişmesinde ana yüklenici

konumundaki

Ersin Meriç - AlsoGelato Satış Müdürü

İtalyan firmalarına saygı duyduklarını

ifade eden Meriç, “Biz bu pazara rakip

olarak girerken aynı zamanda İtalyan

firmalarına da çok büyük saygı duyuyoruz.

Bizim için önemliler. Ama ‘biz de

varız, bu ürünleri biz de yapabiliyoruz,

bunlar sadece İtalya’da değil, Türkiye’de

de üretilebiliyor’ mesajını vermek

istiyoruz” diyor.

İtalyan kalitesine eşdeğer üretim

Yaklaşık 16 çeşit ürünüyle pazara

giren, yılsonu itibariyle bu sayıyı 40’a

çıkarmayı hedeflediklerini belirten

Meriç, “Üretime başlayalı neredeyse

bir yıl oldu. Ürün portföyümüzü

sektörde yer alan tüm

İtalyan firmaları kadar

büyütmek istiyoruz.

26 Mart’ta başlayacak

olan IBACTECH Fuarı’nı

kendimize hedef

olarak belirledik. İlk

lansmanımızı da orada

yapacağız. Ürünlerimizi

gruplandırdık.

Ürünlerimizi

gruplar halinde

AR-GE’ye alıyor, uygunluğu halinde

ürün portföyümüze dahil ediyoruz.

Fuara kadar kalitesine güvendiğimiz

tüm ürünlerimizi sergilemek ve müşterilerimize

anlatmak istiyoruz. Onlara

bu ürünlerin Türkiye’de bir yerli firma

tarafından da üretilebileceğini, bizim

ürünümüzü kullanarak da eşdeğer

kaliteyi yakalayabileceklerini söylüyoruz.

Öncelikli hedefimiz; tüketicinin,

dondurma ustasının, işletme sahibinin

şu ana kadar kullanmaktan keyif aldığı

ve kullanmaya alıştığı İtalyan menşeili

ürünlerin yerli bir firma tarafından aynı

kalitede yapılabildiğini göstermek. Ürün

kalitesi olarak bunu başardık. Yeni bir

firma olmamıza rağmen beklentilerimizin

üstünde bir dönem geçirdik, çok

mutluyuz.” diyor.

“Sadece ürün fiyatıyla satışa

çıkıyoruz”

İtalyan firmalarının bilinirliğinin oldukça

fazla olduğu dondurma hammaddesi

pazarında AlsoGelato’nun eşdeğer

üretim kalitesi kadar yerli fiyat avantajıyla

da dikkat çektiğini söyleyen Meriç,

“Alıştığınız İtalyan kalitesini ulaşılabilir

yerli fiyatla sunuyoruz. Sadece ürün

fiyatı ile pazara çıktığımız

için ciddi bir fiyat

avantajımız söz konusu.

Müşterilerimize ne

gümrük vergisini ne de

distribütör kar payını

yansıtıyoruz. Fiyatlarımızda,

ürünlerin satış

fiyatlarını yükseltecek

hiçbir unsur bulunmuyor.”

şeklinde sözlerini

tamamlıyor.



66

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

Sami Hotak:

"Hedefimize Türkiye’nin en iyi

gastronomi noktalarını koyduk"

1947 yılında İstanbul Çemberlitaş’ta küçük

bir atölyede kurulan; 50’li yıllarda,

Bayrampaşa fabrikasında bir sanayi

tesisi haline gelen, 60’lı yıllarda ise markalaşma

sürecini tamamlayan Jumbo, kurulduğu

günden bu yana tasarıma, kaliteye ve

teknolojik gelişime öncelik bir marka oldu.

Tüketicinin uzun yıllar severek kullanabileceği

kaliteli ve zamansız tasarımlara imza

atmak misyonuyla ana söylemini “Zamansız

Tasarımlar” üzerine geliştiren firmanın

Horeca sektörüne yönelik tasarımlarını ve

gündemdeki projelerini Jumbo Genel Müdürü

Sami Hotak ile konuştuk.

Toplam kaç mağazanız var, kaç

tanesi sizin, kaç tanesi franchise?

42 adet perakende mağazamız bulunuyor.

Franchise bayilik çalışmalarımız devam ediyor,

şu an 2 adet franchise mağazamız var.

Horeca bölge organizasyonumuzda 6 adet

showroom ile hizmet veriyoruz. Ayrıca 40

adet perakende bayimiz, 50 adet de horeca

bayimiz bulunuyor.

Satış rakamlarınız ve cironuz

nedir? Bu yıla nasıl girdiniz, yatırım

planlarınız neler?

2019 yılında %60’ın üzerinde büyüme

gerçekleştirdik, 2020 yılında da bu trendi

sürdürmeyi hedefliyoruz. Geçtiğimiz yıl tüm

satış kanallarında %60’ın üzerinde büyüme

gerçekleştirdik. 2020’de de yüksek oranlarda

büyüme gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.

2020’de 8 yeni mağaza açmayı planlıyoruz.

Horeca kanalında ise Orta Doğu, Avrupa

ve Amerika pazarlarında yeni iş birlikleri

gündemimizde.

Horeca sektörü neden sizin için

önemli? Sektör içindeki payınız ne

ve nereye ulaşmak istiyorsunuz?

Türkiye’de ilk paslanmaz çatal, paslanmaz

kaşık, kırılmayan bıçak ve modern koleksiyon

üretimi yapan marka olarak; yemek

takımı, çatal kaşık bıçak ve tencere ürün

gruplarında 70 yılı aşkın bilgi birikimimiz,

zamansız tasarım çizgimiz ve ürün kalitemizle

sektörü geliştiren bir oyuncuyuz.

Türkiye’de gastronomi kültürüne katkıda

bulunmayı ve gastronomik zenginliği yaşatmayı

önemsiyoruz. Lüks ev gereçleri alanında

organize perakendecilik yapan bir marka

olarak sektörün dinamiklerini belirleyen bir

konuma sahibiz. Gastronomi alanında uzun

yıllara dayanan deneyimimiz ile, Türkiye’deki

en önemli gastronomi noktalarında

Jumbo’nun yer almasını hedefliyoruz.

Şu anda bulunduğunuz otel ve

restoranlar hangileri?

Jumbo Gastro ile yurt içinde ve yurt dışında

birçok lüks otel ve restoran zinciri ile çalışıyoruz.

Çırağan Palace Kempinski, Swissotel,

Hotel Les Ottomans, Hilton Bakırköy,

Bebek Hotel İstanbul yer aldığımız prestijli

otellerden sadece birkaçı. Restoranlardan

ise Lacivert, Sunset, Neolokal, Türk, Park

Şamdan, Kaen Sushi’yi sayabiliriz.

Türkiye'de veya yurt dışında

ürünlerin kullanılmasını hayal

ettiğiniz otel ya da restoran var

mı? Bunlar için özel üretim yapıyor

musunuz?

Dünyanın dört bir yanında 5 yıldızlı müşteri

deneyimi sunmak isteyen otel ve restoranlar

için ideal bir partneriz. Özel üretim

çalışmalarımız bulunuyor, örneğin yakın

zamanda Türkmenistan Devlet Sarayı için

özel üretim gerçekleştirdik.

En iddialı olduğunuz ürün grubu

hangisi?

Türkiye’de ilk paslanmaz çatal, paslanmaz

kaşık, kırılmayan bıçak ve modern koleksiyon

üretimi yapan marka olarak; tüm ürün

gruplarında 70 yılı aşkın bilgi birikimimiz,

zamansız tasarım çizgimiz ve ürün kalitemizle

ön plana çıkıyoruz. Dolayısıyla tüm

ürün gruplarımız ile sektörde fark oluşturduğumuza

inanıyorum. Sofra, mutfak,

servis gereçleri ve aksesuarlardan oluşan

kapsamlı bir ürün gamına sahibiz.

Dijital dönüşüm, online satış kanalı

üzerinde ne gibi uygulamalarınız

var? Horeca için bu alana özel bir

şey düşünüyor musunuz?

Online satış kanallarımızı güçlendirecek

çalışmalar yapıyoruz. Online satış kanallarımızda

daha iyi bir satın alma deneyimi

sunmak için çalışmalar yapıyoruz. Horeca

kanalındaki müşterilerin ürünler ve marka

hakkında bilgi edinip, hızlı ve kolay sipariş

verebileceği bir websitesi hazırlığımız

bulunuyor.

Sektörünüz ile ilgili fuarlara

katılıyor musunuz?

Gündemimizin en önemli konularından biri

yurtdışındaki pazarlarda güçleneceğimiz

projelerde yer almak. 2019 Eylül ayında

Hotel Show Dubai Fuarı’na ve 2019 Kasım

ayında Riyad’da Saudi Horeca Fuarı’na katılarak

bölgede verimli bağlantılar kurduk.

Şu anda 50’ye yakın ülkede faaliyet gösteriyoruz.

Yine 2019 yılında İsviçre’de bayi

açtık. Şubat ayında Frankfurt’ta Ambiente

fuarında yer aldık. Mart ayında Chicago’da

The Inspired Home Show fuarına katılacağız.

Amerika’da ve Avrupa’da yeni projeleri

takip ediyoruz, yakında bu bölgelerde satış

noktaları açmayı hedefliyoruz.


18-20 MARCH 2020

New Orleans, USA Booth: 1843

21-25 APRIL 2020

Hall: 1 Booth: D07 - Istanbul/Turkey


68

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

Murat Çıkan:

“2020 'Monart Yılı' olacak”

2002 yılından bu yana ambalaj sektörüne

yaptığı yatırımlarıyla pazardaki

payını arttıran Monart Ambalaj,

İstanbul Tuzla’daki 6000 metrekarelik

yeni fabrikasıyla üretim alanını ve kapasitesini

genişletti. Bu yıl yeni makine

yatırımlarıyla ciroyu arttırmayı öncelikli

hedefleri arasına koyduklarını belirten

Monart Ambalaj Firma Sahibi Murat

Çıkan ile firmanın üretim faaliyetlerini

ve 2020 büyüme planlarını konuştuk.

Monart Ambalaj’ı tanıtarak, ürün

grupları ve üretim faaliyetleri

hakkında bilgi verir misiniz?

Monart Ambalaj, 2002 yılında yaklaşık

20 metrekarelik bir ofis ile sektöre adım

attı. Hayalimizde hep Türkiye’nin ekonomisine

katkı sağlayacak tasarımlar

yapıp, katma değerli üretimle hem ülke

hem de kendi vatandaşımıza faydalı

olacak işler yapmak vardı. Bu hayalimiz

dahilinde2004 yılında üretime girdik ve

hayallerimizin birçoğunu gerçekleştirdik.

Amacımız her zaman ülkeye faydalı

girişimler yapmak oldu ve bu amaç

dahilinde sektördeki yolculuğumuzu

sürdürüyoruz. Oluklu mukavva, tripleks

koli ve ofset kutu üretimimiz ile sektöre

çözümler sunmaktayız. Teknolojik baskı,

kesim, dikiş ve yapıştırma konularında

yeni teknoloji makinaları ile entegre

bir firmayız. Hem iç hem de dış piyasaya

hizmet vermekteyiz. Üretimde kullandığımız

oluklu mukavvaların tümü yüzde

100 geri dönüşümlü, baskıda kullanılan

boyalar ise su bazlı olduğundan, çevre

dostu ürün kullanımı ile kaynakları

verimli değerlendirmekteyiz.

Bu yıla ilişkin büyüme hedefleriniz,

yatırım planlarınız nelerdir?

Bu yıla yönelik hedeflerimiz çok büyük.

Öncelikle, yaşanan teknolojik gelişmeler

dahilinde yeni makine yatırımları

yapıyoruz ve bu yatırımlar çerçevesinde

de ciromuzu arttırmayı hedefliyoruz.

Örneğin, talepler doğrultusunda kaliteli

üretim yapabilen özel tasarım bir

makine siparişi verdik. Mevcut makinelerimizde

üç renk baskı yaparken, bu

makine ile dört renkli baskı yapabileceğiz.

Bunun sonucunda da üretim kapasitemiz

artacak, müşteri yelpazemiz

genişleyecek ve hizmet edemediğimiz

birçok sektör için de üretim yapmaya

başlayacağız. Kaliteli, ekonomik ve seri

üretim yapmak bizim temel prensiplerimiz

diyebilirim. Bu çizgide her zaman

daha iyisini yaparak ilerleyeceğimize

inanıyorum. 2019 yılı yeni ve daha büyük

bir üretim alanına taşınmamızla birlikte,

bizim için yeniden kuruluş oldu. Yeni

yılda doludizgin geliyoruz. 2020 bizim

yılımız olacak.



70

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

Mehmet Küçük:

"Pazar payıyla değil; kendimizle

yarışarak, yaygınlaşarak büyüyoruz"

Faaliyetlerine 2008 yılında İzmir'de

başlayan Viking Profesyonel, şu

an 399 SKU ürün ile kişisel hijyen,

genel temizlik, zemin temizliği, mutfak

hijyeni, çamaşırhane hijyeni ve gıda

hijyeni alanlarında her sektörden müşterilerine

çeşitliliği ile akılcı çözümler

sunarak büyümeye devam ediyor.

Viking Profesyonel Premium vegan sertifikalı

ürün serisi ile sektörde farklılığını

ortaya koyan firmanın ev dışı tüketim

pazarındaki rekabet gücünü ve bu yıla

dair planlarını Viking Profesyonel EDT

Türkiye Satış Müdürü Mehmet Küçük

anlattı.

Viking Profesyonel'i kuruluşuyla

tanıtarak, ev dışı tüketim pazarına

yönelik ürünlerinden bahseder

misiniz?

Viking Profesyonel, 2008 yılında faaliyetlerine

İzmir’de başlamış ve ev dışı

Mehmet Küçük

Viking Profesyonel EDT Türkiye Satış Müdürü

tüketim pazarında geçen 12 yılda müşterilerine

Türkiye çapında yaygınlığını

arttırarak ulaşmıştır. Şu an 399 SKU

ürün ile kişisel hijyen, genel temizlik,

zemin temizliği, mutfak hijyeni, çamaşırhane

hijyeni ve gıda hijyeni alanlarında

her sektörden müşterilerine

çeşitliliği ile akılcı çözümler sunarak

büyümeye devam etmektedir. Firmamız,

geçtiğimiz yıl piyasaya sunduğu

Viking Profesyonel Premium vegan

sertifikalı ürün serisi ile sektörde farklılığını

ortaya koymuştur.

Viking Profesyonel, tüm ürün gamının

verimli kullanımı ve ekonomik olacak

şekilde destekleyen seyreltme, yıkama

ve dozajlama üniteleriyle müşterilerine

sunarak akılcı çözümün adresi olduğunu

kanıtlamaktadır.

Bağlı bulunduğunuz sektörü

nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sektörde kendinizi ne şekilde

konumlandırıyorsunuz?

Türkiye’ de ev dışı tüketim pazarında


"Türkiye’de ev dışı tüketim

pazarında temizlik

kimyasalları sektöründe

halen sağlıklı ölçümler

yapılamamaktadır.

Bu nedenle biz işimize

pazar payı olarak

değil, Türkiye’de yeni

bölgelerde var olarak ve

yaygınlığımızı arttırarak

bir nevi kendimizle

yarışa girerek adım adım

ilerliyoruz."

temizlik kimyasalları sektöründe halen

sağlıklı ölçümler yapılamamaktadır. Bu

nedenle biz işimize pazar payı olarak

değil, Türkiye’de yeni bölgelerde var

olarak ve yaygınlığımızı arttırarak bir

nevi kendimizle yarışa girerek adım

adım ilerliyoruz.

60 ülkeyi aşan bir ihracat ağımız var.

Hollanda ve Balkanlar'da irtibat ofislerimiz

mevcut. 214 bin ton kapasiteli son

teknolojinin kullanıldığı üretim tesisimiz

Türkiye’ de sektörünün her zaman gurur

kaynağı olmuştur. ISO 9001, 14001

ve 18001 belgelerimizin yanında patentini

aldığımız powerplant teknolojisi ile

ürün performanslarını arttırırken aynı

zamanda çevreye daha duyarlı ürünleri

üretebilme olanağına sahibiz. Viking

Temizlik, İstanbul Sanayi Odası (İSO)

2018 yılı verilerine göre, Türkiye İkinci

500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde

100 basamak daha yukarı çıkılarak 395.

sırada yer alma başarısını göstermiştir.

Toplam kalite yönetimi için ambalaj kalitesinin

de ürün kalitesi kadar önemli

olduğu gerçeği ile kurulan Vikipack

Plastik ve Kimya A.Ş.'de günümüzün en

modern plastik şişirme makineleriyle

üretim yapılmaktadır.

Geçtiğimiz yılı hangi rakamlarla

kapattınız? Bu yıla ilişkin

hedefleriniz, projeleriniz nelerdir?

Firmamız olarak, 2019 yılında her bölgeyi

büyüme ile kapatarak hedeflerimize

doğru adımlarla ulaştık. 2020 yılında

ise, satış kadromuzu genişleterek

daha önce aktif olarak bulunmadığımız

Antalya, Adana, Mersin, Kayseri, Konya,

Isparta ve Burdur şehirlerinde yerleşik

ekibimiz ile yaygınlığımızı arttırıp büyümeye

devam edeceğiz. Bağlı bulunduğumuz

pazarda irili ufaklı Türkiye’nin

her bölgesinde üretici bulunmakla

birlikte “akılcı çözüm” ü sunan Viking

Profesyonel; doğru ihtiyaca doğru

ürünün, doğru miktarda kullanılmasını

savunmaktadır. Müşteriler artık en

ucuza değil, fayda sağlayacağı ve tüketimi

kontrollü ürünleri tercih etmeye

yönelmiştir.

Fuarlara katılıyor musunuz?

Gelişmeleri paylaşmak ve sektörü takip

etmek amacıyla yılda en az bir kez fuarlara

katılıyoruz. Fuar çok verimli geçti

diyebiliriz, özellikle yeni Viking Profesyonel

Premium serimiz büyük ilgi gördü

ve daha önce ulaşamadığımız bir çok

kişiye ulaşma imkanı bulduk.


72

hotel restaurant

& hi-tech

marka güncel

Bonfilet, logosunu ve

kurumsal kimliğini yeniledi

Akkoyun ailesinin hayvancılık ve kasaplık alanındaki 115 yıllık tecrübesini Ar-Ge ve

teknoloji yatırımlarıyla geliştirerek sektörde pek çok ilke imza atan Bonfilet, son yıllarda

hız verdiği yatırımlarını ve dönüşüm sürecini yeni kurumsal kimliğiyle destekledi. İlk

etapta logosunu değiştiren şirket, kullanılan minimal ve modern çizgilerle yenilikçi

yüzünü yansıttı. Bonfilet Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Akkoyun, yaşanabilir bir dünya

için iş modellerinin temeline aldıkları sürdürülebilirliği, yenilenen kurumsal kimliklerine

taşıdıklarını söyledi. Akkoyun, “Türkiye’nin en eski et üreticisi olmanın sorumluluğu ile

bir yandan ülkemize değer katarken diğer yandan gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya

bırakmak için çabalıyoruz. Hedeflerimizle eş zamanlı olarak kurumsal kimliğimizde de

yeniliğe gittik. Yeni logomuzda Bonfilet’in doğadan aldığı gücü modern bir bakış açısıyla

yansıtırken her zaman gurur duyduğumuz köklü geçmişimizi de vurguladık” dedi.

Hotelya, rotayı Dubai’ye çevirdi

Her proje için butik ve özgün üretim yapabilme kabiliyetine sahip Hotelya, yurt

dışındaki başarılı çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Her türlü hareketli

ve sabit mobilya üretimi konusunda sınır tanımayan Hotelya, şimdi de Dubai’de

yepyeni bir projeye hayat verdi. Dubai’nin en önemli otellerinden biri olan Jebel Ali

Hotel için üretim yapan firma, son dönemin mobilya trendlerini JA Beach Hotel’de

sergiledi. Taşın, ahşabın, metalin ayrı ayrı ve bir arada kullanılmasından oluşan

birbirinden özgün ve şık mobilyalarla, 235 farklı oda ve süite sahip olan otelin

benzersiz dekorasyonu Hotelya’nın ellerinde hayat buldu. 4 ay gibi kısa bir sürede

üretilip teslim edilen bin 541 parça mobilya, sadeliği ve konforu, sunduğu sıcak,

rahat ve dinlendirici ortamı ile diğer projelerden farklılaşıyor.

Bosch Termoteknik,

yetkili servisleriyle buluştu

Bosch Termoteknik Yetkili Servis Toplantısı bu yıl 9-11 Şubat tarihleri

arasında An-talya Titanic Belek otelinde gerçekleştirildi. Bosch Termoteknik,

yetkili servisleri ile bir araya gelerek hem 2019 yılını değerlendirdi hem de

2020 yılı için motivasyon buldu. Toplantıda 2019 yılındaki başarılar, 2020

yılının gelişmeleri, dijitalleşen dün-yada doğru konumlanma, geleceğin

teknolojileri ve dünya trendleri ile ilgili sunumlar yapıldı. Ayrıca Türkiye’nin

önde gelen ekonomistlerinden Prof. Dr. Emre Alkin de organizasyonda

konuşmacı olarak yer aldı. Toplantının fuaye alanında ise şirketin son

dijital projelerinden biri olan Müşteri Yönlendirme Sistemi tanıtıldı. Ayrıca

katılımcılar fuaye alanında bulunan simülasyonlu ürün bilgilendirme

köşelerinde bağlanabilir cihazları deneyimleme şansı buldular.

Mitsubishi Electric Turkey’e

ihracat ödülü

Mitsubishi Electric Turkey Klima Sistemleri Üretim A.Ş., Ege İhracatçı Birlikleri

tarafından düzenlenen İhracatın Yıldızları Ödül Töreni’nde iklimlendirme

sektöründeki 841 firma içinden 2019 yılında en fazla ihracat gerçekleştiren

firma oldu. Ev tipi klimaların geliştirilmesi ve üretimi için Manisa’da kurduğu

fabrikasında 2017 yılı sonunda üretime başlayan firma, Mitsubishi Electric’in

Sanayi 4.0’a yanıtı olan e-F@ctory konsepti ile tasarlanan tesiste yüksek

teknolojili ve çevreye dost ürünler üretiyor. Türkiye’nin jeopolitik konumu,

genç nüfusu ve büyüme potansiyeli ile güçlü bir ülke olduğunun altını çizen

Mitsubishi Electric Turkey Klima Sistemleri Üretim A.Ş. Başkanı Katsu Wada,

ihracattaki başarılarının yanı sıra iç piyasaya ve istihdama da katkı sağlayarak

Türk halkı için yatırım yaptıklarını söyledi.



74

hotel restaurant

& hi-tech

şefin gözünden

Fotoğraflar: Turgut Azov

Sonsuz lezzetin

peşinde 27 yıl…

Eyüp

Kemal

Sevinç

90'ların Türkiye'sinde mutfağın

kırılmaz duvarlarını yıkıp, aşçılığa

meslek itibarı kazandıran bir genç

şefti o, tıpkı bugün mesleki kariyerinde

zirveyi yakalayan yol arkadaşları Uğur

Talayhan, Murat Arslan, Gökhan Tufan,

Ümit Yüksel gibi... Aşçılık, bundan 30 yıl

öncesinde dört duvar arasına sıkışmış

bir 'iş' statüsünde iken, katıldıkları

ulusal ve uluslararası yarışmalarla

mesleği yücelttiler. Üstelik de sadece

bürokrasinin değil, “aşçıya kız vermem”

tabularını yerle yeksan ederek

başardılar bunu. Şimdilerde kimi beş

yıldızlı lüks bir otelin genel müdürü,

kimi zincir bir restoran grubunun

mutfak koordinatörü, kimi mutfak

federasyonunun başkanı, kimi de kendi

gibi Eyüp Kemal Sevinç (EKS) Mutfak

Akademisi’nin kurucu şefi…

Aslen Bulgar göçmeni Bolu Mengenli

bir aileden geliyor, Eyüp Kemal Sevinç.

Yolu, küçüklüğünden beri yemeklerine

hayran olduğu dedesinin hep bir adım

gerisinde... Birgün, onun kadar lezzetli

dalyan köfte yapma hayaliyle evinin

yanı başındaki lokantanın kapısını

aşındırması hep bundan sebep aslında.

Üzerinden yıllar geçse de unutamadığını

anlatıyor, "idolüm" dediği dedesinin o

güzelim pilavını... Maharetli elleriyle

pirinçleri kaldırışını... Pilavdan akan

nefis tereyağını...

27 yıllık profesyonel mutfak

serüveninde sanatını bir nakış

gibi işlerken, Anadolu'yu keşfe

doyamayışının sebebi olarak hep bu

özlemi anımsatıyor, Eyüp Kemal Sevinç.

Sindire sindire aşçılık…

Benim gördüğüm tam bir meslek

alaylısı! Ne var ki, hangi mutfağa girse

okulu bellemiş, eğitime adanmış… 16

yaşında ilk profesyonel hayata adım

attığı Borsa Lokantası’nın yeri ise

apayrı onun için. O kadar ki, Anadolu

ve Osmanlı mutfaklarını öğrendiği

lokantada pişirdiği ilk profesyonel

yemeği olan Hünkar Beğendi’nin tadını

hala damağından atamıyor.

İlk göz ağrısı Borsa gibi; Türk, Osmanlı


ve ülke mutfaklarıyla tanıştığı Çırağan

Sarayı’nın yeri de çok özel onun için.

Bu sayede, şu an Le Cordon Bleu

İstanbul’un Eğitmen Şefliğini yapan

Erich Ruppen’in mutfağında çalışma

fırsatı bulduğunu anlatan Sevinç, tabiri

caizse sindire sindire aşçı olmayı

da ondan öğreniyor, mesleğe saygı

duymayı da… O da yetmiyor, bir yıllık

İngilizce eğitimini mesleki kurslarla

perçinliyor. Bu hızlı gelişimiyle Eric

Şef’in takdirini kazanan Sevinç, önce

üst komi pozisyonuna arkasından

da Çırağan Restaurant ve Tuğra

Restoran’ın ekibine dahil ediliyor.

Sevinç’in askere gitmezden bir önceki

durağı ise Holiday Inn Crowne Plaza

oluyor.

“Mutfakta sonsuzluğu

Maximilian’dan öğrendim”

Her hayatta bir dönüm noktası vardır ya

hani, işte tam da o dönem tanıştığı Şef

Maximilian J.W Thomae de Sevinç’in

mesleki kariyerinin mihenk taşlarından

biri oluyor. Mutfakta yaratıcılığı ve

sonsuzluğu yedi yıl birlikte çalıştığı

Alman şeften öğrendiğini söyleyen

Sevinç, Mutfak Profesyonelleri Derneği

ve İnoksan iş birliğiyle düzenlenen

Türkiye Şampiyon Aşçı Yarışması’na

şimdilerde Gastronometro’nun Yiyecek

İçecek Direktörlüğü görevini yürüten

Şef Maximilian sayesinde katıldığını

söylüyor. Sohbetimizin başında

isimlerini saydığım yol arkadaşları;

Uğur Talayhan, Murat Arslan, Gökhan

Tufan ve Ümit Yüksel de var yarışanlar

listesinde. Anlattığına göre Sevinç

birinci geliyor, Talayhan ikinci… Başarısı

sadece yurt içiyle kalmıyor, Londra

finallerinden bir gümüş madalya, bir de

‘En İyi Çıkış Yapan Genç Şef’ unvanıyla

dönüyor ülkesine.

Hemen arkasından ise vatani görev…

Askerliğini Ankara Cumhurbaşkanlığı

Muhafız Alayı'nda, Kara Kuvvetleri

Komutanı Hikmet Köksal’ın evinde

yaptığını anlatan Sevinç, dönüşünde

soluğu bir kez daha Holiday Inn Crowne

Plaza’nın Mutfak Şefi Thomae’nin

yanında alıyor. O dört yılda gelsin

yarışmalar gitsin dereceler… O yarışma

disiplini içinde milli takım kaptanlığına

kadar yükseldiğini dile getiren Sevinç,

ardından milli takıma müdür oluyor

ve bahsettiğine göre bir süre sonra da

görevi devrediyor.

Evde özel günler haricinde

yemek işini hanıma teslim

ettiğini söyleyen Eyüp Kemal

Sevinç, kendini dünya

mutfakları arasında en çok

lezzeti kadar ritüellerine de

hayranlık duyduğu Uzakdoğu

tatlarına yakın buluyor. Tam

bir yaratıcı Anadolu mutfağı

tutkunu olan tecrübeli şefin

dilinden de mutfağından da

eksik etmediği malzemesi

ise patlıcan. Türk mutfak

kültüründe zengin

çeşitliliğiyle öne çıkan yazın

bu en leziz ürününü pişirmesi

kadar yemesini de sevdiğini

söyleyen Sevinç, “Hem soğuk

hem sıcak hem tatlı hem

tuzlu halleriyle patlıcandan

sonsuz yemek yapabilirim.

Bu yeri gelir közlemesi olur,

yeri gelir reçeli, yeri gelir

pişmaniyesi” diyor.

“Aşçılığa meslek itibarını biz

kazandırdık”

Gelin görün ki, ne olduysa da o dönem

oluyor. 90'ların Türkiye'sinde mutfağın

kırılmaz duvarlarını yıkıp, aşçılığa

meslek itibarı kazandıran isimlerden

biri oluyor, Sevinç. “Ben bu mesleğe

başladığımda Türkiye’de aşçılık bir

meslek olarak bile görülmüyordu. Bir

kıymetimiz yoktu. Yarışmalara gidip

geldikçe kıyafetlerimizi değiştirdik.

Basında yer almaya başladık. Bürokrasi

tarafından takdir edildik. O yarışmalar

sayesinde Türkiye'de aşçılık mesleğine

bakış açısını değiştirdik, saygıyı getirdik,

vizyonu geliştirdik. Bunu da kimse inkar

edemez.” diyor.

Uluslararası yarışmalarda tamamıyla

Türk ürünlerini kullanarak Çağdaş Türk

mutfağının da temellerini attıklarını

anlatan Sevinç, “Annelerimizden

yadigar geleneksel mutfağımızın

özünden ilham alarak yeni yemeklere

imza attık. Elbette bunu geleneksel

pişirme metotları kullanarak yaptık.”

diye de ekliyor.

“Dünyaca ünlü şef Ferran Adrià ile

tanıştım, sonra…”

Eyüp Kemal Sevinç’in 27 yıllık mutfak

yolculuğunda Holiday Inn Crowne

Plaza’dan sonraki durak ise, Hilton

ParkSA oluyor. Sevinç, hayatında bir

önemli dönüm noktası olarak saydığı

dünyaca ünlü şef Ferran Adrià ile

de tam da o dönem tanışıyor. Otel

genel müdürünün yakın arkadaşlığı


76

hotel restaurant

& hi-tech

şefin gözünden

sayesindeki bu tanışıklık, ona Barselona

mutfaklarının yollarını açıyor, ürün

geliştirmeye dair ne varsa orada

öğreniyor. Edindiği yepyeni vizyonuyla

Türk Mutfağı konseptindeki Art

Restaurant’ı yeme içme sektörüne

kazandırıyor. Türkiye’de yine bir ilk

olarak “Cooking Class” konseptiyle

otel misafirlerine yemek pişirmeyi

öğretiyor. Devamında bu workshoplar

Electrolux Cooking stüdyo çalışmaları

ile sürüyor. Stüdyonun kendisine devri

ile bir dönem Garanti Emeklilik ana

sponsorluğunda ‘Hobimle Mutluyum

Lezzet Okulu’ olarak çalışmalarını

sürdürdüğünü anlatan Sevinç, ardından

mutfak önlüğünü çıkarıp, kendi işinin

başına geçiyor. Bu aralıkta hummalı

bir beş yılın ardından Istanbul Marriott

Hotel Asia’nın mutfağını da gerisinde

bırakarak pek tabii…

“Okul müfredatlarının birçoğunun

içi boş”

“Lafa değil, icraata bak” demişler.

Mesleğe tutkusu sözü kadar yaptığı

işlerle de tescilli olan Sevinç’in sektöre

en büyük kazanımlarından biri de

şüphesiz, kendi adını taşıyan okulu.

2010 yılında İstanbul Koşuyolu’nda

faaliyete geçen Eyüp Kemal Sevinç

(EKS) Mutfak Akademisi’nin bugün

profesyonel eğitimler, workshoplar,

kurumsal çözümler ve EKS Catering

olmak üzere dört ana başlıkta hizmet

sunduğunu belirten Sevinç, akademinin

en önemli özelliğinin, eğitim kalitesi

ve içerik olduğunu anlatıyor. EKS’de

Fransız gastronomi eğitimi ile beraber

yerel standartların da programa dahil

olduğunun altını çizen Sevinç, “Fırsat

buldukça okul söyleşilerine katılıyorum.

Misal, öğrencilere doğrama tekniklerini

soruyorum. ‘Jülyen’ diye başlıyorlar

saymaya. İçlerinde yerelimize ait tek

bir tekniğin adı bile geçmiyor. Bu

defa hocalarına dönüp soruyorum,

‘müfredatımızda yok’ diyorlar. İşte asıl

önemlisi de, kendi yerel tekniklerimizi

öğretmemiz. Okul müfredatlarına

bakıyorsunuz, birçoğunun içi boş.

Genç neslin mesleği sevmelerine

bir sebep yok. Hadi severek geldin,

kayıt oldun, ekipman yok, malzeme

yok. O yok bu yok!” diyor ve ekliyor:

“Birkaç özel üniversitemiz var, onlar

da zaten çok pahalı. Türkiye geneline

vurduğunuz zaman yüzde biri ancak

gidebiliyor. Peki EKS Mutfak olarak biz

ne yapıyoruz, dopdolu bir uygulamayla

çırak yetiştiriyoruz. Yalnızca staja

göndermekle kalmayıp, mesleğe

girişlerine yardımcı oluyoruz.”

“Birçok arkadaşım bana kızacak

ama…”

30 yıldır sektörün içinde, 20 yıldır

profesyonel mutfaklarda tava sallayan

Sevinç, eğitimci kimliğiyle de öne

çıkan bir isim. Yaklaşık 10 yıldır yurt

içi ve yurt dışı üniversitelerde ders

verdiğini söyleyen deneyimli şef,

Milli Eğitim ve YÖK müfredatlarına

girmeyi fazlasıyla önemsiyor. "Çünkü

ağaç yaşken eğilir" diyen Sevinç,

meslekte çok kaliteli şeflerin yetiştiğini

ancak uluslararası rekabette bunun

yeterli olmadığına vurgu yaparak,

“Biz bir turizm ülkesiyiz. İyi hizmet

verirseniz, iyi para kazanırsınız.

Ülkemizin çok ciddi bir potansiyeli

var. Ama bu avantajımızı eğitimle

desteklemediğimiz sürece dünya

mutfakları arasında hak ettiğimiz yere

ulaşmamız zor.” diyor. Genç mutfak

adaylarının mesleğe doğru bir şekilde


yönlendirilmesinin önemine dikkat

çekerek sözlerine devam eden Sevinç,

kimi meslektaşlarının affına sığınarak,

“Birçok arkadaşım şimdi bana kızacak

ama işini sallapati yapanlar da yok

değil. Aşçılık sevilmeden yapılacak bir

iş değil. Bu işi sevmeden ne kendinize

ne de başkalarına faydalı olabilirsiniz”

demekten de çekinmiyor.

EKS Mutfak’ın kurucu şefi Eyüp Kemal Sevinç için, mesleki

başarının karşılığı itibar ve takdir görmek kadar olabildiğince

geniş kitlelere de ulaşmak. “Her şey bir yana işim bir yana” diyen

ve severek yaptığı mesleğinde değişime ve yatırıma önem veren

şef için ‘saygı’ göz ardı edemeyeceği kırmızı çizgisi. “Saygısızlığa

asla gelemem, o zaman egolar devreye girer ve dersini veririm”

diyen Sevinç, kendini şefler arasında ülkesini, yerel mutfağını

seven eğitimci kimliğiyle ayrıştırıyor. Seyahati hayatının

merkezine koyan, karavanla yolculuğu ise tek geçtiğini anlatan

Sevinç, fırsat buldukça yalnızca yemekle ilgili değil, birçok farklı

alandaki festivalleri yerinde, yurdunda takip etmeyi seviyor.

“EKS’nin bir şubesini de

Diyarbakır’da açıyorum”

Bu yılki hedefinde İstanbul

Koşuyolu’ndaki EKS Mutfak’ı bir üst

sokağa taşımak olduğunu söyleyen

Sevinç, akademi bünyesinde açacağı

kafe ve restoranı ile dışarıdan gelen

müşterileri de ağırlamayı planlıyor.

Yıl içinde gastronomi potansiyeline

gönülden inandığı Diyarbakır’da da bir

okul açmak istediğini söyleyen Sevinç’in

anlattığına göre, halihazırda İran ve

Azerbaycan coğrafyalarında yürüttüğü

yakın iş birlikleri de devam ediyor.


78

hotel restaurant

& hi-tech

gastro etkinlik

Demet Sabancı Çetindoğan: “Dünyada en

iyi hikayeyi Türk gastronomisiyle yazarız”

Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

Gastronomi Turizmi Derneği’nin (GTD)

düzenlediği Gastro Talks ‘Kanaat

Önderleri Konuşuyor’ buluşması 18

Şubat Salı akşamı Novotel Bosphorus'da

gerçekleşti. Novotel Hotels and Resorts

İstanbul Bosphorus Karaköy Genel

Müdürü Erkan Öğüt’ün ev sahipliğinde

düzenlenen programın bu ayki konuğu,

DEMSA Grup Yönetim Kurulu Başkan

Vekili, aynı zamanda Türkiye Ortak Nesiller

Entegrasyonu Derneği (T-ONE Derneği)

Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan oldu.

Türk Mutfak Kültürü, Türk Gastronomisi

ve Türk Gastronomisini yurt dışında

tanıtmak üzere fikir alışverişinin yapıldığı

yemekli programın açılış konuşmasını

yapan Gastronomi Turizmi Derneği (GTD)

Başkanı Gürkan Boztepe, etkinliğin

amacına yönelik kısa bir bilgilendirme

yaparak, “GastroTalks, yemek eşliğinde

kanaat önderleri ile sohbet edebildiğimiz

tek toplantı formatıdır. Burada kanaat

önderlerinin fikir ve önerilerini Kültür ve

Turizm Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı ile

paylaşıyoruz. Biz istiyoruz ki, Türkiye'deki

kanaat önderleri gastronomi turizmi

konusunda bizlere vizyon katsın. Biz de

elimizden geldiği kadarıyla Türkiye adına,

ülkemizin değerlerini ön plana çıkarmanın

en doğru yolunu bulalım, raporlayalım”

diye konuştu. 2020’nin Gastronomi Yılı ilan

edildiğini anımsatan Boztepe, önümüzdeki

dönem hedeflerinin kanaat önderleriyle

entegre hareket ederek, Türk mutfağını yurt

içinde ve dışında tanıtmak olduğunu söyledi.

Çetindoğan: “Türk mutfağını

uluslararası platformda tanıtmaya

hedeflendik”

Gastronominin hizmet sektörü içinde

önemli bir alan olduğunu belirten Demsa

Group Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve

Türkiye Ortak Nesiller Entegrasyonu

Derneği (T-ONE Derneği) Başkanı

Demet Sabancı Çetindoğan ise, derneği

tanıtarak sözlerine başladı. 2014 yılında

kurulan T-ONE Derneği’nin bugün

mozaik yolu, gastronomi, sanat ve

görsel sanatlar, termal sağlık-hamam

ritüelleri olmak üzere dört farklı komite

ile varlık gösterdiğini anlatan Çetindoğan,

derneğin uluslararası bağlantılara sahip

üyeleriyle öne çıktığını, odaklarında da

yurt dışı merkezli tanıtım çalışmaları

olduğunu kaydetti. “Türkiye'nin kültürel

mirasını, tarihi ve doğal zenginliklerini,

ortak değerlerini uluslararası platformda

tanıtmayı hedefleyerek bu derneği kurduk.

Bütün eforumuzu, zamanımızı, bütçemizi

tamamen ülkemizin yurt dışındaki imajını

anlatabilmek üzerine harcıyoruz” diyen

Çetindoğan, Türk mutfak kültürünü

tanıtmak üzere çıktıkları yolda Türk

misafirperverliğini Türk yemekleri ve

ikramları ile yaşattıklarını söyledi.

“Oscar menüsüne bağlantılarımızla

girdik”

İki yıllık bir çalışmanın ardından Oscar Gala

Yemeği menüsüne girmeyi başardıklarını

belirten Çetindoğan, “Oscar’da çok büyük

bütçeler dönüyor. Şu ana kadarki tüm

çalışmalar ilişkilerle oluyor. Derneğimizin

kurucularının birçoğu zaten Türkiye

tanıtımına kişisel katkısı olan isimler.

Benimse yaptığım, onları bir araya getirip

bir güç oluşturmak oldu. Dolayısıyla hem bu

tip bağlantılarımızla maksimum fayda elde

etmek hem de bir başka gücümüz olarak,

arzu ettiğimiz üst düzey katılımcı kitleyi

oraya getirebilmek işin önemli sac ayakları.

Bu da dediğim gibi yine üyelerimizin kişisel

katkılarıyla oluyor. Yurt dışında birçok

dernekte farklı alanlarda çalışmalar yaptım

ve gördüm ki, yapılacak ülkenin ya da

şehrin orada belli kesimleri tanıyan kişilerle

irtibata geçiyorlar ve onlardan o geceye ait

bir büyükelçilik oluşturuyorlar. Dolayısıyla

onlar kişisel gayretleriyle, kendi eşini,

dostunu davet ederek sizin arzu ettiğiniz

kitleyi zaten getirmiş oluyorlar” dedi.

“Yabancı basın, yabancı acente

katılımı önemli”

Uluslararası çaptaki bu tip organizasyonların

sadece iş dünyası ve ünlü isimlerle

sınırlı olmadığını anlatan Çetindoğan,

“Bizim önemsediğimiz bir diğer konu da,

yabancı acentelerin, yabancı basının ve

önemli insanların bir araya gelmesi. Çünkü

biz bunu üç ayaklı düşünüyoruz. Acenteler

çok önemli. Çünkü bunları yaparken amacımız,

ülkemize daha fazla turistin gelmesini

sağlamak. Birebir, ilk ağızdan acentelerin

bizleri duyması onlar için çok önemli diye

düşünüyoruz ve onların katılımını sağlamaya

çalışıyoruz.” dedi. Bu görüşünü bir

örnekle aktaran Çetindoğan sözlerini şöyle

sürdürdü: “Ben Dünya Kanser Derneği

Başkanı'nı şahsen tanıyor iken, o iletişimim

sayesinde Versay Sarayı'nda gerçekleşen

gala davetinde Türk lokumlarımızın tanıtımını

yaptık.”

“Türkiye isminin

magazinselleştirilmesini doğru

bulmuyorum”

Demet Sabancı Çetindoğan, Monaco Türk

Gecesi örneğinde olduğu gibi, çoğu zaman

büyükelçilik desteği de aldıkları etkinliklerin

yurt dışı basınında da ses getirdiğini ifade

ederek, “Belki de en fazla zorlandığımız

konulardan birincisi, etkinliğe doğru

kişileri getirebilmek, ikincisi de basında yer

alabilmek. Kimi zaman gelseler de, farklı

gündemler dolayısıyla istediğimiz etkiyi

bazen alamayabiliyoruz.” dedi.

Yurt içi basınla ilişkiler üzerine görüşlerini

paylaşan Çetindoğan, “Hedefimizde

tamamen yurt dışı olduğu için açıkçası

eforumuzu çok fazla buraya sarf etmiyoruz.

En son Monaco'da da basında çıktı. Ama

benim gönlüm istiyor ki, çalışmalarımız

magazin sayfasından çok kültür, sanat,

gastronomi hatta ekonomi sayfalarında

da çıksın. Belki katılımcı kişilerden

dolayı bilmiyorum. Türkiye basını biraz

daha magazine doğru kayıyor. Açıkçası

bu da beni rahatsız ediyor. Oysaki

tüm bunlar bizim Türkiye'nin yurt dışı

tanıtımına yönelik çalışmalarımız. Türkiye

isminin magazinselleştirilmesini doğru

bulmuyorum. Bu da bir kültür meselesi.”

dedi.


“Güç birliği için örgütlenmek lazım”

Türk mutfağının tanıtımında örgütlenmenin

önemine değinen Çetindoğan, bireysel

gayretlerin dışında devlet, özel sektör ve

STK'ların bir araya gelmesiyle yapılan çalışmaların

çok daha anlamlı olduğunu kaydetti.

Bu iş birliktelikler sayesinde işlerin çok

daha kolay yürüdüğünü anlatan Çetindoğan,

bütçeye ve organizasyonun etki gücüne de

olumlu yansımalarına işaret etti. “Bizim

misyonumuz aslında kendimizi yurt dışında

tanıtmak. Ama bir taraftan da alt yapı

çok önemli. Genç şeflerimiz de buna dahil.

Sevindirici bir tarafı da, benim dönemimde

de üniversitelerde genellikle hukukçu,

doktor olmak isteyen idealistler vardı. Şimdi

bakıyorum, idealist şefler var. Günümüzde

hem de çok revaçta bir meslek oldu. T-ONE

Derneği olarak, gençlerimizi motive edici ve

eğitici çalışmalar yapıyoruz. Çok yakında da

komite çalışmalarımız doğrultusunda buna

yönelik projelerimizi netleştirmiş olacağız.”

dedi. Yurt dışı tanıtım etkinliklerinde

Türkiye'nin bölgelerinden destek aldıklarını

ifade ederek sözlerine devam eden Çetindoğan,

"Bölgelerden, önemli şeflerimizden

destek alıyoruz. Konusuna göre yöresel bir

şeyi tanıtıyor isek, mutlaka o yöreden destek

alıyoruz veyahut Maksut Şef'in yaptığı gibi

daha modernize Türk yemeklerinin yapıldığı

tamamen tanıtımın programına göre

ayarlıyoruz. Roma döneminden kalma mozaiklerimizi

tanıtırken orada daha yöresel

gittik. Konseptine, konusuna, bölgesine göre

çalışmalar oluyor" dedi.

“Dünyada hikayesi olan turizm ilgi

çekiyor”

T-ONE Derneği’nin Gaziantep ve Şanlıurfa

başta olmak üzere Türkiye’nin imza yemeklerini

yurt dışında tanıtmaya devam ettiğini

anlatan Çetindoğan, dünyada hikayesi olan

ürün, yemek ve turizmin ilgi çektiğini söyledi.

“En son Monte Carlo'da Türk yemeklerini

tanıtımını yaptığımız bir gecemiz oldu.

Yine aynı şekilde Belçika'da bir çalışmamız

olmuş, Şef Maksut Aşkar ve ekibi gelmişti.

Ya yöresel anlamda ya da Maksut gibi daha

modernize Türk yemeklerimizin tanıtımını

yaparak farklı açılardan gastronomik zenginliğimizi

göstermeye çalışıyoruz. Muazzam

bir coğrafyada yaşıyoruz. Şu anda akademik

anlamda bu konu üzerinde çalışılıyor. Belki

ana yemek gibi değil, tadımlık olarak yerli ya

da yabancı turistlere lezzetlerimizi tattıracağız.

Çünkü dünyada hikayesi olan turizm

ilgi çekiyor. Gastronomi konusunda ülkemiz

çok zengin. Çok hikayesi bol bir alan.

Bunu maksimum seviyede kullanıp, turizm

endüstrisine çok daha katma değeri yüksek

hale getirmemiz lazım. İspanya, İtalya, Peru

gibi pek çok örnek var. İnanın hepsinden

daha zengin bir kültüre sahibiz" dedi.

“En az bir yabancı misafiri

ağırlamayı misyon edinmeliyiz”

Türkiye’nin uluslararası imajında bireysel

çabanın önemine işaret ederek sözlerini

sürdüren Çetindoğan, “Cumhurbaşkanımız

bir konuşmasında ‘komşunuzu da

alın gelin’ demişti. Biz bunun gücüne

inanıyoruz. Emin olun, yabancı konuklar

ülkemize geldikten, insanımızı tanıdıktan,

yemeklerinizi, şehrimizi daha yakından

tanıma fırsatı bulduktan sonra bakış

açıları tamamen değişiyor. Anında bir

Türk dostu oluveriyorlar. Bu sebeple

mümkün olduğunca dost edindiğimiz

yabancı misafirleri ağırlamamız gerekiyor.

Bu hepimizin bir misyonu olmalı. Hepimiz

en az bir kişiyi getirsek, her şey çok

başka olur. Bir de ülkemizden yurt dışına

inanılmaz bir beyin göçü var. Benim de

şahsen tanıdıklarım, çok üst düzeyde gurur

duyduğum kişiler. Özellikle tıp dünyasında

çok değerli Türkler yaşıyor. Ben diyorum

ki, asıl onlar etrafındaki eşini, dostunu,

komşusunu davet etse, çok faydalı olur.”

dedi.

“Yabancılar evde ağırlanmaktan çok

hoşlanıyor”

Dünyada Türk kahvesini tanıtmak üzere

kişisel bir gayret içinde de olduğunu

belirten Çetindoğan, “Yabancılar evde

ağırlanmaktan çok hoşlanıyor. Onlarda

da çok iyi oteller, restoranlar var. Ama

burada herhangi bir 5 yıldızlı otelde

veya restoranda ağırlamak yerine evde

ağırlamayı, Türk misafirperverliğini

göstermeye çalışıyorum. Geldiklerinde de

Türk kahvesi ikramını ritüellerine sadık

kalarak yapmaya çalışıyoruz. Tepsinin içinde

iki tane gümüş kaşıklık vardır. Bir tanesinde

tatlı kaşıklıkları, öbürünün içinde de sadece

su bulunuyor. Kahvesini koyuyorsunuz

ve taneli reçel oluyor. Eskiden çikolata

olmadığı için Osmanlı döneminde bu şekilde

taneli reçeller ikram edilirmiş. Ben bunu

mutlaka gelen misafirlerimize tattırmaya

çalışıyorum. Bu da çok hoşlarına gidiyor. Şu

anda bu geleneğimizi devam ettiriyoruz ama

kahvenin hikayesini bir şekilde her gelen

misafire yaşatmaya çalışıyorum.” dedi.

“Restoran düz ayak olmalı, hatta

otelin içinde de olmamalı”

Demet Sabancı Çetindoğan, programın

soru-cevap kısmında Türkiye’de atıl

durumdaki otel restoranlarına ilişkin

görüşlerini de paylaştı. Otellerin üst

kısımlarına konumlandırılan restoranlara

müşterileri çıkartmanın zorluğuna

değinen Çetindoğan, “Bizim Türklerin

anlayışında restoranın düz ayak olması

lazım. Hatta otelin de içinde olmamalı.”

dedi. Türklerin yol üstünde yemek yemeyi

daha çok sevdiğini ifade eden Çetindoğan,

birbiriyle çakışan otel ve otel dışı restoran

menülerinden duyduğu rahatsızlığı dile

getirdi. Standardı korunmayan ete bir

eleştiri getirerek, et ithalatında bir sınırlama

olduğunu, mayıs, haziran aylarında St.

Regis Hotel mutfağı şefinin önderliğinde

et üreticileriyle bir araya gelmeyi

planladıklarını söyledi.


80

hotel restaurant

& hi-tech

gastro etkinlik

Kahve profesyonelleri ve tutkunları

Coffex İstanbul’da buluştu…

Coffex İstanbul Kahve Endüstrisi Fuarı, ikinci kez kahve profesyonelleri ve tutkunlarını

İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda bir araya getirdi. ENC

Uluslararası Fuar ve Organizasyon Hizmetleri tarafından düzenlenen fuara bu yıl

150’ye yakın katılımcı ve 500’den fazla marka katılım gösterdi.

Türkiye’de kahve endüstrisi ve paydaş

ürünleri alanında düzenlenen tek ve

en önemli etkinlik özelliğine sahip olan

Coffex İstanbul Fuarı, ikincisini 27 Şubat - 1

Mart 2020 tarihleri arasında İstanbul Lütfi

Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda

gerçekleşti. Kahve profesyonellerini

ve tutkunlarını 6.000 metrekare alanda bir

araya getiren fuarda; profesyonel kahve

makinaları, coffee shoplar, 3. dalga kahve

akımı ve nitelikli kahve temsilcileri, kahve

çekirdeği toptancıları, roasterlar, kahve

kavurma makinaları, değirmen firmaları,

ev tipi kahve ve çay makinaları, geleneksel

Türk kahvecileri, kahve makinası ihracat ve

ithalatçıları, Cold Brew kahve ve içecekler,

kahve ve kafelerin yan ve destek ürün markaları,

ülkeler, çay markaları ve tasarımcılar

aynı platformda buluştu.

Coşkunsoy: “Tanıtım ve ticaret

platformu olduk”

Bu yıl ikincisi düzenlenen Coffex İstanbul’un

ulusal ve uluslararası kahve endüstrisi

ve yan ürünlere dair her türlü donanımı 4

gün süreyle İstanbul’da tek bir çatı altında

buluşturduğuna dikkat çeken ENC Uluslararası

Fuar ve Org. Hiz. Ltd Şti. Kurucusu ve

yönetim kurulu başkanı Niyazi Coşkunsoy,

“2010 yılından itibaren projesine hazırlık

yaptığımız bu fuar için kahveyle ilgili dünyada

12 farklı fuar ve organizasyon ziyaret

ettik. Global ticaret için körfez ülkelerinin

yanı sıra Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan

ile Avrupa’nın diğer ülkeleri ve kahve

endüstrisinin başını çektiği tüm ülkelere fuarın

duyurusunu yaptık. Katılımcı firmalarımız,

sektörün geleceğine yön veren yenilikçi

ürünlerini fuarda İstanbul’da yerli ve yabancı

misafirlerimizin beğenisine sunarak ticari

ilişkilerin geliştirilmesi konusunda önemli

adımlar attılar. Bu yıl ve önümüzdeki yıllarda

ürün çeşitliliği ve fuara katılım konusunda

artışı bir adım daha öteye taşıyarak, yine

katılımcı ve ziyaretçilerimize maksimum

fayda sağlayan ideal bir iş, tanıtım ve ticaret

platformu sunduk” dedi.

Etkinlikler ilgiyle takip edildi

Kahve tutkunlarının ilgiyle takip ettiği etkinlikler

kapsamında; Coffex pro Marketing

Stage alanında firmaların ürün ve markaları

interaktif sunumlarla tanıtılırken, Coffex

Creative Konferansı kapsamında Global

Coffex Forum ile kahve endüstrinin her

noktası uluslararası konuşmacılar, uzmanlar

ve duayenler tarafından mercek altına

alındı. Kahve, çay ve kakao endüstrisinde

kahvenin marka konferansı niteliğine sahip

Coffex Creative duayenlerin, yöneticilerin,

ünlülerin panelleri, sunumları, sohbetlerinin

yanı sıra inovasyon, 3. nesil kahve ve sıra

dışı birçok marka ile yeni bir iş konferansı ve

başarı platformu oluşturdu. Coffex Kampüs

alanında yer alan kahve ve barista akademileri

ile eğitim, workshop ve tadım etkinlikleri,

espresso, Türk kahvesi ve dünya çayları

ile eğitimler, kurslar ziyaretçileri tarafından

büyük ilgiyle izlendi.

Toper Kavurma Akademisi’nden

ücretsiz kahve kavurma eğitimi

Fuarda ayrıca SCA Türkiye 2020 Şampiyonası

(SCA Turkey 2020 Championship) bu yıl ilk

kez düzenlenirken, Toper Kavurma Akademisi

katılımcılara ücretsiz kahve kavurma

kursu imkanı sundu. Eğitimler çerçevesinde

kahvenin nasıl kavrulması gerektiği, doğru

valf kullanımı, doğru ateş kullanımın nasıl

yapılması gerektiği, kavurma sırasında

asidite, acılık ve aroma değerlerinin dengesinin

nasıl sağlanabileceği ile ilgili bilgiler

aktarıldı.



82

hotel restaurant

& hi-tech

gastro etkinlik

GTD, İtalyan lezzetlerini

Qubbe'de tattırdı

İtalyan Lezzetleri Tadım Etkinliği’nin üçüncüsünü Qubbe Dedeman

ev sahipliğinde gerçekleştirdi.

Gastronomi Turizmi Derneği (GTD),

İtalyan Lezzetleri Tadım Etkinliği’nin

üçüncüsünü 30 Ocak Perşembe

akşamı Qubbe Dedeman ev sahipliğinde

gerçekleştirdi. Atelier Rustico İtalya iş

birliği çerçevesinde düzenlenen davete

TÜRSAB Genel Sekreteri Melike Ertekin,

TÜRSAB Pazarlama Koordinatörü Levent

Demirel, TÜRSAB Gastronomi İhtisas

Başkanı Ömer Kartın, Türk Hava Yolları

(THY) Nepal Müdürü Abdullah Tuncer

Keçecioğlu, Sağlık ve Kültür Turizm E.

Bakanı Bülent Akarcalı, Özbekistan Turizm

Bakanlığı yetkilileri, Özbekistan Gastronomi

Turizm Derneği Başkanı Gulnoza Odilova,

Türkiye Rehberler Odası Başkanı Suat

Tural, Alaçatı Derneği Başkanı Ali

Kırmızıoğlu, İtalya’dan gelen lüks segment

oteller, organik gıda üreticileri, turizm ve

gıda sektörünün temsilcileri ve GTD üyeleri

katıldı.

Tadı damaklarda kaldı

İtalyan Konsolosluğu Ticari Ateşe Giovanni

Turturiello, Fahri Konsolos Oya İzmirli

ve İtalyan Ticaret Ofisi Başkanı Riccardo

Lendi'nin de yer aldığı tadım etkinliğinde

İtalya'nın farklı bölgelerine ait özel şaraplar,

organik ve biyolojik yöntemlerle üretilen

zengin peynir çeşitleri ve yöresel et ürünleri

konuklardan tam not aldı.

Boztepe: “Etkinliklerimiz hız

kesmeden devam edecek”

Köklü tarihi geçmişi ile bir lezzet mirası

olan Türk mutfak kültürünü dünyaya

tanıtmak misyonu ile kurulan Gastronomi

Turizmi Derneği (GTD), kültürel ilişkiler

kapsamında farklı ülkelerin yörelerine

özgü gastronomik zenginlikleri de

Türkiye’de tanıtarak iyi niyet ve dostlukların

gelişmesine katkıda bulunarak gönüllü

lezzet elçiliği yapıyor. Bu kapsamda

Gastronomi Turizmi Derneği olarak, İtalyan

Lezzetleri Tadım Etkinliği’nin üçüncüsünü

düzenlediklerini belirten GTD Başkanı

Gürkan Boztepe, Türkiye’de gastronomi

turizminin gelişmesine hizmet etmek

gayesiyle bu yıl içinde benzeri tadım

etkinlikleri ve yemek workshoplarının hız

kesmeden devam edeceğini ifade etti.

Atelier Rustico neler yapıyor?

Turizm, gıda, sanat ve sağlık sektörlerinin

önde gelen İtalyan markalarının

uluslararası tanıtımını ve pazarlamasını

üstlenen Atelier Rustico, aynı zamanda

merkezi Venedik’te bulunan etkinlik

şirketi aracılığıyla İtalya’nın tüm

bölgelerinde düğün, davet, toplantı ve tur

organizasyonları da yapıyor.



84

hotel restaurant

& hi-tech

gastro etkinlik

3. Global GastroEkonomi Zirvesi

25 Mart’ta gerçekleşiyor

Türkiye’de gastronomi kavramının

benimsenmesi ve gelişmesi

için çalışmalar yürüten TURYİD,

gastronominin yüksek katma değerli

etkisini turizme eklemek, restoranları, gıda

ürünlerini ve mutfağı ihraç ürünleri haline

getirmek, ülke ve şehirleri destinasyon

markalarına dönüştürmek, geniş istihdam

olanakları ile birlikte sosyal ve ekonomik

yükselme sağlayabilmek için her alanda

farklı çalışmalara imza atıyor. Kurulduğu

günden bu yana ortaya koyduğu yenilikler

ile sektöre öncülük eden ve gastronomiyi,

iç-dış turizmde katma değeri yüksek,

sürdürülebilir bir ekonomik büyüme

modeli olarak Türkiye’nin gündemine

taşımaya çalışan TURYİD, gastronomi

dünyasının en önemli isimlerini

İstanbul’da buluşturuyor. TURYİD’in ev

sahipliğinde, 25 Mart’a Lütfi Kırdar Kongre

Merkezi’nde gerçekleştirilecek “3. Global

GastroEkonomi Zirvesi”nde, tüm dünyadaki

sektör profesyonelleri, gastronomi

meraklıları ve alanında çığır açan isimler

bir araya gelecek.

Ünlü şefler ve gastronomi

uzmanları eşlik edecek

Zirve kapsamında düzenlenecek

oturumlarda yabancı konuklara Türkiye’den

ünlü şefler Mehmet Gürs, Ebru Baybara

Demir’in yanı sıra The World 50 Best

Restaurant’s Akademi üyesi Cemre Narin,

şarap uzmanı Mehmet Yalçın, akademisyen

Anna Maria Beylunioğlu ve İşletmeci Sahir

Erozan gibi isimler eşlik edecek. “Gelişen

F&B Sektörü ile Değişen Gayrimenkul

Dünyasında Yeni İş Birlikleri” başlıklı

oturumda ise Jonathan Dougty ile TURYİD

Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Big

Chefs Kurucusu Gamze Cizreli büyüyen

restoran endüstrisini konuşacak.

Dünyanın en iyileri bilgi ve

deneyimlerini paylaşacak

Bu yıl “Gastronomi Her Yerdedir!” temasıyla

düzenlenecek zirveye; Dünya Turizm Örgütü

Turizm Pazarlaması ve İstihbarat Şefi

Sandra Carvao’nun yanı sıra gastronomi

dünyasının lider isimleri konuşmacı olarak

yer alacak. Katharina Unger, Leonor

Espinosa, Pierre Sanner, Sam Chapple,

Stefan Breg, Bill Knott, Furio Battelini

zirvede bilgi ve deneyimlerini paylaşacak

isimlerden bazıları.

Katharina Unger

Londra’daki yeni Türk mutfağı

konuşulacak

Zirvede Bill Knott’un Londra’da konuşacağı

‘Yeni Türk Mutfağı’ başlıklı oturumda,

Türk mutfağını İngilizlere sevdiren iki genç

Türk şef olarak dikkatleri üzerlerine çeken

Selin Kiazım ve Civan Er de katılacak.

Londralılar’ın zihninde gece yemeği

kebaptan öteye geçemeyen Türk mutfağını,

katmerden mantıya farklı Anadolu

yemekleri ile tanıştıran şefler Kiazım ve Er,

başarılarının sırlarını anlatacak.

Trakya’nın eşsiz sofrası

keşfedilecek

Zirvede gastronominin yeni rotalarından

biri olan Trakya bölgesi de ‘Trakya

Gastronomisi’ başlığıyla ele alınacak. Bakir

toprakları ile İstanbul’un yanı başında yeni

bir destinasyon alanı olarak dikkat çeken

ve mutfak kültürünün yanı sıra peynirleri,

tarımı, hayvancılığı, bağları, şarapçılığı,

üç denize açılan kıyıları, iki komşu ülkeye

Pierre Sanner

Jonathan Dougty

açılan kapıları ile Trakya adeta yeniden

keşfedilecek. Zirve kapsamında ayrıca

Trakya mutfağını yaratan kültürler

kuşağını anlamayı, tanıtmayı ve ona hak

ettiği saygıyı göstermeyi amaçlayan uzun

soluklu araştırmalar yapıldı. Uzmanlar

tarafından bölgede yapılan ve Türkiye’de

bu alanda bir ilk olan geniş kapsamlı saha

çalışması sonucunda hazırlanan ‘Rota

Trakya’ kitapçığı da zirvede katılımcılarla

buluşturulacak.



86

hotel restaurant

& hi-tech

etkinlik

Mutfakta 3. kez yetenek avı!

Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) ve Metro Türkiye iş birliğiyle düzenlenen

3. Turizm Meslek Liseleri Arası Aşçılık Yarışması’nda ödüller sahiplerini buldu. ‘Sektör

Yetenek Avında’ projesi kapsamında Metro Türkiye’nin bünyesinde yer alan Gastronometro’da

gerçekleşen yarışmada 12 okulun öğrencileri kıyasıya yarıştı. Yarışmanın birinciliğini Etiler

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi kazandı.

Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB),

gastronomi turizminin gelişmesine

katkı sağlamasının yanı sıra turizm

meslek liselerinden mezun olanlara da

istihdam sağlamak amacıyla başlattığı

”Sektör Yetenek Avında” projesi kapsamında

düzenlenen Turizm Meslek Liseleri

Arası Aşçılık Yarışması, 3. yılında da genç

yetenekleri bir araya getirdi. TÜROB’un

Milli Eğitim Bakanlığı ve Metro Türkiye iş

birliğiyle düzenlediği yarışmanın birinciliğini

Etiler Mesleki ve Teknik Anadolu

Lisesi göğüsledi. Yarışma kapsamında

Kumburgaz Mesleki ve Teknik Anadolu

Lisesi ikinci, Şişli Kervansaray Mesleki ve

Teknik Anadolu Lisesi ise üçüncü oldu.

Eresin: “Okul – sektör işbirliğini

sürdürülebilir kılmak istiyoruz”

Metro Türkiye’nin bünyesinde yer alan

Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu

Gastronometro’da gerçekleştirilen ödül

töreninde, Sektör Yetenek Avında yarışmasını

üçüncü kez gerçekleştirmenin mutluluğunu

ve gururunu yaşadıklarını belirten

diyen TÜROB Başkanı Müberra Eresin

yarışmayla ilgili şunları söyledi: “Turizm

otelcilik sektörü ve meslek liseleri arasında

bir köprü oluşturmak üzere hayata geçirdiğimiz,

Sektör Yetenek Avında isimli liseler

arası yemek yarışmasını 2018 yılından beri

gerçekleştiriyoruz. Gastronomi şüphesiz son

yılların en cazibeli turizm ürünlerinden ve

seyahat motivasyonlarından biri. Ülkemizde

bu alanda çok güzel işler yapılıyor, harika

projelere ve girişimlere şahit oluyoruz. Geç

kalınmış bir farkındalık ama Türkiye gibi

gastronomi zengini bir ülke için başarmak

zor olmadı. Turizm sektörü içerisindeki her

alanda olduğu gibi gastronomi de fazlasıyla

nitelikli iş gücüne ve deneyime dayanıyor.

Dolayısıyla, gençler bu konuda en önemli

avantajımız ve güvencemiz. Hedefimiz bu

yarışmayı büyütmek, Türkiye geneline farklı

kategorilerle genişletmek, okul – sektör

işbirliğinin en güzel ve anlamlı örneğini

sürdürülebilir şekilde ortaya koymak.”

Minialai: “Anadolu lezzetleri gibi

kendi hikâyenizi yazın”

Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Boris

Minialai, etkinlikte yaptığı konuşmada genç

şefleri desteklemenin Türk mutfağının değerlerini

gelecek nesillere aktarma amacıyla

atılan en önemli adımlardan biri olduğunu

belirtti. Minialai, “2015 yılında eğitim, AR-GE

ve gastronomi dünyasını bir araya getiren bir

buluşma merkezi olarak Metro Türkiye bünyesinde

hayata geçirdiğimiz Türkiye’nin ilk

gastronomi keşif platformu Gastronometro’da

bugün genç şef adaylarımızın heyecanını

paylaşıyoruz. Türk mutfağının uluslararası

alanda tanıtılması için genç şeflerimizin

büyük bir sorumluluk taşıdığına inanıyorum.

Genç şeflerimiz, geleceğin şefleri olarak

Türkiye’nin zengin lezzetlerini tüm dünyaya

tanıtacak ve tattıracaklar. Türk mutfağını en

iyi şekilde öğrenerek, geleneklerini bilerek

ve reçetelerinde, menülerinde Coğrafi İşaretleri

ürünleri kullanarak Türk mutfağının

bilinirliğini sağlama yolunda önemli adımlar

atmaları gerekiyor. Genç şeflerimizin Türk

mutfağına sahip çıkmalarını ve Anadolu

lezzetleri gibi kendi hikâyelerini yazmalarını

arzu ediyorum.” dedi.

12 okula toplam 85 bin TL’lik ödül

‘Sektör Yetenek Avında’ yarışmasında

birinci olan Etiler Mesleki ve Teknik

Anadolu Lisesi Mesleki ve Teknik Anadolu

Lisesi, İnoksan’dan 10 bin TL’lik

hediye çekiyle ödüllendirildi. İkinci olan

Kumburgaz Mesleki ve Teknik Anadolu

Lisesi 6 bin TL, üçüncü olan Şişli

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ise 4

bin TL’lik hediye çekiyle ödüllendirildi.

Şile Borsa İstanbul Mesleki ve Teknik

Anadolu Lisesi Ecolab’dan hijyen ödülü

alırken, katılımcı tüm okullara ayrıca

Ecolab’dan 4’er bin TL değerinde hijyen

ürünleri paketi hediye edildi. İlk üçe

giren okullara ayrıca Pirge tarafından

şef bıçağı hediye edildi.

Yarışmaya katılan okullar

Selahattin Eyyübi Mesleki ve Teknik Anadolu

Lisesi, Kadıköy Mualla Selcanoğlu Mesleki

ve Teknik Anadolu Lisesi, Kumburgaz Mesleki

ve Teknik Anadolu Lisesi, Küçükçekmece

İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi,

Şişli Kervansaray Mesleki ve Teknik Anadolu

Lisesi, Asım Kibar Mesleki ve Teknik Anadolu

Lisesi, Etiler Mesleki ve Teknik Anadolu

Lisesi, Sarıyer Vehbi Koç Vakfı Mesleki ve

Teknik Anadolu Lisesi, M. İhsan Mermerci

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Selimpaşa

İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi,

Katip Mustafa Çelebi Mesleki ve Teknik

Anadolu Lisesi, Şile Borsa İstanbul Mesleki

ve Teknik Anadolu Lisesi.



88

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

Dijital dünyada müşteri deneyimi

Gastronometro’da konuşuldu

Konaklama sektöründe dünyanın en prestijli okullarından biri olan Lozan Otelcilik

Okulu’nun (EHL) eğitmenleri, Metro Türkiye çalışanlarına müşteri deneyimini geliştirmek

üzere konaklama sektörünün gelişen ve değişen sırlarını paylaştı.

Türk mutfağı ve değerlerinin

daimiyetini sağlama, bunu gelecek

kuşaklara aktarma vizyonu ile

çalışmalarına güçlü bir şekilde devam

eden Metro Türkiye, müşterilerinin

deneyimini geliştirmek üzere

çalışanlarına yönelik düzenlediği eğitim

programlarına bir yenisini daha ekledi.

Dünyanın en prestijli okullarından

biri olan Lozan Otelcilik Okulu’nun

(EHL) uzman isimleri, Metro Türkiye

çalışanlarına konaklama sektöründe

“misafir ağırlama” yaklaşımıyla

uygulanan son trendleri ve müşteri

deneyimini geliştirmeye yönelik sırları

aktardı. Türkiye’nin ilk gastronomi

keşif platformu Gastronometro’da

düzenlenen eğitimler, EHL’nin İş

Yaratıcılığı Enstitüsü Direktörü

ve Servis Yönetimi Doçenti Marc

Stierand, EHL Girişimcilik ve İnovasyon

Departmanı Kıdemli Eğitmeni Ian

Millar, Georgian House Hotel Genel

Müdürü Adam Rowledge ve EHL Orta

ve Doğru Avrupa, Asya Gıda Servis

Müdürü Thomas Camenzind tarafından

verildi.

Misafir ağırlama yaklaşımı kapsamında

kaliteli hizmet sürecinin ve estetiğin

müşteri memnuniyeti üzerindeki


Esra Daver

Metro Türkiye İK Direktörü

etkisinin anlatıldığı eğitimlerde

ürün yönetimi için zorlu karar

süreçlerinden ve doğru tedarikçiyi

seçmenin öneminden bahsedildi. Ayrıca

konaklama sektöründe önemli rol

oynayan liderlik ve kültür ilişkisi üzerine

bir eğitim de düzenlendi.

Daver: "Müşterilerin alışveriş

deneyimini geliştirmek önemli"

Perakende sektöründe müşterilerin

alışveriş deneyimini geliştirmenin

önemine dikkat çeken ve müşterilerine

en iyi deneyimi yaşatmak istediklerini

belirten Metro Türkiye İK Direktörü

Esra Daver, “Lozan Otelcilik Okulu

ile yürüttüğümüz çalışmaların

temelinde misafir ağırlama

yaklaşımının inceliklerini en doğru

yerden, en iyi şekilde öğrenme

isteğimiz ve motivasyonumuz

yatıyor. Çalışanlarımızın bilgi ve

becerilerini yeni teknolojiler ve

pazar trendleri ışığında geliştirmek,

kariyer gelişimlerine destek vermek

önceliklerimiz arasında bulunuyor. Bu

sebeple dünyanın en önemli otelcilik

okullarından biri olan Lozan Otelcilik

Okulu (EHL) ile iş birliğinde yeni

dijital dünyada misafir ağırlamanın

dinamiklerini çalışanlarımız ile birlikte

ele almaktan mutluluk duyuyoruz.”

dedi.

Müşteriyle birebir ilişki önemli hale

gelecek

Lozan Otelcilik Okulu’ndan eğitmenler

konaklama sektöründe değişen

misafir ağırlama yaklaşımıyla

ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Günümüzde teknolojinin etkisiyle

daha fazla konuda bilgiye ulaşıldığını

söyleyen, EHL’nin İş Yaratıcılığı

Enstitüsü Direktörü ve Servis Yönetimi

Doçenti Marc Stierand, müşteriyle

birebir ilişki konusunun önemli hale

geleceğini belirtti. EHL Girişimcilik ve

İnovasyon Departmanı Kıdemli Eğitmeni

Ian Millar ise geçen yılların, teknoloji

nedeniyle konaklama sektöründe de ilgi

çekici yıllar olduğunu belirterek dijital

dönüşüm ile birlikte büyük oyuncuların

da sahneye girdiğine dikkat çekti.

Millar, “Artık otel ve restoranların

daha da fazla dijitalleşmesi gerekiyor.

Çünkü tüketiciler de dijitalleşiyor.

Ancak hala misafir ağırlamanın

önemine inanıyorum. Misafirleri

iyi bir şekilde ağırlamak bana göre

misafirlerin ihtiyaçlarını doğru şekilde

anlayabilmekten ve empati kurmaktan

geçiyor. İster 18 yaşında olun isterseniz

80 yaşında, bu sektörde iseniz önemli

olan bu ihtiyaçları anlamak ve uygun

çözüm üretmek.” dedi.

Müşteri sadakati söz konusu olduğunda

müşteriye deneyim sunmak kadar

çalışanlara da iyi bir deneyim sunmanın

önemine değinen Georgian House Hotel

Genel Müdürü Adam Rowledge ise

çalışanlara doğru deneyim sunulduğu

takdirde, onların da müşterilere

mükemmel deneyimler sunacağını

paylaştı.

Artık ürünün kendisinden çok

hikâyesi satılıyor

“Tedarikçileriniz ile aranızda sorunsuz

bir bağ kurmalısınız. Tedarikçileriniz

ile kuracağınız bağ başlı başına bir

hikâye. Günümüzde artık fiyattan daha

farklı etkenler söz konusu.” diyen EHL

Orta ve Doğru Avrupa, Asya Gıda Servis

Müdürü Thomas Camenzind da şu

örneği gösterdi: “Örneğin bir portakalı

ele alalım. Tüketiciler portakal satın

almak için artık hikâyesine de önem

veriyor. Portakalların nereden geldiğini,

kimlerin topladığını, kimlerin sattığını

bilmek istiyor. Aslında artık tüketiciler

portakalın kendisi kadar portakalın

hikâyesine de büyük önem veriyor. Bu

sadece bir örnek. Bunu tüm ürünlere

genelleyebilirsiniz.“


90

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

Gıda sektöründe dev iş birliği

Fuarcılık sektörünün öncü kuruluşu CNR Holding, gıda sektörünün en güçlü firmalarını

bünyesinde bulunduran TÜGİDER ve PAKDER ile önemli bir işbirliği protokolü imzaladı.

Gıda sektörünü CNR Expo çatısı altında buluşturan anlaşma ile CNR Food İstanbul,

dünyanın en büyük gıda fuarlarından biri konumuna gelecek.

Fuarcılık sektörünün lider kuruluşu CNR

Holding, Tüm Gıda Dış Ticaret Derneği

(TÜGİDER) ve Tarım Ürünleri Hububat

Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri

Derneği (PAKDER) ile CNR Food İstanbul

Fuarı özelinde önemli bir iş birliğine imza

attı. CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı

Ceyda Erem, TÜGİDER Yönetim Kurulu

Başkanı Mustafa Manav ve PAKDER

Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Aral’ın

katılımı ile düzenlenen iş birliği protokolü

imza töreninde gıda sektörünü CNR Expo

çatısı altında buluşturan anlaşmanın, CNR

Food İstanbul’u dünyanın en büyük gıda

fuarından biri haline getireceği vurgulandı.

Gıda sektörü CNR Expo çatısı

altında buluştu

İmza töreninde konuşan CNR Holding

Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem, yeni

işbirliğinin daha güçlü bir fuar anlamına

geldiğini belirterek, “Sektöre yön veren

TÜGİDER ve PAKDER gıda fuarı için CNR

Expo çatısı altında buluştu. Yaptığımız

anlaşma kapsamında her iki derneğimiz

de 2-5 Eylül 2020 tarihinde yapılacak CNR

Food İstanbul – Gıda ve İçecek Ürünleri,

Gıda İşleme Teknolojileri Fuarımızda

bizimle birlikte olacak. Türkiye’de

gıda fuarının tek çatı altında bulunma

zamanı çoktan gelmişti. Gıda sektöründe

gerçekleştirdiğimiz dev işbirliği sektöre ve

ülkemize hayırlı olsun” dedi. Kuruldukları

günden bu yana 1.500’ün üzerinde fuar

düzenlediklerini ve bu fuarlarda 150.000’i

aşkın firmayı 30.000.000’u aşan alıcı

grubuyla buluşturduklarını da açıklayan

Ceyda Erem, “Yakaladığımız bu başarıda

CNR Food İstanbul’un rolü oldukça büyük.

Yeni dönemde hem Business Intelligence

Agency - BIA (Global Pazar İstihbarat

Sistemi) big data yönetim sitemini hem de

yapay zeka destekli Data Yönetim Sistemi’ni

daha etkin kullanarak, fuarımızın başarısını

bir üst seviyeye taşıyacağız” dedi.

Aral: “CNR Food İstanbul’u dünyanın en

büyük fuarları arasına taşıyacağız”

PAKDER Başkanı İsmet Aral ise törende

yaptığı konuşmasında geleceği CNR’da

gördüklerini ifade ederek, “Yeniden

burada olduğumuz için çok mutluyuz. Gıda

sektörünü tek çatı altında toplamalıyız ve

bu çatı kesinlikle CNR Expo olmalı” dedi.

TÜGİDER Başkanı Mustafa Manav ise

yaptığı konuşmasında “CNR Food İstanbul

hiç uzak olmayan bir gelecekte dünyanın

en büyük fuarları arasında yerini alacaktır.

Bu işbirliği ile bunun için büyük bir adım

atılmış oldu” dedi.



92

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

Güvenilir

Eller,

3 yılda 50

binden

fazla kişiye

ulaştı

Unilever Food Solutions’ın Gıda Güvenliği Derneği işbirliği ile

hazırladığı gıda güvenliği eğitim ve sertifika programı ‘Güvenilir

Eller’ üç yılda 50.000’den fazla kişiye ulaştı. Bu yıl ise, Diversey

Consulting ile Güvenilir Eller Projesi için özel olarak hazırlanan

“Denetim” konulu 6. video yayına alındı.

Dünya çapında şeflerin mutfaktaki

çözüm ortağı olan ve ev dışı gıda

sektöründe her iki işletmeden birine

ulaşan Unilever Food Solutions’dan ev

dışı tüketim sektöründe “bir ilk” olan, üç

yıldır devam eden çevrimiçi gıda güvenliği

eğitim ve sertifika programı “Güvenilir

Eller” ile 50.000’den fazla mutfak çalışanına

ulaştığını açıkladı. Projenin resmi web

sitesi guvenilireller.com web sitesinden

kayıt olanlar arasından 37 bin kişi isme

özel sertifikasını alırken projeye en çok

katılım gösterilen iller ise sırasıyla İstanbul

(12.582), Antalya (5467) ve Ankara (4929)

oldu.

Usal: “3 yılda 50 binden fazla

mutfak çalışanına ulaştık”

Unilever Ev Dışı Tüketim Pazarlama

Direktörü Bora Usal, “Mutfakta zaman

kazandıran ve her 2 mutfaktan 1’ine ulaşan

ürünlerimizle şeflerin yemek aşklarını

özgürce yaşamalarına katkı sağlamak

ve bu konuda projeler geliştirmeyi çok

önemsiyoruz. Sektörümüze yenilikler

getirmeyi alışkanlık haline getirmiş ve kalite

standartlarının yükseltilmesi konusunda

çalışmalar gerçekleştiren bir şirket olarak

2016 yılında hayata geçirdiğimiz ‘Güvenilir

Eller’ projesiyle 3 yılda hedeflerimizin

de üzerinde, 50.000’den fazla mutfak

çalışanına ulaşmanın gururunu yaşıyoruz.

Proje kapsamındaki iş birliklerimiz çok

daha fazla şefe ulaşmamızı sağladı. Bu

anlamda iş ortaklarımıza da kıymetli

katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Ev

dışı gıda sektörünün önemli oyuncularından

biri olarak tüketicilerin güvenliği ve

sağlığı noktasında bizim de önemli

sorumluluklarımız olduğu inancıyla bu

proje için harekete geçtik. Öte yandan

şeflerimizin profesyonel gelişimlerine de

katkı sağlayabildiğimiz ve gıda güvenliği

konusunda beklentilerini karşılaşabildiğimiz

için çok mutluyuz. Güvenilir Eller Gıda

Güvenliği eğitimlerimiz gibi birçok

servisimizle de sektörün gelişimine de

katkı sağlıyoruz. Önümüzdeki dönemde

daha fazla şefe eğitimlerimizle ulaşmayı

hedefliyoruz.” dedi.

Program, ‘Denetim’ modülü ile

zenginleştirildi

Güvenilir Eller projesi 2016 yılında TNS

araştırma şirketiyle birlikte gerçekleştirilen

‘Türkiye Şef Araştırması’nda şeflerin

%80’inin ‘gıda güvenliği’ alanında

eğitim almayı en öncelikli ihtiyacı olarak

tanımladığının belirlenmesinin ardından

hayata geçirilmişti. Gıda Güvenliği Derneği

iş birliği ile gıdaların hazırlanmasından,

depolanmasına, hammaddelerin

tüketim aşamasına kadar olan süreçte

karşılaşılabilecek tehlikeler konusunda

beş modülden oluşan programa bu yıl

Diversey Consulting işbirliği ile eklenen

ve gıda güvenliği denetimlerin sağlama

yöntemlerini içeren “Denetim” modülü

ile daha da zenginleşti. Proje Türkiye

genelindeki tüm mutfak çalışanlarına açık

olup; online eğitimleri tamamlayan mutfak

çalışanı, Gıda Güvenliği Derneği tarafından

onaylı isme özel sertifika almaya hak

kazanıyor.


MDD Başkanlığına yeniden

Zeynep Kakınç seçildi

Mutfak Dostları Derneği, 16’ıncı olağan genel kurulunu geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi.

2014 yılında derneğin ilk kadın başkanı olan Zeynep Kakınç, 2020-22 döneminde dördüncü

kez yönetim kurulu başkanı olarak görev yapacak.

1991 yılında kurulan Türkiye’nin köklü

sivil toplum kuruluşlarından Mutfak

Dostları Derneği, geçtiğimiz günlerde

gerçekleştirdiği genel kurulunda, 2020-22

dönemi yönetim kurulunu seçti. 2020-2022

dönemi yeni yönetim kuruluna 2014 yılından

bu yana başkanlık görevini yürüten Zeynep

Kakınç başkanlık etmeye devam edecek.

MDD Başkanı Zeynep Kakınç; “Ülkemizin

alanında en köklü sivil toplum kuruluşu

olan derneğimize dördüncü kez başkanlık

edecek olmaktan mutluluk duyuyorum.

Geçtiğimiz dönemlerde başladığımız ve

titizlikle yürüttüğümüz Anadolu Lezzet

Envanteri (ALE), Altın Kaşık Gastronomi

Ödülleri gibi süregelen projelerimizin

yanı sıra, ulusal ve uluslararası projeleri

daha etkin şekilde yürütmek üzere bu

alanlarda çalışma grupları oluşturarak

yönetim kurulumuzu oluşturan deneyimli

arkadaşlarımızla mutfak kültürünü

her alanda desteklemeye, ülkemizde

gastronomi yılı ilan edilen 2020 yılında da

devam edeceğiz” dedi.

Ülkemizin özgün lezzetlerini ve

yöresel üreticileri desteklemek adına

Anadolu Lezzet Envanteri’nin (ALE)

oluşturulmasında önemli çalışmalara

imza atan ve gastronomi alanında

uluslararası projelerle de gündeme

gelen Mutfak Dostları Derneği’nin yeni

yönetim kurulundaki diğer isimler ve görev

dağılımı ise şu şekilde gerçekleşti: Başkan

Yardımcıları Osman Serim, Nedim Atilla,

Genel Sekreter Esin Sungur, Sayman Oya

Emerk, Üyeler Alparslan Baloğlu, Ebru

Erke, Başar Eryöner, Yakup Şensoy, Sema

Targıt, Haluk Özyavuz, Filiz Hösükoğlu, Ülkü

Kahraman, Nazlı Kalmuk ve Murat Güllü.

MDD 30 yaşında

2020 yılında 30. yılını kutlayan Mutfak

Dostları Derneği, bilimsel araştırmalar

yaparak ve yaptırarak mutfak

zenginliklerimizi, ulusal ve uluslararası

yeme-içme ve sunma adabını ortaya

çıkarmak ve gastronomiyi sevdirmek

amacıyla kuruldu. Yurt içi ve yurt dışında

mutfağımızın tanıtılmasını sağlamak,

eğitimler düzenlemek, yeme-içme ile

ilgili gelişmeleri izlemek, çalışmaları

özendirmek de derneğin kuruluş amaçları

arasında.

Çeşitli yayınlar hazırlayan, panel, konferans

ve gastronomi gezileri düzenleyen dernek,

önceden belirlenen temalar çerçevesinde

gastronomik zenginliği olan yemekler de

organize ediyor. Gastronomi alanına bir

referans noktası olması ve başarılı kişi ve

kuruluşların teşvik edilmesi amacıyla Altın

Kaşık Gastronomi Ödülleri’ni düzenleyen

Mutfak Dostları Derneği, 30. yılını da

tematik gala yemeğinden 30 yıl ödüllerine,

panel ve konferanslara uzanan bir dizi

etkinlik ile kutlayacak.


94

hotel restaurant

& hi-tech

gastro aktüel

Cargill’de üst düzey atama

Cargill’in Türkiye’den yönettiği Ortadoğu, Türkiye & Afrika bölgesinin kurumsal

ilişkiler yolculuğuna liderlik edecek yeni isim Arzu Örsel oldu. Şubat 2020 itibarıyla

Cargill Orta Doğu, Türkiye, Afrika Kurumsal İlişkiler Direktörlüğü görevini üstlenen

Örsel, Cargill’in kurumsal ilişkiler, kurumsal sosyal sorumluluk ve kamu ilişkileri

alanındaki çalışmalarından sorumlu olacak. Pazarlama, stratejik planlama ve

iletişim alanında deneyimli üst düzey bir yönetici olan Örsel, kariyerine 1994 yılında

Eczacıbaşı Avon’da Marka Yöneticisi olarak başladı. Çalışma hayatına Colgate-

Palmolive’de Marka Müdürü pozisyonunda devam eden Örsel, daha sonra sırasıyla

Shell Türkiye’de Pazarlama ve Stratejik Planlama Müdürü, British American

Tobacco’da Kurumsal İletişim Müdürü, Ülker Komili’de Pazarlama Müdürü,

Türk Telekom’da İletişim Direktörü, Otokoç Otomotiv’de İş Geliştirme Başkanı,

Vakıfbank’ta Kurumsal İletişim Başkanı olarak görev aldı.

‘Şefin En İyi Tabağı Yarışması’nın birincisi

Ömer Faruk Yılmaz oldu

Dünyanın önde gelen şef, gurme, yemek yazarı, gazetecileri ve restoran işletmecilerinin üye olduğu

World Gourmet Society tarafından başlatılan ve şeflerin yaratıcı tabaklarının ödüllendirildiği Best

Plate Challenge (Şefin En İyi Tabağı Yarışması) Türkiye ayağını WorldFood İstanbul kapsamında

gerçekleştirdi. Türkiye’nin dört bir yanındaki şeflerin uluslararası platformda tanınmaları, yerel

ürünleri tanıtmaları, bölge ve kültürlerini paylaşmalarında bir köprü olmayı amaçlayan yarışmada 6

kategoride finale kalmayı başaran Ömer Faruk Yılmaz, ‘En Yaratıcı Tabak‘ ve ‘En İyi Pişirme Tekniği’

kategorilerinde Türkiye kazananı oldu. Global anlamda Türkiye’ye bu yarışma sayesinde ilk birinciliği

getiren şef unvanını elde eden Bolu Mengen doğumlu şef, Mersin HiltonSA Mutfak Şefliği’nin yanı

sıra Ulusal Aşçılar Federasyonu (ULAF) çerçevesinde da çalışmalarını sürdürüyor.

Monaco’da Türk Gecesi

T-ONE Derneği Gastronomi Komitesi tarafından, Türkiye'nin seçkin restoranları, mutfak okulları,

organizasyonları ve akademileri olmak üzere İmza Türk Yemeklerini tanıtmak amacıyla başlatılan

çalışmalara bir yenisi eklendi. Derneğin Gastronomi Komitesi çabalarıyla Sevgililer Günü’nde

Monte-Carlo Bay Hotel de Pera Palace Hotel'in yetenekli Executive Şefi Gökay Çakıroğlu ve ekibinin

hazırladıkları Türk yemeklerinden oluşan menü ikramı ile 14 Şubat 2020 tarihinde Monaco da

Türk Gecesi düzenlendi. Türk mutfağının enfes lezzetlerinin davetlilere sunulduğu ve konuklara

unutulmaz bir gece ve muhteşem kahvaltı keyfinin yaşatıldığı bu organizasyon, T-ONE Derneği’nden

Demet Sabancı Çetindoğan ve Dalia Garih ile SMS Delege Başkanının Özel Danışmanı Hülya Biren’in

ev sahipliğinde yapıldı. Executive Şef Gökay Çakıroğlu ve ekibinin Türk lezzetlerini, yöresel ve yerel

tarım ürünlerimizi kullanarak; modernize ederek hazırladıkları özel menüde Antep Kuru Patlıcan

Dolması, Kayseri’nin geleneksel Mantısı, Adana İçli Köftesi, Milli yemeğimiz olan Pastırmalı Kuru

Fasulye ve daha birçok Türk yemeği ile muhteşem Türk Tatlıları servis edildi.

İstanbul’da İskoç Gecesi

Dünyada İskoçya ve İskoç viski kültürünün onurlandırılması amacıyla hareket

eden ve sektörün en saygın kuruluşu olan İskoçya merkezli “Keepers of The

Quaich Society” Türkiye chapter açılışını 18 Şubat tarihinde Pera Palace

Hotel’de düzenlediği görkemli bir gece ile duyurdu. Bugüne kadar dünyada

yalnızca 9 ülkede “International Chapter” uluslararası şubesini açan dernek,

Amerika’dan sonra 10’uncu şubesini Türkiye’de açtı. İskoç viski endüstrisinde

en az 7 yıl hizmet eden kişilerin üye olabildiği derneğe en az 10 yıl hizmet

edenler İskoçya’daki yönetim kurulunun kararı ile “Master” unvanını alabiliyor.

Dünyada sayılı üyenin layık görüldüğü “Master” unvanını alan ilk ve tek Türk

Pernod Ricard’ın Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye Genel Müdürü Selçuk

Tümay oldu. Dünyada sayılı ülkede yer alan ve Türkiye’de de faaliyet gösterecek

derneğin Yönetim Kurulu Başkanlığında Selçuk Tümay yer alırken derneğin

yönetim kurulunda; Maddox İçki Satış Pazarlama ve Ticaret A.Ş. Yönetim

Kurulu Başkanı Burak Türeci ve ünlü Gastronomi Yazarı Teoman Hünal yer

alıyor.


Kadınları ve gençleri arıcılık

mesleğine kazandırıyor

KAGİDER, TurkishWIN, UPS ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) iş birliğiyle

gerçekleştirilen Kadın Liderlik Platformu Zirvesi, 20 Şubat tarihinde “Kapsayıcılık:

Egosistemden Ekosisteme” temasıyla İstanbul’da düzenlendi. Zirve kapsamında

gerçekleştirilen “Kalkınma Yatırımları Ekosistemi” başlıklı panelde, Balparmak da

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) katkılarıyla hayata geçirdiği Balparmak

Arıcılık Akademisi’ni tanıttı. Panelde projenin sunumunu Balparmak Ar-Ge ve

Kalite Direktörü Dr. Emel Damarlı yaptı. Eğitim programını başarı ile tamamlayan

tüm arıcı adaylarına Bal-Der (Arı Ürünleri ile Sağlıklı Yaşam Platformu) tarafından

katılım sertifikası veriliyor. Ayrıca Muğla’nın Ula ilçesinde yer alan eğitim merkezinde

gerçekleştirilen sabit ve uygulamalı eğitim programını başarıyla tamamlayan adaylara,

mesleğe ilk adımı atmaları için eğitim sonunda arılı iki adet kovan hediye ediliyor.

Balparmak, Nisan ayı sonunda sektöre 100 yeni kadın ve genç arıcı kazandırmayı

hedefliyor.

‘İNCİ’ kazanan restoranları açıkladı

Hürriyet ve Karaca iş birliği ile gastronomi dünyasına kazandırılan 2020

‘İncili Gastronomi Rehberi’ Hürriyet Kitap etiketiyle yayımlandı. Rehberde

yer alan ve ‘İnci’ kazanan restoranlara ödülleri Shangri-La Bosphorus’ta

gerçekleştirilen törenle takdim edildi. Gastronomi dünyasının prestiji kabul

edilen rehber; sektörün değerlendirilmesi, derecelendirilmesi, teşvik edilmesi

ve yemek severlere adil bir şekilde yol gösterilmesi amacıyla hazırlandı.

Ödül gecesi ise Türkiye’nin lezzet noktalarının adeta geçit töreni oldu. Her yıl

kapsamı genişletilen ve yeni lokasyonlar eklenen rehberde; Türkiye’nin dört

bir yanından restoranlar değerlendirildi. Maça Kızı, Mikla, Neolokal, Od Urla

ve Sunset Restaurant, İncili Gastronomi Rehberi kapsamında 5 İnci kazanan

toplan 518 restoran yer aldı.

Kahve Dünyası’ndan

Portakal Parçalı Bitter Dondurma

“Hepimizin ortak noktası” söylemiyle her yaştan misafirine doyumsuz tatlar sunan, ikram

ettiği tüm lezzetleri kendisi üreten Kahve Dünyası, her aya özel dondurma çeşitleriyle

dondurma severleri heyecanlı bir bekleyişe sürüklüyor. Kışın en sevilen meyvelerinden

biri olan portakalı bitter çikolatayla harmanladığı ve “ayın dondurmaları” arasında en

beğenilen dondurma olan Portakal Parçalı Bitter Dondurma ile mart ayında misafirlerine

seslenen Kahve Dünyası, dondurma severlerin damağında unutulmaz bir tat bırakıyor.

Kahve Dünyası şeflerinin özel reçetesinin yanı sıra Jersey inek sütü, süt kreması, taze

portakal parçaları ve bitter çikolatayla hayat bulan Portakal Parçalı Bitter Dondurma,

tamamen el yapımı tarzında hazırlanıyor.

TAB Gıda’ya

yeni pazarlama direktörü

Türkiye’nin hızlı servis restoran zinciri sektörü lideri TAB Gıda’nın Pazarlama

Direktörlüğü görevine, sektörünün tecrübeli isimlerinden Caner Alpaslan getirildi.

Caner Alpaslan, Şubat 2020 itibarıyla TAB Gıda Pazarlama Direktörü olarak görev

yapacak. Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümünden 2006 yılında mezun olan Alpaslan,

Galatasaray Üniversitesi İletişim Stratejileri ve Halkla ilişkiler Bölümünde master

yaptı. Kariyerine FedEx’te satış uzmanı olarak başlayan ve on yıla yakın süre Coca-Cola

İçecek Pazarlama Departmanında farklı roller üstlenen Alpaslan; Burger King, Popeyes,

Arby’s, Sbarro, Usta Dönerci ve Usta Pideci olmak üzere toplam 6 markayı bünyesinde

bulunduran hızlı servis restoran zinciri lideri TAB Gıda’nın pazarlama direktörü olarak

görev yapacak.


96

hotel restaurant

& hi-tech

fuar

Ambiente 2020

Koronavirüs ve Ciara'dan etkilendi

Dünyanın en büyük tüketim malları fuarı, Ambiente, 310.240 metrekareyi kapsayan

alanda 93 ülkeden 4.635 katılımcıya eve sahipliği yaptı. 186 katılımcıyla Türkiye,

fuardaki en büyük milli katılımcı ülkelerden biri oldu.

Eğilimler, yeni ürünler ve

uluslararası ticaret konuları

geleneksel olarak 7-11 Şubat

2020 tarihleri arasında gerçekleşen

Frankfurt'taki Ambiente fuarının

odağını oluşturuyordu. Dünyanın

en büyük tüketim malları fuarı,

Ambiente, 310.240 metrekareyi

kapsayan alanda 93 ülkeden 4.635

katılımcıya eve sahipliği yaptı. Ama ne

yazık ki Ambiente bu yıl koronavirüs

salgınından etkilenen ilk lider fuar

olarak tarihe geçti. Ciara tayfunu da

işin cabası oldu. Ancak salonlardaki

işler korkulduğu katar kötü yürümedi,

trendler ve yeni ürünlerin gün yüzüne

çıktığı fuar boyunca firmalar çok sayıda

sipariş yazabildiler.

Geniş bir ürün yelpazesiyle fuara

katılan 186 Türk firması ev ve kontrat

alanlarına hitap eden rekabet gücü

yüksek ürünlerle katıldılar ve Messe

Frankfurt’un hemen bütün ana

geçiş alanlarını Türk markalarının

reklamlarıyla doldurdular.

160 ülkeden 108.000 alıcı yer aldı

Toplamda, yaklaşık 160 ülkeden

108.000 alıcı, ilham almak ve yeni

koleksiyonları için ürün tedarik etmek


için Ambiente'ye geldi. Yüzde 62'si

Almanya dışındaki ülkelerden gelmişti.

Ziyaretçi sayısındaki azalmanın başlıca

nedenlerinden biri koronavirüs tehlikesi

yüzünden birçok Alman ve uluslararası

perakendeci şirket ve hatta büyük

şirketler çalışanlarının seyahatini

yasaklamasıydı. Ayrıca Pazar gününden

itibaren hava ve demiryolu trafiği zaman

zaman Almanya ve Avrupa genelinde

tamamen felç olmuştu.

Ziyaretçiler, fuardan yüzde 95

memnun ayrıldı

Messe Frankfurt İcra Kurulu Üyesi

Detlef Braun, fuar hakkında şunları

söyledi: “Bir fuar bu tür iki olaydan

etkilendiyse, durum gerçekten büyük

zorluklarla karşılaşıyor demektir.

“Ancak katılımcılarımız durumu doğru

değerlendirdi. Ziyaretçiler Frankfurt'a

olumlu bir beklentiyle geldiler ve

hepsi de sipariş vermeye hevesliydi.”

Fuar sonu değerlendirmelere göre,

ziyaretçiler arasındaki memnuniyet

oranları yüzde 95 gibi bir seviyede

olmaya devam etti. Olağanüstü

durumun etkisiyle ziyaretçi sayısı

itibariyle ilk on ülke sıralamasında

bariz değişiklikler gözlemlenmiştir.

Almanya’nın başı çektiği listede ilk

on sırayla, İtalya, Fransa, Hollanda,

İspanya, İngiltere, Türkiye, ABD, Rusya,

Japonya ve Çin olarak gerçekleşti. Bu

yıl Estonya, Japonya, Ürdün, Kolombiya,

Romanya ve Türkiye'den gelen ziyaretçi

sayısında artış gözlendi.

Alman Konut ve Ofisler Ticaret

Birliği'nin (HWB) Genel Müdürü

Thomas Grothkopp şunları ekliyordu:

“Ambiente, karşılıklı kazandıran

anlaşmalar yapmak için ürün, marka

ve insan üçlüsünün gerçek dünya

buluşmalarının önemini ortaya çıkardı.

Perakendeci firmalar da Messe

Frankfurt'un Ambiente'de sunduğu

fırsatları geniş ölçüde kullanma fırsatı

buldular.”


98

hotel restaurant

& hi-tech

fuar

Mutfakçılar eyalet eyalet çalıştı

Rota ABD'ye döndü

Türk mutfak sektörü, Çin ile ABD arasında yaşanan ticari

anlaşmazlıklardan fayda sağlamak için atak yapmaya hazırlanıyor.

Uluslararası mutfak eşyaları, ev

dekorasyonu, züccaciye, aksesuar ve

hediyelik eşya fuarı Ambiente 2020

Frankfurt’ta 7 Şubat tarihinde kapılarını

açtı. İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı

Birlikleri (İMMİB) tarafından İstanbul Demir

ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği

(İDDMİB). İstanbul Kimyevi Maddeler ve

Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ve

Elektrik ve Elektronik İhracatçıları Birliği

(TET) iş birliğinde 25 yıldır milli katılım

organizasyonu ile Türk ürünlerinin görücüye

çıkarıldığı Ambiente Fuarı’nda bu yıl toplam

184 Türk firması yer alıyor.

Öztiryaki: “2020’de ABD öne

çıkacak”

ABD'nin mutfak eşyasında yaklaşık 52

milyar dolar civarında ithalat yaptığına

işaret eden İstanbul Demir ve Demir Dışı

Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB)

Başkanı Tahsin Öztiryaki, bazı Türk

firmalarının ABD'de depo açmaya

başladığını, kendilerinin de Birlik olarak

bir yer açıp açmamayı değerlendirmeye

aldıklarını ifade etti. Öztiryaki, “Eyalet eyalet

çalışma yaptık. 2020’de bizim sektörümüzde

ABD öne çıkacak ve sektörümüz için yeni bir

çıkış olacak. ABD de buna hazır." dedi.

Türkiye, bu yıl Almanya’da 72'inci kez

düzenlenen Uluslararası Mutfak Eşyaları,

Ev Dekorasyonu, Züccaciye, Aksesuar ve

Hediyelik Eşya Fuarı Ambiente 2020'ye 184

firma ile katıldı. İstanbul Demir ve Demir

Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB)

Başkanı Tahsin Öztiryaki, fuara katılımın

geçtiğimiz yıla göre arttığını ve çok önemli

görüşmeler yaptıklarını söyledi. Türk

mutfak sektörünün yaklaşık 4,6 milyar

dolar ihracat yapan bir sektör olduğuna

işaret eden Öztiryaki, Avrupalıların

İtalya’dan Çin’e kadar olan bölgede en

doğru tedarik ülkesinin Türkiye olduğunu

artık anladıklarını belirtti. Türkiye'nin

Ambiente Fuarı’na ülke olarak 50 yıl geride

başlamasına karşın oldukça iyi durumda

olduğunu vurgulayan Öztiryaki, “Avrupa’da

bu işin endüstriyel mutfaktaki lideri

İtalyanlardır. Ev tipinde lider yine İtalya ve

arkasında Almanya var. Baktığımızda bu

ülkeler 10 milyar dolar ihracat yaparken

biz 4,6 milyar yapıyoruz. 50 yıllık farkı yarı

yarıya kapatmışız ki, bu gayet iyi bir durum.”

dedi.

Türkiye Avrupa’da ilk sıralarda

Türkiye'nin fiyatları, kalitesi, tasarıma olan

inancı ve taleplere vereceğimiz cevaplardan

dolayı çok doğru bir noktada olduğunu

kaydeden Öztiryaki, “Mesele bu işe ne

kadar gönül verdiğimiz. Sektörümüz bu

konuda çok iddialı. Yaklaşık 200 ülkeye

ihracat yapıyoruz. 10 bin dolar üzerinde


ihracat yapan yaklaşık 4.700 firma var.

Hepimiz tasarıma, güzel ambalaja ve satış

yapabilmek için dünyanın her köşesine

gitmek gerektiğine inanıyoruz. Türk

endüstriyel mutfak ve ev tipi mutfak sektörü

şu anda dünyanın önemli alternatiflerinden

biri. Endüstriyel mutfakta Almanya, İtalya,

İspanya ve Türkiye ihracatta öne çıkan

ülkeler arasındadır. Amerika’da Avrupa’dan

ihracat yapan da ilk 3 ülkenin içerisindeyiz.”

ifadelerini kullandı.

ABD’ye dört koldan markaj

Çin ile Amerika arasındaki anlaşmazlıkların

Türkiye'ye olumlu bir şekilde yansıdığını

kaydeden Öztiryaki, bu yıl ABD pazarında

ciddi bir hareketlilik beklediklerini söyledi.

Dünyada satın alma alışkanlıklarının

değiştiğini ve ekonominin yavaşlamasından

dolayı herkesin daha ekonomik ve doğru

mal almaya çalıştığını anlatan Öztiryaki,

şöyle devam etti:

"Türkiye hem ekonomisiyle hem doğru

malıyla hem de lojistiğiyle alım yapmak

için doğru bir ülke. Biz dünyanın önemli

bir alternatif ülkesiyiz. Amerika da önemli

alternatiflerden biri. Mutfak eşyasında

yaklaşık 52 milyar dolar civarında ithalat

yapıyorlar, bizim ihracatımız ise 150 milyon

dolar. Dolayısıyla ABD pazarında daha çok

yolumuz var. Çin ile ABD arasında uzun

zamandır kurulmuş olan hem ticari hem de

karşılıklı yatırım ilişkilerinin içine girmemiz

gerekiyor ve gireceğiz. Önümüzdeki ay

Şikago’da yapılacak olan IHHS Fuarı’na

40 firma ile katılacağız. ABD pazarında

ürünlerimizin algısını yükselteceğiz. Türk

ve yabancı aşçılar tarafından her yemeğin

Türk tenceresi, Türk kuzinesi ve Türk ocağı

ile yapıldığı bir mutfak kuracağız. Bunların

yanında sosyal medyada fenomenleri ve

bloggerlarla anlaşıp onları yönlendireceğiz.

Pazarı güncel iletişim araçlarıyla çözmemiz

gerekiyor. ABD sektörümüz için yeni bir

çıkış olacak."

ABD pazarını eyalet eyalet çalıştılar

ABD'de önemli olan tek şeyin malın tasarımı

ve kalitesi olmadığını anlatan Öztiryaki,

onların malları yakınlarında da istediklerini

ifade etti. Birçok Türk firmasının yavaş yavaş

ABD'deki depolarını açmaya başladığını

belirten Öztiryaki, "Biz de İDDMİB olarak

bir depo açabilir miyiz diye görüşmeler

yapıyoruz. 2020’de bizim sektörümüzde ABD

öne çıkacak. Onlar da buna hazır." dedi.

İDDMİB olarak Birlik bünyesindeki

firmalarla eşgüdümlerinin çok yüksek

olduğunu söyleyen Öztiryaki, yıllardır

yaptıkları UR-GE projelerinde hiç kimsenin

birbirinin rakibi olmadığını ifade ederek, "Biz

içimizde barışık, birbiriyle kavga etmeyen

bir sektörüz. Şu anda ABD'de hangi eyalette

ne alınıyor, ne satılıyor hepsinin bilgisi bizde

mevcut. İnceledik ve nerede hangi ürünü

satabileceğimizi saptadık. Dolayısıyla bilinçli

şekilde gideceğiz. Amerika’da örneğin

tencere ebatları, sapları farklı. Biz böyle

eyalet eyalet çalışma yaptık. Biz birliğimize

bütün ürünleri yapabilen bir fabrika olarak

bakıyoruz. Yönetim Kurulu olarak bu

fabrikanın ürünlerini dünyaya nasıl satarız

diye düşünüyoruz." dedi.

Pelister: “Dünyanın en önemli

organizasyonunda çeyrek asırdır

Türk markaları olarak yerimizi

alıyoruz”

Dünyanın en prestijli fuarı olan Ambiente’de

Türkiye olarak 25 yıldır yer alındığına

vurgu yapan İstanbul Kimyevi Maddeler

ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB)

Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister,

“230 milyar dolarlık ticaret hacmi olan

dünya mutfak sektöründe 9’uncu sırada

yer alan Türkiye, bu alanda dünyanın en

önemli organizasyonu olan Ambiente’de

çeyrek asırdır istikrarlı bir şekilde yerini

alıyor. Milli düzeyde ve bireysel olarak

katılan toplam 184 firmamız, Almanya

piyasasındaki bilinirliğini güçlendiriyor.

Katma değeri yüksek ürünler üretmek için

son teknolojileri görmek ve ihracatımızı

artırmak için yeni iş birlikleri kurmak

adına bu organizasyon büyük önem taşıyor.

2019 yılında sektörel olarak 3,75 milyar

dolar dış ticaret fazlası verdiğimiz mutfak

sektörümüzün ihracatı 4,6 milyar dolar

olarak gerçekleşti ve ithalatı 832 milyon

dolar oldu.

“Kimya Teknoloji Geliştirme

Merkezi kurma hayalimizi

projelendiriyoruz”

Ev ve mutfak eşyaları sektörünün ihracatını

artırmak için tasarım ve markalaşmanın

önemine dikkat çeken Pelister, “Kalite

noktasında rekabet gücümüzün olduğu

kanaatindeyim. Tasarımdaki yenilik ve

yüksek teknoloji ise markalaşmada en

büyük itici güç olacaktır. Bu anlamda

tasarım konusunda biz İKMİB olarak

ihracatçılarımıza her türlü desteği vermeye

hazırız. İKMİB olarak büyük bir Kimya

Teknoloji Geliştirme Merkezi kurma

hayalimizi projelendiriyoruz. İçinde alt

sektörlerimize ait uluslararası akredite

referans laboratuvarları, kütüphaneler,

başarılı olmamız ve hedeflerimize

ulaşmamız için her türlü bilgi, beceri

ve tecrübelerin ortaya konarak bilimsel

gelişimin önünün açıldığı yetkinlik merkezi,

eğitim alanı, çeşitli alanlarda atölyeler

ve sektörel start up’lar için bir kuluçka

merkezinin de bulunacağı çok önemli ve

kalıcı bir eser olması için uğraşacağız.”

açıklamasında bulundu.


100

hotel restaurant

& hi-tech

fuar

Yeni iş birliklerinin temeli

HORECA’da atıldı

İzmir ekonomisine ve ihracatına

katkı sağlayan HORECA Fair

Ege Uluslarası Otel Ekipmanları

Ağırlama Konaklama Teknolojileri

Fuarı, bu yıl Fuar İzmir’de ikinci kez

düzenlendi. Ege İhracatçı Birlikleri

Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi,

İzmir’in konaklama, ağırlama

endüstrisini içinde barındıran

bir zirveye ev sahipliği yaptığını

belirterek, “İzmir turizminin yol

haritasının çizildiği fuar 2019’da

11 bin 60 ziyaretçiye ulaştı. Bu

sene otelcilikten gıdaya kadar

tüm sektörlerde 400 markayı

buluşturacak. Fuara yurtdışından

küresel ölçekteki uluslararası 150

profesyonel satın almacı katılacak.

HORECA fuarı ihracat stratejimiz

doğrultusunda hedef ülkelerle

bir araya gelmemizi sağlıyor. Yeni

pazarlara girmek için mükemmel bir

fırsat.” dedi.

EİB’ten verimli başlangıç

Jak Eskinazi, Ticaret Bakanlığı

koordinesinde Ege İhracatçı

Birlikleri organizasyonuyla HORECA

fuarına alım heyeti organizasyonu

gerçekleştirildiğini anlattı. “Ege

Bölgesi'nde faaliyet gösteren

firmalarımız Bulgaristan, Sudan,

Bahreyn, Ürdün ve Filistin’den gelen

7 firmayla olumlu ve verimli ikili

görüşmelerde bulundu. İlgilendikleri

ürünler ağırlıklı olarak otel ve

restoran ekipmanları ve mobilyaları.

2020’deki 25 milyar dolarlık

hedefimize giden yolda potansiyeli

Metro Türkiye yerel lezzetleri taşıdı

HORECA FAIR Ege Uluslararası Otel

Ekipmanları ve Ağırlama Konaklama

Teknolojileri Fuarı’na katılan Metro

Türkiye, yerli üretim ve üreticiyi

destekleyen çalışmalarını sürdürüyor.

Yüzde 98 oranında Türkiye’de üretilen

ürünleri müşterisiyle buluşturan Metro

Türkiye, bu yaklaşımı doğrultusunda

2011 yılında başlattığı Coğrafi İşaretli

Ürünler Projesi’nde önemli işlere imza

atmaya devam ediyor. 150'den fazla

Coğrafi İşaretli ürünü mağazalarında

satışa sunan Metro Türkiye, 120

restoranın menüsünde de Coğrafi

İşaretli ürünler kullanılmasını sağladı.

yüksek olan bu ülkelerle önümüzdeki

süreçte ciddi bağlantılar kuracağız.

Ege İhracatçı Birlikleri olarak geçen

sene 5 ülkeye gerçekleştirilen toplam

275 milyon dolarlık ihracatımızı

300 milyon dolara çıkarmayı

hedefliyoruz.”

Ayrıca Metro’nun faaliyet gösterdiği 10

ülkeye 2018 ve 2019 yıllarında toplam

7.500 ton Coğrafi İşaretli ve yerel ürün

ihraç edildi. 19-22 Şubat tarihleri

arasında düzenlenecek fuar kapsamında

Gastronometro şefleri de Coğrafi İşaretli

ürünleri kullanarak yaptıkları lezzetli

yemekleri fuar ziyaretçilerine tanıtacak.

Gastronometro şeflerinin hazırlayacağı

lezzetler arasında, İzmir Tulumu ve

Bıldırcın yumurtası eşliğinde boyoz

çeşitleri, Ege otlu firik bulgur risotto,

Alanya avokado eşliğinde ton balığı

dolgulu tartolet, Seferihisar mandalina

şerbetli Kemalpaşa tatlısı, kinoalı

ekmek arasında palamut bulunuyor.



02

hotel restaurant

& hi-tech

yeni mekan

Anadolu Yakası’nın gözde terası

Hood Moda

DoubleTree by Hilton İstanbul’un bünyesinde hizmet veren Hood Moda, dünya mutfağı ve

yerel tatlarla hazırlanan menüsüne Uzakdoğu lezzetlerini de ekledi.

Anadolu Yakası’nın buluşma noktası

Moda’da, gün batımının en güzel anlarını

sunan Hood Moda, konuklarını panoramik

İstanbul manzarası eşliğinde Uzakdoğu

lezzetlerini keşfetmeye çağırıyor.

Tuna tataki, mango soslu somon tartar veya

kremalı, sarımsaklı karidesle başlayan lezzet

keşfi ‘miso’ sosunda black cod, sebzeli dana etli

ramen veya ördek but confit’le devam ederek

damakta nefis tatlar bırakmaya hazır.

Tatlı gurmeleri de unutulmadı

Tatlı gurmelerinin gözünden kaçmayacak

kestaneli yaban mersinli sufle, balkabaklı

cheesecake ve tropikal meyveli milföy de,

sushi’yle birlikte, menüye eklenen diğer

lezzetler arasında.

DoubleTree by Hilton İstanbul’un bünyesinde hizmet veren Hood

Moda, dünya mutfağı ve yerel tatlarla hazırlanan menüsüne

Uzakdoğu lezzetlerini de ekledi.



04

hotel restaurant

& hi-tech

yeni mekan

Toro Latin Gastrobar

Six Senses Kocataş Mansions, İstanbul’da açıldı

Dünyaca ünlü ödüllü şef Richard Sandoval'ın Latin Amerika’daki lezzetleri yorumladığı ikonik restoranı

Toro Latin GastroBar, Türkiye’deki ilk şubesini Sarıyer’de hizmete açtı. Latin ve Asya mutfaklarının

özgün şekilde yorumlanarak, özel pişirme teknikleriyle bir araya getirildiği Toro Latin GastroBar by Chef

Richard Sandoval, misafirlerine eşsiz bir gastronomi deneyimi yaşatıyor.

Japonca’daki ton balığı ve İspanyolca’daki

boğa sözcüklerinden

oluşturulmuş bir kelime

oyunundan adını alan Toro Latin

GastroBar, Sarıyer’deki Six Senses

Kocataş Mansions, İstanbul’da açıldı.

Dünyaca ünlü ödüllü şef Richard Sandoval’ın

Meksika kökenlerinden ilham

aldığı mekan; Meksika, Peru, Brezilya,

Arjantin ve Asya tatlarını içeren özel

lezzetleri İstanbul’a taşıyor. Güney

Amerika’nın neşeli yemek kültürünü

tanıtmayı amaçlayan mekan, bölgeye

özgü paylaşımlık yemekler ve egzotik

tatlarla lezzet tutkunlarına bir Latin &

Asya mutfağı şöleni yaşatıyor.

Egzotik kokteylleri ile iddialı

Şık dekorasyonu ve lezzetli menüsü

ile şehre yepyeni bir hava getiren Toro

Latin GastroBar’da hem göze hem de

damaklara hitap edilirken yetenekli

barmenler, hazırladıkları özel karışımlar

ile misafirleri egzotik kokteylleri

deneyimlemeye davet ediyor.


®


106

hotel restaurant

& hi-tech

hijyen

Tek bir yıkamayla

Koronavirüsü’ne son!

Hijyen uzmanları onaylıyor: Meiko bulaşık makinesinde yapılan tek

bir yıkama Koronavirüsü yok ediyor.

Meiko bulaşık yıkama teknolojilerinin

sunduğu hijyen güvenliği,

Koronavirüs'ün etkisiz hale

getirilmesi için güvenli bir yöntem olarak

kabul ediliyor ve bu nedenle yeni patojene

karşı son derece etkili bir çözüm olarak

görülüyor. Koronavirüslerin özellikleri,

makine içinde gerçekleşen dezenfeksiyon

etkili temizliğin ve proses koşullarının

virüse karşı son derece etkin olmasını

sağlıyor. Bu nedenle Meiko Çin, virüs

salgınından en çok etkilenen şehirlerden

biri olan Huanggang'a makine bağışı

yapmıştır.

An itibariyle, enfekte kişi sayısında

dramatik bir artış ve sınır ötesi yayılma

gözlemleniyor. Buna paralel olarak, yeni

patojenden kaynaklanan ölüm vakaları da

artış gösteriyor. Enfeksiyon riski de hala

yüksek olarak kabul ediliyor. Bu nedenle

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uluslararası

acil durum ilan etti. Meiko CEO’su Dr. Müh.

Stefan Scheringer, konuyla ilgili şöyle diyor:

“Bu süreçle birlikte oluşan korku iklimi

ve dünya çapındaki Meiko çalışanlarının

sağlığına ilişkin endişelerimiz, bizi de

etkilemiş durumda. Teknolojimizi ve

uzmanlığımızı virüsün durdurulmasına katkı

sağlamak için seferber etmek istiyoruz ve

bunu yapabilecek güçteyiz. Sadece bulaşık

yıkama teknolojileri değil, 1930'lardan

itibaren tıbbi cihaz ve temizleme ve

dezenfeksiyon teknolojileriyle ilgili, şirketin

90 yılı aşan bilgi ve tecrübesi, bu ifadeyi

onaylar nitelikte.

Hijyen güvenliği en büyük önceliğe

sahip

Olası bir salgın durumunda insanlar

genellikle hastane ve kliniklere

odaklanırlar; oysa ki virüslerin restoran

ve yemekhane gibi kamuya açık alanlarda

yayılması da aynı derecede mümkündür.

Hijyen uzmanı ve virolog Doç. Dr. Friedrich

von Rheinbaben, tabak, bardak ve çatalbıçakların,

geçmişte olduğu gibi günümüzde

de gastronomi işletmelerinin kritik noktaları

olarak kabul edildiğini belirtiyor. Bu

nedenle restoran, yemekhane gibi yemek

servisi yapılan tüm tesislerde bulaşıkların

hijyenik açıdan güvenli bir şekilde yıkanması

gerekiyor.

Hijyenik açıdan güvenli bulaşıklar,

Meiko'nun temel yetkinlikleri arasında yer

almaktadır. Duruma Koronavirüs özelinde

bakıldığında, Meiko, bulaşıklarda hijyen

güvenliğini garanti edebiliyor. Hijyen uzmanı

Friedrich von Rheinbaben, bunu şu sözlerle

doğruluyor: “Yüksek su sıcaklığında özel

kimyasallar ve özel yıkama mekaniği

kullanılan Meiko endüstriyel bulaşık

makineleri için, virüslerle mücadele sorun

teşkil etmez. Meiko bulaşık makineleriyle

yıkanan bulaşıklar, daha önce enfekte

veya hasta kişiler tarafından kullanılmış

olsa bile, tereddütsüz tekrar kullanıma

sunulabilir. Koronavirüs salgınında, bulaşık

makinesinin yanı sıra bulaşıkhane personeli

için de artan hijyen ihtiyaçları ve önlemleri

geçerlidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)

el hijyeni konusuna maksimum önem

veriyor ve ellerin sabunla veya alkol bazlı

kimyasallarla düzenli olarak iyi bir şekilde

yıkanmasını tavsiye ediyor. Profesyonel

bulaşıkhane personeli içinse, kullanılmış

ve kontaminasyon riski taşıyan bulaşıklara

dokunurken, özel iş kıyafetleri ve eldivenler

giyilmesi gibi ilave hijyen kuralları da söz

konusu.

Meiko Çin’den Huanggang'a bağış

Meiko Çin, virüs salgınından en çok

etkilenen şehirlerden biri olan Huanggang'a

daha yüksek hijyen güvenliği için, iki

giyotin tip bulaşık makinesi ve üç ördek/

sürgü yıkama ve dezenfeksiyon makinesi

bağışladı. Meiko Çin Genel Müdürü Thomas

Hegenberg konuyla ilgili şöyle diyor:

“Yaşanan enfeksiyon dalgasına ve virüse

karşı her gün verilen savaşa yakından şahit

oluyoruz. Dolayısıyla hiç vakit kaybetmeden

sunduğumuz teknolojiyle sürecin

hafifletilmesine katkıda bulunmaya karar

verdik!”

Meiko, önceki salgınlarda da teknik

çözümler şeklinde bağışlar yapmış ve kriz

bölgelerine aktif destek sağlamıştır.

İşveren olarak Meiko

Yaşanan salgın, Meiko'yu bir işveren olarak

da etkiliyor. Sonuçta firmanın tüm dünyada

çalışanları var ve 200 civarında çalışanı,

süreçten birinci derecede etkilenen Çin'de

bulunuyor. Burada vücut sıcaklığı ölçümleri

ve ağız maskesi direktifleri de dahil olmak

üzere sıkı hijyen kuralları uygulanıyor. Dr.

Müh. Stefan Scheringer, diğer önlemleri

şöyle anlatıyor: “Bölgedeki çalışanlarımıza

destek vermek ve korumak amacıyla, en

yüksek koruma sınıfına sahip solunum

maskesini derhal bölgeye ulaştırdık. Kriz

bölgesine yapılacak seyahatler de şimdilik

Şubat ortasına kadar iptal edilmiş durumda.

Gerekirse, bu süreyi daha da uzatabiliriz.”


Diversey, akıllı temizlik ve

hijyen çözümlerini sergiledi

Diversey, bu yıl 5.’si 19-22 Şubat 2020 tarihleri arasında İzmir

Gaziemir’de gerçekleştirilen Horeca Fair Ege Uluslararası

Otel Ekipmanları, Ağırlama Konaklama Teknolojileri Fuarı’nda

TASKI, Soft Care, Suma, Clax, Divergard, Oxivir, Good Sense

gibi ürün gruplarıyla birlikte IntelliTrail, IntelliBot, IntelliDish,

IntelliLinen gibi Internet of Clean (IoC – Temizliğin İnterneti)

sistemlerini fuar ziyaretçileri ile buluşturdu. Fuar ile ilgili

düşüncelerini dile getiren Diversey MEA (Orta Doğu ve Afrika)

Profesyonel İş Birimi Bölge Başkan Yardımcısı Gökhan

Özdöl şunları söyledi: “Diversey olarak; tüm faaliyetlerimizin

merkezinde gelecek nesillere daha güvenli ve sağlıklı bir dünya

bırakmak yer alıyor ve sürdürülebilirlik vizyonumuzu yansıtan

yeni ürün ve hizmetlerimizi HORECA Fuarı’nda sektörle

buluşturmaktan dolayı mutluyuz. IntelliTrail, IntelliBot,

IntelliDish, IntelliLinen gibi IoC sistemlerimizle Türkiye’deki iş

ortaklarımızın da verimlilik ve sürdürülebilirliğe odaklı temizlik

ve hijyen teknolojilerimizle hayatını kolaylaştırmaya ve Türk

turizm ve otelcilik sektörüne katma değer üretmeye devam

edeceğiz.”

Küçük otellerden

en büyük beklenti hijyen

Türkiye Küçük Oteller Derneği’nin geleneksel buluşması

29 Ocak’ta Hocapaşa Kültür Merkezi’nde yapıldı.

Buluşmaya katılan küçük otellerin yetkilileri 2020 yılına

dair öngörülerini paylaşarak sezonu karşılarken, turizm

sektörünün temizlik ve hijyende en büyük çözüm ortağı

Eczacıbaşı Profesyonel de müşterilerinin ihtiyaçlarına

göre şekillenen danışmanlık ve destek hizmetleri

hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Eczacıbaşı

Profesyonel bünyesinde yer alan EP Akademi’nin

yöneticisi Gökçe Yılmaz, Türkiye’nin dört bir yanındaki

işletmelere ve sektör profesyonellerine uzaktan

eğitim ile de ulaştıklarını söyleyerek, “2019 itibariyle

220 işletmeden yaklaşık 1000 kayıtlı üyesi bulunan EP

Uzaktan Eğitim Programı ile küçük-büyük tüm sektör

paydaşlarına temizlik ve hijyen konularında merak

ettiklerini online olarak öğrenme imkanı sunuyoruz.

Yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki, son yıllarda

müşteri ihtiyaç ve beklentileri sürekli değişim gösterse

de değişmeyen tek kriter temizlik ve hijyen. Müşteri

memnuniyetinin ve daha sonrasında sadakatinin

sürdürülebilir olmasının yolu hijyen ve temizliğe verilen

önemden geçiyor.” dedi.


08

hotel restaurant

& hi-tech

dekorasyon

Ege Vitrifiye Unicera Fuarı’na hazır!

10-14 Mart tarihleri arasında CNR Expo İstanbul’da gerçekleşecek Unicera Seramik

Banyo Mutfak Fuarı sektörün nabzını tutmaya hazırlanıyor.

Çeyrek asırdır kalite ve estetikten

taviz vermeyen Ege Vitrifiye,

her sene olduğu gibi bu sene

de Unicera’da yerini alıyor. Fuarda ilk

defa ziyaretçilerle buluşturacağı yeni

ürünleri, özenle tasarlanmış standında

profesyonellerin beğenisine sunmaya

hazırlanıyor.

Mottosunda insan sağlığı ve çevreye

duyarlılık var

İnsan sağlığını korumak ve çevreye

duyarlı ürünler geliştirmek mottosuyla

2020’de ürün portföyünü geliştiren

Ege Vitrifiye, daha hijyenik banyolar

yaratmak adına yeni tip kanalsız yıkama

sistemine sahip Knidos serisini, bu

yılın trendi dört farklı renk alternatifiyle

sunuyor. Farklı klozet tiplerini

içinde bulunduran Tarsos, hakkında

konuşturacak bir diğer seri; seramik

sağlık gereçleri modasına uygun güçlü,

zamansız bir tasarım…

Tüm ödüllü serileri ve detaylarını

incelemek için 4. Hol 4C04 standında

Ege Vitrifiye’yi ziyaret edebilirsiniz.

Banyolara Yeni Çözüm; Knidos

Serisi

Banyo çözümlerinin en iyi

örneklerinden biri olarak karışımıza

çıkan Ege Vitrifiye yeni Knidos Serisi,

mobilya kullanımına uygun; 2 adet 60

cm lavabo ve bir kanalsız klozetten

oluşuyor. Lavabolar şık çizgileriyle

modern banyolar için tercih sebebi

olurken, çevre dostu yüksek kalitede

üretimleri, ürün grubunu eşsiz hale

getiriyor. Serinin yeni tip kanalsız

klozeti ise yıkama sistemi sayesinde

kusursuz hijyen sağlıyor. Knidos banyo

serisinin beyaz renk seçeneği dışında

mat beyaz, latte ve antrasit renkleri

bulunuyor. Renkli serilerle ilkbaharın

enerjisi banyonuza yansıyor.

Tarsos Klozet Serisi: Kalite ve Estetik

Tarsos serisi 5 farklı klozetten oluşuyor ve tüm ürünlerin yüksek kalitede yıkama

özellikleri bulunuyor. Serinin sunduğu farklı klozet alternatifleri estetik ve

fonksiyonel açıdan banyonuzu tamamlıyor. Mimari projelerde banyonun kalitesini

artıracak klozetler yavaş kapanan duraplast klozet kapaklarına sahip…

Serinin en gözde ürünü ise entegre taharet musluklu asma klozeti; kolay kullanımı

ve zahmetsiz montajı ile fark yaratıyor. Banyo tasarımınıza göre istediğiniz Tarsos

modelini seçebilir ve yıllarca güvenle kullanabilirsiniz.



110

hotel restaurant

& hi-tech

hotel-tech

Ingenico iCiro,

iş yerlerine birçok avantaj sunuyor

YazarkasaPOS’larında teknolojik altyapıya ve uygulama zenginliğine önem

veren Ingenico, kullanıcılarının yükünü hafifleten ciro takibi uygulaması iCiro ile

iş yerlerine avantaj sağlıyor.

Uçtan uca ödeme konusunda dünya

lideri olan Ingenico, Ingenico

yazarkasaPOS kullanıcılarının ciro

takibini kolaylıkla gerçekleştirmesi adına

geliştirdiği iCiro uygulamasıyla işletmelere

katma değer sağlıyor. iCiro MOBİL, iCiro

BASIC ve iCiro PLUS paketlerinden oluşan

iCiro ile Ingenico YazarkasaPOS’lardan

geçen ciro miktarı günlük, haftalık, aylık

ve seçilen tarih aralığında detaylı olarak

raporlanabilirken, uygulama sayesinde

işyerleri, ciro detaylarını kolayca takip

edebiliyor. Mobil uygulamanın yanı sıra

www.iciro.com.tr ve ikasa.com.tr web

sitelerinden de tüm işlemleri yapabilen iş

yeri sahipleri, iCiro’nun tüm paketlerine

1 aylık ücretsiz deneme paketi sayesinde

hızlıca ulaşabiliyor.

Cironuz elinizin altında

Ingenico yazarkasası olan iş yerlerinin anlık

Ciro takibi ve Z raporu detaylarını akıllı

cep telefonları aracılığıyla kolayca takip

etmesini sağlayan iCiro Mobil, cironun nakit

ve kredi kartı ödemelerine göre dağılımını,

toplam ciro tutarını ve yazarkasaların

üzerinde yer alan banka uygulamalarının

her birinden ne kadarlık işlem yapıldığını

raporluyor. Tüm bu hizmetler ise

kullanıcılara iş takibi açısından büyük

kolaylık sağlarken zaman kazandırıyor.

Tek tuşla birçok işlem

Kullanıcılardan alınan geri bildirimler

sonrası yeni özelliklerin eklendiği ve yeni

bir ara yüzü olan iCiro Basic ile nakit,

kredi kartı, yemek çeki ile yapılan ödeme

tutarları grafiklerle raporlanıyor. Ingenico

YazarkasaPOS üzerinde yer alan banka

uygulamalarının dışında kalan banka

kartlarının yönlendirileceği ana banka

seçimi merkezden yapılabiliyor. iCiro Basic

ile işyerleri yine Z raporu bilgileri, gün ve

saatlere göre satış bilgileri gibi raporlara

da erişebiliyor. Banka uygulamalarından

geçen adet ve ciro bilgisi, GİB’e gönderilen

aylık raporların durum bilgisi yeni eklenen

özellikler sayesinde alınabilirken, iCiro

Basic hizmetini alan iş yerleri iCiro Mobil

uygulamasından ücretsiz yararlanabiliyor.

A kalite hizmet

iCiro PLUS ile işyerleri sahadaki

yazarkasalarına farklı isimler vererek,

gruplandırarak ciro takibi yapabilirken,

KDV beyannamelerinde kolaylık sağlayan Z

raporlarına da ulaşılabiliyor. Fiş detaylarını

gösteren belge raporu, ödeme özetleri

raporu, banka işlemleri raporu, satılan

ürünler raporu, uygulama gün sonları gibi

raporları da kullanıcıya ileten iCiro PLUS,

aynı zamanda EKÜ doluluk bilgisini de tek

merkezden takip imkânı sunuyor. Günlük,

aylık, yıllık ve belirlenen tarih aralığında

ciro takibi yapılmasına olanak sağlayan

uygulamanın yeni özellikler arasında; banka

uygulamalarından geçen adet ve ciro bilgisi,

ana banka seçiminizde kolaylık sağlayan

ve banka komisyon oranlarının kontrolünü

sağlayan ciro ve adet bazında detaylı OnUS

ve NotOnUs grafiklerinin takibi, GİB’e

gönderilen aylık raporların sicil bazlı durum

bilgisi ve GİB’e gönderilen detaylı rapor

formatının görüntülenmesi yer alıyor.

Sidal: “İş yerlerine pek çok avantaj

sunuyoruz”

Ingenico Türkiye Genel Müdürü Alpay

Sidal, iCiro’ya eklenen yeni özellikler

ile ilgili olarak şu şekilde konuştu:

“Ingenico olarak yeni bir ürün geliştirirken

müşterilerimizden gelen bildirimleri

dikkate almaya önem gösteriyoruz.

Geliştirdiğimiz ve yeni özellikler eklediğimiz

iCiro uygulamasının temelinde iş

yerleri sahiplerine daha fazla zaman

kazandırmak ve onların merkezden ciro

takibi yapabilmelerini sağlamak bulunuyor.

Ingenico Yazarkasası olan iş yerlerinin anlık

ciro takibi ve Z raporu detaylarını akıllı

cep telefonları aracılığıyla kolayca takip

etmesini sağlayan yenilenen kullanıcı dostu

tasarımı ve arayüzü ile mobil uygulamamızı

Google Play ve Apple Store’dan indirebilir ya

da www.iciro.com.tr adresinden siteye giriş

yaparak kullanmaya başlayabilirsiniz” dedi.



112

hotel restaurant

& hi-tech

hotel-tech

Endüstriyel tesislerde %65’e varan

enerji tasarrufu

Çukurova Isı Pazarlama Müdürü Osman Ünlü, “Endüstriyel tesislerin ısıtmasında kullanılan radyant

ısıtma sistemleri, boru, kanal vb. transfer elemanlarına ihtiyaç duymadığı için ilk yatırım maliyeti, klasik

ısıtma sistemlerine göre ortalama %25 - %30 daha düşüktür. Radyant ısıtma sistemlerinin işletme

giderleri de klasik sistemlerden %30 - %65 daha tasarrufludur ve sistem, düşük işletme giderleri

sayesinde 1 - 3 yıl kadar kısa bir sürede kendini amorti eder.” diyor.

30 yıla yaklaşan tecrübesi ve 20.000’den

fazla referansıyla ısıtma sektörünün

lider markası konumunda olan

Çukurova Isı, endüstriyel tesisler için enerji

verimliliğini maksimize edecek radyant

ısıtma sistemleri ile hem ilk yatırımda hem

de işletmede kazandırıyor. Endüstriyel

tesislerde kullanılan radyant ısıtma

sistemlerinin, klasik ısıtma sistemlerinde

olduğu gibi boru, kanal vb. transfer

elemanlarına ihtiyaç duymadığını ve bu

nedenle ilk yatırım maliyetinin, klasik

sistemlere göre ortalama %25 - %30 daha

düşük olduğunu belirten Çukurova Isı

Pazarlama Müdürü Osman Ünlü, radyant

ısıtma sistemlerinin işletme giderlerinde

de büyük avantajlar sağladığını belirtti.

Ünlü, “Radyant ısıtma sistemleri ile

transfer elemanlarından kaynaklı ısı kaybı

yaşanmaz. Ayrıca radyant ısıtıcı, mekan

içerisinde belirlenen bölgeleri ısıtır.

Ortamdaki havayı ısıtmayı hedeflemediği

için uygulama yapılacak binanın yüksekliği,

izolasyon durumu vb. etkenlere göre

değişmekle birlikte işletme giderleri de

klasik sistemlerden %30 - %65 daha

düşüktür ve sistem düşük işletme giderleri

sayesinde 1 - 3 yıl kadar kısa bir sürede

kendini amorti eder. Raylı sistemler

sektöründe faaliyet gösteren ve alanında

lider olan bir müşterimizin, buharlı ısıtma

sisteminden, radyant ısıtma sistemine

döndükten sonra işletmede sağladığı

avantajları içeren raporuna göre; Soğuk

havalarda buharlı ısıtma sistemi ile ortam

sıcaklığı, 10-13 derecelerde çalışırken,

radyant ısıtma sistemleri ile ortam sıcaklığı

17 dereceye çıkmıştır. Ayrıca ışınım yoluyla

üretim alanındaki malzemelerde ısınmış

ve çalışanların üşüyerek üfürücü altında

öbeklenmeleri durumu da ortadan kalkmış

ve çalışanların performansları da artmıştır.

Tesisin bir saatlik doğalgaz sarfiyatı 615

metreküpten, 415 metreküpe düşmüştür.

Tesisin bir saatlik doğalgaz tüketimi

%32 azalmıştır. Günde 12 saat yerine 7

saatlik çalışmayla gerekli konfor şartlarını

sağlayan radyant ısıtma sistemiyle günlük

enerji tasarrufu ise %60 seviyelerine

ulaşmıştır. Suya ihtiyaç duymayan radyant

ısıtma ile işletmenin bir günlük su

sarfiyatı 120 ton, elektrik sarfiyatı ise %95

azalmıştır.” dedi.

“Endüstriyel tesislerde doğru

projelendirme önemli”

30 yıla yaklaşan tecrübeleri ve

projelendirme konusunda uzman

mühendisleri ile yatırımcılara ve işletme

sahiplerine, kullanılan teknoloji sayesinde

verimleri maksimize edilmiş radyant ısıtma

sistemleri sunduklarını belirten Ünlü,

endüstriyel tesislere uygulanacak ısıtma

sistemlerinde doğru projelendirmenin

önemine dikkat çekti: “Endüstriyel

tesislerde projelendirme büyük önem arz

ediyor. Teklif verdiğimiz birçok projede

sadece iletimsel ısı kaybı hesapları ile

yapılan projelerle karşılaşıyoruz. Bu şekilde

hazırlanan projelerin, işletme sırasında

yani uygulama yapıldıktan sonra beklenen

sonucu vermediğini görüyoruz. Halbuki

endüstriyel tesislerde hava değişimi (açılıp

kapanan kapılar, cebri havalandırma vb.)

hesaplamalarının da ısı kayıplarına dahil

edilmesi gerekiyor. Bunların yanı sıra

uygulama noktasında, gerek iş güvenliği

gerekse doğru montaj için tecrübe de

önem arz ediyor. 15-20 metre yükseklikte

hatta bazen daha yüksek fabrikalarda cihaz

montajı yapılıyor. Bu noktada yatırımcıların

işin ehli olmayan, tecrübesi olmayan

firmalardan destek almamasını tavsiye

ediyoruz. Ayrıca yatırımcıların marka tercihi

yaparken dikkat etmeleri gereken önemli

hususlardan bir diğeri de firmaların “satış

sonrası hizmetler” konusunda sundukları

hizmet kalitesidir. Biz, Çukurova Isı olarak

ürün kalitesinin yanı sıra satış sonrasında

da güçlü bir yapı oluşturduk. Türkiye’nin 81

ilinde en geniş satış ve servis ağına sahip

firmayız. Projelendirme konusunda da

ücretsiz keşif yapıyoruz ve projeyi hızlı bir

şekilde hazırlayıp, sunabiliyoruz.”

Konfor şartlarını maksimum

seviyelere çıkarıyor

Radyant ısıtma sistemlerinde bakım ve arıza

hallerinde sorunun çözümünün oldukça

kolay olduğunu da belirten Ünlü, arıza

hallerinde, klasik ısıtma sistemlerdeki gibi

sistemin tamamen durmasının söz konusu

olmadığını, bir veya birkaç cihaz arızalansa

dahi ortamdaki diğer cihazların çalışmasına

engel bir durum oluşmayacağı için konfor

şartlarının olumsuz etkilenmediğini

belirtti. Klasik ısıtma sistemlerinde, ısıtma

esnasında hava hareketine bağlı olarak

ortamda toz kalktığını belirten Ünlü, radyant

ısıtma sistemlerinde ise ısıtma, ışınlar ile

sağlandığı için ısıtma esnasında ortamda

toz kalkmadığını ve konfor şartlarının

maksimum seviyelerde sağlandığını söyledi.



114

hotel restaurant

& hi-tech

ürün

Seracılıkta devrim

Aydınlatma teknolojilerinde dünyanın lider şirketlerinden OSRAM, bitkilerin

güçlü ve sağlıklı büyümeleri için ihtiyacı olan aydınlatmayı OT FIT 380 D NFC HC

LED sürücü ile sağlıyor. Serasına güçlü aydınlatma sistemi kurmak ya da bahçe

aydınlatmasını yenilemek isteyenler için gereken tüm özel kriterleri karşılayan OT

FIT 380 D NFC HC ile OSRAM, endüstriyel tesislerdeki sorunların da üstesinden

gelecek, özel olarak üretilmiş LED sürücüsünü piyasaya sürüyor. OSRAM’ın

yeni OT FIT 380 D NFC HC lineer LED sürücüleri 380 W'a kadar yüksek güç ve

150 ila 550 V aralığında nominal çıkış gerilimi sağlıyor. Böylece yüksek güçlü

LED modülleri seri olarak bağlanabiliyor ve 400 ila 1400 mA çıkış akımı aralığı

sayesinde, çeşitli modüllere ve akımlara kolayca uyarlanabiliyor. OSRAM OT

FIT 380 D NFC HC, uzun vadede oldukça yüksek bir oranda enerji tasarrufu da

sağlıyor.

Yüksek teknoloji, kusursuz sadelik

Dünya artık dijital çağda. Akıllı teknolojiler ise artık herkesin hayatının

bir parçası olma yolunda. Alanında dünyanın önde gelen markalarından

Panasonic tarafından geliştirilen Thea IQ KNX Multi Fonksiyonel Anahtarlar

ile tüm kontrol parmakların ucunda. Thea IQ KNX Multi Fonksiyonel

Anahtar; aydınlatma, perde-panjur ve iklimlendirme kontrolünü tek bir

noktadan yaparak mekânlarda konfor ve enerji tasarrufu sunuyor. Dünyanın

ilk LED’li elektrik anahtarı olan Thea Blu’nun yalın çizgilerini koruyan ürün,

Panasonic’in yüksek teknolojisi ile donatılmış bulunuyor. Sadelik ve şıklığı ön

planda tutmasının yanı sıra mekânlardaki birçok fonksiyonu yönetebilmesi

sayesinde de hem evlerde ve ofislerde hem otel, restoran gibi ticari

işletmelerde rahatlıkla kullanılabiliyor.

Çok şubeli şubelere

yeni güvenlik çözümü

Ağ teknolojileri alanında lider şirketlerden biri olan Zyxel, yeni VPN

çözümü ZyWall VPN1000'i pazara sundu. Hepsi bir arada güvenlik

çözümü olan ürün, küçük ve orta ölçekli işletme sahiplerinin,

birden çok lokasyonda yer alan şubeleri ile güvenli bir şekilde

bilgi alışverişi yapmalarına imkan tanıyor. Uzak lokasyonlarda

ofisleri/şubeleri bulunan işletmelere kurulumu kolay ve iletişim

maliyetlerini azaltacak VPN çözümleri sunan Zyxel, destek

verdiği kurumların mobil saha personeline ise güvenilir ve stabil

bağlantı sağlıyor. Tüm VPN bağlantı türlerini destekleyen ZyWALL

VPN1000’in IPSec, L2TP, SSL & TLS ve PPTP'nin desteği bulunuyor.

TOMRA Food,

yeni teknolojilerini sergiledi

Gıda endüstrisinde sensör tabanlı ayıklama çözümlerinin lider üreticisi TOMRA Food,

Compac ve BBC Technologies, Fruit Logistica Berlin Fuarı’ndaki TOMRA Food standında

yeni teknolojilerini sergiledi. Yeni çözüm ve konseptleri öne çıkarmasıyla tanınan dünyanın

lider taze ürün endüstrisi fuarı, 120'den fazla ülkeden 80.000'e yakın ziyaretçiyi ağırladı.

Patates, meyve ve tüketime hazır sebze-meyve için geliştirilen TOMRA 5B, benzersiz bir

kontrol hassasiyeti sağlayan, verimliliği ve kârlılığı artıran yeni özellikler sunuyor. Taze

gıda endüstrisi için hasat sonrası çözümlerin lider tedarikçisi olan Compac ise, fuarda

yeni nesil ayıklama platformunu tanıttı. Compac'ın piyasa lideri olan Çok Bantlı Ayıklayıcısı

üzerine geliştirilen platform, daha iyi hijyen ve gıda güvenilirliği, hassas işleme, güvenlik ve

performans için yeni özellikler sunuyor.



Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!